ÝÞÇÝ SINIFININ KURTULUÞU ÝÞÇÝLERÝN KENDÝ ESERÝ OLACAKTIR
K
apitalist toplum iþçi sýnýfýnýn emeðine dayanýyor ama, iþçilerin bu toplumda hiçbir güvenceleri yoktur. Bu toplumda ücretli-emekçileri bekleyen iþsizlik ve yoksulluktur. Kapitalistlerin ellerindeki maddi zenginlik, her gün biraz daha artarken, buna karþýlýk bu zenginliði üreten emekçi sýnýfýn içinde yaþadýðý sefalet, biraz daha derinleþiyor. Ýþçiler, kapitalistler için servet, kendileri için sefalet biriktiriyorlar. Þimdi burjuva toplum daha bir zengin, halk ise daha bir yoksul. Kapitalist üretimin önkoþulu ve sonucu olan emekçi halkýn yoksulluðu, bu toplum tarafýndan her gün yeniden ve yeniden üretiliyor. Bu iliþkiler öyle bir noktaya gidiyor ki, iþçilerle kapitalistlerin arasýndaki karþýtlýk ve uzlaþmaz çeliþki, en sonunda, ücretli emek sömürüsüne dayanan burjuva toplumun yýkýlmasýný kaçýnýlmaz kýlýyor. Ýþçileri yaþam boyu ücretli-emekçi, kapitalistleri ise yaþam boyu asalak yapan þey, üretim araçlarýnýn ve geçim araçlarýnýn özel mülkiyetidir. Mülkiyet kapitalistlerin elinde toplanmýþtýr. Ýþçilerin ise emeklerinden baþka hiçbir þeyleri yoktur. Emekçiler ancak, emek-gücünü her þeyi ellerinde bulunduranlara, kapitalistlere satarak yaþayabilirler. Bu koþullarda, emeðin sermayeye baðýmlýlýðý kaçýnýlmazdýr. Çok açýktýr ki, iþçilerin sömürülmelerinin, ezilmelerinin ve sefaletinin temelinde, emeðin sermayeye baðýmlýlýðý var. Böyle bir toplumda, emeðin ürünü olan her þey, emeðe yabancýlaþýr, emeðin karþýsýna geçer ve emek üzerinde egemen olur. Bir kutupta üretim ve geçim araçlarýnýn özel mülkiyetinin, karþý kutupta ise emek-gücünden baþka hiçbir þeyleri olmayanlarýn toplandýðý bir toplumda, sýnýf ayrýmý ve sýnýf ayrýcalýklarýnýn olmasý kaçýnýlmazdýr. Emeksermaye çeliþkisine dayanan kapitalist toplumda, emek ile
sermaye arasýnda sýnýf savaþýmý da kaçýnýlmazdýr. Ýþçiler ücretleri yükseltmek ve yaþam koþullarýný iyileþtirmek için uzun bir mücadele sürecinden geçtiler. Açýk ya da örtülü iç savaþ biçimini alan sýnýf savaþýmý sonucunda çalýþma saatleri düþürüldü, çalýþma koþullarý biraz olsun düzeltildi. Fakat, emekçilerin zorlu savaþýmlarla elde ettiði ne varsa, her þey, sermayenin tehdit ve saldýrýlarýna uðradý. Ücret artýþlarý ya devlet müdahaleleriyle düþürüldü ya da fiyat artýþlarýyla aþaðýya çekildi. Böyle olsa da, iþçiler ücretleri yükseltme mücadelesinden bir an bile geri duramazlar. Ve þunu da akýldan bir an olsun çýkarmazlar: Aldýklarý ücret ne olursa olsun, yarýnki toplumsal durumlarý daha kötü olacaktýr. Bu durum karþýsýnda iþçilerin istemleri ne olmalýdýr? Bu istem, sýk sýk söylendiði gibi “emeðimizin karþýlýðýný istiyoruz” biçiminde olabilir mi? Ýstemin bu þekilde ortaya konmasý yanlýþtýr. Kapitalist bir toplumda bulunuyoruz; iþçiler kapitalizmde emeðinin karþýlýðýný alamazlar. Emekçiler eðer emeðinin tüm karþýlýðýný alsaydý, bu durumda kapitalist sýnýf olmazdý. Çünkü kapitalistlerin varlýk nedeni, iþçilerin hiçbir karþýlýðý ödenmeden, kapitalistlerce el konulan artý-emeðidir. Kapitalistlerin karlarýnýn kaynaðý, iþte iþçilerin bu karþýlýðý ödenmemiþ; el konmuþ (gaspedilmiþ) artý-emeðidir. “Emeðinin karþýlýðýný istemek” baþka açýdan da yanlýþ olurdu. Emeðin karþýlýðýný istemek, yalnýzca þu aný ve bundan sonraki süreci kapsar. Peki, kapitalistlerin hiçbir eþdeðer ödemeksizin el koyduðu iþçilerin geçmiþ emekleri ne olacak. Ýþçilerin geçmiþ emeðinin ürünü, kapitalistlerin mülkiyetini oluþturuyor. Kapitalistler, ücretli emekçilerin canlý emeðini sömürürken, iþçilerin bu geçmiþ emeðinin ürünlerine dayanýyor. Bu nedenle, emekçiler, geçmiþ emeðinin ürünlerini kapitalistlerin mülkiyetinde býrakarak, ücretli-emek sömürüsünü ortadan kaldýramazlar. Ücretli-emek sistemi devam eder. Doðru olan yalnýzca emeðin karþýlýðýný istemek deðil, toplumsal emeðin tüm ürünlerine el koymaktýr. Üretim araçlarýnýn özel mülkiyeti, toplumsal mülkiyete dönüþtürülmelidir. Esas olan iþçilerin ekonomik kurtuluþudur. Bu amaca ulaþmak için yalnýzca sendikalarda örgütlenmek yeterli deðildir. Mücadele, ayaklanma ve iktidar organlarý olan komite ve konseylerde örgütlenen iþçi sýnýfýnýn kendisinin egemen sýnýf haline gelmesi gerekiyor. Ýþçi sýnýfý, kendi egemenliðine dayanarak, ücretli-emek sistemini kaldýracak ve emeði yeniden örgütleyecektir. Emek, saðlýklý ve çalýþabilir durumda olan herkese daðýtýlarak, her bireyin, kendisini fiziki, zihinsel olarak çok yönlü geliþtirebileceði özgür ve mutlu olacaðý koþullar yaratýlacaktýr. Ýþçi sýnýfýnýn kurtuluþu, iþçilerin kendi eseri olmalýdýr. Bunun için, iþçilerin bütün burjuva partilerinden ayrý ve onlara karþý olan, kendi devrimci sýnýf partisinde örgütlen-
63. Sayý / 15-29 Mart 2006
3
meleri gerekir. Emekçiler, kendi devrimci ideolojik-politik hegemonyasý çöktü. Kapitalistsýnýf partisinde örgütlenirse kendilerini ler toplumu artýk yönetemiyorlar: topluma Ýþçi sýnýfýnýn kurtugüçlü hisseder, kendilerine güvenenkarþý savaþýyorlar. Emekçi halklara karþý luþu, iþçilerin kendi eseri leri artar ve dünyayý deðiþtirecek bir dünya savaþý baþlattýlar, küresel bir olmalýdýr. gücün kendileri olduðunu kaviç savaþ yürütüyorlar. Emekçi kitleler Bunun için, iþçilerin rarlar. Sýnýfsal kurtuluþ mücade, kapitalizmi yýkmak için, bu bütün burjuva partilerinden ayrý ve ondelesinde, iþçilerin dayanayüzyýlý ayaklanmalar ve devrimler lara karþý olan, kendi caklarý ve kendilerine önyüzyýlýna çeviriyorlar. Ýki sýnýf derlik yapacak biricik güç, birbirinin üstüne doðru ilerliyor, devrimci sýnýf partisinde devrimci nitelikleri olan iki sýnýf kýyasýya ve belirleyici örgütlenmeleri gerekir. Emekçiler, bir sýnýf partisidir. Ancak bir savaþa giriþiyor. Her yerde kendi devrimci sýnýf partisinde devrimci bir sýnýf örgüdevrimci durum ortaya çýkýörgütlenirse kendilerini güçlü hisseder, kendileritü, emekçi sýnýflarý kuryor. Dünya Devrimi olgunlane güvenenleri artar ve dünyayý tuluþa götürebilir. Buþýyor. deðiþtirecek gücün kendileri olduðunu nun dýþýnda, sýnýf uzHer yerde, burjuvaziye laþmacý örgütler, emekkarþý mücadele yükseliyor, kavrarlar. Sýnýfsal kurtuluþ mücadelesinde, çileri yalnýzca amacýnemekçi örgütlenmeleri ortaiþçilerin dayanacaklarý ve kendilerine dan uzaklaþtýrýr, mücaya çýkýyor. Bu örgütlerden önderlik yapacak biricik güç, devrimci delesini saptýrýrlar. Sýbiri de iþçi komite ve konnitelikleri olan bir sýnýf partisidir. nýfsýz, sömürüsüz bir seyleridir. Ýþçi komite ve Ancak devrimci bir sýnýf örgütü, dünya kurmak gibi çok konseyleri mesleki bir örgütemekçi sýnýflarý kurtuluþa götürebilir. köklü bir deðiþim, bu lenme deðil, fakat her mesBunun dýþýnda, sýnýf uzlaþmacý deðiþimi gerçekleþtirme lekten emekçiyi ve gündelikli yeteneðinde olan devrimçalýþanlarý dahil her emekçiyi örgütler, emekçileri yalnýzca ci bir sýnýf örgütünü gekapsayan tarihin en yýðýnsal amacýndan uzaklaþtýrýr, mücadelesini saptýrektirir. kitle örgütleridir. Bu yeteneklerýrlar. Sýnýfsýz, sömürüsüz bir Emekçi sýnýf kapitalizriyle, en geniþ emekçi kitleyi kadünya kurmak gibi çok köklü bir me karþý mücadele verirken pitalizme karþý birleþtirir ve haredeðiþim, bu deðiþimi kapitalizmin bir dünya sistemi kete geçirirler. Devrimci durumun gerçekleþtirme yeteneðinde olduðu gerçeðinden hareket eolduðu her yerde kaçýnýlmaz olarak der. Kapitalizmin dünya sistemine ortaya çýkarlar. Emekçi sýnýfýn, mücaolan devrimci bir sýnýf karþý mücadele, tüm dünya proletardele, ayaklanma ve iktidar organlarý olan örgütünü gerektirir. yasýnýn birlikte katýlacaðý enternasyonal iþçi komite ve konseyleri, gelecek toplumun bir mücadeledir. Bütün dünya proletaryasýda sosyal örgütleridir ayný zamanda. Sýnýf savanýn amacý ortaktýr: Sýnýflarý kaldýrmak. Ortak aþýmýndaki yerleri bu denli belirleyici olan iþçi komite maca ulaþmak için, her ülkenin iþçi sýnýfý, dünya proletarve konseyleri bugünden örgütlenmelidir; önemi ve yeri her yasýnýn bir bölüðü olarak, dünya emek ordusunun bir müf- iþçiye anlatýlmalýdýr. rezesi olarak davranmalýdýr. Türk, Kürt ve tüm halklardan iþçilerden oluþan iþçi sýEmperyalist-kapitalist sistemin, iþçilerin haklarýna, nýfýmýz, hem enternasyonal görevlerini; hem de bu toprakmevzilerine ve örgütlülüðüne karþý genel bir saldýrý baþlattý- larda devrimci görevlerini yerine getirmek için, tüm sýnýf ðý bir dönemde, dünya proletaryasýnýn ortak hareketi yaörgütlerinde en sýký birliðini gerçekleþtirmelidir. Kendi iþamsaldýr. Ortak mücadele, sýçramalý bir çöküþ içinde olan çinde en sýký birliðini gerçekleþtirmiþ bir iþçi sýnýfý, tüm ekapitalist sistemin, çöküþünü hýzlandýrmak, sonucuna gömekçi halk kitlelerine öncülük edebilir; onlarý kapitalizmin türmek için de zorunludur. Her ülkenin iþçi sýnýfý, dünya baskýsýndan ve sömürüsünden kurtarabilir. proletaryasýnýn bir gücü olarak hareket etmeli ve proletarya Ýþçi sýnýfý, sýnýfsal konumu gereði, tüm emekçilere önenternasyonalizmi görevlerini etkin olarak yerine getirmeli- derlik edebilecek ve devrimi tutarlýca sonuna kadar götüredir. bilecek tek devrimci sýnýftýr. Her þey, iþçi sýnýfýnýn devrimKapitalizm tarihsel geliþmesi boyunca, kendi sonunu ci görevlerini yerine getirmesine baðlýdýr. hazýrladý. Burjuva toplum, kendi sorunlarý, çeliþkileri ve krizlerinin etkisiyle çözülüp-daðýlýyor. Burjuva ideolojisi YAÞASIN ÝÞÇÝLERÝN MÜCADELE BÝRLÝÐÝ yaþanan nesnel geliþmeler karþýsýnda iflas etti. Burjuvazinin C. DAÐLI
4
63. Sayý / 15-29 Mart 2006
21
.yüzyýlýn bir “Ayaklanmalar Yüzyýlý” olacaðýna dair öngörü, daha yüzyýlýn baþýnda yaþanan geliþmelerle doðrulanmýþtýr. Fransa’dan Latinler’e, Ortadoðu’dan Türkiye ve Kürdistan’a tüm dünya ayaklanmalarla sarsýlýyor. Bereketli topraklar üzerinde devrim güçlü filizleriyle boyveriyor. Ýsyan, Ayaklanma ve Devrim ayý olan Mart ayýna bu koþullarda giriyoruz. Kulaklarýmýza diri diri yakýlan NewYorklu dokuma iþçisi kadýnlarýn çýðlýklarý yankýlanýyor. Yüzyýllar öncesinden çýkýp gelen, kapitalizmin vahþetini derimizin altýnda hissetmemize neden olan kadýn dokuma iþçilerinin yanmýþ gözlerini görüyoruz dört bir yanýmýzda. Bursa’da elyaf fabrikasýnda yanan kadýn tekstil iþçileri oluyor herbiri. 8 Mart’ta Beyazýt Meydaný’nda saldýrýya uðrayan emekçi kadýnlar oluyorlar. Ve en güzel elbiseleriyle / iþçi tulumlarýyla isyana duruyorlar. 12-15 Mart’ta Gazi’de patlayan ayaklanmanýn sesleri yankýlanýyor bulvarlarda. Yanan ayaklanma ateþlerinin yalýmlarý sarýyor gecekondularý. Baharýn coþkusuyla, sýcaklýðýyla selamlýyorlar bizleri. “Devrim Biziz Biz Devrimiz” diyenleri coþkuyla baðýrlarýna basýyorlar. Mart’ýn isyanýný yaþýyor, yoksulluða ve iþsizliðe duyduklarý öfkeyi taþýyorlar bakýþlarýnda. Ve 13 Mart’ta daraðaçlarýnda proletaryanýn yiðit, komünist savaþçýlarýnýn sloganlarý daðýtýyor geceyi. Seyit KONUK, Ýbrahim Ethem COÞKUN ve Necati VARDAR yoldaþlarýn 12 Eylül faþizmine meydan okuyan “Ýdamlar Bizi Yýldýramaz, Bir Gider Bin Geliriz” sloganlarý dolaþýyor omuzbaþýmýzda. F tipi zindanlarýn duvarlarýný yýkýyor; Ölüm Orucu Savaþçýlarýmýza ulaþýyor sesleri. 16 Mart’ta Halepçe’de katledilen yoksul Kürt halkýnýn kaný damlýyor tarihin sayfalarýndan. Bebeðinin üzerine kapaklanmýþ, onu korurken ölmüþ yaþlý bir Kürt’ün feryadý yükseliyor Mezopotamya’dan. Ve bir bebeðin kimyasal silahlarla kavrulmuþ bedeninde boðulmuþ çýðlýðý... Beyazýt’ta katledilen üniversite öðrencileri, yine kitaplarý ve türküleriyle geliyorlar. Yine Denizlerden, Mahirlerden aldýklarý bayraðý büyük bir gururla dalgalandýrýyorlar. Yine faþist saldýrýlar karþýsýnda bir bilinç ve yürekle dimdik duru-
MART: ÝSYAN, AYAKLANMA, DEVRÝM
yor, faþizmi döktüðü kanda boðmak için yürüyorlar. Faþistlere anladýklarý dilden cevap veriyorlar. Her 18 Mart’ta Paris’te top sesleri yankýlanmaya devam ediyor. Komüncülerin kanýyla kýzýllaþan bulvarlar, günümüzün komünarlarýyla canlanýyor yeniden. Paris Komünü’nün anýlarý tüm tazeliðiyle duruyor proletaryanýn hafýzasýnda. Paris ve tüm dünya komüncülerin ayak sesleriyle yeniden sarsýlýyor. Makineli tüfeklerle biçilen komüncüler, bir kez daha ayaða
kalkýyor. Yoksul Kürt halký Dehaqlara karþý ayaklanýyor. Serhýldanlarla Newroz ateþini yakýyor. Kürt halký özgürlük hakkýndan asla vazgeçmiyor. Katliam ve zulme raðmen ayaklanmacý ruh halini korumaya devam ediyor. Her saldýrý, her katliam Kürt halkýný devrim ve özgürlük için daha kararlý hale getiriyor. Yüzyýllardýr katliam ve kýrýmlardan geçirilen Kürt halký, tarih bilincine sahip çýkýyor. Newroz ateþini Türkiye ve Kürdistan’ýn dört bir yanýna yaymak için tüm gücüyle savaþýyor. Newroz, gün gün devrimi hazýrlýyor. Serhýldanlar bir devrime dönüþmek, Kürt halký özgürleþmek için sabýrsýzlanýyor. Mart, Türkiye ve K.Kürdistan birleþik devrimini, ateþten geçitlerden geçerek hazýrlýyor. Kürt halkýnýn yüzlerce yýllýk esaret zincirlerini kýrmak için sokaklarý tutuþturuyor. Kýzýldere’de katledilen THKP-C ve THKO’nun yiðit önder ve savaþçýlarý, yarattýklarý büyük geleneðin yoldaþlarýnda nasýl ete kemiðe büründüðünü görüyorlar. Devrim için ölmeyi bilen önder ve savaþçýlar oldukça, bir devrimin asla yenilmeyeceðini bilerek bakýyorlar ardýmýzdan. Devrim için siper yoldaþlýðýnýn ne kadar önemli olduðunu gösteriyorlar korkusuz yürekleriyle. Her 30 Mart’ta burjuvazinin yüreklerine korku düþürmeye devam ediyorlar. Ýþçiler, Emekçiler, Yoksul Kürt Halký, isyan, ayaklanma ve devrim ayý olan Mart’ta, Türkiye ve Kürdistan’ýn her tarafýnda devrim ateþlerini yükseltelim. Mart’ý devrimci eylemlerle karþýlayalým. Baharýn sevincini ve coþkusunu, devrim sevinci ve coþkusuna dönüþtürelim. Umudun anasý olan eylemlerimiz, Mart ayýný baþtan ayaða kaplasýn. Hep birlikte Mart’ý, iþçi sýnýfý ve emekçi halklarýmýz için yeni bir gündoðumuna çevirelim. 63. Sayý / 15-29 Mart 2006
5
GÖLGE ETMEYÝN BAÞKA ÝHSAN ÝSTEMEZ
L
atin Amerika, bir anda ayaklanma ve devrimler kýtasý olmadý. 20. yüzyýlýn ikinci yarýsýnda geliþen devrimler ve karþý-devrimler öncesinde de burada mücadele sürüyordu. 19. yüzyýl boyunca, neredeyse bir yüzyýl süresince Ýspanya ve Portekiz’e karþý baðýmsýzlýk savaþlarý verilmiþti. Bunun yanýsýra Latin Amerika ülkeleri, özellikle Küba Devrimi’nden sonra bütün dünyanýn gözlerini üzerine çevirdiði yerler oldu. Devrim bütün kýtayý kapladý. Latin Amerika, özellikle silahlý mücadele konusunda hem teorik hem pratik olarak dünya devrim deneyimlerine büyük katkýlarda bulundu. Küba Devrimi’nin yaný sýra El Salvador ve Nikaragua Devrimleri de dünyanýn birçok yerinde devrim ve sosyalizm mücadelesi verenler için eþsiz bir laboratuvar oldu. Bunlarýn yanýsýra Allende’nin Þili örneði
6
de üzerinde önemle durulan ve dersler çýkarýlan bir deneyim oldu. Çok ayýrýcý bir örnek olarak tarihteki yerini aldý. Bugün gelinen aþamada Latin Amerika, dünyanýn her tarafýnda devrim mücadelesi verenler için esin kaynaðý olmaya devam ediyor. Latin Amerika’daki geliþmelerden heyecan duymamak için insanýn ya devrimci olmamasý gerekiyor ya da kafasýnýn anti-marksist düþüncelerle sakatlanmýþ olmasý. Ve elbette bunun tersi doðru deðildir. Yani Latin Amerika’daki geliþmelerden heyecan duyan herkes devrimci deðildir. Örnek vermek gerekirse ÖDP çevresi ve onlarýn görüþlerini yansýtan Birgün gazetesi, Venezuela’da Chavez, Bolivya’da Morales önderliðinde, yaþanan geliþmelerden coþkuya kapýlmýþ görünüyor! Bu tamamen Latin Amerika’da yaþanan geliþmelerin reformistlerin çarpýk prizmasýnda
63. Sayý / 15-29 Mart 2006
kýrýlarak yansýmasýndan kaynaklanýyor. Onlar, Venezuela ve Bolivya örneklerinden (bu örneklere Brezilya, Uruguay, Ekvador, Arjantin ve Þili’yi de eklemek gerekiyor) kendi reformist düþüncelerine destek bulma arayýþýndalar. “Bizde neden olmasýn?” sorusunu sorarak, yasal ve parlamentarist yollardan iktidara gelme olasýlýðýný iþçi sýnýfý ve emekçilerin önüne koyuyorlar. Devrimci dönemlerde temcit pilavý yer gibi reformist sorular sormak, devrimden kaçan herkesin ortak özelliðidir. Bu ayný zamanda reformistlerin olaylarýn geliþiminden hiçbirþey anlamadýklarýný, sadece yüzeysel bir karþýlaþtýrma ile “derin” tahliller yaptýklarýný gösteriyor. Oysa Marksizmin daha yeni baþlayanlara bile ilk öðrettiði þey, bütün olay ve olgularý kendi somut geliþim süreci içinde deðerlendirmektir. Latin Amerika’ya özgü bir geliþmeyi Türkiye ve Kürdistan için kopya etmeye çalýþmak, olsa olsa kendini kandýrmaktýr. Üstelik reformist hareket, artýk tamamen iddiasýzlaþmýþ, basireti baðlanmýþtýr. Ne ÖDP’nin ne de diðerlerinin iktidara gelmek, yasal yoldan bile olsa sosyalizmi kurmak gibi bir iddiasý kalmamýþtýr. Tamamen AB sürecine angaje olmuþlar ve Avrupa’dan gelecek bir demokrasi beklentisi içine girmiþlerdir. Bir de “eleþtiri” adý altýnda Venezuela ve Bolivya’daki geliþmeleri mahkum eden anlayýþlar var. Küba sosyalizmine karþý da her zaman hasmane bir tutum sergileyen bu anlayýþlar, Latin Amerika’daki geliþmelerden hiçbir heyecan duymuyorlar. Onlar olaylara her zaman maocu pencereden baktýklarý, herþeyi ak-kara mantýðý içinde deðerlendirdikleri için, iþi gücü býrakýp Chavez’i, Morales’i, Castro’yu eleþtirmekle uðraþýyorlar. Ýþçi-Köylü gazetesi, Morales’in iktidara gelmesini “Latin Amerika halklarýnýn boyunlarýna geçirilen zincir” olarak deðerlendiriyor. MAS (Sosyalizme Doðru Hareket)’in iþçi-köylü hareketinin daha fazla ileri gitmesinin önünde dalgakýran rolü oynadýðýný ileri sürüyor. Ýþçi Köylü’ye bakacak olursanýz, Morales’in rengi belirsizmiþ; “ama kesinlikle kýrmýzý deðil”miþ. Chavez’in de “anti-emperyalist ya da sosyalist yakýþtýrmalarýný
haketmediðini” vurgulamak zorunda hissediyor kendini Ýþçi-Köylü yazarý. “Küba ve Castro þahsýnda sosyalizmi savunma çizgisine düþmemek”ten dem vuruyor. Ve geliþmeler karþýsýnda hiçbir heyecan duymadýðýný, tam tersine kaygýlandýðýný þu sözlerle ifade ediyor: “Latin Amerika’daki bu sözde sol-sosyalist rüzgarla, sadece Latin Amerika halkýnýn deðil, dünya halklarýnýn bilinçleri bulandýrýlmaya, devrimci sosyalist alternatiften uzaklaþtýrýlmaya çalýþýyorlar” (ÝþçiKöylü, 38. sayý Evrensel Bakýþ - “Sosyalizme Doðru Deðilse, Nereye?”) Yazarýn öne sürdüðü argümanlarý elbette tartýþacaðýz, ancak herþeyden önce belirtmek gerekiyor ki, bugün her kim ki Küba’yý savunmadan sosyalizmi savunmaya kalkar, o iflah olmaz bir oportünist, “bilinç bulandýrýcý”dýr. Latin Amerika’da yaþanan geliþmelerden coþku duymak bir yana, onu mahkum etmeye kalkanlar, sosyalizmin teori ve pratiðinden hiçbir þey anlamadýklarýný bir kez daha gösteriyorlar. Ancak sosyalizme karþý tarihsel düþmanlýk besleyenlerin hýþmýyla Chavez’e ve Morales’e, Castro’ya saldýranlar, baþta Latin Amerika olmak üzere tüm dünya üzerinde yeniden ataða kalkmýþ olan sosyalizm karþýsýndaki tutumlarýný da belirlemiþ oluyorlar. Onlar geliþmenin diyalektiðinden hiçbir þey anlamadýklarý için, doðada ve toplumda hep “saf” biçimler peþinde koþuyorlar ve elbette bu arayýþ sonucunda sürekli karamsarlýða düþüp ya umutsuz kalýyorlar ya da dünyanýn bir köþesine sýkýþmýþ, dünyadaki geliþmeler üzerinde hiçbir etkisi bulunmayan yerlerde ortaya çýkan olgularý olduðundan abartýlý göstererek kendi anlayýþlarýna tutamak bulmaya çalýþýyorlar. Latin Amerika’daki geliþmeleri, baþka yerler için de yaptýklarý gibi, kiþilere baðlý açýklamak maoculuðun alamet-i farikasýdýr. Kitlelerin yöneliminin ne olduðuna bakmadan Brezilya’daki geliþmeleri Lula ile, Venezuela’yý Chavez’le, Bolivya’yý Morales’le açýklamaya kalkmak, olsa olsa maocularýn iþi olabilir. Elbette bu isimler belirli bir anlayýþý temsil ediyorlar, edeceklerdir ama Latin Amerika’yý deðerlendirirken kitlelerin yönelimini gözardý ederek, sadece bu “kiþilerin kafalarýnýn içindeki diyalektik devran” ile ilgilenenler her za-
man yanlýþ sonuçlara ulaþmýþlardýr. Latin Amerika’daki seçimler bu seçimlerde sosyalist adaylarýn oylarýn çoðunu alarak iktidara gelmeleri neyi gösteriyor? Halkýn bu adaylar aracýlýðýyla bilincinin bulandýrýldýðýný mý yoksa adaylarýn kiþiliklerinden baðýmsýz sosyalizme olan özlemini mi? Lula’ya oy verenler, iþçi partisinin yapmayý vaadettiði þeylere, sosyalizm söylemine mi oy verdi yoksa onun kiþiliðine mi? Ya da soruyu þöyle soralým. Bunlardan hangisi belirleyici oldu? Venezuela’da, Bolivya’da ve diger Latin Amerika ülkelerinde kitlelerin yönelimi ne? Eðilim hangi yönde? Venezuela’da kamulaþtýrmalar yapýlýyor; büyük þirketlere Bolivarcý Cumhuriyet adýna el konuluyor. Ayný þey Bolivya’da da yaþanýyor. Bunlar henüz daha çok cýlýz geliþmelerdir ama bir yönelimi ifade ediyor. Emperyalizme karþý açýktan bir meydan okuma söz konusu. Özellikle Venezuela bunu herkesin gözünün içine batýrýrcasýna açýktan yapýyor; ama anlaþýlan o ki, bizim sürekli karamsarlarýmýzýn gözlerinin önündeki merteði görmeye niyetleri yok! Venezuela, ABD’nin tehditlerine karþý 2 milyon kiþilik silahlý halk milisi oluþturmuþ durumda. Ve bu milisler, 4 Mart tarihinde 500 bin gönüllü sivil askerlerin katýlýmýyla bir tatbikat baþlattý. Tatbikat, “sýnýr güvenliðinin saðlanmasý ve ABD iþgaline karþý prova” niteliðindeydi. Tatbikat öncesi bir konuþma yapan Venezuela ordusu komutanlarýndan Alberto M.Rojas, “eðer bir gün ABD, Venezuela’yý iþgal etmeye kalkarsa, buna karþý direnmenin en güçlü yolu, halk gerilla savaþý ile mümkün olur. Bizim normalde 80 bin kiþilik bir ordumuz var. yankilere karþý, týpký Irak’ta olduðu gibi halk savaþçýlarý direnecek” diyor. Bir çok yeri ve kendi evlerini koruyan silahlý halk milislerine, 18 yaþýndan büyük kadýn-erkek her vatandaþ katýlabiliyor. Bu milisler, sabah 7 akþam 17 arasý günlük iþlerini yapýyorlar. Hafta sonlarý halk milislerine katýlýyorlar. “Mesai saatlerinde normal yaþantýmýza devam ediyoruz” diyor bir milis, “fakat bu saatin dýþýnda askeri toplantýlar yapýyor ve olasý bir saldýrý durumunda merkezi nasýl koruyacaðýmýzý konuþuyoruz” ve ekliyor: “bütün zorluklara raðmen vatan ve sos63. Sayý / 15-29 Mart 2006
yalizm savunusu için tatbikata çýkmak bugün bir onur”. Ýþte Chavez’in “eðer ABD, Venezualaya saldýrýrsa onlara toz yedirtecekler” dediði halk bu. Þimdi kim kalkýp da Chavez’in anti-emperyalist olmadýðýný, Venezuela’nýn yönünün sosyalizme doðru olmadýðýný söyleyebilir. Morales, iktidara geldiðinde ilk ziyaretlerini Küba ve Venezuela’ya yaptý. Bu üç ülke, yeni bir Latin Amerika birliði oluþturmak için çalýþmalar yapýyor. Morales ülkenin en büyük yeraltý zenginliði olan gaz yataklarýnýn ulusallaþtýrýlacaðýný söylüyor. Emperyalist ülkelerle kendisinden önce yapýlan anlaþmalarý gözden geçireceklerinin altýný çiziyor. 2001’den bu yana Venezuela devlet Baþkaný Chavez, ALBA (Amerikalýlarýn Bolivarcý Alternatifi)’yý oluþturmaya çalýþýyor. Chavez ALBA için “yeni çaðýn þafaðý” diyor. ALBA, her ülkenin geliþimlik durumuna göre koþullar içeriyor. “Her ülkenin bütünleþmesinin yararlarýndan, kendine düþen adil payý almasý garanti ediyor” Bu Küba’nýn anayasasýnda yer alan “Baðýmsýzlýktan ve iç baskýlardan özgürlüðe kavuþmuþ bütün Latin Amerika ve Karayip Devletleri, sömürgeciliðe ve yeni sömürgeciliðe ve emperyalizme karþý mücadele geçmiþleri olan kardeþ ülkeler topluluðudur” tanýmlamasýna tam bir uygunluk gösteriyor. Latin Amerika ve Karayiplerdeki geliþmeler emperyalist-kapitalist sisteme karþý yeni bir direniþ odaðýnýn resmi anlamda da kurulacaðýný gösteriyor. Venezuela ve Bolivya’da yaþananlar, “saf” biçim arayanlar için belki bir deðer ifade etmiyor, ama dünya halklarýnýn moralini yükseltiyor. Devrim ve sosyalizm mücadelesi verenlerin umutlarýný tazeliyor. Küba, sadece varlýðýyla bile moral kaynaðý olmaya devam ediyor. Emperyalizme karþý bayraklarý asla indirmediklerini ve indirmeyeceklerini açýklayan Küba, sosyalizmin kýzýl bayraðýný dalgalandýrmaya devam ediyor. Ve þimdi onun yanýnda emperyalist-kapitalist sisteme kafa tutan Venezuela ve Bolivya halklarýnýn, onlara eklenebilecek diðer Latin Amerika halklarýnýn geliþmeler karþýsýnda heyecan duymayanlara söyleyebilecekleri tek þey kalýyor: “Gölge etmeyin baþka ihsan istemez”.r
7
YAÞASIN DÜNYA EMEKÇÝ KADINLARININ KAPÝTALÝZME KARÞI SAVAÞ GÜNÜ! 8 Mart Dünya Emekçi Kadýnlar Günü, 5 Mart’ta geçen yýl olduðu gibi, bu yýl da Beyazýt Meydaný’nda büyük bir coþku içinde mitingle kutlandý. Mitingin örgütleyici kurumlarý; EKA (Emekçi Kadýnlar), Alýnteri, Baðýmsýz Devrimci Sýnýf Platformu, BES 1 No’lu Þb., Belediye-Ýþ 2 No’lu Þb., Bilinç ve Eylem, Demokratik Kadýn Hareketi, Deri-Ýþ Sen. Tuzla Þb., Devrimci Hareket, Emekçi Hareket Partili Kadýnlar, Emekli Sen 2 No’lu Þb., Genel-Ýþ 2 No’lu Böl. 3 No’lu Þb., Genel-Ýþ 2 No’lu Böl. 7 No’lu Þb., Haber-Sen 9 No’lu Þb., HÖC’lü Kadýnlar, Halk Kültür Merkezleri, Halkýn Kurtuluþ Partisi, Kaldýraç, Köz, Odak, Partizan, PSAKD (Eþgüdüm), Proleter Devrimci Duruþ, Tunceli Dernekleri Federasyonu da alandaki yerlerini almýþlardý. Dünya Emekçi Kadýnlar Günü geçen yýl da Beyazýt Meydaný’nda yapýlmak istenmiþ, ama toplanma yeri olan Saraçhane’de polis kitleye gaz bombalarý ve joplarla saldýrmýþ, onlarca kiþiyi yaralayarak gözaltýna almýþtý. Bu saldýrýdan sonra Beyazýt Meydaný ablukaya alýnmýþ, fakat buna raðmen Saraçhane’den çýkabilen kitleler Beyazýt Meydaný’na girmiþ ve miting gerçekleþtirmiþlerdi. Devrimcilerin 8 Mart’ý özüne uygun bir þekilde kutlamasýný ve yaþanýlan tüm saldýrýlara raðmen mitingi gerçekleþtirmelerini içine sindiremeyen devlet, polislerini kitlenin üzerine salmýþ, miting bitiminde daðýlan kitleye hiç bir uyarý yapmaksýzýn saldýrtmýþ ve bir çok insanýn yaralanmasýna neden olmuþtu. Geçen yýlýn ardýndan, devrimci kadýnlar yine kavga alanýnda Beyazýt’taydý. Kazanýlan bu alaný boþ býrakmaya niyetleri yoktu. Bu yýl da büyük bir kararlýlýkla, “Emperyalist Saldýrganlýða, Devlet Terörüne, Cinsel, Ulusal, Sýnýfsal Sömürüye ve Ezilmeye Karþý Emekçi Kadýnlar Mücadeleye!...” sloganýyla 8 Mart alanýna çýktýlar. Saatler 13:00’i gösterdiðinde kýzýl bayraklar ve dövizlerle Saraçhane’de Büyükþehir Belediyesi önünde toplanarak düzenli kortejler oluþturuldu. En önde ortak olarak temsil edilen, üzerinde “Emperyalist Saldýrganlýða, Cinsel, Ulusal, Sýnýfsal Sömürüye ve Ezilmeye Karþý Kadýnlar Mücadeleye”, “Yaþasýn Dünya Emekçi Kadýnlar Günü” yazýlý pankartlar açýldý. Daha sonra Beyazýt Meydaný’na kadar, atýlan sloganlarla yüründü. Yolda polis bir çok kez zorluk çýkarmaya çalýþsa da, kitlenin kararlýlýðý karþýsýnda çaresiz boyun eðmek zorunda kaldý. Bizler de EKA (Emekçi Kadýnlar) ve Mücadele Birliði olarak orada hazýr bulunduk. Üzerinde “Yaþasýn Dünya Emekçi Kadýnlarýn Kapitalizme Karþý Savaþ Günü / EKA (Emekçi Kadýnlar)”, “1 Mayýs’a Taksim’e / Mücadele Birliði” yazýlý pankartlarýmýzý ve kýzýl bayraklar açýp, “Ölüm Orucu Sürüyor / DETAK” yazýlý önlüklerimizi giyip, yerimizi aldýk. Yürünen yol boyunca, Ölüm Orucu Eylemini zindanlarda devam ettiren Serpil CABADAN ve Fatma KOYUPINAR þahsýnda tüm devrim savaþçýlarýný selamlayarak, tüm kararlýlýðýmýz ve devrime olan inancýmýzla sloganlarýmýzý bir kez daha haykýrdýk; “Yaþýsýn Emekçi Kadýnlarýn Kapitalizme Karþý Savaþ Günü”, “Kadýnlar Kurtuluþunuz Proletaryanýn Özgürlük Mücadelesinde”, “Emekçi Kadýnlar Zindanda Zindanlar
8
Yýkýlsýn Tutsaklara Özgürlük”, “Yaþasýn Kürt-Türk Kadýnlarýn Özgürlük Mücadelesi”, “Hepimiz Birer Sevdayýz”, “Ölüm Orucu Sürüyor Sürecek Zafere Kadar”, “Serpil CABADAN Onurumuzdur”, “Fatma KOYUPINAR Onurumuzdur”, “1 Mayýs’ta Taksime Devrime Özgürleþmeye” sloganlarýmýzla insanlara seslendik. Beyazýt Meydaný’na kadar yüründükten sonra meydanda, izin verilmemesine raðmen kürsü kuruldu. Yoðun güvenlik önlemlerinin olduðu alanda birçok zorluk çýkarýlmaya çalýþýlmasýna karþýn miting boyunca polis herhangi bir müdahaleye cesaret edemedi. Devrimci dayanýþma ruhunun yaratýldýðý Dünya Emekçi Kadýnlar Günü mitinginde, kurulan kürsüden içlerinde sivil polisler tarafýndan kaçýrýlarak tecavüz iþkencesine maruz kalan Ýkitelli Ekin Sanat Merkezi çalýþaný Sevda AYDIN’ýn da olduðu çeþitli alanlarý temsil eden birçok kadýn konuþma yaptý. Geçen yýlki saldýrýya raðmen yanýmýzda yer alan ve bu yýl da bizi yalnýz býrakmayan þair Ruhan MAVRUK bir þiir okudu. Kürsüden yapýlan konuþmalarda emperyalist saldýrganlýða, devlet terörüne, cinsel, sýnýfsal sömürüye karþý emekçi kadýnlar mücadeleye çaðrýlarak “Egemen sýnýf 8 Mart Dünya Emekçi Kadýnlar Günü’nün içini boþaltmaya çalýþýyor. 8 Mart emekçi kadýnlarýn mücadele günüdür” dendi. Konuþma yapan Sevda Aydýn ise, kadýnlarýn devrimci mücadeledeki yerinden bahsederek “Politik kadýnlara daha önce de bu tür saldýrýlar gerçekleþti. Bu saldýrý ile devrimci mücadele içindeki kadýnlara gözdaðý verilmek isteniyor. Ama her zamanki gibi yanýldýlar. Çünkü bizim namus anlayýþýmýz iki bacak arasýnda deðildir, bizim namusumuz, onurumuz beynimizdedir, beynimizi hiç bir zaman ele geçiremezler” dedi. Daha sonra sýrayla Grup Yorum, Gece Tutuþtu Müzik Grubu, Grup Yel sahne alarak varolan coþkuyu artýrdýlar. Düzenlenen miting boyunca ortak olarak “Yaþasýn Dünya Emekçi Kadýnlar Günü”, “Yaþasýn Devrimci Dayanýþma”, “Devrimci Tutsaklar Onurumuzdur”, “Katil Devlet Hesap Verecek”, “Kahrolsun Emperyalizm Yaþasýn Mücadelemiz”, “Kadýn Olmadan Devrim Olmaz Devrim Olmadan Kadýn Kurtulmaz”, “Iraklý Kadýnlar Yanlýz Deðildir”, “Filistinli Kadýnlar Yanlýz Deðildir”, “Yaþasýn Emekçi Kadýnlarýn Örgütlü Mücadelesi” sloganlarý atýldý. Müzik gruplarýnýn sahne almasýndan sonra miting sonlandýrýldý.
63. Sayý / 15-29 Mart 2006
DEVRÝMCÝ 8 MART ve NETLEÞEN ÇÝZGÝLER
B
u yýl 8 Mart toplantýlarý erkenden baþladý. Kimin nerede, kimlerle, nasýl bir 8 Mart kutlamayý düþündüðü, toplantýlarýn baþýndan itibaren üzerinde tartýþýlan konular oldu. Aslýnda ayný tartýþmalar geçen yýl da yaþanmýþ ve belli bir ayrýþma gerçekleþmiþti. “Dünya Emekçi Kadýnlar Günü”nü Beyazýt Meydaný’nda kutlamak için Saraçhane’de toplanan kitleye polis vahþice saldýrmýþ ve bir çok insaný yaralamýþtý. Daha sonra Beyazýt’ta toplanan ve mitingi herþeye raðmen gerçekleþtiren kitleye de polis miting bitmeye yakýn saldýrmýþ ve onlarca insaný yaralamýþtý. Beyazýt’ta bunlar olurken Kadýköy’e giden ve aðýrlýklý olarak feministlerle birlikte çevreler, güle oynaya bir 8 Mart kutlamasý yapmýþlardý. EKB, geçen yýl 8 Mart için oluþturulan platformdan habersiz Kadýköy için baþvuru yapmýþ ve sonra büyük bir piþkinlikle “bu tamamen teknik bir sorun” demiþti. Bu tutumlarý platform tarafýndan eleþtirilince de ayrýlmýþ ve kendi baþlarýna Kadýköy’e gitmiþlerdi. Bu yýl, ESP’nin platform toplantýlarýna çaðrýlmasýnda ýsrarlý olan siyasi çevreler, ciddi bir ilkesizlik örneði sergilemiþlerdir. Bu, “ne olursan ol yine gel” anlayýþýdýr. Platformun herhangi bir özeleþtiri istemeden ESP’yi -ve dolayýsýyla EKB’yi- toplantýlara çaðýrmasý, Emekçi Kadýnlar (EKA)’nýn uyarýsýna raðmen olmuþtur. EKA, geçen yýlýn muhasebesinin yapýlmasýnýn altýný önemle çizmiþ; EKB’nin özeleþtiri vermesi gerektiðini; ancak ciddi bir özeleþtiriden sonra birlikte hareket edilebileceðini vurgulamýþtýr. EKA, ayrýca sorunun sadece kendilerinin deðil, bütün bir platformun olduðunun altýný çizmiþtir. Ancak platform, özeleþtiri vermeden EKB’yi çaðýrmakta sakýnca görmemiþtir. Ve hatta platforma ESP ile birlikte gelen EKB (acaba isimlerini EKD olarak deðiþtirdikleri için mi platform onlarýn geçen sene yaptýklarýný görmezden geldi? Ýnsan, düþünmeden edemiyor!), bu yýl 8 Mart’ý örgütleyecek olan platformun yürütmesine dahi girebilmiþtir! Tam platformdaki, ESP’yi vazgeçilmez gören anlayýþlar, rahat bir nefes almýþlarken bu kez ESP, Beyazýt’ta izinli bir miting yapýlamayacaðýný hissettiði için, gönlünde yataný dillendirmekten çekinmemiþtir. “Beyazýt’a izin verilmezse 4’ünde Kadýköy’e gidelim” diyen ESP’nin ve dolayýsýyla EKB’nin,
bunu bir anda dillendirmediði açýktýr. Þu sözleriyle kendilerini ele veriyorlar. “‘Neden Beyazýt deðil?’ çünkü biz yasal miting yapmak istiyoruz... Beyazýt yasal olursa biz orada oluruz” Böylece ESP’nin genel politik söylemlerinden baðýmsýz olmayan bu söylem daha iyi anlaþýlabiliyor. ESP’nin yasalcýlýk yönelimine uygun olarak ancak “yasal bir miting”e katýlabileceði anlaþýlýyor. Bunun dýþýndakilere kapýlarýný baþtan kapattýklarý için yürütmeden de çekiliyorlar. Daha sonra da ýsrarla çaðrýldýklarý platformu terk edip Kadýköy için baþvuruyorlar. Ve belki de kim bilir bu yýl da “teknik bir sorun” çýkmasýn diye zaten önceden baþvurduklarý Kadýköy’e gidiyorlar. ESP ve EKB için bu eþyanýn doðasýna gayet uygun. Onlar zaten geçen yýl buna karar vermiþlerdi. Þimdi esas olarak platform oturup, EKA’nýn uyarýsýna raðmen neden ESP’nin özeleþtiri vermeksizin çaðrýldýðýný deðerlendirmek durumundadýr. Bir baþka ayrýlýk, 8 Mart Dünya Emekçi Kadýnlar Günü’nü kadýnlarla erkeklerin birlikte kutlayýp kutlamayacaklarý üzerine oldu. Bu konu, feminist hareketin Türkiye’deki sol siyasi yapýlar üzerindeki etkisinin ne kadar fazla olduðunu gösterdi. Bir burjuva ideolojisi olan feminizmin hangi boþluklardan sýzabildiðinin görülmesi açýsýndan, bu seneki 8 Mart tartýþmalarý öðretici oldu. Ýstisnasýz herkesin “devrimci özüne uygun” bir 8 Mart kutlamasý istemine raðmen, en çok tartýþýlan konu mitingin erkeklerle birlikte yapýlýp yapýlmayacaðýydý. Üstelik herkesin kendi kortejini istediði gibi düzenleme hakký varken, böyle bir tartýþmaya girmek baþka siyasi yapýlarýn politikasý üzerinde tasarruf hakký istemektir. “Ortak, ama erkeklerin olmadýðý bir miting” istemek kendi içinde çeliþkili bir anlayýþtýr ve feministlerin dayatmasýna boyun eðmektir. Nihayetinde böyle düþünenler, “erkeklerin olmadýðý ama ayrý bir 8 Mart kutlamasý” için Kadýköy’e gitmiþlerdir. Kimisi ise “kadýn-erkek tartýþmasý biçimseldir” diyerek bu 8 Mart’ta ayrým noktalarýnýn nerede derinleþtiðini anlamamakta ayak diretmiþlerdir. “Devrimci özüne uygun” bir 8 Mart, kadýnlarla erkeklerin ayrýþtýðý deðil, kadýnlarýn erkek yoldaþlarýyla, kadýn ve erkek iþçi ve emekçilerin birlikte örgütledikleri, kapitalizme karþý birlikte savaþtýklarý bir gün olmalýdýr. Elbette bu günde en önde kadýnlar yürüyecektir kapitalizmin üzerine; elbette bu günde ilk onlar haykýracaklardýr sloganlarýný. Claralarýn, Rosalarýn bayraklarýný emekçi kadýnlar dalgalandýracaktýr. Bu yýl 8 Mart’ta devrimci yapýlar arasýnda olumlu bir birliktelik yakalanmýþtýr. Beyazýt’ta ve dolayýsýyla devrimci bir 8 Mart’ta ýsrar edilmesi devrimci yapýlarýn bugüne damgasýný vurmalarýný saðlamýþtýr. Emekçi Kadýnlar, hiçbir burjuva ideolojisine prim vermeden cinsel, ulusal ve sýnýfsal sömürüye karþý, emperyalizmin saldýrýlarý ve devlet terörü karþýsýnda nasýl dimdik ayakta durduklarýný ve Rosa’nýn deyiþiyle “vardýk, varýz, varolacaðýz” dediklerini göstermiþlerdir. Kapitalizme karþý proletaryanýn özgürlük mücadelesinde, emekçi kadýnlarýn ne kadar önemli bir yer tuttuklarý bir kez daha görülmüþtür. r
63. Sayý / 15-29 Mart 2006
9
12 Mart 1995’te devlet, iþçi ve emekçilerin yoðun olarak yaþadýðý devrimin kalelerinden biri olan Gazi Mahallesi’nde halký sindirmek için bir katliam gerçekleþtirmiþti. Fakat beklediðinin tersine bir sonuçla karþýlaþmýþtý. Gazi halký bu saldýrýlara karþý ayaklanmýþ 3 gün boyunca savaþarak bu saldýrýya karþý koymuþtu. Eylemlerde çýkan çatýþmada ise 17 kiþi katledilmiþti. Gazi katliamýný protesto etmek için kurulan ortak platformun içinde yer alan Mücadele Birliði, BDSP, DHP, ESP, Partizan sabah saat 10:00’da eski karakol’un önünde toplandý. DTP, Proleter Devrimci Duruþ, ÖDP, SDP, EMEP, TKP ve Kaldýraç’ta bu ortak platformla beraber yürüdü. Daha önceki senelere göre katýlýmýn çok yüksek olduðu eylem, üzerinde “Yaþasýn Devrimci Dayanýþma / 12 Mart Platformu” yazýlý ortak pankartýn açýlmasýyla baþladý. Eski karakol’dan mezarlýða kadar sloganlarla yüründü. Ortak olarak “Gazi Faþizme Mezar Olacak, Yaþasýn Devrimci Dayanýþma, Gazi Þehitleri Ölümsüzdür” sloganlarý atýldý. Kitlenin coþkusundan korkan faþist devlet güçleri sokaða çýkamazken Þair Abay Lisesi’nden gizli bir þekilde çekim yapmakla yetindi. Eylem boyunca hiç bir müdahale yaþanmazken sabah saatlerinde tüm Gazi sokaklarýnda çöp konteynýrlarýnýn kaldýrýldýðý görüldü. Bizler de üzerinde “Yaþasýn Gazi Ayaklanmasý / Mücadele Birliði Platformu”, “13 Mart’tan Gazi’ye Gazi’den Zafere / Ýdamlar Bizi Yýldýramaz” yazýlý iki pankartýmýzý açarak yerimizi aldýk. Devrimci dayanýþma coþkusunun yaþandýðý
eylem boyunca halk sokaklara inerek adeta bir ayaklanma provasý içerisinde olduðunu gösterdi. Yol boyunca “ Ölüm Orucu Sürüyor”, “Yaþasýn Ölüm Orucu Eylemimiz”, “Serpil Cabadan Ölüm Orucunun 200’lü Günlerinde” kuþlamalarýný yaparken “13 Mart’tan Gazi’ye Gazi’den Zafere”, “Savaþan Halklar Kazanacak”, “Yaþasýn Halklarýn Mücadele Birliði”, “Yaþasýn Gazi Ayaklanmasý”, “Faþist Devleti Yýkacaðýz Halk Ýktidarýný Kuracaðýz”, “Fabrikalar Tarlalar Siyasi Ýktidar Her Þey Emeðin Olacak”, “Yaþasýn Ölüm Orucu Eylemimiz”, “Ölüm Orucu Sürüyor Sürecek Zafere Kadar”, “Zindanlar Yýkýlsýn Tutsaklara Özgürlük”, “Faþizme Karþý Silah Baþýna”, “Ýdamlar Bizi Yýldýramaz” sloganlarýmýzý gür bir þekilde attýk. Gazi’nin tarihine yakýþýr bir tavýr sergileyen Gazi halký, adeta sokaða dökülerek faþist devlete bir gözdaðý verdi. Leninist militanlarýn yol boyunca “Faþizme Karþý Silah Baþýna / TKEP/L” yazýlamalarý yapýldýðý görüldü. Mezarlýða kadar kortej þeklinde yürünürken her siyasi yapý, sýra sýra anma yaptý. Yapýlan anma dönüþü gelirken Leninist militanlarýn, üzerinde “13 Mart Savaþçýlarý Ölümsüzdür” yazýlý pankart açarak “Yaþasýn Partimiz TKEP/Leninist”, “Yaþasýn 13 Mart Genç Komünistler Birliði”, “Faþizme Karþý Silah Baþýna” sloganlarýyla yürüdükleri ve pankartý halkýn yoðun olduðu bir yere astýklarý görüldü. Daha sonra Gazi Cemevinin önüne gelindiðinde eylem sona erdirildi. YAÞASIN GAZÝ AYAKLANMASI!
GAZÝ FAÞÝZME MEZAR OLACAK!
10
63. Sayý / 15-29 Mart 2006
EMEKÇÝ KADINLAR HAYATI DOKUMAYA DEVAM EDÝYORLAR
Amerikalý dokuma iþçilerinin mücadelesiyle baþlayan bir süreç... Katledilen 129 kadýn iþçi… Bu yýlki 8 Mart Dünya Emekçi Kadýnlar gününe yine sistemin, bu günü kavga günü olmaktan çýkarmak için oynadýðý “Dünya Kadýnlar Günü” oyunu damgasýný vurdu. 8 Mart tartýþmalarý Kadýnlar Günü mü, Emekçi Kadýnlar Günü mü tartýþmalarýyla baþladý. Çeþitli Feminist ve reformist gruplarýn “Biz 8 Mart’ý Kadýnlar Günü olarak kutlayacaðýz” söyleminde ýsrarý üzerine Ýzmir’de de 2 ayrý eylem gerçekleþtirildi.
Birisi feminist ve reformistlerin sadece kadýn katýlýmlý düzenlediði miting, diðeri ise çeþitli dergi çevrelerinin ve partilerin düzenlediði karma miting oldu. Bizler de Ayýþýðý Sanat Merkezi olarak Emekçi Kadýnlar Günü olarak kutlanan eyleme katýldýk. Üzerinde Sevdamýzýn resmi olan ve “Hepimiz Birer Sevdayýz” yazan pankartýmýz ve kýzýl bayraklarýmýzla 5 Mart Pazar günü toplanma yeri olan Konak Pier önünde yerimizi aldýk. Bir süre bekledikten sonra sloganlarýmýzý atmaya baþladýk. Yürüyüþ boyunca “Sevda Aydýn Yalnýz Deðildir”, “Tecavüzcü Polis Hesap Verecek”, “Umudumuz Kavgada Kavgamýz Sanatýmýzla”, “Fabrikalar Tarlalar Siyasi Ýktidar Her Þey Emeðin Olacak”, “Emekçi Kadýnlar Devrimle Özgürleþecek”, “Ya Devrim Ya Ölüm Bütün Ýktidar Emeðin Olacak”, “Ölüm Orucu Sürüyor Sürecek Zafere Kadar”, “Serpil Cabadan Yalnýz Deðildir”, “Zindanlar Yýkýlsýn Tutsaklara Özgürlük”, “Devrimci Tutsaklar Özgürleþtirilmeden Emekçi Kadýnlar Özgürleþemez” sloganlarýmýzý attýk. Alana geldiðimizde katýlanlarýn pankartlarýyla bir çember oluþturuldu ve konuþma yapýldý. Konuþmanýn ardýndan þiirler okundu, tutsak yakýnlarý konuþma yaptý ve en son da müzik grubu çýktý. Kitle halaylar çekmeye baþladýktan sonra biraz daha bekleyip pankartýmýzý toplayýp alandan ayrýldýk. SEVDA AYDIN YALNIZ DEÐÝLDÝR! EMEKÇÝ KADINLAR DEVRÝMLE ÖZGÜRLEÞECEK!
Ýzmir Ayýþýðý Sanat Merkezi
KARS’TA 8 MART... 8 Mart Dünya Emekçi Kadýnlar Günü’nü, Kars’ta da coþkuyla karþýladýk. Mücadele Birliði, YDG, DGH ve HÖC olarak, Kars Devrimci 8 Mart Platformu’nu oluþturduk. Amacýmýz 8 Mart’ý devrimci bir þekilde karþýlamaktý... Platform olarak, Eðitim-Sen’le ve Kafkas Üniversitesi Öðrenci Derneði’yle görüþmelerimiz oldu; fakat sonuçsuz kaldý. Ýki kurum da eylemi baðýmsýz yapacaðýný bildirdi. Bizim amacýmýz 8 Mart’ý kitlesel bir þekilde kutlamak; onun tarihsel önemini anlatmak ve Kars halkýnýn gündemine sokmaktý. 8 Mart günü yaklaþýk 35 kiþiyle eylem alanýnda buluþtuk. Polisler alaný abluka altýna almýþlardý. Dövizlerimizde Sevda Aydýn’ýn fotoðraflarý vardý ve “Sevda Aydýn’ýn Polislerce Tecavüze Uðradýðýný Duydunuz mu?”, “Sevda Yoldaþ Yalnýz Deðildir” yazýyordu. Eylemde; kadýnlarýn iþyerinde ve evde sömürüye uðradýðýnýn altýný çizdik. Tüm bunlarýn çözümünü, mücadele edilmesine baðlayarak eylemi, sloganlarýmýzla renklendirdik. Ayrýca Sevda Aydýn’ýn, polislerce tecavüz iþkencesine uðradýðýný ve Serpil Cabadan ile Fatma Koyupýnar’ýn Ölüm Orucunu kararlýlýkla sürdürdüðüne dikkat çektik. Oradan çocuðuyla birlikte geçen yaþlý bir ananýn eylemi görünce gelip bize katýlmasý eylemin en anlamlý anlarýndan biriydi. “Kadýnýn Kurtuþu Sosyalizmde”, “Jin Jiyan Azadi”, “Sevda Aydýn Yalnýz Deðildir” sloganlarýyla eylemi bitirdik. Kars’tan Mücadele Birliði Okurlarý 63. Sayý / 15-29 Mart 2006
11
NEWROZ SERHILDANLARA GEBE Ýsyanlar, ayaklanmalar ayý Mart’ýn en önemli kavþaklarýndan biri, hatta en önemli günü diyebileceðimiz Newroz, daha gelmeden etkisini hissettirmeye baþladý. Faþist devletin zirvesi Newroz’u toplantýlarda ayrý bir gündem maddesi yapýyor ve bu önemli günde alacaðý önlemleri görüþüyor. Faþist devletin bütün güçleri uyarýldý ve özel önlemler alýndý. “Newroz Uyarýsý” devletin tepesinden artýk yýllardýr duymaya alýþtýðýmýz bir alarm iþareti oldu. Newroz, nasýl Kürt Halký için bir bayramdan çok, özgürlük tutkusunun bir sembolü olduysa, faþist devlet için de devrim heyulasýnýn canlý bir ifadesi olmuþtur. Geçmiþ yýllarda ulusal diriliþin, bir ulus olarak ayaða kalkýþýn ateþleyicisi olan Newroz artýk, Kürt Halký için kölelikten, ulusal baskýdan kurtuluþun, devrimci baþkaldýrýnýn bir aracý haline gelmiþtir. Burjuva sýnýfýn uykularýný kaçýran, onu çaresiz ve bitkin düþüren geliþmelerin baþýnda iþte bu deðiþim geliyor. Burjuvazi engin sýnýf birikimine ve zengin devlet yönetme geleneðine raðmen Newroz’un içini boþaltmayý, onu devrimci eylem dalgasýnýn yükseldiði bir gün olmaktan çýkarmayý baþaramadý. Ne devlet kutlamalarý komedisi, ne de diðer manevralar bir iþe yaradý. Kürt Halký, her seferinde Newroz’u özgürlük için devrimci eylem dalgasýnýn, ayaklanmalarýn yükseldiði bir güne çevirmeyi bildi. Yaklaþýk onbeþ-onaltý yýldýr Newroz, iþte bu içerikle ele alýnýyor. Faþist devlet bu yýl iþi erkenden sýkýya aldý. Daha Mart ayýna girmeden önce ordu komutanlarý Diyarbakýr’da
12
toplandýlar. Burjuva gerici iç savaþýn kurmay heyetinin toplantý yeri olarak Diyarbakýr’ý seçmesi bile, savaþýn sertliðini göstermesi bakýmýndan ayrý bir anlama sahip.Verilmek istenen mesaj oldukça açýktý. UKH de mesajý doðru okuduðunu, bu toplantýnýn “topyekün savaþ konseptinin onayý anlamýna geldiðini” açýklayarak ortaya koydu. Toplantý yerinin Diyarbakýr olarak seçilmesi ayný zamanda bir meydan okumaydý. Bunun sonuçlarý ortaya çýkmada gecikmedi. Gerillaya yönelik yoðunlaþan operasyonlar, kimyasal silah kullanýmý, þehirlerde artan polis-özel tim-jandarma terörü, gözaltýlar, tutuklamalar bunlardan sadece bazýlarýdýr. Kürdistan’da devletin estirdiði terör hakkýnda biraz olsun bilgi sahibi olmak için Batman’da, “Batman Diken Üstünde” baþlýðýyla çýkan þu gazete haberi bile yeterlidir: “Özel tim, polisler, kentin tüm giriþ çýkýþlarýný tutarak sýký kontroller yaptý. Araçlarý durdurarak arama yapan ekipler, vatandaþlarý da üst aramasýndan geçirerek kimlik kontrolü gerçekleþtirdi. Sýký güvenlik önlemleri ve þehre giriþçýkýþlarý tuttu. Türk bayraklarýnýn asýlý olduðu panzer ve Çevik Kuvvet araçlarýnýn da içinde bulunduðu araç konvoyunun kent merkezinde tur atmasý dikkat çekti. Batman’da polis eþleri de, ellerindeki bayraklarla yürüyüþ yaptý.” Batman’da bayraklý panzer gösterisi olurken, Cizre ve baþka yerlerde de tanklar caddelerde dolaþýyordu.Tanklarla, panzerlerle, zýrhlý araçlarla estirilen bu terör, bir korkunun ifadesi ve sonucuydu. Burjuva sýnýf ve onun faþist dev63. Sayý / 15-29 Mart 2006
leti böyle bir korkuya kapýlmakta kesinlikle haksýz deðildi. Kürt halkýnýn özgürlük savaþýndan duyulan bu korku yerinde bir korkuydu. Zira Kürt halký devletin her saldýrýsýný bir karþý saldýrýyla karþýlýyor; estirilen teröre devrimci eylemler ve ayaklanmalarla yanýt veriyordu. Devletin kimyasal silahlarla gerçekleþtirdiði “Dargeçit” katliamýna Diyarbakýr halkýnýn verdiði yanýt buna örnektir. Hatýrlanacaktýr, Dargeçit kýrsalýnda katledilen gerillanýn cenazesine sahip çýkan Kürt halký, Diyarbakýr’ý saatler süren bir çatýþma alanýna çevirmiþtir. Hemen arkasýndan Nusaybin’de onbinlerce kiþi, yine gerilla cenazesine sahip çýkarak devlete meydan okudu. Diyarbakýr çatýþmasý, çatýþmayý haber alanlarýn bir futbol maçýný seyrederken bile nasýl harekete geçtiklerini, polisle nasýl çatýþmaya girdiklerini göstermesi bakýmýndan ayrýca ele alýnmaya deðer. Orada da görüldü ki, geniþ bir halk kesimi disiplinli bir ordu gibi hareket ediyor; bir iþaret ya da haberle ayaða kalkabiliyor. Bu örnek, bütün bir ulus halkýnýn nasýl bir devrimci ruh hali, özgürlük tutkusu ve savaþ kararlýlýðý içinde olduðunu anlatmaya yeter de artar bile. Þüphesiz anlamak isteyene..
Devrim Kendi Yolunu Açýyor Kürdistan Devrimi ve dahasý Türkiye ve K.Kürdistan’ýn birleþik devrimi lehine olan bütün bu olumlu koþullara raðmen devrimin yolunun düz ve sorunsuz olduðunu söylemek doðru olmaz. Herþeyden önce, Kürdistan Devrimi’ni dýþtan ve içten bir kuþatma altýna almak
için çok yoðun bir çaba var. ABD ve Avrupalý emperyalistlerin bu yöndeki çabalarý biliniyor. Onlar bir yandan silahlý devrimi ezmesi için TC’ye her türlü desteði verirlerken, öte yandan uzlaþmacýlarý, sosyal reformistleri öne çýkarmak için ellerinden geleni yapýyorlar. Arkasýnda Kürdistan burjuvalarýndan oluþan bir orduyla emperyalist kapýlarý aþýndýran Diyarbakýr Belediye Baþkaný’nýn çabalarýný böyle anlamak ve böyle ele almak gerekir. Elbette bu çabalar çift yönlüdür. Bir yandan emperyalistler Kürdistan burjuvazisini öne çýkarmaya çalýþýrlarken, öte yandan Kürdistan burjuvazisi özgürlük savaþýnýn gücünü pazarlýk kozu olarak kullanmaya çalýþýyor. Özgürlük savaþý olmadan bir “hiç” olan Kürdistan burjuvazisi ve küçük burjuva politikacýlarý devrimi burjuva sularda boðmak; Türk burjuvazisiyle uzlaþma aracýna dönüþtürmek için bütün hünerlerini sergiliyorlar. Uzlaþma ve barýþ çaðrýlarý, Kürt Halkýný kýrýntýlara razý etme çabalarý; her ayaklanma giriþimini “saðduyu” çaðrýlarýyla söndürme gayreti böyle anlaþýlmalýdýr. Ne var ki, iþler her zaman burjuvalarýn, sosyal reformistlerin, uzlaþmacýlarýn istediði gibi gitmiyor. Her an gelebilen bir çatýþma haberi, bir gerilla eylemi bu kesimlerin arzuladýðý “huzur ve sükunet” ortamýný bozuyor. Çünkü, çatýþma ya da gerilla eylemleri, önceden öngörülemeyen bir dizi geliþmeye, zincirleme reaksiyona yol açýyor. Onlarýn binbir güçlükle söndürmeye çalýþtýklarý devrim yangýný en ufak bir kývýlcýmla tekrar alevleniyor. Ýþte bunu kanýtlayan bir baþka gazete haberi: “Baharla birlikte baþlayan operasyon ve çatýþmalar, bölgede gerginliði týrmandýrýyor. Mardin’de 7 HPG’linin öldürülmesi, Batman’da çýkan çatýþmada 4 polisin hayatýný kaybetmesi, önceki gün Van’da meydana gelen patlamanýn ardýndan su sefer de Þýrnak’da silahlar patladý.” Bu anlamda devrimi burjuva sularda boðmak isteyenlerin çabalarýnýn umutsuz olduðunu söylemek mümkün. Uzun yýllardýr süren iç savaþ ve bunun bir parçasý olarak özgürlük savaþý nesnel bir durum yaratmýþtýr. Olgularla kanýtlanan bu nesnel durum, devrimimizin en
büyük ve en önemli müttefikidir. Faþist devletin deðiþeceðine, demokratikleþebileceðine, burjuva demokrasisinin günün birinde bu topraklara uðrayacaðýna dair umut besleyenlerin umudu git gide tükenmektedir. Devletle uzlaþma umudu ile gerilla savaþýný sürdürme zorunluluðu arasýnda gidip-gelen UKH de sözünü ettiðimiz umutlarý tüketenler arasýnda. Ýþte UKH’nin yöneticilerinden Karayýlan’ýn bu durumu ifade eden sözleri: “Bu iddianamenin ortaya çýkmasý ve üç günden bu yana gösterilen tepkiler Türkiye’nin deðiþeceðinin deðil, deðiþmeyeceðinin göstergesidir. Deðiþmeyeceði gerçeðini bir kez daha görüyoruz.” Yýllardýr faþist devletin deðiþeceði, “barýþçýl çözüm”e yanaþacaðý umuduyla hareket edenlere bu sözleri söyleten, sýnýf savaþýnýn yasalarýdýr. Bunun anlamý açýktýr: Devrim her türlü uzlaþma, düzen içi çözüm hayalini yýkarak kendine yol açýyor. Mart 2006, bu yolun daha bir saðlamlaþtýðý, daha bir geri dönülemez noktaya geldiði bir tarih olacaktýr. Yine de devrimi bekleyen tehlikeleri görmek, güncel görev ve taktikleri bu tehlikeleri bertaraf edecek þekilde belirlemek gerekiyor. Herþeyden önce, Kürt halkýnýn özgürlük savaþýný kendilerine pazarlýk gücü olarak kullanma ve onu düzen sýnýrlarý içinde tutma çabasý içinde olanlarýn umutlarý azalýyor olsa da tümüyle tükenmiþ deðil. Onlarýn bu çabalarý daha uzun süre devam edecektir. Ýkincisi, gerilla savaþýný yürüten UKH, yukarda aktardýðýmýz deðerlendirmeye raðmen uzlaþma umudunu yitirmiþ, reformist hayallerden vazgeçmiþ deðil. Kürt halkýnýn her ayaklanma giriþimini geri çekmeye yönelik “saðduyu” çaðrýlarýnýn en çok da bu kesimden gelmesi boþuna deðil. Üçüncüsü ve belki de en önemlisi, bir halkýn savaþý, uzun süre daha, somut hedef olmadan sürmez. Bir ulusun özgürlük savaþýný zafere kadar uzun denebilecek bir süre sürdürebilmesi için, önüne “özgürlük” gibi genel hedeflerin yanýsýra bu hedeflere varýþ yollarýný, yöntemlerini de koymak lazým. Baþka bir ifadeyle, Kürt halkýna, uðruna savaþtýðý özgürlüðü, faþist devleti yýkýp iktidarý ele geçirmeden elde edemeyeceðini, bunun ancak bir devrimle mümkün olacaðýný iki anlama gelme63. Sayý / 15-29 Mart 2006
yecek bir açýklýkla anlatmalý. Önce bir devrimle iktidarýn ele geçirilip devrimci demokrasinin kurulmasý, arkasýndan kendi kaderini tayin hakkýnýn, özgürlüðün elde edilmesi.. Sorun, savaþan Kürt Halkýnýn önüne bu þekilde konulmalý. UKH,sorunu þu þekilde koyuyor. “Kürt sorunu çözülmeden Türkiye’de demokrasiden bahsetmek, demokrasi gelir demek sadece bir hikayedir.” Oysa sorunu bu þekilde koymak onu baþaþaðý tutmaktýr. Doðrusu þöyledir: “Kürt sorunu”nu çözmek için önce Türkiye’de bir halk demokrasisi, devrimci demokrasi kurmak gerekir. Bu olmadan ulusal sorunun çözülebileceðini söylemek “sadece bir hikayedir”. Yapýlmasý gereken, bütün güçlerin faþist devleti yýkmak ve iktidarý ele geçirmek için seferber edilmesidir. Bu gerçekleþtirilmeden ulusal sorunun çözümü sadece bir hayal olarak kalmaya mahkumdur. Savaþýn yükseliþe geçtiði ve devrimci dalganýn uzlaþma hayallerini parçaladýðý bu süreçte Kürt Halkýnýn önüne bu hedeflerin konmasý yaþamsal önemdedir. Kürt Halký bunlarý anlamaz, bunlar için savaþmaz demek onu hiç tanýmamak demektir. Onun büyük acýlar pahasýna yürüttüðü uzun ve sert savaþta öðrendiklerini anlamamak demektir. Gerçekte bugün iktidarýn ele geçirilmesini istemeyecek bir tek yoksul Kürt, bir tek Kürt emekçisi bulunamaz. Bunu sadece Türk burjuvazisiyle bozuþmak istemeyen ve istemeyecek olan küçük burjuva politikacýlar ve Kürt burjuvazisi istemez. Onlar zaten bir devrim istemediklerine, iktidarý istemediklerine dair emperyalistleri ve Türk burjuvazisini inandýrmaya çalýþýyorlar. Bütün bunlardan devrimci proletaryanýn ve proletaryanýn devrimci sýnýf partisinin güncel görevleri ve sloganlarý açýklýkla ortaya çýkýyor. Bir devrimin kaçýnýlmazlýðýný ve zorunluluðunu iki ülkenin emekçi halklarýna tekrar tekrar anlatmak, yaþamsal sorunlarýn kalýcý çözümünün ve kazanýmlarýn güvence altýna alýnmasýnýn iktidarýn ele geçirilmesinden geçtiðini göstermek. Kürt Halkýna uðruna savaþacaðý hedefleri iþte bu somutlukta göstermek, günümüzün temel görevidir.
13
Zindanlarý Yýkacak ZAFERÝ BÝZ KAZANACAÐIZ! ÖLÜM ORUCU SÜRÜYOR Serpil Cabadan Ölüm Orucu Eylemi’nin 263. Gününde
Zin da nla rda n
Gebze M Tipi Cezaevi’nde bulunan Ölüm Orucu savaþçýsý Serpil Cabadan, büyük bir kararlýlýkla eylemini sürdürüyor. F tipi zindanlarýn kapatýlmasý amacýyla baþladýðý eylemi, Zafere Kadar Daima, dimdik ayakta sürdürme kararlýlýðýnda olan Serpilimiz, eylemiyle, yüreklerinin kulaklarý saðýr olmamýþ herkese sesleniyor. Zindanlarý yýkacak ve tutsaklarý özgürleþtirecek olan devrimin ete ke-
Ölüm Orucu Savaþçýsý Fatma Koyupýnar Tahliye Oldu
Bulunduðu Gebze M Tipi Zindanýndan zorla Gebze Devlet Hastanesi’ne kaçýrýlan ve zorla müdahale iþkencesiyle karþý karþýya olan Fatma Koyupýnar, 10 Mart tarihinde Ölüm Orucu eyleminin 303. gününde Ýstanbul 14. Aðýr Ceza Mahkemesi kararýyla tahliye edildi. Fatma Koyupýnar’ýn Gebze Devlet Hastanesi’nde tutulduðu süre boyunca TAYAD’lý aileler her hafta basýn açýklamasý yaptýlar. Devlet, sivil faþistleri TAYAD’lý ailelere saldýrtarak, ailelerin Ölüm Orucu savaþçýlarýna sahip çýkmasýný engellemeye çalýþtý. Bu saldýrýlarda TAYAD’lý ailelerden iki kiþi aldýklarý býçak darbesi ile yaralandýlar. Saldýrýlar bununla da bitmedi. Gebze Devlet Hastanesi önünde oturma eylemi yapan TAYAD’lý ailelere polis tarafýndan 9 Mart günü saldýrý oldu. TAYAD’lý ailelerden 2 kiþiyi gözaltýna alan polis, ayný akþam 2 kiþiyi daha gözaltýna aldý. Fatma Koyupýnar’ýn tahliyesiyle, þu anda F tipi zindanlarda Ölüm Orucunu sürdüren 2 devrimci tutsak kaldý.
Kýrýklar F Tipinde Ölüm Orucu Eylemi!
miðe bürünmesi için, o içeride hücre hücre eriyor. Ölüm Orucu savaþçýlarý, eriyen bedenlerinde devrimi büyütüyorlar. Devrim ve sosyalizm için, yeni bir dünya kurabilmek için, gelecek kuþaklar geceye demir parmaklýklar arkasýndan deðil, asma bahçelerinden bakabilsinler diye ölümün üzerine yürüyorlar. Ölüm Orucu Sürüyor Sürecek Zafere Kadar!
Poyraz yaptýðý açýklamada “F Tiplerinde ve Abdullah Öcalan üzerinde uygulanan tecridin kaldýrýlmasý için özgür irademle 9 Aralýk 2005 tarihinde Ölüm Orucu’na baþladým. Ya F tiplerinde ve diðer cezaevlerinde uygulanan tecrit kaldýrýlacak ya da buradan tabutum çýkacak” dedi.
Antakya’da Gözaltý Ve Tutuklama Edindiðimiz bilgiye göre, Serpil Kaplan adlý okurumuz, Antakya’da Terörle Mücadele Þubesi polisleri tarafýndan gözaltýna alýnmýþ ve çýkarýldýðý savcýlýk tarafýndan, sahte kimlik taþýdýðý gerekçesiyle tutuklanarak Antakya Cezaevi’ne konmuþtur. Devlet, devrime karþý saldýrýlarýný yoðunlaþtýrmaktadýr. Bir çok devrimci kuruma baskýnlar düzenlemekte, evleri basmakta, insanlarý sokak ortasýnda kafasýna silah dayayarak gözaltýna almaktadýr. Bu, burjuvazi ile proletarya arasýnda süren iç savaþýn yeni bir aþamaya geldiðini gösteriyor. Biliyoruz ki, bu tür saldýrýlar, bundan sonra da artarak devam edecektir. Ekonomik ve siyasi kriz içinde bulunan Türkiye tekelci kapitalizmi, bu tür saldýrýlarla ömrünü uzatmaya çalýþacaktýr. Ancak, iþçi sýnýfý ve emekçilere, devrimci ve komünistlere yapýlan hiçbir saldýrý sonuç vermeyecek. Ne gözaltýlar, ne tutuklamalar, devrimin geliþimini engellemeyecektir.
Kýrýklar F tipi zindanýnda bulunan Þeyhmus Poyraz 9 Aralýk 2005 günü Ölüm Orucu Eylemine baþladý. Þehhmus
BASKILAR BÝZÝ YILDIRAMAZ!
DETAK’a ulaþmak için e-mail adresi: detakistanbul@yahoo.com
14
63. Sayý / 15-29 Mart 2006
Y.E. Mücadele Birliði
ÖLÜM ORUCU SÜRÜYOR Ölüm Orucu Savaþçýsý Serpil CABADAN ve ayný davadan yargýlanan Hüseyin DURMAZ, Hasan ÖKSÜZ ve Remzi AYDIN’ýn duruþmalarý 2 Mart’ta Aðýr Ceza Mahkemesi’nde yapýldý. Bizler de Ölüm Orucu’nun 250. gününde olan Serpilimize ve diðer yoldaþlarýmýza destek vermek için sabahýn erken saatlerinde Aðýr Ceza Mahkemesinin önüne gittik. Duruþma saat 13:00’da yapýlacaktý. Yoldaþlarýmýzý görecek olmanýn verdiði mutluluk ve heyecanla, dakikalar bizim için geçmek bilmiyordu. Daha sonra ring araçlarý geldi ve ortalýk birden canlandý, sanki bahar gelmiþti. Herkesin yüzünde bir gülümseme. Tüm dünyada her geçen gün güçlenerek gezen komünizm hayaletinden korkan resmi faþistler, yoðun güvenlik önlemi almýþlardý. Duruþma saatine kadar Serpilimiz ve diðer yoldaþlarýmýzla uzaktan uzaða parmaklarýmýzla havaya sevgi sözcükleri yazarak konuþtuk. Bu, duruþma sonunda ring araçlarýnýn gitmesini beklerken de sürdü. Bazen de bir kaðýda büyük harflerle yazý yazýp göstererek ilettik duygularýmýzý yoldaþlarýmýza. Artýk saat 12:00 olmuþtu. Üzerinde Serpilimizin resminin de olduðu “Ölüm Orucu Sürüyor/Mücadele Birliði Platformu” yazýlý pankartýmýzý ve yanýmýzda getirdiðimiz kýzýl bayraklarý açarak, “Ölüm Orucu Sürüyor”, “Serpil CABADAN Ölüm Orucunun 200’lü Günlerinde”, “Zindanlarý Yýkacaz Zaferi Biz Kazanacaz”, “Ölüm Orucu Sürüyor Sürecek Zafere Kadar” kuþlamalarýmýzý yaptýk. Tekelci kapitalistlerin ve onun uþaklarýnýn uykularýný kaçýran, her geçen gün daha da çok korkmalarýna sebep olan, devrimimizi anlatan sloganlarýmýzla haykýrdýk tek bir aðýzdan: “Yaþasýn Ölüm Orucu Eylemimiz”, “Zindanlar Yýkýlsýn Tutsaklara Özgürlük”, “Ölüm Orucu Sürüyor Sürecek Zafere Kadar”, “Fabrikalar Tarlalar Siya-
si Ýktidar Her Þey Emeðin Olacak”, “Serpil CABADAN Yalnýz Deðildir”, “Fatma KOYUPINAR Yalnýz Deðildir.” Daha sonra basýn açýklamamýzý gerçekleþtirdik. Okunan metinde: “Emperyalist-kapitalist sistem, 19 Aralýk 2000 tarihinde 20 zindanda birden bir katliama giriþti. Giriþmiþ olduðu bu katliamý ‘hayata dönüþ’ olarak nitelendiren faþizm, F Tipi zindanlarý faaliyete geçirmek için, üzerinde yaþadýðýmýz topraklarý kan gölüne çevirmekten kaçýnmadý. Bu kan gölü içerisinde devrimci tutsaklar, bedenlerini siper ettiler birbirlerine. Saldýrýyý durdurmak ve F Tipi zindanlarý kapatmak amacýyla Ölüm Orucu Eylemine yattýlar. Ve Ölüm Orucu Eylemi 6 yýldýr devam ediyor. Üzerinde yaþadýðýmýz topraklarda sürmekte olan Ölüm Orucu Eylemi, dünyada eþi görülmemiþ bir deneyim yaratmanýn gücüyle önemli bir noktaya ulaþtý. ... Þu an Ölüm Orucu eylemini büyük bir kararlýlýkla sürdüren Serpilimiz bugün eyleminin 250. gününde. Gebze Devlet Hastanesine kaçýrýlan Fatma Koyupýnar ise 297. gününde. Onlar ‘zafere kadar, baðlýlýkla, daima’ diyerek düþmanýn tüm saldýrýlarýný boþa çýkarýyor ve bayraðý onurla taþýyorlar. Devrim, Ölüm Orucu Savaþçýlarý’nýn bedenlerinde ete kemiðe bürünüyor. ... Bizler Mücadele Birliði Platformu olarak üzerinde yaþadýðýmýz topraklarda yaþanmakta olan her þeyden, hepimiz sorumluyuz diyoruz. Birlikte olalým diyoruz. Þu an zindanlara atýlýp katledilmeye çalýþýlan bütün insanlýðýn geleceðidir. Bu geleceðin en aydýnlýk yüzü olan Ölüm Orucu Savaþçýlarýmýz, zindanlar cephesinde mücadeleyi büyütüyor. .. Bütün dünyayý kaplayan devrim dalgasý, bir gün F Tipi zindanlarýn kapý63. Sayý / 15-29 Mart 2006
larýný da dövecek. Komünist ve devrimci tutsaklarýn özgürleþtirilecekleri günler uzak deðil. ... Üzerinde yaþadýðýmýz topraklarda özgürlükten söz eden herkes, Afrikalý bir devrimci önderin sözü olan þu cümleyi aklýndan çýkarmamalýdýr: ‘gerçek özgürlük, en son tutsak özgür olduðunda baþlayacak. ‘ ... Þimdi yapýlmasý gereken, zindanlardaki devrimci tutsaklarýn sessiz çýðlýðýna yüreklerimizin kapýsýný açmaktýr. Onlarýn sesini tüm dünyaya duyurmak, kafamýzý onlarýn kafasýnýn yanýna, yüreðimizi onlarýn yüreklerinin yanýna koyabilmektir. Tam da bu nedenle, bugün buraya mahkemesi nedeniyle getirilmiþ olan Ölüm Orucu Savayçýsý Serpil CABADAN’ý selamlýyor, mücadelen mücadelemizdir diyoruz” denildi. Attýðýmýz Ölüm Orucu sloganlarýmýzla basýn açýklamamýzý sonlandýrdýk. Daha sonra hep beraber duruþma salonuna girdik. Mahkeme 20 Nisan saat 11:45’e ertelendi. Sonradan yaðan yaðmura raðmen yoldaþlarýmýzý taþýyan en son ring aracý gidene kadar orada bekleyip yoldaþlarýmýza destek olduk. Ýstanbul’dan Leninistler
15
KOMPLO TEÞHÝR EDÝLDÝ
S
arýgazi Ekin Sanat Merkezi, Sarýgazi Ekin Sanat Merkezi sahibi ve çalýþanlarýnýn evleri eþ zamanlý olarak 21 Þubat 2006 tarihinde basýlmýþtý. Gözaltýna alýnan 6 kiþiden Alev ORAL ve Sevgi KIRCA tutuksuz yargýlanmak üzere sebest býrakýldý. Sanat merkezi sahibi Feyzullah ERARSLAN, sanat merkezi çalýþanlarý Ferhat ÇETÝNER, Fýrat SÖZERÝ, Barýþ CENGÝZ ise tutuklanarak Bayrampaþa Özel Tip Cezaevine gönderildi. Çýkarýldýklarý savcýlýktan serbest býrakýlan Alev ORAL ve Sevgi KIRCA, konuyla ilgili olarak, 3 Mart’ta ÝHD Ýstanbul Þubesi’nde saat 12:00’de bir basýn açýklamasý düzenledi. Basýn açýklamasýna tutuklu yargýlanan Barýþ CENGÝZ’in annesi de katýldý. Yapýlan basýn açýklamasýnda; “Sanat Merkezi’nde füze kullanýmý üzerine eðitim verildiði þeklinde akýl almaz iddialarla oluþturulan bu komplo, Sarýgazi’de Ekin-Sanat çalýþanlarýný durdurmaya yöneliktir. Ýþçi sýnýfý ve emekçilere, mücadeleyi sanatýyla sürdürenlere bir gözdaðý anlamý taþýyor. Daha önce Ýkitelli Ekin Sanat
Merkezi çalýþaný Sevda AYDIN’a tecavüz iþkencesi uygulayarak devrimci sanatý susturmak isteyenler þimdi de Sarýgazi Ekin Sanat Merkezi’ne saldýrýp komplo kurarak iþçi sýnýfý ve emekçilerin kendi sanatýna ve kültürüne sahip çýkmasýný engellemeye çalýþýyorlar. Dinci-gerici biri olan Sarýgazi Belediye Baþkaný, jandarma ve kaymakamlýk, Sarýgazi Ekin Sanat Merkezi’ni bölgeden söküp atmak için yoðun mesai içerisindedir. Bunu sanata komplo kurmak derekesine kadar düþürdüler, ama ne yaparlarsa yapsýnlar Sarýgazi halkýnýn kendi kültürüyle buluþmasýný engelleyemeyeceklerdir. ‘Umudumuz Kavgada, Kavgamýz Sanatýmýzla’ diyen biz Ayýþýðý Ekin Sanat Merkezi emekçileri, tüm komplolarý boþa çýkaracak ve sanat cephesinden mücadelemizi sürdürmeye devam edeceðiz” dendi. Basýndan birinin bir sorusu üzerine Sevgi KIRCA gözaltýnda kaldýklarý 2 gün
Miloseviç, Lahey’de kurulan BM Savaþ Suçlarý Mahkemesi’nde asýlsýz iddialarla yargýlanýyordu. Sosyalist Parti baþkaný da olan Miloseviç, emperyalizmin kendisine yönelttiði tüm suçlamalarý reddetmiþ ve asýl suçlunun Yugoslavya’yý parçalayan emperyalistler ve ülkeyi bombalayarak yerle bir eden NATO olduðunu söylemiþtir. Miloseviç, bulunduðu cezaevinde “Savunma, Tarih ve Gelecek” adlý bir kitap hazýrlýyordu ve bu kitabýnda baþta ABD olmak üzere emperyalist ülkeleri, Yugoslavya’yý küçük, sömürge devletçiklere bölmekle suçluyordu. Miloseviç, tutulduðu hücrede saðlýk durumu bozulduðu için Rusya’da tedavi görmek istediðini belirtmiþ, bunun için mahkemenin kendisine izin vermesini talep etmiþti. Mahkeme bu isteði reddetmekle, Miloseviç’in hücrede ölümünün
LAHEY HÜCRELERÝNDE NELER OLUYOR?
11 Mart günü Dünya televizyonlarý normal akýþýný keserek, eski Yugoslavya devlet baþkaný Slobodan Miloseviç’in hücresinde öldüðünü duyurdular.
16
63. Sayý / 15-29 Mart 2006
boyunca bodrum katta beton zemin üzerinde yatmak zorunda kaldýklarýný belirterek, talep ettikleri su ve þeker ihtiyaçlarýnýn karþýlanmadýðýný ve avukatlarýyla ilk gün dýþýnda görüþtürülmediklerini ifade etti. Kýrca, ayrýca 2.ve 3. gün akþamý jandarma tarfýndan gözleri baðlanarak bilinmeyen bir yere götürülmek istendiðini, ancak tepkiyle karþýlaþýnca bundan vazgeçtiklerini ve yeterince su alamadýðý için 3. gün midesinden rahatsýzlandýðýný söyledi. Alev ORAL ise olayla ilgili olarak yalan haber yaptýðý gerekçesiyle Güneþ ve Gözcü gazetesinde yazýlan haberi göstererek gazeteleri yýrttý. Barýþ CENGÝZ’in annesi ise gözgöre göre yalan söylendiðini ve iftira atýldýðýný belirtti
yolunu açmýþ oldu. Ve elbette, eðer Miloseviç, tutulduðu hücrede emperyalist katillerce katledilmediyse… Bu da ihtimal dahilinde, çünkü 6 Mart tarihinde de yine Lahey Savaþ Suçlularý Mahkemesi’nde yargýlanan ve 13 yýl hapis cezasýna çarptýrýlan, Miloseviç’in sað kolu olarak adlandýrýlan Milan Babiç’in hücresinde intihar ettiði bildirilmiþti. Emperyalizmin dünyaya yeni bir saldýrý hazýrlýðý içinde olduðu bugünlerde, zindanlarda bulunan muhalif, sosyalist kiþileri öldürme ihtimali yüksek. Bu süreçte emperyalist ülkelerin gerçek yüzlerini ortaya serecek kiþilerin ortadan kaldýrýlmasý ve bunlara “intihar” ya da “doðal ölüm” süsü vermesi kuvvetle ihtimal. Slobodan Miloseviç, hiçbir þeyle deðilse bile, Lahey’de emperyalizmi mahkeme kürsüsünden yargýlamasýyla hatýrlanacaktýr.r
“Yeþerip Ballanan Umutlarýn Ülkesi”nden
KÜBA’DAN ÝZLENÝMLER Merhaba arkadaþlar, Yaklaþýk bir ay kadar önce Ayýþýðý Sanat Merkezi çalýþaný olarak Küba da düzenlenen 15. Uluslararasý Kitap Fuarýndaydým. Sizlere yaþadýklarýmý özetlemek ve edindiðim izlenimleri aktarmak istiyorum. Uçaktan inerken baþlayan heyecan duygusu 10 gün boyunca peþimi býrakmadý. Zaten olumlu yönde belli bir yargýyla gittiðimden havaalaný çalýþanlarýnýn sýcak, samimi tavýrlarý karþýsýnda iþte bizi doðrulayan ilk örnekler diye düþünmeye baþladým. Sonra bir taksiye binip kalacaðým pansiyona gittim. (bu arada Küba da Ýspanyolca konuþuluyor, ben Ýngilizce bildiðim için halkla iletiþim kurmak kolay olmadý. Sadece bazý kurumlarda çalýþanlar ve az sayýda Kübalý Ýngilizce biliyor...) Pansiyondaki arkadaþça yaklaþýmý da örneklerime eklemeliyim. Kaldýðým süre boyunca çok þey paylaþtýðým bu insanlar daha ilk gün bana kardeþ gibi davrandýlar. Sonradan anladým ki Küba insanýnýn genel bir özelliði bu, sadece yabancýlara deðil, birbirlerine de çok yakýn davranýyorlar. Havana caddelerine ve sokaklarýna büyük bir düzenlilik hakim. Yollar cetvelle çizilmiþ gibi uzayýp gidiyor ve birbirini kesiyor. Köþe baþlarýnda karpuz büyüklüðündeki taþlarýn üzerinde bulunulan sokaðýn harfi ve numarasý yazýyor. Bunu bildikten sonra kaybolmak veya adres bulamamak mümkün deðil. Bazý sokaklarda küçük polis kulübeleri var. Öðrendiðim kadarýyla son 10 yýlda Küba’da faili meçhul bir tek cinayet iþlenmemiþ. Son yýllarda tek tük beliren hýrsýzlýk olaylarý bile Küba insanýnýn canýný sýkmaya yetiyor. Bunun geliþen turizmle ilgisi olduðunu düþünüyorlar. Eðitim ve saðlýk tamamen ücretsiz, ulaþým ise çok çok ucuz. 7 yaþýna kadar ülkedeki bütün çocuklarýn süt ihtiyacý da devlet tarafýndan karþýlanýyor. Ayrýca evlere düzenli olarak her hafta bakliyat ve pirinç yardýmý yapýlýyor. Küba’da kimi sýkýntýlar yok deðil, var; ama Küba halký, gerçeklerin gözünün içine doðrudan bakmayý biliyor. Fidel’in dediði gibi, onlar, zorluklarý da eþit paylaþýyorlar. Týpký insaný deðerleri eþit bir þekilde paylaþtýklarý gibi. Kaldýðým 10 gün boyunca yediðimiz akþam yemekleri oldukça zengin protein içeriyordu. Hatta bir keresinde onlara bu kadar et yemeye alýþýk olmadýðýmý bugün sadece pilav ve salata yemek
istediðimi söylediðimde bana þu yanýtý verdiler “proteine de ihtiyaç var”. Ayrýca dondurmayý çok seviyorlar. Ve tabi tropikal meyveler... Bunlar öyle ucuz ki... Ýnsanlar yiyecek bir þeyler alýrken inceden inceye hesap yapmak zorunda kalmýyorlar. Ama þu bir gerçek: bilgisayar, cep telefonu, araba, yeni bir koltuk takýmý, yeni bir buzdolabý... gibi þeyler lükse giriyor bunlarý edinmek çok çok zor. Nedeni de insanlarýn para biriktirmeye ihtiyaç duymuyor olmalarý. Para artýrma þeklinde bir kültürleri yok. Televizyon haberleri önce Küba’da o gün olan önemli þeyleri (kaldýðým süre boyunca en önemli olay kitap fuarýydý), Küba Devleti’nin yaptýðý yurtdýþý yardýmlarý, Castro’nun o günkü mesaisini gösteriyor; nerede ne tür çalýþmalar yaptýðýný anlatýyor. Sonra Latin Amerika’nýn diðer ülkeleri ve dünya geneli olmak üzere devam ediyor. Diziler, filmler, saðlýk programlarý, çocuk programlarý ve söyleþiler de var. Ama Ýspanyolca bilmediðim halde görüntülere dayanarak þunu söyleyebilirim, hepsi de oldukça mütevazý ve sakin geçen, eðitici programlardý. Tabi ayný zamanda eðlenceli. Küba’da kaldýðým süre boyunca çok kýsýtlý zamanlarda gidebildiðim Kitap Fuarý ise çok güzeldi. Deðiþik ülkelerden yüzlerce insanýn katýldýðý ve stand açtýðý fuara katýlým çok yüksekti. “Okumak Büyümektir” sloganýyla yapýlan fuara halkýn ilgisi çok yoðundu. Biz fuara davet edildiðimizde stand vb baþvurular için tarih geçtiðinden dolayý stand açamadýk ama yayýnlarýmýzý, Küba ile ilgili yaptýðýmýz etkinliklerin vcd’lerini yetkililere ulaþtýrdýk. Küba’dan güzel izlenimlerle döndüm. “Yalansýz hürriyetin eli”yle iþlenen bir ülke ve bu ülkenin hiçbir þeyin mutluluklarýna engel olamadýðý sevecen insanlarýný görmenin mutluluðuyla dolu ayrýldým oradan. Bir gün bizde de insanlarýn öyle aðýz dolusu, kýrmýzý elmelar gibi gülecekleri günlerin gerçek olmasý umuduyla…r
63. Sayý / 15-29 Mart 2006
17
DEVRÝMÝN AYAK SESLERÝ DÜNYAYI SARSIYOR Bush Hindistan ve Pakistan’da Eylemlerle Karþýlandý Afganistan, Hindistan ve Pakistan’ý kapsayan Asya gezisini sürdüren Bush, Hindistan’da protestolarla karþýlandý. 2 Mart günü Yeni Delhi’de onbinlerce kiþinin katýldýðý mitingle protesto edilen Bush, 3 Mart’ta da gittiði Haydarabad kentinde protestolarla karþýlandý. “Ellerini Hindistan’ýn üzerinden çek”, “Bush Defol” sloganlarýyla 3 kilometre yürüyen Hindistanlýlar, Bush’un kuklasýný yaktýktan sonra temsili cenaze töreni düzenledi. Kentteki dükkanlar ve iþ yerleri, Bush’un ziyaretini protesto etmek için kepenk kapattý. ABD Baþkaný George W. Bush, ziyaret için gittiði Pakistan’da ise, ülke çapýnda genel grevle karþýlandý. Grev nedeniyle þehirlerin neredeyse tamamýnda bütün ticaret durdu ve birçok þehirde de toplu ulaþým felç oldu. 3 Mart günü binlerce kiþinin katýldýðý eylemlerde, ABD Baþkaný Bush ve Danimarka Baþbakaný protesto edilirken, iki ülkenin bayraklarý yakýldý. Karaçi’de de düzenlenen gösteride, polis Amerikan Konsolosluðuna yürüyen yaklaþýk 1000 göstericiyi daðýtmak için göz yaþartýcý gaz ve cop kullandý. Baþkent Ýslamabad’da da, yaklaþýk 300 üniversite öðrencisinin düzenlediði eylemde, Danimarka ve ABD bayraklarý yakýldý. Pakistan’ýn yönetimindeki Keþmir’in baþkenti Muzafferabad’da ise, 600’den fazla kiþi, Bush’u ve karikatürleri protesto etmek için yürüdü. Lahor ve Ketta’da da küçük çaplý gösteriler düzenlendi.
Deri Ýþçileri Ýþbýraktý Tuzla Kaymakamý’nýn 1 Mart’ta, Cevahir Deri ve Dünya Deri’deki sorunlarý çözmek için verdiði sözü yerine getirmemesi, deri iþçileri tarafýndan protesto edildi. Tuzla Deri Organize Sanayi Bölgesi’ndeki deri iþçileri, 2 Mart’ta bir saat iþ býrakarak Dünya Deri Fabrikasý önünde eylem yaptýlar. Fabrikalardan kortejler oluþturarak Dünya Deri önüne gelen 600 iþçi sýk sýk “Sendika Yoksa Üretim Yok” sloganý attý.
Gine’de Beþ Günlük Genel Grev
küldü. Çittagong bölgesinde bulunan KTS Tekstil þirketine ait fabrikalar ile maðazalarýn bulunduðu binanýn çökmesi sonucu, 54 iþçi hayatýný kaybetmiþ, 100’ü aþkýn iþçi de yaralanmýþtý. Kazadan dolayý hükümeti sorumlu tutan ve yetkilileri “kayýtsýzlýkla” suçlayan iþçiler, kazada hayatýný kaybedenlerin aileleri ve yaralananlar için tazminat talep ediyorlar. Eyleme, The Karmojibi Nari adlý iþçi haklarý kuruluþu, Tekstil Ýþçileri Forumu, Jatiya Ýþçileri Komitesi, Samajtantrik Cephesi ve Bangladeþ Öðrenci Birliði de destek verdi.
Binler Kýþkýrtmayý Protesto Etti Irak iþgali öncesinde en kitlesel savaþ karþýtý gösterilere ev sahipliði yapan Ýngiltere’nin baþkenti Londra’da þimdi de binlerce kiþi, Irak’ýn Samarra kentindeki Askeriye türbesine düzenlenen bombalý saldýrýyý protesto etmek amacýyla eylem yaptý. Yaklaþýk 10 bin kiþi, baþkentin merkezindeki Marble Arch’da toplanarak Trafalgar Square Meydanýna doðru yürüdüler.
Fransa’da Genel Grev Fransa’da hükümetin iþten atýlmalarý kolaylaþtýrma giriþimlerine karþý genel grev gerçekleþtirildi. Hükümet tarafýndan hazýrlanan CPE yasasýnda, özellikle 25 yaþýndan küçük gençlerin kolay bir þekilde iþten atýlmasý öngörülüyor. 7 Mart günü yapýlan grev dolayýsýyla, büyük kentlerde özellikle demiryolu ve havayolu ulaþýmý felç oldu. Marsilya ve Lyon havaalanlarýndan ancak birkaç uçak kalkabilirken, Fransa’nýn en büyük havaalanlarýndan biri olan Paris-Roissy’de uçaklarýn büyük bir kýsmý rötarlý kalkabildi. Grev dolayýsýyla devlet demiryollarý SNCF’ye baðlý trenler de çalýþmadý. Baþkent Paris’te çok sayýda insan taksiyle ya da yürüyerek iþe gitmeyi tercih etti. Sendikalarýn çaðrýsýyla gerçekleþen; sol partiler, gençlik örgütleri ve üniversite öðrencilerinin de boykotlarla destek verdiði genel grev, okullar ve kamu dairelerinde de etkili oldu. Grev dolayýsýyla ülke genelinde 500 bini aþkýn iþçi sokaklara döküldü ve ayrý ayrý þehirlerde 160 civarýnda eylem gerçekleþtirilirken, en büyük miting, baþkent Paris’te gerçekleþtirildi.
Gine’de 27 Þubat günü genel grev baþladý. Sendikalar, kamu sektöründe ücret zammý ve enflasyonun dizginlenmesi talepleriyle baþlattýklarý eylemi beþ gün boyunca sürdürmeyi planlýyorlar. Okullar, bankalar ve dükkanlarýn kapalý kaldýðý grev boyunca baþkent Conakry sokaklarýnda askerler devriye gezdi ve hükümet, güvenlik gerekçesiyle okullarý kapattý. Sendikacýlar, ortalama bir memurun ayda 34 dolar kazandýðýný, bir çuval pirincin fiyatýnýn ise 30 dolara yakýn olduðunu belirttiler. Batý Afrika ‘da eski bir Fransýz sömürgesi olan Gine’de geçen Kasým ayýnda düzenlenen grev sýrasýnda devlet üç kiþiyi öldürmüþtü. 28 Þubat günü de Muktangan kentinde sendikanýn çaðrýsýyla bir protesto eylemi düzenlendi. Sokaklara dökülen yüzlerce iþçi, geçen hafta 73 iþçinin ölümüyle sonuçlanan iþ kazalarýný protesto etti.
Dakka’da Ýþ Felaketine Öfke Bangladeþ’in baþkenti Dakka’da binlerce iþçi sokaklara dö-
18
63. Sayý / 15-29 Mart 2006
Fransýz Öðrencilerden Ýþgal Eylemleri Haftalardýr CPE yasa tasarýsýný protesto için aralýksýz eylem yapan öðrenciler, CPE’nin kabul edilmesi üzerine daha radikal eylemler yapmaya yöneldi. Fransýz öðrenciler, 10 Mart günü iþgal ve grev eylemleri yaptý. Fransa genelinde üniversitelerin 45’inde gün boyunca grev ve eylemler vardý. Akþam saatlerinde Paris’te CPE karþýtý öðrenciler ile jandarmalar arasýnda çatýþmalar yaþandý. Yaklaþýk 2.000 öðrenci, Saint-Michel ve Saint-Germain bulvarlarýnda eylem yaparak “Sorbonne’u özgürleþtirin!” sloganlarýyla Sorbonne Üniversitesine doðru yürüyüþe geçti. Eylemciler üniversitede grevde olan 200 öðrenciye destek vermeye gitti. Üniversite kapýlarýnýn kapatýlmasýna raðmen 600 öðrenci pencerelerden içeri girdi. Üniversite bahçesinde de barikat kuran öðrenciler, üniversitenin tüm alanlarýný iþgal etti. Fransýz Özel Polisi, ertesi sabah, saat 03.45’te Sorbonne Üniversitesine baskýn yaptý. Baskýn sýrasýnda 25 kiþi gözaltýna alýndý ve 31 polis yaralandý. Daha sonra üniversitenin yakýnýndaki Saint-Michel Bulvarý üzerinde 250 kadar öðrenci aðaç ve þantiye bariyerleri ile barikat kurdu. Paris Üniversite Öðrencileri Grev Koordisansyonu da 18 Mart’ta yapýlacak genel grev ve eylemlere güçlü katýlým çaðrýsý yaptý.
Kore’de Demiryollarý Ýþçileri’nin Grevine Yasaklama Devlet iþletmesinde olan Kore Demiryollarýnýn 16 binden fazla sendikalý iþçisi hükümetin “yasadýþý” ilan etmesine karþýn iþ býraktýlar. Grevle dayanýþma eylemlerinde polisle çatýþmalar yaþandý. Grevciler daha yüksek maaþ, daha iyi iþ koþullarý ve hak gasplarý yaratacak olan yeni bir kanun tasarýsýnýn geçirilmesinin kaldýrýlmasýný talep ettiler. Grevi yasadýþý ilan eden hükümetin giriþimiyle, polis sendika binalarýný bastý, sendikanýn bilgisayar ve dokümanlarýna el konuldu. 231 iþçi de tutuklandý. Kore Sendikalar Konfederasyonu’na baðlý iþçiler, yaþanan saldýrýlarý protesto etti. Seul’de Ulusal Kongre’nin dýþýnda eylem yapan KCTU üyesi iþçiler polisle çatýþtýlar. Hyundai Motor’un 62 bin iþçisi ve Kia Motor’un 38 bin iþçisi de 75 iþyerinden iþçilerin katýldýðý iþ býrakma ve dayanýþma yürüyüþleri gerçekleþtirdi.
Ekvador’da Petrol Ýþçilerine Karþý Olaðanüstü Hal Yýllýk bütçesinin yaklaþýk yarýsý petrol üretiminden oluþan Ekvador’da, hükümet tarafýndan iþletilen Retroecuador isimli petrol þirketinde iþçilerin ücretler ve çalýþma koþullarýný iyileþtirmek için baþlattýklarý grevde, petrol üretim tesislerinden birisini iþgal ettikleri ileri sürülüyor. Hükümetin þirket iþlemlerinin þeffaflýðýný artýrma dayatmasýyla ödemeleri durdurmasý üzerinde yaþanan gerginlikte, iþçilerle yapýlan müzakereler devam ederken, ormanlýk bölgelerde isyan patlak vermesi olasýlýðýna karþý ordu birlikleri yerleþtiriliyor. Ekvador’da petrol iþçilerinin ücretler ve çalýþma koþullarý ile ilgili olarak yürüttükleri grevde üç önemli petrol bölgesinde 15 gün önce ilan edilen olaðanüstü halden sonra ülkenin Napo, Orellana ve Sucumbios bölgeleri askeri denetim altýna alýnmýþtý. Ekvador’da hükümet, son haftalarda ikinci kez olaðanüstü hal ilan etti.
Ýzmirli Saðlýk Emekçileri Saðlýk Hakký Ýçin Yürüdü Saðlýk çalýþanlarý AKP Hükümeti’nin saðlýkta dönüþüm adý
altýnda yürüttüðü politikalara karþý yürümeye devam ediyor. Ýzmir Tabip Odasý, SES, Pratisyen Hekimler Derneði ve Türk Hemþireler Derneði üyesi yaklaþýk bin kiþi, 8 Mart günü yoðun yaðmura raðmen Konak Pier önünde toplanarak yürüyüþe geçti. “Aile Hekimliði Ticarethanesine Hayýr” pankartý ile Ýzmir Ýl Saðlýk Müdürlüðü önüne yürüyen saðlýk çalýþanlarý sýk sýk “Saðlýkta Ticaret Ölüm Demektir”, “Ocaklar Sönmesin, Çocuklar Ölmesin” Ve “AKP Saðlýða Zararlýdýr” sloganlarýný attýlar. Burada açýklama yapan Ýzmir Tabip Odasý Baþkaný, saðlýk hakkýnýn gaspýný önlemek için mücadele ettiklerini söyledi ve Saðlýkta Dönüþüm Programý’nýn saðlýksýz olduðunu belirterek, “Saðlýk ocaklarýnýn kapatýlmasýna, saðlýk hizmetinin alýnýp-satýlan bir mala dönüþmesine, hekim emeðinin deðersizleþtirilmesine ve hekimlere yapýlan hakaretlere karþý buradayýz” dedi.
Eskiþehir’de Ortak Eylem Eskiþehir ve Bilecik Tabip Odasý, SES, Türk Saðlýk-Sen ve Týp Öðrencileri Kurulu 5 Mart günü yaptýklarý bir eylemle “GSS’ye hayýr” dediler. “Sahte Yasalar Geri Çekilsin”, “Parasýz Eðitim Parasýz Saðlýk” sloganlarýnýn atýldýðý eylemde, “Örgütlü Emek, Saðlýklý Toplum”, “Aile Hekimliði Fos Çýktý”, “AKP Hekim Ýthal Ediyor” yazýlý dövizler taþýndý. Türk Tabipler Birliði 2. Baþkaný, Saðlýkta Dönüþüm Projesi ve onun bileþenleri olan aile hekimliði ve Genel Saðlýk Sigortasý uygulamalarý ile saðlýðýn tümüyle özelleþtirilmek istendiðini söyledi. SES de yaptýðý konuþmada, GSS ve aile hekimliðinin bir aldatmaca olduðunu belirterek “En temel saðlýk hizmetlerinin bile sadece parasý olana verilmesinin, herkesin parasý kadar saðlýk hizmeti almasýnýn bir diðer adýdýr” diye konuþtu.
Yol Ýþçileri de GSS’ye Karþý Ýþ Býraktý Karayollarý 1. Bölge Müdürlüðü’nde çalýþan 350 iþçi, Sosyal Sigortalar ve Genel Saðlýk Sigortasý’na (SSGSS) karþý 6 Mart günü, yarým gün iþ býraktý. Yol-Ýþ Ýstanbul 1 No’lu Þube’nin çaðrýsýyla iþbýrakan iþçiler, sabah 07.30’de yemekhanede toplandýlar. Burada Ýstanbul Tabip Odasý Basýn Sözcüsü’nün de katýldýðý bir toplantý yapan iþçiler, yasa tasarýsý ve buna karþý yapýlmasý gerekenleri tartýþtýlar. Ýþsizliðin arttýðý, esnek çalýþmanýn yaygýnlaþtýðý ve kayýt dýþý çalýþmanýn olduðu bir ortamda iþçilerin zaten emekli olamadýðýný vurgulayan iþçiler, bu tasarýya karþý Ýstanbul iþçisinin yapacaklarýnýn tüm Türkiye’yi harekete geçireceðini vurguladýlar.
63. Sayý / 15-29 Mart 2006
19
TÜMTÝS (Türkiye Motorlu Taþýt Ýþçileri Sendikasý) Gaziantep Þube Baþkaný Kenan Öztürk ile yaptýðýmýz röportajý sizlerle paylaþmak istiyoruz.. Y.E.Mücadele Birliði: Merhaba. Öncelikle bize sendikanýn kuruluþundan kýsaca bahseder misiniz? Baþkan Kenan Öztürk: Ben þubenin kurucu baþkanýyým. Antep’te TÜMTÝS 1997’de kuruldu genel olarak ise kuruluþ tarihi 1949’lara dayanýr. Y.E.Mücadele Birliði: Son günlerde Antep sokaklarýný hareketlendiren birileri var. Belediye otobüsü þoförleri her köþe baþýnda bizleri özelleþtirmelerle ilgili bilgilendiren bildiriler daðýtýyorlar. Yeþilsu ve Balýklý parkýnda standlar açýp imza topluyorlar. Belediye otobüslerinin özelleþmesiyle ilgili son durumu sizden öðrenebilir miyiz? Baþkan Kenan Öztürk: Yeni seçilen Belediye, seçimlerden hemen 6 ay sonra otobüsler zarar ediyor diyerek özelleþtirmeyi gündeme getirdi. Kýsacasý nabýzlarý yokladý. Ancak bizim verdiðimiz kararlý mücadele buna engel olmuþtu. Bu söylemin önünü almýþtýk. Hatta G.antep belediye baþkaný otobüslerdeki hizmet kalitesini yükselteceðini, otobüs sayýsýný artýracaðýný ve özelleþtirme olmayacaðýný söylemiþti. Fakat geçtiðimiz günlerde yine karar deðiþtirmiþ olacaklar ki 20 gün önce belediye meclisinden þu karar çýktý: belediye otobüslerinin 10 yýllýðýna kiraya verilmesi. Biz sendika olarak biliyoruz ki kiraya verilmesiyle, satýþý yani özelleþmesi arasýnda nitelik olarak hiçbir fark yoktur. Toplu taþýmacýlýk belediyelerin temel görevleri arasýndadýr. Dolayýsýyla belediyelerin tüccar mantýðýyla ticaret yapar gibi düþünmemeleri gerekir. Biz de bu bilinçle Antep halkýnýn bu konudaki duyarlýlýðýný saðlamaya çalýþtýk. Çünkü bu sadece 250 iþçinin sorunu deðildi. Bu özelleþtirmenin faturasýný tüm Antep ödeyecek. Hükümetin diðer özelleþtirmelerde olduðu gibi bu konuda da bundan halk zarar görmeyecek þeklindeki propagandasýný boþa çýkarmak için çeþitli eylemler baþlattýk. Y.E.Mücadele Birliði: Biz de tam bu noktada þu soruyu soracaktýk. Bu konuyla ilgili sendika olarak sizler neler yaptýnýz? Önümüzdeki süreçte neler yapacaksýnýz?
leþtirme denince sadece Antep’i düþünmek doðru deðil. Tüm bu satýþlara karþý tek bir sendikanýn lokal olarak konuya dair fazla bir þey yapamayacaðý ortada. Tüm sendikalarýn ortak çalýþmasý gerekli. Halk bu konuya duyarlý olmuyor demek doðru deðil. Doðru anlatýnca ve ýsrarcý bir çalýþma yürütünce herkes sahipleniyor. Yani sorun öncülük etme sorunu. Varolan saldýrýlara karþý sýnýfa önderlik etmek gerekir. Sýnýfa yönelik saldýrýlara karþý duramayacak olanlar suçu sýnýfýn üzerine atmaya çalýþýyor, “bunlar anlamýyor, bu halk anlamaz veya bu tabanla bu kadar yapýlýr” diyorlar. Tüm bunlar bahane; çalýþýnca oluyor. Tabana güven vermek hantal çalýþma temposundan kurtulmak ön açýcý olmak lazým. Halka güvensizliðin temeli kendilerine güvensizliktir. Y.E.Mücadele Birliði: Ýþçi komiteleri ve komiteli çalýþma konusunda ne düþünüyorsunuz? Baþkan Kenan Öztürk: Ýþçilerin çeþitli konularda komiteler kurmasýný çok olumlu buluyorum. Tek baþýna sendikalar yeterli olmayabilir. Güncel saldýrýlara karþý iþyerlerindeki iþçilerde zaman zaman komiteler kuruyorlar. Ama bizim kendi iþkolumuz dýþýnda özel bir komite çalýþmamýz yok. Fakat iþçilerin kendilerinin iþyerlerinde fabrikalarda komiteli çalýþmasý bizler içinde olumlu olur. Y.E.Mücadele Birliði: Türkiye’nin içinde bulunduðu süreç ile özelleþtirmeler arasýnda nasýl bir bað kuruyorsunuz? Baþkan Kenan Öztürk: Þunu söylemek gerekir ki hiçbir þekilde iktidardakilerin propaganda ettiði gibi toz pembe bir tablo mevcut deðildir. Yani “demokratikleþiyoruz”, “Avrupa Birliði’ne giriyoruz” vb sözler inandýrýcýlýðýný yitiriyor; bu söylemler boþ. Özgürlüklerin geliþmesi emekçilerin ortak mücadelesinden geçiyor. Siyasi iktidarýn çizdiði tablodan deðil. Bu tamamen aldatmaca. Çünkü her geçen gün özelleþtirmeler sürüyor. Antidemokratik uygulamalar artarak sürüyor. Sýnýfa yönelik saldýrýlar þiddetleniyor. Buna karþý tek çözüm sýnýfýn örgütlü bir güç olmasýndan geçiyor. Y.E.Mücadele Birliði: Bizimle yaptýðýnýz röportaj için size teþekkür ederiz. Çalýþmalarýnýzda baþarýlar dileriz. Baþkan Kenan Öztürk: Ben teþekkür ederim.r
“ÇALIÞILINCA ÖN AÇILINCA BÝLÝNÇ VERÝLÝNCE HERÞEY OLUYOR”
20
Baþkan Kenan Öztürk: Bizim için ilk aþama bu konuya halkýn sahip çýkmasýydý. Bunun için öncelikle onlarý bilgilendirmek gerekiyordu. 40 bin el ilanýný daðýtmakla baþladýk iþe. Sonra iki ayrý kitlesel basýn açýklamasý yaptýk. 15 bin bildiri daðýttýk. Son 15 gündür Þehrin 2 ayrý merkezinde standlar açarak imza kampanyasý yaptýk. Antep halký bu konuya oldukça duyarlý yaklaþtý ve 85 bin imza toplandý. Ayrýca mahalle muhtarlarýna yönelik bir çalýþma yürüttük. 100’ü aþkýn muhtar imza ve kaþeleriyle özelleþtirmeye karþý olduklarýný bildiren bir tutum aldýlar. Bu çalýþmalarýmýzda kýsmi olarak baþarýlý olduk. Yani Antep halkýna özelleþtirmenin faturasýný sadece çalýþanlarýn deðil kendilerinin de ödeyeceðini anlamýþ oldular. Ýlk çalýþmalar baþladýðýnda bize “þoförler daðýnýk olur; disiplinsizdirler örgütlü davranmazlar, beceremezsiniz” diyen çok oldu. Hatta bu tabanla fazla bir þey yapamazsýnýz dediler ama giriþtik ve gördük ki çalýþýnca, ön açýlýnca, bilinç verilince her þey oluyor. Önümüzdeki süreçte ise Antep Emek Platformunu toplantýya çaðýrdýk. Emek Platformu ile birlikte yeni bir eylem takvimi çýkaracaðýz. Bundan sonra da eylemlerimiz bu karar geri çekilinceye kadar sürecek. Bu konuda demokratik ve meþru haklarýmýzý sonuna kadar kullanacaðýz. Y.E.Mücadele Birliði: Bugüne kadar TÜMTÝS olarak sizleri iþçilerin ve emekçilerin eylemlerinde gördük. Her kesime duyarlý davranýyorsunuz. Peki sizin bu son çalýþmalarýnýza, eylemlerinize yeterince destek geliyor mu? Baþkan Kenan Öztürk: Tüm sendikalar, meslek odalarý duyarlý davrandý. Birçoðu sendikamýzý ziyarette bulundu. Kýsacasý çalýþýnca destek geliyor. Ancak en önemlisi baþta da söylediðim gibi halkýn desteðiydi ki o da oldukça olumlu sonuçlar verdi. Y.E.Mücadele Birliði: Verilen sendikal mücadelenin, özelleþtirmelere karþý yapýlan eylemlerin kalýcý sonuçlar vereceðini düþünüyor musuz? Baþkan Kenan Öztürk: Tabi özel63. Sayý / 15-29 Mart 2006
GAZÝ DEVRÝMÝN PROVASIDIR... 12 Mart etkinlik programlarý çerçevesinde, Gazi Cemevi’nde 10 Mart Cuma günü akþam 19.00’da “Gazi Olaylarý ve Sonuçlarý” konulu panel düzenlendi. Panele konuþmacý olarak Mücadele Birliði’nden Vefa Serdar, ESP’den Hacý Orman, BDSP’den Ali Tok, DHP’den Hakan Küçükbingöl, Partizan’dan Ahmet Bakýr katýldý. Gazi Ayaklanmasý sýrasýnda ölümsüzleþen Zeynep Poyraz’ýn annesi de bir konuþma yaptý. Panel Gazi Ayaklanmasý sýrasýnda ölümsüzleþenler anýsýna bir dakikalýk saygý duruþuyla baþladý. Saygý duruþunun hemen ardýndan 12 Mart 1995 yýlýnda gerçekleþen Gazi Ayaklanmasý ile ilgili olarak, o günlerde burjuva televizyon kanallarýnda gösterilen haber görüntüleri izletildi. Daha sonra ise Gazi Ayaklanmasý sýrasýnda ölümsüzleþen Zeynep Poyraz’ýn annesi Menekþe Poyraz duygulu bir konuþma yaptý. Poyraz, 12 Mart’ta çok zor günler yaþadýðýný belirterek, “Sizden isteðim, birlik beraberlik içinde olun. Düþmaný o zaman yeneriz. Bizler kötü þeyler yaþadýk. Mahkemeye gidiþimizi engellemek için arabalarýmýz parçalandý, bizi denize dökmek istediler. Bizim mahkemelere katýlmamamýz için ellerinden gelen her þeyi yaptýlar. ...Sizden isteðim, birlik olun. Yoksa çok anneler aðlar. Sizleri polislerin ellerinde görüyorum sizlere vuruyorlar, saldýrýyorlar çok üzülüyorum. Hepsi benim çocuklarým. Avcýlar dolaþýyor peþinizde siz kendinizi koruyun analar aðlamasýn. Ben aðladým artýk baþka ana aðlamasýn. Artýk birleþin birlikte olun. Tüm devrimciler birleþsin o zaman biz düþmaný yeneriz” dedi. Salonda Menekþe ananýn konuþmasýnýn ardýndan çok duygulu anlar yaþandý. Katillere olan kin ve nefret, alkýþlarla gösteriliyordu. Anadan sonra Partizan’dan Ahmet Bakýr konuþma yaptý. Bakýr yaptýðý konuþmada, Gazi halkýnýn hedefi çok açýk ve net bir þekilde koyduðunu, Türkiye’deki çatýþmalar emek sermaye çeliþkisine dayandýðýný belirterek, “Gazi bizim için bir kar topuydu. Gittikçe büyüyen bir kar topu” ifadesini kullandý. ESP’den Hacý Orman ise “Gazi, üç gün boyunca sýkýyönetime raðmen, devlet saldýrýsýna raðmen onlarý paçavraya çevirmiþti. Devrimciler az diyorlar. Bizim için, ‘az’ dedikleri zaman bile zindanlarda onbinlerceydik. Bugün meclisine, kaymakamýna vs. bakýnca sadece bir devlet görmüyoruz, panzere, silaha raðmen korkusuzca yürüyen halk görüyoruz” dedi. Ardýndan konuþma yapan DHP’den Hakan Küçükbingöl devletin saldýrýsýnýn sürdüðünü belirterek, devletin 1995 yýlýnda yapama-
GAZÝ’DE SOKAK DÝNLETÝSÝ
dýðýný, bugün Gazi’ye uyuþturucuyu, fuhuþu sokarak yapmaya çalýþtýðýný söyledi. Küçükbingöl, yapýlmasý gerekenlerin “kitlelere gitmek” ve yine “kitlelere gitmek” olduðunun altýný çizdi. Daha sonra Mücadele Birliði’nden Vefa Serdar konuþmasýna “Türkiye’de devrim olur mu?” sorusunu soranlara Gazi’ye bakmasýný söyleyerek baþladý. Serdar Gazi Ayaklanmasý’ndan çýkarýlacak çok önemli derslerin olduðuna vurgu yaparak: “Evet Gazi’nin baþlangýcýnda bir provokasyon söz konusudur. Devlet iç savaþý týrmandýrarak halký sindirmek istiyordu. Ama provokasyon tam ters bir sonuç verdi. Halkta büyük bir öfke biriktirmiþti. Ve bu öfke doðru hedefi buldu ve daha ilk andan itibaren doðru hedefe yöneldi” dedi. Serdar konuþmasýný þöyle sürdürdü; “Gazi bir ayaklanmadýr gerçek anlamda bir devrim provasýdýr. ...Bugün halk bu sistemden memnun deðil.. Etrafýmýzda geliþen ve güçlenen bir devrim var. Bu devrime neden olan þey Türkiye tekelci kapitalizmin içerisinde bulunduðu ekonomik ve siyasi krizdir. Bu krizi çözmeleri ve aþmalarý mümkün deðil. Bugün o söylenen sözlerin hepsi yalan, bir kalemde geçin bunlarý. Zaten halk bunu kendi deneyimlerinden çok çok iyi bir þekilde biliyor. Yani halk ekonominin iyi gitmediðini, enflasyonun düþmediðini bugün sofrasýnda her gün azalan ekmekten biliyor. Sadece Türkiye deðil, dünyanýn her tarafýnda böyle. Dünya þu an bir ayaklanmalar yüzyýlýyla karþý karþýya. Her yerde ayaklanmalar patlak veriyor, Fransa’da ayaklanmalar patlýyor, baþka yerlerde ayaklanmalar patlýyor, Türkiye’de ayaklanmalar patlýyor, bir kitabevinin bombalanmasýndan sonra Kürdistan’da ayaklanmalar patlýyor. Ýnsanlarýn bir anda ayaklanmasý için bir genel bahane gerekiyor. Bu bahane Þýrnak’ta kitabevinin bombalanmasý oldu. Gazi’de ise kahvehanenin taranmasý olmuþtu.” Karþý-devrim güçlerinin olduðu gibi devrimci güçlerin de birleþmesi gerektiðinin altýný çizen Serdar; “Gazi Ayaklanmasý devrimci güçlerin hazýrlýksýzlýðýný da gösterdi. Halk Gazi Ayaklanmasýnda þunu söylüyordu: ‘bizim silahýmýz olsaydý onlar görürdü.’ Genel silahlanma bu ayaklanmadan çýkarýlmasý gereken en önemli bir sonuçtur. Ýkincisi de devrim güçleri arasýndaki cephesel birliðinin güçsüzlüðünü gerekliliði.. ...Devrimciler devrim cephesinde bir araya gelmeliler. Elbette aramýzda farklýlýklar var ama devrimci cephe kurulabilir. Bugün iktidarý alma konusunda hem fikir olan devrimci yapýlar, ortak bir devrim programý oluþturulabilir. Biz devrimciler olarak bu önemli sonucu çýkarmalýyýz ve hedef iktidar olmalý. Biz bir araya gelir, bir devrimci cephe kurar ve çýkan ayaklanmayý yayarsak iktidarý alabiliriz. Bu sanýldýðý kadar uzak deðil.” diyerek konuþmasýný sonlandýrdý. Son olarak konuþma yapan BDSP’den Ali Tok ise, “Türkiye bir devrim topraðýdýr. Gazi ise bunun altýný çizdi” dedi. Hemen sonra yarým saatlik soru cevap bölümü yapýldý. Soru cevap bölümünden sonra program sonlandýrýldý.r
2 Mart etkinlik programý çerçevesinde Gazi Ma-
1
hallesi’nde 11 Mart Cumartesi günü saat 18:00’da
sokak dinletisi yapýldý. Yapýlan sokak dinletisinde Grup Vardiya, Tohum Kültür Merkezi Müzik Grubu, Grup Yel ve Ýþçi Kültür Evleri Þiir Topluluðu sahne aldý. Sokak dinletisi saat 17:00’da heykel parkta yapýlacaktý fakat kötü hava koþullarý nedeniyle bir saat gecikmeli olarak okul caddesi üzerinde yapýldý. Sýk sýk “Yaþasýn Devrimci Dayanýþma” sloganlarý atýldý. Katýlýmýn yoðun olduðu dinletide söylenen halay parçalarýyla hep birlikte halay çekilirken marþlar da hep bir aðýzdan söylendi. Havanýn soðuk olmasýna raðmen yoðun katýlýmlý geçen müzik dinletisi atýlan sloganlarla sonlandýrýldý.
63. Sayý / 15-29 Mart 2006
21
DEVRÝMÝ ÖRGÜTLEMEK “T
eori ancak kitlelerle buluþtuðunda maddi bir güç halini alýr”. Marx’ýn yaptýðý bu belirleme, bugün Türkiye ve Kürdistan’da devrim mücadelesi veren her siyasi yapý için temel önemdedir. Bugün en geniþ yýðýnlarý örgütlemeden devrime önderlik etmek mümkün deðildir. Doðru ideoloji ve politikalara sahip olmak, devrime önderlik etmek için yeterli deðildir. Bunun yaný sýra bu doðru ideoloji ve politikalarýn kitlelere götürülmesi, geniþ iþçi ve emekçi yýðýnlarýn bu ideoloji ve politikalar doðrultusunda harekete geçirilmesi gerekiyor. Bu, günümüzün en acil ve ertelenemez görevidir. Devrime önderlik iddiasýnda olan her yapý, buna uygun bir örgütlenme seferberliði içinde olmalýdýr. Türkiye ve Kürdistan’da iç savaþýn giderek þiddetleneceði bir aþamadan geçiyoruz. Kitleler, yýðýnlar halinde ayaða kalkarken, en geniþ yýðýnlarý nasýl etkileyeceðimiz ve yönlendireceðimiz sorusu hepimizin kafasýný meþgul ediyor. Bir ayaklanma anýnda kitlelerin gerisinde kalmak, ayaklanmaya hazýrlýksýz yakalanmak bir siyasi yapýnýn ölümüdür. Ve eðer bu siyasi yapý ayaklanmayý ileri taþýyabilecek, kitlelere siyasi iktidarý almak için dövüþmeleri gerektiðini söyleyebilecek tek siyasi yapý ise, bu ayný zamanda ayaklanmanýn zaferle sonuçlanmasýnýn zorlaþmasý anlamýna gelecektir. Bugün Leninistler sürekli þu devrimci soruyu kendilerine sormak zorundadýrlar: “En geniþ kitleleri yönetebilecek durumda mýyýz? Büyük ayaklanmalara hazýr mýyýz?” Bu noktada iddialý olmak, kendi gücümüze güvenmek önemlidir; ama iddialarýmýzýn gerçekliðe dönüþmesi için çalýþmak daha da önemlidir. Aksi taktirde iddialar hep iddia olarak kalýrlar. “Teorinin maddi güce dönüþmesi” için ne yapmalýyýz? Etrafýmýzda kapitalizmle sorunlarý olan, kapitalist sistem tarafýndan ezilmiþ, horlanmýþ, yaþamýn dýþýna itilmiþ herkesi örgütlemeliyiz. Sadece “en ileri” olanlarý deðil; çevremizde olabilecek, bize çeþitli düzeyde yardýmcý olabilecek herkesi örgütlemeliyiz. Ýnsanlarýn örgütlenmek için bizim yanýmýza gelmesini beklemeden, biz onlara giderek, en somut ve en yakýcý sorunlarýmýzdan baþlayarak insanlarý örgütlemeliyiz. Yanlarýna gittiðimiz insanlarýn yaþamlarýna nüfuz etmeli, onlardan biri olduðumuzu, asla bir eðitici edasýna kapýlmadan göstermeli, onlarýn önüne yapýlacak pratik iþler koymalýyýz. Bu çok küçük bir þey de olsa, mutlaka onlarýn kendilerini bizden hissetmelerine yarayacaðýný unutmamalýyýz. Bu konuda en iyi örnek, “Bitmeyen Kavga” romanýnda anlatýlan bir olaydýr. Bulunduklarý yerde bir iþçi kadýnýn doðum sancýlarý tuttuðunda herkes ne yapacaðýnýn þaþkýnlýðýný yaþarken, orada bulanan bir örgütleyici hemen iþe koyulmuþ, doðuma yardýmcý olmak için insanlara somut görevler vermiþ ve ayrýntý gibi görünen bir þeyi daha yapmýþtýr. Herkesin gömleðinden bir parça yýrtarak doðumda kullanýlmak üzere kendisine verilmesini istemiþtir. Ýnsanlar bunu yaptýðýnda sahiplenme duygularý en üst boyuta çýkmýþtýr. Bazen sadece küçük bir paketi taþýmak bile, sahiplenmek için yeterli olacaktýr. Ýnsanlar bir iþ yapmanýn, bir iþin parçasý olmanýn, bir kolektif çalýþmanýn içinde olmanýn sevincini yaþayacak ve daha fazlasýný yapmak için gönüllü olacaklardýr.
22
Potansiyeli Harekete Geçirmek Çevremizde çok geniþ bir potansiyel olduðunu ve asýl sorunun bu potansiyeli harekete geçirmek olduðunu görmemiz gerekiyor. Hepimiz bir an için þöyle bir duralým ve yakýn-uzak tüm iliþkilerimizi gözden geçirelim. Akrabalarýmýzý, dostlarýmýzý, arkadaþlarýmýzý, þöyle bir tanýþýp ayrýldýklarýmýzý, sadece selamlaþtýklarýmýzý... Ne kadar çoklar deðil mi? Peki bunlardan devrim için ne düzeyde yararlanýyoruz. “Yararlanmak” deyimi belki hoþ deðil. Bu insanlarý devrim için ne kadar harekete geçirebiliyoruz. Onlardan yapabilecekleri þeyleri, küçük de olsa, istiyor muyuz? Herþeyden önce bu insanlarý görmek, onlarla ilgilenmek için gerekli zamaný ayýrýyor, gerekli enerjiyi harcýyor muyuz? Yoksa sadece iþimiz düþtüðünde ya da eylemlere çaðýrmak için mi gidiyoruz o insanlarýn yanýna? Yoksa etrafýmýzdaki insanlarý, “armudun sapý var, üzümün çöpü var” diyerek ayrýþtýrýyor ve ileri görmediðimiz için bir kenara mý atýyoruz? Yoksa çevremizde tutmayý biliyor muyuz? Peki ya kendi yoldaþlarýmýz? Onlara yeterince zaman ayýrabiliyor, her yönden geliþmeleri için yeterince çaba harcýyor muyuz? Onlarýn sorunlarýna ortak oluyor, sevinçlerini ve sýkýntýlarýný paylaþabiliyor muyuz? Yoksa herkes sorunlarýný kendi içinde hallediyor ya da kimsenin zamanýný çalmamak için üzerini mi örtüyor? Bunlarýn üzerinde düþünmeliyiz; çünkü örgütleme çalýþmasýna giriþmeden önce örgütleyenleri örgütlememiz gerektiði üzerinde daha önce durmuþtuk. Heryere birden yetiþmemiz mümkün deðil. Genç yoldaþlara inisiyatif ve yetki verilmeli. Ýnisiyatiflerini ve yetkilerini nasýl kullandýklarý denetlenmeli; bunlarý kullanmayanlar eleþtirilmeli. Ýnsanlara inisiyatif verme konusunda “aþýrý ihtiyatlýlýk” giderek hantanlýðý, her iþi belli baþlý birkaç kiþinin yapmasýný doðurur, ki bu kesinlikle yanlýþtýr ve varsa hemen terkedilmesi gereken bir özelliktir. Ýþleri yapmak ve yönetmek, daha geniþ bir kesimin inisiyatifinde olmalý, inisiyatif sahibi yoldaþlar kendilerine güvenle kitlelerin arasýna gitmeli, onlara güven vermeli ve örgütlemelidirler. Bu konuda hata yapmaktan korkmamak gerekiyor. Özellikle genç yoldaþlar hata yapa yapa öðreneceklerdir. Hata yapmaktan korkarak bir þey yapamayanlar, yaratýcý olamazlar. Kitlelere gitmek ve insan örgütlemek konusunda yoldaþlar arasýnda sosyalist yarýþma olmalýdýr. Herkes üzerine daha fazla yetki ve sorumluluk almak için yarýþmalý ve “baþarýsýzlýk”ý asla kabul etmemelidir. Herkesin kafasýnda her an “nereye gidebilirim, kimi örgütleyebilirim?” sorusu olmalýdýr. Kolektifin örgütlenmesi ve bir güç örgütü haline gelmesinin devrimin örgütlenmesi anlamýna geleceði iyi anlaþýlmalýdýr. Þundan emin olabiliriz: izlenen yol doðru. Zaman zaman pratik içinde koþarken katettiðimiz yolun farkýnda olmayabiliyoruz. Baþarýlarýmýzý görmeye biliyoruz. Ya da bazen yaptýðýmýz bir çalýþmadan çarçabuk sonuç almak istiyoruz, ama alamadýðýmýzda hüsrana uðruyoruz. Bunlar doðru deðil. Hiçbir çalýþmanýn boþa gitmediðini ve gitmeyeceðini bilerek çalýþmalýyýz. Bazen çalýþmalarýn ürünleri geç alýnýr, bu bizi hayal kýrýklýðýna uðratmamalý. Biz yýlmadan, yorulmadan devrim için çalýþmayý sürdürmeliyiz. Bire bir insan örgütlemeye daha fazla zaman ve insan ayýrmalýyýz. Geliþmeler çok hýzlý olaylarýn gerisinde kalmamak için gerekli tarihsel esnekliði ve inisiyatifi göstermeliyiz. Ýnisiyatif ne kadar çok insana daðýtýlýrsa geliþmelerin hýzýna o kadar hýzlý ayak uydurulur. Örgütlenmede aðýrlýðý iþçi sýnýfýna ve özellikle de genç iþçilere vermeliyiz. Onlarýn içinde öne çýkanlarý hýzla tespit edip, hýzla örgütlemeye giriþmeli; kapýlarýný inatla aþýndýrmalý, inatçý, komünist bir çalýþmayý sürdürmeliyiz. Ýyi anlattýðýmýzda devrimin kapsayýcýlýðýný ve derinliðini kavrayamayacak tek bir insan yoktur. Kitlelere gidelim, onlarla düzeyli iliþkiler kuralým, herkesi yeteneklerine ve yapabileceklerine göre örgütleyelim.r
63. Sayý / 15-29 Mart 2006