s095

Page 1



Yeni Evrede

Baþyazý

Mücadele Birliði

BÜYÜK BÝR BÝRÝKÝMÝN EYLEMLERLE AÇIÐA ÇIKMASI Engels, Almanya’da sýnýf mücadelesinin henüz yoðunlaþmadýðý, devrimci dayanaklarýn zayýf olduðu dönemde, þair Karl Beck’e Almanya’nýn umut vermediði koþullar üzerine þu deðerlendirmeyi yapar: “Bir yandan Alman toplumunda devrimci bir dayanak bulmasý olanaksýzdýr, çünkü devrimci unsurlar daha yeterince geliþmemiþtir, öte yandan onu her yandan saran kronik sefalet onu o kadar güçten düþürür ki bu sefaletten kurtulamaz, üstesinden gelemez ve kendini yeniden kaptýrmadan onunla dalga geçemez. Biraz yeteneði olan tüm Alman þairlere þimdilik salýk verebileceðimiz tek þey, uygar ülkelere göç etmeleridir.” Devrimci unsurlarýn henüz geliþmediði Almanya’da, daha sonralarý Avrupa’nýn en güçlü iþçi sýnýfý partisi kuruldu. Baþka ülkelerde de sisteme muhalif þairler, yazarlar, sosyalistler, komünistler bulunduklarý yerlerden baþka yerlere gitmek zorunda kaldýlar, ama daha baþka koþullar altýnda. Artýk ya, Paris Komünü’nün yenilgisinden sonra olduðu gibi her yerde kol gezen aðýr terör ve kara listeler nedeniyle baþka ülkelerde sürgün yaþamaya baþladýlar, ya da proletaryanýn sýnýf mücadelesinin kapitalistlerin egemenliðine karþý yöneldiði sýrada burjuvaziden gelen yoðun baskýlar nedeniyle eylemciler, örgütçüler ve yazýn dünyasýnýn insanlarý baþka ülkelere göç etmek zorunda kaldýlar. Bu durum, çeþitli biçimlerde, günümüze dek sürüp gelmiþtir. Ama Engels’in Almanya için sözünü ettiði koþullardan tamamen farklý bir durumda bulunuyoruz artýk. Devrimci unsurlarýn yeterince geliþmediði, devrimci dayanaklarýn pek zayýf olduðu ya da hiç olmadýðý koþullardan, kapitalistlerin egemenliðini tehdit eden ve yer yer onu yýkan koþullara ve duruma gelinmiþtir. Bu, devrimci proletarya hareketi için ne büyük bir geliþmedir! Kapitalizmin geliþimiyle birlikte, bu toplumsal sistemin iç çeliþkileri nedeniyle öyle bir güç birikimi oluþuyor ki, þiddetli bir çatýþma, bir ayaklanma ya da bir devrimle kendini açýða vurana dek bu gücün farkýna varýlmýyor. Ekim Devrimi sýrasýnda nasýl bir güç birikimi oluþtuðu tüm yönleriyle açýða çýktý. Burada dünya geneli açýsýndan bir deðerlendirme söz konusu. Ekim Devrimi yalnýzca Rusya’da deðil, tüm dünyada oluþmuþ olan devrimci birikimi hýzlandýrdý, açýða çýkardý ve öne geçirdi. Ekim Devrimi baþka yerlerde devrimci bir birikim yaratmadý elbette, fakat zaten birikmiþ olasan enerjiyi patlattý ve açýða çýkardý. Her ülkedeki devrimci unsurlar, o ülkenin iç geliþmeleri sonucu oluþur. Proletarya hareketi, uluslararasý bir hareket olduðu için baþka bir yerdeki devrimci mücadele, dünyadaki tüm proletaryayý etkiler ve harekete geçirir. Bu geliþme her devrim sýrasýnda yeniden ve yeniden ortaya çýkar. Yakýn tarihte (1999) Seattle Ayaklanmasý sýrasýnda bir kere daha yaþandý ayný durum. Seattle Ayaklanmasý’nda Amerika’daki güç birikimi açýða çýkmakla kalmadý, tüm dünyayý da etkiledi. Zaten daha önceden patlama biçiminde meydana gelen Avrupa’daki yýðýnsal kitle eylemleri Seattle Ayaklanmasý’ndan sonra daha bir hýzlandý. Her eylem ye-

ni bir eylemlere yol açtý, her çatýþma baþka çatýþmayý patlattý. Bu öylesine geliþti ki, eylemler tüm dünyayý sardý, dünya çapýnda eþ zamanlý ve eþ güdümlü daha büyük eylemlere dönüþtü. O halde bu geliþmelerden çýkarýlmasý gereken sonuçlar var: Kapitalizmin çeliþmeli evrimi, doðasý gereði bir kutupta zenginlik birikimi saðlarken; karþýt kutupta ise emekçi halkýn sefaletini, yoksulluðunu ve öfkesini biriktirir. Ve belli koþullar doðduðunda tüm bu sefalet, yoksulluk ve öfke bir devrimde patlar, açýða vurur. Devrim, ani bir ayaklanmayla gündeme gelmedikçe uzun süreli sayýsýz eylemin sonucudur. Devrici proletarya kapitalist egemenliðe karþý harekete geçtiðinde, var olan uzlaþmaz sýnýf çeliþkilerini keskinleþtirir, geniþ halk kitlelerini harekete geçirir, tüm yýkýcý güçleri sisteme yöneltir. Burada görülmesi gereken nasýl bir güç birikiminin oluþtuðudur. Artýk her ülkede devrimin güçlü dayanaklarý oluþmuþtu. Kapitalistler gerçek anlamda egemenliklerini yitirmiþlerdir. Toplumsal sistem ve bu sistemin resmi sentezi olan devlet, çaðdaþ geliþme ile tam bir çatýþma içerisindedir. Sermayenin büyümesiyle birlikte sermaye güçlerini devirecek olan proleter sýnýf da sayýca büyüyerek eski toplumu yýkacak ve yerine daha yüksek bir toplum kuracak kadar eðitimli, deneyimli ve savaþçý duruma geldi. Olgunlaþan bir dünya devrimi olduðu için, bir yerdeki devrim, dünya düzeyindeki devrimci birikimi açýða çýkaracak; devrim, zincirleme bir etkiyle her yeri saracaktýr. Ýþte yalnýzca bir kýsmý açýða çýkan dünya genelindeki devrimci güç birikimi küresel iç savaþta enerjisini ortaya koymuþtur. Birikmiþ olan devrimci dinamikler, sistemi havaya uçuracak denli güçlüdür. Herkesin iyi bildiði Latin Amerika ve özellikle Venezuela örneði. Venezuela, içlerinde devrimi boyutlandýrmada en ileri gidebilenidir. Genel olarak kýtanýn büyük bir bölümünde arka arkaya halk ayaklanmalarý yaþandý, devlet baþkanlarý kaçarak kendilerini kurtarabildi, hükümetler kuruldu, hükümetler devrildi. Buna yol açan eylemlere önce halkýn en bilinçli ve kararlý kesimi katýldý. Israrla sokakta kaldý, çatýþtý, katledildi, ayaða kalktý ve yeniden yürüdü. Devrim güçlerinin bu militan mücadelesi, sonunda o büyük devrim potansiyelini, o büyük seli sisteme karþý harekete geçirdi. Gerilla eylemleriyle sonuçlanmayan (gerilla hareketleri uzlaþma yolunu seçtiði için) kitleler baþka bir devrim yolu seçti: Sokaðýn, eylemin gücünü kullanma. Sonra da Chavez ve diðerleri bu harekete dayanarak iktidara geldiler. Halk her yerde devrimci mevziler kazanýnca, kýtada nasýl bir devrimci birikimin oluþtuðu daha iyi görüldü. Hrant Dink’in cenaze törenine katýlan yüzbinler, varolan devrimci bir güç birikiminin patlama biçiminde açýða çýkmasýndan baþka nedir ki? Olaylara yüzeysel yaklaþanlar, yüzeysel konumda bulunanlar devrimci dinamiklerin ekonomik ve toplumsal temelden kaynaklandýðýný, onyýllarca oluþan bir birikimin kendini bir olayda açýða vurmasýný anlayamazlar. Ancak her olayýn temeline kadar gidebilenler gerçeði derinlikli olarak kavrayabilirler. Yüzbinler her eylemde görülmüyordu. Kendini ifade edecek mekanizmalar içerisinde yer almýyordu, ama vardýlar. Varlýklarýný bazen dolaylý olarak güncel iliþkiler içinde hissettiriyorlardý. Kendileri her eyleme katýlmýyorlardý, ama eylemcilerden, devrimcilerden yanaydýlar. Sayýlarý, istekleri, özlemleri ve öfkeleri gün gün artýyordu. Sonra bir katliam yaþandý, tüm bu devasa güç eyleme geçti. O zaman faþist devlet karþýlarýna çýkma cesareti gösteremedi. Devrimci eylemler devrimin kendisi henüz harekete geçmeyen ama sisteme karþý olan, onu deðiþtirmek isteyen o büyük gücü açýða çýkarýr ve harekete geçirir. Yeter ki devrimin güçlü dayanaklarýnýn oluþtuðunu ve düþünülenden daha büyük bir güç birikimi olduðunun bilinciyle hareket edilsin. C. DAÐLI

95. Sayý / 20 Haziran- 4 Temmuz 2007

3


Yeni Evrede

“Sýnýr Ötesi” Operasyon

Mücadele Birliði

SINIRDA BÝR MELODRAM iyatro ve sinema dünyasýnýn kendine has dramatik kurgusu vardýr. Ýyilerle kötüler, güzelliklerle çirkinlikler, dostluklar ve ihanetler, olaylarýn kurgusu içinde karþý karþýya gelir. Geliþmeler, kiþilerin bir kutuptan ötekine doðru gidip gelmeleriyle, çatýþma ve çeliþkileriyle sürüp gider. Bir de bu dramatik kurgunun výcýk výcýk hale getirilmiþ biçimi vardýr ki, buna melodram denir, örneklerini eski Türk filmlerinde çokça görebilirsiniz. Ýyiler birden kötü olur, sevgililer tek bir sözle düþman olur, “seni seviyorum” sözleri iki dakika içinde “senden nefret ediyorum”a dönüþür. Aslýnda, perdeye yansýyan kiþiliklerin her biri, paranoya ve manik-depresif teþhisiyle, hastanelerde müþahade altýnda tutulmasý gerekirken, bize onlar birer hikaye kahramaný olarak sunulur. Týpký bugünün siyaset erbabý gibi. Attýðý her adýmý, devrimin büyük baskýsý altýnda korku ve endiþeyle atan, akýlcý düþünceyi giderek bir kenara býrakan tekelci sermaye, geliþmeleri melodramatik bir kurgu içinde yaþýyor. Bütün iktidar cephesi, mayýnlý bir arazinin ortasýnda yaþýyor bu melodramý. Herkes, daha ileri gitmek zorunluluðu üzerine yeminbillah ediyor ama hemen yanýndakini arkasýndan itiyor. Geri dönmek isteyenler anýnda “hain” ilan ediliyor.

T

Hedef Kandil Deðil Kerkük Ulus’ta patlayan bomba, sýnýrda-

4

ki askeri yýðýnak ve PKK’ye karþý sýnýrötesi operasyon için, taraflarýn topu birbirine yuvarlanmalarýyla tozun dumana karýþtýðý bir ortamda KDP yöneticisi Sefin Dizai’nin bir çok gazetede yer alan þu sözleri gözden kaçýrýldý: “Kürdistan halký”, diyordu bay Dizai, “Türk tanklarý ve panzerlerinin Kerkük’e girmesine seyirci kalmayacaktýr.” Güney Kürdistan halký çok iyi biliyor ki, TSK’nýn yapmak istediði operasyonun hedefi PKK kamplarý deðil, kendileridir, daha da özelde, Kerkük’tür. Tanklarýn sýnýrý aþmasý demek, Kürtlerin Kerkük’ü kaybetmesi demektir. Bu denli gerilimli bir ortamda, tanklarýn Kerkük’e kadar gitmesine bile gerek yok. Güney’in baþkenti ve parlamentonun bulunduðu Erbil’in yakýnlarýnda bile görünmek, yeterince tehdit edicidir. Böyle bir durumda, iyice gerginleþen ortamýn kontrol dýþýna çýkmamasý için, ABD’nin Kerkük referandumunu erteleyebileceði, Türkiye yöneticilerinin hesaplarý arasýndadýr. O da olmazsa, sýnýrý geçen Türk tanklarýnýn, Kerkük kenti dahilinde süren iç-savaþý iyice kýþkýrtmasý ve referandumun yapýlmasýný fiilen engelleyeceði olasýlýklarý da masanýn üzerinde duruyor. Bu kadar kavga-gürültünün, salt 22 Temmuz seçimlerini etkilemek için þoven havayý yükseltmek, hatta mümkünse seçimi erteletmek ve Cumhurbaþkanlýðý seçiminde hükümeti köþeye sýkýþtýrmak amacýyla yapýldýðýný düþünmek, oldukça dar bir görüþ olacaktýr. Gazeteci Fikret Bila, 95. Sayý / 20 Haziran- 4 Temmuz 2007

bugünlerde tüm devlet kurumlarýnda ve egemenlerde hakim olan havayý þu sözlerle dile getirmiþ: “Türkiye açýsýndan sorun sadece PKK deðildir Türkiye’nin stratejik önceliði Kuzey Irak’ta baðýmsýz bir Kürt devleti kurulmasý, bu baðlamda Kerkük’ün statüsü, sonra PKK’dir. Bu sýralamanýn nedeni, bu tür bir geliþmeyi Türkiye’nin ‘bekâ sorunu’ olarak görmesidir. Ankara’daki hava, sorun ‘bekâ sorunu’na dönüþürse bütün hesaplarýn deðiþeceði yönündedir.” Þimdiki haliyle bile Ankara’da hesaplar, gün be gün deðiþiyor. Kerkük’ü kendine katmýþ bir Güney Kürdistan devletini sineye çekmekle, onu engellemek için harekete geçmek arasýnda, daðlar kadar fark, çeliþki, çatýþma, tasfiyelerle sonuçlanmasý kaçýnýlmaz hesaplaþmalar duruyor. Yani, výcýk výcýk bir melodram için bütün sahne hazýrdýr.

Stratejik Yenilgi Uyarýsý Daha önceki yazýlarýmýzda, emperyalist dünyanýn Türkiye’yi, küresel iç-savaþta, etkin bir karþý-devrim üssü olarak hazýrladýðýný söylemiþtik. Bu hedefe ulaþmanýn biricik yolu, Türkiye’yi devrim belasýndan kurtarmaktýr. Ýþbirlikçi tekelci sermaye sýnýfý, devrim belasýný atlatabilmek için, AB üyelik sürecinin devamýnda ve Güney Kürdistan devletiyle normal iliþkiler kurmakta büyük yararlar görüyor. AB üyeliði gibi toplumun geniþ emekçi kesimlerini ayný þemsiye altýnda tutan “toplumsal bir proje” ortadan kalktýðýnda, tekelci ser-


Yeni Evrede

“Sýnýr Ötesi” Operasyon

Mücadele Birliði

maye biliyor ki, emekçi sýnýflar kendi öz çýkarlarý için sokaklara inecektir. Geçtiðimiz son bir yýl bunun örnekleriyle doludur ve tekelciler, sokaklara inen milyonlarý kontrol edebilmenin ne denli zor olduðunu, çok iyi biliyor. AB üyeliði konusunda, tekelci egemenler arasýnda bir pürüz yok. Ama asýl pürüz, Güney Kürdistan devletini tanýyýp tanýmamak sorununda çýkýyor. Çünkü Güney Kürdistan, tekelci egemenliðin boðazýna batan kocaman bir kýlçýktýr. Ya bu devleti yadsýyacak, ki o zaman er ya da geç, Güney’e fiili bir iþgal hareketi baþlatmak zorunda kalacaktýr; ya da bu devleti tanýyacak, ki o zaman Kürt halkýný yok sayma üzerine kurulu þovenizm ölümcül yara alacak ve bu þovenizmden beslenenlerin sistem içinden tasfiyesi zorunlu olacak. Tekelci sermaye için, iki ucu pis bir deðnek. Bir o uca, bir bu uca savrulan egemenler, eski Türk filmlerinin deðme melodramlarýna taþ çýkartýyorlar. Emperyalist sermaye ise, Güney Kürdistan devletini tanýmamanýn nasýl bir sonuç doðuracaðý hakkýnda net bir fikre sahip. Financial Times, geçen haftalarda, TSK’nýn Güney’e girmesi halinde Türkiye’nin “stratejik bir yenilgi” yaþayabileceðini bildirdi. Uzun bir iç-savaþ süreci içinde bulunan Türkiye’de, TSK’nýn stratejik bir yenilgi almasýnýn ne denli bü-

yük tehditlere gebe olduðunu bilen emperyalist çevreler, Türkiye’ye Güney’e girmemesi yönünde uyarý üstüne uyarý yapýyorlar. Bu uyarýlara küçük bir katký da, iki ABD F-16’sýný izinsiz Türkiye hava sahasýnda uçuran ABD’den geldi. Ama Ankara’da her þey, ciyak ciyak bir melodram için hazýrdý ve melodram baþlatýldý. 2003 yýlýnda Süleymaniye’deki o ünlü “çuval” olayý gerçekleþtiðinde, Nota vermek konusunda nazlanan ve “ne Notasý veriyorsun? Müzik notasý mý?” sözleriyle diklenen hükümet, bu kez melodram çýðlýklarýna kendini teslim etti. ABD elçiliði, Notayý almak için, alt düzey bir memurunu göndererek Türkiye’yi bu konuda ne kadar ciddiye aldýðýný gösterme fýrsatý yakalamýþ oldu.

Final Sahnesi Yaklaþýyor Her melodramýn finalinde, herkes günahlarýnýn, hatalarýnýn bedelini öder, mutlu sonu paylaþanlar ise pek azdýr. Genelkurmay baþkanýnýn 31 Mayýs’ta yapacaðý konuþmayý herkes heyecanla bekledi. Ama o, mesajý, kameralarýn önünde deðil, arkasýnda, kuliste verdi ve sýnýra yýðýlan tanklara dair soru soran gazetelere þu cevabý verdi: “Bunlar rutin bahar hareketliliðidir. Halktaki beklentiyi yükseltmemek lazým.” Ayný günlerde, askeri çevrelerin pek sevdiði gazete95. Sayý / 20 Haziran- 4 Temmuz 2007

ci Murat Yetkin, gözlemlerini þu sözlerle aktardý: “askerde sýnýr ötesi harekata yönelik büyük bir iþtah görünmüyor”. Sadece bununla kalsa iyi. Sabah akþam, yatýp kalkýp, Güney’e operasyon isteyen en þoven Çölaþan gibileri bile: “aman dikkat, bizi bataklýða çekmek istiyorlar” demeye baþladý. Peki ama, bunca hamaset, bunca yaygara, bunca melodramlara yakýþýr tiradlar, demeçler, havada uçuþan tehditler, boþa mýydý? Nerden çýktý bu “U dönüþü”? Nedeni bellidir. Emperyalistler ve iþbirlikçi tekelci sermaye, genel yönelimlerine ters düþen ve hiyerarþideki konumlarýyla etkin güç sahibi kadrolarý, tasfiyeye hazýrlanýyor. Bunun için, Güney’e yapýlacak bir operasyon, önemli bir fýrsat yaratmýþ olacaktýr. Güney Kürdistan’a fiilen müdahale eden, ama hezimete uðramasý kaçýnýlmaz görünen bir TSK, o moral bozukluðu, o yenilgi atmosferinde, çok daha kolay bir tasfiyenin hedefi olacaktýr. Tasfiye tehdidinin altýnda olanlar, topu taca atmaya baþladýlar. TSK hükümete, hükümet TSK’ya, Güney’e yapýlacak bir operasyonun sorumluluðunu yüklemek için, basýn üzerinden mesajlar vermeye baþladýlar. Kerkük referandumu tarihi yaklaþtýkça, daha bunun gibi nice U dönüþleri, parlayýp sönmeler, pireyi deve yapmalar, savaþ uçaklarý ve tanklarýn gölgesinde yapýlan pazarlýklara tanýk olacaðýz. Sonuç ne olursa olsun, ister Güney’e bir operasyon, isterse sadece parmak sallayýp tehdit etmek olsun, burjuvazi kendi “beka” sýnýn açýk ve yakýn bir tehditle karþý karþýya olduðunu görmeye devam edecektir. Korku ve endiþenin gölgesinde, tekelci egemenliðin iç tasfiyelerle, çatýþmalar ve hesaplaþmalarla güçten yitiþine tanýk olacaðýz. Film bitip yazýlar baþladýðýnda, yönetmenin adýný büyük harflerle perdede göreceðiz: DEVRÝM.

5


Yeni Evrede

Erken Seçim

Mücadele Birliði

Devrim karþýsýnda tekelci egemenliðin içine girdiði siyasi kriz yeni deðil, neredeyse son otuz beþ yýlýn çoðu, bu siyasi krizin gölgesinde geçti. Emekçi kitleleri eski yöntemlerle yönetemiyorlardý ve emekçi kitlelerde artýk eskisi gibi yönetilmek istemiyorlardý. Sürüp giden siyasi krize raðmen tekelci sermaye, devleti; yönetemeyen ama savaþan bir sýnýfýn politik aygýtý olarak kullanmaya devam edebildi. Ne de olsa bu politik aygýtýn çarklarýný döndüren “anayasal” düzenlemeler, sorunsuzca iþliyordu. Ordusu, polisi, hükümeti adliye aygýtlarýyla tam bir uyum içinde çalýþan devlet, tekelci egemenliðin kurumsal iþleyiþini saðladý. Üstelik bu süre içinde hemen bütün hükümetler, çok parçalý koalisyonlardan oluþtuðu halde. Parlamentoda, tekelci düzenin tahkimi için üzerine düþen görevi yerine getiriyordu. Boykot oylarýyla ve seçim barajlarýyla, temsiliyet gücünün neredeyse yarýsýný kaybetmiþ parlamentolar, týpký devletin diðer aygýtlarý gibi, yönetemeyen ama savaþan bir sýnýfýn iç savaþ aygýtý misyonunu hemen hiç aksatmadýlar. Yürütme erkinin uyumunu saðlayan anayasal düzenlemeler ve parlamento, iþlerliðini sürdürebildiði için, siyasi krizlerle boðuþan tekelci sermaye, içinde rahat hareket edebileceði geniþlikte bir politik alan yaratabiliyordu. Oysa, tam da bu siyasi krizi doðuran sorunlar giderek aðýrlaþtýðý için, sermayenin politik oyun alanýnýn daralmasý kaçýnýlmazdý. Bir yandan, devrim nesnel gücüyle her pencereden tekelci sermayeye bakýyordu. Öte yandan, emperyalist sermayenin tam ilhak süreci, tekelci egemenliðin kartlarýný yeniden daðýtmýþtý ve eli iyi gelmeyenler, tehlikeli blöflerle oyunu kazanmaya çalýþýyorlardý. Derken, bugüne geldik. Ortadaki tablo tekelci sermaye açýsýndan gerçekten de vahim: Siyasi kriz, bir bulaþýcý hastalýk gibi, önce anayasal kurumlar arasýnda çekiþmeye, sonra da açýktan çatýþmaya dönüþtü. Kurumlar arasý bu çeliþki ve çatýþmalar, Çankaya yarýþýndan parlamentonun kilitlenmesine, parlamenter krize yol açtý. Böylece tekelcilik, bilinen bütün kriz çeþitlerini ayný anda yaþamaya baþlayarak, “tarihinin en tehlikeli dönemine” girmiþ oldu. Tekelci sermayenin, ekonomik planda tam ilhakýn, politik planda ise devrimi bastýrmak konusundaki derin ayrýlýklarýn damgasýný vurduðu bu düþmanca kamplaþmasý, kuþkusuz, devrim karþýsýnda anýnda unutuluyor ve bir refleks olarak hemen bütünleþme saðlanýyordu. Bunu en son 1 Mayýs’ta gördük. Bütün düþmanlýklarýna raðmen tekelci sermayenin kamplarý, güçlerini birleþtirdiler. Ama bir refleks olarak devrim karþýsýnda hemen birlik saðlamak, ancak geçici sürelerde etkin olabiliyordu. Devrim, savurduðu darbenin sonuçlarýný devþirmek için bir adým geri çekildiðinde, tekelci kamplar, bu kez eskisinden daha kanlý-býçaklý kavgalara girmekten kendilerini alamýyorlar. Devrimin savurduðu darbelerin etkisiyle, daha bir sersemlemiþ, dehþete düþmüþ olduklarý için, kendi aralarýndaki kapýþmanýn, nihayet tüm politik egemenlik sistemini kilitlenmeye doðru sürüklediðini göremiyor-

DARBE - SEÇÝM MENGENESÝ ARASINDA nkara’nýn ortasýnda, emekçilerin canýna mal olan bir bomba patladý. Hem de, Þemdinli olaylarý konusunda Yargýtay’ýn “Bu iþi asker yapamaz” dediði; geçen yýl Diyarbakýr Koþuyolu’nda çoðu çocuk 12 kiþinin canýný alan bombaya ait dosyanýn kapatýldýðý günlerde. Hemen herkes “Acaba bir kaza mýydý?” diye kafa kurcalayýcý sorularla boðuþurken, fail ayný gün olay yerinde ortaya çýktý ve gazetecilere; “Bunun gibi daha çok bomba patlayacak” dedi. Mesajýn gönderildiði adres, neon ýþýklarýyla geceye yazýlmýþ kadar berraktý: Hükümet. Ankara’da artýk, kapalý kapýlar ardýna sýðmayan siyasi hesaplaþmalar, sokaklarda patlatýlan bombalarla sürüyor. Hükümeti aciz göstermek, bir askeri darbe için gerekli zemini hazýrlamak gibi daha bir çok hesabýn-planýn etkin olduðu bu siyasi hesaplaþma, seçim günü olan 22 Temmuz tarihi yaklaþtýkça daha da kýzýþacaktýr. Tekelci sermaye ve onun politik egemenlik aygýtlarýný birbirine düþüren bu kavgadan onu hiçbir güç çekip çýkaramaz. Çünkü kavganýn üzerinde yükseldiði temel o derece köklü ve tarihseldir.

A

Kilitlenme Noktasý Ankara’da olanlara baktýðýmýzda, tekelci devletin iþleyiþinin tamamen kilitlenme noktasýna pek de uzak olmadýðýný görüyoruz; ve birileri kilitlenen kapýlarý bombalarla açmaya çalýþýyor. Çeþitli defalar, Cumhurbaþkaný ve Genelkurmay’ca dile getirilen “Tarihin en tehlikeli döneminden geçiyoruz” sözleri, bir çok dar kafalý tarafýndan, “þeriat tehlikesi abartýlýyor” biçiminde algýlandýðý için, fazla ciddiye alýnmadý. Gazetelerin ekonomi sayfalarýna bakýldýðýnda, bu türden “tehlike” ikazlarýnýn gölgesi görülmez; aksine, o sayfalarda her þey güllük gülistanlýktýr. Marksizmin alfebesini öðrenen ama ondan öteye hiç geçmeyen ortalama sol, her þeyin temelinin ekonomi olduðuna dair o en basit ezberle, sözü edilen tehlikeleri hep hafife aldý. Oysa, her þeyin “beklenti ve umutlar”a göre ayarlandýðý spekülatif para akýþlarýyla ayakta duran Türkiye gibi ekonomilerde, gazetelerin ekonomi sayfalarý, olaylarýn ters yüz edilmiþ halini yansýtýr. Yalnýzca ekonomi sayfalarýna deðil, geliþmelerin tümüne bakýldýðýnda, þu tablo çok rahat ortaya çýkýyor: Türkiye’de bugün, bütün krizlerin toplamý yaþanýyor. Hem siyasi, hem anayasal, hem de parlamenter kriz. Her an, bir ip cambazý gibi “dehþet dengeleri” üzerinde yürüyebilen ekonominin yapýsal krizini, saymýyoruz bile...

6

95. Sayý / 20 Haziran- 4 Temmuz 2007


Yeni Evrede

Erken Seçim

Mücadele Birliði

lar. Ya da, görseler bile kendilerini bu kavgadan geri çekemiyorlar.

Ateþ Üstünde Yürüyen Erken Seçim Erken seçim tarihi 22 Temmuz’a doðru yaklaþýldýkça, tekelci egemenliði esir alan bütün çeliþkiler, kanlý hesaplaþmalarý, bombalý provokasyonlarý, tasfiyeleri ile iyice yaygýnlaþýp derinleþecek gibi görünüyor. Tekelci sermaye bugüne dek seçimleri, “sokaklarý temizleme”nin bir aracý olarak kullanagelmiþti. Seçimler sayesinde tekeller, mevcut düzenle deðil ama mevcut hükümetle sorunu olan ve bu siyasi konumla devrimin potansiyel gücü haline gelen çok geniþ bir kitleyi þu yada bu partinin peþine takýp sokaklarda yükselen ateþi düþürmeyi baþarmýþtý. Ve bu, mevcut düzenle deðil ama mevcut hükümetlerle sorunu olanlar, kýzgýnlýklarýný, büyük oranda oy verdikleri partileri deðiþtirip cezalandýrarak yatýþtýlar. Ancak þimdi, 22 Temmuz seçimlerine yüklenen misyon, sokaklarý temizlemenin ötesine geçmiþ bulunuyor. Tekelci sermayenin düþman kamplarý arasýndaki çeliþkilere hiçbir çözüm sunmayacaðý þimdiden anlaþýlan 22 Temmuz, her yerde yeni gerilimler doðuran, yeni hesaplaþma alanlarý açan bir kýyamet günü senaryosuna dönüþtü. Tekeller arasý politik anlaþmazlýklarýn, yine tekelci partiler arasý tartýþmalarla sýnýrlý kaldýðý o günler, þimdi çok gerilerde. Seçim yarýþý, seçim meydanlarýnda yürümüyor. Ankara’da olduðu gibi, bombalar patlýyor ve “Böyle daha çok patlama olacak” mesajlarý veriliyor. Diðer kamp ise sadece özel sektöre ait 120 milyar dolarlýk borca dikkat çekip “Ekonomik yýkýmýn sebebi siz olacaksýnýz” diyerek karþý tarafý tehdit ediyor. Böyle bir ortamda seçimler, her gün yeni bir raunduna tanýk olduðumuz kavganýn farklý bir dönemeci olmaktan baþka bir anlam taþýmýyor. 22 Temmuz, kazananýn ilan edildiði bir son raund olmayacak, kavganýn minder dýþýna taþtýðý, yumruklarýn yerini tank gümbürtülerinin, borsa çöküþleri ve develuasyon gümbürtülerinin aldýðý bir gün olmaya aday. 22 Temmuz, sokaklarý temizlemek bir yana, onun ateþini daha da yükseltecek bir seçim olarak tarihe geçecektir.

Bürokratik Tasfiyeler Dönemi Tekelci kamplarda hiçbir taraf kaderinin 22 Temmuz seçim sandýklarýna kalmasýný istemiyor. Orada, o sandýklarda belirsizlikten, kavganýn yeni boyutlara taþýnmasýndan baþka bir þey göremiyorlar. Bu nedenle, politik aygýt içinde saflaþmalar giderek hýz kazanýyor. Bugün kurumlar arasý süregiden bu çatýþmalar, çok yakýn bir dönemde, bizzat kurumlarýn kendi içinde çatýþmalarýna, tasfiyelerine dönüþecektir. Bir yanda devrim, diðer yanda tekellerin kavgasý, yani hem alttan hem de tepeden gelen gerilimler nedeniyle devlet kurumlarý, alabildiðine yýpranýyor, bürokratik iþleyiþi bozuluyor. Bu kurumlar içi tasfiye eðilimlerinin, çatýþma olasýlýðýnýn, bugünden görünen iþaretleri var mýdýr? Bir deðil bir çok iþaretten söz edebiliriz. En baþta, devlet kurumlarýnýn en üst yönetici organý MGK’nýn artýk eski etkinliðinden uzakta olduðunu görebiliriz. Etkinlik kaybýnýn da ötesinde, MGK toplantýlarý, devrimi bastýrma konusundaki

yöntem farklýlýklarýnýn kötürümleþtirdiði bir kurum haline geldi. Þubat toplantýsýnda MGK, Güney’deki federasyon yöneticileriyle diyalog kararý aldýðý halde, Büyükanýt Washington’da “Benim onlarla görüþecek bir þeyim yok” deyi vermiþti. MGK’nýn bir çok kararý artýk suya yazýlýyor. Þemdinli iddianamesi, adliye içindeki kutuplaþmaya dair ufak bir ipucuydu yalnýzca. Hükümete baðlý müsteþarlarla adliyenin yüksek bürokrasisi arasýndaki çekiþmeler, daha þimdiden bir çok mekanizmanýn iþlemesi önünde engel oluyor. Birinin suçladýðýný öbürü aklýyor. Ve ordu. Kurumlarýn kendi içinde kutuplaþmalar patlak verdiðinde, sermaye düzeni için en tehlikeli olaný elbette ordunun da bu eðilimlere kapýlmasýdýr. Ama þimdi, sermayenin kendi iç kavgasý, korktuðu eðilimi güçlendiriyor. Emperyalist sermayenin tam ilhak süreciyle sarsýlan iþbirlikçi tekelci hegemonya bloku, TSK’nýn egemenlik koþullarýný daralttý. Tekelcilik orduya devrim karþýsýnda bir güvence olarak ihtiyaç duyuyor ama TSK, tüm resmi politikaya kendi damgasýný vurmak için ýsrar ediyor. Aradaki gerilim, ordunun hiyararþik düzeninde emir-komuta zincirinde bozulmalara neden oluyor. Hatýrlanacaðý gibi, Nokta dergisinde dört yýl önce tezgahlanan darbe planlarý ifþa edilmiþti. Dergide yayýmlanan darbe anýlarýnda dikkat çeken bir olgu, tekelci kamplaþmalarýn en üst düzey komutanlar arasýnda da yansýmasýný bulduðudur. Pentagon’un sesi Yasemin Çongar, TSK içindeki bu hiyerarþik çatýrdamalarýn, ta Washington’dan duyulduðunu, izlendiðini açýða vuruyor. Sadece Çongar deðil; gelecekte dýþ iþleri bakaný olacaðýna kesin gözüyle bakýlan ABD’li diplomat R.Halbrook, “Ýran’la diyaloðun, ortak planlamalar noktasýna geldiðini duyuyoruz. Bu, NATO’nun altýný oyar.” sözleriyle, TSK içindekileri farklý eðilimlerden haberdar olduklarýnýn mesajýný veriyor. Tüm bu iþaretler, TSK içinde de, tekelci kamplaþmanýn yansýmalarý olduðuna kanýttýr. Ve bu, pek yakýnda ABD ve NATO eliyle, TSK içinde çok geniþ tasfiyelerin baþlayacaðýný gösteriyor. Y.Çongar, Radikal’e verdiði ropörtajda, TSK içinde Rusya’ya duyulan, R.Halbrook ise Ýran’a duyulan sempatiden bahsediyor. Her ikisinin ortak noktasý, ABD ekseninden uzaklaþmaktýr. Bu da, salt tekelci kamplaþmalarýn bile, hiyerarþik düzeni bozulan kurumlarý, nasýl hýzlý bir þekilde ayrý eksenlere doðru fýrlatabildiðinin resmidir. Bu tasfiye süreci, epeyce çatýþmalý geçecektir. Ve 22 Temmuz seçimlerinin sonrasýnda, öncesinden daha çatýþmalý, provokasyonlu, darbe tehditleriyle dolu günler baþlayacaktýr. Ýç savaþ süreci, tekelci egemenliðin politik aygýtlarýnýn birbirini tasfiye yolunda kapýþmalarýyla, daha da boyutlanacaktýr. Darbelerle, tasfiyelerle, provokasyonlarla dolu olaðan üstü karmaþýk, alabildiðine sancýlý, ama bir o kadar da devrimin büyük adýmlarýyla dolu günlere girdik. Cüretle öne atýlan, emekçilere cesaret aþýlayan bir faaliyet, küçük güçlerle yürütülse bile, büyük sonuçlar doðuracaktýr. Tekelciliðin bütün krizlerin toplamýyla boðuþtuðu bugünlerde, tereddüt gösterenler, devrimci sezgilere sahip emekçilerce tasfiye edilecektir. Tekelci tasfiyelere, devrimde tereddüt gösterenlerin tasfiyesi eþlik edecektir.

95. Sayý / 20 Haziran- 4 Temmuz 2007

7


Yeni Evrede

Seçimler

Mücadele Birliði

SEÇÝMLERÝ BOYKOT ÜZERÝNE SÖYLEÞÝ B

urjuvazi, hayatta kalabilmek için yine seçim yoluna gidiyor. 22 Temmuz tarihinde yapmayý planladýðý genel seçimler için, izlemesi gereken Leninist politikayý konuþmak üzere, 9 Haziran akþamý, Mücadele Birliði Platformu olarak Ayýþýðý Sanat Merkezi’nde toplandýk. Leninistler, 1990’dan itibaren, devrimci durum ve iç savaþ tespitinin yapýlmasýyla birlikte, artýk emekçi yoksul halklar için parlamentonun bir umut kapýsý olmaktan çýktýðýný ve çözümün seçimleri boykot ederek devrim mücadelesini yükseltmekten geçtiðini ortaya koymuþ, o zamandan bu yana, somut durumdan yola çýkarak “Seçimleri Boykot” propagandasý yürütmüþtü. Özellikle son yýllarda devletin egemen güçleri arasýnda yükselen krizin gölgesinde, yeni ve güçlü bir hükümete ihtiyaç duymasýyla birlikte burjuvazi, yine “erken seçim” kartýný sürdü ortaya. “Sað” ve “sol” partilerin birleþmesi, ortak adaylar çýkarma vb politikalarla emekçileri sandýða çekmeye çalýþan burjuva partilerin yaný sýra, küçük burjuvazi ve ortalama sol da bu seçimlere farklý alternatiflerle girmek için kollarý sývadý. Bu ortamda Leninist Parti, içinde yaþadýðýmýz iç savaþ koþullarýnda parlamentonun iþlevinin tamamen bittiðini ve bu süreçte devrimcilerin görevinin seçimleri boykot etmek ve burjuva parlamento yerine Demokratik Halk Devrimi ve Halk Ýktidarýnýn propagandasýný yapmak gerektiðini açýkladý. Bizler de bu konu üzerinde baþladýk tartýþmamýza. Söyleþimizde ilk sözü alan, 1989’da belediye seçimlerine 9 siyasi çevrenin ortak göstermiþ olduðu baðýmsýz sosyalist aday Yýlmaz Ekþi oldu. Ýlk ele aldýðý konu ise, 1989’da seçimlere aday gösterilerek katýlma politikasý izlenirken, 1990 ve sonrasýnda neden boykot politikasýna geçildiði idi. Yýlmaz Ekþi özet olarak: 12 Eylül askeri faþist darbesinin ardýndan halklarýn içine gömüldüðü sessizlik ortamýnda, hiçbir örgütlenmenin, ya-

8

sal-politik çalýþmanýn yapýlamadýðý; yýðýnlarýn pasifleþtirildiði, politikaya uzak kaldýðý koþullarda henüz yýðýnlarýn parlamentodan umut kesmemiþ olduklarýný söyledi. Ýþçi ve emekçileri burjuva ideolojisi ve burjuva politikalardan uzaklaþtýrmak, onlara alternatif oluþturmak gerektiðini, bu koþullar altýnda seçimlere baðýmsýz adaylarla girildiðini, ancak, 90’dan sonra, somut durumun somut tahlili yapýlarak devrimci durum tespiti yapýldýðýný. Bu dönemin artýk kitlelerin yýðýnlar halinde eylemlere giriþtiði bir dönem olduðunu vurguladý. “Emekçi yýðýnlar artýk eskisi gibi yönetilmek istemediðini ortaya koyuyordu” diyen Yýlmaz Ekþi, ekonomik krizlerin birbirini tetiklediðini, devrimci durumun iç savaþa evrilmeye baþladýðýný söyledi. Ve parlamentonun, iþçi ve emekçi sýnýflar lehine politika üretebilecek bir kürsü olmaktan çýktýðýný; artýk burjuva parlamentonun burjuva demokratik düzende olduðu gibi getirilerinin olmadýðý saptandý. Bununla birlikte seçim politikasýnýn “Boykot” olmasý gerektiði ortaya kondu. Parlamentonun, 90’dan itibaren, emekçiler için iþlevini yitirdiðini söyleyen Yýlmaz Ekþi, bu koþullarda seçim-

95. Sayý / 20 Haziran- 4 Temmuz 2007

lere katýlmanýn, “henüz parlamentonun emekçiler için iþlevini yitirmediði” yanýlsamasý yaratacaðýnýn altýný çizdi. Bu parlamentonun burjuva demokratik bir parlamento olmadýðýný vurguladýktan sonra, 65 seçimlerinde 15 kiþiyle meclise giren TÝP ve 91 seçimlerinde 19 kiþiyle meclise giren DEP’i örnek verdi. Bu iki örnekteki milletvekillerinin, “seçilmiþ” ve “dokunulmaz” olmalarýna raðmen uðradýklarý fiili ve hukuksal saldýrýlar ve sonuçlarýný anlattý. Sonuçta, bu parlamentonun herhangi bir “güç”ten yoksun, göstermelik bir parlamento olduðu vurgulandý. Toplantýya katýlan bir arkadaþýmýzýn, IRA-ETA örneklerini vererek, Kürt hareketinin parlamentoya girerse hak ve özgürlüklerin kazanýmýnda adýmlar atýlmasýna yol açabileceðini söylemesi, beraberinde getirdiði tartýþmalarla sohbeti canlandýrdý. Ard arda söz alan dinleyiciler, adý geçen ülkelerde, yaþanan burjuva devrimler sonucu burjuva demokrasisinin yaþanmýþ olduðunu, ancak, bizim topraklarýmýzda asla burjuva demokrasisi yaþanmadýðýný, aksine son 30 yýlda yaþanan darbelerle ülkede faþizmin kurumsallaþtýðýný ve faþizmle yönetildiði dile getirildi. Üstelik son dönemlerde yaþanan egemenlik krizinde de görüldüðü gibi ülkeyi yönetenin parlamento olmadýðý söylendi. Sonuç olarak gelinen nokta ise, 8990 arasý seçimler konusundaki politika deðiþiminin nedeninin, ülkelerimizin içinde bulunduðu koþullarýn deðiþikliði olduðunu, þimdi de seçim politikasýnýn deðiþmesi için, ülkelerimizin içinde bulunduðu koþullarda köklü deðiþimler olmasý gerektiði oldu. Daha sonra söz alan Vefa Serdar ise, Marksistlerin genel olarak seçimler konusunda neler düþündüklerini, Marks ve Lenin’in “genel oy” ve seçimler hakkýndaki düþüncelerini aktardý bizlere. 1905 Devrimi öncesi Duma seçimlerinin hangi koþullarda desteklenip hangi koþullarda boykot edildiðini, bolþevik partinin deneyimlerini anlattý. Sonra da bu seçim döneminde Boykot politikasýný nasýl yürütmemiz gerektiði konularýna deðindi. Afiþler yapmak, bildiriler, kuþlar daðýtmanýn yaný sýra, bulunduðumuz her ortamý seçimleri boykot etme ve alternatif olarak Demokratik Halk Devriminin propagandasýný yapmamýz gerektiði vurgulandý.


Yeni Evrede

Kürt Halkýna Özgürlük

Mücadele Birliði

“KÜRT HALKINA ÖZGÜRLÜK” DÝYENLER GÖZALTINDA Kýþkýrtmalara, Linçlere, Provokasyonlara, Katliamlara Son Kürt Halkýna Özgürlük 16 Haziran günü saat 13.30’da Genelkurmay’ýn son açýklamalarý baþta olmak üzere, devrimcilere, demokratlara karþý açýlmýþ savaþa karþý Taksim Tramvay duraðýnda bir basýn açýklamasý yapmak isteyen Mücadele Birliði, Antikapitalist, BDSP, Devrimci Hareket, EHP, EMEP, ESP, HKM, HÖC, Ýþçi Mücadelesi, ÖMP, SDP, SODAP, TÖP, ÜRÜN bileþenlerine polis saldýrdý. “Kýþkýrtmalara, Linçlere, Provokasyonlara, Katliamlara Son Kürt Halkýna Özgürlük” pankartý açan grup, “Yaþasýn Halklarýn Mücadele Birliði”, “Býjî Bratiya Gelan”, “Yaþasýn Halklarýn Kardeþliði” sloganlarý atmaya baþladý. O esnada gruba yaklaþan Emniyet Müdürlüðü yetkilileri pankartý çekip almaya çalýþarak, “Burada ‘Kürt Halkýna Özgürlük’ yazýyor, buna izin vermeyiz” diyerek müdahale etti. O sýrada çevik kuvvet ve sivil polisler tarafýndan kitlenin etrafý çevrildi. “Ne olursa olsun” bu basýn açýklamasýný yapacaklarýný, Kürk halkýnýn özgürlük hakkýný savunacaklarýný ve pankartý vermeyeceklerini söyleyen kitleye polis bir anda saldýrdý. Ýlk olarak kitleye cop ve kalkanlarýyla vurarak saldýran polis, kitleyi çembere alarak coplarla saldýrmaya devam etti. Aralarýnda Mücadele Birliði

Platformu temsilcisi Vefa SERDAR ve açýklamaya katýlan A.Rojda ÞENDUR, Melisa Sai ERES, Deniz TEMEL ve Orhan SARIGÜL’ün de yer aldýðý onlarca kiþinin darp edilerek gözaltýna alýnmasý, devletin bu süreçte Kürt halkýna, yoksul, emekçi halka, devrimci ve demokratlara; kýsacasý kendi gibi düþünmeyen herkese karþý “topyekün savaþ” açtýðýnýn somut göstergesidir. Devlet, bir sýnýr ötesi operasyona hazýrlanýrken, yaþadýðýmýz topraklarda da Kürt halkýnýn imhasýna giriþmiþ durumda. Buna izin vermeyeceklerini, her koþulda ezilen halkýn yanýnda olacaklarýný söyleyen devrimci ve demokratlara da “destek verirseniz sonucu budur” mesajý vermeye çalýþýlýyor. Her koþulda ezilen halklarla dayanýþma halinde olacaðýmýzý yineliyor ve buradan tekrar söylüyoruz: Kürt Halkýna Özgürlük! Kýþkýrtmalara, Linçlere, Provokasyonlara, Katliamlara Son! GÖZALTILAR SERBEST BIRAKILSIN! KÜRT ULUSUNA KENDÝ KADERÝNÝ TAYÝN HAKKI! YAÞASIN HALKLARIN MÜCADELE BÝRLÝÐÝ! MÜCADELE BÝRLÝÐÝ PLATFORMU 95. Sayý / 20 Haziran- 4 Temmuz 2007

9


Yeni Evrede

G-8 Protestolarý

Mücadele Birliði

KÜRESEL ÝÇ SAVAÞ YAYILIYOR Küresel Ýç Savaþ Yayýlýyor Günler öncesinden alýnan polisiye önlemler ve katýlýmý engelleme çabalarýna raðmen G8 zirvesini protesto eylemleri dün yapýlan büyük yürüyüþ ve mitingle baþladý. Almanya’nýn Rostock kentinde, iki koldan yapýlan yürüyüþ ve iki kolun birleþtiði alanda yapýlan mitinge, birçok ülkeden, 100 bini aþkýn gösterici katýldý. Birçok renkten grubun katýldýðý gösteride kapitalizm karþýtý pankartlar ve sloganlar ön plandaydý. Çeþitli anti-kapitalist gruplar tarafýndan Ýngilizce ve Almanca olarak “Baþka Bir Dünya Mümkün”, “Kapitalizmin Merkez Komitesini Böyle Selamlýyoruz!”, “Kapitalizmi Tarihin Çöp Sepetine Atalým” gibi pankartlar taþýndý. TKEP/L eyleme Ýngilizce “Kapitalizm Öldürür, Kapitalizmi Öldürün” pankartý ile parti ve Che bayraklarýyla katýldý. Kara Bloðun hemen arkasýnda yürüyüþ kolunda yerini alan TKEP/L korteji, sýk sýk

10

mücadele ve uluslararasý dayanýþma sloganlarýný haykýrdý. Yürüyüþ güzergahý boyunca, emperyalist þirketlerin, binalarýna zarar gelmemesi için aldýklarý önlemler ilgi çekici idi. Kimi binalarýn önüne barýþ simgeli bayraklar ve pankartlar asýlmýþken, kimilerinin ise bütün cam ve çerçeveleri kalýn tahta ve demirlerle kapatýlmýþtý. Yürüyüþ, miting alanýna kadar birkaç ufak sürtüþmenin dýþýnda sakin geçti. Ama kýyamet, polisin, Kara Bloðun miting alanýna giriþiyle beraber yaptýðý saldýrý ile koptu. Kitle bir anda G8 emperyalistlerine karþý biriktirdiði öfkeyle savaþmaya baþladý. Kara Bloktan bir grup eylemciye sert bir biçimde saldýran polise orada bulunan bütün eylemcilerin ayný sertlikteki cevabý gecikmedi ve miting alaný savaþ alanýna döndü. Bu dakikadan sonra gün boyunca göstericiler ve polis arasýnda miting alanýnýn bir çok bölge-

95. Sayý / 20 Haziran- 4 Temmuz 2007

sinde ve ara sokaklarda çatýþmalar yaþandý. Saatlerce süren çatýþmalarda yüzlerce göstericinin yanýnda 250’yi aþkýn polis de atýlan taþlar sonucu yaralandý. Sabah saatlerinde Eylem Organizasyon Komitesi`nin yaptýðý açýklamaya göre 169 kiþi gözaltýna alýndý. KAPÝTALÝZM ÖLDÜRÜR KAPÝTALÝZMÝ ÖLDÜRÜN! Almanya`dan Leninistler NOT: Bu haber, www.istanbul .inymedia.org sitesinden alýnarak haber niteliðinden dolayý yayýnlanmýþtýr


Yeni Evrede

Röportaj

Mücadele Birliði

ZÝNCÝRLERÝMÝZÝ KIRALIM Y.E. Mücadele Birliði: Merhaba bize bir iþçi olarak biraz kendinizden, yaþam koþullarýnýzdan bahsedermisiniz? Ýþçi: Ben 26 yaþýnda Tokat’lý bir iþçiyim. Ama Ýstanbul’un yaþam koþullarý bana aðýr geldiði için Tokat’a dönmek zorunda kaldým. Orada kurbancýlýk yapýyorum. Yani büyük baþ hayvan besliyorum. Ýstanbul’dayken tornacýlýk yapýyordum. Sabah 8.30, akþam 18.30 arasý çalýþýyordum. Çünkü bu meslek biraz aðýr iþ, demirle uðraþtýðýmýz için. Bekara ev vermek istemiyorlar. En son bir ev bulduk, hiç penceresi yok. Benim þu anda baktýðým mallar (hayvanlar) bile daha iyi yerde kalýyor. Yerin altýna doðru merdivenle iniliyor, rutubetli ve biz o tek odada iki kiþi kalýyorduk. Tornacýlýkta ben usta olduðum halde 800 alýyordum. 150 kiraya veriyordum. Evde ev denirse. Mutfak olmadýðý için lokantadan yiyordum. Bu da en az 300 ediyor. Temizlik vb. hamama gitmem gerekiyordu çünkü banyoda yoktu. Birde bizim iþ biraz yaðlý olduðu için mecbur haftada üç kez hamama gidiyordum. Oda yaklaþýk 100 ediyordu. Elbiselerimi yýkatma vs. derken 600-700 tek yaþamama raðmen gidiyordu. Kalan 100 YTL ile de dertlenip sigara alýyordum. Sosyal bir yaþantým yoktu. Ne zaman olarak, ne de maddi olarak gezemiyordum. Ev uygun olmadýðý için arkadaþlarýmý da eve davet edemiyordum. Cumartesi tam gün dahil tek pazar kalýyordu bana, o da yarýsý uyumakla geçiyordu çünkü iþ yorucu. Þimdi ailemin yanýndayým. Daha saðlýklý ve daha huzurlu yaþadýðýmý düþünüyorum. Ama Tokat çok durgun. Bana göre insanlar geriler. Tartýþacak kimseyi bulamýyorum. Kitap istesem, söyleþmek istesem,

gündemi takip etmek istesem bu olanaklar da yok. Gerilediðimi hissediyorum. O anlamda Ýstanbul daha iyi idi. Y.E. Mücadele Birliði: 2007 1 Mayýs’ýnda Taksim’e yönelen kitlelerle ilgili ne düþünüyorsunuz? Ýþçi: Çok iyi bir kitle bu sene Taksim’e çýktý. Uyandýlar, keþke daha önce bu olsaydý. Katýlamayanlar “keþke bizde orada olsaydýk” dediler. Her sene böyle olmasýný isterim. Bir iþçi olarak devletin verdiði yerde deðil, iþçilerin olmak istediði yerde Taksim’de olmasýný isterim. Seneye daha fazla katýlým olacaðýný düþünüyorum. Her ne kadar Muammer Güler baðýrýp çaðýrsa da, vermeyeceðiz etmeyeceðiz diye. Ýþçi sýnýfý yolu açtý ve kazanýldý. Y.E. Mücadele Birliði: Her yýl Mücadele Birliði Platformunun Taksim’e çýktýðýný biliyor muydunuz?

Ýþçi: Evet biliyorum. Hatta katýlmýþtým da 2005’te. Y.E. Mücadele Birliði: Bu yýl 2007’de kitlelerin Taksim’e yönelmesinde Mücadele birliðinin etkisini nasýl deðerlendiriyorsunuz? Ýþçi: Diðerleri önceki yýllarda hep 30. yýl dediler çýkmama gerekçesi olarak ama insanlarýn yüreðinde Taksim vardý. 30 önemli deðil, 25’de olabilirdi, 27’de, 31’de. Önceden Þiþli’ye, Kadýköy’e hatta Kartal’a gidiyorlardý ama 1 Mayýs’ýn yeri orasý deðildi. Mücadele Birliði Platformu inat etti, her yýl uðraþtý ve sonunda çýkýldý. Bir de sendikalarý dinlemeyebilirlerdi. Mücadele Birliði Platformu böyle yaptý mesela. Y.E. Mücadele Birliði: 2008 1 Mayýs’ý için neler söyleyebilirsiniz? Ýþçi: Halkýn tutarlýlýðýný çok iyi görmek lazým. Korkmadan, kaçmadan, inatla Taksim’e gidildi. Bence 2008’de daha da kararlý daha da kitlesel olunacak Taksim’de. Ve son olarak iþçi arkadaþlarýma “zincirlerimizi kýralým” diyorum. 1 Mayýs 2008’de görüþmek üzere. Y.E. Mücadele Birliði: Biliyorsun yakýnda seçimler var. Bir iþçi olarak seçimlerden çýkan sonuç ne olursa olsun oradakilerin seni temsil edebileceðini, senin sorunlarýna çözüm olabileceðini düþünüyor musun? Ýþçi: Benim için seçimlerin hiçbir önemi yok. A partisi de B partisi de bu çarkýn dönmesine hizmet edecek. Sonuçta anayasayý deðiþtirecek halleri yok. Bunu deneseler bile cunta gelir. Bence sistemi yýkmamýz gerekiyor. Biz kendi kendimizi çok güzel yönetiriz. Beni bu partiler anlayamaz. Onlar bu sistemi korumak ve devamýný saðlamak için geliyorlar. En azýndan meclis þu anda buna hizmet ediyor. Bu düzeni deðiþtirebilmek için halkýmýza da seçimleri boykot etmelerini öneriyorum. Geçen seçimler örneðin 13 milyon insan oy vermedi. Bu insanlar bilinçliler. Bu kadar kesim kendi iktidarýný kurabilir bile. Bu sene daha çok boykot eden olacaðýný tahmin ediyorum Y.E. Mücadele Birliði: Bize vakit ayýrdýðýnýz için çok teþekkür ederim. Ýþçi: Ben de size teþekkür ederim. Mücadele Birliði Okuru Bir Ýþçi

95. Sayý / 20 Haziran- 4 Temmuz 2007

11


Yeni Evrede

Gündem

Mücadele Birliði

SAVAÞI ÖNLEYECEK TEK ir siyasi parti ya da hareket için programýnýn, politikalarýnýn, düþüncelerinin bizzat yaþamýn içinde ve olaylar tarafýndan doðrulanmasýndan daha önemli ne olabilir? Hiç bir þey ya da çok az þey. Tek tek bireyler deðil ama onbinlerle, milyonlarla ölçülen kitleler söz konusu olduðunda bir partinin program ve politikalarý ancak pratik tarafýndan sýnandýktan ve bu sýnavdan baþarýyla geçtikleri andan itibaren benimsenirler. Devrimci komünist bir parti için bunun ne kadar önemli olduðunu ayrýca belirtmeye gerek yok. Çünkü bilinir ki, devrimci teori, devrimci politikalar ancak ezilen sýnýflar tarafýndan benimsendikten sonra yýkýcý güç haline gelirler. Denilebilir ki, bir komünist partinin -aslýnda tüm siyasal partilerin de denebilir- tüm çabasý iþleri bu noktaya getirmeye yöneliktir. Ancak bunun az-çok uzun bir süreç ve çaba gerektirdiðini; sürecin pek çok farklý aþamalardan geçmek zorunda olduðunu da belirtmekte yarar var. Ýþte þimdi Leninist Parti’nin böyle bir aþamanýn içinden geçmekte olduðunu rahatlýkla ileri sürebiliriz. Olaylarýn gündemi takip etmeyi bile neredeyse olanaksýz hale getiren bir hýzla geliþtiði Türkiye ve K. Kürdistan’da Leninist Parti, aylar öncesinden geliþmelerin bugün geldiði noktayý iþaret etmiþti. Leninist Parti, en son Mart ayýnýn baþýnda proletaryayý ve devrimci güçleri egemen güçlerin planlarý hakkýnda uyarýyor ve devletin konumunu güçlendirmek isteyen bir kýsým güçlerin Kürt halkýnýn özgürlük savaþýný tamamen askeri zor yöntemleriyle bastýrarak; devrimin birleþik güçlerini ezerek bu amaçlarýna ulaþmaya çalýþtýklarýna; böyle bir durumda aralarýndaki tüm çeliþki ve çatýþmalara karþýn hepsinin “birlik” içinde hareket edeceklerine iþaret ediyordu. Burjuva düzen için büyük bir dönüm-kýrýlma noktasýna iþaret eden

B

12

bütün bu geliþmeler Leninist Partinin görüþlerini doðruladý mý? Evet, hem de harfi harfine doðruladý. Ýlk önce, savaþ düþüncesine “mesafeli” olduðu sanýlan TÜSÝAD “güvenliðin birinci planda” olduðunu açýklayarak savaþa yeþil ýþýk yaktý. Arkasýndan yakýn zamana kadar saç saça baþ baþa tutuþmuþ olan Ordu ile Hükümet 12 Haziran’da yaptýklarý toplantýnýn sonunda Kürt halkýna karþý giriþilecek bir savaþ ve iþgal hareketi konusunda aralarýnda tam bir “birlik” olduðunu ilan ettiler. Karþý devrimin farklý kesimleri arasýndaki bu yakýnlaþmanýn ilk meyvesi, birleþik devrim güçlerine karþý savaþta polise sonsuz yetkiler tanýyan bir yasa oldu. Ne AB þalý ne de “demokratikleþme” yalanlarý tekelci sermaye sýnýfýný böyle bir yasayý çýkarmaktan alýkoymadý. Bu daha bir ilk adýmdýr; arkasý gelecek. Burada kim kime boyun eðdi ya da kim kimin çizgisine geldi gibi sorularýn proletaryanýn izleyeceði politikalar açýsýnda bir önemi yok. Þunun da altýný çizelim: Karþý devrim cephesinin farklý kesimleri arasýnda devrime karþý dün ilan edilen “birlik” bunlarýn arasýndaki tüm çeliþki ve çatýþmalarýn ebediyen ortadan kalktýðý anlamýna gelmiyor. Aksine, devrimin gücüne, izleyeceði yol ve göstereceði geliþim çizgisine baðlý olarak bu “birlik”in ilk darbede tuzla buz olacaðýný þimdiden söyleyebiliriz.

SAVAÞ KAPIDA Yakýn zamana kadar bir olasýlýk olarak görülen savaþ, bugün artýk kapýda. Geniþ halk kitlelerinin yaþamsal çýkarlarýna aykýrý olduðu için amaç ve eylemlerinin gerçek içeriðini hiç bir zaman açýklamayan burjuva karþý devrim þimdi de Kürdistan topraklarýný “tatbikat” adý altýnda tank ve top atýþlarýyla bombalýyor. Bu somut gerçeðe bakarak, açýkça ilan etmemiþ de olsa, Türk Ordusu tank 95. Sayý / 20 Haziran- 4 Temmuz 2007

ve top ateþi, özel tim operasyonlarý, yasak bölge ilaný ve seferberlik uygulamalarý ile savaþý baþlatmýþ diyebiliriz. Sadece gerçeðe bakmaktan korkanlar Türkiye’nin henüz açýk bir savaþ ilaný yapmadýðýný ileri sürerek bunun bir savaþ olmadýðýný iddia edebilirler. Ama gerçeðe gözleri kapamanýn, damdaki hýrsýzýn çýkardýðý gürültüye “kedidir kedi” diyerek kendini kandýrmanýn kimseye yararý olmaz. Nasýl ki, devrim bütün bir tarihsel geliþme tarafýndan hazýrlanmýþ güçlü nedenler sonucu patlak verirse savaþlar da güçlü tarihsel nedenler tarafýndan hazýrlanýr. Türk tekelci sermayesi bu savaþa keyfi nedenlerle deðil, kendi varlýk koþullarý kendisini buna zorladýðý için giriyor. Türkiye tekelci kapitalist düzeni tarihinin en derin, en þiddetli ve en yýkýcý bunalýmýný yaþýyor. Tekelci sermaye sýnýfý açýsýndan sorun artýk varlýk-yokluk sorunu olarak kendini ortaya koyuyor. Türk devleti -kendilerinin pek sevdiði kavramla söylersek “son Türk devleti”- caydýrýcý etkisi ortadan kalkmýþ güçsüz bir devlet görünümünde. Tekelci sermaye sýnýfý yarýnýndan emin deðil, geleceðini ne görebiliyor ne de kestirebiliyor. Bu durumdan nasýl çýkýlabilir? Tekelci sermaye sýnýfý bu soruya “devrimi ezerek” yanýtýný veriyor. Ancak bu hedefine ulaþtýðýnda kendini güvende hissedebileceðini, önünü görebileceðini hesaplýyor. Tekelci sermaye sýnýfýnýn etkili bir ismi bu durumu þu sözlerle özetliyor: Ekonomi bozulur-düzelir; borsa iner-çýkar; para gider-gelir; ama güvenlik öyle deðildir. Dengesini yitirmiþ halde çýlgýnca adýmlar atmaya hazýrlanan faþist devlete ve Orduya tekelci sermaye sýnýfýnýn yeþil ýþýk yakmasýnýn nedeni bu. Faþist devlet ve tekelci sermaye sýnýfý, düzenin selametini güvence altýna almak için öncelikle birleþik devrimi ezmek gerektiðini; bu hedefe u-


Yeni Evrede

Gündem

Mücadele Birliði

K YOL: HALK ÝKTÝDARI laþmak için ilk adýmýn Kürt halkýnýn özgürlük savaþýný bastýrmak; G.Kürdistan’da bir “Kürt Devleti”nin kurulmasýný önlemek; oluþturulacak bu savaþ koþullarýndan yararlanarak birleþik devrimci güçleri daðýtmak zorunda olduðunu düþünüyor. Kapýyý çalan, hatta bir anlamda baþlamýþ diyebileceðimiz savaþ ve iþgal hareketi iþte bu güçlü toplumsal-siyasal koþullar zemini üzerinde yükseliyor.

SAVAÞ ÖNLENEBÝLÝR MÝ? Bu soruya yanýtýmýz “evet önlenebilir” þeklinde olacaktýr. Ama bu yanýtýn koþullarý var. Bu koþullarýn baþýnda tekelci sermaye sýnýfýný savaþ ve iþgal hareketine zorlayan nedenleri kavramak geliyor. Bu koþullar kavrandýðýnda þu gerçeði anýnda karþýmýzda buluyoruz: Savaþ ve iþgal hareketi yukarda ortaya koyduðumuz güçlü nedenlere dayandýðý için tekelci sermaye sýnýfýný ve faþist devleti “savaþa hayýr” gibi naif sloganlar etrafýnda örgütlenecek barýþçýl kitle gösterileriyle bir savaþa giriþmekten alýkoymak mümkün deðildir. Týpký milyonlarca insanýn katýldýðý “barýþçýl” kitle gösterilerinin ABD ve Ýngiliz emperyalistlerini Irak’ý iþgal savaþýndan vazgeçirememesi gibi. Bilindiði gibi, Irak’ýn iþgali öncesinde tüm dünyada milyonlarca insanýn savaþa karþý sokaða dökülmesine raðmen emperyalistler savaþ kararlarýndan vazgeçmediler. Milyonlarca insanýn katýldýðý bu kitle gösterileri, emperyalist ya da gerici bir savaþýn barýþçýl gösterilerle nasýl önlenemeyeceðinin parlak birer örneði oldular. Buradan çýkarýlacak en önemli derslerden biri, dünya burjuvazisinin, yaþamsal çýkarlar söz konusu olduðunda, barýþçýl kitle gösterilerini dikkate almadýðýdýr. Günlük yaþamda bu saptamayý doðrulayacak sayýsýz somut olguya rastlamak mümkün. Kendini ve emekçi sýnýflarý al-

datmak istemeyen bir devrimci parti yaþamýn bu derslerini, bu gerçekleri kitlelere çekinmeden anlatabilmelidir. Sýnýf savaþýnýn bu altýn deðerindeki dersleri önümüzde dururken kitleleri, savaþý önlemek üzere, “savaþa hayýr” ya da “halklarýn kardeþliði” sloganlarý etrafýnda barýþçýl gösterilere çaðýrmak onlarýn enerji ve öfkelerini boþa harcamaktan baþka bir anlam taþýmaz. Savaþ böyle önlenmez. Fakat savaþ devrimci politikalarla önlenebilir. Savaþa karþý proletaryanýn devrimci sýnýf politikalarýnýn özü savaþýn ortaya çýkaracaðý koþullardan iktidarý ele geçirmek için yararlanmaya dayanýr. Proletarya, kendi baðýmsýz sýnýf çizgisini izlemek, tarihsel devrimci görevlerine sadýk kalmak ve bütün emekçi sýnýflarýn gerçek öncüsü olarak davranmak istiyorsa baþka türlü hareket edemez. Her devrim gibi savaþlar da toplumlarýn yaþamýnda bir dönüm noktasý oluþtururlar. Toplumlar bu dönüm noktalarýnda temellerinden sarsýlýr, milyonlarca insan politik yaþama uyanýr, savaþýn getirdiði yýkým ve felaketler bazýlarýný yýkýma uðratýrken çok geniþ bir kesimi de çelikleþtirir. Bu koþullarda toplumun daha geniþ kesimi burjuvaziye ve onun toplumsal düzenime karþý kararlýlýk düzeyi sürekli yükselen bir mücadeleye atýlýr. Bu koþullar proletaryanýn halk kitleleriyle birlikte iktidarý ele geçirebilmesi için son derece uygun bir ortam hazýrlar. Proletarya, sistemin krizinin derinleþtiði, burjuva hükümetin zayýfladýðý, burjuva devlet kurumlarýnýn iþlemez hale geldiði, burjuva sýnýfýn moralinin bozulduðu koþullarda devrimci eylemini yükselterek, iç savaþý þiddetlendirerek burjuva egemenliði yýkmak ve halk iktidarýný kurmak için mücadele etmelidir. Baþka bir ifadeyle, burjuvazi ve faþist 95. Sayý / 20 Haziran- 4 Temmuz 2007

devlet kendi gücünü ve bütün toplumun gücünü bir “dýþ” savaþta tüketirken proletarya da emekçi sýnýflarýn baþýna geçerek burjuva sýnýf egemenliðini devirmeye ve halk iktidarýný kurmaya çalýþmalýdýr. Bütün gerici savaþlar karþýsýnda proletaryanýn izleyeceði leninist politikalarýn özü budur. Bunun anlamý gayet açýktýr: Proletarya ve halk kitleleri burjuvazinin, faþist devletin savaþ politikasýna iç savaþla, iç savaþý yükselterek yanýt vermelidir. Demek ki, faþist devletin G.Kürdistan’a karþý hazýrlandýðý savaþ ve iþgal hareketi karþýsýnda devrimci komünist sýfatýna layýk olmak isteyenlerin yapmasý gereken çaðrý “savaþa hayýr” ya da “halklarýn kardeþliði” gibi sloganlar deðil, bütün iktidarýn ele geçirilmesi ve bir halk iktidarýnýn kurulmasý çaðrýsý olmalýdýr. Savaþý önlemenin yolu da budur. Çünkü burjuvazi bir savaþtan ancak bu savaþýn kendisine iktidarýný kaybettireceðini anladýðý zaman vazgeçebilir. “Savaþa hayýr” eksenli kitle gösterilerinin burjuvaziye böyle bir korkuyu yaþatmayacaðýný ayrýca belirtmeye gerek yok. Buna karþýlýk, proletaryanýn emekçi sýnýflarýn baþýna geçerek iç savaþý yükseltmesi ve iktidara yürümesi, iktidarýn fethiyle sonuçlanmasa bile en azýndan, burjuvaziyi bir savaþa girmekten alýkoyacaktýr. Ýþte bu nedenlerden dolayý, proletarya baþladý-baþlayacak noktadaki savaþa karþý “Bütün Ýktidar Emeðin Olacak”, “Kürt Ulusuna Kendi Kaderini Tayin Hakký” ve “Zindanlar Yýkýlsýn Tutsaklara Özgürlük” sloganlarýyla Halk Ýktidarý hedefine yürümelidir. Sadece savaþý önlemenin deðil, ama bütün emekçi sýnýflarý proletaryanýn etrafýnda toplamanýn ve burjuva sýnýf egemenliðine karþý savaþtýrmanýn yolu da budur.

13


Yeni Evrede

Seçimler

Mücadele Birliði

GAZÝ HALK ÞÖLENÝ’NDE “SEÇÝMLERÝ BOYKOT ET” ÇAÐRISI Bu yýl, Gazi Mahallesi’nde, ikincisi düzenlenen Gazi Halk Þöleni’nde, bizler de Mücadele Birliði Platformu olarak yerimizi aldýk. Gazi Ayýþýðý Ekin Sanat Merkezi ve Mücadele Birliði Pankartlarý ve standlarýyla katýldýk bu þölene. Deniz tiþörtleriyle katýldýðýmýz þölende, ayrýca “Seçimleri Boykot Et, Mücadele Birliði” pankartý astýk. Gazi’nin emekçi halkýný seçimlerde tek gerçek devrimci politika olan “Boykot” a çaðýrmak için, piknik yapan aileleri tek tek dolaþarak bildirilerimizi daðýttýk. 20 civarý sanatçý ve grubun gönüllü olarak sahne aldýðý Halk Þöleni’nde, Gazi Ayýþýðý Ekin Sanat Merkezi’nin çaðrýsýyla, Emeðe Ezgi Müzik Grubu da yer alarak kitleyi coþ-

turdu.. Kendi parçalarýný seslendiren Emeðe Ezgi’nin konseri sýrasýnda, sýk sýk “Umudumuz Kavgada Kavgamýz Sanatýmýzla”, “Seçimleri Boykot Et, Devrim Ýçin Savaþ”, “Yaþasýn Halklarýn Mücadele Birliði” sloganlarý atýldý. Akþamýn geç saatlerine kadar kaldýðýmýz þölende, standýmýzda ve elden Mücadele Birliði dergisi satýþlarýnýn yaný sýra üzerinde Denizlerin resimleri bulunan kart ve tiþörtlerin de satýþýný yaptýk.

SEÇÝMLERÝ BOYKOT ET DEVRÝM ÝÇÝN MÜCADELEYÝ YÜKSELT zerinde yaþadýðýmýz topraklarda devrimci durum günden güne olgunlaþýyor. Devletin en tepesindeki çeliþki ve çatýþmalar, her olayda kendisini gösteriyor. Sistemin týkandýðý, iþleyemez duruma geldiði, devletin en yetkili aðýzlarýndan ifade ediliyor. Sistemi krizden çýkarmak için atýlan her adým, krizi biraz daha derinleþtirmekle sonuçlanýyor. Ýþte bu ortamda gündeme getirilen seçim, sistemden umudunu kesmiþ olan milyonlarca insaný, iþçi sýnýfý ve emekçi halklarý yeniden parlamentoya baðlamak, bu þekilde sistemin derinleþen krizini hiç deðilse bir süreliðine durdurabilmek içindir. Devrimin bu derece yükseliþ içinde olduðu koþullarda, kitleleri seçime katýlmaya çaðýrmak, onlarý önlerine konan seçim sandýklarýnýn, listelerinin vb. peþinden koþturmaya çalýþmak en hafif tabiriyle, Lenin’in deyimiyle, “parlamenter ahmaklýk”týr, baþka bir þey deðil. Devrim mücadelesine çoktan sýrtýný çevirmiþ olan reformizm ve

Ü

14

hýzla ayný kulvara giren oportünizm, sistemden ve parlamentodan kopuþ içerisinde olan kitleleri, seçime katýlmaya çaðýrarak, burjuvazinin ekmeðine yað sürüyor. Bugün, hangi taktikle olursa olsun, kitleleri devrimci bir alternatife yöneltmeyip, onlara seçime katýlmalarýný telkin etmek, hasta yataðýnda kývranan burjuvaziye kan taþýmak anlamýna gelecektir. O parlamentoya girilse bile bu devrimin geliþimine hizmet etmeyecek, tam tersine burjuvazinin kitleleri bir süre daha oyalamasýna neden olacaktýr. Devrimci durum koþullarýnda, tek doðru, devrimci politika seçimlerin boykot edilmesidir. Burjuva partilerine güvenmeyen, parlamentodan umudunu kesmiþ ve devrimci bir hareketlilik içinde olan yýðýnlarýn, iþçilerin, emekçilerin, yoksul Kürt halkýnýn, somut ve güncel görevi seçimleri boykot etmek, devrim için mücadeleyi yükseltmektir. Koþullar, hiçbir dönem, burjuvazi arasýndaki çatlaklara dolup, onu büyütmek için bu denli uygun olmamýþtý. Bir devrimle burjuvazinin iktidarýna son verip, demokratik bir halk iktidarý kurmak için, mücadeleyi yükseltelim. BÜTÜN ÝKTÝDAR EMEÐÝN OLACAK KÜRT ULUSUNA KENDÝ KADERÝNÝ TAYÝN HAKKI ZÝNDANLAR YIKILSIN TUTSAKLARA ÖZGÜRLÜK

95. Sayý / 20 Haziran- 4 Temmuz 2007


Yeni Evrede

Röportaj

Mücadele Birliði

“Ben Se çim le ri Boy kot E di yo rum Oy Moy Yok” Y.E. Mücadele Birliði: Merhaba bize biraz kendinizden, yaþamýnýzdan bahseder misiniz? 1. Ýþçi: 30 yaþýnda bir ev hanýmýyým. Ama evlenmeden önce fabrikalarda çeþitli iþlerde çalýþtým. Evlenince çocuklar nedeniyle (Biri 11 yaþýnda erkek, diðeri 6 yaþýnda kýz iki çocuðum var) çalýþamadým. Son günlerde gece iþi buldum. Mahalleden diðer kadýnlarla birlikte matbaada çalýþýyorum. Kozmetik ürünlerinin paketlerini katlýyoruz. Sigorta yok, yol-yemek onlardan ama çalýþma saatleri 12 saati geçiyor. Gece 21.00’da iþ baþý, sabah 09.00’da paydos. Ama genellikle sabah 1010.30’u buluyor. Çalýþma þartlarý hiçte iyi deðil hatta düzensiz, aldýðýmýz parada 15-20 YTL arasýnda, hiçbir þeye yetmiyor. Ama ne yapalým hayat koþullarý bizi zorluyor. Ben de tertipli, düzenli, saati belli, parasý daha iyi bir iþte çalýþmayý isterim, ancak bu iþsizlikte zor. 2. Ýþçi: Ben de fabrikada çalýþýyorum. Gözümüzün önünde kadýnlara asýldýlar. “Tanýdýðýnýz dul biri var mý?” diye sordular. Bizler kýzýnca evlenmek için deyip kývýrdýlar. Bir iþçi arkadaþ çok ihtiyacýnýz varsa kendi eþlerinize sorun deyip (evlenmek isteyenin yanýndakilere) lafý kesti. Ya-

ni çalýþma koþullarý her açýdan saðlýksýz. Toplum ahlaki çöküntü içinde. Ardýndan ayný iþçi arkadaþ “biz buraya çalýþmaya geliyoruz, özel hayatýmýzý paylaþmaya, millete eþ bulmaya deðil” dedi. 1. Ýþçi: Bir gece yine çalýþýrken yanýmdaki arkadaþ benimle yaþadýðý acýlarý paylaþtý. Daha o gün tanýþmýþtýk ama sanki çok önceden tanýþýyormuþuz gibi sohbetimiz oldu. Ailesiyle ilgili yaþadýðý acý olaylarý paylaþýrken birde baktým gözünden yaþlar dökülüyor. Ben de dayanamayýp aðlamaya baþladým. Biraz duygusalýmdýr. Yani iþçiler böylesine güzel anlarý, dostluklarý paylaþabiliyor. Ama her iþçi ayný bilinçte deðil. Þikayet edip fazla para almaya bile çalýþabiliyorlar. Çok deðiþik karakterde insanlarla karþýlaþabiliyorsunuz. Y.E. Mücadele Birliði: 1 Mayýs 2007 ile ilgili neler düþünüyorsunuz? 1. Ýþçi: 1 Mayýs’ta Taksim’e çýkýlmasýna kesinlikle katýlýyorum. Ama þu da var ki korkuyorum. Nedeni polislerin yaptýðý iþkencelerden, dövmelerinden korkuyorum. Eþim katýldý ancak onun gitmesine dahi çok endiþelendim. Aslýnda herkes için endiþeleniyorum ama kabul etmeliyim ki eþim biraz daha fazla. Eþim de

ANTEP AYIÞIÐI SANAT MERKEZÝ EMEKÇÝSÝ GÖZALTINA ALINDI Antep Ayýþýðý Sanat Merkezi emekçisi Memik KILINÇ gözaltýna alýndý. Antep Ayýþýðý Sanat Merkezi emekçisi Memik KILINÇ, iþçi sýnýfý-

nýn birlik mücadele ve dayanýþma günü olan 1 Mayýs’ta önceki yýllarda da olduðu gibi yine Taksim Meydaný’ndaydý. Kýzýl Meydan’da polisin saldýrýsý sonrasý yaralan95. Sayý / 20 Haziran- 4 Temmuz 2007

“benim bir yerime bir þey olmuþ, bir þey mi, orada hepimize bir þey olabilir” diyor. Herkesi düþünüyor benim eþim. Bu düþüncesi çok asil ama ben de düþüncelerine katýlsam da çok korkuyorum. Geçen yýllara göre bu yýl çok çok önemliydi. Ýyi geçti. Bence bu diðerlerinin çýkmasý artýk bir denemeydi; ya tutarsa dediler. Ýyide oldu. Kendi tabanlarý, kitleleri sormuþtur. “Taksim deyip deyip niye çýkmýyoruz” diye, belki de bu onlarý zorladý. Ben Mücadele Birliði olarak sizleri tanýyorum. Her sene bu zor görevi tek baþýnýza yerine getirdiðinizi biliyorum. Ve gerçekten size saygý duyuyorum. Y.E. Mücadele Birliði: Önümüzde seçimler var; bu konuda neler söyleyeceksiniz? 1.Ýþçi: Ben seçimleri boykot ediyorum. Oy moy yok. Mesela AKP indi, CHP çýktý ne deðiþecek hükümet deðiþecek ama iktidar ayný iktidar... Ama hala AKP’den ya da diðerlerinden bir þey bekleyenler de var. Çok cahiller gerçekten... Ancak çoðunluk seçimlere ilgisiz umudunu kesmiþ durumda. Ben bir Kürt deðilim ama oy verecek olsaydým DEHAP’a verirdim. Ama ne kadar iyi niyetli olurlarsa olsunlar bu faþist meclisten onlar için de iyi bir þey çýkmaz. Ancak operasyon, olaðanüstü hal veya katliam kararlarý çýkar. Bu iþ seçimle deðil, mücadeleyle olur. Çözümün iþçilerin emekçilerin hep beraber olmasýnda, birlikte birbirine destek olarak geleceðini düþünüyorum. Ýkitelli’den Ýþçiler

mýþ ve gözaltýna alýnmýþtý. Kýlýnç 11 Haziran günü, açýlmýþ olan dava ile ilgili olarak ifadesi alýnacaðý gerekçesi ile gözaltýna alýndý ve savcýlýða çýkarýldýktan sonra serbest býrakýldý. BASKILAR BÝZÝ YILDIRAMAZ! TAKSÝM’DE ISRAR DEVRÝMDE ISRARDIR!

15


Yeni Evrede

15-16 Haziran

Mücadele Birliði

GAZÝ MAHALLESÝ’NDE 15-16 HAZÝRAN EYLEMÝ 15-16 Haziran Ayaklanmasý, 38. yýlýnda Gazi Mahallesi’nde yapýlan eylemlerle selamlandý. Ýlk eylem Elmabahçesi iþçi havzasýnda yapýldý. Paydos saatinde, bir araya gelen okurlarýmýz, üzerinde “15-16 Haziran Ruhuyla Halk Ýktidarýný Kurmak Ýçin Savaþalým-Mücadele Birliði Platformu” yazan pankartlarýný açýp, sloganlarla fabrikalarýn bulunduðu alanda yürüyüþe baþladýlar. Ýþçilere sýk sýk ajitasyonlar çekilip, son süreçte Kürdistan’a planlanan saldýrýlara karþý durmak gerektiði, F tipi zindanlarda saldýrýlarýn sürdüðü, yaklaþan seçimlerin boykot politikasýyla karþýlanmasý gerektiði ve iþçilerin iktidarý almak için 1516 Haziran ruhuyla savaþmasý gerektiði vurgulandý. Ýþçilerin yakýndan izlediði eylemde, yoldan geçen iþçilere bildiriler daðýtýldý ve eylem alkýþlarla sona erdirildi. Buradan Gazi Mahallesi son duraðýna gelen eylemciler, bu kez pankartlarýný bu-

rada açýp Gazi Mahallesinin içine kadar yürüyüþ yaptýlar. Gazi halkýnýn eyleme olan ilgisi her zamanki gibi çok iyi idi. Eylem Gazi halkýna çekilen ajitasyonlarla ve atýlan sloganlarla son buldu.

ZAFER 15-16 HAZÝRAN RUHUYLA SAVAÞAN ÝÞÇÝLERLE GELECEK Þanlý 15-16 Haziran Ayaklanmasýný Devrimci Ýþçi Komiteleri olarak, 15 Haziran günü, ÝMES Sanayi Sitesi’nden selamladýk. 15 Haziran sabahý, iþçilerin iþbaþý yapacaklarý saatte, ÝMES Sanayi Sitesi’nin A Giriþi’ne “Zafer, 15-16 Haziran Ruhuyla Savaþan Ýþçilerle Gelecek / Devrimci Ýþçi Komiteleri (DÝK)” pankartý astýk. Uzun süre orada kalan pankartýmýz, sabah mesaisinde iþyerlerine gelen tüm iþçileri karþýladý. YAÞASIN 15-16 HAZÝRAN AYAKLANMASI! YENÝ EVREDE YENÝ 15-16 HAZÝRANLAR YARATALIM! YAÞASIN ÝÞÇÝLERÝN MÜCADELE BÝRLÝÐÝ! Sarýgazi’den Devrimci Ýþçi Komiteleri (DÝK)

16

ESKÝÞEHÝR’DE MEMURLARIN EK ZAM EYLEMÝ Eskiþehir Kamu Emekçileri Sendikalarý Konfederasyonu (KESK) üyesi kamu çalýþanlarý olarak, 7 Haziran Perþembe günü saat 12:45 de, Kýzýlay Ýþhaný’nýn önünden, “ Kahrolsun ABD, Ýþbirlikçi AKP”, “Sefalete teslim olmayacaðýz”, “Toplu Görüþme Deðil Toplu Sözleþme” sloganlarýyla baþlattýðýmýz eylem Hamam Yolu, Yapý Kredi Bankasýnýn Önünde, KESK Dönem Sözcüsü Ayhan Gürlerin yaptýðý basýn açýklamasýyla sona erdi. Yapýlan basýn açýklamasýnda; “Bu dönemde emeðiyle geçinenlerin ücretlerinin düþmesi yaný sýra, yararlandýklarý temel mal ve hizmetlerin deðeri de katlanarak artmýþtýr. IMF ile yapýlan uzun dönemli anlaþmalar gereði, ekonomik istikrarýn tüm yükü emekçilerin sýrtýna bindirilmiþ, faizlerin ödenmesi ve faiz dýþý hedefinin tutturulmasý adýna, emekçiler sefalet ücretlerine mahkum edilmiþtir. Dahasý, hükümetin ekonomik hedeflere göre verdiði zamlar ile gerçekleþen enflasyon arasýndaki kayýplarýn sistematik olarak yoksullaþmayý da beraberinde getirmiþtir. AKP hükümeti seçim gürültüsü içinde emekçilerin taleplerine kulaklarýný týkamayý býrakarak, enflasyon karþýsýndaki kayýplarýmýzý telafi etmeli ve %6 olarak belirlenen büyümeden, emekçilere ve iþçilere de bu büyüme payýndan vermelidir.AKP hükümetinin, uyguladýðý emek ve halk düþmaný programa raðmen, ekonomide pembe tablolar çizdiðini, ilk 6 aylýk dönemde yaptýðý yüzde 3’lük zammýn enflasyon karþýsýnda ilk 3 ayda eridiðini ileri sürerek, birkaç gün önce açýklanan enflasyon rakamlarý ilk 5 ayda tüketici fiyatlarýndaki enflasyon oranýnýn % 4.12 olduðunun görüldüðü, buna karþýlýk hükümet memura ilk 6 aylýk için yüzde 3’lük bir zammý reva görmüþtür. Görülen o ki, ilk resmi rakamlara göre de hükümetin verdiði zam enflasyon karþýsýnda erimiþtir. Bu nedenle memura hükümet ek zam vermek zorundadýr. Hükümetler artýk kamu çalýþanlarýný sefalet ücretlerine mahkûm etmek yerine, emekçilerle toplu sözleþme masasýna oturmalýdýr.” Ayrýca Maliye Bakaný Kemal UNAKITAN’ýn Eskiþehir 1. sýradan aday gösterilmesine de , “Babalar gibi Satarým” diyerek özelleþtirmelerde gösterdiði tavýr nedeniyle tepki göstererek, atýlan Hükümet karþýtý sloganlarla basýn açýklamasý bitirildi.. Tarihi süreç de göstermiþtir ki, en küçük ekonomik kazançlar bile, ancak ve ancak, savaþarak, bedeller verilerek elde edinilmiþtir ve elde edinilen bu kazanýmlar, daha sonrasýnda katmerli bir þekilde geri alýnmýþtýr. Bu nedenle, insanca ve özgürce yaþamanýn zorunluluðu olan sosyalist sistemin iktidarýný kurmadan, bu taleplerin, eskiyen, yýpranan ve parçalanmasý gereken, kapitalist sistemin veremeyeceðini, verse bile, mantýðý daha fazla kar etmek olduðu için, sonradan elde edilen haklarýn, bugün olduðu gibi fazlasýyla geri alýnacaðý bilinciyle, “Ýktidar Dýþýnda Her þey Hiçbir Þeydir” þiarýyla, iktidar hedef olarak alýnmalýdýr. ESKÝÞEHÝR MÜCADELE BÝRLÝÐÝ

95. Sayý / 20 Haziran- 4 Temmuz 2007


Yeni Evrede

Artan Ýþsizlik

Mücadele Birliði

“ORTA YAÞ ÝÞSÝZLER” ALARMI!!

Ý

þsizlik sorununu bir çok kez ele aldýk. Bunun nedeni basit: Türkiye tekelci kapitalizminin içinde bulunduðu yapýsal kriz, taþýnmasý ve sürdürülmesi imkansýz bir iþsizlik yaratýyor. Görevi, tekelci sermayenin yalanlarýna uygun pespembe tablolar çizmekten ibaret olan Türkiye Ýstatistik Kurumu’nun ifade ettiklerinin tersine, son birkaç yýlda iþsizler kalabalýðýnýn anormal ölçülerde ve tempoda büyüdüðü biliniyor. Rakamlarýn dile getirmekte yetersiz kaldýðý sosyal ve bireysel yýkýmýn boyutlarýný ise ancak “felaket” terimi açýklayabilir. Bu topraklarda iþsizlik sorunu, devrimin kaldýracýdýr. Burjuva sýnýf da iþsizlik konusuyla yakýndan ilgilenmeye baþladý. Burjuvalar servet birikimlerini ve sosyal konumlarýný tehlikeye düþürmediði sürece, hiçbir sosyal sorunu gündemlerine almazlar. Nitekim, mala karþý (servete karþý diye okuyun) iþlenen suçlarda, sadece son bir yýl içinde görülen %60 artýþ, onlar için korkutucu sonuçlara neden oluyor. Yakýn zamana dek, güvenliði zor saðlanan kalabalýk merkezler ve kimi semtlerle sýnýrlý kalan, kapkaç-gasphýrsýzlýk olaylarý, bu günlerde þehirlerin hemen bütün köþelerine yayýlmýþ durumda. Daha düne kadar, güvenli olduðu sanýlan zengin semtlerinde, yollarýnda, güpegündüz yaþanan olaylar, hýzla yayýlan sosyal yangýnýn burjuva mekanlarý da sardýðýna iþaret. Burjuvazi, sokakta yürüyemez hale gelecekleri günlerin hiç de uzakta olmadýðýný; bulunduklarý mekanlarýn aç sýnýflar tarafýndan yavaþ yavaþ kuþatýldýðýný hissediyor ve paniðe kapýlýyor. Her sosyal sorunda olduðu gibi, aklýna gelen tek çözümü haykýrýyor: Daha fazla polis, daha fazla ceza, daha fazla zindan!

yor. TÜSÝAD’ýn bir alt birimi olarak varlýðýný sürdüren vakýf, ekonomik geliþmelerin sýnýf savaþýmýna etkilerini ele alan çalýþmalara imza atýyor. TEPAV, yakýn zamanda yaptýðý bir araþtýrmanýn sonuçlarýný açýkladý, fakat bu sonuçlar bazý gazetelerin arka sayfalarýnda küçük bir yer bulabildi. Sonuçlar, “Politika Notu” baþlýðý altýnda þöyle özetlenmiþ: “Orta yaþlýlar arasýnda iþsizlik, diðer yaþ gruplarýna kýyasla daha hýzlý artmaktadýr. Türk ekonomisi, aðýr sosyal etkileri olabilecek böyle bir eðilimle ilk defa karþýlaþmaktadýr.” Bu sözlerden sonra, 35-54 yaþlarý arasýnda görülen iþsizlik artýþýnýn, daha genç yaþ gruplarýnýn neredeyse iki katý olduðunu; son on yýlda orta yaþ iþsiz sayýsýnýn üç kat artýþ gösterdiðini ifade ediyor. Daha genç yaþtaki iþsizlerin aile desteðiyle yaþamlarýný sürdürebilme olanaðýna dikkat çeken çalýþma, orta yaþlar arasýnda yoðunlaþan iþsizliðin tehlikelerine de iþaret ediyor: “Bu kesimdeki iþsizlik oranýnýn yüksek olmasýnýn kritik siyasi ve sosyal yan etkilerinin olmasý kaçýnýlmaz. Bu kesimden gelecek tepkilerin siyasal sonuçlarý ise bir yapýsal uyum programýnýn sürdürebilirliðini engelleyebilecektir.” Burjuvazi “devrim” lafýný aðzýna almýyor; tehlikeyi “yapýsal uyum programýnýn sürdürülememesi” biçiminde ifade ediyor. Ama, anlayan anlýyor, mesaj yerini buluyor. Varlýk nedenleri “devrim” düþüncesini topraða gömmek olan burjuva akademisyenlerin, sosyal olgularý her ele alýþlarýnda karþýlarýnda “devrim”i bulmalarý, umarýz, devrimin gücünü yalnýzca kendi öznel varlýðýyla ölçmeye alýþmýþ sol harekete bir þeyler anlatýr.

Gözden Kaçan Bir Rapor Ýþsizlik sorununda önemli bir baþka geliþmeyi de, Türkiye Ekonomi Politikalarý Araþtýrma Vakfý(TEPAV) haber veri-

Paylaþamayacak Kadar Yoksul... Görünen o ki, hayata iþsiz atýlan

95. Sayý / 20 Haziran- 4 Temmuz 2007

genç kalabalýklar, tekelci sermayenin alýþtýðý bir gerçeklik. Bu durumu, belli bir dereceye kadar sürdürülebilir buluyor. Ne de olsa çalýþma yaþamýný hiç tanýmadan sokaklarda ki iþsizler ordusuna katýlan genç kesimler, örgütlü hareket ve mücadele etme tecrübesinden mahrum oluyorlar. Dahasý, aileler bu gençlerin geçimlerini üstlenerek, iþsizlik sorununun önüne geçilmez bir patlamaya dönüþmesini geciktirebiliyorlar. Öte yandan, çatýþma kültürüyle bezeli futbol endüstrisi ve her fýrsatta tertiplenen “halk konseri-sokak partisi” gibi daha bir dizi etkinlik iþsiz gençliðin enerjisini ve öfke dolu duygularýný sistemin kendisinden uzak tutmaya hizmet ediyor. Orta yaþ iþsizlerin bu tuzaklarla oyalanamayacaðý açýk. Ýstanbul gibi büyük þehirlerde, tek bir aile büyüðünün çalýþtýðý ve bu sayede ailenin genç iþsizlerine, hatta yakýn akraba çevresinin geçimine yardýmcý olduklarý, yani “yoksulluðu paylaþtýklarý”, çok sýk görülen bir olgudur. Paylaþýlan yoksulluk sayesinde emekçi sýnýflar yaþama tutunmaya, diþlerini biraz daha sýkýp sabretmeye, geleceðe dair küçücük bir umut beslemeye devam ediyorlar. Kapitalist sistemin devrim karþýsýndaki direnç noktalarýndan biri, þimdi ortadan kalkýyor. Orta yaþ kesimlerinde yoðunlaþan iþsizlik, çalýþanlarla iþ bulamayan genç kalabalýklarý “paylaþýlan yoksulluk” zinciriyle sisteme baðlayan gücü parçalayarak, TEPAV’ýn kaçamak itiraf ettiði ayaklanmalarý hazýrlýyor.

Sýnýf Bilinçli Ýþsizler Ordusu 35-54 yaþ arasýnda yoðunlaþan iþsizliðin burjuvaziyi asýl korkutan yönü, iþsizliðe adým atan bu büyük kitlenin önemli bir kýsmýnýn örgütlenme ve mücadele deneyimine sahip olmalarýdýr. Onlar, hayata iþsizlikle atýlan genç kuþaklar gibi ne yapacaðýný ve öfkesini kime yönelteceðini bilmez halde deðildir. Ýþini kaybedenlerin içinde, 1 Mayýs 77’de henüz gencecik iþçi olanlar dahil, 12 Eylül öncesinin alabildiðine sert sýnýf kavgalarýný, 88-89 bahar atýlýmlarýný ve 90’lý yýllarýn dev boyutlara varan yaygýn mücadelelerini gören, tanýk olan

17


Yeni Evrede

Artan Ýþsizlik hatta bizzat örgütleyenler bulunuyor. Türkiye iþçi sýnýfýnýn en yoðun sýnýf bilinci birikimi tam da bu 35-54 yaþ arasýndaki iþçilerde bulunuyor. Sýnýfýn bu “kaymak tabakasý”nýn iþsiz saflarýný doldurmasý, o saflarda etkin olan lümpen kültürü darmadaðýn edecektir. Bu da, genç iþsizleri devrim mücadelesinde en ön saflara itecektir. Tekeller, ne kadar tehlikeli olursa olsun, 35-54 yaþ arasý iþsizliði olaðan üstü hýzlandýran uygulamalara devam etmek zorunda. Önümüzdeki dönemde, TEPAV’ýn iþaret ettiði kritik geliþmeler, çok daha güçlü bir taban üzerinde yaþanacak. Bu iþçiler uzun mücadeleler sonucunda, ücret düzeyleri ortalamanýn hayli üzerinde olan, sendikalý, sosyal haklarla donatýlmýþ iþçilerdir. Burjuvazinin, daha genç olanlardan önce, bu orta yaþ iþçilerden kurtulmaya çalýþmasý boþuna deðildir. Son yýllarda etkisini arttýran burjuva sendikacýlýðý, kendi üyelerinin öncelikle kapý önüne konmasýna ses çýkarmayarak, bu geliþmeyi hýzlandýrýyor. Tekeller, yüksek ücretli bu iþçileri,

Mücadele Birliði yalnýzca ortalama ücretleri aþaðý düþürmek için kapý önüne koymuyor. Tekelci sermayenin birikimini devam ettirebilmek için daha çok genç iþçilere ihtiyacý var. Çünkü bu birikim þimdi ancak aþýrý yoðun ve aþýrý uzun süreli çalýþtýrmalar yoluyla, sömürüyü son sýnýrýna dek götürerek geliþebiliyor. Araþtýrmalar, son altý yýlda Türkiye’de iþçilerin saat baþý üretim verimliliðinin %78 oranýnda arttýðýný gösteriyor. Bu oran, ayný dönemde ABD’de %12’ dir. Yani, söz konusu üretim verimliliðindeki artýþ, teknolojik yenilenmeye dayanmýyor. Eðer öyle olsaydý, ABD’deki rakamlarýn bu denli düþük oluþu açýklanamazdý. Kaldý ki, iþçiler bu %78’lik artýþýn nereden kaynaklandýðýný, bizzat kendi çalýþma yaþamlarýndan biliyorlar. Bu kaynak, kimi zaman 16-18 saate varan aþýrý çalýþma, daha yoðun ve dayanýlmasý zor yorucu bir tempo, dinlenme aralarýnýn erimesi ve üretim bantlarýnýn olaðanüstü hýzlanmasýndan baþka bir þey deðil. Emek sömürüsünün bu denli yoðunluðuna, temposuna, en baþta orta yaþ iþçilerin uzun süre a-

yak uydurmasý çok zor. Bu yüzden onlar, sendikasýz da olsalar, karýn tokluðuna da çalýþsalar, bu sömürü çarký içinde kapýnýn önüne ilk konulanlar oluyor. Türkiye tekelci sermayesi, ancak bu denli yoðun bir sömürü çarký sayesinde, iç ve dýþ pazarlardaki rakiplerine karþý ayakta kalabiliyor. Yani, TEPAV’ýn bahsini ettiði “yapýsal uyum’un” kendisi, giderek artan oranda orta yaþlý iþsiz imal ediyor. Vakfýn “aman önlem alalým!” uyarýsý, bu yüzden boþlukta sallanýyor. Geçmiþten farklý olarak, önümüzde ciddi anlamda bir “iþsizler hareketi” haline gelebilecek bir kitle bulunuyor. Bu hareket er yada geç ortaya çýkacaktýr. Orta yaþ iþsizler, örgütlenme ve mücadele deneyimlerini bu alana aktaracaklardýr. Bunun için uzun süre beklemeyeceðiz, bekleyemeyiz. Orta yaþ iþsizliði, yakýn geleceðe dahi ertelenebilecek bir sorun deðil. Paylaþýlan yoksulluk belki emekçi sýnýflarýn biraz daha idare etmesine neden oluyordu ama paylaþýlan açlýk, yalnýzca sosyal bir isyanýn, ayaklanmanýn nedeni olabilir. Genç iþsizlerden farklý olarak, orta yaþ iþsizler için her þey “acil”dir. Bir devrimi acil ve kaçýnýlmaz kýlan, tam da bu tür sosyal olgular-

SARIGAZÝ’DE BAZ ÝSTASYONUNA KARÞI EYLEM Y.E. Mücadele Birliði: Merhaba bizler Mücadele Birliði dergisinden geliyoruz. Mahallenize kurulmak istenen baz istasyonu ile ilgili sizlerle bir röportaj yapmak istiyoruz. 1. Mahalle Sakini:Tabi ki, memnun oluruz. Y.E. Mücadele Birliði:Baz istasyonu kurulacaðýndan mahalle halký olarak daha önceden haberiniz var mýydý? 1. Mahalle Sakini: Bizim önceden bu konuyla ilgili hiçbir bilgimiz yoktu. Dün öðlene doðru kamyonla yetkililer geldi. Ne yaptýklarýný sordum. Yol çalýþmasý yapýyoruz dediler. 2. Mahalle Sakini: Bana da tabela asacaklarýný söylediler. Sonradan bunun baz istasyonu olduðunu bina sahiplerinden ve bilen insanlardan öðrendik. Y.E. Mücadele Birliði: Ýlk duyduðunuzda tepkiniz nasýl oldu ve bunun üzerine ne yapmayý düþündünüz? 1. Mahalle Sakini: Burada yaþayan insanlarla konuþtuk. Mahalle sakinlerini kapý kapý dolaþarak bilgilendirip kýsa sürede 800’e yakýn imza topladýk. 2. Mahalle Sakini:arkadaþla birlikte belediyeye gitmeye karar verdik. Gittiðimizde bizlerle ilgilenmediler. Baþlarýndan savmak gibi bir tavýrlarý vardý. Birisi cebinden çýkardýðý telefonu göstererek, bunun zararý baz istasyonunkinden daha fazla diye söyleyerek bizleri kandýracaðýný düþündü. Y.E. Mücadele Birliði: Kaymakamlýktan yapýlmasý yönünde bir karar çýkarsa ne yapmayý düþünüyorsunuz? 1. Mahalle Sakini: Ýlk olarak yasal haklarýmýzý sonuna kadar kullanacaðýz. Buna raðmen baz istasyonunun yapýlma kararý çýkarsa kazmamýzý küreðimizi alacaðýz ve karþýlarý-

18

na dikileceðiz. Baz istasyonunu oraya kurdurmayacaðýz. 2. Mahalle Sakini: Oldu ki gece geldiler. Gözlerimizi açacaðýz. Gerekirse iki gün uyumayýz ama izin vermeyeceðiz. Çocuklarýmýzý ve kendimizi zehirletmeyiz. Takarlarsa da yakacaðýz. Y.E. Mücadele Birliði: Baz istasyonunun size ve çevrenize verdiði zararlarý biliyor musunuz? 1. Mahalle Sakini: Evet biliyoruz Yaydýðý radyasyon sadece bizi deðil bizden sonraki kuþaðý da etkileyecek. Bundan çocuklarýmýzýn çocuklarý zarar görecek. Y.E. Mücadele Birliði:Mahallede baþka ne gibi sorunlarýnýz var? 1. Mahalle Sakini: Yollarýmýzýn halini görüyorsunuz her yer toz toprak. Hiçbir hizmet verilmiyor. Y.E. Mücadele Birliði: Baþka söylemek istediðiniz bir þey var mý? 1. Mahalle Sakini: Yani bunlar para için bu baz istasyonunu yaptýrýyorlar. Kendileri taþýnýp karþýya gidecekler. Ama olan bize olacak. Bunlar için kimse önemli deðil kendi çýkarlarýný düþünüyorlar. Bizler insan haklarý savunucularýnýn buraya gelmesini istiyoruz. Hep beraber haklarýmýzý savunalým ama onlar gelmese de biz, ne gerekiyorsa yapacaðýz. Y.E. Mücadele Birliði: Bu röportajý yaptýðýnýz için çok teþekkür ederiz. Mahalle Sakinleri: Bizler de çok teþekkür ederiz.

95. Sayý / 20 Haziran- 4 Temmuz 2007


Yeni Evrede

Basýn Açýklamasý

Mücadele Birliði

“Kürt Halkýna Özgürlük” Dedikleri Ýçin Gözaltýna Alýnanlarla Ýlgili

ÝHD’DE BASIN AÇIKLAMASI 16 Temmuz günü, “Kýþkýrtmalara, Linçlere, Provokasyonlara, Katliamlara Son Kürt Halkýna Özgürlük” diyerek, Taksim Tramvay duraðý’nda yapýlmak istenen basýn açýklamasýna, polisin vahþice saldýrarak gözaltýna almasý üzerine, ayný akþam ÝHD’de bir basýn açýklamasý yapýldý. “Kýþkýrtmalara, Linçlere, Provokasyonlara, Katliamlara Son Kürt Halkýna Özgürlük” eylemini düzenleyen Mücadele Birliði, BDSP, EHP, ESP, HKM, HÖC, ÝÖMP, SDP ve basýn mensuplarý, saat 18.00’de ÝHD Ýstanbul Þubesi’nde toplandý. Eylemin bileþenleri, Taksim Meydaný’nda okunmasýna izin verilmeyen basýn metnini okuyarak baþladýlar basýn açýklamasýna. Okunan metinde, “Genelkurmay yaptýðý son açýklama ile yalnýz tanklarý , yasalarý deðil, devletin tüm kurumlarýný ve þovenizmin etkisi altýndaki kitleleri seferber ederek Kürt halkýna karþý topyekün savaþý týrmandýrmak istemektedir. ‘Terör olaylarýna karþý, yüce Türk milletini kitlesel karþý koyma refleksini göstermeye’ çaðýran genelkurmayýn söylediðinin Türkçesi þudur, linçler tertipleyin, provokasyonlar örgütleyin katliamlar yapýn… Her þey serbest biz arkanýzdayýz… Bu ülkede yaþayan herkes þunu çok iyi bilir ki ‘kitlesel refleks’ diye adlandýrýlan bu çaðrý yeni katliamlar anlamýna gelir. Bu çaðrýyla Kürt halkýný, devrimcileri, demokratlarý hedef haline getirmiþlerdi. Çaðrý ile birlikte herkesin aklýna linç saldýrýlarý gelmesi tesadüf deðildir. Nitekim, Ahmet Kaya Tiþörtü giydi diye iki Kürt genci linç edilmek istenmiþtir. Bu saldýrý ilk kez yaþanmadý bu ülkede. Devletin geleneðinde linçler, provokasyonlar vardýr ve tarihin çeþitli dönemlerinde ihtiyaç duyduklarýnda bu politikalarý devreye sokmuþlardýr.(...) Terör demagojisi ile Kürt halkýna

karþý Türk halkýný kýþkýrtmak faþizmdir. Türk halkýnýn Kürt halký ile bir alýp veremediði yoktur. Kimse genelkurmayýn kýþkýrtmalarýna gelmemelidir. 24 Haziran’da Çaðlayan’da yapýlacak ‘sessiz miting’de bu çaðrý sonucu yapýlmaktadýr ve kesinlikle halklarýn çýkarýna deðil haklarý birbirine kýþkýrtmaya hizmet eden bir mitingtir. Halklarýmýz bu mitinge gitmemeli, bu oyuna alet olmamalýdýr. Þovenizmi kýþkýrtan, linçlere provokasyonlara zemin hazýrlayan, katliamlarý meþrulaþtýran politikalara derhal son verilmelidir. Kürt halkýna yönelik operasyonlara, operasyon giriþimlerine, ‘sözde vatandaþ’ dýþlamalarýna, Kürt halkýnýn kimliði ve deðerleri üzerindeki yasaklara son verilmelidir” denildi. Ardýndan söz alan kurum temsilcileri, saldýrýyý anlatarak þunlarý dile getirdi: “Bize þu söylendi: ‘Bu 95. Sayý / 20 Haziran- 4 Temmuz 2007

pankartý açamazsýnýz. Kürt Halkýna Özgürlük yazan bir pankartýn açýlmasýna izin vermeyiz’. Yani bu ülkede, bir halkýn özgürlüðünü istemek, Genelkurmayýn açýklamalarýna karþý çýkmak ya da ona karþý bir fikir söylemek güç. Biz bu yüzden, bugün orada coplandýk. Arkadaþlarýmýz gözaltýna alýndý”. “Ülkede açýk bir iç savaþ týrmandýrýlýyor. Türk ve Kürt halklarý karþý karþýya getirilmek istenilerek tam bir savaþ kýþkýrtýcýlýðý yapýlýyor. (...) Faþizmin bu ülkede kendi iktidarýný kurumlaþtýrmasýna ve saldýrýlarýna karþý topyekün sokaklarda mücadele edeceðimizi ortaya koyma zamanýdýr. Bugünlü saldýrýda, bu irade beyanýna yönelik bir saldýrýdýr” “Basýn açýklamasý bir haktýr. Biz bunu mücadele ederek kazandýk. Bunu elimizden almaya çalýþýyorlar. Dün sokakta kazandýðýmýzý bugün sokakta savunacaðýz” Konuþmalarýn ardýndan, bu saldýrýnýn yalnýzca basýn açýklamasý yapanlara yönelik olmadýðýný, basýnýn da bu saldýrýdan muzdarip olduðu söylendi ve Devrimci Proleter Gençlik ve Sosyalist Barikat muhabirlerinin de saldýrýya uðrayarak gözaltýna alýndýðý bildirildi. Açýklama, “Biz bu taleplerimizde faþizme raðmen sokaða çýkacaðýz. Çünkü o haklar sokaklarda bedel ödeyerek kazanýldý. Bu bedelleri biz ödemeye hazýrýz. Kürt halkýna yönelik saldýrýlarýn karþýsýnda bir set olmaya devam edeceðiz. Biz ‘Kürt Halkýna Özgürlük’ dedik, onu bile yasaklýyorlar. Bugün, bundan daha ötesinde bir þeyler söylemek gerekliliði artýk bir zorunluluk olarak duruyor. Kürt Halkýna Özgürlük talebimizi buradan bir kez daha söylüyoruz. Ve gözaltýndaki arkadaþlarýmýzýn derhal serbest býrakýlmasýný istiyoruz” denilerek sona erdirildi.

19


Yeni Evrede

Nazým Hikmet

Mücadele Birliði

Haziran’da Ölmek Zor Ayýþýðý Þiir Atölyesi olarak 3 Haziran Pazar günü, saat 14.00’te, “Haziran’da Ölmek Zor” adlý bir etkinlik düzenledik. Bu etkinlikte, Haziran ayý içerisinde aramýzdan ayrýlan, yazdýklarý romanlarda, þiirlerde iþçiyi, emekçiyi anlatan ve emekçiden yana olan yazar ve þairlerimizi andýk. Onlarý daha iyi tanýmaya, tanýtmaya çalýþtýk. Nazým Hikmet, Orhan Kemal, Hasan Ýzzettin Dinamo ve Ahmed Arif’i þiirleriyle, eserleriyle andýk. Gerçek Sanat’tan Güngör Gençay, bizlere Hasan Ýzzettin Dinamo’yu anlattý. Yaþamý ve eserleriyle, þiirleriyle buluþturdu bizi. Güngör Gençay, Dinamo’nun çocukluðunun yokluk ve yoksulluk içinde geçtiðini, zor koþullarýn, savaþ yýllarýnýn þairi olduðunu anlattý. Dinamo’nun “Savaþ ve Açlar” kitabý, 1940’lara kadar gelir. Ayný zamanda bu yýllar, 2. Emperyalist Paylaþým Savaþý yýllarýdýr. 1925’lerden 60’lara kadar þiir, 1960’lardan sonra da roman yazýyor Dinamo. Cezaevine girip çýkýyor, “Kýrmýzý Gül ve Kasket” þiirinden dolayý. (40’larda kýrmýzý ve kasket komünizmi çaðrýþtýrdýðý için yazýlarda vb kullanýlamýyordu, yasaktý) TKP’de örgütlü bir þairdir. Þiirlerinde Nazým’dan çok etkilenmiþtir. Sosyalist gerçekçidir. Yaþadýðý gibi yazan, yazdýðý gibi yaþayan bir þairdir. Konuya cepheden girer, yanýnda yöresinde dolaþmaz. Ama kaba gerçekçi deðildir, esnektir. Yazýsýna müdahaleyi hoþgörür. Dinamo, Almanca ve Yunanca biliyor. Ayný zamanda birçok çeviri kitaplarý var. Mitolojiden etkilenmiþtir. Güngör Gençay’ýn anlatýmý bittikten sonra þiir atölyemizden þair Atilla Oðuz, Dinamo’nun “Özgürlük” adlý þiirini okudu. Yine þiir atölyemizden þair Ruhan Mavruk, bizlere, “Yapý-Kredi Yayýnlarý”nýn Nazým’ý tekeline almaya çalýþmasýný, devrimci sanata saldýrýsýný anlattý. Ruhan Mavruk, Nazým’ýn “þiirlerinde dinamik imgelere yer verdi”ðini, “bunun, þiire akýcýlýk kattýðý”ný belirtti. “Nazým, gürül gürül akan bir su gibidir. Çoðalarak ve çoðaltarak yazar. Doðadan aldýðý imgelerle nehirlerin coþkusunu hissetirir. Sosyalist gerçekçidir ve çok çalýþkan-üretken bir þairdir. Ele almadýðý konu yoktur. Öz sarsýlmaz, biçim sýnýrsýzdýr” dedi. “Ýnsancýl” dergisinden Berrin Taþ ise Nazým’ýn insan yanýný anlattý bizlere. O’nun en önemli özelliðinin “gerçekleri ne pahasýna olursa olsun söylemesi” olduðuna dikkat çekti. Ýnsani yanýnýn çok güçlü olduðunu vurguladý. Ýkitelli Ekin-Sanat Derneði çalýþaný bir arkadaþ da bizlere Nazým’ýn þiirlerinden hazýrladýðý dinletiyi sundu. Yine izleyiciler arasýndan pek çok kiþi, Nazým’ýn þiirlerini okudu. Þiir atölyemizden Songül Yücel, Ahmed Arif ve Orhan Kemal üzerine yaptýðý çalýþmayý sundu. Ahmed Arif’ten þiirler okundu. Dört saati aþan etkinlik, izleyicilerin okuduklarý þiirlerle son buldu.

20

SARIGAZÝ NAZIM HÝKMET PARKI’NDA

USTAYI ANDIK

“Yýl 2007, 44 yýldýr þiirleriyle aramýzda olan Nazým, ‘Vatan Hainliði’ne devam ediyor hala. Nazým’ýn þiirlerini okuyup da yüreðinde fýrtýnalar esmeyen kaç insan vardýr ki?” diye baþladý Sarýgazi Nazým hikmet Parký’nda Nazým Anmasý... Sarýgazi Ayýþýðý Ekin Sanat Derneði, her yýl olduðu gibi, bu yýl da komünist þair Nazým Hikmet Ran’ý anmak için adýný ondan alan Nazým Hikmet Parký’ný seçti. Devrim savaþçýlarý için yapýlan saygý duruþunun ardýndan, Ayýþýðý Ekin Sanat Derneði emekçilerinden Esma arkadaþýmýz, Nazým’ýn þiirlerini anlatan kýsa bir konuþma yaptý. Ayýþýðý Ekin Sanat Derneði Þiir Topluluðu ise, hemen onun ardýndan sahnede yerini aldý. Önce, Nazým’ýn “Vatan Haini” ve “Ellerimiz ve Yalana Dair” þiirleriyle baþladýlar dinletiye. Hemen ardýndan sahneye gelen Þiir Topluluðu, gene Nazým Hikmet’in Memleketimden Ýnsan Manzaralarý’nda yer alan “Tanya” þiirini canlandýrdýlar. En sonunda daraðacýna çýkarýlan partizan Tanya, “Kardeþler üzülmeyin / Gün yiðitlik günüdür / Soluk Aldýrmayýn faþistlere / Yakýn, yýkýn, öldürün” (...) “Biz ikiyüz milyonuz / Ýkiyüz milyon asýlýr mý hiç / Gidebilirim ben / Ama bizimkiler gelecekler / Teslim olun vakit varken” (...) “Kardeþler, hoþçakalýn kardeþler / Kavga sonuna kadar / Bak duyuyorum nal seslerini / GELÝYOR BÝZÝMKÝLER” diye haykýrdýðýnda, herkesin tüyleri diken diken olmuþtu. Þiir Topluluðunun ardýndan, bir çaðrý yapýldý herkese, Nazým için þiir okumak isteyenler davet edildi sahneye. Ýlk olarak gelen Vefa Serdar, bize “Güneþi Ýçenlerin Türküsü”nü okudu. Güneþi içtik hep birlikte sesinde. Onun ardýndan yeniden sahneye gelen Esma, “Nazým hikmet þehirlerin þairidir, ovadan seslenir insanlara, büyük düzlüklerden. (...) Ahmed Arif ise, daðlarý söylüyor, uyrukluk tanýmayan asi daðlarý. Uzun ve tek bir aðýt gibidir onun þiiri, daha deniz görmemiþ çocuklara adanmýþtýr” diyerek yine Haziran’da ölümsüzleþmiþ olan Ahmed Arif’i andý. Ve sözü, Ahmed Arif’ten bir þiir okumak üzere yine Ayýþýðý Ekin Sanat emekçisi olan Melisa’ya býraktý. Melisa da “Anadolu” þiirini okuduktan sonra hemen yerini genç arkadaþýmýz Serdar aldý, o da Ahmet Arifin “Adiloþ Bebe” þiirini okudu bizlere. Hemen ardýndan da “Sevgi umuttu yüreðimizde / Umut silah oldu ellerimizde / Silah, isyandý geleceðe dair uzun yürüyüþümüzde / Yürüyüþ sürmekte / Karanlýklarý aydýnlýkla yakarak / Ýþkenceyi onurla yýkarak / Cansuyumuzu devrimin harcýna katarak / Tarihe Leninistçe ad koyarak yürüyoruz geleceðe” dizeleriyle, bir Haziran günü bayraklaþan Aysunumuzu da andý. Þiirlerin ardýndan sahnede yerini alan Emeðe Ezgi Müzik Grubu, bizlere öncelikle “Merhaba” dedikten sonra, “Haydi Gel” diyerek, hem kendi bestelerini, hem de Nazým’ýn þiirlerinden bestelenen parçalarý söyledi. Emeðe Ezgi, þiir okumak isteyenler için, programýna ara verdi. Okunan þiirlerin ardýndan yeniden sahneyi alan Emeðe Ezgi’nin hareketli parçalarýyla çekilen halaylarla etkinliðimiz son buldu. Sarýgazi’den Bir Mücadele Birliði Okuru

95. Sayý / 20 Haziran- 4 Temmuz 2007


Yeni Evrede

Nazým Hikmet

Mücadele Birliði

ANTEP AYIÞIÐI SANAT MERKEZÝ’NDE NAZIM HÝKMET – AHMED ARÝF ETKÝNLÝÐÝ Ýþçi ve emekçilerin kültürünü ve sanatýný üretme ve yayma amacýyla çalýþmalarýný sürdüren Antep Ayýþýðý Sanat Merkezi, ölüm yýldönümlerinde iþçi sýnýfýnýn þairleri Ahmed Arif ve Nazým Hikmet’i anma etkinliði düzenledi. Kültürel yozlaþmanýn sermaye sýnýfý tarafýndan hayatýn her alanýnda dayatýldýðý bir ortamda toplumcu, gerçekçi sanat anlayýþýný hayatýna yansýtabilmiþ gerçek sanatçýlarýn yetiþmesinin oldukça zorlaþtýðý günümüzde bu özelliklere sahip iki edebiyat ustasý ve onlarýn üretimleri, Antepli emekçilerin hafýzasýnda bir kez daha tazelik ve hayat buldu. Ahmed Arif ve Nazým Hikmet Ran nezdinde, tüm ölümsüz devrim savaþçýlarý için saygý duruþu yapýlarak onlarýn yaþamlarý ve mücadelelerinin düþünülmesi ve gözlerin önünden geçirilmesi için 1 dakikalýk zaman ayrýldý. Ýlk olarak sözü alan Ayýþýðý emekçisi Memik Kýlýnç, Sanat Merkezi’nin 4 yýldýr Antep’te faaliyette olduðunu ve bu süre içerisinde daima iþçi ve emekçilerin kültür sanatýný üretmeye ve üretilmiþ eserleri onlara ulaþtýrmaya çalýþtýðýný anlatarak Ahmed Arif ve Nazým Hikmet’in de bu kültürün bir parçasý olduðunu ve onlarýn üretimlerinin emekçilere ulaþtýrýlmasý gerektiðinden bahsetti. Kýlýnç, birkaç ay önce alýnan bir mahkeme kararýyla Nazým Hikmet’in þiirlerinin gazete, dergi ve internet sitelerinde yayýnlanmasýnýn da ancak Yapý Kredi Yayýnlarýna para ödenmesi karþýlýðýnda yapýlabilir bir hale getirildiðini hatýrlatarak bu yolla komünist sanatçýnýn þiirlerine sermaye sýnýfý tarafýndan el konulmak ve iþçilerden uzaklaþtýrýlmak istendiðini belirtti. Antep Ayýþýðý sinema atölyesinin hazýrladýðý sinevizyon gösterisi izleyenlere iki sanatçýnýn hayat hikayelerini anlatarak þiirlerinden ve onlar için yazýlan müzik eserlerinden oluþan zevkli bir belgesel sundu. Daha sonra söz alan emekli bir iþçi sözlerine, tarihteki bir çok ileri insan gibi Ahmed Arif ve Nazým Hikmet’i de etkileyen en önemli olayýn Ekim Devrimi olduðunu söyleyerek baþladý ve bireyin kendi üzerindeki egemenliðini kurmasýnýn tek yolunun kolektif mülkiyet olduðunu anlattýktan sonra “Seçim adý altýnda bir oyun oynanýyor. Emekçi insanlarý kandýrýp alacaklarý oylarla onlarý soyacaklar. 19 Aralýk katliamýný yapanlar, emekçilerin haklarýný gasp edenler yine bizlerden oy istiyorlar. Onlara verilecek en iyi cevap sandýða gitmemek ve bu suça ortak olmamaktýr” dedi. Daha sonra sahneyi Ayýþýðý þiir grubu aldý. Ýlk olarak çocuk þiir grubu Nazým Hikmet’in “Kýz Çocuðu” þiirini teatral bir gösteri ile sundu ve etkinliðin en ilgi çekici bölümünü sergiledi. Ardýndan Ahmed Arif ve Nazým Hikmet’in þiirlerinden oluþan dinleti ile Ayýþýðý þiir grubu sahnede yer aldý. Ýki devrimci sanatçýnýn emek, emekçi ve onlarýn kurtuluþ yollarýný anlatan þiirleri izleyicilere sunulurken dinleti Ýþçi Þair Kazým Demir’in her iki þair için yazmýþ olduðu þiirlerini okumasý ile son buldu. Son olarak Grup Denize Ezgi, devrimci þairlerin bestelenmiþ þiirlerini taþýdý Antep emekçilerine. Sanatçýlarýn üretimlerinin yaný sýra yine emekçi bir sanatçý olan Sabahattin Ali’nin ve grubun kendi üretimlerinin de yer aldýðý müzik dinletisi de çekilen halaylarla son bulurken Nazým Hikmet’in her etkinlik ve eylemde hatýrlanan dizeleri bir kez daha akýllarda yer etti: Ölenler dövüþerek öldüler. / Güneþe gömüldüler. / Vaktimiz yok onlarýn matemini tutmaya. / Akýn var / Güneþe akýn. / Güneþi zapt edeceðiz. / Güneþin zaptý yakýn. Antep Ayýþýðý Sanat Merkezi

Her Alaný Politikleþtirmek Eskiþehir’ e baðlý Doðançayýr beldesinde yedi yýldan beri komünist þair Nazým Hikmet anmasý gerçekleþtiriliyor. Doðançayýr halký topladýklarý imzalarla burjuvazi tarafýndan “vatan haini” ilan edilen Nazým Hikmet’ i sahiplenmiþ ve komünist þairin mezarýnýn Doðançayýr beldesine getirilmesini istemiþtir. Doðançayýr halkýnýn bu istemi, devlet tarafýndan reddedilmiþtir. Ancak bütün bunlara raðmen halk beldelerinde temsili bir mezar yapmýþ ve her yýl burada komünist þairi anma etkinliði gerçekleþtirmiþtir. Biz de Mücadele Birliði olarak 2 Haziran günü gerçekleþen etkinliðe katýlmak üzere yola çýktýk. Otobüsteki insanlarýn duyarlýlýðý bizi fazlasýyla memnun etmiþti. Sýcak geçen sohbetler sonunda etkinliðin yapýlacaðý alana geldik. Daha sonra pankartýmýzý asmak için bir nokta belirledik. Pankartýmýzý açtýktan sonra bir görevli yanýmýza gelerek pankartýmýzý indirmemiz gerektiðini söyledi. Neden indirmemiz gerektiðini sorduðumuzda ise tertip komitesinin izin vermediðini gerekçe gösterdi. Bizde bu konuyu tertip komitesiyle görüþmemiz gerektiðini aksi takdirde pankartýmýzý indirmeyeceðimizi ilettik. Kýsa bir zaman sonra Belediye Baþkaný yanýmýza gelerek o da ayný þeyi, pankartý indirmemizi söyledi. Neden sorusuna ise cevabý hazýrdý izinsiz pankart açmak yasaktý. Belediye Baþkanýnýn bu cevabý bize samimi gelmemiþti. Çünkü orada bizden baþka pankart açan yapýlar da vardý. Diðer yapýlarýn pankartlarýný gösterdiðimizde bizim pankartýmýzý neden indirmek istediklerini öðrendik. Onlarýn asýl derdi pankart asmamýz deðildi, pankartýmýzýn niteliðiydi. Pankartýmýzda “Komünist Þair Nazým Hikmet Ölümsüzdür / Mücadele Birliði” yazýyordu. Onlarýn asýl sindiremedikleri Nazým Hikmet’in iþçi ve emekçilerle bütünleþmiþ yaþamý yani komünistliðiydi. Yaþanan tartýþma sýrasýnda bir görevli pankartýmýzda komünist yazdýðýný ve bu yüzden indirilmesi gerektiðini söyledi. Biz de Nazým Hikmet’ tin komünist olduðunu hayatýný komünizme adamýþ devrimci bir þair olduðunu ve onun iþçi ve emekçilerden koparýlmayacaðýný söyledik. Yaþanan bu olaylarý basýnda yakýndan takip etti. Biz de daha sonra pankartýmýzý açarak yürüyüþe geçtik. Hemen orada bir basýn açýklamasý yaptýk. “Nazým Hikmet’in iþçilere yasaklanamayacaðýný, pankartýmýza ve bize yapýlan saldýrýnýn amacýna ulaþamayacaðýný bildirdik. Bize yapýlan bu saldýrý asýl olarak Nazým Hikmet’e iþçi ve emekçilere yapýlmýþtýr. Yapýlan bu saldýrýya elbette ki iþçi ve emekçiler duyarsýz kalmayacaktýr. Bu saldýrý iþçi sýnýfý tarafýndan burjuvaziye ve onun devletine aðýr bir þekilde ödetilecektir”. Bu cümlelerle basýn açýklamasýna son verdik. Etkinlikten ayrýlýrken bu defada jandarma terörüyle karþý karþýya kaldýk. Kimlik kontrolü için durdurulmuþtuk Yapýlan kimlik kontrolünden sonra hiçbir gerekçe gösterilmeden gözaltýna alýnarak, jandarma karakoluna götürüldük. Pankartýmýzýn kimler tarafýndan indirilmeye çalýþýldýðý þimdi daha da açýktý. Militarizm orada da Nazýma, iþçi ve emekçilere yani devrime saldýrmýþtý. Ýzinsiz pankart açmaktan gözaltýna alýnmýþtýk. Basit bir iþlem için saatlerce gözaltýnda tutulduk. Öðlen 11.00 civarýnda alýndýk ve 17:30’da serbest býrakýldýk. Doðançayýr halký Nazým’ý sahiplenmiþti. Komünist þairi sahiplenen halk onun için yedi yýldan beri anma etkinliði gerçekleþtiriyor. Ama bu anma etkinliði burjuvaziyi ve onun devletini korkutuyordu. Yýllarca saldýrdýlar bu korkularýndan dolayý komünist þaire. Yaþamýnda onu zindanlara attýlar. Ölümünden sonra da bu saldýrýlar devam etti. “Vatan haini” ilan edilen komünist þairin þiirlerinin telif hakkýný Yapý Kredi satýn aldý. Elbette ki burada amacý Nazým Hikmet’i, komünist þairi iþçi ve emekçilerle buluþturmak deðildi, iþçi ve emekçilerden ayýrmaktý komünist þairi. Burjuva sýnýf Nazým’ýn komünist, devrimci yönünü gizlemek, iþçi sýnýfýný kandýrmak için onu vatansever, aþk þairi olarak göstermeye çalýþýyor. Ve onun için yapýlan etkinliklerde komünist yanýný gizlemeye çalýþýyor. Doðançayýr Beldesinde de yapýlmak istenen buydu. Ama biz Leninistler olarak burjuva sýnýfýn bu oyununa gelmedik, gelmeyeceðiz. Nazým Hikmet’in komünist devrimci yönünü her alanda göstereceðiz. Bulunduðumuz her alaný devrimcileþtireceðiz, mücadeleyi yükselteceðiz. Bütün kazanýmlarýný sokakta, meydanda burjuvaziye karýþý savaþarak kazanan iþçi sýnýfý, komünist þairini de böyle alanlarda ve meydanlarda savaþarak anacaktýr.

95. Sayý / 20 Haziran- 4 Temmuz 2007

21


Yeni Evrede

Aysunumuz

Mücadele Birliði

Çukurova… Burada bütün canlýlar sýcaklýðýný Akdeniz’den alýr. Yiðittir, sýcaktýr Çukurova halký. Toroslar gibi dimdik ayaktadýr dövüþenler, baþ eðmezler. Çalýþkandýr Çukurova halký, alnýnýn teriyle sular topraklarýný, toprak yeþillenir, filizlenir ve meyvesini tüm insanlýða sunar. Ýþte Aysunumuz böylesine yiðit, baþ eðmez ve sýcak bir memleketin içinden çýkmýþ ve tüm dünya, Türkiye K. Kürdistan iþçi ve emekçi halklarý için devrimi bu topraklara nakýþ nakýþ iþlemeye adamýþtý hayatýný… Lisede mücadeleye baþlayan Aysun yoldaþ, kafasýndaki sorularý çözüme kavuþturdu ve 9 Eylül üniversitesini kazanmasýyla birlikte kavgaya hiç tereddütsüz atýldý. Ýzmir’de kalmýþ olduðu 1 yýl boyunca DÖB’ ün tüm çalýþmalarýna katýldý ve sorumluluklar üstlendi. Kýsa bir süre Tokat’ta örgütlü bir mücadele yürütmesine karþýn elinde bulunan her þeyle beraber kendisinden de çok þey katarak çalýþma yürüttü. Üzerine aldýðý sorumluluklarýn hepsini tereddütsüz ve eksiksiz canla baþla çalýþarak yerine getirdi. Bulunduðu her alanda yaptýðý her iþte ayný sorumluluk ve ayný özen ayný ilgiyle çalýþmasý ilgilendiði ve görüþtüðü insanlarda hayranlýk býrakýyordu. Mücadelesini 94 sonbaharý itibarýyla Ýstanbul’da sürdürmeye baþladý. Ýç savaþýn þiddetlendiði bu yýllarda Aysunumuz Ýstanbul sokaklarýna bahar havasý getirdi. Bu dönemlerde Genç Ekin Sanat Merkezi ve DÖB’ün çalýþmalarýný da aktif olarak sürdürmekteydi. Aysunumuz sýcakkanlýlýðý ve cana yakýnlýlýðýyla her yaþtan insanla çok rahat diyalog kuruyordu; bu özelliðinden ötürü aileler de onu kendi çocuklarý gibi sahiplendiler. 1 Mayýsta 1 Mayýs Alanýna Taksime diyen Leninistler 95’te tüm engellemelere karþýn pankart ve sloganlarla Taksime çýktýlar. Ýlk defa burada gözaltýna alýndý. Bu 1 Mayýstan sonra çeþitli eylemlerde gözaltýlar yaþayacaktý. Bir defasýnda polisin onu yýldýrmak amaçlý keyfi olarak gözaltýna aldýðýnda gördüðü iþkencelerden ötürü kolu sakat kalacak ama çalýþmalarýný aksatmadan yýlmadan devam ettirecekti. Ýlk tutuklanmasý 96 yýlýnýn þubat ayýnda oldu. Tutuklanýp Bayrampaþa cezaevinde kaldý. 20 Mayýsta baþlayan ve ölüm orucuna çevrilen eylemin ilk günlerinde tahliye oldu. Açlýk grevinin baþladýðý o gece þunlarý yazmýþtý. “Hayatýmda ilk defa uzun süreli bir açlýk grevine baþlýyorum çok heyecanlýyým mutlaka baþaracaðýmýza inanýyorum.” Aysunumuz o yýl bu yürüyüþü tahliye oluþuyla kaçýrmýþtý. Ama yýllar sonra yine destansý bir yürüyüþte zafere ulaþan bir ok olacaktý. Týpký çok sevdiði Kýzýlderililerin oklarýndan biri gibi. Cezaevinden tahliye olunca yine dört elle iþlere sarýldý. Bu dönemde Devrimci Emek dergisinin yazý iþleri sorumlusu olmuþtu. Genç Ekin çalýþmalarýna bir de derginin çalýþmalarý eklenmiþti. 97’ de yeniden tutuklandý ve bu sefer Ümraniye cezaevinde kýsa bir süre kaldý. Tutuklanmak onun için bir ilk deðildi. Yýllar sonra Ýzmir’ e giderken kavgada daha da çelikleþmiþ, yoðrulmuþtu. Mart Ekin Sanat Merkezinin faaliyetlerini hareketli ve yoðun çalýþmalarýný hiç aksatmadan yürüttü. Operasyonlar, mücadelenin sertliði onun tek baþýna çalýþmalarý üst-

lenmesini getirmiþti. Ve Aysunumuz Ýstanbul-Ýzmir yollarýnda kavgada yeni deneyimler elde ederken genç insanlarý kavgaya yetiþtiriyordu. Daðýlaný, yýkýlaný sabýrla emekle, fedayla yeniden inþa etmek, var olaný ileriye taþýmak Aysunumuzun kýsa ve hareketli yaþamýný tek bir cümlede özetler. Koþullar daha fazla legal alanda mücadele etmesine olanak vermeyince illegal alana geçti. Ancak üst üste gelen operasyonlar, yoðun takipler sonucu çok kýsa kalabildi bu alanda. 99 Aralýk ayý yine Ümraniye zindanýndaydý. Ýþkencelerin arasýndan hep o dimdik baþýyla geçip, sýmsýcak gülen yüzüyle kucakladý yoldaþlarýný. Cezaevinde de faaliyetlerini sürdürmekteydi. O üretimden bir baþkasýna o grevden bir baþka greve koþuþturmaktaydý. Faþizm ezilenlerin iktidar yürüyüþüne kan içinde boðma planlarýyla zindanlarda katliamlara yönelik Çankýrý, Burdur, Bergama’yla çok daha geniþ çaplý bir saldýrýnýn hazýrlýðý içinde olduðunun sinyalini verirken devrimci ve komünist tutsaklar da o büyük kapýþmaya bilediler silahlarýný. Aysun yoldaþýmýz Leninist Partinin bu süreci deðerlendiriþinin son derece bilincindeydi. Zorlu bir süreç olacaðýný biliyordu. Zafer için her þeyi yapmaya hazýrdý. Aysun yoldaþýmýz Leninist Partiye daha o zamandan bildirmiþti Ölüm Orucu gönüllüsü olduðunu. Aysun yoldaþ Leninist Partinin ilk Ölüm Orucu gönüllülerindendi. 19 Aralýk saldýrýsýnda Aysun yoldaþýmýz sanki bir randevuya gidercesine rahat bir sýra neferinin sadeliðiyle yiðitti ve cüretle en önünde aldý yerini. Büyük bir disiplin ve soðukkanlýlýkla yapmasý gerekeni yapar, her iþe koþmaya hazýr, her an tetikte coþku ve sevinçle yürütür kavgayý. Ölümün o çok yakýn olduðu sayýsýz anlarýn birinde sýmsýký tutup yoldaþ ellerini avuçlarýnda “yoldaþlar burada sizlerle olmaktan çok mutluyum yoldaþlarýmý partimi çok seviyorum“ der ýþýltýlý gözleriyle. Dövüþmenin, faþizmi zindanlarda bir kez daha yenmenin sabýrsýz coþkunluðunu Ölüm Orucuna baþladýðý günlerde ve aylarda sürdürdü. Aysun yoldaþ Ölüm Orucu eyleminin 186. gününde 26 Haziran 2001 tarihinde ölümsüzleþti. Aysunumuzun memleketi olan Adana’ da bizler de yoldaþýmýzýn yarattýðý kavganýn filizlerini Çukurova topraklarýna dikiyoruz. Yoldaþýmýzýn yarattýðý deðerleri her zaman en yükseklere taþýyoruz. Denizlerden ve 13 Mart Savaþçýlarýndan aldýðý kýzýl bayraðý en yükseklerde taþýyan Aysun yoldaþ bu bayraðý ölümsüzleþerek biz yoldaþlarýna devretti. Biz Leninistler onlarýn gösterdiði bu yoldan gideceðimize ve bizlere býraktýklarý devrimin kýzýl bayraðýný burjuvazinin burçlarýna dikeceðimiz güne olan inancýmýzla devrimi bu topraklara nakýþ nakýþ iþleyeceðiz.

AYIÞIÐIMIZ... AYSUNUMUZ..!

22

AYSUN YOLDAÞ ÖLÜMSÜZDÜR! ÞAN OLSUN DEVRÝM YOLUNDA ÖLÜMSÜZLEÞENLERE! ZÝNDANLAR YIKILSIN TUTSAKLARA ÖZGÜRLÜK! DENÝZLEÞEN YOLDAÞLARIMIZLA ZAFERE KADAR DAÝMA!

95. Sayý / 20 Haziran- 4 Temmuz 2007

Adana’dan Leninistler




Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.