Yeni Evrede
Baþyazý
Mücadele Birliði
yoksulluðudur ve bu yoksulluðun yeniden üretimidir. Bu demektir ki, emekçiler, kendi yaþam koþullarýný ne denli düzeltseler de, sermaye bu yoksulluðu sürekli hale getirir. Kapitalizmin, sermaye birikiminin temel eðilimi, iþçilerin yaþam koþullarýnýn daha da bozulmasý yönünde ilerler. Ýþçi sýnýfýyla kapitalistler arasýndaki mücadele, bu alanda süreklidir. Ýþçi sýnýfý mücadelesi, iktidar mücadelesi biçimini alana dek, çeþitli aþamalardan geçer. Emekçilerin mücadelesi, politik mücadele biçimini alana deðin, önce ekonomik mücadelede uzunca bir yol almýþtýr. Ýþçi sýnýfý mücadelesi tarihinin en uzun dönemi, salt ekonomik mücadeleyle geçmiþtir. Ekonomik mücadeleyle, iþçi sýnýfý ne kadar ilerleme göstermiþse de, bu mücadeleyle kapitalist sýnýfý devirememiþtir. Ýþçi sýnýfýnýn onca mücadelesine raðmen, ücretli emek sistemi ortadan kaldýrýlamamýþtýr. Sýnýf mücadelesi, zorunlu olarak politik mücadele biçimini almýþtýr. Ýktidar mücadelesi dýþýnda hiçbir mücadele, ücretli-emeði ortadan kaldýramaz. Bu devrimci sonuç, iþçi sýnýfýnýn uzun mücadele tarihinden çýkmýþtýr. Kapitalist ekonominin eþitsiz geliþimi sonucu, iþçilerin örgütlülük, mücadele ve bilinç düzeyleri farklý olmuþtur. Bu temele baðlý olarak iþçilerin mücadelesi, kendi içinde farklýlýk gösterir. Bu durum, emekçi sýnýfýn genel eylemleriyle ve komünist partinin çabalarýyla aþýlýr. Sýnýf bilinci almýþ iþçilerle sýnýf bilinci almamýþ iþçiler arasýnda saðlanacak mücadele birliði, iþçileri kaynaþtýrýr ve sermaye egemenliðine karþý ortak hareketini saðlar. Ayný toplumsal koþullarda bulunmak, zaten, sýnýfýn ortak hareket etmesinin temel zeminidir. Komünist partisinin birleþtirici eylemi, burada büyük öneme sahiptir. Parti, iþçi sýnýfýnýn sýnýf bilinci almýþ en militan kesimini yapýsýnda örgütleyerek, öncü-devrimci iþçilere dayanarak, emekçi sýnýfý harekete geçirir. Ýþçi sýnýfýnýn kendi kendini kurtarabilmesi için, sýnýf savaþýmýnýn ekonomik, politik ve teorik mücadele bütünlüðüne dayanmasý gerekiyor. Emekçi sýnýfý harekete geçirici güç, emek-sermaye çeliþkisidir. Uzlaþmaz sýnýf çeliþkileri ve karþýtlýklarý keskinleþince, emekçi kitleler kapitalist egemenliðe karþý harekete geçerler. Ýþçi sýnýfý mücadelesi tarihi göstermiþtir ki, bu þekilde geliþen eylemler, ayaklanmalara ve devrime dönüþebilir. Aðýr çalýþma koþullarýnýn, yoðun sömürü ve koyu baskýnýn, bazý koþullarda en geri iþçileri, en örgütsüz ve kendi içinde rekabet halinde olanlarý bile, etkin eylemlere ittiði olur. Bazen de, en örgütlü ve sýnýf bilinci almýþ iþçilerin, bu sýrada eyleme çýkmadýklarý, sýnýf bilinci almamýþ iþçileri yanlýz býraktýklarý durumlar, hiç görülmemiþ bir durum deðildir. Bu nedenle komünist partisi, tüm iþçiler içinde çalýþýr. Böylece iþçi sýnýfýnýn hangi birlikleri harekete geçerse geçsin, her zaman
KAPÝTALÝZMÝN EÞÝTSÝZ GELÝÞÝMÝ VE SINIF SAVAÞIMI addi koþullar, iþçi sýnýfýnýn, militan bir sýnýf durumuna gelmesini saðlayacak kadar olgun olmasýna ve sýnýfýn önemli bir kesiminin ücretli emeðin ortadan kaldýrýlmasý için mücadele etmesine karþýn, emekçi sýnýfýn içinde geniþ bir kesim halen kendini yaþam koþullarýnýn iyileþtirilmesiyle sýnýrlayabiliyor. Ýþçi sýnýfýnýn içindeki bu farklýlýk, ekonomik ve politik mücadelenin eþitsizliðinden kaynaklanýyor. Kapitalist üretim, farklý sektörlerde –tarým, sanayi vb- farklý geliþme aþamalarýnda bulunur. Bu nesnel durum, emekçi sýnýfýn mücadelesinin farklý düzey ve biçimlerde olmasýný getirir. Ýþçi sýnýfýnýn, sýnýf bilinci almamýþ kesimi, mücadeleyi salt koþullarý iyileþtirme mücadelesi olarak görür. En bilinçsiz iþçiler bile, koþullarý nedeniyle ücretlerin yükseltilmesi ve emeðin korunmasý mücadelesine yönelir. Sýnýf mücadelesine atýlýrken, bilinci hala kendiliðinden bilinçtir. Ücretli emeðin kaldýrýlmasý (emeðin kurtuluþu) mücadelesi veren sýnýfýn en ileri kesiminden kopuktur. Onunla henüz mücadele birliðini saðlayamamýþtýr. Ancak sýnýf mücadelesinin koþullarý deðiþtikçe, sýnýfýn mücadelesi burjuva egemenliðe karþý yöneldikçe, en geri iþçi de, bu mücadelenin etkisine girer, uyanýr ve ileri atýlýr. Herþey, kapitalizmin uzlaþmaz sýnýf çeliþkisine baðlý ve bu çeliþkinin doðasýna uygun geliþir. Emekçi sýnýf, toplumsal yaþam koþullarý gereði, varolan koþullarý sürekli düzeltme hedefinden hiçbir zaman vazgeçmez. Kapitalizm altýnda emekçiler, iyi bir mücadeleyle koþullarýný biraz düzeltseler de, gerek fiyatlarýn yükselmesiyle, gerekse devletin ücretlere müdahalesiyle, emekçilerin ekonomik durumlarý yeniden bozulur. Bu alandaki mücadele, sýnýf savaþýmýnýn çok çetin bir sürecinde geçmek durumunda kalýr. Sýnýf uzlaþmaz çeliþkileri ve karþýtlýklarý, bu mücadelenin keskinleþmesi yönünde ilerler. Ýþçilerin yoksulluðu, kapitalist üretimin koþuludur. Koþulu olan ögeler, bu üretimin sonucu olarak yeniden ortaya çýkar. Kapitalizm, kendi koþullarýný sürekli ve yeniden üretir. Kapitalist üretim, baþladýðý noktaya her kez yeniden dönen bir üretimdir. Baþladýðý noktaya –sömürüyü yeniden gerçekleþtirme noktasýna- dönmeden, varlýðýný sürdüremez. Kapitalist üretimin koþulu, emekçi sýnýfýn
M
107. Sayý / 5 - 19 Aralýk 2007
3
Yeni Evrede
Baþyazý
Mücadele Birliði
onlarýn arasýnda, eylem içinde olur. Ýþçi sýnýfý mücadelesi, iktidar hale gelir. Esas sorun, kapitalist özel Kapitalist sýnýf, iþçilerin, kurumülkiyeti toplumsal mülkiyete dölu düzene yönelik bu ya da þu eyle- mücadelesi biçimini alana dek, nüþtürmektir. Sýnýf mücadelesi, bu çeþitli aþamalardan geçer. mine karþý her zaman saldýrýya genoktaya gelene deðin, belli bir süreç çer. Bu saldýrýlarýn boyutu, emekçi- Emekçilerin mücadelesi, politik yaþanýyor. Devrimin kendisi, yaþalerin eylemlerinin düzen için ne ölmücadele biçimini alana deðin, nan süreç tarafýndan, nesnel koþullar çüde tehlikeli olduðuna ve tüm tarafýndan gündeme getirilir. Devrim önce ekonomik mücadelede halk kitleleri üzerinde ne denli devesas sorunun biricik çözümü olur. uzunca bir yol almýþtýr. Ýþçi rimci bir etki yarattýðýna göre deðiÝþçi sýnýfý mücadelesi, ücretli eþir. Kapitalistlerin ittifak halindeki sýnýfý mücadelesi tarihinin en meðin kaldýrýlmasý biçimini alana saldýrýlarý, emekçileri kendi aralakadar, reformizm ve oportünizm, vauzun dönemi, salt ekonomik rýnda kenetlenmeye, birleþmeye ve rolan mücadelenin saðýnda solunda mücadeleyle geçmiþtir. ortak hareket etmeye iter. Bir iþyeyer alacaktýr. Burjuvaziyle uzlaþma rindeki eylemin, grevin ancak çok çizgisinde, sýnýf iþbirliðinde ýsrar eEkonomik mücadeleyle, iþçi geniþ iþçi kitlelerin dayanýþmasý ve decektir. Mücadele çizgisi, burjuvasýnýfý ne kadar ilerleme harekete geçmesiyle baþarýya ulazinin kabul edeceði sýnýrlar içinde gös ter miþ se de, bu mü ca de ley le þabileceði durumlar doðar. Eyleme kalacaktýr. Ancak, kapitalizmin geligiden iþçiler bunu sýk sýk gündeme kapitalist sýnýfý devirememiþtir. þimiyle birlikte, tüm uzlaþmaz çeliþgetirirler: “Bizim eylemimiz ancak kileri ve karþýtlýklarý keskinleþir ve öÝþçi sýnýfýnýn onca tüm iþçi sýnýfýnýn harekete geçmesi mücadelesine raðmen, ücretli ne çýkar; bu durum, kaçýnýlmaz olave desteðiyle zafere ulaþýr”. Eyrak devrime varýr. Bu durum karþýemek sistemi ortadan lemci iþçileri eylemle destekleyen sýnda, her türden uzlaþmacý politik kal dý rý la ma mýþ týr. Sý nýf iþçiler, tamamen bu bilinçle davraçizgi iflas eder-tükenir. Sýnýf savaþýnýrlar. Ýþçilerin dünya genelinde mý, bir sýnýf savaþýmý olarak ne denli mücadelesi, zorunlu olarak karþýlýklý baðýmlýlýðý, bir ülkedeki serpilip geliþirse, sýnýf çatýþmalarý politik mücadele biçimini ve hatta bir iþletmedeki greve heþiddetlenir ve reformist-oportünist almýþtýr. Ýktidar mücadelesi men dünya proletaryasýnýn etkin çizgi de o ölçüde açýða çýkar. Sýnýf dýþýnda hiçbir mücadele, dayanýþmasýný getirebilir. Ýþçiler, savaþýmý bu noktaya gelmiþtir. birbirlerinden kopuk hareket ettikKapitalizmin çöküþ dinamikleri ücretli-emeði ortadan leri için, eylemleri çoðu zaman baharekete geçince, burjuvazi egemenkaldýramaz. Bu devrimci sonuç, þarýya ulaþmamýþtýr. Sýnýf mücadeliðini artýk bu egemenliði yýkacak bir iþ çi sý ný fý nýn u zun mü ca de le lesinin geliþimi, iþçi sýnýfýnýn sýnýf güç olan iþçi sýnýfýný baský ve saldýrý savaþýmý, ancak bütün bir sýnýfýn altýnda tutarak, bunu en tepe noktaya tarihinden çýkmýþtýr. ortak olarak harekete geçmesi duçýkararak, emekçilerin güçlerini börumunda baþarýya ulaþabilir. Ve bu gerçek, hep iþçi sýnýfý için lerek, onlarý güçsüz düþürerek ayakta tutmaya çalýþýr. Bu agit gide daha anlaþýlýr hale geliyor. Sýnýf savaþýmý, sýnýfýn tüm maçla, devrimci marksistler karþýsýnda, reformist, oportünist birliklerini birleþtirecek yönde ilerliyor. güçler, mücadeleci devrimci iþçilere karþý burjuva sendikalaÜcretli-emek sistemi, yýkýlmadýðý sürece,emekçiler ücret- rýný desteklemiþtir. Ýþçi sýnýfýnýn mücadele tarihi öðretmiþtir lerini ne kadar yükseltirlerse yükseltsinler, gelecekleri bundan ki, burjuva egemenliði ne zaman tehlikeye girse, bu güçler odaha kötü olacaktýr. Ücretli emeði kaldýrmayan bir hareket, nun yardýmýna koþmuþlardýr. Eðer onlarýn desteði olmasaydý, düzen sýnýrlarýnda kaldýðý için, etkisini yitirir. Emekçilerin en burjuva egemenliði pek çok yerde tarihe karýþmýþtý. Burjuvatemel sorununun ancak devrimle çözüleceði bir noktaya ge- zi, iþçi sýnýfýnýn devrimci hareketi karþýsýnda, reformist, oporlinmiþse, devrim dýþýndaki her mücadele yöntemi tükenir. E- tünist güçleri, burjuva sendikalarýný destekleyerek, onlarýn kagemen olan meta üretiminin sonuçlarýyla uðraþmak deðil, mü- çýnýlmaz tükeniþlerini hýzlandýrmýþ olur. Tüm bu geliþmelerin cadeleyi meta üretiminin kendisine yöneltmek gerekiyor. Ya- sonucunda, devrimci güçler ön plana çýkýyor. Devrimden, ni tamamen devrimci yöntemleri öne çýkartma zorunluluðu devrimci yöntemlerden baþka hiç bir aracýn, emekçi halk kitdoðmuþtur. Kapitalizmi yýkma noktasýna gelene deðin, soru- lelerinin en yaþamsal sorunlarýný çözemeyeceði tarih tarafýnnun emekçiler açýsýndan bir hak yoksunluðu olduðu sanýlýr. dan ortaya konmuþtur... Devrim tarih tarafýndan gündeme geHaklar elde edilince, sorunun esas olarak bir hak yoksunluðu tirilmiþtir. olmadýðý, esas olanýn kapitalizmi yýkmak olduðu daha açýk C.DAÐLI
4
107. Sayý / 5 - 19 Aralýk 2007
Yeni Evrede
Telekom Grevi
Mücadele Birliði
TELEKOM GREVÝNÝN ÖÐRETTÝKLERÝ Telekom grevi bitti. Bir hizmet iþ kolunda, ilk defa bir grev bu kadar etkili ve uzun süreli oldu. Hizmet iþ kolu, elbette kendi içinde oldukça farklý kategorilere sahip. Örneðin, belediye temizlik iþçileri, 90’lý yýllarda ard arda, üst üste binen eylemler yapmýþtý. Zor yöntemleri de dahil bir çok farklý mücadele biçimini hataya geçiren komiteler kurmuþlardý. O zamanlar belediyelerin birinde grev biterken, öbüründe baþlýyordu. Neredeyse hiç bir belediye kendini bu büyük grev dalgasýndan kurtaramadý. Ancak yine de, tek tek yanan ateþler gibi bütün daðý dolaþan bu grevler, bütün daðý ateþe veren bir eþ zamanlýlýða ulaþamadý. Belediyeciliðin yerel sýnýrlar içinde kalan ekonomik etkinliði, grevlere bir eþ zaman kazandýrmaya fýrsat vermiyordu. Bu açýdan Telekom, tüm ülkeye yayýlmýþ bir tekel olarak, eþ zamanlý bir grevi zorunlu kýldý. Þimdi, Diyarbakýr, Antep, Erzurum, Adana, Bursa, Ýstanbul, vb. 81 ilde ayný anda greve giden bir iþçiyi, baþka hangi kuruluþta bulabilirsiniz? Bu açýdan Telekom grevi, daha önce görmediðimiz bir olguydu ve grev süresi uzadýkça, 81 ilde neredeyse bütün çalýþanlar arasýnda bir sýnýf özdeþleþmesi, dayanýþmasý yaratma potansiyeli açýsýndan, benzersiz, muazzam bir olanaktý. Telekom grevinin bir baþka özgün yönü de þuydu: Hizmet iþ kolunda daha önceki grevler, vasýfsýz emek dediðimiz iþ gücüne sahip emekçiler arasýnda görülmüþtü; belediye iþçileri gibi. Ve belediyeler bu sorunu, 90’lý yýllarda taþeronlaþarak aþmaya çalýþtý. Telekom ise, vasýflý iþgücünü çalýþtýrýyor. Hem emek vasýflý, hem de aldýklarý ücret, asgari düzeyin oldukça üzerinde... Bu da artýk Türkiye’de “tuzu kuru” dediðimiz iþçi kesimlerinin de harekete hazýr olduðuna güçlü bir iþarettir. Telekom gibi vasýflý iþ gücü barýndýran hizmet sektöründeki bu grev bize, imalat sanayinde-
ki bir grevden ne denli farklý olabileceðini gösteriyor. Ýmalat sanayindeki bir grev, üretim çarklarýný durdurur, makineler susar. Telekom’da ise, bu iþçiler olmadan da sürüp giden bir iþleyiþ var. uydular, yönlendiriciler, fiber-optik yeraltý entegre sistemi, santraller, büyük ölçüde canlý emek gerektirmeden kendi kendine iþleyen bu muazzam alt yapýnýn bakýmýný, tamirini ve eðer yeni bir talep olursa, bu muazzam entegre alt yapýya yeni eklemeler yapýlmasýný üstlenmiþler. Böyle bir yapý üzerinde gerçekleþen grev, ancak iki biçimde sürdürülebilir. Ya iþçiler, bu entegre sistemi devreden çýkaracak þalterleri indirirler. Ya da, bu son grevde olduðu gibi, üst üste binen bakým ve arýza gidermelerin yapýlmamasýyla, sistemin kendi kendine çökmesini beklemek. Bu da, baþlayan grevin uzun bir döneme yayýlmasýný zorunlu kýlýyordu. Þirket ise, yaygýn sabotaj faaliyetleriyle, olasý arýza ve bakým ihtiyacý olan merkezleri sürekli yenileyerek, entegre sisteminin çöküþünü ertelemeye çabalamaktan baþka birþey yapamamýþtýr. Telekom grevi, stratejik önemde bir grevdi. Dünya emek hareketi için örnek oluþturabilecek bir konumda olduklarýný söylemek abartý olamasa gerek. Telekom sektöründe kýran kýrana bir rekabet söz konusu ve her bir dev tekel, diðerinin piyasadan silinmesini dört gözle bekliyor. 90’lý yýllarda Bilgi-iletiþim teknolojileri altýn çaðýný yaþadý ve tüketti. Düþen karlar, her biri muazzam sermaye gerektiren yeni yatýrýmlarýn önünü kesti. Siemens, Akatel-Lucent, Motorola gibi devler, deðil yeni yatýrýmlar yapmak, bünyelerindeki kimi þirketleri kendi taþeronlarýna devretmek zorunda kaldýlar. Yeni teknolojiler yoluyla saðlanacak yeni sermaye verimliliðinin önü, düþen karlar nedeniyle kapalý olduðu için, þirketlere tek yol kalýyor: Taþeronlaþma. Hizmet aðlarýný taþeronlaþtýrýp yerelleþtirerek, vasýflý emek gücünü asgari ücret seviyesine çekerek ayakta kalmaya çalýþýyorlar. Yani, sadece Telekom sahibi Oger’in deðil, bütün bilgi-iletiþim tekellerinin baþvurduðu bir çare taþeronlaþma. Ýþte Telekom dünya çapýndaki bu eðilimi tersine çevirerek, dünya emek hareketine çok önemli bir mevzi kazandýrmýþ oldular. Öte yandan, dünya çapýnda stratejik önemde böyle bir grev, yine ancak dünya çapýnda bir dayanýþma ile sürdürülebilirdi. Aslýnda
107. Sayý / 5 - 19 Aralýk 2007
5
Yeni Evrede
Ýþçi Eylemleri
Mücadele Birliði
bu gerçek, sadece Telekom iþ kolu için deðil, hemen tüm sanayi iþ kollarý için kabul edilmesi gereken yeni bir gerçekliktir. Bu gerçekliði yaratan, üretici gücün artýk dünya çapýnda bir toplumsallaþma yaþamasýnýn yaný sýra; sermayenin uluslararasý karakteri de bu yeni gerçekliðin bir parçasý. Telekom’un sahibi Oger þahsýnda konuyu ele alalým. Oger, Lübnanlý bir milyarder ailedir. Lübnan’ýn emperyalist Ortadoðu politikalarýnda taþýdýðý büyük önem, bu ülkede her an iç-savaþa yakýn olan derin çeliþkilerin, dünya çapýnda desteklenen bir tekelci burjuvazi aracýlýðýyla bastýrýlmasýný getirmiþtir. Oger, bu tür sermaye gruplarýnýn Lübnan’daki en irisidir. Asýl iþi, Arabistan’daki inþaat iþleri. Emperyalist dünyanýn politik desteði ve Körfez ülkelerinin finansal desteði ile, bölge çapýnda bir “giriþim grubu” haline geldi. Yani Oger ailesi, finans dünyasýnda büyük meblaðda borç para temin edip, bölgede sanayi ve alt yapý kuruluþlarýný satýn alýyorlar. Telekom’da yaptýklarý gibi, borç parayla aldýklarý iþletmelerin bilançolarýna giriyor bu borçlar. Yani artýk Oger ailesinin deðil, Telekom’un borcu haline geliyor. Oger de, Telekom gibi þirketlerin mal varlýklarýný teminat gösterip, yeni krediler bulmaya devam ediyordu. Yani Oger için Telekom iþi, paradan para kazanmaktan ibaret. Dünya çapýnda fonlar tarafýndan iþletilen hisseler ve diðer menkul kýymetlerin fiyatlarý yükselsin yeter. Bu hisseler prim yaptýðý sürede Telekom’daki kayýplarýný önemsemeyecekti. Herþeyden önce, bu kayýplar, kendisine ait olmayan ve borç aldýðý sermayenin kayýplarýydý. Oger’e dokunmuyordu. Ona dokunacak tek þey, kendisini dünya çapýnda köþeye sýkýþtýran bir emek mücadelesi olurdu. Böyle bir durumda Oger ve ailesinin geleceðinden endiþelenen finansörler, yakasýna yapýþýp borç verdikleri parayý kurtarmak isteyeceklerdi; yeni kredi bulmakta zorlanan Oger’e ait tüm menkul deðerler dünya çapýnda deðer kaybedecekti. O zaman Oger’in Telekom grevini görmezden gelme lüksü olmazdý. Telekom’a dünya çapýnda bir dayanýþma saðlamak için uygun bir iklim vardý aslýnda. Bu fýrsat þimdilik kaçýrýldý. Fransa’da ve Almanya’da ayný anda grevlerin sürüyor oluþu önemli geliþmeler yaratabilirdi. Bu ülke iþçilerine çaðrýlar yapmak gerekiyordu özellikle Fransa ile iliþkileri sýký olan Oger için, kötü bir dezavantaj yarattý. Öte yandan, ABD’de, hizmet iþ kolundaki milyarlarca iþçiyi örgütleyen UNITE-HERE adlý bir sendika var. Onlarýn da derdi ayný: Taþeronlaþmanýn engellenmesi. Bu sendikayla dayanýþma saðlamak için, yeterli ve saðlam bir sebeptir bu. Þimdi artýk hem Telekom grevinin deneyimlerin aktarýlabilir, hem de bu deneyimler ýþýðýnda daha güçlü ve dünya çapýnda eylemlerin örgütlenmesine giriþilebilir. Telekom’da saðlanan anlaþma, içinde daha büyük çatýþmalarýn nüvelerini taþýyor. Sýnýf mücadelesi þimdi bu önemli iþkolunda mayalanmaya devam ediyor. Bu kez, daha büyük çatýþmalara ve iþçilerin uluslararasý çapta mücadele birliðini örmeye hazýr olmak gerekiyor.
6
ÝÞÇÝLER HER YERDE ALANLARDA Gün geçmiyor ki, iþçilerin eylemliliðinin olmadýðý bir gün haberi duyalým. En son Türk Telekom çalýþanlarýnýn baþlattýðý grev, en bilindik iþçi eylemliliði olarak gündemi oluþturuyor. Fakat Türkiye ve Kürdistan’da iþçi eylemlilikleri bütünlüklü bakýldýðýnda, alanlarýn ne kadar dolu olduðunu görmeye yeter. Bu eylemliliklere yerel olarak bakmak sadece kendi alanýyla sýnýrlý kaldýðýný düþünmek ancak oportünist ve reformist bakýþ açýsýyla açýklanabilir. 24 Kasým günü, Eskiþehir Toprak Holding Bünyesi’nde çalýþan Toprak seramik iþçisi, 45 gündür ücret alamadýklarý için saat 13:00’de (ayný saatte Eðitim Sen’in eylemi de vardý) Adalar Migros önünden baþlayan ve Vardar Ýþ Merkezi önünde yapýlan basýn açýklamasýyla sonlandýrýlan bir eylem gerçekleþtirdiler. “AKP Vatandaþýn mý Patronlarýn mý Hükümeti”, “TMSF Yetim Hakký Arýyormuþ? Çocuklarýmýz Yetim Kalsýn Ýstemiyoruz”, “Söz Deðil Alýnterimizi Ýstiyoruz”, “Seçimden Seçime Hatýrlanmak Ýstemiyoruz” þeklinde sloganlar atýldýðý eylemde, bir açýklama yapan Türkiye Çimse-Ýþ Sendikasý Eskiþehir Þube Baþkaný Kürþat Ceylan, Toprak Holding bünyesinde çalýþan 2 bin iþçinin aileleriyle “açlýða mahkum edildiðini” söyledi. Ceylan, 4 Ekim’den bu yana fabrikalarýnýn kapalý olduðunu belirtti. Holding yetkilileri tarafýndan fabrikanýn açýlmasý için söz verildiðini, ancak fabrikanýn açýlmadýðýný savunan Ceylan, Toprak Holding iþçilerinin dayanacak gücü kalmadýðýný söyledi. Eylem sloganlar eþliðinde sona erdi. Savaþ bahanesiyle, insanlarýn günlük yaþamýný saðlayacaðý ürünlere zam yapmayý artýk gelenekleþtiren tekelci kapitalist sistem, geldiði süreç itibariyle, sýçramalý çöküþ aþamasýna gelmiþtir. Alanlar artýk iþçilerin, emekçilerin eylemleriyle doluyor. Durum, savaþ politikasýyla uyutularak, günlük yaþamlarý daha da zorlaþtýrýlan halkýn, bundan sonrada bu alanlara, salt ekonomik kaygýlarla dahi olsa dolacaðýný gösteriyor. Þimdi yapýlmasý gereken, iþçileri, emekçileri, dýþarýdan politik bilinç taþýyarak donatmak ve onlarýn kendi iktidarýný kurmalarý için iç savaþ sürecini yükseltmektir. Kürt ve Türk halklarýnýn, proletarya önderliðinde demokratik halk iktidarý için savaþmasý zorunluluðunu yýlmadan anlatmaktýr ve bunun hayata geçirilmesini saðlamaktýr. DÜNYA EMEÐÝN OLACAK Eskiþehir Devrimci Ýþçi Komiteleri
107. Sayý / 5 - 19 Aralýk 2007
Yeni Evrede
Bildiri Daðýtýmý
Mücadele Birliði
YENÝDOÐAN FAÞÝZME MEZAR OLACAK Son aylarda, sýnýrötesi operasyon için zemin hazýrlamak üzere çatýþmalarda ölen askerler üzerinden duygu sömürüsüyle baþlayan bir þovenist dalga yükseltilmeye çalýþýlýyor. Sokaklara inmeye baþlayan karþý-devrimin kitle tabaný, kendinden olmayan herþeye saldýrýyor. Son haftalarda bu faþist güruhun yaptýðý saldýrýlardan biri de Yenidoðan’da gerçekleþti. Burada Mücadele Birliði okuru genç iþçilere Deniz Gezmiþ tiþörtü giydikleri, kendileriyle kafa tokuþturmadýklarý, “solcu” olduklarýný dile getirdikleri için saldýran faþistler, “Alevileri solcularý burada barýndýrmayacaðýz” diye de tehdit etmiþlerdi. Sarýgazi ve Yenidoðan’da bulunan Mücadele Birliði okurlarý, faþizme karþý mücadele için, ilk olarak 25 Kasým günü, Yenidoðan halkýna hitaben yayýnladýklarý bir bildiriyi, Yenidoðan sokaklarýnda daðýttýlar. “Son dönemde geliþen olaylarýn da etkisiyle ýrkçý saldýrýlarýn önü açýlýyor. Ýþçilerle, emekçilerle zengin asalak takýmý birmiþ ayný koþullarda yaþýyormuþ gibi vatan millet yutturmacalarýyla birlikten, beraberlikten, kardeþlikten bahsediyorlar. Ama biz biliyoruz ki sadece sýnýf kardeþliði vardýr. Ýþçi ve emekçilerin kardeþi yine iþçi ve emekçilerdir. Burjuvazi ve faþist köpekleri ise düþmanýdýr. Sanki bankalarýn içini boþaltan, iþçileri sokaða atan, memurlarý süründüren, Susurluk’ta, Þemdinli’de asýl yüzleri ortaya çýkan onlar deðil. Kendileri bizleri bu birlik beraberlik yalanlarýyla aldatarak zenginliklerine zenginlik katmak istiyorlar. Bunun için Yenidoðan gibi, iþ-
çi-emekçilerin yaþadýðý semtlerde faþist örgütlenmeler ve saldýrýlarla bizi sindirmeye çalýþýyorlar. (...)Yenidoðan iþçi ve emekçi halký, sermayenin, patronlarýn, paranýn hizmetinde olan faþistler ve onlarýn kolluk gücü jandarma bizim yanýmýzda deðil karþýmýzdadýr. Bugün Kürt halkýný giriþilecek savaþýn bahanesi edenler, yarýn Alevilere, iþ-
107. Sayý / 5 - 19 Aralýk 2007
çilere, öðrencilere saldýracaklar. Çünkü, ‘Hepimiz Türküz’ naralarýyla ‘Allahuekber’ naralarý birbirine karýþmýþtýr. Dün Sivasta aydýnlarýmýzý diri diri yakanlarla, Maraþ’ta kundaktaki bebekleri öldürenlerle bizler asla kardeþ olamayýz. Çorum’da, Dersim’de, Gazi Mahallesi’nde insanlarý katledenler bizim kardeþimiz deðil düþmanýmýzdýr. Ýlk fýrsatýný bulduklarýnda bizleri de bekleyen daha büyük ve çaplý saldýrýlara karþý örgütlenmeliyiz. Birbirimize sahip çýkmalýyýz. Birlikte ve beraber hareket etmeliyiz. Yarýn çok geç olmadan bugünden faþizme karþý birlikler oluþturmalýyýz. Þikayet etmekle sorunlarýmýz çözülmez. Tüm bu acýlarý yaþayarak öðrendik. Artýk harekete geçme zamanýdýr. Bizler örgütlü bir güç olursak tüm bu saldýrýlara karþý koyabilecek güçteyiz. Çocuklarýmýza, gençliðe, iþçilere sahip çýkabilmek için faþizme karþý hep birlikte mücadeleye!” denilen bildiriyi, Yenidoðan’ýn üç mahallesinde sokak sokak, kapý kapý, dolaþarak daðýtan Mücadele Birliði okurlarý, kahvelere girdiler, zillere basýp kapý altlarýndan atarak, mahalle sakinleriyle konuþarak konuyu anlattýlar ve saldýrýlara anladýklarý dilden cevap vereceklerini belirttiler. Mahallede karþýlaþýlan faþistler ve gericiler, devrimcilerin bu gövde gösterisi karþýsýnda suspus oldular. Devrimcilerin örgütlü bir þekilde Yenidoðan sokaklarýný doldurmalarý, dostlarý sevindirirken, “çok iyi yapýyorsunuz, susmamak lazým” diye desteklerini alýrken, gericileri ise tedirgin etti. Akþamüzeri bildiri daðýtýmýný sonlandýran Mücadele Birliði okurlarý, faþizme karþý mücadele etmek için bu kitlesel bildiri daðýtýmýný örgütlemenin ilk adýmlarý olduðunu, bundan sonra deðiþik mücadele yöntem ve araçlarýyla anti-faþist mücadeleyi geliþtireceklerini belirttiler.
7
Yeni Evrede
Yoksulluk
Mücadele Birliði
len pek çok program, artýk Asil Sosyal Yardým Fonu þemsiyesi altýnda sivil toplum örgütleri tarafýndan yönetilmeye baþlar. Acil Sosyal Yardým Fonu, ‘sosyal güvenlik aðý’ çerçevesinde, uyum programýnýn bir sonucu olarak, iþten atýlan kamu sektörü iþçilerine dönük tazminatlarý ve/veya minimum istihdam projelerini de finanse eder. Acil sosyal Yardým Fonu, devletin toplumsal sektörlerden çekilmesini, ayrý ve paralel örgütsel yapýlar tarafýndan (mikro toplumsal düzeyde) ‘yoksulluk yönetimi’ni resmen onaylar. Uluslararasý ‘yardým programlarý’ tarafýndan finanse edilen çeþitli sivil toplum örgütleri (non-govermental organizations) yerel hükümetlerin pek çok iþlevini aþama aþama üstlendi. ‘Sosyal Güvenlik Aðý’nýn þemsiyesi altýnda küçük ölçekli üretim ve el sanatlarý projeleri, ihracatçý þirketlerle yapýlan alt sözleþmeler, yerel topluluklara dönük eðitim ve istihdam programlarý vb. düzenlenir. Böylece, büyük bir toplumsal deðiþim riski bastýrýlýrken, yerel topluluklarýn zorlukla da olsa hayatta kalmasý saðlanýr.” (Yoksulluðun Küreselleþmesi, sf. 79) Bu uzun pasajda Chossudovsky, Dünya Bankasý ve AB gibi kurumlar eliyle yürütülen ‘sosyal-mühendislik’ faaliyetlerinin mekanizmalarýný ve hedeflerini deþifre ediyor. Asýl hedefin, bir devrimi önlemeye, toplumsal patlamayý engelleyecek emniyet sübaplarý oluþturmaya yönelik olduðu çok açýk. Çünkü baðýmlý ülkelerde artýk yoksulluk sistemin kaldýrabileceðinin ötesine geçmiþtir ve yoksul emekçi sýnýflar sürekli büyüyen bir öfke ve ayaklanma eðilimi içindeler. Geçmeden hemen belirtelim ki, uluslararasý mali-sermayenin 90’lý yýllar boyunca Latin Amerika’da yürüttüðü bu “sosyal mühendislik” projesinin hedefine ulaþmadýðýný, bu kýtada ardý ardýna devrimci ayaklanmalar ve bu ayaklanmalarý arkasýna alan demokratik iktidarlarýn varlýðýný hatýrlamakta yarar var. Emperyalist ülkelerde mali sermaye geçen yüzyýlda, emekçi sýnýflar ayaklanýp sosyalizme yönelmesin diye “sosyal-refah” politikalarýna baþvurmuþtu. Üstelik bu politikalar, sermaye birikimin o yýllardaki ihtiyacýna da karþýlýk veriyor, yüksek ücretli emekçilerin yarattýðý derin bir iç-pazar sayesinde, büyük ölçekli üretim ve yeni tekniklerin kýsa sürede kârlý iþlere dönüþmesinin önündeki engeller temizlenmiþ oluyordu. Ancak, baðýmlý ülkelerde ne böyle geniþ bir kaynak var, ne de sermaye birikimi ile sosyal refah uygulamalarýnýn uyumlu hale getirilebileceði bir ekonomik yapý... Tersine, bu ülkelerde emperyalist sermayeye baðýmlýlýðýn ve geri borç ödemeleri akýþýnýn sürdürülebilmesi için, yoksulluðun korunmasý þarttýr. Bir ülke halký ne denli yoksulsa, o denli çok borçlanacak, borçlarýný ödemek için o denli fazla çalýþacak ve o denli dýþ ticaret faaliyetlerine kaynak aktaracaktýr. Bu durum, mali-sermayenin kendi varlýk deðerini koruma gayretiyle de uyum içindedir. Uluslararasý mali sermaye, kendi içine doðru büzülüp çökmemek için, ancak yeni borçlar yaratmak, borç zincirini çoðaltmak yoluyla kendini yeniden üretebilir. Baðýmlý ülkelerde yok-
Kapitalizmin Has Ürünü Yýkýcý Güç:
YOKSULLUK
Devletin resmi kurumlarýnýn yayýnladýðý rakamlara inanacak olursanýz, Türkiye’de gýda yoksunluðu çekenlerin sayýsý sadece 900 bindir. Ayný rakamlar, sadece 17 milyon insanýn yoksulluk içinde olduðunu söylüyor. Geri kalanýmýz mutlu-mesut yaþýyormuþ. Rakamlara deðil, gözleriyle gördüklerine inanmayý tercih edenler, Ramazan ayýnda iftar çadýrlarý önünde saatler öncesinden kuyruða girenleri sayabilirler. Tek baþýna bu görünür olgu bile, resmi rakamlarýn kara vicdanlý yalanlarýný ortaya çýkarmaya yeter. Neyse ki bu ülkede vicdanlarý kararmamýþ bilim insanlarý da var. Onlara göre, nüfusun en az %65’i yoksulluk sýnýrýnýn altýnda yaþýyor. Bu oran, her geçen gün büyüyor. Bu topraklarda yoksul kitlelerin varlýðý hiç de yeni deðil. Tersine yoksulluk, kapitalist sistemin üzerinde inþa edildiði temeldir, ve bu aþaðýlýk sömürü sistemi varoldukça, yoksulluk kervanýna yeni yeni müfrezeler katýlmaya devam edecektir. AKP hükümetinin toplumun en yoksul kesimlerine belediyeler, çeþitli yardým fonlarý ve kimi dernekler aracýlýðýyla yaptýðý küçük yardýmlar, ne bu hükümete özgüdür, ne de bu partinin dayandýðý islami temellerle bir iliþkisi vardýr. Toplumun en yoksul kesimlerine yapýlan bu ufacýk yatýrýmlar, öteden beri BM, Dünya Bankasý ve AB fonlarý aracýlýðýyla, bizzat emperyalist mali sermaye tarafýndan baðýmlý ülke hükümetlerine dikte ediliyor. Türkiye’de bu uygulamanýn resmi devlet politikasý haline getirilmesi, burjuvaziyi epeyce korkutan 2001 krizine dek uzanýr. Ve esasýnda, bu politikanýn mimarý AKP deðil, Kemal Derviþ’tir. Söz konusu politika, yoksullara karþý vicdani bir sorumluluk üzerine inþaa edilmiyor. Aksine, bu küçük yardým paketlerinin, ülkeyi tam ilhak cenderesi içine sýkýþtýrmakta oynadýðý özel bir rol var.
Yoksul Kal ki Borç Alasýn Geçen yüzyýlýn baþýndan itibaren Latin Amerika, Güney Asya gibi ekonomik krizlerin korkunç boyutlarda yoksulluk ürettiði ülkelerde, deneyimi gerçekleþtirilen bu uygulamayý, Michael Chossudovsky þöyle anlatýyor: “Acil Sosyal Yardým fonu bir ‘toplumsal mühendislik’ yaklaþýmýný, yani ‘yoksulluk yönetimi’ ve toplumsal huzursuzluðun kreditörler açýsýndan minimum maliyetle azaltýlmasý için bir politika çerçevesini gerektirir. ‘Yoksullara yardým’a dönük ‘hedefli programlar’ýn ‘masraflarýnýn geri alýnmasý’ ve saðlýk ve eðitim hizmetlerinin ‘özelleþtirilmesi’ ile birlikte, sosyal program saðlamanýn ‘daha verimli’ bir yol olduðu söylenir. Devlet geri çekilir ve hizmet bakanlýklarýnýn sorumluluðunda yürütü-
8
107. Sayý / 5 - 19 Aralýk 2007
Yeni Evrede
Yoksulluk
Mücadele Birliði
sulluðun sürdürülmesi, mali-sermayenin kendini yeniden üret- dansýzýna tabi tutulurlar. Bu dikey bölünmenin yaný sýra, farklý me çabasýnýn bir parçasýdýr. Ne zenginleþip refaha ermeye fýrsat STÖ ve partilerin iþin içine girmesiyle, cemaatçilik, çeþitli siyavar, ne de açlýk ayaklanmalarýna izin verilir. si angajmanlar yaratýlýr ve yoksullar bu kez de yatay olarak bölünür. Yoksulluðu sürdürmeyi ama asla ortadan kaldýrmamayý heYurttaþlýktan Muhtaçlýða Geçiþ Baðýmlý ülkeler “sosyal refah” la deðil, ancak yoksulluða defleyen bu faaliyetler, ancak belli bir süre için iþe yarayabiliryönelik “mikro yardýmlar” ile güvenlik sübaplarý yaratabilir. ler. Muhtaç duruma düþürülmüþ olmanýn onur kýrýcýlýðý ve güFakat bu sübaplar, çok geniþ bir yýkýmýn hazýrlayýcýsý olurlar. vensizliði, önünde sonunda yoksul emekçi yýðýnlarý bir sýnýf özToplumun en yoksul kesimlerine yapýlan yardýmlar, bir “yurt- deþleþmesi içine sokacaktýr. Eðer emperyalist mali-sermayenin yoksulluðu bu þekilde taþlýk hakký”ndan çýkarýlýp hayýrsever faaliyetlerine dönüþtürükont rol edebilmesi mümkün olsaydý, bu projelerin yürütüldüðü lür. Yurttaþlýk hakký, vazgeçilmez, devredilmez ve yasal güvenký ta lar da emekçi ayaklanmalarýna hiç rastlamamak gerekirdi. celere sahiptir. Oysa hayýrsever faaliyetler, bu güvencelerden yoksundur ve yardým yapanýn insafýna terk edilmiþtir. Bu du- Ama öyle olmuyor. Tersine, bütünlüklü iþleyen tam ilhak ve rum bizlere, en temel haklarýn bile kapitalist sistem altýnda hiç sosyal yýkým süreci, en yoksullarýn dýþýnda kalan çok daha geniþ emekçi kalabalýklarý etkilemeye devam ediyor. Sermaye sýbir güvenceye kavuþamayacaðýnýn kanýtýný sunar. Yoksul yurttaþlarý, “hayýrsever”lerin insafýna kalmýþ “muh- nýfý, en yoksul kesimleri kontrol altýna almaya çalýþýrken, nüfutaç”lara çeviren bu mekanizma, emperyalist tam ilhakýn bir par- sun ezici çoðunluðunun kontrolünü kaybetmiþ oluyor. Sol cenahta, hükümetin yardýmlarýný kabul eden yoksul keçasýdýr. Öte taraftan devlet, sistemin yürüyebilmesi için üzerine sim le ri, “onursuzluk”la suçlamak, çok zararlý bir alýþkanlýk haaldýðý saðlýk-eðitim-temizlik gibi yükümlülüklerden arýndýrýlýr. Böylece baðýmlý ülke devletleri, alýnan tüm borçlarý, önce bü- lini aldý. Bu tür bir ajitasyon, devrime sadece zarar verir. Oysa, tün emekçi sýnýflarýn sýrtýna yükleyen ve sonra da geri ödeme- bu minimum yardýmlarý kabul etmek zorunda kalanlara, sermaleri garanti altýna alan bir mekanizmadan öteye, anlamýný kay- ye düzeninin yoksulluðu nasýl ürettiði ve yoksulluðun üzerinde nasýl yükseldiði kavratýlmalýdýr; ayrýca, toplumun her emekçi beder. * Yurttaþlýk hakkýnýn yerini gönüllü hayýrseverlerin insafýna bireye asgari geçim imkanlarýný saðlamakla yükümlü olduðu, terk edilmiþ muhtaçlýk aldýðýnda, devletin yerini de “sivil-top- bu yükümlülüðün insafa terk edilmeyip yasal güvencelere kalum-örgütleri” alýr. STÖ’ler, Dünya Bankasý, AB ve özel fonlar vuþturulduðu bir toplumun, böyle bir toplumun, ancak bugünün tarafýndan desteklenerek, yoksul sýnýflarýn bütünlüklü yapýsýný köhne toplumunu yýkmaktan geçtiðini anlatmak gereklidir. tahribata uðratmaya giriþirler. Yoksul sýnýflar hem dikey hem de * Ramazanda iftar çadýrlarýnda yemek daðýtan þirketlerin bu masrafyatay ölçeklerde bölünmelere uðrarlar. Yoksulun yoksulluðu larýnýn vergiden sayýldýðýný, yani bütün o yemeklerin parasýný, bu pek hayýrhayýrseverlerin insafýna terk edilir. Bu en alttakilerin biraz üze- sever sermaye sahipleri deðil, toplumun tümünün ödediðini vurgulamadan rinde yer alanlar, acýmasýz “ev sanayisi” ile sömürünün en vic- geçmeyelim. Bir burjuva, ancak kârlý ise hayýrseverdir.
BASKILAR BÝZÝ YILDIRAMAZ
26 Haziran 2001 tarihinde Ölüm Orucu Eyleminin 183. gününde ölümsüzlüðe uðurladýðýmýz Aysun Bozdoðan’ý, 26 Haziran 2006 tarihinde ölümsüzlük yataðýnýn baþucunda yaptýðýmýz bir eylemle anmýþtýk. Bu eylem sonrasýnda anmaya katýlan kiþiler hakkýnda soruþturma açýlmýþtý. 29 Kasým 2007 tarihinde Adana 8. Aðýr Ceza Mahkemesinde görülen duruþma neticesinde eyleme katýldýðý iddia edilen Ýbrahim Yalçýnkaya, Ahmet Taþdelen, Uður Þanlý, Emrah Ceylan, Hasan Güneþ, Tarýk Baþpenir, Memik Kýlýnç, Ali Bozkýna, Cihan Kahraman, A. Rojda Þendur, Abdullah Ýnce, Sinan Koçum, Serkan Yýlmaz, Mesut Paksoy, Sami Tunca ve Þafak Gümüþsoy hakkýnda “ya-
sadýþý TKEP/L örgütü propagandasýný yapmak” suçlamasýyla 1’er yýl hapis cezasý verilmiþtir. Bu saldýrý ilk deðil, bu yýl yapýlan mezar anmasýnda da, yine ayný suçlamayla gözaltýlar ve tutuklamalar olmuþtu. Biz çok iyi biliyoruz ki bu saldýrýyla burjuvazi, Aysunumuzu sahiplenmemizi hazmedememiþtir. Burjuvazinin verdiði bu cezalar, bizleri, vermiþ olduðumuz sosyalizm ve özgürlük mücadelesinden alýkoyamayacaktýr, tam tersine bu cezalar bizleri, kapitalist sisteme karþý olan öfkemizi bilemekte ve çelikleþtirmektedir. AYSUN BOZDOÐAN ÖLÜMSÜZDÜR! BASKILAR BÝZÝ YILDIRAMAZ! Adana Mücadele Birliði Plt.
107. Sayý / 5 - 19 Aralýk 2007
9
Yeni Evrede
Faþizmin Saldýrýlarý
Mücadele Birliði
ÝKÝTELLÝ’DE FAÞÝST SALDIRILARA KARÞI YAÞASIN KÜRT-TÜRK HALKLARININ MÜCADELE BÝRLÝÐÝ Sýnýrötesi bir operasyon için meclisten tezkereyi geçiren dev- kesmektedir. Özellikle ESP’nin davranýþlarý devrimci anlayýþa let, þimdi iþçilere emekçilere ve yoksul Kürt halkýna karþý “topye- sýðmamaktadýr. Ýster olur ister olmazsýnýz anlayýþý devrimci eylem kün” savaþ vererek devrimi ve devrimci güçleri ezmek istiyor. birlikteliklerine zarar vermektedir. Son olarak 25 Kasým Pazar günü DTP’nin Ýkitelli’de yaptýðý Bizim için özellikle bu süreçte halklarýn mücadele birliðinin yürüyüþe saldýran devlet, polisin kitleyi daðýtmasýndan sonra sivil öne çýkarýlmasý, olmazsa olmaz koþuldur. Bu, dönemi karþýlayan faþist güruhlarý devreye soktu. 300 kiþilik faþist güruh, Ýkitelli so- bir slogandýr. Halklarýn kardeþliði yetersiz kalmakta ve dolayýsýykaklarýnda polis destekli yürüyüþ yaptý. Ýkitelli Temel Haklar Der- la birþey ifade etmemektedir. Türk Kürt kardeþtir, nidalarýný her neði ve Birleþik Ýþçi Derneði’ne saldýrdý. Temel Haklar Derneðini kesimin aðzýndan duymak mümkündür. Eðer biz devrimciler sakullanýlamaz hale getirdi. Birleþik Ýþçi Derneði’nin de camlarýný dece halklarýn kardeþliðine deðinirsek bunlardan söylem olarak ne kýrdýlar. farkýmýz kalýr. Bizim için, “Halklarýn Birlikte Mücadelesi” önemBizler de Ýkitelli’deki devrimci güçler olarak bir araya gelip lidir. meþaleli yürüyüþ yapmaya karar verdik. Mücadele Birliði okurlaBize karþý alýnan tavýr devrimci anlayýþa sýðmamaktadýr. Birý olarak pazartesi gecesi Temel Haklar Derneði’nde sabaha kadar zim açýmýzdan mücadele birliði politikasýný savunmak özellikle bu nöbet tuttuk. Böylece devrimci dayanýþma içerisinde olduðumuzu dönemde estirilen þovenist dalganýn karþýsýnda durmanýn yegane gösterdik. yoludur. Bu dalgayý kýracak, akýntýyý tersine çevirecek olan þey 27 Kasým Salý günü akþamýna kadar bütün hazýrlýklarýmýzý bi- Kürt ve Türk halklarýnýn mücadele birliðidir, birlikte mücadele ettirdik, kahvehanelerde dolaþýp eyleme çaðrýda bulunduk. Basýn mesidir. Dimitrov’un dediði gibi; metnini gözden geçirmek için toplandýk. Saldýrýlara ve halklarýn “Faþizmin zaferini önlemek, herþeyden önce, bizzat iþçi sýnýkardeþliðine deðinen metnin, politikamýza uygun olmadýðýný halk- fýnýn militan faaliyetine, onun kuvvetlerinin sermayenin ve faþizlarýn birlikte mücadelesinin de vurgulanmasý gerektiðini daha ön- min saldýrýsýna karþý yekvücut bir orduda birleþtirilmesine baðlýceki toplantýlarda da belirttiðimiz gibi belirttik. Bunun üzerine dýr. Mücadele birliði kuran proleterya, faþizmin köylülük, þehir küESP temsilcisi bizi dar grupçulukla suçladý. 5 grup olduklarý- çük burjuvazisi, gençlik ve aydýnlar üzerindeki etkisini kýrabilir, ný,(ESP, DTP, Temel Haklar Derneði, Ýþçi Köylü, Birleþik Ýþçi bunlardan bir kýsmýný tarafsýzlaþtýrabilir ve diðerlerini kendi safDerneði) ama bizim tek olduðumuzu politikalarýmýzý “dayatama- larýna kazanabilir” (Faþizm ve Ýþçi Sýnýfý Ýnter Yay. Sayfa:27/28) yacaðýmýzý” ve basýn metninde deðiþiklik yapýlmayacaðýný söyleYAÞASIN HALKLARIN MÜCADELE BÝRLÝÐÝ di. Bunun üzerine politikalarýmýzýn olmadýðý bir metne imza atmayacaðýmýzý, daha önceki ortak eylemliliklerde halklarýn birlikte mücadelesi yeraldýðý halde, burda neden karþý çýkýldýðýný, ortak bir eylem olmasý için bizim gereken emeði gösterdiðimizi ve ancak birlikte Devrimci Ýþçi Sendikalarý Konfederasyonu’na (DÝSK) baðlý Tüm Emekliler Senmücadeleye vurgu yapýlýrsa kabul edeceðimidi ka sý (Emekli-Sen) hakkýnda açýlan kapatma davasý ile ilgili olarak Emekli-Sen Anzi söyledik. tep Þu be si tarafýndan 22 ve 23 Kasým tarihlerinde basýn açýklamalarý düzenlendi. Bunun üzerine Birleþik Ýþçi Derneði tem“Türkiye yýllardýr IMF politikalarýyla yönetilmektedir. Parayý öne alan, insaný silcisi “birlikte mücadeleye karþý olmadýklarýný ama bu iki kelimenin olup olmamasý önem- yok sayan bu programýn tek amacý uluslar arasý sermayeye kaynak aktarmaktýr. Bu li deðil” deyince, biz de “madem sizin için ö- nedenle ülkemiz insanlarýnýn alýnteri ile ülkemizin kaynaklarý sermayeye peþkeþ çekilmektedir” denilen açýklamalarda ülke kaynaklarý sermayenin eline geçirilmeye çanemli deðil eklensin o halde” dedik. Basýn metni gözden geçirilirken DTP ve lýþýlýrken buna karþý sesini yükselten ve örgütlenen toplum kesimlerinin de sesinin kýÝþçi-Köylü temsilcisi toplantýda yoktu. ESP ta- sýlmak istendiði, Emekli-Sen’in kapatýlmaya çalýþýlmasýnýn da bunun bir parçasý olmamen karþýmýzda oldu ve metni dayatmaya duðu anlatýldý. Sendikayý kapatma giriþimlerini protesto etmek amacýyla tüm illerde AKP binaçalýþtý. Temel Haklar Derneði temsilcisi de la rý na sendika üyeleri tarafýndan çelenk býrakýlýrken Antep’teki Emniyet Müdürlümetne eklenecek birþeye gerek olmadýðýný ðü’nün aldýðý bir tavýr ile bu eylemin Antep’te gerçekleþtirilmesine izin verilmediðisöyledi. Böylece ESP’nin yaptýðý ilkesizce davranýþlara karþý sessiz kalarak onlarýn yaptý- ne de deðinilen açýklama þu sözlerle bitirildi: “Bugün burada bulunmamýzýn nedeni, sendikamýzýn kapatýlmak istenmesine karðýný onaylamýþ oldu. Bunun üzerine süren sert tartýþmalardan þý bir örgütlenme kampanyasý baþlatmaktýr. Amacýmýz Türkiye’de yaþayan milyonlarsonra biz de Mücadele Birliði olarak imzamý- ca emekliye ulaþmak ve bu ülkeye harcadýklarý emeklere sahip çýkmalarý için onlarý sendikal örgütlenmeye katmak ve bugün faaliyette bulunan 45 þube, 35 temsilcilik ve zý çektik. Eyleme bir buçuk saat kala geliþtirilen bu 40.000 üyemize yenilerini katarak kapatma kararýna karþý kitlesel bir karþý duruþ sertür davranýþlar, eylem birliði yapmanýn önünü gilemektir.”
EMEKLÝ-SEN’ÝN KAPATILMA KARARINA KARÞI BASIN AÇIKLAMASI
10
107. Sayý / 5 - 19 Aralýk 2007
Yeni Evrede
Filistin
Mücadele Birliði
liydi. Konferansýn daha baþtan ölü doðacaðý belliyken, bu ölü bebeðe ebelik yapma heveskarlýðý, gerici Arap burjuvazisini Ýsrail siyonizminin deðirmenine su taþýyan bir güç konumuna düþürecektir. Bugün Ortadoðu’da hangi ülke, “ABD saldýrýsýna hedef olmamak” hesabýyla hareket edecek olursa kendisini otomatikman ABD emperyalizminin ve Ýsrail siyonizminin yanýnda bulacaktýr. Çeliþkilerin bu denli kutuplaþtýðý bir ortamda ara yerde kalma, durumu idare etme seçenekleri hýzla tükenmiþ oluyor. Þimdi bölge ülkeleri ya ABD’nin ipiyle cehennemin dibine inecekler ya da halklarýn direnme ve özgürlük savaþýnýn yanýnda yeralýp “yeryüzü cenneti”ne ulaþacaklar. Tercih bu denli amansýz konmuþtur. Filistin-Ýsrail görüþmeleri 1991 Oslo süreciyle baþlamýþ ve 2000 yýlý, Camp David anlaþmalarýyla çökmüþtü. Çünkü “çözüm” olarak sunulan her þey bir çözümsüzlükten baþka bir þey deðildi. Ve Filistin sorununun tek çözümünün Ýsrail’in yýkýlmasý olduðu her geçen gün daha iyi anlaþýldý. Filistin topraklarý üzerinde demokratik ve özgür bir Filistin devleti kurulmadan bu sorun çözülemez. Annapolis de sonuçlarýyla birlikte çökmeye mahkumdur. Gerici Arap devletlerinin verdiði destek bile bu ölü doðmuþ bebeði diriltemez. Beyaz Saray’dan yapýlan açýklamada ABD’nin “yan yana barýþ ve istikrar içinde yaþayan Ýsrail ve Filistin þeklinde iki demokratik devletten yana olduðu” söyleniyor. Bu daha önce ABD’nin “yakýn bir gelecekte Filistin Devleti’ni görmeyi umut ettiði” yalanýyla birleþince “acaba bir sonuca doðru gidiliyor mu?” sorusunu getirebilir akýllara. Hemen belirtelim, iki devletli çözüm, hiç bir zaman Filistin halkýnýn kabul edeceði bir çözüm olmayacaktýr. Mahmut Abbas’ýn altýna imza attýðý ya da atacaðý her belge yaþamýn, Filistin Devrimi’nin kendisi tarafýndan geçersiz kýlýnacaktýr. Filistinli örgütlerin, FHKC ve FHKC-Genel Komutanlýk’ýn Annapolis Konferansýna katýlmamalarý ve katýlanlarý sert bir dille eleþtirmeleri etkili oldu. Filistin halký, yarýn bir gün gerici burjuva önderlikler tarafýndan sahip olduðu tüm deðerler pazarlýk masasýna yatýrýlýp satýþa çýkarýlýnca, Filistinli devrimci, sosyalist örgütlerin bu tavrýný hatýrlayacaktýr. Bugün Hamasýn’ýn Annapolis Konferansý’na karþý çýkýyor oluþunun tek nedeninin Hamas’ýn Filistin’de egemen olamamýþ burjuvazinin temsilcisi olduðu gerçeðinde yattýðýný ise halk zamanla daha iyi anlayacaktýr. Filistin’de artýk hiç bir güç burjuvaziyle, Filistin’in iþçi ve emekçi halkýný, proleterlerini ayný bayrak altýnda toplayamaz. Filistinli proleterler, kaçýnýlmaz olarak kendi bayraklarý altýnda toplanacak ve hem ABD emperyalizmi ve Ýsrail siyonizmine hem de iþbirlikçi-gerici Arap burjuvazisine karþý savaþacaklardýr. Pax Americana’nýn sonuçlarý biraz daha belirginleþince Mahmut Abbas’ýn etrafý biraz daha boþalacak ve proletaryanýn kýzýl bayraðýnýn altý biraz daha dolacaktýr. Filistin Devrimi araf’tan çýkmak zorundadýr; çýkacaktýr.
ANNAPOLÝS KONFERANSI:
ÖLÜ DOÐMUÞ BEBEK
ABD’nin Annapolis kentinde 27 Kasým’da düzenlenen ve þaþalý haberlerle duyurulan “Geniþ Katýlýmlý Ortadoðu Konferansý” 2008 yýlý sonuna kadar Ýsrail ve Filistin arasýnda bir Barýþ Anlaþmasýna varýlmasý temennileriyle sona erdi. Somut olarak sadece “Barýþ Müzakereleri”nin yeniden baþlatýlmasý kararý alýndý. Onun da ne kadar somut olduðunu dünyadaki ve Ortadoðu’daki geliþmeler gösterecektir. Ancak þimdiden söyleyebiliriz ki bu konferansýn amacý ne Filistin sorununa çözüm bulmaktý ne de yeni bir “barýþ süreci” baþlatmaktý. Bu konferansýn amacý, ABD’nin himayesinde, Filistin halkýnýn gözünde hýzla irtifa kaybeden iþbirlikçi Mahmut Abbas yönetimini diriltme çabasýydý. Annapolis toplantýsý öncesi Ankara’da TBMM çatýsý altýnda Ýsrail Cumhurbaþkaný Simon Peres ile Filistin devleti baþkaný sýfatýyla Mahmut Abbas’ýn biraraya getirilmesi de ayný çabanýn ürünüydü. Elbette Ankara buluþmasýnýn bir diðer yönü sadece Mahmut Abbas’ýn deðil Türkiye’nin de cilalanmasýydý. Bu buluþmaya ev sahipliði yaparak Türkiye, Ortadoðu’da daha aktif rol alma isteðini ortaya koymuþ, efendilerine hizmet etme kararlýlýðýný göstermiþ oluyordu. Çok deðil 2 yýl önce Hamas’ý Ankara’ya davet ederek görüþen TC devleti, þimdi yine kavelye deðiþtiriyor ve bu kez yeniden Abbas’ýn koluna giriyordu. Artýk Türkiye’nin gelenekselleþmiþ dýþ politikasýnýn özünü bu durum oluþturuyor: Herkesin ve hiç kimsenin kavalyesi; Yedi Kocalý Hürmüz. Peki, Cumhurbaþkaný Abdullah Gül’ün Mahmut Abbas ile Simon Peres’in ellerini birleþtirip “elim elim öpelek/ elden çýkan topalak” misali bir mizansenin dýþýnda Ankara buluþmasýndan ne sonuç çýktý: hiç bir þey! Türkiye Ýsrail ve Filistin arasýnda dostlar alýþveriþte görsün, “bu toplantýda bir þey yapýlmadý” denmesin diye gündeme getirilen “üçlü sanayi projesi” dýþýnda hiç bir þey! Türkiye daha önce Gazze Þeridindeki Erez’de bir sanayi kompleksi kurmayý planlýyordu. Burasý FKÖ’den Hamas’ýn kontrolüne geçince Türkiye, projeyi FKÖ’nün kontrolündeki Batý Þeriaya kaydýrdý. Ankara buluþmasýndan geriye bir de Peres’in TBMM’deki konuþmada Mahmut Abbas’a “dostumuz” diye hitap etmesi kaldý. Ki zaten onu dünyada bilmeyen, anlamayan yoktu. Annapolis Konferansýnda yapýlmaya çalýþýlan da bu iþbirliðinin yayýlmasý çabasý oldu. Suudi Arabistan ve Suriye ile birlikte bazý Arap ülkelerinin de konferansa katýlmasý Ýsrail’in ekmeðine yað sürdü. Özellikle Suriye’nin bu kritik eþikte, ABD’ye þirin görünme adýna konferansa katýlmasý, burjuva gericiliðinin Ortadoðu’da oynadýðý uðursuz rolün bir kez daha açýða çýkmasý açýsýndan önem-
107. Sayý / 5 - 19 Aralýk 2007
11
Yeni Evrede
Gündem
Mücadele Birliði
HÝÇBÝR GÜÇ BU AK ürkiye’nin nev-i þahsýna münhasýr Kasýmpaþalý baþbakaný ile ABD’nin, düzeyi vasatýn çok altýnda, sarsak baþkaný Bush’un buluþmasý devrimin ve Kürt halkýnýn özgürlük savaþýnýn geleceði açýsýndan bir milat mýydý? Bu buluþma Türkiye’de süregiden mücadelenin geleceðini tümden deðiþtirecek bir kýrýlma noktasýný mý iþaret ediyordu? Pek çok çevre, ABD dönüþü R.T.Erdoðan’ýn reform vaatleriyle ilgili açýklamalarýna bakarak “evet” yanýtý vermekte pek acele etti; hala da ediyorlar. Her þeyden önce þuna iþaret etmekte yarar var: Büyük tarihsel olaylarda, toplumlarýn yaþamýný derinden etkileyen tarihsel anlarda bir iç tutarlýlýk, bir süreklilik vardýr. Tarihin iletken teli, sadece geçmiþi bugüne baðlamakla kalmaz ama geleceðin içinde þekilleneceði koþullarý da az-çok hazýrlar. Tarihte bir iç bütünlük bulunmasýnýn gizi de burada saklýdýr. Elbette bu, tarihte kýrýlma anlarýnýn olmadýðý anlamýna gelmez. Ama o kýrýlma anlarý da bütün bir tarihsel geliþmenin ürünü olabilir ancak. Bu anlamda, yaþanan anda bir kýrýlma noktasý aranacaksa bu iki vasat adamýn –okur bizi mazur görsün- enseye tokat görüþmesinde deðil, tarihsel geliþmenin koþullarý, ulaþtýðý düzey, birikimi ve hareketi içinde aranmalýdýr. Bütün bir tarihsel geliþme Türkiye’yi bir kýrýlma noktasýna getirmiþ midir? Bu soruya tereddütsüz “evet”yanýtý verilebilir. Tekelci kapitalist sistem artýk eskisi gibi yoluna devam edemez; ya da baþka bir ifadeyle yolun sonuna gelmiþtir. Bu saptamayý doðrulayacak o kadar somut olgu ve veri var ki, üzerinde durmaya bile gerek yok. Herþey bir yana, son otuz-kýrk yýlýn sýnýf mücadelesi, devrim mücadelesi, Kürt halkýnýn özgürlük mücadelesi ve bütün bunlarýn yarattýðý muazzam birikim tekelci kapitalist düzenin eskisi gibi yoluna devam etmesine izin vermiyor. Sistem, uzun yýllardýr büyük, sarsýcý, derin köklere sahip bir toplumsal devrimin tehdidi altýnda bulunuyor. Tekelci sermaye sýnýfý ve emperyalistler bu tehlikeyi önlemek için önce 12 Eylül askeri faþist darbesini tezgahladýlar. Bu karþý devrimci darbeyle devrimi ezmek, devrim tehlikesini tümden yok etmek istediler. Fakat bu darbe, bastýrýlmýþ devrimin bir süre sonra daha güçlü biçimde ortaya çýkmasýný engelleyemedi. Çok deðil, faþist darbenin üzerinden on yýl bile geçmeden toplumsal devrim, bir hayalet gibi burjuvazinin karþýsýna dikildi. Tekelci sermaye sýnýfý ve emperyalistlerin bu “bela”dan kurtulmak için ne büyük þiddete, vahþete, katliamlara, zora, baskýya baþvurduðunu dün gibi hatýrlýyoruz.
T
12
Devlet, faþizmin cisimleþmiþ hali S. Demirel’in itiraf ettiði gibi “rutin dýþýna” çýkmýþtý. Türkçesi, burjuva hukuk, burjuva yasalar, burjuva kurumlar düzeni ayakta tutan payandalar olmaktan çýkmýþ, birer engele dönüþmüþlerdi. Tekelci sermaye sýnýfý, devrim karþýsýnda düzeni ayakta tutabilmek için bütün bunlarý bir kenara iterek “rutin dýþý”na çýktý. Yani, burjuva anlamda bile, ne yasa, ne hukuk, ne kurum kaldý. Devir “Bin Operasyon” devriydi. Devir, uyuþturucu ticaretinin bile devlet eliyle, baþbakanýn bilgi ve denetimi altýnda yapýldýðý devirdi. Devrimi zor, þiddet ve terörle önlemek masraf gerektiriyordu ve masraflar Avrupa’ya gönderilen uyuþturucudan karþýlanýyordu. Yakýn tarihimize ait bu önemli olgular biliniyor. Bilinen bir þey daha var: Bütün bunlar devrimin geliþmesini önleyemedi. Tekelci sermaye sýnýfý ve emperyalistler, daha 90’lý yýllarýn baþýnda toplumsal devrimin salt zor yöntemleriyle önlenemeyeceðini görmüþlerdi. Zamanýn Cumhurbaþkaný Demirel, “Kürt realitesini tanýyoruz” sözleri; hak ve özgürlükleri geniþletecek reform vaatleriyle, bunu belli etti. Daha sonralarý, önce Mesut Yýlmaz, “AB’nin yolu Diyarbakýr’dan geçer” sözleriyle, arkasýndan þimdinin Baþbakaný, “Kürt sorunu benim sorunumdur” sözleriyle tekelci sermaye sýnýfýnýn bu “yeni” yaklaþýmýný teyit ettiler. Bu anlamda ne ABD tarihinin en sarsak Baþkanýna “ben de Kasýmpaþa’lýyým dedim” diye övünen R.T Erdoðan’ýn “gelin þehirde siyaset yapýn” sözlerinde ne de artýk teaküte ayrýlmýþ eskimiþ generallerin “Kürt sorunu sadece þiddetle çözmeye çalýþmak yanlýþtý” þeklindeki sözlerinde yeni bir þey yok. Bu yaklaþýmýn en azýndan on yedi yýllýk bir geçmiþi var. Buradan çýkarýlacak sonuçlar var. Birincisi, en sonda söylenmesi gerekeni baþa alarak söyleyelim: Bush- Erdoðan görüþmesine olaðanüstü önem yükleyenlerin “yoksa Türkiye demokratikleþiyor mu?” diye el-avuç ovuþturanlarýn, yani þu bizim iflah olmaz sosyal reformistlerimizin sevindirik olmalarýný gerektirecek bir durum yok. Çünkü, yukarda aktardýðýmýz ve kilometre taþý gibi üç ayrý dönemde verilen reform açýlýmý vaatlerinin hiç biri gerçekleþmedi. Aksine, her seferinde görüldü ki, bu vaatler Leninist Partinin emekçi halklara göstermeye çalýþtýðý gibi, halklarýn devrim mücadelesini kesintiye uðratmak, halklarý beklentiye sokarak burjuvaziye zaman kazandýrmak amaçlýydý. Emekçi halklar bu vaatlere kandýklarý ölçüde zarar gördüler. Ýkincisi, demokratik hak ve özgürlükleri geniþletecek
107. Sayý / 5 - 19 Aralýk 2007
Yeni Evrede
Gündem
Mücadele Birliði
KIÞI DURDURAMAZ! reform vaatlerini her seferinde devrimi, ayaða kalkmýþ halklarý kanla bastýrma politikalarý izlemiþtir. Bunlar yaþanmýþ, ispatý gerekmeyen tarihsel olgulardýr. Demirel’in sözünü ettiðimiz çýkýþýný takip eden yýllar açýk infazlarýn, katliamlarýn, gözaltýnda kayýplarýn, iþkencelerin vb. vb. en yoðun olduðu yýllar olarak tarihe geçti. Faþist devlet reform vaatlerinden sonra “rutin dýþý”na çýkmýþtý. Kýsacasý, reform ya da demokratikleþme vaatleri ya faþist terörle atbaþý gitmiþ ya da faþist terörü yoðunlaþtýrmanýn koþullarýný hazýrlamak için kullanýlmýþlardýr. Üçüncüsü, bu vaatlerin gündeme geldiði dönemlerin özellikleriyle ilgili sonuçtur. Tekelci sermaye sýnýfýnýn üç ayrý politik temsilcisinin demokratikleþme vaatlerini gündeme getirdikleri üç ayrý dönemin ortak özelliði, devrimci kitle hareketinin, devrim mücadelesinin en ileri boyutlara vardýðý dönemler olmasýdýr. Demirel, Kürdistan’da serhýldanlarýn; Türkiye’de devrimci kitle mücadelesinin ve silahlý mücadelenin kontrol edilemez boyutlara ulaþtýðý dönemde; Mesut Yýlmaz, hem Türkiye’de hem de Kürdistan’da devrimin muazzam bir geliþme gösterdiði, zindanlarýn kontrol edilemediði, toplumun her kesiminde devrimci eyleme büyük bir isteðin ortaya çýktýðý; Erdoðan, gerilla mücadelesinin tekrar yükseliþe geçtiði koþullarda bu yalan ve demagojik çýkýþlarýný yapmýþlardýr. Þimdi, bu üç sonuçtan günümüze iliþkin önemli bir baþka sonuç çýkarabiliriz: 5 Kasým’da ABD’de yapýlan görüþmeden sonra Erdoðan’ýn yarým aðýzla ve gizemli bir havayla reform vaadinde bulunmuþ olmasý bize sadece devrimin ne kadar güncel, tekelci kapitalist düzenin ne kadar aðýr bir bunalýmdan geçmekte olduðunu anlatmalýdýr. Burjuva düzenin tarihinin en aðýr bunalýmýndan geçmekte olduðunu zaten egemen sýnýflarýn her düzlemdeki temsilcileri de kabul ve itiraf ediyorlar. Tekelci egemen sýnýf ve onun politikaskeri temsilcileri sistemin artýk yolun sonuna dayandýðýnýn farkýndalar. Bu anlamda, Türkiye’nin bir kýrýlma noktasýnda olduðundan söz edilecekse, bu tamamen doðrudur. Devrimler, toplumlarýn tarihteki en sert kýrýlma noktalarýdýr. Fakat bunun dýþýnda, tekelci sermaye sýnýfýnýn “demokratikleþme” anlamýnda bir kýrýlma noktasýnda bulunduðundan söz etmek tamamen abesle iþtigaldir, halklarý, burjuvazi adýna, aldatma amaçlýdýr. Tekelcilik siyasi gericiliðe tekabül eder, demokrasiyi sürekli inkara dayanýr, gericiliði toplumsal yaþamýn her ala-
nýna yaymaya çalýþýr. Yakýn tarihimizde “demokratikleþme” vaatleriyle ilgili çýkýþlar bu leninist düþüncenin doðruluðunu sayýsýz kez kanýtladý. Tekelci sermaye sýnýfý ve onun politik temsilcilerinin “demokratikleþme” çýkýþlarý tümüyle halklarý aldatma ve devrimin önünü kesme amaçlýydý. Bugün sahnelenen tiyatronun geçmiþtekilerden farký yok. Amaç olarak da, içerik olarak da, biçim olarak da aynýdýr. Amaç devrimin önünü kesmek, Kürt halkýnýn özgürlük savaþýný kanla bastýrmanýn koþullarýný yaratmak, yani önce devrimin güçlerini silahsýzlandýrmak sonra da “gerekeni” yapmak. Bush-Erdoðan görüþmesinden çýkan sonuç budur. Yine en son ABD’nin Ankara Büyükelçisi Ross Wilson’un DTP milletvekilleri dýþýndaki Kürt milletvekilleri ve bazý parti liderlerini huzura çaðýrtýp kahvaltý masasýnda”çözüm”arayýþý da ayný sürecin uzantýsýdýr. Davete icabet eden tescilli iþbirlikçilerden Þerafettin Elçi’nin görüþme sonrasý söylediði þu sözler her þeyi özetliyor: “Herkesin ortak görüþü, PKK’nýn mutlaka silahtan arýndýrýlmasý, Kürt sorununun barýþçýl yollardan çözümü için yöntemler oluþturulmasýydý” Denenmiþ yöntemi bir daha denemek istiyor burjuvazi. Öncekilerden bir ölçüde sonuç alabildiði için þimdi de sonuç alabileceðini hesaplýyor. Fakat ufak(!) bir hesap hatasý yapýyor. Unutuyor ki, tarih tekerrürden ibaret deðildir, ya da amiyane tabirle, “papaz her zaman pilav yemez”. Geçmiþteki aldatma ve oyalamalar tekelci sermaye sýnýfýna soluklanabileceði zamaný kazandýrdý ama, aldatýlmýþ olmak da Kürt halkýnda bir bilinç yarattý. Faþist devletin, emperyalistlerin, hatta sosyal reformistlerin hesaba katmadýklarý ufak(!) ayrýntý bu. Bu ayrýntý bütün hesaplarý bozacak güçtedir. Bunun iþaretlerini alýyoruz. Kürt halký, sadece burjuvazi üzerinde deðil, mücadele içinde edindiði devrimci bilinçle, uzlaþma yanlýsý temsilcileri üzerinde de büyük bir baský gücüne sahip olmuþtur. Olaylar Kürt halkýnýn gözünü açýyor ve sadece düþmanlarýný deðil “dost” bildiklerini de iyi tanýma olanaðý buluyor. Buna dayanarak þimdiden rahatlýkla diyebiliriz ki, devrimi önce politik yönden çevirme, arkasýndan askeri yöntemlerle ezme politikasý devrimin gücü sayesinde ölü doðmuþ bir bebek olacaktýr. Ýki ülkenin birleþik devrimi kendi yolunu açmaya devam edecektir. Artýk hiç bir güç bu akýþý tersine çeviremez.
107. Sayý / 5 - 19 Aralýk 2007
13
Yeni Evrede
Otobüs Ýþçileri
Mücadele Birliði
TÜMTÝS ÝÞÇÝLERÝNE POLÝS BARÝKATI ve BÝBER GAZI TÜMTÝS’ e üye olan 252 iþçi ve iþçi eþleri, çocuklarýn da aralarýnda bulunduðu 350 kiþi 27 Kasým Salý günü saat 11.00’de Büyükþehir Belediyesi önünde toplandýlar. Belediye önünde toplanan kitle slogan atarak ve ýslýk çalarak belediye baþkanýný protesto ettiler. Aileler baþkanla görüþmek ve taleplerini bildirmek için belediye binasýna girmek istediler. Ailelerin bu istemine karþý polisle uzun süreli bir tartýþma yaþandý. Ailelerin kararlýlýðý üzerine 4 kiþinin içeriye alýnmasý ile kapýdaki tartýþma son buldu. Aileler Özel Kalem odasýna alýnarak beklemeleri gerektiði söylendi. Bu sýrada ailelerden bir tanesi getirdiði poþetten önce gazete çýkararak yere serdi ardýndan kuru soðan ve bayat ekmek çýkararak hep beraber yemeye baþladýlar. Bu sýrada aileler seslerini duyurmak için basýna þunlarý söylediler; “Bizler dilenci deðiliz, eþlerimizin haklarýný istiyoruz. 5 aydýr evlerimize doðru dürüst ekmek parasý girmediðinden dolayý alýþveriþ yapamýyoruz. Ben evime utancýmdan misafir çaðýramýyorum. Ve mahcup olmamak için telefonlara bakamýyorum. Belediye baþkaný bayramlarda çocuklara oyuncak daðýtýyormuþ, oyuncak daðýtacaðýna bizim çocuklarýmýza okul harçlýðý versin. Çocuklarýmýz aylardýr okula parasýz gidiyor. Bizlerin bakkala, elektriðe, suya borcumuz birikmiþ, ödeyemiyoruz. Ondan dolayý artýk elektriklerimiz,sularýmýz kesilme aþamasýna geldi. Parasýzlýktan bayatlamýþ ekmek almak zorunda kalýyoruz. Fýrýncý komþum sayesinde bayat ekmek yiyebiliyorum. Bugünkü ekmekleri de o verdi. Belediye kilit taþý döþemesi yapacaðýna eþlerimize iþ versin. Nasýl olsa döþediði kilit taþlarýnýn parasý da biz emekçilerin ceplerinden çýkacak”. Bu esnada komiserlerden biri içeriye girerek saatin 12.00 olduðunu, mesainin bitiðini ve ailelerin çýkmasý gerektiðini söyledi. Ve ailelerle aralarýnda uzun tartýþma yaþandý. Aileler baþkan gelinceye kadar oradan ayrýlmayacaklarýný ve baþkanla görüþmek istediklerini söylediler. Bu sýrada çevik kuvvettin de gelmesiyle ortam daha da gerginleþti. Bu sýrada komiser saat 13.00’da yeniden aileleri içeri alacaklarýna söz verince aileler çýkmayý kabul etti. Bu sýrada eyleme destek amaçlý TELEKOM iþçileri de belediyenin önüne gelmiþlerdi. Ailelerin dýþarý çýkmasýyla TÜMTÝS örgütlenme sekreteri Muharrem YILDIRIM konuþma yaptý. Konuþmasýnda “55 gündür otobüsler çalýþtýrýlmýyor. Belediye ulaþým sorununa dur diyeceðine YILDA ve GIRAY gibi þirketlerin iþçilerini yasadýþý çalýþtýrýyor. Bu iþçiler düþük ücrette maaþ alýyorlar ve sigortalý bile deðillerken 9-10 saat çalýþtýrýlý-
14
yorlar. Belediye ile bire bir görüþmelerimizde sorunu çözeceðine söz veriyor hayýrlý olsun diyor ama aradan 1 gün geçince de iftiralarla iþçilere yükleniyor. Bizleri zor duruma sokmak istiyor eðer bir arkadaþýmýzýn burnu kanarsa bundan biz deðil belediye baþkaný ve yetkililer sorumludur. Dün baþkan saat 14.00de görüþmek için bize randevu vermiþti. Saat 14.00de gittiðimizde baþkanýn yerine meclis üyelerini bulduk karþýmýzda. Hepsi aðýz birliði yapmýþ, belediyenin otobüsleri çalýþtýramayacaðýný ve bundan dolayý ihaleye gideceðini söylüyor. Buradan halký uyarýyoruz: ulaþým sorunu hepimizin sorunu. Baþkaný buradan bir defa daha uyarýyoruz yaptýðýnýz iþ, iþ deðil. Gelin bizlerle görüþün. Bu sorunun çözümüne kadar direniþimize devam edeceðiz” diyerek konuþmasýný sonlandýrdý. Daha sonra konuþma yapan Haber-Ýþ Sendikasý Þube Baþkaný Ali TABUR konuþmasýnda “Antep’te ulaþým sorunu her zaman var. Sermaye çalýþtýrdýðý iþçileri kötü koþullarda çalýþtýrýyor. 252 þoför arkadaþýmýz canla baþla Antep halkýna hizmet vermek için çalýþýyordu ama sonra kapý dýþarý edildiler. Belediye Ankara’nýn hurdalýða ayrýlan arabalarýný getirtip Antep’te kullandýrtýyor. Bir an önce sorunun çözülmesi gerekiyor. TELEKOM iþçileri olarak yanýnýzdayýz, sizlerle mücadeleyi yükselteceðiz. Baþkan ANTEP’ in marka þehir olduðunu söylüyor ama görünüþe göre markalýðý kalmadý. Bir an önce sorun çözülsün” diyerek konuþmasýný bitirdi. Daha sonra Muharrem YILDIRIM konuþmasýnda “Bizler sonuna kadar mücadele edeceðiz. TELEKOM iþçilerinin de grevi kýrýlmak isteniyor. Desteklerinden dolayý TELEKOM iþçilerine teþekkür ederiz” diyerek konuþmasýný bitirdi. Saatlerin 13.00’a yaklaþmasýyla aileler baþkanla görüþmek için harekete geçtiler. Görüþmek için protokol kapýsýna yönelen iþçi eþleri polis barikatý ile karþýlaþtýlar. Bunun üzerine tartýþmalar baþladý. Emniyet yetkilileri baþkanýn görüþmek istemediðini bildirdi. Bunun üzerine iþçi eþleri, “Bizleri 13.00’ da görüþme yapacaðýmýzý söyleyerek binadan çýkardýlar þimdi neden almýyorsunuz” diyerek isyan ettiler. Emniyet yetkililerinin yine görüþmenin yapýlmayacaðýný söylemesiyle tartýþma uzadý. Diðer iþçilerin de barikatýn yanýna gelmesiyle iþçiler barikata yüklendi. Bu sýrada bir çevik kuvvet polisinin biber ga107. Sayý / 5 - 19 Aralýk 2007
zý kullanmasýyla ortam iyice gerginleþti. Kýsa bir arbede yaþandý. Bu arbededen sonra polis þefleri “sakin olun temsilcilerinizi görüþtüreceðiz” dedi. Bu sýrada DÝK’li iþçilerin “Zafer Savaþan Ýþçilerin Olacak” sloganý attýðý ve iþçilerin de buna destek verdiði görüldü. Bu esnada iþçilerden biri biber gazý sýkan polise baðýrarak polisin yaka numarasýný istedi. Biber gazýný sýkan polisin imdadýna amiri yetiþti. Hukuki bir sorun çýkmamasý amacýyla polisin yaka numarasýný sökerek kendisini arka tarafa gönderdiði görüldü. Ýþçilerin bu kararlýlýðý sonucu görüþme için 4 iþçi eþinin alýnacaðý söylendi. Bir süre sonra iþçi eþleri görüþme yapmak için protokol kapýsýna yöneldiler. Kadýnlardan ikisi içeri girerken ikisi dýþarýda kaldý. Ýçeride ise bekletilen iþçi eþlerinin temsilcilerine kýsa bir süre sonra görüþme olmayacaðý belirtildi. Bunun üzerine içeride yaþanan kýsa bir tartýþmanýn ardýndan Genel-Ýþ 5 No’lu Þube Baþkaný Osman Kaplan araya girerek belediye baþkanýyla telefonda konuþtuðunu ve kendisinin þu an Urfa’da olduðunu söyleyince temsilci kadýnlar dýþarý çýkarýldý. Bu esnada bütün basýn mensuplarý içeri girerken Mücadele Birliði muhabirinin polisler tarafýndan içeri alýnmamasý devrimci basýna olana tahammülsüzlüðün de göstergesiydi. Bu geliþmenin ardýndan Muharrem YILDIRIM açýklama yaparak yarýn saat 16.00’da görüþme yapacaklarýný ve eylemi sonlandýrdýklarýný duyurdu. Otobüs iþçileri kendi mücadele deneyimleriyle yollarýna devam ediyor. Bu mücadelede eminiz ki iþçiler kendi dostlarýný ve düþmanlarýný çok iyi tanýyarak büyük bir deneyim kazanacaklar. Ýþte o zaman iþçilerin iradesini hiçbir güç engelleyemeyecek, iþçi sýnýfý önüne çýkan her türlü engeli bir bir aþacak ve kendi gücünü dost düþman herkese gösterecek. FABRÝKALAR TARLALAR SÝYASÝ ÝKTÝDAR HER ÞEY EMEÐÝN OLACAK
Yeni Evrede
Antep
Mücadele Birliði
OTOBÜS ÝÞÇÝLERÝNDEN HER GÜN EYLEM Otobüs þoförlerinin eylemleri hýz kesmeden devam ediyor. 28 Kasým günü yapýlan eylemin ardýndan 29 Kasým Perþembe günü de yine belediyenin önünde bir oturma eylemi yapýldý. Ardýndan 30 Kasým Cuma günü yine bir eylem gerçekleþtirildi. Bu eyleme saat 11.00’de Balýklý Parký’nda toplanýlmasýyla baþlandý. Eþleri ve çocuklarýyla gelen iþçiler belediyenin önüne yürüyüþünden kýsa bir süre önce yine dergimize yönelik engelleme giriþimiyle karþýlaþtýk. Ýki gün öncesinde emekçi semtlerde Mücadele Birliði dergisinin daðýtýmýnýn engellenmeye çalýþýlmasýnýn ardýndan bu sefer de otobüs iþçilerinin eylemi esnasýnda derginin daðýtýmýna karþý engelleme giriþimleri oldu. Yürüyüþe baþlamadan önce Mücadele Birliði dergimiz iþçilere daðýtýlmaya baþlandý. Bir sivil polisin bir iþçinin elinden dergiyi aldýðýný gören DÝK’li bir yoldaþýmýz dergimizi polisin elinden çekerek alýp “sen bu dergiyi alamazsýn” diyerek müdahale etti. Bunun üzerine sivil polisler yoldaþýmýzýn üzerine gelerek lafla sataþmaya baþladý. Bizler de buna sessiz kalmadýk ve polislerle aramýzda tartýþma ve itiþmeler baþladý bu arada bir polis iþçilere yönelerek “bunlarý tanýyýn bunlar þoför deðildir emniyette baþka kayýtlarý olan kiþilerdir burada provokatörlük yapýyorlar” dedi. Buna karþýlýk yine iþçi bir yoldaþýmýz iþçilere seslenerek “evet biz þoför deðiliz biz iþçi ve emekçilerin devamlý yanýnda olan devrimci iþçileriz, nerede bir grev varsa nerede bir direniþ varsa nerede bir emek mücadelesi varsa biz ordayýz ama sizler sistemin korumalýðýný yapanlar iþçilerin karþýsýndasýnýz, iþçi arkadaþlar unutmayýn 2 gün önce size biber gazý sýkan cop çekenler iþte bunlardýr bunlar sizin sýnýf düþmanlarýnýzdýr” dedi. Bu arada sendika yöneticilerinin gelip müdahale etmesiyle beraber ajitasyon konuþmasýný bitirdik ve kýsa bir süre sonra baþlayan yürüyüþte yerimizi aldýk. Saat 11.15’te yürüyüþ baþladý. Yürüyüþ esnasýnda da polisin özellikle bizlere karþý provokatif giriþimleri sonuçsuz býrakýldý. Ve eyleme katýlan bir çok iþçiyle gerçekleþtirdiðimiz sohbetlerde yaptýðýmýzda ne kadar haklý olduðumuzu ve iþçilerin artýk polislere karþý nasýl da öfkeli olduðunu gözlemledik. Ve de iþçilerin dergimizi eylem anýnda polislerin karþýsýnda yanlarýnda taþýmalarý ve bir çok iþçinin de gelip “bana da bir dergi verebilir misiniz” demesi dergimizin daðýtýmýnýn engellenmesine cevap niteliðindeydi adeta. Ýþçiler yürüyüþ boyunca “Direne Direne Kazanacaðýz”, “Sendikal Hakkýmýz Engellenemez”, “Baþkan Þaþýrma Sabrýmýzý Taþýrma” sloganlarýný hiç susmadan attýlar. Belediyenin önüne gelindiðinde ise Örgütlenme Sekreteri Muharrem Yýldýrým bir konuþma gerçekleþtirdi. Konuþmasýnda “belediye baþkaný önce 75 kiþi sonra ise 35 kiþiye iþ buldum dedi. Ýþçilerin YILDA’da iþe baþlayabileceðini söyledi. Fakat biz biliyoruz ki belediye baþkaný bize iþ deðil YILDA’ya köle arýyor. Günlük 16 saat ile 600 milyona çalýþtýrýlan iþçiler biz söyledikten sonra iki vardiya þeklinde çalýþtýrýlmaya baþlandý. Belediye þoför-
leri bu þekilde baþýndan defederek peþkeþini daha rahat bir þekilde çekmeyi düþünüyor. Gel baþkan aþaðýya gel. Bu insanlardan korkma. Bu kadar mý vicdanýn var. Eðer buraya gelmiyorsan biz 15 iþçi gönderelim. Biz ne þov peþindeyiz ne de yalan dolan peþindeyiz. Ya bu sorun çözülecek ya bu sorun çözülecek. Baþka yolu yok. Nerede olursan biz orada olacaðýz….Baþkan basýný çaðýrýyor. Kapalý kapýlar ardýnda yalan dolanla iþ yapýyor. Biz kör gözlere ve saðýr kulaklara duyurana kadar, mücadelemizi kazanana kadar eylemlerimize devam edeceðiz” diyerek sözlerini bitirdi. Belediyenin önüne gelindiðinde iþçilerin özellikle “Baþkan Buraya Biz Geliriz Oraya”, “Baskýlar Bizi Yýldýramaz”, “Ölmek Var Dönmek Yok” gibi sloganlar atmasý, iþçilerin biriktirdiði öfkeleriyle eylemi ne kadar ileri götürebileceklerinin göstergesiydi. Eylem, cumartesi günü yeniden belediye önüne yapýlacak yürüyüþ eyleminde buluþulmasý yönünde yapýlan konuþmanýn ardýnda saat 14.00 civarýnda sona erdirildi. MÜCADELE BÝRLÝÐÝ/ ANTEP
ANTEP BELEDÝYESÝNE KARÞI BÝR EYLEM DE DOLMUÞ ÞOFÖRLERÝNDEN Uzun zamandýr otobüs iþçilerinin mücadelesiyle baþý belada olan Büyükþehir Belediye’si, otobüs iþçilerinin eyleminin ardýndan dolmuþ þoförlerinin hedefi oldu. Büyükþehir Belediyesi’nin çevre belde ve köylere otobüs tahsis edeceðini duyan dolmuþ þoförleri dolmuþlarýyla birlikte Büyükþehir Belediyesi’nin önüne gelerek kontak kapattý. Belediyenin önüne gelerek bir açýklama yapýldý. Þoförler adýna konuþan Burç Kooperatifleri Baþkaný Kadir Özdaðlý “Bizim güzergahýmýza ihaleyle otobüs þoförleri koyulacakmýþ. Þehir içerisinde zaten sýkýntý var þimdi de bizim hatlarýmýzý karýþtýrýyorlar. K plakasý uygulamasý dediler uyduk, arabalarýn modeli deðiþecek dediler yaptýk þimdi de otobüs çalýþtýracaðýz diyorlar. Burada 2 bine yakýn arkadaþýmýz akþama kadar direksiyon sallayarak ekmek kazanmaya çalýþýyor. Bu sorun devam edecek olursa hiçbir yere dolmuþ seferi düzenlemeyeceðiz, bu bizim ekmek kapýmýz. Bunu baþkalarýna rant saðlasýn diye kimseye vermeyeceðiz, bunu böylece akýllarýna kazýsýnlar” diyerek öfkelerini dile getirdiler. Ne yapsýnlar, Antep Büyükþehir Belediyesi kar için artýk ne yapacaðýný þaþýrdý. Bir rant alanýndan ancak bu kadar açýktan, göz göre göre fayda saðlanabilir. Sermaye sahiplerinin gözü dönmüþ bir þekilde nasýl saldýrdýðýnýn en açýk örneði þu an Antep’te yaþanmakta. Dolmuþ þoförlerinin de önünde büyük bir engel durmakta. Bu engel ki belediyeyi kendine rant alaný haline getiren sermayeden baþkasý deðil. Dolmuþ þoförleri eðer bu engeli aþmak istiyorsa, evlerine ekmek götürmek istiyorsa, güzel bir gelecek istiyorsa bu engeli yýkmak zorunda. Bu da ancak iþçi ve emekçiler arasýnda mücadele birliði örülerek gerçekleþtirilebilir. Antep’te sorun yaþayanlar sadece dolmuþ þoförleri deðil. Yaný sýra otobüs þoförleri, Telekom iþçileri, küçük ve organize sanayide yoðun emek sömürüsüne maruz kalan on binlerce iþçi, mahalle aralarýnda geceleri makine baþýnda sabahlayan binlerce atölye iþçisi ve de hiç de azýmsanmayacak bir nüfusa sahip iþsiz ordusu, mücadele birliðimizin temel güçleridir. Bu güçlerin dýþýnda kurtuluþ yolu aramamýz denenmiþ yollardan yeniden geçmek, sermayeye geleceðini teslim etmekten baþka bir þey deðildir. Geleceðimiz sermayenin ellerinde deðil kendi ellerimizde. Artýk Kapitalistler Ýçin Servet Kendimiz Ýçin Sefalet Üretmeyelim Antep’ten GEB’li Bir Ýþçi
107. Sayý / 5 - 19 Aralýk 2007
15
Yeni Evrede
Okurlardan
Mücadele Birliði
ANTEP’TE MÜCADELE BÝRLÝÐÝ DAÐITIMINA POLÝS ENGELÝ Kapitalist sistemin içine girdiði çýkýþsýzlýk derinleþtikçe saldýrýlarý daha da artýyor. Devrimci demokrat çevreler üzerinde de baskýlar iyice artmakta. Kurumlar basýlmakta ve çalýþanlarý gözaltýna alýnarak tutuklanmakta, ayný þekilde iþçi ve emekçilerin sesi olan devrimci basýnýn da kitlelere ulaþmasý çeþitli giriþimlerle engellenmekte. Bu da gösteriyor ki sermaye devrimci durumu engelleyememekte ve içine girdiði krizden çýkamamaktadýr. Devrimciler üzerindeki baský ve saldýrýlar bunun bir göstergesidir. 28.11.2007 tarihinde Mücadele Birliði dergisini emekçi kitlelere ulaþtýrmak üzere çýktýðýmýz dergi daðýtýmýnda TMÞ polislerinin engellemeleriyle karþýlaþtýk. Düztepe semtinde dergi daðýtýmý yapýldýðýný gören TMÞ polisleri bir süre bizleri takip ettikten sonra kimlik kontrolü ve “dergileri zorla insanlara satma” bahanesiyle bizleri durdurdular ve hemen tehditler savurmaya baþladýlar. Tehditleri ve hakaretleri sonuçsuz kalýnca kaba kuvvete baþ vurmaya çalýþtýlar. Fakat karþýlarýnda gördükleri kararlýlýk karþýsýnda baþarýlý olamadýlar. Çevredeki esnaflarýn da bizleri sahiplenmelerine tahammül edemeyen TMÞ polisleri çevredeki esnaflarý içeri girmesi için tehdit ettiler. Fakat çevrede esnaflarýn ve gençlerin toplanarak bizleri sahiplenmeye devam etmesi polislerin hayallerini suya düþürdü. Bu arada üzerimizin aranmak istenmesiyle ortam daha da gerginleþti. Öfkemizin arttýðýný gören polisler bizlerin üzerinden ellerini çektiler. Bunun üzerine “güvenlik amaçlý arama yaptýklarý” v.b. sözlerle bizlere prosedürü öðretmeye çalýþan polisi azarlayan baþka bir polis “bunlarla muhatap olma bunlar her þeyi senden iyi biliyorlar” dedi. Baktýlar bu yöntem de sonuç vermiyor 2. bir TMÞ ekibi daha çaðýrýp üzerimizde bas-
ký kurmak istediler. 2. ekipten faþist polisler direk sözlü saldýrýya baþlayarak bizim üzerimizde baský kuracaklarýný zannederek bir arkadaþýmýzý ara sokaða çekmek istediler. Bunun da sonuç vermeyeceðini anlayýnca arkadaþýmýza “kendine dikkat et gittiðin yol iyi deðil seni yok ederim” gibi sözlerle tehdit savurdular. Ama biz Mücadele Birliði Okurlarý olarak tehditlerine “asýl siz kendinize dikkat edin, doðru yolu sizden öðrenecek deðiliz” sözleriyle karþýlýk verdik. Bu sýrada olay yerinden geçen baþka bir arkadaþýmýz yanýmýza yaklaþýnca tepki vermeye kalkýþtýlar. Ama arkadaþýmýzýn 2. TMÞ ekibi tarafýndan tanýndýðý bildirilince sakinleþerek sanki bir þey olmamýþ gibi davranmaya baþlayýp uzlaþmaya çalýþtýlar. Daha sonra kimliklerimizin verilmesiyle dergi daðýtýmýmýza devam ettik. Esnaflarýn bizlere “gençler herhangi bir saldýrý olsaydý eðer sizleri sahiplenmek için olaya müdahale edecektik” gibi sözlerle bizlere olan desteklerini belirtmeleri anlamlýydý. Dergi daðýtýmýmýzý Düztepe ve Vatan mahallelerinde gerçekleþtirdikten sonra semtten ayrýldýk. Biz Leninist gençlik olarak bu tür baskýlarýn bizleri asla haklý mücadelemizden alýkoyamayacaðýný ilan ediyoruz. Bizler iþçi sýnýfý ve emekçilerin, yoksul Kürt halkýnýn her zaman yanýnda olmaya devam edeceðiz. Devrimci basýnýn faaliyetini engellemeye yönelik her türlü giriþimi sonuçsuz býrakacaðýz. Mücadele Birliðinin sesini en ücra yerlere kadar ulaþtýrarak devrimin gücüne güç katacaðýz. BASKILAR BÝZÝ YILDIRAMAZ! ANTEP’TEN MÜCADELE BÝRLÝÐÝ OKURLARI
YAÞAMIN ANLAMI! arýn’ýn ve yarýn’ýn parçasý ve bütünleyicisi olabilmek adýna; yaþam onu aldýðýmýz andan itibaren iyisi, kötüsü, yanlýþý doðrusuyla bizimdir ve bizim yaþam sevincimizdir her yönüyle. Sosyal hayatý içine alan, her koþulda iyimserliðin üretkenliðidir geleceðe bakýþ. Çünkü söz konusu olan bir insanýn deðil, özelde üzerinde yaþadýðýmýz coðrafya ve toplumumuz, genelde ise tüm bir
Y
16
insanlýðýn var oluþu ve dünya hayatýnýn deðiþimi ve biçimleniþidir… Ayný trene binip ayný ufka gitmektir. Amaç ve araçlarýn bütünleyicisi olarak öncü güç Marksist-Leninist’lerin düþünme üretimini koþullandýrabilmektir Denizlerin Seyitlerin gelenekçi ve gelecekçi bir bakýþýyla… Mavi kadifeden düþlerimizi kýzýllaþan yarýnlara götürmek adýna yaþamda güleç yüzlü yarýnlarý yaratmak107. Sayý / 5 - 19 Aralýk 2007
týr. Coðrafyamýz gerçekliðinde zamanýn en iflah olmaz asileri Leninist dostlara Mersin’den sýcak merhabalar. “Doðaya karþý olan savaþýmýmýzda” yeryüzünün lanetlilerine inat kocamýþ dünyanýn kahrýný çekmemek için biz de sizin dünyanýza adým attýk. Ümidimizle yaþama dair ne varsa-þairin deyimiyle “Çare/sizsiniz-ümit/sizsiniz” Marksist-Leninist anlayýþýnýz ideolojik pencereniz ve yayýn akýþýnýzla karanlýktan aydýnlýða çýkan yolda ýþýk olacaðýnýza olan inancýmýzla dostça ýþýk ve sevgiyle kalýn. DEVRÝMCÝ SELAMLAR Mersin’den Bir Mücadele Birliði Okuru
Yeni Evrede
Okurlardan
Mücadele Birliði
KEN DÝ GER ÇEK LÝ ÐÝ MÝ ZÝ AN LA DI ÐI MIZ AN DA DEV RÝM KA ÇI NIL MAZ DIR Selam olsun bilinçli ve güçlü yüreklere; Bilindiði gibi, ýrkçý-faþist devlet, baþa gelen savaþ hükümeti eliyle Güney Kürdistan’a operasyon hazýrlýklarý içindedir. Yapacaðý bu operasyonu meþru kýlmak için de yapmadýðý soytarýlýk kalmamýþtýr. Gelen asker cenazeleri üzerinden propaganda yaparak kitleleri arkasýndan sürükleme gayreti içerisindedir. Kürt halkýna karþý ayný zamanda bir sivil ordu oluþturmaya çalýþmaktadýr. Bunun yaný sýra Kürt halkýna saldýrýlar çoðalmýþtýr. Çay bahçesinde çay içen 11 kiþiyi “toplantý yapýyorlar” diye gözaltýna almýþ ve 11 kiþi arasýndaki 2 bayanýn da canlý bomba hazýrlýðý içinde olduðu saçmalýðýný öne sürmüþtü. Hepimizin aklýndan eminim ki ayný soru geçiyor, neden “11 örgüt üyesi” çay bahçesinde toplantý yaparak gel beni yakala oyunu oynasýn ki! Ortada bir oyun var, evet, oyunu oynayan soytarý da belli. Oyunun adý da “Bir Kürt bul, onunla örgüt arasýnda baðlantý kur ve yaptýðýn iþkencelerle ona “suç” yükle. Batmakta olan TC devleti, batýþýný geciktirme yollarý arýyor. Aradýkça da iyice battýðýnýn farkýna varmýyor. TC devletinin sað kolu faþist basýnýn da çabasýna(!) diyecek yok doðrusu. Yalan haberlerin ardý arkasý kesilmiyor. Peki durumun Amed’de yansýmasý nasýl, diye soracak olursanýz . Amed sessiz, Amed suskun. Ama bu, sinme suskunluðu deðil. Bu tamamen, fýrtýna öncesi bir suskunluk. Otobüslerde hiç olmadýðý kadar çok Kürtçe parçalar çalýnýyor. Devlet binalarý ve polis ve askerlerin yerleþim yerleri dýþýnda bayrak görmek zor. Dün üniversitede öðrenci derneðinin daðýttýðý bir bildiri geçti elime, sizlerle paylaþmak istiyorum:
“Dicle Üniversitesi Öðrencilerine Duyurulur Türkiye’de ve aðýrlýklý olarak bölgemizde, yirmibeþ yýldýr süregelen savaþ gerçekliðini ve son günlerde en çirkin boyutlarýyla ortaya çýkan faþist-þovenist-ilkel milliyetçi eðilimleri, Türk medyasýnýn taraflý tutumuyla dalga dalga geliþtirilen linç kültürünü tartýþmak ve teþhir etmek üzere üniversitemizin kantinlerinde forumlar düzenlenecektir. Tüm duyarlý öðrenci arkadaþlarýmýzýn katýlýmýný ve düþüncelerini dile getirmelerini umut ediyoruz. ‘Kendi gerçekliliðini doðru kavrayamayanlar Asla ciddi bir eylemin sahibi olamazlar’ Dicle Üniversitesi Öðrenci Derneði” Evet, kesinlikle kendi gerçekliðimizi doðru kavramalýyýz. K.Kürdistan’da yapýlanýn bir iþgalin yanýnda bir ilhak olduðunu unutmamalýyýz. K.Kürdistan’ýn ekonomik olarak da TC tarafýndan ilhak edildiðini dýþtaladýðýmýz anda, Kürt burjuvalarýnýn kendi halkýný sömürdüðünü görmezden geldiðimiz anda, kendi gerçekliðimizin sadece ulusal kurtuluþ mücadelesi olduðunu düþünebiliriz. Ýþte o anda kavgamýzda sonuca ulaþmamýzý imkansýzlaþtýrýrýz. Peki Kürt halký ne yapmalý? Kürt halkýnýn yapmasý gereken, ülkesini iþgal ve ilhak eden faþist devletin karþýsýnda, devrim mücadelesi saflarýnda Türk proleterleriyle birlikte savaþmaktýr. Yani Kürt-Türk halklarýnýn mücadele birliði ateþini yükseltmektir. Ancak bu sayede tüm baskýlarý, sömürüleri tarihe gömebiliriz. Unutmayalým “ya devrimler savaþlarý önler ya da savaþlar devrimlere yol açar”. Gelecek süreç, devrim sürecidir. Yeter ki düzen gerçekliklerini anlayalým, yeter ki mücadele saflarýnda yerlerimizi alalým. Yaþasýn Kürt Türk Halklarýnýn Mücadele Birliði! Amed’den Bir Y.E. Mücadele Birliði Okuru
Y
ýl 1987. Yer Bakýrçay Havzasý. Demir çelik sektörünün en yoðun olduðu yerlerden biri olan Bakýrçay Havzasý, aslýnda bir tarým ve turizm bölgesi. Bu bölge, aðýr sanayi bölgesi olarak ilan ediliyor. Ve sonuçta 15 bine yakýn iþçinin çalýþtýðý demir çelik havzasýna dönüþtürülüyor. Biz bunlardan Habaþ A.Þ. de geliþen olaylara kýsaca deðineceðiz. Habaþ’ýn patronu, 1986 yýlýnda fabrika inþaa edilirken vinçten düþüp can veriyor. Bu, Habaþ’ýn iþ güvenliði bakýmýndan ne kadar kötü þartlar altýnda olduðunu bize göstermektedir. Her yýl onlarca iþ kazasý olup, onlarca iþçi yaralanýyor. Bugüne kadar 8 iþçi hayatýný kaybetmiþtir. Gerekçe, tedbirsizlik. Oysa ki, en ilkel koþullarda çalýþtýrýlan iþçiler, her an iþ kazasýyla yüzyüzedir. Hiçbir tedbir alýnmamaktadýr. Ýþ saðlýðý yüzünden her türlü kimyasal atýklarýn ve hurdalarýn içinde çalýþan onlarca iþçi, meslek hastalýklarýyla yüz yüzedir.
bir son verme zamanýdýr. Koþullarý deðiþtirmek, saðlýklý ve insani koþullarda çalýþma ortamýný yaratmak için daha kaç arkadaþýmýzý kaybedeceðiz? Daha doðrusu ne zaman ayaða kalkacaðýz. Ne zaman güçlerimizi birleþtireceðiz. Ne zaman sarý ve faþist sendikacýlýðýn karþýsýnda kendi sýnýf birliklerimizi, Devrimci Ýþçi Komiteleri’ni kuracaðýz. Ne zaman devrimin dinamik ve temel güçleri olarak bilinçli görevlerimizi yerine getireceðiz? Tüm bu sorularýn cevabý çoktan gelmiþtir. Artýk iþçi sýnýfýnýn mücadele birliðini yaratmak gerekir. Bu mücadele birliði, devrimin motor gücü olacaktýr. Yarýnlarý kurmanýn bugününü yaratmaktýr. Bakýrköy havzasý, proletaryanýn yoðun çalýþtýðý bölgelerden biridir. Bölgedeki iþ yerlerinin kendi iþçi komitelerini örgütleyerek birleþik bir bölge gücü olma tarihsel görevi bizleri beklemektedir. Haydi iþ yeri komitelerinde örgütlenmeye! Edi Bese / Yeter Artýk! Halklarýn Mücadele Birliðini Kuralým! Ýþçiler ve Tüm Emekçi Halklar Birleþin! Fabrikalar Tarlalar, Siyasi Ýktidar Herþey Emeðin Olacak! Kapitalizm Öldürür Kapitalizmi Öldürün!
EDÝ BESE / ARTIK YETER Kapitalizm Öldürür Kapitalizmi Öldürün
Patron Kârýna Kâr Katmaya Ýþ yeri Her gün Bir Can Almaya Devam Ediyor Gerici, faþist tarikat örgütlenmesinin hakim olduðu iþyerinde, ileri iþçilerin sesleri kesilmek isteniyor. Ýþçiler iþten atýlmakla tehdit edilmektedir. Faþist Türk Metal sendikasýnýn iþ-
çi haklarýyla hiç bir ilgisinin olmadýðý, tam tersine, patronun iþçi temsilciliði görevini, iþçileri jurnalleyerek çok iyi yapmakta olduðu her geçen gün daha iyi anlaþýlýyor. Patronun elde ettiði devasa kârlarla, Anadolubank’ýn özelleþtirilmesiyle bankayý satýn alarak, sermayenin tekelleþme eðilimi kendisini iyice belli ediyor. 17 Kasým 2007 tarihinde, fabrikanýn hurda kesim sahasýnda meydana gelen patlamada hurda iþçisi Ýlyas Kýrdý yaþamýný yitirmiþtir. Kýrdý, yoksul bir ailenin çocuðu olup, evli ve bir kýz çocuðu babasýdýr. Yazýmýzýn baþýnda Habaþ-istan diye bir yerden bahsettik. Kapitalist sömürünün açýk bir þekilde görüleceði, baský ve terörün her gün estirildiði bu holding, ayrý bir devlet, ayrý bir eyalet gibi. Hiçbir kanuni, yasal denetim yapýlamýyor, yapýlsa da parayla susturuluyor. Yeter artýk diyoruz. Ayaða kalkma zamaný geldi. Bunca zamandýr kendi emek gücümüzle çalýþan biz iþçiler, en saðlýksýz koþullarda, en güvensiz ortamlarda çalýþmamýzýn bedelini canlarýmýzla ödüyoruz. Kimsenin gýký bile çýkmýyor. Bunca duyarsýzlýða, vurdumduymazlýða
107. Sayý / 5 - 19 Aralýk 2007
Y.E. Mücadele Birliði Okuru / Ýkitelli
17
Yeni Evrede
Eylem
Mücadele Birliði
BURJUVAZÝNÝN ÖÐRETMENLER GÜNÜN’DE EYLEM
Eskiþehir Eðitim-Sen, 24 Kasým “Öðretmenler Günü” nedeniyle, emekçilerin içinde bulunduðu, sosyal ve ekonomik zor hayat þartlarýndan dolayý, Kýzýlay Ýþhanýnýn önünde baþlayýp, Hamamyolu Yapý Kredi Bankasýnýn önünde, Eðitim Sen Þube Baþkaný Ali Paþa ÞANLI tarafýndan okunan basýn açýklamasý ile sonlandýrýlan bir eylem gerçekleþtirdi. “Parasýz Eðitim Parasýz Saðlýk”, “IMF’ye Deðil Eðitime Bütçe”, “Ýnsanca Yaþamak Ýstiyoruz” sloganlarýný atýldýðý eylemde, basýn açýklamasýný okuyan Ali Paþa ÞANLI; öðretmenlerin, iþçilerin ve emekçilerin, bugün açlýk sýnýrýnda yaþadýðýný belirterek, 2008 yýlýnýn baþýndan itibaren ertelenen, Saðlýk Yasasý, Kamu Personel Reformu gibi emekçilerin ve halkýn aleyhinde olan, saðlýk ve eðitimi artýk tamamen paralý hale getirecek olan, yasalarýn çýkarýlacaðýný belirterek, halkýn bu tür yasalar karþýsýnda duyarlý olmasý konusunda yaptýðý çaðrý ile basýn açýklamasý sonlandýrýldý. Bilindiði üzere, 5 Ekim tarihi, tüm dünya ülkelerinde “Dünya Öðretmenler Günü” olarak kutlanmaktadýr. 5 Ekim 1966 tarihinde, ILO ve UNESCO’nun ortak bir toplantýsýnda “Öðretmenlerin Statüsüne Ýliþkin Tavsiye Kararý” adý altýnda bir belge kabul edilmiþtir. Söz konusu
belgedeki ilkeler, dünyadaki tüm ülkelere tavsiye edilmekte ve gereðinin yapýlmasý istenmektedir. Öðretmenlik mesleði açýsýndan önemli kabul edilen bu belgenin kabul edildiði 5 Ekim tarihi, daha sonra 1995 yýlýnda BM tarafýndan “Dünya Öðretmenler Günü” olarak ilan edilmiþtir. Öðretmenlerin Statüsüne Ýliþkin Tavsiye Kararý’nda özetle öðretmenlerin: Ekonomik ve sosyal yönden güçlendirilmesini, Mesleki ve özlük haklarý yönünden geliþtirilmesini, Mesleklerini daha iyi koþullarda geliþtirmelerini amaçlayan ilkeler yer almaktadýr. Ayrýca bu belgede: Öðretmenlik mesleðine hak ettiði kamusal saygýnlýðýn gösterilmesi, Öðretmen örgütlerinin, eðitim politikalarýnýn hazýrlanmasýna katýlmalarý gerektiði” önerilmektedir. “Öðretmenlik Mesleðinin Manifestosu” olarak benimsenen bu belgedeki ilkeler, bugün birçok ülkede uygulanmaktadýr. Üstelik Uluslararasý Çalýþma Örgütü (ÝLO) þartlarý gibi bu belgenin altýnda da Türkiye Cumhuriyeti’nin de imzasý vardýr. Dünyada Öðretmenler Günü 5 Ekim olarak belirlenmiþken, Türkiye’de ise, Atatürk tarafýndan Latin Alfabesinin kabulü ile ilan edilen 24 Kasým 1928 günü Öðretmenler günü olarak belirlenmiþtir. Her 24 Kasým’da alýþýlagelen Öðretmenler Günü kutlamasý, günün kahramanýnýn büstüne çelenk koyma, Baþbakan, Cumhurbaþkaný, Milli Eðitim Bakaný gibi bürokrasinin, bilmem kaç yýl önceki, bilmem hangi branþ öðretmenini makamýna çaðýrtarak, basýn önünde verdiði pozlarla geçiþtirilen, öðretmenleri açlýk sýnýrýnda yaþa-
týlan, iki iþ yapmak (ikinci iþi bulabilirse) zorunda býrakýlan, kendisine dayatýlan müfredatý uygulamak zorunda olan, sendikal olarak bile örgütsüzleþtirilmeye çalýþýlan, siyaset yapma hakký olmayan, neredeyse fotosentez solunum yapmaya zorlanýlan ve adýna geleceðimiz dedikleri insanlara þükran ve teþekkürlerle geçiþtirilen bir gün olarak kutlanmaktadýr. Tabii ki burjuva sistemin kendi istediði öðretmenler, yukarýda tasvirini yapmaya çalýþtýðýmýz kiþilerden oluþmak zorundadýr. Oysa, insanýn kendisini ve toplumu geliþtireceði, en temel gereksinim olan eðitim ve öðretim hakkýný, her yönden donanýmlý, kendisini sürekli geliþtiren, her türlü teknolojisiyle donatýlmýþ, fýrsat eþitsizliðinin olmadýðý, geçim derdinin ve gelecek kaygýsýnýn bulunmadýðý, sorgulayan ve diðer en temel insani haklar gibi eðitim-öðretiminin de devlet tarafýndan karþýlandýðý bir sistemi inþaa etmek gerekir. Bu saydýðýmýz ve olmasý gerekenleri elde etmek ancak ve ancak sosyalist sistemde mümkündür. Bu sistem ise yine iþçi sýnýfýnýn önderliðinde, emekçilerin, öðretmenlerin, öðrencilerin, iþsizlerin, Kürt ve Türk Halklarýnýn birlikte vereceði iktidar savaþýmý ile mümkündür. Öðretmenler ve memurlar olarak Devrimci Emekçi Komitelerini oluþturarak, bu iktidar savaþýmýný yükseltmeliyiz. Ýnsanca yaþamanýn, çocuklarýmýzýn da insanca yaþamasýnýn saðlanmasý için tarihsel sürecin bize yüklediði zorunluluktan yola çýkarak bu sorumluluðumuzun biliciyle hareket etmeliyiz. DÜNYA EMEÐÝN OLACAK YAÞASIN ÝÞÇÝLERÝN EMEKÇÝLERÝN MÜCADELE BÝRLÝÐÝ Eskiþehir’den Devrimci Emekçiler
BAZ ÝS TAS YO NU NA KAR ÞI EY LEM Hatay/Harbiye’de kurulan baz istasyonuna karþý yapýlan basýn açýklamasýnýn metnini yayýnlýyoruz. Baz istasyonuna karþý burada bulunan bu eyleme destek veren herkese MERHABA… Ýnsan tek baþýna hiçbir þeydir; ancak insanlar bir araya geldikleri zaman istediklerini yapma gücüne sahip olurlar. Biz de bu baz istasyonunu söküp atmak için bir arada bulunmaktayýz ve kaldýrýlmadýðý sürece eylemlerimizi kararlý bir þekilde devam ettireceðiz. Ancak o zaman amacýmýz baþarýyla sonuçlanabilir. Önemli olan sayýca fazla olmamýz deðil. Ýlk eylemde 20–30 kiþiydik, daha sonralarý bu sayý 100’lere ulaþtý. Bu neyin sonucu; bizim halk olarak kararlý tutumumuz ve baz istasyonunu kaldýrýlmasýndaki ýsrarcý tavrýmýzdýr.10 gün sonra evin ruhsatý olmadýðý için ruhsatsýz ev belediye tarafýndan yýkýlacaktýr. Bunun yanýnda TURKCELL þirketi baz istasyonunu ayný yerde ya da o eve yakýn yerde kurmak isteyecektir. Buna izin vermemek için halk olarak birbirimizi bilgilendirmemiz ve uyanýk olmamýz gerekir. Baz istasyonunu tekrar kurmak isteyenlere izin verecek miyiz? HAYIR. Ýþte o zaman herkese görev düþüyor. Herkes iþini gücünü býrakýp, baz istasyonunun kurulacaðý yerde olmalýdýr. Halkýn saðlýðýný hiçe sayan sadece kendi karýný düþünen sermayeye bu insanlýk düþmanlarýna hadlerini bildirmeliyiz. Bunu ancak bir araya gelerek, örgütlenerek baþarabiliriz. Þu ana kadar hiçbir baz istasyonu yasal olarak kaldýrýlmamýþtýr. Bunun yanýnda halkýný saðlýðýný hiçe sayan sermayeye, devlet dur dememiþtir. Aksine bunu yapabilmek için devletin üst kurumundan ulaþtýrma bakanlýðýndan desteklenmiþlerdir. Biz Harbiye halký olarak þikâyetimizi resmi mercilere ulaþtýrdýk. Yasal sürecin sonuçlanmasýný bekleyeceðiz. Baz istasyonu yasal olarak kaldýrýlmazsa, halkýn kendi iradesi baz istasyonunu söküp atacaktýr! ZAFER SONUNDA HALKIN OLACAK!
18
107. Sayý / 5 - 19 Aralýk 2007
Yeni Evrede
Ayazma
Mücadele Birliði
AYAZMA’DA YIKIM ÝÞKENCESÝ
Öyle bir yer düþünün ki insanlar yýkýmlardan arta kalan enkazlarýn arasýnda derme çatma, baþlarýný sokacak, dýþardaki soðuktan biraz daha korunup ýsýnabilecekleri yerler yapmýþlar. Öyle bir yer düþünün ki orada yaþayanlarýn sadece yaþamý deðil tüm duygularý, çabalarý birbirleriyle bütünleþmiþ. Öyle bir yer düþünün ki çocuklar okullarýndan, arkadaþlarýndan ayrýlmýþ, okul önlükleri, kitaplarý enkazlar altýnda kalmýþ ama yine de yaþayan düþleriyle, iliklere kadar inen soðukta, güneþin hiçte ýsýtmayan sýcaklýðýndan aldýklarý enerjiyle yýkýlan evlerinin enkazlarýnda oynuyor olsun. Büyükleriyle birlikte açlýklarýný, evlerini yýkanlara karþý ayný kini paylaþsýn. Kendilerini sýk sýk ziyarete gelen devrimci aðabey ve ablalarýný soðuktan kýrmýzýlaþmýþ burunlarýnýn altýnda kocaman bir gülümsemeyle karþýlasýn... “Sosyalizm / Yani þu demek ki dayý kýzý / Sosyalizm / Yani senin anlayacaðýn / El kapýsýnýn yoksulluðu deðilde / Ýmkansýzlýðý / Ekmeðimizde tuz / Kitabýmýzda söz / Ocaðýmýzda ateþ oluþu Hürriyetin / Yahut baþkasý yel’de / Sen yaprakmýþsýn gibi titrememek / Sosyalizm / Devirmek daðlarý el birliðiyle / Ama elimizin öz sýcaklýðýný yitirmeden” Ýþte bu dizelerin de onlar için yazýldýðý, birçoklarýnýn televizyonlardan izlediði, birçoklarýnýn o insanlar için sosyalizmi istediði, kanýyla devrimi beslediði bizim hiçte yabancý olmadýðýmýz, içerisinde nefes aldýðýmýz, her adýmýnda birlikte yürüdüðümüz bu yer Ayazma. Ve burda yaþayan Ayazmalýlar. Mücadele Birliði’ni düzenli olarak takip eden herkes onlarýn mücadelesini yakýndan bilir. Yýkýmlara karþý nasýl onurla direndiklerini, tüm olumsuzluklar karþýsýnda yýlmayan inatçý karakterlerini, ve insanýn yaþamýnda en önemli þey olan onurlarýna sahip çýkan bu insanlarý tanýr. Yine Ayazma’da yýkým oldu. Bu sefer yýkým ekipleri betondan yapýlmýþ bir ev yýkmaya gelmediler. Yine yanlarýnda yüzlerce, binlerce polisle bir gece yarýsý, sabaha karþý geldiler.. Bu sefer yýkýlan evlerinin enkazlarý arasýnda baþlarýný kýþýn soðuðundan koruyacak derme çatma ev yapan Ayazmalýlarýn derme çatma evlerini yýkmaya geldiler. 28 Kasým günü gece saat 04:00’da yaklaþýk 2000 polisle gelen yýkým ekipleri. Ayazmalýlarý evlerinden çýkardýktan sonra derme çatma evlerini eþyalarýnýn üzerine yýktýlar. Yýkýma karþý çýkmak isteyen Ayazmalýlara vahþice saldýrdýlar, salya akan aðýzlarýndan akan zehirleri üzerlerine boþalttýlar. Bizler de bunu öðrenir öðrenmez yanlarýna gittik. Gittiðimizde yýkýlmýþ evler gördük. Ayazmalýlarla dayanýþma içinde olduk, on-
lara giderken yanýna uðradýðýmýz Sibel’imizin selamlarýný ilettik. Yýkýmlarýn ardýndan hemen iþe koyulmuþlardý. Kýþýn soðuðundan korunacaklarý evler yapmaya giriþmiþler harýl harýl hep bir elden çalýþýyorlardý. Biraz ara verildiðinde olanlarý anlatmalarý için sözü onlara býrak-
týk; Evi Yýkýlan Bir Ayazmalý: “Öncelikle þunu söyleyim. Ben bir hafta önce Küçükçekmece belediyesi ile görüþtüðümde dediler ki; ‘Þubat ayýna kadar rahat oturabilirsiniz, kýþ hazýrlýðýnýzý yapabilirsiniz’. Bir hafta daha geçmeden sanýrým Kasým’ýn 28’ine iki bine yakýn polis geldi, çevik kuvvet geldi. Gece 04:00’da geldiler. Gelip kapýlara vurdular bizde kapýyý açmadýk. Kapýlarý kýrdýlar ve içeri girdiler önce içeri siviller girdi. Sivillerden hatta bir tanesi belediye baþkanýnýn yardýmcýsýnýn korumasýydý. Gecenin o saatinde kapýlarý kýrmak, evleri yýkmak gerçekten bir suçtur. Ama kimse ne engel olabildi ne de sesini çýkartabildi biz Ýnsan Haklarý Derneðine de gittik ama orda da birþeyler yapmadýlar. Gece o saatte geldiklerinde hiç bir fýrsat vermediler çocuklarý giydiremedik hepimizi aþörtmenli olarak dýþarý çýkarttýlar. Sanki Ýsrail Filistin’i vuruyor. Gerçekten yani çok büyük bir utanç, çok kötü bir davranýþ. Anlatmakta bile zorluk çekiyorum. Temel amcanýn kapýsýný vurdular Temel amca kapýsýný açýnca hemen apartopar aldýlar, gözaltýna alýp dövdüler. Beni de uyuþturdular. Nasýl oldu bilmiyorum þu an halen iðnenin yeri aðrýyor. Ben zaten uyuþmuþ bir þekildeydim. Eþyalarýmýzý çýkartmadýk, çok zararýmýz var, bir kaç kuruþ birikimimiz vardý onlarý çalmýþlar yani çalýntý olayda oldu burda. Sonra evlerimizi yýktýlar tüm eþyalarýmýz, kap kaçak, tencere her þeyimiz bu yýkýntýlarýn altýnda. Hiçbir þeyimiz kalmadý. Ama sonuna kadar direneceðiz. Biz burdayýz.” Evi Yýkýlan Bir Ayazmalý: “Ben kendim sabahleyin erken kalktým, ses geldi hiç bakmadým dýþarýya namazý kýldým sonra yataða girip girmedim dýþarda polislerin olduðunu anladým. Demek ki çoktandýr burdalar ama ben farkýna varmadým, zaten bizim kapý da kilitliydi. Sonra burda bir ses geldi benim çocuk benden önce dýþarý kaçtý. Çocuk kapýyý açýnca sanki çocuðun aðzý kitlendi, yani konuþamadý. Korktu polisleri gördüðünde. Her taraf polis kaynýyordu. Oðlum ne oldu, ne oldu dedim ses çýkartamadý. Ben de dýþarý çýktým bir baktým kepçe Kasým’ýn duvarlarýný yýkýyordu. Ben hemen orda baþkanýn yanýna vardým dedim ki baþkan bu adalet mi, insanlýk mý sen böyle yapýyorsun? Dedi ‘hele sen burda mýsýn evin burda mý?’. Dedim ‘evet burda’, bana dedi ‘git evine ben gelene kadar
107. Sayý / 5 - 19 Aralýk 2007
19
Yeni Evrede
Okur
Mücadele Birliði
bekle.’ Bir polis de bana dedi ‘sen git evini boþalt senin de evini yýkacaz.’ Ben dedim ‘Bu ev asker evidir, benim çocuðum ramazan baþýnda askere gitti. Çocuðum silah altýnda sen bu evi yýkamazsýn. Yýkarsan dava kötü olur.’ Hatta dedim ‘Siz yanlýþ yapýyorsunuz diyorsun yanlýþ yapan sizsiniz, insanlarý yanlýþ yollara düþürüyorsunuz.’ Sonra baþkanýn yanýna gitmek istedim bu evin asker evi olduðunu söylemek için izin vermediler yanýma zayýf sivil adam beni iteledi. Ben dedim oðlum sen kimsin? Ben onu tanýmýyorum, ne olduðunu bilmiyorum, rütbesi nedir ne deðildir bilmiyorum. Sonra o dedi ‘bunu tutun.’ Beni tutunca dedim ‘bak böyle yapýyorsun insani yoldan çýkarýyorsun, yanlýþ yola yönlendiriyorsun.’ Sonra dedi ‘bunu alýn götürün ezin, bilmem ne yapýn!’ Öyle der demez polis nasýl göbeðime bir tekme vurdu benim aðzýmdan kan geldi, burnum kanamaya baþladý. Sonra bir iki tekmede belime vurdular ben yere düþtüm kendimi tutamadým. Sonra iki elime, bir tane de dirseðime vurdular. Ýki üç kiþi ayaðýmý iki üç kiþi de kollarýmý tutunca bana küfür ede ede götürdüler. Beni arabanýn içine sokmaya çalýþtýlar ben de girmedim. Ýçeri sokmak için çok uðraþtýlar ama ben içeri
girmedim. Sonra ben girmeyince kafamý kapýya birkaç kez vurdular burnum kýrýldý. Sonra burnum kanarken beni yere yatýrdýlar. Ellerimi kelepçelemeye çalýþtýlar ben izin vermedim. Elimi kelepçeleyemediler. On kiþi varlardý. Sonra bir kiþi ben yerdeyken ayaðýyla tam baþýma çöktü nasýl o çöktü baþýmýn yarýsý çamura gömüldü. Yüzüm çamura gömüldü yani. Sonra ben nefes alamýyordum baktým boðulacaðým mecbur ellerimi arkaya tuttum ellerimi kelepçelediler. Beni içeriye götürdüler. Kelepçeler ellerimi yara etti. Sonra bizi 1 ya da 2 gibi býraktýlar. Götürürken yolda da dövdüler. Þu anda göbeðimden çok rahatsýzým. Belimde morluk var, belim de aðrýyor hasta oldum onun yüzünden. Beni gözaltýna alýrlarken çocuðum dedi ‘oðlum sizi tanýyorum sizle görüþeceðiz’ oðlum küfür etti onlara, sonra ayný sivil dedi ‘alýn bunu da ezin bilmem ne yapýn’. Sonra oðlumu çekip yere attýlar, kimliðini çektiler yaþýnýn ufak olduðunu görünce býraktýlar dövdüler, yere düþürdüler. Onun da kalçasý aðrýyor tekme falan vurmuþlar. Biz ne yapalým þimdi. Sonra evimizi yýktýlar gördüðün gibi her þey. Burda olanlarý görüyorsunuz. Kýþ geldi hava soðuk, yaþamak için bunlarý yaptýk.”
bir iðne yapýp gönderin demiþ. Öyle sürüne sürüne grup arkadaþlarýmýn yardýmlarýyla çalýþýrken yanlýþ iþ (baþka bir iþçinin hatalý yaptýðý iþ) geldi bana. Hattý kapatýp sorumlu arkadaþý çaðýrdým. Tam durumu anlatmaya çalýþýrken usta geldi. Anlamadan baðýrýp çaðýrýyor, arkadaþlardan hesap soruyor ve yanýmda ki arkadaþa hat 4-5 dakikadýr neden duruyor deyince ben hattý yanlýþ iþten dolayý kapattýðýmý ama 4-5 dakika olmadýðýný saniyelik olduðunu anlatmaya çalýþtým. Anlamýyor, gözü dönmüþ, baðýrýp çaðýrýyor. Artýk dayanacak gücüm kalmadý. Zaten zor ayakta duruyorum o anda ne aðzýma geldiyse saydým. “Yeter” dedim. “ben bu halimle burada koþuyorum saatlerdir. Sen birkaç dakikanýn hesabýný yapýyorsun ki o kadar olmadý neden anlamýyorsun, ben susup çalýþýyorum, sen de sus, þimdi çýkýp acile gitsem sen ne hesap verirsin...” tek kelime etmeden gitti. Bu arada dargýn olduðum bir arkadaþ var o bile bana destek vererek ustaya bir þeyler söylüyordu. Henüz saniyeler geçmiþti ki arkadaþlarýn anlattýðýna göre hattýn üzerine yýðýlýyorum kýsa bir süre kendimden geçmiþim. Öyle sinirlenmiþim ki kimsenin bana dokunmasýný bile istemiyorum. Arkadaþlar beni tutuyor, usta gelip bakýyor ve geri dönüyor. Bunu gören baþka bir iþçi arkadaþ çileden çýkýyor avazý çýktýðý kadar baðýrarak: “Yeter ya biz insanýz burada hayvan deðiliz, bu kýz sabahtandýr hasta haliyle çalýþýyor, kimse ilgilenmiyor.” bunlarý söylerken aðlýyordu, ben sinir krizi geçiriyorum, saygý duyduðum bir abla ve ustanýn yardýmcýsý beni sakinleþtirmeye çalýþýyor.
“Biz Ýþçiyiz Bize Bizden Baþka Kimseden Fayda Yok” Merhaba Ben Harnes yani kablo üretimi yapan bir fabrikada, onlarýn deyiþiyle montaj operatörü –bizim dilimizde iþçi- olarak çalýþýyorum. Fabrikada hemen her gün baþýmýzdan veya çevremizdekilerin baþýndan çeþitli olaylar geçiyor, bunlardan birini sizlerle paylaþmak istiyorum. Geçtiðimiz günlerde iþe giderken çok hastaydým; aþýrý bir titreme ve ateþ... Kolumu dahi oynatamýyordum. Daha iþbaþý zili çalmamýþtý. Titreyerek ustanýn yanýna gittim, durumumu anlattým. “Ýyi deðilim, ateþim çok yüksek, üþüyorum, halim yok” dedim. Onun bana verdiði cevap þuydu; “Valla bir þekilde düzelmen lazým. Sen olmasan bu kadar kiþi durur. Ýþ hayatý acýmasýzdýr. Senin gitmen fabrikanýn zarar etmesi demektir.” Geçmiþ olsun bile demeden söylediði sözler bunlar... Hattaki arkadaþlar halimi taa karþýdan gelirken fark ediyor ve yüzüme dokunduklarý gibi bana tepkiyle revire gitmemi söylüyorlar. Sonra ustanýn yardýmcýsýna arkadaþlar durumu anlatmýþlar. O da revirden randevu almýþ. Revire gittim. Bir-iki yüzeysel muayeneden sonra bana “ateþin yok, normal, iyisin, çalýþabilirsin” deniyor. Ýðne yapýlýyor ve iþ baþý. Ama ben yüz ifadelerinden ve tahlil istenmesinden dolayý durumumun aslýnda normal olmadýðýný anlýyorum. Sonradan öðrendim usta telefon açýp etkili
20
107. Sayý / 5 - 19 Aralýk 2007
Bizim sevgili ustamýz! Sanki olay yeni baþlamýþ ve baþlatan kendisi deðilmiþ gibi sakin tavýrlarla bana soruyor; çalýþamayacaksan göndereyim diye.. Hat olarak iþi býrakmak istedik ama yapamadýk çünkü öyle býraksaydýk tazminat ödemek zorunda kalacaktýk ve hiçbirimizin o kadar parasý yok. Ve bizler bu olaylardan sonra kapitalizmin ne kadar acýmasýz olduðunu bir kere daha gördük. Dýþarýdan binlerce iþsiz insanýn girmek için can attýðý bu göz kamaþtýrýcý fabrika içeride tam bir Nazi kampý... Ýnsana deðer yok, saðlýða deðer yok... Bunlardan sonra grup olarak kenetlenmemizi kutladýk. Birbirimizi savunduk. O gün bütün hat benim arkamdaydý. Ve kendime söz verdim; artýk bunlar(fabrika) yüzünden hiç kimseyi kýrmayacaðým, birisi bana ters bir þeylerde söylese onu kenara çekip “Biz iþçiyiz. Bize bizden baþka kimseden fayda yok bu tür iþler için birbirimizi kýrmayalým diyeceðim” diye. O günden sonra dargýn olduðum arkadaþlarla bile çok iyi anlaþýyoruz. Bugün ilk defa ustanýn bizi tekrar sýkýþtýrmasýnýn gerginliði ile arkadaþ biraz kabalaþýr gibi oldu ve ben herkesin bir arada olduðu bir andan yararlanarak “arkadaþlar ben kendime bir söz verdim, burasý için artýk hiç kimseyle kötü olmak istemiyorum. Geçen gün benim yaþadýðým olaylar ileride sizlerin de yaþayabileceði þeyler, bunlardan ders alýp kenetlenirsek ve geçen sefer ki gibi birbirimizi hep kollarsak, güçlü olan biz oluruz. Biz iþçiyiz, buradaki durumumuz zaten köleden farksýz....” Ýþte burjuvazinin düzeni kapitalizmin acýmasýz yüzü. MB Okuru Bir Ýþçi / Ýzmir
Yeni Evrede
Adana Ayýþýðý
Mücadele Birliði
ENVER GÖKÇE ANMASI Demokrasi için, Eþitlik ve hürlük uðruna Bir mermi de benden aslaným Bir mermi de benden Bir mermi de benden Zafer toplarý, mübarek namlular! Emeðin sanatýný üreterek, sýnýflar savaþýmýnda safýný ezilen emekçi halklardan yana belirleyen ve bu uðurda büyük bedeller ödeyen devrimci þair Enver Gökçeyi, Adana Ayýþýðý Ekin Sanat Merkezi’nde 25 Kasým Pazar günü yaptýðýmýz bir etkinlikle andýk. Anma, devrimci þair Enver Gökçe nezdinde ölümsüzleþen bütün devrim savaþçýlarý için yapýlan saygý duruþuyla baþladý. Saygý duruþunun ardýndan bir arkadaþýmýz þair Enver Gökçe’nin hayatýný anlattý. Sonrasýnda sanat merkezi emekçisi bir arkadaþýmýz kýsaca “kapitalist sistem sanatý bir Pazar olarak kullanmak ister ve her zaman iþçilerin emekçilerin sanatýný ve kültürünü yok etmek istemiþtir; yok edemediðini de bir meta olarak kullanmak ve ondan çýkar kazanmak ister, týpký Nazým Hikmet ve birçok þairimizin eserlerine yaptýðý gibi. Fakat biz ezilen halklar her zaman iþçilerin ve emekçilerin kültürünü üreten devrimci þairlerin miraslarýný sa-
hipleneceðiz” diyerek sözlerine bitirdi. Daha sonra Mücadele Birliði adýna söz alan arkadaþýmýz içine girdiðimiz son süreçten bahsederek sözlerini þu sözlerle tamamladý “Burjuvazi emekçi halklarýmýza þovenizm zehri vererek iktidarýnýn devamýný saðlamaya çalýþýyor. Bunun karþýsýna ancak yýllar önce Denizlerin idam sehpasýnda haykýrdýðý gibi Kürt ve Türk Halklarýnýn mücadele birliðini örerek çýkýlabilir. Devrim avuçlarýmýzýn içinden kayýp gitmeden halklarýn mücadele birliðini en azami düzeye yükseltmeliyiz ve Halk Ýktidarýný kurmalýyýz. Yýllarca özlemini duyduklarý ve bu uðurda en aðýr bedelleri ödeyen Enver Gökçelere, Nazýmlara, Ruhi Sulara, Yýlmaz Güneylere en güzel hediyemiz halkýn iktidarý olacaktýr” diyerek sözlerine son verdi. En sonunda ise DÖB’den bir arkadaþýmýz da öðrenci gençliðin kurtuluþunun, iþçi sýnýfýnýn mücadelesinin zafere ulaþmasý ile mümkün olacaðýný ve bu çerçevede mücadele edilmesi gerektiðini söyleyerek öðrenci gençliði DÖB’ de örgütlenmeye ve savaþmaya çaðýrdý. Konuþmalarýn ardýndan sanat merkezinin 1 yýllýk çalýþmalarýnýn yer aldýðý bir slâyt gösterisi yapýldý. Hemen ardýndan ise þair Enver Gökçe’nin bir þiiri slâyt gösterisi olarak izleyicilere sunuldu. Þiir grubu sahneyi alarak Enver Gökçe’nin þiirlerinden hazýrlamýþ olduklarý bir dinletiyi bizlere sundular. Þiir dinletisinden sonra kýsa bir ara verildi. Aradan sonra sahneyi Denize Ezgi Müzik Grubu alarak türkü ve marþlarla gelenleri coþturdu. Müzik dinletisinin ardýndan etkinliðimiz bir sonraki etkinlikte buluþmak üzere sona erdi. Anmadan sonra anma etkinliðine katýlan dostlarla yaptýðýmýz sohbette etkinliðin oldukça güzel geçtiði ve bu tür etkinliklerin her zaman yapýlmasý gerektiði görüþü herkesin ortak düþüncesi idi. UMUDUMUZ KAVGADA KAVGAMIZ SANATIMIZLA Adana Ayýþýðý Ekin Sanat Merkezi
107. Sayý / 5 - 19 Aralýk 2007
21
Yeni Evrede
Taksim Ayýþýðý
Mücadele Birliði
Ruhan Mavruk Ayýþýðý’nda Yeni Kitabýný Ýmzaladý:
“Paylaþým da Güzel Bir Aþk Benim Ýçin”
Ayýþýðý Sanat Merkezi, “Önce þiirini yazdý türkü benizlilerin, sonra da söz verdi þair yüreðiyle tutsaklarýn yanýnda olacaðýna... O gözlerinde zýlgýt, gözlerinde halay taþýyanlarýn þairiydi... Ýki kere ikiyi beþ etmek için çýktý yola... Her bir tutsaðý yükleyip bir imgeye, kanat açtýrdý sonsuz maviliklere... Simurg Tufaný’nda Ruhan Mavruk, doruktan doruða uçarak dünyayý dolaþan albatroslardan dinlediði öyküleri anlatýr bize...” diye tanýmladýðý dostumuz þair Ruhan Mavruk’un son þiir kitabý için, 24 Kasým günü bir imza günü düzenledi. Son kitabý Issýz Ada ve Savaþ Zýrhlýsý, Simurg Tufaný’nýn tanýtýmý yapmak ve onu okurlarýyla buluþturmak, yeni insanlara tanýtmak için hazýrlanan bu etkinlik, Ruhan Mavruk’u anlatan bir sinevizyon gösterimiyle baþladý. Ruhan Mavruk’u katýldýðý eylemler, iþçi ziyaretleri, toplantýlar, söyleþiler, yer aldýðý panellerde izlerken þiirlerini de dinledik. Ardýndan kendisi için kurulan masaya oturan Ruhan Mavruk’la ilgili konuþmak üzere sözü Songül Yücel aldý. Songül Yücel konuþmaya, Ruhan Mavruk’u çok geç tanýdýklarýný, sadece son iki yýlda onun þiirleriyle, dostluðuyla, yoldaþlýðýyla beraber olabildiklerini, ve bundan önce geçen yýllarýn bir eksiklik olduðunu dile getirerek baþladý. Ruhan Mavruk’un en öne çýkan yanlarýndan birinin eylemci bir þair olmasý; masabaþý romancýlarýnýn, þairlerinin, yazarlarýnýn bol olduðu bir ülkede onun imgelerini sokaklarda, eylemlerde yaratýþý olduðuna deðindi. Ardýndan “Albatros”u okuyarak deðerli dostumuzun kitabýna, dünyasýna giriþ yaptý:. “Bugün ne bar kavim / ne barbar kavim / ne kapýmda uluyan gece / bugün Kandýra’dan mektup var / çavlanlar, ovalar / dað köyleri doluyor odama” dedi. Ardýndan da Simurg Tufaný’nýn giriþini kýsaca okudu. “Öyle büyük amaçlar vardýr ki, ölüm bile yetmez onlarý yoketmeye Ve uzun süreli zorlu bir savaþý ancak haklý olanlar sürdürebilir. Bu yolda egemenlere karþý direniþçinin elindeki tek güç kitaplarý ve hayatý doðrudan doðruya okumaktýr. Yollarýmýzý fýrtýnalar bekliyor. Çünkü, kendi adýna bir dal çiçek istemezken, baþkalarýna dünyalarý yaratanlar her çaðda zorbanýn hedefi olmuþtur. Bana bu destaný do-
22
ruktan doruða uçarak dünyayý dolaþan bir albatros anlattý...” diyerek dostumuzun sözlerini bize taþýdý. Son derece heyecanlý olduðu ve duygulandýðý gözlenen Ruhan Mavruk da, “Ben burda olmaktan, sizlerle olmaktan çok mutluyum, yollarda olmaktan, annelerin yanýnda olmaktan, devrimcilerin yüreðine destek olmaktan, onlarla beraber yürümekten çok mutluyum. Çünkü þunu da hesap etmek gerekirse, dýþarýdaki yabancýlaþma, haksýzlýk, insan dýþý rekabet... burasý düþünüldüðünde yaþanýlasý bir dünya deðil, adeta intihar gibi geliyor. Devrimciler paylaþmasýný biliyor, kendine güveniyor, uyurken rahat bir nefes alabiliyor ‘ben halkýma karþý, halklara karþý elimden geleni yapabiliyorum’diye. O noktada, varlýðýnýz için çok teþekkür ediyorum. Arkadaþlara diyorum, imza gününden sonra, bir grev çadýrýna gidelim, destek verelim, onlarla birlikte olmayý da özledim” dediðinde, “Telekom iþçilerine gideriz” diye yanýtladý hemen Songül Yücel onu. Ve Ruhan Mavruk, Simurg Tufaný’nýn nasýl doðduðunu anlattý... Kitabýnýn ikinci bölümünü oluþturan Simurg Tufaný, F Tipi Zindanlardan gelen mektuplar, þiirler, yazýlar, fotoðraflardan ve zindanlara dair yazýlan bölümlerden oluþuyor. Ruhan Mavruk kitabýnýn bu bölümünde “Yüreðim boðazýma düðümlenmiþ, haykýrýyorum hemen: ‘Hücrelerin kapýsýný ben açmak istiyorum. Sizden tek istediðim bu; onlarla aramdaki duvarý kaldýrýn. Sonra taþradaki sanat akademisinde, bir öðretmenlik, varoþlarda etkinlikler, öyle bir þeyler iþte...’” diyor sosyalist devrimin ilk haberini aldýðý anda... Yüreðimizi düðümlüyor. Aslýnda burada yer alabilecek pek çok mektubun þiirin olduðunu söylüyor, ama cezaevlerinden gelmiþ pek çok mektubun ev baskýnlarýnda, Tayad’a vb yapýlan baskýnlarda el konulduðunu, yok olduðunu anlatýyor içi burkularak. “Dogmalara baðlý bir yaþamda artýk bize birþey getirmez, o cesareti de taþýyalým, özgür olursak daha iyi üretiriz. Kültür de özgürlüðün kýzýdýr, cesaretin kýzýdýr. O noktada hep birlikte kendimizi geliþtirelim. Ben arkadaþlara sonsuz teþekkür borçluyum, iyi ki tanýmýþým onlarý, çok iyi paylaþýyoruz çünkü estetiði, þiiri, herþeyi; o paylaþýmda güzel bir aþk benim için. Onlar da kitaplarýný, þiirlerini çýkarmalýlar, yazalým” diyerek hitap etmeye devam etti bizlere. Etkinliðin ilerleyen dakikalarýnda da bize, kitabýna adýný veren Issýz Ada’nýn kendisi olduðunu, Savaþ Zýrhlýsý nýn da devrimciler olduðunu, daha doðrusu kendi içindeki savaþan, savaþmak isteyen kýsým olduðunu anlattý. Ardýndan Ruhan Mavruk’un da bir parçasý olduðu Rasim Oktar Þiir Atölyesi, onun þiirlerini okudu sýrayla kürsüye gelerek... Her biri mýsralara yüreklerinden birþeyler katarak... Bu
107. Sayý / 5 - 19 Aralýk 2007
sýrada, Ayýþýðý Sanat Merkezi’nde yan flüt dersleri veren Belgin arkadaþýmýz, flütü ile bize güzel bir müzik ziyafeti verdi. Sonra sözü alan Vefa Serdar, “Bir þairin bir mýsrasýný okuduðunuz zaman, onun dünyasýna girmiþsiniz demektir. Bir þairi öyle yüzeyselce tanýyamazsýnýz. Bir þairi iyi tanýmak istiyorsanýz, onun mýsralarýndan derin anlamlar çýkarmayý da bilmek zorundasýnýz” dedi. “Þiir gerçek anlamda yapýlan bir iþçiliktir. Ve aslýnda ‘devrim denen þey de iþçinin yüreðinden baþka birþey deðildir’, iþçinin yüreðinin çarpýþýdýr. Þairlik, oturup güzel mýsralar yazmak deðil sadece, þairlik hissedebilmek, ve tarihine tanýklýk edebilmektir. Eðer ben bilseydim ki, dýþarýda Ruhan yoldaþ gibi bir þair var, 19 Aralýk’ta ölürken, inanýn rahat ölürdüm, bunu emin olun içerde herkes hisseder. Biz ne zaman ölürüz gerçekten... Unutulduðumuzda ölürüz, eðer bir devrimci þunu bilse, ben unutulmayacaðým, benim burada verdiðim mücadele birgün mutlaka birileri tarafýndan yazýlacak, insanlara anlatýlacak yani bu burda kalmayacak, o devrimci mutlu ölür” diye bir giriþ yaptý ve Ruhan Mavruk’un dizelerinden, Ruhan Mavruk’u anlatmaya baþladý bize. Þairin, dizelerinde sakladýðý þairi anlattý “Kendi derinliklerini arayan genç bir kadýndý o, bu arayýþýn sonunda kendi estetiðini arayan devrimcilerle tanýþýr. Akarsuyun baþýndan ayrýlmayan yozlaþmazdý çünkü. Ruhan yoldaþ akarsuyun baþýndan ayrýlmadý hiçbir zaman. Hep akýþýn içinde oldu, onun için de kirlenmedi. Çünkü akan þey kirlenmez, iþleyen þey pas tutmaz” dedi ve “þiir benim varolma nedenimdir” dediðini hatýrlattý. Pek çok insanýn, þairin þiir yazdýðýný ama çok azý için bunun bir “varolma nedeni” olduðunu dile getirdi. “Þiiri bitiremezler, acýnýn ve direniþin çocuðudur çünkü. Ve bu memlekette bu kadar çok acý yaþanýrken, bu kadar çok direniþ yaþanýrken, kahramanlýklar yaþanýrken, þiirin bitmesi mümkün deðil. Þair de bitmeyecek bu memlekette, þiir de”... Vefa Serdar, anlatýmýnda Ruhan Mavruk’un Ayýþýðý için söylediklerine de deðinmeden geçemedi... “Hayatýmda çok önemli bir yer aldýlar, incelik ve derinliði güzel insaný buldum, birlikte üretmek çok güzel” dediðini aktardýktan sonra, “bizce de sizinle üretmek çok güzel” diye yanýtladý Ruhan Mavruk’u. “Irmak akýp gidiyor hepimiz için ve biz onun içinde öðrenmeye devam ediyoruz, yüreðimizi güçlendirmeye devam ediyoruz ve ona, ‘iyi ki varsýn’ diyoruz. ‘iyi ki bizimlesin, iyi ki yoldaþýmýzsýn’”... Herkesi yüreðinden yakalayan bu sözlerden sonra, etkinliðin ikinci kýsmý için salona geçildi. Burada çaylarýmýzý içip sohbet ederken, Ruhan Mavruk da kitaplarýný imzaladý, sohbetler etti okurlarýyla. Ardýndan müzik dinletisine geçildi. Emeðe Ezgi Müzik Grubu þarkýlarýný bizimle paylaþtýktan sonra, herkes içinden geçen þiirleri okumaya baþladý sýrayla, türkülerini söyledi. Etkinlik, akþam geç saatlere kadar sohbetle, þiirle, duyguyla sürdü.