s075

Page 1



Yeni Evrede

Baþyazý

Mücadele Birliði

EN ÇETÝN ÞARTLARDA YOL ALMAK D

evrimci bir sýnýf, toplumsal iliþkileri deðiþtirmeye giriþtiðinde, þartlarýn lehte olmasýný bekleyemez. Eðer koþullarýn lehte olmasýný beklemiþ olsaydý, tarih baþka biçimde geliþirdi. Devrimci sýnýf genel olarak, þartlar lehte olmadan harekete geçmek zorunda kalmýþtýr. Lehte olan þartlarý beklememiþ, verili durumdan yola çýkmýþtýr. Eyleme geçmek için uygun an’ý beklemek yerine devrimci bir sýnýf olarak her þart altýnda mücadelesini sürdürmüþtür. Koþullar tamamen olgunlaþmadan harekete geçmek zorunda olan devrimci sýnýf için her þeyin çok zor olacaðý daha en baþtan bellidir. Ama en çetin þartlarda mücadele veren ve en eþitsiz koþullarda eylem yapmak durumunda kalan devrimci bir sýnýf, böylesine güç bir süreçten geçtiði için, baþarýya ulaþma yolunda etkin ve yetkin bir güç haline gelir. Þartlarýn lehte olmamasý, demek deðildir ki, toplumun önüne koyduðu amacýn, koþullarý da yoktur. Nüve halinde de olsa, çözümün maddi koþullarý oluþmadan, toplum harekete geçmez. Bu þartlar, harekete geçmenin zeminidir. Toplum, bu zeminler az-çok doðmuþsa eyleme geçer. Bu temel üzerinde, uzlaþmaz sýnýf çeliþki ve karþýtlýklarýna ve sýnýf çatýþmasýna baðlý olarak bir dizi deðiþiklik ve geliþme yaþanýr. Ama bu deðiþim ve geliþim her zaman lehte sonuçlar vermeyebilir. Örneðin devrimci bir sýnýf olarak proletaryanýn baþarýya ulaþmasý için genel olarak dünyada objektif koþullar uygun olmayabilir. Fakat Paris Komünü’nde olduðu gibi ayaklanmak kaçýnýlmaz hale gelebilir. Bu durumda tarihin ne getireceði hesap edilmeden giriþilir ve görülür. Proletarya devrimci bir sýnýftýr; devrimci bir sýnýf olarak hareket etmek zorundadýr. Týpký Almanya’daki Spartakist Ayaklanmasý gibi. Ya da Ekim Devrimi öncesi, “iktidarý ele geçirirsek bu þartlarda tarihin karþýmýza ne çýkaracaðýný bilmiyoruz” diyenlere Lenin’in proletaryanýn devrimci giriþkenliðine vurgu yapmasý gibi. Ekim Devrimi’nin kendisi, böyle düþünenlere gereken pratik yanýtý vermiþtir.

Avrupa’nýn genel koþullarý proletaryanýn lehine olmadýðý halde Marx, ayaklanan Paris iþçilerinin bu giriþimine övgüde bulunur. Gerçekten Parisliler alkýþlanacak bir tarihsel inisiyatif gösterirler. Lenin, Almanya’nýn koþullarý o sýra, bir devrimci ayaklanma için olgun olmadýðý ve ayaklanmanýn yenilgisi kesin olduðu halde, ayaklanma kaçýnýlmaz olduðu için Karl Liebknecht’in ayaklanma çaðrýsýný cesaretli bulur. Fakat, sadece lehte þartlar olduðu zaman, harekete geçmeye hazýr olan oportünistler, Marx’ýn ve Lenin’in bu tavrýný hiçbir zaman anlayamazlar. Onlara göre Marx ve Lenin birer Blankisttir. Tarih, harekete geçmeyi kaçýnýlmaz kýlmasýna raðmen, oportünistlerden sýk sýk duyarýz: Þartlar uygun deðil. Ya da kendilerinin hazýr olmadýðýný söylerler. Bu mazeretçilik yalnýz bir ülke ile sýnýrlý deðil, oportünizmin genel bir karakteri. Fidel Küba’da harekete geçtiði zaman, oportünist hareket, “öznel þartlar” “nesnel þartlar” tartýþmasý yapýyordu. Dünya proletaryasý ve mücadeleci halklar ise, devrimci giriþimlerinden dolayý Fidel ve Che’nin yaptýklarýný kutluyordu. Devimci güçler her yerde var olan koþullarý deðiþtirmek için yola çýkarlar. Proletaryanýn sýnýf savaþýmýnýn üzerinde yükseldiði maddi koþullar, dýþýmýzdaki koþullardýr. Ve her ülkenin maddi koþullarý, ekonomik geliþme derecesi, tarihi nedenlerle birbirinden farklýdýr. Proletaryanýn kendisi ve mücadelesi, içinde bulunduðu ülkenin somut koþullarýnda geliþir. Bir ülkenin ekonomik durumu ne kadar geliþkinse, o ülkenin burjuvazisi ve proletaryasý da o kadar geliþkin olur. Burjuvaziyi de proletaryayý da geliþtiren þartlar, ayný þartlardýr. Maddi þartlarýn geliþme düzeyi, proletaryanýn toplumsal devrim mücadelesini her bakýmdan etkiler. Çünkü proletaryanýn çözeceði görevler, maddi-ekonomik koþullarýn durumuna baðlýdýr. Devrimin geliþmiþ kapitalist ülkelerde deðil de, görece daha az geliþmiþ kapitalist ülkelerde olmasý, daha en baþta proletaryanýn karþýsýna çeþitli güçlükler çýkartýr. Buradaki þartlarda ne burjuvazi geliþmiþtir, ne de proletarya. Ücretli emekçiler nüfusun çoðunluðunun oluþturmaz. Kent ve kýr küçük burjuvalarýnýn belli bir aðýrlýðý vardýr. Proletarya devrimi yapabilmek için, küçük burjuvaziyi ve köylülüðü yanýna çekmek için yoðun bir çaba göstermek durumunda. Aslýnda kapitalist sistemin kendisi her gün, her saat bu sýnýflar için sayýsýz “ikna edici” faktör biriktiriyor. Bu “ikna ediciler”in baþýnda, kapitalizmin, onlarýn ekonomik-toplumsal yaþamýnda yarattýðý yýkým geliyor. Kapitalizmin yýkýmý, onlarý, yaklaþan toplumsal devrime iter. Tüm bu geliþmelere raðmen yaþam ilkesi “özel mülkiyet” olan bu güçleri yanýna çekmek proletarya için çok kolay deðildir. Proletaryanýn nüfusun çoðunluðunu oluþturmadýðý yerlerde büyük zorluklar, iktidara gelmeden önce baþlar, iktidara

75. Sayý / 30 Aðustos-13 Eylül 2006

3


Yeni Evrede

Baþyazý

Mücadele Birliði

geldikten sonra da devam eder; devam etmek, iktidara gelmekten daha zordur. Rusya proletaryasý, Ekim Devrimi’nde bu zorluklarýn tümünü yaþadý. Tarihsel geliþme nedeniyle devrim bir dizi geliþmiþ kapitalist ülkede (Avrupa’da) deðil, geri ekonomik yapýya sahip bir ülkede (Rusya’da) gerçekleþti. Beklenen Avrupa devrimi de yardýma gelemedi. Devrimci Rus proletaryasý iktidarý ele geçirmek zorunda kaldý. Dünya devrimi o sýrada gerçekleþmiyorsa, kendisi iktidarý ele geçirerek, dünya devrimini hýzlandýrabilirdi. Ama bu görevi üstlenmenin zorluklarý da kaçýnýlmazdý. Avrupa’da devrim gerçekleþmeyince; içeride köylülüðe dayanmak zorunda kalýndý. Proletarya nüfusun çoðunluðunu oluþturmadýðý için, proletarya diktatörlüðünü kurmak ve sürdürmekle karþýlaþtýðý zorluklarý yenmek için olaðanüstü büyük çaba harcamak durumunda kaldý. Hem içerde sömürücü güçlerin üstesinden gelmek, hem de emperyalizmin saldýrýlarýný izlemek için, yorucu, yýpratýcý bir savaþ yürütmesi gerekiyordu. Fakat tüm bu aðýr, yýpratýcý þartlarda elde edilen zafer, gerçekten utkun bir zafer oldu. Bolþevik Parti önderliðindeki devrimci proletarya, tüm bu zorluklarýn bilincinde olarak iktidarý ele geçirdi. Tarih, baþka türlü yapýlmýyor. Geliþmiþ kapitalist ülkelerin dýþýnda kalan yerlerde devrimin yapýlmasý, kapitalist sistemin güçlü ekonomik, politik ve askeri saldýrýlarýyla sürekli karþý karþýya gelmek demektir. Ýki toplumsal sistem, iki karþýt güç, yan yana olduklarý zaman, sýnýf savaþýmý çeþitli biçimlerde, ama þiddetlenerek devam eder. Sonunda ya biri, ya diðeri yok olacaktýr, ikisinin bir arada olmasý mümkün deðildir. 20. yüzyýl boydan boya bunun mücadelesiyle biçimlenmiþtir. Emperyalist-kapitalist sistemin saldýrýlarý Ekim sonrasý iç savaþ yýllarýnda, 2.Dünya Savaþýnda ve çoðu da savaþ yýllarýnda tüm yoðunluðuyla ve çeþitli biçimlerde kesintisiz sürdü. Güçlü bir kapitalist sistemin dýþýnda sosyalizmi gerçekleþtirmek, bu ülkelerde sosyalizm gerçekleþene dek her zaman baský, saldýrý ve yýkýcý faaliyetlerle yüzyüze gelmek demektir. Ve emperyalist-kapitalist sistemin baskýsýyla ve saldýrýlarýyla karþý karþýya gelmeyen sosyalist ülke yoktur. Her sosyalist ülke; kapitalizmin saldýrýlarý, kuþatmasý ve yýkýcý faaliyetleri altýnda yol almak durumunda. Tarihe bu þekilde yön veriyor diye, her dönem proletaryanýn gözünü korkutmak isteyenler çýkmýþtýr. Böyleleri sýnýf mücadelesinin dýþýnda kalmayý, bazen “dünya þartlarý sosyalizme geçiþ için henüz uygun deðildir”, diyerek, bazen de “proletarya iktidarý almaya hazýr deðildir” diyerek gerekçelendirirler. Ama, sosyalizme barýþçý, ýlýmlý ve yumuþak bir geçiþ yapýlacaksa, koþullar da bunun için uygunsa, onlar da sosyalist olmaya hazýrlar. Ancak, tarih yapmak, devrimci bir sýnýf için bir seçenek sorunu deðildir. Yine tarihsel geliþmeyle, o anki nesnel durumla ilgili bir sorundur. 19. yüzyýldaki proletarya ayaklanmalarý Avrupa gericiliðinin orta yerinde gündeme geldi; 20. yüzyýlda ayaklanmalar güçlü bir emperyalist-kapitalist sistemi karþýsýna almak durumunda kaldý. Hem ayaklanma sýrasýnda birleþik bir dünya karþý-devrimini karþýsýna aldý, hem de iktidara

4

geldikten sonra. Ýþte Küba Devrimi. Kýrk yýldan fazla bir zamandýr emperyalizmin birleþik saldýrýlarý altýnda ilerliyor. Yýllardýr süren bu saldýrýlarý ve ablukayý göðüslemek, Küba için hiç de kolay birþey deðildir. Sürekli büyük güçlüklerle yaþamak zorunda kaldý. Ama, insanlýðýn kurtulmasý yolunda büyük bir cesaret örneði yarattý. Proletaryanýn kurtuluþ yolunda, yalnýzca zorluklar ve engeller yok; devrim için olanaklar ve yeni iliþkiler de var. Kapitalizmin geliþmesi, sermayenin büyümesi demek, proletaryanýn sayýsýnýn artmasý, emek-sermaye çeliþkisinin geliþmesi ve maddi koþullarýn komünist devrim için olgunlaþmasý da demektir. Kapitalizm öyle özgül bir üretim sistemi ki, burjuvazinin kendisi proletaryayý iktidara getirecek koþullarý hazýrlar. Nüfusun büyük çoðunluðunu mülksüzleþtirerek; böylece mülkiyetine çok kýsa sürede mülksüzler tarafýndan el konulmasý þartlarýný hazýrlamýþ olur. Kapitalistlerin halký mülksüzleþtirmeleri yüzlerce yýl sürdü; halkýn kapitalistleri mülksüzleþtirmesi sosyalist örneklerde görüldüðü gibi çok kýsa sürede gerçekleþtiriliyor. Öte yandan proletarya, hiçbir ülkede tek baþýna hareket etmek durumunda deðildir; her yerde, proletaryanýn dünya ordusunun sýký dayanýþma ve desteðine sahiptir. Emperyalizm, Küba’yý iþgal edemiyorsa, bir nedeni tüm Küba halkýnýn yiðitçe savaþmasýdýr, diðer nedeni de dünya proletaryasýnýn varlýðý ve dayanýþmasýdýr. Komünist bir dünya bu mücadeleden doðuyor. Kapitalizmden komünizme geçiþ zor ve sancýlý bir süreçtir. Geçiþ, bir çaðý kapsar. Komünizm yolunda kapitalizme karþý mücadele görece daha az geliþmiþ kapitalist bir ülkede verilince, kendine özgü güçlüklerinin olacaðý da ortada. Burada proletaryaya daha büyük fedakarlýk yapmak düþer. Sosyalizme geçmek için daha çok zorluðu ve engelleri aþmak zorunda. Geliþmiþ kapitalist ülkelere göre, iktidarý ele geçirmek daha kolay olsa da, ekonomik geriliði nedeniyle devam ettirmek daha zordur. Tüm bu zorluklar, yýpratýcý ve yorucu mücadele süreci, devrimci harekette bazen “sol” sapma eðilimlere, bazen de sað sapma eðilimlere yol açabiliyor. Ancak içinde bulunduðu koþullarý doðru çözümleyebilen, görevinin bilincinde olan komünist güçler, sapmalara uðramadan hedefine kararlý olarak ilerler. Proletarya mücadelesinin sermayenin aðýr politik terörü altýnda verildiði ülkelerde, devrimci mücadele aðýr bedeller ödemek zorunda kalýyor. Devrim mücadelesinin zafere ulaþmasý bu nedenle onyýllar boyu devam ediyor. Aðýr bedelleri ve uzun süre mücadele etmeyi göze alamayanlar, devrimci mücadelenin dýþýna düþebiliyor. Küçük burjuva devrimci hareketler ise sað bir çizgi izleyerek, soluðu burjuva güçlerin yanýnda alýyor. Esas olarak bu çevreler, proletaryanýn devrimci mücadelesinin gözden geçirilmesini istiyor. Proleter devrimci komünizm ise her þart altýnda devrimci biçimde düþünür, devrimci olarak hareket eder ve devrimi hedefler. C.DAÐLI

75. Sayý / 30 Aðustos-13 Eylül 2006


Yeni Evrede

Ulusal Hareket

Mücadele Birliði

S

abah gazetesinin manþetten duyurduðu “Gerillayý daðdan indirme planý”, ne bir takým kiþi ya da kurumlarýn kafalarýnda esen iyi niyetli rüzgarlardýr, ne de daha önce benzer

söylemlerde olduðu gibi bir kandýrma ve oyalamacadýr. Çünkü bu seferki plan, emperyalist-kapitalist sistemin Ortadoðu’da karþý karþýya bulunduðu durum tarafýndan destekleniyor. Dahasý, bu planýn arkasýnda bizzat ABD ve AB emperyalizmi var. Gazze’den Basra’ya, oradan Diyarbakýr’a doðru çizilecek bir üçgende yaþananlar göz önüne getirilirse, durum daha iyi anlaþýlýr. En ileri teknolojik silahlarla donanmýþ dünyanýn en güçlü ordularý, bu üçgen içinde yer alan ve dünyanýn en çok silahlanmýþ halklarýna karþý vahþi bir savaþ yürütüyorlar. Emperyalist-kapitalist dünyanýn bütün çeliþkileri adeta bu üçgen içinde toplanýp, olabilecek en keskin biçimlerde kendini ifade ediyor, kendine çözüm arýyor. Bu yüzden, birbirinin içine girmiþ çýkarlar ayrýþýyor, iki arada bir derede kalmak zorlaþýyor ve koþullar bölge halklarýný keskin-kararlý tercihler yapmaya doðru sürüklüyor. Bu üçgen içinde yaþayan her halk gibi, Kürt halký da ayný tarihi karar günlerine yaklaþýyor. Kendisiyle yapýlan bir röportajda C. Bayýk, þunlarý dile getirirken, bu geliþmelerin pekala ayýrdýnda olduðunu ifade etmiþ oluyor: “... Kürt özgürlük mücadelesi, son geliþmelerle birlikte çok hassas, çok kritik bir döneme girmiþ bulunuyor. Artýk burada ya çözüm, ya tasfiye olur. Baþka bir þey olmaz. Onun için ortaya çýkacak

KÜRT HALKI ÝÇÝN TARÝHÝ KARAR GÜNLERÝ

durum, stratejik sonuçlara yol açacak bir durumdur, taktik sonuçlara deðil” (5 Aðustos Gündem) Bizce de öyle. Ýsrail’in Lübnan’a vahþice saldýrýsýyla yeni bir dönemece giren Ortadoðu koþullarý, burada yaþanan bütün halklara ayný ikilemi dayatmaya baþladý: Ya emperyalist çýkarlara hizmet etmek, onun çöküþü önünde engel olarak ona köleleþmek: ya da çoluk-çocuk korkunç bir vahþetin kurbaný olmak pahasýna emperyalizmin çöküþünü hýzlandýrmak. Yani, ya Barzanileþeceksin ya da Filistin-Lübnan halklarý gibi diþe-diþ bir kavganýn içine gireceksin. Tarihin halklar önüne çýkardýðý derin bir çatýþma anýdýr bu. Ayný kader tokmaðý, Kürt halkýnýn kapýlarýný zorluyor. Buna neden olan, ne Kürt halkýnýn kendi özgür iradesidir; ne de UKH’nin stratejik-taktik planlamalarýdýr. Bu seçim, dünya çapýnda çok sert sýnýf mücadelesinin bir sonucu olarak Kürt halkýnýn önünde duruyor. Sabah gazetesinin duyurduðu “daðdan indirme” planý, iþte bu koþullarda anlamýný buluyor. Türkiye’ye Biçilen Yeni Misyon Daha önce de belirtmiþtik: Küresel iç-savaþta Türkiye, emperyalist-kapitalist sistemin operasyonel bir karþý-devrim üssü olarak hazýrlanýyor. Bu misyonun çerçevesi, Filistin’den Baðdat’a, Tahran’dan 75. Sayý / 30 Aðustos-13 Eylül 2006

Gürcistan’a dek uzanýyor. Emperyalist sistemin kaderi, bu topraklarda kimin üstün geleceðine baðlý. Ya batacak ya da ömrünü biraz daha uzatma olanaðý bulacak. ABD, giderek Baðdat sýnýrlarýna doðru geri çekilen BOP’tan umudunu kesmeye baþlamýþtý. Yanki ordusunun Irak’ta saplandýðý batak ve neredeyse yenilgiyi itiraf eder duruma gelmeleri, en az ABD kadar, diðer emperyalist ve baðýmlý kapitalist ülkelere, tehdit dolu bir geliþme olarak göründü. Derken..., Ýsrail’in Lübnan vahþeti, BOP’un girdiði çýkmazda yeni bir kapý açtý. Tüm kapitalist dünya, eðer kendi halklarýndan çekinmeselerdi, Ýsrail’in özellikle çocuklarý hedefleyen bu korkunç vahþetini, isterik alkýþlar, sevinç ve kudurgan bir zevkin sarhoþluðuyla karþýlarlardý. Ama, bu alçakça duygularýný açýktan göstermek yerine, vahþeti sessiz bir tatmin duygusuyla izlemeyi tercih ettiler. Yine de, tek baþýna Ýsrail, BOP’un çýkmazlarýna ilaç olamazdý. 3. Dünya Savaþýnda halklarýn celladý olmak, öyle kolay deðil. Her þeyden önce, buna uygun bir militarist þekillenme, buna uygun bir askeri aygýt ve en önemlisi, buna uygun bir sýnýflar dengesi gerekiyor. Böyle bir ordu, Ortadoðu bölgesinde var. Yeni silahlar, yeni savaþ uçaklarý, akýllý bombalar ve bunlara uygun örgütlenmiþ askeri birimlerle desteklendiðinde, Türkiye Ýsrail’in yolundan pekala yürüyebilirdi. Nitekim, ABD ile imzalanan “stratejik vizyon belgesi” ile birlikte, silahlý güçlerde buna uygun düzenlemeler gündeme gelmeye baþladý. Profesyonel asker ve subaylardan oluþan týpký ABD özel timleri gibi titiz bir eðitimden geçen Özel Kuvvetler Komutanlýðý’nýn kolordu

5


Yeni Evrede

Ulusal Hareket düzeyine yükseltilmesi, Büyükanýt’ýn “Kara kuvvetlerimiz 140 bin kiþi azalacak” açýklamalarý. Buna paralel olarak satýn alýnan “akýllý bombalar”... Bütün bunlar Türkiye’nin bölgede, sermaye dünyasý adýna, büyük konvansiyonel savaþlara deðil ama vur-kaçlar, sýzmalar, keþifler, sabotajlar ve kent savaþlarý için hazýrladýðýna iþaret. Peki ya, bu misyona uygun siyasal koþular?! Ýðneli Fýçý Ýçinde Yaþamak Türkiye’nin saðlam bir karþý-devrim üssü haline gelebilmesi, bir dizi siyasi koþulara baðlý. Birincisi, Güney’de kurulu federe devleti kabul etmenin ötesinde bir ittifak geliþtirmek. Bu koþul yerine gelmeden, Türkiye’nin Ortadoðu’da rahatça hareket etmesi olanaksýz. Son üç yýlda, özellikle tekelci þirketler, Erbil ve Süleymaniye’ye neredeyse akýncý seferleri düzenledi. Daha þimdiden, “Kuzey Irak bizim arka bahçemiz olmalý” diyor bu tekelci þirketler. Bürokrasi, özel sermayenin açtýðý yoldan ilerler. Biraz da geç olsa bile þimdi Türkiye, Güneydeki federe devletle daha geliþmiþ ittifaklara hazýrlanýyor. Ýkinci koþul, çok daha önemli. Saðlam bir karþý-devrim üssü haline gelebilmek için; devrim belasýndan kurtulmak ve iç savaþý tasfiye etmek bir zorunluluk. Ama iþbirlikçi tekelci egemenlik bunu nasýl yapacak? Ýþçiler, diðer emekçiler ve Kürt halkýný iç savaþýn ateþleri ortasýna sürükleyen derin çeliþkiler ortadan kalkmadýkça, devrim belasýndan kurtulmak mümkün mü? Üstelik ekonomik koþullar, týpký Ordu’da olduðu gibi, emekçi sýnýflarý büyük kitleler halinde tekelcilerden koparýrken, gecekondu savaþlarýnda tekeller, daha fazla ileri gitmekten korkarken, nasýl baþaracaklardý bu büyük görevi? Belki daðdakileri tasfiye ederek baþlamak gerekliydi ama gerillanýn karargahý, Barzani’nin “asla giremezsiniz” dediði topraklardaydý. Devrimi tasfiye etmek için atýlacak bir adým, yukarýda dile gelen birinci koþulu geçersiz hale getiriyordu. Ýþte bu koþullarda ABD, Kürt halkýnýn silahlarýnýn elinden alýnmasý için hazýrladýðý plana hýz verdi. Bu plana göre,

6

Mücadele Birliði

PKK silahlarýný býrakarak, devrimci amaç ve hedeflerinden tamamen vazgeçtiðini açýklayacak; bu karþýlýk Türkiye, kendi egemenlik sisteminde büyük gedikler açmayan küçük ödünler verecekti. Örneðin, bir genel af, Kürtçe TV ya da Kürtçe eðitim hakký gibi... ABD, kendi emperyal tarihine dayanarak, bu ödünlerin burjuvazinin egemenlik sisteminde hiçbir sarsýntýya yol açmayacaðýný düþünüyor olsa da, Türkiye’de iç savaþýn yarattýðý hassas dengelerden habersiz görünüyor. Çünkü, bu türden ödünler, sermayeyi egemen olmaktan çýkarmaz ama karþý-devrim þovenizm ve kanla öylesine beslenmiþ ki, her türden ödün karþýsýnda tahammülsüz. Bu tahammülsüzlük, tekelci sermayeyi “politik çevirme” hareketine giriþmekten alýkoyuyor. En son ABD’nin PKK’ye silahlarý býrakma çaðrýsý yapmasý, devleti ciddi anlamda rahatsýz etti. Bunda bir “muhataplýk” sezinleyen TC devleti, duyduðu rahatsýzlýðý sýzlana sýzlana dile getirdi. UKH’nin bu çaðrýya “somut öneriler ortaya konsun” þeklinde yaklaþmasý da devleti rahatlatmadý ve diken üstünde tutmaya devam ediyor. Her ucu bir büyük çýkara dokunan ve açmazlarla dolu bu koþullar, hükümeti adeta iðneli bir fýçýnýn içine sokmuþ gibi. En ufak bir dokunuþ bile, iðnelerin acýsýný arttýrýyor. Bu plana dair bir gazeteci sorusuna baþbakanýn verdiði “bunlar ihanet sorularýdýr” karþýlýðý, hem bu planýn varlýðýna, hem de egemenlerin ne denli zorlandýðýna dair güçlü bir kanýt oluþturdu. Süreç Karþýsýnda UKH’nin Tavrý “Gerillayý daðdan indirme” planlarýnýn arkasýnda, görüldüðü gibi, Türkiye’de devrimi silahsýzlandýrýp, burayý karþý-devrimin operasyonel üssü haline getirme hesaplarý var. Ulusal hareketin saflarýnda net bir tutumun hakim olduðunu söyleyemeyiz ne yazýk ki!? C. Bayýk, sözünü ettiðimiz röportajýnda, ABD’nin emperyalist karakterini bir kenara koyarak, þunlarý söylüyor: “ Amerika, Ortadoðu Projesini Türkiye-Irak-ABD üçlüsüne dayandýrmak istiyor. Bütün çabasý bu üçlüyü geliþtir75. Sayý / 30 Aðustos-13 Eylül 2006

meye yönelik. Türkiye’yi Ýran ve Suriye’den koparmaya yönelik. Aksi taktirde Ortadoðu Projesinin fazla geliþmeyeceði ortadadýr. (...) ‘Ortadoðu Projesini hangi güce dayandýracak?’ Burada ciddi sorunlar yaþayacaðý ortadadýr. Nitekim yaþýyor da. Kürtleri kazanmayan hiç bir çözüm baþarýya gidemez. Bu netleþmiþtir. Onun için yapýlmasý gereken Türkiye’de Kürt sorununun çözümüne çalýþmaktýr” Türkiye’nin ABD’yle iliþkilerini düzeltecek ve onu Ortadoðu Projesinde rahatlatacak bir çözümün, nasýl bir “çözüm” olabileceði bir yana, Kürt halkýna önerilen yolun, Barzanileþme yolu olduðu açýk deðil mi? Öte yandan, yine Gündem gazetesinde Yüksel Genç, ABD’ye baðýmlý olmanýn sakýncalarýna þöyle bir deðinmeden edememiþ: “Salt ABD’ye dayalý politika belirlemenin baðýmlý tüketiciliðiyle, ulusallýk da dahil, bölge gücü olarak demokrasi gücü olma zeminlerini heba etme riskiyle karþý karþýya bulunan Kürtler, doðru bir politika belirlemek zorundadýrlar” Bunun, þöyle bir deðinilip geçilemeyecek kadar önemli ve güncel bir risk olduðu ortadadýr. Ortadoðu’da emperyalist-kapitalist sistemin içinde bulunduðu sýkýþýk durum, þimdilik tehdit dolu açýklamalarýn arkasýna gizlenmek istenen bu planý, güncel-pratik bir sorun durumuna getirmiþtir. Evet Kürt halký tarihinin en ciddi sýnavýna hazýrlanýyor: Ya bir kaç ödün (Türkiye bu ödünleri verebilir. Hem de erken genel seçimle alelacele koalisyon ortaðý oluvermiþ bir MHP ve “sert” Büyükanýt’ýn imzalarý eþliðinde... Tekelci sermaye, politik temsilcilerine bu türden “cilveli” oyunlar hazýrlamayý, kendi çýkarýna uygun görüyor) karþýlýðýnda silahlý güçlerin tasfiyesi ve Türkiye’nin Ortadoðu’da karþý-devrim için operasyonel bir üs haline gelmesine seyirci kalmak; ya da en baþka Türkiye iþçi sýnýfý ve emekçilerinin anti-emperyalist anti-kapitalist devrim dinamikleriyle birleþerek, Ortadoðu’nun kaderini Filistin, Lübnan ve Irak’taki halk savaþçýlarýyla el ele, omuz omuza yeniden çizmek. Orta yol yoktur.


Yeni Evrede

3. Dünya Savaþý

Mücadele Birliði

3.DÜNYA SAVAÞI YAYILIYOR

Ý

srail’in önce Gazze’ye, ardýndan da Lübnan’a saldýrmasýyla birlikte birçok burjuva aydýn, yazar-çizer takýmý þaþkýnlýkla “ne oluyor”, “3. Dünya Savaþý mý baþladý?” diye sormaya, yazmaya baþladý. Bu sadece Türkiye’de deðil, dünyanýn pek çok yerinde yazýlýp çizilen bir konu oldu þimdilerde. ABD kongresinin eski sözcülerinden bir senatör, “Þu anda 3. Dünya Savaþý olarak tanýmlayabileceðim bir durumun ilk aþamalarýndayýz” diyor (1 Aðustos tarihli Birgün Gazetesinde). Temmuz ayý içinde Cumhuriyet’ten E. Yýldýzoðlu bu konuya iliþkin yazýlar yazdý, yine Cumhuriyet’ten Temmuz sonunda ilhan Selçuk, yani Kuvayi Milliyecilerin “sonuncusu”, 40 yýllýk komünizm düþmaný, ayný konuyu yazdý. Ýsrail daha önce de G. Lübnan’a saldýrmýþ, hatta uzun yýllar iþgal altýnda tutmuþtu. Ayný þekilde Gazze olsun, Batý Þeria olsun bütün Filistin onlarca yýldan beri Ýsrail iþgali ve vahþeti altýnda yaþýyor. O zaman 3. Dünya Savaþýný aklýna dahi getirmeyenler, þimdi 3. Dünya Savaþý diyorlar. Çünkü artýk bu gerçek her yerde, her olayda kendini tekrar tekrar kabul ettiriyor, burjuvazinin kimi akýldaneleri de artýk bunu itiraf etmek, kabullenmek zorunda kalýyorlar. Yani, artýk zaten var olan bir þeyi gizleyemedikleri için kabul ediyorlar. Aslýnda þimdi olan þey 3. Dünya Savaþýnýn baþlamasý deðil, çoktan baþlayan ve yýllardýr süren bu savaþýn geniþlemesi, yayýlmasýdýr. Burjuvazinin bir kesimi, önceleri, týpký 2. Dünya Savaþýnda olduðu gibi bu gerçeðe gözlerini kapatmak, yok saymak istedi. Ýspanya iç savaþýný saymazsak, 2. Dünya Savaþý Batý Çekoslovakya’nýn iþgaliyle baþladý. Fransa, Ýngiltere ve ABD buna ses çýkarmadý, göz yumdu ve böylelikle faþist Almanya’yý ve Hitler’i cesaretlendirdi. Bu defa da ayný þey oldu, ABD önce Afganistan’ý iþgal etti, diðer burjuva güçler buna ses çýkarmadý, dolaylý bir onay verdi. Bundan cesaret alan ABD, bir süre sonra Irak’ý iþgal etti. Diðer emperyalist devletlerden buna karþý da ciddi bir itiraz gelmedi, hatta ganimeti paylaþmak için gizli ya da açýk destek verdiler. Ancak Irak halkýnýn iþgal karþýsýndaki güçlü direniþi ve uzayan Direnme Savaþý, dünyanýn her ye-

rinde halklarýn desteðini ve sempatisini kazandý; bütün ülkelerde, emperyalist ülkeler de dahil savaþa karþý güçlü bir hareket yarattý. ABD emperyalizmi, bu durumdan çýkýþýn bir yolu olarak uzun yýllardan beri Ortadoðu’daki koçbaþý olan Ýsrail’i devreye soktu. Ýsrail için bahane hazýrdý; Güney Lübnan’dan çekildiði günden beri sýnýr boylarýndan hiç eksik olmayan küçük çaplý çatýþmalarý öne sürerek yeniden saldýrdý. Aslýnda herkesin bildiði gibi þu anda Lübnan savaþ arenasýnda; asýl olarak Ýran-Suriye ikilisiyle ABD arasýndaki savaþýn ilk raundu yaþanýyor. Bu gerçeði yani savaþý görmek için diplomasiye bakmak bile yeter aslýnda. 1. Dünya Savaþý sonrasý Cemiyet-i Akvam kuruldu, ancak 2. Dünya Savaþý bunun sonunu getirdi. Çünkü Cemiyet-i Akvam, 1. Dünya Savaþýnýn sonunda oluþan statükoyu korumak için kurulmuþtu. Þimdi de Birleþmiþ Milletler (BM) ayný akýbete uðruyor. 2. Dünya Savaþýnýn oluþturduðu statüko yýkýldýðý için, diplomasinin yerini silahlar aldýðý için, BM giderek karar alamaz, uygulayamaz duruma geliyor. Denilebilir ki, önemli konularda hiçbir þey yapamýyor, hatta ABD’nin izin vermemesi nedeniyle Ýsrail’i kýnama kararý dahi alamýyor, her geçen gün biraz daha iþlevsiz hale geliyor. Bu bile savaþ gerçeðini gözlere sokmaya yetiyor.

75. Sayý / 30 Aðustos-13 Eylül 2006

7


Yeni Evrede

3. Dünya Savaþý

Mücadele Birliði

3. Dünya Savaþýnýn baþlangýcýndan, hatta daha öncesinden beri emperyalizmin kullandýðý ideolojik argüman, Ortadoðu’da da kullanýlýyor: “Medeniyetler Çatýþmasý”. Hatýrlanacaktýr, 11 Eylül’den sonra ABD devlet baþkaný G.W. Bush, 3. Dünya Savaþýný “terörizme karþý küresel savaþ” diye ilan etmiþ, bunun argümaný olarak da medeniyetler çatýþmasýný kullanmýþtý. Ýþte Lübnan’da da her yerde olduðu gibi emperyalizmin politikasý dinci gerici güçleri öne çýkarmak oldu: Lübnan’da Hizbullah öne çýkarýldý. Her toplumsal hareket, görünüm biçimi ne olursa olsun, ister dinsel isterse baþka bir biçim, asýl olarak politik bir harekettir. Politik bir hareket olarak da sýnýfsal bir harekettir, bir toplumsal sýnýf ya da katmanýn kendisini ifade ediþidir. Ýþte Hizbullah da týpký Filistin’deki Hamas gibi mülk sahiplerinin, Güney Lübnan’ýn kentlerindeki kýrlarýndaki burjuvalarýn örgütüdür. Baþta da söylediðimiz gibi, burjuva kesimlerin bile artýk kabul etmek zorunda kaldýðý 3. Dünya Savaþý gerçekliði karþýsýnda, ortalama sol hareket tam bir suskunluk içinde. Kendi reform hayalleri uðruna, kendi rahatlarý kaçmasýn diye bu gerçeðe gözlerini kapýyor, yok saymayý sürdürüyorlar. Ancak onlar için bile bu kolay olmuyor, bütünü yok saysa da parçayý kabullenmek zorunda kalýyorlar. Savaþ kapýya dayandýðý için olsa gerek, Ortadoðu için bir tavýr alýyorlar. Baþýný Evrensel-EMEP çevresinin çektiði ortalama sol hareket, burada “direniþ” adýna, “anti-emperyalizm” adýna devrim ve komünizm düþmanlýðý ayyuka çýkmýþ HamasHizbullah gibi “yeþil-kuþak” ürünü dinci-gerici örgütleri, burjuva güçleri destekliyorlar. Baþýný Evrensel-EMEP çekse de, genel olarak ortalama sol hareketin tavrý böyle. Evrensel-EMEP çevresi, Türkiye’de de son dönemde Saadet Partisini öne çýkardý. Bu parti ki 70’li yýllarýn sert iç savaþ sürecinde faþist MC hükümetlerinin vazgeçilmez ortaðý MSP’nin kendisidir. Ayný biçimde 90’lý yýllarýn ortalarýnda hükümet olduðu zaman da o faþist çizginin ýsrarlý savunucusu-uygulayýcýsý olduðunu gösterdi. Bu kez faþist iç savaþ hükümetinin büyük ortaðý olarak RP adýný almýþtý. Bu

8

süreçte “Milli Görüþ”, “Batý Kulübü” demagojilerini sürdürürken, emperyalizmin iþbirlikçisi olduðunu, IMF’ciliðini iyice ortaya serdi. Bu da yetmedi, Ýsrail Siyonistleriyle TC adýna ilk askeri anlaþmayý imzaladý; hem Kürdistan’daki askeri operasyonlarýyla hem cezaevlerine yönelik saldýrýlarýyla katliamcýlýðýný ve halk düþmanlýðýný ispatladý. Hem de kaçýncý defa. Bütün bunlar bilindiði halde, ortalama sol uzunca bir süredir dinci-gerici hareketle flört etmeyi sürdürüyor. Evrensel-EMEP ise bu süreçte Saadet Partisi gibi bir halk düþmanýný öne çýkarýyor, güç kazandýrýyor. Niyetleri ne olursa olsun somut durum budur. Diyalektik olarak soyut bir gerçeklik yoktur, gerçek her zaman somuttur. Somut olansa hem içerde hem de Ortadoðu’da dinci-gerici-faþist partilere, güçlere destek verdikleridir. Bu da tam bir halk düþmanlýðý, sosyalizm düþmanlýðýdýr. Uzun bir süreden beri ortalama sol hareketle Leninistlerin ayrý ayrý yerlerde durduklarý biliniyor. Bu ayrýmýn temelinde yer alansa sýnýf bakýþ açýsý. Biz Leninistler için her olaya, her geliþmeye yaklaþýmý belirleyen proletaryanýn sýnýf bakýþ açýsýdýr. 3. Dünya Savaþý’na, anti-emperyalizm sorununa ya da diðer sorunlara bakýþ, hep ayný perspektiften, proletaryanýn sýnýf bakýþ açýsýndan ve sýnýf çýkarlarýna göre olur. Daha Ýsrail’in Lübnan’ý toplar ve uçaklarla bombardýmana baþladýðý günlerde Lübnan Komünist Partisi, “Þimdi silahlarý kuþanma zamaný” diyerek tavrýný ortaya koydu. Bütün dünyanýn bildiði gerçek, 1982’den 2000’e dek yani Lübnan iþgal altýndayken ve iç savaþ sürerken, Lübnan Komünist Emek Örgütü baþta olmak üzere bütün komünist ve devrimci örgütlerin aðýrlýðý, etkisi belirleyiciliði vardý. Bu durum karþýsýnda emperyalizm ve bölgedeki iþbirlikçileri el ele, her yerde olduðu gibi burada da komünistlerin etkisini kýrmak için Hizbullah’ýn önünü açtý, destekledi, geliþtirdi. Bütün bunlara deðinmemizin nedenine gelince, Evrensel-EMEP çevresi ve ortalama solun kimleri desteklediðinin açýkça görülmesidir. Ortadoðu’da daha da geniþleyen 3. Dünya Savaþýnda Evrensel-EMEP çevresi ve ortalama sol, bir burjuva güç karþýsýnda baþka bir burjuva gücü desteklemektedir. Nasýl ki 1. Dünya Savaþý sürecinde II. Enternasyonal bir burjuva güce karþý baþka bir burjuva gücü destekleyerek sosyal þovenizme evrilip çöktüyse, þimdi de bu savaþta ortalama sol, en baþta da Evrensel-EMEP ayný yoldan yürümeye baþladýðýný gösteriyor. Oysa ki dünyanýn her yerinde olduðu gibi, Ortadoðu’da da özgürlük, demokrasi ve sosyalizm proletaryanýn eseri olacaktýr. Arap proletaryasý ve bölgedeki diðer proletaryanýn öncülüðünde, hegemonyasýnda örgütlenen halklarýn mücadelesi ve bu mücadelenin zaferiyle özgürlük, demokrasi ve sosyalizm kazanýlacaktýr. Proletaryanýn devrimci sýnýf partisinin, Leninistlerin tavrý her olayda olduðu gibi, burada da proletaryanýn baðýmsýz sýnýf çizgisini, politikasýný öne çýkarmak, bu uðurda mücadeleyi yükseltmek olmalýdýr.

75. Sayý / 30 Aðustos-13 Eylül 2006


Yeni Evrede

Fýndýk Mitingi

Mücadele Birliði

FINDIKÇILARDAN AYAKLANMA PROVALARI T

arýmsal üretimde tekelleþmenin sancýlarý, bütün toplumu sarsacak düzeye ulaþtý. Temmuz ayýnýn son günü, Ordu’da toplanan fýndýk üreticileri, 100 bin kiþilik dev bir gösteri yaptýlar. Yolu saatlerce trafiðe kapadýlar ve polisle çatýþtýlar. Saatler süren olaylarda, onlarcasý yaralandý, gözaltýna alýndý. Olaylan, tarýmla birlikte ekonomimin bütün alanlarýný emperyalist tam ilhaka sonuna kadar açan AKP hükümeti üzerinde bir balyoz etkisi yarattý. Nasýl yaratmasýn? AKP bölgede %50’yi geçen bir oya sahip olmuþtu. Þimdi her þey tersine döndü.

Tarýmda Tekelciliðin Ýki Yolu Lenin, tarýmsal üretime kapitalist iliþkilerin egemen olmasýnýn iki yolunu tarif etmiþti. Evrimci ve devrimci yollar. Evrimci yolda feodal üretim bir iç baþkalaþým yoluyla ve uzun süre feodal özelliklerini koruyarak kapitalizme ilerler. Devrimci yolda ise büyük toprak aðalarýnýn mülksüzleþtirilmesi hýzla gerçekleþtirilir ve kapitalizm altýnda olabildiði kadar özgür bir küçük üretici köylülük yaratýlýr. Türkiye’de kapitalizmin tarýmdaki egemenliði, kuþkusuz, evrimci yoldan gerçekleþti. Tarýmda kapitalist egemenliðin iki yolu olduðu gibi, bu kapitalist temel üzerinde tekelleþmenin de iki yolu tarif edilebilir: Birincisi, ABD, Arjantin ve Brezilya gibi uçsuz bucaksýz tarým alanlarýyla dolu ovalara sahip ülkelerde en açýk biçimiyle görüldüðü üzere, tarým iþletmelerinin büyük iþletmeler haline gelmesi, makineli modern üretim ve ölçek avantajlarýndan yararlanarak küçük üreticileri topraktan kovmalarý yoludur. Tarýmda tekelleþmenin ikinci yolu, Asya ve Afrika’nýn baðýmlý ülkelerinde görüleceði gibi, milyonlarca küçük üretici üzerinde kurulan ticari tahakkümdür. Bu yolla, tekelci þirketler, doðrudan üretime girmeden, ancak küçük üreticinin piyasaya eriþimini engelleyerek fiyatlarý kontrol etme olanaðý elde ederler. Dünyadaki milyonlarca kahve üreticisi, Nestle-Starbucks-Jakobs gibi bir kaç dev tekelin egemenliðindeki dünya pazarlarý için üretimde bulunurlarken, bu bir kaç dev tekel, üretilen kahvenin ne kadarýnýn hangi fiyattan satýlacaðýna karar verirler. Nestle gibi tekellerin maliyet hesaplarýnda, kahve üreticilerine ödenen para, yalnýzca % 4’lük bir paya sahiptir. (Bu hesap, M. Chossudovsky’nin Yoksulluðun Küreselleþmesi kitabýndan alýnmýþtýr) Tarýmda tekelleþmenin birinci yolunda, ülkede tarýmsal üretim, bilinen ekonomik kriz dönemleri dýþýnda yýkýma uðramaz.

Ancak, tekelleþmenin ikinci yolu, küçük üreticileri kalabalýklar halinde üretim ve pazar dýþýnda býrakarak, geride boþluðu dolduracak bir üretici faaliyet býrakmayarak, ülkeleri bir gýda felaketinin eþiðine getirir. Yakýn dönemlere kadar büyük tarým üretici olan ülkelerden Somali, Etiyopya, Bangladeþ’te bugün ortaya çýkan korkunç açlýk tehlikesinin ardýnda, tarýmda tekelci egemenliðin bu ikinci yolu bulunuyor. Hemen belirtelim ki, bu iki yol arasýndaki ayýrým mutlak deðildir. Herhangi bir ülke, hem birinci hem ikinci yoldan ya da bu ikisi arasýnda yüzlerce geçiþ yolundan, tarýmsal üretimde tekelci egemenliðe ulaþýrlar. Türkiye’de Sabancý, Koç benzeri büyük sanayi tekelleri bizzat tarýmsal üretime girdikleri gibi; özellikle sýnai ürünler üreten küçük mülk sahibi köylülük üzerinde bir avuç ticari iþletmenin tekelci egemenliði daha baskýndýr.* Þeker pancarý, tütün, yaþ sebze ve meyve, tahýl ve çayda bir süreden beri görülen tekelci egemenliðin yýkýcý etkisi, nihayet fýndýkta toplumsal bir patlamaya dönüþtü. Belki de fýndýk, tarýmda küçük üreticiliðin son kutsal kalesiydi.

Son Kutsal Kale Nasýl Düþtü? Fýndýk, tarýmdaki küçük üreticiliðin son kutsal kalesiydi. Çünkü, dünya fýndýk üretiminin %70’i, Samsun’la Trabzon arasýna serpiþtirilmiþ binlerce küçük arazide karþýlanýyordu. Týpký Fransýz küçük köylüsünün kutsal kalesi eþsiz þarap üzümleri gibi, fýndýk, traktörün giremediði arazilerde topraðýn, iklimin ve iþçiliðin katkýsýyla deðer kazanýyordu. Her yýl ortalama 600 bin ton üretilen fýndýðýn %90’dan fazlasý, Avrupa’nýn çikolata üreticilerine satýlýyor. Çikolata üretiminin bu önemli hammaddesi, Avrupalý üreticilerin kolayca vazgeçebileceði bir ürün deðil. Geçen on yýlda, fýndýk yerine, badem gibi baþka ürünleri geçirmeye çalýþarak maliyetlerini düþürmeyi deneyen çikolatacýlar, bunu baþaramadýlar. Bu ve benzeri nedenlerden ötürü, küçük üreticiler için fýndýk, adeta garantili bir gelir kaynaðý durumuna geliyordu. Dünya fýndýk ihtiyacýnýn %70’inin bu denli kýsýtlý bir coðrafyadan karþýlanýyor olmasý, en baþta Avrupalý çikolata imalatçýlarýnýn fiyat istikrarýný tehdit ediyordu. Karadeniz bölgesinde rekolteyi düþüren herhangi bir doðal etken (sel, don, hastalýk vs.) anýnda dünya fýndýk fiyatlarýna yansýyordu. Böylece küçük üretici, rekolte düþük olsa bile, yükselen fiyatlar sayesinde ayakta kalabiliyordu. Devlet, sözde üreticiyi korumak adýna Fiskobirlik’i kurdu. Fa-

75. Sayý / 30 Aðustos-13 Eylül 2006

9


Yeni Evrede

Fýndýk Mitingi

Mücadele Birliði

kat asýl amacý, çikolata üreticilerinin ihtiyaç duyduðu fýndýk ihracýný garantiye almak ve fiyat dalgalanmalarýný belli sýnýrlar içinde tutmaktan ibaretti. Fiskobirlik yýllar boyunca, Almanya’nýn Hamburg kentinde konumlanmýþ bir avuç çikolata devi ve onlarýn finansörü bankalarla el ele, küçük üreticiyi yoksulluk sýnýrýnda gezindiren fiyat düzeylerini belirledi. Dev çikolata þirketleri ve onlarýn finansörlerinden oluþan Hamburg baronu, fiyat istikrarýný bozan etmenleri ortadan kaldýrmak için, fýndýk üretim alanlarýný yaygýnlaþtýrmaya giriþti. Þimdilerde Sakarya, Düzce gibi yerler dýþýnda, Gürcistan, Azerbaycan ve Hazar kýyýlarýnda fýndýk üretimi teþvik ediliyor. (Gürcistan ve Azerbaycan’da fýndýk üretimi teþvik eden þirketlerden birincisi, Ýtalyan sanayi devi Ferroli; ve bu þirketin Türkiye temsilcisini fýndýk üreticileri yakýndan tanýyorlar: Cüneyt Zapsu). Bu sayede, fýndýk rekoltesine baðlý olarak yukarý-aþaðý oynayan fiyatlar, bir “üretim fazlasý” yaratýlarak kontrol altýna alýnabilecek. Nitekim, Karadeniz fýndýðý 2004’teki don olayýnda %80’lere varan bir kayýp yaþarken, Sakarya-Düzce fýndýk ihracatýnda rekorlar kýrýyordu. Hamburg baronlarý, yeni üretime açýlan fýndýk ekim alanlarýnda, ilk yýllarýn maliyetini karþýlamak için, fiyatlarýn aþýrý yükselmesine izin verdi. Aðaçlarýn belli bir verimliliðe ulaþmasý için gerekli süre, fýndýðý kabuðundan ayýran patos makinalarý, yeni depolarýn kurulmasý ve ulaþým gibi ilk yýllarýn maliyet yükselten etkileri, yükselen fiyatlar sayesinde giderildi. Eðer fýndýðýn fiyatlarý, özellikle son üç-dört yýl bu kadar yüksek olmasaydý, Gürcistan-Azerbaycan-Hazar bölgesi gibi yeni fýndýk üretim alanlarý zor açýlýrdý. Þimdi bu saðlandýðýna göre, Hamburg baronlarý, dünya fiyatlarýný düþürebilirdi. Baronlar adýna bu iþi yapacak olanlar, en baþta Türkiye’deki büyük fýndýk ihracatçýlarýydý.

Fýndýk Üzerindeki Kumarbaz Soyguncular Hamburg baronlarý adýna Türkiye’deki fýndýk ihracatýný elinde bulunduran sadece bir kaç þirketten söz edilebilir. Bunlarýn en büyüðü Olton Gýda, 787 trilyonluk satýþla, en büyük 500 sanayi þirketi arasýnda, 25. sýrada. Olton Gýda, fýndýk ihracatýnýn neredeyse yarýsýný tek baþýna yapýyor. Ve elbette, AKP hükümetiyle arasý sýký fýký. Tekel haline gelen bu ihracatçý þirketler, fýndýk fiyatlarýnýn sürekli iniþi-çýkýþý üzerinden spekülatif faaliyetler yürüterek, karlarýný katlýyorlar. Bu spekülasyon iþlemine “alivre” deniyor. Ancak bu iþlem, bir sonraki yýlýn fiyatýnýn tahmin edilmesine dayanýyor. Þirket, bir sonraki yýl fýndýðýn fiyatýnýn, diyelim ki, 2 YTL düþeceðini söylüyor. Ve çikolata devlerine binlerce ton fýndýk ihracýný kaðýt üzerinde gerçekleþtiriyor. Karþýlýðýnda aldýðý ihracat sertifikasýný ise, o günün fiyatýndan paraya çevirme olanaðýna sahip. Eðer fiyat beklendiði gibi daha düþük çýkarsa, alivreci aradaki farký doðrudan cebine indirmiþ oluyor. Ama, daha yüksek bir fiyat olursa, alivreciler bu iþlemden para kaybýna uðruyorlar. En büyük ihracatçýlar, son üç-dört yýlda sürekli yükselen fýndýk fiyatlarý nedeniyle, bu tuhaf kumarda para kaybettiler. Ve nihayet, Hamburg baronlarý da fýndýk fiyatlarýndaki yükselmeye son verme kararý alýnca, alivreciler son dört yýlda kaybettiklerin telafi etmek için, olmadýk dalaverelere girmekten çekinmiyorlar. Piyasanýn % 10 kadarýný denetleyen Fiskobirlik’in kredi musluklarý, hükümet marifetiyle kapatýldý. Fýndýk fiyatlarýnýn daha da yükseleceði söylentileriyle küçük üreticileri aþýrý üretime teþvik ettiler

10

ya da bir önceki sezonun mallarýný depolarda stoklamalarýný saðlayarak, üst üste binen bir “arz fazlasý” ortaya çýkardýlar. Fýndýkçýlar bu oyunu anladýlar. Ve bu oyunun arkasýndaki büyük aktörlere, Hamburg baronlarýna, tekelci ihracatçýlara ve onlara her türlü siyasi desteði veren AKP’ye kaþý Ordu mitinginde öfkelerini kustular. Bütün bu olanlara, Tarým bakanlýðý hiç ses çýkarmadý ama, tekellerin birinci dereceden muhatabý Sanayi ve Ticaret Bakanlýðý, küçük üreticilerin içine düþtüðü bu açmazý deðerlendirmekte hiç geç kalmadý. Güya onlarý kurtarmak adýna, týpký buðday üreticilerine yaptýðý gibi, fýndýkçýlarý da bankalar ile ihracatçýlar arasýndaki mengenede sýkýþtýracak bir plan hazýrlandý. Bu plana göre küçük üretici fýndýðýný, bu alanda tekelleþmiþ bir kaç þirketin depolarýna teslim edecek. Ama, para yerine ona bir “kaðýt” verilecek. Küçük üretici bu kaðýdý paraya çevirebilmek için bankalarla “pazarlýk masasýna” oturacak. Ne adi bir plan ama! Eskiden, küçük üreticiler ile, Hamburg baronlarý ve onlarýn temsilcisi tekelci ihracatçýlar arasýnda geçen “eþitsiz” pazarlýk masasýna, þimdi bir de “bankalar” eklenecek. Tam bir mengene! Tam bir kumpas! Küçük üretici köylülüðün son büyük mabedi, iþte böyle kaybediliyor. Geçen dört yýl süresince, gelirleri iki kat arttýran, bunun kaþýlýðýnda AKP’yi % 50 oranýnda oyla ihya eden fýndýkçýlar, Yeni Evre’nin toplumsal hareketlerine özgü bir sýçramayla, bir anda bulunduklarý siyasal konumu terk ediyorlar. Ordu mitinginde oldukça dikkat çekici pankartlardan biri de þuydu: “Bizi daða mý zorluyorsunuz?” Karadeniz’de þovenizmin etkisini herkes bilir. Ancak, bu pankartta dile gelen “dað” sözcüðünün sembolik anlamý, þovenizmin bu bölgede aslýnda nasýl kýrýlgan bir yapýda olduðunu, en küçük darbeyle nasýl tuzla buz olabileceðini gösteriyor. Ordu’daki büyük mitingin kararlýlýðý, etkisi ve politik alanda yarattýðý alt üst oluþ, hemen ayný mengene içinde sýkýþýp ayný sorunlarý yaþayan tütüncüleri, pancarcýlarý, buðdaycýlarý ve diðerlerini ayný yönde tepki göstermek üzere teþvik ediyor. Bu topraklarda proletarya, kentlerdeki ve kýrlardaki küçük mülk sahiplerinin sýnýf ittifakýna ve aktif desteðine dayanmadan, devrimde zafere ulaþamaz. Þimdi bu ittifak, bizzat sistemin kýþkýrttýðý büyük eylemler temelinde kuruluyor. Þimdilik bir ittifakýn belirgin bir çatýya, bir örgütsel birliðe sahip olmayýþý önemli deðil. Önemli olan proletaryanýn ve küçük üretici köylülüðün ayný hedefe, tekelci kapitalizmin yýkýmýna karþý yürüyor olmalarýdýr. Küçük üretici mitinglerinin muazzam kitleler toplamasý ve öfke dolu oluþu, hem tekelci burjuvaziyi devrim karþýsýnda soluksuz býrakýyor, hem de tekelciliðin yarattýðý yýkýmýn ortaya çýkardýðý “ayaklanma” potansiyelinin ne denli gerçek, yakýn ve ulaþýlabilir olduðuna iþaret ediyor. Bu açýdan Ordu mitingi, tekelci kapitalist sistemin suratýnda bir þamar gibi patlamýþtýr. * Tarýmdaki küçük üreticilik üzerinde tekelci egemenliðin önemli araçlarýndan biri de, ulaþým ve nakliyede denetimin ele geçirilmesidir. Bu açýdan bakýldýðýnda, son günlerde yalnýzca bir çevre felaketi olarak algýlanan Karadeniz “duble-yol” projesi, daha anlamlý görünüyor. Paralý geçiþ giþeleriyle birbirine baðlanacak olan bu yol sayesinde, neredeyse mazot fiyatýna çalýþan yerel nakliyecilerin yerini, hýzla, týr filolarýna sahip nakliye tekelleri alacaktýr. Büyük toptancýlara çalýþacak olan büyük nakliyeciler, küçük köylülerin ürünlerini pazara taþýmalarýnýn önündeki kocaman bir set oluþturacaklar. Duble yolun, küçük üretici köylülüðün merkezi Karadeniz’de nasýl bir yýkým aracý olacaðýný görmek zor deðil.

75. Sayý / 30 Aðustos-13 Eylül 2006


Yeni Evrede

Filistin Eylemi

Mücadele Birliði

FÝLÝSTÝN SOSYALÝZMLE KAZANACAK!

E

mperyalizmin dünya emekçi halklarýna karþý giriþtiði 3. Dünya Savaþý, Ýsrail’in Filistin ve Lübnan halklarýna karþý vahþi saldýrýsý ve katliamý ile yeni bir düzeye ulaþtý. Ýsrail’in giriþtiði bu kanlý saldýrý, tüm emperyalistlerin görmezden gelmesi; halklarýn da isyanlarýyla karþýlýk buluyor. Türkiye burjuvazisi bu savaþa bir þekilde dahil olabilmek için Lübnan’a asker gönderme hazýrlýklarý yaparken emekçi halklar da 20 Aðustos günü Kadýköy’de alanlardaydý. Haydarpaþa Numune Hastanesi ve Tepe Natilius önlerinde iki koldan toplanan sendikalar, demokratik kitle örgütleri ve siyasi yapýlar Kadýköy’e doðru yürüyüþe geçti.

Biz de Mücadele Birliði Platformu olarak bu mitingde “Özgürlük Demokrasi Sosyalizm Ýþçilerle Gelecek” ve Savaþan Halklar Kazanacak” pankartlarýmýzla alanda yerimizi aldýk. Kýzýl bayraklarýmýz, Filistin ve Küba bayraklarýmýz ve Lübnan’da ölümsüzleþen savaþçýlarýmýzýn resimleriyle kortejimizi oluþturduk. Toplanma yerinden Kadýköy Meydaný’na kadar sýk sýk “Savaþan Halklar Kazanacak”, “Savra Savra Hatta Nasr”, “Filistin Halký Yalnýz Deðildir”, “Lübnan Halký Yalnýz Deðildir”, “Savaþ Savaþ Zafere Kadar”, “Filistin’de Tek Çözüm Ya Devrim Ya Ölüm”, “Filistin Devrimle Özgürleþecek”, “Ortadoðu Halklarý Yalnýz Deðildir”, “Kahrolsun Emperyalizmin Yeþil Kuþaðý”, “Kahrolsun Emperyalizm, Yaþasýn

75. Sayý / 30 Aðustos-13 Eylül 2006

Devrim ve Sosyalizm”, “Viva Küba, Viva Fidel” sloganlarý atarak yürüdük. Miting alanýna yaklaþýrken, “17. Yýlýnda Leninist Saflara” ve “Yaþasýn Partimiz TKEP/Leninist sloganlarý duyuluyordu. Kadýköy Meydaný’na geldiðimizde tertip komitesi adýna yapýlan ve iþgalci ABD emperyalizminin ve Ýsrail siyonizminin saldýrýlarýna karþý mücadele çaðrýsý yapan bir konuþmanýn ardýndan bu saldýrýlarda katledilenler için saygý duruþunda bulunuldu. Miting, yapýlan konuþmalar ve Grup Yorum’un ezgileriyle sona erdi. Binlerce kiþinin katýldýðý bu mitingde, emperyalizme ve siyonizme karþý mücadele eden dünya emekçi halklarýnýn sesine bir ses de biz kattýk.

11


Yeni Evrede

Gündem

Mücadele Birliði

17.YILINDA DENÝZ

LENÝNÝST

2

Proletaryanýn devrimci sýnýf partisi, nitel birikimi itibarýyla uluslararasý geliþmeleri doðru tahlil edebilecek, üzerinde yaþadýðýmýz topraklarda sýnýf hareketine yön verebilecek güçtedir. Sorun onun kitle baðlarýný on kat yüz kat artýrmadadýr. Günümüzde devrimin en acil, en pratik sorunu budur. Kitle hareketine yön verebilecek kadrolarýn hýzla bu çalýþmaya giriþmesiyle sonuç alýnacaktýr. Sorun kitlelerin örgütlenmesinde, onlarýn içinden yeni kadrolarýn çýkartýlmasýnda, bu kadrolarýn yetiþtirilip yeniden kitlelere ulaþmak üzere seferber edilmesinde. 12

1. yüzyýlýn henüz baþýnda, dünya üzerinde büyük toplumsal geliþmelerin yaþandýðý bir döneme girdik. Daha geçen yüzyýl bitmeden Leninist Parti’nin yaptýðý “Che Yüzyýlý” belirlemesi, þimdi artýk bir öngörü olmaktan çýkmýþ ve gerçekliðe dönüþmeye baþlamýþtýr. Yeni yüzyýlýn daha ilk on yýlý dolmamýþken yaþanan geliþmelere bakan herkes, bundan sonraki onyýllarýn nasýl geliþeceðini görebilir. Dünya özellikle 11 Eylül provokasyonundan sonra tam bir küresel iç savaþa sahne olmaktadýr. Baþta ABD olmak üzere emperyalist-kapitalist sistemin, Yeni Evrede içine girdikleri sýçramalý çöküþ sürecinden kurtulmak için, dünya halklarýna, iþçi ve emekçilerine, komünist, devrimci ve ilerici olan herkese karþý açtýklarý savaþ giderek yayýlýyor. Ve artýk bu savaþýn hangi bölgeye ya da ülkeye sýçrayacaðý aylarla yýllarla deðil günlerle ölçülüyor. Bu savaþa karþý dünya halklarý, iþçi sýnýfý ve emekçiler, komünist, devrimci ve ilerici güçler de ellerini kollarýný baðlayýp beklemiyorlar elbette. ABD’nin baþýný çektiði emperyalist-kapitalist sistemin saldýrýlarýna ayný sertlikte cevap veriyorlar ve emperyalist-kapitalist sistemin çöküþünü hýzlandýrýyorlar. En son Lübnan’da Ýsrail’in almýþ olduðu yenilgi, emperyalist-kapitalist sistemin artýk dikiþ tutmayacaðýný gösteriyor. Her yanýndan lime lime dökülen bir sistemin egemen olmasý mümkün deðildir. Irak Direnme savaþý karþýsýnda ABD’nin içine düþtüðü durum, bir yýkým savaþýndan baþka alternatifi kalmamýþ olan tüm emperyalist ülkeleri düþündürüyor. Adeta herkes filmin sonunu görmüþçesine paniðe kapýlýyor ve kendilerini bekleyen korkunç sonu engelleyemeyecek olmanýn telaþýyla hareket ediyor. Ortadoðu, þimdi uzun yýllardýr sönmeyen devrim ocaðýnýn yeniden daha gür alevlerini etrafýna yaydýðý bir coðrafyadýr. Ve bu alevin ilk ulaþacaðý yerin Türkiye ve Kürdistan olduðunu görmek için kahin olmaya gerek yok. Türkiye adeta barutla dolu bir mahzende ateþle oynuyor. Bir yandan Geniþletilmiþ Ortadoðu Projesi çerçevesinde “akýnlar”a hazýrlanýrken, bir yandan akýn akýn üzerine ge-

75. Sayý / 30 Aðustos-13 Eylül 2006


Yeni Evrede

Gündem

Mücadele Birliði

ZLERÝN YOLUNDA

SAFLARA

len devrim heyulasýndan kurtulamamanýn aczini yaþýyor. Ortadoðu’daki kývýlcýmlar her an Türkiye ve K. Kürdistan’da zaten kurumuþ olan bozkýrý tutuþturabilir ve bozkýr bir kez tutuþunca artýk yangýnýn nerelere ulaþacaðý kolayca tahmin edilebilir. Üzerinde yaþadýðýmýz topraklarda bir devrimin zorunluluðunu ve kaçýnýlmazlýðýný görmek için, çok kýsa zaman dilimine sýkýþmýþ irili ufaklý birçok eyleme ve ayaklanmaya bakmak yeter. Tekelci kapitalist sistemin kendisi, her gün, her saat yýðýnlarý tarihsel eylemine doðru itiyor. Bu savaþýn ne kadar þiddetli geçtiði ve bundan sonra daha da þiddetleneceði biliniyor. Artýk, üzerinde yaþadýðýmýz topraklarda hiç bir sýnýf, parti, örgüt ya da kiþi bu gerçekliðin dýþýnda hareket edemez. Herkes, kendisini savaþýmýn geliþimine göre konumlandýrmak zorunda. Ýþte “Denizlerin Partisi”, Leninist Parti, onyýllardýr bu gerçeðe göre hareket ediyor. Proletaryanýn devrimci sýnýf partisi olduðunu, sýnýflar savaþýmý içerisinde ortaya koyduðu teorik öngörüleri ve pratik tavrýyla gösteriyor. Deniz Gezmiþ yoldaþlardan alýnan miras, artýk devrimin kendisine dönüþmüþ durumda. Türkiye ve K. Kürdistan’da devrimin nesnel geliþimi tüm hýzýyla devam ediyor. Bir devrimin nesnel koþullarý günden güne daha da olgunlaþýyor. Bu nesnellik, zaten bir “doruk bunalýmý” yaratmýþ durumda; egemen sýnýflar arasýnda çeliþki ve çatýþmalar derinleþiyor ve bu, öznel faktörün önemini daha da artýrýyor. Elbette öznel faktör sadece proletaryanýn devrimci sýnýf partisi deðildir. Ayný zamanda sýnýfýn, sýnýf hareketinin kendisidir. Bugün iþçi sýnýfý ve emekçiler irili ufaklý bir çok eylem yapýyorlar ve görmek isteyen herkese adeta “biz burdayýz” diyorlar. Sýnýf hareketini çekip çevirebilecek, ona yön verebilecek bir parti, devrimin zaferini garanti altýna alacaktýr. Proletaryanýn devrimci sýnýf partisi, nitel birikimi itibarýyla uluslararasý geliþmeleri doðru tahlil edebilecek, üzerinde yaþadýðýmýz topraklarda sýnýf hareketine yön verebilecek güçtedir. Sorun onun kitle baðlarýný on kat yüz kat artýrmadadýr. Günümüzde devrimin en acil, en pratik soru-

nu budur. Kitle hareketine yön verebilecek kadrolarýn hýzla bu çalýþmaya giriþmesiyle sonuç alýnacaktýr. Sorun kitlelerin örgütlenmesinde, onlarýn içinden yeni kadrolarýn çýkartýlmasýnda, bu kadrolarýn yetiþtirilip yeniden kitlelere ulaþmak üzere seferber edilmesinde. Böylesi dönemlerde pratik çalýþmalar öne geçecektir. Bu iþin doðasý gereðidir. Þimdi proletaryanýn devrimci sýnýf partisinin, Leninist Parti’nin þiarý, Lenin’in dediði gibi “Daha az tumturaklý laflar, daha çok günlük çalýþma” olmalýdýr. Proletaryanýn devrimci sýnýf partisi, Leninist adýyla yolunu reformist merkezden ayýrdýktan sonra, devrim partisi olduðunu dost ve düþman nezdinde kanýtladý. Önceki yýllarýn birikimiyle militan bir kadro tipi yaratmayý baþardý. Bu Türkiye ve Kürdistan’da tutunmak ve kök salmak için þarttý. Þimdi artýk buradan daha ileri gitme zamaný. Leninist Parti, ideolojik ve politik olarak en ileri düzeyi temsil ettiðini, öngörülerinin bilimselliði ve saðlamlýðý, bunlarýn sýnýflar mücadelesinin içinde doðrulanmasýyla kanýtladý. Marx’ýn o ünlü sözleriyle biliyoruz ki “Teori kitlelerle buluþtuðu zaman maddi bir güç olur”. Devrimin tüm yýkýcý güçlerini harekete geçirmek için Leninist Parti, militan kadrolarýyla kitlelerin arasýna daha çok gitmeli, onlarýn yakýcý dinamiklerini daha çok harekete geçirmelidir. Leninist Parti, kuruluþundan bugüne geçen 16 yýlda ve 30 yýla uzanan tarihi boyunca sürdürdüðü militan mücadele ile “Denizlerin Partisi” olduðunu göstermiþ, proletaryanýn devrimci sýnýf partisi sýfatýný hak etmiþtir. Þimdi yapýlmasý gereken, Leninist Parti’yi iþçi sýnýfý ve emekçiler gözünde de önder konumuna yükseltmek, böylece iþçi sýnýfý ve emekçilerin devrimci iktidar için mücadelelerini hýzlandýrmaktýr. Proletaryanýn devrimci sýnýf partisi, Leninist Parti’nin sahip olduðu savaþçý ruh hali önümüzdeki dönemin sýnýflar mücadelesinde tayin edici rol oynayacaktýr.

75. Sayý / 30 Aðustos-13 Eylül 2006

13


Yeni Evrede

DETAK

Mücadele Birliði

Zindanlarý Yýkacak ZAFERÝ BÝZ KAZANACAÐIZ! ÖLÜM ORUCU SÜRÜYOR “Ya ölü yýldýzlara hayatý götüreceðiz/ Ya dünyamýza inecek ölüm” diyordu büyük komünist þairimiz Nazým Hikmet. Ölüm Orucu savaþçýlarý, dünyamýza ölümün inmemesi, sokaklarý ölümün sarmamasý, kapýlarýmýzý ölümün zorlamamasý, içimize ölümün çöreklenmemesi, hapishaneyi kendi içimizde yaþamamamýz için kendi yaþamlarýný koyuyorlar ortaya. Ve zaferin bir gün o demir kapýlarýn paslý kilitlerini kýracaðýný ve kendilerini özgürleþtireceðini biliyorlar. Ve Ölüm Orucu sürüyor, umutla, baðlýlýkla, kararlýlýkla… Av. Behiç Aþçý, Þiþli’deki direniþ evinde eyleminin 149. gününde. Eylemini büyük bir kararlýlýkla sürdürüyor. Behiç Aþçý, 23 Aðustos tarihinde, eyleminin 142. gününde yaptýðý açýklamada; “F tipi tecrit hücreleri, ölüm hücreleridir… Hücrelerde insani yaþam koþullarýna sahip deðilsinizdir. Ýnsan, sosyal bir varlýk deðildir, yalnýzca yok edilmesi gereken bir canlýdýr. Dört duvar arasýnda demir kapýlar ardýndasýnýz, aslýnda bir mezardasýnýz... Gerçek bir mezardan tek farký oksijen soluyor olmanýzdýr… Bugün Ölüm Orucu eylemimin 142. günündeyim. 142 gündür müvekkillerimin çektiði acýlarý düþünerek yürüyorum ve tecrit kalkýncaya kadar da müvekkillerimi açlýðýmla savunmaya devam edeceðim” dedi. Behiç aþçý saðlýk durumuna iliþkin þu bilgileri verdi: “Göz sinirlerinde zayýflama, kas-

larda (özellikle bacaklarda) uyuþma ve aðrý, vücutta ödem baþlangýçlarý, baðýrsak hareketlerinde düzensizlik ve kabýzlýk, yürürken denge bozukluðu, aþýrý yorgunluk hissi… Sabah yapýlan ölçümlere göre tansiyon: 100-55, nabýz: 51 ateþ: 36.2, kilo:63’tür.” Behiç Aþçý sözlerini “tecrite karþý mücadele etmek, insan haklarýný savunmak, 6 yýldýr süren ölümlere dur demek vicdan sorunudur. Yanýbaþýmýzda ülkemiz hapishanelerinde yaþanan bu vahþete dur demek insanlýk görevidir. Herkesin yapabileceði bir þeyler var. Ancak birlikte hareket ederek bu sorunu aþabiliriz” diyerek bitirdi. Uþak zindanýnda bulunan Cengiz soydaþ Ölüm Orucu Ekibinden Sevgi Saymaz ve Sincan zindanýndan ayný Ölüm Orucu Ekibinden Kamil Karataþ bugün eylemlerinin 122. günündeler. Eylemlerini kararlýlýkla sürdürüyorlar. Adana’daki direniþ evinde eylemini sürdüren Gülcan Görüroðlu bugün eyleminin 117. gününde. Eylemini kararlýlýkla sürdürüyor. Devrim onlarýn eriyen bedenlerinde büyümeye devam ediyor. Zafer er geç onlarýn güçlü yürekleri ve soluklarýyla koparýlýp alýnacaktýr. YAÞASIN ÖLÜM ORUCU EYLEMÝMÝZ!

DÝK’LÝ ÝÞÇÝLERDEN AV. BEHÝÇ AÞÇI’YA ZÝYARET Burjuvazi, kendi egemenliðini sürdürebilmek için muhalif çevreleri özellikle proletaryayý ve onun devrimci öncülerini çýkardýðý yasalarla etkisiz kýlmayý amaçlýyor. TC devleti, devrimin kalesi, moral kaynaðý olan zindanlardaki proleter devrimci tutsaklara karþý bugüne kadar defalarca saldýrmýþtýr. Ancak, ne katliamlar ne de F tipi zindanlar devrimci tutsaklarýn iradesini kýramadý… Ýþçi ve emekçi sýnýflarý kontrol altýna almanýn yolunun bu sýnýflarýn öncüleri olan devrimci tutsaklarý etkisizleþtirmek olduðunu çok iyi bilen burjuva sýnýf ve onun faþist devleti aylar önce üzerinde çalýþtýðý katliam planlarýný 19 Aralýkta “Hayata Dönüþ” adý altýnda uygulamaya soktu. 28 canýmýzý vahþice katletti, onlarcasý sakat kaldý, yaralandý ama asla teslim olunmadý. Tam dört gün boyunca bütün olanaksýzlýða raðmen savaþýldý. Deniz’ler, Mahir’ler, Ýbrahim’ler gibi savaþtýlar ve birer kahraman gibi ölümsüzleþtiler. Ve altý yýlý aþkýndýr ölüm orucu sürüyor. Tekelci faþist medyanýn sansürüne raðmen çeþitli eylem ve basýn açýklamalarýyla sürdürülmekte olan Ölüm Orucu eylemini kamuoyuna duyurmaya, halký bilinçlendirmeye devam ediyoruz. Türkiye ve Kuzey Kürdistan’da iþlenen insanlýk suçuna se-

yirci kalan, makale yazmanýn ötesinde somut bir eylem yapmaktan çekinen aydýnlar, hukukçular avukat Behiç AÞÇI’nýn eylemini desteklemelidir. Hatta eyleme geçmeleri de bir aydýn olma sorumluluðudur. Bizler DÝK’li (Devrimci Ýþçi Komiteleri) tekstil, fýrýn ve matbaa iþçileri olarak, eyleminin 131. gününde Þiþli direniþ evine giderek Av. Behiç AÞÇI’ya ziyarette bulunduk. Karanfillerle gittiðimiz direniþ evinde bizleri süresiz açlýk grevinde olan arkadaþlar karþýladý, kýsa süre sonra da eylemini sürdüren Av. Behiç AÞÇI da geldi. Arkadaþlar bizleri çok sýcak karþýladý. Oldukça zayýflamýþtý ve eyleminin 131. gününde olmasýna raðmen morali yüksekti. Güncel konular üzerine sohbet ettikten sonra, kendisinin eyleme baþlamasýyla birlikte diðer avukat ve barolarýn F tipi zindanlara ve Ölüm Oruçlarýna karþý daha duyarlý yaklaþtýklarýný ve gündemlerine almak zorunda kaldýklarý üzerine konuþmamýzý sürdürdük. Bu Ölüm Oruçlarýnýn bu kadar üzün sürmesinde biz sýnýf bilinçli iþçilerin diðer iþçilere eylemi yeterince anlatamadýðýmýz ve onlarý eyleme katmada eksik kalmamýzdan kaynaklý

olduðunu da ifade ettik. Ýstirahat saatlerini önceden öðrendiðimiz için sohbetimizi sonlandýrarak, yanýmýzda götürdüðümüz “DEVRÝMCÝ TUTSAKLAR ÖZGÜRLEÞTÝRÝLMEDEN ÝÞÇÝLER ÖZGÜRLEÞEMEZ, DÝK’li iþçiler” imzalý olan dövizimizi orada býrakarak direniþ evinden ayrýldýk.

ÖLÜM ORUCU SÜRÜYOR! BEHÝÇ AÞÇI YALNIZ DEÐÝLDÝR! ALNI KIZIL BANTLILAR ONURUMUZDUR! 19 ARALIK VE ÖLÜM ORUCU SAVAÞÇILARI ÖLÜMSÜZDÜR!

DETAK’a ulaþmak için e-mail adresi: detakistanbul@yahoo.com

14

75. Sayý / 30 Aðustos-13 Eylül 2006

DÝK’li Ýþçiler


Yeni Evrede

Röportaj

Mücadele Birliði

“Sos ya li z m, Ha yal Ka dar Gü zel!” Ý

stanbul’da inþaat iþçisi olarak çalýþan Azerbaycanlý iþçilerle Sovyet dönemi ve bugün yaþadýklarý üzerine bir röportaj yapmak istedik. Türkiye’de inþaat iþçisi olarak çalýþan iki eski Sovyet yurttaþý bu isteðimizi geri çevirmeyip kabul ettiler. Onlarla Sovyet günleri ve sosyalizm-kapitalizm karþýlaþtýrmasý yapmamýza yardýmcý olabilecek sorular sormayý tercih ettik. Y.E. Mücadele Birliði: Merhaba, sizler Sovyetler Birliði’nde sosyalizmi yaþamýþ insanlarsýnýz, sizinle o dönem hakkýnda röportaj yapmak istiyoruz. Sizler Azerbaycanlýsýnýz, Türkiye’ye ne zaman geldiniz ve sosyalizm döneminde ne iþ yapýyordunuz? 1. Ýþçi: Geçen sene 2005’te. O zamana kadar Nahçývan’da öðretmenlik yapýyordum. Sovyetler Birliði’nde tahsil herkes için mecburiydi, herkes tahsilli olmak zorundaydý. Bütün çocuklar devlet nezaretinde eðitimini tamamlamak zorundaydý. Çocuklar çalýþamazdý ve çalýþmalarý yasaktý. Devlet onlara her an nezaret ederdi. 2. Ýþçi: Türkiye’ye ilk olarak 1993’te geldim. Sosyalizm döneminde tornacýydým. Y.E. Mücadele Birliði: Sosyalizm döneminin ekonomik sosyal ve kültürel olarak da sizlere kazandýrdýðý þeyler nelerdi, sosyalizm döneminde mutlu muydunuz? 1. Ýþçi: Sosyalizm döneminde çok mutluyduk. Devletin bize verdiði emek hakký (maaþ) bizim bütün ihtiyaçlarýmýzý karþýlýyordu. Ve bununla beraber devlet bize senede bir defa turistik hakkýmýzý verirdi. Bu turistik hakkýmýzýn giderleri devlet tarafýndan ödenirdi. Günde 8 saat çalýþmak fazlasýyla bize yetiyordu. Bununla beraber haftada okullarda bir gün inþaatlarda iki gün istirahat hakký vardý. Ýstirahat günleri çalýþmak yasaktý. 2. Ýþçi: Sosyalizmde mutluydum. En azýndan ailemle beraberdim. Fabrika tarafýndan bana ev parasýz verilirdi. Sovyetler’de herkesin kendi evi vardý. Kimse ki-

ra ya da kira derdini bilmezdi. Doðal gaz, su, telefon, elektrik parasý çok küçük bir miktar ödenirdi. Köylerde çalýþan öðretmen ve doktorlar bu para ödemelerinden muaftýlar. Sanatsal üretimleri dernekler ücretsiz olarak karþýlardý. Her alanda sanatý herkes öðrenebilir, o yönde kendini geliþtirebilirdi. Y.E. Mücadele Birliði: Azerbaycan’ýn þimdiki durumu hakkýnda bilgi sahibisiniz. O dönemle bu dönemi kýyaslar mýsýnýz? 1. Ýþçi: Sovyetler’de insanlarýn birinci amacý bütün proleterlerin beraber yaþamalarýydý. Herkesin ancak bir evi ve bir arabasý olurdu, daha fazlasý olmazdý. Ve bu konuda devletin sýký takibi vardý. Ýnsanlarýn birbirinden farklýlaþmasýna hiçbir zaman razý olmazdý. Þu anda kiminin 20 arabasý ve bir o kadar da evi var, hatta belki daha da fazlasý var. Ama ayný zamanda çoðu insan iþsiz ve bundan kaynaklý yaþadýklarý yerleri terk edip baþka yerlere çalýþmaya gidiyorlar. Bu insanlarýn aldýklarý para ancak karýnlarýný doyurmaya yetiyor, çocuklarýný bile okula gönderemiyorlar. Ve þimdi çocuklar da çalýþmak zorundalar. 2. Ýþçi: Çok deðiþmiþ, bazý bölgelerde zenginlerin lafýný bile edemiyorsun. Ama þunu söylemeliyim ki bizim çobanlarýmýz bile o zenginlerden kat kat üstün adamlardýr. Sovyetler’de tahsil A’dan Z’ye devlete aitti. Þimdi sadece ilkokulu devlet okutuyor. Ýlkokuldan sonra eðitim paraya dayalý. Ülkede rüþvet çok olduðu için yine parasýz okullarý zengin çocuklarý kazanýyor, lise ve üniversitelerin parasýzlarýnda zengin çocuklarý okuyor. Ýþçi çocuklarý ise paralý okullara yönlendiriliyor. Onlar da parasýzlýktan okuyamýyorlar. Y.E. Mücadele Birliði: Þimdi kapitalist bir ülkede iþçilik yapýyorsunuz, sosyalizmle kapitalizmi kýyasladýðýnýzda sizce sosyalizmin üstünlükleri neler? 1. Ýþçi: Sosyalizmde bizim kendi ülkemizde herkesin çalýþmasý için olanak temin edilirdi ve çalýþmak için baþka yerlere gitmek zorunda deðildik. Kendi ülkemizde devletin bize verdiði para kesintisiz olarak ödenirdi. Aldýðýmýz parayý kendi75. Sayý / 30 Aðustos-13 Eylül 2006

mizin ve çocuklarýmýzýn mutlu bir yaþam sürmesi için kullanýrdýk. Okullarýn tatil döneminde çocuklarýmýzý devletin yönlendirdiði tatil yerlerine dinlenmeleri ve eðlenmeleri için gönderirdik. Okul baþladýðýnda geri dönerler ve okumaya devam ederlerdi. Þimdiyse kapitalizmde biz bütün bunlardan mahrumuz ve bir daha sosyalizmde yaþadýðýmýz mutluluklarý yaþayamayýz. 2. Ýþçi: Tartýya koyamayýz, teraziyle ölçemeyiz. Konuþmaya da imkan yok. Sosyalizm, hayal kadar güzel. Y.E. Mücadele Birliði: Bir gün Nahçývan’a geri dönmeyi düþünüyor musunuz? Azerbaycan bugün sosyalist olsaydý geri döner miydiniz? 1. Ýþçi: Nahçývan’a dönmek mecburiyetindeyim çünkü ailem orada. Ve iki aylýk vize müddetim var. Azerbaycan sosyalist olsaydý ben hiçbir zaman köyümden dýþarý çýkmazdým. 2. Ýþçi: Nahçývan benim vataným, benim caným, sanki yarým orada. Burada bir gün yaþýyorsam, hayalimde orada iki gün yaþýyorum. Azerbaycan sosyalist olsaydý Türkiye’ye gelmezdim. Y.E. Mücadele Birliði: Azerbaycan’da ve genel olarak Sovyetler Birliði’nde, sosyalist sistemin daðýlmasýnýn nedeni sizce nedir? 1. Ýþçi: Birinci sebebi halklarý karþý karþýya koyup Sovyetler Birliði’nin ekonomisine aðýr darbe indirmek. Ýkinci sebebi ise, kýtlýk yaratmak, insanlarý devlete ve sosyalizme karþý isyan ettirmek, sosyalizmi daðýtmayý amaçlamak. Ýþsizlik yaratýldý, fabrikalar kapatýldý. Halka bunlarla Sovyetler’in daðýlmasýnýn zorunlu olduðunu göstermek istediler ve yaptýlar da. 2. Ýþçi: Halklarý birbirine düþürdüler. Kapitalizmin her zaman kullandýðý bir þeydi bu. Baþta Gorbaçov olmak üzere Amerika ile iþbirliði içerisine girildi. Hatýrlarsanýz denizin dibinde teke tek Reagan ile Gorbaçov Sovyetler’i nasýl daðýtacaklarýný konuþtular. Gorbaçov o görüþmeden döndükten sonra Sovyetler Birliði’nde kýtlýk yaþandý, iþyerleri ve fabrikalar kapatýldý. Kýtlýk yaratmak için gýda ve tütün gibi maddeler denize döküldü. Devletin çiftliklerindeki hayvanlarý havasýz yerlere koyup öldürdüler Amaçlarý kýtlýk yaratýp Sovyetler’i daðýtmaktý. Y.E. Mücadele Birliði olarak bizimle röportaj yapmayý kabul ettiðiniz için teþekkür ederiz.

15


Yeni Evrede

Filistin

Mücadele Birliði

Ayýþýðý Sanat Merkezi Filistin Ve Lübnan Halkýnýn Yanýnda larý ve kocaman yürekleriyle, savaþýyorlar. Ve kan kusturuyorlar emperyalizme, siyonizme, dünya gericiliðine... 3. Dünya savaþý hýzla yayýlýyor... emperyalistler çok iyi biliyorlar ki, yýllarca Ortadoðu devrimci hareketlerine moral kaynaðý olan Filistin devrimini yenilgiye uðratmadan Ortadoðu’da egemenlik saðlayamazlar. Bu yüzden emperyalizmin maþasý siyonist Ýsrail, Filistin ve Lübnan halklarýnýn üzerine haftalardýr bombalar yaðdýrarak yüzlerce insaný katletti ve hala da katletmeye devam ediyor. Dünya halklarýnýn gözleri önünde gerçeleþtirilen bu katliama karþý tepkiler ve gösteriler gittikçe daha da artýyor. Burjuvazinin insanlara sunduðu yoz kültüre karþý devrimci kültür ve sanatý üreten Ayýþýðý Sanat Merkezi de, Filistin ve Lübnan halký üzerinde gerçekleþtirilen katliamlarý çeþitli etkinliklerle ezilen emekçi halklara en doðru ilistin Halký yüzyýllardýr öz- þekilde duyurmaya devam ediyor. Filistin ve Lübnan halklarýnýn sesigürlük mücadelesi veriyor. Filistin’i iþgal eden kan emi- ni duyurmak amacýyla, Ayýþýðý Sanat cilere karþý, taþ generaller ufacýk avuç- Merkezi 26 Aðustos Cumartesi günü, “Hayýr sevgili yurt, yýlma O yitilen yerlerde karanlýk alanlarda Ne kadar öðütmeye kalksalar da öfkeyi O sonsuz acýnýn deðirmen taþlarýnda Yýlma, köreltemezler seni Karartsalar da düþlerini umudunu kýrsalar da Ve çarmýha gerseler de emeði Çalsalar da çocuklardan gülüþü ve sevinci Yýksalar yaksalar da sonunda Yeni bir yaþam belirecek sana Öfkeden ve sonsuz acýdan doðan bir yaþam Duvarlarýnda pýhtýlaþan kandan Yaþama dönüþecek ölüm bir anda Filizlenip ýþýyacak dört bir yanda Sen ey kanayan yurt sen ey öfkemiz bizim Sen ey sultaný yüreðimizin...”

F

16

75. Sayý / 30 Aðustos-13 Eylül 2006

Ýstiklal Caddesi’nde bir etkinlik düzenledi. Saat 19.00’da Ayýþýðý Sanat Merkezi emekçileri, üzerinde Filistin ve Lübnan’daki katliamý ve buna karþý verilen mücadelenin anlatýldýðý resimlerle donatýlmýþ resim sergisiyle birlikte sanat merkezinin önünden Taksim Meydan’a kadar yürüdü. Orda yapýlan açýklamanýn ardýndan Grup Emeðe Ezgi kýsa bir dinleti verdi. Cadde boyunca yürünen yolda insanlarýn ilgisi siyah uzun bir kumaþýn üzerindeki resim sergisine yoðunlaþmýþtý. Öyle ki, açýklama yapýlýrken Ayýþýðý Sanat Merkezi emekçilerinin etrafýnda meraklý gözlerle ve kimi zaman alkýþlarla destekleyen insanlar toplandý. Ve Grup Emeðe Ezgi’nin verdiði dinletiye bir çok kiþi alkýþlarýyla ve elleriyle tuttuklarý ritimlerle destek oldular. Emeðe Ezgi’nin verdiði dinletiden sonra tekrar Ayýþýðý Sanat Merkezi’ne kadar yolda Filistin ile ilgili þiirler okunarak yüründü ve Ayýþýðý Sanat Merkezi önünde kýsa bir açýklama yapýldýktan sonra yapýlan etkinlik sona erdirildi.


Yeni Evrede

Panel

Mücadele Birliði

“Bizim Cennetimi de Cehennemimiz de Burasý”

1 Eylül’de Newyork’ta Ýkiz Kulelerin vurulmasýyla tüm dünya emekçi halklarýna, iþçi sýnýfý ve emekçilere, devrimci ve komünistlere karþý baþlatýlan 3. Dünya Savaþý giderek yayýlýyor. ABD emperyalizminin uþaðý olan siyonist Ýsrail’in, Filistin ve Lübnan Halklarýna karþý baþlattýðý savaþ katliamlarla devam ediyor. Yüz yýllardýr özgürlük savaþý içerisinde olan Filistin halký ise Ýsrail nezdinde tüm dünya emperyalistlerine karþý kahramanca savaþýyor. Özellikle son süreçte, Filistin ve Lübnan’da neler oluyor, bu savaþýn geçmiþin de ne var ve özellikle de emperyalizme ve kapitalizme karþý mücadele üzerimize neler düþüyor? Bununla

1

ilgili olarak 19 Aðustos Cumartesi günü Gazi Ayýþýðý Sanat Merkezi, “Filistin ve Savaþ” konulu bir panel düzenledi. Saat 17:00’da baþlayan panele, kendisi de bir Filistinli olan Filistin’le Dayanýþma Derneði’nden Abdul Selam Sultan ve Y.E. Mücadele Birliði Dergisi Genel Yayýn Yönetmeni Vefa Serdar konuþmacý olarak katýldýlar. Panele özellikle gençlerin yoðun bir ilgisi vardý. Ýlk olarak konuþan Abdul Selam Sultan Filistin tarihini ve mücadelesini anlattý. Ýsrail’in yapay bir devlet olduðunu belirten Sultan, Yahudilerin hiç bir zaman bir devleti olmadýðýný, Yahudilerin Filistin topraklarýný Tevrat’a dayandýrarak kendilerinin olduðunu ileri sürdüklerini ve Ýsrail’i emperyalistlerin kurduðuna, Ýsrail’in kurulduktan bir sene sonra BM’ce tanýndýðýný, beþ sene sonra ise emperyalist ABD’nin maþasý olarak savaþtýðýna dikkat çekti. Sultan ayrýca, zengin Yahudilerin Ýsrail dýþýnda yaþadýklarýný, Ýsrail’e yoksul yahudilerin gönderildiklerini söyledi. Hamas’ýn emperyalistlerin eliyle iktidara getirildiðine vurgu yapan Sultan, “Hamas da týpký Türkiye’deki AKP gibi iktidara geldiðine ilk anda kendisi bile inanamadý. Ne yapacaðýný bilmiyordu, þaþkýndý. Hamas’ta, Ortadoðu’da hýzla örgütlenen ve sempati toplayan marsist-leninistlerin önünü kesmek için oluþturulan ‘Yeþil Kuþak’ýn bir parçasýdýr” dedi. Selam Sultan, FKÖ özelinde Arap gericiliðini de teþhir etti. Ve Filistin yönetiminde bulunan bazý insanlarýn Ýsrail þirketleriyle ortaklýklarý olduðunu, bunun da sermayenin vatanýnýn, dininin, milletinin olmadýðýný bir kez daha gösterdiðini vurguladý. “Bizim cennetimiz de cehennemimiz de burasý” dedi. Daha sonra konuþma yapan Vefa Serdar ise sýnýflar mücadelesine dikkat çekerek, “Verilen ulusal mücadelelerin geldiði noktayý hepimiz görüyoruz. Silahla kazanýlan masada kaybediliyor. Artýk ulusal mücadeleler zafer için sýnýfsal bir mücadeleye evrilmek zorundadýr” dedi. Sýnýflararasý iliþkiye de deðinen Serdar, emperyalizme karþý mücadelede ayný zamanda kapitalizmle de mücadele edilmesi gerektiðini Filistin’de özgürlük, demokrasi ve sosyalizmin proletarya ile geleceðini vurguladý. Serdar ayrýca, emperyalist-kapitalist sistemin içinde bulunduðu çöküþü geciktirmek amacýyla dünya halklarýna bir savaþ açtýðýný, Lübnan’da süren savaþýn bunun bir parçasý olduðunu, emperyalistlerin Filistin Devrimi’ni yenmeden planlarýný hayata geçiremeyeceklerini bu nedenle Filistin ve Lübnan’ý hedef aldýklarýný söyledi. Filistin halkýnýn ayaðýndaki en önemli prangalardan birinin Arap gericiliði olduðunu, bu nedenle burada da proletaryanýn baðýmsýz sýnýf çizgisinin korunmasýnýn zorunlu olduðunun altýný çizen Serdar, Türkiye’de ortalama sol hareketin dinci gericilerle ittifak yaparak, proletaryanýn baðýmsýz sýnýf çizgisini muðlaklaþtýrdýklarýný söyledi. Panel karþýlýklý soru cevap bölümünden sonra sona erdi. Biz de tüm yüreðimizle diyoruz ki; zafer, “Benim kaným bir tutam yað yakar özgürlük ateþini” diyen Filistin Halký’nýn olacaktýr.

75. Sayý / 30 Aðustos-13 Eylül 2006

17


Yeni Evrede

Agit

Mücadele Birliði

DAÝMA ZAFERE KADAR BÝZÝMLESÝN

AGÝT YOLDAÞ

evrimin bir sýra neferiydi yaþýyordu: sözünü tutabilmenin verdiði O ne önde, ne arkada Agit yoldaþ. Adý gibi yiðit, bir onur; LGB’nin ilk ölümsüzleþen geSýrada sýramýzdaydý Agit... rillasý olmanýn ve en çok eylem yapan, Ve yanýndakinin kanlý baþý Yaþamýný devrime ve sosyalizme aeylem rekortmeni olabilmenin verdiði Onun omzuna eðilince damýþ bir Kürt Gerilla... bir onur... Ona sýra gelince Yaþar Bulut (Agit) yoldaþýn tüm yaBizlerde ölümsüzleþmesinin 13. yýþamý her devrim yolunda yürüyen Lenilýn da Agit yoldaþýmýzý mezarý baþýnda Sayýsýný saydý nist için derslerle doludur. O bir þeye iandýk. Saat 17:00’da Yaþar Bulut yoldaSöz istemez, yaþlý göz istemez nanmadan önce iyice araþtýran birisiydi. þýmýzýn mezarý baþýnda toplandýk. Daha Çelenk melenk lazým deðil Öyle ki Leninist Parti ile ilk tanýþtýðý sonra üzerinde “Agit Yoldaþ ÖlümsüzSusun günlerde, günlerce süren tartýþmalar dür / Mücadele Birliði” imzalý pankartýgerçekleþtirdi yoldaþlarýyla, kafasýndaki mýzý açtýk. Ve sloganlarýmýzla selamlasusun her þeyi çözene kadar tartýþmalar devam dýk ölümsüz gerillayý: “Agit Yoldaþ Sýra neferi uyusun etti. Ve ezilen, sömürülen iþçi sýnýfý ve Kavgamýzda Yaþýyor, Agit Yoldaþ Öemekçilerin ve Kürt ulusunun gerçek lümsüzdür, Yaþasýn Kürt-Türk Halklarýkurtuluþunun Leninist Parti öncülüðünde olacaðýna inanan nýn Mücadele Birliði...” Daha sonra yoldaþýmýz þahsýnda tüm yoldaþ, her zaman en zor görevlerde en öne atýlan oldu. Her ölümsüzleþen devrim savaþçýlarý için saygý duruþunda bulunzaman bir gerilla olmak istiyordu. Agit’in tüm dikkati, aklý fik- duk. Saygý duruþundan hemen sonra bir yoldaþýmýz Agit’in ri hep silahlý alanda idi. Leninist Parti, birinci kongresinde al- hayatýný anlattý ve þu sözlerle konuþmasýna son verdi; “Yaþam dýðý kararla Leninist Gerilla Birliði kurulmuþtu. Ve Agit yol- ideallerimiz büyük olmalý. Ne için yaþadýðýmýzý ve ne için öledaþa çaðrý yapýldýðýnda, yoldaþ çocuklar gibi sevinerek bunu ceðimizi çok iyi bilmeliyiz. Agit yoldaþ bunu çok iyi biliyordu. kabul etmiþ ve mücadeleye kendini adamýþlýðýn simgesi olan, ‘Silahlý alandaki adam fazla kitap okumaz’ sözünü boþa çýkaryoldaþlarý tarafýndan en çok örnek alýnan o sözlerini söylemiþ- dý Agit yoldaþ. Gerilla olarak yaþadýðý dönemlerde de vakit ti: “LGB’nin ölümsüzleþen ilk gerillasý ben olacaðým. Leninist buldukça, gerilla üstlerinde dahi durmadan, býkmadan usanParti içinde eylem rekortmeni olacaðým” madan kitap okurdu.” Yoldaþýmýzýn konuþmasýndan sonra Agit yoldaþ, 25 Aðustos 1993’te , Leninist Gerilla olma- mezar baþý anmamýz sona erdi. O sýrada mezarlýkta þu slogannýn verdiði büyük onurla ölümsüzleþmiþti. Yoldaþ kuþatýldýðý lar duyuldu; “Yaþasýn Partimiz TKEP/LENÝNÝST, Agit Yoldaþ evde çatýþarak aðýr yaralandýðý ve sonradan götürüldüðü em- Yaþýyor LGB Savaþýyor, Yaþasýn Leninist Gerilla Birlikleri, niyette iþkence ile katledilirken ayný zamanda bir onuru daha Yaþasýn 13 Mart Genç Komünistler Birliði”

D

18

75. Sayý / 30 Aðustos- 13 Eylül 2006


Yeni Evrede

Ziyaret

Mücadele Birliði

Akmercan Ýþçilerine Ziyaret Türkiye iþçi sýnýfýna selam! Selam yaratana! Tohumlarýn tohumuna, serpilip geliþene selam! Bütün yemiþler dallarýnýzdadýr! Beklenen günler, güzel günlerimiz ellerinizdedir, haklý günler, büyük günler, gündüzlerinde sömürülmeyen, gecelerinde aç yatýlmayan, ekmek, gül ve hürriyet günleri. Türkiye iþçi sýnýfýna selam! Meydanlarda hasretimizi haykýranlara, topraða, kitaba, iþe hasretimizi, (...) Düþmaný yenecek iþçi sýnýfýmýza selam! Paranýn padiþahlýðýný, karanlýðýný yobazýn ve yabancýnýn roketini yenecek iþçi sýnýfýna selam! Türkiye iþçi sýnýfýna selam! Selam yaratana! Nazým Hikmet

Evet, biz de iþçi sýnýfýný selamlamaya devam ediyoruz. Ýþçi sýnýfý yoðun bir süreçten geçiyor. Ýþten atýlýyor, maaþlarý verilmiyor, eziliyor, baský görüyor, düþük ücret alýyor... Direniyor, hakkýný istiyor, grev yapýyor, birleþiyor, savaþýyor... Onlar çocuklarýna þeker, onlar eve bir lokma ekmek götürmek istiyorlar. Onlar, insanca yaþamak istiyorlar. Aldýklarý ücretle kira mý ödesinler, elektrik, su, telefon parasýný mý ödesinler... Bu iþçilerden çok var ülkemizde, her yerde rastlayabiliriz. Ama direngenlikleriyle, kararlýlýklarýyla bilinçlenmeye açýk o kadar iþçi var ki... Hepsini selamlýyoruz... Gazi Mahallesi’nde 10 Temmuz’da

greve çýktýlar Akmercan iþçileri... Biz de bu direniþe bir ses, bir soluk olmak için 30 Temmuz’da Ayýþýðý Sanat Merkezi ve Grup Emeðe Ezgi olarak destek ziyaretinde bulunduk. Ýlk baþta önlükler giyildi, dövizler tutuldu... “Zafer Direnen Emekçinin Olacak”, “Akmercan Ýþçisi Yalnýz Deðildir” sloganlarý atýldý. Daha sonra grev çadýrýna geçildi. Burada hoþ bir iþçi havasý vardý. Emeðe Ezgi’nin getirdiði erzaklar verildi. Sohbetlerin ardýndan Grup Emeðe Ezgi söyledikleri türkülerle, marþlarla, halaylarla iþçilerin ve destek ziyaretine gelenlerin beðenisini topladý. Ve tekrar sohbetler baþlamýþtý. 1 Mayýs’la ilgili ve özellikle 1977 yýlýnýn kanlý 1 Mayýs katliamýnýn 30. yýldönümünde, 2007 1 Mayýs’ýnda Taksim Meydaný’nda olma gerekliliði ile ilgili sohbetlerin ardýndan çaylar içildi. Akmercan iþçileri, yaþadýklarý süreci ve mücadelelerinin bundan sonrasýný dernekleþme süreci içinde daha da örgütlü bir tarzda sürdürmek istediklerini anlatarak asýl amaçlarýnýn sadece kendi haklarýný almak deðil, tüm iþçi sýnýfýnýn özgürlük mücadelesine katkýda bulunmak olduðunu dile getirdiler. Artýk gitme vakti gelmiþti. Yalnýz olmadýklarýný, devamlý ziyaretlerine geleceðimizi söyledikten sonra, “Yaþasýn Ýþçilerin Mücadele Birliði”, “Akmercan Ýþçisi Yalnýz Deðildir” sloganlarýyla ayrýldýk.

75. Sayý / 30 Aðustos-13 Eylül 2006

AKMERCAN ÝÞÇÝSÝ YALNIZ DEÐÝLDÝR! UMUDUMUZ KAVGADA KAVGAMIZ SANATIMIZLA!

Gazi Ayýþýðý Ekin Sanat Merkezi ve Grup Emeðe Ezgi

19


Yeni Evrede

Eylem

Mücadele Birliði

DEVRÝMÝN AYAK SESLERÝ DÜNYAYI SARSIYOR DÝRENÝÞTEKÝ ALCO ÝÞÇÝSÝNE JANDARMA SALDIRDI Kocaeli-Uzunçiftlik’te bulunan AL-CO Tencere Fabrikasýnda sendikalý olduklarý için Aðustos’un ilk haftasýnda iþten atýlan iþçiler, o günden beri direniþte. Ýþçiler, anayasal haklarý olan sendikal haklarýný kulladýklarýný ve iþlerine geri dönmek istediklerini söylüyorlar. 22 Aðustos günü, jandarma tarafýndan savcýlýða ifade vermeye götürülmek istenen iþçiler, fabrikadan ayrýlmayý kabul etmeyince, 15

iþçi gözaltýna alýndý. Bu sýrada patron, direniþteki iþçilerin yerine çalýþmak üzere 1 araçla Adana’dan iþçi getirdi. Direniþçi iþçiler, kapýlarý kapatýp aracýn önüne yatarak aracýn iþyerine girmesine izin vermediler. Bunun üzerine jandarma eylemci iþçilere saldýrdý. Direniþteki 37 iþçi jandarma tarafýndan gözaltýna alýndý. Daha önce ifade vermek üzere götürülen 15 iþçi de serbest býrakýlmadý. Gözaltýnda tutulan iþçiler, 24 Aðustos günü serbest býrakýldýlar ve kendilerini fabrika önünde bekleyen sendikalarýn desteðiyle karþýlandýlar ve direniþlerine devam edeceklerini söylediler. GEMLÝK GÜBRE ÝÞÇÝSÝ EYLEMDE Petrol Ýþ Sendikasý üyesi Gemlik Gübre Fabrikasý iþçileri, son bir ay içinde 26 sendikalý arkadaþlarýnýn iþten çýkarýlmasý ve diðerlerinin de iþten atýlmakla tehdit edilmesi üzerine 22 Aðustos’ta fabrika önünde bir eylem yaptý. Fabrika önünde eylemlerine baþlayan iþçiler, Gemlik’e kadar yürüdüler. Yürüyüþ esnasýnda özel güvenlik elemanlarý, fabrika yolu üzerinde araçla engelleme yaparak içeriye giriþ ve çýkýþlarý yasakladý, basýn mensuplarýný da fabrikaya almadý.

nen eylemlere binlerce iþgal karþýtý katýldý. Kanada’nýn Toronto þehrinde de 10 bin kiþi, Ýsrail terörünü protesto etti. Ayný gün Almanya’nýn baþkenti Berlin’de düzenlenen ABD ve Ýsrail’i kýnama eylemine de binlerce kiþi katýldý. LÜBNAN KOMÜNÝST PARTÝSÝ 7 KAYIP VERDÝ Ýsrail ordusunun Lübnan topraklarýna yönelik saldýrýlardan kýsa bir süre sonra, “silahlanma ve siyonist düþmana karþý silahlý mücadele verme” çaðrýsý yapan Lübnan Komünist Partisi (LCP), 34 günlük çatýþmalara iliþkin ayrýntýlý rapor yayýmladý. Siyonist saldýrýlara karþý 1982’de verilen direniþin yeniden örgütlenmesi çaðrýsý yapan Lübnan Komünist Partisi, açýklamasýnda, “Sivilleri ve ulusal altyapýyý acýmasýzca hedef alan Ýsrail savaþ makinasýna karþý, Komünist Parti’nin kahraman militanlarý amansýz bir mücadele vermiþtir. Bu mücadelelerde Srifa köyünde evli ve 3 çocuk babasý Ahmed Salim Necdi (Ebu Suha), 1986-93 yýllarý arasýnda birçok askeri baþarýya imza atmýþ olan Muhammed Ali Necdi (Asfur), Lübnan Demokratik Gençlik Birliði baþkaný Ali Hüseyin Necdi ile Hasan Selami Kerim ve Baalbek’te ise ‘Kuvet El Ansar’ ve ‘Halk Muhafýzlarý’ lideri ve partimizin Cemaliye köyü sorumlusu Eved Cemal Eddinne (Ebu Ekrem), öðrenci lideri M. Hüseyin Cemal El Dinne ile Cemaliye gençlik sorumlusu Hasan Eved El Dinne þehit olmuþlardýr. Lübnan Komünist Partisi, vatanlarý için þehit olan yoldaþlarýný onur ve saygýyla anacak ve gelecek nesillere onlarýn mirasýný aktarmayý görev bilecektir” dedi. DOKTORLARIN UZUN GREVÝ BÝTTÝ Almanya’daki belediye hastanelerinde çalýþan doktorlarýn 26 Haziran günü daha fazla ücret ve daha iyi çalýþma koþullarý için baþlattýklarý süresiz grev sona erdi. Meslek örgütü Marburger Bund (MB)’un yerel hastane ve kliniklerde çalýþan 70 bin üyesini kapsayan bir sözleþme imzalandý. OAXACA’DAKÝ ÖÐRETMEN GREVÝ

BEYAZ SARAY’DA SAVAÞ KARÞITI EYLEM Çoðunluðunu Müslümanlarýn oluþturduðu yaklaþýk 10 bin Amerikalý, 12 Aðustos günü Washington’da Beyaz Saray önünde toplanarak, ABD ve Ýsrail’in Ortadoðu’daki eylem ve politikalarýný protesto etti. ABD’nin San Fransisco ve Los Angeles kentlerinde de düzenle-

20

75. Sayý / 30 Aðustos-13 Eylül 2006


Yeni Evrede

Eylem

Mücadele Birliði AYAKLANMAYA BÜYÜDÜ Oaxaca’da iþgal altýndaki Kanal 9 medya kuruluþuna 20 Aðustos Pazar gecesi geç saatlerde, karþý-devrimci güçler tarafýndan yapýlan saldýrý sonucu bir kiþi öldü ve iki kiþi de saldýrganlar tarafýndan kaçýrýldý. 5 kamyonet ile radyo binasýna gelen saldýrganlar orada bulunan Halk Meclisi (APPO) üyeleri ve öðretmenlere ateþ açtý. 21 Aðustos günü, öðretmenler ve Halk Meclisi (APPO) üyeleri, polisin Kanal 9’a yaptýðý baskýna misilleme olarak 12 radyo istasyonunu ele geçirdi ve þehirde birkaç aracý devirerek ateþe verdi. Polis operasyonlarýný engellemek amacý ile ana yollara barikatlar kuruldu. 22 Aðustos günü günü gerçekleþtirilen diðer bir saldýrýda da, radyo binasý önünde nöbet tutan 52 yaþýndaki bir APPO üyesi vurularak öldürüldü. Bu geliþmeler üzerine APPO üyeleri þehre giriþ çýkýþlarý durdurdu. Baskýna uðrayan Kanal 9, 1 Aðustos’dan beri öðretmen ve APPO üyelerinin iþgali altýnda bulunuyordu. LÝMTER-ÝÞ EYLEMÝNE POLÝS SALDIRDI 22 Aðustos günü Tuzla’da Dersan Tersanesi’nde meydana gelen patlamada 7 iþçi yaralandý. Bu durumu protesto etmek isteyen Limter-Ýþ Sendikasý ve iþçiler, 23 Aðustos günü bir eylem yaptý. Limter Ýþ, iþ býrakma çaðrýsý yaptýðýnda biber gazý ile müdahale eden polis, 6 kiþiyi gözaltýna aldý. “DAÝMA SENÝNLEYÝZ FÝDEL” Küba lideri Temmuz ayý sonlarýnda geçirdiði rahatsýzlýk sonucu tedavi görmesi gerektiðinden baþkanlýk görevini yerine getiremeyeceði için geçici olarak yerine Savunma Bakaný Raul Castro’ya devretmiþti. Geçirdiði ameliyat ve tedavi süreci boyunca Kübalýlarýn ve tüm dünya emekçi halklarýnýn desteðini yanýnda bulan Fidel Castro, 80. doðumgününü Venezuela devlet baþkaný Hugo Chavez ile birlikte geçirdi. 13 Aðustos günü, 80 yaþýna giren Castro, emperyalistlerin tüm saldýrýlarýna ve olumsuz beklentilerine raðmen, ne kadar saðlýklý olduðunu ve dimdik ayakta olduðunu dosta düþmana gösteriyordu. Yatakta kýrmýzý eþofmanlarýyla dostlarý arasýnda gülen fotoðraflarý ile tüm dünya halklarýnýn karþýsýna çýkan Castro, ne kadar hýzlý bir iyileþme süreci geçirdiðini göstererek sevenlerine güven, düþmanlarýna ise korku aþýladý. Castro’yu ziyaret eden Chavez de, onun için sert tahtalý tropikal bir aðaç olan ‘caguairin’ benzetmesi yaptý: “Bu, hayatýmýn en güzel ziyareti. Bu nasýl bir insan? Hangi maddeden yapýlmýþ? Sanki, halkýnýn da dediði gibi caguairin’den yapýlmýþ” dedi. Castro da, halkýna verdiði mesajda “Çok mutluyum. Saðlýðýma kavuþmak için mücadele edeceðim. Ama hem iyimser hem de kötü haberlerle karþýlaþ-

maya hazýrlýklý olmanýzý istiyorum” diyerek, iyimser olmayý da sürdürmelerini de söyledi; “ülkemiz ilerliyor ve mükemmel oluncaya dek ilerlemeye devam edecek” dedi. Castro’ya bir kutlama da, Bolivya lideri Evo Morales’ten geldi. Morales, Küba’nýn yardýmýyla yenilenen bir hastanenin açýlýþýnda binlerce köylüyle birlikte“Daima birlikte olacaðýz. Çok yaþa Fidel! Çok yaþa Küba!” sloganlarý attý. Morales, Küba ordusunun kuruluþunun 50. yýldönümü olan 2 Aralýk’ta yapýlacak resmi doðum günü kutlamalarýnda Castro’ya koka unundan yapýlmýþ bir pasta götürme sözü de verdi. Küba halký da bu geliþmeler sonucunda çok umutlu. Kübalý bir kadýn, “Ne mutluluk. Fidel, terslikleri zaferlere dönüþtürmek için ne yapýlacaðýný iyi biliyor” derken, Havana’da onlarca çocuk da, üzerinde “Daima seninleyiz Fidel” yazýlý pastayla efsane liderin doðum gününü kutluyordu. KAMU EMEKÇÝLERÝ ANKARA’DA EYLEMDE KESK’in “Toplu Sözleþme Hakkýmýzý Kullanacaðýz” sloganýyla, toplu görüþmelerde bir baský unsuru olarak baþlattýðý oturma eylemi, görüþmelerin kesilmesi üzerine bitirildi. Güvenpark’ta KESK üyelerine hitaben bir konuþma yapan KESK Genel Baþkaný Ýsmail Hakký Tombul, “Toplu görüþmeler, toplu oyalamaya dönüþtü. Hükümet, 2 milyon kamu emekçisini, gözlerinin içine baka baka oyalýyor. Biz, bu oyalamaya karþý çýkýyoruz. Bu nedenle toplu görüþmeler, bizim için bitmiþtir. Ancak mücadelemiz asýl þimdi baþlýyor... Sizin bütçe dengesi dediðiniz þeyde memur yok. Ýþçi yok. Çiftçi yok. Sizin bütçe dengesi dediðiniz þeyde IMF parmaðý var. Biz de tam olarak bu dengeleri bozmaya geldik. Biz bu hükümetin bütçe dengelerini bozacaðýz. Biz hükümetle birlikte aile fotoðrafý çektiren konfederasyon baþkanlarýný orada býraktýk. Biz kendi ailemizin arasýna döndük. Kimin gerçek mücadele verdiðini, kimin hükümetle kol kola aile fotoðrafý çektirdiðini herkes gördü” dedi. Beþ yýldýr yapýlan toplu görüþmelerde alýnan kararlar ve mutabakatlarýn hiçbirinin gerçekleþmediðine deðinen Tombul, “Bizim uluslararasý normlara ve dahasý iþ yerlerinde, alanlarda verdiðimiz mücadeleye dayanarak toplu sözleþme ve grev hakkýmýz var” dedi. Toplu Görüþmelerin son günü olan 29 Aðustos Salý günü KESK’in, tüm ülke çapýnda her ilde sokaða ineceðini belirten Tombul, “ Tüm demokratik süreçleri iþletip oluþturduðumuz ortak iradeyle ortak bir hattý örgütleyeceðimiz bu dönemde hepimizin yolu açýk olsun” diyerek konuþmasýný tamamladý. Ý. Hakký Tombul’un konuþmasýnýn ardýndan kamu emekçilerinin iki gündür süren eylemi sona erdi.

75. Sayý / 30 Aðustos-13 Eylül 2006

21


Yeni Evrede

Filistin Ýçin Eylem

Mücadele Birliði

KADIKÖY’DE FÝLÝSTÝN ÝÇÝN PANKART ASMA EYLEMÝ 4 Aðustos Pazartesi günü, Kadýköy Ýskelesi çýkýþýnýn tam karþýsýndaki binadan saat 19:00 ‘da vapur yolcularýn çýktýðý sýrada “Filistin Sosyalizmle Kazanacak / Mücadele Birliði Platformu” imzalý pankart asýldý. Asýlan pankartýn yaný sýra, pankart asýldýktan sonra bir tarafýnda Filistin bayraðý olan Mücadele Birliði Platormu imzalý bildiriler ve yine bir yüzü Filistin bayraðý olan ve diðer yüzünde de “Ýsrail Yýkýlsýn Filistin’e Özgürlük”, “Filistin Halký Yalnýz Deðildir”, “Lübnan Halký Yalnýz Deðildir”, “Filistin’de Tek Çözüm Ya Devrim Ya Ölüm”, “Filistin Sosyalizmle Kazanacak”, “Savra Savra Hatta NasrSavaþ Savaþ Zafere Kadar” yazýlý kuþlamalar yapýldý. Pankartý asan kiþiler, kuþlamalarý yaptýktan sonra oradan sorunsuz bir þekilde ayrýlýrken, yolcularýn çýktýðý sýrada asýlan pankart ve ardýndan yapýlan kuþlamalar insanlarýn yoðun ilgisini çekti. Çevreden geçen pek çok kiþi binadan atýlan bildiri ve kuþlamalardan aldý, okudu. Ýnsanlarýn yüzünde yapýlan eylemin memnuniyeti ve havada halen yere düþmeyen kuþlamalara bakarken yüzlerinde bir güvenin simgesi vardý. Bildirinin üzerinde: “Filistin, Lübnan, Kürdistan.. Ortadoðu’nun yakýlan, yýkýlan ve tüm zenginlikleri yaðmalanan ülkeleri...

1

Bugün dünyada hergün 30 bin insan açlýktan, yetersiz beslenmeden yada önlenebilir hastalýklardan ölüyor. Bir buçuk milyar insan açlýk sýnýrýnda yaþýyor. Bill Gates ve Soros’un servetleri 20 ülkenin milli gelirini aþýyor. Ýþte Filistin’i, Lübnan’ý, Kürdistan’ý ve diðer ülkeleri ve halklarý yýkýma uðratan savaþlarýn gerçek nedeni, sorunun özü budur. (...) Emperyalist-Kapitalist sistem sýçramalý çöküþ sürecini yaþýyor. Çözüm nedir? Bütün kötülüklerin kaynaðý olan bu toplumsal sistemi yýkmak. Ýnsanlýðýn ve doðanýn kurtuluþunu gerçekleþtirmek için bu zorunludur, vazgeçilmezdir. 21. yüzyýl emperyalizmin çöküþ, sosyalizmin, komünizmin yükseliþ çaðý olacak. Gün enternasyonalist proletaryanýn birlik, dayanýþma ve mücadele içinde yeni bir dünya kurmak için yeni evreye yol alma günüdür. Gün, kendi ülkelerinden yola çýkarak devrim ve iktidar hedefi için mücadeleye atýlmak, ardýþýk dünya devrimleri için savaþma günüdür. Gün, komünist partilerin tarihsel rollerine uygun davranma, sýnýfsýz, sýnýrsýz komünist bir dünya için savaþma günüdür” yazýyordu. Asýlan pankart saatlerce asýlý kaldýktan sonra polislerce indirildi.

“Ýþçilerin Örgütlenmesi Gerek”

M

erhaba Mücadele Birliði çalýþanlarý, emekçileri ve okurlarý. Sizlerle bir gýda fabrikasýnda çalýþan, yeni tanýþtýðýmýz bir bayan iþçiyle yaptýðýmýz uzun bir sohbetin bir bölümünü röportaj olarak paylaþmak istedik. Y.E.Mücadele Birliði: Merhaba, bize biraz kendinden bahseder misin? Kadýn Ýþçi: Ben 33 yaþýndayým. Bir gýda fabrikasýnda çalýþýyorum. 3 yýldýr ayný fabrikadayým. Daha önce de farklý yerlerde çalýþtým. Y.E.Mücadele Birliði: Bizlere çalýþma koþullarýndan bahseder misin? Kadýn Ýþçi: Ortalama 9,5 saat çalýþýyoruz. Bazen 12 saati buluyor. Mesa-

22

i ücretleri genelde ödenmiyor ve “dinlendirme” adý altýnda izne gönderiyorlar. Asgari ücretle çalýþýyorum. Çalýþma koþullarýmýz çok aðýr, nerde ihtiyaç olursa bizleri orda çalýþtýrýyorlar. Saðlýðýmýz sürekli kötüleþiyor. Ama çoðumuz iþsizlik korkusuyla bu çalýþma koþullarýna katlanýyoruz. Y.E.Mücadele Birliði: Uzun bir süredir ülkelerimizde iþçilerin ve emekçilerin farklý eylem biçimleriyle sokaklarý, iþyerlerini sarstýklarýný görüyoruz hep birlikte. Sizce ne yapmalý? Kadýn Ýþçi: Ýþçilerin örgütlenmesi gerek, birlikte, bilinçli davranmasý gerekiyor. Bilinçlenmesi ve fikir alýþveriþinde bulunmasý gerekiyor. Ayrýca iþçilerin kurtuluþuna ve bilinçlenmesine yarayacak kitaplar okumasý gerekir. Her iþçi, yaþadýklarýndan 75. Sayý / 30 Aðustos-13 Eylül 2006

öðrenmeli. Mesela bir iþçi arkadaþým AKP’nin baþa gelmesini istiyordu. Ama AKP geldikten sonra yaþadýklarýndan öðrendi. Ve þunu söyledi. Hangisi gelirse gelsin hepsi ayný, hiç farketmiyor. Y.E.Mücadele Birliði: Ne zamandan beri yayýnlarýmýzý okuyorsunuz ve nasýl buluyorsunuz? Kadýn Ýþçi: Mücadele Birliði’ni 4-5 sayýdýr takip ediyorum. Mücadele Birliði öðretici ve eðitici. Özellikle Önsöz’ü ilk sayýsýndan beri okuyorum ve çok beðeniyorum. Özelikle þiirler ve öyküler insanlarý çok iyi anlatýyor. Çok hoþuma gidiyor ve öðretiyor. Y.E.Mücadele Birliði: Sohbetin için teþekkürler. Kadýn Ýþçi: Ben de teþekkür ederim. Çalýþmalarýnýzda baþarýlar dilerim. Ýzmir’den Leninistler




Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.