Yeni Evrede
Başyazı
Mücadele Birliði
DEVRÝMCÝ ÝNÝSÝYATÝF urjuvazi tarihsel inisiyatifini yitirmiþtir. Bu genel ve evrensel bir durumdur. Somut olarak bu devrim topraðýný alýrsak, burjuvazinin inisiyatifini yalnýz tarihsel bakýmdan yitirmekle kalmayýp, güncel olarak da yitirdiðini söyleyebiliriz. Burjuvazinin kitleler üzerindeki ideolojikpolitik hegemonyasýnýn çöküþü her gün biraz daha derinleþiyor. Devrimci durum, devrimin olgunlaþmasý, kitlelerin geliþen devrimci mücadelesi burjuvazinin inisiyatifi yitirdiðinin en somut kanýtýdýr. Emekçi kitlelerle tekelci burjuvazi yýllardýr süren uzun savaþa tutuþmuþ bulunuyorlar. Halk kitlelerinin bu kadar uzun bir süre savaþý sürdürdüðü bir yerde, burjuvazi deðil inisiyatif sahibi olmak, kendi egemenliðini sürdüremez hale gelmiþtir. Sýnýf savaþýmýnýn geldiði ileri düzey, olaylarýn devrimci yönde seyretmesi, inisiyatifin halk kitlelerine geçtiðini gösteriyor. Bu belirleme soyut bir belirleme deðil, somuttur. Her gün canlý olarak yaþanan gerçeklerdir. Yaþamýn gerçekleridir. Gerçekler somuttur. Haftalara, günlere sýðan binlerce toplumsal olay, çatýþma, gösteri ve kitlelerin bu yöndeki muazzam hareketliliði, devrimci kitle hareketinin inisiyatifinin ifadesidir. Kitle inisiyatifinin yeni bir örneði TEKEL iþçilerinin eylemidir. Eylem esas olarak iþçilerin kendi kararlýlýðý ve giriþimi olarak baþladý. Uzun süre devam etmesi de yine eylemci iþçilerin kendi mücadelelerinin sonucudur. Eylem gitgide yaygýnlaþan yeni bir devrimci kitle hareketi dalgasý yarattý. Sosyal-reformist ve oportünist çevrelere göre ortaya çýkan þey yalnýzca bir “dayanýþma”dan baþka bir þey deðildir. Kitle hareketlerini olduðundan farklý ve ýlýmlý gösterme, bu çevrelerin yerleþmiþ bir
B
Sýnýf savaþýmýnýn geldiði ileri düzey, olaylarýn devrimci yönde seyretmesi, inisiyatifin halk kitlelerine geçtiðini gösteriyor. Bu belirleme soyut bir belirleme deðil, somuttur. Her gün canlý olarak yaþanan gerçeklerdir. Yaþamýn gerçekleridir. Gerçekler somuttur. Haftalara, günlere sýðan binlerce toplumsal olay, çatýþma, gösteri ve kitlelerin bu yöndeki muazzam hareketliliði, devrimci kitle hareketinin inisiyatifinin ifadesidir.
163. Sayý / 19 Mayıs - 2 Haziran 2010
politikasýdýr. Onlardan ileri bir deðerlendirme beklenmez. TEKEL eylemine destek vermek gerekçesiyle ortaya çýkan yaygýn ve yoðun kitle eylemleri basit bir “dayanýþma” olarak gösterilemez. Gerçekte ise olan þey, emekçi kitlelerin yeni bir patlamasý ve açýða çýkan kitle enerjisinin yeni bir devrimci çýkýþýn yeni bir devrimci dalganýn her tarafý kaplamasýdýr. Olan þey, devrimci yükseliþin daha da güçlenmesidir. Kürt halký, ulusal- sýnýfsal kurtuluþu doðrultusunda yýllardýr sürdürdüðü savaþla, inisiyatifi kendi eline almýþ durumda. Þoven Türk egemenlerinin orada egemenliðini yeniden kurmak için yaptýðý büyük katliamlar sonuç getirmedi. Kitleler yakaladýklarý bu durumu daha ileriye götürmeye ve güçler iliþkisini tamamen kendi lehine deðiþtirmeye kararlýlar. Faþist devletin yaptýðý her saldýrý hemen devrimci kitlelerin eylemleriyle yanýt buluyor. Kitle inisiyatifi gün gün geliþiyor, güçleniyor ve yeni insan topluluklarýný kendine çekiyor. En önemlisi halk kitlelerinin kendi hedefleri doðrultusunda yaptýðý çalýþmalardýr. Ýnsanlar, ne yapacaklarýna ve tüm faaliyetlerine kendileri karar veriyor ve yönlendiriyor. Kitlelerin gösterdikleri inisiyatifin temelinde, örgütlü devrimci mücadele var. Ýnisiyatif; yani giriþim üstünlüðü ve sürece yön vermek, devrimci eylemlerin sonucudur. Devrimci mücadele yýllardýr sürüyor. Kitleler içinde parti çalýþmasý en aðýr saldýrý altýnda bile devam etti. Tüm bu savaþým içinde devrimci kitle hareketi yaratýldý. Hiç bir koþulda mücadeleden geri durmayan kitleler bu savaþýmýn ateþi içinden geçerek çelikleþti. Burjuvaziye karþý üstünlük saðlamak için, büyük bir deneyime sahipler. Kitleler bugünkü noktaya devrimci savaþýmla geldiler ve daha ileriye, savaþýmýn yeni aþamalarýna devrimci nitelikleriyle varacaklar. Ýnisiyatifin kitlelere geçmiþ olmasý, sýnýflar savaþýmýnda yeni bir durumun doðmasý demektir. Bu yeni durum, sýnýflar arasýndaki güç iliþkisinin iþçi sýnýfý ve tüm emekçi kitlelerin lehine deðiþmesi demektir. Uzun iç savaþýn böylesine devrimci bir sonuç yaratmasý kaçýnýlmazdý. Tekelci sermaye elindeki gücü sonuna dek kullanmasýna, uluslararasý sermayenin kesin ve aktif desteðine sahip olmasýna karþýn, bur-
3
Yeni Evrede
Başyazı
Bütün halk kitleleri içinde iþçilerin ve diðer emekçilerin mücadelesi belirgin olarak öne geçti. Ýþçilerin ve iþsiz iþçilerin verdiði mücadele yýllardýr kesintisiz olarak sürüyor. Bu durum, keskinleþen emeksermaye çeliþkisinin ve emekçilere karþý yoðunlaþan küresel kapitalist saldýrýlarýn zorunlu bir sonucudur. 4
Mücadele Birliði
juva iç savaþý kazanamamýþtýr. Emekçi kitlelerin yeni ve daha güçlü devrimci giriþimlerde bulunmasýný önleyememiþtir. Koyduðu her barikat, devrimci kitleler tarafýndan her seferinde aþýlmýþtýr. Burjuva engellerinin her seferinde daha aktif bir giriþimle yýkýlýp geçilmesi, öyle egemenlerce kabul edilebilir sýnýrlar içinde kalýnan bir çalýþmayla, burjuva limanlarýnda kendine güvenli bir yer arayan uzlaþmacýlarýn anlayýþýyla da olmamýþtýr. Burjuva mevzilere karþý yýkýcý ve devrimci saldýrýlar, devrimci bir savaþýmla, kitlelerin devrim hedefiyle yaþamýný ortaya koymasýyla gerçekleþmiþtir. Hedefe varmak için daha alýnacak zorlu bir mesafe var. Fakat giriþim inisiyatifi artýk bizim elimize geçmiþtir. Devrimci sürecin devrimci kitle eylemleriyle hýzlanmasý, tüm toplumu derinden etkileyen devrimci durumun daha da olgunlaþmasý, iþçi sýnýfýnýn önemini ve önderliðini öne çýkarmýþtýr. Kitlelerin artan inisiyatifinden söz ederken, kitlelerin içinde asýl olarak da iþçi sýnýfýnýn devrimci giriþimlerinin öne çýktýðýný belirtmek gerekiyor. Bütün halk kitleleri içinde iþçilerin ve diðer emekçilerin mücadelesi belirgin olarak öne geçti. Ýþçilerin ve iþsiz iþçilerin verdiði mücadele yýllardýr kesintisiz olarak sürüyor. Bu durum, keskinleþen emek-sermaye çeliþkisinin ve emekçilere karþý yoðunlaþan küresel kapitalist saldýrýlarýn zorunlu bir sonucudur. Önümüzdeki süreçte, iþçi sýnýfýnýn ve emekçi kitlelerin faþizme ve sermayeye karþý eylemleri iyice yoðunlaþacak ve þiddetlenecektir. Ýþçi sýnýfýnýn, kapitalizmin ezdiði tüm emekçi kitleleri, kapitalizmin baskýsýndan kurtarmak için giriþeceði her devrimci eylem devrimi biraz daha olgunlaþtýracaktýr. Ýþçi sýnýfýnýn önderlik rolünün öne çýkmasý, devrimci marksist partinin de önderlik rolünü ve önemini arttýrýr. Somut durumun kendi somutluðu içinde doðru bir çözümlemesini yapmadan; devrimci durumun, devrimin olgunlaþmakta olduðunu belirtmeden hiç kimse marksist olarak kalamaz. Marksist olarak kalmak için somut durumun ve somut koþullarýn zorunlu yaptýðý mücadele görevlerini belirlemek gerekiyor. Yeni bir toplum kurma amacýmýza, ancak verili koþullarýn gerektirdiði devrimci görevleri yerine getirerek 163. Sayý / 19 Mayıs - 2 Haziran 2010
varabiliriz. Bunun dýþýnda devrim ve gelecek üzerine söylenecek her þey, yalnýzca proletaryanýn somut devrimci görevlerinin üstünü örtmeye yönelik olabilir. Soyut þeylerden söz edip, ama somut devrimci görevlerden kaçmak, küçük burjuva uzlaþmacý hareketlerin çok belirgin bir özelliði olmuþtur. Küçük burjuva sosyalizminin emekçi kitlelere güncel olarak tüm söylediði ekonomizmden, sendikalizmden baþka bir þey deðildir. Tüm yetenekleri sendikalarýn ortak yayýnladýklarý sendikal talepler deklarasyonunda ifade edilenleri sosyalist bir lafýzla yinelemektir. Onlarýn iþçilere sunduklarý sendikalizmle, marksistlerin, iktidarýn politik yolla, devrimci mücadele yoluyla ele geçirilmesi anlayýþý birbirini dýþlar. Emekçi sýnýf sendikalist anlayýþla devrimi gerçekleþtiremez. Sendikalizm burjuva egemenlik sýnýrlarýný hiç bir þekilde aþamaz. Halk kitleleri iktidara, devrimci politik bir çizgi izleyerek varabilir yalnýzca. Devrim dalgasý geniþ halk kitlelerini kendine çekerek büyümeye devam ediyor. Devrimci mücadele dalgasý devrim hedefli olarak yönlendirilemezse, bunun ardýnda, kitleleri bekleyen yozlaþma ve yýkým olur. Küçük burjuva sosyalist hareketin devrimci mücadeleye önderlik edemeyeceði açýk. Çünkü devrim onlar için önümüzdeki bir hedef deðildir. Bu anlamda, devrime önderlik etmek diye bir sorunlarý yoktur. Ancak Leninist Parti kitlelerin devrimci mücadelesine önderlik edebilir. Çünkü Leninist Parti, tüm çalýþmasýný devrim hedefiyle yürütüyor. Parti, devrimci görevlerini yeri getirirken bunu büyük bir heyecan, coþku ve sevinçle yapýyor. Geleceðin güvencesi olarak gördüðü devrimci iþçi sýnýfý hareketine büyük bir güven duyuyor. Devrimci mücadele, bu mücadelenin gerisinde duran hareketlere býrakýlmaz. Onlar her durumda devrimci kitle hareketini geri çekmeye çalýþacaklardýr. Bu uzlaþmacý küçük burjuva hareketlerin, devrimci hareketi devrim hedefinden uzaklaþtýrma çabalarýný boþa çýkarmanýn en etkili yolu, proletaryanýn devrimci sýnýf partisinin önderliðini kitlelerin savaþtýðý her alanda yükseltmektir. C.DAÐLI
Yeni Evrede
Mücadele Birliði
Güncel Devrim
HER AÇIDAN KRÝTÝK DÖNEM
Devrim rüzgârý fýrtýnaya dönüþtü. Bunu en iyi kitleler sezinliyor ve Newroz’dan 1 Mayýs’a, alanlarý milyonlarla doldurarak artýk bir devrimin olanaklý ve yakýn olduðuna dair o genel atmosferi yaratýyorlar. Ölüleri bile canlandýran bu fýrtýnanýn ortasýnda Türk tekelci sermayesi, uluslararasý emperyalist güçleri de arkasýna alarak, oluþan bu atmosferi daðýtabilmek için son derece riskli maceralara atýlmaya hazýrlanýyor. Asýl hedef zaferin mümkün olduðuna dair genel kanýyý daðýtmaktýr.
bir hamlede çöpe atmak zorunda kaldý. Ýç savaþ ve devrim, sonunda kendi kurallarýný kabul ettirdi. Burjuvaziyle uzlaþma çizgisi izleyen UKH’nin arzu hilafýna raðmen, sonunda onlarda reste karþý rest konumunu seçtiler.
Tam Bir Býçak Sýrtý Hemen söyleyelim, Güney’e karþý bu denli kapsamlý bir operasyonun sonucu, önümüzdeki dönemin geliþmelerini belirleyecek önemdedir. Bu önemin hem TC, hem de UKH farkýnda. Sermayenin Resti… TSK açýsýndan alýnacak bir yenilgi, Zap fiyaskosunu basit bir Bütün kartlar masaya açýlýyor, sinek ikilinin bile önem kazandý- kýr gezisine çevirecek denli aðýr ve derin sorunlar yaratýr. TSK, bu oðý bir “son rest” oyunudur bu. Bu yüzden, Barzani’nin Mayýs ayý so- perasyonda geçmiþ fiyaskolarýn üzerine örtebilecek denli baþarý elnunda Türkiye’yi ziyaret edeceði söyleniyor. Bugüne dek Barzani’yi de ederse, Kürt halkýnda zaferin yakýn olduðuna dair o ateþli duygu bir “aþiret reisi” ya da “postal yalayýcýsý” gibi apaçýk kaba küfürler- bir süreliðine de olsa geri çekilecektir. Baþarý kazanmýþ bir TSK, sole dolu nice sýfatlarla anmayý alýþkanlýk haline getirmiþ dýþiþleri ze- nunda kendini sermaye sýnýfýna affettirmiþ olacaktýr; sermaye kampvatý, bu kez onu havaalanýnda resmi törenler, zoraki gülücüklerle larý arasýndaki kavga geçici bir uzlaþmayla bir süre gündemden karþýlayacak. Önceki ziyaretlerinde ya polisevinde ya da Jandarma düþebilecektir. En önemlisi, artýk milyonlar halinde Newroz ve 1 Makonutlarýnda “misafir” edilen Barzani, þimdi VÝP salonlarýnda görü- yýs alanlarýna akan birleþik devrimin en canlý, en dinamik ayaðý, bir necek, karþýsýnda bel bükülecek, gerdanlar kýrýlacak. süre için kötürümleþebilecektir. Barzani’yi Kürt halkýnýn “üç baba”sýndan biri olarak göstermeGüney’e operasyonun bu olasý sonuçlarý ciddi bir kopma anýna ye gayret ettikleri halde bugünlerde tümüyle köþelerine çekilmiþ bir iþaret ediyor. Kuþkusuz, devrimin þu ya da bu mevzisinde yaþanan takým zevat dýþýnda, Kürt halký bu geliþmeleri sevinçle karþýlýyor mu? kayýplar, devrimin tümünü yenilgiye uðratmaz. 19 Aralýk bu duruma Kesinlikle hayýr; halkýn bu soðuk duruþunun iki temeli var. bir örnektir. Türkiye ve K. Kürdistan birleþik devriminin kökleri öyÝlki, bu ziyaretin ardýnda yatan nedene dairdir. Uzunca bir sürelesine derin, ortaya çýkardýðý çeliþkiler öyle keskin ve özellikle Kürt dir hazýrlýðý yapýlan Güney operasyonuna son noktanýn bu ziyarette halkýnýn sergilediði bilinçli-örgütlü davranýþ alýþkanlýðý öylesine etkonulacaðý biliniyor. Ýkincisi çok daha derin bir nedendir. Barzani kindir ki, Güney operasyonunda olasý bir TSK baþarýsý en çok geçive onun temsil ettiði burjuva sýnýfla emekçi Kürt halkýnýn çýkarlarý ci bir etki yaratýr. her noktada ayrýþmýþtýr. Barzani’nin her sevinci bundan böyle emekÖte yandan, Zap benzeri bir fiyaskonun tekrarýnda ortaya çýkaçi Kürt halký için endiþe kaynaðýdýr. cak devrimci etkiyi tahmin etmek bile zor. Ýki yýl önce çok daha küBarzani ziyaretiyle düðmesine basýlacak operasyon, kimse için çük bir yýðýnakla yapýlan Zap operasyonunun sonuçlarý, günümüze sýr deðil. Aylarca gece-gündüz sürdürülen bir sevkiyatla Güney sýnýr kadar süren burjuva iç kavgayý zincirlerinden boþaltmýþ, Kürt halboyunda benzeri görülmemiþ yoðunlukta bir yýðýnak oluþturan TSK kýnda ciddi bir zafer havasý yaratmýþtý. Newroz ve 1 Mayýs alanlarý-2008 baþýnda sýnýrýn beþ km ötesinden geri dönmek zorunda kaldýðý operasyonun kötü anýlarýndan olsa gerek- Talabani ve Barzani’nin ný milyonlar halinde dolduran emekçilerin, böylesi geniþ çaplý bir Peþmerge güçlerini bu harekâta ortak etmek için yoðun bir çaba için- operasyonun fiyaskoyla sonuçlanmasýndan çýkaracaðý zafer duygude. Türk sermayesi ve onun silahlý aygýtý ikinci bir Zap fiyaskosunu sunu bir düþünün. Devrimin uzun soluklu kavgasýnda, milyonlarýn zafer havasýný kaldýramayacak denli hassas bir denge üzerindedir. Bunun stratejik bir yenilgi haline gelebileceðini bilen ABD, tüm operasyonun baþýn- koklamaya baþladýklarý böylesi anlar çok deðildir. Fakat bir kez bu hava solunmaya görsün, pek çok kiþiye “mucize” gibi görünen olaydaki asýl yönetici güçtür. ABD, Afganistan’da pek çok kez denediði -fakat bir türlü so- lar yaþanýr. Taksim’e milyonlarýn akacaðýný söyleseydik, budalaca nuç alamadýðý- türden bir askeri taktikle, UKH’ne mümkün olan en gülüþlerle karþýlaþýrdýk. Fakat Newroz’a ve Taksim’e akan sonu göbüyük zayiatý verdirmeyi hedefliyor. Belki tarihinin en yoðun aske- rünmez kortejler, devrimin zaferinin mümkün ve yakýn olduðunu seri yýðýnaðýný yapak TSK da, insansýz hava araçlarýnýn, nokta hedef- zinleyen emekçilerle doluydu. Öyleyse, tekelci sermayenin, büyük riskleri göze alarak, olgunlere suikast ve aðýr bombardýmanlar eþliðinde, bölgeyi bilen Peþmergenin yardýmýyla, en azýndan Zap fiyaskosunun üstünü örte- laþmaya baþlayan bu “zafer hava”sýný daðýtabilmek için, sonu onarýlmaz bir fiyaskoyla sonuçlanabilecek bir operasyona giriþmesine bilecek bir sonuç peþinde. Reste karþý rest. UKH, hazýrlýðý son aþamada olan bu ölüm ka- þaþmamak gerekiyor. Kendisine devrimci diyen hiç kimse, bu kader anýný kollarýný kapanýnda gedikler açmak için, Cumhurbaþkaný Gül’ün deyimiyle “cüvuþ tu rup izlemekle yetinemez. Devrimin önemli kritik dönemeçleretli eylemler”e giriþiyor. Kapsamlý bir cephe saldýrýsýna hazýrlanan orduyu, uzak uç kanatlarýndan vurarak savunma pozisyonuna sokma- rinde etkisiz kalmak, devrimin öncülüðüne soyunmuþ her siyasi ya çalýþýyor. UKH, bu adýmlarý atmak için, kendi yönünden açýlýma partiyi politik iflasa sürükler. Bu nedenle, her alanda, her tür araçla, son vermek, yasal parti aracýlýðýyla yürütülen tüm o barýþ çabalarýný Kürt halkýyla mücadele birliðini yükseltmek için hazýr olmalýyýz. 163. Sayý / 19 Mayıs - 2 Haziran 2010 5
Yeni Evrede
Komite-Konsey
Mücadele Birliði
SENDÝKALAR VE KOMÝTE-KONSEYLER Sendikalar, iþçi sýnýfýnýn ekonomik mücadele örgütleridir. Kapitalist sistemde bir meta olarak iþlem gören emek gücünü satarken, sendikalar, iþçiler açýsýndan daha iyi ve uygun koþullarda satabilmelerine hizmet eden mücadele araçlarýdýr. Bu mücadele içerisinde sendikalar, geniþ iþçi yýðýnlarýnýn iþkolu temelinde örgütlemesini saðladýðý gibi, ekonomik mücadeleler, fabrika yaþamý ve grevler sürecinde iþçi sýnýfýnýn belirli bir noktaya kadar sýnýf bilinciyle donanmasýný da saðlar. Sendikalarýn yetersiz olduðu yanlar da vardýr. Bu yetersizlik, iki yönden kendini açýða vurur. Birisi, sendikalarýn örgütlenmesinde, büyük sanayi ve fabrikalara aðýrlýk vermesi, bunlarý temel almasýdýr. Bunun bir sonucu, sendikalarýn küçük sanayide ve atölyelerde çalýþan geniþ iþçi yýðýnlarýnýn örgütlenmesine ilgisiz kalmalarý oldu. Büyük sanayiye ve tekellere fason üretim yapan atölyeler, merdivenaltý sanayi ve küçük üretimin yoðun olduðu organize sanayi bölgelerindeki otomotiv yan sanayi, makine aksamlarý, tekstil, mobilya, deri, gemi yapýmý vb. vb. iþkollarý gözönüne alýndýðýnda, bu tür küçük iþletmelerde çalýþan iþçi nüfusunun büyüklüðü anlaþýlabilir. Üstelik bu tür küçük iþletmelerde çalýþanlarýn büyük çoðunluðu genç iþçilerdir. Bu iþçiler hiçbir güvenceye sahip olmadan, çoðu kez asgari ücretin bile altýnda bir ücretle çalýþýrlar. Pek çoðumuzun defalarca tanýk olduðu gibi, bu genç iþçiler sendikasýz, sigortasýz, servis olanaklarý dahi olmadan, hem en saðlýksýz koþullarda ve iþ kazasý denen iþ cinayetlerine en açýk olarak, hem de günde 12-14 saat çalýþtýrýlmaktadýr. Sendikalarýn hiçbir þekilde el atmadýðý bu alanlarda çalýþan iþçiler ekonomik, politik, sosyal krizin böylesine derin olduðu günümüz koþullarýnda, örgütlenmeye en çok ihtiyaç duyan; yarýnsýzlýk, güvensizlik, açlýk ve sefaletin derin biçimde etkilediði iþçilerdir. Hiç ertelemeden, bugünden baþlayarak bu alanlarda örgütlenmenin harikalarýný yaratmak üzere harekete geçilmelidir. Bugüne dek Tuzla Tersaneleri, Merter
6
ve Çaðlayan gibi yerlerde yaþananlar bize, bu tür alanlarda nasýl örgütlenme yapýlamayacaðýnýn örneklerini vermektedir. Günümüzde iþçileri sendikalarda örgütlemeye yönlendiren dürtü, ücret artýþý, iþgüvenliði ve sosyal haklarýn güvence altýna alýnmasý, biraz daha iyi bir yaþam saðlamak. Küçük üretimin yaygýn olduðu bu tür sanayi merkezlerinde büyük sendikalar örgütlenmediði için, iki tür örgütlenme giriþimiyle karþýlaþýrýz. Birisi küçük sendikalarda örgütlenme, diðeri de dernekler biçiminde örgütlenmedir. Küçük sendikalar derken kastýmýz, iþkolunda yeteri kadar örgütlenme saðlanamadýðý için, herhangi bir iþyerinde örgütlü olsa bile, iþkolu barajýný aþamayan, bu nedenle de toplu sözleþme yapma yetkisi alamamýþ durumda olan sendikalardýr. Geçerken belirtelim, bu durumun sorumlusu sendikalar deðil, iþkolu barajý vb. engellerle sendika seçme özgürlüðünü kýsýtlayan, iþçileri burjuva sendikalara mahkum eden 12 Eylül ürünü gerici-faþist yasalardýr. Ýþçiler, bu tür küçük sendikalarda örgütlenseler de bir süre sonra toplu sözleþme yetkilerinin olmamasý nedeniyle bu sendikalardan yeniden uzaklaþmaktadýr. Sonuçta bu sendikalarýn yaptýklarý, yapabilecekleri pratik olarak sýnýrlý kalmakta, derneklerden öteye geçememektedir. Dernekler eliyle yapýlabilecekler göz önüne alýndýðýnda, iþçi dernekleri bazý ihtiyaçlara cevap verebilirler. Týpký küçük sendikalar gibi, iþçilerin bir araya gelebileceði, sorunlarýný konuþabilecekleri, tartýþabilecekleri yerler olarak deðerlendirilebilir. Bunun yaný sýra, bu dernekler eliyle, belirli sanayi bölgelerinde zaman zaman yasal ya da deðil, pratik olarak grevden baþka bir þey olmayan iþ durdurma, iþ yavaþlatma gibi eylemler de örgütlendi. Ama sonuçta bu örgütlenmeler geçici baþarýlar saðlasa da, ya bu eylemlerden sonra ya da daha hazýrlýk aþamasýnda yasalar nedeniyle bu dernekler kapatýldý. Ýþçiler yeniden örgütsüzlüðe mahkum edildiði gibi, çoðu kez iþten atýlýp kara listelere alýnarak iþsizliðe mahkum edildi. 163. Sayý / 19 Mayıs - 2 Haziran 2010
Bu örnekler nasýl olamayacaðýný gösterdiðine göre ne yapmak gerekiyor? Bu sorunun çözümü yine iþçi komite ve konseyleri olacaktýr. Küçük iþletmelerin yaygýn olduðu bu sanayi merkezlerinde, ayný atölyede ya da birkaç atölyede çalýþan iþçilerin oluþturduðu bir iþçi komitesi, giderek bu komitelerin temsilcilerinin oluþturduðu bir çok atölyeyi ve en sonunda da bütün sanayi bölgesini kucaklayan iþçi konseyi. Bu komite ve konseyler eliyle en geniþ iþçi kitlesini en demokratik biçimde örgütlemek ve bu alanlardaki mücadeleyi yükseltmek üzere harekete geçmek gerekiyor. Sendikalarýn yetersiz kaldýðý bir diðer yana gelirsek; her ekonomik mücadelenin hemen ardýnda politik bir mücadele vardýr. Ýþte sendikalarýn yetersizliði burada da kendini gösteriyor. Kimi politik hedefler için zaman zaman mücadele verseler, hatta kimi baþarýlar elde etseler bile iþçi sýnýfýnýn kurtuluþ mücadelesi söz konusu olduðunda sendikalar tamamen yetersiz kalýr. Sendikalarýn kendilerini yasalarla sýnýrlayan yapýsý nedeniyle, çoðu kez kendi tabanýyla karþý karþýya geldiði ve pek çok eylemde de tabandan gelen baský sonucu hareket ettiði bir gerçek. Tekel iþçilerinin 78 gün süren Ankara çýkarmasý bunun en çarpýcý örneklerinden biri olarak yaþandý. Ýþçiler daha Ankara’ya ilk geldikleri gün polisle, copu ve biber gazýyla karþýlandýlar. Ekonomik talepli bir hak arama eylemi, böylelikle daha ilk adýmýnda ekonomik mücadelenin ötesine geçerek politik mücadele karakteri kazanmýþ oldu. Bir diðer çarpýcý örnek de 1 Mayýs eylemleridir. 2007 1 Mayýs’ýndan bu yana DÝSK olsun, KESK olsun adým atmak zorunda kaldýysa, bunun en baþta gelen nedeni, Leninistlerin iþçi sýnýfýna bu devrimci hedefi göstermekteki ýsrarlý tutumuydu. Bunun sonunda iþçi sýnýfýnýn ileri kesimlerinin 2006’da aldýðý, ancak sendika merkezleri tarafýndan kabul edilmeyen bir karar oldu. Bu kararý unutanlar için hatýrlatalým: Ýstanbul Þubeler Platformu, 2006 1 Mayýs’ýný Tak-
Yeni Evrede
Komite-Konsey
Mücadele Birliði
sim’de kutlama kararý almýþtý. Bu kararý yok sayan, geçersiz kýlanlar da konfederasyonlar olmuþtu. Bu iki örnek yeter. Uzun yýllardan beri kamu sektöründe örgütlü Türk-Ýþ olsun, DÝSK olsun büyük sendikalarýn ekonomik, politik ve toplumsal kriz koþullarýnda ne kadar yetersiz kaldýklarý açýkça görüldü. Bunun baþta gelen nedeni uzun yýllar süren açýk faþist baskýlar ve yeni evrede tekelci sermayenin iþçi sýnýfýný atomlarýna kadar parçalayýp, her türlü sýnýf örgütünden yoksun býrakmayý amaçlayan kapsamlý saldýrýlarýdýr. Ancak en az bunlar kadar da bu baskýlarýn sonucunda sendikalarda egemen hale gelen burjuva sendikacýlýðý anlayýþýdýr. Özellikle 90’lý yýllarda Sovyetler’in daðýlmasý ve DSF sonrasýnda sýnýf ve kitle sendikacýlýðýndan vazgeçtiler. 12 Eylül’ün DÝSK’i kapatmasý sadece DÝSK üzerinde deðil, diðer sendikalar üzerinde de bir baskýlama yarattý. Bir diðeri uzun iç savaþ biçimini alan devrim mücadelesinin ve özellikle ezilen ulus konumundaki Kürt ulusunun yükselen mücadelesi karþýsýnda sermayenin yaygýn biçimde baþvurduðu milliyetçi, ýrkçý, þoven militarizmin iþçi ve iþsiz kesimler üzerindeki etkisi ve yine 12 Eylül’den baþlayarak sendikalarýn bir çok yöneticisinin, sendikalarý, parlamentoya seçilebilmek için bir sýçrama tahtasý olarak görmesi, kullanmasý ve daha pek çok neden bu sendikalarý, tekelci sermayenin iþçi sýnýfý üzerindeki egemenlik ve kontrol aygýtlarý haline getirdi. Bugün, bunun yarattýðý sonuçlardan, en baþta sendikalarýn kendileri þikayet etmektedir.
Kamu iþletmeleri dýþýndaki büyüklü küçüklü pek çok iþletmede sendikal örgütlenmenin ya olmadýðý ya da zayýf olduðu ortada. Bugün sendikalý iþçi sayýsý, 1980 öncesindeki sendikalý iþçi sayýsýnýn bile gerisindeyse, bunun sorumlusu burjuva sendikacýlýðýdýr. Bütün bu yetersizliklerine ve olumsuzluklarýna raðmen, sendikalardan vazgeçmek gerekir mi? Elbette hayýr. Biz Leninistler hiç bir zaman sendikalara hayýr demeyiz ve iþçi sýnýfýnýn böyle bir örgütten kopmasýný, sendikasýzlaþmasýný savunamayýz Tam tersine, iþçiler, kamu emekçileri, tarým sektöründe çalýþan mevsimlik iþçiler de dahil tüm ücretli emekçilerin sendikalarda örgütlenmesinin gerekliliðini savunuruz. Ama iþçi sýnýfý kendi kurtuluþu için bununla yetinemez. Kendi iradesini ve geleceðini sendikalara ve sendikacýlara teslim edemez. Sendikalar, iþkollarýna göre örgütlendiði ve toplu sözleþmelerle sýnýrlý bir alanda faaliyet yürüttüðü için, iþçilerin pazarlýk gücünü arttýrma, günlük çýkarlarýný koruma ve çalýþma koþullarýný iyileþtirme için uygun araçlardýr. Ancak ekonomik, politik ve sosyal kriz koþullarýnda, mücadelenin kaçýnýlmaz olarak sertleþtiði ve mücadelede devrimci yöntemlerin öne çýktýðý koþullarda yetersiz kaldýklarýný, kalacaklarýný iþçiler kendi deneyimlerinden biliyor. Ýleri gitmek isteyen iþçi sýnýfý sadece kendi deneyimleriyle yetinemez. Ýþçi sýnýfýnýn uluslararasý deneyimlerinden, mücadelelerinden ve örgütlenme biçimlerinden de dersler çýkarmak, öðrenmek zorundadýr. Ýþçi sýnýfýnýn mücadelesinin ileri gittiði 163. Sayý / 19 Mayıs - 2 Haziran 2010
her yerde bütün 20. yüzyýl boyunca, ister zafere eriþen devrimler olsun, ister yenilen devrimler olsun iþçi sýnýfýnýn geniþ kesimlerini kucaklayan örgütlenmeler, komite-konseyler oldu. Ýþçi sýnýfýnýn, iþçi komiteleri, fabrika komiteleri ve konseyler biçiminde örgütlenip mücadeleyi bu örgütler vasýtasýyla sürdürdüðünü, iþçi sýnýfýnýn enternasyonal mücadele tarihi gösteriyor. Ýþçi komiteleri ve konseyler, iþçi sýnýfýnýn her alanda en geniþ kesimlerini mücadeleye örgütlerken ayný zamanda yeni bir dünya bilincinin örgütsel ve maddi zeminlerini de oluþturdular; proletaryayý, burjuvalar olmaksýzýn toplumu yönetmeye hazýrladýlar. Sendikalarla komite-konseylerin iþlevleri ve görevleri birbirinden çok farklý olduðu için kesin olarak birbirlerinden ayrý örgütlenmelerdir. Ayrý olmalarý demek, sendikalarla komite-konseylerin birbirlerine karþý olmalarý ya da birbirlerinin alternatifi olmalarý demek deðildir. Aksine, komitekonseyler, iþçi sýnýfýnýn ve diðer ücretli emekçilerin en geniþ kesimlerini bünyesinde toplama ve mücadeleye kazanma yeteneðinde olduklarýndan hem sendikalarýn güvencesi olacak hem de sendikal örgütlenmenin önündeki engelleri ortadan kaldýracaklardýr. Ýþçi sýnýfý saflarýnda yaygýn bir komitekonsey örgütlenmesinin varlýðý söz konusu olsaydý, 12 Eylül’ün DÝSK’i kapatmasýnda olduðu gibi örgütsüz kalmaz, en geri, hatta gerici sendikalara mahkum olmazdý. Komite-konseyler; yapýlarý, iþleyiþleri ve iþlevleriyle sendikalardan tamamen farklý örgütlerdir. Bu örgütler, bürokratik olmadýklarý gibi yaygýn ve demokratik örgütlerdir. Amaçlarý, kapitalizm koþullarýnda mücadeleyi geliþtirmek ve asýl olarak da kapitalizme uyum saðlamak deðil, tam tersine kapitalizme karþý mücadeleyi geliþtirerek, iþçi sýnýfýnýn ekonomik-politik iktidarýný saðlamaktýr. Gramschi’nin sözleriyle “Ýþçi konseyleri, iþçi sýnýfýnýn egemenlik için mücadele verdiði, kapitalizmi ortadan kaldýrdýðý ve sosyal üretimi örgütlediði geçiþ dönemi için örgütlenme biçimidir.” Komite-konseylerin önemi sendikalardan ayrý olmasý, bu örgütlerin, bugün açýsýndan iþçi sýnýfýnýn kendisini yasalarla sýnýrlayan mücadelesini devrimci araçlar ve yöntemlerle sürdürmesini saðlayan örgütler olmasý kadar, yeni bir devletin, proleter devletin de temeli olmasýndadýr.
7
Yeni Evrede
Emek Hareketi
Mücadele Birliði
HEDEF HALK ÝKTÝDARI Ýþbirlikçi sendikacýlarýn Tekel eylemini satmak, hükümeti rahatlatmak ve kendi üzerlerindeki baskýyý hafifleterek günü kurtarmak için aldýklarý iþ býrakma eylem tarihi yaklaþýyor. Bilindiði gibi dört konfederasyon Þubat ayýnda, Tekel eylemini zafere taþýmak üzere hemen yapýlacak, ciddi, çaplý bir eylem kararý alacaklarýna günü kurtarmak için, iþçilerle alay edercesine, üç ay sonrasýna bir “genel eylem” kararý almýþlardý. Ýþbirlikçi burjuva sendikacýlar böyle bir kararý alýrlarken bunun hayata geçeceðine dair en ufak bir beklentileri yoktu. Zaten kendileri de bu eylem kararýný bu amaçla almamýþlardý. Amaç iþçileri oyalayarak bir yandan hükümete nefes aldýrýrken bir yandan da günü kurtarmaktý. Nasýl olsa, “Üç ay sonrasýna Allah kerim”di! Ama iþler bekledikleri gibi geliþmedi. Ýþçi sýnýfýnda devrimci eyleme duyulan istek, zafer umudu, kurtuluþ isteði, iþbirlikçi sendikacýlarýn “laf olsun diye” aldýklarý eylem kararýný dahi iþçilerin ciddiye almalarýna yetti. Ýþçi sýnýfý ve diðer emekçi kitleler þimdi 26 Mayýs eylemine hazýrlanýyorlar. Eylem Bayraðýna Ne Yazmalý? Bu durumda iþbirlikçi burjuva sendikacýlar nasýl davranýrlar? Öncelikle þunu tespit etmek gerekiyor: tüm isteksizliklerine raðmen eylemi tümden erteleme ya da iptal etme ihtimalleri son derece düþük. Çünkü böyle bir davranýþ onlarý ayakta tutan en geri iþçiler nezdinde bile gözden düþmelerine yol açacak. Kendilerini yýpratacak böyle bir davranýþta bulunmayacak kadar bu iþin erbabýdýrlar. Bunun yerine iki þey yapmaya çalýþacaklar. Birincisi, katýlýmý düþürmek, sýradan bir eyleme dönüþtürmek, eyleme olan ilgiyi en aza indirmek için ellerinden geleni yapacaklar. 1 Nisan eylemi buna örnektir. O zaman baþvurduklarý yöntemler 26 Mayýs’ta ne yapacaklarýnýn göstergesidir. Ýkincisi, eylemi talepler yönünden güdük, sýnýrlý, olabilecek en dar sýnýf çýkarlarýyla sakatlanmýþ bir eyleme dönüþtürmeye çalýþacaklar. 4C’nin iptal edilmesi, iþçilerin özlük
8
haklarýnýn verilmesi vb. öne sürecekleri en ileri talepler olacaktýr. Ýþbirlikçi sendikacýlarýn bu oyununu bozmanýn yolu var ve bu oyun bozulmalýdýr. Bu konuda en büyük görev sýnýf bilinçli öncü iþçilere düþmektedir. Öncü devrimci iþçilerin, eyleme katýlýmý artýrmak için tüm çabayý göstereceklerini bildiðimiz için, üzerinde durmaya gerek görmüyoruz. Üzerinde durmak istediðimiz ve asýl belirleyici nokta olarak gördüðümüz þey, iþçilerin önüne sürülecek talepler konusudur. Bütün önceki eylemlerde olduðu gibi Tekel eylemi de bize þunu gösterdi: dar, sýnýrlý, güdük, düzen içi bütün istemler, tek tek öne sürüldüklerinde sermaye sýnýfýnýn ve devletin iþçileri aldatmasýnýn bir aracý haline dönüþebiliyorlar. Yine Tekel eylemi gösterdi ki, iþçi sýnýfýnýn, iþsizlik dâhil, tüm temel sorunlarýnýn çözümü iktidar sorununa gelip dayanmýþtýr. Sadece iþçi sýnýfýnýn deðil, ezilen Kürt halkýnýn, diðer emekçi sýnýflarýn ve ulusal topluluk halklarýnýn temel yaþamsal sorunlarýnýn çözümü de ayný þekilde, sermaye iktidarýnýn yýkýlarak yerine demokratik bir Halk Ýktidarýnýn kurulmasýna baðlýdýr. Böyle devrimci bir iktidar kurulup tüm büyük üretim araçlarýna, bankalara, büyük topraklara, zenginliklere el koymadan artýk ne iþsizlik, ne yoksulluk ne de baþka bir temel sorun çözülebilir. Bir Devrimci Demokratik Ýktidar kurulmadan bu sorunlarýn çözülebileceðini söyleyenler -iþçi sýnýfýnýn bilinçli düþmanlarý deðillerse- sadece iþçileri ve kendilerini aldatmýþ olurlar. Ve en önemlisi, artýk böyle bir iktidar mümkün olmaktan da öte bir zorunluluk halini almýþtýr. Tekel eylemi, 1 Mayýs’ta alanlara akan milyonlarý bulan kitle, Newroz, Kürt halkýnýn yiðitçe mücadelesi, iþçi sýnýfýnýn artan devrimci kitle eylemleri, hükümetin, Mec-
163. Sayý / 19 Mayıs - 2 Haziran 2010
lis’in, devletin, tekelci kapitalist ekonominin içinde bulunduðu aðýr bunalým, bütün bunlar, toplumun kurtuluþu için iþçi sýnýfýnýn öncülüðünde bir Halk Ýktidarýnýn mümkün ve zorunlu hale geldiðini gösteriyor. Ýþçi sýnýfý, toplumun en devrimci, öncülük yeteneðine sahip tek sýnýf olarak, toplumu sermaye sýnýfýnýn zulmünden kurtarmak üzere bayraðýna iþte bu devrimci istemi yazmalýdýr. Bu konuda en büyük görev sýnýf bilinçli devrimci öncü iþçilere düþmektedir. Sýnýf bilinçli devrimci öncü iþçiler, iþçi sýnýfýna iktidar bilincini götürerek, sýnýfýn tarihsel devrimci rolünü oynamasýnýn yolunu açmalýlar. Ama sýnýf bilinçli öncü iþçiler, bunu baþarabilmek için her þeyden önce kendilerini sosyal reformist ve oportünist etkilerden kurtarmalýdýr. Çünkü, sosyal reformist ve oportünist güçler, devrim ve iktidar sorununu bilinmez bir geleceðe erteleyerek iþçi sýnýfýna düzen içi bir “aþýrý muhalefet” partisi olarak kalmayý öðütlemekte, sýnýf bilinçli iþçileri umutsuz ve karamsar bir ruh haline iterek onlarýn devrimci bilincini sakatlamaktalar. Sermaye sýnýfýnýn iktidarýný yýkmak, yerine Halk Ýktidarýný kurmak mümkündür. Ýþçi sýnýfý ve diðer emekçi sýnýflarýn, ezilen halklarýn buna hazýr olmadýðý iddiasý koca bir yalandýr. Atina’dan Londra’ya kadar Avrupa baþkentlerini ateþe vermeye hazýr iþçi sýnýfý en güncel ve somut kanýtýmýzdýr. Türkiye ve Kürdistan iþçi sýnýfý Avrupa iþçi sýnýfýndan daha geri, daha bilinçsiz, daha az mücadele istekli deðildir. Aksine, Avrupa iþçi sýnýfý uyurken Türkiye ve Kürdistan iþçi sýnýfý yeri göðü birbirine katýyordu. Ýþbirlikçi sendikalarýn oyununu bozmanýn, onlarýn iþçi sýnýfý üzerindeki etkilerini kýrmanýn yolu, iþçi sýnýfýnýn önüne geri talepler sürmek deðil, sýnýfýn karþýsýna devrimci taleplerle çýkmaktýr. Þimdi bir avuç iþçinin bile Halk Ýktidarý hedefiyle öne çýkmasý büyük önem kazanmýþtýr. Çünkü böyle bir çýkýþ, kitlelerin gürül gürül akacaðý bir kanalý açmýþ olacaktýr. Leninist Parti, sýnýf bilinçli devrimci öncü iþçileri bu tarihsel sorumluluklarýný yerine getirmeye çaðýrýyor.
Yeni Evrede
Sokaklar
Mücadele Birliði
25 MAYIS’TA GREVDE 26 MAYIS’TA “GENEL GREVDEYÝZ”! Ýzmir’de saat 08.00 ile 10.30 arasý Tüm-Bel Sen’li emekçiler toplu sözleþmelerinin yapýlmamasýndan dolayý iþ býrakma eylemi yaptý. Eylem toplu sözleþme masasýna oturmayan Ýzmir Büyükþehir Belediyesi önünde gerçekleþtirildi. “Toplu Sözleþme Hakkýmýz Grev Silahýmýz”, “Zafer Direnen Emekçinin Olacak”, “Direne Diren Kazanacaðýz”, “Hak Verilmez Alýnýr Zafer Sokakta Kazanýlýr” sloganlarý atýldý. Eylemde okunan basýn metninde þunlara deðinildi: “Bugün yine toplu sözleþme çaðrýmýzý yanýtsýz býrakan Ýzmir Büyükþehir Belediye Baþkaný Aziz Kocaoðlu’na çaðrýmýzý yinelemek için buradayýz. Baþta Aziz Kocaoðlu ve Ýzmir kamuoyu bilmelidir ki toplu sözleþme ýsrarýmýzý býkmadan usanmadan daha yüksek sesle dillendirmeye devam edeceðiz. Bilinmelidir ki Belediye emekçileri lütuf deðil haklarýnýn peþindedirler… Kamu emekçilerinin yýllardýr sürdürdüðü mücadeleye kimse seyirci kalamaz. Aziz Kocaoðlu emekten halkçý ve sosyal bir belediyecilikten yana söylemlerinde gerçekten samimi ise bunun gereðini yerine getirerek konfederasyonumuza baðlý Tüm- Bel Sen ile vakit geçirmeden toplu sözleþme masasýna oturmalýdýr. … Kocaoðlu’na tekrar sesleniyoruz: bu iþin sonu ya toplu sözleþme masasýnda sonuçlanýr ya da biz Konfederasyonumuz KESK’e baðlý 50 binin üstünde üyemiz ile bu kentte baþta seçme hakkýmýz olmak üzere tüm demokratik tepkimizi göstermeye devam edeceðiz… Emekçileri muhatap almayan, kentin sahibi olarak sadece bir avuç iþadamýný görenlerin siyasi ömürleri de çok uzun olmayacaktýr. Taþeronlaþtýrmanýn, anayasal haklarýn görmezden gelmenin, mahkeme kararýný çiðneyerek ulaþýma ve suya yapýlan zamlarýn hesabý mutlaka sorulacaktýr. Toplu sözleþme talebimiz yerine gelmediði koþulda 25 Mayýs’ta baþlayacak olan grevimiz 26 Mayýs’ta konfederasyonumuzun da çaðrýcýsý olduðu genel eylem süreciyle devam edecektir”. Basýn metninin okunmasýndan sonra Ayýþýðý Sanat Merkezi’nin tiyatro grubu Ayýþýðý Tiyatro Ýþçileri Atölyesi tarafýndan kýsa bir tiyatro sergilendi. Kamu emekçileri büyük bir ilgiyle izlediler. Eylem görüþmelerden bir sonuç alýnamazsa 25 Mayýs’ta iþ býrakma eylemi yapýlacaðý duyurusuyla sona erdirildi. Ýzmir Mücadele Birliði
SAÐLIK EMEKÇÝLERÝ ÝÞ BIRAKTI
Saðlýk emekçileri, Tam Gün Yasasý ve Performansa Dayalý Döner Sermaye uygulamalarýnýn olumsuzluklarýna dikkat çekmek için eylemler yapýyor. Ýstanbul Çapa Týp Fakültesi’nde çalýþan saðlýk emekçileri, bu konu ile ilgili 13 Mayýs sabahý bir dizi eylemi baþlattýlar. Sabah saat 08.00’de Poliklinikler önünde toplanan saðlýk emekçileri, “Saðlýk Ýþi Ekip Ýþidir! Eþitlik Adalet Ýstiyoruz!” pankartý açtýlar ve hastane bahçesinde yürüyüþe baþladýlar. Yürüyüþ esnasýnda hastalara ve basýna ajitasyon yapan saðlýk emekçileri, sýk sýk “Hastaneler Halkýndýr Satýlamaz”, “Ekipte Varýz Dönerde Yokuz”, “Eþit Ýþe Eþit Ücret” sloganlarý attýlar. Yaptýklarý basýn açýklamasýnda, bu saðlýk yasalarýnýn hizmet niteliðine bakýlmaksýzýn, gelir getirici iþlemler ve sayýlarý üzerinden, birim ve kiþi bazýnda performansa dayalý döner sermaye ödeme sistemine geçilmeyi getirdiðini, oysa performans deðerlendirmesinde asýl ölçütün eðitim araþtýrmada bilimsel yayýn sayýsý, yetiþtirilen öðrencilerin ve araþtýrma görevlileri ile akademik eðitim alanýndaki
yetkinlikleri, kliniklerde ise teþhis ve tedavideki baþarýları olmasý ger e k t i ð i n i vurguladýlar. Saðlýk emekçileri, “Gelir getirici iþ-iþlemlere ve birim ve kiþi bazýnda performansa dayalý döner sermaye ödeme sistemi, ekip anlayýþýný ortadan kaldýrarak hasta haklarýna aykýrý uygulamalara neden olacak, çalýþma barýþýný bozacak; angarya-fazla çalýþma artacak. Mesaimizçalýþma yerimiz idarenin insafýna kalacak, iþyerlerimiz özel hastaneler gibi yönetilmeye baþlanacaktýr. Saðlýk iþi ekip iþidir adalet istiyoruz. Gelir getirici iþlemler ve sayýsý üzerinden, birim ve kiþi bazýnda performansa dayalý döner sermaye ödeme sisteminden vazgeçilsin” dediler. Daha önce de rektörlükle bu konular üzerine görüþmeleri olduðunu, eski rektörün döner sermaye paylarýný artýrdýðýný ama bu daðýlýmda ayrýmcýlýk yapýldýðýný söyleyerek, bu ayrýmlarýn giderilmesini istediler. Saðlýk emekçileri eylemelerine bundan sonra da devam edeceklerini söyleyerek, 13-14-18-21-24 Mayýs günleri de saat 08:0010.00 arasý iþ býrakarak eylemler yapacaklarýný; 26 Mayýs’ta ise tam gün iþ býrakacaklarýný bildirdiler.
ÝTFAÝYE ÝÞÇÝLERÝ ÝLK DAVALARINI KAZANDI 24 Aralýk’tan bu yana, iþlerine geri dönebilmek için eylemlerini sürdüren itfaiye iþçileri, Ýstanbul Büyükþehir Belediyesi’ne karþý açmýþ olduðu iþe iade davalarýndan birini kazandý. Eyleme çýktýklarý son altý aydan bugüne, gerek Ýstanbul’da, gerekse tüm ülke çapýnda yapýlan iþçi eylemlerinin, direniþlerin, grevlerin vazgeçilmez bir parçasý oldu itfaiye iþçileri. Yeri geldi açlýk grevi yaptýlar, yeri geldi eylemlerde, çatýþmalarda en önde gördük onlarý. Nerede bir direniþ var, itfaiye iþçileri dayanýþmak için orada idi. Ve gerek kendi savaþýmlarý, gerekse diðer iþçilerle ördükleri mücadele birliði açýsýndan, son yýllarýn emek mücadelesine adlarýný yazdýrdýlar. 8 itfaiye iþçisi için açýlan dava, 12 Mayýs’ta olumlu sonuçlandý ve iþçilerin “iþe iade”sine karar verildi. 2 hafta içinde çýkacak olan gerekçeli kararýn ardýndan itfaiye iþçileri, Büyükþehir Belediyesi’nde yeniden iþe baþlayacak. Ýþçiler iþe baþlatýlmazsa, “kötü niyet tazminatý” ödenerek iþten çýkarýlacaklar. Ýtfaiye iþçilerinin bir diðer davasý ise 18 Mayýs Salý günü Sirkeci 6. Ýþ Mahkemesi’nde görülecek. Ertelenmiþ olan diðer iki davalarý ise 15ve 17 tarihlerinde görülecek.
163. Sayý / 19 Mayıs - 2 Haziran 2010
9
Yeni Evrede
Denizler
Mücadele Birliði
MERSÝN ÜNÝVERSÝTESÝ’NDE 6 MAYIS ÇALIÞMALARI Mersin Üniversitesi’nde Devrimci Öðrenci Birliði olarak 6 Mayýs 1972’de idam edilen devrim önderleri Denizleri 6 Mayýs Perþembe günü Mersin Üniversitesinde anýyoruz. 3 Mayýs Pazartesi saat 11.00’de üniversitenin çarþýsýnda DÖB standý açarak çalýþmalarýmýza baþladýk. Standýmýzda Denizler için söylenmiþ ezgi ve marþlarý çaldýk. Öðrencilerin yoðun ilgisi ile karþýlaþtýk. 6 Mayýs’ta Ankara’daki anmanýn ve 8 Mayýs’ta Ýstanbul’daki mitingin afiþlerini fakültelerin giriþ çýkýþlarýna ve yemekhaneye yaptýk. Genel yapýlan 6 Mayýs duyurusunun yanýnda üniversitede yapacaðýmýz anmanýn afiþlerini de yoðunluklu olarak astýk. “Denizleri Anmak Onlar Gibi Savaþmaktýr!” þiarýyla yaptýðýmýz çalýþmalarda üniversitenin yemekhanesinde, fakültelerde ve sýnýflarda DÖB imzalý bildiriler daðýtarak 6 Mayýs’ta yapýlacak olan anmaya tüm öðrencileri davet ettik. 3 Mayýs’ta baþlayan çalýþmalarýmýz 6 Mayýs’a kadar devam edecek. DENÝZ YUSUF ÝNAN SAVAÞA DEVAM! Mersin DÖB
6 MAYIS’A GÝRERKEN Devrimin üç yiðit önderi; Deniz Gezmiþ, Yusuf Aslan ve Hüseyin Ýnan iþçi ve emekçi halklarla buluþturuluyor, önderlerimizin idealleri, mücadelesi anlatýlmaya devam ediliyor. Ýþçiler, emekçiler ve gençler Denizleri anmaya çaðrýlýyor. Ýstanbul’un merkezi bölgelerine, emekçi mahallerine afiþlemeler yapýldý. Broþürler halka ulaþtýrýlýyor. Mahallelerde standlar kurulup, sesli ajitasyonla “Denizlerin devrettiði bayraðýn daha yükseklere çýkartýlmasý gerektiði” vurgulanýyor. Kadýköy afiþlerle donatýldý. Kadýköylüler Denizleri sahipleniyorlar. Kimi yerlerde apartman, dükkan sakinleri afiþleri kendi yönlendirmeleri ile astýrýyorlar. “Duvar sizin istediðiniz kadar yapýþtýrýn” diyor emekçiler.
10
Kartal merkezine de afiþler yapýldý. Çalýþma esnasýnda afiþlerle karþýlaþanlar, Denizleri görünce baþka bir ruh haline bürünüyorlar. “Önderlerimizin afiþini her yere asýn” diyenlere rastlamak mümkün. 1 Mayýs afiþlerini belediyenin talimatý ile sökmeye baþlayan belediye iþçilerine Denizlerin afiþleri yapýlacaðý ve sökmemeleri gerektiði söylendi. Ýþçiler sökmeyeceklerine söz verdiler. Avcýlar, Topkapý, Cevizlibað, Þiþhane, Ýstanbul Üniversitesi, ÝTÜ... afiþler alabildiðine yaygýn yapýldý. Gazi Mahallesi ve Sarýgazi’de stantlar açýldý, bölge afiþlerle donatýldý. Broþür daðýtýmý gerçekleþtiriliyor. Çalýþmalar bölgelerde devam ediyor. 1 Mayýs’ýn coþkusuyla önderlerimizin yanýna yürüyoruz!
KADIKÖY’DE 8 MAYIS ÇALIÞMALARI
5 yýldýr Kadýköy Meydaný’nda 6 Mayýs’ta idam edilen Denizleri anmak için yapmak isteðimiz mitingi her yýl yasaklanýyordu. Fakat bizler Denizlerin yoldaþlarý olarak yasaklamalar, gözaltýna almalar, cezalar verilerek engellenmeye çalýþýlan mitingler gerçekleþtirmekte ýsrarlý olduk. Her yýl bir þekilde hazýrlýklarýmýzý yaparak Denizleri anma etkinliklerimizi en güzel þeklide gerçekleþtirmekten vazgeçmedik. Bu yýl da Valilik yasakladý mitingi. Israrcý olduk itiraz ettik, dava açtýk. Miting tarihine iki gün kala bu defa izin çýktý. Tüm bu zaman diliminde, miting çalýþmalarý kesintisiz sürmüþtü. Mücadele izne tabi deðil ki! Ýstanbul’un birçok bölgesinde yoðun bildiri ve broþür daðýtýmý yapýldý. Afiþlerimiz tüm sokaklarý süsledi. Emekçi semtlerinde sesli propaganda çalýþmalarý yürütüldü. Stantlar açýldý. Denizlerin yolundan giden DÖB (Devrimci Öðrenci Birliði) olarak Kadýköy Ýskele Meydaný’nda tüm emekçileri mitinge, Denizlerle buluþmaya davet ettik. Bildiri ve broþürlerin daðýtýldýðý, ajitasyon ve propaganda konuþmalarýnýn yapýldýðý çalýþma, emekçilerin ilgisiyle karþýlandý. Daha sonra otobüs duraklarýna yönelerek burada da kuþlama ve bildiri daðýtýmýna devam ettik. Kadýköy halkýný 8 Mayýs’ta “Denizlerle Buluþuyoruz” mitingine katýlmaya çaðýrdýk. Bu çalýþmalar sýrasýnda onlara Denizlerin gerçek yoldaþlarý olduðumuzu, Devrimci Öðrenci Birliði olarak çalýþmalarda bulunduðumuzu anlattýk, kýsa sohbetler yaptýk. Ýki saatten fazla süren çalýþmalarýmýzla Kadýköy halkýný 8 Mayýs’ta Denizlerle buluþmaya davet ettik.
163. Sayý / 19 Mayıs - 2 Haziran 2010
Yeni Evrede
Denizler
Mücadele Birliði
YOLDAÞLARI DENÝZLERÝ ANDI
Karþýyaka Mezarlýðý, yürümeyi güçleþtirecek kadar kalaba6 Mayýs 2010. Deniz, Yusuf, Hüseyin yoldaþlarýn idamlarýnýn üzerinden geçen 38 yýlýn ardýndan, yine Üç Fidaný anmak lýklaþmýþtý. Çeþitli siyasi yapýlar ve partiler de gelmeye baþlaiçin yoldaþlarý olarak mezarlarý baþýnmýþtý. Bizim anmamýz ise Emeðe Ezgi daydýk. Müzik Grubu’nun ezgileri ve marþlaDört bir taraftan sabah erken saatrýyla sürdü. Bu esnada Denizleri anmak lerde mezarlýða geliþimizle sona erdi uiçin gelen herkes ezgilere eþlik ediyor, zun yolculuðumuz. Sabah gün fotoðraf ve videolarla aný ölümsüzleþtiaðarýrken yoldaþlarýmýzýn ölümsüzlük riyorlardý. Gözyaþlarýný tutamayanlarýn yataðýný süslemeye baþladýk. Dört bir sayýsý ise hiç de az deðildi. tarafý onlarýn resimleriyle, kýzýl bayrakAnma programlarýmýz sona erdilarla ve pankartlarla donattýk. Mezarlaðinde, yoldaþýmýz Niyazi Yýldýzhan’ýn, rý ise bir gün önceden çiçeklerle devrimci önderler siper yoldaþlarýmýz süslenmiþti. Mahir Çayan ve Ulaþ Bardakçý’nýn, 2 Saatler 09.00’u geçerken, Hatay ve Temmuz’da Sivas’ta katledilenlerin Ýzmir’den Devrimci Öðrenci Birliði mezarlarýna anma için gideceðimizi; 8 pankart açarak geldi. Mezarlýk sloganMayýs’ta da Kadýköy’de yapacaðýmýz larla inlemeye baþladý: “Deniz Yusuf Ýmitinge herkesin davetli olduðunu anan Savaþa Devam”, “Ýdamlar Bizi nons ederek Denizlerin, Yusuflarýn, Yýldýramaz”, “Denizlerin Yolunda LeHüseyinlerin baþucundan ayrýldýk. ninist Saflara”, “Fabrikalar Tarlalar SiSonraki uðrak yerimiz Ulaþ Baryasi Ýktidar Her Þey Emeðin Olacak”, dakçý’nýn Mezarýydý. “Ulaþ Bardakçý “Devrim Savaþçýlarý Ölümsüzdür”. Ölümsüzdür”, “Devrim Savaþçýlarý ÖMezarlýk Üç Fidan’ý ziyarete gelen öðlümsüzdür”, “Yaþasýn Siper Yoldaþlýðý” rencilerle ve emekçilerle dolmaya baþsloganlarýmýzla geldik mezar baþýna. lamýþtý. Ulaþ Bardakçý adýna yapýlan konuþmaBu esnada Hüseyin’in kardeþi ve larýn ardýndan Mahir Çayan ve Niyazi amca oðlu da mezarýnýn baþýna gelmiþYýldýzhan’ýn mezarý baþýnda idik. Kýti. Tanýþtýk ve sohbet ettik biraz. Hüsezýldere’de siper yoldaþlýðýnýn en önemyin Ýnan’ýn kardeþi, söylenecek fazla li örneklerinden birini yaratan bir þey olmadýðýný, söylenecek her þeyi THKP-C’li ve THKO’lu devrim savaþzaten onlarýn söylediðini söyledi. çýlarý içindi sloganlarýmýz, konuþmalaAntep’ten ve Ankara’dan Mücaderýmýz. Saygý duruþunun ardýndan, le Birliði okurlarý ve Devrimci ÖðrenMahir’in mezarý yanýbaþýnda yatan ci Birliði de geldikten sonra, saat 10.00 THKO’lu Niyazi Yýldýzhan’ý andýk. civarýnda anma programýmýza baþladýk. Yoldaþýmýzýn, Denizlerin tutsak edilMücadele Birliði, Ýstanbul, Antep, Ýzmesinin ardýndan hazýrlandýðý silahlý mir, Hatay Ayýþýðý Sanat Merkezleri, eylem öncesi katledildiðini anlattýk, Devrimci Öðrenci Birliði ve Devrimci sloganlar attýk. Ýþçi Komiteleri adýna konuþmalar yaSaatler 13.00’e gelirken Karþýyaka pýlmasýnýn ardýndan, Antep’ten gelen bir Çemen Tekstil iþçisi ölümsüzlerin Mezarlýðý’ndaki anmamýz sona ermiþti. mezarlarý önüne geçerek bizlerle düSloganlarla ayrýlýrken, Mart Kültür Saþüncelerini paylaþtý. Ýzmir Ayýþýðý Tinat ve Düþünce Derneði’nin açýlýþýna yatro Ýþçileri Atölyesi’nin þiir katýlmak üzere Kýzýlay’a hareket etdramatizasyonlarýný izledik. tik. 163. Sayý / 19 Mayıs - 2 Haziran 2010
11
Yeni Evrede
Gündem
Mücadele Birliði
SERMAYE ÝKTÝ HALK ÝKTÝDAR “Ayaklanmalar yüzyýlý” içinde bulunuyoruz. Bu tespit, her gün bir baþka ülkede ortaya çýkan ayaklanmalarla, isyanlarla yaþamýn içinde, olgularla kanýtlanýyor. Ayaklanan emekçi halk kitleleridir, emekçi sýnýflardýr. Ayaklanmalar, kapitalist sömürüye, kapitalist sistemin kendisine karþý, emperyalizme, sermaye egemenliðine karþý gerçekleþiyor. Ayaklanmalar, emekçi sýnýflarda sermaye düzenine, sermaye sýnýfýnýn egemenliðine karþý emekçi sýnýflarda birikmiþ öfkenin dýþa vurumudur. Ayaklanmalar, emekçi sýnýflarýn, sömürülenlerin, ezilen kitlelerin yeni bir yaþam isteminin, kapitalist üretim biçimi tarafýndan yaþamdan kovulmaya karþý koyacaklarýnýn ilanýdýr. Ayaklanmalar, kapitalist üretim biçiminin egemen olduðu her yerde, yani dünyanýn dört bir tarafýnda artýk gündemdedir. Yakýn zamana kadar ayaklanmalarýn söz konusu edilmeyeceði sanýlan Avrupa ülkeleri buna dâhildir. Ýþte Yunanistan, yakýn geçmiþte Fransa’yý görmüþtük, yakýn gelecekte Ýspanya, Portekiz, Ýtalya, Ýngiltere’yi göreceðiz. Yani, ayaklanmalar sadece emperyalistlere baðýmlý ülkelerde deðil, emperyalist-kapitalist sistemin kalbinde ortaya çýkmaktadýr. Altý çizilmesi gereken birinci nokta budur. Ýkincisi ise, bu ayaklanmalarýn gelip geçici olmadýðýdýr. Emekçi sýnýflarýn, ezilen, sömürülen kitlelerin dünya çapýnda ayný zaman diliminde egemen sýnýflara ve hükümetlerine karþý ayaklanmalarý bir rastlantý þeklinde açýklanamaz. Onlarý harekete geçiren bir ortak temel; ortak nesnel bir ortam olmasa böyle bir durum söz konusu edilemezdi. Peki, nedir bu ortak temel, bu nesnel
12
ortam? Yanýt olarak, ilk aðýzda, emperyalist-kapitalist sistemin dünya çapýndaki krizi gösterilebilir. Böyle bir yanýt doðrudur ama yetersizdir; gerçeði tam yansýtmaktan uzaktýr. Emperyalist-kapitalist sistemin dünya çapýndaki krizi nihayetinde bir sonuçtur. Emperyalist-kapitalist geliþmenin ulaþmýþ olduðu geliþme derecesinin bir sonucudur. Bu nedenle, gerçeði tam ve tüm yönleriyle anlayabilmemiz için bu sonucu da ortaya çýkaran maddi temeli bilince çýkarmamýz lazým. Bu maddi temel üretici güçlerin geliþme derecesi ve içinde bulunduklarý, baþka bir ifadeyle onlarý çevreleyen, daha ileri gitmelerini engelleyen kapitalist üretim iliþkileriyle çatýþmalarýdýr. Evet, dünya çapýnda ortaya çýkan ayaklanmalarýn arkasýnda iþte bu maddi temel, üretici güçlerle üretim iliþkilerinin çatýþmasý, emek-sermaye çeliþkisinin sermaye egemenliðinin yýkýlmasýyla sonlanacak çözümünün kendini her yerde dayatmasý yatýyor. Burada bir parantez açarak bir noktaya deðinmek istiyoruz. Sosyal reformist ve oportünist çevrelerin, saðda solda, kapitalizmin krizini kapitalistlerin çýkardýðýný, bu yüzden faturayý onlarýn ödemesi gerektiðini yazdýklarýný görüyor, söylediklerini duyuyoruz. Marksizm hakkýnda bu kadar cehalet ve bunca cehaleti bir cümleye sýðdýrmak ancak tahsille mümkün olur. Kiþinin bu sözleri söyleyip yazabilmesi için sadece Marksizm cahili olmasý yetmez, düþünme yeteneðinden yoksun bir ahmak da olmasý gerekir. Emperyalist-kapitalist sistemin krizi kiþilerin, gruplarýn, hükümetlerin hatalarý ya da çabalarý sonucu ortaya deðil, ama emperyalist-kapitalist geliþmenin, 163. Sayý / 19 Mayıs - 2 Haziran 2010
kapitalist üretim biçiminin hareket yasalarýnýn sonucu olarak ortaya çýkar. Buradan þu önemli tarihsel ve politik sonuç çýkar ki, sistemin krizi dünya çapýnda ortaya çýkmýþ ve dünyanýn her yerinde kitleleri harekete geçirecek, tarih sahnesine çýkaracak denli derin köklere sahipse, sistem tarihsel ve fiziksel sýnýrlarýna gelip dayanmýþ, artýk yeni ve daha ileri bir üretim biçimi tarafýndan, sosyalizm tarafýndan pratik olarak aþýlma noktasýna gelip dayanmýþ demektir. Þimdi tanýk olduðumuz tarihsel hareketin anlamý bu çerçevede anlaþýlmalýdýr ve ancak bu çerçevede ele alýnýrsa doðru anlaþýlabilir. Ýþçi sýnýfýnýn baþýnda olduðu emekçi sýnýflarýn hareketi, kapitalist üretim biçiminin çerçevesini aþmanýn yollarýný arýyor, kýrmaya çalýþýyor. Þimdi tanýk olduðumuz hareket, bir tarihsel üretim biçimi olarak kapitalizme son vermeye ve daha ileri bir üretim biçiminin, sosyalizmin yolunu açmaya çalýþan bir harekettir. Ýþçi sýnýfý önderliðinde dünya çapýnda yayýlmaya baþlayan kapitalizme karþý ayaklanmalar karþýsýnda gerici bir yazar bile þöyle yazabiliyor artýk: Atina’da Parlemento’yu basanlar, bankalarý ateþe verip ölümlere sebep olanlar aslýnda dünyaya bir gerçeði haykýrýyorlar. Dýþ borç, kamu borcu nedeniyle ülkelerin iflasa sürüklenmesinin tek sebebi varolan küresel ekonomik sistemdir. Bu sistem ülkelerin, milletlerin’ zenginliklerini yaðmalama üzerine kurulmuþtur. Birçok ülkenin zenginliði üç-beþ ailenin, çevrenin veya bankanýn tekelinde ise, bu adaletsiz düzen de krizleri yeni yaðma fýrsatý olarak görüyorsa, devletler bu çevrelerin kontrolündeyse kitlelere isyan etmekten baþka yol kalmýyor demektir. Gerici bir yazar ancak bu kadarýný
Yeni Evrede
Gündem
Mücadele Birliði
ÝDARINI YIKIP RINI KURALIM! yazabilir; daha fazlasý da beklenemez. Ama bu kadarý bile düzen içi “aþýrý muhalefet” partisi olmakta kararlý sosyal reformistlerle oportünistlerimizin gerici bir yazardan dahi ne kadar geri olduklarýný göstermeye yetiyor. Ama biz bunlarý bir tarafa býrakarak devam edelim. Ýþçi sýnýfý önderliðinde emekçi sýnýflarýn ayaklanmalarýnýn bir öngörü olmaktan çýkýp pratik bir durum aldýðý dünyadaki bu tablodan nasýl bir sonuç çýkarmalýyýz? Yunanistan örneði bir kez daha göstermiþtir ki, sermaye sýnýfýnýn iktidarýný yýkýp yerine emeðin iktidarýný kurmak Avrupa dâhil, dünyanýn her yerinde artýk güncel pratik bir sorun halini almýþtýr. Baþlarýnda iþçi sýnýfý olan emekçi sýnýflar, Atina’dan Madrit’e; Roma’dan Lizbon’a kadar Avrupa’nýn bütün baþkentlerini ateþe vermeye hazýrlanýrlarken devrimci komünistler onlara sermayenin iktidarýný yýkýp emeðin iktidarýný kurmaktan baþka bir hedef gösteremezler. ÝKTÝDARI ALMAYA CESARET ETMEK Türkiye, dünyadaki bu tablonun dýþýnda bir yerde mi? Dýþýnda olmak ne kelime, bu tablonun tam orta yerinde bulunuyor. Bunun olgulara dayalý kanýtlarýný dergimizin sayfalarýnda çokça yazdýk. Türkiye ve Kürdistan’ýn uzun ve kanlý bir iç savaþ sürecinden geçtiðini, sistemin derin bir ekonomik ve politik kriz içinde olduðunu hep gösterdik. Son olarak, devrimci kitle eyleminin üç ana uðrak noktasý olarak Tekel eylemi, Newroz gösterileri ve 1 Mayýs’a iþaret etmek yeterli olacaktýr. Örneðin, herkes 1 Mayýs’ýn görkemi üzerine söz söylemeyi pek sever. Ama 1 Mayýs’a katýlan yüz binlerce insanýn
-Türkiye ve Kürdistan’ýn bütünü göz önüne alýnýrsa milyonlarý bulur- taþýdýðý devrimci potansiyelden, devrimci eyleme duyduðu istekten, sermaye iktidarý için teþkil ettikleri tehlikeden söz edene pek rastlanmaz. Ayný þekilde Tekel eyleminin büyüklüðünden, gücünden sözedenler nedense bu eylemin sermayenin iktidarý için nasýl bir potansiyel tehlikeyi ortaya çýkardýðýndan tek kelimeyle olsun söz etmezler. Oysa birinci yön ne kadar önemliyse ikinci yön ondan çok daha önemlidir. Artýk þurasý tartýþma götürmez bir gerçektir: Türkiye ve Kürdistan iþçi sýnýflarýnýn arkasýnda çok güçlü, uzun yýllara dayalý bir mücadele birikimi, mücadele tecrübesi vardýr. Altý çizilmesi gereken birinci nokta budur. Ýkincisi, Türkiye ve Kürdistan iþçi sýnýfýnda olsun diðer emekçi sýnýflarda olsun tekelci kapitalizme, faþist devlete ve hükümetlerine karþý devrimci eylemden yana çok güçlü bir istek, bir eðilim vardýr. Üçüncü önemli nokta þudur: Türkiye tekelci kapitalist düzeni derin bir ekonomik ve politik kriz içinde ayakta durmakta zorlanmakta, ancak politik zor, kitleler üzerinde þiddet kullanarak yaþamýný sürdürebilmektedir. Bu ise emekçi sýnýflarda düzene olan kin ve öfke gibi yýkýcý duygularý güçlendirmekten baþka bir sonuca yol açmýyor. 1 Mayýs, bu kin ve öfke birikiminin boyutlarýný göstermesi bakýmýndan öðreticiydi. Derin bir bunalým içindeki sermaye egemenliði toplumu çok yönlü bir yýkým içine sürüklemektedir. Toplumu bu durumdan sadece ve sadece bir halk iktidarý kurtarabilir. Sermaye iktidarý ayakta kaldýðý sürece, toplumdaki çok yönlü yýkýmýn sürmesi, derinleþmesi kaçýnýlmaz. 163. Sayý / 19 Mayıs - 2 Haziran 2010
Bu yýkýmý önlemenin yolu, sermayenin iktidarýný bir devrimle yýkarak yerine Halk Ýktidarýný kurmaktýr. Bu mümkün mü? Leninist Parti bu soruya “evet mümkün” yanýtý veriyor. Ýþçi sýnýfý artýk kýrk yýl öncesinin iþçi sýnýfý deðildir. Öncesi bir yana, 15–16 Haziran büyük iþçi eyleminden bu yana arkasýnda kýrk yýlýn mücadele tecrübesi, uzun bir iç savaþ deneyimi vardýr. Evet, sermayenin iktidarýný yýkýp Halk Ýktidarýný kurmak mümkün ama bunun koþulu, sýnýf bilinçli devrimci öncü iþçilerin kendilerine düzen içi “aþýrý muhalefet” olmaktan ötesini önermeyen, devrim ve iktidar sorununu bilinmeyen bir geleceðe erteleyen sosyal reformist ve oportünist etkilerden kurtularak Leninist Partinin bayraðý altýnda toplanmalarýdýr. Yunanistan örneði olsun, Avrupa’da yaklaþmakta olan fýrtýna olsun, kendi mücadele deneyimlerimiz olsun bize þunu gösteriyor: sermaye iktidarýný yýkýp yerine Halk Ýktidarýný kurmak dýþýnda bir þey önerenler, bilerek ya da bilmeyerek -artýk bunun önemi kalmamýþtýr- sermaye sýnýfýna hizmet ediyor demektir. Bu neden böyle? Çünkü iþçi sýnýfý ve diðer emekçi sýnýflarýn kapitalist düzene, sermayenin iktidarýna karþý ayaklandýklarý bir sýrada onlara düzen içinde kalmayý öðütlemek baþka bir anlama gelmez de ondan. Ýþçi sýnýfý ve sýnýf bilinçli devrimci öncü iþçiler, bu bilinçle ve bu gerçeðin farkýnda olarak bayraklarýna sermaye iktidarýný yýkýp yerine Halk Ýktidarýný kurmak hedefini yazmalýlar. Günümüzün tarihsel görevi budur.
13
Yeni Evrede
Açıklama
Mücadele Birliði
TAKSÝM’E AKAN DEVRÝMÝN TOPLUMSAL ORDUSUYDU!
1 Mayýs’ta yüzbinler Taksim’e aktý. Devrim, kendi meydanýný hasmýndan zorla söküp aldý. “Zaferin sahibi çoktur ama yenilgiler yetim kalýr” derler. Bugünlerde Taksim 1 Mayýs zaferi konusunda durum tam da budur! 15 yýl boyunca her 1 Mayýs’ta Taksim’den köþe bucak kaçanlar, Leninistleri “alan fetiþizmi” ile suçlayanlar, þimdi birden bire “Taksim fatihi” kesildiler! Ortalama solun bu konuda yazýp çizdiklerine inanmak için kiþinin ve tarihin amnezik olmasý gerek! Ya da onlarýn amansýz bir amnezyaya tutulduðuna hükmetmek! Taksim zaferinin onuru, Leninistlere aittir, devrime aittir! Amansýz unutkanlýk hastalýðýna yakalanan oportünistler, bu gerçekten kaçamayacaklardýr. Elimize elektronik postayla gelen “1 MAYIS DÖVÜÞE DÖVÜÞE KAZANILDI! BU ONUR LENÝNÝST PARTÝ’YE AÝTTÝR!” baþlýklý “TKEP/Leninist Merkez Komitesi” imzalý bildiri, bu gerçeðe iþaret ediyor. “Taksim’e akan devrimin toplumsal ordusuydu. Taksim’de ortaya çýkan devrimin gücüydü” denilen bildiride þu görüþlere yer verildi: “2010 1 Mayýs’ý yüz binlerce iþçinin, emekçinin, Kürt halkýnýn Taksim’e akmasýyla son on yýllarýn en görkemli gösterisi oldu. Yüz binler bir sel olup aktýlar Taksim 1 Mayýs Alaný’na. Taksim’e akan devrimin toplumsal ordusuydu. Taksim’de ortaya çýkan devrimin gücüydü. Görkemli 1 Mayýs kutlamasý, sermaye sýnýfýnýn yýllar boyunca Taksim etrafýna ördüðü bendin arkasýnda biriken sularýn ne denli güçlü, ne denli yýkýcý enerjiye sahip olduðunu gösterdi. Sermaye sýnýfýnýn kapýldýðý korku günler öncesinden belli olmuþtu. Korku öylesine büyüktü ki, kendi polisini bile alana yaklaþtýrmaya cesaret edemedi. Önceki yýllarýn aksine sermaye sýnýfý ve faþist devlet cephesinde kükremeler yerini miyavlamaya, tehditler yerini yakarmaya býrakmýþtý. Emekçi sýnýflarda biriken devrimci öfke sermaye sýnýfý ve faþist devletin, Taksim mevzisinde daha fazla direnme gücünü kýrmaya baþlamýþtý. Orada yenilgiyi kabul edip çekilmek zorundaydýlar; öyle yaptýlar. Bu bir zaferdi; devrimci politikanýn, iþçi sýnýfýnýn, emekçilerin, devrimci politikalarýyla onlara Taksim yolunu ýsrarla gösteren Leninist Parti’nin zaferiydi. Ne var ki, þimdi, kazanýlmasý için bedel ödemek bir yana, unutturulmasý için özel çaba harcayanlar, Taksim Alaný 1 Mayýs Alaný olarak kazanýldýktan sonra, geçmiþte söylediklerini ve yaptýklarýný unutarak, zaferin kahramanlarý þeklinde karþýmýza çýkýyor, öyle kabul edilmelerini istiyorlar. Oysa düne kadar iþçileri, emekçileri, gençliði, Taksim dýþýnda, olabilecek her alana götüren, Pendik, Çaðlayan, Gaziosmanpaþa, Kadýköy, Kazlýçeþme alan alan dolaþtýran; “alanýn önemi yok, alan fetiþizmi yapmaya gerek yok” demagojisiyle Taksim’i unutturmaya çalýþanlar onlar deðil miydi? Onlardý! Ýþbirlikçi sendikalar ve onlarýn kuyruðundan ayrýlmayan istisnasýz bütün sosyal reformist partilerle oportünist siyasi hareketlerdir. Bu konuda en büyük yardýmcýlarý, kazanýlan zaferden dolayý
14
Leninist Partiye büyük öfke duyan, onu unutturmak, gözden düþürmek için elindeki tüm propaganda olanaklarýný kullanan tekelci burjuva basýn, televizyon kanallarý ve diðer kurumlardýr. Sermaye sýnýfý Taksim’i elinden koparýp alan ilkeli ve devrimci politikayý, bu politikayý kararlýlýkla hayata geçiren Leninist Partiyi unutturmak; bu ilkesiz ve devrimci politikadan yoksun adamlarý öne çýkartmak için elindeki tüm propaganda olanaklarýný hizmetlerine vermiþ bulunuyor. Bunun için onlarý televizyon programlarýna çýkarýyor, boy boy resimlerini yayýnlýyor, 1 Mayýs’ýn kahramanlarý gibi piyasaya sürüyor. Ama gerçekler devrimcidir; mutlaka gün yüzüne çýkar, kendilerini ortaya koyarlar. Hiçbir güç gerçekleri sonsuza kadar saklama yeteneðine sahip deðildir. 1 Mayýs’ýn nasýl kazanýldýðýna dair sermaye sýnýfýndan iþbirlikçi sendikalara; sosyal reformist partilerden oportünist hareketlere kadar kurulan ittifak da gerçekleri sonsuza kadar gizleme gücüne sahip deðildir. Gerçek þudur: 1 Mayýs Taksim Alaný Leninist Partinin ýsrarlý, kararlý, devrimci ve ilkeli politikalarý sonucunda kazanýlmýþtýr. Evet, Taksim, 1 Mayýs Alaný olarak dövüþe dövüþe kazanýldý. Ama dövüþenler on beþ yýl boyunca Taksim’den kaçanlar deðil, her türlü bedeli ödeme pahasýna, her yýl Taksim’e çýkan Leninistlerdir, Leninist Parti’nin savaþçýlarýdýr. Evet, Taksim’in kazanýlmasý bir politik zaferdir. Ama bu politik zafer, on beþ yýl boyunca Taksim’i terk eden, iþçileri, emekçileri, gençliði dað, bayýr, çayýr demeden meydan meydan dolaþtýranlara deðil, üç kiþiyle, beþ kiþiyle, yüz kiþiyle de olsa kýzýl bayraðý Taksim’de her yýl dalgalandýran, onu asla yere düþürmeyen Leninist Parti’ye aittir. Evet, burjuvaziye ve onun faþist devletine inat, proletaryanýn devrim bayraðýný Taksim’de dalgalandýrmak bir onurdur. Ama bu onur, on beþ yýl boyunca ellerinde sarý bayrak, Ýstanbul Valisi nereyi gösterse oraya gidenlerin deðil, faþist devletin tüm önlemlerini, gözaltý, dayak, iþkence, hapis cezasý ve kurþunlama tehditlerini hiçe sayarak, kýzýl bayraðý Taksim’e diken Leninistlere aittir. Leninist Parti, on beþ yýl boyunca yarattýðý devrimci özle, kitlelerin ‘Taksim bilinci’ni canlý tutarak iþbirlikçi sendikalar, sosyal reformist partiler ve oportünist siyasi hareketler üzerinde karþý koyamayacaklarý bir baský oluþturdu. Ýstisnasýz hepsi iþte bu baskýya boyun eðerek Leninist Parti’nin ardýndan Taksim’e sürüklenmiþlerdir. 1 Mayýs 2010, güce göre politika yaptýklarý için on beþ yýl boyunca Taksim 1 Mayýs Alaný’na uðramayanlarýn, yani sosyal reformistlerin ve oportünist siyasi hareketlerin istisnasýz tümünün politik iflasýný; gücü ne olursa olsun devrimci politikada ýsrar edenin, yani Leninist Parti’nin politik zaferini ilan etti. YAÞASIN LENÝNÝST PARTÝNÝN 1 MAYIS TAKSÝM ZAFERÝ! ÞAN OLSUN BUZU KIRAN TAKSÝM’ÝN YOLUNU AÇAN LENÝNÝST PARTÝYE!”
163. Sayý / 19 Mayıs - 2 Haziran 2010
Yeni Evrede
Denizler
Mücadele Birliði
DENÝZLERÝ DENÝZ YUSUF ÝNAN SAVAÞA DEVAM ! ANMA ETKÝNLÝÐÝ
6 Mayýs Perþembe günü DÖB(Devrimci Öðrenci Birliði) olarak Mersin Üniversitesi’nde yürüyüþ ve basýn açýklamasý gerçekleþtirdik. Saat 12.15’te Fen-Edebiyat Fakültesi önünde toplandýk ve öðrencilerin yoðun olduðu bir güzergâh üzerinden Cumhuriyet Meydaný’na doðru yürüyüþe geçtik. Yürüyüþ boyunca sýk sýk “Deniz Yusuf Ýnan Savaþa Devam”, “Denizlerin Yolunda DÖB Saflarýna”, “Yaþasýn Devrim ve Komünizm”, “Yaþasýn Devrimci Dayanýþma” sloganlarý gür bir þekilde atýldý. Öðrencilerin yoðun olduðu ve dikkatle yürüyüþü izlediði bir yerde “Öðrenci gençliðin mücadelesi okul sýnýrlarýna hapsedilemez. Öðrenci gençliðin mücadelesi iþçilerin, emekçilerin iktidar mücadelesinden baðýmsýz düþünülemez. Tekel iþçilerini, Ýtfaiye iþçilerini, Kent AÞ. iþçilerini ve adýný sayamadýðýmýz diðer iþçileri selamlýyoruz” diyen etkili bir konuþma gerçekleþtirildi ve ardýndan gür bir þekilde “Yaþasýn Ýþçilerin Mücadele Birliði” sloganý atýldý. Yine “Yaþasýn Kürt-Türk Halklarýnýn Mücadele Birliði” sloganý sýk sýk atýlarak Kürt halkýnýn özgürlük mücadelesi selamlandý. 12.25’te okunan basýn metninde “Onlarýn bayraðý ülkenin dört bir yanýnda iþçilerin, emekçilerin, öðrenci gençliðin ellerinde þimdi. 38 yýldýr hiçbir kesintiye uðramadan sürüyor bu kavga ve sürecek zafere kadar…” diyerek Deniz’e Yusuf’a Hüseyin’e devrim sözü verdik ve ardýndan hep birlikte “Þarkýþla” türküsü söyleyerek eylemimizi sonlandýrdýk. Eylemimize DGH ve Tüm ÝGD de destek verdi. Mersin DÖB (Devrimci Öðrenci Birliði)
Denizlerimizi bir kez daha andýk. Mersin 68’liler Derneði tarafýndan düzenlenen anma etkinliði, 68’liler Barýþ ve Kardeþlik Ormaný’nda gerçekleþtirildi. Etkinliðe Akdeniz Belediye Baþkaný Fazýl Türk, Nazým Hikmet Vakfý Baþkaný Sanatçý Rutkay Aziz, sinema sanatçýsý Mehmet Ali Alabora’nýn yaný sýra BDP Milletvekili Akýn Birdal, Aydýn Çubukçu, Eþber Yaðmurdereli, Sezai Sarýoðlu, Adil Okay ve birçok devrimci kurum katýldý. 6 Mayýs günü saat 11.00’de baþlayan etkinlikte, biz de DÖB (Devrimci Öðrenci Birliði) ve Mücadele Birliði Platformu olarak yerimizi aldýk. Standýmýz canlýydý. “Deniz Yusuf Ýnan Savaþa Devam / DÖB” imzalý pankartýmýz ve Deniz tiþörtlerimiz büyük ilgi gördü. Umut verici yoðun ve coþkulu katýlýmýn olduðu anma etkinliði kapsamýnda heykeltýraþ Hüseyin Aydemir tarafýndan yapýlan Nazým Hikmet’in Moskova’daki anýtýnýn aynýsýnýn açýlýþý yapýldý. Ardýndan anýtýn yanýna çýnar aðacý dikildi. Etkinlikte gözümüze çarpan bir diðer þey ise, alandaki her bir aðaçta 68’den bu yana ölümsüzleþen devrimcilerin fotoðraflarýnýn olmasýydý. Kafamýzý ne yana çevirsek, ömrünü devrime adamýþ savaþçýlarý görüyorduk. Konuþmalarla baþlayan etkinlik yerel bir grubun müzik dinletisiyle devam etti. Ardýndan “Merhaba Sanat Tiyatrosu”nun hazýrladýðý “Ýdamlar Bizi Yýldýramaz” adlý oyuna geçildi. Oyunda DÖB’lü bir arkadaþýmýz da rol alarak Necati Vardar’ý canlandýrdý. Kitleye duygulu anlar yaþatan oyunda 13 Mart Savaþçýlarýmýzýn mücadele yaþamlarý anlatýldý. Necati, Ethem ve Seyit yoldaþlarýn iþçi sýnýfýný harekete geçiren genç iþçi önderleri olduklarý anlatýldý. Etkinlikte son olarak Cevdet Baðca sahne aldý. Türküler ve marþlardan oluþan dinletisine sýk sýk konuþmalarla ara verdi. Türkülerini devrim yolunda ölümsüzleþenlere, devrimci tutsaklara ve tüm halklara armaðan eden sanatçý büyük alkýþ topladý. Etkinlik boyunca çok sayýda dergi ve kitabýmýzýn daðýtýmýný yaptýk. Ayrýca birçok insanla yaptýðýmýz sohbetlerde amaçlarýmýzý, mücadelemizi anlattýk. Denizler tarafýndan kurulan DÖB’ün tarihini ve Denizlerin yoldaþlarý olduðumuzu paylaþtýk. Etkinlik 19.00 civarýnda sona erdi. Etkinlikte azýmsanmayacak bir kalabalýk vardý. Genç, yaþlý, çocuk her yaþtan insan bir arada Denizleri andý. Herkes heyecanlý ve umut doluydu. Etkinlik sonunda hepimizde tatlý bir yorgunluk ve devrime bir adým daha yaklaþmýþ olmamýn huzuru vardý. Mersin DÖB
163. Sayý / 19 Mayıs - 2 Haziran 2010
15
Yeni Evrede
Denizler
Mücadele Birliði
DENÝZLERÝ ANMAK ONLAR GÝBÝ SAVAÞMAKTIR! Bundan tam 38 yýl önce ölümsüzleþen Deniz, Yusuf, Hüseyin yoldaþlarýmýzýn anýsýný yaþatmak ve mücadelesini bugünün gençliðine aktarmak için Denizler geleneðini bugün de tüm kararlýlýðýyla sürdüren Devrimci Öðrenci Birliði olarak bizler Antakya Ayýþýðý Sanat Merkezinde 9 Mayýs günü saat 15.00’da bir panel gerçekleþtirdik. Panelimize ilk olarak Denizler ve o dönemde ölümsüzleþen siper yoldaþlarýmýz anýsýna tüm devrim ve sosyalizm savaþçýlarý için saygý duruþuyla baþladýk. Saygý duruþunun ardýndan DÖB’lü bir arkadaþýmýz “Üç Nehrin Bir Denizde Buluþmasýnýn Destaný” adlý þiiri okudu. Daha sonra “Denizlerin Mücadelesi ve Gençlik Ne Yapmalý” konulu paneli gerçekleþtirmek üzere Devrimci Öðrenci Birliðinden arkadaþýmýz Kenan Aktaþ sözü aldý. Ve konuþmasýnda “Türkiye’de Gençlik Hareketi, TC’nin ilk dönemlerinden yaklaþýk olarak 1960’lý yýllara kadar gerici ve þovenisttir. DP iktidarý döneminde baðýmsýzlýkçý, ulusalcý bir yandadýr. Ama 27 Mayýs darbesiyle birlikte gelen anayasa ile önü açýlan iþçi sýnýfý akýn akýn mücadeleye dahil olur. Sýnýf hareketi geliþmeye baþlar, bunun yanýsýra dünyada esen 68 gençlik hareketi rüzgarý anti-emperyalist mücadeleyi yükseltir. Fakat bizim ülkemizde Denizleri ortaya çýkaran ve gençlik hareketini etkileyen olaylar bunlardan daha çok Küba Devrimi ve Vietnam Halkýnýn ABD emperyalizmine karþý savaþýmýdýr. Ayný zamanda Türkiye’de de iþçi sýnýfý hareketi geliþme gösterince gençlik sýnýfla daha bir bütünleþip kendi devrimci yolunu açar… Öncelikle þunu belirtmek gerekir, Denizlerin döneminde gençliðe yol gösterecek olan, onu Marksist-Leninist eðitimle geliþtirecek olan bir öncü parti yoktur. O dönemin gençliði çamura da basarak düz yola da çýkarak kendi yolunu bulmaya çalýþýr. Ayrýca, o dönemde görebildikleri en önemli düþünce ya da anlayýþ Kemalizm olduðu için Devrimci mücadeleye giriþen gençlik de ilk olarak kendi dönemlerinin bilinen en ileri düþüncesinden yola çýktýlar. Fakat hiçbir þey baþladýðý yerdeki gibi olmaz. Denizler Kemalist deðillerdi. Denizler Kemalizm’in sözde anti-emperyalist diye bilinen yanýndan etkilenmiþlerdi. Ayrýca hareketin kendi geliþimi içinde Denizler geliþen sýnýf hareketini sonuçlandýrabilecek tek ideoloji olan Marksizm ile tanýþtýlar. Bu yüzden Deniz Gezmiþ idam sehpalarýnda ‘Yaþasýn Marksizm-Leninizmin Yüce Ýdeolojisi’ diye haykýrmýþtýr. Buradan da anlýyoruz ki Denizlerin baþlangýcý ile ölümsüzleþtikleri andaki ideolojik-politik durumu bir deðildir. Ayrýca onlarýn kendi dönemlerinde Marksist eserlerin azlýðý kendilerini bu konuda geliþtirmelerinin önünde engeldir. Ama Denizler en çok pratikleriyle Marksizme uygun hareket etmiþlerdir ve onlarýn Marksizm ile tanýþmalarýný saðlayan onlarýn devrimci pratikleridir. Denizler THKO’yu kurarak 71 devrimci kopuþunu saðladýlar ve bize ‘zora dayalý devrim anlayýþýný, illegal örgütlenme ve burjuvaziye güvensizlik ilkelerini’ miras olarak býraktýlar… DÖB Denizlerin mirasýný taþýyor, DÖB öðrenci gençliðe politik özgürlük mücadelesini vermesi gerektiðini söylüyor. Bunun örgütlenmesi için bulunduðu her yerde her devrimci öðrenci kendisi gibi olanlarla yan yana gelmeli, güçlerini birleþtirmeli ve komiteler þeklinde örgütlenmelidir… Öðrenci gençlik içinde sýk sýk tartýþýlan hak alma mücadelesi aslýnda öðrenci gençlik hareketinin mücadelesini sýnýrlar ve geriletir. Hareketi ilerletmenin yolu daha ileri hedeflerle yola çýkmaktýr. Bu öðrenci gençliðin politik bilincini de geniþletir. Tersiyse darlaþtýrýr. Yani, politik özgürlük kazanýlmadan akademik özgürlük kazanýlamaz…” Bu konular üzerine deðinen DÖB’lü arkadaþýmýzýn yaptýðý konuþmanýn ardýndan son olarak Antakya Ayýþýðý Sanat Merkezinde çalýþmalarýný sürdüren müzik grubumuz sahneye çýktý ve söylediði türküler ve marþlarla etkinliðimiz sona erdi. Antakya DÖB
16
163. Sayý / 19 Mayıs - 2 Haziran 2010
DENÝZLER GÝBÝ OLMAK ONLAR GÝBÝ SAVAÞMAKTIR
6 Mayýs 1972’nin þafaðýnda idam edilen 3 komünist önderi anmak ve onlarý yaþatmak için Mehmetçik Lisesi DÖB olarak bir basýn açýklamasý düzenledik. Mehmetçik Lisesi çýkýþýnda bir araya gelip pankartýmýzýn arkasýnda oluþturduðumuz kortej ile birlikte sloganlarla yürüyüþe geçtik. Yürüyüþ sýrasýnda sýk sýk “Yaþasýn Devrimci Öðrenci Birliði”, “Denizlerin Yolunda Leninist Saflara”, “Faþizmi Döktüðü Kanda Boðacaðýz”, “Ýdamlar Bizi Yýldýramaz”, “Yaþasýn Devrimci Dayanýþma”, “Kürt Halký Devrimle Özgürleþecek” sloganlarý atýldý. Sarýgazi Cemevi önüne gelindiðinde öncelikle tüm devrim savaþçýlarý adýna saygý duruþu gerçekleþtirildi. Daha sonra okunan basýn açýklamasýnda “Adlarýnýn geçtiði her yerde saygýyla anýlan yoldaþlar, Türk ve Kürt halklarýnýn yüreðine ve bilincine devrimci önderler olarak kazýnmýþlardýr. Ýþçi sýnýfýnýn ve emekçi halklarýn kurtuluþ mücadelesinde devrime baðlýlýklarý ve genç yaþlarýnda aldýklarý büyük sorumluluklarla yoldaþlarýmýz artýk milyonlarýn devrimci duygularýnýn simgesi olmuþlardýr” denildi. Basýn açýklamasý “Denizleri idam etmek, faþizm için bir kurtuluþ olmadý, bir gidip binlerce doðan Denizlerin kavga bayraðý, bugün biz leninistlerin ellerinde yükselmeye devam ediyor” denilerek sloganlarla basýn açýklamasý sonlandýrýldý. Basýn açýklamasýna YDG ve DYGM de katýlarak destek verdi. Mehmetçik Lisesi’nden DÖB’lü Öðrenciler
Yeni Evrede
Denizler
Mücadele Birliði
DENÝZLEÞEN HALKLA BULUÞMAK Yýllar süren mücadele, bize Denizleri anmak için Kadýköy Meydaný’ný açtý. 2005’te Harbiye Açýk Hava Tiyatrosu’nda, 2006’da Ankara Mitingi’nden sonra, 2007, 2008 ve 2009’da Denizleri anma mitingi tertiplemek için hazýrlýk yapýyoruz. Ancak Ýstanbul valiliði ve Emniyet Müdürlüðü’nün, “suçu ve suçluyu övme” maddesi kapsamýnda “yasal olmadýðý”gerekçesi ile yasaklanýyordu mitingimiz. Ama bu yasaklardan hiçbir sonuç alamýyorlardý. Biz anmalarýmýzý bir miting coþkusuyla “basýn açýklamasý” biçiminde yapýyor, Kadýköy’ü bir “miting havasý”na sokuyorduk. Bunun üzerine bu sene çareyi geri adým atarak miting izni vermekte buldular. 2010 6 Mayýsý’na geldiðimizde, artýk çabalarýmýz sonuç verdi ve Denizlerin sesini Ýstanbul’da, Kadýköy’de mitingle duyurabilecektik. 6 Mayýs günü Karþýyaka Mezarlýðý’nda yoldaþlarýmýz Deniz, Yusuf ve Hüseyin’i baþuçlarýnda andýktan sonra, hemen iki gün sonra yapýlacak mitingimizin çalýþmalarýný hýzlandýrdýk. Yeni afiþler, ozalit çýktýlar ve bildiriler hazýrlayýp astýk, daðýtýmýný yaptýk. 8 Mayýs Cumartesi günü saatler 13.00’e gelirken bir kýsmýmýz toplanma yeri olan Haydarpaþa’da Et Balýk Kurumu önünde toplanýrken, bir kýsmýmýz da Tertip Komitesi ile birlikte Ýskele Meydaný’nda hazýrlýklarýný tamamlýyordu. Bir taraftan da el ilanlarý daðýtýlýyor, sesli ajitasyonlar yapýlarak emekçi halk mitinge davet ediliyordu. Saatler 14.00’ü gösterince, pankartlarýmýzý açýp, kortejlerimizi oluþturmaya baþladýk. “Denizlerin Yolunda Leninist Saflara”, “Deniz Yusuf Ýnan Savaþa Devam”, “Fabrikalar Tarlalar Siyasi Ýktidar Herþey Emeðin Olacak”, “Ýdamlar Bizi Yýldýramaz”, “Bütün Ýktidar Emeðin Olacak”, Halkýn Denizi Denizleþen Halkla Yürüyor Ýktidara” sloganlarýmýzý atmaya baþladýk. Saat 15.00’e gelirken de Ýskele Meydaný’na doðru yürüyüþe
geçtik sloganlarýmýzla. Bu esnada, yaptýðýmýz destek çaðrýlarýna yanýt veren BDP de kortejimize dahil oldu. Sloganlarýmýzý onlar için attýk. “Kürt Halký Devrimle Özgürleþecek”, “Yaþasýn Kürt Türk Halklarýnýn Mücadele Birliði”. Ýskele Meydanýna geldiðimizde, pankartlarýný açmýþ olan Devrimci Öðrenci Birliði ve Devrimci Ýþçi Komiteleri de kürsüden selamlandý. “Komünizm mücadelesinin gerçek sahipleri devrimci iþçiler, Denizlerin coþkun ýrmaklar gibi Denizlere akan halký hoþ geldiniz. Hoþgeldiniz Denizlerin baþeðmeyen yoldaþlarý”. Elbette Kürt halký, Irak, Filistin halklarý, hala ayakta olan Yunanistan halký, Küba ve Latin Amerika halklarý selamlandý. Ve Denizler þahsýnda ölümsüzleþen devrim savaþçýlarý için saygý duruþuyla baþladý program. Mücadele Birliði Platformu adýna Vefa Serdar anons edildi kürsüden ilk olarak. “Denizleþenlerimizle yürüyoruz, her gün daha da çoðalarak, her gün daha da katlanarak, yüreklerimizde umut, onlarla birlikte yüxrüyoruz. Onlarýn mücadelesini fabrikaya, tarlaya, her yere taþýyoruz. Gün gelecek, onlarýn mücadelesini iktidara taþýyacaðýz” dedi. Vefa Serdar, yerini Devrimci Ýþçi Komitelerinden bir iþçiye býraktý. Mitinge destek veren BDP’den Van Milletvekili Özdal Üçer aramýzdaydý. Kürsüde söz alan Üçer, konuþmasýnda “Bugün Denizlerin, Yusuflarýn, Ýnanlarýn uðruna ölümlere gittikleri özgürlük eþitlik barýþ ve kardeþlik için emek veren, çaba sarf eden milyonlarca devrimci, milyonlarca barýþ, özgürlük tutkunu insan var. Kürt halký da yalnýz deðildir artýk, Türk halký da yalnýz deðildir. Halklarýn kardeþliði ilkesi çerçevesinde onurlu bir yaþam için ortak mücadele vermeye Kürt halký her zaman amadedir” diyerek barýþ ve özgürlüðe, birlikte mücadeleye vurgu yaptý. Arkasýndan Ýzmir Ayýþýðý Sanat Merkezi’nden Tiyatro Ýþçileri Atölyesi kürsüye çýktý ve “Üç
163. Sayý / 19 Mayıs - 2 Haziran 2010
Nehrin Denizle Buluþmasý” þiirini okudu, þiir, Deniz, Yusuf ve Hüseyin’in son mektuplarýný da dillendiriyordu Bu esnada her oluþan boþlukta, programý kýzýl bayraklarýný dalgalandýrarak izleyen kitleden kýsa þiirler geliyordu. Ardýndan sloganlar ve alkýþlar. Devrimci Emekçi Komiteleri ve Devrimci Öðrenci Birliði adýna birer kiþi söz aldý ardarda. Ve 78 günlük eylemleriyle Türkiye iþçi sýnýfý mücadelesine önemli bir damga vuran TEKEL iþçileri adýna Metin Arslan söz aldý. Denizlerin mücadelesi ve iþçi sýnýfýnýn eylemlikleri idi konuþmasýnýn konusu. Elbette ki Güler Zere’yi unutmadýk. Onun þahsýnda ölümsüzleþen tüm devrim savaþçýlarýný bir defa daha andýk. Ve aramýzda bulunan Park Bahçe iþçilerinin selamlarý iletildi kürsüden. Sanatçý Ýlkay Akkaya da mitingimizde idi. Ona eþlik eden müzisyenler ise, Ayýþýðý Sanat Merkezimizde çalýþmalarýný sürdüren Emeðe Ezgi idi. Ezgileriyle önce bizi hüzünlendiren, sonra coþturan Ýlkay Akkaya kapanýþý Çav Bella ile yaptý. Artýk sahnede Emeðe Ezgi vardý. Denizleri anarak baþladýlar programlarýna ve “Cüretine Bin Selam Olsun Senin” dediler. Ard arda Denizleri anlattýlar parçalarda. “Ankara’dan bir haber var, dediler ki deniz ölmüþ eyvah eyvah”. Alanda kýzýl bayraklar dalgalanmaya devam ederken artýk doruða týrmanan coþkuyu halaylara dönüþtürdüler. “Kanmasýnlar kanmasýnlar, bizi öldü sanmasýnlar” diyerek baþladýk halaylara ve en son “Söz Veriyoruz” marþý ile mitinge de son damgasý vuruldu. Bir dahaki seneye yeniden buluþmak üzere vedalar edildi. 1 Mayýs’ta Taksim Meydaný’nda, 6 Mayýs’ta Denizlerin mezarýbaþýnda ve þimdi de Kadýköy Meydaný’nda kitlelerle olmanýn verdiði coþkuyla ayrýldýk alandan.
17
Yeni Evrede
Okurlardan
Mücadele Birliði
BUGÜN TARÝHÝ BÝR GÜN!
Merhaba Genç Yoldaþlar, Ben Ýlköðretim DÖB’den bir yoldaþ. Tarih 1 Mayýs 2010, sabah büyük bir heyecanla kalktýk. Çünkü bugün büyük bir gün, bugün tarihi bir gün, bugün 1 Mayýs, bugün iþçi ve emekçilerin mücadele günü. Yapýlan bir çok çaðrýnýn ardýndan gelen o güzel ve gurur verici gündeydik. Ve bize de en gurur veren þey ise, Taksim’in yolunu açanlarýn, yani “Denizlerin yoldaþlarýnýn” saflarýnda olmamýzdý. Sabah 08.30 civarýnda büyük bir heyecanla, otobüste þarkýlarla, marþlarla, türkülerle, þiirlerle 1 Mayýs Alaný’nýn yolunu tuttuk. Heyecanýmýzýn nedeni ise, 77’de katledilen 36 iþçinin ve onun ardýndan bir çok çatýþmanýn yapýlmasý sonucu Taksim’i kazanmamýzdý. Ve iþte emeðimizin karþýlýðýný aldýk. Asla pes etmedik ve Taksim’i kazandýk. Bunun heyecaný ile otobüsten indik. Hepimiz bunun ne demek olduðunun bilincindeydik. Otobüsten iner inmez, Deniz bayraklarý daðýtýlýp, sloganlarla toplanma yerine yürüdük. Toplanma yerinde bir çok yoldaþýmýz vardý. Bir müddet slogan attýktan sonra yoldaþlarýmýzdan biri, “Ýþte 1 Mayýs böyle olmalý, yaþ sýnýrý olmadan bütün yoldaþlarýmla omuz omuza mücadele etmek” dedi, bu sözü duyunca çok sevindik. Görevli yoldaþlar beþerli kortej oluþturdu. Ve biz, Taksim’i kazanmanýn heyecanýyla, sevinciyle sloganlarla yürümeye baþladýk. Böylece Taksim’e yürüyüþ baþladý. Birçok siyasi yapý 1 Mayýs’ta bizimle beraber mücadele etmeye gelmiþlerdi. Farklý yerlerden Taksim’e giriþ yapýldý. Biz ise Þiþli’den giriþimizi yaptýk. Uzun bir yürüyüþten sonra iþte o an gelmiþti. Fakat slogan atmaktan sesimiz kýsýlmýþtý. Oysa ki, Taksim’de uzun süre mücadele etmiþ ve kazanmýþtýk. Bunu büyük bir coþkuyla ifade etmeliydik. O sýrada yine yoldaþlarýmýzdan biri “sesin kýsýldýysa þunu düþün, Denizler de bu yollarda yürüdü, þu an onlarýn yürüdüðü, onlarýn çatýþtýðý yolda yürüyorsun” dedi. Bunu düþünerek büyük bir coþkuyla Taksim’e girdik. Artýk gerçekten tarihi bir andý. Ýlk defa Taksim’e çatýþmasýz bir þekilde girilmiþti. Ýnanýla-
18
cak gibi deðildi, yýllarca o alanda çatýþmalar, katliamlar olmasýna raðmen bugün sorunsuzca girilmiþti. Ve yine söylüyorum ki, Taksim’i kazanmýþtýk. Taksim Alaný’na girdiðimizde adým atýlacak yer bulamamýþtýk. Sýra ise anýta çýkmaya, zafer ilan etmeye gelmiþti. Yoldaþlarýmýz anýtta bir pankart açtýlar ve anýtýn tepesine Mücadele Birliði, DÖB, DÝK, DEK flamalarý asýldý. Yoldaþlarýmýz bugün de anýtýn tepesinde... Daha sonra sahneye birkaç yapýdan kiþiler konuþma yapmak için çýktý. Grup Yorum bizlerle halay parçalarýný paylaþtý. Tüm kitle halaya tutuþtu. Derken tüm yapýlar daðýlmaya baþladý. Geriye sadece Denizlerin yoldaþlarý kaldý. Yalnýzca kapitalist toplumun faþist polisleri ve biz Mücadele Birliði olarak kaldýk. Önce bol bol slogan attýk, daha sonra marþlar söyledik. Ve daðýlma zamaný geldi. Biz yoldaþlarla tekrar Þiþli’ye, otobüsümüzün kalktýðý yere sloganlarla yürümeye baþ-
ladýk. Giderken polislerin çoðunluðu bulunduðu yerden geçerken tepki olarak “Faþizmi Döktüðü Kanda Boðacaðýz” sloganý attýk. Aslýnda bu slogan her þeyin açýklamasýydý. 1977’deki 1 Mayýs halaylarla, marþlarla, sloganlarla baþlamýþtý. Fakat sonu bugünkü kadar güzel deðildi. Aniden çatýlardan kurþunlar yaðdýrýldý üzerlerine, panzerlerle ezildi, iþçisi, emekçisi. Yüzlerce de yaralý vardý. Ýþte 77 1 Mayýs’ta bunlar oldu. Ýþte orada 36 iþçinin akýtýlan kanýnda onlarý boðmayý, faþistlere bu katliamý unutmadýðýmýzý tekrar hatýrlattýk. TAKSÝM’Ý KAZANDIK, SIRA DEVRÝMDE! TASÝM KIZILDIR KIZIL KALACAK DENÝZLERÝN YOLUNDA LENÝNÝST SAFLARA YAÞASIN 1 MAYIS Sarýgazi Ýlköðretim DÖB’den
DE NÝZ LE RE LA Y I K B Ý R E T K Ý N L Ý K 8 Mart Denizleri Anma Mitingi’nde Kadýköy Ýskele Meydaný’nda nitelikli bir coþkunun olduðunu gözlemledim. Özellikle Et Balýk Kurumu önünde baþlayan kortejin yürüyüþü esnasýnda çevrenin ilgisi dikkate deðerdi. Kortejin yürüyüþü sýrasýnda çevredeki halktan da katýlýmýn olmasý ve miting alanýndaki inançlý ve kararlý duruþ, gerçekten Denizlerin bizlere býraktýðý mücadeleye deðer bir görünüm sergilediðini gösteriyordu. En önemlisi de, baþlangýçtan etkinliðin sonuna kadar coþkunun doruklarda olmasý ve Kadýköy Meydaný’nýn adeta flamalarla kýzýla boyanarak coþmasýydý. Ýbrahim Toprak / Ýzmir Park Bahçe Ýþçisi 163. Sayý / 19 Mayıs - 2 Haziran 2010
Yeni Evrede
Ekin - Sanat
Mücadele Birliði
MART KÜLTÜR SANAT VE DÜÞÜNCE DERNEÐÝ AÇILDI! “Merhaba Dostlar, ‘Umudumuz Kavgada, Kavgamýz Sanatýmýzla’ þiarýyla yola çýktýðýmýz bugün; coþkumuzu, sevincimizi ve heyecanýmýzý bizimle paylaþtýðýnýz; yüreklerinizi, yüreklerimizin yanýna kattýðýnýz için hepinize ‘hoþgeldiniz’ diyoruz” diyerek baþladý açýlýþ etkinliði, Ankara Mart Kültür, Sanat ve Düþünce Derneði’nin. 6 Mayýs’tý o gün, üç kahraman yüreðin, üç yiðit devrimcinin ölümsüzleþtiði gündü. O gün onlarla baþlamýþtý. Onlar’ýn yaný baþýndaydýk, yüreklerimiz Onlar’la atýyor, Onlar’ýn açtýðý yoldan yürümenin verdiði gurur ve cesaretle haykýrýyorduk “Deniz, Yusuf, Ýnan Savaþa Devam” diyerek. Onlar’ýn baþucundan ayrýldýktan sonra Sanat Derneðimizin açýlýþý için gittik. Onlarýn izinden onlarý rehber edinerek yürüyeceðimizi söyledik. Açýlýþ, Denizleþenlerimiz için yapýlan saygý duruþunun ardýndan, bir arkadaþýmýzýn konuþmasýyla devam etti. Ardýndan sunucu arkadaþýmýz “Güneþi Ýçenlerin Türküsü”nü okudu davetlilere. Ve onu Ýzmir Ayýþýðý Sanat Merkezi emekçilerinin oluþturduðu tiyatro grubundan bir þiir dramatizasyonu sergilendi. 19 Aralýk Zindan Savaþlarýný yaþayanlardan Vefa Serdar davetlilere bir þiirle seslendi. Ardýndan Ýstanbul Ayýþýðý Sanat Merkezi bünyesinde çalýþmalarýný sürdüren, emeðin dizelerini, emeðin ezgileriyle buluþturan müzik topluluðu “Emeðe Ezgi” sahne aldý ve þarkýlarýyla, türküleriyle, marþlarýyla seslendi davetlilere. Açýlýþ etkinliðinin ardýndan davetliler, dostluk kokan sohbetlerle sürdürdü günü…
Umudumuz Kavgada, Kavgamýz Sanatýmýzla! Mart Kültür, Sanat ve Düþünce Derneði Emekçileri
YUNANÝSTAN EMEKÇÝLERÝYLE DAYANIÞMA
4 Mayýs günü Yunanistan’da, Yunanistan Kamu Çalýþanlarý Konfederasyonu’nun (ADEDY) baþlatýðý grev, 5 Mayýs günü Yunanistan Ýþçi Sendikalarý Konfederasyonu (GSEE) ve Tüm Ýþçilerin Militan Cephesi’nin (PAME) de katýlýmýyla genel greve dönüþtü. Baþkentte toplanan iþçiler, emekçiler, öðrenciler ve esnafýn da katýldýðý binlerce insan, parlamentoya girmeye çalýþtý. Orada baþlayan
olaylar þiddetlenerek Atina ve Selanik’i sardý. Her yer savaþ alanýna dönüþürken ayaklanan kitle, bankalarý ve kamu binalarýný hedef aldý. Bir bankayý iþgal edip yaktý. Olay sýrasýnda 3 kiþi öldü. Yunanistan hükümetinin IMF ile yaptýðý anlaþma, emekçilerin ücretlerinin dondurulmasý, emekli maaþý ödemelerinde kesintiler, prim ve ikramiyelerinin iptali gibi saldýrýlara boyun 163. Sayý / 19 Mayıs - 2 Haziran 2010
eðmeleri, “tasarruf tedbirleri” gibi hükümler içeriyor. Buna karþý ayaklanan Yunanistan halkýnýn kapitalizme karþý verdiði mücadeleyi desteklemek için Taksim Galatasay Lisesi önünde, Bank-Sen’in çaðrýsýyla yapýlan eyleme, Mücadele Birliði Platformu da destek verdi. Galatasaray Lisesi önünde saat 19.00’da toplanan kitle, sloganlarla Yunanistan Konsolosluðu’na doðru yürüyüþe geçti. Konsolosluðun önüne gelindiðinde Bank-Sen Genel Baþkaný Önder Atalay basýn metnini okudu. Basýn metninde “iki komþu halkýn kardeþliði ve iþçi sýnýfýnýn dayanýþmasý, Ege Denizi’ni sermaye ve emperyalizmden arýndýracaktýr. Tarihin en köklü uygarlýklarý olan bizler, tarihe ve dünyaya eþit, özgür, baðýmsýz ve sömürüsüz bir coðrafya armaðan edeceðiz” dedi. Eylem sýrasýnda kitle “Yaþasýn Sýnýf Dayanýþmasý”, “Yaþasýn Proletarya Enternasyonalizmi”, “Yaþasýn Yunan Ayaklanmasý”, “Ýþçilerin Birliði Sermayeyi Yenecek” sloganlarýný attý. Açýklama bittikten sonra eylem sona erdi.
19
Yeni Evrede
Sokaklar
Mücadele Birliði
GÜLER ZERE ÖLÜMSÜZDÜR
B
ir devrim savaþçýsýný daha ölümsüzlüðe uðurladýk. Uzun yýllar zindanlarda devrimci mücadelesini sürdüren Güler Zere, son savaþýmýný kanser hastalýðýna karþý verdi. Hastalýðýnýn ilerleyen son evresinde kamuoyu baskýsý ve yoldaþlarýnýn, siper yoldaþlarýnýn mücadeleleri ile serbest býrakýldý. Ancak ilerlemiþ hastalýðý, artýk tedavi edilemeyecek aþamadaydý. O’na, “dýþarýda ölebilme” özgürlüðü tanýnmýþtý. Zere’nin ölümsüzleþmesinin hemen ardýndan Halk Cephesi, yaptýðý açýklamada: “Güler Zere, yakalandýðý kanser hastalýðý sonucu þehit düþtü. Güler Zere’nin katili, kanser hastalýðý raporu olmasýna raðmen onu uzun süre serbest býrakmayan ve tedavisini engelleyen AKP iktidarýdýr. KATÝL DEVLET HESAP VERECEK” dedi. Zere için ilk eylem, akþam saat 19.30 sularýnda Taksim’de yapýldý. Tramvay Duraðý’nda toplanan yüzlerce insan, ellerinde Güler Zere’nin fotoðraflarý, “Katil Devlet Hesap Verecek”, “Güler’in Katili AKP Ýktidarýdýr”, “Tecride Hayýr” sloganlarýyla beklemeye baþ-
ladýlar. Her geçen an, kalabalýk büyüdü ve “Güler Zere Ölümsüzdür” pankartýnýn açýlmasýyla Galatasaray Lisesi’ne doðru yürüyüþ baþladý. Ýstiklal Caddesi boyunca sloganlarla uðurlandý Güler Zere. Galatasaray Lisesi önünde Özgür Aydýn basýn metnini okudu. Basýn açýklamasýnda, Zere’nin ölüm sebebinin AKP’nin ve Adli Týp’ýn elini kana bulamasý olduðu ve bu ölümün taktir-i ilahi deðil, taammüden cinayet olduðuna deðinildi. 8 Mayýs günü ise, Güler Zere için Gazi Mahallesi’nde bir eylem yapýldý. Aralarýnda Mücadele Birliðin’in de olduðu siyasi yapýlar, “Güler Zere Ölümsüzdür” pankartýnýn arkasýnda yürüyüþe geçtiler. Meþalelerin aydýnlattýðý sokaklarda sýk sýk “Güler Zere Ölümsüzdür”, “Katil Devlet Hesap Verecek”, “Bedel Ödedik Bedel Ödeteceðiz”, “Yaþasýn Devrimci Dayanýþma” sloganlarý atýldý. Eylem, Cemevinin önünde basýn açýklamasýnýn okunmasýndan sonra bitirildi. Ayný saatlerde Okmeydaný’nda yapýlan anma eylemine ise polis saldýrdý ve pek çok devrimci gözaltýna alýndý.
9 Mayýs günü sabah saat 10.00’da K.Armutlu Cemevinde ailesi, onu sevenler, yoldaþlarý ve siper yoldaþlarý, Zere’yi memleketine uðurlamak üzere toplanmýþtý. Cemevi kapýsýnda kýzýl bayraklarla yoldaþlarý saygý duruþuna duruyorlardý. Kýsa bir dini törenden sonra Halk Cephesi sözcüsü biri basýn açýklamasýný okudu. “Bu zulmü unutmayacaðýz! Bu katliamý affetmeyeceðiz! Türkiye halklarý adaletsiz kalmayacak... çünkü halklarýmýzýn adalet için canýný feda eden Gülerler’i var ve hep olacak! Bu topraklar daha nice Gülerler Yetiþtirecek” dediler. Grup Yorum’un söylediði devrim marþlarýndan sonra yapýlan yürüyüþte sýk sýk “Güler Zere Ölümsüzdür”, “Bedel Ödedik Bedel Ödeteceðiz”, “Güler Zere’nin Katili AKP Ýktidarýdýr” sloganlarý atýldý. Cemevinden çýkýlarak yürüyüþ yapýlarak Güler Zere’nin evinin önünden geçildi. Evinin önünde karþýlanan Güler Zere’nin tabutuna çiçekler býrakýldý, daha sonra da uðurlanmak üzere otobüslerin beklediði yere getirildi. Konvoy oluþturularak Elazýð’a son yolculuðuna uðurlandý. Güler Zere, 10 Mayýs günü memleketi Elazýð’da topraða verildi.
AYNUR ÇAMALAN EYLEMÝNÝN 66. GÜNÜNDE
A
ynur Çamalan Tübitak önündeki eylemini kararlýlýkla sürdürüyor. Çamalan, eyleminin 66. günü olan 13 Mayýs’ta bir basýn açýklamasý yaptý. Tübitak’a dava açtýðýný belirten Çamalan, davasýnýn 9 Temmuz’a ertelendiðini söyledi ve eyleminin sonuç alýncaya kadar devam edeceðini söyledi. Basýn açýklamasý öncesi KESK Ankara Þubeler Platformu Çamalan’a bir destek ziyaretinde bulundu ve platform adýna dönem sözcüsü Fikret ASLAN, Çamalan’ýn eylemine destek verdiklerini ve TÜBÝTAK’ýn Çamalan’ý derhal iþe almasý gerektiðini belirtti ve herkesi 26 Mayýs’ta iþ býrakmaya davet etti. Fikret ASLAN’ýn ardýndan sözü alan ÇAMALAN basýn açýklamasýnda, eylemine olan desteðin azlýðý ve özellikle kendi sendikasý Tez Koop - Ýþ olmak üzere DÝSK ve TMMOB’un desteklemeyiþine deðindi. Direniþinin ayný zamanda Gebze TÜBÝTAK iþçileriyle alevlendiðini söyleyen Çamalan, eyleminin ses getirmesi amacýyla bugün 24 saatlik oturma eylemi ve açlýk grevi yapacaðýný belirtti. Mücadele Birliði Platformu / Ankara
20
163. Sayý / 19 Mayıs - 2 Haziran 2010
Yeni Evrede
Sokaklar
Mücadele Birliði
ÝSYANKAR YÜREK ATMAYA DEVAM EDECEK!
13 Mayýs Çarþamba günü saat 12.00’de BDP Ýl binasý önünde 9 Mayýs’ta Tahran Ewin cezaevinde tutuklu bulunan 5 PJAK’lý gerillanýn idam edilmesini protesto etmek için bir basýn açýklamasý gerçekleþtirildi. Basýn açýklamasýnda “Ýran Ýdamlarla Ýnsanlýk Suçu Ýþliyor BDP Ýzmir Ýl Örgütü” pankartý açýldý. Sýk sýk “Baskýlar Bizi Yýldýramaz” sloganý atýldý. Basýn açýklamasý baþlamadan önce BDP milletvekili Sabahat Tuncel kýsa bir konuþma yaptý. Sabahat Tuncel’in konuþmasýndan sonra basýn açýklamasýný Konak Sümerbank ö-
nünde yapmak üzere yürümek isteyen BDP’lilere polis izin vermedi. Buna tepki olarak kýsa bir oturma eylemi yapýldý. Yoðun süren tartýþmalarýn ardýndan BDP Ýl binasý önünde basýn açýklamasýnýn yapýlmasýna karar verildi. Metnin okunmaya baþladýðý sýrada binalarýn birinden kitlenin üzerine taþ atýldý. Okunan metinde þunlara deðinildi: “…Ýdam edilen 5 siyasi tutsaðýn cenazeleri hükümet güçlerince ailelerine teslim edilmedi. 2007 yýlýndan bu yana idam edilen Kürt siyasilerin sayýsý yediye çýkmýþtýr. Zeynep Celaliyan’ýn da içinde bulunduðu kayýp dört siyasi tutuklunun infaz edildiði kaygýsý taþýmaktayýz. Halen 18 Kürt siyasetçisi de cezaevindedir. Ýdam edilenlerden Kürdistan Öðretmenler Derneði iletiþim sorumlusu Mamosta Ferzad Kemanger son mektubunda ‘Tek istediðim isyankar, kýpýr kýpýr kalbimin, benden daha isyankarca bir çocuðun göðsünde atmaya devam etmesidir. Hangi dili konuþuyor olursa olsun, kalbimin bir baþkasýnýn göðsünde atmasýna izin verin. Kaaron banklarýnda, Sabalaan Daðý yamaçlarýnda, Doðu Sahara kenarlarýnda veya Zaðros Daðla-
rý’ndan güneþin doðuþunu seyreden bir çocuk’ oldukça anlamlý bir temennide bulunmuþtur… Mamosta Ferzad, senin özgürlük arzusuyla çarpan kalbin milyonlarca özgürlük savaþçýsýnýn göðsünde atmaktadýr. Biliyoruz ki ruhun, özgürlüðü için isyan eden ve hunharca katledilen çocuklarýmýzýn alacamenekþelerimizin ruhuyla buluþmuþtur”. Basýn metninde ayrýca; “9 Mayýs Pazar günü kardeþlik, demokrasi ve barýþ mesajlarýyla açtýðýmýz BDP Muðla Ýl binamýzýn açýlýþýnýn üzerinden henüz iki gün geçmeden Salý günü Muðla’da okuyan Kürt olan üniversite öðrencilerine saldýrýldý. Saldýrýda polis kurþunu ile aðýr yaralanan Þerzan Kurt’un tedavisi Ýzmir’de sürmekte olup, saðlýk durumu ciddiyetini korumaktadýr… Bölgede kuþ uçurtmayan ABD ve sözde demokrat Avrupa ülkelerinin destek verdiði Ýran-SuriyeTürkiye ittifaký ile ortaya konulan Kürtleri yok etme planlarýna onay vermek ve Ýslam adý altýnda yaþatýlan zulme sessiz kalmak zulme ortak olmaktýr”. Okunan metinden sonra basýn açýklamasý sona erdirildi. Ýzmir Mücadele Birliði
FAÞÝST SALDIRILARA KARÞI DAYANIÞMA 13 Mayýs günü Ýzmir ÝHD’de bir basýn toplantýsý yapýldý. Çok sayýda kurumun imzacý olduðu metne bizler de Mücadele Birliði Platformu olarak imzamýzý attýk. Basýn toplantýsý Muðla Üniversitesi’nde yaþanan çatýþmalar sýrasýnda kullanýlan ateþli silahla aðýr þekilde yaralanan Þerzan Kurt isimli öðrenciyle ilgili yapýldý. Muðla Üniversite’sinde yaþanan bu saldýrýnýn ilk olmadýðý, son aylarda özellikle Þemdinli’nin iyi çocuklarýnýn! Muðla’ya sürgün! edilmesinden sonra bu tür saldýrýlarýn arttýðýna vurgu yapýldý. Þerzan Kurt’un saðlýk durumuyla ilgili bilgi verildikten sonra basýn metni okundu. Okunan metinde þunlara deðinildi: “Son günlerde Ege Bölgesi’nde Kürt öðrencilere yönelik art arda fiili saldýrýlar gerçekleþmektedir. Hatýrlanacaðý gibi kýsa bir süre önce Manisa Demirci’de okuyan Kürt öðrencilerin evleri basýlýp talan edilmiþ, kendilerine fiziki saldýrý yapýlmýþtý. Son olarak da saldýrýlarýn hedefi Muðla Üniversite’nde okuyan Kürt öðrenciler olmuþtur. Önceki gün sýradan bir nedenle gözaltýna alýnan arkadaþlarýnýn serbest býrakýlmasý için Muðla Hamdi Bey polis Karakolu önünde toplanan Kürt öðrencilere ülkücü faþistlerin saldýrmasý, akabinde polisin gaz bombasý ve ateþli silah kullanarak müdahale etmesiyle geliþen olayda Þerzan Kurt isimli öðrenci aðýr yaralan-
mýþtýr. Hayati tehlike altýnda olan Kurt, halen Dokuz Eylül Üniversitesi Hastanesi’nde yoðun bakým servisindedir. Ýlk alýnan bilgilere göre bedeninde iki kurþun yarasý ve kafatasýnda kýrýklar bulunan Kurt’a isabet eden mermilerin kim tarafýndan atýldýðý henüz tespit edilememiþtir…” Akþam 18.30’da yapýlacak basýn açýklamasýna çaðrý yapýlarak basýn toplantýsý sonlandýrýldý. Saat 18.30’da Konak Sümerbank önünde Þerzan Kurt özelinde Kürt halkýna yapýlan saldýrýlarý protesto etmek amaçlý bir basýn a163. Sayý / 19 Mayıs - 2 Haziran 2010
çýklamasý yapýldý. Basýn açýklamasýnda “Þerzan Kurt Yalnýz Deðildir Yaþasýn Kürt-Türk Halklarýnýn Birlikte Mücadelesi” pankartý açýlýrken “Gün Gelecek Devran Dönecek Katiller Halka Hesap Verecek”, “Failler Belli Hesap Sorulsun”, “Faþizme Karþý Omuz Omuza”, “Yaþasýn Halklarýn Kardeþliði-Biji Býratiye Gelan” sloganlarý atýldý. Daha sonra basýn metni okundu. Okunan metnin ardýndan basýn açýklamasý sloganlarýn tekrar haykýrýlmasýyla son buldu. Ýzmir Mücadele Birliði
21
Yeni Evrede
Zindanlar
Mücadele Birliði
O kelebek bizim Denizimizdi. O ateþ insanlýðýn þafaðýný müjdeleyen sosyalizmdir. Bu topraklarda Denizlerden önce de nice insan sosyalizme inandý, o aydýnlýðý, ateþi gördü, ama onu soyut bir zamanýn hesabý içinde anladý. Devrimci zorun kullanýlmasýnýn kaçýnýlmazlýðý içinde devrim yapma cüretini gösteren Denizler ise, hiç durmadan o ateþe kanat çýrpan ve onun anlamýný gerçekleyen ateþ kelebeði gibi ateþin içine karýþmayý baþardý. Ýnsanlýðýn þafaðýný müjdeleyen sosyalizmi bugünün sorunu olarak gördü. Bu ertelenemez bir yolculuktu ve ancak böyle varýlýrdý. Þimdi onun ardýndan karanlýðýn içinde parlayan sosyalizm ateþine yürüdükçe halklarýmýz Denizleþiyor. Halkýn Denizi Denizleþen Halkla Yürüyoruz Devrime! Bakýrköy Zindanýndan Leninist Kadýn Tutsaklar
22
163. Sayý / 19 Mayıs - 2 Haziran 2010