s081

Page 1



Yeni Evrede

Baþyazý

Mücadele Birliði

GELECEÐÝ ÝÞÇÝ SINIFI BELÝRLER O

portünist ve reformist hareket, eskiden beri, iþçi sýnýfýnýn sýnýf mücadelesindeki devrimci rolüne ve gücüne karþý güvensizlik, kuþkuyla yaklaþmýþtýr. Buna karþýlýk burjuvaziye tam bir güven duymuþtur. Ýþçi sýnýfýna güvensizlik, burjuvaziye güven, propagandalarýnýn özü budur. Oysa ki, insanlýðý kapitalizmden, bu baský ve sömürü sisteminden kurtaracak güç yalnýzca iþçi sýnýfýdýr, onun devrimci konumudur. Ýþçi sýnýfýnýn devrimci rolü yalnýzca teoride geçerli deðildir; kapitalizme karþý sýnýf mücadelesinde, kapitalizmi yýkma sýrasýnda ve sosyalizmin kuruluþ sürecinde pratik olarak ortaya konmuþtur. Burjuva toplumun üzerinde yükseldiði ekonomik sistem, emek-sermaye çeliþkisi eksenine dayanýr. Emek-sermaye çeliþkisi eksenine dayanan burjuva toplum sýnýflý bir toplumdur. Bu toplumda motor rolü oynayan proletaryayla burjuvazi arasýndaki sýnýf mücadelesidir. Bu toplumsal gerçeklikte, tarihin gidiþi üzerinde belirleyici etkide bulunanlar, kapitalizmin iki temel sýnýfý olan burjuvazi ya da iþçi sýnýfýdýr. Burjuvazinin tarihte oynadýðý rol artýk geliþmenin önünde ayak baðý olmasýdýr. Bu rol üretici güçleri çürütür; çürüme toplumsal iliþkilerin tüm alanýný egemenliði altýna alýr. Yeni bir temelde tarihin sürekliliðini saðlayacak güç, yalnýzca iþçi sýnýfýdýr. Burjuvazi çöküþe, iþçi sýnýfý kurtuluþa götürür. Bu noktada eski toplumsal düzeni yýkacak olan iþçi sýnýfýnýn toplumsal devrimi gündeme gelir. Eski tarihi dönem sona erer ve yeni bir tarih baþlar. Marks’tan bu yana komünist hareket daima bunu söylemiþtir. Ýþçi sýnýfýna sýnýf savaþýmý dýþýnda bir yol önermek, ücretli kölelik sisteminin devam etmesini istemektir. Uzlaþmaz sýnýf çeliþkilerine dayalý bir sistemde, çeliþkilerin çözümünün sýnýf savaþýmý dýþýnda baþka bir yolu yoktur. Toplum uzlaþmaz çeliþki ve karþýtlýklar temeline dayanýyorsa, bunun kaçýnýlmaz yansýmasý iki sýnýf arasýnda bir sýnýf savaþýmýdýr. Ýþçi sýnýfý kendi koþullarýný deðiþtirmek için mücadele ederken, toplumsal koþullarý deðiþtirmeden kendi koþullarýný deðiþtirmeyeceðinin bilinciyle hareket eder. Bu gerçeði teori yoluyla öðrense de, sonunda bu yönde bir bilinç kitlesel bir nitelik kazanmýþtýr. Ýþçi sýnýfý toplumsal koþullarý deðiþtirmek için mücadeleyi esas olarak tüm toplumsal iliþki-

lerin üzerinde yükseldiði ekonomik temele yöneltmek gerektiðini bilir. Eski ekonomik-toplumsal sistem, iþçi sýnýfýnýn sýnýf savaþýmý olmaksýzýn -hem de sürekli bir savaþým- yýkýlamaz. Ýþçi sýnýfý, sýnýf savaþýmýyla iktidara gelir; egemenliðini sýnýf savaþýmýyla devam ettirilebilir; ve sýnýflarýn kendisini sýnýf savaþýmý yoluyla ortadan kaldýrýr. Ýþçilerin sýnýf savaþýmý, 19. yüzyýldan itibaren olduðu gibi, örgütlü ve ne istediðini bilen ve isteklerini açýk olarak ileri süremese de, kapitalizmin ortaya çýkýþýndan beri devam ediyor. Sýnýf mücadelesi gerçek anlamda bir sýnýf mücadelesi niteliðini ancak, iþçi sýnýfý kendi koþullarýnýn bilincine vardýðý ve bunun maddi koþullarý oluþtuðu zaman kazanmýþ oldu. Sýnýf mücadelesi böyle bir aþamaya girer girmez, savaþým þiddetli bir savaþým biçimini aldý. Bu aþama iþçi sýnýfýnýn kendiliðinden sýnýf olmaktan çýkýp, kendisi için sýnýf olduðu yüksek bir geliþme aþamasýdýr. Burjuva egemenlik ilk defa ciddi biçimde 19. yüzyýlýn ortalarýndan itibaren tehdit altýna girdi. O tarihten itibaren, iþçi sýnýfýnýn sýnýf savaþýmý yalnýzca güncel sorunlarýn çözümüne yönelmekle kalmayýp, burjuva egemenliðine yöneldi. Toplum ise, iki karþýt sýnýftan ya birinin ya da diðerinin, ya bir kutupta, ya da karþý kutupta yerini aldý. Sýnýf savaþýmý þiddetlendiðinde bütün toplumsal iliþkiler, olaylarýn tüm seyri bunun etkisine girer. Ýþçi sýnýfý, yaþam koþullarýný iyileþtirmek, ücretlerini yükseltmek için kapitalistlere karþý çok sert sýnýf savaþýmlarýndan geçmek zorunda kalmýþtýr. Kapitalist düzende, ücretler daima düþme eðilimi gösterdiðinden ve yaþam koþullarý sürekli kötüleþtiðinden, buna karþý mücadele de devamlý olmuþtur. Kapitalizmde iþçiler günlük mücadeleden hiçbir zaman vazgeçemezler. Kapitalizme karþý günlük mücadelelerden geçmeden, iþçi sýnýfý burjuva düzeni yýkacak yeteneði kazanamaz. Eðer iþçi sýnýfý burjuvaziyi alt edecek düzeye gelmiþse, bundan önce uzun soluklu sýnýf savaþýmýnýn günlük mücadelelerinden geçtiði içindir. Ýþçi kitleleri kapitalist düzene karþý mücadelede güçlerini bir araya getirir, canlýlýðýný korur ve savaþým yeteneðini pekiþtirir. Sýnýf mücadelesi belli bir tarihsel geliþme aþamasýndan geçerek, iktidar mücadelesine dayanýr, yoksa iþçi sýnýfý kendini bir anda iktidar mücadelesinde bulmaz. Ancak, günlük mücadelelerinin sonuçlarý abartýlmamalý ve olduðundan farklý bir þekilde yansýtýlmamalý. Ýþçi sýnýfýnýn sonal amacý sýnýflarý kaldýrmaktýr. Bu hedeften uzaklaþtýðýnda sapmaya uðrar. Bu anlamda günlük mücadele verirken daima sonal amacýný gözetmelidir. Günlük kazanýmlar uðruna temel hedeflerden vazgeçmemelidir. Hedefine ise, iktidar yoluyla varabilir. Burjuvazinin çöküþ halinde bir sýnýf olmasýna karþýlýk, iþçi sýnýfý ise yükselen bir sýnýftýr, devrimci bir sýnýftýr. Tarihte üstlendiði devrimci rolü nedeniyle ve sýnýfsal konumuyla insanlýðýn geleceðini belirleyen bir sýnýftýr. Ýþçi sýnýfý, toplumun geleceðini kendi iktidarý yoluyla biçimlendirebilir. Ýþçi sýnýfý kendi egemenliðine dayanarak, üretim araçlarýnýn özel mülkiyetini, üretim araçlarýnýn toplumsal mülkiyetine dönüþtürüp emeði

81. Sayý / 27 Kasým-11 Aralýk 2006

3


Yeni Evrede

Baþyazý

Mücadele Birliði

yeniden örgütler. Özgürce bir araya gelmiþ bireylerle yeni bir proletaryasýnýn desteði olmasaydý, Sovyet proletaryasý bir-kaç yaþam, ortaklaþacý yaþamý örgütler. Sýnýflarý kaldýrýr. Sýnýflarý gün bile ayakta kalamazdý. Onlar, sosyalizmin bu büyük örneancak proletaryanýn devrimci diktatörlüðüne dayanarak ortaðini yaþamasý, bu deneyimin Paris Komünü gibi sonuçlanmadan kaldýrabilir. Sýnýflarýn kaldýrýlmasýna kadar verilecek olan masý için bulunduklarý her yerde ayaklandýlar. Bu ayaklanmadevrimci dönüþüm süreci iktidarýn ele geçirilmesiyle baþlar. O lardan çekinen Avrupa burjuvazisi Sovyetlerin üzerine daha nedenle iktidar mücadelesi, sýnýf mücadelesinin en sert ve en fazla gidemedi. Sovyetler, bu durumdan yararlanýp biraz nefes yüksek biçimidir. Ýktidar kapýlarýnda her iki sýnýf için, iþçi sýný- aldý ve sosyalizmin inþasýna daha uygun koþullarda giriþti. Ýsfý ve burjuvazi için kendi gelecekleri belirlenir. Yine o neden- panya iç savaþýnda uluslar arasý gönüllü tugaylarýn Ýspanya le, burjuvazi, iþçi sýnýfýnýn iktidarý olabilecek noktaya gelmehalkýnýn yanýnda çarpýþmalara katýlmasý, halklarýn üzerinde mesi için, önceden elinden gelen her þeyi yapar, tüm gücünü derin bir iz býraktý. Vietnam halkýyla dayanýþma eylemleri, her seferber eder. Ýþçi sýnýfý iþe kapitalist düzeni yýkmak, burjuva yerde burjuvaziye karþý bir baþarýya dönüþtü. Vietnam halký egemenliði devirmek için mücadele verir; iktidarý ele geçirme- proletaryanýn ve halklarýn desteðiyle kazandý. 2000’lere doðru ye yönelir ve devrim yoluyla iktidara gelir. ve 2000 yýlýnýn baþlarýnda ise dünya proletaryasýnýn dayanýþÝþçi sýnýfýyla burjuvazinin karþý karþýya geliþi küresel dümasý ve mücadelesi yüzyýlýmýzý sosyal ayaklanmalar ve sosyal zeydedir. Emek-sermaye çeliþkisi evrenseldir. Ýki sýnýf arasýn- devrimler yüzyýlýna çeviriyor. Proletarya enternasyonalizmi, daki savaþýn dünya genelinde olmasý bu eksene baðlý olarak en yüksek biçimini ve örgütlenmesini Enternasyonal’de gerkaçýnýlmazdýr. Uluslararasý burjuvazi kendi arasýnda sýký bir çekleþtirdi. Bugün proletarya enternasyonalizmi Enternasyodayanýþma içindedir ve iyi örgütlenmiþtir. Aralarýndaki rekanal tipi bir örgütlenme olarak olmasa da, yaygýn ve sürekli eybeti, sürtüþmelere hatta çatýþmalara raðmen iþçi sýnýfý söz kolem halinde ilerliyor. Bu mücadele kendi en yetkin biçimine nusu oldu mu, aralarýndaki tüm ayrýlýklarý bir kenara býrakýp, kavuþacaktýr. Her ülkedeki devrim dünya proletaryasýnýn desortak hareket eder. Çünkü iþçi sýnýfýna karþý ortak hareket etteðini her zaman yanýnda bulacaktýr. mekte ortak çýkarlarý vardýr. Özellikle günümüzde, yani kapiKoþullarý olduðu halde iktidarý almak istemeyen devrimci talizmin sýçramalý çöküþ sürecinde, dünya proletaryasýnýn bir güçler, insanlýðýn geleceðinin burjuvazi tarafýndan tayin edilyerdeki devrimci zaferi, zincirleme bir etkiyle tüm yerküreye mesini kabul etmiþ olurlar. Latin Amerika’da þu anda iktidara yayýlabilir. Uluslararasý burjuvazi bu geliþmede, bir dünya yürümekten vazgeçen ve uzlaþma yolunu seçenler, kitleleri devrimi tehditi görüyor. Bunu önburjuva egemenliðine terk ettiler. lemek için de, küresel saldýrýya Bu süreçte kitlelere götürülen küÝþ çi sý ný fýy la bur ju va zi nin kar þý kar þý ya geçti. Küresel iç savaþ biçimini açük-burjuva muhalefet görüþü olgeliþi küresel düzeydedir. Emeklan bu saldýrý, her gün yeni alandu. “Muhalefette kalmak, iktidarlara doðru geliþiyor. Dünya prolesermaye çeliþkisi evrenseldir. Ýki sýnýf da olmaktan iyidir” diyen muhataryasýnýn buna yanýtý küresel lefetçi görüþ, nesnel duruma, kitarasýndaki savaþýn dünya genelinde proleter iç savaþ oldu. Burjuva iç lelerin devrimci kabarýþýna aykýrý olmasý bu eksene baðlý olarak savaþ, toplumun daðýlmasýný ve düþtü. Devrimi yaratan nedenler ka çý nýl maz dýr. U lus lara ra sý bur ju va zi çürümesini getirirken, proleter iç ortadan kalkmadýðý için, halk kitsavaþ ise, toplumun yeni ve daha leleri devrimi gerçekleþtirmek için kendi arasýnda sýký bir dayanýþma yüksek bir temelde yeni bir birlisürekli eylem içinde oldular. Deviçindedir ve iyi örgütlenmiþtir. ðini gerçekleþtirecektir. Ýnsanýn rimci örgütler, reformist küçükAralarýndaki rekabeti, sürtüþmelere hatta burjuva muhalif konuma düþergeleceðini proletarya belirler. Proletaryanýn dünya çapýnda- çatýþmalara raðmen iþçi sýnýfý söz konusu ken, halklar ise devrimci biçimde ki sýnýfsal dayanýþmasý, proletaroldu mu, aralarýndaki tüm ayrýlýklarý bir mücadele verdi. Halklarýn mücaya enternasyonalizmi, proletaryadelesi daha önce düþünüldüðü gikenara býrakýp, ortak hareket eder. nýn kurtuluþunda etkin bir araçtýr. bi olmasa da, çeþitli biçimlerde Çünkü iþçi sýnýfýna karþý ortak hareket sonuca doðru gidiyor. Ýþçi sýnýfýKurtuluþunun koþuludur. Proletarya enternasyonalizmi, insanlýðý nýn, halk kitlelerinin mücadelesi etmekte ortak çýkarlarý vardýr. geleceðinin tayin edilmesinde tarÖzellikle günümüzde, yani kapitalizmin hangi biçimi alýrsa alsýn, bunun týþmasýz bir öneme sahiptir. Ýþçi temeli devrimci olacaktý. Emekçi sýçramalý çöküþ sürecinde, dünya sýnýfýnýn uluslar arasý dayanýþmasý halk ancak devrimle kurtulabilir. proletaryasýnýn bir yerdeki devrimci ilk 19. yüzyýlda görülür. Paris Özel mülkiyetin, toplumsal Komünü sýrasýnda çok güçlü olmül ki yete dönüþme olanaklarý zaferi, zincirleme bir etkiyle tüm masa da, böyle bir dayanýþma Yeni Evre’de daha bir artmýþtýr. yerküreye yayýlabilir. Uluslararasý var. Uluslararasý proletaryanýn en Bu devrimci dönüþümü gerçekburjuvazi bu geliþmede, bir dünya etkin ve aktif desteði Ekim Devleþtirecek güç, iþçi sýnýfýdýr. rimi’nde gerçekleþir. Eðer Avrupa C.DAÐLI devrimi tehditi görüyor.

4

81. Sayý / 27 Kasým-11 Aralýk 2006


Yeni Evrede

Ortadoðu

Mücadele Birliði

lan durumunu korumak için tüm ekonomik, politik ve askeri gücünü etkin olarak kullanýyor. Ortadoðu, emperyalistler arasý bu þiddetli güç savaþýnýn alaný haline gelirken, kendisi de bu güç savaþýndan þiddetle etkileniyor. Ortadoðu’da emperyalizmin sömürü biçimi yeni sömürgeciliktir. Irak’ýn emperyalistlerce askeri iþgali sömürünün biçimini deðiþtirmez. Ýþgal nedeniyle yeni sömürgecilik iliþkilerinden eski sömürgecilik iliþkilerine (klasik sömürgecilik) gidiþ olmaz. Askeri iþgal nedeniyle böyle bir görünüm ortaya çýksa da, iþgalin amacý sömürgeleþtirme deðil, ekonomik ilhaký derinleþtirmek, ülkenin ekonomik kaynaklarýný dolaysýz olarak denetlemektir. Yeni sömürgecilik iliþkisi içindeki Irak’ýn üretim biçimi ile emperyalist ülkelerin üretim biçimi arasýnda üretim biçimi anlamýyla bir fark yoktur. Bu tarihsel geliþme nedeniyle aralarýnda üretim biçimi farkýnýn olduðu yani emperyalist ülke ileri bir üretim biçimi aþamasýndayken sömürge ülkenin daha geri bir üretim biçimi aþamasýnda olduðu eski sömürgecilik iliþkisine gidiþ olmaz. Yeni sömürgecilik iliþkisi de eski haliyle emperyalizmin ulaþtýðý güç düzeyine cevap vermediði için emperyalist güçler baðýmlý ülkelerle iliþkilerini yeniden biçimlendiriyorlar. Bu, ekonomik ilhakýn geliþimiyle ilgili yeni bir durumdur. Tarihsel geliþme Ortadoðu’da çok farklý iliþki ve çeliþkinin iç içe geçmesini getirmiþtir. Bir taraftan burjuva egemenlik, bir taraftan emperyalist iþgal, öte yandan Filistin’in iþgali iliþkilerde de belli bir karmaþýklýðý beraberinde getiriyor. Bölgede saf bir iliþki biçimini aramak boþuna, çünkü böyle “saf” bir iliþki yoktur. Ancak tüm bu toplumsal iliþki biçimini bir bütünlük içinde görürsek doðru bir çözümleme yapabiliriz. Maddi yaþamdaki tüm bu iliþki ve çeliþkiler kendisini sýnýflar arasýndaki iliþkiler biçimine yansýtýr. O halde sýnýflar arasýndaki ve politik plandaki iliþkiler öznel deðil, nesnel temele dayanýyor. Toplumsal evrimin nesnel geliþimi sýnýf iliþkilerine ve sýnýf mücadelesine nasýl yaklaþacaðýmýz konusunda bize yön verir. Bu nesnel temel, farklý politik düzlemlerde hareket eden politik güçlerin durumunu da açýklar. Ortadoðu’da farklý ideolojik-politik ve sýnýfsal zeminlerde örgütlenen komünist hareket ve ulusal kurtuluþ hareketleri bu toplumsal nesnel temele dayanýr. Dünyanýn baþka hiçbir bölgesinde Ortadoðu’da olduðu kadar komünist hareket ve ulusal kurtuluþ hareketleri bu denli belirgin olarak yan yana olmamýþtýr. Bölgede bu ayrým çok açýk olarak yapýlýr. Latin Amerika’da ise yalnýzca komünist hareket ve sol devrimci hareket ayrýmý vardýr. Ortadoðu’da komünist partileri, ulusal kurtuluþ örgütleri ayrýmýnýn asýl etkeni Filistin hareketidir. Filistin’in kurtuluþu için mücadele eden örgütler daha çok ulusal kurtuluþ örgütleridir. Bazýlarý Marksizm-Leninizmden güçlü olarak etkilense de ulusal kurtuluþ hareketleri kategorisinde yer alýrlar. Fakat ulusal kurtuluþla emekçi sýnýfýn sýnýfsal kurtuluþu iç içe geçtiðinde, komünist partileriyle ulusal kurtuluþ hareketleri birlikte hareket edebiliyor. Komünist partisi ulusal kurtuluþ yani “özgürlük” mücadelesine önderlik edebilir. Vietnam’da

ORTADOÐU’DA

DEVRÝMCÝ MÜCADELE Ülkelerin ya da bir dizi ülkenin bulunduðu bölgelerin durumu ele alýnýrken kendi baþlarýna deðil, dünya ile karþýlýklý iliþkileri, baðlantýlarý, etkileþimleri ve birlikte toplumsal evrimleþmeleri içinde ele alýnmalý, bütünsel olarak gözlemlenmelidir. Bu anlamda, týpký doða gibi toplumsal olaylar da duraðan halde deðil, hareket içinde geçiþ ve deðiþim halinde, bir durumdan baþka bir duruma dönüþüm seyri içindedir ve bu þekilde incelenmeyi gerektirirler. Kapitalist uluslar kendi baþýna deðil, diðerleriyle belli bir iliþki ve bunun temelinde belli bir ekonomik toplumsal sistem içinde yaþadýklarýndan ancak karþýlýklý iliþkileri içinde ele alýnabilirler. Ortadoðu ülkelerinin durumunu ve sýnýf mücadelesini irdelerken bu anlayýþtan hareket edeceðiz. Ortadoðu’daki ülkeler emperyalizmin yeni sömürgecilik iliþkileri içindeler. Yeni sömürgeciliðin özü ekonomik baðýmlýlýktýr. Yani emperyalizm, bu grup ülkelerin biçimsel baðýmsýzlýðýna dokunmaksýzýn, onlarý mali vb. yolla kendine baðýmlý kýlabilir ve sömürebilir. Bu da emperyalizmin genel karakteri olan sermaye ihracýna denk düþer. Emperyalizm sömürgecilikten kurtulmuþ ülkeleri sermaye ihracý yoluyla, yani ekonomik ilhak yoluyla sömürür. Durumunu ele aldýðýmýz Ortadoðu ülkelerinin ekonomik ilhaký, yeni sömürgecilik iliþkilerinin ilk baþlarýndaki gibi deðildir ve bu þekilde de kalamaz. Ekonomik baðýmlýlýk süreç içinde derinleþti ve derinleþme eðilimi gösterdi. Emperyalizm bu süreci hýzlandýrmak için tüm çabalarýný yoðunlaþtýrdý. Kapitalizmin genel krizi ve emperyalist güçler arasýndaki rekabet de Ortadoðu’daki ülkelerin ekonomik ilhakýný sonuna kadar vardýrma sürecini hýzlandýrýyor. Ama bu bir süreçtir ve süreç derinleþerek devam ediyor. Ortadoðu’nun bir özelliði, emperyalistlerin kendi aralarýndaki rekabetin önemli bir alaný olmasýdýr. Bunda esas etken emperyalist ülkelerin sanayicileri için stratejik önemdeki petrolün büyük oranda burada bulunmasýdýr. Ortadoðu’nun petrol tekelini eline geçiren emperyalist ülke, buna dayanarak diðer emperyalist ülkelerin geliþmelerini engellediði gibi, onlar üzerinde egemenlik kurabiliyor. ABD yýllardýr bunu yapýyor. ABD’nin politikasý, diðer emperyalist ülkelerin geliþmelerini engellemek ve böylece onlar üzerindeki egemenliðini sürdürmektir. Dünya egemenliðini korumak için savaþ dahil her yola baþvuracaðýný, baþlattýðý 3. Dünya Savaþýyla gösterdi. ABD’nin giderek sarsýlan dünya egemenliði, belli ekonomik ve tarihi koþullarýn sonucudur. Bu koþullar deðiþir deðiþmez bugünkü konumunu koruyamayacaðý açýktýr. Bu nedenle varo-

81. Sayý / 27 Kasým-11 Aralýk 2006

5


Yeni Evrede

Ortadoðu

Mücadele Birliði

olduðu gibi mücadelenin her aþamasý Ýþçi Partisi’nin önderliðinde geliþebilir. Ortadoðu’da farklý olarak gerek tarihi nedenlerle, gerekse de baþka nedenlerle komünist partiler dýþýnda devrimci kurtuluþ hareketleri ortaya çýkmýþsa, halkýn özgürlüðe kavuþmasý için ulusal kurtuluþ hareketleriyle ittifaka gidilebilir. Bu durumda bile iþçi sýnýfý partileri, ulusal hareketin içinde erimemeli, baðýmsýz çizgisini korumalý, hareketin kendi önderliðinde geliþmesi için mücadele etmelidir. Ulusal kurtuluþu kendi genel amaçlarý için kullananlara karþý kesin tutum almalýdýr. Komünist partileri gericiliðe karþý kesin bir tutum almadan hedefine ulaþamaz. Ortadoðu’da komünist partileriyle ulusal kurtuluþ örgütleri iliþkisinin diðer bir yönü, komünist güçlerin düzen içi muhalefet durumuna düþmeleri; kurtuluþ örgütlerinin devrimci konumda olmalarýdýr. Bu yüzden komünistlerin diðerleri üzerindeki etkisi ideolojik planda kalýrken, kurtuluþ hareketlerinin, komünistler dahil genel olarak halk hareketleri üzerinde devrimci etkileri vardýr. Halk kitlelerinin mücadelesi açýsýndan belirleyici olan da bu devrimci yöndür. O nedenle halkýn üzerinde politik bir etkiye, politik bir otoriteye sahip olanlar kurtuluþ hareketleridir. Komünist hareketler içerisinde devrimci konumda olanlar bulunduklarý yerlerde zaten belirli bir etkiye sahipler. Emekçi kitleler onlarýn önderliðinde harekete geçer. Genel olarak komünist hareketle kurtuluþ hareketlerinin ortak hareketini ve birliðini saðlayan, devrimci kurtuluþ örgütleri ve devrimci konumdaki komünist partileridir. Komünist partileri genel olarak ikili bir ittifak politikasý izliyor: bir yandan “kendi” burjuva güçleriyle, diðer yandan devrimci kurtuluþ örgütleriyle. Bunun yanýnda kurtuluþ hareketlerinin de bölgedeki egemen güçlerle iliþkileri ve ittifaklarý oluyor. Bu iliþki kurtuluþ hareketinin doðasýnda var. Ulusal kurtuluþ hareketi ne denli mücadeleci olsa da, bir kurtuluþ hareketi olarak kendi içinde ve dýþýnda burjuva güçlerle belirli iliþkide bulunur. Kurtuluþ hareketlerinin emperyalizmle bile uzlaþmaya girmelerinin nedeni, kendi konumlarýyla açýklanabilir. Hedefleri en üst sýnýr olarak ulusal baðýmsýzlýktýr. O nedenle emperyalizm, onlarý yeniden egemenliði altýna almak için (yeni sömürgecilik yöntemleriyle) “baðýmsýzlýk”larýný tanýyabilir. Toplumsal mücadelenin geliþimi nedeniyle ulusal sýnýfsal kurtuluþ mücadelesine önderlik edecek olan proletaryadýr ve proletaryanýn devrimci hareketleridir. Ortadoðu’da bu öncülük görevi yerine getirilmediði için ulusal kurtuluþ hareketlerinin kitleler üzerinde belirli bir etkisi var. Tarihsel durum ve nesnel toplumsal koþullar, proletaryanýn ve onun politik hareketlerinin özgürlük mücadelesine ve genel olarak demokrasi ve sosyalizm mücadelesine öncülük etmesini zorunlu kýlýyor. Bunun önkoþulu, iþçi sýnýfýnýn politik hareketinin, tüm burjuva güçlerden baðýmsýz hareket etmesi, proletaryanýn baðýmsýz devrimci sýnýf çizgisini izlemesidir. Sömürgecilik sistemi daðýlýnca, ulusal kurtuluþ hareketleri

6

de genel olarak varlýk nedenini yitirdi. Sömürgecilik sisteminin daðýlmasýyla ortaya çýkan “kurtulmuþ” ülkeler burjuva önderlikleri nedeniyle emperyalizmin yeni sömürgecilik iliþkisine dahil oldular. Emperyalizmin sermaye ihracý sonucu bu ülkelerde kapitalist iliþkiler geliþti ve süreç içinde kapitalist üretimin egemenliðine girdiler. Baðýmlý kapitalist ülkeler biçimsel olarak baðýmsýz olduklarýndan, buralarda emperyalizme karþý mücadele, iþbirlikçi sermayeye karþý mücadeleyle birlikte geliþir. “Baðýmsýzlýk” hedefi baþlý baþýna bir strateji olmaktan çýkmýþtýr; mücadele demokrasi ve sosyalizm mücadelesidir. Demokrasi ve sosyalizm mücadelesi genel olarak yeni sömürgecilik iliþkileriyle emperyalizme baðlanan tüm ülkeler için geçerlidir. Ancak emperyalizmin askeri iþgaline uðrayan yerlerde politik özgürlük mücadelesi bir süre öne çýkabilir. Fakat bu mücadele sömürgecilik dönemindeki hedeften belli farklýlýklar içerir. Çünkü klasik sömürgecilik artýk gerilerde kalmýþtýr. Ekonomik olarak baðýmlý kapitalist ülkelerde, bu nedenle “baðýmsýzlýk”çý mücadele klasik baðýmsýzlýk mücadelesinin bir karikatürü olabilir. Çünkü bu mücadele tarihsel olarak sona ermiþtir. Baðýmlý kapitalist ülkelerde demokrasi ve sosyalizm mücadelesi kendi içinde emperyalizmin egemenliðine son vermeyi de içerir. Ortadoðu’nun iþgal altýndaki ülkeleri dýþýnda mücadele böyle bir çizgi izleyecektir. Bu anlamda Latin Amerika’daki devrimci mücadele çizgisiyle hiçbir farký yoktur. Demokrasi ve sosyalizm mücadelesi ekonomik ilhakýn sonuna dek vardýrýlmasýnýn hedeflendiði Ortadoðu’da bundan sonra daha açýk olarak emekçi kitlelerin bilincine çýkacaktýr. Demokrasi ve sosyalizm mücadelesine, yani demokrasiyi ele geçirme ve sosyalizmi inþa etme hareketine sýnýfsal konumu gereði ancak proletarya önderlik edebilir. Sosyalizmi kurmak ve sýnýflarý ortadan kaldýrmak devrimci bir sýnýf olarak proletaryanýn amacýdýr. Ortadoðu’da, proletaryanýn evrensel ortak amacýna varmasýnýn maddi koþullarý vardýr. Ancak bir ülkede olduðu gibi Ortadoðu ülkelerinde de, proletaryanýn ortak evrensel amacýna kendi somut devrim yolundan geçilerek varýlacaktýr. Orada, bizde de olduðu gibi Demokratik Halk Devrimi yoluyla sosyalizme varýlacaktýr. Baþka bir anlatýmla Demokratik Halk Ýktidarlarýnýn gerçekleþtireceði Halk Demokrasisi ile sosyalizme geçilecektir. Ýþgalin olduðu ülkelerde özgürlük de proletaryanýn mücadelesiyle gelecektir. Burjuva güçlerin iþbirlikçiliði, emperyalizmle uzlaþmasý açýða çýkmýþtýr. Burjuva güçler Ortadoðu’nun hangi tarihi ve yerel motifini kullanýrsa kullansýnlar, esas olan onlarýn politikalarýnýn burjuva içeriðidir. Burjuvazi hiçbir þekilde halklara özgürlük getirmeyecektir. Olsa olsa halklarýn özgürlük mücadelesine dayanarak kendi gerici egemenliðini kuracaktýr. Ortadoðu’da demokrasi ve sosyalizm mücadelesi, iþgalin olduðu yerlerde özgürlük mücadelesi, proletaryanýn önderliðinde zafere ulaþacaktýr.

81. Sayý / 27 Kasým-11 Aralýk 2006


Yeni Evrede

Filistin’le Dayanýþma

Mücadele Birliði

FÝLÝSTÝN SÝYONÝZME MEZAR OLACAK Ýsrail siyonizmi, Filistin’de katliamýný sürdürüyor. Son haftalarda siyonizmin artan saldýrýlarýný protesto etmek için 11 Kasým günü, Filistin Halkýyla Dayanýþma Derneði’nin çaðrýsýyla bir eylem yapýldý. Saat 12.00’de Galatasaray Lisesi önünde Mücadele Birliði, EHP, ESP, Partizan, SGD, Halk Kültür Merkezleri ve Kaldýraç, Filistin Halkýyla Dayanýþma Derneði ile bir araya gelerek bir basýn açýklamasý yapmak üzere Taksim Meydaný’na yürüdü. “Filistin Siyonizme Mezar Olacak” pankartý, Filistin bayraklarý ve Filistin’de yaþanan katliamýn resimleri ile birlikte Mücadele Birliði temsilcisinin çaðrýsýyla toplandý eylemciler. Mücadele Birliði temsilcisi, siyonist Ýsrail’in Filistin halkýna yönelik yaptýðý katliamlarý ve Filistin halkýnýn kahramanca direniþini anlattý ve Filistinlilere destek olmak için halký eyleme çaðýrdý. “Filistin Siyonizme Mezar Olacak”, “Filistin Halký Yalnýz Deðildir”, “Savra Savra Hatta Nasr” sloganlarý ile Taksim meydanýna yürüyen eylemciler, çok kýsa sürede Ýstiklal Caddesi’nde bulunan insanlarýn ilgi odaðý oldu. Taksim Meydaný’na gelindiðinde Filistin Halkýyla Dayanýþma Derneði Baþkaný Füsun Bandýr, basýn açýklamasýný okudu. “Ortadoðu’da bir ülke adý Filistin” diye baþladýðý konuþmasýnda “Filistin denilince aklýmýza iþgal, sürgün, katliam, mülteci kamplarý geliyor. Filistin denilince aklýmýza taþ generaller, on yýllardý süren Filistin halkýnýn var olma ve özgürlük mücadelesi geliyor. ABD emperyalizminin Ortadoðu’da ki bekçi köpeði Ýsrail siyonizminin, Lübnan’da yaptýðý katliamlar hala belleklerimizde tazeliðini korurken 8 Kasým 2006’da Beyt Hanun’da katliamlarýna yenilerini ekledi. Haziran ayýnda Beyt Lahiya plajýnda piknik yapan 8 Filistinli üzerine füze yaðdýran Siyonistler, son olarak da dört binayý füzelerle yerle bir ederken onlarca sivil insaný katletti. Son bir hafta içinde Siyonistler tarafýndan katledilen 83 Filistinli’den 7’si çocuk 36’sý ise kadýn. (…) Bu vahþetin karþýsýnda ise Ýsrail siyonizmi sadece orantýsýz güç kul-

lanmakla eleþtiriliyor. Ýþgalci Siyonistler ise Filistinlilere topraklarýný terk edip baþka ülkelere gitmeleri karþýlýðýnda 100 bin dolar rüþvet teklif ediyor. 1948 yýlýndan bugüne kadar binlerce insanýný feda ederek özgürlüðünü ve topraklarýný savunan Filistin halký kadýný, çocuklarý gençleri ve erkekleriyle Ortadoðu’da direnen ve savaþan halklarýn öncüsü olmayý sürdürüyorlar. (…) ABD-AB emperyalizminin, Ýsrail siyonizminin ve iþbirlikçilerinin Ortadoðu halklarýna karþý bu saldýrgan, katledici ve imha siyasetlerine karþý Ortadoðu halklarýnýn direniþlerine sahip çýktýðýmýzý ve onun bir parçasý olduðumuzu duyuruyor ve siyonist Ýsrail’in Filistin halkýna uyguladýðý katliamlarý derhal durdurmasýný istiyoruz. Ýsrail siyonizmi halklarýn katili olarak yargýlanmalý ve tüm dünya halklarý tarafýndan bir kez daha lanetlenmelidir” dedi. Okunan basýn açýklamasýnýn ardýndan gene sloganlar eþliðinde Ýsrail bayraðý yakýldý. Ve katledilen Filistinli çocuklarýn resimleri yere sýralanýp üzerlerine karanfiller býrakýldý. Eylemin sonlandýrýlmasýnýn ve eylemcilerin daðýlmasýnýn ardýndan, Mücadele Birliði Platformu, Filistin bayraðý þeklinde kuþlamalar yaparak “Filistin Devrimle Özgürleþecek”, “Filistin’de Tek Çözüm Ya Devrim Ya Ölüm” sloganlarý ile bildiri daðýtmaya baþladý. Taksim Meydaný’ndan Galatasaray’a kadar sloganlarla bildiri daðýtýlýrken, çevik kuvvet polisleri Mis Sokak hizasýna gelince barikat kurdu. Ancak bu durumda çýkacak çatýþmayý göze alamayan çevik kuvvet, böyle bir durumda iyice teþhir olacaðýný ve tepki toplayacaðýný görerek yolu açtý. Eylem, sloganlarla ve bildiri daðýtýmýyla sürdü.

81. Sayý / 27 Kasým-11 Aralýk 2006

SAVRA SAVRA HATTA NASR! FÝLÝSTÝN DEVRÝMLE ÖZGÜRLEÞECEK!

7


Yeni Evrede

Dinci-Gericilikle Ýttifak

Mücadele Birliði

ORTALAMA SOLUN DÝNCÝ-GERÝCÝ AÞKI DEPREÞTÝ Emperyalist savaþ giderek yayýlýrken, koþullar bir devrimin kaçýnýlmazlýðýný bütün yönleriyle açýða çýkarýrken “Sol”un Ýslamcýlara karþý olan tek taraflý aþký giderek depreþiyor. Aþkýnýn peþinden koþan “Sol” aðzý burnu kýrýlsa da yeminli anti-komünistlerden ölüm tehditleri alsa da adeta bu yola baþkoymuþ gibi… En son CNN’nin bir programýnda muhabirin “Geçmiþten günümüze ne deðiþti de “Sol” ile Ýslamcý örgütler arasýnda bir ittifak kurulmaya baþlandý.” Sorusu üzerine “Sol”, bütün gerçekleri görmezden gelerek, büyük bir utanmazlýkla “Ýslamcýlar deðiþti” cevabýný verdi. Aklý biraz çalýþan için bu yanýtýn hiçbir inandýrýcýlýðý yoktur. Hafýzayý tazelemek açýsýndan geriye doðru kýsa bir yolculuk yapalým. Çok iyi bilinmektedir ki, emperyalizm Ortadoðu’da devrimleri bastýrmak, emekçi sýnýflarýn kendiliðinden de olsa devrimci bilincini bulandýrmak Sovyetler Birliði’ni kuþatmaya almak için bir Yeþil Kuþak yaratmýþtýr. Bu kuþaðý, bizzat emperyalist ülkelerle iþbirlikçi devletler korumuþ, beslemiþ ve silahlandýrmýþtýr. Mesela bir dönem Ortadoðu’da öne çýkan Müslüman Kardeþler Örgütü… Örgüt 1920’lerde Mýsýr’da kuruluyor örgütün lideri el-Banna’nýn yazdýðý “manifesto”da “Allah maksadýmýz, Peygamber liderimiz, Kuran anayasamýz, Cihat yolumuz, Allah’ýn davasý yolunda ölmek en yüce ülkümüzdür.” denilirken, hedef tahtasýna koyduklarý Mýsýrlý ilericiler ve komünistler. Müslüman Kardeþlerin bu “manifestosu” ve hedefi diðer dinci-gerici örgütler açýsýndan da birebir ayný kalarak bugüne gelmiþtir. Müslüman Kardeþlerin en büyük destekçileri Mýsýr’ý uzun yýllar iþgal altýnda tutan Ýngilizler ve Mýsýr Kraliyeti oluyor. Mýsýr’daki bütün ilerici hareketleri baltalamak için Müslüman Kardeþler daima göreve hazýr bulunuyor. Hatta kimi ayaklanmalarýn içinde Kralýn da isteði ile yer alarak hedef þaþýrtmak için çabalýyorlar. Müslüman Kardeþler’den biraz önce 1906 yýlýnda Hindistan’da kurulan Müslümanlar Birliði örgütü görevini “Hindistan’daki Müslümanlar arasýnda Britanya Ýmparatorluðu’na sadakat duygusunu güçlendirmek” olarak koyuyor. Örgütün uzun yýllar Hindistan’daki farklý dinsel inançlardan insanlara ve ilerici, devrimcilere karþý harekatý ise Haçlý Seferlerini aratmayacak nitelikte olmuþtur. Müslüman Kardeþler bu kadar açýk etmeseler de emperyalistlerle yakýn temas içinde Ortadoðu’nun diðer ülkelerinde de faaliyette bulunmuþtur. Ama halklara onlar için mücadele ediyorlarmýþ gibi görünmüþlerdir. Hamas-Hizbullah gibi örgütlerin ilk temelini atan, kurulmasýna öncülük eden, iþte bu Ýngilizlerin desteklediði Müslüman Kardeþler’dir.

8

Lübnan ve Filistin’de Hamas-Hizbullah gibi örgütlerin güçlenmesi için emperyalist güçler ve Ortadoðu’daki iþbirlikçileri bir yandan maddi destekte bulundular bir yandan da devrimci örgütlere baský yaparken dinci örgütlerin iplerini serbest býraktýlar. Hizbullah ya da Hamas onlar için tehlike deðildi, halklarýn güçlü mücadelelerinden dolayý, kýsa sürelerle, arada bir sözlerinden çýkan ama hemen sermaye sýnýfýna karþý görev ve sorumluluklarýný hatýrlayan, sýnanmýþ çocuklarýydý. Asýl tehlike yoksulluktan kurtulmayý ve özgürlüðünü isteyen Arap halklarý idi. Arap halklarla devrimci örgütlerin birlikteliði tehlike idi ve onlar için bu hala böyledir. ABD’nin bir eyaleti olarak bilinen Suudi Arabistan kraliyetinin yakýn ismi Usame Bin Ladin’i ise bizzat ABD ve Suudi Krallýðý görevlendiriyor. Zira 20. yüzyýlýn baþýndan bugüne Suudi Arabistan’ýn Ortadoðu’daki görevi, gerektiðinde emperyalistler için Müslümanlarý hazýr tutmak olmuþtur. 11 Eylül’den sonra Usame’nin Suudi bankalarýnda kendi adýna kaç milyon dolarlýk hesabý olduðu dahi basýnda çýkmýþtý. Ladin’le ittifak olan Talibancýlar ise daha Sovyetler Afganistan’da deðilken Pakistan’da (bu ülkenin Ýslamcýlarý da meþhurdur!) emperyalist güçler ve Pakistan yönetimi onayýyla ISI (Pakistan Ýstihbaratý) tarafýndan kurulup beslendi. Pakistan’da bulunan Afgan mültecileri büyük bir yoksulluk içindeydi ve onlar için medreseler açýldý. Bu medreselere çocuklar da alýndý ve çocuklarýn yaþý büyüdükçe sadece dini eðitim deðil, silah eðitimi de verildi. Ardýndan Afganistan’a “kutsal savaþ” için gönderildiler. Sovyetler Birliði’nin Afganistan’dan ayrýlmasýyla Talibancýlar ülkede ilerici olan her þeyi yýkmak ve katletmek için daha bir akýn ettiler. Ýlk yaptýklarý iþlerden birisi kadýnlarýn okula gitmesini yasaklamak, burka giyimini zorunlu hale getirmek, þeriat kurallarýný uygulamak, halký teknolojinin her türlüsünden haram diye uzak tutmak oluyor. ABD, Sovyetler Birliði’nin geri düþüþüne kadar bu güruhu hem parasal hem silah olarak besledi. Talibancýlarýn Afganistan’a girmeleriyle Sovyetler’in kýsýtlama getirdiði afyon üretimi de artýþ gösterdi. Ýlk önce uyuþturucuya getirilen yasak ABD’nin Talibancýlardan talebi ile kaldýrýlýr ve “Talibancýlara, yýllýk 500 milyon dolarlýk uyuþturucu ticaretinden din mollasý ve toprak aðasý kabile reislerine verilmek üzere yüzde 10 gibi bir pay” ayrýlýr. Afganistan’da bugün ABD’nin iþgaliyle bu afyon üretimi dünya uyuþturucu üretiminin %92’sini karþýlar hale getirildi. Türkiye’de ise dinci örgütleri besleyen ve kuran yine kendi burjuva güçleri olmuþtur. “Sol”a hiçbir zaman tanýmadýðý tahammülü 81. Sayý / 27 Kasým-11 Aralýk 2006

onlara göstermiþ, hükümetler aracýlýðýyla dini kurumlarý güçlendirmiþtir. Diyanet iþlerine ayrýlan bütçe hep ilk beþ sýrada yer almýþtýr. Elbette ki beslemesi boþuna olmamýþtýr, onlar da emekçi halklarýmýza ve devrimcilere karþý büyük bir intikam ve devlete sadakat duygusuyla katliamlara giriþmiþlerdir. Öyle ki, faþist devletle bu gerici güruh ayýrt edilmez durumdadýr. Maraþ, Çorum, Sivas katliamlarý bunun en bariz örnekleridir. Son dönemde bizzat devlet dinci-ülkücü faþistleri devrimciler ve Kürt halkýna karþý kýþkýrtarak linç giriþimleri yaptýrýyor. (Unutmamak lazým ki buna ‘Sol’un hoþgörüyle baktýðý CHP’de dahil oluyor!) Yine hemen her gün Yeni Þafak gibi gazetelerde devrimci ve komünistlere karþý saldýrgan ilanlar-yazýlar çýkýyor. Yoksa “Sol” burjuvazinin 28 Þubat yutturmacasýndan yola çýkarak dinci gericilerin püskürtüldüðünü ve bir gecede “demokrat” (nasýl demokratlýksa! “Sol”un demokratdemokrasi anlayýþý burjuvazininkinden de geri ve muðlâktýr!) olduklarýný mý düþünüyor! Oysa ki 28 Þubat burjuvazinin kendi iç hesaplaþmasý ve dinci örgütleri kendi atacaðý adýmlara göre yenileme operasyonuydu! Bugüne kadar sol-din ittifaký veya yakýnlaþmasýndan hep devrimci katliamlarý doðmuþtur. Ýran’da devrimcilerin mollalara karþý boþ bulunmalarý binlerce insanýn iþkencelerde, sokaklarda, daraðaçlarýnda ölümüne neden oldu. Ýran’da mollalar komünistlerin ve iþçilerin cesetleri üzerinden yükselerek iktidara oturdu! Endonezya’da bir milyon komünistin katledilmesinde dinciler, CIA ve ordu birlikte görev aldýlar. Çünkü Endonezya’da iktidarýn ortaðý Komünist Patisi idi ve bu emperyalist-kapitalist sistemin hiçbir zaman kabul edemeyeceði bir iktidardý! Ýran ve Endonezya’da Komünist Partisinin hata ve zaaflarý bir devrime, binlerce insanýn ölümüne mal olmuþtur ve onlarýn cesetleri üzerinde dinci-gericiler sevinç nidalarý atmýþtýr! Görüyoruz ki ne diðer ülkelerde ne burada “deðiþen Ýslamcýlar” olmamýþtýr. Koþullar, devrimci durum da deðildir deðiþen… Bütün bunlar, bunca deneyim ve birikime raðmen “Sol”un politik iflasý, yozlaþmasý ve deðerleri ayaklar altýna almasý olarak okunmalýdýr. Bu süreçte en çok yükseltilmesi gereken þiar devrimci, komünist enternasyonaldir, halklarýn mücadele birliðidir. Tüm bunlarla birlikte bize düþen “Sol”un bu aþkýný teþhir etmek, halklarý bilinçlendirmektir. “Sol”dan geriye kalan “Ýslamcýlara” yönelik aþkýdýr! “Sol” ya da bu aþký terk edecek ya da bir aþk cinayetine kendini kurban edecek!


Yeni Evrede

Dinci Gericilik

Mücadele Birliði

DEVRÝMÝN MAHALLESÝNDE DÝNCÝ GERÝCÝLÝKLE ÝLGÝLÝ PANEL Ýþçi ve emekçilerin yoðun olarak yaþadýðý Gazi Mahallesi’nde Ayýþýðý Ekin Sanat Merkezi, 19 Kasým günü “Dinci Gericilikle Ýttifak Sorununa Bakýþ” baþlýðý altýnda bir panel düzenledi. Günlerce öncesinden çalýþmalarý yapýlan, büyük boy afiþler ve pankartlarla duyurularý Gazi’nin her tarafýna ulaþtýrýlan panele katýlým, beklenenden az olmakla birlikte umut vericiydi. Panele konuþmacý olarak Mücadele Birliði dergisinden Vefa SERDAR ve Devrimci Ýþçi Komiteleri’nden Yýlmaz EKÞi katýldýlar. Yýlmaz EKÞÝ, ilk söz alarak baþladýðý konuþmasýnda, böyle bir paneli düzenlemekteki amaçlarýný anlattý. Kendisinin de müslüman bir aileden geldiðini anlatan Yýlmaz EKÞÝ, dinci gericiliðin nasýl devlet eliyle örgütlendiðini, sermayenin devrime karþý dinci gericiliði nasýl kullandýðýný çarpýcý örneklerle açýkladý. Bugüne kadarki tüm hükümetlerin dinci gericiliði örgütlediðini, bu alana yatýrýmlar yaptýklarýný belirten Yýlmaz EKÞÝ, AKP hükümeti döneminde bugüne kadar hiç olmadýðý denli dinci gericiliðin örgütlendirildiðini vurguladý. Konuþmasýnda din olgusunun tarihsel kökenlerine de deðinen Yýlmaz

EKÞÝ, Marx’ýn sözleriyle, dinin ezilenlerin afyonu olduðunu, ruhsuz dünyanýn ruhu, ezilenlerin iç çekiþi olduðunu dile getirdi. Dinin kapitalizmin en naif araçlarýndan biri olduðunu ve ancak bu araçla iþçi ve emekçi yýðýnlarý avutabildiðini, uyutabildiðini söyledi. Ama günümüzde, dinin ayný zamanda iþçi ve emekçi kitleleri kuþatan ve onlarý baský altýna alan bir silah haline geldiðini de vurguladý. Kapitalizmin din olmadan, bu silahý ezilen ve sömürülen yýðýnlara doðrultmadan varlýðýný sürdüremediðini söyleyen Yýlmaz EKÞÝ, ABD’nin 11 Eylül’de ikiz kulelerin vurulmasý sonucu, olayý bir uygarlýklar çatýþmasý olarak yansýttýðýný belirtti. Bunun gerçeði yansýtmadýðýný vurgulayan Yýlmaz EKÞÝ, dinin kapitalizm tarafýndan iþçi ve emekçi kitlelere, halk yýðýnlarýna karþý kullanýldýðýný söyledi. Yýlmaz EKÞÝ, dinci gericiliðin özellikle Gazi gibi devrimin mahallelerinde yaygýnlaþtýrýldýðýný; bunun amacýnýn, devrimin geliþmesini engellemek olduðunu vurguladý. Mücadele Birliði dergisinden Vefa SERDAR ise, dinci hareketin geçmiþten bugüne, bir karþý-devrim hareketi olarak örgütlendiðini, emperyalizmin Sovyetler Birliði’ne karþý “Yeþil Kuþak Projesi”ni geliþtirdiðini, bu çerçevede Sovyetler Birliði’nin çevresindeki ülkelerde buna Türkiye de dahil, dinci gericiliðin desteklendiðini söyledi. Afganistan’da Taliban’ýn ve sonradan adý duyulan El-Kaide’nin ABD emperyalizmi eliyle örgütlendiðini, 11 Eylül’ün “faili” olarak lanse edilen Usame Bin Ladin’in bir ABD beslemesi olduðunu, ABD’nin ihtiyaç duyduðu her yerde ve her zaman Usame Bin Ladin’i kullandýðýný söyledi. Türkiye Cumhuriyeti devletinin de her zaman bir din devleti olduðunu vurgulayan Vefa SERDAR, özellikle 12 Eylül’le birlikte Ýmam Hatip Liselerinin açýldýðýný; dini örgütlenmelerin özellikle bu dönem yaygýnlaþtýrýldýðýný söyledi. Geçmiþte de NATO karþýtý eylemlere dinci-faþistlerin devlet eliyle saldýrtýldýðýný, yine Çorum, Maraþ ve Sivas Katliamlarýnýn devletin yönlendirmesiyle dinci ve ýrkçý faþistler tarafýndan yapýldýðýný vurgulayan Vefa SERDAR, bugün ortalama sol hareketin itti81. Sayý / 27 Kasým-11 Aralýk 2006

fak yaptýðý dinci gericilerin bu katliamlarý yapanlarýn uzantýsý olduðunun altýný çizdi. Karþýlýklý sohbet havasýnda geçen panelde dinleyicilerden gelen sorulara cevap verildi. Gazi Mahallesi’nin yerel müzik gruplarýndan Grup Berf’in güzel müzik dinletisinden sonra panelin ikinci bölümüne geçildi. Dinleyicilerden birinin sorduðu, alevi örgütleriyle ittifak yapýldýðýna göre, emperyalizme karþý mücadele eden samimi müslümanlarla ittifak yapýlamaz mý, þeklindeki soruya, burada söz konusu olanýn örgütlü siyasal islamla ittifak anlayýþý olduðu, yoksa iþçi sýnýfý ve emekçileri, ulusal, dinsel ve mezhepsel temelde ayýrmanýn burjuvazinin ekmeðine yað süreceðinin bilindiði þeklinde cevap verildi. Ýkinci bölümde aðýrlýklý olarak ortalama sol hareketin dinci gericilerle nasýl ittifak yaptýðýnýn teþhirine ayrýldý. Irak’ta Savaþa Hayýr Koordinasyonu’ndan örnek veren Vefa SERDAR, burada bulunan ortalama sol örgütlerin, dinci-gericileri devrimci örgütlere tercih ettiklerini, bu nedenle Mücadele Birliði olarak bu koordinasyonun içinde yer almadýklarýný belirtti. Yýlmaz EKÞÝ de, ortalama sol örgütlerin þu günlerde Beyrut’ta Hizbullah ve Lübnan Komünist Partisi’nin ortak düzenlediði bir konferansa katýldýklarýný söyledi. Bu konferansa Mücadele Birliði olarak, Hiçbir zaman dinci-gericilerle ittifak yapmayacaklarýný göstermek amacýyla katýlmadýklarýný söyleyen Vefa SERDAR, ortalama sol hareketin Filistin’de Hamas’ý, Irak’ta dincigerici partileri, Lübnan’da Hizbullah’ý desteklediðini söyledi. Bunu da, bu partilerin anti-emperyalist olmasýna baðladýklarýný aktaran Vefa SERDAR, dinci hareketlerin dünyada ve Türkiye’de hiçbir zaman anti-emperyalist olmadýklarýný, tam tersine, her zaman emperyalizm ile iþbirliði içinde olduklarýný örneklerle açýkladý. Ýran örneðini bir kez daha hatýrlatan Vefa SERDAR, dinci hareketle ittifak sevdasýna tutulan ortalama sol hareketin, Ýran deneyiminden dersler çýkaramadýðýný söyledi. Soru ve cevaplarla devam eden panel, komünistlerin dine karþý savaþ açmadýðýný, ama dinci-faþistlere, dinci-gericiliðe karþý mücadele etmenin devrimci bir görev olduðunu, bunun için de örgütlenmek ve iþçi sýnýfý ve emekçileri bilimsel sosyalist ideolojiyle ve proleter kültürle donatmak gerektiðini vurgulayan konuþmalarla son buldu.

9


Yeni Evrede

Ýzmir

Mücadele Birliði

Ýzmir Ayýþýðý’nda 3.Yýl Etkinliði Ýzmir Ayýþýðý Sanat Merkezi 3. yaþýný “Savaþan Halklarla Dayanýþmaya Devam Ediyoruz” etkinliði ile kutladý. 12 Kasým Pazar günü Ayýþý Sanat Merkezi etkinlik salonunda son derece coþkulu bir þekilde gerçekleþen etkinlik Nazým Hikmet Ran, Ahmed Arif, Victor Jara, Pablo Neruda, Aysun Bozdoðan nezdinde, ölümsüzleþmiþ tüm devrimci savaþçýlar için 1 dakikalýk saygý duruþu ile baþladý. Ayýþýðý sanat merkezinin kuruluþ amacýnýn anlatýldýðý bir konuþmanýn ardýndan ASM’nin BESD’den günümüze kadarki sürecini anlatan sinevizyon gösterisi sergilendi. Daha sonra sahneye Ýzmir Ayýþýðý müzik grubu geldi.Ýzmir Ayýþýðý müzik grubu ilk dinletilerinde seslendirdikleri marþ ve ezgileri emperyalist kapitalist sisteme karþý sýnýfsýz ve sömürüsüz bir dünya uðruna verdikleri savaþýmda tutsak düþen ve þuanda f tipi zindanlarda bulunan baþta komünist tutsaklar olmak üzere tüm devrimci tutsaklar için seslendirdi Kýsa bir süre önce çalýþmalarýna baþlamýþ olmasýna karþýn gösterdiði performansla izleyenlerin beðenisini kazanan grup, okuduklarý þiir ve þarkýlarla devrimci sanatýn bu alanýnda önemli adýmlar atacaðýný da þimdiden kanýtlamýþ oldu. Ýzmir Ayýþýðý müzik grubunun ardýndan etkinliðimize sanat merkezinden bir arkadaþýmýzýn Dünyanýn farklý bölgelerinden komünist þairlerin þiirlerinden derlediði þiir dinletisiyle, savaþan halklarýn dizelere yansýyan öfkeleri, sevinçleri, inançlarý ve kavgaya baðlýlýklarýný Ýzmirli iþçi-emekçilere taþýdý. Ýzmir Ayýþýðý baðlama öðretmeni – Ayýþýðý emekçilerinin deyimleriyle- Ali Hoca ve ekibi sunduðu halk müziði dinletisiyle izleyicileri daha da hareketlendirdi. Bütün salonun birlikte eþlik ettiði þarkýlar dinletiyi dinleti olmanýn da ötesine geçirmiþ oldu. Ardýndan komünist þair Nazým Hikmet’in “Alaman” askerlerine tutsak düþmüþ Zoe’yi anlatan Tanya adlý þiirinin dramatizasyon çalýþmasýyla sahneyi Ayýþýðý Tiyatro grubu aldý. Baþeðmezliðin anlatýldýðý þiir dramatizasyonunda sanki Aysun’umuz anlatýlýyordu. Oyun, izleyenlerin coþkusunu doruða týrmandýrdý. Son olarak etkinliðe Antepli iþçi – emekçilerin selamlarýný getiren Antep Ayýþýðý müzik grubu Denize Ezgi ile devam edildi. Denize Ezgi programa kendi besteleri olan “Elinde taþ, sopa / Yürü Meydanlara / Ateþe ver kendin / Süzül zindanlara” sözlerinin yer aldýðý “Adý Ölümsüz” parçasý ile baþladý. Grup, söylediði halay parçalarýyla da etkinliðin coþkusunu bir hayli yükseltti. Denize Ezgi’nin, Leninist tutsak Ergül Çiçekler’in þiirinden bestelediði Rüzgar adlý parçayý da seslendirdiði dinletinin sonunda Ýzmir Ayýþýðý müzik grubu da sahneye çýktý. Ýki grubun üyeleri, adlarý Ýzmirli emekçilerin bilinçlerine devrim olarak yazýlmýþ 13 Mart Savaþçýlarý için dinleyicileri saygý duruþuna çaðýrarak 13 Mart Marþýný birlikte okudular. Ýzmir Ayýþýðý Sanat Merkezi “Umudumuz Kavgada Kavgamýz Sanatýmýzla” diyerek çýktýðý yolda 3. yýlýný geride býrakmanýn coþkusuyla umudu büyütmek için çalýþmalarýna devam edecek.

10

81. Sayý / 27 Kasým-11 Aralýk 2006


Yeni Evrede

Adana

Mücadele Birliði

BASINA VE KAMUOYUNA 26 Kasým’da Seyhan-Adana’da açýlacak olan Adana Ayýþýðý Ekin Sanat Merkezi’nin açýlýþ çalýþmalarý sürerken polis Antep’te Ayýþýðý Sanat Merkezi çalýþanlarýna yönelik gözaltý operasyonlarý baþlatmýþ durumdadýr. Antep’te Ayýþýðý Sanat Merkezi çalýþaný ve Denize Ezgi Müzik Grubu’nun solisti olan Sinan Koçum, çalýþtýðý iþyerinden gözaltýna alýnarak Antep Terörle Mücadele Þubesi’ne götürülmüþtür. Antep’in ardýndan Adana’da da Ayýþýðý Sanat Merkezi’nin açýlmasýný istemeyen polisler, bu saldýrýlarýyla devrimci kültür ve sanatýn yaygýnlaþmasýnýn önüne geçmeye çalýþýyorlar. Þu anda Antep’te sanat merkezi çalýþanlarýna yönelik takip ve gözaltý tehditleri devam ediyor. Burjuvazinin yoz kültürüne karþý iþçi ve emekçilere devrimci kültür-sanatý taþýmak isteyen Sanat Merkezi’nin çalýþanlarýnýn devletin baský ve gözaltý terörüyle karþý karþýya kalmasýnýn nedeni ortada. Ama buradan bir kez daha herkese duyuruyoruz: her türlü baský ve gözaltý tehditlerine raðmen devrimci kültür ve sanatý engelleyemeye güçleri yetmeyecek. 23 Kasým 2006 DEVRÝMCÝ SANAT SUSTURULAMAZ! BASKI VE GÖZALTILAR BÝZLERÝ YILDIRAMAZ! AYIÞIÐI SANAT MERKEZÝ NOT: Dergimizi yayýna gireceði sýrada, 24 Kasým 2006 günü, Antep Ayýþýðý Sanat Merkezi çalýþanlarýndan Memik KILINÇ da ayný gerekçe ile gözaltýna alýnmýþtýr.

ADANA AYIÞIÐI EKÝN SANAT MERKEZÝ AÇILIYOR Televizyonlarda her gün bizi sömüren zengin sýnýfýn (sermaye sýnýfýnýn) yaþadýðý lüksü ve kültürel çürümüþlüðünü izliyoruz. Yaþam koþullarýmýz o kadar zor ve çekilmez hale gelmiþ ki, her þeyden þikayet ediyoruz. Artýk yeter!! Haksýzlýklarý görmek, þikayet etmek sorunlarýmýzý çözmüyor. Ayýþýðý Ekin Sanat Merkezi açýldý. Burasý hepimizin, tüm Adanalý iþçi, emekçi, ezilen ve sömürülen halklarýmýzýn. Gelin hep birlikte kendi kültürümüzü geliþtirelim. Sorunlarýmýzý çözmek için eyleme geçelim. Artýk zincirlerimizden baþka kaybedecek hiçbir þeyimiz yok. Hem kendimiz, hem çocuklarýmýz için kazanacaðýmýz koca bir dünya var. Gelin hep birlikte sorunlarýmýzý ve buna sebep olanlarý belirleyip, geleceðimizi kendi ellerimize alalým. Tüm sýkýntýlarýmýzý, dertlerimizi aþýp kendimize ve çocuklarýmýza özgür ve mutlu bir yaþam kuralým. UMUDUMUZ KAVGADA KAVGAMIZ SANATIMIZLA ADANA AYIÞIÐI EKÝN SANAT MERKEZÝ ADRES

: Tepebað Mah. Cemal Gürsel Cad. Ali Hikmet Ýþhaný Kat:4 Daire:401 (Ýnönü Parký Karþýsý) Seyhan/ADANA TELEFON: 0 (322) 363 70 62 81. Sayý / 27 Kasým-11 Aralýk 2006

11


Yeni Evrede

Gündem

Mücadele Birliði

BAÐDAT KAPANI EMPE Bundan yaklaþýk 4 yýl önce ABD þahsýnda emperyalist-kapitalist sistemin Afganistan’da bataða saplandýðýný ama bu ölünün cenazesinin asýl olarak Ortadoðu’dan kalkacaðýný söylemiþtik. Çünkü ABD’nin askerisiyasi-ekonomik kapasitesi, dünya çapýnda olgunlaþan çeliþkilerle bilinçleri keskinleþmiþ halklarý teslim almaya artýk yeterli olamazdý. Olamadý. Baðdat, tarihin döndüðü, dönüþtüðü yer olmak þerefini kazanýyor. Bu þerefi fazlasýyla hak etti. Dört yýldan bu yana tam 650 bin kayýp verdi tüm Irak. Böylesi muazzam boyutta bir kan banyosunda kendini sýnayan Baðdat, emperyalizmin dünya halklarýna açtýðý 3. Dünya Savaþý’nýn ve 21. yüzyýlýn Stalingrad’ý halini alýyor. Stalingrad’dan sonra Naziler için hiçbir þey eskisi gibi deðildi ve çöküþün baþlangýcý oldu. Ayný durum, 21. yüzyýlýn faþizmi için de geçerli. Bir büyük þenliðe, eþi görülmemiþ bir kutlamaya, müjdeler ve mucizelerle dolu ýlýk bahar sabahlarýna hazýrlayýn kendinizi. ABD Baðdat’ta ölümcül bir yara aldý, can çekiþiyor. Ezilen halklara ve dünya emekçilerine silahlarýn zoruyla her türlü sömürü koþulunun kabul ettirilebileceðine olan inancýn cenaze merasimi Baðdat’ta yapýlýyor. Dünyanýn en güçlü askeri-teknik donanýmýyla girdiler Irak’a. 150 bin asker ve sayýlarý 300 bini aþan iþbirlikçilerden kurulu Irak polisi ve askeriyle teslim almaya çalýþtýlar. Yetmedi; özel þirketlerin 50 bini aþan özel katiller ordusuyla doldu sokaklar. Gerici burjuva mezheplerin milisleriyle, Ýncirlik’ten Doha’ya uzanan çevre, askeri üsler zinciriyle, bilgi akýþý üzerinde tam tekel kuran medya aðý ile, yani akla gelebilecek tüm zor araçlarýyla abandýklarý Irak topraklarýndan, þimdi defolup gitme hesaplarý yapýyor. ABD’nin dünya halklarýna karþý baþlattýðý 3.Dünya Savaþýnda kader belirleyen çatýþmalar aþamasýna daha þimdiden geldik ve bu savaþýn sonunu belli eden ilk sonuçlarý almaya baþladýk. Oysa ABD, “terörizmle savaþýmýz onlarca yýl sürecek” demiþti. Dört yýlda Irak’ta tükendi. Çok deðil, bir sene evvel, Rumsfeld, direniþçilere karþý en az 10-12 yýl daha savaþmalarý gerekeceðini söylüyordu. Aradan geçen bir yýl sonunda, þimdi o Pentagon’un arka kapýsýndan boynu bükük kovuluyor ve Washington’da yenilgiyi kimin itiraf edeceðine dair bir kavgadýr büyüyor. Zaferin bir çok babasýnýn olduðu, yenilginin ise yetim

12

olduðu yönündeki o vecize söz, þimdi tam da ABD’nin durumunu anlatýyor. Yankilerin ruhunu alt üst eden ve adýna yenilgi denen bir kabus, karþýlarýna böyle birden bire çýkmadý. Ýþgal bölgesindeki yanki komutanlardan yükselen “eyvah!” sesleri de yeni deðildi. Eski Pentagon þefi Pat Lang, 2004 yýlýnda ABD’nin direniþçiler karþýsýnda Hiçbir þansý olmadýðýný söylerken, onu dinleyen çýkmamýþtý. Temsilciler meclisinin bazý üyeleri, ki içlerinde iki tanesi bizzat Bush’un partisindendi, neredeyse iki yýldan bu yana, Irak’tan geri çekilme planýnýn hazýrlanmasý için kampanya yürütüyorlardý. En korktuklarý kabusun, birden bire burunlarýnýn dibinde bitmesine neden olan bizzat yankilere özgü altý boþ özgüven ve kibirdi. Ve bu, tarihte ilk kez olmuyordu.

Vietnam’dan Irak’a Deðiþen Çizgiler ve Deðiþmeyenler Bilinen bir hikayedir. Vietnam iþgali esnasýnda Pentagon yetkilileri, dünyanýn sayýlý gazetelerini baþkent Saygon’a toplayýp brifing veriyor. Ve özellikle kentlerin çevresini her an kontrol eden, kilometrelerce ötedeki hareketleri tespit ettiði söylenen bilgisayar ve elektronik gözlem cihazlarý övülüyordu. Pentagon generali, dayanýlmaz kibrini piþkinlikle harmanlayýp gazetecilere þunu diyordu: “Bu cihazlar yüzlerce metreden bir farenin baðýrsak hareketlerini tespit eder. Yani ormanýn derinliklerinde bir Vietnamlý kurufasulye yese haberimiz olur”. Talihsiz general, bu acýklý açýklamayý, ünlü Tet saldýrýsýndan sadece saatler önce yapýyordu. General, “ormanýn derinliklerinde kurufasulye yiyenler” peþindeyken, Vietnam Devrimci Halk Ordusu, gazetecilere brifingin verildiði Saygon dahil, onlarca kenti ayný anda iþgal edecek Tet saldýrýlarý için son iþareti beklemektedir. Tet saldýrýsý, ABD’nin altý boþ özgüvenine öyle büyük bir darbe indirdi ki, bir daha Vietnam’da bellerini doðrultamadýlar. Askeri açýdan bakýldýðýnda Tet saldýrýlarý hemen hiçbir kalýcý mevzi elde edememiþ, ele geçirilen kentler kýsa süre içinde boþaltýlýp geri çekilmek zorunda kalýnmýþtý. Ama zaten Tet’în amacý, böyle görünür askeri baþarýlar elde etmek deðildi. Tet ayaklanmalarýnýn esas hedefi, ABD’nin özgüvenini sarsmak, her an saldýrýya uðrayacakmýþ gibi onu sürekli bir savunma konumunda çakýlý býrakmak, teknik 81. Sayý / 27 Kasým-11 Aralýk 2006

üstünlükle verdirilen kayýplarýn moral avantajýný ABD’nin elinden almaktý. Öyle de oldu. ABD, o günden sonra askeri üstlerinden çýkamadý, binlerce gerilla öldürülse bile zaferi kazanacaklarýný hiç düþünmediler. ABD askerleri “eve dönüþ” için gün saymak ve kellerini korumaktan baþka bir þey yapamaz hale geldiler. Yankilerin ayný askeri ve moral yýkýmý yaþamalarý için, Iraklý direniþçilerin Tet benzeri mükemmel bir organizasyona gitmelerine bile gerek kalmadý. Savaþ, esasýnda, kentlerde yoðunlaþýyordu ve kýrsal alanda güç toplayýp kentleri ele geçirme planýna ihtiyaç yoktu. Dahasý, savaþýn cephesi kentler olduðu için, küçük savaþ gruplarýndan cephesel bir askeri hareketliliði saðlayacak büyük organizasyonlara doðru yükselmek, hem çok zor, hem de gereksizdi. Tersine, kentsel alanda savaþ birlikleri ve hareketliliði ne denli daðýnýk, ne denli küçük parçalara ayrýlýrsa, o denli etkin ve vurucu ve karþý-operasyonlarý o denli boþa çýkarýcý oluyordu. Düþman, nereden darbe alacaðýný ve nereye vuracaðýný hiç bilmiyordu. Bir CIA yetkilisi: “Direniþçiler bizim ayný anda her yerde olamayacaðýmýzý farkettiler. Bizi istedikleri yerde vuruyorlar ve biz bu konuda bir þey yapamýyoruz” diyordu. Irak’ýn kentlerinde savaþçýlar, ABD’lileri ve iþbirlikçilerini her gün 100’den fazla saldýrýyla karþý karþýya býrakýyorlar. Bu nedenle ABD, bu yýlýn baþlarýnda askeri üstlerine çakýldý. Kentlerde kontrolü iþbirlikçi ordu ve polis birliklerine devretti. Ýþbirlikçi polis ve ordu, yüzlerce direniþ yanlýsýný barýndýrmakla kalmýyor, bu birliklerin karakol dýþýna silahlý çýkmalarý da yasaklandý. Çünkü silahý alan geri gelmiyor. Bu yýlýn ortalarýnda, Samara, Ramadi gibi orta büyüklükteki kentler fiilen savaþçýlarýn denetimine geçti, ve son olarak baþkent Baðdat’ý çevre illere baðlayan tüm yollar savaþçýlar tarafýndan operasyon alaný halini aldý. Bu süre boyunca, üslerinden dýþarý çýkamayan ABD boþ durmadý. Irak içinde dini ve etnik çatýþmalarý alevlendirmek için camilerde, diðer kutsal sayýlan mekanlarda, cenaze ve düðün gibi kalabalýk mekanlarda yüzlerce bomba patlatýldý. Otobüsler dolusu insanlar kaçýrýldý, iþkencelerden geçirip baþlarý kesilmiþ bulundu. ABD, bu akýl almaz iðrenç toplu kýrýmlara raðmen, savaþçýlarýn enerjisini tüketecek etnik-dini bir iç savaþ çýkartmayý


Yeni Evrede

Gündem

Mücadele Birliði

ERYALÝZMÝ BOÐUYOR baþaramayýnca, kontrolü saðlamak için bir kere daha kentlere geri döndü. Ýki ay önce Baðdat, onbinlerce Yanki askeri ve 50 bin iþbirlikçi ordu askeri tarafýndan adeta ablukaya alýndý. Caddeler, sokaklar tutuldu, yüzlerce operasyon, binlerce gözaltý ve tutuklama yapýldý. Ama Yankilerin yeniden kentlere dönmeleri, savaþçýlara yeni ve kolay av imkaný saðladý. Ve ABD, yalnýzca Ekim ayý içinde 100’den fazla askerini kaybettiðini resmi olarak doðruladý. Resmi açýklamalar her zaman gerçek rakamý gizlemek için yapýlýr.

Demir Alma Günü Yakýndýr Dört yýldýr süren iþgal ve direniþ, ABD’nin askeri-siyasi ve ekonomik kapasitesini öylesine zorladý ki, Irak topraklarýnda yaþanan her kayýp ABD için taþýnmasý zor bir yük halini alýyor. Kentleri geri almak için yapýlan son harekat kayýplarý daha da arttýrýnca, bu durumun ABD iç politikalarýný alt üst etmesi zor olmadý. Oysa, Irak’taki ABD “resmi” kayýplarý, Vietnam’daki “resmi” kayýplarýn henüz 20’de 1’i. Dýþiþleri danýþmanlarýndan biri canlý yayýnda Irak’taki politikayý açýkça “aptalca ve küstahça” bulduðunu söylemekten çekinmedi. Ve bizzat Bush, þu andaki durumun bir Vietnam benzeri olduðunu itiraf etti. Böyle bir benzerliði itiraf etmek ABD iç politikalarýnda farklý bir anlam taþýyor. Eðer bir savaþ ABD için Vietnamlaþýyorsa, orada her türlü vahþet uygulanýyor ama buna raðmen rezilce bir yenilgi kaçýnýlmaz hale geliyor demektir. Bu kaçamak yenilgi itiraflarýndan biri baþýnda eski bakanlardan James Baker’ýn olduðu Irak Çalýþma Grubu’ndan geldi. Grup, Irak’taki durumu gözden geçirmiþ ve ABD’nin önündeki üç seçeneði býrakmýþtý: 1) Komþu ülkelerde konumlanmak üzere Irak’tan tamamen çekilmek. 2) Direniþçilerin saldýrýlarýndan uzak durabilmek için yerleþim birimlerinden uzaklara üslere çekilmek. 3) Çýkmazdan kurtulmaya yardýmcý olmak için Suriye ve Ýran’la iþbirliðine girmek. Aslýnda çalýþma grubu önerilerini þöyle dile getirebilirdi: 1) Arkana bile bakmadan kaç! 2) Kurþunun eriþemediði uzaða kaç! 3) Býrak Suriye ve Ýran gibi bölge ülkeleri belayla savaþsýn, sen ufaktan ufaktan kaç! Savaþýn sonucunun belli oluþu, en çok Baðdat hükümetinde telaþa neden oldu. Baþbakan Nuri El-Maliki Baðdat’taki tüm askeri noktalarýn kaldýrýlmasý emrini vererek, hem Yankilerin rezilce kaçýp gitmeleri için bir ba-

hane yaratmýþ oldu, hem de ABD’liler üzerinde sözü geçen adam görüntüsü yaratmaya çalýþtý. Ne zavallý bir çaba! Þimdi artýk Irak’ta ne Yanki ordusu ne de Baðdat hükümeti bir iktidar gücünü temsil etmekte. Hükümetin bakanlarýndan, aylar boyunca bakanlýk binalarýna hiç uðramamýþ olanlar çoðunlukta. Çünkü, bakanlýk binalarý, Baðdat’taki tek korunaklý yer olan Yeþil Bölge’nin dýþýnda. Bu bölgenin dýþýna çýkan hükümet yetkilileri genellikle tek parça halinde geri dönme þansýna sahip olamýyorlar. ABD uþaðý Nuri El-Maliki gözden düþtükçe, kendilerini göstermek isteyen eski Baasçýlar, bulunduklarý yerden zýplamaya baþladýlar. Bu adamlar, direniþi kendilerinin yönlendirdiðini iddia ederek, ABD’ye bir uzlaþma teklifinde bulundular. Baas adýna konuþanlar, uzlaþma hükümeti için bir isim dile getirdiler: Ýyad Allavi. Tek baþýna bu öneri bile bu Baasçýlarýn nasýl “direniþçi” olduðunu gösterdi. Ýyad Allavi’nin yýllarca CIA’dan maaþ aldýðýný ve yakalanan direniþçileri kendi elleriyle kurþuna dizdiðini bilmeyen yok. Ama, savaþýn sonucuna dair iþaretler belli olunca, yýllarca Irak toplumunu yönetmiþ olan Baas yöneticileri, kendi deneyimlerine dayanarak halkýn iplerini, direniþin otoritesini kullanarak yeniden elde etmeye çalýþýyorlar.

Yaralý ve Kudurmuþ ABD’nin Irak’ta yenilgiyi itiraf eder hale gelmesinin, sadece bölgeyle sýnýrlý olmayan çok önemli bir dizi siyasi sonucu olacaktýr. Bu sonuçlarý kavramadan dünyada ve bu topraklarda devrimci politika yürütmek imkansýzdýr. Öncelikle, Irak’ta yaþanan yenilgi, bir dönemi baþlatýyor. ABD emperyalizminin hegemonyasýyla geçen son 60 yýlýn son perdesi kapanmak üzere. ABD’nin hegemonya kayýp süreci uzunca bir süredir devam ediyordu. Ekonomik alandaki zayýflýklar bir bir ortaya çýkmýþ, siyasi manevra kabiliyetini ve diplomatik etkinliðini önemli ölçüde kaybetmiþti. ABD diðer emperyalist rakiplerin kendisinden geri olduðu tek alanda, askeri hakimiyet alanýnda hegemonyasýný tamir etmeye giriþti. “Ayaklanmalar Yüzyýlý”, ABD’ye bu askeri üstünlüðü ezilen halklar üzerinde gösterme fýrsatý ve “meþruiyeti” yarattý. Böylece, yükselen halk ayaklanmalarýna karþý diðer emperyalist ülkelere ve tüm kapitalist dünyaya ABD askeri aygýtýnýn korumasýný vaat etti. Irak’taki ye81. Sayý / 27 Kasým-11 Aralýk 2006

nilgi, ABD’nin elindeki tek üstünlük kurma aygýtýnýn kofluðunu, iþe yaramazlýðýný kanýtladý. Askeri teknik ve güç, ayaklanma halindeki halklar karþýsýnda sonucu belirleyecek etkinlikten yoksundu. Hegemonya kýrýntýlarýnýn saklandýðý son “kutsal kase”Baðdat’ta çatlayýnca, bugüne dek yalnýzca leninistlerin dile getirdiði ABD’nin sýçramalý çöküþünden, herhalde bundan böyle daha fazla söz edilir olacak. Öte yandan ABD hegemonyasýnýn çöküþü, emperyalist sistemin sonu anlamýna gelmiyor. Hegemonya sorunu ortada kalmak üzere, emperyalist-kapitalist sistem kendi varlýðýný koruma refleksini güçlendirerek sürdürecektir. Üstelik bu kez, yaralý ve kapana kýsýlmýþ bir yabani hayvan yýrtýcýlýðýnda.. Çok güvendikleri ABD askeri varlýðýnýn Irak’ta yaþadýðý yenilginin telaþýyla, sermaye dünyasýnýn küçük-büyük bütün ülkeleri çýlgýnca bir silahlanma yarýþýnýn içinde bulacaklar kendilerini. Japonya ve Fransa bu konuda öne çýkmak için þimdiden ataða baþladýlar. Japonya’nýn yeni baþbakaný Shinzo Abe, birkaç ay gibi kýsa bir sürede nükleer bombalar üretecek teknik kapasiteye sahip olduklarýný ve bu kapasiteyi sonuna kadar kullanacaklarýný açýkladý. Fransa hemen, yeni nükleer füze denemeleri yaptý. Silahlanmaya ayrýlan para, 2006 yýlýnda ilk kez, soðuk savaþ döneminin rekorunu geride býraktý. Artýþ, hýzlanarak sürüyor. Bu çýlgýnca yarýþ, ABD hegemonyasý çökse bile, diðer emperyalist-kapitalist ülkelerin küresel iç savaþý çok daha yaygýn ve kanlý biçimlerde sürdürmeye niyetli olduklarýný açýklar. Üstelik ABD’nin Irak’taki yenilgisi emekçi halklar üzerinde büyük moral etki ve coþku yaratacaðý için, küresel iç-savaþ, her iki taraf için daha kararlý, daha sert ve daha kanlý bir hal alacaktýr. Irak’ta son dört yýlda 650 bin insanýn ölümüne yol açan korkunç iþgal ve savaþ emperyalizme karþý zafer kazanmanýn ne büyük bedeller getirdiðinin kanýtý oldu. Ama, 400 yýldýr süren kapitalist döneme, son yüzyýldýr süren emperyalist döneme tarihi bir nokta koyacak ve tüm insanlýðý gerçek kurtuluþa götürecek geçiþ, böyle bir kan banyosunu gerekli kýlýyor. Irak, mücadelede çýtayý yükseltti. Çünkü o, koca bir tarihi dönemin ölüm kalým savaþýydý. Ateþler yakmaya hazýr olalým, halklar, o ölüm kalým savaþýný kazanýyorlar.

13


Yeni Evrede

Zindanlar

Mücadele Birliði

ÖLÜM ORUCU SÜRÜYOR ltý yýlý aþan bir kararlýlýkla süren tarihi Ölüm Orucu eylemi, zaferin zorla sökülüp alýnacaðý günlere doðru hýzla ilerliyor. A Þiþli’deki direniþ evinde Ölüm Orucunu sürdüren avukat Behiç Aþçý, bugün eyleminin 237. gününde. Devlet, Ölüm Orucuna saldýrýnýn her türlü yolunu denedi bugüne kadar. Ve çýkýþsýzlýðýnýn son örneði olarak Behiç Aþçý’nýn babasýna bir kaðýt imzalattýrarak Behiç Aþçý’ya zorla müdahale etmenin koþullarýný yaratmaya çalýþtý. Ancak bu da sökmedi; çünkü devrimciler, bu oyunu bozmayý baþardý. Behiç Aþçý, direniþ evinde eylemini kararlýlýkla sürdürüyor. Ölüm Orucu savaþçýsý Sevgi Saymaz, zorla tutulduðu hastanede zorla müdahale tehditleri altýnda eylemini kararlýlýkla sürdürüyor. Sevgi Saymaz bugün eyleminin 211. gününde. Ve Adana’da direniþ evinde iki çocuk annesi Gülcan Görüroðlu, ünlü özgürlük savaþçýsý Amilcar Cabral’ýn sözleriyle, “gerçek özgürlük / en son tutsak özgür olduðunda baþlayacak” dercesine Ölüm Orucunu kararlýlýkla sürdürüyor. Zaferi yakýnlaþtýran acýlar, bir gün mutlaka bitecek ve zaferin türküsü ilk zindanlarda söylenecek. Ölüm Orucu Savaþçýlarýnýn kararlý yürüyüþü, birgün mutlaka zafere ulaþacak. YAÞASIN ÖLÜM ORUCU EYLEMÝMÝZ!

Sincan Zindanýndaki Kadýn Tutsaklar Taleplerini Kabul Ettirdiler

DETAK’TAN PANKART ASMA EYLEMÝ 14 Kasým 2006 tarihinde Aksaray’da Pertevnial üst geçidine sabah 9:00 sularýnda üzerinde “Ölüm Orucu Sürüyor/Zindanlarý Yýkalým Tutsaklara Özgürlük” yazýlý ve Devrimci Tutsak Aileleri Komiteleri (DETAK) imzalý bir pankart asýldý. Süren Ölüm Orucu eylemine dikkat çekmek ve Ölüm Orucu eylemini zindanda ve dýþarýda sürdüren devrim savaþçýlarýna sahip çýkmak ve sesini kamuoyuna duyurmak amacýyla asýlan pankart uzun süre üst geçitte kaldý. DETAK yapmýþ olduðu bu eylemle bir kez daha bedenlerini ölüme yatýran devrimcilere sahip çýktýðýný gösterdi.

14

Sincan L Tipi Cezaevine sevk edilen devrimci kadýn tutsaklar kendilerine dayatýlan uygulamalarý ve saldýrýlarý protesto etmek için 4 Ekim tarihinde baþladýklarý açlýk grevini zaferle sonuçlandýrdýlar. Tutsaklarýn -Hücreye atýlmalara son verilmesi, 12 kiþilik koðuþlara geçilmesi, -Ayakkabý aramasýnýn dayatýlmamasý, -Koridorda yüksek sesle polis radyosu dinlettirilmemesi ve yüksek sesle baþka müzik yayýný da yapýlmamasý, -Giysi sýnýrlamasýna vs. son verilmesi, -Þiddet uygulanmamasý, þeklindeki taleplerinin tümü kabul edildi. Gebze zindanýndaki kadýn tutsaklarý Sincan zindanýndaki tutsaklara destek amaçlý üç günlük açlýk grevi yaptýlar.

81. Sayý / 27 Kasým-11 Aralýk 2006


Yeni Evrede

Basýn Açýklamasý

Mücadele Birliði

Polis Direniþ Evi’ne Operasyon Hazýrlýðýnda “Bu Evden Ölümüz Çýkar” iþli’deki direniþ evinde ölüm orucunu sürdüren Av. Behiç Aþcý eyleminin 230. gününde 20 Kasým Pazartesi günü bir basýn açýklamasý gerçekleþtirerek, babasýnýn istanbuldan gelen iki polis tarafýndan kandýrýlarak kendisine “zorla týbbi müdahale yapýlmasý” konusunda belge alýndýðýný söyledi. Yaptýðý basýn açýklamasýnda “Ben Av. Behiç Aþcý, bilincim ve þuurum açýk ve yerinde olarak beyan ediyorum ki; kendi özgür iradem ile ölüm orucu eylemi yapýyorum. Bir talebim var. Eylemi ancak bu talebin kabul edilmesi durumunda bitirim ki bu da hapishanelerdeki fiziki tecritin kaldýrýlmasýdýr. Bu nedenle hiçbir týbbi müdahaleyi istemiyorum ve kabul etmiyorum. Ancak tecritin kaldýrýlmasý konusunda somut adýmlar atýlmasýndan sonra tedaviye baþlayacaðým.” ifadesine yer vererek; “Ýstanbul polisinden iki polis; Adapazarý-Kocaeli’de ikamet eden babam ile görüþerek babamý kandýrmýþ ve bana ‘zorla müdahale yapýlmasý’ için bir dilekçe almýþlardýr. Elbette

Þ

böyle bir dilekçenin hukuken geçerliliði yoktur. Çünkü tedavi kabul edip etmemek kiþiye baðlý bir tasarruftur. Hiç kimseye iradesine aykýrý olarak zorla týbbi müdahale yapýlamaz. Ancak siyasi iktidarýn hukuk, yasalar umurunda deðildir. Nitekim hapishanelerde yüzlerce insana zorla týbbi müdahale yapýlmýþ, sakat býrakýlmýþlardýr. Zorla müdahalede ölen insanlar vardýr. Þimdi ayný oyun evimize karþý sergilenmektedir. Ayrýca babam verdiði ikinci bir dilekçe ile ilk dilekçisini kandýrdýðý için verdiðini belirtip baþvurusunu geri almýþtýr. Yani polisin mantýðýna göre verilmiþ bulunan dilekçe de kalmamýþ durumdadýr. (...) Bugün eylemde 230. gün. Saðlýk durumum açýklama yapmayý gerektirmeyecek kadar ortadadýr. Bu eve yapýlacak bir polis operasyonu hepimizin ölümü ile sonuçlanýr. Bunu herkes bilir ve anlayabilir. Bu nedenle siyasi iktidarý uyarýyoruz; bir operasyonda bu evden cesetlerimiz çýkar. Çözüm operasyon

deðil, tecritin kaldýrýlmasý konusunda somut adým atýlmasýdýr. Bakanlýk dikkatini operasyon hazýrlýðýna deðil, tecritin nasýl kaldýrýlmasý konusunda atýlacak adýmlara vermelidir.”dedi. Daha sonra bir gazetecinin sorusunu cevaplayan Behiç Aþçý “bu evden ölümüz çýkar” dedi. Ardýndan yapýlan basýn açýklamasý sona erdi.

A VU KAT LAR DAN BE HÝÇ AÞ ÇI Ý ÇÝN EY LEM

2

2 Kasým tarihinde saat 13:00’de Galatasaray Lisesi önünde, Tecrite Karþý Avukatlar bir basýn açýklamasý yaptýlar. Avukatlar adýna açýklamayý okuyan Av. Mihriban Kýrdök, Behiç Aþçýnýn 232. gündür Ölüm Orucu eylemini sürdürdüðünü F Tipi hapishanelerinde uygulanan tecritin en yakýn tanýðý olduðunu belirterek, Behiç Aþçý’nýn söylediklerini hayatýyla temin ettiðini hatýrlattý ve basýn açýklamasýný okudu, açýklamada; “Arkadaþýmýz meslek yaþamý boyunca pek çok ceza davasýna baktý. Pek çok müvekkili uzun yýllar hapishanelerde kaldý. F Tipi hapishaneler daha inþaat halindeyken bu tecrit hücrelerinin insan haklarýna aykýrý olduðu ve hak ihlaline yol açabileceðini söyledi. Bu hapishanelerin hayata geçirilmemesi için çalýþtý. 19 Aralýk 2000 yýlýnda yapýlan hapishaneler operasyonundan önce konuyu çözmeye çalýþan ve kamuoyu-

nun gündemine taþýyan heyetlerin içersinde yer aldý.” dedi. Ayrýca Adalet Bakaný Cemil Çiçek’e seslenerek; “Buyurun Sayýn Bakan diyoruz; Behiç Aþcý’nýn taþýdýðý sorumluluk ne kadar aðýrmýþ bir bakýn. Siz de bir avukatsýnýz bunu hatýrlayýn, bu cübbeyle nelere tanýk olmuþ anlayýn. Gerçekten tarihin ve kamu vicdanýnýn önünde sorumlu olmak istemiyorsanýz tecrit sorununu çözün, tecrit uygulamalarýna son verin.” dedi. Basýn açýklamasýna “Avukat Behiç Aþçý 232 Gündür Tecrite Karþý Ölüm Orucunda” pankartýyla ve “Avukat: Hukukun Sesi, Behiç Aþcý: Savunmanýn Sesi, Tecrite Son”, “Tecrit Sorununun Çözümü Ýçin Somut Adým Ýstiyoruz” dövizleriyle katýlan avukatlar açýklamanýn ardýndan Behiç Aþçý’nýn cübbesini Adalet Bakaný Cemil Çiçek’e Galatasaray Postanesi’nden gönderdiler. 81. Sayý / 27 Kasým-11 Aralýk 2006

15


Yeni Evrede

Zindanlar

B

Mücadele Birliði

DEVRÝM HÜCRELERE SIÐMAYACAK

ir sorunu gözlerden ýrak tutmanýn en kestirme yolu onun üzerini koyu bir sis perdesiyle örtmekse, bir diðeri de dikkatleri baþka bir yöne çekmektir. Türkiye tekelci burjuvazisi ve onun devleti her iki yöntemi de birçok konuda uygulamaya çalýþýyor. Bir yandan içinde bulunduðu ekonomik ve siyasi krizi, Nazilerin propaganda bakaný Göbbels’e taþ çýkartacak þekilde gizleyip, tam tersine ekonomide sanki iyiye gidiþ varmýþ gibi bir hava yaratýrken bir yandan da F tipi zindanlarda yýllardýr yaþanan Ölüm Orucu’nu susku fesadýyla boðmaya, devrimci tutsaklarý sessiz imhaya tabi tutmaya devam ediyor. ABD’nin Küba topraklarý üzerinde kurmuþ olduðu Guantanamo üssünde tutsaklara yönelik iþkenceleri sürekli gündeme getiren tekelci burjuva basýn, söz konusu olan Türkiye’de ki F tipi zindanlar olunca sus pus oluyor. Guantanamo üssünde Afganistan’dan tutuklanýp getirilmiþ tutsaklara tek tip elbise giydirilmesine timsah gözyaþlarý döken tekelci burjuva medya, gözünün önündeki F tiplerinde yýllardýr yaþanan baský ve katliamlara “haber deðeri” gözüyle bile bakmýyor. 19 Aralýk katliamýndan bugüne zindanlarda ve dýþarýda, zindanlardaki devrimci tutsaklarýn eylemlerine destek amacýyla yapýlan eylemlerde ölümsüzleþen 122 insana karþý adeta üç maymunu oynuyor. Gözleri önünde olup biteni görmüyor, duymuyor, bilmiyor! Kilometrelerce uzaktaki Guantanamo zindanýnda olan bitene karþý hassas bir barometre gibi duyarlý olan tekelci burjuva medya, yaný baþýnda yaþanan vahþeti gizleme yarýþýna tutuþuyor. F tipi zindanlardan yükselen sesler, tekelci burjuva medyanýn kaskatý duvarlarýna çarpýp geri dönüyor. F tipi zindan duvarlarýný aþan sesler medya plazalarýnýn kalýn duvarlarýný aþamýyor. Tekelci burjuva basýn tam da sýnýfsal karakterine uygun olarak, devrimci tutsaklarýn dört duvar arasýnda imha edilmesine karþý kayýtsýzlýðýný sürdürüyor ve hatta çoðu zaman bunu kýþkýrtýyor. Devrimin geliþimini engelleyebilmek için tekelci burjuva basýn üzerine düþen misyonu layýkýyla yerine getiriyor.

Tekelci burjuva basýna göre Guantanamo üssünde Müslüman tutsaklara zulmediliyor. Köþe yazarlarýnýn kaleminden bu konuda deyim yerindeyse kan damlýyor. Zulmeden kim, bunu niye yapýyor? Bu konular üzerinden özenle atlanýlýyor ve geriye sadece sýnýflar mücadelesinin üzerini örtmek için ortaya atýlmýþ “Medeniyetler Savaþý” kalýyor. Tekelci sermayenin kalemþörleri, “Hristiyan alemi”ni topa tutuyorlar. Burjuvazi her zamanki ikiyüzlülüðünü bu konuda da sergilemekten çekinmiyor. F tiplerinde her gün yaþanan iþkencelerden tek kelimeyle bahsedilmezken Guantanamo üssünde yaþananlar etrafýnda bir vaveyladýr koparýlýyor. Elbette Guantanamo’da iþkence var, elbette ABD emperyalizmi baþta olmak üzere tüm emperyalist-kapitalist ülkeler, dünyayý insanlýk için bir zindana çevirme konusunda birbirleriyle yarýþýyorlar. Ýsrail zindanlarýnda, Irak’ta Ebu Gureyb zindanýnda yüzlerce, binlerce insan insanlýk dýþý muamelelere maruz kalýyorlar; iþkence görüyorlar, tecavüze uðruyorlar. Bunlar kapitalizmin kara kitabýna her an her saat eklenen yeni sayfalar… Bunlarý biliyoruz ve dünyanýn bir ucunda da olsa atýlan haksýz bir tokadýn acýsýný kendi tenimizde, benliðimizde hissediyoruz. Ama Türkiye’de F tipi zindanlarda 6 yýlý aþkýn süredir yaþananlar yaný baþýmýzda duruyor. Bunun yakýcýlýðý kendisini her geçen gün daha fazla hissettiriyor. Zindanlarýn yýkýlmasý ve tutsaklarýn özgürleþtirilmesi her geçen gün daha acil bir hal alýyor. Zindanda bulunan devrimci tutsaklar, tüm güçleriyle savaþýyor, baþeðmiyorlar. 6 yýlý aþkýn süredir devam eden Ölüm Orucu eylemi, baþeðmezliðin en güzel örneðidir. Devrim, bu büyük eylemle ete kemiðe bürünüyor. Ne burjuvazinin saldýrýlarý, ne tekelci burjuva basýnýn eylemi susku fesadýyla boðma giriþimleri, ne dikkatleri baþka yöne çekme çabalarý, devrimci tutsaklarýn verdikleri büyük savaþýn zaferle sonuçlanmasýný engelleyebilecektir. Uðruna bunca bedel ödenen zafer, eninde sonunda týrnakla sökülüp koparýlacaktýr.

F TÝPÝNDE TUTSAKLARA BASKILAR SÜRÜYOR Tekirdað 2 nolu F tipi zindanýnda bulunan ve TKEP/L davasýndan yargýlanan Feyzullah Erarslan, slogan attýðý gerekçesiyle zorla tek kiþilik hücreye götürüldü. F tiplerini protesto etmek için her gün saat 11.00’de slogan atan devrimci tutsaklarý engellemek isteyen cezaevi yönetimi, ilk baþta saat 11.00’e gelince havalandýrmayý kilitlemeye baþladý. Ancak bu devrimci tutsaklarýn slogan atmasýna engel olamayýnca, 9 Ka-

16

sým günü Feyzullah Erarslan’a müdahale ederek zorla tek kiþilik hücreye götürdüler ve açýlan soruþturma sonucu 1 ay “iletiþimden men” yani mektup cezasý verildi. Feyzullah Erarslan, 2 haftadan fazladýr tek kiþilik hücrede tutuluyor ve arkadaþlarýnýn yanýna geçmek için yaptýðý hiçbir baþvuru kabul edilmiyor. Feyzullah Erarslan’a, zorla tek kiþilik hücreye nakledilmesinin ardýndan 81. Sayý / 27 Kasým-11 Aralýk 2006

tekrar soruþturma açýldý. Soruþturma sonucu 2 ay daha iletiþimden men cezasý verildi. Toplam 3 ay mektup cezasý alan Feyzullah Erarslan’ýn öðle saatlerine doðru havalandýrma kapýsý kilitleniyor ve havalandýrmaya çýkmasýna izin verilmiyor. Not: Alýnan son bilgiye göre Feyzullah Erarslan 23 Kasým günü yeniden 3 kiþilik hücreye alýnmýþtýr.


Yeni Evrede

Kapitalizmin Kara Kitabý

Mücadele Birliði

KAPÝTALÝZM VE SOKAK ÇOCUKLARI “Ýnsan özü tek tek her bireyin doðasýnda bulunan bir soyutlama deðildir. Bu öz aslýnda, toplumsal iliþkiler bütünüdür.” (K.Marx, Feurbach Üzerine Tezler) diyordu. Bu yalýn, ama yoðun ifade, Marx’ýn düþünsel sýçrama noktalarýndan biriydi. Ýnsaný her türlü idealist yorumdan uzak olarak “toplumsal iliþkiler bütünü” içinde ele alýyordu. Çeþitli idealist çýkmazlarla hesaplaþma ve silkeleniþte önsel olarak iyi, kötü, erdemli, dolandýrýcý vb. insan yoktu. Ýngiltere, kapitalizmin ortaya çýktýðý ilk yerlerden biridir. Kýrdan kente göç hýzlý ve istikrarsýz olmuþtur. Þehirlere biriken nüfus, fabrikalarda ucuz iþgücü olarak kullanýlýr. Diðerlerinin çalýþmama ve dolayýsý ile açlýktan ölme “özgürlüðü” vardýr. Sermaye ve sefalet iki ayrý cephede merkezileþmektedir. Ölüm sýradandýr, o yüzden sokak çocuklarýna dikkat bile etmez. Elbette hýrsýzlýk yapýncaya dek. O zaman da idam edilirler zaten. Bu acýmasýzlýkta müthiþ bir iki yüzlülük vardýr. Sefaletin nedeni olanlar, birileri onlarýn özel mülkiyetine yönelince canavarlaþýrlar. Bu burjuva ahlaký fuhuþa karþý tutumda da barizdir. Yoksul kadýnlardan kimileri fuhuþa mecbur býrakýldýklarýnda ölüme gönderilirler. Dilenciler ise hapishanelere kapatýlýr. Hapishane metodu süreklidir. Kapitalizmin terbiyesi budur. Hiçbir þey istemeyeceksiniz verdiklerimizle yetineceksiniz. Kiþiliði ezerek, iradeleri kýrarak insan yetiþtirme metodu en yaygýn uygulama alanýný kapitalizmde bulur. Ceza dehþetli olduðu oranda diðerleri için itaat ettirici olacaktýr. 90’lý yýllardaki sokak infazlarýnýn ve 19 Aralýk devlet terörünün canlý yayýnlarla, iþlerinin ehli yorumcularla yansýtýlmasý da benzer toplumsal mesajlarla yüklüydü.”Devlet Baba”nýn çocuklarýný terbiye metodu hep aynýdýr. Küçük ya da büyük iktidar alanlarýna yönelirseniz elleriniz yanar. Bir tas lapayla, bir kasa boþ kovan bazý zamanlarda-genelde- ayný þeydir egemenler için. Sokak çocuklarý Ekim Devrimi’nin de karþýsýnda bulduðu ciddi sorunlardandý. Açlýk, iç savaþ, devrimin merkezden yerel alanlara hýzla ilerleyememesi gibi sorunlar birbirine eklendikçe sokaklar “suçlu” çocuklarla dolmaya devam eder. Devrimin ilk iþlerinden biri bu çocuklarýn eðitiminin birer emekçi olarak sosyalist hayata katýlmalarýný saðlanmasýydý. Büyük sosyalist pedagog (eðitmen) Makarenko’nun okullarý, bu anlamda bir ilki baþarmýþ ve sokak çocuklarýndan büyük sosyalist devlet adamlarý çýkarmýþtýr. Kapitalizm þartlarýnda bu türden çocuklar, bastýrýlmasý gereken pislik yuvalarý olarak görülürken sosyalizmde toplumsal maddi koþullar deðiþtikçe yeniden hayata katýlacak kiþilerdi. Bu nedenle “suçlu” deðil, birer öðrenciydi onlar. Evet, öðrenciydi çünkü sosyalizmde birey var olduðuyaþadýðý- toplumdan soyutlanarak bir tek birey olarak ele alýnmaz. Kiþi içinde bulunduðu toplumun sosyo-ekonomik yapýsý ile birlikte deðerlendirilir. Bireyler yaþadýklarý toplumsal sistemden baðýmsýz olarak deðerlendirilemezler. Bu durum idealist bir bakýþ açýsý olduðu gibi

Marksist düþünce sistemine de aykýrýdýr. Bu yönüyle sosyalizm kapitalizmin bireysel ve özel mülkiyet iliþkisinin tersine toplumsal bir sistem olarak var olur. “1960’lý yýllarla birlikte köyden kente göç dalgasý baþlar. Göç edenlerin ezici çoðunlukla gittikleri ilin kenar semtlerinde yerleþip gecekondu mahallelerini oluþturdular. Ýþçi semtlerinin doðuþu bu þekilde oldu.” (Türkiye Tekelci Kapitalizmi ve Yapýsal Bunalýmýnýn Nedenleri, Taylan Iþýk, sf-291.) Büyük þehirlere olan aþýrý göç nüfus artýþý ile birlikte beraberinde iþsizlik, sefalet, yoksulluk vb. sorunlarý da beraberinde getiriyordu. Bunun sonucunda geçinemeyen yoksul iþsizler ordusu çocuklarýna bakamayacak duruma geliyordu. Çocuklar ya kaçýp köprü altlarýnda yaþamaya baþlýyor ya da çocuklarýna bakamayacak duruma gelen yoksul aileler çocuklarýný baþýboþ býrakýp onlarýn sokak çocuklarý ordusuna katýlmalarýna seyirci kalýyorlardý. Evsiz ve sahipsiz olan bu çocuk ordusu hýrsýzlýk, fuhuþ, gasp vb. iþlere karýþarak kapitalizmin diþlileri arasýnda kendilerini bir nebze de olsa kurtarmýþ oluyorlardý veya zannediyorlardý. Sokak çocuklarýnýn durumu bu denli içler acýsý iken burjuva medyada göstermelik olarak yapýlan yardým ve sahiplenme þovlarýyla burjuvazi adeta günah çýkarýyor ve sanki oluþan bu durumun temel nedeni kendisi ve sahip olduðu kapitalist sistemin özel mülkiyet iliþkisi deðilmiþ gibi televizyon ekranlarýnda timsah gözyaþlarý döküyor. Elbette ki sokak çocuklarýnýn ortaya çýkmasý yalnýzca büyük metropollerdeki yoksul ailelerin geçim sýkýntýsýndan ortaya çýkmamaktadýr bir de bunlara Kürdistan’ýn yine yoksul varoþlarýndan zorla kaçýrýlarak metropollere getirilen yoksul Kürt çocuklarýný eklemek lazým. Özellikle Diyarbakýr gibi Kürdistan’ýn geliþmiþ kent varoþlarýndan kaçýrýlan çocuklar büyük metropollere (Ýstanbul, Ýzmir, Ankara) getirilerek buralarda özellikle gasp iþleri yaptýrýlarak kullanýyorlar. Ahlaksýz kapitalist burjuvanýn çanak yalayýcýsý olan burjuva medya ise bunu þovenist propagandanýn bir malzemesi olarak Kürt düþmanlýðýný körükler. Zaten bu durum da özellikle yapýsal bir bunalým içinde olan kapitalizmin en çok baþvurduðu iþlerden birisidir. Toplum içinde þoven duygularý geliþtirerek iþçi, emekçi ve yoksul yýðýnlarýn dikkatini baþka noktalara yönlendirmek; asýl sorun ve nihai amaç olan devrimden uzaklaþtýrmak ve böylece de önleyemediði-önlemesi imkânsýz- sonunu birazda olsa geciktirmiþ, ertelemiþ olmaktýr amacý. Ekonomik, sosyal vb sorunlar gibi sokak çocuklarý sorunu da ancak köklü bir deðiþim olan devrimle olacaktýr. Aksi bir durum yani çeþitli iyileþtirmeler, reformlar sadece biraz iyileþtirmeden öteye gidemez. Asýl önemli olan sorunun kökten bir çözümüdür, bu da ancak bir devrimle gerçekleþebilir. Yýðýnlarýn nihai amacý da bu olmalýdýr.

81. Sayý / 27 Kasým-11 Aralýk 2006

Van’dan Bir Leninist

17


Yeni Evrede

Gençlik

Mücadele Birliði

ÇANAKKALE 18 MART ÜNÝVERSÝTESÝ’NDE YÖK PROTESTOSU Merhaba, Ben Çanakkale 18 Mart Üniversitesi’nde okuyan bir öðrenciyim 6 Kasým’ýn YÖK’ün kuruluþ tarihi olmasý ve öðrencilerin de bu kurumdan çekmedikleri çilenin kalmamasýndan dolayý Çanakkale’de 6 Kasým protesto edildi, ancak olaylý bir þekilde… Terzioðlu ve Anafartalar Kampüslerinde alýnmýþ olan yoðun güvenlik önlemlerine raðmen öðrenciler YÖK’ü protesto ettiler ama farklý düþüncedeki bir grubun üyesi olduklarý bilinen kiþilerce laf atýlan ve daha sonra tartaklanan gösterici kesim, onlara karþýlýk vermek ve eylemlerini sonlandýrmak zorunda kaldý.

Genç Yoldaþ’lardan “Merhaba”

Merhaba iþçi, emekçi, öðrenci gençler Genç Yoldaþ dergisinin bürosu Okmeydaný’nda açýlmýþ bulunmakta. Genç Yoldaþ dergimiz siz genç yoldaþlara artýk daha saðlýklý ve düzenli bir þekilde ulaþacaktýr. Büro açma sürecinde Okmeydaný’nda ve diðer yerlerde bizlere destek olan arkadaþlarýmýza, dostlarýmýza sonsuz teþekkürlerimizi sunuyoruz. Artýk Genç Yoldaþ dergisini aþaðýda yazan adresten isteyebilirsiniz. Bizlere yönelteceðiniz her türlü eleþtiri ve önerilerinizi bize bu adresten ulaþtýrabilirsiniz Genç Yoldaþ dergisi olarak yayýn hayatýmýz boyunca birçok zorlukla karþýlaþtýk ama her zaman için gençliðin devrim ve sosyalizm mücadelesinde gençliðe devrimci politikalarý, Leninist politikalarý götürmekten vazgeçmedik, vazgeçmeyeceðiz de. Þimdi tüm genç yoldaþlarýn önünde dergimizi daha fazla gençlikle buluþturmak gibi bir sorumluluk bulunmakta ve þimdi hepimiz daha fazla iþçi, emekçi öðrenci genç örgütlemek için kollarý sývamalýyýz. DEVRÝM BÝZÝZ BÝZ DEVRÝMÝZ! GENÇLÝK GELECEK GELECEK SOSYALÝZM!

“Ýnanýyoruz ki, Bir Gün Dünya Emeðin Olacak” San Tekstil iþçileri çalýþtýklarý atölyenin kapanmasý üzerine 10 Kasým Cuma günü iþyerlerinin önünde protesto yaparak bir basýn açýklamasý gerçekleþtirdiler. Çalýþtýklarý tekstil atölyesinde kapanmadan bir gün önce gece geç saatlere kadar mesai yaptýklarýný söyleyen iþçiler, çalýþan 30 iþçinin maðdur duruma düþtüðünü ve hepsinin içerde alacaðýnýn olduðunu belirttiler. Çarþamba günü gece geç saatlere kadar çalýþtýklarýný ifade eden iþçiler, “Biz Çarþamba günü gece geç saatlere kadar çalýþtýk. Daha sonra patron Perþembe günü için herkesin izinli olduðunu söyledi. Ayný günün akþamý patron tekrar aradý iþyerinin kapandýðýný söyledi. ‘Devam edemeyeceðiz yapacak bir þey yok dedi. Hiç birimizin sigortasý yok; doðal olarak herhangi bir çýkýþ paramýz da söz konusu deðil. Ondan dolayý bu durumu protesto ederek sesimizi duyurmak istedik” dediler. Ýþçiler adýna konuþan Demet isimli bir iþçi de þunlarý söyledi. “Bizim burada toplanmamýzýn nedeni 30 iþçinin iþine son verilmesidir. Gerekçe olarak gösterilen çok komik bir neden: kendi aralarýndaki kiþisel sorunlarýný, 30 iþçinin ekmeðiyle oynamakla çözmeye çalýþýyorlar. Patronlara verilen yaþam biz iþçilere aitken bize ait olan yaþamý elimizden almaya çalýþýyorlar. Buna haklarý yok. Bizim emeðimizle, alýnterimizle bu kirli düzeni kuruyorlar. Geleceðimizi elimizden alýyorlar. San tekstil ve burjuva düzenini protesto ediyoruz. Ýþçi sýnýfý olarak diyoruz ki, sömürüsüz bir dünya için, insan gibi yaþamak için, hakkýmýz olan haklarý almak için, sosyalizm için mücadeleye devam edeceðiz. Ýnanýyoruz ki birgün Dünya Emeðin Olacak” dedi. Ýþçiler yaptýklarý basýn açýklasýnýn ardýndan daðýldýlar. Not: Daha sonra iþçiler, yapýlan protesto ve basýn açýklamasýndan bir hafta sonra kapanan tekstil atölyesinin tekrar açýlacaðýný, atýlan iþçilerin büyük çoðunluðunun tekrar iþe alýndýðýný bildirdiler.

Z. K. Genç Yoldaþ Dergisi Adres: Piyalepaþa Mahallesi Osmanoðlu Sokak No: 7 OKMEYDANI- ÝSTANBUL (YÖN FM’in altý)

18

81. Sayý / 27 Kasým-11 Aralýk 2006


Yeni Evrede

Kapýdaki Kriz

Mücadele Birliði

EKONOMÝDE DEHÞET DENGESÝ BOZULUYOR Uyarýlar IMF’den gelince, iþleri güçleri güzel beklentileri þiþirmekten ibaret olan pembe gözlüklü ve pofuduk terlikli ekonomi yazarlarý, enseyi karartmaya baþladýlar. IMF, “Ýkinci döviz dalgasý Türkiye’yi götürür” mealindeki uyarýlarýný ýsrarla kafalara çakmaya baþladýðýnda, kalem erbabý ekonomistler durup þöyle bir etrafýna baktý ve “Amanin, ne olmuþ bu dünyaya böyle?!” diye feryada baþladý. Hani, IMF de, bu adamlar da haksýz deðil. IMF’nin sözünü ettiði birinci dalga, Mayýs-Haziran aylarýnda gelmiþ ve tüm ekonomik göstergeleri söyle bir sallayývermiþti. Geri çekilirken ardýnda %30 daha borçlu bir ekonomi býrakmýþtý. Bu birinci dalganýn, çok daha büyük bir depremi haber veren öncü sarsýntý olduðunu anlamak için, kafayý kaldýrýp dünyaya bakmak yeterliydi.

Yalancý Baharýn Plastik Çiçekleri

ler, zaten fazla olan kapasitelerini artýrarak üretime yüklendiler. Hürriyet’ten Ercan Kumcu’nun deyimiyle; “Þirketler bir anlamda, düþmemek için koþmaya zorlanýr hale” gelmiþlerdi. Her ürettikleri mal borçlarýný arttýrýyor, daha çok “fazla sermaye” emiyorlar, borçlandýkça da satýlamayan stoklarý artýyordu. Bu stoklarý eritebilecek ölçekte bir pazar, yalnýzca ABD’de vardý. Bu amaçla ABD, iç piyasada kendi balonlarýný þiþirmeye giriþti. Borsa deðerleri yükseliyor, ama en tehlikeli balon emlakta meydana geliyordu. Emlak sektörü ABD “orta sýnýfý”nýn adeta “saadet zinciri” haline gelmiþti. Counterpunch adlý yayýndaki yazýsýnda Mike Whitney (aktaran T.Bilgiç, Evrensel) bu saadet zincirini þöyle açýklýyor. Oldukça düþük faizle alýnan banka kredisiyle ev satýn alýnýyor. Sürekli yükselen (yükseltilen) ev fiyatlarý bir yýl sonunda %20-30 oranýnda deðer kazanýnca, orta sýnýf erbabý Amerikalý, evi elden çýkarýyordu. Ödediði banka faizi üzerinde bir getiri elde ettiði için karlý çýkýyor ve hemen bir ev daha satýn alýyordu. Ve bu saadet zinciri, böyle birbirine eklenerek, sonuçta ortaya 20,4 trilyon dolar gibi inanýlmaz boyutlarda bir balon çýkardý. Bu balon, orta sýnýflarý parasal yönde memnun ediyor ve dünyada üretilen mallarýn hatýrý sayýlýr bir kýsmýnýn ABD’de tüketilmesini saðlýyordu. ABD bunun bedelini muazzam ticari ve cari açýklarla ödüyordu ama, üretim fazlalarýný ABD’ye satan ülke sermayeleri ABD’nin cari açýklarýný kapatmak için, ondan hazine bonosu ve borç tahvilleri almakta gayet istekli davrandýkça sorun olmazdý. Böylece, ABD’den dünyaya pompalanan “fazla sermaye”, yine dönüp dolaþýp ABD’de toplanýyor ve kýsýr döngü yeni baþtan baþlýyordu. Ama bu kez, bir önceki devirden daha þiþkin, daha birikmiþ durumda... Tüm dünyaya kredi biçiminde pompalanan fazla sermaye, kendi kendinden türeyen balonlar da yarattý, sanki varolan balonlar yetmezmiþ gibi. “Bir kuzudan kýrk post çýkartma” konusunda uzmanlaþan finans-kapital, kullandýrdýðý kredilerin belgelerinden oluþan ve adýna “hedge (heç) fonu” denilen dünya çapýnda bir balon yarattý. Hedge (heç) fonlar, banka ve þirketlerin kredi ve borç risklerini azaltmak amacýyla, söz konusu belgeleri en karlý neresiyse, orada kýsa molalar verecek þekilde dolaþtýran bir sisteme sahip. Sadece bu þekilde dolaþan fonlarýn dünyada meydana getirdiði büyüklük, 26 trilyonu (dolar cinsinden) aþmýþ bulunuyor. Ýþte bütün bu þiþirmelerden doðan “yalancý bahar”ýn sonuna gelindiðinin ilk önemli sinyalini Mayýs-Haziran aylarýnda almýþtý dünya. Þimdi o sinyallerin yeri göðü inleten alarm zillerine dönüþtüðü bir döneme girdik. Hem de hýzla ve kimsenin beklemediði biçimde...

2006-2007 arasýnda sadece Türkiye’de deðil, tüm kapitalist dünyada adeta bir yalancý bahar yaþatan, düþük enflasyonlu büyüme dönemi, daha yakýndan bakýldýðýnda, ölümü yakýn hastanýn bir an için kendini iyi hissetmesinden baþka bir anlama gelmiyordu. 21.yüzyýlýn baþýnda emperyalist-kapitalist dünya, büyük bir týkanmanýn ve ciddi bir çöküþ tehlikesinin eþiðine gelmiþti. Endüstrinin hemen her alanýnda kapasite fazlalýklarý sürekli artýyor, kar oranlarý dramatik ölçülerde düþüyor ve sonuç olarak, karlý bir yatýrýma çevrilemeyecek özellikte dað gibi sermaye yýðýntýlarý oluþuyordu. Kapitalizm, geçmiþ dönemlerde de ortaya çýkan bu türden “fazla sermaye”yi, ekonomik kriz ortamlarýnda buharlaþtýrýyor, yani onu deðersizleþtirerek fazlalýktan kurtuluyordu. Ne var ki, 21. yüzyýlýn þafaðýnda ortaya çýkan muazzam ölçülerdeki bu fazla sermaye, kendisiyle beraber önemli bir kýsým fazla olmayan sermayeyi de buharlaþtýracak yapýda, iç içe (finans-kapital iliþkileri), kaçacak delik býrakmayacak ölçüde global (borsa ve döviz piyasalarýnýn iliþkileri) ve nihayet en önemlisi yýkýcý ve kendi karþýtýna dönücü (Seattle’dan baþlayan, Cenova’da zirveye varan anti-kapitalist kitle ayaklamalarý, tam da böyle bir kriz için pusuya yatmýþ bekliyordu) özelliklere sahipti. Sermaye dünyasý, küresel bir krizle bu fazlalýktan kurtulmak yerine, onu sistemin bütününe pompalamaya baþladý. Bütün para piyasalarýný, borsalarý, bankalarý ve þirketleri 24 saat kesintisiz birbirine baðlayan haberleþme ve biliþim teknolojisi, buna olanak saðlýyordu. ABD, her yýl muazzam ölçülerde cari açýklar verme pahasýna, fazla sermayeyi tüm dünyaya pompalayan istasyonun baþýna geçti. Bu amaçla ABD, ilk adýmda faizleri hýzla düþürerek, kendi iç piyasasýna ve dünyaya ucuz kredi sunan musluklarý sonuna kadar açmýþ oldu. Onu dünyanýn geri kalan emperyalist ülkeleri ve bütün banka tekelleri izledi. Sonuçta ortaya, tüm kapitalist ülke pazarlarýnýn ucuz dövize boðuldu- Kritik Eþik Aþýlýnca IMF’nin dünya çapýnda ve ABD ekonomisi özelinde durðu bir dünya çýktý. Ucuz krediyle parasal sorunlarý çözmeye yönelen þirket- gunluk (resesyon) uyarýlarýna, dünyanýn en büyük finans te81. Sayý / 27 Kasým-11 Aralýk 2006

19


Yeni Evrede

Kapýdaki Kriz

Mücadele Birliði

kellerinin temsilcileri de katýlýyor. Goldman Sachs’ýn ekonomi uzmanlarý ABD üzerine hazýrladýklarý raporda “11 Eylül benzeri bir saldýrý ya da bir kasýrga, durgunluðu tetiklemeye yeter” ifadesine yer veriyorlar. Kasýrga gibi bir doðal afetin ya da 11 Eylül benzeri saldýrýlarýn ABD gibi dev bir ekonominin çarklarýný durdurmasý mantýk dýþýdýr. Burada ifade edilen, özünde, ABD ekonomisinin durma noktasýna geldiði ve herhangi bir olaðanüstü bir geliþmenin bu noktayý hýzla belirgin hale getireceðidir. Kendi dilimize çevirirsek, bunun adý tam da “sýçramalý çöküþ” oluyor. Yeni Evreye özgü bir geliþme tarzý. ABD ekonomisi ve onunla birlikte tüm sistemin ciddi bir ekonomik yýkýmla karþý karþýya kalmasý nasýl oldu. Saadet zinciri nasýl koptu? Öncelikle, gayrimenkullere ve kaðýt üzerinde yaratýlan deðerlere dayanan balonlar, geliþmelerinin sonuna geldiðinin iþaretlerini verdiler. ABD orta sýnýflarýný “saadet zinciri”ne dolayan emlak balonu sönmeye baþladý. Dört yýldan bu yana ilk defa ev fiyatlarý artmýyor, azalýyor. Yine yýllarca düþük faizle piyasaya pompalanan ucuz krediler yüzünden ABD ekonomisinde enflasyon tehlikesi baþ gösterdi. Tehlikeyi bertaraf edebilmek için faizler yükseltildi. Ancak bu kez, yükselen faizler emlak balonunu, borsayý, hedge (heç) fonlarý tehdit eder hale geldi. ABD, tam anlamýyla Buridan’ýn eþeðine döndü. Ne enflasyonu önleyebilecek bir fon artýrýmýna gidebiliyor, ne de sönmeye baþlayan balonlarý yeniden þiþirecek bir para pompalama politikasýna geri dönebiliyor. Yani Ergün Yýldýzoðlu’nun sözleriyle, “Deniz bitmiþti”. Emlak fiyatlarý düþüyor, en büyük “heç” fonlardan biri olan Amaranth Advisors adlý þirket, tam 6 milyar dolarlýk bir zarar açýklayýp iflasýný bildiriyor; ayrýca Ford, General Motors gibi sanayi devleri, onbinlerce iþçiye yol vereceklerini, üretimde yüzde 1517’lere varan kýsýtlamalara gideceklerini duyuruyorlar. Ne bir saldýrý, ne de bir kasýrga... Bunlarýn hiçbiri olmadan, ABD ekonomisi güneþ gören bir kartopu misali erimeye baþlýyor. Tabi, kendisiyle birlikte tüm kapitalist pazarlarý arkasýndan sürükleyerek... Milliyet yazarý Osman Ulagay’ýn deyiþiyle, dünya ekonomisinde bir “dehþet dengesi” sürüp gidiyordu. Terazinin bir kefesinde, dünya ekonomisinde oluþan fazla metayý emen baþta ABD olmak üzere büyük pazar havzalarý, diðer tarafta ise bu pazarlardan pompalanan “fazla sermaye”yi emen kredi-borç havzalarý... Ýþte bu iki terazi kefesi arasýnda dolaþýp duran döviz iþlemleri yýlda 250 trilyon dolara, hisse-tahvilbono iþleri 75 trilyon dolara ve “heç” fonlar da 26 trilyon dolara fýrlamýþtý. Bu trilyonlar gün be gün dünyayý dolaþýyor, yeni borç-alacak zincirleri oluþturup zincire yeni halkalar ekliyorlar. Ama þimdi, bu halkanýn ABD ayaðý aksamaya baþladý. Muazzam büyüklükteki (13 trilyon dolarlýk) ABD pazarýnda yaþanan düþüþleri, baþka hiçbir ülke pazarý karþýlayabilecek ölçüde deðil. Bu nedenle, satýþlar yine düþüyor, stoklar çoðalýyor, alacaklar tahsil edilemiyor ve bu arada karlar sürekli düþüyor. Satýþ ve karlar üzerinde oynanan her türlü kredi-faiz oyunlarý ise, dünyanýn bütün kapitalist pazarlarýný mayýn tarlasýna çeviriyor.

20

Mayýn Tarlasýndaki Fil Bütün dünya pazarlarýný dolaþan döviz-hisse-tahvil vd.lerinin oluþturduðu zincir, ezici çoðunlukla, ABD dolarý cinsinden iþlem görüyor. Yani, dolarýn deðerini düþüren her geliþme, zinciri karmakarýþýk hale getiriyor. Dolarýn hýzla deðerini düþüreceði kabusu, en çok da dolar cinsinden kredi kullandýran bankalarý tedirgin ediyor. Dolar cinsinden borcu olanlar ise, bu dev banklarýn her an üstlerine çullanacaðý o günü dehþet içinde bekliyorlar. Ayný kabusu, ellerinde 3 trilyon dolardan fazla dolar rezervi tutan ülkeler görüyor. Bu nedenle nefesler tutulmuþ, dolarýn itibarýný sarsacak bir olay bekleniyor. Goldman Sochs uzmanlarý “kasýrga ya da saldýrý” ihtimalinden söz ederken, tam da bunu ima ediyorlardý. Dolarýn dünya parasý olarak gücünü ve güvenilirliðini sarsacak bir olay. Bu kabus senaryosunu harekete geçirip tüm mayýnlarý patlatacak geliþme, ne kasýrga oldu, ne de bir saldýrý. Ama ABD’deki son seçimin sonuçlarý ve Irak’ta ABD ordusunun yaþadýðý yenilgi, dolarý tahtýndan indirecek özelliklere sahip. Son seçimlerde Kongre ve Senato’da çoðunluðu kaybeden Bush yönetimi, þimdi artýk çok daha güçsüz. Güçsüz bir profile sahip politik yönetimin, dünya parasý olarak iþlem gören ve çok hassas dengelere sahip dolarýn deðerini koruyabilmesi oldukça zor. Benzer bir güçlüðü, Irak’ta yaþadýðý yenilgi oluþturuyor. Bu yenilgi ayný zamanda ABD’nin dünya petrol piyasasýndaki aðýrlýðýný tümüyle sona erdirecek olmasý açýsýndan önem taþýyor. Dolar üzerinden yapýlan dünya petrol ticareti, ABD dolarýný bir dünya parasý olarak destekleyen, onu petrol satýn alan her ülke için gerekli kýlan bir olaydý. Bu durumun devam edebilmesi, ABD’nin önemli petrol alanlarý üzerinde tam hakimiyetiyle olanaklý olabilir. Oysa þimdi Irak’tan rezilce bir geri çekiliþ, artýk yüksek sesle tartýþýlýr ve dile getirilir oldu. Dolarýn konumunu sarsan ciddi bir geliþmedir bu. Kýsacasý, IMF’nin feryatlarý boþa deðil. Bu feryatlarýn, görünenin dýþýnda bir amacý daha var: Baðýmlý ülke yönetimlerini, artýk kaçýnýlmaz görünen ekonomik yýkýmlara önceden hazýrlamak. Ekonomik yýkýmlardan kaçabilmek, baðýmlý ülkelerin güç ve olanaklarýnýn ötesinde bir þey. Ama, devrimci dalgalarý kýrmak, önlemek henüz olanaksýz deðil. IMF, böyle uyarýlarla, burjuvaziyi kitlelerin kontrolüne yönlendiriyor, gerekli tedbirleri almaya davet ediyor. Ya daha büyük ve çýplak bir baský rejimi, ya da tencerenin kapaðýný açýp buharý alarak, öfkeyi gerici kanallarda boðmak. Radikal’den Uður Civelek’in sözleriyle: “Tayland ve Budapeþte’de yaþananlarýn tesadüf olma ihtimali pek yüksek deðil.” Sonuç olarak, dünyada kapitalist sistemi durgunluða ve giderek çöküþe götüren mayýnlar tek tek patlamaya baþladý. Bunun etkisinin hangi hýzla Türkiye’de görülebileceðini belirlemek zor ama, þimdiden söylenebilir ki, bu patlamalarýn en feci ekonomik yýkýmlarý yaratacaðý ülkelerin baþýnda Türkiye geliyor. Devrimin, bütün kapasitesini, yeteneðini, hazýrlýklarýný ve tüm birikimlerini sýnayacaðý çok önemli günler önümüzde duruyor.

81. Sayý / 27 Kasým-11 Aralýk 2006


Yeni Evrede

Eylemler

Mücadele Birliði

DEVRÝMÝN AYAK SESLERÝ DÜNYAYI SARSIYOR AVUSTRALYA MELBOURNE’DE G20 ZÝRVESÝ PROTESTO EDÝLDÝ Yedi emperyalist devlet ve “yükselen yeni pazarlar”ýn buluþmasýný ifade eden G20 toplantýsý protesto edildi. Avustralya/Melbourne’de Grand Hyatt Oteli’nde düzenlenen toplantýyý basmak isteyen 2000 civarýndaki gösterici polisle çatýþtý. Yaklaþýk 100 gösterici ise Melbourne þehir merkezinde bulunan Amerikan kaynaklý Nike maðazasý ile McDonalds ve Starbucks kafeyi basmak istedi. Göstericiler ‘’Ýsyan’’, ‘’Devrim’’, ‘’Avustralya-Amerika Irak’tan defol’’, ‘’Afganistan’ýn Filistin’in iþgaline son’’ biçiminde sloganlar attý.

SES ANKARA’YA YÜRÜDÜ Saðlýk ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikasý (SES) üyelerinin, 5 gün önce Edirne ve Van’dan baþlayan “Her þeyin baþý saðlýk, saðlýkta yýkýmý durduralým yürüyüþü”, Ankara’da sona erdi. Hacettepe Üniversitesi Týp Fakültesi Hastanesi bahçesinde toplanan sendika üyeleri,“Saðlýk haktýr satýlamaz”, “Herkese eþit parasýz saðlýk”, “Susma sustukça sýra sana gelecek, hastan hastane kapýsýnda ölecek” sloganlarý atarak Abdi Ýpekçi Parký’na yürüdüler. Hükümeti eleþ-

tiren konuþmalar yapýldý. KESK Genel Baþkaný Ýsmail Hakký Tombul yýkýmýn, sadece saðlýk alanýna deðil, tüm kamusal hizmetlere yönelik olduðunu belirtti ve “14 Aralýkta hastanelerde, okullarda, otoyollarda, vergi dairelerinde hizmet üretmeyeceðiz. 2007 bütçesine karþý alanlara çýkacaðýz” dedi.

TAYAD ANKARA’DA AP BÝNASINI ÝÞGAL ETTÝ Her türlü susku fesadýna, yok saymaya raðmen ölüm orucu eylemi sürüyor. TAYAD’lý aileler bu susku komplosunu kýrabilmek ve dikkatleri zindanlarda ve dýþarda devam eden ölüm orucu eylemine çevirmek için Associated Press (AP) Ankara bürosunu iþgal etti. Büro çalýþanlarýný dýþarý çýkararak pencerelere Türkçe ve Ýngilizce “F Tipi cezaevlerinde 122 insan öldü. Tecrite Son” yazýlý pankart asan ve “Tecride Son”, “Tecriti Kaldýrýn Ölümleri Durdurun” sloganlarý atan TAYAD’lýlara polis gazbombasý ile vahþice saldýrdý. Gözaltýna alýnan 29 eylemciden 18’i “kiþi hürriyetini yoksun kýlma”, “iþyeri dokunulmazlýðý ihlali”, “mukavemet”, “yaralama”, “kamu malýna zarar verme” suçlamalarýyla tutuklandý.

ALMAN “ESKÝ TÜFEK”LERÝNDEN PETER GÝNGOLD ARAMIZDAN AYRILDI Ýþçi kökenli bir Alman komünisti olan Peter Gingold, 90 yaþýnda öldü. 1930’lu yýllarda devrim mücadelesine katýlan, nazizmin ezilmesinden sonra zamanýn Batý Almaya’sýnda kalýp toplumsal devrim yürüyüþüne devam eden en yaþlý Alman devrimcisiydi Peter Gingold. 1936’da Ýspanya’da Franko’nun askeri faþizmine karþý Ýspanya Komünist Partisi saflarýnda silahlý direniþe katýlmýþ olan Peter Gingold, Hitler faþizminin Fransa’ya girmesinden sonra bu kez Fransa’da komünist partizanlarýn saflarýnda nazi iþgaline karþý savaþtý. KPD (Almanya Komünist Partisi)’nin yasaklanmasýndan sonra zorlu mücadelede hep ön saftaydý. 1968 yýlýnda DKP (Almanya Komünist Partisi)’nin kurucularýndan biriydi. 1991 karþý-devrimleri sonucu sosyalist blok daðýldýktan sonra da ön saflarda kararlý mücadelesini sürdürdü. Tüm bir yaþamýný devrim ve komünizm davasýna adayan bu “eski tüfek”, bu “ihtiyar delikanlý” enternasyonal proletaryanýn savaþýnda yaþamaya devam edecek.

81. Sayý / 27 Kasým-11 Aralýk 2006

21


Yeni Evrede

Kadýn

Mücadele Birliði

KADININ KURTULUÞU SOSYALÝZMDEDÝR Özel mülkiyete dayalý sýnýflý toplumlarda nasýl mülk sahibi sýnýf ile mülksüz sýnýf arasýnda bir eþitlikten bahsedemezsek kadýn ve erkek cinsi arasýndaki eþitlikten de bahsedemeyiz. Ezen ve ezilenin olduðu yerde ne sýnýflar arasýnda ne de cinsler arasýnda toplumsal eþitlik yoktur. Burjuva sýnýf sermayesini büyüttükçe bu eþitsizlik de büyür ve derinleþir. Kapitalist sistemde sermaye varlýðýný proleter sýnýfýn ve bu sýnýfýn kadýnlarýnýn sömürüsüne dayandýrýr. Burjuva toplumun erkek egemen yapýsýndan kaynaklý genel olarak kadýnlarýn yaþadýðý sorunlarýn bir ve ayný olmadýðýný dolayýsýyla çözümlerinin de bir ve ayný olamayacaðýný biliyoruz. Kadýnlar ne proletarya ne de burjuvazi gibi ayrý bir sýnýf veya katman deðillerdir. Ama bu sýnýf ve katmanlarýn birer parçasýdýrlar, yaþadýklarý sorunlar da, parçasýný oluþturduklarý sýnýfýn sorunlarýndan baðýmsýz deðildir. Toplumsal konumlarý itibariyle sömüren sýnýfýn kadýnlarý ile sömürülen sýnýfýn kadýnlarý arasýnda da toplumsal eþitlik yoktur. Sömüren sýnýfýn kadýnlarý sýnýfýyla birlikte sömürür, sömürülen sýnýfýn kadýnlarý da sýnýfýyla birlikte sömürülür. Ezen ve ezilen sýnýf arasýndaki uzlaþmaz çeliþkinin kaynaðý üretimin toplumsal niteliði ile mülk edinmenin özel biçimidir. Burjuva toplumda, toplumun büyük bir çoðunluðunun çalýþmasýna raðmen, bu çalýþmanýn yarattýðý maddi deðerler bireysel mülk, sermaye haline gelir. Sermayenin büyümesi daha çok emekçinin sömürülmesi demektir. Burjuvazi üretim maliyetlerini düþürmek, daha çok kar edip sermayesini büyütmek için emekçi sýnýfýn kadýnlarýný da üretime çeker. Bu durum kadýnýn ev içi köleliðinin yanýna burjuvaziye modern köleliðinin de eklenmesine neden olur. Emekçi kadýnýn çift yönlü sömürüsü mülk sahibi sömürücü sýnýf ortada durdukça biçim deðiþtirse de devam eder. Ancak toplumun büyük bir çoðunluðunun emeðiyle biriken toplumsal zenginlik bir avuç azýnlýðýn elinde sermaye olmaktan çýkarýlýrsa emekçi kadýn hem cinsel hem de sýnýfsal sömürüden kurtulabilir ve ancak o zaman toplumsal hak eþitliðine kavuþabilir. Kapitalist sistemin ekonomik krizleri en aðýr etkilerini kadýnlar üzerinde gösterir. Emekçi kadýn açlýðýn, yoksulluðun, hastalýðýn, eðitimsizliðin ve yozluðun pençesinde emeðinden baþka her þeyden tasarruf ederek ailesini doyurmaya çalýþýyor. Kadýn gündüz fabrika-

22

da diðer erkek iþçilerle ayný aðýr koþullarda çalýþýr. Burjuvazinin kadýnla erkeði eþitlediði tek yer de bu aðýr sömürü koþullarýdýr. Ancak emekçi kadýnýn fabrikada býktýrýcý, yorucu bir çalýþmayla toplumsal görevi bitmez. Evde çocuklarýn bakýmýný, ev iþlerini de tek baþýna omuzlamak durumundadýr. Ve erkek proleter de olsa, erkek egemen sistemin kendisine saðladýðý ayrýcalýklarý kullanýr çoðu kez. Emekçi kadýnýn ev ile iþ arasýndaki bölünmüþlüðü, onun hem ruhsal hem de bedenen yýpranmasýna, vaktinden evvel çökmesine neden olur. Burjuva toplumda kadýnýn hem toplumsal üretimdeki durumu hem de toplumun yeniden üretilmesindeki görevi, yani analýðý iþkence haline dönüþür. Emekçi kadýn çocuklarýnýn bakýmýný tek baþýna üstlenmek zorunda kalýr. Onlarýn eðitimi, saðlýðý da yine bireysel ev ekonomisinin imkânlarýyla annenin sorumluluðundadýr. Kapitalist üretim iliþkileri emekçi kadýnýn annelik göreviyle toplumsal üretimdeki görevini bir arada yürütmesine izin vermez. Kadýn ailesine, çocuklarýna daha iyi bakabilmek uðruna çoðu kez çocuklarýný bakýmsýzlýða terk ederek iþe gitmek zorunda kalýr. Kapitalist sistemdeki hiçbir hukuksal düzenleme, kadýnýn bu eþitsizlik durumunu deðiþtirmeye yetmez. Emekçi kadýnýn ihtiyacý burjuva yasalardaki deðiþikliklerle getirilen biçimsel eþitlik deðildir. Kâðýt üzerinde kadýnla erkeði eþitlemek, aç ile tokun eþitliði kadar ikiyüzlücedir. Emekçi kadýnýn ihtiyacý toplumsal hak eþitliðidir. Bu da ancak sýnýfsal ve cinsel sömürünün temeli olan kapitalist sisteme son verilmesiyle gerçekleþebilir. Kapitalist sistem ise yýðýnlarýn proletarya öncülüðündeki devrimci eylemiyle yýkýlabilir. Kapitalizmin yýkýlýp yerine sosyalizmin inþasýyla tüm bireyler gibi emekçi kadýn da toplumsal zenginlikten, toplumun entelektüel birikiminden payýna düþeni alabilir. Sosyalizm, toplumsal birikimin sermaye niteliðine son vererek sýnýf ayrýcalýklarýnýn yanýnda iki cins arasýndaki ayrýmcýlýða da son vermiþ olur. Erkek egemenliði sermaye sýnýfý ile birlikte tarih olur. Ýnsanýn insan tarafýndan sömürülmesinin temelinde, üretim araçlarýnýn bireylerin mülkiyetinde olmasý yatar. Üretim araçlarýnýn toplumsal mülkiyeti, toplumun tüm üyelerinin, üretim araçlarýnýn ortak mülkiyeti temelinde birleþmesini, eþit iliþkiler geliþtirmesini saðlar. Özel mülkiyetin toplumsal mülkiyete dö-

81. Sayý / 27 Kasým-11 Aralýk 2006

nüþtüðü sosyalist sistemde, kadýnýn yaþamý sosyalist devlet tarafýndan garanti altýna alýnýr. Emekçi kadýnýn ailesine, kocasýna muhtaçlýðý son bulur. Çocuklarýn bakýmý, saðlýðý, eðitiminin tüm yükü kadýnýn omuzlarýndan alýnýr ve sosyalist devletin gözetiminde toplum tarafýndan yürütülür. Kadýnýn gönül rahatlýðýyla toplumsal üretime katýlabilmesi ve her yönüyle kendini geliþtirebilmesi için mutfak ve ev iþleri kamusal alan haline getirilir. Toplumun yeniden üretilmesi görevini, anneliðini yerine getirebilmesinde kadýn, toplum tarafýndan korunur ve desteklenir. Doðumdan önceki ve sonraki ücretli izinler de dahil anne ve çocuðun saðlýðý için çeþitli önlemler alýnýr. Böylece kadýnýn toplum adýna yürüttüðü anneliði iþkence olmaktan çýkarýr. Sosyalist üretim iliþkileri kadýnýn annelik misyonuyla uyum içindedir. Emekçi kadýn anne olarak aðýr bir yükün altýna girmiþ olmaz. Aksine, toplumun yeni üyelerine can verdiðinden dolayý toplumun gözünde ayrýcalýklý bir yer edinir. Sosyalist sistemin eþitlik anlayýþý kapitalizmdeki gibi bireylerin bedensel veya zihinsel eþitliði deðildir. Sosyalizm kadýn ve erkek her bireyin, fiziksel ve zihinsel özelliklerine göre toplumsal üretime katýlmalarýný saðlayarak toplumun maddi ve kültürel zenginliðinin çoðalmasýný hedefler. Ýnsanlýk ancak böylesi bir toplumsal zenginliðin artmasýndan sonra nihai hedef olan komünizme varabilir. Emekçi kadýnýn toplumsal üretime yoðun olarak katýlmasý, toplumsal mücadeleye de yoðun olarak katýlmasýnýn koþullarýný yarattý. Emekçi kadýnlar geçmiþten bugüne, bulunduklarý her yerde, örgütlenen grev, direniþ, iþgal gibi eylemlerin en önünde yer aldýlar, alýyorlar da. Fabrikada erkek proleterlerle ayný sömürü koþullarýna tabi olmasý, kadýný ilkin emeðin korunmasý mücadelesinde erkek proleterle bir araya getirir. Kadýn proleterle erkek proleter sýnýfsal mücadele temelinde, sýradan kadýn erkek iliþkilerinden daha yüksek düzeyde bir iliþki geliþtirir, dayanýþma içine girer. Emeðin kurtuluþu, kadýnla erkeðin dayanýþmasý, birlikte örgütlü mücadelesi olmaksýzýn mümkün olmayacaktýr. Emperyalist-kapitalist sistemin bugün geldiði aþama, tüm toplumun özellikle de kadýn cinsinin yýkýmýna, bir çok yönden mahvýna sebep oluyor. Sermayenin tekelleþmesi emekçi kadýnlarý daha saðlýksýz, daha aðýr koþullarda çalýþmaya, iþsizliðe, açlýða mahkum ediyor. Kadýnýn bu yýkýmdan kurtuluþu, gerçek özgürlüðü, gerçek eþitliði, proletaryanýn sömürü düzenini devrim yoluyla yýkmasýna, yerine insanýn insaný sömüremeyeceði bir sistemi, sosyalizmi kurmasýna baðlýdýr. Kadýnýn kaderi, proletaryanýn kaderine, proletaryanýn kurtuluþ mücadelesine katýlmasýna baðlýdýr. Emekle sermaye arasýnda kýyasýya bir mücadeleyle süren iç savaþýn sonunu, emekçilerin yarýsýný oluþturan kadýnlarýn bu mücadeleye hangi ölçüde katýldýklarý belirleyecektir.




Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.