Yeni Evrede
Mücadele Birliði
KIRDA YÜKSELEN DEVRÝM MÜCADELESÝ
Son dönemde devimci yükseliþ tüm emekçilerin mücadelesinde görülüyor. Kýr emekçileri, yoksul köylülük, küçük çiftçiler bu devrimci yükseliþe katýlýyorlar. Bütün her tarafta köylüler sorunlarý için ayaða kalkýyor. Farklý gerekçelerden yola çýkýlsa da bir çok eylemde bu hareket ortaya konuluyor. Sýk sýk yollara dökülme, mitingler, yol kesme, ürünleri dökme gibi bir çok eylem yapýlýyor. Ýrili ufaklý eylemler ve etkinlikler öyle yayýldý ki, geçmiþte önemli bir olay olarak görülen þimdi günlük, olaðan, sýradan hale geldi. Her gün gerçekleþen sayýsýz eylem ve etkinlik ancak dergilerde ve yerel medyada yer buluyor, çoðunluðu hiç bir medyada yer bulamýyor. Ulusal çapta yayýnlarda ise çok azý yer buluyor. Eylem ve etkinlikler çok çeþitli. Kýrsal alandaki bilinçlenme ve örgütlü hareket etme anlayýþýnýn oluþmasýyla deðiþik sorunlar için, çevre vs. sorular için bile eylemler yayýlýyor. Küçük köy ve kasabalara kadar köylülerin sorunlarý için ve çevre sorunlarý için yaptýklarý eylemler yayýldý, etkinlikler yayýldý. Kýrlarda yaþayanlarý bu mücadeleye iten bir çok sorun var. Tarýmýn en geliþmiþ olduðu Ege, Marmara, Trakya bölgeleri de içinde olmak üzere her tarafta ilçe hapishanelerinde köylüler aldýklarý cezalarý yatmak için sýraya girmiþ durumdalar. Tarým için aldýklarý borçlarý ödeyemediði için ceza alanlarýn sayýsý ilçe hapishanelerine sýðmayacak kadar çok. Ýlçe hapishanelerini dolduranlar çiftçiler ya da küçük üreticiler çoðunlukla. Yer boþaldýkça cezalarýný yatmak için sýra bekliyorlar. Küçük üreticiler hýzla sefalete sürükleniyor, yýkým yaþýyorlar.
TARIM POLÝTİKALARI VE KIRDA MÜLKSÜZLEÞTÝRME Kýrda yaþamýný tarýmla sürdürenler küçük ve orta ölçekli toprak sahipleri bu duruma nasýl geldi? Tarým ve hayvancýlýk politikalarý son yirmi yýldýr, özellikle 1998 sonrasý AB ile yapýlan anlaþmalar sonrasý tasfiye politikasý oldu. AB’nin, tarýmsal alanda yaþayan nüfusun yaklaþýk üçte ikisinin tasfiyesini dayatmasýyla köylülerin durumu giderek kötüleþip yýkýma dönüþtü. Emperyalist ve iþbirlikçi tekelci sermaye tarým alanýnda daha etkili olmaya baþladý. Kü-
Tüm sömürü ve tasfiye politikalarýyla küçük üreticiler mülksüzleþtiriliyor. Topraklar ve tarým araçlarý daha az elde toplanýyor. Mülksüzleþenler proletarya saflarýna ya da iþsizler ordusuna katýlýyor.
çük üreticiler hýzla mülksüzleþtiler, yýkýma uðradýlar. Tekellerin tarým alanýnda etkinliði hýzla artýyor, egemenliði güçleniyor. Tekelleþme arttýkça bunun karþýtý olarak topraðýný kaybeden ya da terk eden küçük üreticilerin sayýsý da artýyor. Tarýma dayalý olarak yaþamýný sürdüren nüfusun tasfiyesiyle bunlarýn pazarý tekellerin eline geçiyor, kendileri ise direk olarak tekellerin sömürüsü altýna giriyor, ücretli iþçi oluyorlar. Tarýmý ve tarýmla yaþamýný sürdürenleri tasfiye için bir çok yöntem kullanýlýyor. Tarým ürünlerinin fiyatlarý düþük tutulup köylünün ihtiyacý olan her türü teknik araç gereç, eþya, yüksek fiyatla satýlýr, köylüler üzerindeki sömürü süreklileþir. Köylülerden alýnan vergiler sömürüyü katlanýlmaz hale getirir. Marx, Fransýz köylüsünün þeytaný vergi memuru kýlýðýnda tasvir ettiðini söyler. Bizde de çok deðiþik yerlerdeki köylerde o köyden birinin yaþadýðý olay olarak anlatýla gelen vergi memuru hikayesi var. Köylüler mal müdürlüðü tahsildarý derler. Tahsildarýn köye geliþini haber alan köylü, vergi verecek gücü olmadýðýndan eþeði yataða yatýrýr. Tahsildar geldiðinde yataktakinin kim olduðunu sorar, köylü “Babam, çok hasta yatýyor” der. Hikayenin her yerde farklý biçimlerde anlatýlmasý köylülerin vergi yoluyla daima ezilmesinin hikayesidir. Bu ezilme þimdi daha beter olarak sürüyor. Yakýt fiyatý baþlý baþýna bir soygundur. Dünyanýn hiç bir yerinde buradaki kadar pahalý akaryakýt yok. Akaryakýta verilen yüksek para (bunun üçte ikisi vergi) ürünlerin dünya piyasasýna göre daha pahalýya üretilmesine yol açýyor. Tarým için uygulanan sözde indirim dünyanýn en pahalý akaryakýtý olmasý gerçeðini deðiþtirmiyor. Diðer tarým girdileri çok yüksek fiyatlarýyla; her yýl ödenen gübre, ilaçlama, to166. Sayý / 30 Haziran - 14 Temmuz 2010
Başyazı
hum parasý sürekli çiftçileri ezen bir sömürü aracý. Emperyalist tekellerin bu alandaki hakimiyeti sonucu tohum her yýl fahiþ fiyata alýnýr oldu. Kimi tohumlarýn gramýnýn altýn fiyatýyla yarýþtýðýna tanýk olundu. Tohum alan onun için zorunlu(?) olan ilaçlarý da almak zorundadýr. Pahalý tohum, ilaçlama vs. derken elini kaptýran çiftçi kolunu kurtaramýyor. Çiftçiler bütün sömürüyle pahalý girdilerle vs. baþ etse bile bu sefer pazar sorunu çýkýyor önüne. Pazarlarda tekeller egemenlik kurdular. Market zincirlerinde her gün binlerce ton ürünü satýyorlar. Giderek artan bir þekilde pazarýn önemli kýsmý tekellerin eline geçmiþ durumda. Fiyatlarý istedikleri þekilde aþaðý-yukarý çekiyor, spekülasyon yapabiliyorlar. Çiftçinin ürünü pazara sürmesinin önündeki engeller sürekli arttýrýlýyor. Nakliye sorun, pazarda satabilmek sorun. Geçmiþ yýllarda çýkartýlan “Hal Yasasý” da tamamen üreticinin pazarda ürün satmasýný engellemek için çýkartýlmýþtý. Her þeye raðmen pazara ürünü ulaþtýrdýðýnda çiftçi bu sefer emperyalist ülke ürünleriyle rekabet edemiyor. Çiftçi ürünü zararýna, çaresizlikten tekellere ve tüccarlara satmak zorunda kalýyor, eðer tarlada çürütmezse. Emperyalist ülkeler sömürüden aldýklarý güçle ileri düzeyde üretkenliði yakalamýþ, daha yüksek verimlilikle ürünlerini daha ucuza üretiyorlar. Tarým alanýna daha fazla sermaye yatýrýp, büyük ölçekli ve tekniðe dayalý tarým yapmalarý bizdeki çiftçiden daha ucuza ürün elde etmelerini saðlýyor. Emperyalist ülkeler tarýmda yüksek sübvansiyon uyguluyorlar. Kimi ürünlerdeki sübvansiyon bizdeki çiftçilerin ayný ürünü satarak alacaðý miktarý buluyor. Yani emperyalist ülkelerin tekelleri kimi ürünleri daha satmadan bizdeki çiftçinin kazanacaðýný elde ediyor, satýþtan geleni de üzerine ekliyor. Bu ve diðer yöntemlerle emperyalistler dünya pazarlarýnda üstünlük kuruyorlar. Latin Amerika ve ABD’den gelen tatlandýrýcýlar nedeniyle bizdeki þeker pancarý üretiminin tasfiye edilmeye baþlanmasý, hayvancýlýk ve çiftçilikle uðraþan yüz binlerce köylünün yaþam olanaklarýný elinden alýyor. Bizde uygulanan sübvansiyon hem düþük hem de asýl olarak büyük toprak sahiplerine, tekellere gidiyor.
3
Başyazı
Emperyalist ve iþbirlikçi sermayenin tarým alanýndaki politikalarý, küçükleri tasfiye politikasýdýr. HES (Hidroelektrik Santrali) projeleri de bu politikanýn ürünü. 600’den fazla HES projesi kararý alýnýp 500’den fazlasý uygulamaya geçirilmiþtir. HES yapýmýyla dereler, nehirler ve diðer su kaynaklarýnýn sularý buralarda toplanacak. Kuþaklar boyu dereler, nehirler ve diðer su kaynaklarýndan yararlanarak çiftçilik yapanlar artýk çiftçilik yapamaz hale getiriliyor. Su yataklarý deðiþeceði için bu sulardan beslenen tarým çökecek, doðal bitki örtüsü kuruyacak. Eskiden su alan tarým alanlarý su alamayacak ya da yüksek maliyetli kanallar gerekecek. Doða, tarih ve kültür tahrip edilecek. Nem oraný deðiþtiði için yetiþen geleneksel ürünler ya hiç yetiþemeyecek ya da kalitesi bozulacak. Yoðun tepkiler nedeniyle HES için toplanan suyun paralý olmayacaðý açýklanýyor, ancak bir süre sonra paralý hale gelecektir. Dolaylý ya da direk olarak para alýnacaktýr. Tüm sömürü ve tasfiye politikalarýyla küçük üreticiler mülksüzleþtiriliyor. Topraklar ve tarým araçlarý daha az elde toplanýyor. Mülksüzleþenler proletarya saflarýna ya da iþsizler ordusuna katýlýyor. Köylülerin sorunlarýnýn çözümünde toprak reformuna nasýl yaklaþmalýyýz? Feodalizmin yýkýlmasý ya da tasfiyesi süreçlerinin bir politikasý olarak toprak reformu bir çok ülkede gerçekleþti. Hala dünyanýn bazý bölgelerinde toprak daðýtýmý gündeme geliyor. Bolivya’da Morales iktidarýnýn köylüye küçük bir toprak daðýtma kararýna burjuvazi þiddetle karþý çýkmýþtý. Hayvancýlýk yapan büyük burjuvalarýn geniþ otlaklarýnda, bir inek için düþen toprak miktarýndan daha küçük bir toprak parçasýnýn mülksüz bir köylü ailesine verilmesini istemiyorlardý. Burjuvazinin beslediði bir ineðe verdiði deðer bir köylü ailesinden daha fazlaydý. Brezilya’da Topraksýzlar Hareketi yoksul, yaþamdan dýþlanmýþlarýn yürüttüðü güçlü bir hareket. Toprak talebiyle iþgaller eylemler yapýyorlar yýllardýr. Bazý Asya ülkelerinde de toprak talebi görülüyor. Bizde durum nedir? 1960’lý yýllarda toprak reformu toprak talebi köylülerin önemli istemleri arasýndaydý. Bu amaçla örgütlenmeler ve mücadeleler gerçekleþti. Toprak talebi giderek zayýfladý. Aradan geçen süre içerisinde üretim iliþkilerinde geliþmeler yaþandý. Son yirmi yýlda kýrsal kesimlerden þehirlere akan nüfusla kýrsal bölge nüfusu azaldý, þehir nüfusu çok arttý.
4
Yeni Evrede
Bizde yaygýn olarak küçük ölçekli toprak parçalarýnda tarým yapýlýyor. Köy nüfusunun çoðunluðu küçük topraklara sahiptir. Bu yüzden de mülksüzleþtirilen nüfus sayýsý yüksektir. Kapitalist sömürü çiftçileri öyle bir hale getirdi ki, kimileri topraðýný terk edip kentlere taþýndý. Terk edilen bu topraklar boþ duruyor. Çünkü yapýlan üretimden elde edilen gelir, üretim giderlerinden daha düþük. Þimdi köylerde çiftçilik yapanlar daha verimli topraklarda yarým yapanlar. Onlar da aþýrý sömürü karþýsýnda çöküþü yaþýyorlar. Köy nüfusunu oluþturanlar, verimli topraklarý, sulak topraklarý iþleyenler, bol merasý olup hayvancýlýk yapabilenler, emekli olup köyüne dönenler, hem kendi topraðýnda hem de geçici mevsimlik iþlerde çalýþanlar, kentlerdeki, yurtdýþýndaki yakýnlarýndan destek alanlar, köy bölgesindeki iþletmelerde çalýþanlar ve çoðunlukla da yaþlýlardan oluþuyor. Bunlar dýþýndakiler tutunamayýp göç edecek olanlardýr. Açýkçasý, köylünün, çiftçinin en önemli sorunu toprak sahibi olmak deðil. En verimli topraklarda tarým yapanlar bile kapitalist sömürü nedeniyle çöküþ yaþýyorlar. Bu koþullarda köylüye toprak daðýtýmý doðru bir çözüm deðil. Büyük topraklarda tarým yapýlmasý tarihsel geliþmenin gereðidir. Büyük topraklarýn parçalanýp daðýtýlmasý geri bir yaklaþýmdýr. Küçük ve orta köylünün mülksüzleþmesi tarihsel geliþmenin, üretici güçlerin geliþmesinin kaçýnýlmaz bir sonucudur ve bizim üzüleceðimiz bir durum deðildir. Bütün bu gerçeklik, köylünün, çiftçinin yaþadýðý sorunlarýn boyutunu gösteriyor. Sorunlarý ortaya koymak doðru çözümlerin anlaþýlmasý içindir. Mücadelenin büyük bir yükseliþ içinde olduðu bu koþullarda devrimci çözümlerin emekçiler tarafýndan anlaþýlmasý, ikna olmasý gerekiyor. DEVRÝMÝN ÇÖZÜMÜ Sorunlarýn asýl kaynaðýnýn kapitalist sömürü olduðunu ortaya koyduk. Kapitalist sömürüyü, yoksul köylünün, küçük çiftçinin ezilmesini ortadan kaldýracak önlem ve politikalarýmýzý bir kez daha belirtelim. Gerçek çözümler sömürücülerin, iþbirlikçi tekelci sermayenin egemenliðinin yýkýlmasýyla gerçekleþir. Devrim olmadan öne sürülen her “çözüm” ve politika yüzeysel ve aldatmaya yönelik olacaktýr. Mülksüzleþen, sömürülen köylüler iþçi sýnýfýnýn sermayeye karþý mücadelesinde iþçi sýnýfý166. Sayý / 30 Haziran - 14 Temmuz 2010
Mücadele Birliði
ný izlemeli, kavgaya iþçi sýnýfýnýn yanýnda girmelidir. Ýþçi sýnýfýný da orta, küçük ve yoksul köylüyü de ezen, sömüren ayný kapitalist güçtür. Tekelci sermayenin egemenliðini yok edecek olan iþçi sýnýfýdýr, bu yüzden iþçi sýnýfýnýn devrim mücadelesine katýlmalýlar. Devrimin ilk hükümeti, Geçici Devrim Hükümeti küçük köylünün, küçük çiftçinin bankalara ve kredi kuruluþlarýna olan tüm borçlarýný silecek, ipotekleri kaldýracak. Emperyalist ve iþbirlikçi tekellerin tüm varlýklarýna el konulup toplumsallaþtýrýlacak. Büyük topraklar zor alým yoluyla el konulup ulusallaþtýrýlacaktýr. Bütün büyük kapitalist iþletmeler ve bunun içindeki tarým iþletmelerine el konulduðu zaman buralarýn yönetimini çalýþanlarý yürütür. Toplumsallaþtýrýlan topraklarýn kullaným hakký, tasarruf hakký Devrimci Köylü Komitelerince yürütülür. Devrimle birlikte toplumsallaþtýrýlan topraklar ve üretim araçlarý, iþletmeler Devrimci Köylü Komitelerinin tasarrufuna girer. Üretimde planlama baþlayacaðý için bir ürünün kýt ve pahalý, diðerinin ucuzluktan çürümesinin, spekülasyonun, emek israfýnýn önüne geçilebilecektir. Üreticilere her türlü bilimsel, teknik olanaklar saðlanýr. Bilimsel çalýþmayla her toprak için uygun ürün, tohum, gübre ve diðer gereklilikler yerine getirilerek verimlilik arttýrýlýr. Üretim bilimsel olanaklardan yararlanýlarak gerçekleþir. Boþ býrakýlan topraklarý iþlemenin yolu açýlýr. Sosyalizmde topraklarýn birleþtirilmesiyle yapýlacak büyük ölçekli tarýmda üretim artmýþ olacak. Küçük ölçekli topraklarýn bütün zorluklarý ortadan kalkacaðý için yakýt tüketimi azalacak, bilimsel destek kolaylaþacak, emek üretkenliði artacak. Ýlaçlama, gübreleme, tohum ekimi, sulama gibi iþler de kolaylaþarak verimliliði arttýracak. Toprak mülkiyeti yerine topraðý iþleme esas alýnacak. Tarýmsal sanayi iþletmeleri tarým bölgelerinin ihtiyacýna göre yaygýnlaþacak. Demokratik Halk Devrimiyle emperyalist ve iþbirlikçi tekellerin köylünün yýkýmýna yol açmasý son bulacak. Devrim öncesi ezilen, sömürülen kýr emekçileri artýk sömürüsüz bir yaþam kurabilecek. Bütün bunlar için, yaþadýðýmýz tarihsel koþullarý devrime dönüþtürmek için, büyük mücadeleler verilip zafere ulaþmak için Geçici Devrim Hükümeti kurulmalýdýr. C.DAÐLI
GÜNCEL SINIF SAVAÞIMI
Yeni Evrede
Güncel
Mücadele Birliði
Bu topraklarda dünyanýn en derin devrimci bunalýmlarýndan birisinin yaþanmakta oluþu, devrimci kitlelerin hedefine ulaþmasýný kolaylaþtýran bir durumdur. Devrimci bunalýmýn ne denli derin olduðunun en kabul ettirici kanýtý dünyanýn en yoðun ve þiddetli kitle mücadelesinin ve devrimci savaþýmýnýn burada yaþanýyor olmasýdýr. Sadece birkaç haftada görülen yoðunlukta ve yaygýnlýkta kitle hareketi þu sýrada dünyanýn baþka bir ülkesinde yoktur. Türkiye ve Kürdistan halklarý dünya halklarý arasýnda ileri bir yer edindiyse iþte bu þiddetli devrimci savaþýmý nedeniyledir. Kitlelerin devrimci savaþýmý her seferinde, politik etki, geniþ kitleleri harekete geçirme ve devrimci nitelik yönünde daha ileri bir noktaya doðru ilerliyor; daha doðrusu ileriye doðru bir sýçrama yapýyor.
Her defasýnda öncekileri aþan yeni bir olay, yeni bir eylem ardý ardýna gerçekleþiyor. Yýðýn eylemleri gitgide sýklaþýyor. Hem eylemlerin sayýsý durmadan artýyor hem eylemlere katýlanlarýn sayýsý çoðalýyor. Eylemlerin boyutlarý arttýkça devrimci politik etkisi de kendisini açýk olarak gösteriyor. Yýðýnsal savaþým, sýnýf mücadelesinin en önemli olgusu durumuna geldi. Devrimci savaþýmýn yoðunlaþmasý ve geniþlemesi, devrimin nasýl olgunlaþtýðýný ortaya koyuyor. Bugün geniþ emekçi kitleleri harekete geçmekle birlikte, ortaya çýkan büyük güç henüz devrimin gerçek potansiyelini ifade etmiyor. Devrimci savaþýmýn gerçek gücü harekete geçenlerden daha büyüktür. Üstelik sýnýf savaþýmýnýn potansiyeli sabit deðil, sürekli büyüyen bir güçtür ve daha tümüyle harekete atýlmýþ durumda deðildir. Ne var ki, kapitalist sistem her geçen gün yeni halk kitlelerini eski topluma karþý savaþýma itiyor. Emekçi kitleler emeðin sermayeye kölece baðýmlýlýðýnýn farkýna vardýkça, kendilerini ezen ve sömüren kapitalist kölelik düzenine karþý eyleme geçiyorlar. Uzun yýllar boyunca kapitalist sömürü ve baský öylesine yoðunlaþtý ki, bunun sonucu eski toplumu havaya uçuracak çok miktarda güç birikimi, çok miktarda patlayýcý birikimi oluþtu. Þimdi devamlý yükselen ve þiddetlenen devrimci mücadele bu potansiyel gücü, bu patlamaya hazýr dinamikleri etkin bir þekilde açýða çýkarýyor. Halk yýðýnlarýný eyleme geçiren ve eylemleri sürekli duruma getiren, süren güncel devrimdir. Emekçi sýnýflarýn devrimci enerjisini harekete geçiren güçlü etki ancak devrim hedefi olabilir. Küçük burjuva uzlaþmacý hareketler de, son dönemlerde yayýnlarýnda “kitlelerin enerjisinin harekete geçirilmesi”nden söz etmeye baþladý. Bir çok konuda olduðu gibi bu konuda da Leninist Parti’nin görüþlerini, kavramlarýný alýp kendi görüþleri arasýna yerleþtiren bu çevreler, kopya ettikleri kavramlarýn devrimci içeriðini hiç anlamadýklarýný kanýtlamýþ oluyorlar. Sanýyorlar ki, kitleleri devrimci eylemlere yönelten kendi oportünist ve reformist politikalarýdýr. Ýþçi sýnýfýný ve bir bütün olarak halk kitlelerini, Kürt halkýný eylemlere yönlendiren kitlelerin kendi istemleridir. Açýklanan istemlerin gerçekleþ166. Sayý / 30 Haziran - 14 Temmuz 2010
mesi kurulu toplumsal düzenin altüst olmasý demektir. Bu, bir devrim demektir. Çünkü devrim politik ve toplumsal altüst oluþtur. Hiç bir reformist politika halklarý bu denli derinden etkileyemez ve onlarý yýllarca eylemden eyleme koþturamaz. Bizim küçük burjuva sosyalist hareketlerimiz nasýl ki, dünya devrim deneyimlerini anlama yeteneðine sahip deðillerse, ayný þekilde her gün olup biten devimci yýðýn eylemlerinin anlamýný kavrama kapasitesine de sahip deðiller. Son dönemlerin en büyük devrimci kitle hareketleri olan Newroz eylemlerini, TEKEL iþçilerinin etkin mücadelesini ve 1 Mayýs’ta Taksim’de yaþanan devrimci patlamayý devrimle olan iliþkisinden kopararak ele almalarý, o büyük resmi çizme durumunda olmadýðýný tanýtlýyor. Oysa ki, her grevin, her sokak gösterisinin, her çatýþmanýn ardýnda devrim vardýr. Ýþte kitlelerin esin kaynaðý, kendine yeni bir gelecek gösteren bu devrimdir. Burjuvaziyi asýl ürküten her grevin, her ciddi halk eyleminin ardýndaki bu devrimdir. Devrim nesneldir ve zorunludur, bu nedenle kendini her toplumsal olayda hissettirir. Çeþitli kaynaklardan sürekli beslenmekte, gücü etkisi ve aðýrlýðý durmaksýzýn artmaktadýr. Beslendiði kaynaklar maddi koþullar, nesnel koþullar ve öznel koþullardýr. Tüm bu koþullar devrimi olgunlaþtýrmakta ve kaçýnýlmaz yapmaktadýr. O halde devrim bilinmez bir dönemin görevi deðil, aktüel bir görevdir. Devrimi gerçekleþtirmek için, görevlerini yerine getirmeye niyeti olmayan uzlaþmacý sosyalist çevrelerin, en bilinen itirazý, zamanlamadýr. Onlara göre yapýlacak devrim zamansýz bir devrim olacaktýr ve bu nedenle yenilgisi kesindir. Oysa ki, maddi koþullar devrim için olgunlaþmýþtýr. Zamansýz bir sýçramanýn getireceði yýkýmýn ne olduðunu dünya iþçi sýnýfý hareketinin deneyimlerinden biliyoruz. Fakat bütün dünyada maddi koþullarý olgunlaþmýþken, günümüzde mevsimsiz devrimlerden söz edilemez. Bu topraklar ise çoktandýr bir devrim topraðý haline gelmiþtir. Bizde yükselen devrim dalgasýný ezmek için, devrimci hareket burjuvazi tarafýndan 12 Mart ve 12 Eylül’de bastýrýldý. Ama bunun sonuçlarý söylendiði gibi kalýcý deðil, geçici oldu. Devrimci hareket geçici gerilemenin sonuçlarýndan dersler çýkardý ve mü-
5
Güncel
cadelesini en aðýr koþullarda bile sürdürdü. En çok örnek verilen 12 Eylül koþullarýnda bile proletaryanýn gerçek devrimci hareketi, partisi, devrimci mücadelesini kesintiye uðratmaksýzýn devam ettirme yeteneðini sergilemiþtir. Verilen kararlý ve militan mücadele sonucu devrimci hareket bugün çok daha güçlü duruma gelmiþtir. Bizde devrimci mücadele zafere ulaþmamýþtýr fakat çok þiddetli geçen bu mücadelenin kitlelerin bilincinde ve harekete geçmesinde yarattýðý devrimci etkiler, kolay kazanýlan bir zaferden daha derin olmuþtur. Bu yüzden hiç kimse proletaryayý ve halk kitlelerini giriþilecek devrimin bastýrýlmasý halinde doðacak geçici etkileriyle korkutmasýn. Devrimci kitleler böyle bir deneyimin verdiði güçle çok daha ileriye, zafere gitmesini bilecektir. Hiç bir devrimci, devrime sýrt çevirmedikçe, kendi hazýrlýklarý yeterli deðildir diye bir devrim giriþimi dýþýnda kalamaz. Bir devimcinin görevi, her koþulda devrim için mücadele etmektir. Eðer nesnel koþullar bir devrimi dayatmýþsa, yapýlmasý gereken, devrime katýlmak ve bu devrimi sonuna dek götürmektir. Oysa ki, bizim reformistlerimiz ve oportünistlerimiz devrimin her bakýmdan olgunlaþtýðý koþullarda bile, devrimden uzak durmak için çeþitli gerekçeler üretebiliyorlar. Devrimin, mücadelenin dýþýnda kalmak için bu çevreler her zaman bir gerekçe bulmuþtur. Devrim mücadelesi ne zaman zor bir döneme girse, devrim bugün bir hayaldir deyip, devrim hayallerini bile bir kenara býrakmýþlardýr. Devrimci yükseliþin kendisini herkese kabul ettirdiði bugünlerde ise, “Biz hazýr deðiliz” ya da “Koþullar uygun deðil” bahanesine sýðýnýyorlar. Oysaki devrimin nesnel koþullarý, devrimcilerden, yüreklice yýðýnlarýn savaþýmýna önderlik etmeyi ve devrimi hýzlandýrma görevini yerine getirmelerini istemektedir. Devrimci koþullarýn gerektirdiði devrimci görevleri yerine getirme kapasitesine sahip militan bir devrimci hareket var. Bu hareket uzun yýllar geçmesine raðmen, genel olarak burjuvazi karþýsýnda canlýlýðýný ve kararlýlýðýný korumuþtur. Devrimci marksist hareket sýnýf mücadelesinin deðiþen koþullardaki görevlerini yerine getirmek için devrimci niteliðini daima geliþtirmiþ ve emekçi halk hareketini bir bütün olarak ileriye götürebilmiþtir. Bugüne deðin canlýlýðýný ve devrimci mücadelenin sürekliliðini saðlamýþ olan bu hareket, devrim giriþimini de zafere götürecek niteliklere sahiptir. Devrimci bir güç ancak karþýtý karþýsýnda dayanýklýlýðýný ve savaþçýlýðýný göste-
6
Yeni Evrede
Mücadele Birliði
rebilir. Türkiye ve Kürdistan devrimci hareketi son derece güçlü bir karþýtla (Türkiye burjuvazisiyle) savaþýmýnda ne denli dayanýklý ve mücadeleci olduðunu yeterince kanýtlamýþtýr. Yýllar boyunca sadece Türkiye tekelci sermayesiyle mücadele etmekle kalmadýk, ayný zamanda Türkiye burjuvazisiyle birlikte davranan dünya burjuvazisine karþý da kavga vermek zorunda kaldýk. Evet, karþýmýzda birleþmiþ bir burjuva dünyasý var. Böylesine birleþmiþ-güçlü bir düþmanla savaþmak, bizi son derece dayanýklý ve saðlam duruma getirmiþtir. Böylesine deneyimli ve donanýmlý bir güç, karþýtýný, burjuvaziyi yenebilir ve hedefine ulaþabilir. Bu topraklarda dünyanýn en derin devrimci bunalýmlarýndan birisinin yaþanmakta oluþu, devrimci kitlelerin hedefine ulaþmasýný kolaylaþtýran bir durumdur. Devrimci bunalýmýn ne denli derin olduðunun en kabul ettirici kanýtý dünyanýn en yoðun ve þiddetli kitle mücadelesinin ve devrimci savaþýmýnýn burada yaþanýyor olmasýdýr. Sadece birkaç haftada görülen yoðunlukta ve yaygýnlýkta kitle hareketi þu sýrada dünyanýn baþka bir ülkesinde yoktur. Türkiye ve Kürdistan halklarý dünya halklarý arasýnda ileri bir yer edindiyse iþte bu þiddetli devrimci savaþýmý nedeniyledir. Kitlelerin devrimci savaþýmý her seferinde, politik etki, geniþ kitleleri harekete geçirme ve devrimci nitelik yönünde daha ileri bir noktaya doðru ilerliyor; daha doðrusu ileriye doðru bir sýçrama yapýyor. Ýþçi sýnýfý ve halk kitleleri burjuvaziye ve onun faþist devletine karþý doðrudan eyleme baþvurmaksýzýn devrimin nesnel ve öznel olanaklarýný devrime çeviremezler. Dünya devrim deneyimleri ve kendi devrimci mücadele deneyimlerimiz devrimci kitlelerin ancak doðrudan eylemlerle, dev-
rimci saldýrýyla mücadeleyi ileri aþamalara vardýrabileceðini göstermiþtir. Koþullarý oluþur oluþmaz emekçi kitlelerin yapacaðý saldýrý, halk yýðýnlarýnýn bilincinde ve pratik hareketinde devrimci bir sýçrama yaratýr ve dönüþüme uðratýr. Bugün devrimin koþullarý ve olanaklarý bu kadar geliþmiþken, yýðýnlarý devrimi gerçekleþtirmek için cesaretlendirmeyenler ve bu harekete öncülük etmekten kaçýnanlar, sýnýf mücadelesi çok seyrekken, iþçi sýnýfýnýn bilinç ve örgütlenme düzeyi çok zayýfken, onlarý yüreklice güneþi ele geçirmeye çaðýran o büyük devrimci þair Nazým Hikmet’i nasýl anlayabilirler. Reformist yasal sol partilerde ve oportünist hareketlerde Nazým’ýn devrimci yürekliliðinin yüzde biri bile var mý? Devrimci þair o koþullarda bile “Güneþin zaptý yakýn” diye sesleniyordu kitlelere büyük bir güvenle. Bir de devrimci durumun olduðu bugünkü koþullarda, devrimi bilinmez bir geleceðe erteleyen þu öngörüsüz, perspektifsiz, yüreksiz küçük burjuva sol hareketlerin tavrýna bakýn. Arada ne büyük bir fark var. Bugün devrim için doðrudan bir mücadeleyi zamansýz bulanlar, 71 koþullarýnda devrim yapmak için yiðit bir devrimci çýkýþ yapan Denizleri nasýl anlayabilirler. Proletaryanýn devrimci partisinin güncel pratik görevi devrimci kitlelerin yýðýnsal savaþýmýnýn içinde yer almak, desteklemek, boyutlandýrmak, keskinleþtirmek ve doðrudan eylemlerle iktidarý ele geçirmeye yönlendirmektir. Sürmekte olan savaþýmýn sonucunu tayin edecek olan iþçi sýnýfý ve partisinin yürekli devrimci giriþimleridir.
Zindanlardaki baskýlar, saldýrýlar, saðlýk alanýnda da sürüyor. Yüzlerce tutsak, zindanlarda tedavi olamazken, her þey baský ve saldýrý unsuru olarak kullanýlýyor. En son, Tekirdað 1 Nolu F Tipi’nde bulunan Serdar Serbülent Sürücü’ye, miyop teþhisi konulmasýna raðmen, gözlük verilmedi. 10 Haziran günü muayene olmak için Tekirdað Devlet Hastanesi Göz Polikliniði’ne giden Sürücü’ye doktor
tarafýndan her iki göze de -1,5 derece miyop teþhisi konulmuþtur. Ancak ayný doktor tarafýndan tutsaðýn “gözlük kullanmasýnýn cezaevi yaþamýnda zorunlu olmadýðý” raporu verilerek, gözlük almasý engellenmiþtir. Sürücü’nün ifade ettiðine göre, kendisine, “ancak -4.0 üzeri göz kusurlarýnda zorunlu gözlük verildiði” söylenmiþtir. -1,5 derece gibi ciddi bir göz kusuruna sahip olmak bile, cezaevi koþullarýnda gözlük almaya yeterli olmuyor!!
CEZAEVLERÝNDE GÖZLÜK ZORUNLU DEÐÝL!!
166. Sayý / 30 Haziran - 14 Temmuz 2010
Yeni Evrede
Yeni Evre
Mücadele Birliði
AMERÝKAN HEGEMONYASI VE ASKERÝ YAYILMA -3
AFRÝKA’NIN KONTROLÜ: AFRÝCOM
ABD 1 Ekim 2008’de Afrika’daki askeri faaliyetlerini tek bir komutanlýk altýnda toplamak üzere AfriCom adýný verdiði bir komutanlýk kurdu. 27 Ekim 2008’de AfriCom’un baþýna getirilen General Kip Ward, “Uluslararasý Barýþ Harekatlarý Kurumu”nda yaptýðý konuþmada, bu yeni komutanlýðýn görevlerini açýkladý: “Diðer Amerikan hükümet kurumlarý ve uluslararasý ortaklarla ordular arasý programlar, ordu destekli faaliyetler ve diðer askeri harekatlar aracýlýðýyla güvenlik iliþkilerini geliþtirerek ABD dýþ politikasýný destekleyen, istikrarlý ve güvenilir bir Afrika yaratmak.” Yani diyordu ki, bu general, AfriCom askeri güç kullanacak, ayný zamanda “Black Water” gibi kötü ünlü özel ordularý da kullanacak, gýda yardýmýndan baþka þeylere kadar her þeyi kullanacak ve böylece giderek azalmaya baþlayan Afrika’nýn yeraltý zenginliklerini, özellikle de bazý madenleri ve petrolü kontrol altýna alacaktýr. Çin gibi diðer rakip ülkelerin bu kaynaklara eriþimini de önleyecektir. AfriCom’un bu amacýnýn, ABD Dýþiþleri ve Savunma Bakanlýklarýnda uzun süre danýþmanlýk yapan J. Peter Pham da þöyle ifade ediyor 2 Ekim 2008’de internetteki yazýsýnda: “… Afrika’nýn bol bol sahip olduðu hidrokarbonlar ve diðer stratejik kaynaklara ulaþýmý güvence altýna almak, … bu doðal kaynaklarý korumak, Çin, Hindistan, Japonya ya da Rusya gibi diðer ilgili ülkelerin tekel oluþturmalarýný ya da ayrýcalýklý imtiyazlarý almalarýný engellemek.” (Worlddefencerewiev) AfriCom’un kuruluþu II. Bush dönemine denk gelse de, Obama döneminde de Afrika önemini sürdürüyor. Aslýnda II. Bush öncesinde, Clinton’un baþkan olduðu döneme dek uzanýr ABD’nin Afrika’ya bu yoðun ilgisi. ABD’nin Afrika’da önemle üzerinde durduðu 4 bölge var, ama içlerinde en önemlisi “Büyük Yarýk Vadisi” adýyla bilinen ve Eritre’den Mozambik’e dek Afrika’yý neredeyse kuzeyden güneye boydan boya yaran vadidir. Buna az sonra döneceðiz. Bir diðer bölge Darfur, ki bunu daha önce yazmýþtýk. Üçüncü bölge petrol açýsýndan oldukça zengin olan Gine Körfezi. Atlantik kýyýsýndaki bu körfez boyunca uzanan Liberya, Fildiþi Sahilleri ve Nijerya gibi ülkelerde süren iç savaþlar, kabile çatýþmalarý, katliamlar buraya emperyalizmin nasýl ilgi gösterdiðini anlatýyor. Aslýnda bu körfezde patlayan her silah, Fransa-ABD ya da bir baþka deyiþle AB-ABD arasýndaki savaþý gösterir. ABD’nin yoðun ilgisine mazhar olan son bölgeyse, Akdeniz’in Kýzýldeniz üzerinden Hint Okyanusu’na açýldýðý büyük deniz yoludur. Ki burada Somali kilit konumdadýr. Hatýrlanacaktýr, Clinton döneminde içinde Türkiye’nin de yer aldýðý ABD ve müttefikleri Somali’yi iþgale giriþtiler. ABD ve müttefikleri hiç ummadýklarý sert bir direniþle karþýlaþýnca kýsa sürede geri çekilmek zorunda kaldýlar. Ancak bu yenilgi bile ABD’nin buraya ilgisini ortadan kaldýrmaya yetme-
di. Son yýllarda Somali Körfezi’ndeki “Somalili Korsanlar” nedeniyle ABD Deniz Piyadeleri ve Amerika’nýn müttefiklerinden oluþan donanma gemileri bu deniz trafiðini kontrol altýna alarak “bölgenin güvenliðini” saðlýyorlar.
KOLTAN VE KONGO’DA ÝÇ SAVAÞ Genel olarak jeologlarýn üzerinde ortaklaþtýðý gibi Afrika kýtasý, yeryüzünün en zengin mineral yataklarýna da sahiptir petrolün yaný sýra. Bilim ve teknolojideki geliþmeler, bu minerallerin deðerini sürekli artýrmaktadýr. Bu minerallerin en yoðun olarak bulunduðu bölge de Büyük Yarýk Vadisi’dir. Bunun nedeniyse, bu vadinin jeolojik yapýsýnda yatýyor. Büyük Yarýk Vadisi, yeryüzünde bilinen en geniþ volkanik arazidir. Yani bu vadi lav akýntýlarýnýn soðuyup kaldýðý en geniþ topraklardýr. Bu vadideki minerallerden en önemlisi sayýlabilecek Kotlan yataklarý da Kongo Demokratik Cumhuriyeti (KDC) topraklarýnda ve özellikle de Kongo’nun kuzeyi ve doðusunda yer alan Uganda ile Ruanda’yla komþu Kivu bölgesinde yoðunlaþmýþtýr. Koltaný bu denli önemli kýlansa, bu madenin cep telefonlarý, bilgisayarlar ve elektronik iletiþim araçlarýnda kullanýlan en önemli iletken olmasýdýr. Kongo, bu madenin yeryüzündeki toplam rezervlerinin % 75’ine sahip olduðu gibi, yine yeryüzündeki elmasýn üçte birinin üretildiði madenler de burada bulunuyor. Bu kadar zenginliðin olduðu Kongo, tarihi boyunca hep kapitalistlerin yaðma alaný olmakla birlikte, biz emperyalizmin yeni evresindeki duruma deðineceðiz kýsaca. 1996’da Laurent Kabila, ABD’nin desteðiyle, Fransa yanlýsý Mobutu Sese Seku’yu devirerek Kongo Demokratik Cumhuriyeti’nin baþkaný oldu. Kabila, devlet baþkanlýðýný ele geçirmeden önce ABD’ye söz verdiði halde maden yataklarýný ABD’li þirketlere satmaktan, onlara imtiyaz vermekten vazgeçti, IMF’nin dayattýðý özelleþtirmeleri ve yapýsal uyum programýný da reddetti. ABD desteðiyle iktidara gelmesine raðmen yüzünü Çin’e döndü, iyi iliþkiler kurdu. IMF’nin dayatmalarý ve yapýsal uyum programlarýyla kamu emekçilerinin ücretlerini dondurma, özelleþtirme vb. karþýsýnda Çin’in hiç koþulsuz kredi teklifi ve ortak yatýrým projeleri bunun temel nedeni oldu. IMF’nin bu dayatmalarý bütün alt sýnýflarý tam bir sefalet içine sürükleyerek, Mobutu döneminden beri süren iç savaþta iki milyondan fazla insanýn ölümüne yol açmýþtý. Kabila’nýn ölümünden sonra Kongo Demokratik Cumhuriyeti’nde ilk defa seçimlerle bir devlet baþkaný seçildi. Devlet baþkaný olan oðul Joseph Kabila, Çin’le iliþkileri daha da geliþtirdi ve yoksullukla mücadeleye önem verdi. 1996’dan 2008’e kadar kabileler arasýnda süren bu iç savaþta 5 milyondan fazla insan hayatýný kaybetti. Ki bu iç savaþ, II. Emper-
166. Sayý / 30 Haziran - 14 Temmuz 2010
7
Yeni Evre
yalist Savaþtan sonra en çok insan hayatýna mal olan savaþtýr. Bu ölümlerin büyük bölümü Joseph Kabila’ya karþý ayaklanan Laurent Nkunda liderliðindeki isyancýlarýn yaþadýðý Kivu’da gerçekleþti. Nkunda, kendisini, Ruanda’dan kaçýp Kongo’ya sýðýnan Tutsilerin koruyucusu ilan etmiþti. Ama bu, onun Kongo’yu karýþtýrmak üzere ABD tarafýndan kullanýlan bir maþa olduðunu gizlemek içindi. 2008 sonbaharýnda Nkunda’nýn Tutsilerden oluþan iyi donanýmlý ve iyi eðitimli CNPD milisleri, Kongo Demokratik Cumhuriyeti askerlerini Kivu gölü yakýnlarýndaki mevzilerinden geriye çekilmelerini saðladýlar. Kongo askerleriyle birlikte bu bölgede yaþayan yüzbinlerce sivil halk da Tutsi vahþetinden kurtulmak için topraklarýný terk edip yollara döküldü. Ýþte asýl katliam da o zaman yaþandý. Nkunda’nýn bu son saldýrýsýndan önce 2008 Nisan’ýnda Kongo devlet baþkaný J. Kabila, Belçika gazetesi Le Soir’a bir röportaj verdi. “Kongo kendisine ortak olarak Avrupa ve eski sömürge fatihi Belçika yerine Çin’i seçmiþ, böylece geri dönülmez bir seçim yapmýþtýr” diyen Kabila, ABD ve AB tarafýndan “kýþkýrtýcý” olmakla suçlandý. Ki aslýnda bu röportajý yaptýðý gazeteciler, Belçika hükümet yetkilileriyle birlikte Kongo’ya gelmiþlerdi ve “sömürge fatihi” Belçika yetkilileri, Kongo’yu yolsuzluk yapmakla ve insan haklarý ihlalleriyle suçlamýþlardý. Bunu da, týpký bir sömürgecinin sömürge halkýna yaptýðý gibi aþaðýlayýcý bir tarzda yapmayý kendine hak bilmiþti. J. Kabila’nýn bu röportajýndan hemen sonra saldýrýya geçen L.Nkunda, Kongo ordusunun eski bir subayýydý, öðretmen ve rahipti. Askeri eðitimini ABD’nin kötü ünlü Fort Leavenworth Akademisi’nde yaptý. Afrika’ya dönünce, yine ayný okuldan mezun Ruanda devlet baþkaný Paul Kagame’nin yanýnda yer aldý. Nkunda’nýn iyi donanýmlý ordusunun bir kýsmý Kivu’da yaþayan Tutsilerden oluþsa da asýl gücü Ruanda’da ABD’li askeri eðitmenler tarafýndan eðitilen askerlerden oluþuyordu. Bütün bunlardan sonra, 1 Ekim 2008’de ABD’nin Afrika komutanlýðý olan AfriCom’un faaliyete geçmesiyle birlikte Kongo Demokratik Cumhuriyeti’nin doðusunda yer alan Kivu’da karýþýklýk yeniden baþ gösterdi, iç savaþ iyice þiddetlendi. 2008 Ekim’inde Nkunda’nýn askerleri Kivu gölünün güneyindeki Goma’yý kuþatýp Kabila’yý pazarlýða zorladýklarý koþullarýn öncesinde durum böyleydi. Nkunda, Kabila’dan Çin’le imzaladýðý 9 milyar dolarlýk kredi ve ortak yatýrým projelerinden vazgeçmesini istiyordu. Bu projeyle Çin, Kongo’daki bakýr ve kobaltýn çýkarýlýp iþlenmesinde imtiyaz sahibi oluyordu. Bu projeye göre 3 milyar dolar yeni maden-mineral yataklarýnýn aramasýna ve iþletmeye açýlmasýna ayrýlýrken, 6 milyar dolar da Çin Kongo ortaklýðýyla alt yapý inþasýna ayrýlýyordu. Bu yatýrýmlar arasýnda iki tane baraj ve hidroelektrik santrali, hastaneler, okullar ve yollarýn yanýnda bir de Afrika’nýn güneyinden Katanga’ya ve oradan da Kongo’nun Atlantik sahilindeki Matadi Limaný’na kadar uzanan demiryolu da yer alýyordu. Ýþte Nkunda’nýn iptal edilmesini istediði projeler bunlardý.
Yeni Evrede
Mücadele Birliði
veya “Tutsi Soykýrýmý” dendi. 1994’teki bu soykýrýmdan sonra iktidarý ele geçiren Kagame, bu katliamda önemli bir rol üstlenen sað kolu Nkunda’yý Kivu’ya gönderdi. Nkunda’nýn yeni görevi Kivu’daki mineral yataklarýnýn en yoðun olduðu bölgede yaþayan Tutsi azýnlýðýn “korunmasý”ydý. Kanadalý araþtýrmacý Michael Chossudovsky, 1994’te yaþanan bu Hutu-Tutsi çatýþmasý için ABD ile Fransa arasýndaki “ilan edilmemiþ bir savaþtý” diyor. “Tümgeneral Paul Kagame, Washington’un maþasýydý. Onlar için Afrikalýlarýn ölmesi hiç bir þey ifade etmiyordu. Ruanda’daki iç savaþ ve etnik katliamlar ABD dýþ politikasýnýn ayrýlmaz bir parçasýydý. Hassas stratejik ve iktisadi çýkarlar için dikkatle planlanmýþlardý.” (8 Mayýs 2003 – Global Research) General Nkunda’nýn ordusuyla ittifak içindeki ABD (AfriCom’un kuruluþuyla birlikte bu görevi AfriCom üstlendi), 2007’den beri Kongo’nun kuzeyi ve doðusundaki zengin mineral yataklarýný kontrol altýna almak için bütün koþullarý hazýrlamýþtý. Büyük göller bölgesi olarak da adlandýrýlan bu bölgenin Kongo’dan ayrýlmasý ve koparýlmasýydý asýl amaçlanan. Oysa Kivu’da olsun Ruanda’da olsun, çatýþmalarýn ve katliamlarýn en yoðun yaþandýðý bu bölgede yaþayan halk, bu amacýn altýndaki gerçek nedeni çok iyi biliyordu. Bu bölgede yaþayan kime sorulsa ayný cevap alýnýyor. BM komutasýndaki Barýþ Gücü askerlerinin bir milyar dolara malolan Kongo’daki bu iþgali sürdürmek için her iki tarafa da açýktan silah daðýttýðýný, böylelikle bölgedeki madenlerden çýkarýlan elmas, altýn ve diðer þeylerin ABD’ye akmaya devam ettiðini söylüyorlar. Þimdiye kadar yazdýklarýmýzdan açýkça görüleceði gibi, ABD’nin Afrika’daki faaliyetlerinin amacý, yine ABD egemenliðinin devamýyla ilgilidir. Amaç, Çin’in Afrika’daki iliþkilerini sýnýrlamak, yatýrýmlarýný engellemek veya zayýflatmak, böylelikle burada petrole, minerallere ve diðer doðal kaynaklara eriþimini engellemek ve tabii sadece Çin’in de deðil, Rusya, Hindistan, Japonya ve AB emperyalistleri de dahil, hiç bir rakibinin bu kaynaklardan yararlanmamasýný saðlamaktýr.
SONUÇ OLARAK Bu üç makaledeki amacýmýz, emperyalist kapitalist sistemin ve tabii ki bu sistemin hegemonu olan ABD’nin küresel ölçekteki yapýsal krizi nedeniyle her geçen gün ayakta durmasýnýn daha da zorlaþtýðýný, bunu sürdürebilmek için daha çok þiddete ve daha çok askeri güce baþvurduðunu göstermekti. Hatýrlanacaktýr, 11 Eylül 2001’den hemen sonra, 12 Eyül’de ABD hegemonyasýnýn çökmekte olduðunu, ABD’nin bu nedenle Çin, Rusya gibi ABD hegemonyasýna boyun eðmeyen ülkeleri kuþatmak, denetim altýna almak, petrole ve giderek azalan önemli doðal kaynaklara eriþimlerini engellemek, doðrudan denetim altýna almak istiyor demiþtik. Afganistan’ýn, Irak’ýn iþgali ve 10 yýldan bu yana süren savaþ her ke sin gördüðü, bildiði, üzerinde en çok yazýlan konular olduðu iRUANDA’DA çin, biz bu yazýmýzda buna hiç deðinme gereði duymadýk. Bunun öHUTU-TUTSÝ ÇATIÞMASI VE NKUNDA te sinde olan biteni, bu çatýþmanýn o kadar da açýktan görünmeyen Nkunda’yý tanýmak için Ruanda’ya da bakmak zorunlu. I. Georya nýný göstermeye, ABD hegemonyasýyla birlikte sistemin kendi üge Bush, ABD devlet baþkanýyken, ABD 1990’dan baþlayarak Ruanda’nýn Fransa’yla iyi iliþkiler içinde olan devlet baþkaný zerine çöküþünü engellemek amacýyla yaptýklarýný göstermeye, olHabyarimana’yý devirmek için çabaladý. Bu iþi yapmasý için de “Ru- gularla açýklamaya çalýþtýk. Ama þunu da belirtmeden bu yazýyý anda Yurtsever Cephesi”ni destekledi, para ve silah yanýnda askeri e- bitirmek olmaz. Tarihsel geliþmenin gelip dayandýðý bu eþikte emperðitmenler de gönderdi. 1994 Nisan’ýnda Habyarimana’nýn uçaðý yalist-kapitalist sistemi ayakta tutabilmek için ne yaparlarsa yapsýnvurulup düþtü. Habyarimana’nýn öldürülmesiyle ABD’nin adamý Pa- lar, nafile çaba olacaktýr. Kendi geliþiminin son sýnýrlarýna dayanan ul Kagame devlet baþkanlýðýný ele geçirdi. Bundan sonra yaþanan- bu tarihsel toplumsal sistem, ya aþýlacak ve insanlýk yoluna devam elar tam anlamýyla bir trajediydi. 1 milyondan fazla Afrikalý, yine decektir ya da sermayeye dayalý bu sistem kendisiyle birlikte doðaAfrikalýlar tarafýndan katledildi. Adýna da “Hutu-Tutsi Çatýþmasý” yý ve insan soyunu yok oluþa sürükleyecektir. 166. Sayý / 30 Haziran - 14 Temmuz 2010
8
Yeni Evrede
UPS İşçileri
Mücadele Birliði
UPS ÝÞÇÝLERÝNE DESTEK ZÝYARETLERÝ
UPS iþçileri, direniþlerinin 43. gününde eylemlerine devam ederken 16 Haziran 2010 günü, Ýstanbul’da Türk-Ýþ’e baðlý sendikalar, Mahmutbey Aktarma Merkezi önünde olan UPS iþçilerine destek ziyaretinde bulundu. Kurtköy’de iþten atýlan UPS iþçileri de arkadaþlarýnýn yanýndaydý. 15-16 Haziran iþçi ayaklanmasý nedeniyle gerçekleþen ziyarette, iþçilerle sohbetten sonra basýn açýklamasýna geçildi. 15-16 Haziran iþçi ayaklanmasý selamlandý. TÜMTÝS Genel Sekreteri Gürel Yýlmaz “15-16 Haziran’da sokaklara dökülen iþçi sýnýfý yine sendikasýzlaþtýrýlmaya, örgütsüzleþtirmeye karþý çýkan iþçi kardeþlerimizin o gün verdikleri mücadeleden 40 yýl sonra ayný sorunlarla karþý karþýyayýz ve bunun için mücadele ediyoruz” dedi. Türk-Ýþ Bölge Temsilcisi Faruk Büyükkucak da: “Bugün burada TÜMTÝS üyesi arkadaþlarýmýza destek veren sendikalara ve siyasi kitle örgütlerine teþekkür ediyorum...TÜMTÝS’e üye olan UPS iþçisi kardeþlerimizin hem maddi hem de manevi anlamda destek olarak hep yanýnda olacaðýz... Ýþverenlere diyoruz ki, biz bu sorunun masada çözülmesinden yanayýz ama patronlarýn tutumu yasa tanýmaz bir þekilde sürüyor. Biz her gün eylemleri daha da sýklaþtýracaðýz, þiddetlendireceðiz. Patronlar ya masaya oturacaklar, ya masaya oturacaklar. Yaþasýn Ýþçilerin Birliði Yaþasýn Sýnýf Dayanýþmasý” diyerek konuþmasýný sonlandýrdý.
SALDIRI ALTINDA YÜRÜMEK!
17 Haziran Perþembe günü saat 18.00 sýralarýnda UPS’nin Ýstanbul Mahmutbey’deki Aktarma Merkezi’ndeki direniþçi iþçiler, çalýþan ve vardiyadan çýkan arkadaþlarýna TÜMTÝS çatýsý altýnda örgütlenme çaðrýsý yaptýklarý için polisin saldýrýsýna uðradýlar. UPS þirketinin müdürlerinin sudan ve düzmece gerekçeleriyle iþçilere saldýran polisler, 5 iþçiyi gözaltýna aldý. “Çalýþmayý engelleme” gerekçesini gösteren polislerin 5 iþçiyi gözaltýna almalarý üzerine, iþçiler karakolunun önüne giderek arkadaþlarýnýn serbest býrakýlmalarýný istediler. Karakolun önünde iþçiler sýk sýk slogan atarak, polisin saldýrýsýný protesto ettiler. Gece saat 10.30’da serbest býrakýlan 5 iþçi, arkadaþlarý tarafýndan sevinçle karþýlandý.
Eylemde sýk sýk “Direne direne kazanacaðýz”, “UPS’ye Sendika Girecek Baþka Yolu Yok”, “Zafer Direnen Emekçinin Olacak” sloganlarý atýldý. Türk-Ýþ 1. Bölge Temsilcisi Faruk Büyükkucak, Deri-Ýþ Genel Merkez Yöneticileri ve Ýstanbul þube yöneticileri, Selüloz-Ýþ Ýstanbul Þubesi, Yol-Ýþ Ýstanbul 1 No’lu Þube, Haber-Ýþ 1 No’lu Þube, Belediye-Ýþ Ýstanbul 1-2 ve 5 No’lu þubeler, Türk Metal Ýstanbul 1 No’lu Þube, Türk Metal Anadolu Yakasý Þube, Tes-Ýþ 2 No’lu Þube, Saðlýk-Ýþ Kadýköy Þubesi, Saðlýk-Ýþ Ýstanbul Þubesi, Tek GýdaÝþ 10 No’lu Þube, Harb-Ýþ Ýstanbul Þubesi, Harb-Ýþ Anadolu Yakasý Þubesi, TOLEYÝS Marmara Bölge Þubesi, TOLEYÝS Ýstanbul Þubesi, Kristal-Ýþ Ýstanbul Þubesi, Petrol-Ýþ Ýstanbul Þubesi, TGS Ýstanbul Þubesi ve Emekli-Sen, Mücadele Birliði, Devrimci Ýþçi Komiteleri, BDSP, DHF eyleme destek verdiler. ITF(Uluslararasý Taþýmacýlýk Ýþçileri Federasyonu)’nun iþten çýkartýlan TÜMTÝS üyesi UPS iþçileri için mesaj göndererek desteklediðini belirtti. ITF’in Kara Taþýmacýlýk Sekreteri Mac Urata þunlarý söyledi: “Bazý kiþilerin ITF’nin TÜMTÝS’e verdiði desteði geri çekmek üzere olduðuna dair söylentiler yaymakta olduðunu duyduk. Bunu yapanlar boþuna nefes tüketmektedirler. Aslýnda biz sendikayý ve üyelerini bu mücadeleyi sürdürmek konusunda gösterdikleri kararlýlýklarý nedeniyle tebrik etmek istiyoruz. Bizler bir kez daha UPS Türkiye’yi bu iþçilerin iþlerine iadelerini saðlamak ve uygun ortak çalýþma iliþkisinin nasýl kurulabileceðini tartýþmak üzere zaman yitirmeksizin sendikayla görüþmeye çaðýrýyoruz. ITF Yürütme Kurulu kýsa bir süre önce yapýlan toplantýsýnda Mayýs ayýnda yapýlan ITF/UNI küresel daðýtým aðlarý konferansýnda oybirliði ile kabul edilmiþ olan ve sendikalarýn Türkiye’de yaþanan bu iþ anlaþmazlýðýna hem moral hem de maddi destek verme konusundaki kararlýlýklarýný ifade eden karar önergesini onayladý. Bu temelde Hollanda ve Almanya sendikalarýndan gelen ilk ‘dayanýþma zincirleri’ Ýstanbul’da 5 ve 6 Haziran tarihlerinde direniþ alanýnda yapýlan kitlesel eylemde yer aldýlar. UNI Küresel Sendikasý tarafýndan gerçekleþtirilecek bir kardeþlik ziyareti dahil, daha baþka heyetlerin de direniþçi iþçilere destek ziyaretinde bulunacaklarý ITF tarafýndan teyit edilmiþ durumdadýr.”
166. Sayý / 30 Haziran - 14 Temmuz 2010
9
UPS İşçileri
DÝK UPS ÝÞÇÝLERÝNÝN YANINDA
Yeni Evrede
Mücadele Birliði
UPS Kargo iþçileri çalýþma þartlarýnýn iyileþtirebilmek amacýyla sendikaya üye olmaya baþlamýþlardý. Bunun üzerine çeþitli bahanelerle iþten atýlmaya baþlayan UPS çalýþanlarý, 5 Mayýs 2010 tarihinde Mahmutbey’deki Aktarma Merkezi önünde direniþe baþladýlar. Çeþitli eylemler ve etkinliklerle seslerini duyurmaya çalýþtýlar. Halen Mahmutbey’deki Aktarma Merkezi önünde direniþlerini sürdürüyorlar. UPS iþçileriyle sürekli dayanýþma içinde olan Devrimci Ýþçi Komiteleri (DÝK)’de onlara destek olmak, seslerini duyurabilmek amacýyla UPS iþçilerine iliþkin bildiriler hazýrlayarak çeþitli bölgelerde daðýtýmýný yaptýlar. 18 Haziran günü, “UPS Ýþçilerine” baþlýklý bildirileri Ýkitelli Tatlýses Köprüsü üzerinde bölgede çalýþan iþçilerin iþten çýkýþ saatlerinde daðýttýlar. Üç saat kadar süren daðýtým sýrasýnda UPS iþçilerinin direniþi hakkýnda konuþarak bilgi verdiler, iþçileri UPS iþçileriyle dayanýþmaya çaðýrdýlar.
UPS ÝÞÇÝLERÝNÝN SESÝNÝ DUYURMAK
BÝR UPS ÝÞÇÝSÝ ÝLE RÖPORTAJ
Gazi Mahallesin’de, UPS iþçilerine destek olmak, direniþlerini duyurmak ve anlatmak için devrimci iþçi komiteleri bildiri daðýtýmý yaptý. için bildiri daðýtýmý yaptý. Sabah saat 07.00’da, iþçilerin yoðun olduðu saatte, Dörtyol’da, iþçi servislerine, minibüsteki insanlara verildi bildiriler. UPS iþçileriyle dayanýþmayý büyütmek için Ýstanbul’un Sarýgazi ve Ýkitelli baþta olmak üzere emekçi mahallerinde, çalýþmalarý sürüyor.
Mücadele Birliði: Uzun bir süredir UPS Mahmutbey Aktarma Merkezi önünde direniþtesiniz. Son dönemlerde polisin ve patronun baskýsý konusunda ne söyleyebilirsiniz?
Þener: Polis ve patron birlikte bize karþý çok saldýrýda bulundular. Taþeron firma aracýlýðýyla iþçilere iþbaþý yaptýrmaya çalýþtýlar. Ama biz her zaman engelledik ve geri dönmelerini saðladýk. Patron ve polis bu konuda baþarý saðlayamadý. Yine biz önlemlerimizi almaya devam ediyoruz. Sürekli olarak Aktarma Merkezi ve etrafýndayýz, sürekli kontrol altýnda tutuyoruz. Mücadele Birliði: Bu direniþ konusunda aileniz ne düþünüyor? Mücadelenize yaklaþýmlarý nasýl biraz bahseder misiniz? Þener: Þu anda ailemden tam anlamýyla destek almýþ deðilim açýkçasý. Buradaki sorunlarýmýzý, direniþimizin nedenini anlatabildiysem de, mücadele-
nin asýl amacýný tam olarak anlatabilmiþ deðilim. Yakýnlarým tarafýndan çok eleþtiriliyorum. Þimdilik onlarýn bunu kabul edebileceðini de sanmýyorum. Ama bu mücadeleyi kazandýðýmýzda onlara da iyi bir ders vermiþ olacaðým, ancak o zaman mücadelenin gerçek anlamýný kavrayacaklar. O günleri büyük bir sabýrla bekliyorum. Mücadele Birliði: Bu direniþiniz sýrasýnda sendikanýz TÜMTÝS hakkýnda ne düþünüyorsunuz? Þener: Sendikamýza güveniyorum ve bizi maðdur etmeyeceðine inanýyorum. Þimdiki hedeflerimiz doðrultusunda ilk zamanlarda sendikaya karþý biraz çekingen davranýyordum. Sendikanýn gerekliliðini kavrayamamýþtým o zaman. Þimdi sendikamýzýn çabalarýný görünce daha iyi anlýyorum. Sendika için mücadele eden arkadaþlarýmý, sendikadaki arkadaþlarýmý yürekten kutluyorum. Kazanýncaya kadar da mücadelemiz devam edecek.
UPS ÝÞÇÝSÝ YALNIZ DEÐÝLDÝR
25 Haziran Cuma Günü, Ankara’nýn emekçi semtlerinden biri olan Tuzluçayýr’da, Mücadele Birliði okurlarý, UPS iþçilerinin direniþini duyurmak ve anlatmak, onlara destek olmak için DÝK imzalý bildirilerin daðýtýmýný yaptý. Mahallede yoðun bir þekilde daðýtýlan bildiri, mahalle halkýnca ilgiyle karþýlandý. Soran herkese UPS iþçilerinin haklý davasý anlatýldý. Mücadele Birliði/Ankara
10
166. Sayý / 30 Haziran - 14 Temmuz 2010
Yeni Evrede
UPS İşçileri
MÜCADELEMÝZ KAZANINCA DA SÜRECEK Mücadele Birliði
UPS Kargo iþçileri çalýþma koþullarýný iyileþtirebilmek için sendikalý oldular; bundan dolayý iþten atýldýlar. 5 Mayýs tarihinden beri Mahmutbey Aktarma Merkezi önünde baþladýklarý direniþlerini sürdürüyorlar. Mücadele Birliði dergisi olarak 22 Haziran Salý günü de ziyaretlerine gittik. Direniþteki UPS çalýþanlarý, çadýrlarýna her girene bir taburede yer gösterip, hemen bir bardak “Hoþgeldin çayý” ikram ediyorlar. Yine hemen bir kaç kiþi bir araya gelip sohbete baþlanýyor. Direniþleri boyunca sýk sýk taþeron firma aracýlýðýyla iþe yeni baþlayacak iþçilerle konuþarak onlara durumlarýný anlatmaya çalýþýrken bir çok kez polisin saldýrýsýna maruz kalmýþlardý. UPS çalýþanlarý, bugün de iþe baþlamak için gelen iþçileri taþýyan aracýn önüne geçip iþçilerle konuþarak onlarý ikna edip geri göndermiþlerdi. Bugün yine tartýþma çýka-
caðýný beklemiþler, fakat polis, iþçilerin de geri dönmeyi istemeleri üzerine ýsrar etmeyip iþçilerle birlikte iþyeri alanýnýndan ayrýlmýþ. Ziyarete gittiðimizde hemen bu olayý anlatmaya baþladýlar. Bazý iþçiler de iþyerinde çalýþanlara dönerek “UPS’ye Sendika Girecek Baþka Yolu Yok”, “Sessiz Kalma, Emeðine Sahip Çýk” þeklinde sloganlar da atarak halay çektiler. Ýþe baþlamak için gelen iþçilerin geri dönmeleri onlarý mutlu etmiþti. Öðle sýralarýnda yaðmurun baþlamasýyla hepimiz çadýrýn içinde küçük daireler oluþturup sýcak çaylar eþliðinde sohbetlere baþladýk. Önce direniþ sürecindeki olaylara iliþkin aktarýmda bulundular. Seslerini duyurabilmek için neler yaptýklarýný anlattýlar. “Biz iþten atýldýðýmýz için, çalýþma þartlarýmýz çok zor olduðu için mücadeleye baþladýk. Ama bu direniþ sýrasýnda anladýk ki, sadece bizim sorunlarýmýz
SESSÝZ KALMAK ÝNSANLIÐA SIÐMAZ
Merhaba Bizler Antep Organize Sanayi’de tekstil (elyaf, iplik) fabrikasýnda çalýþan iþçileriz. Günbatýmýnda, akþamýn 19.00’unda çýkýyoruz evden. Servis aracýna binerken fýrtýnalar kopmaya baþlýyor içimizde. Yine o iþkencehaneye gidiyoruz. “Acaba bugün de sabah olur mu” düþüncesine kapýlýyoruz ve söylenmeye baþlýyoruz... Neden? Neden 12 saat çalýþýyoruz, neden açýz, neden gün geçtikçe çalýþma koþullarý aðýrlaþtýrýlýyor.. Derken fabrikaya giriþ yapýyoruz. Akþam 20.00’de üstümüzü deðiþtirdikten sonra iþe koyuluyoruz. Ýçimizdeki o sýkýntýyý atmak için koþuþturmaya baþlýyoruz. Koca makinelerin, diþlilerin, zincirlerin ve ýsý sistemlerinin arasýnda yanmaya kavrulmaya baþlýyoruz o 70 derecelik sýcaklýkta. Saatler ilerledikçe daha da bitkinleþiyoruz... Düþünceler artýk 24.00’e doðru köreliyor. Yemek saati olsa da biraz dinlenebilsek, sýcak bir çay içebilsek... Gece 24.00’e doðru, bugün yemekte ne var acaba? diye de düþünemiyoruz. Her gün gelen yemek belli, 3-5 tane zeytin, reçel, peynir, yað ve de bayat taþ gibi bir ekmek, þaþýrmýyoruz aksine birbirimize bakýp gülümsüyoruz... Ekmekler açýlýyor, içine kumanyadaki þeyleri dolduruyoruz ve üstüne yað sürüp fýrýna atýyoruz. Fýrýn dediðimiz 480-500 derecede çalý-
yok. Tüm iþçilerin, iþçi sýnýfýnýn sorunu için mücadele etmek gerekiyor. Bu direniþ sayesinde diðer iþyerlerinde direniþte olan iþçilerle görüþmeye onlarla dayanýþma içinde olmaya baþladýk. Bu bize güç verdi. UPS çalýþanlarý olarak biz kendi haklarýmýzý aldýðýmýzda, ‘Tamam istediðimizi elde ettik, mücadeleye gerek yok’ demeyeceðiz. Ýþimize geri döndüðümüzde de çalýþma þartlarýmýz istediðimiz gibi düzelince de mücadeleye devam edeceðiz. Baþka kargo þirketlerinin iþçilerine gideceðiz, baþka sektörlerdeki arkadaþlarýmýzýn yanýna gideceðiz. Onlarla birlikte mücadelemizi sürdürmek için çalýþmalar yapmaya devam edeceðiz. Direniþ bunu görmemizi saðladý. Ýþçiler mücadelesini sürdürürken birlik oluþturamazlarsa kimse onlarý kurtuluþa götürmez sorunlarýný çözemez” diyerek düþüncelerini aktardýlar. Her akþam saat16.00 sýralarýnda çadýrlarýný toparlayan iþçiler, bugün iþyeri çevresinde 20 dakika kadar yürüyerek “UPS’ye Sendika Girecek Baþka Yolu Yok”, “Sessiz Kalma Emeðine Sahip Çýk”, “Baskýlar Bizi Yýldýramaz”, “Gün Gelecek Devran Dönecek UPS Ýþçiye Hesap Verecek”, “Ýþçilerin Birliði Sermayeyi Yenecek” sloganlarýný attýlar. Sendikada sözcüsü, çalýþan iþçilere hitaben, sendikanýn yasal haklarý olduðu ve üye olmalarý gerektiði, direniþteki arkadaþlarýyla dayanýþma içinde olmalarý, çalýþma koþullarýnýn iyileþtirilmesi için sendikalý olmalarý gerektiði yönünde kýsa bir konuþma yaptýktan sonra yine sloganlarla servis aracýnýn bulunduðu yere gelindi. Servise binerken Devrimci Ýþçi Komiteleri’nin UPS iþçileriyle dayanýþma için yaptýrdýðý “UPS Ýþçisi Yalnýz Deðildir” baþlýklý çýkartmalardan isteyerek, gittikleri bölgelerde yapýþtýrmak üzere paylaþtýktan sonra direniþ alanýndan ayrýldýlar.
þan, içinde hammadde giriþ düzenlerini (filtrelerini) ýsýttýðýmýz, yani demir, lastik, plastik ýsýtýlýp eritilen fýrýn... Ekmeklerimizi fýrýna atýyoruz 35 dakika sonra siyah renkte bir ekmek çýkýyor. Çaylarýmýzý doldurup yemeye baþlýyoruz... Þimdi bütün bunlarý neden yapma gereði duyuyorsunuz diye düþüneceksiniz. Çünkü ekmekler bayat, kumanya zaten az ve ancak bu þekilde boðazýmýzdan iniyor, yani bir zehire dönüþüyor. Hiç de dinlenmeden yemeðimizi yiyip kalkýyoruz. Hýzla iþe koyuluyoruz, artýk sabaha kadar düþünecek, düþleyecek bir þey yok, geriye kalan bu 8 saatte. Kimyasal toz bulutlarý 70 derecelik sýcaklýk ve her tarafý kaza ve tehlike olan makineler... Sabah saat 08.00 oluveriyor. Bugün de vücut sapsarý kurumuþ. Bitkin ve yorgun vücutta geceden kalma yara ve yanýk izleriyle bir gün daha sona eriyor. Bizler, iþçiler, ezilen halk iþte bu þekilde köle olarak çok aðýr iþ koþullarýnda aç, dinlenmeden yýpratýlýp öldürülüyoruz... Bu köleci düzenin, haksýzlýklarýn karþýsýnda sessiz kalmak insanlýða sýðmaz. Sürekli mutlu olabileceðimiz bir dünyada, eþit bir þekilde insanlýða yakýþýr bir þekilde yaþamak bir düþ deðildir. Sadece (azimli,inançlý ve umutlu) bir þekilde mücadele etmemiz gerekiyor.
Yaþasýn Ýþçilerin Mücadele Birliði!
166. Sayý / 30 Haziran - 14 Temmuz 2010
Antep’ten Tekstil Ýþçileri
11
DEVRÝMCÝ BUNALI Yeni Evrede
Mücadele Birliði
Þu geliþmelerin muazzam hýzýna bakýn! Yýllar, hatta on yýllar gerçekten haftalara, günlere sýðar olmuþ. Deðiþimin, hareketin temelinde neyin yattýðýný dikkate almayanlar, neredeyse ýþýk hýzýyla deðiþen “gündemler”in ardý sýra bir oraya bir buraya koþturuyor. Her “güncel olay” için söz söyleme derdi hemen her türlü faaliyetin önüne geçiyor! Anlýk rüzgarlar sürekli yön deðiþtiriyor, önüne kattýklarý da onunla birlikte bir o yana bir bu yana... “Barýþ”, “demokratik (s)açýlým”, “kardeþlik”, “demokrasi”, “Avrupa Birliði”... “Balyoz”, “Ergenekon”, “darbe”... ve tabii “Gazze”!.. Daha nice olay, plan, faaliyet bir anda düþüverdi gündemden. Kendilerini bu arýzi olaylara kaptýranlar, tüm bu “gündemler”in altýnda yatan ve onlara yön veren köklü nedenleri göremeyenler için tam bir “nereden çýktý þimdi bu” durumuydu Kürdistan’da týrmanan çatýþmalar. Kimileri içinse “göstere göstere gelen eski çatýþmalý günlere dönüþ” idi.
Devrimci bunalým derinleþiyor. Savaþým sertleþiyor. Sýnýflar savaþý yeni bir düzleme giriyor. Bu þartlarda devrim ve karþý-devrim cephelerinde yeni konumlanýþlar kaçýnýlmaz. Evrimini tamamlayanlar, karþý cepheye sýçrayanlar artacak. Sosyal þoven kampýn geniþlemesine tanýk olacaðýz. Sosyal þovenizmle her alanda sert ve uzlaþmaz bir mücadele devrimci marksistleri bekliyor. 12
Hep Ayný Hikaye! Sorunu salt “þiddet sarmalý” üzerinden okuyanlara göre mevcut durum bu topraklar açýsýndan artýk bir alýþýldýk hikaye! “Demokratik ve barýþçý yollarla” bir þeyler yapmak istendiði þartlarda meþum el çýkar ve ortalýðý karýþtýrýr. Ülke yine “þiddet sarmalýna” giriverir. Þu anda revaçta olan “Ergenekon” heyulasý bu görüþü savunanlar için biçilmiþ kaftan. Liberal burjuva “demokrat” geçinen (örnek: Taraf gazetesi) ve temel misyonu en baþta Ulusal Kurtuluþ Hareketi olmak üzere “saf demokrasi” hikayeleriyle emek cephesinde kafa bulanýklýðý yaratmak olan sermaye adamlarý tam da bunu söylüyor. “Sivil Toplum Kuruluþlarý” (STK) denen besleme örgütlenmeleriyle, burjuva sendikalarýyla, çeþitli meslek örgütleriyle, “yamanmýþ” gazetecileriyle, hatta en tepede TÜSÝAD’ýyla son günlerde sürekli tekrarlanýp duruyor bu “þiddet sarmalý” garabeti. Ve ardýndan “silahlar sussun” talepleri yükseltiliyor. Devrimci hareketi ke166. Sayý / 30 Haziran - 14 Temmuz 2010
limenin gerçek anlamýnda düzen sýnýrlarýna hapsetmek, ona “burjuva yasallýðý” dayatmak, onu “zararsýz bir muhalefet” düzeyine geriletmek... bu giriþimlerin temel hedefleridir. Tüm dünyada denenmiþ bir yöntem olarak, “aþýrý uçlarýn merkeze çekilmesi” politikasýdýr bu. Sermayenin bunu söylemesi normal ve anlaþýlýr bir durum. Bunda þaþýlacak bir þey yok. Fakat sermayeden önce sosyal reformistlerin “barýþ”, “silahlar sussun” çýðlýðýna ne demeli! Hatta Ufuk Uras nezdinde “PKK silahlarý gömmeli” çýkýþýna? Burada Uras’a haksýzlýk yapmayalým! O, bilcümle sosyal reformizmin aklýndan ve yüreðinden geçenleri dile getirmek dýþýnda bir þey yapmadý. Türkiye sosyalist camiasýndaki cümle “barýþ yanlýlarý”, aslýnda tam da bunu düþünüyor ve istiyorlar. Böylesine açýktan dile getirmek, Uras’a düþtü. “Silah býrakma” (ve “silahlar sussun”, “þiddet dursun”) tutumu öylesine açýktan bir þekilde sermayenin safýnda yer almaktýr ki, UKH sonunda “tek yanlý silahlar sussun çaðrýsý doðru deðil” diye uyarmak zorunda kaldý eteklerine yapýþan bu türden geçici “yol arkadaþlarýný.” Sosyal reformistler, ayaklarýnýn altýndaki topraðýn bir çýrpýda kayýp gitmesinin verdiði panikle, tüm örtüleri bir kenara atarak, açýktan sermaye saflarýna sýçrayýverdiler. Reformizmin ve oportünizmin olgunlaþmýþ hali sosyal þovenizmdir. Sosyal þovenizm, tüm sosyalist söylemlerine raðmen “kendi hükümetinin”, “kendi burjuvazisinin” yanýnda saf tutmaktýr. Her devrimci bunalým, her savaþ, reformizmi, oportünizmi olgunlaþtýrýr, onlarýn sosyal þoven özlerini açýða çýkartýr. Bugün yaþanmakta olan tam da budur! Devrimci bunalým ve yükselen devrimci savaþ, sosyal reformist ve oportünist saflardan çeþitli katarlarý ait olduklarý yere, sosyal þovenizm bataðýna fýrlatýp atacaktýr. Burjuva sendikalar da bu sürecin parçalarýdýr. Ýçinde bulunduðumuz dönemin özelliklerinden biri budur.
IM DERÝNLEÞÝYOR Yeni Evrede
Mücadele Birliði
“Eski Günlere Döndük” mü Gerçekten? Hareketin temel özelliklerindendir. Dalga yükselir, çatýþmalar þiddetlenir; dalga alçalýr, ortalýk görece durulur... Hiçbir hareket bitimsiz olmadýðýna göre, kitle hareketinin ve devrimci mücadelenin bu türden “iniþ çýkýþlar” barýndýrmasý son derece doðaldýr. Öte yandan hareketin bu genel özelliðine dayanarak “eski çatýþmalý günlere döndük”lerini düþünenler, þu an yaþamakta olduðumuz sürecin “geçmiþin tekrarý” olduðunu sananlar fena halde yanýlýrlar. Ýþin aslý, “ayný nehirde iki kere yýkanýlama”yacaðý gibi, sýnýflar savaþýmýnda da ayný süreçler tekrar etmez. Basýnda, televizyonlarda sýkça tekrarlanan ve yankýsýný sosyalist literatürde kýsa sürede bulan “90’lý yýllara dönüþ” retoriði doðru deðildir. Tarih tekerrür etmez! Ne emekçi sýnýflar 20 yýl öncesinin emekçileridir, ne sýnýflar arasýndaki güç iliþkisi, ne emperyalizmin durumu... Emekçi sýnýflar iç savaþýn sert ve acýmasýz eðitiminden geçtiler. Aðýr bedeller ödediler. Acýlar çektiler. Kesintisiz süren mücadele sonucunda zafer bilinç ve iradesi hiç olmadýðý kadar güçlü hale geldi. Ýþçi sýnýfýnýn en taze bölükleri bile harekete geçtiðinde “bir sýnýf olduðunun bilinci” ile baþladý iþe. Ayný þekilde istisnasýz her iþçi grev ve eylemi aktif bir “sýnýf dayanýþmasý” ile karþýlandý. Tek baþýna bu durum bile emekçilerin bilinçlerindeki ve nesnel hareketteki devasa sýçramayý göstermeye yeter! Özellikle Tekel iþçilerinin (daha önceki irili ufaklý sayýsýz ve alabildiðine çeþitli iþçi eylemini þimdilik bir kenara býrakalým) sarsýcý ve direngen eylemleri, sýnýf hareketine muazzam bir itilim verdi. Dikkate deðer bir sýçrama yarattý. Sýnýf hareketini yeni bir düzleme taþýdý. Tekel eylemi büyük sýçrayýþýn bir uðrak noktasý ise, Newroz ve 1 Mayýs diðer uðraklarý oldu. Ama hepsi bu deðil. Kürt
halký belki de tarihinde ilk kez zaferi bu kadar yakýndan hissetti, hissediyor. Bu bilinçle harekete geçiyor. Durdurulmaz bir akýþ halinde Kürt halký. Burjuva devlet tam da bu nedenle duraksýz bir saldýrý dalgasý baþlatmadý mý? “KCK operasyonlarý” adý altýnda BDP’nin 1500 kadrosunu zindana attý. Binlerce insaný gözaltýna aldý, tutukladý. Sonuç? Serhýldanlar daha da yayýldý! Devrim cephesinde iþler bu durumdayken, karþý-devrim cephesinde umutsuzluk ve daðýnýklýk daha da artmakta. Bu þartlarda “90’lý yýllara dönüþ” söyleminin gerçeði yansýtmasý mümkün mü!
hükümeti suçlamaktan geri durmadý. Baþbakan ise TÜSÝAD’ýn bu çýkýþýna “bunlar siyaset acemisi” diye karþýlýk verdi. Açýkça görülen þudur. Karþý-devrim cephesinde iþler karýþýk. Devrimin sarsýcý vuruþlarý, sermaye cephesinin iç karmaþa ve çatýþmalarýný yoðunlaþtýrýyor. Kendi içlerinde birbirlerine düþüyorlar. Öte yandan devrimin ilerleyiþi karþýsýnda gerçekten yapabilecekleri bir þey de yok! Onca hamasete, boþ övünmeye, esip gürlemeye raðmen, içine düþtükleri aczin belkide en net ifadelerinden biri, baþbakanýn sözümona “siyaset dersi” verdiði konuþmasýndan geldi. Erdoðan “STK’lar kimden silah býrakmasýný istediðin açýklaBurjuva Kampta Çözülüþ Sürecin burjuva kamptaki seyrini iz- sýn” derken, PKK’nin ateþkes ilan etmesi lemek daha ilgi çekici! Gerillanýn bir anda durumunda “operasyonlar minimize olur” yaygýnlaþan vuruþlarý altýnda sersemleyen diyerek açýkça bir “ateþkes çaðrýsý” yapburjuvazi, daha ilk adýmda birbirine düþtü. mýþ oldu. Hükümet ve ordu cephesi tam bir þaþkýnlýk ve çaresizlik içinde. MGK bildirisine Yeni Dönem, Tarihsel Görevler bakmak bunu anlamak için yeter de artar Devrimci bunalým derinleþiyor. Savabile! “Sabýr ve metanet” çaðrýsý dýþýnda þým sertleþiyor. Sýnýflar savaþý yeni bir yeni tek bir kelime söylemiyor MGK. düzleme giriyor. Bu þartlarda devrim ve Söyleyemiyor, zira söyleyecek ve yapacak hiçbir þeyi yok. Kuru bir hamaset, o karþý-devrim cephelerinde yeni konumlakadar! Bu bildiri devletin çaresiz olduðu- nýþlar kaçýnýlmaz. Evrimini tamamlayannun itirafýdýr:“Terör örgütü ve yandaþlarý- lar, karþý cepheye sýçrayanlar artacak. nýn ülkemizin birlik, beraberlik ve Sosyal þoven kampýn geniþlemesine tanýk bölünmez bütünlüðünü hedef alan menfur olacaðýz. Sosyal þovenizmle her alanda saldýrýlarýnýn devletimizin ve milletimizin sert ve uzlaþmaz bir mücadele devrimci kararlýlýðý karþýsýnda hiçbir zaman amacý- marksistleri bekliyor. na ulaþamayacaðý konusundaki kat’i inanç Keza oportünist hareketin önemli bir ile bu alandaki mücadeleye bu tehdit ber- kýsmýnýn ve sosyal reformizmin, yaþadýðý taraf edilene kadar taviz verilmeksizin de- yalpalamalarý geride býrakarak büyük ovam edileceði hususundaki irade teyit randa burjuva kampa geçiþ yapacaðý bir edilmiþtir” Ýçi boþ irade beyanlarýndan ö- döneme girdik. Proletarya ve emekçiler, te elinde hiçbir þey kalmamýþ devletin. hiç olmadýðý kadar bu kokuþmuþ cesetler MGK “irade teyit” iþine devam ede- sürüsünün ideolojik saldýrýsýna maruz kadursun, TÜSÝAD baþkaný bambaþka havalacak. Önümüzdeki dönemde burjuvazidan çalýyordu. Yukarda deðindiðimiz den çok, onun proleter saflarýndaki bu “þiddet sarmalý” edebiyatýný yaparken, “Açýlýmýn kötü yönetilmesi, içeriðinin taným- uzantýlarýyla uðraþmak zorunda olacaðýz. lanmamasý, hayal kýrýklýðý yaratmýþ olmasý Her alanda bu saldýrýlarý göðüslemek, prove hatta son dönemde tutuklamalar, üzü- leter hareketi uyarmak, bilincini uyanýk cüdür, moral bozucudur... Hangi yönetim tutmak gerekiyor. Bu cerahat acýmasýzca zaafý, hatta körlüðü bizi kazandýklarýmýzýn kesilip atýlmalý, teþhir ve tecrit edilmeli. gerisine düþürdü bunu sorgulamamýz ge- Günün acil ve önemli görevlerinden biri rektiðine inanýyorum” sözleriyle doðrudan budur. 166. Sayý / 30 Haziran - 14 Temmuz 2010
13
Yeni Evrede
Sokaklar
Mücadele Birliði
DEV SAÐLIK-ÝÞ BALCALI’DA TAÞERON ÝHALESÝNÝ YAPTIRMADI!
Adana Çukurova Üniversitesi Balcalý Hastanesi’nde 14.06.2010 saat 10.00’da, 90 hemþire, 60 hastabakýcý toplam 150 saðlýk iþçisi hizmet alým ihalesinde, 15 Dev Saðlýk-Ýþ üyesi saðlýk iþçisi, ihale salonlarýnýn kapýlarýný tutarak taþeron firmalarý içeri almadý ve ihalenin iptal edilmesini saðladý. Saat 09.30, 15 Dev Saðlýk-Ýþ üyesi ihale salonunu kapýlarý tutarak sloganlar eþliðinde firmalarýn ihale salonuna girmesini engelledi. Ýçerde “Rektöre Kul Taþerona Köle Olmayacaðýz”, “Bu ihale Burada Yapýlmayacak”, “Taþeron Defol Hastane Bizimdir”, “İnsanca Yaþamak İstiyoruz”, “Biz Haklýyýz Biz kazanacaðýz” sloganlarýyla direnirken dýþarýda SES ve Dev-Saðlýk Ýþ üyesi 50 saðlýk iþçisi de bu eyleme destek verdi. Yarým saat sonra güven-
lik þefi Baþhekimin bu eylemin burada bitirilmesi talimatýný verdiðini ve iþçilerin burayý terk edip dýþarýda eylemlerine devam etmesi gerektiðini bildirdi. Direnen iþçiler bunu kabul etmeyeceklerini ihale iptal edilmeden burayý terk etmeyeceklerini Baþhekime bildirilmesini söylediler.
Yarým saat sonra Baþhekim eylem yerine gelerek iþçilerle görüþmek istedi. Baþhekimle görüþen iþçiler “Çalýþma Bakanlýðý kararý ile hastanemizde yapýlan ihalelerin hukuksuz olduðu ve bizlerin iþbaþý yaptýðýmýz tarihten itibaren üniversitenin iþçileri olduðumuz belgelendi. Buna raðmen halen hastanemizde ihale yapýlmak isteniyor; bu ihale iptal edilmeden burayý terk etmeyeceðiz” diyerek Baþhekimin bu ihaleyi derhal iptal etmesini istedi. Baþhekim bunun üzerine iþçilere “ihalenin iptal olduðunu” bildirdi. Fakat bunu yeterli bir açýklama olarak görmeyen iþçiler, bu açýklamayý yalnýzca kendilerine deðil dýþarýdaki ihaleye girmek isteyen taþeron firmalara da duyurulmasýný istediler. Baþhekim dýþarý çýkarak firmalara bu ihalenin süresiz iptal edildiðini söyledi. Baþhekimin yaptýðý açýklamayý duyan iþçiler, ihaleye girecek olan taþeron firmalarýn daðýldýðýný görünce eylem alanýndan topluca alkýþlarla temsilciliðe yürüyerek eylemlerini sonlandýrdýlar. Mücadele Birliði/Adana
BASKI VE SALDIRILAR BÝZLERÝ YILDIRAMAYACAK Son dönemde kamu emekçilerine saldýrýlara bir yenisi daha 15 Haziran günü eklendi. Sabah erken saatlerde KESK Merkez Yürütme Kurulu Üyesi Örgütlenme Sekreteri Akman ÞÝMÞEK ve SES Merkez Yürütme üyesi Meryem ÖZSÖÐÜT’ün ve þube yöneticilerinin de bulunduðu otuza yakýn kamu emekçisi, Ankara Terörle Mücadele Þubesi tarafýndan gözaltýna alýndý. Yaþanan bu durumu protesto etmek amacýyla Ýnönü Parký’nda KESK Adana Þubeler Platformu adýna Eðitim-Sen Þube Baþkaný Güven BOÐA’nýn okuduðu bir basýn açýklamasý yapýldý. Okunan basýn açýklamasýnda, “Bu baskýlarýn asýl amacý Türkiye’nin en büyük mu-
KATÝLÝM HASTANE YÖNETÝMÝ OLUR
14
halefet örgütü olan KESK’i sindirmeye ve küçültmeye, bilgi kirliliði ile bilinç bulanýklýðý yaratmaya yöneliktir. Bugün yaþanan gözaltýlar geçmiþte yaþanan baský ve yýldýrma giriþimlerinden farklý deðildir. KESK’e yönelik olarak gerçekleþtirilen bu hukuk dýþý mücadele, bizleri bugüne kadar her türlü baskýya raðmen yürüttüðümüz mücadelemizden alýkoymayacaktýr” denildi. Okunan basýn açýklamasý sýrasýnda “Baskýlar Bizi Yýldýramaz” sloganý sýk sýk atýldý. Basýn açýklamasý alkýþlar eþliðinde sona erdi. Mücadele Birliði/Adana
Saðlýk ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikasý (SES) Okmeydaný Eðitim ve Araþtýrma Hastanesi önünde yaptýðý eylemle, “Saðlýkta Dönüþüm Programý” adý altýnda hastanelerin özelleþtirmesinin yolunun açýlmasýna olanak saðlayan ve hastanede kadrolu çalýþanlarýn kamudan tasfiyesini amaçlayan 657 Sayýlý Devlet Memurlarý Kanunu’nda yapýlmak istenen deðiþikleri protesto etti. Bu yasa deðiþikliklerine ve hastane yönetimine tepkilerini dile getirmek için 18 Haziran günü saat 12.30’da Þiþli SES üyesi hastane çalýþanlarý yaptýklarý basýn açýklamasýyla durumu protesto ettiler. Basýn açýklamasýný okuyan SES Ýþyeri Temsilcisi Semire Ustabaþ þunlara deðindi; “Taleplerimizi hastanemiz baþ hemþiresi ve baþhekimine, Saðlýk Müdürlüðü’ne bildirmemize ve çözüm önerilerimize raðmen sorunumuz çözülmemiþtir....taleplerimiz karþýlanmadýðý takdirde eylemlerimiz devam edecektir...” dedi. Eylem 166. Sayý / 30 Haziran - 14 Temmuz 2010
sýrasýnda sýk sýk “Ýnsanca Çalýþmak Ýstiyoruz”, “Parasýz Eðitim, Parasýz Saðlýk”, “Taþeron Saðlýða Zararlýdýr”, “Baskýlar Bizi Yýldýramaz”, “Kurtuluþ Yok Tek Baþýna Hep Beraber Ya Hiç Birimiz” sloganlarý atýlarak basýn açýklamasý sona erdi. Bir gün önce iþten çýkartýlan DEV SAÐLIK ÝÞ Sendikasý üyesi Dursun Þentürk de oradaydý. Neden atýldýðý ve bundan sonra neler yapacaðý sorusuna, Dursun Þentürk “Geçen gün çalýþtýðým vardiyada görev yerini terk etmekten dolayý tutanak tutuldu. Bu bahane edilerek iþten çýkartýldým. Þimdi eylemdeyim birazdan sendikadan arkadaþlarýmýz hastane yönetimiyle görüþecek eðer olumlu bir sonuç çýkmazsa ölüm orucuna baþlayacaðým, benim katilim hastane yönetimi olur” cevabýný verdi. Sohbetimiz sýrasýnda mücadelesinde kararlý görünen Dursun Þentürk’e baþarýlar dileyerek ayrýldýk.
Yeni Evrede
Mücadele Birliði
“BASKILAR KESK’Ý SUSTURAMAZ!”
16 Haziran günü Taksim Tramvay duraðýnda saat 18.30’da toplanan KESK üyeleri, Ankara’da gözaltýna alýnan arkadaþlarýnýn serbest býrakýlmasý için “Baskýlar KESK’i Susturamaz” pankartýný açarak Galatasaray Lisesi önüne kadar yürüdüler. Yürüyüþ sýrasýnda sýk sýk “Faþizme Karþý Omuz Omuza”, “Baskýlar Bizi Yýldýramaz”, “Gözaltýlar Serbest Býrakýlsýn” sloganlarýný attýlar. Galatasaray Lisesi önüne gelindiðinde KESK Dönem Sözcüsü Mehmet Demirtaþ’ýn okuduðu basýn açýklamasýnda “Aralarýnda konfederasyonumuz MYK üyesi ve Örgütlenme Sekreteri Akman Þimþek, sendikamýz SES YK üyesi Meryem Özsöðüt, Ankara BES 1 No’lu Þube Yöneticisi Ahmet Danacýoðlu’nun da olduðu bir grup arkadaþýmýzýn, terörle mücadele ekipleri tarafýndan sudan gerekçelerle gözaltýna alýnmýþ olmasý karþýsýnda sessiz kalmayacaðýz. Avukatlarýn emniyet kaynaklarýndan aldýðý bilgiye göre arkadaþlarýmýz Güler Zere anmasý ve Mahir Çayan’nýn ölüm yýldönümü anmalarýna katýldýklarý için gözaltýna alýnmýþtýr. Güler Zere yakalandýðý amansýz hastalýktan geç salýverildiði için zulme uðramýþ ve halkýn vicdanýnda önemli bir yer edinmiþtir. Mahir, Deniz, Ýbo gibi özgürlük, eþitlik ve demokrasi mücadelesinde Türkiye tarihine
geçmiþ; kayýplarý halkýn ve emekçilerin belleðinde silinmez bir yer edinmiþ tarihsel kiþiliklerdir. Toplumun bellek ve vicdanýnda yer edinmiþ kiþilerin ölüm yýldönümlerinde anmalarýn ve etkinliklerin yapýlmasý ne zamandan beri suç olarak görülmektedir?... Gözaltýlar, sabaha karþý yapýlan operasyonlarla ülkede korku ikliminin hakim kýlýnmasý ve bu operasyonlarla insanlarýn teþhir edilerek topluma potansiyel suçlu gibi sunulmasýdýr. Siyasi iktidar bilmelidir ki, KESK demokrasi dýþý uygulamalar karþýsýnda mücadelesinden geri durmayacaktýr. Gözaltýndaki arkadaþlarýmýz hemen salýverilmelidir” denildi. Sloganlar atýlarak, eylem sona erdi.
SAÐLIK ÝÞÇÝLERÝ ANKARA’DA
DÝSK Dev Saðlýk Ýþ, zorlu mücadelelerle elde ettikleri fiili ve hukuksal kazanýmlarýn takipçisi olmak üzere, 24 ve 25 Haziran günleri Ankara’da eylemde idi. 24 Haziran günü Sosyal Güvenlik Kurumu’nun(SGK) önünde yürüyen saðlýk iþçileri, muvazaa tespitlerini ve mahkeme kararlarýný Çalýþma Bakanlýðý’na, Sosyal Güvenlik Kurumu’na, Saðlýk Bakanlýðý’na ve tüm idareye uygulatmak için eylem yaptý. Sendika adýna açýklamayý, Çukurova þube baþkaný Mustafa Hotlar okudu. Hotlar, saðlýk alanýnda hemþire, radyoloji teknisyeni, laborant, týbbý sekreter, hastabakýcý 150 bine yakýn saðlýk emekçisinin taþeron þirketler aracýlýðýyla çalýþtýðýný belirterek taþeron çalýþtýrmanýn yasaklanmasý için taleplerini ve hukuksal dayanaklarýný kamuoyu ile paylaþtýklarýný ifade etti.
Saðlýk iþçileri, 25 Haziran günü de Saðlýk Bakanlýðý’nýn önündeydi. Saat 12.30’da Saðlýk Bakanlýðý önüne gelen Dev Saðlýk-Ýþ “Ýnsan ihaleyle çalýþtýrýlmaz saðlýkta taþeron olmaz” “Canýmýz yanýyor öfkemiz büyüyor” “Üreten biziz yöneten de biz olacaðýz”, “Ýnsanca yaþam istiyoruz” sloganlarý atarak basýn açýklamasý yaptý. Açýklamayý okuyan DÝSK/Dev Saðlýk-Ýþ Genel baþkaný Arzu Çerkezoðlu; fiili ve meþru zemindeki kazanýmlarýný hukuksal zemine taþýdýklarýný belirtti ve taþeron çalýþtýrmanýn hukuksal olarak da iflas ettiðini söyledi. Kazandýklarý mahkeme ve bakanlýk kararlarýný uygulatmak için Saðlýk Bakanlýðý önünde olduklarýný ifade eden Çerkezoðlu, kendi kararlarýný uygulamaktan aciz olan bir idareyle karþý karþýya olduklarýný vurguladý. Taþeron çalýþtýrmanýn politik bir tercih oluðunu söyleyen Çerkezoðlu, “taþeron sermaye için daha fazla kar ancak iþçiler için daha fazla sefalet ve yoksulluk” dedi. Basýn açýklamasýn ardýndan Dev Saðlýk-Ýþ üyesi iþçiler “Taþeron saðlýk iþçisi bildirgesini” okudular Ve Saðlýk Bakanlýðý Binasý’ndan aþaðý bir pankart astýlar. Mücadele Birliði/Ankara 166. Sayý / 30 Haziran - 14 Temmuz 2010
Sokaklar
TAÞERON CEHENNEMÝ!
Okmeydaný Eðitim ve Araþtýrma Hastanesi’nde iþçilerin 45 günlük direniþi kazandýktan sonra hastanede örgütlenen iþçilere karþý baskýlar ve oyunlar devam ediyor. 18 Haziran günü yapýlan basýn açýklamasýndan sonra görüþtüðümüz iþçiler durumlarýný anlattýlar. DÝK: Uzun bir süre direniþte bulundunuz ve kazandýnýz fakat buna raðmen sorunlarýnýz çözümlenmiþ deðil. Hastanedeki koþullarý aktarýr mýsýnýz? Kasým: 45 Günlük direniþimizden sonra baskýlar daha da arttý. Önce personel ile temizlik iþçilerini birleþtirdiler ve taþeron þirketi üzerimizde yetkili kýlmaya çalýþtýlar. Þu anda hastanede taþeron firmaya baðlý olarak 305 iþçi çalýþýyor. Bundan önce dinlenmek, sigara içmek, oturmak vb. için kullandýðýmýz odalarýmýz vardý bunlarý kullanmamýza izin vermiyorlar. Bulunduðumuz yerden hiç ayrýlamýyoruz. Bütün bunlarý da baþhekim yapýyor. Ýþ saatlerinde biraz dinlenmemize veya sigara içmemize izin vermeyerek baþladýklarýnda “nerede dinleneceðiz, nerede sigara içebiliriz, bize bir yer gösterin” dediðimizde “sigara içmeyin, dinlenmeyin” dediler. Yani hep çalýþýn demek istiyorlar. DÝK: Dün bir iþçi arkadaþýnýz daha bir bahaneyle iþten çýkarýldý. Bu konuda ne söylemek istersiniz? Kasým: Evet, hastanedeki baskýlardan kaynaklý olarak rahatsýzlýðýný dile getirdiði için iþten atýldý. Arkadaþýmýz bir ihtiyacýný gidermek üzere çalýþtýðý bölümden ayrýlmak zorunda kalmýþtý. Bu durum bahane edilerek tutanak tutuldu. Çalýþtýðý bölümde anlaþmazlýða neden olduðunun görüldüðü gibi bir bahaneyle iþten çýkarýldý. Ama arkadaþýmýz haklýdýr, dinlenmek, oturmak için ya da bir ihtiyacýmýz gereði kullanacaðýmýz yerler bize kapatýlýrsa mecburen çalýþma bölümümüzün dýþýna gitmek zorunda kalýyoruz. DÝK: Direniþi kazanmýþ olmanýza raðmen bu sorunlar çözümlenmiþ deðil, bunun üzerine söylemek istediðiniz bir þey var mý? Kasým: Uzun süredir bize çeþitli baskýlar uygulanýyor. Düzelmesi için çok çaba harcadýk ve artýk bir þekilde bu baskýlarýn, saldýrýlarýn bitmesini istiyoruz. Doðru düzgün çalýþmak istiyoruz ve sorunlarýmýz çözülünceye kadar da basýn açýklamalarý yapmaya, protestolara devam edeceðiz. Gerekirse de çok daha büyük eylemler yapacaðýz. Bize baþka seçenek býrakmýyorlar bu durumda.
15
KOT KUMLAMA ÝÞÇÝLERÝ ANKARA’DA
Yeni Evrede
Sokaklar
1. Gün Kot Kumlama iþçileri, 22 Haziran Salý günü Ankara’ya geldi. Kot Kumlama Ýþçileri Dayanýþma Komitesi’nin çaba ve katkýlarýyla 60’a yakýn iþçi sabah saatlerinde Ankara’ya geldi. Üç gün Ankara Abdi Ýpekçi Parký’nda eylem yapacak olan iþçiler adýna sabah saatlerinde Kot Kumlama Ýþçileri Dayanýþma Komitesi bir basýn açýklamasý yaptý. Açýklamada þunlar söylendi: “Silikozis hastasý kot kumlama iþçileri, Ankara’ya kamp kuruyor... Aðartýlmýþ kot modasýnýn ölümcül kurbanlarý maluliyet haklarýný istiyor. (...) Türkiye, tekstil sektöründe ölümcül silikozis hastalýðý görünen ilk ülke. Kot, yüksek basýnçla kum püskürtülerek aðartýlýyor. Bu iþte çalýþan iþçiler, soluduklarý toz yüzünden silikozis hastalýðýna yakalanýyor. Bugün komite çabalarýyla tespit edilebilen silikozis hastasý kot iþçilerinin sayýsý 600’e yaklaþtý. Ancak kontrolden geçen ortalama her iki kot iþçisinden birine silikozis teþhisi konduðu ve bugüne kadar yaklaþýk on bin kiþinin bu sektörde çalýþtýðý düþünülürse, henüz teþhis konmamýþ beþ bine yakýn kiþinin daha bu hastalýðýn pençesinde olduðu tahmin ediliyor. ... Bu mücadeleler sonunda bazý önemli kazanýmlarýmýz oldu. Ýþçilerin kötü ve saðlýksýz koþullarda çalýþmasýna neden olan iþverenler ile bu koþullarý denetlemekle sorumlu olup görevlerini yerine getirmeyen kamu görevlileri hakkýnda, þikayetlerimiz doðrultusunda ceza davalarý açýldý. Saðlýk Bakanlýðý, önemli bir adým atarak tekstil sektöründe kot kumlamayý yasakladý. Bakanlar Kurulu, silikozis hastalarýnýn saðlýk hizmetlerinden ücretsiz yararlanmasýna imkan veren bir karar yayýnladý. (Ancak bu kararla, iþçiler yalnýzca silikozis hastalýðý için saðlýk hizmeti alabiliyor. Ancak hastalýðýn tedavisi olmadýðýndan, genel bir saðlýk güvencesini kapsamayan bu karar, ne yazýk ki iþçilerin ihtiyacýný karþýlamýyor.) Sorunun köklü çözüm için bunlar gibi pek çok adým daha atýlmasý gerekiyor. Silikozis hastalarýnýn sosyal güvencesi yok. Çünkü büyük markalar da dahil, kot beyazlatma iþi taþeron þirketler eliyle yapýldý-yapýlýyor ve onlar da kot kumlama iþçilerini sigortasýz çalýþtýrdý-çalýþtýrýyor. Silikozis hastalarýnýn,sosyal güvenceye hak kazanabilmek için dava açmasý gerekiyor. O davayý kazanabilmek için de vaktiyle
16
Mücadele Birliði
kot kumlama sektöründe çalýþmýþ olduklarýný kanýtlamalarý gerekiyor. Bunun için de devletin bulamadýðý kayýt dýþý çalýþan taþeron þirketleri bulmalarý, o þirketlerin kot kumlama iþi yaptýklarýný kanýtlamalarý gerekiyor. O tarihe kadar hayatta kalmayý baþarýr ve bu aþamalarý da geçerlerse, bu kez de mahkemeleri, kendilerinin de o iþyerlerinde çalýþtýklarýna ikna etmeleri gerekiyor. Yani devlet, zamanýnda yapmadýðýný, ölümle pençeleþen, hasta, yoksul, güçsüz insanlarýn yapmasýný bekliyor. Bu bize hiç adil gelmiyor. Ýþçilerin ömürlerinden bile uzun sürecek mahkeme süreçleri sonunda adaleti bulacaðýmýza inanmýyoruz. Geç kalmýþ olmakla birlikte, yapýlmasý gerekenler çok basittir: 1- Her þeyden önce, Çalýþma ve Sosyal Güvenlik Bakanlýðý’nýn, sigortasý olup olmadýðýna bakmaksýzýn tüm silikozis hastalarýnýn hastalýklarý oranýnda sosyal güvenlik haklarýndan yararlanmalarýný saðlamalýdýr. 2- Ýþçilerin geriye dönük haklarýný alabilmeleri için uzun sürecek mahkeme süreçleri yerine, iþçilerin zararlarýnýn tespit edilmesi ve karþýlanmasý için bakanlýk yetkililerinin, sektördeki meslek örgütlerinin ve sendikalarýn temsilcilerinden oluþturulacak özel bir komisyon kurulmalýdýr. 3- Saðlýk Bakanlýðý, kot kumlama iþinde çalýþmýþ herkesin, göðüs hastalýklarý hastanelerine ulaþmasý için ülke çaðýnda bir kampanya baþlatmalýdýr. 4- Silikanýn havada solunabilecek þekilde serbest kullanýmý, yalnýzca kot kumlama iþinde deðil, tüm sektörde yasaklanmalýdýr. 166. Sayý / 30 Haziran - 14 Temmuz 2010
5- Adalet Bakanlýðý, silikozis hastalarýný mahkeme giderlerinden muaf tutmak üzere acilen bir genelge çýkarmalýdýr. 6- Hükümet, denetim görevini yapmayan kamu görevlilerinin soruþturulmasýna engel olmamalý, yargýlanmalarýný engellememelidir. Ýþte bu taleplerimizi bir kez daha seslendirmek için Ankara’dayýz. Hükümeti gerekli yasal ve idari düzenlemeleri yapmaya çaðýrýyoruz.” Açýklamanýn ardýndan, KESK Ankara Þubeler Platformu, SES, Dev-Saðlýk Ýþ, Sosyal-iþ, TBB, Tekel Ýþçileri ve Aynur Çamalan bazý açýklamalarda bulundu. Açýklamalarýnýn ardýndan iþçiler arasýndan seçilen bir grup, mecliste görüþmelere gitti. Ýþçilerin ilk günü sakin geçti. TEKEL iþçileri iþçilerin eylemine destek olmak için gelmeye baþladýlar. 23 Haziran’da TEKEL iþçilerinin ve diðer destekçilerin yoðun katýlýmý bekleniyor. Ýþçilerin arasýnda Erzurumlu iþçilerin de olmasý bekleniyordu. Ancak gelecek olan iþçilerden birisinin dün vefat etmesi sonucu Erzurumlu iþçiler gelemedi. Aþýrý derecede yorgun ve ileri derecede hasta olan iþçiler gün boyu hastalýklarýný ve sebeplerini anlattýlar güçleri yettiðince destekçilerine. Akþam üzeri, meclise giden grup döndü. Eyleme katýldýklarý gerekçesiyle iki saat kapýda bekletilen temsilciler, BDP milletvekili Sýrrý Sakýk’ýn misafiri olarak girebildiler içeri ve görüþmelerini yaptýlar. Görüþmelerin yarýn da sürmesi bekleniyor. Çok yoðun ve yorucu bir günün ardýndan bitkin düþen iþçiler, geceyi geçirmek üzere TEKSÝF sendikasý tesislerine geçtiler.
Yeni Evrede
Mücadele Birliði
2. Gün 23 Haziran Çarþamba günü, Ankara’daki Mücadele Birliði Dergisi okurlarý kot kumlama iþçilerine destek çaðrýsý niteliðindeki afiþleri Kýzýlay çevresine yoðun bir þekilde yaptýlar. Bu yöndeki çalýþma, iþçiler tarafýndan mutlulukla karþýlandý. Kot kumlama iþçileri eylemlerinin ikinci gününe -aslýnda her an hazýr olduklarý ve hep alýþýk olduklarý- eyleme Sinop’tan katýlan Durmuþ Demirkol adlý iþçinin rahatsýzlanmasýnýn verdiði hüzünle baþladýlar. Durmuþ Demirkol sabah saatlerinde konakladýklarý yerde rahatsýzlanmasý üzerine hastaneye kaldýrýldý. Ankara’da gereken tedavi yapýlamadýðý için Ýstanbul’a sevk edilmesi gerekiyor; ancak oksijen makineli ambulans bulunamadýðý için Ýstanbul’a gönderilemiyor. Yarýn bir þekilde iþçinin Ýstanbul’a götürülmesi planlanýyor. Sabah saatlerinde Abdi Ýpekçi Parký’na gelen iþçiler güne TEKEL iþçilerinin destek ziyaretiyle baþladýlar. “Artýk Ölmek Ýstemiyoruz!”, “Kot Kumlama Ýþçisi Yalnýz Deðildir!” ve “Her Yer TEKEL, Her Yer Direniþ” sloganlarýyla gelen TEKEL iþçileri, kot kumlama iþçilerinin moralini yükseltti. Ardýndan Abdi Ýpekçi Parký’na AKP’nin randevu verdiði haberi geldi ve iþçi temsilcileri CHP ve AKP ile görüþmek üzere meclise gittiler. Aynen dün olduðu gibi, eyleme katýldýklarý ve eylemden geldikleri gerekçesiyle meclis kapýsýnda bir saati aþkýn bekletilen iþçi temsilcileri, meclise Çetin Soysal’ýn misafirleri olarak girdiler. Meclisteki görüþmelerin ardýndan parka gelen iþçi temsilcileri þunlara deðindi: “CHP ile olan görüþmelerimiz güzel ve verimli geçti. Ardýndan AKP ile görüþmeye gittik. AKP’li vekiller de bizi haklý buldular fakat sorunun sadece kot kumlama iþçileriyle bitmediðini, eðer talep ettikleri maluliyet maaþý ve malulen emeklilik üzerine bir yasa çýkarsa bunu ekonominin kaldýramayacaðýný, bir sekreter de mesleði yüzünden bel fýtýðý olursa onu da mý malulen emekli sayacaklarýný belirttiler. Bugünkü geliþmeleri yarýn iþçi arkadaþlarla birlikte deðerlendirecek ve önümüzdeki süreci belirleyeceðiz. Eðer gerekenler yapýlmazsa aðýr hasta iþçiler ve onlarýn aileleriyle birlikte dönmemek üzere Ankara’ya geleceðiz. O zaman yaþanacak ölümlerin vebali de hükümetin boynunadýr. Biliyorsunuz bu sabah Durmuþ arkadaþýmýz rahatsýzlandý ve oksijenli nakil gerektiði için ve bu saðlanamadýðý için þu an hastahanede oksijene baðlý yatýyor. Yarýn arkadaþýmýzý bir þekilde Ýstanbul’a nakledeceðiz” Bu açýklamanýn ardýndan iþçiler ziyaretçileriyle sohbetlerini sürdürdü. Saat 15.00’te kot kumlama iþçilerinden ikisi Ýmaj Radyo’da canlý yayýnda bir röportaj yaptýlar. Saat 16.20’de TEKEL iþçileri tekrar bir ziyarete geldiler ve kot kumlama iþçilerine kendi eylemlerinden anýlar ve çýkardýklarý dersleri anlattýlar. Saat
17.50’de Ankara’daki devrimci-demokrat yapýlar, iþçilere bir destek ziyaretinde bulundular ve basýn açýklamasý yaptýlar. Bu açýklamanýn ardýndan Ýþten Atmalar Yasaklansýn Platformu bir destek ziyaretinde bulundular ve basýn açýklamasý yaptýlar. Bu açýklamalarýn ardýndan Sahne Dýþý Sokak Tiyatrosu, kot kumlama iþçilerinin hastalýðýný ve etkilerini anlatan bir tiyatro sahnelediler. Bu tiyatronun ardýndan Ankara Tabip Odasý ziyarete geldi ve doktorlar duygu ve düþüncelerini aktardýlar. Bu ziyaretin ardýndan Sahne Dýþý Sokak Tiyatrosu iþçi sýnýfý mücadelesini anlatan bir tiyatro daha sahnelediler. Bu oyunun ardýndan fotoðrafçý þair Mehmet Özer þiirleriyle anlattý duygularýný ve TEKEL iþçileriyle birlikte, TEKEL eyleminde klasikleþen þiirlerini okudu. Devam eden ziyaretler ve açýklamalarýn ardýndan saat 20.30’da, kot kumlama iþçilerinin hastalýklarýný, çalýþma koþullarýný ve süregelen mücadelelerini anlatan iki belgesel gösterimi oldu. Ýþçiler bu gösterimleri gözyaþlarýyla izledi. Sinevizyonun ardýndan iþçiler eylemlerinin son gününü daha dinç geçirmek üzere sosyal tesislere doðru yol aldýlar ve eylemlerinin üçüncü gününde saat 11.30’da bir basýn açýklamasý gerçekleþtireceklerini ve saat 16.00’da memleketlerine döneceklerini söylediler. Kot kumlama iþçilerinin Ankara’daki ikinci günleri, artan desteklerle daha dinç ve sabahýn verdiði hüzünle buruk geçti. Kot kumlama iþçileri ikinci günü, “Artýk Ölmek Ýstemiyoruz” diyerek sonlandýrdýlar.
3.Gün Kot Kumlama Ýþçileri, eylemlerinin son günü olan üçüncü günde, sabah 10.00 sularýnda Abdi Ýpekçi Parký’na geldiler. Parka geldikten sonra, Kot Kumlama Ýþçileri Dayanýþma Komitesi üyesi ve eski kot kumlama iþçisi Abdülhalim Demir, eylem sürecini deðerlendiren bir basýn açýklamasýnda bulundu ve þunlarý söyledi: “Silikozis hastasý iþçilere Ankara’da sözler verildi. Takipçisi olacaðýz! Kamuoyuna... Kot kumlama iþine baðlý silikozis hastalýðýna yakalanan iþçilerin sesini duyurmak, taleplerini dile getirmek için Kot Kumlama Ýþçileri Dayanýþma Komitesi olarak Ankara’da gerçekleþtirdiðimiz üç günlük oturma eylemini tamamlamýþ bulunuyoruz. Komite olarak temel talebimiz olan ‘sigortasý olup olmadýðýna bakýlmaksýzýn tüm silikozis hastalarýnýn hastalýklarý oranýnda sosyal güvenlik haklarýndan yararlanmalarýnýn saðlanmasý’ isteðimizi mecliste gerçekleþtirdiðimiz çeþitli görüþmelerde dile getirdik... Deðerli arkadaþlar, Ankara’da bulunduðumuz süre içinde bi166. Sayý / 30 Haziran - 14 Temmuz 2010
Sokaklar
ze destek veren basýn emekçilerine, sanatçýlara, sendikalara, meslek örgütlerine, siyasi parti ve gruplara çok teþekkür ediyoruz. Kendilerinin destekleri olmasa idi böyle bir kamuoyu yaratýlamazdý. Bizler, Kot Kumlama Ýþçileri Dayanýþma Komitesi olarak verilen tüm sözlerin takipçisi olacaðýz. Eðer sözler tutulup sorunlar çözülmezse meclisin ekim ayýnda baþlayacak yeni döneminde aðýr hasta olanlar dahil bütün iþçi arkadaþlar ve aileleri ile birlikte Ankara’ya gelip yasa çýkana kadar gitmeyeceðiz. Destek veren herkese tekrar teþekkür eder bu iþ sonuçlanýncaya kadar desteklerinin devam edeceðine olan inancýmýzý belirtiriz.” Bu basýn açýklamasýnýn ardýndan, Ýstanbul’dan gelen bir kot kumlama iþçisi nefes alamamaya baþladý ve hemen hastahaneye kaldýrýldý. Bu üzücü olayýn ardýndan destek ziyaretine gelen kiþilerle sohbetlerine devam eden iþçileri, Çaðdaþ Hukukçular Derneði ziyaret etti. Derneðe baðlý avukatlar duygu ve düþüncelerini aktardýktan sonra, iþçileri hukuki prosedür ile ilgili olan sorularýný yanýtladýlar ve bu süreç sonuçlanýncaya dek her türlü desteði saðlayacaklarýný belirttiler. ÇHD’nin hemen ardýndan TMMOB destek ziyaretinde bulundu ve duygu-düþüncelerini aktardýlar. Gelen destekçiler iþçileri yalnýz býrakmýyor ve üçüncü günün öðlesi diðer günlere göre daha da kalabalýk geçiyordu. Bu destekler iþçilerin moralini dinç tutuyordu. Daha sonra þair Ahmet Telli iþçileri ziyaret etti ve duygularýný aktardý iþçilere ve sohbet etti onlarla. Sonra Sosyal-Ýþ destek ziyaretinde bulundu ve iþçilerin yanlarýnda olduklarýný ve iþçilerin bu hastalýðýnýn tek sebebinin vahþi kapitalizm olduðunu anlattý. Tam da bu esnada bir grup sivil faþist ellerinde Türk bayraklarý, ýrkçý ve þoven sloganlar eþliðinde Abdi Ýpekçi Parký’na girdiler. Bir yanda iþçiler, bir yanda onlar; ziyaretçilere Kent AÞ iþçilerine yapýlan faþist saldýrýyý hatýrlattý. Bir anda çevik kuvvet polisleri parka girdi ve araya set çektiler. Uzun süre açýklamada bulunan faþistler çevik kuvvet eþliðinde parký terk etti. Faþistler eylemlerini sürdürürken Dev-Saðlýk Ýþ de destek ziyaretine geldiler ve sendika baþkaný iþçilerin eyleminin haklýlýðýndan ve bu durumun tamamen sermayedarlarýn kâr hýrsýndan kaynaklandýðýný anlattý. Saat 13.30’da iþçiler eylemlerini sonlandýrdýlar. 14.00 sularýnda dinlenme tesislerine geçtiler. Saat 15.00’de Ýstanbul’dan gelen iþçiler geri döndüler ve saat 18.00’de Bingöl-Karlýova’dan gelen iþçiler memleketlerine döndüler. Ýþçiler giderken meclisten hiçbir þey çýkmayacaðýný söyleyip, Ekim ayýnda tekrar görüþmek üzere yola koyuldular. Mücadele Birliði/Ankara
17
Çemen Tekstil
ÇEMEN ÝÞÇÝSÝ DÝSK’Ý ÝÞGAL ETTÝ
Ýþyerinde çalýþma koþllarýnýn ve maaþlarýnýn iyileþtirilmesi için DÝSK’e baðlý Tekstil Sendikasý’nda örgütlenen iþçiler, 12 aylýk bir süreden sonra taleplerini kabul ettirmek için greve baþlamýþlardý. 74 günlük mücadelenin sonucunda iþçiler, fabrikanýn önünü iþgal ederek üretimi durdurmuþlardý. Bunun üzerine Çemen patronu sendikayý tanýyacaklarýný ve sözleþmeyi yapacaklarýný söylemiþti. Bu geliþmenin ardýndan Tekstil Sendika’sý Genel Sekreteri “Eðer Çemen patronu sözleþmeyi imzalamaz ise kendimi yakarým” sözleriyle iþçileri ikna ederek fabrikada üretimin yeniden devam etmesini saðladý. Sonucunda anlaþma, sýfýr sözleþme þeklinde 3 aylýðýna yapýldý. Ýþçiler buna ne kadar da itiraz etseler
Yeni Evrede
Mücadele Birliði
de sendika bir þekilde iþçileri ikna ederek bu sürece gelinmesine neden oldu. Yapýlan anlaþma 3 aylýk olduðu için Tekstil Sendikasý’nýn da 6 ay içinde yeniden yetki baþvurusu yaparak, yeniden sözleþme yapmasý gerekiyordu. Ýþçiler bu konuda da sendikayý sürekli uyararak, yetkiyi saðlama almak için ellerinden gelen çabayý sarf ettiyse de sendikanýn böyle bir eðilimi olmadý ve yetkiyi alacaklarýný kendilerinden emin bir þekilde söyleyerek iþçileri ikna ettiler. Tam da bu noktada patron ile Hak-Ýþ’e baðlý Öziplik-Ýþ arasýnda dönen dolaplar devreye girdi. Defalarca bu konuya dikkat çekti iþçiler. Öziplik-Ýþ Sendikasý’na gittiler, tartýþtýlar. Tabii yalanlar söyledi sendika yönetimi.
Bazý iþçiler bizzat patron tarafýndan bu gerici sendikaya üye yapýldý. Ýlerici iþçiler, bu oyuna gelmemeleri konusunda iþçileri ikna ederek Tekstil’le üye yapmak için çabalasalar da, Tekstil Sendikasý’nýn herhangi bir çabasý olmadý. Tam bir aymazlýk ve edilgenlik içinde hareket ettiler. Edindiðimiz bilgiye göre, dün Öziplik-Ýþ Sendikasý Antep’te bir yerel gazeteye bir demeç vererek, Çemen’de yetkiyi aldýklarýný açýklýyorlar. Bunun üzerine bugün 15.00 vardiyasýndan çýkan iþçiler, Tekstil Sendikasý’ný basarak Muzaffer Subaþý’ný ve sendika baþkaný Ýbrahim Karaca’yý sýkýþtýrýyarlar. Ýþçiler sendikanýn kendilerine haksýzlýk yaptýðýný ve bunun hesabýnýn verilmesi gerektiðini söylüyorlar.
DÝSK/TEKSTÝL MUZAFFER SUBAÞI: “iSTÝFA EDERÝM”
Dün Çemen Tekstil iþçilerinin sendikayý basarak Muzaffer Subaþý’na ve Þube Baþkaný Ýbrahim Karaca’ya hesap soran iþçiler, sendikacýlarýn istifa etmelerini istedi. Bir iþçinin söyledikleri bütün bir öfkeyi özetliyordu; “Biz iþten atýlýrken niye sahip çýkmadýn ya, 3 ay grevde durduk 3 aylýðýna sözleþme yaptýn. Mehmet Kaplan (Öz-Ýplik Ýþ Sendikasý baþkaný) üye kaydý yaparken senin aklýn neredeydi. Böyle mi sendikacýlýk yapýlýr, böyle mi iþçi sýnýfýna sahip çýkýyorsun. Bu mu senin yaptýðýn sendikacýlýk. Adam cayýr cayýr senin gözünün önünde üyelerini kaydediyor. Mehmet Kaplan’a güveniyoruz dediniz, Mehmet Kaplan babanýzýn mý oðluydu. Kendimizi yýrttýk her bir adamý istifa ettirmek için, yok muydu senin haberin, niye önlem almadýn. 14 ay mücadele eden iþçilere 3 aylýk sözleþmeyi mi reva gördün. Biz bu iþçileri nasýl yakamýzdan atarýz diyen siz deðil miydiniz. Þimdi mi düþtün yetkinin derdine. Þimdiye kadar aklýn neredeydi, 40 yýllýk sendikacýsýn. 40 seneden beri iþçi sýnýfýna ihanet ediyorsun, 40 seneden beri iþçi sýnýfýný satýyorsun. Yeter.... “Erkek gibi de, ‘ben satýyorum kardeþim gelmeyin buraya’ bu da bir erkekliktir. Doðru dürüst bir sendika olsaydýn sanayide 80 bin iþçi çalýþýyor, senin 450 üyen var. Utanýn ya utanýn”. Diðer bir iþçi düþüncelerini, “onu da kaybeder artýk. Mutafoðlu (Akteks patronu) artýk sendikayý oraya sokar deðil mi. Gelsin de girsin” diye dile getirerek, Organize Sanayi Bölgesi’nde hiç bir iþçinin sendikaya güvenmediðini bunun sorumlularýn sendika yöneticileri olduðunu söyledi. Ýþçiler Muzaffer Subaþý’nýn basýn karþýsýnda istifa edeceðini açýklamadýðý müddetçe sendikayý terk etmeyeceklerini söyleyerek bekleyiþlerini devam ettiler. Saat 19.15 sýralarýnda sendika yöneticileri toplantý yapmak için bir araya geldi. Toplantýnýn ardýndan Muzaffer Subaþý konuyla ilgili bir açýklama yaptý Muzaffer Subaþý yaptýðý açýklamada “Arkadaþlarýmýzýn tepkilerini doðal karþýlýyorum. Çünkü burada konuþacaklarý sendika DÝSK/Tekstil Sendikasýdýr. Toplu sözleþme yetkisinde bakanlýk resmen oyun oynuyor. AKP’li çalýþma bakaný, yandaþ sendikaya yetki veriyor. Bunun adý iþçi yetkisi deðil çalýþma bakanýnýn yandaþ yetki-
18
sidir. Ýþverenin müdürü, karýsý kýzý Öz-Ýplik Ýþ’e üye yapýlmýþlar, iþveren Öz-Ýplik-Ýþ’i taþeron olarak kullanmýþtýr kullanmaya devam etmektedir. (...) sonuç olarak DÝSK/Tekstil Sendikasý olarak 6 gün içinde yetkisizlik kararý çýkarsa, 6 gün içinde yargýya baþvurarak, herkesin gözü önünde biz tekrar Çemen Tekstilde yetkiyi alacaðýz” diyen Subaþý, yetkiyi tekrardan alamadýklarýnda istifa edeceðini þu sözlerle belirtti “Eðer bu çok haklý, yüzde yüz haklý olduðumuz bir davada bakanlýk bize yetkiyi vermiyorsa bunu mahkeme ile çözeceðiz. Eðer bu iþ yerinin yetkisini alamadýðýmýz taktirde ben DÝSK/Tekstil Sendikasýndan, bütün görevlerimden istifa edeceðimi de açýklýyorum....” dedi. Sendika yetkililerinin açýklamasýndan sonra iþçiler sendika binasýný terk etti. Çemen Tekstil iþçi temsilcisi de bir açýklama yaptý, “Ben Çemen Tekstil iþçisi olarak baþ temsilcilik yaptým. Bu süreç içerisinde patronun verdiði sözlerin hiç birine inanmazken, bugünkü gelen yetki haberinden emin oldum. Yetkilinin 220 kiþi ile DÝSK/Tekstilin olduðu söylendi, ama þu an yetkiyi Öziplik-Ýþ’in kazandýðý söyleniyor. Burada adalet nerede, bakanlýk bunu neye dayanarak yapýyor, bu açýklansýn. Buna dayanarak da Muzaffer Subaþý bu yetkiyi alamazsa, bu haksýzlýðýn önüne geçemezse bunu ispat edemezse istifa edeceðini söyledi” dedi.
166. Sayý / 30 Haziran - 14 Temmuz 2010
Yeni Evrede
Mücadele Birliði
DÝSK’TEN BASIN AÇIKLAMASI
15–16 Haziran ayaklanmasýnýn yýldönümünde Adana’da iþçiler sokaktaydý. 1970 yýlýnda burjuvaziyi derinden sarsmýþ olan ve 3 iþçinin ölümüyle sonuçlanan büyük iþçi eylemlerini selamlamak amacýyla, 15 Haziran günü DÝSK Bölge Þubesinin önünde DÝSK, KESK, TMMOB, TTB ve devrimci demokrat güçlerin toplanmasýyla ve “Yaþasýn Ýþçilerin Emekçilerin Birliði Halklarýn Kardeþliði Yaþasýn 15–16 Haziran Direniþimiz” pankartýnýn açýlmasýyla yürüyüþ baþladý. Yürüyüþ boyunca sýk sýk “Yaþasýn 15–16 Haziran Direniþimiz”, “Faþizme Karþý Omuz Omuza”, “Ýnadýna Sendika Ýnadýna DÝSK”, “Gün Gelecek Devran Dönecek Katiller Halka Hesap Verecek” sloganlarý atýldý. Yürüyüþ Ýnönü Parký’na gelindiðinde okunan basýn açýklamasýyla devam etti. Basýn açýklamasýný DÝSK Bölge Baþkaný Kemal ASLAN okudu. Okunan basýn açýklamasýnda 15–16 Haziraný tetikleyen olaylar, eylemin sonuçlarý üzerine yapýlan konuþmalarýn ardýndan, “15–16 Haziran direniþi, sonuçlarý ve ondan çýkarýlacak dersler emperyalizme, neoliberalizme ve sömürüye karþý baðýmsýzlýk ve demokrasi mücadelesine ýþýk tutmuþtur ve tutmaktadýr” denildi. Sloganlar ve alkýþlar eþliðinde eylem sona erdi. Adana/Mücadele Birliði
SARIGAZİ'DE SİVAS ANMASI
Sokaklar
15-16 HAZÝRAN RUHUYLA DÝRENECEÐÝZ!
Hükümetin 657 sayýlý deðiþiklik tasarýsýna karþý bir çok ilde kamu emekçileri eylem ve basýn açýklamalarý yaparak tepkilerini dile getirdiler. KESK Antep Þubeler Platformu, 15 Haziran günü saat 18.30’da Öðretmenevi önünde toplanarak, “Sözleþmeli Köle Olamayacaðýz”, “Devlet Güdümlü Sendikaya Hayýr”, “Baskýlar Kesk’i Yýldýramaz”, “Hak Verilmez Alýnýr Zafer Sokakta Kazanýlýr” sloganlarýyla Öðretmenevi önünden AKP önüne kadar yürüyüþ yaptýlar. AKP önüne gelen KESK üyeleri ve polis arasýnda tartýþma yaþandý. KESK’liler basýn açýklamasýný yolda yapmakta ýsrar ederken, polis de kaldýrýmda yapmalarýna izin vereceklerini söyledi. KESK’lilerin kararlýlýðý üzerine basýn açýklamasý trafik tek yönlü kapatýlarak yapýldý. Basýn açýklamasýný okuyan KESK Dönem Sözcüsü Ali ERSÖNMEZ “Bugün siyasi iktidarýn 657 sayýlý yasada yapmayý planladýðý de-
ðiþikliðe karþý itirazýmýzý dile getirmek için bir aradayýz. Kamu emekçilerinin bu yasýyý kabul etmesi, iþ güvencesine yönelik bu açýk kastý sineye çekmesi mümkün deðildir. Tasarý getirdiði disiplin uygulamalarý ile kamu emekçilerinin amirlerinin subjektif, tek yanlý deðerlendirmelerine teslim edilmektedir” dedi. Yasa tasarýsýný kabul etmeyeceklerini ve 2 milyon kamu emekçilerinin sesi olma iddiasýnda olduklarýný dile getirerek “bugün 15-16 Haziran, 15-16 Haziran direniþinin 40. yýldönümü. Türkiye emekçileri için çok önemli bir gün. KESK olarak 15-16 Haziran ruhunu taþýyoruz” dedi. Ve tüm emek örgütlerini ve duyarlý olan kesimleri mücadelelerine destek vermeye çaðýran ERSÖNMEZ, Siirt ve Ankara’da gözaltýna alýnan KESK’lilere de deðindi. Basýn açýklamasý atýlan sloganlarýn ardýndan sona erdi.
27 Haziran Pazar günü saat 16.00'da Sarıgazi Ayışığı Ekin Sanat Merkezi'nde yapılan bir etkinlikle, Sivas’ta1993'te Alevi halkının aydınlarını hedef alan 2 Temmuz katliamında yaşamını yitiren 37 aydın, sanatçı anılıdı. Etkinlik öncesi Sarıgazi’de ajitasyon çalışması yapılarak semt halkı etkinliğe davet edildi. Saygı duruşuyla başlayan etkinlikte Devinim Tiyatrosu emekçileri, Sivas katliamını anlatan görüntülerden oluşan sinevizyon gösterimini de içeren oyunlarını sergilediler. İzleyenleri etkileyen ve çok alkış alan tiyatro gösterisinden sonra Sivas katliamına tanık olan bir kişi duygularını anlattı. “Biz orada savunmasız bir şekilde kalmıştık, ve Sivas Kültür Merkezi'ni sadece birkaç jandarma koruyordu. Bizim orada kendimizi savunacağımız hiç bir aracımız yoktu ve çok az i in166. Sayý / 30 Haziran - 14 Temmuz 2010
sandık, müdahale edemedik. Günler önce orada bir saldırı olacağına dair duyumlar vardı. Ama bunun gerçekleşeceğini kimse dikkate almamıştı. Belki bizler Sivas'a gitmeden önce hazırlıklı olsaydık, bu katliamı devlet yapamayacaktı. Devlet, yükselen devrimci mücadele karşında Alevi halkının her zaman devrimcilerin yanında olduğunu ve Alevi halkına yapacağı katliamla yükselen devrimci mücadeleyi durduracağını zannetti ama ne Alevi halkı devrimcilerden vazgeçti ne de devrimden. Bu tam bir devlet katliamıydı” diyerek sözlerini tamamladı. Daha sonra 2 Temmuz'da Sarıgazi'de yapılacak yürüyüşe ve gidebilme imkanı olanlar için Sivas'ta yapılacak anma ve etkinliklere katılma çağrı yapıldıktan sonra etkinlik son buldu.
Mücadele Birliði/Antep
19
AYSUN BOZDOÐAN ÖLÜMSÜZDÜR
Yeni Evrede
Aysunumuz
Bugün 26 Haziran, bundan 9 yýl önce Aysunumuzu ölümsüzlüðe uðurlamýþ ve kavgamýzý bilemiþtik. 26 Haziran 2001 tarihinde Ölüm Orucu eyleminin 183. gününde zorla müdahale iþkencesiyle bayraklaþmýþtý Aysun yoldaþ. Aysunumuzu doðup büyüdüðü Adana’da bir basýn açýklamasýyla andýk ve uðruna yaþamýný adadýðý devrim ve sosyalizm mücadelesini anlattýk.
Mücadele Birliði
Eylemimize ilk olarak Ergül Çiçekler’in Dört Ateþten Gün þiirinin bir bölümünün dramatize edilmesiyle baþladý. Bu dramatizasyon çevreden ilgi ile karþýlandý ve alkýþlandý. “Aysun Bozdoðan Ölümsüzdür” pankartýný açtýðýmýz eylemde, eylem boyunca “Aysun Bozdoðan Ölümsüzdür”, “Zindanlar Yýkýlsýn Tutsaklara Özgürlük”, “Umudumuz Kavgada Kavgamýz Sanatýmýzla”, “Ölüm Orucu Savaþçýlarý Onurumuzdur” sloganlarýný attýk.
Okuduðumuz basýn açýklamasýnda: “Aysun Bozdoðan yoldaþýmýzý ölümsüzlüðe uðurlamanýn 9. yýlýnda onu anlatmak ve anmak için buradayýz. Þiirlerimizle, marþlarýmýzla ve sloganlarýmýzla adý adýmýz kavgasý kavgamýz þiarýyla Aysunumuzu buradan bir kez daha selamlýyoruz. Amacýmýz insaný geleceði ve kendimizi tanýmak ve deðiþtirmektir. Çaðýmýz korkunç, çaðýmýz insaný doðayý ve geleceði yok ediyor. Her þeyin metalaþtýrýlmaya çalýþýldýðý alýp satýldýðý tek erdemin almak ve satmak olduðu bir toplumda þarký söyleyen yarýnlarý yaratma mücadelesini yürütüyoruz. Bugün bizlerden önce atýlan adýmlarýn yol göstericiliðinde yürüyüþümüze devam ediyoruz. Aysunumuzun bizlere býraktýðý mirasý sahipleniyor ve bu onurlu kavgayý bütün iktidar emeðin oluncaya dek sürdüreceðimize söz veriyoruz” dedik. Basýn metninin okunmasýnýn ardýndan sýrayý marþlarýmýz aldý ve müzik grubumuzla Aysun’a atfen bestelenen “Aygülüm” ve “Söz Veriyoruz” marþlarýný hep bir aðýzdan coþkuyla seslendirdik. Okunan marþlarýn ardýndan basýn açýklamasýný yine sloganlarla baþladýðýmýz gibi öfke ve kararlýlýkla sona erdi. Adana / Mücadele Birliði Platformu
YAZA ÞÝÝRLERLE MERHABA
Bütün sokaklar adýmýzý taþýmalý, Her köþe baþýnda duyulmalý soluðumuz. Ne bir pencere kalmalý yüzümüzün olmadýðý Ne de bir çiçek, ellerimizle sulamadýðýmýz.
Antakya’da açýldýðýmýz günden itibaren kültür-sanat alanýnda yaptýðýmýz çalýþmalara aralýksýz devam ediyoruz. Ayýþýðý Sanat Merkezi olarak 13 Haziran günü “Yaza Þiirlerle Merhaba” etkinliði düzenledik. Þair Adil OKAY ve Yusuf KAPTAN’ýn katýldýðý etkinlik ilk olarak Ayýþýðý Sanat Merkezi þiir atölyesinin, komünist þair Nazým Hikmet’in þiirlerinden oluþan bir dinleti vermesiyle baþladý. Ardýndan 14 yaþýndaki keman öðrencimizin hazýrladýðý dinleti sunuldu… Daha sonra “Yaza Þiirlerle Merhaba” etkinliðinin konu baþlýðý olan “þiirde imge” konulu söyleþi baþlatýldý. Söyleþide ilk sözü alan þair Adil OKAY , “Ayýþýðý Sanat Merkezi’ne bizi buluþturduðu için teþekkür ediyor, hepi-
20
nizi sevgiyle selamlýyorum” dedi. Okay “Þiir yazan büyük çoðunluk imge ile kurguyu, imge ile þiir amacýný karýþtýrmaktadýr. Avrupa’da Rimbaud ve Lautreamont’dan Türkiye’de Nazým’dan beri þiirde artýk ölçü, uyak, hece sayýsý koþullama kurallarý kullanýlmýyor. Ama imge aranýyor. Roger CAÝLLOS’un belirttiði gibi,’doðuþtan kör’ bir þiir dizesi ve imge deðildir ama ‘Bahar geliyor ben göremeyeceðim’, mýsrasý bir imgedir. Çünkü yan anlamlar yaratýyor, düþündürüyor, çaðrýþýmlara yol açýyor” dedi ve “þiirden kopmayýn” diyerek konuþmasýný bitirdi. 166. Sayý / 30 Haziran - 14 Temmuz 2010
Þair Yusuf KAPTAN ise imgenin terimsel anlamý ve geliþimi üzerine bilgiler vererek þiirlerinden örnekler okuyarak konuþmasýný tamamladý. Okay ve Kaptan daha sonra kendilerine sorulan sorularý yanýtladýlar. Son olarak Antakya Ayýþýðý Sanat Merkezi müzik grubumuzdan arkadaþlarýmýzýn devrimci þairlerini, þiirlerini bestelenmiþ þekliyle bize sundular. Etkinliði 4 Temmuz yapacaðýmýz yaz pikniðine çaðrý yaparak sonlandýrdýk. ANTAKYA / Ayışığı Sanat Merkezi
Yeni Evrede
Mücadele Birliði
AYSUN BOZDOÐAN ANILDI
2001 yýlý zindan katliamý, kombatýmýz Murat’ýn ölümsüzlüðü ve Ölüm Orucu eylemi ile baþlamýþtý. 2001 Nisan’ý bizden güneþimiz Sibelimizi alýrken, bir Haziran günü de Aysunumuzu, ayýþýðýmýzý alýp götürdü bizden. Haziran’da ölmek zordur belki, ama geride býraktýklarýmýzýn ellerinde yükseliyorsa bayraðýmýz!.. Aysun Bozdoðan, ölümsüzleþmesinin 9. yýldönümünde pek çok yerde olduðu gibi, Taksim’de de anýldý. Ayýþýðýmýz Aysun’u, 26 Haziran günü bir eylem ve etkinlikle anýldý. Ýsmini verdiði ve kurucularýndan biri olduðu Ayýþýðý Sanat Merkezi’nin, Rumeli Han’ýn önünde bir basýn açýklamasý yapýldý ilk olarak. Ergül Çiçekler’in Aysun’u anlatan satýrlarý dillendi, “181 günde / Zayýf kadýna / Beyaz ölümü / giydiremediler / Ve ölü Partizan / Gitti / Gitti Denize / Ufka / Zafere / Gitti / Gýk bile demeden / Sevdasý bizde kaldý”. “Aysun Bozdoðan Ölümsüzdür”, “Zindanlar Yýkýlsýn tutsaklara Özgürlük”, “Umudumuz Kavgada Kavgamýz Sanatýmýzla” sloganlarý atýlan eylemde “Aysun Bozdoðan Ölümsüzdür” ve “Halklarýn Bilincinde ve Yüreðinde Kazanýlan Zafer” pankartlarý açýldý. “Diyorlar ki; kahramanlýklar çaðý sona ermiþtir. Diyorlar ki; hiçbir karþýlýk beklemeden kendilerini davalarýna adayan insanlar geçmiþte kalmýþtýr. Bugün 26 Haziran, resmini taþýdýðýmýz, adýný andýðýmýz Aysun Bozdoðan, günümüzün kahramanlarýndandýr. Devrimci bir sanatçý, sanatýný insanlýðýn en devrimci sýnýfý olan iþçi sýnýfýnýn mücadelesi ile var eden ve onu devrimci sanatý ile geliþtirmeye çalýþan Aysun Bozdoðan, mücadelenin hiçbir alanýndan ve sorumluluðundan kaçmadý. Aksine bütün gücü, enerjisi ve coþkusuyla bu kavgada yer aldý. Günümüzün kahramanlarý olan iþçi ve emekçilerin mücadelesinde, 166. Sayý / 30 Haziran - 14 Temmuz 2010
Aysunumuz
leninist ideolojinin içinde yoðrulan yoldaþýmýz, mücadelenin gereklerini hiç çekinmeden yerine getirmiþtir” denildi okunan basýn açýklamasýnda. Basýn açýklamasý slogan ve alkýþlarla sona ererken, 1 saat sonra Ayýþýðý Sanat Merkezi’nde yapýlacak olan etkinliðe çaðrý yapýldý. Aysun’u ezgilerle anacaktý bu yýl Ayýþýðý. Tutsak düþmeden önce onunla birlikte mücadele eden Serpil Ünal anlattý Aysun’u. “Yolda yürürken, bir yerde otururken hep, Aysun’la burada yürümüþtük, burada oturmuþtuk diye aklýma geliyor, ama burada anlatacak kelimeleri bulamýyorum” diyerek dinleyicilere O’nun günlük yaþamýný, bir anýný bile boþ geçirmediðini, kiþiliðini, yaþamýný anlattý. Ruhan Mavruk ise Aysun’un yazdýðý bir þiir okudu: “(...)Ardýmda býrakýrken bu kenti, Býrakýyorum senin dost yüzünü, Afacan gülüþünü, hüzünlü türkülerini, Ardýmda býrakýrken bu kentin iþlek caddelerini, Selpakçý çocuklarýný, Sahilde geceye karþý söylenmiþ þiirlerini, Vapurlarýný, Martýlarýný(...)” Ardýndan Vefa Serdar geldi ve Aysun’un cezaevindeyken kendinden istemiþ olduðu Ahmet Arif’ten Anadolu þiirini okudu. Emeðe Ezgi ise sahneye, Aysun’un sesi eþliðinde çýktý. Aysun’un söylemeye baþladýðý “Ama Ýnan ki Sevgilim”e devam ettiler. Kavga bayraðý nasýl elden ele geçerse, Aysunun mirasý da elden ele geçiyordu. Aysun’un sevdiði parçalarla kendi ezgilerini harmanladý Emeðe Ezgi ve O’nun dizelerini seslendirdi parça aralarýnda. Dinletiyi bitirmeden önce, Aysun için yapýlmýþ olan bir parçayý ilk defa söylediler. Ve son olarak her zamanki gibi “Söz” vererek etkinliði sona erdirdiler.
21
AYSUN BOZDOÐAN ÖLÜMSÜZDÜR!
Yeni Evrede
Aysunumuz
Mücadele Birliði
bakmayan, devrim ve komünizm mücadelesinin genç, fedakâr, cüretli bir neferi olan Aysun Bozdoðan yoldaþ hiç tereddüt etmeden bedenini açlýða yatýrdý ve ‘bütün gözlerin çevrildiði yere, yýldýzlara’ ulaþtý. Bizler devrimci-komünistlerden aldýðýmýz bayraðý daha da yukarýlarda dalgalandýracaðýz”. Basýn açýklamasý basýn metninin okunmasýndan sonra sona erdi. Ýzmir / Mücadele Birliði Platformu
Bugün 26 Haziran 2010… Güneþe uðurladýðýmýz ölüm orucu savaþçýsý Aysun Bozdoðan yoldaþýn ölümsüzleþmesinin üzerinden tam 9 yýl geçti. Ýzmir’de sanat merkezi emekçilerinden olan, ayrýca Genç Ekin Sanat Merkezi’nin yöneticiliðini yapmýþ olan Aysun Bozdoðan, 19 Aralýk 2000’de “Dört Gün Dört Gece” süren zindan savaþlarýndan sonra onurlu bir yaþam uðruna bedenini açlýða yatýrdý ve ölüm orucu eyleminin 183. gününde, 26 Haziran 2001’de geleceðe aktý. Ýzmir Mücadele Birliði Platformu olarak bizler 26 Haziran günü Aysun Boz-
doðan’ý anmak için yürüyüþ ve basýn açýklamasý gerçekleþtirdik. Yürüyüþ saat 18:15‘te Konak Pier önünden baþladý. Basýn açýklamasýna Mine Bademci Kültür Merkezi de destek verdi. Pankartýmýz ve sloganlarýmýzla Konak Sümerbank önüne gelindiðinde Aysun Bozdoðan nezdinde ölümsüzleþen tüm devrim savaþçýlarý adýna bir dakikalýk saygý duruþu yapýldý. Saygý duruþunun ardýndan basýn metni okundu. Basýn metninde son olarak þu vurgulandý; “Ölümü yaþam için kuþananlarýn yönettiði bu kavgada bir kez olsun geriye
BAÞKA BÝR DÜNYA: KÜBA
lukent’in kadrajýndan Küba’nýn anlatýldýðý sinevizyon gösteriminden sonra katýlýmcýlar fotoðraflarla buluþtu ve Küba’ya gitmiþ gibi oldu. Küba’ya giden katýlýmcýlar gitmeyenlere Küba’yý Ankara’da 19 Haziran 2010 günü saat 17.00’de, Küba ve La- ve Sosyalizm’i anlattý, Küba’nýn yeni insanýnýn mutluluðunu tin Amerika Halklarýyla Dayanýþma Derneði’nin, fotoðrafçý A- paylaþtý. Sergi, ertesi gün Küba dostlarýyla tekrar buluþmak üli Nihat Ulukent’in “Devrimin 50. Yýlýnda Küba” adlý fotoðraf zere sona erdi. sergisinin açýlýþý vardý. Mücadele Birliði/Ankara Ankara Barosu Eðitim Merkezi Sanat Galerisi’nde 19-25 Haziran tarihleri arasýnda gösterimde olacak olan serginin açýlýþýna tüm Küba dostlarý katýlým gösterdi. Sergi açýlýþýna Venezuella Büyükelçisi Raul Jose Betancourt Seeland, Küba Büyükelçiliði birinci katibi Luis Ernesto Morejon Rodriguez, Küba Büyükelçiliði ticaret müsteþarý Jorge Luis Crespo Milan ve eþi, Küba konsolosluk iþlerinden sorumlu üçüncü katip Hortensia Rodriguez Martinez katýldý. Konuklarýn selamlanmasýnýn ardýndan Küba ve Latin Amerika Halklarýyla Dayanýþma Derneði adýna Ceylan Özbu açýlýþ konuþmasýný yaptý. Fotoðrafçý Ali Nihat Ulukent, Küba ile ilgili duygu ve düþüncelerini, serginin oluþumunu anlattý katýlýmcýlara. Ardýndan Küba Büyükelçiliði birinci katibi Luis Ernesto Morejon Rodriguez duygu ve düþüncelerini aktardý. Ali Nihat U-
22
166. Sayý / 30 Haziran - 14 Temmuz 2010