Yeni Evrede
Baþyazý
Mücadele Birliði
militan ve savaþçý bir 1 Mayýs yoktu. Bu bile, bu topraklarda devrimin ne kadar güçlü olduðunu, sýnýf savaþýnýn ne kadar sert bir iç savaþ biçimini aldýðýný göstermeye yeter. Birleþik devrimin bu güçlü yükseliþi, egemen sýnýfýn kendi içindeki çatlaklarý, çeliþkileri de büyüttü. Zirvedeki bu krizin temelinde ise ekonomik, politik, toplumsal bir kriz var, Kapitalizmin sistem krizi var. Devrimin yükseliþi, devrimin koþullarýndan birisi olan egemenlerin zirve krizini daha çok derinleþtirdi, derinleþtirmeye de devam edecek. Egemen sýnýfýn çeþitli kesimlerini birleþtiren ortak payda devrimin ezilmesi olmakla birlikte, her bir iktidar gücü, devrimin nasýl ezileceði konusunda birbirleriyle kýyasýya kavgaya tutuþtu. Burada bir umhurbaþkanlýðý seçimi, muhtýra tartýþmala- amaçlarý devrimi yenmek, diðeri ise kendi konumlarýný rý üzerinden hükümetin erken seçim kararýy- güçlendirmek ve ayrýcalýklarýný korumaktýr. la birlikte Türkiye bir seçim ortamýna girdi. Hrant Dink’in cenaze töreninde kendini gösteren Parlamento, hem egemen sýnýfýn kendi krizinin, hem sis- devrimci kitle patlamasý ýrkçý-þoven faþist resmi ideolojitem krizinin olduðu bir ortamda, devrimin yükseliþ ha- ye vurulan güçlü bir darbe oldu. Burjuva sýnýf bu geliþlinde olduðu bir süreçte seçim kararý verdi. me karþýsýnda hemen harekete geçti. Laiklik-dincilik biProletaryanýn devrimci sýnýf partisi, bu seçim karþý- çimindeki bilinen suni ayrým öne sürüldü. Bu suni ayrým sýndaki tavrýný belirlerken de somut durumu göz önüne temelinde geniþ kitleler düzen saflarýnda saf tutmaya alarak belirler. Leninistlerin tarihine bakýldýðýnda ba- çaðrýldý. Burada bir cümleyle belirtmek gerekirse, ister ðýmsýz sosyalist aday anlayýþý ve tavrýnýn geliþtirilip kul- laik ister dinci saflar olsun fark etmiyor, her iki yan da lanýldýðý dönemler de olduðu, boykot anlayýþý ve tavrýnýn düzen safýdýr. Zaten egemen sýnýf da, bunu bilerek bu uygulandýðý dönemler de olduðu görülecektir. Bunu be- planý öne sürdü: onlar bu suni ayrým üzerinden geniþ kelirleyense somut koþullar olmuþtur. Bugün de Leninistler simleri devrime karþý düzen saflarýna çaðýrýyorlar. Bu ayseçim konusunda tavýr belirlerrýmýn bir yanýnda MGK ve cunken ayný kritere göre hareket etacý kesim, diðer yanýndaysa Proletaryanýn devrimcin sýnýf diyorlar. AKP ile öne çýkan burjuva keDevrimin ne kadar güçlü olpartisi, bu seçim karþýsýndaki sim yer alýyor. Özellikle AB süduðu ve ne kadar hýzlý bir yükreci ile birlikte iktidar içindeki tavrýný belirlerken de somut seliþ sürecine girdiðinin anlagücünü ve ayrýcalýklarýný kayþýlmasý için sadece 2007 yýlýnýn, betme tehlikesiyle karþý karþýya durumu göz önüne alarak yani son 6 ayýn olaylarýna bakkalan MGK, burada hem kendi belirler. Leninistlerin tarihine mak bile yeterli olacaktýr. Devrikonumunu güçlendirmek hem min yükseliþi daha öncele ude kendisine bir kitle tabaný yabakýldýðýnda baðýmsýz zanmakla birlikte, Hrant ratmak amacýyla “cumhuriyet Dink’in katli ve sonrasýnda yasosyalist aday anlayýþý ve mitingleri” adý altýnda büyük þanan devrimci kitle patlamasý, kentlerde mitingler düzenledi. tavrýnýn geliþtirilip kullanýldýðý uzun yýllarý birkaç güne sýðdýrBunu yaparken bir diðer amacý mýþtý. Mart ayýnda, özellikle da Þemdinli’de suçüstü yakadönemler de olduðu, boykot Newroz’da bütün tehditlere, lanmalarýndan bu yana giriþtikanlayýþý ve tavrýnýn uygulandýðý leri her katliamýn kendilerini baskýlara,engellemelere raðmen günlerce süren, bütün dönemler de olduðu görülecektir. vurmasý, güç kaybetmelerine kentlere yayýlan eylemler yayol açmasý ve devrimci kitle þandý. Son olarak da 1 Mayýs... Bunu belirleyense somut koþullar patlamasýyla düþtükleri panik DÝSK ve KESK’i dahi 30 yýl araolmuþtur. Bugün de Leninistler karþýsýnda moral bulmaktý. dan sonra Taksim 1 Mayýs alaHer ne kadar MGK ve devlet nýna sürükleyen þey, yine devriseçim konusunda tavýr içindeki bazý gruplar “laik” olmin yükseliþi oldu. Tabi onlarýn duklarýný söyleseler de, bu kobelirlerken ayný kritere göre peþindeki ortalama solu da... nuda daha öncede yazdýðýmýz Bu sene dünyada böylesine gibi, devletin dini yönettiði bir hareket ediyorlar.
ESAS OLAN DEVRÝMÝN YÜKSELÝÞÝDÝR C
94. Sayý / 4 - 18 Haziran 2007
3
Yeni Evrede
Baþyazý
Mücadele Birliði
yerde laiklikten söz edilemez. Kaldý ki, bugün her ne ka- ister güç birliði ya da ittifaklar biçiminde olsun, isterse dar ayrý duruyor, karþý çýkýyor görünseler de, dinci akým- baþka biçimlerde olsun, nasýl olursa olsun seçimlere kalarýn bu kadar geliþmesinden birinci derecede MGK so- týlmak devrimin gücünü zayýflatmaktýr. Burada seçime rumludur, bunu örgütlemiþ, teþvik etmiþtir. 12 Eylül fa- katýlmak demek, kendi özledikleri, istedikleri yaþam biþist cuntasý devrim karþýsýnda dinciliðe sarýlýp devletin çimini kurmak için harekete geçen, mücadeleye atýlan resmi ideolojisini “Türk-islam sentezi” olarak ilan etti. kitleleri seçim tuzaðýyla yeniden burjuva düzene, parlaCumhuriyet tarihinde hiç olmadýk kadar çok imam hatip menter ahmaklýða mahkum etmek demektir. lisesi açtý. Bu da yetmedi, iç savaþýn geliþip sertleþmeDevrimin yükseliþi karþýsýnda paniðe kapýlan, birbirsiyle birlikte Hizbullah gibi dinci-faþist örgütlerin kurul- lerinin gýrtlaðýna sarýlan egemen sýnýfa, burjuvaziye yeni masýný saðladý, silahlandýrdý, destekledi, teþvik etti. Dini, bir soluklanma, güçlerini toparlama fýrsatý vermektir. devlete baðlý diyanet iþleri Güçlerini toparlayan burjuvazi devrime karþý yeni eliyle merkezi olarak örgütSistemin böyle ekonomik, toplumsal leyen, din adamý (imamve daha güçlü bir saldýrýya politik her yönden kriz içinde olduðu hatip-vaiz) yetiþtiren ve ongeçecektir. Seçimlere kalarý devlet memuru olarak bir yerde, devrimin yükseliþte olduðu bir týlmak, ona bu fýrsatý verçalýþtýran bir devlet laik omektir. Bütün bunlar ýþýðýnda lamaz. Þurasý açýk ki, gerek süreçte ister baðýmsýz adaylar biçiminde Hizbullah gibi “radikal isgö rül düðü gibi, seçimler olsun, ister güç birliði ya da ittifaklar karþýsýnda devrimci olan lamcý” faþistler olsun gerek biçiminde olsun, isterse baþka tek bir tavýr vardýr: Boykot. AKP gibi “ýlýmlý islamcý” fabiçimlerde olsun, nasýl olursa olsun Ýþçi sýnýfý, emekçi kitleþistler olsun, hepsinin de hamisi, destekçisi bizzat ler, ezilen ulus ve ulusal seçimlere katýlmak devrimin gücünü ordudur, bugün “laiklik” atopluluklarýn en ileri bir dýna kendilerine destek a- zayýflatmaktýr. Burada seçime katýlmak yaþam için gündeme gerayan ve MGK ve cuntacý tirdikleri her türlü istemi, demek, kendi özledikleri, istedikleri kesimdir. ve bu istemler uðruna giyaþam biçimini kurmak için harekete Þunu da belirtmeden riþtikleri mücadeleye karþý geçemeyeceðiz: sosyal re- geçen, mücadeleye atýlan kitleleri seçim tek yöntemi baský, þiddet, formistlerin ve ortalama devlet terörü, zor olan böytuzaðýyla yeniden burjuva düzene, solun uzun yýllardan beri lesine katliamcý, ýrkçý, þoparlamenter ahmaklýða mahkum dinci-gerici hareketle sürven, faþist politik aygýta, etmek demektir. dürdüðü ýsrarlý flörtün bir bu faþist devlete bu fýrsatý sonucu olarak geniþ bir lavermek; soluklanma, güçDevrimin yükseliþi karþýsýnda paniðe ik-demokratik kitle dinci lerini toparlama ve yenikapýlan, birbirlerinin gýrtlaðýna sarýlan den saldýrýya geçme fýrsatý gerici harekete duyduðu tepkiyle bu mitinglere kavermek, baþta proletarya egemen sýnýfa, burjuvaziye yeni bir týldý. Ortalama sol, nereve Kürt halký olmak üzere soluklanma, güçlerini toparlama fýrsatý deyse 100 yýllýk bir demokgeniþ yýðýnlara yapýlacak vermektir. Güçlerini toparlayan ratik gelenekten kopup en büyük kötülüktür; devdinci gericilikle flört etmeri me sýrt çevirmektir. burjuvazi devrime karþý yeni ve daha ye baþlayalý, giderek deBurjuvazinin kitlelerin güçlü bir saldýrýya geçecektir. Seçimlere önüne seçim sandýðý koymokratik kitlelerden de katýlmak, ona bu fýrsatý vermektir. kopmaya baþlýyor. duðu, bu yolla onlarýn uAsýl konuya dönerken mutlarýný sandýkta boðatekrarlarsak, devrimin yükrak, onlarý yeniden parlaseliþte olduðu, egemenlerin krizinin derinleþtiði, sistem mentoya, bu sömürücü aþaðýlýk düzene mahkum etmeyi krizinin olduðu bu koþullarda sermaye, bir seçim kararý amaçladýðý bu koþullarda, Leninistler, kitlelere Demokraaldý. Hemen belirtelim, bu koþullarda proletaryanýn dev- tik Halk Devrimi ve Demokratik Halk Ýktidarý hedefini darimci güçlerin görevi sistem krizini derinleþtirmektir. Bu ha güçlü biçimde götürmeli, kitleleri bu devrimci amaçbaðlamda proletaryanýn devrimci sýnýf partisinin atacaðý lar için mücadeleye seferber etmenin mekanizmalarýný, her adým, her yönelim sistem krizini derinleþtirmeyi a- yaratmalýdýr. Bu koþullarda her devrimcinin, her leninismaçlamalýdýr, devrimci olmalýdýr. tin görevi budur. Sistemin böyle ekonomik, toplumsal politik her yönBurada devrimci görev sistem krizini derinleþtirmekden kriz içinde olduðu bir yerde, devrimin yükseliþte ol- tir. Esas olan devrimin yükseliþidir. Esas olan devrimci duðu bir süreçte ister baðýmsýz adaylar biçiminde olsun, mücadeledir. Esas olan devrimdir.
4
94. Sayý / 4 - 18 Haziran 2007
Yeni Evrede
“Cumhuriyet Mitingleri”
Mücadele Birliði
Tandoðan’dan Çaðlayan’a APARTMANLAR AKTI SOKAÐA Devrimin kapýsý önünde uyuklayan ve giriþi engelleyen koca bir kitle nihayet uyandý, uyku mahmurluðunu üzerinden atmak için ezberindeki egzersizi yapýyor, vücut esnekliðini bulsun diye bir saða bir sola kývrýlýyor. Uzun süren uyuþukluðun o ilk mahmurluðunu üzerinden attýðý zaman, þöyle bir çevreye bakýp, nerede durduðuna ve nerede durmasý gerektiðine karar verecek. Büyük devrimler, her zaman böyle bir aþamadan geçer. Marx’ýn çok güzel betimlediði gibi; “Devrimin giriþte kullandýðý ad, hiçbir zaman zafer gününde sancaklarda yazýlý olan ad olmayacaktýr.” Bugün, meydanlarda milyon halinde toplanan, þimdilik sadece mevcut hükümetle derdi olan ama mevcut düzenle derdi olmayan koca kalabalýk, sembolik deðil, gerçek bir politik-etkin bir özne olmaya soyunduklarýnda, ellerindeki bayraklarýn rengini deðiþtirmek zorunda kalacaklar. Ve onlarýn, yürüdüðü yolda arkalarýnda býraktýklarý sonuçlar, ya devrim ya da karþý-devrim tarafýndan toplanacaktýr. Evet, iþimiz zor. Ama bu, milyon halinde sokaða akanlarýn, bizim dilimizden konuþmadýklarý ve dolayýsýyla bize karþý olduklarý için deðil; tersine, politikaya yeni uyanan dev kitleleri devrim saflarýna çekebilmek için, devrimci cephedekilerin artýk dar propaganda gruplarý olmaktan çýkýp, milyonlarýn bilincini fethetmenin yollarýný bulmak zorunda olduklarý için zordur. Ýki yönlü bir zorluk bu. Birincisi, yýllar boyunca en net, en tutarlý politik þiarlarý savunmanýn firkri üstünlüðüne sýðýnýp, geniþ kitlelerin günlük yaþamlarýyla bu þiarlarý buluþturmanýn bin türlü biçimi üzerinde kafa yormayan “dar propaganda grubu” reflekslerinin içimizde neredeyse taþlaþmýþ olmasýdýr. Ýkincisi, büyük kalabalýklara ulaþmak adýna, her dönem kendi renginden vazgeçip, kalabalýklarýn o kendiliðinden renklerine ve þekilsizliðine bürünmeyi, politik taktiðin þahikasý olarak ezberlemiþ ortalama solun durumudur. Ama þimdiden “Üç M=Marx, M.Kemal, Muhammed” formülüyle sahnede yerini alan ÖDP, baþlama vuruþunu yaptý. Oyuna çok daha geniþ ortalama solun katýlacaðý þimdiden belli. Ama durum hiç de ümitsiz deðil. Tersine, uzun bir uyuþukluktan sonra, onlara daha ilkokul sýralarýnda öðretilen en basit politik ezberlerle sokaða çýkan (baþka türlüsü mümkün deðildir. En geniþ kitlelere her zaman ilk politika dersini burjuvazi verir) bu milyonlar, ilk uyanýþýn keskinleþtirdiði sezgileriyle, partilerin söyledikleriyle yaptýklarýnýn farkýný anlayabilecek konuma, nihayet ve ancak böyle bir silkiniþle ulaþabilirdi. Ve ulaþtýlar, oradalar, devrimin propagandasýna açýklar. Hiçbir þey, devrim için, uyuklayan milyonlardan daha zararlý deðildir. Ve yine hiçbir þey, devrim için, þu veya bu þekilde uyanmýþ milyonlarýn olgunlaþtýrdýðý meyvelerden daha doyurucu olamaz. Ýþe önce, Tandoðan-Çaðlayan alanlarýný dolduran kalabalýklarý tanýmlamakla baþlamalýyýz. Sýnýf tabanlarýný, onlarý alanlara çeken özlemleri, içinde bulunduklarý ekonomik koþullarýn onlarý kör bir yasallýkla nereye sürüklediðini anlamak çok önemli.
Tepeden Tabana Farklýlaþan Görüntü Daha önceki yazýlarýmýzda, söz konusu mitinglerin, tekelci egemenliðin en tepesinde patlak veren çatýþmayla iliþkisini belirlemiþtik. Ve tarihi koþullar nedeniyle, orada toplanan milyonlarýn sýnýf tabaný, özlemleri ve alanlarda haykýrdýklarýndan baðýmsýz, bu mitinglerin çatýþma halindeki sermaye kamplarýndan birinin elini güçlendirdiðini söylemiþtik. Þimdi ayný kalabalýklarýn devrimi besleyeceðini söylüyoruz. Bu bir çeliþki ya da bir kafa karýþýklýðý olarak görünebilir. Ama hayýr, Devrim, halk yýðýnlarýnýn harekete geçirdiði olaðanüstü karmaþýk ve büyük çeliþkilerle birlikte ilerler. Devrimin en güçlü dinamiklerinden biri, yalnýzca tabanda deðil ama, özellikle, en tepedeki çatýþmalarýn yol açtýðý politik çatlaklardýr. Ve
milyonlar, bu politik çatlaklara sýzarlar. Bu ifadenin anlamý açýktýr: Tepede birbirine düþen egemenler, üstünlüklerini kabul ettirebilmek için, önünde sonunda, geniþ emekçi kesimleri kendi amaçlarý uðruna harekete geçirmek zorunda kalýrlar. Bunu yaparken, kendi çýplak sýnýf çýkarlarýný deðil, geniþ kesimlerin özlemleri ve duyarlýlýklarýna seslenen simgesel söylemler kullanýrlar. Bu sayede, devrimin henüz uyandýramadýðý çok geniþ bir kesimi de getirip, tarihi dönemeçlerin kavþak noktalarýnda toplamýþ olurlar. Bu kavþakta devrim, gücünü, orada toplananlarýn gerçek çýkarlarýyla, onlarý harekete geçiren burjuva öznelerin çýkarlarý arasýndaki derin çeliþkiden alýr. Yani, hem sermaye kamplarýndan birini, hem de devrimi güçlendiren çeliþkinin kendisi, bu kafa karýþýklýðýnýn eseri deðil, bizzat hayatýn ortasýnda doðan bir çeliþkidir. Yüksek bir binanýn tepesinden mitingi izleyenler, onu bir asker cenazesine veya Genelkurmay’ýn bir iþaretiyle yapýlan “bayrak eylemleri”ne benzetebilirler. Ama o bayrak denizinin altýndaki yüzleri görmek için biraz aþaðýya inildiðinde, durumun bundan daha farklý olduðu görülecektir. Kalabalýklarýn çoðu, kentli orta kesimlerden, toplumun en yoksullarýnýn biraz üzerindeki küçük mülk sahibi emekçilerden oluþuyordu. Orada karþý-devrimin sancaklarý da bolca dalgalanýyordu, ama bu ezici çoðunluðu oluþturan kentsel sýnýflarý harekete geçiren etmenler, tamamen farklýydý.
Üretim ve Emek Toplumsallaþtýkça Sözünü ettiðimiz kent küçük mülk sahibi sýnýflarý, eski dönemlerdeki gibi, yalnýzca küçük ticaret erbabý ve de zanaatçýlardan oluþmuyor. Bu eski mülk sahipleri giderek eriyip yok olurken, onlar giderek büyüyen bir kitle halinde, tekelci sermaye birikiminin ihtiyaç duyduðu üretken olmayan emek arzýný karþýlýyorlar. Yani bizzat fabrikada kol gücüyle çalýþarak deðil; ürünün tasarýmý, reklamý, pazarlamasý, perakende satýþý ve tüm bu iþlerin idaresiyle ilgilenerek üretime katýlan bir kesim çýktý ortaya. Mühendisler, muhasebeciler, bankacýlar, teknikerler, ofis çalýþanlarýndan oluþan bir kesim bu. Kol emeðine dayanmadýðý için, bu kesimde istihdam edilen kadýnlarýn sayýsý, diðer çalýþma alanlarýndan çok daha yüksektir. Bunlar, aldýklarý ücretlerin niteliði ile bir emekçi, ücretlerin ortalama iþçi gelirini aþan niteliðiyle de küçük mülk sahibidirler. Ücretlerinin niteliði onlarý proletaryaya, niceliði ise burjuvaziye yakýnlaþtýrýr. Onlar, emeðin ve üretimin toplumsallaþmasýnýn dolaysýz ürünüdürler. Üretimin dar alaný parçalanýp geniþledikçe, iç pazar dýþ pazarla bütünleþtikçe, üretici ile tüketici arasýndaki doðrudan iliþki kesilir. Her geniþleme, üretim için yeni bir iþbölümü, emeðin yeni bir iþbirliðini gerektirir. Bu, ayný zamanda üretimin toplumsallaþmasýdýr. Ulaþtýrma, haberleþme, ticari ve finans alanlarýnda, meta dolaþýmýna hizmet eden yepyeni iþ kollarý ortaya çýkar. Baþlý baþýna üretici bir güç haline gelen bilim, bu iþbölümünü daha da ilerletir. Ve bu yeni emek alanlarýnýn yeniden üretimi için gerekli eðitim, saðlýk vb hizmetlerde de geniþleme görülür. Ýthalat ve ihracatý Türkiye’nin milli hasýlasýnýn %50’sini oluþturma aþamasýna getiren, o ekonomik geliþme ve geniþlemenin özeti budur. Türkiye tekelci sermayesi, iþbirlikçilik temelinde üretimi ve emeði büyük bir hýzla toplumsallaþtýrmýþtýr. Ýþte bu geliþme sürecinin dolaysýz ürünü olan kentlerin yeni orta sýnýflarý, ayný zamanda bu sürecin getirilerinden faydalandýlar. Onlarý son yirmi yýlda, devrimin ve karþý devrimin kapýþtýðý uzun iç savaþýn çatýþma alanlarýndan uzakta tutan, tam da buydu. Henüz ona sahip olmalarý gerektiðini anlamadan önce, toplumsal üretici güçlere katýlmakla, onu tamamlamakla meþguldüler. Ekonomi, tam baðýmlýlýk temelinde dýþa açýlýyor, açýlýp geniþledikçe bu kent orta sýnýflarýna yeni gelir ve kariyer imkanlarý sunuyordu. Bu geliþmeden onlar nemalanmayacaktý da, kim nemalanacaktý? Çoðu ikinci dil biliyordu, çoðu bilgisayar kullanýyordu; borsa-ticaret onlardan sorulabilirdi, üretimin dar sýnýrlarý geniþledikçe ihtiyaç duyulan teknik ve idari kapasiteye onlar sahipti. Türkiye’nin AB üyeliðine en çok onlar destek sunuyordu. Bu hayal, onlarýn teknik kapasitelerini, kariyer olanaklarýný, çok yönlü doyumu gerektiren toplumsal ihtiyaçlarýný geniþleten bir entegrasyon anlamýna geliyordu. Bir yandan, iþte bu hayal, öbür yandan pazarlarýn büyümesiyle
94. Sayý / 4 - 18 Haziran 2007
5
Yeni Evrede
“Cumhuriyet Mitingleri”
Mücadele Birliði
önlerine açýlan yeni fýrsatlar, kentlerin gittikçe kalabalýklaþan bu kesimini, siyasi açýdan tam bir kýþ uykusuna yatýrýyordu. Ve onlarý, þimdi alanlarda toplayan uyandýrýlmýþ dürtü, tam da onlarý uykuya yatýran bu dinamiklerin kendisi oldu. Alanlarda toplanan milyonlarý kýþ uykusundan uyandýran -birazdan ele alacaðýmýz- derin ekonomik ve toplumsal süreçlerin, bizzat kendileri tarafýndan bilindiðini varsaymak, tamamýyla yanlýþ olurdu. Devrimin zafere ulaþtýðý günde dahi, o zafere katkýda bulunanlarýn önemli bir kesimi, yaptýklarýnýn tarihi anlamýný kavramamýþ olacaktýr. Milyonlar, onlarý gerçekten harekete sürükleyen karmaþýk ekonomik ve toplumsal süreçleri kavrayamazlar, fakat, geleceðe güvenle bakamama ve hoþnutsuzluðun öfke dolu duygularý akacak bir mecra aradýðýnda, ceplerinde taþýdýklarý politik birikimin düzeyi neyse, o düzeye uygun bir söylemin peþine takýlýrlar. Tandoðan ve Çaðlayan’da buluþanlar, politik düþüncelerini iki kelimeden ileri gitmeyecek þekilde özetliyorlar: “Laiklik ve baðýmsýzlýk”. Bu soyut simgelerin insanlarý nasýl alanlara çektiðine ve aslýnda o sözcüklerde bu kalabalýklarýn hangi çýkarlarýnýn dile geldiðine bakmanýn zamanýdýr.
Üstten Tekeller Alttan Açlar... Kentlerin yeni orta sýnýflarýný kýþ uykusundan uyandýran birçok geliþmenin, içinde, özellikle anýlmaya deðer dört tanesi öne çýkýyor. 1-AB sürecinden canlanan umutlarýn kýrýlmasý: Yukarýda da belirttiðimiz gibi, üretim alanlarý geniþledikçe, kendi yetenek ve niteliklerinin deðerleneceðini düþündükleri için, AB sürecinin en ateþli destekleyicileri bu orta kesimler oldu. Bu sayede geleceðe umutla bakabiliyorlardý. Ama özellikle son bir yýlda, AB kapýlarýnýn Türkiye’ye kapalý olduðu net anlaþýlýnca, bu pembe hayaller de daðýldý. Üstelik, Avrupa’dan esen sert sýnýf savaþý rüzgarlarý, orada da iþlerin umulandan kötü gittiðini haber veriyordu. 2) Son birkaç yýlda olaðanüstü hýzlanan sermayenin merkezileþme eðilimi: Emperyalist kapitalist dünyanýn Türkiye’de þirket satýn alma ve birleþmelere harcadýðý para, bütün taþlarý yerlerinden oynatacak denli büyük. Bu büyük meblaðlar, tekelci sermayenin hýzla merkezileþmesine olanak verdi. Sermayenin bu denli hýzlý merkezileþmesi, henüz doðan ve geliþmesini tamamlayamamýþ yüzlerce yeni iþ alanýný adeta boðdu. Üstelik, birleþen her þirket, önce ofis çalýþaný ve teknik elemanlarý kapý önüne koyuyordu. Bugüne dek, geniþleyen pazarýn nimetlerinden yararlanan kent orta kesimleri için, alarm zillerinin çaldýðý açýktý. 3) Kredi mengenesindeki sýkýþma: 2000’li yýllarda emperyalist-kapitalist dünya, aþýrý üretim krizinin yýkýcý etkilerini ertelemek için, tüketici kredilerinin musluklarýný sonuna kadar açtý. Oldukça düþük faizlerle dünyayý dolaþan bu kredi paralar, en çok bu kentli orta sýnýflarýn yüzünü güldürdü. Onlarý adeta uyuþturdu. Bu kredileri bolca kullanýp ev-araba taksitlerine girdiler. Tüketim harcamalarýný kredi kartlarýyla yaptýlar. Bu bol avanslý krediler onlara, henüz üretmedikleri deðerlere el koymalarýný saðlýyordu. Sanki, bu deðerleri salt kendi yetenekleri, nitelikleri ve varlýklarýyla hak ettikleri sanrýsýna kapýldýlar. Onlarý bu tatlý rüyadan uyandýran, geçen yýl Mayýs-Haziran aylarýnda yaþanan para krizi oldu. O dönemde faþistler neredeyse iki katýna çýktý. Son bir yýl içinde kredi kartý borçlularý çýð gibi büyüdü. Çekleri geri dönenler ve kredi kartý yasaklýlarýn sayýsý arttý. Onlarý, intihar olaylarýný veren gazete sayfalarýnda görmeye baþladýk. Emperyalist-kapitalist dünyanýn kralý para ve bankalar, bu kesimlere elinde bulundurduklarý nitelik ve yeteneklerin hiçbir hükmünün olmadýðýný birden bire hatýrlatýverdiler. Ve en sonuncusu -ama önem bakýmýndan hiç de sonuncusu deðil- sadece son bir yýlda %60 artan suçlar, elektrikli teller ardýnda özel korumalý büyük burjuvalardan çok, kentlerin orta sýnýflarýný fena halde korkuttu. Eðer bir an önce birþeyler yapýlmazsa, toplumun en altýndaki en yoksul-en aç topluluklarýn herþeyi yok edeceðine dair o toplumsal korku, en çok bu kesimlerde yankýsýný buldu. Cahil deðildiler; bunca hýrsýzlýk, kapkaç vs. nin, ekonomik yýkýmýn bir sonucu olduðunu görüyorlardý. Ve o yýkým, onlarý da, yukarýdan kredi faizleriyle, aþaðýdan kapkaç olaylarýyla mengene içine almýþtý bile. Bu birbiri ardýna gelen geliþmelerin farklý bileþkeleri, mitinglere koþan orta kesim üzerinde harekete geçirici rol oynayan et-
6
menlerdi. Tarihin kör yasalarý bir kez daha iþledi ve hareket, doðup geliþtiði kaynaðýn çok uzaðýnda bir yerlerden yüzeye doðru çýktý. Miting alanlarýný dolduran kentli orta kesimlere göre, giderek daralan iþ ve kariyer olanaklarýnýn tek sorumlusu, heryere kendi kadrolarýný atayan AKP idi. Bu durumda “laiklik” sloganý, onlarýn dar politik süzgeçlerinde eðilip bükülmüþ çýkarlarýnýn uygun bir ifadesi haline geliyordu. Öte yandan, tam ilhak sürecinin ve sermayenin merkezileþmesinin getirdiði yýkým, kentli orta sýnýflarýn baðýmsýzlýk özlemlerini depreþtiriyordu. Sahip olduklarý kapasite ve çok yönlü iliþkileri, onlarý dünyadan koparamazdý ama, bizzat yaratýp bir parçasý olduklarý bu toplumsal güç, þimdi onlarýn karþýsýna yabancýlaþmýþ biçimde, emperyalist sermayenin tam ilhaký biçiminde dönüyordu. Dolayýsýyla, sahip olduklarý kapasite, nitelik ve üretici gücün gerçek konumuna ulaþabilmesi için, “baðýmsýz” bir yapý þart görünüyordu. “Laiklik ve baðýmsýzlýk” söylemlerinin kent orta sýnýflarýný bu derece etkilemesinin altýnda yatan nedenler iþte bunlardý.
Yalpalayanlarý Yedeklemek Toplumun bütün emekçi katmanlarý hareket halindedir, bu aþamada, devrimin bütün sýnýf iliþkileri canlýlýk ve hareket kazanmýþtýr. Burada artýk devrimin teorisi ete kemiðe bürünür. Devrimin zaferi yalnýzca proletaryanýn öncülüðünde, kent ve kýr küçük mülk sahipleri sýnýflarýn bu öncülük etrafýnda birleþmesinde mümkün olabilir. Bilindiði gibi bu orta sýnýflar tutarlý bir devrimci politik çizgi izlemezler, onlar her zaman devrimin yalpalayan unsurlarýdýr. Çözümü yaklaþan çeliþkiler derinleþtikçe ve devrim ete kemiðe büründükçe, küçük mülk sahibi kesimlerin yalpalamalarýndaki keskinlik de artar. Þimdi onlarý büyük kalabalýklar halinde alanlarda toplayan geliþme, iþte tam da budur: Bunun Çankaya çatýþmasýyla ilgisi pek azdýr. Proletarya, sabýr ve soðukkanlýlýkla bu yýðýnlarýn yüzlerini devrimden yana dönmelerine yardýmcý olmalýdýr ve sola doðru yalpalamanýn güçlü olduðu bir anda, bu en uygun anda, ortaya çýkan sýnýf ittifakýnýn devrimci enerjisiyle devrimci iktidara doðru saðlam adýmlar atmaya soyunmalýdýr. Bunun yolu; 1- Sözkonusu kalabalýklarýn “laiklik” þiarlarýna güç ve destek vermekten geçmez. Aksine, böyle bir destek, onlarý burjuvaziye baðlayan politik yanýlsamalarý güçlendirir. Proletarya, ancak ve ancak, bütün mülk sahibi sýnýflardan baðýmsýz bir politik çizgiyi tutarlýlýk ve ýsrarla izlerse, sürekli yalpalayan ve gerçek çýkarlarýnýn çarpýtýlmýþ þiarlarýný yalpalayarak düzelten bu kalabalýklara öncülük edebilir. Devrimin tutarlý demokratik ve emekçi niteliði, yalpalayanlara sol güvertede tutunabilecekleri saðlam direkler sunar. Tersine davranmak, yani proletaryanýn tutarlý demokratik ve emekçi devrim programýný bir kenara koyup, bu milyonlarýn arasýna “yurtseverlik-laiklik” sancaklarýyla katýlmak, devrimci güçlerin yapacaðý en büyük hata olur. 2- Toplumun en yoksul ve proleter kesimlerini arka plana iterek, bu küçük mülk sahibi sýnýflar arasýnda çalýþmalarýn yoðunlaþtýrýlmasýndan da geçmez. Onlarýn dar kalýplara sýkýþmýþ ve sürekli yalpalayan politikalarý, þimdi toplumun en yoksul kesimleri arasýna yayýlabilir. Proletarya, ancak en yoksullar içine sýzan bu küçük mülk sahibi politik etkiyi yokederse, yoksullarýn saðlam karakterli ve keskin devrimci enerjisini kendi baðrýnda toplayabilirse, yalpalayan orta sýnýflarý kendi öncülüðüne doðru çekebilir. Eðer bunu baþaramazsa, toplumun geniþ emekçi kesimleri, bu orta sýnýflarla birlikte yalpalayacak devrimin muazzam enerjisi boþa gitmiþ olacak ve burjuvazinin þu ya da bu kanadýnýn güçlenmesinden baþka bir sonuç doðurmayacaktýr. 3- Kürt halkýyla diðer emekçi yoksul kesimlerin buluþmasýný hýzlandýrmaktan geçiyor. Kürt halkýnýn kaygýyla izlediði bir süreçtir bu. Proletarya, Kürt halkýnýn bu kaygý ve çekincelerini gidermek için, devrimin genel propaganda ve hazýrlanýþý içinde Uluslarýn Kendi Kaderini Tayin Hakký’ný birinci önemde politik bir þiar olarak, devrimci iktidar hedefinin yaný baþýna koymalýdýr. Öyleyse, gün, “Bütün Ýktidar Emeðin Olacak” ve “UKKTH” temel þiarlarýyla toplumun en yoksul kesimlerine daha yürekli ve daha yoðun bir çalýþma ile gitmek günüdür. Yalpalayanlarý arkalamanýn tek yolu budur.
94. Sayý / 4 - 18 Haziran 2007
Yeni Evrede
Bildiri
Mücadele Birliði
SEÇÝMLERÝ BOYKOT ET DEVRÝM ÝÇÝN SAVAÞ Seçim tarihi belli oldu; önümüze yine ayný lapa konuluyor. Yine “burjuvazi’nin ahýrý”nda kaynaþma ve huzursuzluk var. derinleþen ekonomik ve siyasi kriz, burjuva partileri ve hükümetleri hýzla tüketiyor ve sistemi kilitliyor. Ýþçiler, Emekçiler, Yoksul Kürt Halký, “Devrimci durum” olarak adlandýrdýðýmýz bu durum, þimdi daha da olgunlaþýyor. Devrimin yükseliþ halinde olduðunu görmemek için insanýn ya iflah olmaz bir oportünist ya da dünyadan bi haber olmasý gerekiyor. Hrant Dink’in cenazesiyle baþlayan bu yükseliþ eðilimi, 1 Mayýs günü devletin tüm yasaklarýna raðmen onbinlerce insanýn Taksim’e akmasýyla devrimi ete kemiðe büründürdü. Ýþçiler, Emekçiler, Yoksul Kürt Halký, Egemenlerin egemenliklerini eskisi gibi sürdüremedikleri artýk o kadar açýk ki, her gün sermayenin farklý kesimleri arasýnda ayyuka çýkan çeliþki ve çatýþmalarýn yansýmalarýný görmek mümkün artýk. Tekelci sermayenin bir bölümü, artýk eskisi gibi gidemeyeceðini, kabuk deðiþtirmek gerektiðini söylerken, bir bölümü buna þiddetle karþý çýkýyor ve geleneksel politikalarda ýsrar ediyor. Burjuvazinin kendi arasýndaki, artýk þiddet boyutuna ulaþmýþ olan çatýþmalarda her iki kesim de yýðýnlarý kendi yanýnda yedeklemeye çalýþýyor. Burjuvazi, toplumu kendi eliyle bölüyor. Ama bu bölünme, daha çok “laik-anti laik” kutuplaþmasý olarak yansýtýlýyor. “Cumhuriyet Mitingleri”ne katýlan kalabalýklar, bu politikaya alet edilmek isteniyor. Oysa toplumdaki esas çeliþki, emekle sermaye arasýndaki çeliþkidir. Burjuvazinin kendi arasýndaki çeliþki ve çatýþmalar da buradan kaynaklanýyor. Yapay kamplaþmalarla yaratýlmak istenen, tamamen emek-sermaye çeliþkisinin üzerini örtmek, yolun sonuna gelmiþ olan kapitalist sistemi içinde bulunduðu “oksijen çadýrý”ndan çýkarmaya çalýþmaktýr. Ýþçiler, Emekçiler, Yoksul Kürt Halký, Sermayenin baský ve zor aygýtýndan baþka bir þey olmayan devlet, ayný zamanda sýnýr ötesi operasyon hazýrlýðý yapýyor. Kurulacak olan hükümetin, eðer seçimler ertelenmez ve eðer kurulabilirse, bir savaþ hükümeti olacaðý bugünden anlaþýlýyor. Ankara’da Anafartalar Çarþýsý’nda patlayan bomba ve sonrasýnda Genelkurmay baþkaný Yaþar Büyükanýt’ýn yaptýðý “Büyükþehirlerde bu tür saldýrýlar olacaktýr” açýklamasý, devletin yönelimini gösteriyor. Devlet, terörist yöntem-
lerle geliþen devrimci hareketi ezmeye çalýþýyor. Meclis alt komisyonunda kabul edilen Polis Vazife ve Selahiyetleri Kanunu ile, polisin yetkileri artýrýlýyor. Deyim yerindeyse, polise “öldürme yetkisi” veriliyor. Ýþçiler, Emekçiler, Yoksul Kürt Halký, Burjuvazinin kendisi de artýk seçimlerin kitleleri uyutamayacaðýný, bu yolla kitleleri yönetemeyeceðini, sistemi krizden çýkaramayacaðýný biliyor. Ve parlamento dýþý yöntemler kullanýyor; faþist yöntemlere aðýrlýk veriyor. Önümüzdeki süreçte, Kürt halkýna, iþçi ve emekçilere, devrimci ve komünistlere yönelik saldýrýlarýn yoðunlaþacaðý açýktýr. Burjuvazinin krizden çýkýþ için bulduðu yol budur. Ýþçiler, Emekçiler, Yoksul Kürt Halký, Olan ve olabilecek saldýrýlar karþýsýnda yapýlmasý gereken, sistemin krizini, kendi aralarýndaki çatlak ve çeliþkileri derinleþtirmek olmalýdýr. Bugün kitlelerin ruh haline uygun düþen ve bu ruh halini daha da güçlendirecek olan devrimci mücadele yöntemlerini ileri çýkarmaktýr. Parlamentoya girmeyi hedeflemek, seçimlere katýlmak, devrimci çýkýþ yolunu göstermek deðildir. Tam tersine, bu, harekete geçmiþ olan kitleleri yeniden parlamentoya baðlayacak, onlarý beklentiye sokacaktýr. Halbuki karþýmýzda, dünyanýn en baskýcý, en katý rejimi var. Parlamenter hayallerin nasýl boðulduðunu daha önceki deneyimlerinizden biliyorsunuz. Kürt halkýnýn daha seçimler öncesinden karþý karþýya kaldýðý baskýlar, sonrasýný göstermeye yetiyor. Seçimlere katýlmak, hiçbir þeyi deðiþtirmeyecektir. Ýþçiler, Emekçiler, Yoksul Kürt Halký, Bugün sizleri “darbe” ya da “seçim” kýskacýna almak istiyorlar. Esas olan, devrim mücadelesidir; devrimci mücadeledir. Esas olan, gözlerinizin önünde büyüyen devrimdir. Reformistlerin, devrime sýrt çevirenlerin, sýnýf uzlaþmacýlarýnýn bizi parlamenter hayallerin peþine takma çabalarýný elimizin tersiyle bir kenara itelim ve devrim mücadelesini büyütelim. Seçimler, bizim açýmýzdan, burjuvazinin arasýndaki krizi derinleþtirmek için vesile olmalýdýr. Kendi iktidarýmýzý, kendi devrimci hükümetimizi kurmamýz uzak bir hayal deðildir. Yeter ki devrim için birleþelim, yeter ki devrim için savaþalým. Zafer bizim olacak.
BÜTÜN ÝKTÝDAR EMEÐÝN OLACAK! KÜRT ULUSUNA KENDÝ KADERÝNÝ TAYÝN HAKKI! ZÝNDANLAR YIKILSIN TUTSAKLARA ÖZGÜRLÜK!
94. Sayý / 4 - 18 Haziran 2007
7
Yeni Evrede
Fidel - Chavez
Mücadele Birliði
FÝDEL ALO PRESÝDENTE PROGRAMINDA CHAVEZ ÝLE KONUÞUYOR “Daha Fazla Enerjim, Daha Fazla Kuvvetim Ve Okumak Ýçin Daha Fazla Zamaným Olduðunu Hissediyorum” Hugo Chavez: Kiminle görüþüyorum? Fidel Castro: Þerefli ve sevgili arkadaþým, nasýlsýn? Hugo Chavez: Karamba, Fidel bu! (Alkýþ ve Fidel, Fidel, Fidel haykýrýþlarý) Fidel Castro: Evet, Alo Presidente’de seni ve son birkaç dakikada kullandýðýn bütün bilgileri dinliyorum. Büyüme, GSYÝH, iþsizlikteki azalma konusundaki argümanlarýnýn doðru olduðunu düþünüyorum, bir çok ilginç olgu. Hugo Chavez: Sesini duymaktan ve çok iyi olduðunu öðrenmekten dolayý ne kadar mutlu olduðumu bilemezsin. Fidel Castro: Çok teþekkürler. Hugo Chavez: Bize büyük sürpriz oldu, ne hoþ bir sürpriz. Az önce, yine her zaman yaptýðýmýz gibi senden söz ediyorduk. (...) Program þimdi günlük oldu. Fidel Castro: Hayýr, hayýr; bana bunu yaptýrma, burada çok iþim var (Güler), herþeyden önce, okumam gerekiyor, ama görüyorum ki kitaplarýný terk etmiyorsun. Kaçta yatýyorsun? Hugo Chavez: Sabah erken saatlerde biraz uyuyorum. Fidel Castro: Biraz. Hugo Chavez: Biraz uyuyorum, çok okuyorum; bu bir devrimcinin görevlerinden biri, seni izliyoruz. Fidel Castro: Evet, uzun bir zamandan beri okumaktasýn ve herþeyi aklýnda tutmak, hatýrlamak için istisna-i bir yeteneðin var. Sadece arada bir bazý sayýlarý unutuyorsun. (Güler) Hugo Chavez: Evet, sayýlarý unutuyorum ama çok da deðil. (...) Bir milyon varil etanol üretmek için kaç hektar mýsýr üretmek gerektiðini biliyor musun? Fidel Castro: Etanol, geçen gün 20 milyon hektar civarýnda dediðini düþünüyorum ya da bu civarda bir þey (güler), ama hatýrlat bana. Hugo Chavez: 20 milyon. Ýstisna-i bir aklý olan sensin. Fidel Castro: Ah, 20 milyon. (...) Bu kadar uzattýðým ve senden programýn yarýsýný çaldýðým için özür dilerim. Hugo Chavez: (...) Senin hakkýnda düþünüyorduk, çünkü bugün 27 Þubat ve bize burada, 18 yýl önceki Caracazo’nun, Karakas ayaklanmasýnýn nedenlerinden birinin, o zaman senin geldiðinde burada 200 ajitatör býrakman olduðu ve onlarýn da deyim yerindeyse söndürülmesi güç ateþler yaktýklarý söylendi. Ve bugün, yabancý borç konusunun nedenlerini, Kara Cuma konusunu, ülkenin yaðmalanmasýný, sermaye kaçýþýný, özelleþtirmeleri, korkunç bir durgunluðun eþlik ettiði enflasyonu, iþsizliði ve orta sýnýfýn çöküþünü dahi çözümlüyorduk. Bir dakika önce Einstein’ý okuyorduk, sosyalizmin nedenleri üzerinde düþünürken Einstein’ýn kapitalizmin ürettiði þeyin kaos olduðu sonucuna vardýðýný duymuþ muydun, bilmiyorum. Evet Fidel, Caracazco ile seni hatýrlýyorduk ve o günlerde seni burada uzaktan gördüðümü, yanýna gelmek ve seni tebrik etmek istediðimi hatýrlýyorum. Bunu yapamadým ama o zamanlar burada devrimci hareket içindeydik. Ve buradaki herkese, Alo Presidente aracýlýðýyla, seni dinlerken ve seninle konuþurken, o gün bir halkýn neoliberalizme karþý ayaða kalkmýþ olmasýnýn ne büyük bir onur olduðunu söylemek istiyoruz. Fidel, bildiðin gibi, Caracazco, neoliberal projeye dünya ölçeðinde ilk tepki idi, Sovyetler Birliði’nin çözüldüðü, Berlin Duvarý’nýn yýkýldýðý, tari-
8
hin sonunun tek bir düþünce tarzý olarak geldiðinin söylendiði bir zamandý. (...) Bildiðin gibi bu olaylar, biri diðeri olmadan anlaþýlamaz; ve sonra bütün bu yol, bizim devrimimiz, içinde Küba’nýn her zaman olduðu ve her zaman olacaðý ve senin dümende olduðun Küba. Teþekkür borçlu olduðumuz o kadar çok þey; Küba olmaksýzýn imkansýz olacak olan enerji devrimi. Dün Bakan Rafael Tamirez’in Vietnam ile ortak bir iþiletme kurmasýný onayladým ve kendisinden bu konuyu bugün orada, Havana’da gündeme getirmesini istedim çünkü Küba, Vietnam, Venezuela olarak, burada Venezuela’da ya da Küba’da ya da her ikisinde bir iþletme kurabiliriz, devrimi yaygýnlaþtýrmayý sürdürmek için bir ampul fabrikasý; enerji tasarrufu saðlayan ampuller ve enerji devrimini derinleþtirmek için ihtiyaç duyulan diðer ürünler: güneþ panelleri, rüzgar enerjisi sistemi. Bütün bu fabrikalarý burada kurmamýzý istiyorum Fidel, teknoloji getirelim. Bu konuda ne düþünüyorsun? Fidel Castro: Bütün bunlarýn mükemmel göründüðünü düþünüyorum. (...) Hugo Chavez: Bir þey sormak istiyorum. Burada duymakta olduðumuz bu son haber konusunda ne düþünüyorsun? Birleþik Devletler halkýnýn %67’si Bush’un Irak politikasýný onaylamýyormuþ. Bildiðin gibi Bush’a Güney Amerika’da hoþgeldin diyeceðiz. Fidel Castro: (...) ABD’nin liderlerini, ABD’yi yöneten þahsý daha iyi hangisinin sarsacaðýný bilmiyorum: borsadaki düþüþ mü, yoksa Güney Amerika turu mu? Sen ne düþünüyorsun? Hugo Chavez: Þangay ve New York borsalarýndaki düþüþlere iliþkin haberleri duymamýþtým. Her konuda olduðu gibi, þu konuda da bilgin vardýr: Uluslararasý Para Fonu krizde, dün ve bugün diyordum ki, büyük olasýlýkla Güney Bankasý’ndan borç isteyecekler. Para Fonu maaþlarý ödeyecek parayý bulamýyor; altýn satýyor. (...) Gayet iyi bildiðin gibi bu ayný kriz, dünya ekonomisinin krizi, ama alternatif olanýn, ulusal düzeyde, herkesin kendi modeli var: Bizim sosyalizmimiz var, Küba’da, Venezuela’da, kendi özgürlükleri ile birlikte ve uluslararasý düzeyde ALBA (Amerika Ýçin Bolivarcý Alternatif), Fidel, gayet iyi bildiðin gibi, hýz verdiðimiz ALBA var. (...) Bildiðin gibi Fidel, hepimiz, milyonlarca insan, dünyada seni tamamen iyileþmiþ olarak görmek istiyoruz, ki ben tamamen iyileþeceðine eminim. (...) Fidel, sen bir direniþin sembolü olduðun ve þimdi bir karþý saldýrýnýn sembolü olduðun için, bizi çok teþvik eden ve mutlu kýlan telefonla yaptýðýn bu sürpriz aramanýn sunduðu olanaðý, halklarýmýza devrimci Küba’nýn ve senin deðerini hatýrlatmak için bir fýrsat olarak kullanmak istiyorum. Senin deðerini, bilincini. (...) Küba ve senin onur, mücadele, cesaret ve sonsuz dayanýþma örneðin her zaman bi-
94. Sayý / 4 - 18 Haziran 2007
zimle idi ve her zaman da bizimle birlikte olacak. Fidel Castro: (...) Sizinkiler burada çok sýký çalýþýyorlar, þevkle, onlara býraktýðýmýz az zamaný kullanarak. Zaman etkeni unutulmamalý ve kanaatimce, geriye az zamanýmýz kaldý ve onlar, (Venezuela heyeti bn.) görünen o ki, bu konunun daha fazla farkýndalar. Sana bütün tebriklerin, iyi dileklerin için teþekkür ederim ve her þeyden önce mikrofonlarý sana geri çevirmem gerektiðini hatýrladým. Aksi takdirde, coþkuya kapýlýyorum, senin gibi. Seninle yarýþamam ama sana biraz öykünebilirim. Venezuela halkýna da selamlarý için teþekkür etmek istiyorum, bu kadar kahraman, bu kadar sevgili halka, sana bugün üzerine aldýðýn sorumluluklarý veren halka. (...) Zamaný iyi kullanmalýyýz ve bunun üzerine çok düþünmeliyiz. Buna zaman ayýrmalýyýz. Kendimi iyi hissediyorum, çünkü daha önemli bir þey olmadýðýný düþünüyorum. Halkýnýn nasýl çalýþtýðýný görmek de beni mutlu ediyor. Az önce söylediðim gibi, þevkle, ciddiyetle. Ve herkese bana verdikleri sevgi ve cesaret için teþekkür etmek istiyorum. Þimdi kendimi bu iþe adamýþ durumdayým. Sana bu gezilerden birinde eþlik edebileceðime dair söz veremem ama güçleniyorum, daha fazla enerjim, daha fazla gücüm ve çalýþmak için daha fazla zamaným olduðunu hissediyorum. Özetlemek gerekirse, yeniden bir öðrenci oldum. Hugo Chavez: Ahlak ve aydýnlanma Fidel Castro: Ahlak ve aydýnlanma! Þimdi bunu aklýmdan çýkaramam, çünkü ilk kez birinin bu ahlaki mücadeleyi, insanlarýn içindeki bir þeyi, akýllarýný ve yüreklerini fethederek kazanmaya çalýþtýðýný gördüm.(...) Ve az kalsýn unutuyordum, burada herkes benim hakkýmda verdiðin haberler için sana teþekkür ediyor, çünkü ben sessizim, tam bir sessizlik, çünkü her gün konuþamam, her gün haber alýnmasý þeklindeki kötü alýþkanlýðý yaratamam, herkese sabýr ve sükunet telkin ediyorum ve mutluyum, çünkü herkesi sükunet içinde görüyorum; ve ülke iyiye gidiyor, ki önemli olan da bu. Ve kendime de sükunet telkin ediyorum ki, bundan sonraki yeni görevlerimi yerine getirebileyim. Hugo Chavez: (...) Fidel’in nasýl olduðunu öðrenmek isteyen herkes buraya geliyor, beni arýyor, benimle konuþuyor ve ben de her zaman gerçeði anlatýyorum, gerçekte olaný: Ýyileþtiðini, senin örneðini, senin kararlýlýðýný.(...) Zaman kazanýyoruz, Fidel ve yaþam mücadelesini kazanýyoruz. Fidel Castro: Çok iyi. Hugo Chavez: Tarihi telefon araman için teþekkürler. Fidel Castro: Herkese milyon teþekkür. Hugo Chavez: Fidel için alkýþ (Alkýþlar) Güçlü bir alkýþ, bir kardeþ, yoldaþ, compenaro için ve bu konuda bir kompleksim yok, bütün dünyanýn duymasý için seni”baba” olarak adlandýrýyorum. Zafere Kadar Daima! Fidel Castro: Zafere Kadar Daima! Hugo Chavez: : Yeneceðiz Fidel Castro: Yeneceðiz. Hugo Chavez: Bravo! (Alkýþlar) NOT: 27 Þubat 2007 tarihinde, Fidel Castro’nun, Venezuela’da Hugo Chavez’in katýldýðý canlý yayýnlanan Alo Presidente (Alo Baþkan) programýndaki telefon görüþmesi. * Granma International’in Mart 2007’de yayýnlanan 19. sayýsýndan alýntýdýr.
Yeni Evrede
15-16 Haziran
Mücadele Birliði
15-16 HAZÝRAN AYAKLANMASI 15-16 Haziran büyük iþçi eylemlerinin üzerinden 37 yýl geçti. 1960’lý yýllarýn sonu ve 70’li yýllarýn baþý, Türkiye kapitalizminin dönemsel bunalýmlarýndan birini yaþadýðý bir dönemdi. Tekelci sermaye, o günkü tarihsel-toplumsal koþullarda iþçi sýnýfý ve emekçi yýðýnlarýn daha fazla soyulmaya sesiz kalmayacaklarýný, var olan haklarýný korumak için tepki göstereceklerini biliyordu. Bunu bildiði için de, öncelikle, sendikal örgütlenmeleri daðýtarak iþe baþlamak, ve böylece, ondan sonra gelecek saldýrýlarda iþçi sýnýfýný tamamen örgütsüz, daðýnýk býrakmak istiyordu. 1965’te TÝP’in 1967’de de DÝSK’in kurulmasý iþçilere büyük umut vermiþti. DÝSK’in kurulmasýyla iþçiler ilk defa devlet sendikacýlýðýný temsil eden TÜRK-ÝÞ karþýsýnda kendilerinden yana olan bir sendikaya sahip olmanýn coþkusuyla DÝSK’e akýn ettiler ve DÝSK çok kýsa bir sürede çýð gibi büyüdü. Ýþte DÝSK’in bu büyümesi ve hýzlý kitlesel deðiþim, sermaye sýnýfýný korkutmuþ ve telaþa düþürmüþtü. Sermaye sahipleri, önce rahat nefes almak, týkanan, iþlemez hale gelen egemenliklerini yeniden saðlamlaþtýrmak için harekete geçtiler. Ýlk iþ olarak iþ yasalarýný, grev ve toplu iþ sözleþmesi yasalarýný deðiþtirerek iþçi sýnýfýný burjuva sendikalara teslim etmek istediler. Bunun için iktidar partisi AP, bu partinin kurduðu hükümet ve Baþbakan Süleyman Demirel, 1475 sayýlý Sendikalar Yasasý ile 274-275 sayýlý Grev ve Toplu Ýþ Sözleþmesi Yasasýný deðiþtirerek, CHP’lilerin de desteðiyle parlamentodan çýkardý. (Kanun tasarýsýnýn meclisten geçirilmesi sýrasýnda CHP’li ve AP’li “iþçi” milletvekilleri elbirliðiyle çalýþmýþlar ve kýsýtlayýcý maddeler asýl CHP milletvekilleri tarafýndan önerilmiþti). Bunun anlamý þuydu: Her ne kadar DÝSK hukuken kapatýlmýyorsa da fiilen kapatýlýyordu. Çünkü uluslar arasý iþçi kuruluþlarýna üyeliði yasaklandýðý gibi, fabrika ve iþyerlerinde yetki almasýnýn önüne de yüzlerce engel dikiliyordu. Tüm bunlar bardaðý taþýran son damla oldu. DÝSK yönetimince: 15 Haziran Pazartesi günü iþyerlerinde toplantýlar yapýlarak sorunun tartýþýlmasýna ve iþçilere anlatýlmasýna, iþyerlerinden topluca çýkýlarak, kýsa yürüyüþler yapýlarak yasa deðiþikliðinin protesto edilmesine karar verildi. Fakat iþçiler DÝSK yönetimini çoktan aþmýþtý. 15 Haziran 1970 günü ilk olarak Gebze’deki Ankara asfaltý üzerindeki Otosan fabrikasýnda yürüyüþe baþlayan 2 bin 700 iþçi “Savaþ Baþladý” , “Bütün Kininiz Ýþçilere mi?”, “Yaþasýn Ýþçi Sýnýfý”, “Zincirlerimizden Baþka Kaybedecek Bir Þeyimiz Yok”, “Tüm Gericiler ve Faþizm Kahrolsun” sloganlarý yazan pan-
kartlar açtýlar ve sabah saat 09:00’dan sonra bütün Ýstanbul-Ýzmit karayolu ve Ýstanbul’un sanayi bölgeleri iþçi kafileleriyle doldu. Yürüyüþlere bütün fabrikalardaki iþçiler kadýnlý-erkekli katýldýlar ve asýl önemlisi TÜRK-ÝÞ’e baðlý sendikalara üye iþçiler DÝSK üyesi iþçilerden daha çoktular. Planlanan “kýsa yürüyüþler” in böyle çýð gibi büyüyeceðini, DÝSK yöneticileri gibi devlette önceden tahmin edememiþti. On binlerce iþçinin öfke seli karþýsýnda korku ve paniðe kapýldýlar. Eylemlerin kýrýlmasý, gittikçe büyüyen iþçi selinin durdurulup, daðýtýlabilmesi için bütün önlemleri aldýlar. Anadolu yakasýnda vapur seferleri kaldýrýldý, Avrupa yakasýnda Unkapaný Köprüsü açýlarak iþçilerin birleþmesi engellenmeye çalýþýldý. Asker ve polis devreye sokuldu. Tüm iþçiler, Ýstanbul’un dört bir yanýndan Taksim Meydaný’na doðru akýyorlardý. Karþýlarýna dikilen polis ve asker barikatlarýný, tanklarý ve silahlý, tam teçhizatlý birlikleri aþarak iki gün boyunca tüm Ýstanbul’da hayatý kendi yörüngelerine çektiler. Olaylarýn baþ döndürücü geliþmesi karþýsýnda tekelci sermaye sýnýfý, Ýstanbul ve Ýzmit’te sýkýyönetim ilan etmek zorunda kaldý. Fakat iþçilerin, sokaklarýndan fabrikalarýna geri çekilmesini saðlayan Sýkýyönetim ilaný ve uygulanmasý deðil, bizzat DÝSK yöneticilerinin direniþi sona erdirme çaðrýlarý olmuþtu. Ýki gün süren olaylarda, iþçilerle polis ve askeri birlikler arasýnda meydana gelen çatýþmalarda biri polis olmak üzere dört kiþi öldü. Fabrikalardan 422 iþçi atýldý.162 kiþi tutuklandý. Ýþçi eylemleri bitirilmiþti, fakat devlet de söz konusu yasa maddelerini Anayasa Mahkemesinde iptal etmek zorunda kalmýþtý. AYAKLANMANIN ÖÐRETTÝKLERÝ 15-16 Haziran Ayaklanmasý, sýnýf mücadelesinde iki dönüm noktasýna gelindiðine iþaret ediyordu. Birincisi, bu her þeyden önce, proletaryanýn burjuvaziye karþý bir bütün olarak ilk karþý koyuþuydu. Hem iþçi sýnýfýnýn bir sýnýf olarak burjuvaziye karþý koyuþu anlamýnda, hem de bir yasa maddesi deðiþtirilmesi gibi tümden siyasal bir içerikte olmasý iþçi sýnýfý hareketinde bir aþamanýn geride býrakýldýðýný yeni bir aþamanýn baþladýðýný müjdeliyordu. Ýkincisi, iþçi sýnýfý bu eylemiyle devrimci çevrelerde yapýlan devrime hangi sýnýfýn öncülük edeceði tartýþmasýna son noktayý koymuþ oldu. Ýþçi sýnýfý bu eylemiyle burjuva toplumda devrime öncülük yeteneðine sahip tek sýnýf olduðunu tartýþmasýz biçimde ortaya koydu. O günün kendi koþullarýnda 15-16 Haziran Eylemleri daha henüz iþçi sýnýfýnýn geri olan bilincinde bir sýçramayý, bir deðiþimi ifade ediyordu. O zaman kadar iþçi sýnýfý bu kadar etkin ve etkili eylemlerde bulunmamýþtý. Yine ilk kez iþçi sýnýfý beraber hareket ettiklerinde birlik içinde olduklarýnda kendilerinin neler yapabileceklerini görüyorlardý. Yani, kendi sýnýfsal öz güçlerini gördüler. Ancak, iþçilerin salt kendi çabalarýyla ortaya çýkan bu eylemler, kendiliðinden karakterleriyle ancak sendikalý olma bilincini sendikalar içinde birleþmenin ve kapitalistlere karþý savaþým vermenin gerekli olduðu inancýný geliþtirebiliyor; bunun dýþýna çýkamýyordu. Oysa iþçi sýnýfýna gerekli olan, bundan çok daha öte bir þey olan ikti-
94. Sayý / 4 - 18 Haziran 2007
9
Yeni Evrede
15-16 Haziran
Mücadele Birliði
dar bilinciydi. Ýþçi sýnýfý kendiliðinden eylem içinde bu bilinci edinemezdi. Çünkü; Ýþçi sýnýfýna bu bilinç ancak dýþardan öncü bir partiyle taþýnabilirdi. Ekonomik ve politik krizin devrimcileþtirdiði iþçilerin, devrimci þiddet eylemlerine ve devrime sarýlmaktan baþka çýkar yolu yoktur. Artýk tek tek grevlerin, gösterilerin, eylemlerin baþarý için yeterli olmadýðý en küçük bir baþarý için bile kapitalistlere karþý kýsmi deðil, genel bir savaþýmýn gerekli olduðu her günlük deneyimde anlaþýlýyor. Bunun için de Leninistlerin yýllardýr gündeme getirdiði; Devrimci Ýþçi Komitelerini, konseyleri, silahlý iþçi birliklerini, iþçi milislerini kýsacasý iþçilerin zor aygýtý ve örgütlülükleri iþçilerin gündemine taþýmasý onlarýn iktidar bilinciyle donatýlmasý gerekir. Aksi taktirde kendiliðinden harekete geçen 15-16
Haziran gibi iþçi eylemleri nihai amaca ulaþmadan kýrýntýlarla (reformlarla) son bulur. Özellikle günümüzde ekonomik ve politik krizin derinleþtiði ve devrimci durumun olgunlaþtýðý bir durumda Leninist Partiyi güçlendirmek, onu yaþamýn bütün alanlarýna taþýmak, proletaryayý onun politik gücüyle aydýnlatmak, iktidara yöneltmek ve burjuvaziyi alaþaðý etmek günümüzün yaþamsal görevidir. YAÞASIN DEVRÝMCÝ ÝÞÇÝ KOMÝTELERÝ! DEVRÝM YOLUNDA LENÝNÝST SAFLARA! FABRÝKALAR TARLALAR SÝYASÝ ÝKTÝDAR HER ÞEY EMEÐÝN OLACAK! FAÞÝZME KARÞI SÝLAH BAÞINA! Eskiþehir’den Leninistler
DANONE ÝÞÇÝSÝ YALNIZ DEÐÝLDÝR Tek Gýda-Ýþ Sendikasý’na baðlý Danone iþçilerinin iþten atýlmalarýný protesto etmek ve imza toplamak için Tek Gýda-Ýþ Sendikasý 22 Mayýs’ta Taksim’de Fransýz Konsolosluðu’nun önünde stand açtýlar. Mücadele Birliði dergisi olarak standa gidip konu üzerine iþçi arkadaþlarla sohbet ettik. Kendilerine neden burada olduklarýný, nasýl bir mücadele yöntemi izleyeceklerini sorduk. Stant yerinde görüþtüðümüz sendikacý arkadaþýn anlatýmlarý þöyle; “Danone AÞ, %100 bir Fransýz þirketi. Bu þirket 2002 yýlýnda 13 iþçi arkadaþýmýzýn iþine sendikalý olduklarý gerekçesiyle son verdi. Ýþe iade davasý açtýk ve iki yýl kadar süren hukuki süreçte davayý kazandýk. Fakat iþten çýkartýlan arkadaþlarýmýz iþe geri alýnmadýlar. Bunun yerine tazminatlarýný ödediler. Bundan sonra sendikalý iþçiler üzerinde ciddi baskýlar kuruldu. Sendikalý iþçileri en aðýr çalýþma koþullarýnda çalýþtýrýlýp, yýldýrmaya ve istifaya zorladýlar. Bunu da baþaramayýnca bu kez iþçileri en zayýf yanlarýndan vurmaya baþladýlar. Sendikalý iþçilere iþten çýkmalarýný, bunun karþýlýðýnda kendilerine her türlü tazminat haklarýný vereceklerini, iþten çýktýktan sonra hemen bir iþe yerleþtirileceklerini yani iþsiz kalmayacaklarýný taahhüt ettiler. Bu yaptýklarý, geçim sýkýntýsý çeken iþçilerin arasýnda kýsmen baþarýlý oldu. Böylece iþten atýlan ve istifaya
10
zorlanýp iþten çýkan iþçi sayýsý 100’ü buldu. Zaten yapmaya çalýþtýklarý örgütlülüðü daðýtmaktý. Ama þunu unuttular her halde: Tek Gýda-Ýþ Sendikasý 81 ilde örgütlü, güçlü bir sendika. Tüm bu yaþananlarýn üzerine biz kendileriyle sendika olarak görüþmek istedik fakat bu isteðimiz defalarca reddedildi. Danone AÞ, Fransa’dan, ‘demokrasi beþiði bir ülke’den kalkýp gelecek, burada ki yasal boþluklardan faydalanýp iþçi çýkartacak. Bu insani bir þey deðil. Bunun üzerine biz üç a94. Sayý / 4 - 18 Haziran 2007
þamalý bir çalýþma baþlatma kararý aldýk. Birinci aþama 1 Mayýs’ta katýldýðýmýz tüm eylemlerde halkýmýzý bilgilendirmek için Danone A.Þ’yi teþhir eden bildiriler daðýttýk. Ýkinci aþama belirlediðimiz iki pilot bölgede, Ýstanbul ve Ýzmir’de stantlar açýp, bilgilendirme yapmak ve imza toplamak. Yine ikinci aþamanýn sonunda Sivil Toplum Örgütleriyle birlikte bu konuyu ele alacaðýz. Üçüncü aþamada ise hala ayný uygulamalar devam ederse, iþten atýlan iþçiler geri alýnmazsa üretimden gelen gücümüzü kullanacaðýz ve greve çýkacaðýz. Tek Gýda-Ýþ, 81 ilde örgütlü büyük bir sendika. Bize kafa tutamazlar. Danone A.Þ’ye ya sendika girecek, iþçiler sendikalý çalýþacak ya da Danone A.Þ’yi üretimden sileceðiz. Bizim buna gücümüz yeter. Bu konuda kararlýyýz.” Bizler de Mücadele Birliði dergisi olarak Danone iþçileri için elimizden gelen her þeyi yapmaya çalýþacaðýmýzý ve bu konuya iliþkin görüþlerimizi söyleyip kendilerine mücadelelerinde baþarýlar diledik. Ýþçilerin standýna gösterilen yoðun ilgi gözlerden kaçmadý. Bir çok insan standa gelip bilgi alýyor, imza veriyor ve baþarý diliyordu. DANONE ÝÞÇÝSÝ YALNIZ DEÐÝLDÝR! YAÞASIN ÝÞÇÝLERÝN MÜCADELE BÝRLÝÐÝ! FABRÝKALAR TARLALAR SÝYASÝ ÝKTÝDAR HERÞEY EMEÐÝN OLACAK!
Yeni Evrede
Kadro
Mücadele Birliði
KÝTLELERÝN KALBÝNDE OLMAK Bir gün acilen arabaya ihtiyacýmýz vardý. Birkaç tanýdýða sorduk uygun deðillerdi. Bir yoldaþla yüksek bir yerden aþaðýya baktýk. Ve o bana dedi ki: “Bak yüzlerce araba geçiyor, ama birini bile tanýmýyoruz. Ve ihtiyacýmýzý karþýlayamýyoruz”. Ve uzun bir sessizliðin ardýndan ben denemek için yeni isimler düþünürken o çoktan sonuçlar çýkarmaya baþlamýþtý. “Kitleyle baðlarýn önemi” dedi... “Bizim için nefes almak kadar önemli”. Urallý Delikanlý adlý kitapta Sovyet Devrimi’nin örgütleyicilerinden Sverdlov’un yaþamý anlatýlýr. En etkileyici bölümlerden biri de, Sverdlov’un iþçi ve emekçilerle kurduðu muazzam baðlarýn anlatýldýðý bölümlerdir. Öyle ki gittiði evde Sverdlov kucaðýnda bebek uyutur, sobayý yakar, ev iþlerine yardým eder, aile fertleriyle ayrý ayrý ilgilenir, sohbet eder. Tüm aileler Sverdlov’un evlerine gelmesini caný gönülden isterler. Çünkü onu “ailenin bir ferdi” olarak görmektedirler. Bugün ise kitlelerle kurulan baðlarýn hem geniþ, hem de sýký olmasý gerekmektedir. Kitlelerle baðlar her dönem önemli olmuþtur. Ancak iç savaþ koþullarýnda her zamankinden çok daha fazla önem kazanýr. Çünkü artýk kitlelerin sadece içinde deðil, kalbinde olmak gerekiyor. Bazen sýcak ve güvenli bir ev, bazen saðlam bir bilgi, bazense yeni iliþkiler olurlar bize... En zor zamanda inanýlmaz olanaklar yaratabilirler. Her türlü sorunun çözümünü onlarda bulmak mümkündür. En çözümsüz görülenlerin bile. Bu bir abartý deðildir. Ancak bu her türlü çözüm için siz de onlara devrimi götürmelisiniz. Doðru politikalarý söylemeniz yetmez, hatta bunlarý hayata geçirmeniz de yetmez, bunun sürekliliðini de saðlamalýsýnýz ki size inansýnlar, güven duysunlar! Bu konuda þaþmaz bir öngürüye sahiptirler. Doðal bir yetenekle samimi olaný yapmacýk olandan hemen ayýrabilirler. Ve tüm bunlarý yapmalarý hem onlarý inanýlmaz geliþtirir hem de onlarla dahada güçlenen partiyi. Bir devrim partisinin en büyük gücü kitlelerle kurduðu baðlardan gelir. Onun için nefes almak kadar önemlidir. Ýdeolojik doðruluðu ve kadrolarýnýn geliþkinliði ona saðlam bir zemin yaratsa da, asýl eser onun üstüne inþa edeceði kitle baðlarýnda yatar. Yine bir gün Paþabahçe Fabrikasýndayýz; 2002’de Beykoz’da... Yüzlerce iþçi sokaða atýlmýþ, fabrikayý iþgal etmiþ, aileleriyle fabrikada barakalarda günlerce sürecek eylemlere hazýrlanýyorlar. Bizler iþgale yön vermek için yanlarýndayýz. Bu niyetimizi bilen karþý-devrimse bizi gözaltýna almak için fýrsat kolluyor. Ama bunu iþçilerin içinde yapacak cesaretleri yok. Bunu biliyoruz. A-
ma propagandamýzýn, sloganlarýmýzýn da daha fazla sürmesine içleri el vermiyor. Artýk dayanamayýp hazýrlandýklarýný fark ediyoruz. Ýþçiler de fark etmiþ olacak ki bizi usulca fabrikanýn içindeki ilginç yollardan dýþarý çýkartýyorlar. O gün bir baþlangýçtý. Sonra 15 gün boyunca iþçilerle Paþabahçe Fabrikasýnda barakalarda yatýp kalktýk, iþgale katýldýk. Sabahtan akþama kadar eylemler yapýldý. Gece yarýlarýna kadar sohbetler sürdü. Ve karþý-devrim tüm bu çalýþmamýzý yutkuna yutkuna seyretmek zorunda kaldý. Birþey yapamamalarýnýn tek nedeni iþçiler ve aileleriyle kurduðumuz baðlar oldu. Bazen “þans” oyunlarýyla ilgili tanýtýmlarda insanlarý çekmek için “tüm isteklerinizin kapýlarýný açacak bir yol” derler ya! Ýþte devrimin kapýlarýný açacak, hem de sihirli falan deðil, en somut, en gerçek þeydir kitleyle baðlar... Ve bu baðlar ne kadar güçlüyse sizi onlarýn içinden söküp koparmalarý o kadar zordur ve hatta imkansýz. Artýk devrimi örgütlemek, insanlarý örgütlemek demek. Bunun çok iyi anlaþýlmasý gerekiyor. “Devrimi örgüleyeceðiz; ama nasýl?” diyenler gözlerini dýþarda bizim kapýlarýný çalmamýzý bekleyen binlerce insana çevirsinler. Hazýr iliþkileri hiçbir zaman bulamayacaðýz. Bunlarý bizim yaratmamýz gerekiyor, hiçbir zaman varolanla yetinmeyip, insanlarla iliþkilerimizi on kat yüz kat artýrmamýz gerekiyor. Þimdi eðer aramýzda bir sosyalist yarýþma olacaksa bu konuda olmalý. Artýk her bir yoldaþ, diðer yoldaþýný yeni yeni iliþkiler kurma, bunlarý geliþtirme ve örgütleme konusunda geçmeye çalýþmalýdýr. Bunun için birebir iliþkilere daha fazla zaman ayýrma, daha fazla yaratýcý düþünme, daha fazla özveri ve komünist inatçýlýða ihtiyacýmýz var. Öyle ki her bir yoldaþýmýz artýþ þöyle düþünmeli: “Ben bu insaný örgütlemeden býrakmayacaðým”, “ne yapýp edip bu insaný (ya da insanlarý) örgütleyeceðim”. Peki bu konuda bize engel olan ne? Kendi mükemmelliyetçiliðimizden baþka hiçbir þey! Çevremizdeki insanlarý veya yeni tanýþtýðýmýz insanlarý gözen geçiriyoruz ve deyim yerindeyse onlardan daha ilk anda ileri olanlarýmýzýn davranýþ ve düþünce þekillerini göstermelerini bekliyoruz veya çok kýsa sürede bu noktaya gelmelerini. Bazen o denli elitist yaklaþýyoruz ki, notunu daha baþtan veriyoruz ve içimizden “bundan birþey çýkmaz” diyoruz. Elbet böyleleri de vardýr; gerçekten zaman harcamayý gerektirmeyecek, ona harcanacak zamanla onlarca insaný örgütleyebileceðimiz insanlar da olabilir. Kastýmýz bunlar deðil. Bize güven vermeyen insanlar da deðil. Kaybettiðimiz, bize bu düzenin kiri ve pasýyla gelen, üzerinde bu düzenin tortusunu taþýyan insanlar. Ýþte bu insanlarý nasýl deðiþtirip dönüþtüreceðimiz, nasýl geliþtireceðimiz önemli olan! Gerekli sabýrý ve özeni gösterecek miyiz? Hepsinden önemlisi, zaman ayý-
94. Sayý / 4 - 18 Haziran 2007
raca, bunu diðer pratik faaliyetlerimiz kadar önemseyecek miyiz? Þöyle düþünelim: Biz aslýnda tüm pratik faaliyetlerimizi (afiþinden bildirisine, propaganda çalýþmasýndan eylem yapmaya kadar) devrimin örgütlenmesi için yapmýyor muyuz? O halde insanlarla birebir görüþmek, onlarý geliþtirmek için harcadýðýmýz, harcayacaðýmýz zamaný kayýp zaman olarak görmemeliyiz. Tam tersine bize kazandýracak olanýn, kurduðumuz iliþkiler içinde yeni leninist kadrolarýn çýkmasýný saðlayacak olanýn bu olduðunu unutmamalýyýz. Þimdi yapmamýz gereken yýlmadan, usanmadan insanlarýn kapýlarýný aþýndýrmak, kapýlarý çalmak ve mutlaka birilerin açacaðýný bilmektir. Geçenlerde bir iþçi ailesinin evinde kaldým. Biz ilk kez gidiyorduk ama eskiden beri tanýþýrmýþýz. Bizi sýcak karþýladýlar. Çocuklarýyla ilgilenirken geçmiþten konu açýldý. Onlar da sizin gibiydi dediler... Kimler dedim. Aysun’la Sibel dediler... Onlarý tanýyorlardý tabi hemen anlatmalarýný istedim. Yýllar yýlý bu iþçi ailesi bize güvenmiþ, her þeyini lokmasýný bile bizimle bölüþmüþtü. Þimdi benimle bölüþüyorlardý. Gece uyurken hep bunu düþündüm. Bunca zaman geçmiþti ama baðlar dipdiriydi. Artýk dedim hiçbir güç bizi onlardan söküp koparamaz, unutturamaz. Çünkü onlar biz olmuþtu, bizse onlar... Acýlarýmýz sevinçlerimiz düþlerimiz ortaklaþmýþtý. Devrim yaþayan, canlý bir olgudur. Politikalarýn yaþam bulmasý kitlelerde olur. Onlarýn hareketlerinde yaþam bulur, onlar nefes aldýkça nefes alýr, onlar umut ettikçe umutlanýr ve onlar savaþtýkça kazanýlýr. Ve devrim kitlelerin eseri olacaðýna göre biz tüm gücümüzle onlarý kavramalýyýz, kucaklamalýyýz ve en önemlisi örgütlemeliyiz. Onlarýn kalbinde olmak ve orada atmak ise yoðun bir emek ve çabayý gerektirir. Peki nasýl mý? Ýþçi ve emekçilerle baðlar gece gündüz onlarla olmaktan geçer. Pratiðe dökersek; sabah birlikte iþçi servisi bekleyip akþam birlikte yemeði hazýrlamaktan, onlarla birlikte gülüp onlarýn her türlü sorunlarýna çözüm bulmaktan, kýsacasý kendimizi onlarýn yerine koymaktan, bütünleþmekten geçer. Kitlelerin nabzý böylece tutulabilir. Öfkeleri sele çevrilebilir, hareketleri kazanýma... Tam da bu süreçte en çok ihtiyaç duyulan þey budur. Her an kitlelerin öfke patlamalarýna tanýk olduðumuz iç savaþ sürecinde kitlelerin kalkýþmalarýný bir ayaklanmaya çevirmek, kitlelerin kalbinde atmayý, onlarýn nabzýný tutmayý gerektirir. Þimdi her yerde örgütlenmek; her yerde komiteleþmek, her yerde yýðýnlarýn arasýnda ve bir adým önünde olma zamaný. Bunun için de önce kitlelerin kalbinde olmayý baþarmak gerekiyor. Önce onlarýn yüreðini kazanacaðýz, sonra onlara bilinç taþýyacaðýz ve onlarý örgütleyeceðiz. Tüm leninistler görev baþýna! Olabildiðince hýzlý hareket edelim, kitlelerle bað kurma ve onlarý örgütleme konusunda sosyalist yarýþma baþlatalým. Göreceðiz ki, yapabiliyoruz.
11
Yeni Evrede
Gündem
Mücadele Birliði
SEÇÝMLER VE DEV ürkiye’nin devrimci bir kriz içinde olduðu artýk tartýþma götürmüyor. Egemen sýnýfýn damýnda her yaný sarmaya baþlayan bir yangýn var. Burjuva sýnýf içindeki çeliþkilerin ne denli þiddetli olduklarýný yakýn zamanda bir kez daha gördük. Düzenin bütün temel kurumlarý birbirine girmiþ durumda. Ordu Hükümetle, Hükümet Cumhurbaþkaný’yla, Cumhurbaþkaný Meclis’le kýyasýya bir kavga içinde. Gücü yeten kendinden zayýf olana tekmeyi sallýyor. Bütün bu hýr-gür içinde tekme ve postal darbelerini arkasýnda en fazla hissedenin Meclis olduðundan kuþku yok. Parlamentonun Cumhurbaþkaný’ný seçemeyecek kadar bir “hiç” olduðu; anayasanýn kendisini yorumlayanlarý deðil, elinde silah olaný koruduðu tekrar tekrar görüldü. Ordunun bir geceyarýsý bildirisi, Parlamentonun bir laklakhaneden ibaret olduðunu göstermeye yetti. Burjuva sýnýf, düzenin tepesinde þiddetlenen kavgayý yatýþtýrmak; parlamentonun kitleler nezdinde yerlerde sürünen itibarýný ayaða kaldýrmak; kýsacasý krizden çýkmak için seçimleri gündeme getirdi. Yani, seçimler krizden burjuva çýkýþ yolu olarak toplumun önüne getirildi. Yeni bir Meclis, bu Meclis’in seçeceði bir Cumhurbaþkaný kitleleri bir süre daha oyalayýp zaman kazandýrabilirdi. Hesap bu. Bu hesap tutar mý, ya da yapýlýp yapýlmayacaðý halen belli olmayan genel seçimler burjuva sýnýfý krizden çýkarabilecek mi? Bu sorunun yanýtý, sýnýf savaþýnýn seyrine; burjuvazinin olduðu kadar devrimci proletaryanýn izleyeceði politikalara; sýnýflar arasýndaki karþýlýklý güç iliþkilerine baðlýdýr.
T
KÝTLELERÝ KÝM KAZANACAK Burjuvazi, güç iliþkilerini kendi lehine çevirebilmek için sürekli bir arayýþ ve yoðun bir çaba içinde bulunuyor. Çünkü þu gerçeði gayet iyi biliyor: Devrim ile karþý devrim; proletarya ile burjuvazi arasýndaki bu savaþý kitleleri, özellikle de küçük burjuvaziyi kim yanýna çekebilirse o kazanacak. Sermaye sýnýfý bunun için çoktan beri kollarýný sývamýþ bulunuyor. Hrant Dink cinayetinden sonra yýðýnlarý yanýna çekme çabalarýný yoðunlaþtýrdý. Kitlelerin hoþnutsuzluðunu, öfkesini gördü ve bu öfkeye akacaðý bir burjuva kanal oluþturmak gerekiyordu.
12
Burjuva kanallar “laikliðe ve cumhuriyete sahip çýk” mitingleriyle açýldýlar. Bu mitingler kitleleri burjuva saflara çekmenin önemli bir aracý olarak kullanýldýlar. Yüzbinlerce insanýn katýldýðý bu mitinglerin, baþýný Ordunun çektiði karþý devrimin bir kanadý tarafýndan düzenlendiði üzerinde tartýþmayý gerektirmeyecek kadar açýk. Kitleler büyük bir aldanma içinde “þeriata,gericiliðe karþý, demokrasiye, demokratik taleplere, laikliðe sahip çýkmak” adýna bu mitinglere aktý. Oysa mitinglerin arkasýndaki gerçek güç olan Ordunun sözünü ettiðimiz içerik ve taleplerle uzaktan yakýndan alakasý yoktu. Aksine, dinci gericiliðin, þeriatçýlýðýn, ýrkçýlýðýn, faþizmin asýl kaynaðý her zaman için sermaye, devlet ve Ordu olmuþtur. Burada Ordunun hareket tarzýnýn görülmesi ve anlaþýlmasý son derece önemlidir. Türk Ordusu, týpký ABD’nin yaptýðý gibi, kendi eliyle besleyip büyüttüðü güçleri, yeri ve zamaný geldiðinde, kitleleri yanýna çekebilmek için “düþman” ilan edip onlara saldýrýyor. Bu hareket tarzýný ABD emperyalizminin Saddam’ý ya da Talibanlarý önce kendi eliyle yaratýp sonra onlarý ortadan kaldýrmak için savaþ ve iþgal hareketlerine giriþmesinde çok net biçimde görüyoruz. Bilindiði gibi Saddam ve Taliban Irak ve Afganistan iþgalinde ABD emperyalizminin baþlýca bahanesi olmuþtur. Ayný hareket tarzý Türk Ordusunun dinci gericilere karþý izlediði politikada karþýmýza çýkýyor. Türkiye’de devlet-ordudinci gerici politik hareket arasýndaki organik iliþki her zaman burjuva düzenin en önemli dayanaklarýndan biri olagelmiþtir. Bu gerçek böyle olduðu halde burjuvazinin emekçi kitleler üzerinde baskýyý artýrmak istediði dönemlerde Ordunun dinci gericiliði, gerici dinci akýmlarý bahane olarak kullandýðýný, “þeriata karþý laikliði korumak” bahanesiyle kitle desteðini almaya çalýþtýðýný biliyoruz. Devletin ve onun en önemli kurumu olarak ordunun emekçi sýnýflara ve Kürt halkýna karþý dinci gericiliði kullanmasýnýn tipik örneklerinden biri “Hizbullah” denen cinayet þebekesinin kurulmasýdýr. Bilindiði gibi Türk Ordusu Kürt halkýnýn özgürlük savaþýný bir yandan askeri yöntemlerle bastýrmaya çalýþýrken diðer yandan da kurduðu “Hizbullah” adýndaki cinayet þebekesiyle Kürt halkýný “islamlaþtýrmaya”, UKH kadrolarý-
94. Sayý / 4 - 18 Haziran 2007
ný suikastlerle ortadan kaldýrmaya çalýþmýþtýr. Bu cinayet þebekesinin askeri eðitim yerlerinin askeri kýþlalar olduðu artýk saklanamayan bir gerçek. Sonrasý yakýn tarihimizden biliniyor: Cinayet þebekesinin kullaným tarihi geçince yönetim kadrosu yine devlet güçleri tarafýndan operasyonlarla ortadan kaldýrýldý. Ordu-dinci gerici politik akýmlar arasýndaki iliþkinin bir diðer canlý –ve ayný zamanda kanlý- örneði “Sivas Katliamý”nda görüldü. Dinci gericiler, þimdi “þeriata karþýyým”, “laikliðin koruyucusuyum” diye ilerici güçleri peþine takmak isteyen ordunun izin ve onayýyla, askerlerin gözü önünde otuzyedi ilerici insaný, orta çaðda bile az rastlanan bir vahþet örneðiyle diri diri yakmýþlardýr. Ýþte bu Ordu, þimdi kitleleri “þeriata karþý” kendi bayraðý altýnda sokaklara dökülmeye çaðrýyor. Þu gerçeðin altýný çizmek gerekiyor: Yakýn zamanda yapýlan mitingler yüzbinlerce kiþinin katýldýðý gösteriler biçiminde geçtiyse bunda ortalama solun yani oportünistlerin kafa karýþýklýðýnýn, bilinç bulanýklýðýnýn önemli bir rolü vardýr. Ortalama sol düþünceyi aþamayan siyasal hareketler ne Ordu ve devletin dinci karakterini, ne dinci politik akýmlarýn devlet ve düzeni komünizme karþý koruma misyonlarýný ne de tüm çatýþmalarýna karþýn ikisini birleþtiren temelin anti-komünizm olduðunu anlayabilmiþlerdir. Bu yüzden ne Ordunun yýðýnlarý burjuva kanallara çekme giriþimlerine karþý politika geliþtirebiliyorlar ne de dinci gerici akýmlara karþý tutarlý bir mücadele verebiliyorlar. Aksine, dinci akýmlarla “anti-faþist geniþ ittifak” adýna çoðu kez kol kola girdiklerini biliyoruz. Onlarýn bu kafa-bilinç bulanýklýðý burjuvaziye politikalarýný daha rahat uygulama olanaðýný veriyor. “Cumhuriyet mitingleri” bunun bir örneði olmuþtur. Oportünist ve sosyal reformist örgütlerin bu konuda tavýr almamalarý kitlelerin oraya akmasýnda önemli bir etken olmuþtur.
DEVRÝMCÝ PROLETARYA KÝTLELERÝ NASIL KAZANIR Burjuvazi, hergün sömürdüðü, ezdiði kitleleri yanýna çekmek için her türlü yalan, hile, demagoji ve yönteme baþvurmaktan geri kalmýyor. Gerçek amacýný gizlemek onun deðiþmeyen yöntemidir. Devrimci proletarya ise tersini yapar. O,
Yeni Evrede
Gündem
Mücadele Birliði
VRÝMCÝ POLÝTÝKA amaç ve hedeflerini bütün açýklýðý ve yalýnlýðýyla açýklayarak sömürülen kitleleri kendi etrafýnda toplamaya çalýþýr. Seçimlerde devrimci proletaryanýn izleyeceði politika bu devrimci amaç ve yöntemlere uygun olmalýdýr. Seçimler bir devrimci kriz ortamýnda ve burjuvazinin bu krizden çýkýþ yolu olarak gündeme geldi. Devrimci proletarya seçimlerde izleyeceði politikayý belirlerken bu iki somut olguyu, sýnýf savaþýnýn bu somut koþullarýný temel almak durumundadýr. Üzerinde yaþadýðýmýz topraklarda devrim uzun bir süredir yükseliþ halindedir. Bunun aksini iddia edenlere en son ve en güzel yanýtý kitleler 1 Mayýs Taksim eylemiyle vermiþlerdir. 1 Mayýs Taksim eylemi, devrimci yükseliþin ulaþtýðý boyutlarý son derece somut haliyle ortaya koydu. Dünyada 1 Mayýs’ý bu þekilde kutlayan ve bu düzeyde devrimci ruh hali taþýyan bir kitle ya olmadý ya da çok az yerde oldu. Devrimin böyle yükseliþ halinde olduðu koþullarda devrimci proletarya, birincisi, devrimci yükseliþi hýzlandýracak; ikincisi sistemin krizini derinleþtirecek bir politika izlemelidir. Proletaryanýn atacaðý her politik adým devrimci yükseliþi hýzlandýrmaya ve sistemin krizini derinleþtirmeye hizmet etmelidir. Bu ayný zamanda seçimlerde izlenecek politikanýn oturacaðý temeldir. Burjuva sýnýfýn seçimleri hangi koþullarda ve hangi amaçlarla gündeme getirdiði biliyor. Burjuvazinin krizden çýkýþ yolu olarak elindeki yöntemlerden biri askeri darbe ise diðeri de seçimlerdir. Burjuvazi seçimlerle, birincisi, halk kitlelerini yeni vaatlerle beklentiye sokarak parlamentoya yeniden baðlamayý; ikincisi, güçlerini yeniden düzenleyerek devrimin karþýsýna yenilenmiþ güçlerle çýkmayý; üçüncüsü, karþý devrimi güçten düþüren düzenin tepesindeki tepiþmeye bir son vermeyi amaçlamýþtýr. Düzenin politik temsilcilerinin herþeyi bir kenara býrakarak kitlelere “seçimlere katýlýn” çaðrýsý yapmalarý boþuna deðildir. Onlar için ilk elden önemli olan kitlelerin seçim sandýðý yoluyla düzene baðlanmasýdýr. Dolayýsýyla, seçimlere katýlýp parlamentoya yönelmek, emekçi sýnýflarý da bu yola girmeye çaðýrmak sistem krizini derinleþtirmeye, kitlelerin devrimci ruh halini pekiþtirmeye deðil, burjuvazinin amaçlarýna
hizmet edecektir. Bu koþullarda devrimci proletarya, sistemin krizini derinleþtirme ve kitlelerin devrimci ruh halini pekiþtirme hedeflerine ancak seçimleri boykot yolunu izlerse ulaþabilir. Verili somut koþullarda sadece seçimleri boykot politikasý parlamento dýþý mücadelenin esas oldu olduðu düþüncesini kitlelerin bilincine kazýyabilir. Türkiye’de parlamentonun bir “hiç” olduðunu, herþey bir yana, son bir aylýk geliþmeler bile fazlasýyla açýklamýþtýr. Þimdi, kitlelere parlamentoya yönelmeyi önerenler hem bu gerçeði hem de Türkiye’deki sistemin dünyanýn en baskýcý, en katý rejimlerinden biri olduðu gerçeðini gözlerden saklýyorlar. Oysa sýrf bu iki somut, elle tutulur, kanýtlanabilir olgu bile emekçi sýnýflarýn yaþamsal sorunlarýnýn tek çözüm yolunun parlamento dýþý devrimci mücadele olduðunu anlatmaya yeter. Burjuvazi krizden çýkýþýn kendi çýkarlarýna uygun olan yollarýný ortaya koymuþ durumda. Bu burjuva çýkýþ yollarýna karþý proletarya da kendi çýkýþ yollarýný kitlelerin önüne koymalýdýr. Krizden proleter çýkýþ yolu en kýsa ifadeyle söylersek, burjuva egemenliðin, faþist devletin bir devrimle yýkýlarak yerine devrimci demokratik bir halk iktidarýnýn kurulmasýdýr. Devrimci proletarya bu proleter çýkýþ yolunu gerçek kýlabilmek için bütün emekçi sýnýflarý kendi etrafýnda birleþmeye; burjuva egemenliðe ve faþist devlete karþý devrimci mücadeleye çaðýrýr. Kürt halký, ezilen emekçi sýnýflar ve iþçi sýnýfýnýn gerçek kurtuluþu için esas olan þey devrimdir, devrim mücadelesidir. Komünist güçlerin ve devrimci proletaryanýn önümüzdeki seçim sürecinde kitlelerin önüne koymalarý gereken hedef budur. Bu hedef çerçevesinde, Leninist Parti ve devrimci proletarya üzerinde “Bütün Ýktidar Emeðin Olacak”, “Kürt Ulusuna Kendi Kaderini Tayin Hakký” ve “Zindanlar Yýkýlsýn Tutsaklara Özgürlük” sloganlarý yazýlý bayraðý yükseltmelidir. Ankara’daki son patlama sonrasýnda burjuva basýnýn ve devlet kurumlarýnýn izledikleri politika seçimler sürecinde hem Kürt halký hem de genel olarak sosyalistler üzerinde aðýr bir terör dalgasýnýn estirileceðini gösteriyor. Burjuvazinin bütün kanatlarýnýn bu konuda anlayýþ birliði saðladýklarý anlaþýlýyor. Birbirlerinin boðazlarýna sarýlmýþ olan burjuva partilerin
94. Sayý / 4 - 18 Haziran 2007
Kürt hareketi söz konusu olunca bir gecede kucaklaþmalarý bunun en somut ve çarpýcý kanýtýdýr. Belli ki, burjuvazi düzenini krizden çýkarmak için çabalarken sadece seçimlerle yetinmeyecek. Kural tanýmadan, düzenini krizden çýkarmak ve egemenliðini sürdürmek için ne gerekiyorsa onu yapacak. Hazýrlýklarý bu yönde. Çünkü burjuvazi de artýk þu gerçeði görüyor: Salt seçimlerle kitleleri uyutmak, bu yolla onlarý yönetmek artýk pek mümkün deðil. Kitleler eskisi gibi parlamentoya büyük umutlar baðlamýyorlar. Bu yüzden burjuvazi de artýk kitlelere karþý parlamento dýþý yollarý, sokaklarý, faþist yöntemleri kullanmaya aðýrlýk veriyor. Önümüzdeki süreçte bunun somut örneklerine daha sýk tanýk olacaðýz. Devrimci güçlerin buna yanýtý Kürt halkýyla birlikte sürekli kýlýnmýþ devrimci sokak gösterileri olmalýdýr. Leninist Partinin ve devrimci proletaryanýn izleyeceði boykot politikasý seçimlere katýlma kararý alan Kürt hareketini karþýsýna alýr mý? Hayýr almaz. Ezilen ulusun duygu ve hassasiyetlerini büyük bir dikkatle hesaba katan Leninist Parti Kürt Hareketinin “baðýmsýz” adaylarýna karþý olumsuz bir politika izlemeyecektir. Herkes istediði politikayý izlemekte özgürdür. Ama burjuva parlamenter seçimin iki halkýn devrim mücadelesini zayýflattýðýný, Kürt halkýnýn seçimlere katýlmamasý halinde sistemin krizinin çok daha derinleþeceðini, seçim sonuçlarýnýn bütün dünyada tartýþmalý hale geleceðini; bunun Kürt halkýnýn özgürlük savaþý adýna muazzam bir ilerleme anlamýna geleceðini vb vb açýklamak da Leninist Partinin Kürt halkýna karþý devrimci görevidir. Seçimleri boykot politikasý Kürt hareketini karþýsýna almaz, ama Kürt halkýnda devrimci bir kararlýlýk yaratýr. Seçim sürecinin Kürt halkýna kurulan tuzaklarla dolu olduðunu, seçimlerde Kürt halkýnýn gerçek iradesinin yansýmasýna izin verilmeyeceðini Kürt hareketi de biliyor ve þimdiden söylüyor. Bu süreçte baþlarýna daha nelerin geleceðini kimse bilmiyor. Ama þurasý kesin ki, yasal alandaki Kürt hareketi çok daha aðýr baskýlar altýna alýnacaktýr. Leninistler siyasal gerçekleri açýklamayý sürdürürken bu baskýlara karþý her zaman Kürt halkýnýn yanýnda yer alacaklardýr.
13
Yeni Evrede
Zindanlar
Mücadele Birliði
F TÝPÝ ZÝNDANLARDA BASKILAR SÜRÜYOR Kandýra F Tipi zindanýnda bulunan DHKP-C dava tutsaðý Ümit Ýlter, 5 Mayýs günü zorla Bolu F Tipi’ne sevkedildi. Sürgün-sevki protesto için DHKP-C dava tutsaklarý süresiz açlýk grevine baþladýlar. F Tipi zindanlarda Ölüm Orucu Eylemi’nin bitirilmesine neden olan 22 Ocak tarihli genelge aradan geçen 5 aylýk süre zarfýnda uygulanmadýðý gibi, geçen zaman içinde baskýlar da arttý. Devlet Ölüm Orucu Eylemi’nin yarattýðý etkiyi kýrmak amacýyla devrimci tutsaklara karþý saldýrýlarýna hýz verdi. Sürgün-sevk politikasýyla devrimci ve komünist tutsaklar, birbirlerinden tamamen yalýtýlmaya, F Tipi koþullarýnda dahi sürdürülen kolektif-örgütlü yaþam daðýtýlmaya çalýþýlýyor. Bu politikalar karþýsýnda devrimci tutsaklar asla boyun eðmediler ve bundan sonra da eðmeyeceklerdir. F Tipi zindanlar dahi devrimin geliþimini engelleyememiþtir. Ve bundan sonra da engelleyemeyecektir. F Tipi zindanlarda mücadele sürüyor ve sürecektir. Zindanlar yýkýlýp devrimci tutsaklar özgürleþene dek bu mücadele, bu savaþ bitmeyecektir. Zafer er ya da geç devrimin, devrimci ve komünist tutsaklarýn olacaktýr. Bundan önce olduðu gibi, bundan sonra da devletin, devrimci ve komünist tutsaklara her türlü saldýrýsý, karþýsýnda devrimci ve komünist iradeyi, onlarý asla yalnýz býrakmayan dýþardaki yoldaþlarýný, ailelerini ve yakýnlarýný bulacaktýr. DEVRÝMCÝ / KOMÜNÝST TUTSAKLAR YALNIZ DEÐÝLDÝR! ZÝNDANLAR YIKILSIN TUTSAKLARA ÖZGÜRLÜK!
SALDIRILAR KATLÝAMLAR DEVRÝMÝ ENGELLEYEMEYECEK Devrimin önlenemez yükseliþi karþýsýnda devlet ancak saldýrýlarýný, katliamlarýný artýrarak ayakta durabiliyor. Burjuvazinin kendi arasýnda büyüyen çeliþki ve çatlaklar, onu yaralý bir hayvan gibi daha da saldýrganlaþtýrýyor. Güney Kürdistan’a operasyon hazýrlýðý içinde olan TC devleti, içeride de saldýrýlarýný yoðunlaþtýrýyor. Özellikle son süreçte Kürdistan’da operasyonlarýný artýran devlet, gerillalarý katlederek içeride kendisini güvenceye almaya çalýþýyor. Operasyonlar sýrasýnda aðýr kayýplar veren TC ordusu, bölgeye büyük bir askeri güç yýðarak emekçi halký sindirmeye çalýþýyor. Devletin operasyonlarý sonucu, en son Dersim’in Çemiþgezek Ýlçesi Paþacýk Köyü’nde 27 Mayýs günü çýkan çatýþmada TKM/ML TÝKKO gerillalarýndan Mahmut Polat ve Hýdýr Uður ölümsüzleþmiþti. Hýdýr Uður’un cenazesi Dersim’de topraða verildi. Mahmut Polat’ýn cenazesi ise 30 Mayýs günü Gazi Mahallesi’nde yapýlacak bir anma sonrasý defnedilecekti, fakat kimliðinin tespit edilemediði gerekçe gösterilerek ailesine teslim edilmediði için cenaze töreni ertelendi. Sabah saat 10:30’da Gazi
14
Cemevi önünde toplanýlmaya baþlandý. Toplanan kitle, üzerinde “Gerillalar Ölmez Yaþasýn Halk Savaþý / Partizan” yazýlý pankartýn açýlmasýyla saat 11:30 gibi Mahmut Polat’ýn evinin önüne doðru yürüyüþe geçti. Aralarýnda Mücadele Birliði Platformu’nunda bulunduðu pek çok siyasi yapýnýn katýldýðý yürüyüþ boyunca “Hýdýr Uður Yaþýyor Mahmut Polat Yaþýyor Devrim Savaþçýlarý Ölümsüzdür”, “Yaþasýn Devrimci Dayanýþma”, “Yaþasýn Siper Yoldaþlýðý”, “Bedel Ödedik Bedel Ödeteceðiz”, “Katil Devlet Hesap Verecek”, “Devrim Savaþçýlarý Ölümsüzdür”, “Analarýn Öfkesi Katilleri Boðacak”, “Kürdistan Faþizme Mezar Olacak” sloganlarý
94. Sayý / 4 - 18 Haziran 2007
atýldý. Mahmut Polat’ýn evinin önüne gelindiðinde ise Mahmut Polat ve Hýdýr Uður þahsýnda ölümsüzleþen tüm devrim savaþçýlarý için bir dakikalýk saygý duruþunda bulunuldu. Saygý duruþunun ardýndan Gündoðdu ve Çavbella marþlarý hep bir aðýzdan söylendi. Daha sonra partizan adýna bir kiþi açýklama yaparak; 27 Mayýs günü TC güçleriyle TÝKKO gerillalarýnýn Hýdýr Uður’un evinde 8 saat süren bir çatýþmaya girdikleri, çatýþmada gerillalarýn bulunduklarý evde lav silahlarýyla yakýlarak katledildiði, Mahmut Polat’ýn kimliði tespit edilmediði gerekçesiyle cenazesinin ailesine verilmediði, cenazenin alýndýðýnda anma töreninin yapýlacaðý söylendi. Ardýndan Mücadele Birliði Platformu, Köz ve ESP birer açýklama yaptý. Mücadele Birliði Platformu adýna yapýlan açýklamada; “Faþist devlet katliamlarýna devam ediyor. (...) Ýçinde bulunduðumuz bu süreç sýnýflar savaþýmýnýn, iç savaþýn daha da keskinleþerek büyüdüðünün bir göstergesidir. (...) Devletin Kürdistan’da yaptýðý yýðýnak ve katliamlar, TMY ve polise verilen tam yetki yasasý sürecin nasýl sertleþeceðini göstermektedir. Bizlerin omuzlarýmýzda yükselttiðimiz her yoldaþýmýzýn cenazesi bizim öfkemizi, kinimizi, devrime olan inancýmýzý daha da artýrýyor. Yoldaþlarýmýzýn hesabýný soracaðýz söz veriyoruz. Faþizme anladýðý dilden cevap vereceðiz. Faþizme karþý silah baþýna” denildi. Daha sonra söylenen marþlarýn ardýndan eylem sona erdi.
Yeni Evrede
Seçimler
Mücadele Birliði
SEÇÝMLER VE ÝKTÝDAR eçimlerde burjuvazi burjuva egemenliði halka onaylatýp halkýn kendi kendini yönettiði yanýlsamasýný oluþturmaya çalýþýr. Bütün seçim dönemlerinde burjuva egemenlik, kapitalist sömürü ve demokrasi konularýný temel yönleriyle ortaya koymak gerekir. Ancak o zaman dönemin koþullarý üzerine ve seçimler üzerine söylenenler tam anlaþýlýr. Parlamento seçimlerini ele alýrken, parlamentonun hangi temel üzerinde durduðu ve misyonunu da ifade etmeliyiz. Parlamento burjuvazinin egemenliðinin politik ifadesidir. Kapitalist mülkiyet ve burjuva devletin zor aygýtlarý olan ordu, polis ile bürokrasi üzerinde yükselir. Burjuva parlamento kapitalist mülkiyete ve devlet aygýtlarýna dayanmazsa bir hiçtir. Bunlar ayrý düþünülemez. Kapitalist sömürü, üretim araçlarýnýn kapitalist özel mülkiyetine dayalý emek sömürüsü, artý-deðer sömürüsüdür. Emekçiler burjuvazi tarafýndan ücretli çalýþma, vergiler ve bir çok yolla sömürülüyor. Burjuva egemenlik bu sömürünün devamýný saðlar. Kapitalist özel mülkiyeti ortadan kaldýran bir devrim olmadýðý sürece sömürü devam eder. Buradan hareketle söyleyebiliriz ki, Kim ki bu seçimlerde sömürüyü kaldýrmak için oy kullanmaya çaðrý yapýyorsa emekçileri aldatýyor. Seçim dönemlerinde seçime yönelik konuþanlarýn en çok söylediði ve halkýn en çok duyduðu vaatlerin baþýnda demokrasi geliyor. Herkes için bol keseden demokrasi (!) Bu söylemler asýl olarak faþizmi gizleme, burjuvazinin sýnýf egemenliðini gizleme dýþýnda bir anlam ifade etmiyor. Bütün sýnýflý toplumlarda sýnýf egemenliði vardýr. Egemen sýnýf için sýnýfsal demokrasi vardýr. Egemen sýnýfýn demokrasisinden söz edilebilir. Çaðýmýzda genel olarak burjuva demokrasisi, proleter demokrasi ve halk demokrasisinden söz edilebilir. Faþizm altýnda burjuva demokrasisi de olmadýðý için ancak iþbirlikçi tekelci burjuvazinin egemenliðine, faþizme karþý halk demokrasisinden söz edildiðinde anlamlý olur. Her egemen sýnýf bu egemenliðini, birincisi ekonomik alanda gerçekleþtirdiði sömürü ve hakimiyete, ikincisi politik alanda üst yapýyý elinde bulundurmasýna, yani devlet aygýtýný elinde bulundurmasýna dayandýrýr. Halk demokrasisinden söz edenler faþist iktidarla egemenliðini sürdüren tekellerin varlýðýna el koymadan, faþist devlet yapýlanmasýný paramparça etmeden halk demokrasisini gerçekleþtireceklerini ifade ediyor ya da öyle bir beklenti oluþturuyorlarsa emekçileri aldatýyorlardýr. Sýnýflar varolduðu sürece sýnýf egemenliði ve sýnýfsal demokrasi vardýr. Emekçiler seçim dönemlerinde ileri sürülen vaatler ya da savunulan politikalardan
S
kimlerle karþý karþýya olduklarýný anlayabilirler. Burada en önemli kýstas ileri sürülen politikalarýn burjuvazi için kabul edilebilir olup olmadýðýdýr. Sosyalizm adýna, marksizm-leninizm adýna ileri sürülmüþ bile olsa burjuvazi için kabul edilebilir olan politikalar oportünizme, reformizmi ayýrdetmeye yarar. Oportünistler ve reformistler marksizm-leninizmde burjuvazi için kabul edilir ne varsa onu ileri sürerler. Burjuvazi için kabul edilemeyecek olaný görmezden gelir, silikleþtirirler. Reformist ve oportünistlerin kaçýndýðý en önemli ayrým faþizmin yýkýlmasý ve bunun zora dayalý devrimle gerçekleþeceðidir. Bunu gözden ýrak tutmak, bilinmez tarihlere ertelemek, “geleceðin sorunu” olarak görmek, reformist ve oportünistlere has bir özelliktir. Seçim dönemlerinde halk politik konular üzerine konuþur, gündemi politik konular alýr. Önemli olan seçim döneminde gündemi dolduran politikanýn niteliðidir. Demirel’in “seçimler sokaklarý temizler” sözü burjuvazinin seçimle emekçilerin mücadelesini engelleme çabasýnýn açýk ifadesidir. Burjuvazi, seçim döneminde kendi politikalarýný tartýþtýrýp emekçiler üzerinde etki kurmaya, en azýndan bir süre beklenti oluþturmaya çalýþýr. Polisiye baskýlarla, burjuva yasalarla burjuva egemenliði hedef alýp, yýkmayý amaçlayanlarýn seçim dönemin politik ortamýnýn çalýþmalarýný engellemeye çalýþýr. Emekçiler bu dönem, yaþanan sorunlarý, sömürüyü, direk olarak kendi sorunlarýný tartýþmaya çalýþýr. Burjuvazinin söylemleri, politikalarý vs. emekçiler için güvenilmezdir. Onyýllardýr yaþanan deneyimler burjuva düzenden beklentilere girilmemesi gerektiðini öðretmiþtir. Yaþamýn kendisi her gün öðretmeye devam ediyor. Burjuva sisteme alternatif, yegane sistem yani sosyalizm burada gerçek çözümdür. Devrimci alternatif ikna edici olarak ortaya konulduðunda emekçiler bunu benimseyeceklerdir. Seçimlerde para cezalarýna raðmen, boykot oranlarý emekçilerin burjuvaziye güvensizliðinin en açýk göstergesidir. Kaldý ki, devrimci alternatifi bilmediði için kötüler içinde iyisi diyerek burjuva partilere oy verenlerin sayýsý da çok. Seçim dönemlerinde emekçilerin politikaya ilgisinin artmasý önemli. Bu durumda emekçilerin sýnýf çýkarlarý ve burjuvazinin egemenliði tartýþýlýp emekçilerin kendi iktidarý için mücadelenin yükseltilmesi, kendi iktidarý için mücadele bilincinin oluþturulmasý, emekçilerin politikleþmesi demektir. Geçmiþten beri yaþanan bir çok geliþme parlamentonun iþlevinin anlaþýlmasý için göstergedir. 1960’lý yýllarda TÝP’in parlamentoya girmesiyle reformist ve uzlaþmacý olmasýna raðmen parlamentoda milletvekillerinin
94. Sayý / 4 - 18 Haziran 2007
uðradýðý saldýrý ve baskýlar, Leyla Zana’nýn burjuva anayasa ve parlamentoya baðlýlýk yeminini Kürtçe yapmasý üzerine uðradýðý baský ve saldýrýlar, DEP’in milletvekillerinin milletvekilliðinin düþürülmesi ve bazýlarýnýn tutuklanmasý bunlardan bazýlarýdýr. 12 Mart ve 12 Eylül faþist darbeleriyle parlamentonun iþlevi daha açýk görülüyor. Burjuvazi parlamentoyu ve yasalarý halký sömürmek için bir araç olarak kullanýyor. Parlamento ve yasalar burjuvazinin sömürüyü sürdürmek için ihtiyaçlarýný karþýlamada yetersiz olduðunda; burjuva egemeniliði sürdürme konusunda yetersiz kaldýðýnda burjuvazi tarafýndan bir kenara itiliyor. Ancak emekçileri sömürmek ve burjuva egemenliði sürdürmek için gereken ihtiyacý, baskýyý yerine getirdiði ölçüde burjuvazi tarafýndan baþarýlý bulunur. AB, ÝMF ve emperyalistlerin ve iþbirlikçi tekellerin istediði yasalarýn paketler halinde rekor sayýda ve rekor denilen hýzla çýkarýlmasý burjuvazinin parlamentoyu baþarýlý gördüðü bir örnektir. Emekçiler burjuvazinin egemenliðinin simgesi olan parlamentoyu önemsemelidir. Parlamentoyu iþbirlikçi tekelci sermaye ve devlet aygýtýný temsil ettiði için önemsemeli ve bunlar olmadan bir hiç olduðunu bilmelidir. Emekçiler parlamentoyu devlet aygýtlarýyla, bürokrasiyle, kapitalist mülkiyetle birlikte düþünmelidir. Burjuvazinin egemenlik aygýtý devlet ve kapitalist tekeller ortadan kalkmadan parlamento ortadan kalkmaz, bunlarýn hepsi birden ancak ortadan kalkabileceði için bunlarýn simgesi olarak parlamento önemsenmelidir. Seçim dönemlerinde propaganda tozu dumaný arasýnda burjuva cepheden oportünistlere kadar varan propaganda bombardýmanýnda söylenenler halký aldatýr. “Politik özgürlük ve sýnýf mücadelesinin büyük sorunlarýný son tahlilde zor çözer, ve biz bu zoru hazýrlamayý ve örgütlemeyi, bu zoru sadece savunmada deðil saldýrýda da etkin bir biçimde kullanmayý baþarmalýyýz.” (Lenin-Seçme Eserler- Cilt 3 Sf. 57-58) sözleriyle Lenin önemli sorunlarýn çözümüne iþaret ediyor. Propaganda bombardýmanýndaki vaazlar büyük sorunlarýn çözümünde seçimlere büyük iþlevler yüklüyor gözükse de bu vaazdan öteye gitmez. Ancak ikincil sorunlar üzerine etkileri tartýþýlabilir. Burjuvazinin kendisinin, yasalara, parlamentoya baðlý davranmadýðýný her fýrsatta gördük, biliyoruz. Burjuvazinin kendisi kendi parlamentosuna baðlý davranmazken, parlamentoya iþlevsiz bir kurum olarak ortaya konulurken emekçilerin adýna hareket ettiklerini söyleyenlerin parlamentoya girme çabalarý ve buna yükledikleri misyon parlamentoyu onore etmektir. Her mahallede bir çete varken, burjuva yasalarý toplum yaþamýnda etkisizleþmiþken, burjuva düzenin yasallýðý, parlamentonun etkisi emekçiler arasýnda ortadan kalkmýþken, sömürünün aðýrlýðý emekçileri yasalarý tanýmaz hale getirmiþken, burju-
15
Yeni Evrede
Seçimler
Mücadele Birliði
vazinin kendisi katliamlarla, cinayetlerle ve emekçilere yönelik baský-terörle iç savaþý yükseltmeye baþlamýþken burjuva düzeni ve parlamentoyu meþrulaþtýrma iþlevi görecek politikalar iþçi sýnýfý ve emekçileri burjuvaziyle uzlaþtýrmak, devrimden uzaklaþtýrmak demektir. Hrant Dink’in cenazesine katýlan yüz binler “Hepimiz Ermeniyiz” derken Anayasanýn her TC vatandaþý Türk’tür diyen maddesini, yani anayasayý çiðniyordu. 1 Mayýs’ta Taksim yasaklanmasýna raðmen emekçiler Taksim’e akýn ediyordu. Burjuvaziye, yasalarýna ve düzene güvensizlik ve reddetme anlamýnda ileri olan bu durumu daha ileri taþýmak zorunludur. Bunu burjuva parlamentoyu ya da yasalarý meþrulaþtýracak politikalarla yapamayýz. Seçim politikalarý kimin yüzünü devrime döndüðünü, kimin yüzünü burjuva düzene döndüðünü gösterecektir. Burjuvazi tarihte hiç olmadýðý kadar sokaklarý bayraklarla donatýp, mitinglerde bayrak daðýtýyor. Burjuvazinin, cumhuriyet mitinglerinden AKP mitinglerine kadar her yerde bayrak kampanyasý yapmasý burjuva egemeniliðin, rejimin tehlikede olmasý ve rejimin sahiplenilmesi çabasýdýr. Böyle bir süreçte komünistler, devrimciler seçimlerde burjuva düzeni teþhir etmekten, propaganda yapmaktan daha ileri adým atmak zorundadýr. Sýnýf uzlaþmacýlýðýna karþý proletaryanýn mücadelesi ileri taþýnmalý, baðýmsýz sýnýf politikasý proleter uzlaþmazlýk temelinde hareket edilmeli. Emekçilerin burjuva düzene, yasallýðýna, parlamentosuna vs. olan güvensizliðinin bu kadar ileri olduðu koþullarda emekçilerin devrimci inisiyatifini nasýl geliþtireceðiz? Seçimleri, parlamentoyu, düzeni meþrulaþtýrma iþlevi görecek hiç bir politika emekçilere hizmet etmeyecek. Emekçilerin devrimci insiyatifleri, ancak kendi iktidarlarýný kurma yolunda örgütlenmesi mücadele etmesi ile ileri taþýnabilir.
“Gözlerimiz Ýnsan Görmeyi Özledi” Yeni Evrede Mücadele Birliði olarak Gedikpaþa’da bir ayakkabýcý ustasýyla yaptýðýmýz röportajý sizinle paylaþmak istiyoruz. Y.E. Mücadele Birliði: Bize çalýþma koþullarýndan bahseder misiniz? H. Usta: Sabah 8’de geliyoruz akþam 11’e kadar çalýþýyoruz. Ekmek parasý için çalýþýyoruz ve hakkýmýzý alamýyoruz. Ýðnenin ucuna bakmaktan gözümüz yoruluyor, gözlerimiz insan görmeyi özledi... Okuyan insan için kalem neyse bizim için de makinemiz o yani bedenimizin bir parçasý gibi. Y.E.M.B:Yaþamýnýzdan memnun musunuz? H. Usta: Memnun deðilim tabi. Normalde bir insan 6 saat çalýþmak isterse ben de 6 saat çalýþmak isterim. Artý ailemle görüþemiyorum, akþam eve gidince ailemle sohbet edemiyorum, kardeþimle ilgilenemiyorum, annem babamýn derdini kardeþlerimin derdini soramýyorum. Onlar benim için çok önemlidir yani akþam 8’de gitsem ailem-
16
Burjuvazi önemli sorunlarda silaha ve zora baþvuruyorsa, silah ve zorla çözüm arýyorsa, parlamento iþlevsizdir. Burjuvazinin iç savaþý yükseltmesi karþýsýnda emekçiler de sorunlarýný ancak zor ve silaha dayalý olarak çözebilirler. Kapitalist sömürünün yarattýðý yoksulluk, açlýk, sefalet, yýkýmý ve burjuvazinin Kürt halký ve emekçiler üzerindeki baskýsý her türlü özgürlük ve hak mücadelesinin zorla bastýrýlmasý emekçilerin düzene karþý mücadelesini büyütüyor. Lenin, “Mekaniðin bir yasasý þöyle der: Etki tepkiye eþittir, tarihte devrimin yýkýcý gücü önemli ölçüde özgürlük çabalarýnýn bastýrýlmasýnýn ne kadar güçlü olduðuna, ne kadar sürdüðüne ve Nuhu Nebi’den kalma ‘üst yapý’ ile zamanýmýzýn yaþayan güçleri arasýndaki çeliþkilerin ne kadar derin olduðuna baðlýdýr.” (Lenin-Seçme Eserler-Cilt 3 Sf 83) diyor. Emekçilerin yaþadýðý koþullar burjuvaziye karþý büyük tepki, ayaklanmalar gerçekleþtirecek birikimi oluþturmuþtur. Sömürüye, baskýya ve faþist teröre karþý tepkiyi devrime dönüþtürmek devrime kanalize etmek ise devrimcilerin, komünistlerin görevidir. Seçimlerde düzen içi talepler ve bu taleplerle ayný niteliðe sahip örgütlenmeler bugün emekçilerin devrimci inisiyatifini geliþtiremez. Burjuvazinin emekçiler üzerindeki politik etkisini yok etmek ve emekçilerin kendi kurtuluþlarý için mücadele etmelerini saðlamak, mücadelelerini ileri taþýmak için kendi devrimci örgütlenmelerini gerçekleþtirmeleri zorunludur. Bugün devrimcilere düþen asýl görev bütün emekçileri, devrim güçlerini örgütlemektir. Her alanda komiteler, konseyler, milisler oluþturarak emekçilerin devrimci inisiyatifi geliþtirilmelidir. Burjuvazinin emekçiler üzerinde politik etki kurmasýný engellemek yetmez. Emekçilerin kendi kurtuluþlarý yolunda devrim mücadelesinin, iktidar mücadelesinin örgüt ve araçlarýný oluþturmak bugünün en acil görevidir.
le sohbet edebilirim, rahat yemeðimi yerim, televizyonuma bakarým. Ben bunlarý istiyorum. Yok sosyal bir yaþantýmýz yok. Serbest meslek olduðu için para kazanmak istiyorsak çalýþmak zorundayým yani. Eðer erken saatte eve gidersek cebimize para koyamayýz. Y.E.M.B: Günde kaç çift ayakkabý üretiyorsunuz? H. Usta: Günde 25 çift saya (ayakkabýnýn üst kýsmý) dikiyorum haftada 150 çift saya yapýyorum. Böyle yapmasam kazanamam yani. Böyle yapmak için de gece 11’lere kadar çalýþýyoruz. Y.E.M.B: Bizim bildiðimiz kadarýyla belli bir örgütlülüðünüz yok. Dernekleþmeyi veya baþka þekillerde örgütlenmeyi düþünüyor musunuz? H. Usta: Dernekleþme vardý, þu an da var ama kimse gitmiyor þimdi. Sayacýlýk derneði var. Kunduracýlýkayakkabýcýlýk derneði var ama kimse gitmiyor uðramýyor yani. Derneðe gidince hakkýný arýyorsun, diyorsun ki ben þu fiyata saya dikeceðim, herkes toplanýyor tabii ki bütün sayacýlar toplanýyor baþkaldýrýyor yani ne oluyor bu sefer mecbur kalýyor fiyatý vermek zorunda kalýyor. Ama þu an dernek olayý yok, kimsenin kimseye güveni yok öyle yani. Y.E.M.B: Türkiye’nin durumunu
94. Sayý / 4 - 18 Haziran 2007
nasýl görüyorsunuz? H. Usta: Berbat görüyorum. Hükümet bir þeyleri baþaramýyor, bir þeyler yapmaya çalýþýyorsa yapamýyor. Y.E.M.B: Seçimler hakkýnda ne düþünüyorsunuz. Parlamento size umut vaat ediyor mu? H. Usta: Valla bu gidiþle ben seçimlere gitmeyeceðim, gidersem de boþ atarým çünkü umut beklemiyorum yani.
Yeni Evrede
Burjuvazinin Ýtirafý
Mücadele Birliði
BÝZ KAZANIYORUZ ONLAR KAYBEDÝYOR Tekelci basýnda okumaya alýþtýðýmýz türden bir haber deðildi, Cumhuriyet gazetesinde yayýnlandý. Sayfanýn kýyýsýnda, daracýk bir sütuna sýkýþtýrýlmýþ bu haber, onu gözden kaçýrmayýp okuyan her emekçiye ayný duyguyu taþýmýþ olmalý: biz kazanýyoruz, onlar kaybediyor duygusunu... 10 Nisan tarihli Cumhuriyet gazetesi, o daracýk sütunda þunlarý yazýyordu: “Ýngiliz Savunma Bakanlýðý tarafýndan hazýrlanan ve geleceðe dair karanlýk bir tablo çizen analiz raporunda, gelir eþitsizliði nedeniyle Marksizmin ve halkçýlýðýn yükselebileceðine dikkat çekildi. Ýngiltere silahlý kuvvetlerinin 30 yýl sonra yüzleþebileceði tehlikeleri deðerlendiren, Savunma Bakanlýðý’nýn Geliþtirme, Kavramlar ve Doktrinler Merkezi tarafýndan hazýrlanan rapor, insanlýðýn sonunu getirebilecek yeni silahlardan halk ayaklanmalarýna kadar bir dizi tehlikeye dikkat çekti. 90 sayfalýk raporda kentli alt ve orta sýnýflarla zenginler arasýnda büyüyen uçuruma dikkat çekildi. ‘Orta sýnýf, Marx’ýn proletarya için öngördüðü rolü üstlenip devrimci bir sýnýf haline gelebilir’ ifadesine yer verilen raporda, ‘Dünyanýn orta sýnýflarý birleþebilir, bilgiye eriþimi, kaynaklarý ve yeteneklerini kullanarak kendi sýnýf çýkarlarý doðrultusunda ulusötesi süreçleri þekillendirebilirler’ denildi. “Raporda demografik deðiþimlerin yaratabileceði tehditlere de deðinildi. Dünya nüfusunun 2010 yýlýnda yüzde %50’sinin, 2035’te ise yüzde 60’ýnýn kentlerde yaþayacaðý ileri sürülürken, bunun yoksulluk ve yeni güvenik riskleri getirilebileceðine dikkat çekildi. Küreselleþmenin devletlerarasý savaþlarý ortadan kaldýrabileceðini belirten rapor, buna karþýlýk ülkelerin iç savaþa sürüklenebileceðine iþaret etti.” Sadece kendi kapitalistlerini deðil, tüm dünyanýn kapitalistlerini korumak için eðitilen Ýngiliz Ordusu mensuplarýna, geleceðe dair oldukça “karanlýk” bir tablo çizen rapor, tek bir konu dýþýnda gerçekçi deðerlendirmeler taþýyor: O da þu: Geleceðe, önümüzdeki otuz yýla dair söylenen “tehlikeler”, esasýnda bugün olup biten geliþmelerdir. Burjuva dünyanýn uykularýný kaçýran ve týpký bu rapordaki gibi, onlara gelecekte kesin bir yenilgi vadeden bir “aktüel” gerçektir. Rapor, toplumsal dinamiklerin Marksizmi ve halkçýlýðý yükselteceðini söylüyor. Burada sözü edilen “halkçýlýk”, Chavez ve Morales hükümetleri gibi büyük halk ayaklanmalarýnýn sonucunda yönetime geçen, ama yoksul kitlelerin yoðun baskýsýyla giderek Marksist söylemleri ve toplumsal tedbirleri benimseyen iktidarlardýr. Halkçýlýk kavramýyla biraz yumuþatýlmýþ görünse de, rapor önümüzdeki otuz yýlýn sosyalizmin zaferine tanýk olacaðýný ve bunun þu ya da bu ülke için deðil, tüm dünya için bir realite olduðuna parmak basýyor. Burjuvalarýn duymak istemedikleri acý
gerçeði, adeta suratlarýna çarpýyor, hem de onlarý korumasý için beslenen bir ordu tarafýndan. Ne de olsa burjuvalar, artýk deðiþmez bir gerçek olarak kabul ettikleri korkunç eþitsizliklerin ve inanýlmaz yoksulluðun, olsa olsa bir “medeniyetler çatýþmasý”na yol açacaðýný duymaya ve duyurmaya, ne de güzel alýþmýþlardý. Hiçbir zaman inanmadýklarý bu “medeniyetler çatýþmasý”ný öyle çok tekrar ettiler ki; bunu en seçkin bilimcilerine, yazarlarýna filozoflarýna öyle çok söylettiler ki, çoðu Marksist geçinenleri dahi etki altýna aldýlar. O “Marksistler” ki, onlarýn gözünde yükselen, sýnýf savaþýmlarý deðildi; aksine, radikal dinci akýmlar ve milliyetçilikti yükselen, yeni bir “ortaçað”dý yaþanan. Hangi endiþelere ve bilimsel araþtýrmalara dayanarak bunlarý söyledikleri, büyük bir sýr. Gazete okurlar, tv izlerler ve arada en çok tekrar edilen þey neyse, “iþte günümüz gerçeði” diye sunmayý alýþkanlýk haline getirirler. Ýngiliz ordusu gibi ciddi, büyük ve derin tarihi birikimi olan bir düþmanýn, raporunda yer verdiði bu çok deðerli itiraflara ise, böyle “marksistler” için bu haber deðeri taþýmadýðýndan olsa gerek, ne gazetelerinde bir yer verdiler, ne de bu raporu ele alýp incelediler. Tanrý bizi böyle “marksist” dostlardan korusun, biz düþmanlarýmýzdan korunmayý nasýl olsa biliriz. Öküzün Peþinden Bilgisayar Baþýna Ýngiliz ordusu için hazýrlanan raporda þehirli orta sýnýflarýn devrimci dinamiklerine dair özel bir vurgu var. Marx da, henüz daha 19.yüzyýlda, küçük mülk sahiplerinin bu devrimci yönünü vurguluyordu. Daha o zaman, kentlerde tezgahlarýn ardýndan, kýrlarda ise öküzün peþinde koþturup duran bu küçük mülk sahipleri, birbirinden küçük ve oldukça geniþ alanlara yayýlmýþ olan küçük üretimlerinin dar kalýplarýna sýkýþýp kalmalarýna raðmen ve bu yüzden disiplinli bir kitle mücadelesini yürütme yeteneðine sahip olmamalarýna raðmen, proleter devrim onlarý da peþinden sürüklüyordu. Marx’ýn yaþadýðý dönemden bu yana deðiþen çok þeyler oldu. Herþeyden önce, bir zamanlar baðýmsýz bir üretim süreci içinde yer alan küçük üreticiler, bugün tümüyle tekelci sermayenin baðýmlý üretim ve dolaþým süreci içine dahil oldular. Bu durum, küçük mülk sahiplerini toplumsal üretim araçlarý ve büyük sanayinin kopmaz bir parçasý haline getirdiði ölçüde, onlarýn küçük üretimin sýnýrlarýna sýkýþmýþ dar kafalý dünyalarýný da parçalýyor. Ayrýca, aðýrlýklý olarak kýrlarýn geniþ alanlarýna daðýlmýþ olan küçük mülk sahipleri, þimdi kentlerin sýnýrlarýna dahil oluyorlar. Ve en sonunda -ama önem bakýmýndan en sonda deðil- bu küçük mülk sahibi katmanlara, vasýflý kafa emeði sahipleri, milyonlar halinde katýldýlar. Bunlar mühendisler,
94. Sayý / 4 - 18 Haziran 2007
17
Yeni Evrede
Burjuvazinin Ýtirafý
Mücadele Birliði
pazarlamacýlar, diðer idari rüne tek baþlarýna el koyan Rapor, küresel iç savaþ gerçeðini, ve teknik elemanlar olarak, burjuvazinin yarattýðý tarihi sosyalizmin karþý konulmaz yükseliþini ve büyük sanayinin üretim süçeliþki, her krizle ilk önce bu recine dahil oldular. Marx idari-teknik personelin kapý emperyalist-kapitalist dünya sisteminin döneminde, vasýfsýz kol eönüne konmasýyla billurlaþýönümüzdeki on yýllarda tarihe meði yanýnda oldukça azýnyordu. lýkta kalan bu kesim, kendiÞimdi ortaya Marx dönegömüleceðini, burjuvazi için son derece ni hem fiziki olarak, hem de minden çok daha farklý bir karanlýk olan bu tabloyu itiraf etmiþ oluyor. “kentli küçük-burjuvalar” üretim süreçlerinde görünenin ötesinde bir önemli yer çýkmýþ bulunuyor. Kýrlarýn ve Bu durumun çok önemli siyasi, moral edindi. Artýk, “muazzam” dikentlerin baðýmsýz küçük üsonuçlarý ortaya çýkacaktýr. Eðer burjuvazi ye nitelenebilecek ölçeklerretimlerine alabildiðine dade üretim yapan sanayi teðýlmýþ ve baðlantýsýz deðil, görünür bir gelecekte kendi sonunun kelleri, bu büyüklükte üretitersine sanayinin üretim sügeldiðini, can düþmaný proletaryanýn zaferi mi denetleyip, teknik ve idareçlerine kafa emeði ile katýri yönden yürütebilecek çok lan, elleri altýndaki üretim akazanacaðýný açýk bir dille kabul edip bunu sayýda vasýflý kafa emeðini raçlarý ile ve en önemlisi bilduyurmak zorunda kalýyorsa, tüm sýnýf istihdam etmek zorunda kalgisayar ve buna baðlý teknik dý. Þimdilerde dev tekeller, araçlarla, oldukça etkin hadengelerinin tarihsel bir alt üst oluþunu eðer yüzbin iþçi çalýþtýrýyorberleþme olanaklarýna sahip yaþýyoruz demektir. Bundan böyle burjuva sa, 30-40 bin kadar da teknik olan kentli bir kesim var ve ve idari personel çalýþtýrýyorgiderek yoksullaþýyorlar. Ýþsaflarda yaygýn moral bozukluðu, sürekli lar. sizliði yaþýyorlar, kredi kartý endiþe ve korkunun beslediði saðlýksýz ve Kapitalist sistem, yakýn borçlarýyla bunalýyorlar. zamana kadar bu vasýflý kafa Kafa emeðinin ve ayný yarý-çýlgýn politikalar ve eninde sonunda emekçilerine, sýnýf atlama zamanda iletiþimin etkinliðiburjuva sýnýfa hizmet eden katmanlar nin avantajlarý, toplumun bu þansý tanýyordu, toplumun en alt kesimlerinden daha içinde, burjuvaziye ihanet, çözülme ve karþý kesimlerini, proletaryanýn önüne geçirir mi? Hayýr. Proüst kesimlere doðru giden safa geçmeleri göreceðiz. yol, buradan geçiyordu. Niletarya, kuþaklar boyu süren tekim, bu sýnýf atlama basabir yoksulluðun acý öfkesiymaklarýna hücum eden emekçilerin dikkate deðer bir bö- le, yine koþullar boyu süren militan mücadelenin birikilümü, içinden çýkýp geldikleri emekçi katmanlarýn çýkarla- miyle çýkýyor burjuvazinin karþýsýna. Oysa ki bu kentli orta rýyla, yaþam standartlarýyla ve nihayetinde dünyaya bakýþ- kesimler, burjuva kültürün son kalesinden henüz kovulmalarýyla ilgisi olmayan, yeni bir yaþama adým atabiliyorlar- mýþ olmanýn tüm doðum lekelerini üzerlerinde taþýyorlar. dý. Kavgayý sonuna kadar götürecek kararlýlýktan uzaklar ve Ne var ki, son yirmi yýlda, idari ve teknik denetim sü- böyle bir konuma ancak proletaryanýn arkasýndan giderreçlerinin, giderek artan oranda bilgisayarlar aracýlýðýyla o- lerse ulaþabilecekler. tomatiðe baðlanmýþ olmasý ve de bu alanda çok fazla kafa Raporun küresel iç savaþlar bölümünde yazýlanlara ayemeði arzýnýn ortaya çýkmasý, sosyal statüde yukarý doðru rýca deðinmeye gerek yok. Bu sayfalarýn okurlarý bu konuçýkan merdivenlerde büyük yýðýlmalarý ve giderek tam bir da, Ýngiliz ordusunun kurmaylarýndan çok daha fazla bilgitýkanýklýðý gündeme getirdi. Bu kesimler, bir zamanlar sa- ye ve çok daha geliþkin bakýþ açýsýna sahiptirler. hip olduklarý ayrýcalýklarýný ve avantajlarýný teker teker yiSonuç olarak rapor, küresel iç savaþ gerçeðini, sosyatirdiler. Artýk aþaðýlardan gelip bir üst sýnýfa týrmanma ola- lizmin karþý konulmaz yükseliþini ve emperyalist-kapitalist sýlýðý, neredeyse imkansýzlýk boyutuna vardý. Kapitalizm, dünya sisteminin önümüzdeki on yýllarda tarihe gömüleonu bu kesimlerin gözünde meþrulaþtýran son kutsal kale- ceðini, burjuvazi için son derece karanlýk olan bu tabloyu sinden de kovuluyordu. Bu küçük-burjuva yaþayýþlý kesim- itiraf etmiþ oluyor. Bu durumun çok önemli siyasi, moral ler, yetenekli ve zeki olduklarý için bütün o ayrýcalýklý ke- sonuçlarý ortaya çýkacaktýr. Eðer burjuvazi görünür bir gesimler, yetenekli ve zeki olduklarý için bütün o ayrýcalýklý lecekte kendi sonunun geldiðini, can düþmaný proletaryayaþamý hak ettiklerini düþünüyorlardý. Onlarýn bulunduðu nýn zaferi kazanacaðýný açýk bir dille kabul edip bunu dusosyal konuma ulaþamayanlar, sadece yetenek ve zekaya yurmak zorunda kalýyorsa, tüm sýnýf dengelerinin tarihsel sahip olamadýklarýndan bunu baþaramamýþtý! Ancak, kafa- bir alt üst oluþunu yaþýyoruz demektir. Bundan böyle burlarý bu dar kalýplarla (týpký 19. yüzyýlýn öküz peþinde koþan juva saflarda yaygýn moral bozukluðu, sürekli endiþe ve küçük mülk sahiplerinin dar kafalýlýðý gibi) sýkýþýp kalmýþ korkunun beslediði saðlýksýz ve yarý-çýlgýn politikalar ve ebu þehirli orta kesimleri, son yirmi yýlýn geliþmeleri uyan- ninde sonunda burjuva sýnýfa hizmet eden katmanlar içindýrmýþ bulunuyor. Böylece gördüler ki, içinde bulundukla- de, burjuvaziye ihanet, çözülme ve karþý safa geçmeleri görý konumun zeka ve yetenekle bir ilgisi yok. Herþey top- receðiz. lumsal üretimin ihtiyacýna ve buna uygun þekillenmiþ topKýsacasý, biz kazanýyoruz, onlar kaybediyorlar ve bunu lumsal iþ bölümüne göre þekillendiði halde, üretime ve ü- itiraf ediyorlar.
18
94. Sayý / 4 - 18 Haziran 2007
Yeni Evrede
1 Mayýs
Mücadele Birliði
gruptan arkadaþlarýn ellerinde bulunan pankartlara da polis tarafýndan el konuldu. Durumu yeniden deðerlendirdik. Taksim’e farklý bir yoldan gidilmesi konusunda anlaþtýk ve yine ayrý ayrý gruplar oluþturduk. Taksim’e giden bir ara merdivenden ilerliyoruz. Arkamýzdan sivil polisler bizi durdurdu. Ben hemen onlara doðru yöneldim ve yaþlarý küçük olduðundan bir sorun yaþamasýnlar diye yoldaþlara uzaklaþmalarýný söyledim. Onlar gittikten sonra sivil polis telsizle 20 dakika kadar sürekli ekip çaðýrdý. Ekipler büyük ihtimalle Taksim’de çatýþmada olduklarýndan dolayý gelemediler. Siviller beni býrakmak zorunda kaldýlar. Býrakýlýr býrakýlmaz büyük bir heyecanla Taksim’e koþtum. Þiþli yolu üzerinden Taksim’e girmeye çalýþtým, o sýrada direk caddeye, insanlarýn üzerine gaz bombasý atmaya baþladýlar. Tarlabaþý’ndan girmeyi düþündüm. Çünkü beni 20 dakika tutan güruh yüzünden yoldaþlarýmý kaybetmiþtim. Ara sokaklardan sürekli gaz sýkýyorlardý. “Yaþasýn 1 Mayýs” sloganlarý duyduktan sonra ben de katýldým. Sürekli taþ söküyor ve slogan atýyordum. “Yaþasýn Halklarýn Mücadele Birliði”, “Yaþasýn Kýzýl 1 Mayýs”. Daha sonra Ýstiklal Caddesi’ne çýktým. Orada yoldaþlarýmýn, leninistlerin sloganlarýný duyar duymaz hemen yanlarýna koþtum. Bir çok baskýya raðmen proletaryanýn devrimci sýnýf partisinin doðruluðuna bir kez daha tarih tanýklýk etti. Ey sermaye! Ýzin vermediðin, yasakladýðýn Taksim Meydaný’ný iþçi sýnýfýyla zaptettik! Artýk sýra senin siyasi iktidarýný yýkmakta. O da uzak deðil.
ÝÞÇÝ SINIFI 1 MAYIS’TA TAKSÝM’Ý ZAPTETTÝ “77 Katliamý’nýn 30. yýlýnda da 1 Mayýs’ta 1 Mayýs Alaný’na Taksim’e” þiarýyla bir yýl boyunca gerek dergilerimizde, gerek düzenlediðimiz etkinliklerde, gerekse de eylemliliklerimizde iþçi ve emekçilere, öðrencilere, gençlere ve Kürt halkýna duyurduk. Ve bu onuru 17 yýl boyunca tek baþýna taþýyan leninistlerdi. Bunun yanýnda 17 yýldýr sýrtýný Taksim Meydaný’na dönen sendika, siyasi parti ve devrimci kitle örgütleri, DÝSK’in “Taksim’de olacaðýz” açýklamalarýndan sonra bir anda DÝSK’i Taksim konusunda kararlý olmaya, ýsrarcý olmaya davet ettiler. DÝSK’in, bu konuda kararlý olduðunu söylemesi üzerine bazý reformist ve oportünistler de bir ikilem içerisinde son güne kadar ne yapacaklarýný bilemediler. Ve 1 Mayýs’ta Valilik ve Emniyet Müdürlüðü’nün günler öncesinden baþlattýðý baský, tehdit ve gözaltýlara raðmen, ÝÞÇÝ SINIFI TAKSÝM’Ý ZAPTETTÝ. Mücadele Birliði okurlarý olarak Okmeydaný’ndaki yoldaþlarla, toplanma yeri olan Dolmabahçe’ye hareket ettik. Mecidiyeköy’den Dolmabahçe’ye giden otobüslere bindik. Yoðun bir trafik macerasýndan sonra Yýldýz Teknik Üniversitesi’nin önünde inmek zorunda kaldýk. Dolmabahçe’ye hareket ettiðimizde polisin göstericilere saldýrdýðýný parklarda biriken insanlardan öðrendik. Bir çoðu atýlan gazlardan dolayý fenalaþmýþtý. Parkta yoldaþlarý beklediðimiz sýrada polis il dýþýndan gelen otobüslere vahþice saldýrýyor, insanlarýn üzerine gaz bombasý sýkýyor ve copla vuruyordu. Parkta oturduðumuz için polis üzerimize doðru koþmaya baþlayýnca elimizde bulunan broþür, pankart ve megafonlarý kaptýrmamak için uzaklaþtýk ve Yýldýz Teknik Üniversitesi’nin önündeki durakta, diðer gelecek yoldaþlarý bekledik. Yoðun polis ablukasýndan dolayý ayrý ayrý duruyorduk. Yoldaþlardan bazýlarý sürekli, diðer bölgelerden gelecek yoldaþlardan haber almaya çalýþýyor ve sayýmýz giderek artýyordu. Artýk ara sokaklara gidiyoruz. Mümkün olduðu kadar ikili, üçlü gruplar þeklinde ayrýlýyoruz. Yine Taksim’e ulaþan yoldaþlarýmýzdan haberler geliyor. Ve hazýrlanýyoruz, Taksim’e doðru yol alýyoruz. Yanýmýzda pankart, broþür, bayrak, sopa vs. gibi malzemeler olduðundan hýzýmýz düþük, bayrak ve sopalarý taþýyan dört yoldaþýmýz Yýldýz Caddesi’nde gözaltýna alýnýyorlar; ama biz kararlýyýz. Ne pahasýna olursa olsun Taksim’e çýkacaðýz. Yoðun polis ablukasýna raðmen Dolmabahçe’den Taksim’e giden bir yokuþtan ikili, üçlü gruplar þeklinde çýkýyoruz. Hilton Otel’in arka tarafýndan girmeye çalýþýyoruz. Adýmbaþý arama olduðundan, önde giden
YAÞASIN 1 MAYIS / BÝJÎ YEK GÛLAN! TAKSÝM’Ý ZAPTETTÝK SIRA SÝYASÝ ÝKTÝDARDA! DÜNYA EMEÐÝN OLACAK!
94. Sayý / 4 - 18 Haziran 2007
Ýstanbul’dan Bir Mücadele Birliði Okuru
19
Yeni Evrede
Eylem
Mücadele Birliði
DEVRÝMÝN AYAK SESLERÝ DÜNYAYI SARSIYOR BREZÝLYA HALKI EYLEMDE 23 Mayýs’ta “Daha Fazla Hak Ýçin Mücadele Günü”nde Brezilya’da 16 eyalette yürüyüþ ve etkinlikler düzenlendi. Brezilya halký, sahip olduklarý sosyal haklarýnýn güçlendirilmesini talep etti. Sao Paulo’da 5 bin iþçinin katýlýmýyla düzenlenen yürüyüþte Endüstri Federasyonu binasý önüne gelerek sosyal güvencesiz iþçi çalýþtýrmaya imkan veren “Emende 3” düzenlemesinin iptalini istediler. Emekçiler þehirdeki Yasama Meclisi önüne geldiklerindeyse polisin saldýrýsýna uðradýlar. Rio de Janeiro’da 10 bin kiþilik yürüyüþ yapýldý. Brasil’de yapýlan eyleme de çoðunluðu CUT sendikasý ile MST’’ye üye 10 bin iþçi katýlýrken, Salvador’daki yürüyüþte baþý Sosyal Hareketler Koordinasyonu çekti. Eyalet genelinde pekçok eylem düzenlendi, karayollarý ulaþýma kapatýldý. BREZÝLYALI ÇÝFTÇÝLER HÝDROELEKTRÝK SANTRALÝNÝ ÝÞGAL ETTÝ 1984’te Amazon bölgesindeki Tucurui hidroelektrik santralinin inþaatý sýrasýnda evlerinden çýkarýlan 30 bin kiþiye tazminat ödenmesi gerektiðini savunan Brezilyalý çiftçiler, santrali iþgal ettiler. MST ve Via Campesina üyelerinin de katýldýðý iþgalde santralin inþaat yýllarýnda bölgeden taþýnmak zorunda kalanlarýn günümüzde yaþadýðý yörelerdeki eðitim ve saðlýk hizmetlerinin iyileþtirilmesi de talep edildi. Brezilya baþkaný Lula’nýn 300 asker göndererek korumaya aldýðý santraldeki iþgalciler Maden ve Enerji Bakanlýðý yetkilileriyle görüþmek istiyorlar. MEKSÝKALI MADENCÝLER ADALET ÝSTÝYOR 2006 yýlýnýn Þubat ayýnda ülkenin kuzey kesimindeki bir madende 65 iþçinin ölümüne yol açanlarýn cezalandýrýlmasýný talep eden Meksika Madenciler Sendikasý üyeleri, 24 Mayýs günü günü baþkent Mexico City’de eylem yaptýlar. Hakkýndaki soruþturmalar nedeniyle Kanada’da sürgünde yaþayan maden sendikacýsý Gomez Urrutia’yý da destekleyen pankartlar taþýyan maden iþçileri, madende ölenlerin cesetlerinin bulunmasýný istediler. 65 iþçinin ölümüyle sonuçlanan kazadan sonra yalnýzca iki madencinin cesedi çýkarýlmýþ, ancak yapýlacak otopsinin maden þirketini zor durumda býrakacaðý anlaþýlýnca ölen diðer madencileri arama çalýþmalarý engellenmiþti. VENEZUELA’DA RCTV OLAYLARI Chavez’in Venezüella’da sosyalist önlemler almaya baþlamasýnýn üzerine 2002 yýlýnda karþý-devrimin Amerika desteðiyle gerçekleþtirdiði darbe giriþiminde en büyük görevi özel tv kanallarý almýþtý. Bu kanallardan biri olan RCTV’nin kamusal yayýn aðýný kullanma hakkýna dair anlaþmasý sona erince, yenilenmedi. Venezüella’da sosyalizm ve Chavez karþýtlarý, bugün Bolivarcý Venezüella Cumhuriyeti’ne saldýrýya geçmek için televizyon kanalýnýn kapatýlmasýný gerekçe gösteriyorlar. Mayýs’ýn ikinci haftasýndan itibaren kendilerini “muhalefet” diye adlandýran karþý-devrimciler, “iletiþim özgürlüðüne engel olunduðu” gerekçesiyle eylemlere baþladý. Orta sýnýfýn destek verdiði eylemlerde bunun basýný engelleme ve diktatörlük olduðu vurgulamasý yapýlýyor. 2002’de düzenlenen darbe giriþiminde Amerikanýn ve burjuvazinin sesi olan RCTV’ye Chavez iktidarý tekrar aldýktan sonra “hak ihlali” olmamasý için oldukça yumuþak bir tavýr sergilenmiþti. Ancak 27 Mart’ta RCTV’nin çizgiyi aþtýðýný belirterek yayýn lisansý iptal edildi. Bu olayý yüksek mahkemeye taþýyan karþý-devrim, mahkemeden de ayný karar çýkýnca “muhalefet”i sokaða döktü. Bunun karþýlýðýnda, halk da hükümetin kararýný desteklemek için sokakta idi.
20
Kapanan dizi ve eðlence programý aðýrlýklý RCTV kanalý yerine yeni açýlan kamusal televizyon TVes, yayýn akýþý içinde eðitim, eðlence, çocuk programlarý, spor, haber ve daha çeþitli programlara yer vermeyi planlýyor. TVes yayýnýna, 27 Mayýs günü Teresa Carreño konser salonundan canlý yayýnlanan bir konser galasýyla baþlarken, RCTV kararýný savunan halk, TVes önünde kutlamalar yaptý. Yaþanan eylemlerde karþý-devrimciler, karþýlarýnda Venezüella’nýn emekçi halkýný ve polisini buluyor. DÝNLEMEYEN SAÐIRLAR ÝÇÝN Fidel Castro, FAO’nun (Gýda ve Tarým Örgütü) Roma’daki merkez ofisinden 16 Mayýs 2007’’da yaptýðý deklarasyonunun ardýndan, “Þimdi de hoþgörünüze sýðýnarak þahsýmla ilgili bir konuya geçmek istiyorum” diyerek þöyle bir konuþma yaptý: “Ameliyatýmla ilgili yeni haberler yayýnlanmaya baþladý. Ýyileþme dönemimin risk taþýdýðýný birden çok kez açýklamam gerektiðinde yurttaþlarýmýn kendilerini pek iyi hissetmediðini biliyorum. Genel anlamda benim alýþýlagelmiþ þekilde zeytin yeþili üniformamla ne zaman halk karþýsýna çýkacaðým konuþulup durdu. Aslýnda, bir deðil birden çok ameliyat oldu. Ýlk ameliyatýn baþarýsýz olmasý uzun bir iyileþme dönemine ihtiyaç duymama neden oldu. Uzun aylar boyunca beslenmemin bir kýsmýný damar yoluyla ve sonda kullanarak gerçekleþtirdim ve halkýmý can sýkýcý bir hayal kýrýklýðýndan uzak tutmak istedim. Bugün iyileþmem için gerekli olan ilaçlarýn hepsini aðýz yoluyla alýyorum. Yaþýmýn getirdiði sýkýntýlar ve birkaç aydýr yaþadýðým tehlikeli günlerin neden olduðu saðlýk durumum dýþýnda daha büyük bir tehlike söz konusu deðil. Bugünlerde yapmam gereken þeylerin peþine düþmeliyim, özellikle benim fikrimce öneme ve üstünlüðe sahip konularda fikirlerimi söylemek ve yazmak. Yapmam gereken çok iþ var. Þu an için, film ve fotoðraf çektirmek için gerçekten vaktim yok, her seferinde saçýmý, sakalýmý, býyýðýmý düzeltmem ve iyi giyinmem gerekiyor. Üstelik böyle görününce röportaj yapmak isteyenlerin de sayýsý artýyor. Sadece þunu söylemek istiyorum; saðlýðým yerine geliyor ve artýk 80 kiloyum. Basýnda ve televizyondaki haber programlarýnda çok fazla yer kaplamamak için ifade etmek istediklerimi mümkün olduðunca kýsa tutmaya çalýþýyorum. Geri kalan zamanýmda okuyorum, haberleri dinliyorum, birçok yoldaþla telefon görüþmesi yapýyorum ve iyileþmem için gerekli olan rehabilitasyon egzersizlerini uyguluyorum. Bildiðim her þeyi anlatamam ve eleþtiremem, çünkü öyle yaparsam insani ve uluslararasý iliþkiler imkansýz hale gelir ve ülkemiz de bunlar olmaksýzýn yaþayamaz. Ama her zaman ‘hiç yalan yazmamak’ düsturuna baðlý kalacaðýmý biliyorum.” KAPÝTALÝZMÝN KATLÝAMLARI Eskiþehir Organize Sanayi Bölgesi’nde faaliyet gösteren bir tekstil fabrikasýnda çalýþan 127 iþçi, 23 Mayýs günü zehirlenerek çeþitli
94. Sayý / 4 - 18 Haziran 2007
Yeni Evrede
Eylem
Mücadele Birliði hastanelere kaldýrýldý. Ýþçiler, saat 08.30 sýralarýnda fabrika içinde doðalgaz alarmýnýn çaldýðýný, yetkililerin bu konuda birþey yapmadýklarýný, saat 10.30 sýralarýnda da bayýlmalar olduðunda 700’e yakýn personelin toplu halde fabrika bahçesine çýkartýldýðýný dile getirdiler. Çetintaþ Giyim Sanayi A.Þ. Yönetim Kurulu ise, fabrikada iþçilerin çalýþtýðý bölümde doðalgazýn bulunmadýðýný, iþçilerin henüz belirlenemeyen bir nedenle rahatsýzlandýðýný söyledi. Olay üzerine ESGAZ yetkilileri fabrikaya giderek doðalgaz sýzýntýsý olup olmadýðýný belirlemek amacýyla çalýþma baþlattý. Yapýlan ölçüm çalýþmalarýnda doðalgaz sýzýntýsýnýn olmadýðý belirlendi ve ESGAZ yetkilileri iþçilerin kimyasal maddeden zehirlenmiþ olabileceðini ifade etti.
desi ile geçici 6 aydan az olan sürelerde geçici iþ ve geçici çalýþmayý düzenlenmektedirler. 657 Sayýlý Yasa’nýn 4/B ve 4/C maddelerine göre çalýþtýrma kamunun asli ve sürekli iþlerinde de yaygýn bir þekilde çalýþtýrma biçimi haline getirilmiþtir” dedi. Ayrýca söz konusu yasal düzenlemenin, seçimlere yaklaþtýðýmýz þu günlerde insanlarýn umutlarý üzerinden oynanan bir seçim oyunu olduðunu sözlerine ekleyen Þube baþkaný, “verilen ne kadrodur ne de iþ güvencesidir. Koskoca bir yalandýr” dedi Saðlýk emekçileri, hükümetin bu talepleri dikkate almasýný, aksi taktirde eylem ve etkinliklerin artarak devam edeceðini bildirdiler.
KAPÝTALÝZMÝN KATLÝAMLARI SÜRÜYOR HATAY’ýn Ýskenderun Ýlçesi’ndeki Ekinciler Demir Çelik Fabrikasý’nda gaz sýkýþmasýndan kaynaklandýðý öne sürülen patlamada 1 iþçi öldü, 5 iþçi yaralandý. 23 Mayýs günü saat 16.00 sýralarýnda Ýskenderun Organize Sanayii Bölgesi’ndeki fabrikanýn hurda demir eritilen çelik ünitesinde büyük bir gürültüyle patlama meydana geldi. Gaz sýkýþmasýndan kaynaklandýðý öne sürülen patlamada, iþçilerden Mehmet Özkan, Murat Altay, Mehmet Osman, Murat Durukan, Ahmet Tökgöz ve Ýsmail Evrim yaralandý. Yarýlalar, ambulanslarla götürüldüðü Ýskenderun Devlet Hastanesi’nde tedaviye alýnýrken, durumu aðýr olan Mehmet Özkan kurtarýlamadý.
MANDALYA KÖRFEZÝ’NDE BALIKÇI EYLEMÝ Kültür balýkçýlýðýnýn, oldu bittiye getirilen teblið ve kararnamelerle, kararsýzlýða itildiðini öne süren balýkçýlar, slogan atarak Çevre ve Orman Bakaný Osman Pepe’yi istifaya çaðýrdý. Yaklaþýk 200 çiftlik sahibi, yöneticisi ve iþçisi, 45 tekneyle Güllük Körfezi’nde toplandý. Çevre ve Orman Bakanlýðý tarafýndan 24 Ocak’ta yayýnlanan, balýk çiftliklerinin kýyýlardan 1.1 mil açýða ve 30 metre derinliðe taþýnmasýna iliþkin tebliði protesto ettiler. Balýkçýlar, Çevre ve Orman Bakaný Osman Pepe’nin istifasýný istedi. Doða Savaþçýlarý Çevre Örgütü, Muðla Kültür Balýkçýlarý ve Yetiþtiricileri Birlik Derneði, Türkiye Balýkçýlar Birliði’nin de destek verdiði eylemde balýkçýlar teknelerin üzerinde “Balýkçýyý yeme balýk ye”, “22 Temmuz’da balýklar sandýða gidiyor”, “Balýk sandýðý size yedirecek” ve “Balýk pazarlarý tarih mi oluyor” pankartlarý taþýyan balýkçýlar “Bakan Pepe istifa”, “Balýklar burada Pepe nerede” sloganlarý attý.
GENEL-ÝÞ ÜYELERÝ ÝZMÝR BELEDÝYESÝ’NDE GREV KARARI ALDILAR DÝSK’e baðlý Genel-Ýþ Sendikasýnýn örgütlü olduðu Ýzmir Büyükþehir Belediyesi’ne baðlý Ýzelman’da aylardýr süren toplu iþ sözleþmesi görüþmeleri sonuç vermeyince grev kararý asýldý. Büyükþehir bünyesindeki birçok alanda görev yapan Ýzelman iþçileri 23 Mayýs günü grev kararýnýn asýlmasý nedeniyle belediye binasý önünde toplandý. Genel-Ýþ Sendikasý Ýzmir 1. Nolu Þube Baþkaný Sayim Geylani, kararýn asýlmasýna kadar olan sürede yaþanan geliþmeleri anlatan bir basýn açýklamasý yaptý ve toplu iþ sözleþmesi görüþmelerinde 16 madde üzerinde anlaþmazlýk çýktýðýný kazanýlmýþ haklarýn korunmasý için greve çýktýklarýný söyledi. Ardýndan, aldýklarý ücretin emeklerinin karþýlýðý olmadýðýný söyleyerek, taleplerinin kabul edilmesine kadar gerekirse hergün Belediye önünde eylem yapacaklarýný belirtti.
ARJANTÝNLÝ ÖÐRETMENLER VALÝ’YÝ DEVÝRDÝ 9 Mayýs’ta eylemci öðretmenlerin üzerine polis piyadelerini sürerek en az 15 öðretmenin yaralanmasýna sebep olan vali Carlos Sancho, devlet terörizmine karþý çýð gibi yükselen tepkiler sonucu 10 Mayýs’ta istifasýný verdi. Santa Cruz’da yeni valinin yarýn göreve baþlamasý bekleniyor. Rio Gallegos’daki eylemler ise devam ediyor. Geçtiðimiz yýllarda da Santa Cruz polisinin bir eylem sýrasýnda hamile bir kadýný tekmelemesi dünya kamuoyunda yankýlanmýþtý. Las Heras kentindeyse gözaltýndaki yoldaþlarýnýn serbest býrakýlmasý talebiyle karakolu basan iþçiler bir polisi vurmuþlardý. Arjantin baþkaný, baþkanlýk görevine çýkýþý öncesinde valiliðini üstlendiði bu eyalete polis ile göstericiler arasýnda sýnýr oluþturmasý için Buenos Aires’ten jandarma birlikleri göndermiþ ve petrol tesislerini korumaya aldýrmýþtý.
OLEYÝS’LÝ ÝÞÇÝLER KAZANDI Türkiye Otel, Lokanta, Eðlence Yerleri Ýþçileri Sendikasý (OLEYÝS) Genel Sekreteri, 56 gündür büyük zorluklarla devam eden Körfez Öðretmenevi grevinin, sendikanýn taleplerinin kabul edilmesiyle toplu iþ sözleþmesi imzalanarak sona erdiðini açýkladý. Ayrýca, iþlerine son verilen 3 iþçi ve davayý kazanýrlarsa 2 iþçi iþe baþlatýlacak.
FRANSA’DA HEMÞÝRELER EYLEMDE Paris’teki yüzlerce hemþire, diplomalarýnýn lisans düzeyinde tanýnmasý için eylem yaptý. Montparnasse tren garý önünde toplanan hemþireler Saðlýk Bakanlýðý’na yürüdüler. Hemþireler, diplomalarýnýn lisans düzeyinden tanýnmasý, ücretlerinin artýrýlmasý ve çalýþma koþullarýnýn düzeltilmesini istiyorlar.
SAÐLIK EMEKÇÝLERÝ: TEK, EÞÝT VE GÜVENCELÝ KADRO 25 Mayýs günü saat 12:00’da Ankara Hacettepe Merkez Kampusü içindeki postane önünde bir araya gelen saðlýk emekçileri, 4/B aldatmacasýna karþý “tek, eþit ve güvenceli kadro” taleplerini topladýklarý yüzlerce dilekçe ile Baþbakan’a ilettiler. Yaptýklarý basýn açýklamasýnda SES Ankara Þube Baþkaný: “Saðlýk hizmetlerinin kamunun asli ve sürekli hizmetleri olduðu ve kamu görevlileri eliyle yürütülmesi gerektiði hükmü Anayasamýzda açýkça ifade edilmiþtir. Bu açýk hükme raðmen, 657 Sayýlý Devlet Memurlarý Kanunu’nda 4/B ve 4/C maddeleri ile geçici ve istisnai durumlarda çalýþtýrýlabilecek iþleri ve kiþileri düzenlerken; yapýlan yasal deðiþikliklerle 4/B maddesi ile sözleþmeli çalýþtýrmayý, 4/C mad-
ÝTALYA’DA HAVAYOLLARI GREVÝ Ýflasla karþý karþýya olan Ýtalya havayollarý þirketi Alitalia özelleþtirilmek isteniyor. Havayollarý yönetim personeli ile þirket yönetimi arasýnda 22 Mayýs’ta yapýlan görüþmeler kavga ile sonlandý. Havayollarý uçuþ personeli maaþlarýnýn arttýrýlmasýný isterken, uçaklarda hizmet veren personeller ise toplu sözleþmelerinin yenilenmesini talep ediyor. Binlerce Alitalia havayollarý personeli 23 Mayýs sabahý greve gitti. Grevin baþlamasýyla beraber yurt içi ve yurtdýþý 400 yakýn uçuþ iptal edildi. Lufthansa, Fransa’nýn Air France ile Ýngiltere’nin British Airwash havayollarý þirketleri Ýtalya’ya olan tüm uçuþlarý iptal ettiklerini duyurdu. Uçuþlarýn iptal edilmesi baþta baþkent Roma havaalanlarýnda
94. Sayý / 4 - 18 Haziran 2007
21
Yeni Evrede
Eylem
Mücadele Birliði
olmak üzere tam bir kaosa neden oldu. Polisler birçok havaalanýnda personel ile yolcular arasýndaki çekiþmelere müdahale etti. Ertesi gün oynanacak olan Þampiyonlar Ligi karþýlaþmasýna katýlmak isteyen, 7 bin taraftarýn grev nedeniyle zamanýnda Atina’ya ulaþtýrýlamayacaklarý uyarýsýnda bulunuldu. Havaalanlarýndaki grev saat 18.00’ye kadar sürdü. Hava yolu emekçileri, taleplerinin karþýlanmamasý durumunda 4 ve 25 Haziran’da 4 saat sürecek yeni grevlere gideceklerini duyurdular. SAS HAVAYOLLARI GREVDE SAS Havayollarý çalýþanlarýnýn baðlý olduðu sendikanýn aldýðý karar uyarýnca Ýsveç’de iç hat seferleri 25 Mayýs sabahý 06.00’dan itibaren durdu. SAS da grevi internet sitesinden yolcularýna duyurdu ve aksamalardan dolayý yolcularýndan özür diledi. Grev günü yapýlmasý gereken 300 iç hat seferi grev nedeniyle iptal edildi ve bundan 20 bin yolcu etkilendi. SAS Havayollarýnýn normal uçuþlarýna 26 Mayýs günü öðleden sonra baþlanacaðý kaydedildi. ÇAY ÜRETÝCÝSÝ YOL KESEREK KAZANIYOR Artvin’in Hopa ilçesi ve Kemalpaþa beldesindeki çay üreticilerinin sloganý “Çay Üreticisi Yol Keserek Kazanýyor”. Yýllardýr sürdürülen tarýmda yýkým programlarý, çayda da kendini etkili bir þekilde gösteriyor. Günde dönüm baþýna 8-10 kg. çay vermekle sýnýrlandýrýlan köylü, çayýný toplayamaz hale geldi. Bir hafta on gün içerisinde toplanamayan çaylar kartlaþacaðýndan çay üreticisi çaresiz duruma düþürerek özel sektöre muhtaç hale getirildi. Özel sektör de, satýn aldýðý çaylar için bir yýldan daha uzun olan belirsiz ödeme tarihleri veriyor. Artýk çay üreticilerinin haklarýný aramak için eylemden baþka yolu yok. Hýzlý bir þekilde bir araya gelerek organize olan çay üreticileri, ilk eylemlerini Kemalpaþa’da yaptý. 500 üretici 26 Mayýs günü Çay Fabrikasý’na yürüyüþ yaptý. Sloganlar atarak fabrikanýn önündeki uluslararasý yolu trafiðe kapatan, çoðunluðunu kadýnlarýn oluþturduðu kitleye jandarma müdahale etti. Jandarmanýn sözlü müdahaleleri ve tartýþmalarý sonuç vermeyince kaymakam devreye girdi. Kaymakamýn emir veren üsluptaki konuþmasýný yüzüne çay atarak protesto eden
üreticileri sonunda fabrika müdürü sakinleþtirdi. Günlük alýmlarýn 15 kg çýkarýlacaðýný söyledi. Bunun üzerine kitle yolu açarak kent meydanýna kadar sloganlarla yürüdü. Kemalpaþa eyleminin biterken, Hopa’nýn Çavuþlu köyünde de çay üreticisi kadýnlar Artvin yolunu trafiðe kapadýlar. Bir saat kadar yolu trafiðe kapatan kadýnlar, iki gün sonraki Hopa eyleminde buluþma üzere üzere yolu açtýlar. 28 Mayýs Pazartesi günü de saat 13.00’de Hopa Kaymakamlýðý önündeki parkta bir araya gelen çay üreticileri, sloganlarla toplandýlar. Kemalpaþa eyleminden sonra Kaymakamlýk, jandarma komutanlýðý ve emniyet müdürlüðünün “anlaþma saðlandý eylem iptal edildi” duyurularý yaparak eylemi kýrma zayýflatma çalýþmalarý kýsmen etkili oldu. Daha önce böyle bir eylem deneyimi yaþamamýþ olan emekçi halk bu tür yalanlar karþýsýnda savunmasýzdý. Köylerden gelen ve çoðunluðunu kadýnlarýn oluþturduðu üreticiler, þehir yolunu trafiðe kapatarak Çay Fabrikasý’na doðru yürüyüþe geçti. Yolda zaman zaman oturarak trafiði felç eden emekçiler, Çay Fabrikasýnýn önünde de uluslararasý otoyolu gidiþ geliþ trafiðine kapattý. Kaymakamýn eylem alanýna gelip yolun açýlmasý için müdahale edilmesi emri vermesi üzerine kitlede öfkenin arttý. Bunun üzerine müdahaleden vazgeçildi. Üreticilerin çözüm için adým atýlýncaya kadar eylemi sürdürmekte kararlý olduðunu görülmesi üzerine fabrika müdürü pazarlýða baþladý. Pazarlýk sonucunda kota 15 kiloya çýkarýldý. Üreticilerin bunu yeterli görmemesine raðmen eylem sona erdirildi. “KENTSEL YIKIM PROJESÝ” DEVAM EDÝYOR “Kentsel Dönüþüm Projesi” kapsamýnda yeni rant alanlarý açmak isteyen Ýstanbul Büyükþehir Belediyesi, 28 Mayýs günü Þiþli Feriköy’de 30 gecekonduyu yýktý. Gecekondu sahipleri ile yýkým ekipleri arasýnda zaman zaman tartýþma yaþandý. Ýstanbul Büyükþehir Belediyesi’nin kapsamýnda aldýðý karar ile 57 gecekondunun yýkýmýna baþlanacaðý açýklandý ve þu ana kadar 30 gecekondunun yýkýldýðý ifade edilerek yýkýmlarýn devam edeceði söylendi. Bursa Hamitler Mahallesi’nde 29 Mayýs’ta gerçekleþtirilen gecekondu yýkýmlarýna halk tepki gösterdi. 15 gecekondunun yýkýldýðý olaylar sýrasýnda yaþlý bir kadýn rahatsýzlandý, yýkýma müdahale eden bir kiþi de polisin bibergazlý saldýrýsýna maruz kaldý. Sahiplerinin evde olmadýðý evlere ise çilingir çaðrýlarak zorla girildi.
Adana’da 18 Mayýs ÝBRAHÝM KAYPAKKAYA ANMASI 18 Mayýs 1973’te Diyarbakýr Zindaný’nda devlet tarafýndan katledilen Ýbrahim Kaypakkaya; Partizan, BDSP, DHP, ESP, HÖC, Alýnteri, ÇHKM ve Mücadele Birliði Platformunun ortak düzenlediði bir meþaleli yürüyüþ ve basýn açýklamasýyla anýldý. Ýbrahim Kaypakkaya, iþçi sýnýfý ve emekçi halklar tarafýndan “ser verip sýr vermeyen” bir devrimci olarak bilindi ve sahiplenildi. Meþaleli yürüyüþ için Þakirpaþa Salý Pazarý giriþinde toplanýldý ve yürüyüþe geçildi. Yürüyüþ boyunca sýk sýk “Ýbrahim Kaypakkaya Ölümsüzdür”, “Mahir, Ýbo, Deniz Yaþýyor, Savaþýyor”, “Faþizme Karþý Omuz Omuza”, “Faþizmi Döktüðü Kanda Boðacaðýz”, “Analarýn Öfkesi Katilleri Boðacak”, “Katil Devlet Hesap Verecek”, “Yaþasýn Devrimci Dayanýþma” sloganlarý atýldý; yürüyüþ boyunca Þakirpaþa halký da alkýþlarla ve sloganlarla destek verdi. Yürüyüþün sona erdiði Þakirpaþa Trafo’da okunan basýn açýklamasýnda: “Ýþçi sýnýfýnýn ve emekçi halk yýðýnlarýnýn tek kurtuluþu Denizlerin, Mahirlerin ve Ýbrahimlerin canlarýný adadýklarý devrim davasýnýn ta kendisidir. Ezilen halklar, kendi kurtuluþlarý için mücadele eden ve bunun doðal sonucu olarak bedel ödeyen yiðit devrimci neferleri asla unutmazlar. Tarih bizi yazýyor. Yer ve gök bizi iþliyor kalbine. Týpký 30 Martlarý, 6 Mayýslarý ve 18 Mayýslarý iþlediði gibi. Ve ant olsun ki yarým kalan iþinizi bizler tamamlayacaðýz...” denildi. Basýn açýklamasýnýn ardýndan eylem sona erdirildi. DEVRÝM SAVAÞÇILARI ÖLÜMSÜZDÜR FAÞÝZME KARÞI SÝLAH BAÞINA YAÞASIN DEVRÝMCÝ DAYANIÞMA Adana Mücadele Birliði Platformu
22
94. Sayý / 4 - 18 Haziran 2007