s087

Page 1



Yeni Evrede

Baþyazý

Mücadele Birliði

bulunduðu koþullarýn farkýna varmasý, sýnýflar iliþkisinde yeni bir sürecin baþlamasý demektir. Ancak bundan sonradýr ki ne istediðini bilir ve isteklerini açýk olarak dile getirebilir. Ýþçi sýnýfýnýn bilgi, kültür ve bilinçlenme süreci bu þekilde geliþmiþtir. Ýþçiler, isteklerini ne zaman ki açýk olarak ileri sürdüler, sýnýf mücadelesi þiddetli bir mücadeleye dönüþtü. Ýþçi sýnýfý, marksizm sayesinde bilimsel ve devrimci bir dünya görüþüne sahip oldu. Marksizmin bilimsel teorisiyle toplumsal iliþkilerin temelindeki uzlaþmaz çeliþkileri ve kapitalist sömürünün temellerini derinlikli olarak kavrayan iþçiler, burjuvaziye karþý mücadelelerinde daha güçlü duruma geldiler. Marksizmi kavrayarak geniþ bir görüþ açýsýna sahip olan iþçi sýnýfý, ayný zamanda da dönüþtürücü bir duruma, güce kavuþtu. Böylece emekçi sýnýf marksizmle, tarihi görevini anlama konumunu da yakalamýþ oldu. Çünkü yalnýzca marksizm iþçi sýnýfýnýn tarihi görevini ortaya koyabilmiþtir. Marksizmle tanýþan, onu benimseyen ve özümseyen; marksizmin devrimci teorisiyle devrimci bir düþünce biçimine sahip olan iþçi sýnýfý, böylece bu anlayýþla hareket ederek, devrimci görevini yerine getirme durumuna gelmiþtir. Emekçi sýnýf, devrimci görevlerini ancak örgütlü olarak yerine getirebilir. Sözünü ettiðimiz örgütlenme, politik örgütlenmedir. Ücretli emekçiler, günlük ekonomik mücadeleyle, hiçbir zaman kurtuluþa ulaþamazlar. Ekonomik mücadele, kapitalizmin sýnýrlarýný aþamaz. Emekçilerin toplumsal kurtuluþu için politik örgütlenme ve politik mücadele þarttýr. Emekçiler, burjuvaziden baðýmsýz bir politik örgütlenmeyle, amaçlarýný gerçekleþtirecek araca kavuþmuþ olurlar. Marksizm-leninizme dayanan komünist partisi, emekçi sýnýfýn kurtuluþ mücadelesinde en etkili silahýdýr. Komünist partisi gerçeði kendini kabul ettirdikten sonra, artýk temel sorun, bu partinin devrimci bir parti olmasýdýr. Çünkü, iþçi sýnýfýnýn politik örgütlenmesi bölünmüþ, ayrýþmýþtýr. Reformizme ve oportünizme dayanan partiler var, bunun yanýnda devrimci konuma sahip partiler var. Emekçi sýnýf, yalnýzca devrimci sýnýf partisinde örgütlenerek onun öncülüðünde tarihi görevini gerçekleþtirebilir. Böyle bir parti, iþçilerin devrimci kesimini yapýsýnda örgütler. Bir devrime ise, ancak devrimci iþçiler önderlik edebilir. Ýþçi sýnýfýnýn kendi koþullarýnýn bilincinde olmasý yeterli deðildir. Bu koþullara son verecek tarihi görevinin, devrimci görevinin de bilincine varmasý gerekir. Bu devrimci öncülük rolünün bilincinde olmasý demektir. Ýnsanlýðý kapitalist sistemin baskýsýndan kurtaracak olan toplumsal devrime yalnýzca iþçi sýnýfý öncülük edebilir. Kapitalizmin ezdiði sýnýflar içinde, yalnýzca iþçi sýnýfý sýnýfsal konumu nedeniyle insanlýðýn geleceðini belirleyebilir. Son yüzyýlýn tarihi, bunun en güçlü kanýtýdýr. Ýþçi sýnýfý, sayýsal büyüklüðü, toplu olarak bulunmasý, disiplini, örgütlenme yeteneði, bilimsel ve devrimci dünya görüþü, enternasyonalist karakteri ve devrimci sýnýf partisi olan komünist partisi tarafýndan yönetilmesi nedeniyle, insanlýðý kur-

ÝÞÇÝ SINIFI KURTULUÞUNU DEVRÝMCÝ BÝR SINIF OLARAK GERÇEKLEÞTÝREBÝLÝR Ý

þçi sýnýfýnýn tarihi görevi kapitalizmi yýkmak, proletarya diktatörlüðünü gerçekleþtirerek sosyalizme geçmektir. Bu görevi yerine getirebilmesi için, her þeyden önce, ona uygun bir geliþme göstermesi gerekiyor. Bir devrimin olmasý için, nesnel koþullarýn uygun olmasý yetmiyor, devrimin gerçekleþmesi için öznenin de, devrimci sýnýfýn da hazýr olmasý gerekiyor. Burada önem kazanan durum, devrimi gerçekleþtirecek sýnýfýn niteliðidir. Ýþçi sýnýfý, her zaman devrim yapabilecek durumda olmaz. Ýþçi sýnýfý mücadelesi, çeþitli uðraklardan, ardýþýk evrelerden geçmek zorunda kalmýþtýr. Toplumsal geliþmenin her aþamasýnda, bilinci, istekleri ve mücadelesi ayný düzeyde deðildir. Sýnýf mücadelesinin kendisi, maddi koþullarýn durumuyla yakýndan iliþkilidir. Maddi koþullar yeterince geliþmemiþse, sýnýf çeliþmeleri de pek geliþmemiþtir. Bu aþamada sýnýf mücadelesi yoðun deðildir. Maddi koþullarýn geliþimine baðlý olarak sýnýf çeliþkileri ve sýnýf mücadelesi de açýlýp geliþir, savaþçý yeteneði artar. Ýçinde bulunduðu koþullarýn bilincindedir ve ne istediðini bilir. Artýk devrimci bir sýnýf olarak tarih sahnesinde görünür. Proletarya diktatörlüðüne dayanarak sýnýflarý kaldýrma gibi son derece köklü toplumsal dönüþüm görevini ancak iþçi sýnýfý sonuna kadar tutarlý devrimci bir çizgide ilerlerse yerine getirebilir. Ýþçi sýnýfýnýn sýnýf mücadelesinde, tarihte oynadýðý devrimci rol, yalnýzca teorik bir öngörü deðil, maddi koþullarýn olgunlaþmasýyla pratik bir iþ haline gelmiþti. Ýþçi sýnýfýnýn politik devrimci rolü, 20. yüzyýl boyunca görülen proleter devrimler ve proletarya önderliðindeki demokratik devrimler sýrasýnda somutlanmýþtýr. Ýþçi sýnýfýnýn 20. yüzyýlda sýnýf mücadelesindeki devrimci konumu göz önüne alýnmadan, ne bu süreçte yapýlan devrimler açýklanabilir, ne de proletaryanýn çok yönlü devrimci geliþmesi açýða çýkarýlabilir. Ýþçi sýnýfý devrimci bir sýnýf konumuna geldiði için bu devrimler zafere ulaþmýþtýr. Ýþçi sýnýfý devrimci bir sýnýf durumuna geldikten sonradýr ki, tüm potansiyeli ve tüm yetenekleri açýða çýkmýþtýr. Devrimci bir sýnýf olarak iktidarý ele geçirmiþ, devrimci iktidarý devam ettirmiþ ve sosyalizme geçmiþtir. Halk kitleleri, sosyalizm altýnda köklü toplumsal dönüþümler gerçekleþtirmiþtir. 20. yüzyýlda proletarya, toplumsal devrimler tarihinin özeti þudur: Ýþçi sýnýfý ancak devrimci bir sýnýf olarak toplumsal dönüþüm gücüdür. Ezilen, sömürülen, baský altýnda tutulan bir sýnýfýn, içinde

87. Sayý / 19 Þubat - 5 Mart 2007

3


Yeni Evrede

Baþyazý

Mücadele Birliði

tarma yetenek ve gücüne sahiptir. Kapitalizme son verecek ve lük vermiþtir. Yoksul köylülük, sefalet içindeki yaþamý, yokproletarya diktatörlüðüne, sosyalizme varacak olan toplumsal sulluðu ve yoksunluðu nedeniyle iþçi sýnýfýnýn doðal müttefidevrim, iþçi sýnýfýnýn öncülüðünde, ideolojik-politik hegemon- kidir. Kentlerdeki proletarya dýþýndaki yoksullar ve proletaryayasýnda gerçekleþecektir. Ýþçi sýnýfýnýn bu mücadelede, kendi nýn devrimde müttefikidir. Ayrýca aydýnlar, kent ve kýr küçük öncülüðünün bilincinde olmasý, kapitalizmin ezdiði tüm halk burjuvalarý da somut koþullara göre proletaryanýn yanýnda yer kitlelerini yanýna çekmesi, kendi önderliðinde birleþtirmesi de- alýrlar. Halkýn geniþ kesimlerini yanýna çeken proletaryadýr; mektir. Ýþçi sýnýfý dýþýnda hiçbir toplumsal kesim, tüm halk kit- proletaryanýn bu beceriyi göstermesidir. Bunun temelinde ise, lelerini birleþtiremez. Ýþçi sýnýfý, halk kitlelerini birleþtirmeden, proletaryanýn devrimci bir sýnýf olarak hareket etmesi bulunonlarý kurtarmadan kendisini kurtaramaz. Öte yandan halk kit- maktadýr. Proletaryanýn toplumsal devrimler tarihi neyi gösterleleri de iþçi sýnýfý öncülüðünde ve yanýnda birleþmeden, kapi- miþtir: Yalnýzca devrimci bir sýnýf olarak davranan ve mücadetalizmin baskýsýndan kurtulamazlar. Ezilen ve sömürülen sýnýf- le veren proletarya, tüm eylemleri, tüm baský altýndaki sýnýflarý larýn çýkarlarý ve nesnel durumlarý, birlikte hareket etmeyi ge- etkiler ve onlara güven verir. Halk kitleleri ancak devrimci bir rektiriyor. Birlikte hareket etme ne iþçi sýnýfý için bir tercih sýnýfýn yanýnda yer alýrlar. Bunun nedeni, proletarya dýþýndaki meselesidir, ne de diðer ezilen kitleler için. Ezilen, sömürülen, halk kitlelerinin de çýkarýnýn devrimde olmasýdýr. Proletarya, baský altýndaki tüm kitlelerin güçlerini birleþtirmeleri, ancak devrimci bir konuma geldikçe, halk kitleleri de devrimcileþir. bir devrimle olabilir. Yalnýzca devrimci mücadele emekçi hal- Proletarya, geniþ kitleleri devrimde birleþtirme ve sosyalizme ký birleþtirebilir. yöneltme yeteneðini devrimlerde ispatladý, ancak bu her yerde Ýþçi sýnýfýnýn emekçi kitleleri kendi etrafýnda birleþtirmesi olmadý. için öncelikle, kendi kurtuluþunun tüm emekçilerin kurtuluþu, Proletarya, devrimci bir geliþme gösterdiði, devrimci koinsanlýðýn kurtuluþu demek olduðuna onlarý ikna etmesi geremünizmin saflarýnda örgütlendiði yerlerde ya tarihi görevini kiyor. Devrimde iþçi sýnýfýnýn ideolojik-politik hegemonyasý yerine getirecek bir düzeye geldi ve yerine getirdi ya da sýnýfbu anlama gelir. Bunun teorik olarak ortaya konmasý yetmez; lar mücadelesinde etkin, aðýrlýðý olan bir güç oldu. Fakat daha devrim, devrimde öncülük esas olarak pratik bir iþtir, praksisle çok oportünist-reformist küçük burjuva sol partilerin de örgütgerçekleþir. Ýþçiler burjuvaziye karþý eyleme giriþmeden, bu lendiði ülkelerde, burjuvazinin peþinden gitti. Çünkü bu partieylemleri her seferinde daha etkin hale getirmeden, diðer eler, burjuvaziyle iþbirliði politikasý izlediler. Ýþte bu nedenle, mekçi kitleleri (yoksul ve küçük köylülüðü, kent kafa emekçi- somut örnek verirsek, Latin Amerika’da politik mücadelede elerini, küçük burjuvaziyi) harekete geçiremez ve yanýna çeke- mekçiler cephesi açýsýndan büyük bir boþluk doðdu. Buralarda mez. Ancak onlarý ezen, baský altýnda tutan ayný güç, egemen maddi koþullar ve nesnel durum devrim için uygun olduðu kapitalist sýnýfa karþý verihalde, sýrf oportünist-reformist len devrimci mücadele, tüm partilerin burjuva iþbirliði politiemekçi kitleleri etkiler ve kalarý yüzünden devrim gerçekEmekçi sýnýf, devrimci görevlerini ancak eyleme geçmesini saðlar. leþmedi. O zaman devrimci müörgütlü olarak yerine getirebilir. Ýþçilerle, iþçi olmayan kitlecadeleyi, proletaryanýn dünya lerin birliði, ancak mücadegörüþünden ve devrimci sýnýf koSözünü ettiðimiz örgütlenme, politik le içinde saðlanýr, yani münumundan etkilenen sol devrimci örgütlenmedir. Ücretli emekçiler, günlük cadele birliðiyle gerçekleþir. hareketler omuzladý. Buradan çýDevrimci mücadele ve birkarýlacak sonuç, proletaryanýn ekonomik mücadeleyle, hiçbir zaman likte hareket etme giriþikurtuluþa ulaþamazlar. Ekonomik mücadele, yalnýzca teoride öncü bir güç olminde esas hareket, iþçi sýmasý deðil, asýl olarak pratikte de kapitalizmin sýnýrlarýný aþamaz. Emekçilerin nýfýndan gelmelidir. Halk bu konuma denk davranmasý gesýnýflarýný devrimde birleþti- toplumsal kurtuluþu için politik örgütlenme ve rektiðidir. Proletarya, devrimci recek olan iþçi sýnýfýnýn bir çizgide yürüdükçe, tüm devpolitik mücadele þarttýr. Emekçiler, devrimci hareketi olacaktýr. rimci güçler, onun öncülüðünde burjuvaziden baðýmsýz bir politik Ýþçi sýnýfý mücadelesi hareket eder. boyunca sosyalizm kurulu- örgütlenmeyle, amaçlarýný gerçekleþtirecek araParis Komünü’nde ilk þafaðý þu sýrasýnda geniþ emekçi sö ken, Ekim Devrimi ile ilk defa ca kavuþmuþ olurlar. kitlelere önderlik edebildigerçekleþen ve sosyalist sistemle Marksizm-leninizme dayanan komünist ðini, emekçilerin güvenini güçlenen sýnýflý bir toplumdan sýkazandýðýný proleter devnýfsýz topluma geçiþ çaðý, devpartisi, emekçi sýnýfýn kurtuluþ rimler ve demokratik devmücadelesinde en etkili silahýdýr. Komünist par- rimci sýnýf proletarya tarafýndan rimler sýrasýnda ortaya koyaçýlmýþtýr. Devrimler, devrimci tisi gerçeði kendini kabul ettirdikten muþtur. Gerek iktidarýn ele dönüþümler ve komünizme geçiþ geçirilmesi sýrasýnda, geçaðý, þimdi dünya genelinde eysonra, artýk temel sorun, bu partinin rekse sosyalizmin kuruluþu leme geçen devrimci dünya prodevrimci bir parti olmasýdýr. sýrasýnda iþçi sýnýfýna en bületaryasýnýn ellerinde yükseliyor. yük desteði yoksul köylüC.DAÐLI

4

87. Sayý / 19 Þubat - 5 Mart 2007


Yeni Evrede

Komünist Parti

Mücadele Birliði

KOMÜNÝST PARTÝSÝ NASIL DEVRÝMCÝ BÝR GÜÇ OLUR? Burjuvaziden ayrý, burjuvaziye karþý baðýmsýz örgütlenme, iktidarý ele geçirmeyi hedefleyen proletaryanýn ilk yapmasý gereken iþtir. Bu adým temeldir, ancak tarihi devrimci görevi kapitalizmi yýkmak ve sosyalizme geçmek olan proletaryanýn, görevini yerine getirmesi için yeterli deðildir. Bunun için devrimi yapacak bir güç durumuna gelmek gerekir. Bu duruma gelmek için de baðýmsýz, devrimci bir çizgi izlenmesi bir zorunluluktur. Burjuvaziden ve küçük burjuvaziden ayrý bir çizgide ilerlemeden, proletaryanýn politik hareketi, devrimci bir güç haline gelemez. Bu nitelikleri kazanmak için mücadelenin her aþamasýnda proletaryanýn gelecekteki çýkarlarý gözetilmeli. Yakýn amaçlar için mücadele ederken de bu hareketin nihai amacý gözetilmeli. Proletaryanýn çýkarlarýný gözetmeyen, nihai amacýný göz ardý eden bir hareket, devrimci bir güç durumuna gelemez. Günlük mücadele verilirken, günlük kazanýmlarýn sonuçlarý abartýlmamalý. Esas olan, proletaryanýn kurtuluþunu gerçekleþtirecek olan nihai amaca varýlmasýdýr. Bu anlamda hiçbir þekilde günlük kazanýmlar uðruna nihai hedef feda edilmemelidir. Ancak proletaryanýn nihai hedefini sürekli olarak gözeten bir hareket emekçi sýnýflarý kurtuluþa götürebilir. Ayrý bir parti olmak proletaryanýn çýkarýný gözetmek ve bunu yaþama geçirmek anlamýna gelmez her zaman. Ayrý bir parti olarak örgütlenmenin, proletaryanýn çýkarlarýnýn gözetildiði ve baðýmsýz bir sýnýf çizgisi anlamýna gelmediðini sosyalizm mücadelesinin uzun tarihinden biliyoruz. Proletarya içinde örgütlenmekle birlikte burjuvaziyle sýnýf iþbirliði içinde olan reformist ve oportünist partilerin durumu, söylediklerimizi anlamaya yeterlidir. Demek ki burjuva partilerin dýþýnda ayrý olarak örgütlenmek, eðer proletarya devrimci bir anlayýþtan yoksunsa, proletaryanýn sýnýf mücadelesi açýsýndan hiçbir þey ifade etmez. Proletaryayý kurtuluþa götürecek olan, devrimci sýnýf partisidir. Bir komünist partisinin burjuvazinin dýþýnda var olmasý, onun proletaryanýn baðýmsýz sýnýf çizgisi ve devrimci mücadelesi için tek baþýna bir güvence olmadýðýna örnek olarak, Ortadoðu’daki komünist partilerin durumu gösterilebilir. Buradaki komünist partiler burjuvazinin dýþýnda var olmakla birlikte, genellikle burjuvazinin, burjuva iktidarlarýnýn destekleyicisi olmaktan öteye gidemediler. Bu nedenle ne gerçek anlamda proletaryanýn baðýmsýz gücü oldular, ne de kitleler arasýnda etkin oldular. Örgütsel olarak burjuvaziden ayrý olmakla birlikte, ideolojik-politik çizgi olarak burjuvazinin etkisinde kaldýlar. Bu partilerden Irak Komünist Partisi, Suriye Komünist Partisi ve Mýsýrlý komünist hareket olsun, Lübnan Komünist Partisi olsun, yýllar boyu “kendi” burjuvalarýnýn destekçisi konumunda kaldýlar. Farklý gerekçeler ileri sürseler de (Suriye Komünist Partisi’nin BAAS iktidarýný anti-emperyalist ilan etmesi

gibi) politikalarýnýn özü hep ayný: burjuvaziyle sýnýf iþbirliði. Her zaman iktidardaki güçleri desteklemekle kalmayýp, muhalefetteki burjuva güçleri de iktidara getirdiler. Týpký Irak Komünist Partisi’nin bir zamanlar Saddam’ý iktidara taþýmasý gibi. Hâlbuki Ortadoðu’daki komünist partilerin uzun bir geçmiþleri var. Ýçlerinde III. Enternasyonal’e katýlanlar var. Ancak baðýmsýz sýnýf çizgisi izleyemedikleri için etkin bir güç olamadýlar. Burada sorun, her þeyden önce burjuva ideolojisinden köklü olarak kopuþtur. Burjuva anlayýþla burjuvaziye karþý savaþýlmaz ve kazanýlamaz. Proletaryanýn bilimsel dünya görüþüne, bilimsel ve proleter komünizme ve proletarya enternasyonalizminin ilkelerine dayanmayan ve buna uygun davranmayan ve esas mesele dünyayý devrim yoluyla deðiþtirmektir demeyen, günlük mücadelesinde buna uygun davranmayan burjuvaziyi yenemez ve proletaryayý kurtuluþa götüremez. Proletarya adýna davrandýðýný ileri süren bir parti, eðer burjuva güçleri öne çýkarýyorsa, proletaryanýn devrimci çizgisine, devrimci mücadelesine, devrim mücadelesindeki önderliðine ve amacýna ihanet eder. Proletaryanýn baðýmsýz, etkin bir güç olmasýný engeller. Proletaryanýn dünyayý deðiþtirme rolüne ve gücüne karþý güvensizlik yayar ve sonuçta kendi kendini tüketir. Ýþçi sýnýfý hareketi hangi koþullarda kendi dýþýnda ve nasýl bir hareketi destekler? Ýþçi sýnýfý hareketi henüz güçsüz olduðu dönemde kendi dýþýnda var olan çeþitli muhalif hareketleri destekler ve desteklemiþtir. Ancak kendi dýþýndaki bu hareketler, kurulu sosyal düzene karþý devrimci çizgide mücadele veren hareketlerdir. Komünist Manifesto, bu þartlarýn olduðu durumlarda iþçi sýnýfý hareketinin kendi dýþýndaki hangi hareketleri nasýl bir çizgide destekleyebileceðini ilkesel olarak açýklamýþtýr. “Kýsaca söylemek gerekirse, komünistler, mevcut toplumsal ve siyasal durumlara karþý her yerde ve her çeþit devrimci hareketi destekliyorlar.” Komünist Manifesto’nun devrimci içeriðine sadýk kalýnacaksa, yukarýdaki belirlemenin kurulu sosyal düzene karþý yönelen devrimci hareketleri desteklemeyi önerdiðini açýkça anlaþýlacaktýr. Peki Ortadoðu’daki komünist partiler ve Türkiye’deki sosyal-reformist ve oportünist hareketler kendi dýþlarýnda kimi destekliyorlar? Onlarýn destekledikleri, birbirinden farklý motifler kullansalar da burjuva güçlerdir. Bu ister sözde “anti-emperyalist burjuvalar” olsun, isterse emperyalizmin yeþil kuþaðý dinci burjuva güçler olsun fark etmiyor, destekledikleri burjuvazinin kendisidir; ihanet ettikleri ise proletaryadýr ve proletaryanýn devrimci amaçlarýdýr. Yapýlan, iþçi sýnýfýna karþý iþçi sýnýfýnýn düþmanlarýný desteklemek ve onlarý güçlendirmektir. Bu ihanet çizgisini izleyen güçler, sonunda çürüyüp daðýlmaktan kurtulamayacaklardýr.

87. Sayý / 19 Þubat - 5 Mart 2007

5


Yeni Evrede

Devrimci Kabarýþ

Mücadele Birliði

BÝR KATHARSÝS TÖRENÝ Felsefe Sözlüðü adlý yapýtýnda Ahmet Cevizci, katharsis kavramýný þu sözlerle açýklýyor: “Katharsis: Arýnma, saflaþma anlamýnda, kiþinin felsefe yoluyla, hatalý inançlarýndan, yanlýþ fikirlerinden, estetik deneyim ve yaþantýlar yoluyla da olumsuz duygulardan, özellikle de yýkýcý tutkulardan kurtulmasý durumu, ruhun tutkulardan temizlenmesi süreci için kullanýlan Grekçe terim. Sokrates’in katharsis’i, insan zihnini öðrenmekten, kendi araþtýrmalarý yoluyla doðru bilgilere ulaþmaktan alýkoyan malumat kýrýntýlarý, saðdan soldan derlenmiþ hatalý inançlardan temizlenme sürecini ifade eder.” Hrant Dink’in cenazesi için Agos gazetesi önünde biriken yüzbinler, iþte böyle, Sokratesvari bir katharsis töreni yaþadýlar. Hrant’ýn eþi Rakel, alanda toplananlara, adeta yaþamsal bir deneyimin kapýlarýný açtý. Onun konuþmasý, yüzbinlerin yüreðini fetheden bir kement gibiydi. Bu topluma, bu onyýllarca kanatýlmýþ yaralarýyla yaþamaya zorlanmýþ, alýþtýrýlmýþ; farklý olaný boðmaya endeksli bir ruh halinin en ucuz þoven pazarlarýnda yüksek sesle satýlýða çýkarýldýðý bu topraklarýn emekçilerine, katledilmiþ bir sevgiliye duyulan özlemin (o artýk hiç dinmeyecek özlemin), acýnýn ve öfkenin en soylu pýnarlarýnda yýkanýp dupduru olmuþ sözlerle hitap etti. O sözlerde ne keskin sloganlar vardý, ne de berrak, net politik çýkarýmlar. Ama kaldýrýmda yatan altý delik ayakkabýlý adamýn katlediliþindeki sessiz ortaklýða katýlmayý reddeden yüzbinlere, her bir söz “ille dostun bir gülü” kadar etki etti. O sessiz ortaklýðý reddediþin ve acýyla kavrulu öfkenin arýndýrdýðý yürekler, sevgili Rakel’in kanatlý sözlerini ayný nabýz atýþýyla dinledi-

6

ler. Baþka bir halký ezen bir halk asla özgür olmazdý. Boþuna söylenmemiþti bu laf. Ezen olmanýn avantajýyla kötürüm olan demokratik kavrayýþ, o halký her zaman gerici egemenlere baðlar. Ateþ böceklerinin ýþýða koþmasý gibi büyülenmiþçesine, adeta bir güç tarafýndan arkadan itilircesine Þiþli sokaklarýný dolduran yüzbinler, bir baþka halký ezmenin kötürümleþtirdiði bilinç ve yüreklerini arýndýrdýlar. Kuþkusuz, tarihi önemde bir andýr bu ve asýl sonuçlarýný önümüzdeki dönemde apaçýk biçimlerde göreceðimizden eminiz. Ama bu tarihi an, duru gökte çakan bir yýldýrým deðildi. Bu tarihi aný hazýrlayan bir dizi etmenin en önemli olanlarýný gözden geçirelim.

Devrimin Sokak Sýnavý Ne diyordu Marx: Devrim, karþýdevrimi örgütleyerek ilerler. Ýfadenin içerisinde gizil duran tamamlayýcý bir baþka ifadeyi de biz dile getirelim: Karþý-devrim de, ayný þekilde, devrimi daha ileriye gitmeye, derinleþmeye ve saflarýný pekiþtirmeye zorlar. 23 Ocak günü yüzbinleri ayný yürek çarpýþý ve ayný öfkeyle bir araya gelmeye zorlayan, son birkaç yýldýr tekelci karþý-devrim cephesinin sokaklardaki moral üstünlüðü ele geçirmek için hýz kazandýrdýðý þovenist dalgalanma deðil miydi? Ama devrim o, þimdilik hiç kimsenin cebinde olmayan güç-, en sarsýcý tokadýný indirebilmek için bu þovenist histeri dalgasýnýn zirve yapmasýný sabýrla bekledi. Tekelci sermaye en koyu türden þovenizmi bürokrasinin ve militarizmin her katýna hakim kýlmýþtý ya, sistemi koruma altýna alabilmek için artýk bu kadarý yetmez olmuþtu. Þovenizmi sokaklarda da hakim kýlmak ve devrim güçlerini tam da o sokaklarda boðmak için, iki yýl 87. Sayý / 19 Þubat - 5 Mart 2007

önce yoðun bir çaba içine girildi. Mersin’deki Newroz gösterilerinde, 8-10 yaþlarýndaki çocuklarýn bayraðý yakmasýný fýrsat bilip hýz kazanan bu þovenist histeri, linç kampanyalarýyla týrmandý. Devrim ve karþý-devrim kozlarýný önce sokakta paylaþmaya baþladý. Bu þovenist histeri kampanyalarýnýn figüranlarý, faþist-ýrkçý partilerde devþirilen, uyuþturucu fuhuþ gibi karapara iliþkilerindeki rant aðýna baðlanan iþsiz gençler oldular. Linçler, en üst düzeyde yöneticiler tarafýndan desteklendi, korundu, övüldü. Böylece her ne halt ederlerse etsinler, hiçbir ceza almayacaklarýna inandýrýlan kalabalýk bir lümpen topluluðu meydana geldi. Tekelci karþý-devrim, týpký bürokrasi ve militarizm gibi, toplumun bu en tortu kesimlerini de bir anda dokunulmazlar sýnýfýna katývermiþti. Yasalarca saðlanan dokunulmazlýktan daha soyut, ama bir dizi meþrulaþtýrýcý söylem ve destekle en az onun kadar etkin bir dokunulmazlýk konumuydu bu. Karþý-devrim, bu yollarla kendi örgütsel durumuna yaygýnlýk, kitle desteði kazanýrken, devrimin güçleri ve emekçi halk, bütün geliþmelerin farkýnda ve ihtiyaç duyduklarý atýlýmý saðlayacak o sarsýcý kývýlcýmýn beklentisi içindeydiler adeta. Karþý-devrimin sokak hakimiyeti, Kemal Kerinçsiz gibi tescilli faþistlerin dile getirdiði gibi: “Onlar sokakta gezemiyor, ben rahatça gezebiliyorum” diyebildiði bir psikolojik eþik noktasýna gelmiþ bulunuyordu. Karþý-devrimin mengene maþalarý sýkýþtýkça, devrim de daha ileri ve daha derin bir adýma zorlandý. Hrant’ýn cenazesi için Þiþli’de yüzbinleri bir araya getiren, devrimin en çok sýkýþtýðý noktada patlayarak genleþmesinin kaçýnýlmazlýðýydý. Devrim, son yýllarda sokaklarý þovenist histeriyle ele geçirmeye çalýþan karþý-devrimi adeta can evinden vurdu. Hem onun elindeki ideolojik argümanlarý bir çýrpýda paçavraya çevirdi, hem alaný dolduran yüzbinlerin bilinçlerini yeni bir düzeye sýçratarak onlarýn sezgi ve kavrayýþlarýný alabildiðine keskinleþtirdi, hem de gücünü ortaya dökerek emekçi saflarýna, bu çok kritik anda ihtiyacý duyulan morali, yalnýz olmama duygusu ve güvenini yeniden kazandýrdý. Devrim, sokaklardan güç ve moral


Yeni Evrede

Devrimci Kabarýþ

Mücadele Birliði

devþirirken, katliamýn sýcak anlarýnda buz gibi ve iki yüzlü kýnama açýklamalarýyla ortalýkta dolaþan egemen tekelci sermayenin sözcüleri, þimdilerde seslerini yeniden yükseltmeye baþladýlar. Devrim onlarý bir anda savunma konumuna itmiþti, fakat onlar biliyorlardý ki, þovenizmin savunma konumuna çekilmesi, onun ölümü demektir. Þovenizm ancak sürekli saldýrý konumunda etkili bir silaha dönüþebilir. Tekeller zehirli oklarýný, cenazede en çok atýlan ve duyulan “Hepimiz Ermeniyiz” sloganýna yönelttiler. Bu sloganda ifade bulan bilinç arýnmasý, þovenizmin kalbine sokulmuþ bir hançerdi. Bu slogan, enternasyonal bir slogandý. Bu slogan daha ilk gün, bugüne kadar sürdürülen resmi ideolojiyi yerle bir etmiþtir. Cenaze töreni, halk kitlelerinin bir patlamasýna dönüþmüþtür. Bu etki bir sýçramadýr. Devrimci durumun olgunlaþtýðýnýn bir göstergesidir ayný zamanda. Bu büyük patlamaya özellikle önem verilmelidir; çünkü bu daha büyük patlamalarýn dinamiklerinin fazlasýyla oluþtuðunu göstermektedir. Ortalama bir anlayýþ, genellikle yýðýnlarýn görece sessizliðine bakar; ve bunun ötesinde bir þey görmemek, ortalama sol anlayýþýn kavrayýþýdýr. Ama devrimci bir anlayýþ, o görece geçici durgunluk içinde bile devrimci sýçrama ve patlamalarýn bütün ögelerinin oluþtuðunu ve bunun mutlaka büyük bir güçle açýða çýkacaðýný görür. TÜSÝAD baþta olmak üzere, büyük sermaye güçleri ise, bu büyük patlamanýn devrimci özünü boþaltýp onun sisteme karþý olan yönünü yok sayarak, AB politikalarýna direnen güçleri geriletmek için bu eylemi kullanmak istemiþtir. Ama þu bir gerçektir ki, halk nicelik ve bilinç olarak öyle bir noktaya gelmiþtir ki, onun gücüne dayanmadan, onu yanýna çekmeden hiçbir burjuva güç, diðerine karþý harekete dahi geçemez durumdadýr. Ancak, Dink’in cenazesinde halk kitleleri, sistemin bütününü hedeflemiþlerdir: Unutulmamalýdýr ki, sermaye sýnýfýnýn kendisine, devrimle sokakta boy

ölçüþme olanaðý veren þovenizmden kolayca vazgeçmesi düþünülemez. Ama, daða taþa “Ne Mutlu Türküm Diyene” yazanlarýn, “Hepimiz Ermeniyiz” sloganýný ýrkçý diye suçlamalarýndaki iki yüzlülük öyle sýrýtýyordu ki, bu tavrýn milyonlar tarafýndan “utanmazca bir piþkinlik” olarak algýlanacaðýný hiç hesaba katmýyorlardý.

Toplumsal Bilinçte Vicdani Hesaplaþmalar Yadsýnamaz Alaný dolduran yüzbinleri, oraya doðru çeken vicdani bir hesaplaþma ihtiyacý olabilir mi? Eðer vicdaný soyut bir insani erdem olarak ele almak yerine, onu tarihi ve sýnýfsal baðlamlarý içinde deðerlendirirsek, soruya dosdoðru cevaplar bulabiliriz. Ermeni meselesi söz konusu olduðunda, vicdaný susturulmuþ bir toplum haline getirildi bu topraklarýn insanlarý. O suskunluk, çoðu zaman baskýyla, inkarla, unutuluþa býrakmakla, utanç ve dehþetle örülü bir karanlýk yaratýyordu emekçi sýnýflarýn bilinçlerinde. O karanlýk dönemlerin konusu açýldýðýnda, büyük dedelerimizin ve büyük ninelerimizin dehþetle büyüyen gözbebeklerinde ya da utançla bükülen boyunlarýnda, küllerin altýnda saklý duran gerçeklerin taþýnmasý zor bir yük olduðunu öðrendik biz. Nicedir, o tarihleri bizzat yaþayanlar bu dünyadan göçüp gittiler. Yeni kuþak87. Sayý / 19 Þubat - 5 Mart 2007

lar, o günlere dair gerçekleri, dehþetle büyüyen gözbebeklerinden ya da utançla eðilen boyunlardan öðrenme imkanlarýný yitirmiþ olsalar bile; devrimin eþelediði küllerin yaydýðý kokular, emekçi sýnýflarýn genç nesillerinin bilinçlerindeki o karanlýk noktayý kurcalamaya baþlamýþtý bile. Katýldýðý bir sempozyumda Hrant Dink, soykýrýmý boþ bir inatla inkar eden öðrenciye þöyle sesleniyordu: “Biliyorum, seni çok iyi anlýyorum. Atalarýnýzýn böylesi korkunç bir olaya karýþtýðýný kabul etmeniz çok zor.” Evet, milyonlarca insan için böyle bir gerçeði kabullenmek zordu ama devrim külleri eþeledikçe, “yok öyle birþey” demek de artýk kar etmiyordu. Devrim, güçlü ve ýsrarcý bir tarih öðretmenidir. O, toplumun baðrýnda gizli bütün çeliþkileri keskinleþtirerek, ezilenlere güç ve moral vererek, onlara örgütlenme ve söz hakký tanýyarak; tarihin karanlýk sayfalarýnda unutulup giden nice olayý, nice yarayý ortaya çýkartýr. Devrimin bu gücü, en belirgin þeklide, ezilen Kürt halkýnda görüldü. Bir soykýrýmýn ardýndan, süregiden bir tehdidi yaþamaya devam eden bir baþka ezilen ulus, ayný þekilde kendi gerçeðini haykýrmaz mýydý? Evet, belki o tarihleri bizzat yaþayan büyük dedeler, büyük nineler, çoktan topraða karýþtýlar ama devrim, emekçi sýnýflarýn yüzüne, o kýrýk aynayý tutup çýplak gerçeði görmeye ve hesaplaþmaya davet etti. Vicdani bir hesaplaþmanýn çok ötesinde, emekçi sýnýflarýn bilincini keskinleþtiren, burjuva sýnýfla son baðlarý koparýp atan bir toplumsal hesaplaþmaydý devrimin davet ettiði... O gerçeði kabul etmekte hala zorlananlar, yüz yýl önce olup bitmiþ bir olayýn defterini artýk kapatýp, meseleyi tarihçilere býrakma seçeneðine zorlanýyorlardý ki, Hrant’ýn Þiþli kaldýrýmlarýna yayýlan kaný, çoðu emekçiyi bu seçenekten bir anda vazgeçirdi. Meseleyi tarihçilere býrakmak mý? O kýrým, günümüzde bile sürerken mi? Hrant’ýn kaný, düne kadar o gerçeði kabullenmekte zorlananlara dosdoðru bir seçim yapma þansý ta-

7


Yeni Evrede

Devrimci Kabarýþ nýdý. Vicdani hesaplaþma, burjuvaziyi tehdit eden toplumsal bir bilince dönüþtü.

Reformistler Boþuna Sevinmesin Cenaze töreninde toplanan kalabalýðýn sessizce ve -böylesi büyük kitle gösterilerinde alýþýldýk hale gelen- banka ve iþyeri camlarýný kýrmadan yürümesi, reformistlerin pek hoþuna gitti, pek sevindiler. Yüzbinlerin, yaþamsal bir deneyimden geçerek ulaþtýklarý bu katharsisi iyice sindirebilmek için; yepyeni bir düzeyde açýveren toplumsal bilincin yüzbinlerce kiþilik dev bir varlýk halinde akýþý içinde o koca gövdeden kendine güven ve moral derlemek için, sýrf bu nedenlerle tek bir nabzýn atýþýndaki bir disiplinle yürümesi, ÖDP’li reformistlere göre “tüm farklýlýklarýmýzla bir aradayýz” iradesinin beyanýndan ibaretmiþ. Evet ama, kimin kiminle bir arada yaþamasý? ÖDP reformizmi aylardýr, ezen ve ezilen ulus gerçekliðine ve bu gerçekliðin ortaya çýkardýðý politik görevlere tek bir vurgu bile yapmadan; bütün ezilen topluluklarýn ve emekçi sýnýflarýn burjuva egemenliðe karþý birlikte mücadelesine dair tek bir söz bile söylemeden, soyut bir “farklýlýklara raðmen bir aradayýz” kampanyalarý düzenledi. ÖDP reformizminin burjuvaziyle kucaklaþma arzusu ve ýsrarýný bilenler, sürdürülen bu kampanyanýn, esasýnda burjuvaziyle bir arada yaþama isteðinin bir ifadesi olduðunu pekala anladýlar. Ýþte bu istek ve ýsrardaki ÖDP, sessizce ve yýkýp dökmeden yürüyen yüzbinlerin, burjuva sýnýflara uzatýlmýþ bir barýþ eli olduðunu hayal ediyor; o yürüyüþün özünde burjuva egemenliðin þovenist politikalarýna doðrudan tehdit oluþturan yönünü görmezden geliyorlar. Týpký ÖDP gibi, diðer reformist partiler de yüzbinlerin eylemini arkalarýna alarak, burjuvaziyle barýþ anlaþmasýna soyundular. Pazarlýk masasýnýn üzerinde de kötü þöhretli 301. maddeyi sürdüler. Sanki 301. madde, bütün o þoven histerinin ve linç hareketlerinin kaynaðýydý. O madde, olsa olsa, bütün sokaklarý linç arenasýna çeviren þovenist histerinin baþýndaki þapka olabilir. 301. madde kalk-

8

Mücadele Birliði

týðýnda, bu topraklarda hiçbir þeyin deðiþmeyeceðini, 141-142. maddenin kaldýrýlýþýyla daha da azdýrýlan ve sokak infazlarýna dökülen anti-komünist histeriden öðrenemedikleri anlaþýlýyor. Burjuvaziye deðil, ama þapkasýna vurmak. Tam reformizme yakýþan tavýr.

Tekellerin Gündemi Baþka Emekçilerin Bambaþka Reformistlerin aksine tekelci sermaye, yüzbinlerin tek bir slogan altýnda tek bir ses ve yürekle sekiz kilometre inatla yürümelerinin ardýndaki büyük tehdidi sezinledi. Çok deðil, daha birkaç hafta önce tüm büyük kent meydanlarýný “kurban olam ayýna yýldýzýna” afiþleriyle donatanlarýn, pek kötü bir ofsaytta yakalanmýþ olmalarý bir yana, yüzbinlerin ancak bir partinin sahip olabileceði bir disiplin ve inatla hareket ettikleri eylem, çok önemli bir gerçeði daha açýða çýkardý: Tekelci sermayeyle halklar arasýnda kocaman ve kolay kapatýlamaz bir politik uçurum var. Tekelci sermaye, þovenist dalgalarýn üzerinde, yolu Kerkük’ten, soykýrýmýn inatla reddinden ve safkan bir ýrkçýlýktan geçen bir rota tutturmuþtu. Bu politika rotasýnda, þimdiki ve gelecekteki varlýklarýnýn güvencesini görüyordu. Oysa emekçi sýnýflarýn gündemi bambaþkaydý, günlük sýkýntýlarý, çözümünü aradýklarý sorunlar, kafalarýnda cevap bekleyen sorular, tamamen bambaþka. Tekellerin kimi aklý baþýnda yazarlarý, emekçi sýnýflarla tekelci partiler arasýndaki bu siyasi uçurumun ne denli tehlikeli olduðuna iþaret ediyorlar. Bundan böyle, o politik uçurum varolmaya devam edecek; üstelik, tekelci sermayenin atacaðý her adým, o uçurumu daha da derinleþtirecek. Bu eðilim, ne bu ülkenin tekelci partilerine ait bir beceriksizliðin eseridir, ne de bu topraklarýn halklarýna özgüdür. Sermaye, sadece bu topraklarda deðil, bütün dünyada, emekçi sýnýflar üzerindeki denetimini hýzla kaybediyor. Emekçiler, tekellerin ve onlarýn temsilcilerinin sözlerine güven duymuyorlar. Bir göz atýn ABD’ye. Dünyanýn en güçlü, en varlýklý, en iyi örgütlenmiþ ve toplum üzerinde en kapsamlý denetimi kurmuþ sermayeye sahip 87. Sayý / 19 Þubat - 5 Mart 2007

bu ülkesinde bile, tekellerin sözlerine güvenmeyenler, ezici çoðunluðu oluþturuyor. 11 Eylül’ün bizzat ABD hükümetinin iþi olduðuna inanan Amerikalýlarýn oranýndaki artýþ, inanýlmaz düzeyde. Bu oran, son aylarda çoðunluðu gösteriyor. Hemen hemen ayný güç ve etkinliðe sahip olan AB tekelleri, tüm güçleriyle ve propaganda aygýtlarýyla abanmalarýna raðmen, girdikleri referandum seçimlerinden hep yenilgiyle ayrýldýlar. AB anayasasýnýn referandumlarla hemen tüm AB ülkelerinde reddedilmesi, Avrupa halklarýnýn da tekellere hiçbir þekilde güvenmediklerinin açýk kanýtý oldu. Emperyalist sermayenin gözle görülür biçimde yaþadýðý bu inanýlýrlýk bunalýmý, sermaye egemenliðinin daha zayýf temellere sahip olduðu baðýmlý kapitalist ülkelerde, kat be kat þiddetle yaþanýyor. Tarihin ulaþtýðý bu yeni evrede, emekçi sýnýflar, sermayeye karþý duyduklarý güvensizliði, sadece pasif biçimlerde deðil, aktif biçimlerde dile getiriyorlar. Aktif, pratik, dip akýntýlarýný büyük dalgalara dönüþtürüyor. Bütün bunlar, emekçi insanlýðýn gerçek özgürlüðe ulaþacak araç ve olanaklarý þimdiden yarattýðýný ve en önemlisi, bu olanaðýn farkýnda olduklarýný gösteriyor. Bu topraklarda emekçi sýnýflarýn vicdani bir hesaplaþmasýný, bir anda sermaye sýnýfýna yönelen bir tehdide dönüþtüren, iþte çaðýmýzýn ulaþtýðý bu yeni evredir. 23 Ocak sokaklarýnda, karþý-devrim, sersemletici bir darbe aldý. Devlet, bugüne kadar resmi ideolojiyi teþhir etmede cesur davrandýðý için hedef aldýðý Hrant Dink’i öldürürken, böyle büyük bir halk patlamasý olacaðýný ve bunun kendi aleyhine döneceðini hesap etmemiþti. Ama açýk ki, devlet ortamýn devrimci karakterinden dolayý serinkanlýlýðýný yitirmiþtir. Geliþmeler, bundan sonra devletin Hrant Dink ve Þemdinli olaylarýnda olduðu gibi yapacaðý her saldýrýya halklarýn cesur bir þekilde karþýlýk vereceðini göstermektedir. Bundan sonra devletin yapacaðý her saldýrý, halklarýn ayaklanmasýna yol açacaktýr. Hrant Dink’in cenazesinde devrim, gücünü ortaya dökerek moral depoladý. Þimdi, þovenizmle mücadele için, sezgileri ve bilinçleri keskinleþmiþ yüzbinlere sahibiz. Devrimin sokaklarda hýzla yeni mevziler elde


Yeni Evrede

8 Mart

Mücadele Birliði

8 MART’TA AYNILAR AYNI YERE AYRILAR AYRI YERE 8 MART 2005 8 Mart Dünya Emekçi Kadýnlar Gününün Ardýndan…* “(…) 2004 8 Mart’ýnda; 8 Mart Dünya Emekçi Kadýnlar Gününü örgütleyen devrimci kadýnlar, feminist hareketlerin miting alanýnda oluþturduðu zincirin dýþýnda kaldýlar. Ayný tabloyla karþýlaþmak istemeyen devrimci kadýn örgütleri bir araya gelerek, 8 Mart’ýn sýnýfsal özüne uygun kutlanmasý için kollarý sývadýlar. Bu çabanýn sonucunda oluþturulan platform kendi iradesini ortaya koyarak 6 Mart Pazar günü Beyazýt’ta yapýlacak miting kararýný aldý. Feminist kadýnlarýn ve kadýn sorununa feminist bakan çevrelerin 8 Mart’ý genel bir kadýn gününe çevirme çabalarýna karþý yaþanan bu ayrýþmanýn anlamlý, ve gerekli olduðunu düþünüyoruz. Bu nedenle bu yýl 8 Mart’ta ortaya çýkan ayrýþmadan, bazýlarýnýn yaptýðý gibi elem duymuyoruz. Emekçi Kadýnlar Birliði’nin, oluþan Devrimci Kadýn Platformu’nun dýþýnda kalmasý ve Kadýköy için miting baþvurusunda kalmasý ise kelimenin tam anlamýyla yangýndan mal kaçýrma mantýðýydý. EKB ince hesaplar yapmýþtý ama evdeki hesap çarþýya uymadý. EKB’ye, ýsrarla birliði bozmamasý konusunda uyarýlar yapýlmasýna raðmen, dikkate almamýþ ve Kadýköy baþvurularýndan vazgeçmeyeceklerini ýsrarla vurgulamýþlardýr. Kadýköy mitingine izin verilip Beyazýt’a izin verilmemesi üzerine EKB’den gelen “Kadýköy mitingine davet” platformda kýsa bir tartýþmaya neden olsa da, platform bütünlüðü korunabilmiþtir. EKB’nin ben merkezci, kendini dayatýcý yaklaþýmý mahkum edilmiþ “köylü kurnazlýklarýyla” kimsenin bir yere varamayacaðý gösterilmiþtir. (…) Emekçi Kadýnlar (EKA)” * Y.E. Mücadele Birliði, 37. Sayý, 16-30 Mart 2005 8 MART 2006 Devrimci 8 Mart Ve Netleþen Çizgiler* (…) Bu yýl, ESP’nin platform toplantýlarýna çaðrýlmasýnda ýsrarlý olan siyasi çevreler, ciddi bir ilkesizlik örneði sergilemiþlerdir. Bu, “ne olursan

ol yine gel” anlayýþýdýr. Platformun herhangi bir özeleþtiri istemeden ESP’yi -ve dolayýsýyla EKB’yi- toplantýlara çaðýrmasý, Emekçi Kadýnlar (EKA)’nýn uyarýsýna raðmen olmuþtur. EKA, geçen yýlýn muhasebesinin yapýlmasýnýn altýný önemle çizmiþ; EKB’nin özeleþtiri vermesi gerektiðini; ancak ciddi bir özeleþtiriden sonra birlikte hareket edilebileceðini vurgulamýþtýr. EKA, ayrýca sorunun sadece kendilerinin deðil, bütün bir platformun olduðunun altýný çizmiþtir. Ancak platform, özeleþtiri vermeden EKB’yi çaðýrmakta sakýnca görmemiþtir. Ve hatta platforma ESP ile birlikte gelen EKB (acaba isimlerini EKD olarak deðiþtirdikleri için mi platform onlarýn geçen sene yaptýklarýný görmezden geldi? Ýnsan, düþünmeden edemiyor!), bu yýl 8 Mart’ý örgütleyecek olan platformun yürütmesine dahi girebilmiþtir! Tam platformdaki, ESP’yi vazgeçilmez gören anlayýþlar, rahat bir nefes almýþlarken bu kez ESP, Beyazýt’ta izinli bir miting yapýlamayacaðýný hissettiði için, gönlünde yataný dillendirmekten çekinmemiþtir. “Beyazýt’a izin verilmezse 4’ünde Kadýköy’e gidelim” diyen ESP’nin ve dolayýsýyla EKB’nin, bunu bir anda dillendirmediði açýktýr. Þu sözleriyle kendilerini ele veriyorlar. “‘Neden Beyazýt deðil?’ çünkü biz yasal miting yapmak istiyoruz... Beyazýt yasal olursa biz orada oluruz” Böylece ESP’nin genel politik söylemlerinden baðýmsýz olmayan bu söylem daha iyi anlaþýlabiliyor. ESP’nin yasalcýlýk yönelimine uygun olarak ancak “yasal bir miting”e katýlabileceði anlaþýlýyor. Bunun dýþýndakilere kapýlarýný baþtan kapattýklarý için yürütmeden de çekiliyorlar. Daha sonra da ýsrarla çaðrýldýklarý platformu terk edip Kadýköy için baþvuruyorlar. Ve belki de kim bilir bu yýl da “teknik bir sorun” çýkmasýn diye zaten önceden baþvurduklarý Kadýköy’e gidiyorlar. ESP ve EKB için bu eþyanýn doðasýna gayet uygun. Onlar zaten geçen yýl buna karar vermiþlerdi. Þimdi esas olarak platform oturup, EKA’nýn uyarýsýna raðmen neden ESP’nin özeleþtiri vermeksizin çaðrýldýðýný deðerlendirmek durumundadýr. Emekçi Kadýnlar (EKA) * Y.E. Mücadele Birliði, 63. Sayý, 1-15 Mart 2006

2007 8 Mart’ýnda Emekçi Kadýnlarýn net tavrýný daha iyi anlayabilmek için geçtiðimiz iki yýlýn deneyimine ve tarihin tanýklýðýna baþvurarak baþlayalým yazýmýza… Yaptýðýmýz bu alýntýlardan da anlaþýlacaðý üzre; 2007 8 Mart’ýnýn örgütlenmesine Devrimci Kadýn Platformu, ESP-EKD’nin iki yýldýr 8 Mart’lardaki tutumunu tartýþarak ve genel olarak özeleþtiri isteyerek baþladý. Ancak ESP-EKD birçok yapýnýn özeleþtiri istemesine, devrimci ortak iþ yapma kültürüne ters düþen tutumlarýný eleþtirmesine raðmen, ‘özeleþtiri verilecek bir þey görmediklerini’ söyledi. Bu açýklamaya raðmen hiçbir þey olmamýþçasýna yine platformun içine alýndý. Emekçi Kadýnlar olarak bizler, toplantýlarda ESP-EKD’nin bu tavrýný eleþtirdik ayný zamanda platformun bileþenlerini söylediklerinin arkasýnda durmaya davet ettik. Ancak Makyavelizm ortalama sol hareketin ruhuna iþlediði için tam kelimenin anlamýyla “yaptým oldu” mantýðýyla davrandýlar. Ve daha önce söyledikleri sözlerin arkasýnda duramadýlar. Hatta EKD-ESP’nin toplantýya gelmesini daha önceki yýllarýn “özeleþtirisi” olarak kabul edenler bile oldu! Ama ne hikmetse platforma gelerek “özeleþtiri” verdiði varsayýlan siyaset burnundan kýl aldýrmaz tavýrlarýný sürdürüyor ve deyim yerindeyse zentinyaðý gibi üste çýkmaya çalýþýyordu. Ýþte bu noktada “birleþik yanýlgý”nýn yani ilkesizliðin dansý baþladý. Bir kez daha biz EKA olarak, EKD ile özel bir sorunumuz olmadýðýný ama platformun EKD ile bir sorunu olduðunu, platformun EKD’den istediði özeleþtiriyi almasý gerektiðini söyledik. “Her siyasi yapýnýn EKD ile ayrý ayrý görüþerek sorunu halletmesi gerekir” denilerek þekilsiz bir çözüm önerildi ve itirazlarýmýza raðmen kabul edildi. Bunun üzerine bu yýl 8 Mart’ý EKD ile birlikte Kadýköy’de kutlama kararýna þerh koyduk ve özeleþtiri vermeksizin saðlýklý bir birliktelik yürütülemeyeceði konusunda ciddi uyarýlarda bulunduk. Buna raðmen, EKD tekrar yürütmeye alýnarak iki yýldýr sürdürdüðü tavrý onaylandý. EKA’nýn uyarýlarýnda ne kadar haklý olduðu pratikte bir kez daha görüldü. Platform 9 Þubat Cuma günü Kadýköy’de bir basýn açýklamasýyla mitingin kamuoyuna duyurulmasýna karar vermiþti. Platformun bu kararýný hiçe sayan EKD, ayný yerde, iki gün önce bir basýn açýklamasýyla “EKD olarak herkesi 4 Mart’ta Kadýköy’e çaðýrdýðýný” duyurdu. Yine ince hesaplarla ne kadar faydacý bir mantýkla hareket ettiðini gözler önüne serdi. Bunun üzerine platform toplantýsýnda biz EKA olarak bu konuyu gündeme getirdik. Ve bunun tam da platformun EKD’yi eleþtirdiði “birlikte iþ yapma kültürüne aykýrý davranma”nýn bir örneði olduðunu vurguladýk. EKA dýþýndaki tüm kurumlar EKD’nin bu tutumunu yine hiçbir somut yaptýrýmý olmayan, ‘yanlýþ bir tutum’, ‘talihsizlik’, ‘olmamasý gereken’, ‘daha titiz olunmasý gerekir’ söylemleriyle deðerlendirdiler. Ancak her þeye raðmen yine birlikte iþ yapýlabileceðini ortaya koydular. EKA olarak tüm uyarýlarýmýza ve EKD’nin yürütmeden çýkarýlmasý somut önerilerimize raðmen, platformu bu ilkesizliði sürdürmekten vazgeçiremedik. EKA olarak bu ilkesizliðe göz yummadýðýmýzý, bu ilkesizliðin bir parçasý olmayacaðýmýzý belirterek platformdan imzamýzý çektik. Ayrýlýklar yaratmamak, birliktelikler saðlayabilmek adýna ‘ne olursan ol gel’ demenin sonucu bu ilkesizlikti. Buna göz yummak, bu tavra sessiz kalanlarý da ayný ilkesiz duruma sokar. Bize göre platform ilkesiz bir tutum takýnmýþtýr. Buna ortak olmak bu kültürün devrimci hareket içinde yer etmesine izin vermektir. EKA olarak buna izin veremezdik. Ýmzamýzý çekerek aynýlarýn ayný yerde ayrýlarýnsa ayrý yerde olacaðýný gösterdik. 87. Sayý / 19 Þubat - 5 Mart 2007

9


Yeni Evrede

“Barýþ” Çaðrýlarý

Mücadele Birliði

ÖZGÜRLÜK HAKKI DEVRÝMLE KAZANILACAK Ulusal Kurtuluþ Hareketi(UKH)’nin “barýþ” istemi, deyim yerindeyse camii avlusuna terkedilmiþ bebek gibi. Devlet uzun süredir baþvurduðu oyalama taktiklerinden sonra þimdi daha yoðun bir savaþa hazýrlanýyor. Önce Dýþiþleri bakaný Abdullah Gül arkasýndan Genelkurmay Baþkaný Yaþar Büyükanýt’ýn ABD ziyaretinin asýl amacý bu. Abdullah Gül’ün ABD’deki ilk görüþmelerinin hemen arkasýndan UKH’ne karþý Avrupa’da baþlatýlan gözaltý operasyonu bunu herhangi bir þüpheye yer býrakmaksýzýn kanýtlýyor. Ulusal Kurtuluþ Hareketi’nin önayak olmasýyla Ankara’da gerçekleþtirilen Barýþ Konferansý’ndan hemen sonra geliþen olaylara þöyle bir bakmak bile devletin konuya nasýl yaklaþtýðýný anlamak için yeterlidir. Konferanstan hemen sonra Hrant Dink’in öldürülmesi ve þimdi baþlatýlan operasyonlar, devletin atýlan adýmlar karþýsýndaki politikasýný tarife yetiyor da artýyor bile. Belki olmayacak duaya âmin demek anlamýna gelecek ama bir an için Ulusal Kurtuluþ Hareketi’nin barýþ isteminin kabul edildiðini düþünelim. Bu ne anlama gelecektir? Bu hiç bir þekilde kendi kaderini tayin hakký anlamýna gelmeyecektir; çünkü Uluslarýn Kendi Kaderini Tayin Hakký (UKTH)’ýn özü, baðýmsýz devlet kurma hakký da dâhil olmak üzere, ezilen ulusun kendi geleceði hakkýndaki kararý kendisinin vermesidir. Oysaki UKH uzunca bir süredir “demokratik cumhuriyet” anlayýþýyla ve en son geliþtirdikleri “devletsiz komünal iliþki” düþüncesiyle uluslarýn kendi kaderini tayin hakkýnýn özü olan “ayrýlýp baðýmsýz devlet kurma hakký”ný zaten dýþlamaktadýr. UKH, uzunca bir süredir teorileþtirdiði görüþlerle, belirli kültürel ve çok sýnýrlý politik haklar uðruna UKTH’dan vazgeçmiþ durumdadýr. “Kültürel özerklik” vb. tezlerin, ezilen ulusa hiçbir þey kazandýrmadýðý tam tersine ezen ulusun egemenliðini güvenceye aldýðý, hem teorik hem de pratik anlamda defalarca kanýtlanmýþtýr. Bugün UKH’nin “barýþ” için çizmiþ olduðu çerçeve kabul edilmiþ olsa bile bu, ulusal sorunun çözülmesi anlamýna gelmeyecektir. Bu nedenle, ulusal sorunu var eden nedenler orta yerde durmaya devam edecektir. Bu da doðal olarak kendi sonuçlarýný çýkarmaya devam edecektir. Egemen ulus burjuvazisinin belirli bir kesimi, kendilerine rahat bir nefes aldýrtacaðýný düþündükleri için UKH’nin sunmuþ olduðu çerçevenin kabul edilmesini istiyorlar. Onlar, kendi iktidarlarýný sarsmayacak, egemenliklerine dokunmayacak hatta egemenliklerini sürdürmelerini kolaylaþtýracak bu adýmlar atýlýrsa sorunun çözüleceðini düþünüyorlar. Ama aslýnda böylesi bir geliþme ulusal-sýnýfsal mücadelenin sýnýfsal yönünü daha çok öne çýkaracaðý için, onlarý tamda nefes aldýklarýný düþündükleri sýrada nefessiz býrakacaktýr. Ulusal sorun çözümlenmemiþ olsa bile UKH’nin çizmiþ olduðu çerçeve kabul edilirse, ulusal so-

10

run için atýlmýþ her adým kendinden baðýmsýz olarak bir atmosfer yaratacak ve bu atmosferde sýnýfsal mücadele büyük bir açýlým yapacaktýr. Yani ulusal sorunda öyle bir aþamaya gelinmiþtir ki, burjuvazi ne yaparsa yapsýn devrim için çalýþmýþ olacaktýr. Devlet, ulusal sorun konusunda kendi içinde bir bütünlüðe, görüþ birliðine sahip deðil. Devlet, bu sorun üzerinden kendi varlýðýnýn devamýný görüyor. Ulusal sorun konusunda en ufak bir esnemenin dahi hýzla bir çöküþü getireceðini düþündüðü için UKH ile bir görüþme ya da anlaþma yapmaya taraftar deðil; hatta bunu engellemeye çalýþýyor. Ancak bildik klasik yöntemlerle bu sorunun çözülmeyeceði de artýk anlaþýlmýþ durumda. Askeri imha ve zor yöntemleriyle bu sorunu çözmeye çalýþmak, bunda ýsrarcý olmak da, bu politikanýn savunucularýný iflasa sürüklüyor. Türkiye’de bu kesimin öncülüðünü Türk Silahlý Kuvvetleri yapýyor. Tekelci sermaye sýnýfý UKH’nin sunduðu çerçevenin kendinden baðýmsýz yaratacaðý devrimci sonuçlardan korktuðu için, klasik yöntemlerde ýsrarcý olan TSK’nýn üzerine gidemiyor. Devrim korkusu, her þeyin üzerine çýkýyor. Her þeyin üzerine çýkan devrim korkusu tekelci sermayeyi ve orduyu uzlaþma arayýþýna, birlikte hareket etmeye itiyor. UKH’nin ateþkesi bozmasý halinde varolan sistem krizi daha da derinleþecektir. Bu egemen güçlerin birbirine düþmesi demektir. Bugünden bunun izleri görülüyor. Devlet kendi içinde bir çözülme süreci yaþýyor. Hiç kuþku yok ki “doruk”ta yaþanan bu bunalým, çeliþki ve çatýþmalarýn derinleþmesi, devrimin ön koþullarýndan biridir. Devrim geliþtikçe egemen güçlerin birbirine düþmesi de artacaktýr. Kürt halký UKH’nin çizgisinin sonuçlarýný yaþayarak, kendi deneyimleriyle görecektir. Bu çizginin sonuçlarý somut olarak ortaya çýkana deðin, giderek zayýflayan biçimde de olsa onu desteklemeye devam edecektir. Bu nedenle bizler Kürt halkýna ýsrarla ve sabýrla siyasi gerçekleri anlatmalýyýz. Ulusal sorunda Kürt halký ýsrarla Uluslarýn Kendi Kaderini Tayin Hakký ilkesini savunmaya devam edeceklerdir. Kürt halký ona özgürlüðünü getirmeyecek olan hiçbir politikanýn peþinden uzun süre gitmez. Uzun vadede Kürt halký ulusal sorunun çözümünün komünistlerin önderliðinde olabileceðine dair bir kanaate daha çok sahip olacaktýr. Tüm geliþmeler, Leninistlerin yýllardýr ýsrarla vurguladýklarý Kürt-Türk halklarýnýn ulusal-sýnýfsal kurtuluþ mücadelelerinin iç içe olduðu olgusunu güçlendiriyor. Gelinen nokta bu sorunun komünistlerin önerdiði çizgi dýþýnda çözülmeyeceðini göstermiþtir. Yaþam, Leninist politikalarýn doðruluðunu kanýtlamýþtýr. Bu birleþik devrimin geleceði açýsýndan çok büyük bir öneme sahiptir.

87. Sayý / 19 Þubat - 5 Mart 2007


Yeni Evrede

NATO Karþýtý Eylem

Mücadele Birliði

Emperyalist-kapitalist sistemin yeni savaþ ve katliam planlarýnýn yapýldýðýý NATO güvenlik konferansý 9-10 Þubat tarihleri arasýnda Almanya’nýn Münih kentinde toplandý. Daha önceki senelerde gerçekleþen protesto eylemlerinin rengini bilen Alman devleti bu yýlki protesto eylemlerine karþý daha yoðun þiddet içeren önlemlerle hazýrlandý. Konferansýn yapýlacaðý Bayerischer Hof otelinin çevresi iki gün öncesinden trafiðe kapatýldý. Sadece toplantýnýn yapýlacaðý alanýn “güvenliðini” saðlamak için 3500 polis ve genel olarak konferansýn güvenliði için ise 10 bin polis görevlendirildi. Otoban ve þehir trafiði çok yoðun kontrol altýna alýnarak protesto gösterilerine gerçekleþecek katýlým önlenmeye çalýþýldý. Emperyalist-kapitalist sistemin eli kanlý yöneticileri, tüm bu önlemlerin korumasýnda, kapalý kapýlar ardýnda sömürü ve savaþ planlarýný hazýrlarlarken binlerce eylemci bu planlara karþý çýkmak için alanlardaydý. 10 Þubat Pazar günü yapýlacak protesto gösterilerine katýlmak için, bizler de, bulunduðumuz bölgedeki Alman gruplarýyla birlikte tuttuðumuz otobüsle yola çýktýk. Ama daha, Bayern eyalet sýnýrlarý (Münih’in baðlý olduðu bölge) içine girdiðimiz anda iki sivil ve iki resmi polis otosunun “eyleme geciktirme kortejine” alýndýk. Yaklaþýk 10 kilometre boyunca otobandaki diðer araçlarýn yanýmýza ve önümüze geçmesi engellendi ve sonunda bir otoban parkýna yönlendirilip durdurulduk. Durdurulduðumuz parktaysa yaklaþýk 20-25 (ki bu yarým saat içinde 50’ye çýktý) polis otosu bizi bekliyordu. Ýçinde 40 kiþinin bulunduðu bir otobüsün aranmasý için bu normal bir durum deðildi. Otobüse daha ilk gelen polisin yüksek ve üst perdeden bir ses tonuyla, “ne yapmaya çalýþtýðýmýzý biliyorsunuz þimdi aþaðýya ineceksiniz kimlik kontrolleriniz ve üst aramalarýnýz yapýlacak” demesiyle birlikte iþin rengi netleþti. Bu rutin bir uygulama deðil, eylemcileri pasifize etme ve katýlýmý engelleme çabasýydý. Sorumlu Alman arkadaþýn “benim kimliðimi kontrol edin ve kaydedin bu otobüsten kaynaklý doðabilecek tüm sorunlarda da beni sorumlu tutarsýnýz (bu normalde Almanya’da yapýlan bir uygulama) çünkü yapacaðýnýz arama ve kimlik kontrolü bizi eyleme geciktirir” demesiyle birlikte polis, otobüsün ön tarafýndaki kitleye saldýrmaya ve tek tek insanlarý koparýp gözaltýna almaya çalýþtý. Bu sýrada çevreden gelen destekle birlikte polislerin sayýsý bir hayli fazlalaþtý. Çýkan arbedede dört Mücadele Birliði okuru, bir Atýlým okuru ve bir Alman arkadaþýmýz, yerlerde sürüklenip þiddete maruz kalarak yaka paça gözaltýna alýndý. Yaklaþýk bir saatlik bir gerginlikten sonra polis tarafýndan, gözaltýndaki arkadaþlarýn polise þiddet uygulamaktan dolayý savcýlýða çýkarýlacaðý ama (buna raðmen) eðer geri

dönmeyi kabul edersek þimdi serbest býrakýlacaklarý söylendi. Bunun doðru olmadýðýný, þiddete maruz kalanlarýn arkadaþlarýmýz olduðunu ve bunun normal bir uygulama olmadýðýný söylediðimizde ise polisin verdiði cevap çok ilginçti; “Burasý Münih, bu eyleme katýlmak o kadar kolay deðil ve bu uygulama da normal”. Aslýnda bu sözler konferansý düzenleyen emperyalistlerin karþýlarýndaki güçten ne kadar korktuklarýný en yalýn biçimde itiraf ediyordu. Yapýlan iþlemlerin ardýndan otobüse bindirildik ve Münih’e doðru yola devam ettik. Ve hemen telefonla gözaltýlarý Münih’teki eylem komitesine ve avukatlara bildirdik. Çünkü Münih’teki eylemin bir diðer özelliði, bu eylemle ilgili gerçekleþen tüm gözaltýlar tek merkezden takip edilip býrakýlmalarý saðlanýyordu. Bir saatlik bir gecikmenin ardýndan eylem yerine geldiðimizde yürüyüþ baþlamýþtý. Hemen üzerinde Ýngilizce “Zafere Kadar Devrim” yazan pankartýmýzý açýp kortejimizi oluþturduk. Bazý Alman arkadaþlarýn yoldaþlarýmýzýn tavýrlarýndan etkilendiklerini ve bizimle birlikte yürümek istediklerini söylemeleri bizi gururlandýrdý. Irak’ta devam eden savaþýn ve yeni emperyalist savaþ planlarýnýn protestosunun öne çýktýðý eyleme yaklaþýk 6-7 bin kiþi katýldý. Alman polisinin provokatif tavýrlarý 3 saat süren yürüyüþ boyunca devam etti. Bir ara 15-20 kiþilik bir polis grubu çembere alýndý ve çatýþma yaþandý. O bölgeye yüzlerce polisin gelmesiyle çemberdeki polisler elimizden kurtarýldý. Eylemcilerle polis arasýndaki çatýþmalar yürüyüþ boyunca devam etti. Eylem boyunca 16 gözaltý gerçekleþti. Yürüyüþün sona ereceði Marien Platz’a gidilmesi polis tarafýdan kurulan barikatlarla engellenmeye çalýþýldý. Böylelikle burada yapýlmasý planlanan miting engellendi. Burada gerçekleþen küçük çatýþmalarýn ve uzun süren bekleyiþin ve de gözaltýndaki arkadaþlarýn serbest býrakýlacaðý haberlerinin bize ulaþmasýnýn ardýndan eylem bitirildi. Bir-iki saatlik bir bekleyiþin ardýndan gözaltýndaki arkadaþlar da serbest býrakýldý. Gözaltýndaki tüm arkadaþlarýn yüzlerinde ve vücutlarýnýn çeþitli yerlerinde yaralar morluklar ve þiþlikler vardý. Ýþte “Avrupa demokrasisi” buydu... Otobüste, radyo ve internet sitelerinin eylem haberini “çatýþmalar otobanda baþladý onlarca polis ve gösterici yaralý…” þeklinde verdiklerini öðrendik…Tüm bu yaþananlarýn ardýndan her yýl burada olacaðýmýzýn sözünü verip Münih’ten eylemin yapýldýðý bölgeden ayrýldýk. ZAFERE KADAR DEVRÝM

MÜNÝH 2007

87. Sayý / 19 Þubat - 5 Mart 2007

Almanya’dan Leninistler

11


Yeni Evrede

Gündem

Mücadele Birliði

KOÞULLAR DEVRÝM Ý B

ir faþist cinayet, devletin “derinliði” var mý yok mu tartýþmasýný yeniden gündeme getirdi. Günlerce süren var-yok tartýþmasýndan sonra Baþbakan son noktayý koydu: “Evet var”dý. Hem de Baþbakan bir televizyon programýnda konuþurken elektriklerini kesecek kadar “var”dý. Peki bu, nasýl bir “derin devlet”ti ve “derin” ise derinliði nasýl bir þeydi? Herkes “derin devlet”i derin yerlerde arar ve kendine göre bir tarif uydururken, birileri de herkese kýs kýs gülüyordu. Çünkü “derin” dedikleri devlet gözlerinin önündeydi ve elle tutulacak kadar “sýð”dý. Emniyet Müdürlükleri, Valilik Makamlarý, Ordu kademeleri; bu “derin devlet”in uzuvlarýydý. Bir katil iþte bu kurumlarda bir “kahraman” gibi karþýlanýyor; polisler, subaylar ve daha nice görevliler onunla “hatýra resmi” çektirerek bu anlarýný ebedi kýlmaya çalýþýyorlardý. Ýþte “derin” dedikleri devlet bu aleni halindeyken, iþçi sýnýfý adýna politika yaptýklarýný sanan ortalama sol örgütler onu gizli kapaklý yerlerde arýyorlardý. Baþbakan bile “derin devlet”in aleniyetinin bu kadarýna dayanamayýp “bu ne sululuk böyle” deyivermiþti. Bu manzara dahi akýllarýný baþlarýna getirmeye yetmedi. Onlar için önemli olan Baþbakanýn “derin devlet var” demiþ olmasýydý. Eh, madem “derin devlet var”dý ve sen baþbakansýn hadi bakalým onlarýn üstüne git; hem de sonuna kadar; nereye, ucu kime varýrsa varsýn git.. Amiyane tabirle bu “gaza getirme” politikasýyla devrimci propaganda yaptýklarýný sanýyorlardý. Ama ne Baþbakanýn ne de egemen sýnýfýn baþka herhangi bir kesiminin bu propagandaya kulak asacak hali vardý. Onlarýn kendi hesaplarý, korkularý, endiþeleri vardý ve baþkalarýnýn sözüne göre deðil, kendi durumlarýna uygun hareket ederler. BUNALIM VE KORKULAR “Soruyorum; sizin, bizim bugünkü durumumuz, Samsun’a çýkmadan önce 16 Mayýs 1919’da Atatürk’ün karþý karþýya olduðu sorunlardan daha mý büyük?” Bu

12

soru düzenin en önemli silahlý örgütünün en tepesindeki isme; Genelkurmay Baþkaný Büyükanýt’a ait. Sonra savaþan bir tarafýn ümüdini kaybetmemesi gerektiðini bilen bir asker olarak Büyükanýt, sorusunu yine kendi yanýtlýyor: “Hayýr deðil.” Ama bir soruyla gelen deðerli itiraflar bitmiyor. Þöyle devam ediyor: “Bugün Türkiye, çeþitli sorunlarla karþý karþýya. Daha önce de açýkça söyledim: Türkiye Cumhuriyeti, 1923’ten bu yana bu kadar büyük risk, tehdit ve sýkýntýlarla karþý karþýya kalmadý.” Bu sözlerden sonra ortaya çýkmýþ oluyor ki, yukarda verilen yanýt mezarlýktan geçerken çalýnan ýslýktýr. Yüreklerdeki korkuyu ýslýkla bastýrma çabasýdýr. Böylece, düzenin “büyük risk, tehdit ve sýkýntý”lar içinde olduðu –boðazlarýna kadar burjuvaziye güven duygusu içine batmýþ bilimum sosyal reformist ve oportünistin hoþuna gitmese de- en yetkili aðýzdan itiraf edilmiþtir. Bu korku, düzenin gerçek gücü ve gerçek sahibi olan tekelci sermaye sýnýfýnýn tümüne egemendir. Düzeni koruma ve sürdürme endiþe ve korkusu, doðal olarak, bu sýnýfýn bütün davranýþlarýna, bütün politikalarýna yön veriyor. Baþka bir ifadeyle, egemen sýnýf, bütün adýmlarýný bu korku ve endiþenin baskýsý altýnda atýyor. Kendi içindeki þiddetli çatýþmalarýn kaynaðý da bu korkudur. Bu korkunun adý ve kaynaðý ise, düzenin kapsýný çalan toplumsal devrimdir. Sosyal reformistler ve oportünistler, yani ortalama sol düþünceye sahip bütün örgütler toplumsal devrimi uzak bir geleceðin sorunu olarak görseler de burjuvazi, kendi düzeninin geleceðinden onlar kadar emin deðildir. Ýþçi sýnýfýna, diðer emekçi sýnýflara, Kürt halkýna ve örgütlü devrimci güçlere yönelik baský ve katliam politikasýný elden býrakmamasýnýn nedeni budur. Ne var ki, tekelci sermaye sýnýfý, bu politikanýn tek baþýna düzeni ayakta tutmaya artýk yetmediðinin; düzeni tehdit eden iç ve dýþ çeliþkilerin kendisini yeni politikalara zorladýðýnýn farkýndadýr. Bu durumda tekelci sermaye sýnýfýnýn, eski 87. Sayý / 19 Þubat - 5 Mart 2007

politikalarda direteceðini, yeni duruma uygun bir yol izlemeyeceðini düþünmek büyük bir hata olur. Aksine, tekelci sermaye sýnýfý, her yerde eðer çýkarlarý ve yöneliþleri daha önceden oluþturulmuþ “resmi” politikayla çatýþýyorsa bu durumda resmi politikayý tasfiye eder ve yeni duruma denk bir politikayý oluþturur. Ancak bunun sancýsýz, rahat ve kolayca gerçekleþebileceðini sanmak da bir o kadar yanlýþtýr. Egemen sýnýf olarak büyük sermaye sýnýfý hiç bir zaman bir bütün olmamýþtýr. Bu sýnýfýn içinde, temeli maddi çýkar çeliþkileri olan düþünce ve politika farklýlýklarý her zaman var olmuþtur. Halk kitlelerine, devrime, bir halkýn özgürlük savaþýna karþý izlenecek politikalar konusundaki ayrýlýklar çoðu kez egemen sýnýf içinde ciddi çatýþmalara kadar uzanýr. Bugün tanýk olduðumuz, ama ortalama sol düþünceye sahip olanlarýn açýklayamadýðý; açýklayamadýklarý için de “derin devlet” ucubesini uydurduklarý çatýþmanýn nedeni ve temeli burada iþte. Elbette bu, tekelci sermaye sýnýfýnýn deðiþim, yenilik vb vb yanlýsý olmasýndan ileri gelmiyor. Gericilik, tekelci sermayenin özünde vardýr ve bu nedenle, gerici, tutucu ne varsa onunla uzlaþmak onun karakteri gereðidir. Ama eðer iþçi sýnýfý, diðer emekçi sýnýflar, Kürt halkýnýn devrimci hareketi tekelci sermaye sýnýfýný politikalarýnda deðiþiklik yapmaya zorluyorsa ve egemen sýnýf bu hareket karþýsýnda gerçekten zorlanýyorsa; baþka bir ifadeyle “eski yöntemlerle” yoluna devam edemiyorsa o zaman istemeye istemeye politikalarda bir deðiþikliðe razý olur. Çünkü çoðu kez ekonomik gücüne dayanarak demokratik güçleri satýn alabileceðine, ortaya çýkabilecek demokratik ortamý ayný gücüne dayanarak yozlaþtýrabileceðine güvenir. ÇATIÞMA NE ÝÇÝN Ya bu deðiþiklik konusunda tekelci sermaye sýnýfý, onun askeri ve politik güçleri bir bütün deðilse? Ýþte o zaman çatýþma kaçýnýlmaz olur. Ýyi ama bu neyin çatýþmasý; bu çatýþmanýn gerçek he-


Yeni Evrede

Gündem

Mücadele Birliði

ÝÇÝN OLGUNLAÞIYOR defi kimlerdir? Bu çatýþmada bütün taraflarýn güttüðü tek amaç, toplumsal devrimin ezilmesi, iþçi sýnýfýnýn, diðer emekçi sýnýflarýn, Kürt halkýnýn devrimci hareketinin ortadan kaldýrýlmasýdýr. Çatýþma, bu amaca kimin politikalarýyla, hangi politikalarla ulaþýlacaðý; bunun için iktidarda kimin etkin olacaðý çatýþmasýdýr. Demek ki, bu çatýþmada devrimi ezme konusunda birbiriyle yarýþan taraflardan birinin yanýnda yer almak, iþçi sýnýfýnýn, halk kitlelerinin iþi olamaz. Sosyal reformistler ise, ezilen kitlelere “derin devlet”e karþýlar gerekçesiyle, bu çatýþmanýn taraflarýndan birinin yanýnda yer almalarýný öðütlüyorlar. Sosyal reformistlerin doðrudan önerdiklerini oportünistler dolaylý þekilde ve yarým aðýzla savunuyorlar: Devrimin celladý olacak taraflardan birini destekleyin. Ýþbirlikçi tekelci sermaye, kapitalist toplumun lider sýnýfý olarak, her zaman için, tek egemen güç olmak istemiþtir. Çünkü sermaye sýnýfý, doðasý gereði, kendi dýþýnda egemen bir güç tanýmaz; böyle bir gücün varlýðýna uzun süre katlanmaz. Bunun yolu bütün askeri, politik güçleri;bütün kurumlarý kendi elinde, kendi denetiminde toplamaktýr. Denetimine almak istediði güçlerin baþýnda Türk Silahlý Kuvvetleri gelmektedir. Büyük sermaye sýnýfý TSK’yý yanýnda bir güç olarak deðil ama kendi denetiminde bir güç olarak görmek istiyor. Ýþbirlikçi tekelci sermaye sýnýfý bu amacýna ulaþmak için bugüne kadar çok çaba harcadý. Ne var ki, gerek ekonomik bakýmdan zayýf oluþu, gerekse TSK’nýn kendi konumunu korumak için gösterdiði direniþ nedeniyle amacýna tam olarak ulaþamadý. Bu yolda mesafe almasýna raðmen halen de amacýna tam ulaþtýðýndan söz etmek mümkün deðildir. TSK, üstelik kendisi de bir ekonomik güç olarak, halen iktidarda önemli ölçüde söz sahibidir. Fakat bu durum þimdi giderek deðiþmektedir. Avrupa Birliði’ni arkasýna alan iþbirlikçi tekelci sermaye sýnýfý baþta ordu olmak üzere, devletin bütün kurumlarýný, politik güçleri denetimine alma yolunda mesafe alma-

ya baþladý. Egemen güçler arasýndaki bu çatýþma karþýmýza deðiþik kýlýflar altýnda çýkmaktadýr. Suikastler, faþist katliamlar, cinayetler bu sürtüþme ve çatýþmanýn büründüðü kýlýflardan bazýlarýdýr. Ama þunu biliyoruz: Aralarýndaki çatýþma ne kadar sert ve sancýlý olursa olsun sonuçta iþbirlikçi tekelci sermayenin ve emperyalistlerin dediði olacaktýr. Büyük sermayenin, TSK’yý kendi denetimine almak için bütün gücüyle hareket etmesini engelleyen baþka etmenler de var. Bu etmenlerin baþýnda sermaye sýnýfýnýn bir toplumsal devrimden duyduðu korku gelmektedir. Uzun yýllardýr bir devrimin baskýsý altýnda yaþayan büyük sermaye, kendisini bu tehlikeden koruyacak en önemli güç olarak TSK’yý görmektedir. Bundan dolayý, ordu kimi zaman iþbirlikçi tekelci sermayenin yönelim ve politikalarýna karþý direnmesine raðmen sermaye sýnýfý ordunun üzerine gitmemektedir. Bu olgu, iþbirlikçi tekelci sermaye sýnýfýnýn Yunanistan, Ýspanya, Arjantin burjuvazisi gibi ordunun üzerine neden gitmediðini, generalleri neden yargýlamadýðýný da açýklamaktadýr. Tekelci sermaye sýnýfý, korkusunu sürekli duyduðu toplumsal devrim tehlikesinden kendisini koruyacak en önemli güç olarak düþündüðü ordunun yýpranmasýný, güç ve prestij kaybetmesini istemiyor. TSK ile tekelci sermaye sýnýfý arasýnda devrimin bastýrýlmasý ve halk kitlelerinin denetim altýna alýnmasý konusunda farklý düþünce, yöntem ve yaklaþýmlarýn olduðu bir gerçektir. Bunu günlük yaþamýn her anýnda dahi hissetmek, görmek mümkün. Tekelci sermaye sýnýfý, özellikle de Avrupalý emperyalistlerin de yönlendirmesi ve cesaretlendirmesiyle, halk kitlelerinin devrimci baþ kaldýrýsýnýn boþa çýkarýlmasý için kimi düzenlemelerin yapýlmasýndan yana bir politika izlenmesini istiyor. O, ordunun halk güçleri üzerinde bir baský aygýtý olarak varlýðýný sürdürmesine karþý deðil, ama bu baskýyý politik çevirme harekatýyla ta87. Sayý / 19 Þubat - 5 Mart 2007

mamlama-destekleme taraftarý. Ordu ise, “resmi” politikalarýn devamýndan yana . Bu nedenle, özel olarak ordu, genel olarak devletin bütünü, Dink, Þemdinli, Diyarbakýr katliamlarýnda olduðu gibi baský ve katliam politikasýný açýktan savunuyor; bu yolda adým atmaktan çekinmiyorlar. Bundan sonra da bu yönde adým atmaya devam edeceklerinden þüphe yok. Ordu, þimdi bu politikalarýný destekleyecek “sivil” örgütlenmeleri yaratmanýn çabasý içinde. Emekli subaylarýn örgütlediði ve ýrkçý-katliam politikalarýný silah üzerine yemin ederek savunan dernekler bunlardan bazýlarýdýr. Bütün bu olup bitenler, ordunun katliam politikalarýnda ýsrar etmekten de öte, bu politikalarý uygulamak için elindeki bütün güç ve olanaklarý kullanacaðýný gösteriyor. Devlet desteðinde örgütlenen ve silahlandýklarýndan þüphe duyulmamasý gereken derneklerin pýtrak çiçeði gibi her yerde ortaya çýkmalarý bunun basit bir kanýtýdýr. Fakat bu faþistlerin unuttuklarý ya da hesaba katamadýklarý bir þey var: Karþý devrimci þiddet halk kitlelerini yýldýrmak, onlarýn geri çekilmesine yol açmak bir yana, onlarýn devrimci eylem isteðini daha da güçlendiriyor, sistemden kopuþ süreçlerini hýzlandýrýyor, onlardaki devrimci güç ve enerjiyi açýða çýkarýyor. Dink cinayeti sonrasý geliþmeler bunun tipik örneði oldu. Devrim geliþip güçlendikçe onun baskýsý altýndaki egemen güçler arasýnda çeliþki, çatýþma ve sürtüþmeler de þiddetleniyor. Bu çatýþma ve sürtüþmeler bazen birbirini tasfiyeye kadar varabiliyor. Egemen güçler arasýndaki bu çözülme bir devrimin en önemli koþullarýndan birisidir. Ancak bu koþulun devrim lehine deðerlendirilebilmesi için iþçi sýnýfýnýn baðýmsýz devrimci sýnýf çizgisinde yürümesi þarttýr. Egemen güçler arasýndaki çatýþmada þu veya bu gerekçeyle devrimci baðýmsýz sýnýf çizgisini terk ederek taraflardan birinin yanýnda yer almak sosyalizm amacýna, devrim davasýna ihanet-

13


Yeni Evrede

DETAK

Mücadele Birliði

Zindanlarý Yýkacak ZAFERÝ BÝZ KAZANACAÐIZ!

F TÝPÝ ZÝNDANLARDA SALDIRILAR SÜRÜYOR F tipi zindanlarda devrimci tutsaklar üzerindeki baskýlar sürüyor. Tekirdað F tipi zindanýnda bulunan Serbülent Sürücü, Nurettin Temel ve Barýþ Cengiz’in ailesine görüþe gittiklerinde 1 yýla varan görüþ yasaðý olduðu söylenmiþtir. Bu konuyla ilgili olarak Mücadele Birliði Platformu 2 Þubat günü ÝHD Ýstanbul Þubesi’nde bir basýn açýklamasý düzenledi. Basýn açýklamasýna Serbülent Sürücü’nün ve Barýþ Cengiz’in annesi katýlýrken basýn metnini Mücadele Birliði Platformu adýna Alev Oral okudu. Oral, saldýrýnýn önüne set çeken Ölüm Orucu eyleminin fiili olarak bitirilmesinden sonra; bu saldýrýlarýn daha da hýz kazandýðýný belirterek; “F Tipi zindanlarda devrimci tutsaklar üzerindeki baskýlar sürüyor. Daha çok Ölüm Orucu Eylemi ile gündeme gelen F Tipi zindanlarda devlet kimi uygulamalarý rutin hale getirmeye ve hem devrimci tutsaklara hem de onlarýn ziyaretine giden yakýnlarýna kanýksatmaya çalýþýyor. Yeni Ceza Ýnfaz Yasasýyla saldýrýlarýna hukuki kýlýf da uydurmuþ olan devlet, geliþen ve güçlenen devrimi zindanlarda boðmak amacýyla devrimci tutsaklara her yönden saldýrýyor. Tekelci sermayenin egemenlik ve zor aygýtlarýndan baþka bir þey olmayan devlet, sistemini ancak baský ve zorla ayakta tutmaya çalýþýyor. Bunun için bir yandan terörle mücadele yasalarý çýkararak toplumu sindirmeye, bit yandan da mahkeme ve zindanlarla devrimi kuþatma altýnda tutmaya çabalýyor. Zindanlarda bulunan devrimci tutsaklarla iþçi ve emekçi halklarýnýn baðýný koparmak devrimin etkisinin yayýlmasýný engellemek istiyorlar. Zindanlarda devrimci ve komünist tutsaklarýn yýllardýr sürdürdükleri mücadelenin iþçi ve emekçi halklarýmýza örnek olmasýnýn önüne geçmek istiyorlar. Devlet, devrimci ve komünist tutsaklarýn iþçi sýnýfý ve emekçilere örnek olmasýný engellemek için, ziyaretçilerle görüþ yasaðý koyuyor. Devrimci ve komünist tutsaklarýn dýþarýyla iletiþimini tamamen koparmak için mektuplarý karalamak suretiyle okunmaz hale getiriyor. Ziyarete gidenleri, ‘arama’ adý altýnda tam bir cenderenin içine sokuyor. Arama noktalarýnýn sayýsýný artýrmak suretiyle hem ziyaretçilerin hem de tutsaklarýn psikolojisini bozmaya çalýþýyor.

14

Disiplin cezasý adý altýnda her türlü karþý koyuþu engellemeye ve cezalandýrmaya gidiyor. Tüm bu uygulamalara sessiz kalmayan devrimci ve komünist tutsaklarý yeni disiplin cezalarýyla yýldýrmaya ve sindirmeye uðraþýyor. Tekirdað F Tipi zindanýnda bulunan devrimci tutsaklarýn bir bölümüne hastaneye götürüp-getirme sýrasýnda jandarmanýn saldýrýsýný protesto eden devrimci ve komünist tutsaklara ‘disiplin cezasý’ adý altýnda aðýr yaptýrýmlar uygulanmaktadýr. Daha önce gardiyanlarýn fiili saldýrýsýna da uðrayan tutsaklara þimdi de 1 yýla varan görüþ yasaðý verilmiþ durumda. Ziyarete giden ailelere Serbülent Sürücü, Nurettin Temel ve Barýþ Cengiz’e 2008 yýlýna kadar görüþ yasaðý verildiði söylenmiþtir. Devlet zindanlarda yaptýðý/yapacaðý tüm saldýrýlara karþý devrimci ve komünist tutsaklarýn sessiz kalmasýný istemektedir. Zindanlarda on yýllardýr devam eden mücadele bunun olmayacaðýný göstermiþtir. Devrimci tutsaklar teslim alýnamayacaklarýný, baskýlar karþýsýnda boyun eðmeyeceklerini bugüne kadar canlarý pahasýna gösterdiler. Bundan sonra da devrim davasýnýn yenilmezliðini zindanlarda göstermeye devam edeceklerdir. Bizler herkesi zindanlar konusunda duyarlý olmaya, devrimci ve komünist tutsaklarýn mücadelesine sahip çýkmaya çaðýrýyoruz” dedi. Ardýndan söz alan Serbülent Sürücü’nün annesi Sakine Sürücü uzun bir süredir çocuklarýný göremediðini ifade ederek; “görüþ yasaðý bitiyor, mektup baþlýyor, mektup bitiyor görüþ yasaðý baþlýyor bu yasaklarýn sonu yok. Çocuðumun saðlýðý bozuk son derece endiþeliyim” dedi. Hemen ardýndan söz alan Barýþ Cengiz’in annesi Sevgi Cengiz ise uzun süredir oðlunu göremediðini, oðlunu görmek istediðini, en son Çarþamba günü görüþe gittiðini oðlunu göremediðini çok þaþýrdýðýný dile getirdi. Basýn açýklamasýnýn ardýndan bir gazetecinin “Adalet Bakanlýðýnýn genelgesinden sonra bir deðiþiklik var mý?” þeklindeki sorusuna Alev Oral “hayýr” cevabýný verdi, aksine uygulamalarýn gittikçe daha da sertleþtiðini ve son dönemde örneðin Kandýra F Tipi Zindanýnda ikinci bir arama yapýldýðýný söyledi. Daha sonra basýn açýklamasý sona erdi.

87. Sayý / 19 Þubat - 5 Mart 2007


Yeni Evrede

Dünya Sosyal Forumu

Mücadele Birliði

ve kapý giriþlerinde kopan kavgalar balamasý, Ýran’a karþý ses tonunu yükseltmesi ve Sosyalist Kore’ye yüzünden, DSF yönetimi bu karardan DSF, dünya halklarýnýn bu tehditler savurmaya baþlamýþ olmageri adým attý. Bu durum, dünya egepratik arayýþlarý ve sýyla güç kazanýyor. Sermayenin kümenlerinin gözden çýkarýp unutulmaeðilimlerinin ortaya çýktýðý bir ya býraktýðý Afrika kýtasý emekçileriresel hegemonyasýnýn bir dünya savaþýyla kesintiye uðrayacaðý korkuplatform olarak iþe yarýyorsa nin, yaþadýklarý onca sefalete ve dýþsu, sorunun gerçek kökenlerini gizleda, bu halklarý küresel çapta lanmýþlýða raðmen, dünyadaki geliþmeye yarayabilir, fakat patlak veremelere ne denli ilgi duyduklarýnýn ve sýnýf savaþýmlarýna taþýmakta dünyanýn bir parçasý olma gayretlericek bir dünya savaþýnýn nasýl bir karaktere sahip olacaðý ve baðrýnda oldukça güdük kalýyor. nin kanýtý oldu. hangi dönüþümleri taþýdýðýna dair Yalnýzca Afrika’da deðil, DSF Tersine, DSF toplantýlarýnda belirlemeler de var. Financial Times toplantýlarý hangi kýtada yapýlsa, yerel dünya kapitalist sisteminin yazarlarý, “Reagan ve Thatcher’in emekçi topluluklarýnýn ilgisi ayný denasýl darmadaðýn yarattýðý dünya þimdi yavaþ yavaþ recede oluyor. Dünyadan kopuk yaþayok oluyor” diye aðýt yakarken, en edilebileceðine dair pek az söz, dýklarý sanýlan nice topluluklar, nice büyük yatýrým bankalarýndan Morhalklar, aslýnda dünyanýn en temel sopek çok az plan ortaya gon Stanley’in yöneticileri, tarihin runlarýna gözlerini dikmiþ, kafalarý bu konurken, çoðunlukla temiz sorunlarla haþýr-neþir. Kimi DSF katýtekerleðinin artýk emekten yana dönmeye baþladýðýný büyük bir üzüntüysu, saðlýk ve yoksulluðu yok lýmcýlarýnýn ifade ettikleri gibi, “dünle tespit ediyorlar. Bu durumda küre- etmeyen ama etkilerini azaltan yanýn ikinci büyük süper gücü olan sel hegemonyayý yýkýma uðratacak ya kamuoyu” iþte bu dünyanýn kimi önerilerle, yani tümüyle dün savaþlarýn niteliði ortaya çýkýyor. dört bir yanýna daðýlmýþ yerel dinadar ve yerel projelerle halklarý miklerden beslenerek kendine güç Ergin Yýldýzoðlu’nun bildirdiðine göre, Davos’ta emek-sermaye idevþiriyor. Reformizmin sarý gözlükoyalama yolu izleniyor. liþkilerinde derinleþen çeliþkilerin leriyle her þeye bakmaya alýþmýþ olanDSF’nin ortaya küreselleþme sürecini tehdit etmeye lar, emekçilerin ne denli örgütsüz, irakoyduðu projeler, onu yaratan desiz ve daðýnýk olduklarýndan yakýbaþladýðý konuþulmuþ. Sormak gerekir; hani küreselleþme ile emek en küresel eðilimlerin tam tersi. nýp dururlar. Oysa, sadece DSF topbüyük saldýrýlara uðramýþ, sendikalar lantýlarýnda yaþananlar bile, bu hatayý pazarlýk gücünden yoksun kalmýþ ve kavramaya yeter. Dünya halklarý, eðer hani emek alternatifsiz ve soluksuz kalmýþtý? Hani küresel ka- kolaylýkla ulaþabilecekleri, yine ayný kolaylýkla bir parçasý opitalizmin alternatifi ufukta bile görünmüyordu? Ama bir çelabilecekleri yalýn, yaygýn örgütlenmeler sunulursa, dünya çaliþkinin derinleþmesi için, alternatifin açýk-seçik ortaya çýkma- pýnda örgütler meydana getirebilecek eðilim ve pratik arayýþ isý gerektiðini kim söyledi? Tüm bu süreç boyunca sürekli kaçindedirler. zanan sermaye oldu evet ama bizzat bu kazanýmlarýn kendisi DSF, dünya halklarýnýn bu pratik arayýþlarý ve eðilimleriçeliþkiyi derinleþtirmedi mi? Son on yýldýr dünyaya bu açýdan nin ortaya çýktýðý bir platform olarak iþe yarýyorsa da, bu halkbakmayý beceremeyen ortalama solun, Davos’ta açýkça dile larý küresel çapta sýnýf savaþýmlarýna taþýmakta oldukça güdük gelen bu itiraflar karþýsýnda, artýk dünya tarihinin bir dönüm kalýyor. Tersine, DSF toplantýlarýnda dünya kapitalist sisteminoktasýndan geçtiðini kabullenmeleri zor olmayacaktýr. Ne de nin nasýl darmadaðýn edilebileceðine dair pek az söz, pek çok olsa onlar her zaman burjuvazinin sözlerine, proletaryanýnkin- az plan ortaya konurken, çoðunlukla temiz su, saðlýk ve yokden daha fazla önem verirler. sulluðu yok etmeyen ama etkilerini azaltan kimi önerilerle, yani tümüyle dar ve yerel projelerle halklarý oyalama yolu izDünya Halklarýnýn leniyor. DSF’nin ortaya koyduðu projeler, onu yaratan küresel Dünya Tarihine Giriþleri… eðilimlerin tam tersi. DSF’nin bu yýl ki toplantýsý, kapitalist dünyanýn sürekli Yine de DSF, proletarya enternasyonalizminin bütün gegözlerden ýrak tutuðu, dýþladýðý, adeta yok saydýðý kara kýta reklerini yerine getirecek donanýmda bir gücün olgunlaþmasýAfrika’da, Nairobi’de yapýldý. Korkunç derecede sefaletin ve na dek, dünya emek hareketinin en kapsamlý, gerçek güçlere Kenyalý zenginlerin Avrupa özentisi ihtiþamýnýn yan yana gödayanan örgütlülüðü olmaya devam edecek. Ve proletarya enründüðü Nairobi’de DSF’nin geleneksel yürüyüþü, tahta baraternasyonalizmi, belki DSF içinde devrimci gruplarýn iradeyi kalarla dolu gecekondu mahallelerinden baþladý. Ýlk defa bu ele almasýyla, belki de DSF dýþýnda ama onu bir büyük platyýl uygulanan DSF toplantýlarýna paralý giriþ uygulamasý, kuþform olarak mutlaka deðerlendirecek güçlerin bir araya gelkusuz, yoksullukla mücadele iddiasýndaki bir oluþumun sosyal mesiyle olgunlaþacak. Davos toplantýlarýna hakim olan kabus adaletine ve paylaþýmcý niteliklerine gölge düþürüyordu. Ama senaryolarý, böyle bir gücün olgunlaþmasý için, çok da fazla Nairobi’nin yoksullarý toplantýlarý izlemekte oldukça ýsrarcýydý beklemeyeceðimize iþaret ediyor.

16

87. Sayý / 19 Þubat - 5 Mart 2007


Yeni Evrede

Dünya Sosyal Forumu

Mücadele Birliði

DSF DAVOS’A KARÞI Emeðin sermayeye karþý savaþýmý dünya çapýnda sürüyor, dünya çapýnda etkide bulunuyor ve yine dünya çapýnda sonuçlar yaratýyor. Sermaye dünyasý çaðýn bu gerçeðini tüm yönleriyle algýlamýþ durumda; bu yüzden, her geçen yýlýn deðerlendirilmesi ve gelecek yýllara dair öngörüler ve planlar ortaya koymak için, uluslararasý çapta toplantýlar yapmayý ihmal etmiyor. Emek güçleri de ayný þekilde, yarattýðý küresel etkiyi ve sonuçlarýný derlemek için, dünya çapýnda toplantý ve tartýþmalara giderek daha fazla önem veriyorlar. Hemen ayný günlere denk gelen, kapitalistlerin Davos Zirvesiyle, emeðin Dünya Sosyal Forumu (DSF) toplantýlarý, dünya çapýnda süregiden sýnýf savaþýmlarýnýn yansýdýðý önemli birer ayna vazifesi görüyorlar. Öyleyse, bu savaþýmlarýn kapitalistler ve emekçiler gözünde nasýl yansýlar bulduðunu her yýl yapýlan bu toplantýlardan ölçme olanaðý bulunduðunu söyleyebiliriz. Ancak, bu karþýlaþtýrmayý yapmadan önce, elmalarla armutlar arasýndaki farklarý vurgulamalýyýz ki, kimse bizi elmalar ve armutlarý toplama suçuyla itham etmesin.

Müzmin Muhalifler ve Tedirgin Egemenler Davos toplantýlarý dünya sermaye güçlerinin hiyerarþik ve kurumsal örgütlülüðünün bir yansýmasý olduðundan, sýnýf mücadelesinin gerçek sorunlarýný ele alýþa ve bu sorunlarýn kapitalizm lehine çözümünde ortaya çýkan iradeye ve bu iradenin merkeziliðine özel dikkat çekmek gerek. Davos toplantýlarýnda kimin sözünün geçerli olduðu, kimlerin çözümlerinin kabul edileceði baþtan bellidir. Davos, bir forum olarak toplanýyor ve “entellektüel bir platform” olarak sunuluyor gibi görünse de, o toplantýlarda Bangladeþ Merkez Bankasý müdürüyle ABD Hazine yetkilisi eþit aðýrlýkta kabul görmez. Uluslararasý tekellerin CEO’larý, dev yatýrým bankalarýnýn uzman kadrolarý, IMF ve DB yöneticileri, bu forumun esas iradesini oluþtururlar. Bu yüzden, sermayeye belli bir yol çizmesi açýsýndan Davos, DSF’nin temsil ettiði iradenin ötesindedir. DSF’nin en önemli handikaplarýndan biri budur. Forumu örgütleyenlerin baþtan beri reddettikleri hiyerarþik ve kurumsal yapýlanma, DSF’nin þiddetle ihtiyaç duyduðu bir merkezi iradeyi ona kazandýracak tek

mekanizmadadýr. Birkaç gün süren forum boyunca yüzlerce toplantý ve sunum sýkýþtýrýlýyor. Katýlýmcýlar o toplantýdan ötekine koþturup duruyorlar. Yüzlerce toplantý içinde, uluslararasý alanda ismini duyurabilmiþ akademisyen ve yazarlarýn katýldýklarý, daha büyük kalabalýklarý çekiyor. Ancak DSF’nin tüm bu toplantýlarýnýn sonuçlarýný derleyecek, kararlarý denetleyecek, onun iradesi ve sembolü haline gelecek kurum ya da kiþiler henüz ortada yok. DSF örgütleyicileri, böylesi bir iradenin ortaya çýkmamasý için adeta özel bir çaba sarfediyorlar. Oysa geçen sene Caracas’ta yapýlan DSF toplantýlarýna tartýþmasýz damgasýný Chavez vurmuþtu. Eðer Chavez ya da Fidel gibi tüm dünya emekçilerinin ilgi ve saygýsýný kazanmýþ, büyük kalabalýklarý yönetme deneyimleri olan liderler DSF’ye aðýrlýklarýný koyabilmiþ olsalar, kuþkusuz DSF, en az Davos toplantýlarýnýn burjuvaziyi temsil etmesi kadar, emeðin uluslararasý irade ve entelektüel gücünü temsil ederdi. DSF’yi Davos karþýsýnda daha etkisiz kýlan bir diðer etmen, iktidar olgusuna yaklaþýmýdýr. Davos’u dünyanýn egemenleri organize ediyor. DSF’yi oluþturanlarýn ezici çoðunluðu ise müzmin “muhalif” kimlikleriyle anýlmayý arzuluyorlar. Bu nedenle Davos’un gündeme aldýðý sorunlarla, DSF’nin bunlara alternatif çözüm üretmesi gibi bir örtüþme yaþanmýyor. DSF, Davos’a diþini gösteremiyor, seçenek oluþturmakta hep eksik kalýyor. Davos bu yýl gündemine küresel hegemonyanýn çözülme tehlikesini alýrken, DSF geçmiþ yýllarda söylediklerini tekrarlamaktan öte gidemedi. Aradaki bu açýklýðýn nedeni, DSF bileþenlerinin pek azýnýn emek güçlerini iktidarý fethetme zorunluluðuna hazýrlamalarýdýr. Bu reformist tutum, DSF örgütleyicilerinin kimi silahlý devrimci güçleri dýþlama tavrýnda yansýmasýný buluyor. FARC gibi silahlý devrimci örgütler DSF’ye katýlým saðlayamazken, EZLN gibi reformizm bataðýna saplanmýþ silahlý çevreler ise kolayca itibar sahibi oluyorlar. Bu iktidardan korkma tutumu, DSF’yi dünya emek hareketinin merkezi iradesi ve burjuva dünyaya karþý seçenek oluþturacak siyasi gücü olmaktan çýkarýyor ve onu “muhaliflerin karnavalý”na döndürüyor.

87. Sayý / 19 Þubat - 5 Mart 2007

Davos’un Kâbus Tablosu Her yýl olduðu gibi, Ýsviçre’nin Davos kasabasýnda binlerce özel timin yüksek korumasý altýnda toplanan tekelci sermaye temsilcilerinin gündemi, hayli karanlýk ve kabuslarla doluydu. Toplantýlar baþlamadan, önde gelen sözcülerin ifadeleri, bu kabuslarýn korkutucu gücünün altýný çiziyor. Eski ABD Maliye Bakaný Summers, “piyasalar 1914 yazýnda da çok iyimserdi” uyarýsýnda bulunarak, Birinci Paylaþým Savaþý’nýn patlak verdiði tarihe gönderme yapýyor. Uyarýnýn gerçekliðine dair iþaretler ise, ABD’nin Somali’yi bom-

15


Yeni Evrede

Ortadoðu

Mücadele Birliði

ÇIKMAZ SOKAK

1968’de, Vietnam birliklerinin ünlü Tet saldýrýsýndan sonra, ABD tekelci sermayesi “artýk bu iþi bitirmek için bir yol bulduk” sözünü dillendirmeye baþlamýþtý. ABD açýsýndan savaþý kaybediþin herkese ilanýydý Tet Saldýrýsý. Irak’ta durum, çok daha kýsa sürede bu aþamaya geliverdi. ABD tarihindeki en hýzlý “zafer”, þimdi artýk en hýzlý yenilgiye dönüþtü. Hitler’in blitzkrig (yýldýrým savaþý)’nýn modern versiyonu ile Arap çöllerine dalan dünyanýn en modern ordusu, 40 gün içinde Baðdat’a ulaþýp zaferini ilan etti. Nazilerin Polonya iþgaliyle karþýlaþtýrýlabilecek bir zaferdi bu! Saddam’ýn heykeli yýkýldýðýnda Pentagon’da “bu iþ bitti” naralarý eþliðinde kadehler kaldýrýlýyordu. Oysa “bu iþ” daha yeni baþlýyordu. Irak ordularýnýn yenilgisi ve daðýlmasýndan sonra Irak direniþ savaþý baþladý. Hýzla büyüyen direniþ, ABD ordusuna büyük kayýplar verdirmeyi baþardý. Ýþgal birlikleri her sokakta, köþe baþýnda, yolda... açýk hedefti. Kurulan kontrol noktalarý kar etmedi. Keskin niþancýlarla, bombalý düzeneklerle, omuzdan atýlan füzelerle, havan toplarýyla... avlanmaya baþladý iþgalciler. Kayýplarý 3000’i aþtý. Ve týpký Viet-

nam’daki gibi, ilk önlem, birliklerin güvenli üslere çekilmeleri oldu. Böylece zaten olmayan denetim tümden yitirildi. Direniþ daha da geliþti, örgütlendi. Bu arada “savaþýn mimarý” Savunma Bakaný Rumsfeld, istifa etmek zorunda kaldý. Büyük hayaller ve planlarla yola çýkan faþist ABD, Baðdat kapanýnda sýkýþtý kaldý. Ne iþgali sürdürebiliyordu, ne de geri çekilebiliyordu. “Irak Çalýþma Grubu”nun raporu, bunu açýkça itiraf etmiþ durumdaydý. Rapor, öz olarak, “kalamayýz, ama çekilemeyiz de” düþüncesi üzerine kurulmuþtu. Bush’un “yeni stratejisi” bu þartlarda ileri sürüldü. 20 bini aþkýn asker takviyesi ile “durumu kontrol altýna alma” hedefi kondu. Bu. “Yeni strateji” gereði, “Baðdat’ta tüm silah taþýma ruhsatlarý askýya alýndý, gece sokaða çýkmak yasaklandý. Tüm haberleþme gereçleri üzerinde ihtiyati tedbirler devrede. Evler ve iþyerleri aranýp seyahat kýsýtlamalarý getirilebilecek. Kurallarý ihlal edenler terör yasasýndan yargýlanacak. Terk edilmiþ evlere yasadýþý yerleþenler iki hafta içinde buralarý terk edecek.” ABD yönetimi bu çýkýþsýzlýk içinde yapýlabilecek en kötü þeyi yaparak, bataða daha fazla gömülmeyi seçti. Bu “yeni strateji” iki günde 100’den fazla Irak’lýnýn ölümüne yol açarken, ABD helikopterleri de düþürülmeye devam ediyor. Ýþgal, kritik eþiði bir süre önce geçti. Olaylarýn akýþý geri döndürülmez bir noktaya çoktan ulaþtý. Týpký Tet Saldýrýsý sonrasý gibi. Ama bir farkla. O dönemde “artýk bu iþi bitirmek için bir yol bulduk” diyebilecek þartlar vardý. Bugün böyle bir yol da yok. Bu yüzdendir ki Bush, “Vietnam’daki hatamýz yeterince kararlý davranmamaktý” diyerek, iþgalden vazgeçemeyeceklerini ifade ediyor. Öte yandan, var olan durumun da sürdürebilir olmadý87. Sayý / 19 Þubat - 5 Mart 2007

ðý her geçen gün daha açýk hale geliyor. Bizzat ordunun içinden çatlak sesler daha gür çýkmaya, iþgalin sürdürebilir olmadýðý daha yüksek sesle dile getirilmeye baþlandý. ABD’nin “stratejik ortaðý” Ýsrail içinde bile çatlak sesler büyüyor. Özellikle Bush yönetiminin Ýran’a yönelik sertleþme politikasý, her ne kadar Ýsrail yönetiminden destek görse de, Ýsrail içinde bu durumun “Ýsrail’in güvenliðini ve varlýðýný tehlikeye attýðý” görüþü aðýrlýk kazanmaya baþladý. ABD, bu iþe giriþirken “savaþý tüm bölgeye yayma” planýyla hareket ediyordu. Ama daha Baðdat’ýn ötesine geçemedi. Kapana sýkýþtý. Dengeler tümden aleyhine döndü. Ne Filistin’deki planlarý tuttu, ne Lübnan’daki, ne de Irak’taki. Lübnan’da “Batý’nýn adamý” Fuad Sinyora býçak sýrtýnda. Yanlýþ bir adým attýðýnda koltuðundan olacaðý kesin. Filistin’deki iç çatýþmalar, bir yandan has adamlarý Ebu Mazen (Mahmud Abbas)’ýn iyice teþhir olmasýný getirirken, diðer taraftan “Mekke ateþkesi” ile Hamas, gittikçe güçten düþeceði, eriyeceði bir rotaya girmeye baþlýyor. Bu durum, Filistin’deki gerçek devrim güçlerinin önünü açacaktýr. ABD-Ýsrail ittifakýnýn kýsa vadeli çýkarlar adýna attýklarý bu adým, uzun vadede Filistin’deki iþbirlikçilerinin altýný boþaltmaktadýr. Geliþmeler, ABD emperyalizminin dengesini bozuyor. Egemen olamamanýn dengesizliðiyle ABD’nin saldýrganlýðý arttý. Saldýrganlýðý arttýkça dengesizleþti. Irak’ta güvenliði saðlamadan savaþý Ýran ve Suriye’ye yaymasý neredeyse imkansýzdý. Þimdi Bush yönetimi Ýran ve Suriye’ye saldýrmadan Irak’ta güvenliði saðlayamayacaðý düþüncesinin etkisine girdi. Irak direniþine yardým ettiði gerekçesiyle özellikle Ýran’a yönelik suçlamalarýný artýrdý. Bu suçlamalara ilk itiraz bizzat ABD Genel Kurmaylýðý’ndan geldi. Ýran suçlamalarý “zýrva” olarak nitelendirip güldü geçti. Kapana kýsýlan bir kedinin týslamasý kimi ürkütebilir ki! Bu dizginsiz maceracýlýk, Anglosakson iþgal cephesindeki ve Ýsrail içindeki çatlaklarý büyütmekten baþka bir iþe yaramýyor. Emperyalizm, Ortadoðu’nun çýkmaz sokaklarýnda kendine çýkýþ arayadursun... bizzat iþgalci ülkelerin ve Ýsrail’in içinden savaþa ve savaþý yayma planlarýna karþý güçlü bir tepki geliþiyor. Bölgemizdeki savaþ, devrimleri mayalamaya devam ediyor.

17


Yeni Evrede

Eylemler

Mücadele Birliði

DEVRÝMÝN AYAK SESLERÝ DÜNYAYI SARSIYOR ÝSPANYA’DA, NATO PROTESTO EDÝLDÝ Ýspanya’da kurulmasý planlanan NATO Üssü’nü protesto etmek için, 4 Þubat’ta bir eylem yapýldý. 8-9 Þubat’ta NATO Savunma Bakanlarý toplantýsýnýn yapýlacaðý Sevilla’da binlerce kiþi, “NATO’nun ve kaba kuvvet yanlýsý siyasetinin reddedilmesi” için toplandý. Ýspanya, 1982’de NATO’ya üye olduðunda Ýspanyalýlar tarafýndan tepkiyle karþýlanmýþtý. MISIR DELTASI’NDA ÝÞÇÝ GREVÝ Mýsýr’ýn kuzeyinde delta ve çevresinde üç büyük tekstil fabrikasýnda çalýþan binlerce iþçi, daha iyi maaþ ve ikramiye talebiyle, Þubat’ýn ilk haftasýnda greve gitti. Ancak grev yapmak, Mýsýr’da yasadýþý sayýlýyor. Buna karþýn, fabrika yöneticileri, iþçilerle görüþmelere giderek uzlaþmaya çalýþýyor. Mýsýr’da, geçen Aralýk ayýnda 27 bin iþçinin çalýþtýðý Mahalla Kobra tekstil fabrikasýnda yaþanan iþ durdurma eylemi, yönetimin yýlsonu ikramiyelerini iptal etme kararýný geri çekmesiyle son bulmuþtu. Bu grevin gerçekleþmesinde, Aralýk’taki grevin baþarýya ulaþmasýnýn da etkisi var.

hiçbir deðiþiklik olmamasý nedeniyle iþ býraktý. 5 Þubat sabahý 05.30-06.30 saatleri arasýnda Ýstanbul-Adapazarý ve Haydarpaþa-Gebze banliyö tren seferleri yapýlmadý. Bunun ardýndan 12 makinist açýða alýndý. Bunun üzerine 6 Þubat günü akþam 16.45’te iþten atýlanlarýn iþe geri alýnmasý ve çalýþma koþullarýnýn düzeltilmesi talebiyle iþ býraktýlar. Haydarpaþa Garý’nda hiçbir tren seferinin yapýlamamasý nedeniyle büyük etki yarattý. Ulaþtýrma Bakanlýðý yetkililerinin, KESK’e baðlý Birleþik Taþýmacýlýk Çalýþanlarý Sendikasý (BTS) Ýstanbul 2 Nolu Þube ile yaptýklarý görüþmeler sonucu grevin 8. saatinde makinistlerin tekrar iþe dönmesi kabul edildi ve sendikanýn talepleri kabul edildi. Demiryolu iþçilerinin yeniden iþbaþý yapmasýnýn ardýndan demiryolu ulaþýmý yeniden düzene girdi.

KAPÝTALÝZMÝN ÝÞÇÝ KATLÝAMI DEVAM EDÝYOR Þanlýurfa’nýn Ceylanpýnar ilçesinde bulunan Tarým Ýþletmeleri Genel Müdürlüðü (TÝGEM)’in taþeron firmasý, 10 YUNANÝSTAN’DA ÖÐRETÝM ÜYELERÝ kiþinin ölümüne yol GREVDE açtý. Yunanistan’da yüksek öðretim kurumlarýnda görevli öðSigortasýz olarak retim üyeleri, parlamentoda geçen haftalarda görüþülen “öçalýþtýrýlan ve çoðunzel üniversitelerin açýlmasý” yasa tasarýsýný protesto etmek iluðu 15 yaþýndaki genç kýz ve kadýnlardan oluþan tarým iþçiçin süresiz grev baþlattý. leri, kamyon kasasýna balýk istifi doldurularak taþýnýrken 7 Yunanistan Öðretim Üyeleri Federasyonunun kararýyla baþlatýlan grevin, yasa tasarýsý geri çekilene kadar sürdürüle- Þubat günü sabaha karþý yaklaþýk 2 metre derinlikteki Çýrpý Deresi’ne yuvarlandý. Kamyonun kasasýnda dereye yuvarlaceði belirtildi. Yunanistan’da öðretmenler de geçen haftalarda ayný ne- narak akýntýya kapýlan 43 iþçiden 10’u kurtarýlamadý. Urfa’dan gelen kurtarma ekipleri 21’i çocuk 33 iþçiyi akýntýlardenle 24 ile 72 saat arasýnda deðiþen grev eylemlerinde budan kurtardý. lunmuþlardý. Bir kamu kuruluþu olan TÝGEM, daha önce taþeron firmayý, “iþçileri üstü açýk kamyonda taþýmamalarý” konusunHAYDARPAÞA GARI’NDA MAKÝNÝSTLER’ÝN da uyardýklarýný beGREVÝ VE ZAFERÝ Haydarpaþa Garý’nda görevli makinistler, 5 Þubat sabahý lirterek suçlunun kendisi deðil taþeron iþ býraktý. Makinistler, trende kendi görevlerinin yaný sýra tren þefinin iþlerini de yapmasý nedeniyle aþýrý yorulduklarý- firma olduðunu iddia ediyor. Akýntýya kaný ve yol güvenliði olmadýðýný dile getiriyorlardý. Ekim apýlan iþçiler, günlük yýnda bu konuyla ilgili yaþanan sorunun ardýndan, bu çalýþ2-5 ytl arasýnda bir mayý yapan makinistlere “þef makinist” ünvaný verilmesi vaadiyle sorun çözülmüþtü. Ancak aylar geçmesine raðmen ücretle çalýþýyordu. hem verilen sözün tutulmamasý, hem de çalýþma þartlarýnda

18

87. Sayý / 19 Þubat - 5 Mart 2007


Yeni Evrede

Eylemler

Mücadele Birliði

neye kaldýrýldý. 86 kilodan 52 kiloya düþen Ýnaki de Juana Chaos, zorla yataðýna kelepçelenerek damardan serum yoluyla besleniyor. Ýnaki de Juana Chaos’a yapýlan bu zorla müdahale iþkencesini protesto etmek ve ona destek olmak için, Fransa ve Ýspanya’da 81 cezaevinde bulunan 600 ETA tutsaðý hep birlikte Ölüm Orucuna baþladý. ETA’lý tutsaklarýn bu eylemi, Basklýlar’ýn eylemlerinde de yansýmasýný buluyor. Bask bölgesinde protesto eylemleri yapýlýyor ve kamu binalarýna molotof kokteylleri atýlýyor. ETA tutsaklarý da, Bask halkýný De Juana Chaos þahsýnda yapýlan adaletsizliðe karþý ayaklanma çaðrýsýnda bulundular. Basklýlar, Ýnaki de Juana Chaos’un özgürlüðüne kavuþmasýný istiyorlar.

ÝZMÝR BELEDÝYE ÝÞÇÝLERÝ EYLEM YAPTI Ýzmir Büyükþehir Belediyesi iþletmeler ve Buca Belediyesinde çalýþan yaklaþýk üç bin belediye iþçisi, kadro verilmemesi nedeniyle 4 B statüsüne geçirilmek istenmelerini protesto etmek için 9 Þubat günü alanlardaydý. DÝSK Ege Bölge Temsilciliði önünde toplanan Genel-Ýþ üyesi iþçiler, buradan AKP Konak Ýlçe Merkezine yürüdüler. Burada yapýlan konuþmalarda, belediye iþletmelerinde çalýþan binlerce iþçinin kadro beklediði ve daimi kadro hakký kazanýlýncaya kadar mücadele edeceklerini dile getirildi. DOKTORLAR “TORBA YASA”YI PROTESTO ETTÝ Çeþitli illerden Ankara’ya gelen Tabip Odalarý temsilcileri, Türk Tabipler Birliði Merkez Konseyi üyeleriyle yaptýklarý toplantýnýn ardýndan, dövizlerle Saðlýk Bakanlýðý’na yürüdüler. Saðlýk Bakanlýðý önünde basýn açýklamasý yapan TTB Baþkaný Gencay Gürsoy, saðlýk sektöründe yeterli bir sistem oluþturabilmek için çaba harcadýklarýný, ancak hükümetin çabalarýna kayýtsýz kaldýðýný söyledi. Ýktidarýn, yabancý doktorlarýn Türkiye’de çalýþabilecek olmasýna, çalýþma düzeninin bozulmasýna ve kadrolaþmaya yol açacak yeni bir yasa tasarýsýný Meclis gündemine getirdiðini anlatan Gürsoy, þef ve þef yardýmcýlýðý atanmasýna iliþkin düzenlemelerin Anayasa Mahkemesi ve Danýþtay tarafýndan iptal edilmesine raðmen benzer düzenlemelerin tüm saðlýk sistemini olumsuz etkileyeceðini belirtti. Ardýndan, tasarýnýn geri çekilmemesi halinde Mart ayýnda daha büyük eylemler yapacaklarýný açýkladý. 600 ETA MÝLÝTANI ÖLÜM ORUCUNDA Ýspanya’da tutsak olduðu cezaevinde Ölüm Orucu eylemini sürdüren ETA militaný Ýnaki de Juana Chaos’a destek için, Ýspanya ve Fransa cezaevlerinde bulunan 600 ETA militaný 8

Þubat’ta Ölüm Orucuna baþladý. 94 gündür Ölüm Orucu’nda olan Ýnaki de Juana Chaos, 1987 yýlýnda ETA Madrid Komando Birliði Sorumlusu olarak tutsak edilmiþ, 25 asker ve polisi öldürmekle yargýlanmýþtý. 3 bin yýl hapis cezasýyla yargýlanan Chaos’un cezasý 20 yýl olarak infaz edilmiþ, ancak 2006 Aðustos ayýnda tahliyesi beklenirken hala tahliye edilmemiþti. Bunun üzerine açlýk grevine baþlayan 51 yaþýndaki Chaos, aldýðý vaatler üzerine açlýk grevini 63. günde sona erdirmiþti. Ancak 6 Kasým 2007 tarihinde, daha önce yazmýþ olduðu “terör eylemi tehdidi” içeren makaleleri ve “terör örgütü”ne üye olduðu gerekçe gösterilerek yeniden 12 yýl 7 ay hapis cezasýna çarptýrýldý. 6 Kasým günü baþladýðý açlýk grevini Ölüm Orucuna çeviren Ýnaki de Juana Chaos, eyleminin 94. gününde zorla müdahale için hasta87. Sayý / 19 Þubat - 5 Mart 2007

FRANSA’DA KAMU ÇALIÞANLARI GREVE GÝTTÝ Ýþ ve ücretin korunmasý, alým gücünün arttýrýlmasý için altý sendikanýn yaptýðý çaðrý ile Fransa’da memurlar 9 Þubat günü genel greve gitti. Ülke genelinde yaklaþýk 2.5 milyon kamu çalýþaný greve katýlýrken, baþta Paris olmak üzere pek çok þehirde eylemler yapýldý. Greve katýlanlarýn büyük çoðunluðunu öðretmenler oluþtururken, demiryolu ve finans çalýþanlarý, postane çalýþanlarý da greve ve yapýlan eylemlere katýldý. Paris’in dýþýnda Marsilya, Rennes, Lyon, Nantes ve Périgueux’de de binlerce emekçi sokaklarda eylem yaptý. BULGARÝSTAN’DA EMEKLÝLER EYLEMDE! 8 Þubat günü, Bulgaristan’ýn baþkenti Sofya’da, emekliler bir eylem yaptý. Hükümet binasýnýn etrafýný kuþatan yaklaþýk 4 bin emekli, emekli maaþlarýna zam yapýlmasýný isteyerek hükümet aleyhine sloganlar attý. Eyleme müdahale eden polis, binaya girmek isteyen emeklilere coplarla saldýrdý ve 15 kiþiyi gözaltýna aldý.

19


Yeni Evrede

Röportaj

Mücadele Birliði

“Çözüm, Bu Düzenin Toptan Deðiþtirilmesi” Türkiye’de yaþanan ekonomik sorunlara iliþkin Okmeydaný’nda bir esnaf arkadaþla röportaj yaptýk. Y.E.Mücadele Birliði: Piyasa’nýn durumu nasýl, satýþ yapabiliyor musunuz? Esnaf: Piyasanýn durumu çok kötü. 4 aydýr iþ yapmadan oturuyoruz. Yanýmýzda çalýþan arkadaþlarýn aylýklarýný ödeyemez duruma geldik, arabamýzý sattýk bu yüzden. Bir çok arkadaþýmýz kepenk kapatmak zorunda kaldý. Y.E.Mücadele Birliði: Sizce bu ekonomik bunalým neden kaynaklanýyor? Esnaf: Devletin politikasý gereði olsa gerek. Bu yýl, diðer yýllara göre daha kötü geçti. Piyasada ciddi bir para sýkýntýsý var. insanlarýn alým gücü düþtü. Alýþ-veriþ yapmýyorlar. Komþum var, o da fýrýn iþletiyor. Satýþlar %10 düþtü diyor. Bunun anlamý çok korkunç. Ýnsanlar eskiden kuru soðanla ekmek yerlerdi. Þimdi artýk onu da yiyemiyorlar. Ekmek alamýyor insanlar. Y.E.Mücadele Birliði: Sorun sadece hükümetin ekonomi politikasý mý, yoksa daha köklü nedenleri mü var? Esnaf: Þu anki ekonomi politikalarýný tam olarak bilmiyorum. Dýþ borçlanma olabilir. Yabancý tekellerin yaptýrýmlarý olabilir. Baþbakan ulusa sesleniþte ekonominin iyiye gittiðinden bahsetti, ama biz yutmuyoruz. Çünkü biz kendi yaþamlarýmýzdan biliyoruz bunlarýn yalan olduðunu. Y.E.Mücadele Birliði: 2001 yýlýndaki krizle kýyaslandýðýnda bunun daha büyük ve sarsýcý olacaðýný düþünüyor musunuz? Esnaf: Bence daha sarsýcý olacak. Çünkü esnaf aylardýr iþ yapamýyor. Y.E.Mücadele Birliði: Esnaflarýn bir örgütlülüðü var mý? Var olan odalar vs. sizin istemlerinizi karþýlýyor mu? Esnaf: Hayýr ciddi bir örgütlülük yok. Var olan ticaret odalarý da taleplere cevap vermiyor. Y.E.Mücadele Birliði: Sizden alýþ veriþ yapanlar da ekonomik olarak zor durumdalar. Onlarla ortak bir þey yapýlamaz mý? Esnaf: Elbette o iþçilerle ortak birþeyler yapýlabilir. Ama örgütlü deðil insanlar. Y.E.Mücadele Birliði: Kriz kapýda. Ne yapmayý düþünüyorsunuz. Bir çözüm var mý, düþündünüz mü? Esnaf: Tek çözüm var, örgütlenme. Eðer öyle olursa, çözüm olur. Ve sonuçta, çözüm de bu düzenin toptan deðiþtirilmesi. Yoksa bu haliyle hiçbir þey düzelmez. Y.E.Mücadele Birliði: Bize vakit ayýrdýðýnýz için teþekkür ederiz. Esnaf: Ben teþekkür ederim. Yine beklerim

20

“Hiçbir Yere Gitmeyerek Burada Kalmaya Devam Edeceðiz” Ayazma’da gündeme gelen yýkýmlar, Ayazma halkýný eyleme geçirdi. 10 Þubat Cumartesi günü Ayazma’da oturan kiracýlardan oluþan yaklaþýk 60-70 kiþilik bir grup, eylem yapma kararý aldýlar. Ayazma’dan yola çýkan halk, saat 11:30 gibi Küçükçekmece Belediyesi önüne geldi. Burada bir basýn açýklamasý yapan grup, açýklamalarýnda; “Biz, Ziya Gökalp Mahallesi Ayazma Mevkiinde ikamet eden kiracýlarýz. Bundan iki yýl önce baþlatýlan ‘Kentsel Dönüþüm Projesi’ kapsamýnda mahallemiz yýkým kapsamýna girdi. 25 Mayýs 2005 tarihinde Küçükçekmece Belediye binasý önünde yapmak istediðimiz basýn açýklamasýna giderken emniyet güçlerince durdurulduk. Belediye baþkanýmýz Aziz Yeniay bizimle konuþmak amacýyla Halkalý’ya geldi. Belediye baþkaný bizi orada iþgalci olarak nitelendirdi. Belediye Baþkaný Aziz Yeniay bizlere, tapu sahiplerini, kaçak yapý sahiplerini ve kiracýlarý maðdur etmeyeceðine dair söz verdi. Bugün ise, verilen bu sözler inkar edilerek evlerimizi yýkarak bizleri sokakta býrakmak istemektedirler. Oysa bu ülkenin Anayasasýnda bile geçer, her insanýn barýnma hakký vardýr. Fakat Anayasa bile çiðnenerek biz kiracýlar sokakta yaþamaya mecbur býrakýlýyoruz. Biz Ayazmalý kiracýlar olarak verilen sözlerin tutulmasý ve kiracýlarýn maðduriyetini giderecek çözüm bekliyoruz. Bu süre zarfýnda evlerimiz yýkýldýðý taktirde çadýr kurmak zorundayýz. Bizi sokakta býrakmak isteyen baþkan Aziz Yeniay’a Ankara’dan ödül veriliyor. Biz Ayazmalý kiracýlar olarak maðdur edilmeyecek þekilde çözüm bekliyoruz. Evlerimizi yýksalar bile hiçbir yere gitmeyerek burada kalmaya devam edeceðiz” dediler. Daha sonra oturma eylemine geçen kiracýlar “Ayazma Halký Burada Baþkan Nerede”, “Ýþgalci Deðil Kiracýyýz” sloganlarý attýlar. Oturma eylemi sýrasýnda Halis Kýlýç adlý bir kiracý fenalýk geçirdi. Olay yerine gelen ambulansla Bakýrköy Devlet Hastanesi’ne götürüldü. Bu olay sýrasýnda kiracýlar “Katil Aziz” diye slogan attýlar. Bizim de Mücadele Birliði okurlarý olarak katýldýðýmýz eylemde, kiracýlar sýk sýk baþkan vekili ve polis þefleriyle tartýþtýlar. Yapýlan konuþmalardan sonra kiracýlarla Salý günü baþkanýn görüþeceði söylenildi. Bunun üzerine Ayazmalý kiracýlar saat13:30’da belediye binasý önünden ayrýlarak, yýkýlacak olan evlerinin yolunu tuttular. Y.E. Mücadele Birliði Okuru/Ýkitelli

87. Sayý / 19 Þubat - 5 Mart 2007


Yeni Evrede

Kadro

Mücadele Birliði tüm zorluklarýn üstesinden gelebilmek için elimizin altýnda diyalektik yöntem var. Diyalektik yöntem, bize olaylarýn geliþimini kavrayabilmek için esnek yaklaþmayý öðütlüyor. Kalýplaþmýþ, mekanik yaklaþýmlar hem sýnýflarý, hem partileri hem de kadrolarý metafizik düþünceye götürür. Þimdi herkesin adeta bir barometre gibi tarihin nabzýný tutmasý ve buna uygun esnekliði göstermesi gerekir. Bunun için leninist, her kadro daha fazla inisiyatifli olmalý, yapabileceðine olan büyük inançla ileri fýrlamalý, cesaretle, “hata yaparým” korkusuna kapýlmadan olaylara müdahale edebilmelidir. Tarih bu görevi getirip bizim önümüz koymuþsa biz “yapamýyoruz, olmuyor” ya da ayný anlama gelmek üzere, “yeterli gücümüz yok” diyemeyiz. Bir leninist parti hiçbir zaman gücünü, nicel sayýsýyla ölçmez, ölçmemelidir. “Güç”ten anlaþýlmasý gereken yýðýnlarý etkileyebilme, onlarý çekip çevirebilme becerisidir. Che’nin “gerçekçi ol imkansýzý iste” sözünü kendilerine ilke edinenler açýsýndan nicelik önemli deðildir. Elbette devrim kitlelerin eseri olacaktýr; ama kitleleri örgütleyebilmek için inisiyatif sahibi olmak, hýzla onlarýn olduðu her yere gitmek ve onlarýn içinde onlarý etkilemek gerekir. Nicel gücü bahane ederek, olaylarýn gerisinde kalmayý içimize sindirmemiz mümkün deðildir. Niteliksiz nicelik hiçbir þeye yaramayacaktýr; bunu biliyoruz ama ayný zamanda niceliksiz niteliðin devrime önderlik edemeyeceðini de bilmemiz ve hiç bir zaman durumumuzdan memnun olmamamýz gerekiyor. Örgütlü bir güç olmaktan bir güç örgütü olmaya doðru gidiþ ancak cesur inisiyatife sahip olmakla, kitlelerin arasýna onlarý örgütlemek için dalmakla olur. Kitlelere yapacaðýmýz genel propaganda onlarýn bize yönelmesi için yeterli deðildir. Örneðin kitlesel bir eylemde ya da mitingde bildiri daðýtmak, kuþ atmak, slogan atmak bir propagandadýr ama bununla yetinilmemelidir. Canlý ajitasyon için uygun koþulu kollamak ve ilk fýrsatý bulduðumuz anda bunu baþlatmak zorundayýz. Kitlelerin duygularýný kabartacak, kabarmýþ duygularýný harekete geçirecek, onlarý eyleme sevk edecek canlý ajitasyonlar gerekiyor. Bu bazen bir þiir, bazen sadece yüreðe hitap eden bir kaç söz olabilir. Kalýplaþmýþ sözcüklerle yapýlan ya da yapýlacak bir ajitasyondan çok doðal, doðaçlama geliþen bir ajitasyon yýðýnlarý daha çok etkileyecektir. Bunun için de bulunduðumuz her yerde inisiyatifi hemen ele almalý, bir yerlerden gelecek haberi beklemeden hemen öne fýrlamayýz. Þunu bilmeliyiz; “bakýþýn yönü” bizi ortaklaþtýracaktýr. Hata mý yaptýk. Korkmayalým, bilelim ki, yoldaþlarýmýz hatalarýmýzý tatlýlýka düzelteceklerdir. Hata yapmak, inisiyatifsiz davranmaktan

ESNEKLÝK TARÝHSEL ÝNÝSÝYATÝF VE ÖZVERÝ YETENEÐÝ Marx, Komüncüleri överken en çok da onlarýn esnekliði, tarihsel inisiyatifleri ve özveri yeteneðine duyduðu hayranlýðý dile getirir. Adeta bu üç özellik bir arada Komünü yüceltmiþ, “göðü fethe çýkan” komünarlarý, tarihin ilk proletarya diktatörlüðü deneyimini yaratmayý baþaran kahramanlar olarak ölümsüzleþtirmiþti. Türkiye ve K.Kürdistan’da devrimin geliþimi için þimdi canlýlýðýný bugün de koruyan Komünarlarýn bu özelliklerini yeniden hatýrlamalý ve günümüz sýnýf savaþýmlarý pratiðinde yeni örneklerini yaratmalýyýz. Olaylar baþ döndürücü bir hýzla geliþken, sýnýf, parti ve kadrolarýn hiçbiri olduðu yerde duramaz. Herkes bu hýzlý geliþime uygun olarak kendisini yeniden gözden geçirmek, bu koþullardan bir devrim için yararlanabilmek için gerekli olan donanýma sahip olmak zorundadýr. Kalýplaþmýþ düþünceler, kalýplaþmýþ davranýþ þekilleri devrim döneminde hükmünü yitirir. Devrim dönemlerinde yerleþik bir düzen bekleyenler yanýlýrlar. her þeyin yavaþ ya da hýzlý alt üst olduðu bir dönemde alýþkanlarýný sürdürmeye çalýþanlar sürece ayak uyduramazlar. Devrim döneminde tek bir düzen hakimdir: düzensizliðin düzeni. Bu demektir ki herkesin her an sýnýf savaþýmýna iliþkin taktiklerini, hareket tarzýný hýzla deðiþtirebilecek kabiliyette olmasý, yeni koþullara hýzla uyabilecek þekilde kendini hazýrlamasý gerekir. Esneklikten anlaþýlmasý gereken budur. Lenin’ in dediði gibi bir devrim partisi 24 saat içerisinde taktiðini deðiþtirebilmelidir. Devrim döneminde bu kabiliyeti gösteremeyen partiler, zaman içerisinde donuklaþýr, ve geliþim karþýsýnda gericileþirler. Eðer bir parti, olaylarýn hýzlý geliþimine hýzla müdahale edemezse, olaylarýn gerisinde kalýrsa, devrime önderlik iddiasý sadece bir laf olarak kalýr. Devrim dönemlerinde devrimci bir parti, devrimin partisi gibi hareket etmek, tüm geliþmeleri görmek, hiç bir þeyin üzerinden atlamamak ve geliþmelere nasýl müdahale edeceðini bilmek, müdahale araç ve gereçlerini bulmak zorundadýr. Bu anlamýyla Leninistler bugün Komüncülerden ya da Bolþeviklerden daha þanslý durumdadýr. Önlerinde koskoca bir tarihsel deneyim durmaktadýr. Bunlardan gerekli dersler çýkarýlmak suretiyle sýnýflar mücadelesine yeni geliþmeler eþliðinde yön vermek eskisinden daha kolay olacaktýr. Elbette bu “kolaylýk” görecelidir. Bugünün de kendisine has zorluklarý elbette vardýr; ama

87. Sayý / 19 Þubat - 5 Mart 2007

daha kötü deðildir. Kendimize eleþtiride bulunacaksak eðer, gerektiði zamanda ve yerde gereken “cesur inisiyatif”i gösteremediðimiz, tüm yoldaþlarýmýzý bu anlayýþla donatamadýðýmýz için bulunalým. Hiç bir iþe giriþmeyen hiç hata yapmayacaktýr. Biz bunu tercih etmiyoruz. Giriþelim, çaba sarf edelim ve görelim. Hatalarýmýzdan dersler çýkaralým ve onlarý bir daha yapmamak üzere yeniden giriþelim. Týpký Fidel gibi “kaybedersem yeniden baþlarým” diyebilelim. Elbette bunun için ayný zamanda büyük bir özveri gerekiyor. Devrim konusunda ýsrarlý olmak yüksek bir feda ruhu olmadan mümkün deðildir. Devrim yapma konusundaki iddiaya, onun için gerekirse her þeyimizi feda edebileceðimize dair bilinç de eþlik etmelidir. Hiçbir þeyinden vazgeçmeden, her þeyi geride býrakabileceðini düþünmeden, sýnýflar savaþýnýn büyük çatýþmalarýna girilemez. Ne diyor büyük komünist þair Nazým Hikmet” Düþmesin bizimle yola evinde aðlayanlarýn gözyaþlarýný boynunda aðýr bir zincir gibi taþýyanlar / býraksýn peþimizi kendi yüreðinin kabuðunda yaþayanlar”. Geçmiþle olan, içinde yaþadýðý kapitalist sistemle olan her türlü baðýndan gerektiðinde kurtulmasýný bilmeyenler özgüleþemezler. “Kýyýyý kaybetmeyi göze alamayanlar, okyanuslara açýlamazlar.” Bu demektir ki, devrim için yola çýkan bir sýnýf, parti ya da kadro, yeni bir dünyayý yaratmak için “eski dünya”yý tamamýyla yýkmak zorundadýr. Üzerimizde eskiyen, çürüyen ne varsa atmalýyýz ki, yeni bir soluk ve yeni bir ruhla dolabilelim. Devrim bize bu imkaný tanýyor; o halde her birimizin bu büyük kavgada, feda edebileceðimiz þeylerin olmasý gerekir. Bu özveri yeteneði olmadan sýnýf hareketinin önüne geçmek, büyük çatýþmalarý göze almak mümkün deðildir. “Evinde aðlayanlarýn gözyaþlarýný boynunda aðýr bir zincir gibi taþýyanlar” yarýn birgün o zincirin aðýrlýðý altýnda ezilirler. Yada statükolarýný kýramayanlar, ya da konformist alýþkanlýklara sahip olanlar ve bu “alýþkanlýklarýn gücü” altýnda kalanlar. Þimdi tarih, iþçi sýnýfý ve emekçileri, onlara önderlik iddiasýnda olan partileri ve kadrolarý göreve çaðýrýyor. Tarih devrimci bir tarzda akýp giderken ve artýk günümüzde kýsa bir tarih olarak yaþanýrken bizlerin durduðumuz yerde durmamýz, geliþmek için ileri atýlmamamýz beklenemez. Devrim geliþmeyenleri saflarýnýn dýþýna atacaktýr. Geliþmelere uygun esnekliði gösteremeyenler, inisiyatifli davranamayanlar ve gerekli özveri yeteneðini ortaya koyamayanlar, tarihsel geliþim tarafýndan bir kenara itileceklerdir. Artýk kitlelerin sürekli hareket halinde olacaðý günlere doðru gidiyoruz. Þimdiden kendimizi bu günlere hazýrlamalýyýz. Bir yerde patlayacak bir olayý, ayaklanma ve devrime dönüþtürmek için öne fýrlamalýyýz. Bir elimiz yýðýnlarda, onlarýn yüreðinde bir elimiz devrimci iktidarda olmalý. Ýþçi sýnýfý ve emekçilerin kendi hükümetlerini kurmalarý için onlarýn içinde ve önünde yürümeliyiz. Tüm davranýþlarýmýzla, tüm konuþmalarýmýzla, onlarý etkilemeli, onlara iktidar dýþýnda her þeyin hiçbir þey olduðunu göstermeliyiz. Þimdi söylediklerimizi yapmanýn zamaný.

21


Yeni Evrede

Ýkitelli

Mücadele Birliði

KAYBEDÝLECEK ZÝNCÝRLER VE KAZANILACAK BÝR DÜNYA nin’in sözüne uyarak, iþçilerin aydýnlanmasý, aydýnlarýn iþçileþmesi gerektiðini söyledi. Ve bizlerden biri olarak, bir iþçi olarak kurtuluþumuzun yolunu anlattý. Ýþçi sýnýfýnýn komite ve konseylerde örgütlenmesi gerektiðini vurguladý. Mücadele Birliði Platformu’nu temsilen Vefa Serdar emeðin iktidarýnýn nasýl, hangi yollardan kurulacaðýný ve emeðin iktidarýný kuran ülkelerden örnekler verdi. Yarým saat aranýn ardýndan etkinliðimiz soru ve cevap kýsmýyla devam etti. Çok canlý geçen bu bölümde bir kadýn iþçi, iþyerinde yaþadýðý sorunlarý ve buna karþý iþ býrakmayý düþündüklerini söyledi. Somut üzerinden çok güzel bir söyleþi yaþandý. Kafalarýmýzýn açýldýðýný hissettik. Özellikle avukat arkadaþýmýza olmak üzere, konuþmacýlara gelen ard arda sorulardan da görüldü ki bu tür etkinliklere daha çok ihtiyaç var. Yaklaþýk 70 kiþinin katýlýmýyla gerçekleþen etkinliðimiz, bittikten sonra dahi saatlerce konuþmalar sürdü. Ýkitelli Ayýþýðý Ekin Sanat Derneði’nin ele aldýðý konunun isabetli olduðu gerek gelenlerin memnuniyetlerini belirtmelerinden ve gerekse ilgi göstermelerinden anlaþýlýyordu.

Bir süredir çalýþmalarýna hýz veren Ýkitelli Ayýþýðý Ekin Sanat Derneði 11 Þubat Pazar günü “Ýþçi Emeðiyle Eylemiyle Deðiþtirir” adý altýnda bir etkinlik düzenlendi. Etkinliðimiz 71 1 Mayýs’ýnýn görüntülerinin izlenmesiyle baþladý. 500 bin iþçi ve emekçinin coþkulu bir þekilde nasýl Kýzýl Meydan’da toplandýðýný görmek ardýndan da 34 iþçinin kanýyla nasýl kýzýllaþtýðýný bizzat yaþanmýþ görüntülerden izlemek bizi hem coþturdu hem de hem de öfkemizi biledi. Sinevizyon gösteriminin ardýndan ‘77 1 Mayýs’ýnda kýzýl birer karanfil olan 34 iþçinin nezdinde kavgada güneþe uðurladýðýmýz tüm savaþçýlar için duruþunda bulunuldu. Saygý duruþu bitiminde Av. Murat Ak, yeni çýkan iþ yasasý çerçevesinde Akmercan vb. iþçilerin mücadelelerinden örneklerle iþçilerin haklarýný anlattý. Saðlýk Emekçisi Ü.Þeyda Solmaz, iþ güvenliði iþçilerin saðlýk koþullarý ana baþlýðý altýnda çarpýcý istatistiklerle bizi aydýnlattý. Devrimci Ýþçi Komitelerinden iþçi arkadaþýmýz Ercan Tilmaþ, öncelikle kendisinin de bir iþçi olduðunu günün 12-13 saatini çalýþarak geçirdiðini bu tip konuþmalara alýþkýn olmadýðýný, ama Le-

22

87. Sayý / 19 Þubat - 5 Mart 2007




Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.