/s055

Page 1



edervE ineY

ýzayþaB

iðilriB eledacüM

EMEÐÝN SERMAYEYE BAÐIMLILIÐI ARTIYOR

U

Kapitalist sistem öyle bir oturdu ki, sermaye dýþýnda, sermaye ile iliþkiye geçmeden hiçbir yaþam alaný yoktur. Kapitalist bir toplumda sermaye olmadan iþçi sýnýfý yaþayamaz; emek, sermayeye öyle baðýmlýdýr. Ama bu yalnýzca kapitalist toplum için geçerli. Ýþçi sýnýfý (artýk özgür emekçiler) sermaye olmadan yaþayabilir. Bu ise, ancak sosyalist topluma geçiþle olanaklý olur. Bu nedenle sosyalizme geçiþ, iþçi sýnýfý için yaþamsaldýr. 3

luslararasý sermaye, “küreselleþme” ve “uluslararasý rekabet” tartýþmalarýný ön plana çýkarýrken, tüm bu sürecin dayandýðý emekçi sýnýflarýn yaþam koþullarýný gözlerden uzak tutmaya çalýþýyor. Oysa ki kapitalist uluslarýn maddi zenginliði artarken; bununla karþýt olarak, maddi zenginlikleri üreten iþçi sýnýfýnýn sermayeye baðýmlýlýðý ve köleliði arttý, sefaleti derinleþti. Kapitalist toplumun motoru olan emek-sermaye savaþýmý mevcut sistemi alt-üst edici boyutlara ulaþtý. Ýþçi sýnýfýnýn sýnýf mücadelesi modern toplumlarýn tüm iliþkilerini derinden etkilediði gibi; bu toplumlarý dönüþtürecek kadar geliþmiþlik göstermiþtir. Tarihi devrimci dönüþüme uðratacak olan iþçi sýnýfý, hem taþýdýðý nitelikler gereði hem de uzun bir sýnýf savaþýmý süresince elde ettiði birikimler ve yüksek bir sýnýf bilinci nedeniyle bu görevi yerine getirmede tam bir yetkinlik kazanmýþtýr. Bugün içinde bulunduðu koþullar, iþçi sýnýfýný, devrimci görevlerini ivedi olarak yerine getirmeye zorluyor. Ýþçi sýnýfýnýn ortaya çýkýþýndan bu yana sermayeye olan baðýmlýlýðýnýn arttýðýný görüyoruz. Emeðin sermayeye ilk baðýmlýlýðý, biçimsel baðýmlýlýktýr. Bu baðýmlýlýk biçiminde, kapitalist üretim, henüz tüm üretim kollarýnda egemen deðildir ve genel bir üretim biçimi haline gelmemiþtir. Ýþçiyi sömürmesi ve emeði, sermayeye biçimsel olarak baðýmlý hale getirmesi için de, üretim biçimini deðiþtirmesine gerek yoktur. Sermaye iþçiyi sömürecek koþullarý tarihte hazýr bulur. Ezilen sýnýflarýn artý-emeði çok eskiden var. Eðer ezilenlerin artý-emeði olmasaydý ne kölelik, ne toprak köleliði, ne ücretli kölelik; hiçbir kölelik biçimi, dolayýsýyla köle sahibi, feodal bey ve kapitalist ve onun büyük mülkiyeti de olmazdý. Ýlk önceleri baþkalarýnýn yanýnda çalýþan bir el zanaatçýsýný kapitalistin denetimi altýna 5002 kýlarA 7-mýsaK 32/ ýyaS .55

almak yetiyordu. Bunun için üretim biçimini deðiþtirmek gerekmiyordu. Ýþgününün uzatýlmasýyla elde edilen mutlak artý-deðer, üretim biçimi deðiþtirilmeksizin de elde ediliyordu. Daha sonraki süreçte, nispi artý-deðerin elde edilmesiyle birlikte, üretim sürecinde ve üretim biçiminde köklü deðiþim baþladý. Nispi artý-deðer üretimi için üretim biçiminde bir deðiþim, üretim biçiminde devrim zorunludur. Üretim biçiminde köklü bir deðiþim olmaksýzýn, üretim koþullarýnda büyük bir dönüþüm olmaksýzýn süresi belli olan iþgünü içinde, daha fazla artý-deðer elde edilemez. Burada emeðin sermayeye baðýmlýlýðý (boyunduruðu) gerçek baðýmlýlýktýr. Marx, “sermayenin üretim süreci”ni ele aldýðý Kapital’in I. Cildinde (kitabýnda) “Kapitalist üretim” baþlýðýný nispi artý-deðer üretimini ele aldýðý bölümde kullanmasý çok dikkate deðerdir. Çünkü üretim biçiminde ve toplumsal koþullarda köklü bir alt-üst oluþ bu süreçte gerçekleþir. Emeðin sermayeye biçimsel baðýmlýlýðýndan, emeðin gerçek baðýmlýlýðýna geçiþ kýsa sürede olmadý. Bunun için uzun bir tarihi dönem geçmesi gerekiyordu. Bir “emek pazarý”nýn yaratýlabilmesi, sermayenin emek üzerinde tam denetimi ve gerçek egemenliði için üretim biçiminde ve toplumsal iliþkilerde büyük bir deðiþim olmasý gerekiyordu. Böylesi bir deðiþim tarihsel bir iþtir; yani koþullarýnýn tarih içinde oluþmasý gerekiyor. Ýþte bu tarih mülksüzleþme ve mülksüzlerin ortaya çýkýþ tarihidir. Büyük kitleler halinde iþ arayan mülkiyetsizlerin varlýðý, kapitalist birikimin hem koþulu, hem de sonucudur; emeðin sermayeye baðýmlýlýðýnýn da koþuludur. Sermaye kendi egemenliði için gereken koþullarý tarih içinde oluþturmuþtur. Sermayenin emek üzerindeki egemenliði, ilk önceleri zor yoluyla, mülkiyetsizler üzerinde büyük bir þiddet uygu-


edervE ineY

ýzayþaB

iðilriB eledacüM

layarak, yani kamçýnýn gücüyle saðlanmýþtýr. Ve bunu tamamlayan baþka bir þeyle, açlýðýn mülkiyetsizleri terbiye etmesiyle emek sermayenin sömürmesi için hazýr hale getirmiþtir. Kapitalist üretim biçimi oturduktan, iyice yerleþtikten sonra, zor daha ikinci plana düþmüþ, ekonomik etkenler öne geçmiþtir. Sermaye birikimi, kendisi için lazým olandan daha fazla “artý-nüfus”, (iþsiz kitle) yaratarak ücret salýnýmlarýný sermayenin istediði düzeye getirebilmiþ ve böylece, emeðin sermayeye toplumsal baðýmlýlýðýný güvenceye almýþtýr. Bu koþullar bir kez saðlandýktan sonra, daha sonra yeniden ve yeniden üretilmiþtir. Sermaye daima, birikimi engelleyecek bir ücret artýþýna müdahale etmiþtir. Zaten emek pazarýnda bolca bulunan hazýr emek gücü, ona bu müdahale olanaðýný her zaman vermiþtir. Durum ne olursa olsun, sermaye, sermaye birikimini engelleyecek bir ücret artýþýný ortadan kaldýrmak için her þeyi yapar. Ekonomik yolla müdahale iþe yaramadýðý zaman, hükümet müdahalelerine baþvurur. Fakat sermayenin egemenliði koþullarýnda emeðin sermayeye baðýmlýlýðý esas olarak ekonomik yolla saðlanýr. Sermaye toplumsal düzenini ve egemenliðini öylesine oturttu ki, “proleter” olmak, bu düzenin dayandýðý sýnýfýn özniteliði oldu. Aldýðý ücret ne olursa olsun (ne kadar yüksek olursa olsun) bu sýnýfýn “proleter” niteliði hiç deðiþmedi, “iþçisin sen iþçi kal”. Ücretli emek, sermayenin kendi kendini geniþletmesinin koþuludur. Kapitalist sistemin bir özelliði ve zorunlu varlýðý, bu koþulu, her durumda güvenceye almaktýr. Kapitalizmin en geliþkin olduðu ileri kapitalist ülkeler, geri kapitalist ülkelerin geleceðini bir ayna gibi yansýtýr. Biz de, ileri kapitalist ülkelerdeki proleterlerin genel durumuna bakalým, aynada ne yansýyor. Geliþmiþ kapitalist ülkelerde ücretler görece daha yüksektir. Ýyi ücret, emekçi sýnýfa iyi sayýlabilecek bir sosyal yaþam saðlamýþtýr -tabi biz bugün tüm bunlarýn tepe-taklak olmasýný hesaba katmýyoruz. Bu durumda, þu soru akla gelir: Aldýklarý yüksek ücretlere raðmen, neden orada, hala proleterler “proleter” olmaktan çýkamadýlar? Ücretli emek, her yerde, ileri kapitalist ülkelerde de sermaye birikiminin ön koþuludur. Sermaye hiçbir yerde, kendini bu koþuldan yoksun býra-

kacak geliþmelere izin vermez. Ücret durumu ne olursa olsun, sermaye, ücretli-emekçilerin ücretli-emekçi olmalarýný saðlama alýr. Bunu yine ekonomik yolla yapar. Evet, geliþmiþ kapitalist ülkelerde ücretler yüksektir, fakat “hayat da çok pahalý”dýr oralarda. Aldýðýný, çok pahalý olan geçim araçlarýna harcamak zorundadýr. Daha iyi ücret alanlar, en fazla, bununla bol miktarda tüketim aracý satýn alabilirler. Ama kesinlikle, üretim aracý satýn alamazlar. Ellerindeki parayla üretim aracý satýn alýp, emek pazarýndan çekilip, iþevine giremezler. Çünkü, orada üretim aracý çok pahalý. Bir iþçinin ya da bir grup iþçinin ücretiyle bu üretim araçlarý satýn alýnamaz. Çünkü, orada üretim araçlarý büyük ölçekli üretime göre üretilmiþtir ve kesinlikle birikmiþ büyük sermaye yatýrýmýný gerektiriyor. Kaldý ki, tekel-dýþý sermaye bile elindeki üretim araçlarýný koruyamazken, “iþçi” olmaktan çýkmak isteyenler, bir üretim aracý alsalar bile -hadi biz bir an her þeyi unutup alacaklarýný varsayalým- nasýl koruyabilirler. Daha yüksek ücretlere karþýn ileri kapitalist ülkelerde de, iþçiler, “iþçi” olarak kalýyor. Emperyalist ülkelerdeki görece yüksek ücretler düþmeye baþladý. Var olan iþsizlik, giderek artýþ gösteriyor; bu da çalýþanlarýn ücretlerini aþaðý çekiyor. Kaldý ki, ileri kapitalist ülke sermayesi ücretleri “kabul edilebilir” seviyeye çekmek için yalnýzca iç-emek pazarýndaki fazla sayýdaki iþsizden yararlanmakla kalmýyor, dünya emek pazarýndan da, dünya iþsizler ordusundan da sonuna kadar yararlanýyor. Dünyanýn ekonomik olarak baðýmlý ve geri kýtalarýndan emekçiler, “iþ” bulmak için emperyalist ülkelere böyle hücum ettiði bir dönemde, iþçi ücretleri yüksek kalabilir mi. Öte yandan emperyalist sermaye fabrikalarý, ücretlerin çok düþük olduðu ülkelere, bölgelere taþýyor. Bu “sanayiyi taþýma hareketi” çalýþanlarýn ücretlerinin düþürülmesi yönünde bir baský olarak kullanýlýyor. Öyle ki, kapitalistler fabrikalarýný baþka bölgelere taþýma tehdidiyle fabrikanýn bulunduðu tüm bölge halkýný tehdit eder duruma geldiler. Bu yüzden referandum bile yapýlmasý önerilmiþtir. Bugün dünyanýn herhangi bir bölgesinde fabrikanýn kapandýðý ya da kapanacaðý tehdidi bile tüm bölge halkýnýn ayaða kalkmasý için yeterlidir. Fabrika, üretim yeridir, üretim aracýdýr, üretim 5002 kýlarA 7-mýsaK 32/ ýyaS .55

aracý olarak sermayedir ve emek sermayeye öyle baðýmlýdýr ki, sermayenin çekildiði bir alanda emek bir þeye yaramaz hale geliyor ve emekçi de ölüyor. Tabii ki esas olarak sermaye, emek-gücü olmadan “sermaye” olma niteliðini kaybeder; fakat sömürülmeyi bekleyen o kadar büyük bir emek-pazarý var ki, kapitalistler düþük ücretle emek-gücü bulmakta hiçbir güçlük çekmezler. Bu durumda ücretler, sermaye birikimini tehlikeye düþürecek bir noktaya nasýl çýkabilir ki! Kapitalist sistem öyle bir oturdu ki, sermaye dýþýnda, sermaye ile iliþkiye geçmeden hiçbir yaþam alaný yoktur. Kapitalist bir toplumda sermaye olmadan iþçi sýnýfý yaþayamaz; emek, sermayeye öyle baðýmlýdýr. Ama bu yalnýzca kapitalist toplum için geçerli. Ýþçi sýnýfý (artýk özgür emekçiler) sermaye olmadan yaþayabilir. Bu ise, ancak sosyalist topluma geçiþle olanaklý olur. Bu nedenle sosyalizme geçiþ, iþçi sýnýfý için yaþamsaldýr. Sermaye birikiminin yoðunlaþmasý ve bunu hýzlandýrýcý bir rol oynayan kapitalist merkezileþme, emeðin sermayeye baðýmlýlýðýný derinleþtirdi. Sermayenin daha az elde (daha az sayýda tekelde) toplanma süreci büyük bir yoðunluk kazandý. Emekçiler açýsýndan sonuçlarý da bir o kadar yýkýcý. Ücretli kölelerin köleliði arttý. Fakat tüm bu geliþmelerin yarattýðý bambaþka bir sonuç da var: Sermaye düzenine karþý, proletaryanýn küresel iç savaþý. Kapitalist toplumun çeliþmeli evriminin en sonunda ve kaçýnýlmaz olarak geldiði nokta budur. Çeliþkilerin çözümü: Ýþçi sýnýfýnýn, tüm toplum adýna, tüm toplumun temsilcisi olarak üretim araçlarýna el koymasý. Marx’ýn o çok iyi bilinen devrimci önlemi: Mülksüzleþtirenlerin mülksüzleþtirilmesi. Ýþçi sýnýfýnýn devrimci görevi, bundan daha iyi ifade edilemezdi. Bu dönem, özel mülkiyete el koyma dönemidir. Özel mülkiyetin, toplumsal mülkiyete dönüþme dönemidir. Niceliðin niteliðe dönüþümüdür. Yadsýmanýn yadsýnmasýdýr. Özcesi, bir tarihsel dönemin kapanmasý, yeni bir tarihsel dönemin (insanlýk tarihinin) baþlamasýdýr. Bütün bu dönem elkoyma ile baþlar. El koyma ise zor demektir -Devrimci zor. C.DAÐLI

4


Yeni Evrede

3.Dünya Savaþý

Mücadele Birliði

3.DÜNYA SAVAÞI’NIN ÖLÜM VÝRAJI

ABD’nin 3.Dünya Savaþý’nda, Ortadoðu’daki ikinci saldýrý hedefinin Suriye olduðunu, bunun politik gerekçelerini açýklamýþtýk. Çok deðil, son on gün içinde ortaya çýkan geliþmeler, olasý bir Suriye iþgalinin, 3.Dünya Savaþýnýn ve buna doðrudan katýlan Türkiye gibi ülkelerin kaderini belirleyecek denli önemli olduðunu tanýtlýyor. ABD’nin Ortadoðu’da önünde engel olarak gördüðü anti-emperyalist Arap ulusçuluðunun nefesini kesmek için kurban olarak seçtiði Suriye, sadece Ortadoðu’nun deðil, tüm dünyanýn ateþler içinde kalacaðý bir savaþýn fitili olacaktýr. Ve bu fitili, ABD ile birlikte ateþleyecek olan ülkelerin baþýnda Türkiye geliyor.

Ateþin Ortasýndaki Akrep Irak’ýn iþgaliyle birlikte, gittikçe dibe batan ABD’nin düzdüðü bu ölüm katarýna katýlmak, ABD’ye askeri, mali, diplomatik yönden baðýmlý bir Türkiye için bile kolay deðil. Bu yüzden, kapalý kapýlar ardýnda iyice hýzýný alan pazarlýklarda ABD’nin baskýlarý, tehditleri, iki baþkent arasýnda sürüp giden trafik, izleyenlerin baþýný döndürüyor. Son 1 ayda Ankara’ya akýn eden “üst düzey” ABD’liler, Baþbakanlýk, Genelkurmay ve Dýþiþlerinin koridorlarýný sýrayla arþýnladýlar, mesajlarýný verdiler, isteklerini bildirdiler. Ankara’yý yol eyleyen ABD’li yöneticiler takýmýna bakýp da, “stratejik ortaklar”ýn yedikleri içtikleri ayrý gitmiyor diye düþünülebilir. Ancak öyle deðil, ABD, Türkiye ve Baðdat’taki kukla hükümet modelinde bir politik-diplomatik iliþki dayatýyor. Yani, anayasadan, tutuklanacaklarýn listesine kadar, her þeyin ABD Büyükelçisince belirlendiði bir model. ABD Ankara’ya 6 aydan uzun bir süredir büyükelçi atamadý. Son büyükelçi Eric Edelman, görevini devretmeden hemen önce, Suriye’yi ziyaret eden Cumhurbaþkaný Sezer tarafýndan aðýrlanmýþtý. Artýk tamamen savaþ hattýna giren ABD’nin, Sezer’in yaptýðý türden “diplomatik nezaket” davranýþlarýna bile tahammülü yok. Büyük bir ihtimalle, bugün süren pazarlýklar sonuçlandýktan sonra Ankara’ya ayak basacak olan kiþi, bir büyükelçiden çok, Türkiye’nin dýþiþleri ve savaþ bakaný düzeyinde olacaktýr. Bir kez savaþ hattýna girildi mi, diplomasinin misyonu biter, karargâh misyonu baþlar. Diplomasiyi savaþýn bir aracý haline getirme eðitimini Washington’da tamamlamýþ olan eski büyükelçi Þükrü Elekdað, ABD’lilerin ziyaretlerine iliþkin basýnda hiç sözü edilmeyen konuyu, Cumhuriyet gazetesine ifþa ediyor. ABD’nin yeni güvenlik danýþmaný Stephen Hadley’in ziyaretine iliþkin, “bunun nedeni, Amerika’nýn Su-

riye’deki Beþar Esad rejiminin çökertilmesini öngören planýyla ilgili. Bush yönetimi, Amerika kamuoyu tarafýndan nihayet anlaþýlan ve Washington’da büyük kitlelerin protestosuna neden olan Irak’ta uðradýðý büyük askeri ve siyasi fiyaskoyu telafi etmek için acilen bir baþarýya ihtiyaç duyuyor. ABD bu baþarýyý Suriye’deki rejim deðiþikliðinde arýyor” diyor. Fakat sözünü ettiði “rejim deðiþikliði”nin, nükleer silahlarýn da kullanýlacaðý bir savaþý gündeme getirdiðinden söz etmiyor. Savaþ diplomasisinin birinci kuralý, “savaþ” lafýný hiç telaffuz etmemektedir. Þ.Elekdað bunu iyi öðrenmiþ. Suriye’ye karþý giriþilecek bir askeri operasyon, Ortadoðu ve dünyanýn içinde bulunduðu dengeler nedeniyle, Türkiye’yi dört bir taraftan saran ateþ çemberine dönüþecektir.

Savaþ Kaçýnýlmaz Bahane Hazýr Ankara’nýn son ziyaretçilerinden biri, dünya halklarýnýn gözünde ABD imajýný düzeltmek gibi umutsuz bir göreve atandýðýný öðrendiðimiz Karen Hughes oldu. Pazarlýk masasýnda Suriye meselesinin olduðunu yalanlamak yerine, tüm Ortadoðu’yu kapsamýna alan savaþýn gerekçelerini þöyle açýklamýþ: “Suriye’nin Iraklý isyancýlara yardým etmekten vazgeçmesi, Lübnan’a karýþmamasý, Filistin’e müdahale etmemesi, ABD’nin olduðu kadar Türkiye’nin de çýkarýnadýr.” Yani, Irak’a giden savaþçýlarý engellemek için sýnýr güvenliðine kamyonla para harcayan; Lübnan’daki son askerini de törenle geri çeken; Filistinli devrimci örgütlere her zaman baþbelasý gözüyle bakan Suriye için, ABD saldýrýsýndan kaçýþ yok. Eðer operasyon ABD açýsýndan baþarýlý olursa, Þam’da kurulacak yeni kukla rejimin iliþkisi, Ýsrail’le 30 yýldýr devam eden savaþ durumuna son vermek olacak. Sonra da Ýsrail’le el ele, Filistin halkýnýn boðazlanmasýna, Lübnan’ýn yýkýmýna yardým edecek. Böylece, Filistin sorunu, emperyalist çözüme kavuþacak. Boþuna deðil; Washington Times, Filistin sorununda Türkiye’ye önemli bir rol biçileceðini yazýyordu. Bu rolün Suriye’nin düþürülmesi olduðu açýk deðil mi? ABD’nin yediði haltlarý düzeltme bakaný K.Hughes’in açýkladýðý gerekçeler, Suriye’ye karþý saldýrýnýn, tüm Ortadoðu’nun dengelerini deðiþtirmeyi hedeflediðini, geniþ kapsamlý bir savaþ stratejisinin bir parçasý olduðunu gösteriyor. Gerekçeler tamam. Ama savaþ için bir bahaneye gerek var.

55. Sayý / 23 Kasým-7 Aralýk 2005

5


Yeni Evrede

3.Dünya Savaþý

Mücadele Birliði

Bunu da bizzat BM hazýrlýyor. Þubat ayýnda, ABD’nin patlattýðýna kuþku olmayan bir bombayla ölen Refik Hariri suikastýný araþtýran BM Komisyonu, Suriyeli birçok generali ve yöneticiyi suçlamaya hazýrlanýyor. Yugoslavya’nýn parçalanmasýnda iþe yarayan ayný oyun tezgâhlanýyor. Birçok Suriyeli yönetici “insanlýk suçu” iþlemekten mahkûm olacak ve Suriye’nin bunlarý teslim etmesi istenecek. Savaþ için bundan daha “insani” bir bahane bulamazlardý.

Çemberin Diðer Ucu: Çin-Rusya Ýttifaký ABD’nin Irak iþgali yüzünden elinden iyice kaçýrdýðý hegemonyayý yeniden yakalayabilmek için, Suriye’ye saldýrý kilit önem taþýyor. Ayný þekilde, ABD hegemonyasýný daha da zayýflatmayý amaçlayan güçler de Suriye’yi atlama tahtasý olarak kullanýyor. Bu güçlerin baþýnda Çin-Rusya ittifaký geliyor. Hariri suikastý sonrasý hamisi Fransa bile Suriye’yi yalnýz býrakýrken, Rusya Suriye’ye sahip çýktý: Bölgedeki bütün askeri dengeleri deðiþtirebilecek güçteki Alexander ve SAM füzelerini Suriye’ye vereceðini açýkladý. Savaþýn elinin kulaðýnda olduðu bugünlerde Rusya, yeni hafif silahlarýn satýþý ve subaylarýn eðitimi için Suriye ile anlaþmalar imzaladý. ABD bu hamleye hemen cevap verdi: Estonya ve Letonya semalarýnda NATO uçaklarýný uçurmaya baþladý. Bilindiði gibi Çin-Rusya ittifaký çevresinde þekillenen Þanghay Ýþbirliði Örgütü (ÞÝÖ), ABD emperyalist hegemonyasýna karþý gün geçtikçe daha sert muhalefet eden bir oluþum. Temmuz ayýnda Astana’da yapýlan ÞÝÖ toplantýsýnda, ABD’nin Orta Asya’dan elini çekmesi için sert bir bildiri hazýrlanmýþtý. Bu toplantýya Ýran, gözlemci sýfatýyla davet edilmiþti. Toplantýnýn hemen ardýndan yapýlan Çin-Rusya ortak tatbikatý, son derece geliþkin silah sistemlerinin gövde gösterisine dönüþmüþ, ABD’nin tedirginliði artmýþtý. Tatbikat devam ederken, Çin’in üst düzey generallerinden biri, Çin halkýný ABD ile yapýlacak bir nükleer savaþa hazýr olmaya çaðýrmýþtý. Dört bir yanda harekete geçen savaþ bulutlarý, silahlý gövde gösterileri, havada uçuþan tehditler, dünyayý çok nazik, hassas bir politik dengeye getirmiþ bulunuyor. Hegemonya savaþýna katýlan her güç için, bir aðýrlýk noktasý var. Ve bugün, o bütün aðýrlýk noktalarý, tek bir ülkeyi, Suriye’yi iþaret ediyor. Ortadoðu ve dünyada oluþan dengeler, çeliþkiler nedeniyle, Suriye’ye karþý askeri operasyonlar, 3. Dünya Savaþý’nýn bir dönüm noktasýný oluþturacaktýr. ABD, gerek askerinin moral durumu, gerekse de kamuoyunda yükselen savaþ karþýtlýðý nedeniyle, Suriye operasyonunda nükleer silah kullanmaya hazýrlanýyor. Bu nükleer saldýrýyý en baþta kendisine bir tehdit olarak gören Çin, ABD’nin bu adýmýna eðer cevap vermezse, havada uçuþan tehditler, gövde gösterileri boþa çýkabilir ve Çin, hassas dengeler üzerine kurduðu bölge politikasýnda denetimi yitirebilir. Bu nedenle Suriye saldýrýsýna ilk cevap, Çinlilerin Tayvan’a giriþi olacaktýr. Kývýlcýmýn hemen Kafkaslara ve Baltýklara sýçramasý iþten bile deðil. ABD, baþlattýðý 3.Dünya Savaþýnýn gelip dayandýðý bu yeni stratejik durumun farkýndadýr. Bu nedenle, yapýlan son ziyaretlerde Türkiye’den istenenler listesine bakmakta yarar var. Cumhuriyet gazetesinden Mustafa Balbay, Türkiye-ABD gö-

6

rüþmelerinde, masanýn üzerindeki istemleri özetlemiþ: 1) Ýncirlik’in kullanýmýnýn geniþletilmesi, 2) Türkiye’nin altyapýsýnýn ABD operasyonlarýna açýk tutulmasý, 3) Karadeniz’de kurulacak özel bir yapý için, en az iki limanýn tahsisi, 4) Boðazlardan geçiþte Montrö Anlaþmasý’nýn uygulanmamasý. Önce Irak’ta, þimdi Suriye’de baþlayan ateþ çemberinin diðer ucunda Karadeniz ve Kafkasya var. ABD, Boðazlardan her tür askeri aracý, uçak gemilerini, nükleer bombalarýný geçirerek, Karadeniz’i bir kan gölüne çevirmek için pazarlýklar yürütüyor. Fitil yanýyor. Hýzla eþiðine geldiðimiz nükleer savaþ, kapitalizmin dünyamýza son armaðaný. Diplomatik mesajlarýn askeri güç gösterileriyle verildiði bugün, yalnýzca kan, gözyaþý ve yýkýmlardan konuþmayacaðýz, büyük devrimlerin de eþiðine gelmiþ bulunuyoruz. Engels’in o kâhince sözleriyle, bunca büyük yýkým arasýnda iþçi sýnýfý ya iktidarý alacaktýr ya da onu almaya çok yakýn olacaktýr. Irak iþgaline karþý tüm dünyada yükselen mücadele, iþgalci ülkeyi, ABD’yi bile bir iç savaþýn kapýsýna getirmiþken, dünyanýn dört bir tarafýna sýçrayan bir 3.Dünya Savaþý, sýnýflar mücadelesindeki tüm dengeleri emekçiler lehine çevirecektir. Yeni Evre’nin üst üste binen, hýzlanan, sertleþip patlayýcýlar biriktiren geliþmelerine yön verecek, dünyanýn bütün emekçilerini derinden sarsacak bir katalizöre ihtiyaç vardý. Þimdi bu katalizörün fitili yanýyor.

Çok deðil, son on gün içinde ortaya çýkan geliþmeler, olasý bir Suriye iþgalinin, 3.Dünya Savaþýnýn ve buna doðrudan katýlan Türkiye gibi ülkelerin kaderini belirleyecek denli önemli olduðunu tanýtlýyor. ABD’nin Ortadoðu’da önünde engel olarak gördüðü antiemperyalist Arap ulusçuluðunun nefesini kesmek için kurban olarak seçtiði Suriye, sadece Ortadoðu’nun deðil, tüm dünyanýn ateþler içinde kalacaðý bir savaþýn fitili olacaktýr. Ve bu fitili, ABD ile birlikte ateþleyecek olan ülkelerin baþýnda Türkiye geliyor. (...) Fitil yanýyor. Hýzla eþiðine geldiðimiz nükleer savaþ, kapitalizmin dünyamýza son armaðaný. Diplomatik mesajlarýn askeri güç gösterileriyle verildiði bugün, yalnýzca kan, gözyaþý ve yýkýmlardan konuþmayacaðýz, büyük devrimlerin de eþiðine gelmiþ bulunuyoruz. Engels’in o kâhince sözleriyle, bunca büyük yýkým arasýnda iþçi sýnýfý ya iktidarý alacaktýr ya da onu almaya çok yakýn olacaktýr.

55. Sayý / 23 Kasým-7 Aralýk 2005


Yeni Evrede

Özelleþtirme

Mücadele Birliði

SON DURAK:ÇÜRÜME VE ÇÖZÜÞME Büyük gazetenin TÜSÝAD üyesi yayýn yönetmeninden eðitimini almýþ genç muhabiri soruyor; Ýstanbul’un orta yerine tornavida gibi binalar dikeceði söylenen Dubai Ýnt. Prop. baþkaný yanýtlýyor: Soru: 5 milyarlýk yatýrým neleri içerecek? Cevap: Bakýyoruz Soru: Levent’teki arazi size herhangi bir bedel ödemeden mi verildi? Cevap: Dubai ile Ýstanbul arasýnda bir ortaklýk kuruyoruz, iki taraf da ortak olacak. Tornavida kulelerin projesi yok ama olsun maketi var. Gürültüyle, büyük reklâm spotlarýyla ve yýlýþýk sýrýtýþlarla ilan edilen 5 milyarlýk yatýrým için ise, “arkadaþlar bakacak.” Haklarýný yemeyelim, “arkadaþlar”, sefaletten kýrýlan Ýstanbul’un iþsizlik sorununu çözüyorlar. Þimdilik, acil sipariþi kýsa sürede yetiþtiren maket yapýmcýsý para yüzü gördü, ama gerisi gelecek. Tornavida kulelerin inþaatýnda çalýþacak bir ikiyüz iþçi olur elbette. Sonra, karayollarý ekipleri, kapanan köy yollarýný býrakýp, kulelere gidecek yollar inþa edecek; daha sonra belediye ekipleri, gecekondu yýkýmlarýndan arta kalan zamanlarýnda, kulemüdavimlerinin kocaman iþkembelerinden çýkacak olanlarý taþýmaya elveriþli, kocaman kanalizasyon kanallarý inþa edecekler. Yani her þey, Nasrettin Hoca’nýn komþusuna dediði gibi: “Seni köftehor, peþin parayý görünce, gülersin tabi.” Bu tür balonlara alýþacaðýmýz bir dönemdeyiz. Ýhalesi yapýlan Galataport, satýþa çýkarýlan Haydarpaþa; bütün bunlar, sermaye birikiminin geldiði aþamaya dair ipuçlarý. Ama bu aþama, iþbirlikçi tekelci ve baðýmlý sermaye düzeninin yapýsal sorunlarýyla bir araya geldiðinde; bir nevi son durak oluyor. Sermayenin birikimi ve merkezileþmesinde gelinen bu aþama, baðrýnda geliþtirdiði birçok öðenin karþýtýna dönüþtüðü, bir sonraki toplum biçiminin maddi zeminin olgunluða ulaþtýðý bir çürüme-çözüþme aþamasýdýr. Yeryüzünde kendisine ya-

þam alaný kalmayan sermaye, þiþirilen balonlar ve tornavida kulelerle, gökyüzüne týrmanmaya baþlýyor. Eteklerinde biriken sefalet ve öfkeyi denetleyebilmesi, þimdi artýk çok daha zor olacak. Sistemin Dehþet Dengesi Sermaye, egemenliðini götürdüðü her yere kendi karakterini de taþýr. Baðýmlý ülkeler, emperyalist finans-kapitalin egemenliðini deðiþik biçimlerde yaþadýlar. Bu baðýmlýlýk, bir süreç, dinamik bir süreç olarak yaþanýyor. Aþamalar kaydediliyor, biçim deðiþtiriyor, farklý karakterlere bürünüyor. Örneðin, Türkiye’de sanayinin baðýmlýlýk biçimleri, 60’lý yýllarda farklýdýr, günümüzde farklý. 60’lý yýllarýn baðýmlýlýðý, sermaye ihracýyla iç pazara dönük meta üretimine dayanýyordu. Bugün, metanýn tahtý sallanmýþtýr. Emperyalist ülkelerde finans-kapitalin egemenliði, üretimi temellerinden çürütüp ortaya kalabalýk bir rantiye kesimi çýkarmýþtý. Bugün ayný çürüyen temeller, Türkiye’nin baðýmlý kapitalist sistemini çürütüyor. Kuþlar gibi oradan oraya konan para-sermaye, kendi gribini her yere bulaþtýrýyor. Emperyalist-kapitalist dünyanýn durumunu, nihayet burjuvazi de kabul etmeye baþladý. Fransýz Le Monde gazetesinin baþlýðý þöyle: “Kapitalizm Kendini Yok Ediyor”. Gazete, bu sonuca, mali piyasalarýn kazandýðý kolay paralarýn, firmalarýn yatýrým kapasitelerinin çok üzerinde oluþuna baðlamýþ. Tüm dünyada, yalnýzca bir gün içinde, 3 trilyon dolar para-sermaye; döviz, tahvil, bono ve daha bilumum kâðýt çeþitleri aracýlýðýyla el deðiþtiriyor. Para, terledikçe para doðuruyor. Ve bütün bu iþlemlerin %80’ini, sayýlarý on rakamýna ulaþmayan bir avuç banka ve finans kuruluþlarý yapýyor. Para-sermayenin elinde yoðunlaþan bu muazzam güç birikimi, tüm baðýmlý ülkelerin döviz, kredi ve borsa hareketliliði üzerinde, bu bankalarýn tam denetimini getiriyor. Sermayenin üretken alandan kaçýp spekülatif alanda yoðunlaþmasýna örnek gösterilebilecek bir diðer olay, dünyanýn en bü55. Sayý / 23 Kasým-7 Aralýk 2005

yük otomobil üreticisi durumunda olan General Motors’un içine düþtüðü durumdur. Finans çevrelerinde General Motors’un zor günler yaþadýðý, iflas etmek üzere olduðu son 20 yýlda Kuzey Amerika’daki pazar payýnýn neredeyse yarý yarýya düþtüðü konuþuluyor. Eðer finansal kriz dünyanýn en büyük tekellerini bile vuracak duruma gelmiþse emperyalist-kapitalist sistemin ahvalini varýn siz hesap edin. Ancak, balonun þiþkinliði, þimdi bizzat burjuvalarýn huzurunu kaçýrýyor. Hürriyet’te Ege Cansel, durumu þu sözlerle açýklama gereði duymuþ: “Dünya ekonomisinde gözlemlenen canlýlýk ‘dehþet dengesi’ üzerine oturmaktadýr. Yýlda 800 milyar dolara varan ABD cari iþlem açýklarý, dünyada inanýlmaz bir likidite bolluðu yaratmýþtýr. Bu bolluk yüzünden, varlýk fiyatlarý enflasyonu almýþ baþýný gitmektedir. Nitekim Türkiye’de son yapýlan özelleþtirmelerde, ne satanýn ne de alanýn ummadýðý, hatta iþ baðlandýktan sonra inanmakta zorlandýðý yüksek fiyatlar ortaya çýkmýþtýr. Tüm dünyada adeta ‘paradan kaçýþ’ baþlamýþtýr. (…) bir an önce servetlerini saðlam bir zemine oturtmak isteyen kiþiler, fizibilitesi düþük sabit varlýklara ölçüsüz fiyatlar ödemekteler.” (26.10.2005 Hürriyet) Daha önceki yazýlarýmýzda ortaya koyduðumuz bu tespit, þimdi bizzat burjuva ekonomi yazarlarýnca kabul görüyor. Özelleþtirmelerde kimsenin ummadýðý yüksekliðe çýkan satýþ fiyatlarýnýn hiç de bir “güven ve istikrar” göstergesi olmadýðý, tam tersine, en ufak bir sürtünme ve zorlanmada patlayacaðý düþünülen balonun yaydýðý korkunun eseri olduðu açýða çýkýyor. Baðýmlýlýðýn geldiði bu aþamada metanýn, üretime dayalý sermayenin tahtý sarsýlmýþtýr bir kez. Tüpraþ’ý alan Koç için Erdemir’i alan OYAK için çimento fabrikalarýný alan Sabancý için, bunlar üretim tesisinden çok, birer “gayri-menkul”dür. Çünkü kârýn esasý artýk sanayi üretiminde deðil, spekülasyondadýr, borsa ve döviz iþlemlerindedir, kredi pi-

7


Yeni Evrede

Özelleþtirme yasasýndadýr. En büyük iþbirlikçi tekeller, sermaye birikimlerini artýrdýkça, emperyalist finans-kapitalin egemenliðine daha çok giriyor, daha fazla rantiyeleþiyorlar. Örneðin Koç, Tüpraþ ihalesinin “ön yeterlilik” aþamasýna girmemiþtir bile. Üretime yönelik planlarýnda Tüpraþ’ýn yeri yoktur. Fakat tüm dünyada “paradan kaçýþ” baþlayýnca, ihaleye giren Shell’e yapýþmýþtýr. Ýhalede ortaya çýkan yüksek rakam, ne Koç’un ne de Shell’in cebinden çýkacak. Þimdi onlar, tüm dünyada, parasýný 4,5 milyar dolarlýk bir “gayri-menkul”e bir an önce baðlamaya hazýr, birçok banka ve fon yönetimi bulabileceklerini biliyorlar. Ayný durum OYAK için de geçerlidir. “Ulusal sermayede kaldý” diyerek Erdemir özelleþtirmesinin sonucunu alkýþlayan zavallý budalalar, ihalenin hemen ertesinde, OYAK’ýn emperyalist tekellerin ve bankalarýn kapýsýný aþýndýrmaya baþladýðýnda, ne düþündüler acaba? Artýk Erdemir ve Tüpraþ’ta üretimin ölçeði, verimlilik, istihdam, ücretler, daðýtým vb. gibi sorunlar, onlarý satýn alanlarý pek de ilgilendirmiyor. Ýhale sonucunda ortaya çýkan rakam kadar “gayri-menkul” ihracý yapabilecekler, yeni krediler bulacaklar, borçlarýný kapatacaklar, spekülasyon yapacaklar ve salt bu hareketlilikle bile büyük kârlar elde edecekler; bütün dertleri budur. Tüpraþ için stratejik kararlarý, %10 hisseli Shell ve %14 hisseli Ofer grubu alacaktýr. Birincisi, patent, teknoloji, uzmanlýkla bu hakký elde ederken; ikincisi, yani Ofer grubu ise, arkasýndaki esas güç olan Carlyle grubunun; hani þu ABD’nin eski baþkan ve yöneticilerinin kurucularý arasýnda bulunduðu, Pentagon’un uzantý iþtiraki olan Carlyle grubu, iþte bu politik güce yaslanarak Tüpraþ’ý sahiplenecektir. Koç ise, gayrýmenkule yatýrdýðý sermayesinin kuponlarýný kýrparak, Tüpraþ’ýn tadýný çýkaracaktýr. Bütün bunlarýn anlamý ne? Lenin’in sözleriyle: “Sermaye sahipliðini bu sermayenin üretimde uygulanýþýndan, para sermayeyi sanayi sermayesinden ya da üretken sermayeden, sadece para sermayeden elde ettiði gelirle yaþayan rantiyeyi sanayiciden ve sermaye üzerinde doðrudan tasarrufta bulunan kiþilerden ayýrmak, genel olarak kapitalizmin bir

8

Mücadele Birliði

eðilimidir. Emperyalizm, ya da malisermayenin egemenliði bu ayýrýmýn muazzam ölçülere ulaþtýðý kapitalizmin en yüksek aþamasýdýr.” Tam ilhak sürecinde ilerledikçe, emperyalist mali-sermaye, bütün karakteriyle Türkiye ekonomisine damgasýný vuruyor. Çürüme ve durgunluk, bu karakterlerin baþýnda geliyor. Çürümenin kaynaðý olan para-sermaye, üretim ve ticareti de bir ahtapot gibi sarýyor, denetime alýyor, kendi biriktirdiði riskleri tümüyle üretim ve ticaretin üzerine yüklüyor, kendi bataklýðýna doðru çekiyor. Her þey, üretimi ve dolaþýmý etkileyen tüm mali kararlar, 48 milyar dolarý aþmýþ olan “sýcak parayý” ürkütmemek amacýna baðlanýyor, siyaset bu amacýn basit bir uzantýsý durumuna geliyor. Çürümenin diðer ayaðý; mafyatik sermaye birikiminin ekonomiyle bütünleþmesidir. Bütçe açýklarý, giderek artan oranda “kaynaðý belirsiz” paralarla saðlanýyor. Son beþ yýlda, bu faili meçhul kaynaklardan gelen paralarýn 14 milyar dolarý bulduðu hesaplanýyordu. Artýk, sadece uluslar arasý “saygýn” tekellerin parasý kaçmasýn diye deðil, mafyanýn da parasý baþka yere kaçmasýn diye, siyaset yürütülüyor, mali politika belirleniyor. Mafya çetelerinin birden bire tehdit unsuru olmaktan neden çýkarýldýðýný anlamak isteyen, bu ekonomik temeli de hesaba katmak zorundadýr. Sistemin Çözülüþü Türkiye’de baðýmlý tekelci kapitalist sistemin, týpký hamisi emperyalizm gibi, hýzlý bir çürümeye girmesinin devrim açýsýndan önemi nedir? Her þeyden önce, bu durum, sistemin iç bütünlüðünü, kurumsal iþleyiþin uyumunu her geçen gün daha fazla bozuyor. Burjuvazi, sistemi ayakta tutan, onu besleyen araçlardan yoksun kalýyor. Öte yandan “özel giriþim”, tüm sýnýf adýna iþlemesi gereken bu araçlarý kendi spekülasyonu için kullanýr hale geliyor. Meta üretiminin birbirine baðýmlý temeli yerine, gittikçe bu temelden uzaklaþan para-sermayenin karakterine bürünen tekelcilik, sistemin iskeletini kemiren fareler gibi, gemiyi en ufak fýrtýnada paramparça olacak hale getiriyor. Talan, rekabetin yeni kuralýdýr; servet kaynaklarý kapanýn elinde kalýyor. Kaybeden, büyük kaybediyor. Te55. Sayý / 23 Kasým-7 Aralýk 2005

kelci burjuvazi arasýnda iþbirliði kýsa sürüyor, sonra hemen pay kavgasý patlak veriyor. Tekeller birbirlerinin altýný oyuyor. Kurumsal denetim mekanizmalarýnýn yerini, özel iliþki ve baðlar alýyor. Bu da, tekelci sýnýfýn ortak davranma alýþkanlýklarýnýn kaybolmasýna yol açýyor. Çürüme orta kesimleri de sarmýþ durumda. Özellikle kent küçük-mülk sahipleri, bugünü tüketirken, geleceklerini tekellere satýyorlar. Bankalarýn adeta sebil gibi daðýttýðý tüketici kartlarýnýn sayýsý, 30 milyona dayandý. Kartlý taksitli tüketim, özellikle 2001 krizi sonrasý, bu kesimlerin aðzýna emzik olmuþ, onlarý tekellerin çýkarlarýna baðlamýþtý. Ama bu yolla, servetlerinin önemli bir bölümünü banka ve tekellere kaptýrýyorlar. Artýk orta kesimler için güvencesiz gelecek tehlikesi çok daha somut. Kariyer sahibi olmanýn niteliði deðiþti. Eskiden uzmanlaþma, iþte etkinlik kariyerin kaynaðý iken, þimdi kredi kartlarý kariyeri satýn alýyor, onu bugün içinde tüketiyor ve orta kesimlerde kapitalizme bir ölçüde meþruiyet saðlayan kariyeri, kredi kartlarýnýn faizine ve tekellerin insafýna terk ediyor. Kredi kartý borcunu, yine kredi kartýyla ödeyen kentlerin küçükburjuvalarý, çürüyen sistemden kendi paylarýný alýrken, onlarý bir anda sistemin dýþýna fýrlatacak fýrtýnayý, kendi ceplerinde bizzat taþýyorlar. Küçük-burjuva sol da, ayný nedenle çürüyor. Emperyalist finans-kapital, baðýmlý ekonomiyi kemirdikçe, özellikle küçük burjuva kesimlerden, iktisaden gerici bir muhalefet yükseliyor. Bu muhalefet, “vatan satýlýyor, ulusal baðýmsýzlýk” söyleminde dile geliyor. Ve týpký Kautsky gibi, küçük-burjuva sol da, iktisaden gerici bu muhalefete karþý koymak yerine, gün geçtikçe onunla birleþip kaynaþmaya çabalýyor. Emperyalist finans-kapitalin damgasýný vurduðu bütün bu geliþmeler, sistemi, proletaryanýn darbeleri karþýsýnda dayanaksýz hale getiriyor. Sefaletin biriktirdiði öfke, çürümüþ temelleri kökünden kazýyacak denli yoðundur. Proletarya, kredi kartlarýna kaptýrdýðý müttefiklerini yeniden kazandýkça, cüreti de artacaktýr. Gökdelenlerin tepesine inen helikopterlerin, kaçmaya çalýþan burjuvalarý taþýyacaðý günler uzak deðil.


Yeni Evrede

Fransa

Mücadele Birliði

FRANSA YANIYOR!

10 Kasým Perþembe günü Fransa Ýçiþleri Bakaný Nikolay Sarkozy, France 2 kanalýnda yaptýðý konuþmada þu sözleri saffetti: “Barýþý isteyen ciddi insanlar adýna huzuru bozan ayaktakýmý ve serserileri uyarýyorum!...” Bu sözlerin sarf edildiði günün gecesi eylemler rekor düzeye ulaþtý!.. Fransa genelinde yanan araç sayýsý 1253, eylemlere katýlan il ve ilçe sayýsý 256... Ve ertesi gün “Barýþý isteyen ciddi insanlar” adýna hükümet ve polis sendikasýnýn Paris’te düzenlediði “barýþ” mitinginde baþka bir rekor daha kýrýldý!.. Eylemci sayýsý basýn mensubu sayýsýndan azdý!.. Sadece 300 kiþi!.. 27 Ekim’de 15 yaþýndaki Bouna Traore ve 17 yaþýndaki Zyed Benna adýndaki Afrika kökenli 2 gencin, Paris çevre banliyölerinden Clichy-Sous-Bois’de polisten kaçarken sýðýnmak zorunda kaldýklarý elektrik trafosunda elektrik akýmýna kapýlarak ölmesinden sonra patlak veren olaylar (ki ayný olayda aðýr yaralanan Türk gen-

ci Muhittin Öztürk’ün tedavisi hastanede sürüyor) ikinci haftasýný doldurdu... Önce Paris in ünlü Clichy-Sous-Bois semtinde (bu banliyönün ünü polisin girmeye çekindiði, tümüyle yabancýlardan oluþan bir semt olmasýndan gelir) baþlayan ayaklanma, tüm Paris’e yayýlmakla kalmadý, tüm Fransa’yý kasýp kavuran bir yangýna dönüþtü.. Ýlk günden bugüne Fransýz devleti olayý olduðundan farklý göstermek için elindeki tüm imkânlarý seferber etti. Bu ayaklanma niye patlak verdi, niye yayýldý, katýlanlar kimler, neden bitmek bilmiyor vb. sorularý elinden geldiðince çarpýttý. Ayaklanan güçlere karþý bir cephe oluþturmaya çalýþtý. Bunu yaparken ayaklanmayý bastýrmak için tarihte bolca rastlandýðý gibi kendi yasalarýný çiðnemekten kaçýnmadý. Resmi kayýtlara göre 27 Ekim’den bugüne, gözaltý sayýsý 2370, yetiþkinlerden tutuklanan insan sayýsý 358… Sadece son iki gecenin bilânçosu bile durumu ortaya koymaya yeter: Ayaklanmanýn 13. günü yanan araç sayýsý 617, eylemlere katýlan il-ilçe sayýsý 213, gözaltý sayýsý 280... 14.gün: yanan araç sayýsý 482, eylemlere katýlan il ve ilce sayýsý 167, gözaltý sayýsý 203... Bunlar ulusal polis teþkilatýnýn açýklamasýndan alýnan rakamlar. Bu rakamlarýn ayaklanmanýn sönmeye yüz tuttuðunu kanýtlamak için, hükümetin eylemler konusunda aldýðý sansür kararýndan sonra basýna yaptýðý açýklamadan alýndýðýný belirtmekte yarar var. Çünkü ayný ulusal polis teþkilatý sadece Ile-de-France (yani Paris merkez, banliyöler hariç!) için bir gün sonra þu rakamlarý verdi: Paris merkez 13.gün yanan araç sayýsý 150, gözaltý sayýsý 75 (sadece yetiþkinler!)… Paris merkez, 14.gün: yanan arac sayýsý 95, yanan iþyeri sayýsý 33, gözaltý sayýsý 117 (sadece yetiþkinler haliyle!). Þu ana kadar tüm Fransa’da binlerce araç yandý, yüzlerce iþyeri kullanýlmaz hale getirildi, binlerce insan gözaltýna alýndý, yüzlerce insan hakkýnda soruþturma açýldý, 120 kiþi hakkýnda yurtdýþý etme kararý alýndý (Bu kiþilerin hepsi Afrika kökenli Fransýz vatandaþlarý)… Ayaklanmanýn ilk haftasý CGT(Ýþçiler Konfederasyonu) Paris’te Ayaklanma güçlerini destekleyen ve hükümetin politikalarýný eleþtiren bir miting düzenledi… Fransýz Komünist Partisi(PCF) Ýçiþleri Bakaný Sarkozy’nin provokasyon yaptýðýný ve çok tehlikeli bir politika izlediðini açýkladý ve tüm demokratik güçleri yabancýlarýn yurtdýþý edilmesine karþý birleþmeye çaðýrdý… Hükümet de bu arada boþ durmadý ve olaðanüstü hal ilan etti ve güvenlik güçlerine ateþ etme yetkisi verdi… Bununla da yetinmeyerek valiliklere genelge göndererek sokaða çýkma yasaðý uygulama yetkisi verdi… Ama bu da yetmedi ve Jacques Chirac baþkanlýðýnda toplanan (9 Kasým) Ulusal Güvenlik Konseyi çok aðýr hükümler içeren ve güvenlik güçlerine ayak baðý olabilecek yasalarý bertaraf edecek Cezayir Yasasýný gerek gördüðünde uygulama yetkisini hükümete verdi… Ýlk gün beþ þehirde sokaða çýkma yasaðý büyükleri de kapsayacak þekilde uygulandý. Sokaða çýkma yasaðýnýn uygulandýðý ilk gece herkesin nefret ettiði özel tim CRS’lerle Paris’i teftiþe çýkan Paris L’Eure valisi, neden CRS’lerle geziyorsunuz diye soran basýn mensuplarýna “sokaða çýkma yasaðýna uymayanlarý evinize dönün diye uyarýyoruz, ilk gün olduðu için uyarýyoruz, yani sadece bu gece!” diyerek açýkça gözdaðý verdi... Paris baþta olmak üzere birçok il ve ilçede 18 yaþ altý gençler için sokaða çýkma yasaðý uygulanýyor. Hükümetin sýnýr dýþý kararý aldýðý gençler için, Ýçiþleri Bakanlýðý tarafýndan valiliklere bir çaðrý gönderilerek yasal süreç beklenmeksizin yurtdýþý kararýnýn hemen uygulanmasý istendi..

55. Sayý / 23 Kasým-7 Aralýk 2005

9


Yeni Evrede

Fransa

Mücadele Birliði

Tüm bunlar yanýnda ilginç geliþmeler de yaþandý. Çocuk Mahkemesi (Turbinal) Baþkaný ve Hakimler Sendikasý üyesi Alain Vogelweith, Ýçiþleri Bakaný Sarkozy’nin olaylarýn büyümesine neden olan “Racailles etxoyous” (ayaktakýmý ve serseriler) sözüne atfen, “baský altýnda çalýþýyoruz. Yakalanan gençler daha önce hiç bir kriminal suca karýþmamýþlar” dedi... Ayný gün bir çok mahallede maskeli gençler tv kameralarýna þöyle baðýrýyordu; “Sarkozy biz buradayýz seni bekliyoruz!”... Hiç bir fýrsatý kaçýrmayýp ayaklanma güçlerini serseri ve ayaktakýmý gibi göstermeyi görev bilen basýna, gençlerden biri þöyle diyordu: “Çözüm gençleri hapishaneye koymak deðil, iþ imkâný yaratmaktýr”... Bir baþkasý þöyle diyordu: “ annemin babamýn ülkesini iþgal ettiniz onlarý zorla buraya getirdiniz, her

sabah zombi gibi ise gidip geliyorlar ve hiç birþeyimiz yok! Biz “Fransýzlar” (ki bu sözcüðü özellikle vurgulu söyledi) þimdi onlarýn intikamýný alýyoruz!”... Olaðanüstü hal ilan edilmeden, yani olaylar ikinci evresine girmeden önce gençlik liderleri bir tv programýna çýktýlar. O programdaki bir diyalogu aynen aktarmakta yarar var; Gazeteci; “Niye toplumsal huzuru bozuyorsunuz, amacýnýz ne, bir amacýnýz var mý?” Genç; “Bu soruyu git (Hugo) Chavez’e sor!” Ayaklanma baþladýðýndan beri olayý farklý göstermek için basýn yoðun bir çaba harcýyor... Gençlerin eðitimsizliðinden dem vuruluyor. Entegrasyon politikalarýnýn yanlýþlýðýndan söz ediliyor... (Tabi en komik gerekçeyi bir çok devrim ve sayýsýz a-

yaklanma görmüþ Fransýz burjuvazisi deðil Tayyip Erdoðan buldu: türban!!!)... Ayaklanmanýn ilk haftasý özellikle Parisliler eylemleri destekliyordu... Ve ayaklanmanýn hedefi Özel Tim CRS’lerin daðýtýlmasý noktasýnda odaklanýyordu... Ama ikinci haftadan itibaren olayýn rengi deðiþti... Daha çok yabancýlar politikasý ve iþsizlik sorunu öne çýktý.. Bundan sonra nereye gideceðini de iþçilerin tavrý belirleyecek... Ayaklanma sürüyor… Ýkinci haftadan itibaren sessizlik içinde bekleyen Fransýzlar artýk rengini belli etmek zorunda. Her kesim sýnýfsal tavrýna göre karar verecek. Ve bir haftadýr sessizlik içinde bekleyen iþçi sýnýfý yine kilit rol oynayacak... Paris yine yanýyor, tüm Fransa yanýyor... Ayaklanmalar yüzyýlý tam yerinden baþladý!...

BÜTÜN DÜNYA ÝÞÇÝLERÝ BÝRLEÞÝN Merhaba Yoldaþlar. Kapitalizmin beþiði Avrupa’da göçmen kölelerin (siz baldýrýçýplaklar diye okuyun) yaktýðý isyan ateþi, Fransýz emperyalizmin elindeki tüm olanaklarý kullanarak saldýrmasýna ve sokaða çýkma yasaðýna raðmen yanmaya ve tüm emperyalist-kapitalist sistemi de yakmaya devam ediyor. Dünya halklarýný ve doðayý kar hýrsý ile yýkýma sürükleyen kapitalizmin kalbinde yanan isyan ateþi, yokluðu, yoksunluðu, yarýnsýzlýðý etinde kemiðinde hisseden proleterlerin öfke patlamasýdýr. Bu öfke patlamasý þimdilik sokaktaki yangýna, daha ilerde de sistemi yýkýma uðratan niteliðe dönüþecektir. Burjuva medyanýn tüm çabalarý, yaþanan olaylarýn göçmenlerin ezilmiþlik, dýþlanmýþlýk duygusundan ya da Cezayirlilerin Cezayir Kurtuluþ Savaþýnda katledilen 1 milyon Cezayirlinin intikamýndan bahsetse de, yaþanan çatýþmalar kör gözlere bile görünecek kadar net sýnýf savaþýmýdýr. Dünya halklarýna yutturulmaya çalýþýlan Avrupa’daki “demokrasi”nin insan haklarý söylemlerinin cilasý döküldü. Ýnsan burada Lenin’in “en demokratik cumhuriyetler bile burjuvazi için demokrasi, proletarya için diktatörlüktür” sözünü hatýrlamadan edemiyor. Günümüzün proleter göçmenleri, pratik olarak Avrupa kapitalizmin vahþi yüzünü tüm dünya halklarýna göstermiþlerdir. Fransa’da kimliksiz yaþayan 2 gencin polisten kaçarken elektrik trafosuna girmeleri ve yanarak ölümleri, Avrupa’da demokrasi olduðuna inanan aklýevvellerin gözlerini açmalarýna neden olmuþtur umarým. Ýþ bulma konusunda Almanya’dan somut bir örnek vermek istiyorum. Almanya’da “güzel iþ”, o da eðer bulunursa, önce Alman vatandaþlarýna, onlar beðenmezse Avrupa Topluluðu vatandaþlarýna, onlar da beðenmezlerse, üçüncü dünya ülkeleri vatandaþlarýna verilir. Bu faþist ýrkçý yasa, Alman iþçi bulma kurumu Arbeltsamt’da her gün uygulanýr.

10

Yabancý uluslardan göçmen iþçilerin her gün yaþadýklarý aþaðýlanma, horlanma ve Fransa içiþleri bakanýnýn deyimi ile “pislik” olarak nitelendirilme duygusu, iþsizlik, açlýk ve yarýnsýzlýk korkusu ile birleþince, hiçbir gücün bastýramayacaðý sisteme karþý öfke patlamasýna yol açmaktadýr. Fransa’daki yangýnlar kýsmi olarak Almanya, Belçika ve (13 Kasým itibari ile) Yunanistan’da da görülmeye baþlandý. En güzeli de Þemdinli provokasyonunu protesto eden Diyarbakýr’daki Kürt emekçisinin elindeki dövizde somutlanmýþtýr. Diyarbakýr’daki Kürt emekçisinin elindeki dövizde, “Fransa’daki Yangýný Kürdistan’da Alevlendireceðiz” yazmakta idi. Avrupa’nýn göbeðinde yakýlan isyan ateþinin siyasal yönü yok diye deðerlendiren aklýevvellere, büyük isyancý Marx’tan bir alýntý ile hatýrlatmada bulunarak yazýmý noktalamak istiyorum. “Toplumsal bir hareketin siyasal bir hareketi dýþýnda býraktýðý söylenmemeli. Ayný zamanda toplumsal olmayan hiçbir siyasal hareket yoktur. Ancak uzlaþmaz sýnýf karþýtlýðýnýn bulunmadýðý bir düzende toplumsal evrim siyasal devrimi zorunlu kýlmaktan çýkacaktýr. O zamana kadar toplumun her genel kuruluþunun arifesinde, toplumsal bilimin sonsözü daima þu olacaktýr: Ya savaþ ya ölüm, ya kanlý savaþým ya yok olma. Karþý konmaz biçimde böyle konmuþtur sorun.” NOT: Tüm Mücadele Birliði emekçilerine, okurlarýna, zindanlardaki tutsak devrim savaþçýlarýna, Ölüm Orucundaki siper bayraðýmýz Serpilimize devrimci duygularla selamlar. Hapisanelerde, soðuk iþkence odalarýndaki yoldaþlar, saflarýmýzda yürüyemezsiniz belki, ama bizlerlesiniz. Biz de sizlerle… Stutgart’tan Bir Mücadele Birliði Okuru

55. Sayý / 23 Kasým-7 Aralýk 2005


Yeni Evrede

Eylem

Mücadele Birliði

9 Kasým’da Hakkari’nin Þemdinli ilçesinde JÝTEM mensuplarýnýn Umut Kitabevi’ni bombalayarak, 1 kiþiyi katletmesinden sonra, ayaklanan Kürt Halkýnýn üzerine polis ateþ açmýþ ve 1 kiþiyi daha katletmiþti. Bunun üzerine Kürt Halkýnýn ayaklanmasý, diðer illere de yayýldý. Aðrý ve Van’dan sonra Yüksekova’da da serhýldan ateþi parladý; burada, polisin, basýn açýklamasý yapmak isteyen halkýn üzerine ateþ açmasý sonucu 3 kiþi daha ölümsüzleþti. Yoksul Kürt Halký, bir anda serhýldan ateþlerini her yerde birden yakmaya baþladý. Kürt halkýnýn bu ayaklanýþý, üzerinde yaþadýðýmýz topraklarýn her yerinde yankýsýný buldu. Her yerde Kürt halký için özgürlük ateþleri yakýlmaya baþlandý. Kürt halkýnýn ayaklanmasýný göstermek için, 19 Aralýk Cumartesi günü akþamý, bir eylem de Taksim’de gerçekleþti. Leninistler imzalý “Disa Disa Serhýldan” pankartý ardýnda toplanan Leninistler, meþaleleriyle Taksim’e doðru yürüyüþe geçtiler. Yürüyüþ boyunca “Disa Disa Serhýldan Biji Azadiya Kürdistan”, “Þemdinli Halký Yalnýz Deðildir”, “Kürdistan’da Tek Çözüm, Ya Devrim Ya Ölüm”, “Kürdistan Devrimle Özgürleþecek”, “Faþizme Karþý Silah Baþýna”, “Jibo Azadi Aþiti Þer Þer Þer”, “Yaþasýn Kürt Türk Halklarýnýn Mücadele Birliði” sloganlarý atan eylemcileri polis uzaktan izlemeyi tercih etti.

Taksim Meydaný’na gelindiðinde bir basýn açýklamasý yapan Leninistler, devletin Kürt Ulusunun Kendi Kaderini Tayin Hakkýný engellemek için her yola ve çareye baþvurduðunu; ama halkýn bir kez özgürlüðü için ayaða kalkmýþ durumda olduðunu ve hiçbir açýklamanýn onlarý tutmaya yetmediðini, yetmeyeceðini söyleyerek bu olanlarýn, devletin en üst kademelerinin bilgisi dahilinde olduðunun açýk olduðunu belirttiler. “Kürt halký, Yüksekova katliamýndan sonra serhýldanlarý daha da yayacaktýr. Þimdi yapýlmasý gereken þey, Kürt ve Türk halklarýnýn mücadele birliðini geliþtirerek, bu ayaklanmacý ruh halini ve ayaklanmalarý bir devrime dönüþtürmek olmalýdýr. Türkiye proletaryasýnýn kurtuluþunun koþulu, Kürt Ulusunun Kendi Kaderini Tayin Hakký’ný özgürce kullanmasýdýr. Bu nedenle Türkiye iþçi sýnýfý ve emekçileri, Kürt halkýyla mücadele birliðini geliþtirmeli ve týpký Fransa’da olduðu gibi, ayaklanmayý her yana yaymalýdýr. Ayaða kalkalým; iktidarý ele geçirmek ve Kürt ulusuna kendi kaderini özgürce tayin edebileceði koþullarý yaratmak için, halklarýmýzýn mücadele birliðini güçlendirelim” dediler. Yaklaþýk yarým saat süren eylemin ardýndan Leninistler, eylemlerine son verdiler.

LENÝNÝSTLER HAYKIRDI:

“Disa Disa Serhýldan”

55. Sayý / 23 Kasým-7 Aralýk 2005

11


Yeni Evrede

Gündem

Þ

Mücadele Birliði

ÖZGÜRLÜK Ý

emdinli ve Yüksekova’da yaþanan ayaklanmalar, Kürt ulusunun kendi kaderini tayin etmekte ne kadar kararlý olduðunu göstermiþtir. Devlet tarafýndan baþlatýlan bir provokasyon giriþiminin böyle bir ayaklanmaya yol açmasý Kürt halkýnda birikmiþ, patlayýcý unsurlarýn ne kadar güçlü olduðunu göstermeye yetti. Bu, artýk kimsenin önüne geçemeyeceði bir süreçtir. Serhýldanlar dönemi baþlamýþtýr ve bugün dursa bile bu sadece geçici bir süre için olacaktýr. Kürt halký, bir kez özgürlüðü için ayaða kalkmýþtýr ve süreç, ileri sýçrama, geçici bir süre için geri çekilme, güç biriktirme ve daha büyük bir güçle ileri sýçrama þeklinde ilerleyecektir. Türkiye ve K.Kürdistan birleþik devrimin geliþiminin en önemli ayaklarýndan birini oluþturan Kürdistan Devrimi yeniden ataða kalkmýþtýr. Devletin Þemdinli’deki katliamýnýn suçüstü yapýlmasýndan sonra baþlayan serhýldanlar hýzla Kürdistan’ýn baþka alanlarýna yayýldý. Devlet, Þemdinli’deki ve daha sonra Yüksekova’daki katliamlarýyla Kürt ulusunun kendi kaderini tayin hakkýný engellemek için her yola baþvuracaðýný göstermiþtir. En son cenazelerin Yüksekova’ya getirilmesi sýrasýnda F-16 savaþ uçaklarýnýn alçaktan uçuþ yapmasý, devletin olaylarýn geliþimi karþýsýnda hangi yöntemlere baþvuracaðýnýn ve neleri göze alacaðýnýn göstergesi. Tam da þimdi sýnýflar savaþýmýnýn en yoðunlaþmýþ biçiminden baþka bir þey olmayan iç savaþý, kabullenmeyenlere sormak gerekiyor: Bütün bu yaþananlar iç savaþ deðilse nedir? Olaylarýn geliþimini ‘duru gökte çakan þimþek’e benzetebilecek kadar basireti baðlanmýþ birileri çýkabilecek midir hala? Hala birileri çýkýp “hani nerede devrimci durum, hani nerede iktidarý tehdit eden eylemler?” diyebilecekler mi? Hala bir

12

evrimci dönemden geçtiðimizi iddia edebilecekler midir? Olaylarýn geliþimi karþýsýnda ortalama solun devlet içinden gelen çeþitli açýklamalarýn hemen peþisýra “2. Susurluk” belirlemesi yapmasý bazý þeylerin hala deðiþmediðini ve hatta devrim anýnda bile deðiþmeyeceðini gösteriyor. Yeniden baþlatýlan “Sürekli Aydýnlýk Ýçin 1 Dakika Karanlýk” eylemleri, ortalama solun devrim konusundaki bakýþýnýn sýðlýðýný bir kez daha gösteriyor. Bir kez daha, reformistlerin devrimin hýzýný kesebilmek için nasýl büyük bir hýzla kollarýný sývayabildiðini ve ortalama sol hareketi etkisi altýna alabildiðini kanýtlýyor. Soruna “derin-devlet” açýsýndan yaklaþmak burjuvazi tarafýndan maniple edilmektir. Devlet, bir bütün olarak, bugüne kadar yapýlan tüm katliamlarýnýn sorumlusu, yönlendiricisi, örgütleyicisi ve yapanýdýr. Kürt halký yürürken “terörist devlet” diye slogan atarak hedefi doðru tespit ettiðini göstermiþtir. Bu nedenledir ki, burjuvazi devleti kurtarmak için hemen “Susurluk” benzetmesi yapmýþtýr. Bütünü kurtarmak için parçayý feda etmek, bugüne kadar devletin baþvurduðu bir yöntemdir ve bundan sonra da buna baþvuracaðý ve bu þekilde birilerini duraksatabileceði anlaþýlýyor. Ortalama sol hareket ‘Susurluk’ benzetmesi yaparak Kürt halkýnýn çok gerisinde kaldýðýný göstermiþtir. Ortalama sol hareket halkýn gerisinde kalarak devletin bütününü hedef göstermek yerine onun içine sýzmýþ, sanki devletten baðýmsýz bir takým güçler varmýþ da bu cinayetleri onlar iþliyormuþ gibi bir anlayýþýn halkýn bilincinde yer etmesine neden olmuþtur. Onlar böyle yaparak hedef þaþýrtýyorlar. Þemdinli katliamý da týpký daha öncekiler gibi devletin en tepesindekilerin bilgisi dahilinde yapýlmýþtýr. “Kontrgerilla”, “derin-devlet” denilen þey, dev55. Sayý / 23 Kasým-7 Aralýk 2005

letin kendisidir. Ve açýktýr ki, hem genel olarak halklarýn özgürlük mücadelesi, hem özel olarak Kürt halkýnýn özgürlük mücadelesinin ön koþulu bu faþist devletin yýkýlmasý, paramparça edilmesidir. “Demokrasi ve özgürlüklerin” ön koþulu budur. “Devletin kendi içindeki çeteleri açýða çýkarmasý” beklentisine girmek ya da insanlarý bu þekilde “çete”lerin varlýðýna yönlendirmek, asýl hedefi gizlemektir. “Bu ‘çeteler’ daðýtýlýnca ‘demokrasi ve özgürlükler’in kazanýlacaðýný” vaaz etmek en hafif deðimiyle reformistlerin dümen suyuna girmek, karþý-devrimin ekmeðine yað sürmektir. Þemdinli ve Yüksekova olaylarý bir kez daha gösteriyor ki, “demokrasi ve özgürlükler”in kazanýlmasý bir devrim sorunudur. Demokrasi ile devrimin diyalektik baðýný kuramayanlar, demokrasiyi, burjuva demokrasisi olarak algýlayanlardýr. Bu nedenle düzen içinde elde edilecek birkaç kýrýntý ile demokrasi sorununun halledileceðini düþünüyorlar. Reformistler zaten “demokrasi ve özgürlükler” diye reformlarý yutturmaya çalýþýyorlar. Ancak, faþist devlet bir devrimle yýkýlmadan “demokrasi ve özgürlükler”in bir hayal olduðu son yaþanan olaylarla bir kez daha kanýtlanmýþtýr. Ulusal sorunun devrimsiz, sýçramasýz bir çözümü yoktur. Kürt halký, þimdi bu gerçeði pratikte yaþayarak görüyor. Türkiye Proletaryasýnýn Kurtuluþunun Koþulu Kürt ulusunun özgürlük hakkýný elde etmesi, burjuva egemenliði temellerinden sarsacak bir olgudur. Bu, onun en temel dayanaklarýndan birini yitirmesi anlamýna gelecektir; çünkü burjuvazi Kürdistan’ý ilhak ederek sadece maddi bir zenginlik elde etmekle kalmýyor ayný zamanda egemenliðini sürdürmek için gerekli moral gücü de bu-


Yeni Evrede

Gündem

Mücadele Birliði

ÝÇÝN DEVRÝM luyor. Özellikle Kürt halkýnýn özgürlüðünü kazanmasý, burjuvazinin egemenliðine büyük bir darbe indirecektir. Buradan þu önemli sonucu çýkarmak gerekiyor: Demek ki, aslýnda Kürt halký, bu büyük savaþý yürütürken sadece kendi kurtuluþu için savaþmýþ olmuyor, o ayný zamanda Türkiye iþçi sýnýfý ve ezilen diðer halklarýn kurtuluþu için de savaþmýþ oluyor. Bu nedenle Türkiye proletaryasý, sadece enternasyonal dayanýþma anlamýnda deðil ama bizzat kendi kurtuluþu için de bu savaþta Kürt halkýnýn yanýnda olmalýdýr. Türkiye proletaryasýnýn kurtuluþunun yolu, Kürt ulusunun kendi kaderini özgürce tayin etmesinden geçiyor. Kürt halký, yýllardýr sürdürdüðü savaþla ve özellikle en son Þemdinli, Yüksekova ve Hakkâri ayaklanmalarý ile özgürlüðünü elde etmede ne kadar kararlý olduðunu göstermiþtir. Ortadoðu’da Kürt halký, Filistin halkýyla birlikte en çok katliam ve kýrýmlardan geçirilmiþ olan halktýr. Buna raðmen her defasýnda ayaða kalkmasýný, serhýldanlara yönelmesini bilmiþtir. Ve artýk bu konuda önemli bir bilince ulaþmýþtýr. Þemdinli’de ki provokasyondan hemen sonra katilleri yakalamalarý ve olayýn peþini býrakmýyor oluþlarý bunu gösteriyor. Tüm “saðduyu” vb. çaðrýlarýna raðmen Kürt halký eyleminden vazgeçmemiþtir. Bir anda ayaklanma baþka yerlere sýçramýþ, yayýlma eðilimine girmiþtir. Reformistlere ve Uzlaþmacýlara Raðmen Kürt halký, özgürlük savaþýný onu durdurmaya çalýþan uzlaþmacýlara ve reformistlere raðmen yükseltiyor. Reformistler, tam da Kürt halký ileri atýldýðý anda ve düþmaný bozguna uðratacakken sahneye çýkýyor, halký frenliyor ve böyle yapmakla düþmana ihtiyaç duyduðu yaþamsal soluklanma fýrsatýný ve-

riyor. Oysa devlet, derin bir korkuya kapýlmýþ durumdadýr; çünkü Kürt halkýnýn ayaklanmasý çok güçlü ve saðlam temellere sahip. Bunun gelip geçici bir olgu olmadýðýný burjuvazi sýnýfsal içgüdüsü ve tarihsel deneyimlerinden biliyor. Devlet, Newroz’dan bu yana Kürt halkýný sindirmek için her türlü yönteme baþvurmuþtu. Silahlý savaþýma destek veren halký sindirmek için bu provokasyona giriþirken böyle bir ayaklanmayla karþý karþýya kalmayý beklemiyordu. Kürt halkýnýn öfkesi bir anda patlayýnca burjuvazi, korkuya kapýldý; ürktü ve geri çekildi. Ayaklanmayý durdurmasý için Kürt halkýna adeta yakardý. Ayaklanmanýn büyümesini engelleyen DEHAP yöneticilerinden övgüyle bahsetmesi korkusunun büyüklüðünü anlatmaya yeter. Devletin öncelikli amacý, Kürt halkýný oyalayarak zaman kazanmak, kývýlcýmlarýn tutuþmaya hazýr baþka yerlere sýçramasýný engellemektir. Burjuvazi sadece Kürdistan’ýn deðil, Türkiye’nin de patlamaya hazýr saatli bir bomba gibi beklediðini ve üzerinde oturduðu zeminin her an havaya uçabileceðini biliyor. Ayaklanmanýn, kararsýzlarý hýzla saflaþtýracaðýný, Türkiye proletaryasýnýn hemen yaný baþýndaki yangýna kayýtsýz kalmayacaðýný ve metropollerin de bir anda yangýn yerine döneceðini, hiç deðilse en son Fransa örneðinden biliyor, görüyorlar. Onlara toparlanmalarý için ihtiyaç duyduklarý zamaný, ortalýklarda “saðduyu” çaðrýsý yaparak dolaþanlar kazandýrýyorlar. Kürt halký, burjuvaziye hizmet eden bu küçük burjuva kesimlere itibar etmemelidir. Onlar, kendilerine sýnýfsal konumlarýný kaybettirecek ve rahatlarýný bozacak iç savaþtan burjuvaziye hayat öpücüðü vererek kurtulmaya çalýþýyorlar. Reformistler ve uzlaþmacýlar, bir süre daha ayaklanmayý söndürmek için 55. Sayý / 23 Kasým-7 Aralýk 2005

uðraþacaklar ama bunu baþaramayacaklarýný göreceklerdir. Baþaramadýklarý anda da devrimin karþýsýna geçeceklerdir. Ayaklanmanýn hýzla yayýlma eðilimine girmesi, devrimin baþka pratik sorunlarýný da gündeme getiriyor. Ayaklanmanýn bir sanat olarak ele alýnmasý ve yönetilmesi bunlarýn baþýnda geliyor.’91-’92 Serhýldanlarý hatýrlanacaktýr. O serhýldanlarýn devrimle sonuçlanmadan ve genel bir ayaklanmaya dönüþmeden sona ermesinin en önemli nedeni, kapitalizmin sinir merkezleri durumundaki þehirlere sýçramadan sýnýrlý bir alanda sýkýþýp kalmalarý idi. Artýk þu tarihi dersin herkes tarafýndan öðrenilmiþ olmasý gerekiyor! Ayaklanma, baþladýðý anda mutlaka kapitalizmin sinir merkezi diyebileceðimiz, Diyarbakýr gibi þehirlere sýçratýlmalýdýr. Kürt halkýnýn bugün içinde bulunduðu ayaklanmacý ruh hali, ayaklanmanýn hýzla yayýlmasýnýn koþullarýný saðlýyor. Bunun koþullarý þimdi geçmiþte hiç olmadýðý kadar olgunlaþmýþtýr. Yapýlmasý gereken ayný ruh halinin Türkiye iþçi sýnýfý ve emekçileri arasýnda da boyatmasý, Kürt ve Türk halklarýnýn mücadele birliðinin en sýký ve en geniþ biçimde örülmesi için tüm güçlerin seferber edilmesidir. Türkiye proletaryasý, kendi kurtuluþunun Kürt ulusunun kendi kaderini özgürce tayin edebilmesinden geçtiðini gördükçe, þoven ve sosyal-þoven önyargýlara karþý gerekli tutumu aldýkça bu süreç hýzlanacaktýr. Süreci hýzlandýrmak ve devrimi örgütlemek için Leninist Parti’nin bütün güçlerine büyük görev ve sorumluluklar düþüyor. Kaybedecek zaman yoktur.

13


Yeni Evrede

DETAK

Mücadele Birliði

Zindanlarý Yýkacak ZAFERÝ BÝZ KAZANACAÐIZ! ÖLÜM ORUCU SÜRÜYOR Serpil Cabadan Ölüm Orucu Eylemi’nin 151. Gününde Zindan türkü söylüyor. Komün’den beri söylenen bir türküdür bu; komünistlerin türküsü. Ve ancak yürünerek söylenebilir… Yürüyüþ sürüyor; tarihin en derinliklerinden bugüne gelen bir kararlýlýkla, inançla… Devrim, bu yürüyüþteki inatta saklý. Tarih bir kez daha komünistlerin baþ eðmezliðine, mücadeleciliðine tanýklýk ediyor. Ýnsanlýðýn tarihi yeniden yazýlýyor… Büyük Ölüm Orucu Eylemi, bunca baský ve katliama, burjuvazinin bunca ayak oyununa raðmen sürüyor. F tipi zindanlar yýkýlana kadar da sürecek. Bütün dünyayý kapla-

yan devrim dalgasý, bir gün F tipi zindanlarýn kapýlarýný da dövecek. Komünist ve devrimci tutsaklarýn özgürleþtirilecekleri günler uzak deðil. Bugün yapýlmasý gereken, o an gelene kadar tüm gücümüzle komünist ve devrimci tutsaklara sahip çýkmaktýr. Onlarýn mücadelesinin bizim de mücadelemiz olduðunu tüm dünyaya göstermektir. ÖLÜM ORUCU SÜRÜYOR SÜRECEK ZAFERE KADAR! YAÞASIN ÖLÜM ORUCU EYLEMÝMÝZ! SERPÝL CABADAN YALNIZ DEÐÝLDÝR!

Baki Yaþ’a Hücre Cezasý: “DEVRÝM HÜCRELERE SIÐMAZ” Tekirdað F Tipi Cezaevi’nden Bolu F tipi Cezaevi’ne zorla sevk edilen Baki YAÞ, bunu protesto etmek için açlýk grevine gitmiþti. Açlýk Grevi yaptýðý gerekçesiyle 12 günlük “hücre cezasý” verilen Baki YAÞ, 10 Kasým tarihinde bulunduðu hücreden alýnarak tek baþýna baþka bir hücreye götürüldü. Hücrede kaldýðý sürece kapalý görüþ hakký da gasp edilmiþ olan Baki YAÞ’ýn saðlýk durumunun iyi olduðu bildirildi. Baki YAÞ’a, daha önce de “mektup alma yasaðý” konmuþ, Baki YAÞ’ýn karar itiraz etmesi sonucu bu yasak kaldýrýlmýþtý.

“YÜREÐÝN YÜREÐÝMÝZDÝR” Seni anlatmaya çalýþtýðýmda, adýn sesimde düðümleniyor. Sanki konuþacak hiçbir þey kalmamýþçasýna… Ýnsanlýðý binlerce yýldan damýtýp da ne zaman geldin… Üzerinde yattýðýn ranzan, güneþsizlikten paslanmýþ… Voltalarýný iki adýmla sýnýrlanmýþlar, iki adýmla bile dünyayý seyrettiðini bilmeyenler… Nefesin 128. gününde þimdi (15 Ekim). Belki çok zayýfladýn, belki gözlerine perde iniyor ara ara… Ciðerlerin eskisi gibi hava dolduramýyor mu içine… Yok böyle bir þey diyorsun, deðil mi? Ve insanlýða, ciðerindeki nefesini çýkarýp, en derin okyanuslara bununla dalabilirsiniz diyorsun. Kim ulaþabilir ki bu onura, sen ve senin gibilerden baþka… Seninleyiz DAÝMA… Yüreðin yüreðimizdir, sesin sesimizdir, kavgan kavgamýzdýr YOLDAÞ… SERPÝL CABADAN YALNIZ DEÐÝLDÝR! YAÞASIN ÖLÜM ORUCU EYLEMÝMÝZ! DEVRÝMCÝ TUTSAKLAR ÖZGÜRLEÞTÝRÝLMEDEN ÝÞÇÝLER-EMEKÇÝLER-KÜRT HALKI ÖZGÜRLEÞEMEZ! MÜCADELEN MÜCADELEMÝZDÝR!

Sen ki bir badem dalýsýn baharda Yüzünde solgun bir yeþil akþamý Dalýyor gözlerin bir çaðýn artýklarýna Kazýlardan yeni çýkmýþ gibisin Bakýþlarýnda düþ fosilleri Güneþli bir yeþili özler gibisin Ýnsanlar kaybedilirken ey çocuk Ýnsanlýk adýna Nasýl baþlar bu yeþil ve mavi yolculuk Hangi gemi kalkar bu ülke limanlarýndan Hangi mavilikler karþýlar seni Kýyýlar zincir olmuþ bileklerde Dalgalar yargýsýz infaz Al kalemi eline ey çocuk Yeþilin ve mavinin þiirini yeniden yaz

Ýzmir’den Bir Leninist DETAK’a ulaþmak için e-mail adresi: detakistanbul@yahoo.com

14

55. Sayý / 23 Kasým-7 Aralýk 2005

(Adnan YÜCEL)


Yeni Evrede

Zindanlar

Mücadele Birliði

MESUT AYDIN’A ÖZGÜRLÜK 7 Kasým’da, devrimci öðrencilerin yaptýklarý eylemde polisin saldýrýsý sonucu gözaltýna alýnanlarýn arasýnda devrimci bir iþçi de var: Mesut AYDIN. O, bir iþçi olarak öðrencilerin mücadelesinin yanýnda yer almakla, iþçi sýnýfýnýn bütün topluma önderlik edecek yegâne sýnýf olduðu pratikte kanýtlamýþtýr. Bir zamanlar Denizlerin, Sinanlarýn önderliðindeki Devrimci Öðrenci Birliði (DÖB), iþçilerin, emekçilerin eylemlerine, onlarýn fabrika ve toprak iþgallerine destek veriyorlardý. Þimdi iþçiler, devrimci öðrencilerin mücadelesini sahiplenerek onlara en büyük desteði ve gücü veriyorlar. Burjuvazi, bunun ne kadar önemli olduðunu bildiði için Mesut AYDIN’ý tutuklamýþtýr. Mesut AYDIN, þu anda Sincan F Tipi Cezaevi’nde C70 nolu hücrede tutsak durumdadýr. Onun özgürlüðü, hepimizin sorunudur. Mesut AYDIN’ýn ve onunla birlikte tutuklanan 19 öðrencinin özgürleþtirilmesi için güçlerimizi birleþtirelim. ZÝNDANLAR YIKILSIN TUTSAKLARA ÖZGÜRLÜK!

SARIGAZÝ’DE TUTUKLANAN 9 KÝÞÝ SERBEST BIRAKILDI Sarýgazi’de dinci-faþist AKP Belediyesi’nin yapmak istediði festivali protesto ettikleri ve yaptýrmadýklarý için jandarmanýn saldýrýsýna maruz kalan ve gözaltýna alýndýktan sonra tutuklanan 9 kiþi, 9 Kasým tarihinde çýkarýldýklarý Ümraniye Adliyesi’nden serbest býrakýldýlar. Tutuklanan 9 kiþiye sahip çýkmak ve onlarý özgürleþtirmek için her Cumartesi akþamý Sarýgazi’de eylem yapan Sarýgazi Ekin Sanat Merkezi emekçileri ve Mücadele Birliði okurlarý, mahkemelerinde de tutuklu 9 kiþiyi yalnýz býrakmadýlar. Mahkemeye katýlan Sarýgazi Ekin Sanat Merkezi emekçileri ve Mücadele Birliði okurlarý, mahkeme sonrasý, serbest kalan ailelerle birlikte Ümraniye Adliyesi’nden ayrýldýlar. Onlarý tutuklu kaldýklarý süre boyunca, özgürleþmeleri için Sarýgazi’de yaptýklarý eylem ve etkinliklerden haberdar eden Sarýgazi Ekin Sanat Merkezi emekçileri ve Mücadele Birliði okurlarý daha sonra ailelerden ayrýldýlar. Uzunca sayýlabilecek bir süre ailelerinden ayrý kalan tutsaklar, yeniden sevdiklerine kavuþmanýn sevincini yaþýyorlardý.

7 KASIM YÖK EYLEMÝ VE DEVRÝMCÝ SORUMLULUKLARIMIZ

Bundan tam 25 yýl önce üzerinde yaþadýðýmýz topraklara bir karabasan gibi çöken toplumun tüm ilerici, devrimci güçlerini sindirmeye yönelik yapýlan 12 Eylül Faþist Darbesinin kanlý darbenin ardýndan yüz binlerce kitap yakýlmýþ yüz binlerce insan iþkence tezgâhlarýndan geçirilmiþ, günlerce aylarca gözaltýnda tutulmuþlardý. Ve 50 kiþi faþizmin daraðaçlarýnda katledilmiþti. Bu faþist darbenin hedef aldýðý kesimlerden birisi de öðrenci gençlikti. Deniz Gezmiþler gibi nice önderi baðrýndan çýkarmýþ olan üniversite kampüslerindeki araþtýran, sorgulayan ve toplumun kurtuluþu için harekete geçmiþ olan öðrenci gençliði de sindirmek, araþtýrmayan sorgulamayan okumayan bir gençlik yaratmak isteyen 12 Eylül faþizminin üniversitelerimizdeki aracý olarak ta 6 Kasým 1981’de YÖK kurulmuþtu. Ama bu da öðrencileri devrimci mücadeleden vazgeçirememiþtir. Tam 24 yýldýr öðrenci gençlik dönem dönem çok ileri çýkýþlar gerçekleþtirmiþ ve her 6 Kasým’da YÖK’e ve onu kuran Faþist düzene karþý büyük eylemler yapmýþtýr. Bunlardan biriside bu sene 7 Kasým’da gerçekleþtirdiðimiz Kýzýlay eylemiydi. Ama bu senede her sene olduðu gibi öðrenci gençliði mücadeleden, sorunlarýna karþý baþ kaldýrmaktan alýkoyamadýðýný gören Faþist devlet ve Kolluk güçleri eylemimizi engellemeye çalýþarak bizlerin üzerine panzerler, gaz bombalarý, coplarý ve köpekleriyle azgýnca saldýrmýþtýr. Bunun karþýsýnda bizler de

YÖK’ü, Faþizmi ve Kapitalist sistemi yýkmaya kararlý olduðumuzu gösterdik. Saatlerce süren çatýþma sonrasýnda 40 arkadaþýmýz gözaltýna alýnmýþ ve sonrasýnda aralarýnda bir iþçi yoldaþýmýzýn da olduðu 20 kiþi tutuklanarak cezaevine gönderilmiþtir. Sermayenin sözcüsü olan burjuva medya günlerdir arkadaþlarýmýza saldýrarak Kýzýlay Meydanýnda yapýlan vahþi saldýrýyý haklý çýkarmaya çalýþmýþtýr. Bizler biliyoruz ki; tarihin her döneminde baskýlara, sömürüye, köleliðe karþý ayaklananlar, haklarýný arayanlar egemen sýnýf tarafýndan hep saldýrýya, baskýya, katliamlara maruz kalmýþlardýr. Ýnsanlýk düþmanlarý “Demokrasi götüreceðiz” diye Irak’ý iþgal edip binlerce insaný katledenlerdir, köylerimizi yakarak bizleri sürgüne gönderen, 12 yaþýndaki Kürt çocuklarýnýn üzerine 13 kurþun yaðdýranlardýr, onlar Þemdinli’de Kitabevi bombalayanlardýr. Onlar hakkýný arayan insanlarýn üzerine her defasýnda azgýnca saldýranlardýr. 7 Kasým’da Kýzýlay’da tutuklanan arkadaþlarýmýz bizim özerk demokratik üniversite taleplerimiz için, insanýn insaný sömürmemesi, herkesin yeteneðine göre çalýþýp, ihtiyacýna göre alabilmesi talebini dile getirdikleri için tutuklandýlar. Ama bizler yine buradayýz. Yine alanlarda, onlara ve taleplerine sahip çýkýyoruz. Mücadelemizi zafere kadar sürdüreceðimizi haykýrýyoruz. Bu ne ilk tutuklama ne de son olacaktýr. Bilimsel eðitimin verildiði Özerk Demokratik Üniversitede, YÖK’ün daðýtýlmasý; tüm iþçilerin, emekçilerin, ezilen halklarýn ve öðrencilerin mücadele birliðiyle kazanýlacaktýr. Bizler bu mücadele birliðini kurmaya ve toplumun her kesimini özgürleþtirecek olan demokratik halk devrimi ve demokratik halk iktidarý için mücadelemize devam ediyoruz. Hayata karþý sorumluluk hisseden tüm arkadaþlarýmýza çaðrýmýzdýr. Gelin tutuklanan arkadaþlarýmýzýn taleplerine sahip çýkýp, seslerine ses katalým. TUTUKLAMALAR BÝZÝ YILDIRAMAZ! AKADEMÝK ÖZGÜRLÜK DEVRÝMLE KAZANILACAK! YAÞASIN DEVRÝMCÝ ÖÐRENCÝ BÝRLÝÐÝ! Devrimci Öðrenci Birliði(DÖB)

55. Sayý / 23 Kasým-7 Aralýk 2005

15


Yeni Evrede

7 Kasým Eylemi

Mücadele Birliði

KÜLRÜGZÖ KÝMEDAKA KECELEG ELMÝRVED

1980 faþist darbeyle birlikte faþizmi kurumsallaþtýran sermaye sýnýfý öðrenci gençliði baský altýnda tutmak, sindirmek, yozlaþtýrmak amacýyla adýna Yüksek Öðretim Kurumu(YÖK) dediði bir yapý oluþturdu. Faþizme karþý mücadelede gençliðin hedefi haline gelen YÖK, her yýl çeþitli etkinliklerle protesto edildi. Bu yýl YÖK protestosu 7 Kasým’da Ankara’da yapýldý. Devrimci Öðrenci Birliði(DÖB), Gençlik Federasyonu, Yeni Demokrat Gençlik(YDG)’nin ortak yaptýðý eylem Ankara Mithat Paþa köprüsü altýnda toplanmayla baþladý. Burada toplanan gençlik kendi sloganlarýný ve bayraklarýný, pankartýný açtýktan sonra Kýzýlay’ý kapatan ve çok yoðun güvenlik önlemi alan polise karþý taþ kýrarak hazýrlanmaya baþladý. Mithat Paþa köprüsü altýnda DÖB(Devrimci Öðrenci Birliði) pankartýmýzý açýp, “Politik Özgürlük Kazanýlmadan Akademik Özgürlük Kazanýlamaz, Akademik Özgürlük Devrimle Gelecek, Yaþasýn Devrimci Öðrenci Birliði, Yaþasýn Devrim-

16

ci Dayanýþma” sloganlarýný atmaya baþladýk. Köprü altýnda yarým saat bekledikten sonra yürüyüþe geçmek için hazýrlandýk. Diðer gençlik temsilcileriyle durumu deðerlendirerek yürümenin kitleyi zor durumda býrakacaðýna karar verdik ve saldýrýyý kitlenin yapmasý gerektiði önerisini yaptýk ve bu yönde karar alarak saldýrýya geçtik. Ve karþýlýklý çatýþma baþladý güçler dengesinin eþit olmamasýna raðmen polise karþý taþla sapanla karþý koyuldu. Yoðun gaz bulutu altýnda Mithatpaþa Caddesi’nden ara sokaklara çekilen gençler geçtikleri her yere barikat kurdu. Sürekli olarak bir yerde beklemek zor olduðundan kaynaklý sürekli yer deðiþtirmek gerekiyordu. Çatýþmalarda birçok polis aracý tahrip edildi. Daha sonra gruplara ayrýlan eylemcilerin bir grubu Ankara Kalesi’ne doðru gitti ve burada polisle çatýþma devam etti. Eylemde 39 kiþi gözaltýna alýndý ve 20’si iki gün sonra çýkarýldýklarý mahkeme tarafýndan tutuklandý. 7 Kasým akþamý yine gözaltýna alýnanlar için Yüksel Caddesi’nde meþaleli basýn açýklamasý yapýldý. Bu eylem bize þunu çok iyi gösterdi, bu tarz gençlik eylemleri burjuvaziyi korkutuyor. Bunu hepimiz o gün Ankara’ya polisin yapmýþ olduðu yýðýnaktan anlayabiliyoruz. Yine ayný þekilde bu eylem bize devrimciler arasý güç ve eylem birlikteliklerinin ne kadar önemli ve gerekli olduðunu da gösterdi. Denizin, Mahir’in, Ýbtahim’in yoldaþlarý omuz omuza savaþtýlar. Ve anlamlý bir birliktelik yarattýlar. YAÞASIN SÝPER YOLDAÞLIÐI! AKADEMÝK ÖZGÜRLÜK DEVRÝMLE KAZANILACAK! YAÞASIN DEVRÝMCÝ ÖÐRENCÝ BÝRLÝÐÝ! DÖB / (Devrimci Öðrenci Birliði)

55. Sayý / 23 Kasým-7 Aralýk 2005


Yeni Evrede

Eylemler

Mücadele Birliði

DEVRÝMÝN AYAK SESLERÝ DÜNYAYI SARSIYOR ESM Bütçeyi Protesto Etti 16 Kasým günü Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlýðý bütçesinin Meclis’te görüþüldüðü sýrada ESM üyesi bakanlýk emekçileri Enerji Bakanlýðý önünde bir eylem yaparak bütçeyi protesto etti ve özelleþtirilmelerin de durdurulmasýný istedi. Aliaða Ýþçilerinden KOÇ’a Protesto Tüpraþ özelleþtirmesinde ihalede en yüksek teklifi veren Koç gurubuna ait yöneticilerin rafinerilere gelip kapsam dýþý çalýþanlarla toplantý yapmak istemesi, sendika üyesi iþçiler tarafýndan tepki ile karþýlandý. Satýþý onaylayan Özelleþtirme Yüksek Kurulu kararýnýn, 8 Kasým tarihinde Resmi Gazetede yayýnlanmasýnýn ardýndan Tüpraþ’ta çalýþan kapsam dýþý personele 10 gün içinde bu iþyerinde hala çalýþmaya devam edip etmeyeceklerine dair 18 Kasým’a kadar karar vermeleri bildirildi. Aliaða Rafinerisinde çalýþan Petrol Ýþ üyesi iþçiler, iþyerlerine Koç gurubu yöneticilerinin geleceði duyumu üzerine 15 Kasým sabahý iþbaþý yapmadýlar. Dýþ kapý önünde toplanan iþçilere hitaben bir konuþma yapan Þube Baþkaný Ýbrahim Doðangül; kapsam dýþý personele, sendikalý iþçilerle örgütlü biçimde ortak hareket etmeleri çaðrýsýnda bulunarak “Daha önceki ihalede kazanan gurubu içeriye almadýðýmýz gibi Koç gurubunu da buraya sokmaya niyetimiz yok. Petrol Ýþ sendikasý özelleþtirmeye karþý sonuna kadar mücadele etmeye karalýdýr.” dedi. Daha sonra iþçiler, üç giriþ kapýsýnda nöbet tutmak üzere üçe bölünüp kapýlarda beklemeye baþladýlar. Koç gurubu yetkililerinin gizlice denizden giriþ yapýp sosyal tesislerdeki bir salonda olduklarýný öðrenen iþçiler hemen salonun etrafýný kuþattýlar. Burada ýslýkla, düdükle ve teneke çalarak protestolarýný sürdürüp toplantý salonunun duvarýna özelleþtirme karþýtý büyük bir pankart astýlar. Eylem süresince Aliaða Tüpraþ Rafinerisinden dolum ve satýþ iþlemi yapýlmadý. Kýrýkkale TÜPRAÞ Ýþçileri Koç’u Ýçeri Almadý 15 Kasým günü, Kýrýkkale TÜPRAÞ Rafinerisi iþçileri, özelleþtirme çerçevesinde kuruma gelen Koç Grubu heyetini, rafineri önünde eylem yaparak içeri almadý. Kýrýkkale TÜPRAÞ Rafinerisi’nin özel-

leþtirilmesiyle ilgili olarak gelen Koç grubundan 6 kiþilik heyet, iþçilerin barikatý nedeniyle kapýdan giremeyince, arka tarafta bulunan tel örgülerden Sosyal Tesisler’e geldiler. Heyeti tesislerin önünde karþýlayan Petrol-Ýþ Sendikasý üyesi yaklaþýk 250 iþçi, grup yetkililerini buraya da almadý. Koç Grubu’nun yaptýðý açýklamada, amaçlarýnýn iþçilere ön bilgi vermek olduðunu, ancak sendika üyesi iþçilerin tepkisiyle karþýlaþtýklarýný söyledi. Sendikanýn Kýrýkkale Þube Baþkaný Recep Sefer ise heyetle görüþmelerinin þu an için olanaksýz olduðunu belirterek, mahkeme sürecinin devam etmesi ve devir teslim olmamasý nedeniyle TÜPRAÞ’ýn kamu malý olduðunu söyledi. Sefer, grup yetkilileriyle sosyal tesislerde deðil, ancak baþka mekânlarda görüþebileceklerini kaydetti. Bu arada, TÜPRAÞ Rafinerisi’nde kýsmen dolum ve sevkýyatýn durdurulmasý nedeniyle, dolum tesisleri önünde tanker kuyruðu oluþtu. Ýþçiler, Koç Grubu temsilcileri gidene kadar dolum ve sevkýyat yapmadýlar. Ayný saatlerde Aliaða’da da Petrol-Ýþ üyesi iþçiler, ayný þekilde Koç grubunu içeri sokmamýþ ve bir süre üretim yapmamýþtý. Telekom Emekçileri Eylemde Türkiye’nin en büyük özelleþtirmesi olan Türk Telekom’da hisse devri sýrasýnda Telekom emekçilerinin eylemleri durmadý. 14 Kasým günü Ankara’da Ulus Telekom Müdürlüðü önüne barikat kuran Haber-Sen üyeleri, binaya giriþ ve çýkýþlarý engelledi. Ýstanbul’da da Haber-Sen 8 ve 9 Nolu Þubeler süresiz iþ býrakma kararý aldý. Telekom Emekçilerine Polis Saldýrýsý Telekom Özelleþtirmesinin satýþ sözleþmesinin imzalanmasý üzerine süresiz iþ býrakma kararý alan Haber-Sen Ýstanbul 8 ve 9 Nolu Þubeler, 15 Kasým günü Gayrettepe Telekom Müdürlüðü önünde kararýn iptali için eylem çaðrýsý yaptý. Mesai saatleri öncesinden Gayrettepe Telekom Müdürlüðü binasýna giren polis, eylem için iþyerleri önünde toplanan emekçilerin binaya girmelerini engelledi. Ýçeri girmeleri engellenen emekçi55. Sayý / 23 Kasým-7 Aralýk 2005

ler, “asýl siz çýkýn burasý bizim iþyerimiz”, diyerek “Polis dýþarý, iþçiler içeri” sloganlarý attýlar. Bunun üzerine Telekom’un bahçede bekleyen emekçilere gaz bombalarýyla saldýran polis, pek çok emekçinin yaralanmasýna neden oldu ve 8 emekçiyi de gözaltýna aldý. Tekrar toplanarak binaya girmek isteyen emekçilerin kararlý tutumlarý üzerine polis tekrar daha gaz bombalarý ile saldýrarak kitleyi daðýttý. Bunun üzerine emekçiler Telekom ek binasýna girerek binayý terk etmeyeceklerini açýkladýlar. Polis ve Türk - Ýþ 1. Bölge Baþkaný, emekçilerin binadan çýkmasý için görüþmeler yaptý. Emekçiler ise gözaltýndaki arkadaþlarý býrakýlmadan binadan ayrýlmayacaklarýný bildirdi. Telekom Çalýþanlarýnýn Eylemi Sürüyor Gayrettepe’deki Türk Telekom Avrupa Yakasý Müdürlüðü emekçilerinin baþlattýðý özelleþtirme karþýtý süresiz iþ býrakma eylemi devam ediyor. 15 Kasým günü mesai saati bitiminde eylemlerine ara veren çeþitli sendikalara üye Türk Telekom çalýþanlarý, 16 Kasým günü yeniden Gayrettepe’deki Avrupa Yakasý Müdürlüðü binasýnýn bahçesinde toplanarak “Türk Telekom’u sattýrmayacaðýz” sloganlarý attýlar. Türk Telekom’un özelleþtirilmesine yönelik açýlan 18 davanýn devam ettiðini belirten Haber-Sen 9 nolu þube baþkaný, sendikalarýnýn hem hukuki, hem de demokratik haklarýný özelleþtirmenin durdurulmasý için kullanacaðýný ifade etti. Ýþyerlerini terk etmeyerek buralarý çocuklarýyla direniþ merkezi haline getireceklerini belirten Haber-Sen 9 nolu þube baþkaný, bundan sonuç alamazlarsa þartelleri indirip tüm haberleþmeyi durduracaklarýný söyledi. Grup, açýklamanýn ardýndan alkýþlar eþliðinde binadaki yemekhaneye girmek istedi.

Telekom Ýþgali

17


Yeni Evrede

Eylemler Ancak, Türk Telekom Avrupa Yakasý Müdürlüðü personeli dýþýndakiler binaya alýnmadý. Ýçeri alýnmayanlarýn bahçedeki bekleyiþi sürüyor. Saldýrýya Protesto Eyleme Devam Telekom emekçilerinin Ýstanbul’da polis saldýrýsýna uðramasýný Ankara’da da protesto eden Haber-Sen 2 No’lu Þube üyeleri, 16 Kasým günü öðle saatlerinde Telekom Ankara Ýl Müdürlüðü önünde bir araya geldi. Ýzmir’de Cumhuriyet Meydaný’ndaki Telekom Ýl Müdürlüðü önünde gerçekleþtirilen eyleme KESK’e baðlý çeþitli sendikalarýn yaný sýra, Genel-Ýþ, Gýda-Ýþ ve yöneticileri de destek verdi. “Telekom’u çokuluslu þirketlere teslim etmeyeceðiz” pankartýnýn açýldýðý eylemde Ýstanbul’daki saldýrý ve gözaltýlar kýnandý. Salvadorlu Üniversiteliler Özelleþtirmeye Karþý Boykotta Amerika Kalkýnma Bankasý’nýn(BÝD),gelecek yýl üniversitelere vereceði 25 milyon dolarýn reddedilmesi çaðrýsýnda bulunan San Salvadorlu öðrenciler, bir gösteri yaparak belirsiz bir süre için eðitime ara verdiklerini açýkladýlar. Yüksek öðrenim alanýndaki özelleþtirmelere baþlamanýn ilk adýmý olan bu fonu istemediklerini söyleyen öðrenciler, yüksek öðretim kurumlarýnda özelleþtirmeyi harekete geçirmek, adil ve iyi bir yüksek öðrenim yaratma sorumluluðundan kaçýnmak isteyen hükümet ve bankaya karþý öfkelerini dile getirdiler. Öðrenci temsilcileri ve yöneticilerden oluþturulan Geniþletilmiþ Üniversiteliler Hareketi, gelecek yýl verilmesi planlanan bu paranýn kabul edilmemesi çaðrýsýný tekrarlayarak Týp, Doðal Bilimler, Mühendislik ve diðer fakültelerin ve merkez idari binasýnýn kapýlarýný belirsiz bir süre için eðitime kapattýlar. Arjantin’de Çaðrý Merkezi Ýþçileri Þirket Merkezini Ýþgal Etti 9 Kasým Çarþamba günü, Buenos Airesli bir çaðrý merkezi olan Atendo Barrcas þirketinin 100 kadar iþçisi, patronlarýn dayattýðý iþten çýkarma, iþ programýný deðiþtirme, makinelerin sökülüp taþýnmasý ve iþçi temsilcilerinin çalýþtýklarý yerlerin deðiþtirilmesi gibi çeþitli uygulamalarýna karþý þirket merkezini iþgal etme kararý aldý. Atendo iþçileri, taþeron þirketle esnek iþ sözleþmesinin iptal edilmesini ve kendilerine telefon iþletmesi bünyesinde kadro verilmesini istiyor. Yunanistan’da Kamu Çalýþanlarý Genel Grevde

18

Mücadele Birliði Yunanistan’da kamu çalýþanlarý, hükümetin önerdiði ücret zamlarýný yetersiz bularak 10 Kasým günü genel grev baþlattýlar. Yunanistan Kamu Çalýþanlarý Konfederasyonu’nun (ADEDY) çaðrýsýyla baþlatýlan greve, devlet hastanelerinde çalýþan doktorlar, ilk ve orta öðretim kurumlarýnda görevli öðretmenlerle üniversite ve yüksek okullarda görevli öðretim üyeleri katýlýyorlar. Sivil havayolu taþýmacýlýðý çalýþanlarý ise 4 saat ile 48 saat arasýnda deðiþen sürelerle iþ býrakacaðýný açýkladýlar. Yunan kamu emekçileri, saðlýk, eðitimöðretim hizmetleri ve hava yollarý ulaþýmýný durdurarak ülkede yaþamý felç etmeye hazýrlanýyor. Meksika Köylüleri, Hükümetin Ekonomi Politikalarýna Karþý Yürüyüþte Ulusal Köylü Cephesi ve Tarýmsal Kongre üyesi Barzon Morales’e baðlý köylü örgütleri, 8 Kasým günü, hükümetin yeni ekonomik politikalarýný reddetmek için Mexico Þehrinden Temsilciler Meclisine doðru bir yürüyüþ baþlattýlar. Köylüler, hükümetin yeni tarýmsal politikalar ile kooperatifleri yok etme niyetinde olduðunu söylüyorlar. Tarýmsal projelerine kooperatiflerden mali destek elde eden köylüler, Merkez Bankasý’nýn yeni kanununa karþý olduklarýný ve tarým sektörünün ekonomik olarak desteklenmesini istiyorlar. Barzon Morales’in bir yöneticisi, Kongreye baðlý diðer örgütlerinin ve köylüler cephesinde bulunanlarýn da bu yürüyüþe katýlacaðýný söyledi. Ve yeni politikalara kýrlarýn “fazla tahammül edemeyeceðini” söyledi. Romanya’da 40 Bin Öðretmen Grevde Romanya’da 40 bin kadar öðretmen, 7 Kasým günü greve baþladý. Realitatea televizyonunun haberine göre, 4 öðretmen sendikasýnýn, maaþlarýnýn artýrýlmasý talebinin hükümetçe karþýlanmamasý üzerine süresiz greve baþladý. Avustralyalý Emekçiler Ayakta Avustralya hükümetinin çalýþma yasalarýný iþçiler aleyhine deðiþtirme planý, ülke tarihinin en büyük iþçi-emekçi eylemlerini tetikledi. 16 Kasým günü ülke çapýnda düzenlenen protesto eylemlerine 600 bin civarý emekçi katýldý. ACTU Konfederasyonu Baþkaný Sharan Burrow, katýlýmýn kendilerini de þaþýrttýðýný belirterek, kentteki dev gösteriye katýlmak için fabrika ve iþyerlerinden çýkan çoðu iþçinin meydana ulaþamadan eylemin sona erdiði belirtiliyor. Sydney kentindeki eyleme 50 bin, Brisbane kentinde 35 bin, Adelaide’deki gösteriye 40 bin emekçi katýldý. Diðer birçok kentte de büyük gösteriler dü55. Sayý / 23 Kasým-7 Aralýk 2005

zenlendi. Hükümetin planladýðý yasa deðiþiklikleri, toplu sözleþme düzenini zayýflatarak bireysel sözleþmelerin önünü açýyor. Ayrýca, iþten atmalarý kolaylaþtýrýyor. Þenzhen’de Dayaða Karþý Grev Çin’in Þenzhen kentinde bulunan Ýtalyan Decoro fabrikasýndaki iþçiler, Ekim ayýnda greve baþladý. Kanepe ve oturma grubu üreten Decoro’daki grev, ekim ayýnýn baþýnda 3 bin iþçinin katýlýmýyla baþlamýþtý. Fabrikanýn Ýtalyan yöneticilerinin 3 iþçiyi dövmesinin ardýndan patlak veren grevde iþçiler, arkadaþlarýndan resmi özür dilenmesinin yaný sýra, maaþ zammý ve sigorta primlerinde artýþ talep ediyorlar. Kasým ayýnýn ortasýnda fabrika kapýsýnda toplanan 4 bini aþkýn iþçi, “Þiddeti durdurun” sloganlarý atarak, fabrikayý iþgal ettiler. Ýþçiler, talepleri kabul edilinceye deðin greve devam edeceklerini belirttiler. Grevcilerin lideri Li Fangwei, “Decoro yöneticilerinin, ülkemize gelip bizi dövmeye ne haklarý var? Ýtalyan yöneticiler, Çinli iþçilerin üstüne karabasan gibi iniyor. Gereksiz yere maaþlarýmýzdan kesintiler yapýlýyor. Fabrikada ýrkçý saldýrýlara maruz kaldýðýmýz yetmezmiþ gibi, kölelik þartlarýnda çalýþýyoruz” dedi. Grevin Ýtalyan þirkete büyük zarar verdiðini belirten Hong Kong çýkýþlý Çin Ýþçi Bülteni dergisi, Decoro’da çalýþan iþçilerin ayda sadece 240 dolar maaþ aldýðýný belirterek, bu ücretin asgari ücretin çok altýnda olduðunu ve fabrikada sendikal haklar kýsýtlanýp iþçilerin özlük haklarý gasp edildiðini yazýyor Seul’de Bush Protestosu Güney Kore’nin baþkenti Seul’de, binlerce küreselleþme karþýtý protesto gösterisi yaptý. Seul’deki ABD Büyükelçiliði yakýnýnda 18 binden fazla protestocu, Busan kentinde 18 Kasým Cuma günü baþlayacak ve 2 gün sürecek Asya-Pasifik Ekonomik Ýþbirliði Örgütü (APEC) zirvesine katýlacak 21 lider arasýnda bulunan ABD Baþkaný George Bush’un ziyaretini protesto etti. Protestocular ve ülkenin iki iþçi örgütünden birinin üyeleri, “Bush’un ziyaretine karþýyýz, APEC’e karþýyýz” pankartlarý taþýdý. APEC Protestolarla Karþýlandý Asya-Pasifik Ekonomik Ýþbirliði (APEC) zirvesinin yapýldýðý Güney Kore’nin Pusan kenti, kapitalizm karþýtlarýnýn kitlesel eylemlerine sahne oldu. Barikatlarý yararak zirvenin yapýldýðý konferans merkezine ulaþan 4 bin emekçi, saatler süren mücadeleden sonra polisin sert müdahalesiyle daðýtýldý. Pusan’da sabah erken saatlerde de, 3 bin kadar çiftçi, pirinç pazarýnýn serbest ticarete açýlmasý planlarýný protesto etti.


Yeni Evrede

Ýþçiler

Mücadele Birliði

Kazanmaktan Baþka Seçenekleri Yok

Me-Ka Ýnþaat Beton Boru Sanayi Ticaret Limited Þirketi’nin patronunun, iþçileri sendikasýzlaþtýrma çabalarýna karþý greve çýkan iþçiler, grevlerini 83. gününde kararlýlýkla sürdürüyorlar. Grevlerinin 83. gününde ziyaret ettiðimiz Me-Ka iþçileriyle sohbet ettik. 22 Aðustos 2005 tarihinden bu yana grevde olan iþçiler çok zor koþular altýnda mücadelelerini sürdürüyorlar. Fabrikanýn hemen yanýndaki boþ arazide, soðuktan korunmak için küçük bir barakaya benzer grev çadýrý kurmuþlar. Fakat grevin ilk gününden bu yana

15 Kasým 2005 BASINA VE KAMUOYUNA

TELEKOM’U ÝÞGAL EDEN ÝÞÇÝLERÝ SELAMLIYORUZ Sermaye sýnýfý, iþçi ve emekçilere karþý saldýrýlarýný pervasýzca sürdürürken sanýyordu ki, bu saldýrýlara karþý kimse sesini çýkarmayacak, herkes koyun gibi kafasýný býçaðýn altýna uzatacak. Uluslararasý sermaye, her ülkenin iç pazarýný yýkýma uðratarak, ekonomik ilhaký derinleþtiriyor. Özelleþtirmeler bunun en açýk örneði. Kamu mülkiyetinde olan fabrikalar haraç mezat emperyalist sermayeye satýlýyor. Özelleþtirmeler sonucu iþçi ve emekçilerin vergileriyle kurulan fabrikalar uluslararasý sermayeye peþkeþ çekiliyor. Devlet sermayenin devleti olduðunu bundan daha iyi bir þekilde gösteremezdi. TÜPRAÞ’ýn Koç’a satýlmasýnda sonra þimdi de Telekom özel sermayeye satýlýyor. Bu kapitalizmin doðal geliþiminin sonucudur. Kolektif kapitalist olan devlete ait iþletmeler, giderek özel kapitalistlerin eline geçecektir. Ve bunun tüm aðýr sonuçlarýyla iþçi sýnýfý ve emekçiler karþýlaþacaktýr. Daha bu günden milyonlarca

fabrikayý bekleyen askerler buna görüntüyü bozuyor diyerek, çadýrý yýkmak istemiþler ama iþçiler buna izin vermemiþ. Grevci iþçilerden biri bu konuda konuþurken þöyle dedi: “Bu fabrikada 3-5 ay çalýþýyor olsam inan ki burada bir dakika durmam. Ama dile kolay 11 yýldýr ben burada çalýþýyorum. Meðer patron sigortamýn hepsini yatýrmamýþ. Bizde güvendik hiç takip etmedik. Sigortamýn çoðu yatýrýlmamýþ. Þimdi buraya o kadar emeðim geçmiþ burayý nasýl býrakýp giderim. Biz burada hakkýmýzý istiyoruz. Burada çok kez askerler bize saldýrdý. Peki ben þimdi sormak istiyorum! Burada hakkýný isteyen bizler mi, yoksa bize burada saldýranlar mý? Asker kim, benim amcamýn oðlu, senin kardeþin, ötekinin teyzesinin oðlu ama onlar burada zenginin malýný koruyorlar. Vallahi canýmýza tak etti artýk. Burada iþçiler bir ayaða kalkarsa o patrona da sopa çeker askere de.” Sonuna kadar bu grevi sürdüreceklerini söyleyen iþçiler ayrýca patronun 10 kiþiyi 100 milyonla kandýrýp çalýþtýrmaya devam ettiðini ifade ederken iþçilerden birisi; “Geçen gün pazara gittim þemsiye satmaya. Biraz utandým çünkü daha önce hiç satmamýþtým. Belki benim gibi niceleri vardýr. Ýþçiler niye baþka iþ yapmak zorunda kalsýn kardeþim. Patron her yýl lüks otomobiller çekerken altýna, bizim hakkýmýzý niye vermiyor. Biz öyle zengin olmak ya da malýna ortak olmak falan istemiyoruz, sadece hakkýmýzý ve insanca yaþamak istiyoruz. Baþbakan televizyondan milleti kandýrýyor. Yok, ekonomi iyileþiyor, yok Avrupa Biriliði’ne girdik gireceðiz diye. Benim külahlýma anlatsýn onu. Biz böyle mi AB’ye gireceðiz. Ýþçilerin bu ülkede hiçbir hakký yok. Ýþçiler aç. Zaten herkes patlamaya hazýr bomba gibi valla bu iþin sonu ne olacak bilmiyorum. Allah sonumuzu hayýr etsin” dedi. Doðrusu iþçilere bir söz söyledik bin ah iþittik. Yalnýz Me-Ka deðil tüm dünyada iþçi sýnýfý, bugün sefalet içinde yaþýyor. Artýk yaþam koþullarý iþçilere tek seçenek dayatýyor; “Ýþçilerin Mücadele Birliðinin Yükseltilmesi” iþçinin özelleþtirmeler sonucu iþsiz kalacaklarý görülmüþtür. Türk Telekom iþçileri bunu bildikleri için tam da yapmalarý gerekeni yaptýlar. Telekom’u iþgal ettiler. Ve hala eylemlerini sürdürüyorlar. Sermayenin zor aygýtý devlet, Telekom iþçilerine saldýrdý ve onlardan gereken cevabý bu þekilde aldý. Özelleþtirmeler ve tüm sermaye saldýrýlarý karþýsýnda iþçi sýnýfý ve emekçiler, kendi öz örgütlülükleri olan komite ve konseylerde örgütlenmelidir. Burjuva sendikacýlarýn onlar için bir þey yapacaklarý yoktur. Ruhunu burjuvaziye satanlarýn iþçi sýnýfý ve emekçilerin safýnda olmasýný kimse bekleyemez. Ýþçiler, emekçiler, burjuvaziye karþý olduðu gibi burjuva sendikacýlara karþý da savaþmalýdýrlar. Kendi mücadele ve ayaklanma organlarýný kurarak harekete geçmelidirler. Telekom iþçilerinin bugün yaptýðý, sýnýf mücadelesi açýsýndan önemli bir geliþmedir. SEKA ile baþlayan fabrika iþgal eylemleri Telekom ile yaygýnlaþacaktýr. Ýþçi sýnýfý ve emekçiler, sermayenin saldýrýlarý karþýsýnda elde ettikleri haklarý kaybetmemek, dahasý yaþamdan kovulmamak için iktidarý ele geçirmek amacýyla mücadele etmelidirler. Aksi taktirde elde ettikleri haklarý da korumalarý mümkün olmayacaktýr. Telekom iþçisi bugün herkese bu gerçeði öðretiyor. Biz DÝK (Devrimci Ýþçi Komiteleri) olarak Telekom iþçilerinin yanýndayýz. Onlarýn baþlattýklarý eylemi bütün kalbimizle destekliyoruz. Ve bütün iþçi ve emekçileri mücadele birliðini kurmaya ve sermayeye karþý iktidar için savaþmaya çaðýrýyoruz. FABRÝKALAR TARALALAR SÝYASÝ ÝKTÝDAR HER ÞEY EMEÐÝN OLACAK! YAÞASIN ÝÞÇÝLERÝN MÜCADELE BÝRLÝÐÝ!

55. Sayý / 23 Kasým-7 Aralýk 2005

19


Yeni Evrede

Che

Mücadele Birliði

Son dönemde reformist ve oportünistlerin büyük bir gayretkeþlikle Che’yi sahiplenmeye çalýþtýklarýna tanýk oluyoruz. Öyle ki, Che’nin resimlerinin basýlý olduðu bayraklar ellerinden, Che’nin sözleri dillerinden düþmüyor. Özellikle siz reformist baylar! Siz deðil miydiniz Che’yi “maceracý”, “goþist”, “devrim ihraç etmeye kalkýyor” diyerek yerden yere vuranlar? Siz deðil miydiniz, Che’nin silahlý mücadelesine “fokoculuk” vb suçlamalarýyla kara çalmaya çalýþanlar? Þimdi ne oldu da söylediðiniz onca lafý bir kalemde geçip, korsakoff numarasý yapýyorsunuz? Hadi diyelim ki hafýza-i beþerin nisyan ile malul olduðunu biliyor ve buna güvenerek bol keseden atýyorsunuz? Peki tarihin de bir hafýzasý olduðunu hiç mi hesaba katmýyorsunuz? Sararmýþ yapraklarý arasýndan sizin Che’ye ettiðiniz küfürleri çýkarýp suratýnýza çarpacaðýný hiç düþünmüyor musunuz? Yoksa siz de Che’yi siyasi düþüncelerinden soyundurup romantik bir figüre dönüþtürmeye çalýþan burjuvalarýn safýnda mýsýnýz? Bir zamanlar Che’nin devrimci mücadele çizgisine küfrederek burjuvaziyle ayný aðýzla konuþuyor, emperyalistlerin ekmeðine yað sürüyordunuz. Bugün de tam tersinden bu kez Che’ye sahipleniyor görünerek, onu bir ikon, bir aziz mertebesine yükselterek ayný þeyi yapýyorsunuz. Che’nin düþünceleri, devrimci mücadele yolu hakkýnda hiçbir þey söylemeden Che’yi sahiplenmeye kalkmak, Che’ye yapýlabilecek en büyük saygýsýzlýktýr, dahasý ikiyüzlülüktür. Che, Fidel’le birlikte bütün ömrü boyunca bugün burada reformistlerin tutulmuþ olduðu “parlamentarist ahmaklýða” karþý mücadele etmiþtir. O, devrimin gerçek yolunun zora dayalý bir mücadeleden geçtiðini, bir devrimcinin görevinin devrim yapmak olduðunu söylemiþ ve söylediðini yapmak için korkusuzca ileri atýlmýþtýr. Latin Amerika’da, buradaki reformistlerin siyasi hemcinsleri o yýllarda Che’yi mahkûm edebilmek için denemedik yol býrakmamýþlardýr. Kendi “parlamenter ahmaklýklarý”na gerekçe bulabilmek için Che’yi ve onun devrimci mücadele çizgisini hedef tahtasýna oturtmuþlardýr. Öyle ki, o dönemde Che ve Küba örneði neredeyse bu yasalcý, reformist düþüncelerin tek alternatifi, bu dalganýn önündeki tek dalgakýran konumuna gelmiþti. Bu nedenle Che’ye ve onun devrimci mücadele çizgisine karþý savaþ açmýþlardý. Bugün yasallýk için, parlamentoya girebilmek için ya da meþruiyet kazanmak için mücadele edenler, Che’yi sahiplenemezler. Bu eþyanýn tabiatýna terstir. Hem her adýmýnda “meþruiyet”ten, “meþru hak ve özgürlükler”den bahsedeceksiniz, hem de Che’yi sahipleneceksiniz! Bu ne perhiz bu ne lahana turþusu! Che devrimci mücadelesi için hiç bir zaman meþruiyet arayýþýna girmemiþtir. O kendi meþruiyetini kendisi yaratmýþtýr. Hatta bizzat kendisi, “meþruiyet deðil, devrimcilik” demektedir. Bugün reformistler ve oportünistler bunun tam tersini yapmaktadýr. Acaba bugün Che yaþasaydý ve sizin “1 dakika aydýnlýk için 1 dakika karanlýk” eylemlerini görseydi ne yapardý?! Düþünmesi bile sizin açýnýzdan ürpertici olsa gerek!

Reformistlerin bugün varlýklarýný devam ettirebilmek için Che gibi, Mahir gibi, Deniz gibi devrimci önderlere sarýlmasý, onlarýn büyük prestijinden yararlanmaya çalýþmalarý bile, devrimin, devrimciliðin ne kadar güçlü köklere sahip olduðunu gösteriyor. Reformistler, bugün Che’yi sahiplenerek aslýnda onun devrimci mücadele yolunun da doðruluðunu kabul etmiþ oluyorlar. Bunu açýkça söyleyemiyorlar ama kendi iflas etmiþ çizgilerini Che’yi sahipleniyor görünerek var etmeye çalýþýyorlar. Hiçbir özeleþtiri vermeden bunlarý yapýyor oluþlarý, kelimenin tam anlamýyla ikiyüzlülüktür. Burjuvazi aynýsýný Marx’a yapmýþtý. O yaþarken onun fikirlerini her türlü yolla engellemeye, yok etmeye uðraþan burjuvazi, öldüðünde ise onu bir aziz mertebesine yükseltmiþti. Böylece onun düþüncelerinin gücü karþýsýnda bir þey yapmaz duruma düþen burjuvazi, bu kez onu sadece teorisyen, düþünce adamý olarak ele almýþ ve onun dehasýný kabul ediyor görünerek Marx’ý gerçek anlamda öldürmek istemiþtir. Marx’ýn baþýnýn üzerine bir hale konduranlar, Lenin’i þeytan olarak tasvir etmiþlerdir. Bununla söylemek istedikleri, “Marksizm bir teori iken iyiydi ama iþ onu pratikte uygulamaya gelince ne kadar kötü olduðu ortaya çýktý” þeklinde bir ucubeydi. Elbette bu Marx’a yapýlabilecek en aþaðýlýk saldýrýydý. Marksistler, bu saldýrýyý püskürtmeyi bildiler ama bugün benzer saldýrýlar, devrimin büyük önderleri þahsýnda yapýlmaya devam ediyor. Buna karþý uyanýk olmak, reformistlerin ikiyüzlülüðünü teþhir etmek, bizim için tarihsel bir zorunluluktur. Peki ya siz Maocu oportünistler? Siz deðil miydiniz, Che’ye “SSCB’nin kýlýcý” diyen, siz deðil miydiniz Küba’yý “Sovyetler Birliði’nin uydusu” olmakla itham eden, siz deðil miydiniz bugün hala Küba’dan bahsederken utanma belasýna olsun “sosyalist” diyemeyen? Sosyalizmin bayraðýný en yükseklerde dalgalandýran Fidel’in Kruþçev’le yazýþmalarýný biliyor olacaksýnýz ki, bugün onu övecek tek bir söz söylemeye diliniz varmýyor. Siz deðil miydiniz, zamanýnda Che’yi, Fidel’i “maceracýlýk”la suçlayan? Peki, bugün nasýl oluyor da Che sizin “devrimci yoldaþ”ýnýz oluyor. Siz, Che ile hangi konuda yoldaþsýnýz, lütfen açýklayýn da dünya bu bilgiden mahrum kalmasýn; ama bunu yapmadan önce, kendi arþivlerinizi þöyle bir gözden geçirin isterseniz. Belki orada farelerin kemirici eleþtirilerine terk ettiðinizi sandýðýnýz Che ile ilgili argümanlarýnýzý bulursunuz. “Sosyalemperyalist” dediðiniz Sovyetler Birliði’nin “kýlýcý” ne zamandýr sizin elinizde parlýyor. Görüyorsunuz tarih insanlarýn peþini býrakmýyor, onlar korsakoff numarasý yapsalar da. Ya Che ve Küba konusunda tüm dünya halklarýna özeleþtiri verecek ve kendi çizginizin yanlýþlýðýný kabul edeceksiniz, ya da bu ikiyüzlülükle yaþamaya devam edeceksiniz. Biz her halükarda tarihin defterini dürmeye kalkanlara gerçekleri hatýrlatmaya devam edeceðiz. Ciddi bir özeleþtiri vermediðiniz sürece de sizi kitlelerin nezdinde teþhir etmeyi sürdüreceðiz.

CHE KARÞISI NDA ÝKÝYÜZLÜLÜ K

20

55. Sayý / 23 Kasým-7 Aralýk 2005


Yeni Evrede

Ulusal Sorun

Mücadele Birliði

KÜRT HALKINA KALKAN ELLER KIRILACAK! 10 Kasým 2005

BASINA VE KAMUOYUNA ÝÇ SAVAÞ YENÝ EVRESÝNDE

Dün Hakkâri’nin Þemdinli ilçesinde bir kitabevinin bombalanmasýyla baþlayan ayaklanma, halkýn öfkesinin nasýl patlamaya hazýr beklediðinin açýk göstergesidir. 2 astsubay ve bir çavuþ olduðu tespit edilen saldýrganlar, halkýn elinden zar zor kurtulabilmiþlerdir. Hakkâri milletvekili Esat Candan dün geç saatlerde Flash TV’ye yaptýðý açýklamada saldýrganlarýn JÝTEM olduðunu teyit etti. Devlet, içinde bulunduðu ekonomik ve siyasi krizi aþamamanýn korkusu ve devrimin baskýsý altýnda iþçi sýnýfý ve emekçi halklara karþý açtýðý savaþý yoðunlaþtýrýyor. Bunun karþýsýnda iþçi sýnýfý ve emekçiler, yoksul Kürt halký da devrimci iç savaþý yükseltiyor. Artýk Türkiye ve Kürdistan’da iç savaþ yeni bir evreye girmiþtir. Þemdinli’de kitabevinin taranmasý, en son Rize’de TAYAD’lýlara karþý geliþtirilen linç giriþimi ve Kýzýlay’da devrimci öðrencilere karþý geliþtirilen saldýrýlar bütünlüklüdür. Bütün bunlar, sermaye sýnýfýnýn devrimi engellemek için, daha da saldýrganlaþmaktan baþka yapacaðý bir þeyin kalmadýðýný gösteriyor. Þemdinli’deki patlamada bir kiþi ölmüþ, sonrasýnda geliþen ayaklanmada halkýn üzerine ateþ açýlmasý sonucu bir kiþi daha katledilmiþtir. Kýzýlay’da polisin saldýrýsý sonucu gözaltýna alýnan 39 kiþiden 20’si tutuklanmýþ ve cezaevine götürülmüþtür. Bütün bunlar, önümüzdeki sürecin nasýl yoðunlaþmýþ bir iç savaþ süreci olacaðýný gösteriyor. “Ya Kanlý Kavgalý Savaþ Ya Yokoluþ” sorun þimdi böyle amansýzca konmuþtur. Devrim için mücadele eden herkes bundan sonra bu ilkeye göre hareket etmek zorunda kalacaktýr. Devletin tüm saldýrýlarý, devrimin geliþimini engellemeye yetmeyecektir. Ýþçi sýnýfý ve emekçiler tekelci egemenliðe son verecek, devrimci iktidarý kuracaklardýr. Devrimci iktidar Kürt ulusunun kendi kaderini tayin etmesini saðlayacak, zindanlarý yýkýp tutsaklarý özgürleþtirecektir. Fransa’da ve Arjantin’de baþlayan ayaklanma ve ayný tarihsel kesitte Türkiye ve Kürdistan’da geliþen ayaklanmalar, artýk bütün dünyanýn bir devrim alaný haline geldiðini gösteriyor. 21. yüzyýlýn “Ayaklanmalar Yüzyýlý” olacaðý öngörüsü þimdiden doðrulanmýþtýr. Ayaklanma ve devrim kendi bildiði yoldan yürümeye devam edecektir. YA DEVRÝM YA ÖLÜM!

Þemdinli’de yaþanan bombalý saldýrý ve ardýndan halkýn taranmasýnýn, faþist devletin devrimimizi ezme ve Kürt halký üzerine uyguladýðý baský ve sindirme politikalarýnýn bir parçasý olduðunu herkes biliyor. Ama hiçbir þey bekledikleri gibi geliþmedi. Halk öfkesini sokaklara inerek gösterdi. Devlet, bu öfkeyi bastýrmak için þiddetini artýrdýkça öfke daha da büyüdü ve dört bir yana yayýldý. Bundan baþkasý da beklenemezdi. Uzun yýllardýr süren iç savaþýn etkisiyle baþta Kürt halký olmak üzere, tüm iþçi ve emekçilerin bilinç düzeyinde bir sýçrama yaþanmýþtýr. Ve bu kendini, böylesi zamanlarda halkýn ortaya koyduðu tavýrlarda açýkça somutlamaktadýr. Ýzmir’de de ÝHD’nin çaðrýsýyla 12 Kasým 2005 günü bir araya gelen çeþitli DKÖ ve sosyalist dergi çevreleri de; “Þemdinli halkýnýn yalnýz olmadýðýný ve taleplerinin hepimizin talepleri olduðunu söyleyen” bir basýn açýklamasý yaptý. Ýçinde Mazlum Der’in de yer almasýndan dolayý düzenleyicileri arasýnda yer almayan Mücadele Birliði Platformu eylemde katýlýmcý olarak bulundu. Saat 11.00’de ÝHD önünde toplanýlmasýyla baþlayan eylem Sümerbank önüne kadar yapýlan yürüyüþ ve burada okunan basýn açýklamasýnýn ardýndan saat 12.30 gibi bitirildi. 300 dolayýnda insanýn katýldýðý eylemin daha hemen baþýnda, hemen önümüzde yer alan Partizan okurlarýnýn elindeki bir dövizin sivil faþistler tarafýndan yýrtýlmasý üzerine olaya hemen müdahale ederek faþistleri cezalandýrmak istediysek de, özellikle ÝHD’lilerin ‘provokasyona gelmeyelim’ diyerek araya girmesi ve sivil faþisti uzaklaþtýrmalarýyla bu mümkün olmadý. Eylem boyunca “Kürt Halký Yalnýz Deðildir”, “Zafere Kadar Savaþ” ve “Bütün Ýktidar Emeðin Olacak” sloganlarýnýn yer aldýðý dövizlerimizi taþýdýk. Sýk sýk attýðýmýz “Kürdistan Faþizme Mezar Olacak”, “Faþizme Karþý Silah Baþýna”, “Katil Devlet Hesap Verecek” “Kürdistan’da Tek Çözüm Ya Devrim Ya Ölüm”, “Kürt Halkýna Kalkan Eller Kýrýlacak” sloganlarýmýza katýlým oldu. ÝZMÝR MÜCADELE BÝRLÝÐÝ

55. Sayý / 23 Kasým-7 Aralýk 2005

21


Yeni Evrede

Ayýþýðý

Mücadele Birliði

13 Kasým Pazar günü Taksim Ayýþýðý Sanat Merkezi’nde Ýstanbul Kürt Enstitüsü’nden Zana Farqînî ve Sami Tan’ýn katýldýklarý Kürt Dili üzerine bir söyleþi yapýldý. Ayýþýðý Sanat Merkezi’nden Songül Yücel’in sunumunu yaptýðý söyleþide Kürt dili deðiþik yönleriyle ele alýndý. Ýlk konuþmacý olarak söz alan Sami Tan; “gerçekler inatçýdýr, her koþulda kendini açýða vurur. Kürt dilinin gerçeði de böyledir. ’80’lerin sonunda baþlayan serhýldanlar sayesinde bugüne gelinmiþtir” dedi. Sami Tan, Kürtçe’nin Hint-Avrupa Dil Grubu içinde yer aldýðýný, Evliya Çelebi’nin Seyahatnamesi’nde 16 Kürt lehçesi olduðunu söylediðini belirten Tan, bunlarýn bugün en bilinenlerinin Kurmancî, Zazakî, Soranî, Goranî ve Luranî olduðunu söyledi. Kürtçe’nin Bükümlü Diller arasýnda yeraldýðýný söyleyen Tan, Kürtçe’nin Hint-Avrupa Dil Grubu içerisinde yer alan Ýrani Dil Gruplarý arasýnda Avesta Diline yakýn olduðunu ekledi. Ünlü Dil Bilimci Celalet Bedirhan’dan bu yana (1930) Kürtçe üzerinde sistematik bir

çalýþma olduðunu söyleyen Tan, Kürt Enstitüsü’nün 12 yýldýr çalýþma yürüttüðünü ama resmi bir kuruluþ olarak kabul edilmediðini vurguladý. Tan’dan sonra söz alan, yayýnladýðý Kürtçe bir sözlükle de tanýnan Zana Farqînî ise, dilin bir ulusu ulus yapan en temel etmenlerden biri ve hatta bu temel etmenler içinde de en temeli olduðunu söyledi. Dünyanýn hiçbir yerinde hiçbir dilin saf, arý olmadýðýný, diðer dillerle etkileþim içinde geliþtiðini belirten Zana Farqînî, bir dili incelerken, Fonetik, Morfolojik, Sintax, kendine ait tonlama, ve kelime daðarcýðý yönlerinden ele almak gerektiðini söyledi. Farqînî Kürtçe’nin bu yönleriyle Türkçe’ye hiç benzemediðini vurguladý. “Her halkýn geçmiþi biraz da dilinde saklýdýr” diyen Farqînî, Kürt edebiyatýnýn yazýlý olmaktan çok sözlü olduðunu, ölen her bir insanýn bilmediðimiz bir klamý, türküyü, straný, þiiri alýp götürdüðünü dile getirdi. Söyleþi, karþýlýklý soru ve cevaplarla sýcak bir atmosferde devam etti. Söyleþiyi dinlemeye gelenler Ayýþýðý Sanat Merkezi’nden Kürt dili üzerine daha çok þeyler öðrenmiþ olmanýn mutluluðuyla ayrýldýlar.

Ayýþýðý’nda Kürt Dili Üzerine Söyleþi

DISA DISA SERHILDAN!

LENÝNÝSTLERDEN CEZALANDIRMA

Ýkitelli’de Kürt halkýna yönelik saldýrýlarý ve Kürt emekçilerinin devrimci serhýldanýný selamlamak için yazýlamalar yapýlmýþtýr. “Kürdistan Faþizme Mezar Olacak”, “Kürdistan Devrimle Özgürleþecek”, “Yaþasýn Þemdinli Ayaklanmasý” yazýlamalarý yapýlmýþ birçok yere de “TKEP/L” imzalarý atýlmýþtýr. Faþist TC, emekçilere yaptýðý katliamlarýn hesabýný er ya da geç verecektir. Ve Nazi faþizmi gibi tarihin çöplüðüne atýlacaktýr.

Esenyurt’ta faaliyet yürüten okurlarýmýza kýsa bir süre önce saldýrý olmuþtu. Buna karþýlýk Leninist milisler, dün akþam saatlerinde çeteleri Esenyurt Meydaný’nda cezalandýrmýþtýr. Bu kiþilerin jandarmayla iþbirliði içinde olduðu söylenmektedir. Yoksa Esenyurt’ta bu kadar kolay cirit atamazlar. Leninist milislere býçak çeken alçak çetebaþý ve beþ arkadaþý, Esenyurt’un en iþlek yeri olan meydanda akþam saatlerinde cezalandýrýlmýþtýr. Hastanelik edilene kadar meydanda dövülmüþlerdir. Tüm dost ve düþman bilmelidir ki bu ve bunun gibi saldýrýlar, Denizlerin yoldaþlarýnýn Esenyurt’ta faaliyet yürütmesini engelleyemez.

DISA DISA SERHÝLDAN! KÜRDÝSTAN FAÞÝZME MEZAR OLACAK! FAÞÝZME KARÞI SÝLAH BAÞINA!

DEVRÝMCÝLERE KALKAN ELLERÝ KIRDIK KIRACAÐIZ! 16. YILINDA LENÝNÝST SAFLARA!

Ýkitelli’den Leninistler NOT: Bu yazý elimize e-posta yoluyla ulaþmýþtýr

22

Esenyurt’tan Leninistler NOT: 14 Kasým 2005 tarihinde elimize e-posta yoluyla ulaþmýþtýr..

55. Sayý / 23 Kasým-7 Aralýk 2005




Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.