s194

Page 1



DEMOKRATÝK ÖZERKLÝK ÜZERÝNE Yeni Evrede

Başyazı

Mücadele Birliði

K

Özerk kuruluþlarýn, devletin yerine geçme ya da devleti yýkma hedefi ve görevi yoktur deniyor. Oysa ki, politik iktidar ele geçirilmeden ve bunun ön koþulu da burjuva askeri ve bürokratik devlet aygýtý yýkýlmadan emekçi halkýn kurtuluþu gerçekleþtirilemez. Eðer iktidarý ele geçirme hedefi yoksa ve böyle bir araca sahip deðilsen, sen emekçilerin kurtuluþunu saðlayacak biricik araçtan kendini yoksun býrakýyorsun demektir. Siyasi iktidar için mücadele etmemek, politikanýn, politik mücadelenin diyalektiðini, yani karþýtlarýn, karþýt sýnýflarýn mücadelesini anlamamaktýr. Politika; karþýtlarýn mücadelesidir. Bir sýnýfýn diðerine karþý savaþýmýdýr.

ürdistan’da açýklanan “Demokratik Özerklik”in toplumsal dayanaklarý olarak köy komünleri ve kent meclisleri, mahalle meclislerinin uygulanmasýna geçilince, beraberinde, bunlarýn niteliði, iþleyiþi ve görevleri de tartýþýlmaya baþlandý. Yapýlan tartýþmalarda, konu üzerine daha önceden yapýlan teorik deðerlendirmelerin hatalý olmasýnýn payý var: komünlerin, halk meclislerinin niteliði, hedefleri ve görevleri bilimsel olarak açýklanamazsa, pratikte kitleler çeþitli güçlükler, yanlýþlar ve açmazlarla karþýlaþýrlar. Halk kitleleri tarafýndan, kendi doðrudan öz örgütlenmeleri olarak oluþturulan Komünler, meclisler faþizme ve sermayeye, ulusal baskýya karþý verilen devrimci mücadelenin içinden doðmuþtur. Yani daha en baþtan mücadeleci, devrimci nitelik taþýyorlar. Kendiliðinden oluþmadýlar. Belli bir politik giriþimle, bilinçli olarak örgütlendiler. Bilinçli bir çabanýn sonucu olarak kurulsalar da, temelinde nesnel koþullar var, bir devrimin zorunluluðu var. Ýçinde hareket ettikleri tarihsel, toplumsal ve politik koþullardan baðýmsýz deðiller.

Komünler, Halk Meclisleri Devrimci Ýktidarý Hedeflemeli UKH komünlerin, meclislerin, bu özerk kurumlarýn görevlerini belirlerken, öncelikle hangi görevlerinin olmamasý ya da olmadýðý belirtiliyor. Özerk kuruluþlarýn, devletin yerine geçme ya da devleti yýkma hedefi ve görevi yoktur deniyor. Oysa ki, politik iktidar ele geçirilmeden ve bunun ön koþulu da burjuva askeri ve bürokratik devlet aygýtý yýkýlmadan emekçi halkýn kurtuluþu gerçekleþtirilemez. Eðer iktidarý ele geçirme hedefi yoksa ve böyle bir araca sahip deðilsen, sen emekçilerin kurtuluþunu saðlayacak biricik araçtan kendini yoksun býrakýyorsun demektir. Siyasi iktidar için mücadele etme194. Sayý / 17 - 31 Ağustos 2011

mek, politikanýn, politik mücadelenin diyalektiðini, yani karþýtlarýn, karþýt sýnýflarýn mücadelesini anlamamaktýr. Politika; karþýtlarýn mücadelesidir. Bir sýnýfýn diðerine karþý savaþýmýdýr. Siyasi iktidarý ele geçirmeyi hedeflememek politik mücadeleyi yarý yolda býrakmak, onu kapitalistlerin tekeline terk etmek, emekçileri burjuva siyasi egemenliðin baskýsýna býrakmak demektir. Ezen, ulusal baský uygulayan, þoven, iþgalci ve ilhakçý güçler, egemen ulus tepeden týrnaða silahlý bir güce, militarist bir devlete sahipken, ben her türlü iktidara karþýyým diyerek burjuva devlet iktidarýný yýkarak yerine emekçilerin iktidarýný kurmaya karþý çýkmak, dünyanýn en baskýcý güçlerinden birinin baskýsý ve despotluðunun altýnda kalmak, bu durumu kabullenmek demektir. Görevi kapitalistlerin çýkarlarýný korumak ve sürdürmek, emeði köleleþtirmek olan burjuva devletin olduðu bir yerde, komünde, mecliste toplanan halkýn çýkarlarýný nasýl koruyacaksýn, ya da nasýl saðlayacaksýn. Burjuva devlet makinesini param parça etmek politik özgürlüðün ve halk kitlelerinin istemlerini karþýlamanýn ilk koþuludur. Emekçiler toplumsal kurtuluþa bu koþullarda hazýrlanacaklar. Halk, halklar iktidarda deðilse, büyük mücadelelerle elde edilen haklar, politik kazanýmlar korunamaz ve denetlenemez. Bu nedenlerle devrimci yýðýnsal örgütlenmelerin hedefi iktidarý ele geçirmek olmalýdýr. Hem Kürdistan’da, hem Türkiye’de oluþturulan ve gitgide yaygýnlaþan kitlesel halk örgütlenmeleri, politik mücadele vermelidir. Yani politik savaþýmýn araçlarý olmalýdýr. Emekçi halk kitlelerinin kurtuluþuna giden yol politik mücadeleden geçer. Devrimci yýðýn örgütlerini, politik mücadelenin, emeðin kurtuluþunun araçlarý olarak görmek, onlarý devrimi gerçekleþtirmekle görevlendirmek yerine onlarý dayanýþma örgütleri, sadece toplumsal

3


Yeni Evrede

Başyazı

kurumlarý, öz yönetim organlarý olarak UKH’nin ortaya koyduðu ve görmek kitle örgütlenmelerini kapitalistpratik çalýþmasýný yaptýðý lerin ideolojik, politik etkisine terk etmek anlamýna gelir. “Demokratik Özerklik” Halk kitlelerinin aþaðýdan ve doðrudemokratik, ileri bir dan katýlýmla oluþturduðu komünler, koadýmdýr. Yetersizdir, dardýr, miteler, halk meclisleri, devrimci sýnýrlýdýr, henüz geniþ bir biçimlerdir, devrimci örgütlenme biçimleridir. Kitlelerin genel olarak komiteler özerklikten epey uzaktýr. biçiminde örgütlenmesi devrim dönemle- Fakat demokratik bir adým rinin, devrimci durumun örgütlenmeleriolduðu için devrimci dir. Görevleri halk ayaklanmasýný proletarya ve emekçiler tarahazýrlamak ve devrimi baþarmaktýr. Devrimci mücadele organlarýný “topfýndan, devrimci lumsal uzlaþma”nýn kitleler içindeki araçkomünistler tarafýndan larý, dayanaklarý olarak görmek, onlarý desteklenmelidir. sakatlamak, etkisizleþtirmek ve çözülmeÞunu belirtmek de ye býrakmak demektir. Kitleler ve kitlelerin örgütlenmeleri, marksist-leninistlerin bir devrime baðlanýrsa, devrimci bir mücadegörevidir; “Demokratik le çizgisi izlerse, yýðýnlarýn enerjisini, güÖzerklik” UKKTH’nýn tam cünü ve kapasitesini sonuna dek harekete karþýlýðý deðildir. geçirebilir. Onlarýn rollerini kurulu düzenle sýnýrlamak, devrimci enerjilerini sýnýrUKKTH’nýn özü, ezilen lamak ve sonunda onlarý yýkmak ulusun ayrýlýp, kendi demektir.

Esas Olan Yeni Bir Toplumsal Düzendir “Demokratik Özerklik”in ekonomik temeli olarak ifade edilen “topluluk ekonomisi” nedir? Yeni ve kapitalizmden daha yüksek bir topluma geçilmeyecekse, olan þey kapitalist toplumun temellerinde hareket etmektir. Bu durumda “topluluk ekonomisi” denen ekonomik iliþki, özel mülkiyet çerçevesinde, topluluk üyelerinin yardýmlaþmalarýyla sýnýrlý kalýr. Dayanýþmaya dayanan böyle bir iliþki, kapitalist özel iliþkilere “alternatif” olamaz. Tersine kapitalist üretim çerçevesinde kalýr. Sorun üretilenlerin paylaþýlmasý deðil, üretim biçimidir. Çünkü üretim biçiminin kendi paylaþým biçimi vardýr. Asýl sorun üretim biçimi sorunudur, ekonomik temel sorundur. Esas sorun yeni bir üretim biçimine ve toplumsal sisteme geçme sorunudur. Kürt halkýna hangi nihai (sonal) amaç için mücadele edileceði açýk olarak bilimsel bir yöntemle açýklanmalýdýr.

4

baðýmsýz devlet kurma hakkýný içerir.

Geleceðin toplumsal iliþkileri kafadan uydurulmaz, düþünsel yolla üretilemez, geleceðin toplumsal iliþkileri tarihsel hareketten, ekonomik geliþmelerden çýkartýlýr. Bir sonraki toplumun maddi koþullarý, eski toplumun yapýsýnda, oluþmamýþsa, geleceðin toplumu üzerine konuþmak ütopyadan baþka bir þey deðildir. Kapitalist toplumun yerini alacak, kapitalist toplumsallaþmanýn yerine konacak olan, zorunlu olarak, emek araçlarýnýn ortak mülkiyetidir, komünist toplumdur. Üretim güçleri, emek araçlarý, kapitalizmin altýnda öylesine geliþip büyüdü ki -bu yüzden kapitalist toplumsal iliþkilerin çerçevesine sýðamýyorlar- üreticiler, toplumsal üretim araçlarýný ancak kolektif olarak üretebilirler. Bu büyük amaca baðlanmayan her politik ve toplumsal hareket, yalnýzca, diðer özel mülk sahiplerinin yaptýðý gibi, varolan, toplumun temellerini güçlendi194. Sayý / 17 - 31 Ağustos 2011

rir.

Mücadele Birliði

Bu ise burjuva sýnýfýn düzenine karþý geliþen devrimci bir hareketin devrimci niteliðini yitirmesini ve burjuva muhalefet zeminine kaymasýný getirir. Kapitalist toplumda “komünal iliþki” deyimi ya da “topluluk ekonomisi” denemeleri yeni deðildir. Owen böyle bir örnek iþletmeyi denedi, fakat baþarýsýzlýkla sonuçlandý. Bu tip dayanýþma örnekleri yaratýlýp insanlarýn bu örneklere göre örgütlenmesi isteniyor, ya da örneklerin geniþletilerek tüm insanlarý kapsamasý bekleniyor.

Uluslarýn Kendi Kaderini Tayin Hakkýný Sonuna Dek Savunmak UKH’nin ortaya koyduðu ve pratik çalýþmasýný yaptýðý “Demokratik Özerklik” demokratik, ileri bir adýmdýr. Yetersizdir, dardýr, sýnýrlýdýr, henüz geniþ bir özerklikten epey uzaktýr. Fakat demokratik bir adým olduðu için devrimci proletarya ve emekçiler tarafýndan, devrimci komünistler tarafýndan desteklenmelidir. Þunu belirtmek de marksist-leninistlerin bir görevidir; “Demokratik Özerklik” UKKTH’nýn tam karþýlýðý deðildir. UKKTH’nýn özü, ezilen ulusun ayrýlýp, kendi baðýmsýz devlet kurma hakkýný içerir. Ezilen ulusun kendisi, eðer UKKTH’ný “birlik” yönünde kullanacaksa, bu durumda “yeni birlik”, ezilen ulusun istediði zaman ayrýlma tam hakkýný kabul etmelidir. Ancak o zaman yeni birlik –uluslarýn ve dillerin eþitliðine dayanan- gerçekten “yeni bir birlik” olur. Bu ön koþula dayanmýyorsa, bu zora dayalý ve ezen, egemen ulusun ayrýcalýklarýný güvence altýna alan eski birlikten farklý olmaz. Yalnýzca ezilen ulusun bilerek, isteyerek destekleyeceði bir birlik olur. “Demokratik Özerklik” UKKTH’nýn çözülmesi anlamýna gelmeyecektir. Türkiye bu statüyü kabul etse de, sorunun özü orta yerde duruyor olacaktýr. Bu anlamda Leninist Parti, UKKTH’ný Leninist anlayýþýna baðlý olarak, Kürt ulusunun kendi kaderini tayin hakkýný sonuna kadar savunacaktýr. C.DAÐLI


Yeni Evrede

Karşı-Devrim Tahkimatı

Mücadele Birliði

ÖLÜ ORDUNUN GENERALLERÝ

29 Temmuz akþamýnda, her zaman olduðu gibi pek hassas borsalar kapandýktan sonra, TSK’nýn þef kadrosu topluca istifa etti. Fatih Altaylý’nýn ertesi gün çýkan yazýsýna bakýlýrsa, Ankara gün boyunca bu yüksek gerilimle titreþip durmuþ ve herkes ordudaki bütün general kadrosunun istifa etmeye karar verdiklerini konuþuyormuþ. Tam bir bozgun hali bu deðilse, nedir? Altaylý’nýn söyledikleri doðruysa, sadece dört þefin istifasý, bozgunun ucuz atlatýldýðýný gösterir. Yýllarca postal yalamaktan dilleri nasýr tutmuþ gazeteciler, ardý ardýna gelen istifa haberlerini adeta yürekleri aðýzlarýnda heyecan ve korkuyla aktardýlar. Anlaþýlan çarþýnýn fena karýþacaðýný, ortamýn Beyrut’a döneceðini sanýyorlardý. Oysa aradan üç saat geçti, geçmedi, yeni bir genel kurmay atamasý yapýldýðý haberi yayýldý. Mehmet Altan, neþesinden adeta gerdan kýrýyordu ekranlarda: “Ýþte bu kadar kardeþim” sözleriyle kolay kazanýlmýþ bir zaferin kadehlerini deviriyordu. Bu zafer mi, yoksa apaçýk bir bozgunun ilaný mý? TSK tarihinde ilk kez üst komuta kademesi topluca istifa etti. Bu açýdan bakýnca bile, olay yeterince önemli görünüyor. Ancak, dört baþý mamur bir bozgun yaþayan ordularda rastlanabilecek bu önemli olayý alabildiðine önemsiz gösterebilmek için, burjuva kalemþörleri birbiriyle yarýþtýlar. Onlara göre bütün mesele, tutuklanýp cezaevlerine doldurulan generallerin YAÞ toplantýlarýnda terfi edip edemeyecekleri konusunda patlak veren anlaþmazlýktan ibaretti. Meslek yaþamlarý boyunca terfi sýrasý kapmak için en yakýnýndakileri gammazlamaktan çekinmeyen, birbirleri hakkýnda en utanmaz sicil kayýtlarý tutmaktan çekinmeyen generaller tayfasýnýn, þimdi silah arkadaþlarýnýn hakký-hukuku adýna istifa etmelerine ancak budalalar inanabilir. Her ciddi geliþme karþýsýnda, ezberini bozmayan, ayný yavan fikirleri tekrarlamaktan baþka bir þey yapmayan ortalama solun durumu bundan daha iyi deðil. Yaþananlarýn, hepsi hepsi bir iktidar savaþý olduðu, AKP hükümetinin kendi yandaþlarýný ordunun üst kademelerine taþýmak için dalavere çevirdiði, týpký polis aygýtý gibi orduyu da “cemaatin ordusu” haline getirmeye çalýþtýðý üzerine bol bol yorumlar okuyacaðýmýz þimdiden o kadar belli ki, insanýn caný sýkýntýdan patlayabilir. Biraz daha uyanýk olanlar, bir süre önce Ankara’yý ziyaret eden ABD yöneticilerine dikkati çekecekler ve tüm bunlarýn ABD’nin düzenlenmesi olduðuna dair artýk herkesin ezbere bildiði tekerlemeleri, en ciddi, derin analizler gibi sunacaklar. Muhammed Ýsa aþkýna! Bunda yeni ve derin olan ne var!? ABD’nin onayý olmadan, hangi general yýldýzýný takabildi? Ve asýl soru hep atlanýr: Ordunun

üst kademesi, hangi olaylarýn sonucunda, böylesine sancýlý bir görev deðiþimine zorlanýyor.

Generalsiz Ordular, Ordusuz Generaller Rutin görev deðiþimlerini böylesine çatýþmalý hale getiren, ordunun devrim karþýsýnda olaðanüstü derecede yorgun moralsiz, ve artýk iþe yaramaz oluþudur. Kuþkusuz, çatýþmanýn temelinde iþbirlikçi egemenlik konumunu yitiren tekelci sermaye gruplarýnýn kendilerine orduyu siper etmeleri bulunuyor. Ancak çatýþmanýn bu temeli büyük ölçüde geride kalmýþ, emperyalist tam ilhakýn yeni iþbirlikçileri ekonomik ve siyasal konumlarýný saðlama almýþlardýr. O nedenle, þimdiki çatýþmada esas rol, devrim karþýsýnda yaþanan topyekun bozgundur. Silvan çatýþmasýndan sonra, Sabah gazetesinin þu manþeti oldukça anlamlýydý: Asker Yorgun. Bir süredir tekelci sermaye, ordunun uzun iç savaþta, moralsiz, yorgun, stratejiden yoksun ve baþarýsýz kaldýðýný gayet iyi biliyor ve buna göre önlemler alýyordu. Adeta TSK’ya “Artýk bir kenara çekil ve iç savaþý yürütürken edindiðin tüm politik ayrýcalýklarý orada býrak” diyordu. Gerçekte, tekelci sermayenin bu dayatmalarýna TSK’nýn direnci, Büyükanýt zamanýnda kýrýlmýþtý: Bazý dosyalarýn asla açýlmamasý üzerine, geçici bir uzlaþma saðlanmýþtý. Fakat sermaye, iç savaþta yaþanan bozgunun faturasýný birilerine yüklemedikçe, egemen olamayacaðýnýn farkýndaydý; uzlaþma çiðnendi. TSK kadrolarý ise içsavaþýn sertleþmesine baðlý olarak, sermaye sýnýfýnýn yine kendilerine muhtaç kalacaðýný umarak, fýrtýnayý sessizlik içinde atlatma taktiðini denedi. Öyle ki, 47 görevli generali düzine düzine cezaevine sokan tutuklamalara bile sesini çýkartmadý. Fakat bu “pamuklar içinde sessizlik” taktiði tutmadý ve þiddetlenen içsavaþla bozgunun boyutlarý büyüdükçe, orduyu her türlü tartýþmanýn ötesinde tutan o baraj, neredeyse tümüyle yýkýldý. Son haftalarda orduyu suçlayan, ipliðini pazara çýkaran haberler alabildiðine yoðunlaþtý. Üstü örtülen Þemdinli davasýnda, en üst rütbeliler sanýk sandalyesine çaðrýldý. Balyoz ve Andýç davalarý için genel kurmay karargahý ile Hasdal Cezaevi arasýnda trafik sýklaþmaya baþladý. Hatta 19 Aralýk vahþeti bile yeniden masaya yatýrýldý. Yani bir zamanlar üzerinde suskunluk andý içilmiþ ne varsa, suç ortaklýðý yapýlmýþ ne varsa, karakolda bülbül kesilen hýrsýz misali, sermaye sýnýfý tarafýndan “okunmaya” baþlandý. Tamir Ederken Bozmak Kuþkusuz tekelci sermayenin isteði, iç savaþ esnasýnda ordunun tümüyle devre dýþý kalmasý ve kýþlasýna çekilmesi deðildir, böyle bir

194. Sayý / 17 - 31 Ağustos 2011

lüksü yok. Yýpranmýþ iktidarýn faturasýný baþarýsýz ordu kurumuna çýkartýrken, asýl hedefi, devrim karþýsýna, tüm çatýþmalardan arýnmýþ, uyumsuzluðu giderilmiþ, direnç noktalarý törpülenerek týkýr týkýr iþlemeye baþlayan yekpare bir iktidar yapýsýyla çýkmaktýr. Ama, hurdaya çýkmýþ bir kamyon, nasýl tamir edilebilir? Böylesine yýpranmýþ ve adeta “þamar oðlaný”na dönmüþ bir ordu ile ufukta görünen devrimci fýrtýnaya dayanmak mümkün deðil. Hükümette, sermaye sýnýfýnýn çeþitli kamplarýyla çeliþkisi olan bir komuta kademesi, bir devrim fýrtýnasýnda düzenli orduyu en güvenilmez kurum haline düþürür. Bu düþüþün yaþayan örneklerini Tunus, Mýsýr ve diðer halk devrimleri ve ayaklanmalarýyla gören sermaye elbette paniðe kapýldý, sürece yayýlan yenilenme operasyonuna hýz vermek zorunda kaldý. Gerçekten de, tüm büyük halk devrimlerinin en önemli derslerinden biri, sermaye sýnýfý için en güvenilmez kurumun düzenli ordu oluþudur. Zorunlu askerlik uygulamasýnýn geçerli olduðu ordularda bu durum daha fazla geçerlidir. Genel ayaklanma esnasýnda, devrim ve karþý devrim, bir noktada, orduyu kendi yanýna çekme savaþýmýna girerler. Böylesi bir momentte, mevcut hükümetle kavgalý komuta kademesine sahip bir ordu, sermaye sýnýfýna hiçbir þekilde güvence olamaz. Ýþte Türk tekelci sermaye sýnýfýný, hýzlý bir TSK operasyonuna yönelten, devrimlerin bu apaçýk dersi olmuþtur. Mýsýr’da yeniden alevlenen ve toplumsal derinlik kazanan devrim, Avrupa iþçi sýnýfýný ayaklanmalarýn eþiðine getiren çeliþkiler, tüm dünyayý kasýp kavurmasý beklenen yeni bir ekonomik kriz, emperyalistleri de paniðe sürüklemiþ, Türkiye’de bir karþý devrim tahkimatý yapmaya itmiþtir. Aceleleri vardý, giyotin hýzlý ve acýmasýz çalýþtý. Sermaye dünyasý, devrimlere böyle hazýrlanýyor; moralsiz ve yýpranmýþ, güven vermeyen kurumlarýný, büyük sarsýntýlardan etkilenmeyen, varolan siyasi yapýyla hiçbir çeliþkisi bulunmayan, bir düzleme çekmek için uðraþýyor. Fakat bunu ancak, ezerek, itibardan düþürerek, tahtlarý sallayarak baþarabiliyor ve daha büyük iç kavgalarýn tohumlarýný her yere saçýyor. Þimdi ordu, kendi silah arkadaþlarýnca hiçbir itibar görmeyen, zindanlara kapatýlmýþ generallerin boþalan sandalyelerini kapmak için birbirini çiðneyen komutanlarýn yönetimine girmiþtir. Koltuklarý kapýþanlar, militarist geleneðin dar kafalý saygýsýndan mahrum kalmýþ, ordusuz generallerdir. Sermaye sýnýfý da, devrim karþýsýnda, generalsiz bir orduyla savaþmak zorundadýr. Nereden bakýlsa, bir bozgunun iþaret fiþekleridir yaþanan.

5


Yeni Evrede

Sürece Müdahale

Mücadele Birliði

YENÝ DÖNEM YENÝ GÖREVLER

Düzenli okurlarýmýz hatýrlayacaktýr, bir süre önce teorinin pratikle sýnavýndan bahsetmiþ; devrimci geliþmelerin belirli bir döneminde, örgütlerin, partilerin tezlerinin pratiðin sýnavýna tabi tutulacaðýný söylemiþtik. Þimdi bu sýnavdan Leninist Parti’nin rahatlýkla geçtiðini söyleyebiliriz. Övünmek için deðil, bu durumu somut olarak göstermek için birkaç örnek vereceðiz. 1 Mayýs ve Taksim’de ýsrarýn devrimci önemi üzerinde durmuþtuk. 2007’den itibaren, devrimin yükseliþi, bunun ne kadar önemli olduðunu gösterdi. Proletarya ve emekçi sýnýflarla birlikte Taksim’i kazandýk. Devrimci durum koþullarýnda, devrimin yükseliþ dönemlerinde bu kadar çok propaganda, ajitasyon, örgütlenme araçlarý varken, seçim sürecinde devrimci faaliyetin boykot çalýþmasý ve boykot tutumu olmasý gerektiðini söyledik. 12 Eylül referandumu ve sonrasýnda 12 Haziran parlamento seçimleri, bu politik tutumun ne kadar yerinde ve doðru olduðunu açýkça ortaya koydu. BDP ve bloðun baðýmsýz adaylar olarak katýldýklarý bu seçimlerde 36 milletvekili çýkarmalarýna raðmen seçimlerden sonra yaþananlar ve parlamento boykotu, seçimler karþýsýnda tersinden giderek boykotun haklýlýðýný ve doðruluðunu bir kez daha göstermiþtir. Devrimci mücadelenin geliþim gösterdiði, kitlelerin mücadeleye atýldýðý her yerde komite ve konsey örgütlenmelerinin geliþtiðini, çeþitli örnekleriyle göstermiþ, önemine dair defalarca yazmýþtýk. Þimdi devrimci kitle patlamalarýnýn yaþandýðý bu süreçte Kürt halký köylerde, mahallelerde meclisler ve il konseyleri biçiminde örgütlenip bunu hayata geçirirken, iþçi sýnýfý da eyleme geçtiði her yerde bu yönde adýmlar atmaya, komite ve konseylerin örneklerini yaratmaya baþladý. Halklarýn mücadele birliði olsun, iþçilerin mücadele birliði olsun, Leninist Parti’nin þiarlarýnda hep vardý. Þimdi bu perspektifin iþçi emekçi yýðýnlarýn verdikleri örgütlü mücadelelerinde vücut bulduðu her gün daha somut olarak görülüyor. Kürt ulusal hareketi yýllardan beri ýsrarla ayrýlýktan yana olmadýðýný, iki halkýn gönüllü birliðini savunurken, proletaryanýn devrimci sýnýf partisi ve iþçi sýnýfýnýn ileri kesimleri de Kürt ulusunun ayrýlma hakkýný savunuyor. Bu yaklaþým, halklarýn mücadele birliðini

6

kurmanýn, hayata geçirmenin koþullarýný, nesnel zeminlerini oluþturuyor. Özellikle son dönemde iþçilerin ekonomik mücadele örgütü olan sendikalarýn sloganý “Ýþçilerin Birliði” mücadeleye atýlan iþçi yýðýnlarýnýn ihtiyacýný karþýlamýyor. Ýþçi sýnýfý mücadelesini geliþtirdiði pek çok yerde sýnýfýn politik örgütlenmesinin bir ifadesi olarak mücadele birliði þiarýný öne çýkarýyor. Leninist Parti’nin dönemin taktik þiarlarýndan biri olarak belirlediði “Tutsaklara Özgürlük” þiarý da son dönemde somut olarak kitlelerin eylemlerinde, mücadelelerinde sahiplendiði bir þiar olarak hayata geçiyor. Devrimin daha ileri olduðu Kürdistan’da bu þiar daha somut biçimde sahipleniliyor. Kürt halký eylemlerinde zaman zaman Amed zindanýný basmaya yönelirken, bu þiarýn ne kadar devrimci bir þiar olduðunu ve nasýl somut bir hedef gösterdiðini de kendi pratiðiyle ortaya koyuyor. Daha döne kadar bu sloganý soyut bir slogan olarak gören ve kesin olarak kabul etmeyen, hatta CMP ve TKMP’nin amaçlarý arasýnda almayý bile reddeden ortalama solun bir kýsmý da biraz utangaç biçimde de olsa bu sloganý dillendirmeye baþladý. Bu örneklerde açýkça görüldüðü gibi Leninist Parti’nin þiarlarý sosyal hayatýn kendisi tarafýndan doðrulanýyor, hayata geçiyor. Doðru devrimci politika kitlelerle buluþtuðunda güç haline geliyor. Devrimin sýçramalý bir geliþme gösterdiði, devrimci kitle patlamalarýyla kendisini ortaya koyarken, Leninist Parti’nin yýllardan beri geliþtirip ortaya koyduðu tezler birer birer pratiðin sýnavýndan geçiyor, vücut buluyor. Devrim bir sýçrama yapmýþ, artýk yeni bir düzleme geçmiþtir. Leninistlerin tezlerinin pratiðin sýnavýndan geçmesi bir avantaj olmakla birlikte, burada asýl sorulmasý gereken soru þudur: Devrim yeni bir düzleme geçmiþse Leninistlerin çalýþma biçimi eski, alýþýldýk biçimlerde sürebilir mi? Elbette sürer sürmesine de, verimli olabilir, bu dönemde istenen, beklenen sonucu verebilir mi? Daha baþka biçimde sorarsak, devrimi örgütleme iddiasýnda olan proletaryanýn devrimci sýnýf partisi açýsýndan bu iddiaya denk bir çalýþma olabilir mi? Sorun böyle konulunca, eski alýþýldýk çalýþma biçimlerinin yetmediði, yetmeyeceði de açýkça anlaþýlýyor. 194. Sayý / 17 - 31 Ağustos 2011

Þimdi asýl mesele doðru cevabý Leninistlerin toplumsal hayatýn çok yönlü capcanlý geliþmeleri içinde vermeyi baþarýp baþaramayacaklarýdýr. Devrimin ve devrimde zaferin kaderini belirleyecek olan budur. Þimdi birkaç örnekle bunu da açmaya çalýþalým. Mýsýr ve Arap coðrafyasýný sarsan devrimlerden beri pek çok çevre Taksim’i Tahrir Meydaný’na çevirmekten dem vuruyor. Hatta bu amaçla Genç-Sen’in çaðrýsýyla Taksim’de 3 gün sürecek bir oturma eylemi örgütlenmeye de çalýþýldý. Genç-Sen ya da diðer sosyal reformist çevrelerin bunu gerçekleþtirebilme þansý var mý? Ýnternet üzerinden yapýlan bir çaðrýyla ya da sosyal reformistlerin çýkardýklarý bir gazetede yazýlan birkaç yazýyla bu baþarýlabilir mi? Olmayacaðý, yaþanan sürecin sonunda düþtükleri traji-komik durumla görüldü. Çünkü böyle bir eylemi gerçekleþtirebilecek bir hazýrlýklarý da, alt yapý çalýþmalarý da yoktu. Sadece birkaç çaðrýyla kaldýlar. Mahallelerde, bölgelerde, diðer kentlerde, iþçi-iþsiz gençlik arasýnda, öðrenci gençlik arasýnda kapitalizmin geleceksizliði, yarattýðý acýlarý ve yýkýlmasýnýn zorunluluðunu anlatan somut olarak böyle bir eylemin organizasyonuna yönelen propaganda, ajitasyon, örgütlenme faaliyeti yapýldý mý? Canlý, yüzyüze bir çaðrý yapýldý mý? Yok. Bu durumda sonucun böyle olmasý da þaþýrtýcý deðil. Bir baþka örnek YGS þifre skandalýndan. DÖB Ankara’da diðer çevrelerle internet üzerinden ve doðrudan okullarda, mahallelerde yürütülecek bir faaliyetle liseli gençliðin bir eylemini organize etme önerisiyle gidiyor. Diðer çevreler “Örgütsüzlerle böyle bir eylem güvenlik açýsýndan sakýncalýdýr” deyip çýktýlar iþin içinden. DÖB de yalnýz baþýna böyle bir iþe giriþmedi ve vazgeçti. “Örgütsüz” olduðu için küçük görülen, horlanan liseli gençler bunu “örgütsüz” olarak örgütlediler. Sonuçta kendilerini “örgütlü” olarak ifade eden “örgütlü” kesimlerin toplamýndan daha geniþ bir katýlýmla bu eylemi “örgütsüz” liseliler organize etti. Bu iki örnek birlikte ele alýndýðýnda ne anlaþýlmalý. Birincisi, bu tür olaylarda doðru halkayý tutmanýn ne kadar önemli olduðu, sonra kitlenin ne istediði, anýn aktüel talebinin doðru saptanmasý. Daha sonra bu-


Yeni Evrede

Sürece Müdahale

Mücadele Birliði

nu asýl olana baðlamak, yakalanan doðru halkayý devrime baðlayacak volan kayýþý olmak önemli. Elbette bu konuda altyapý, hazýrlýk çalýþmasý, ajitasyon, propaganda, örgütlenme faaliyeti ve kitlelerle bað kurmak önemli. Bir baþka örnek, çevre hareketi. HES’lere karþý hareket. Bir süre önce pek çok kentten “Anadolu’yu Vermiyoruz!” þiarýyla Ankara’ya doðru bir yürüyüþ yapýldý. Bu yürüyüþün önü Gölbaþý’nda kesilip Ankara’ya girmeleri engellenince, eylem haftalar süren bir oturma eylemine dönüþtü. Bu kendiliðinden bir eylemdi. Ne yazýk ki, bu kendiliðinden eylem Leninistlerin gündemine girmedi. Oysa devletin gündemine girmiþ, eylemin önü kesilmiþti. Konuyla ilgili kýsa bir bilgi: Sadece Artvin ve Rize civarýnda 174 baraj ve Hidro Elektrik Santrali (HES) yapýmý gündemde. Bu bölgelerde yaþayanlar uzun süredir HES’lere karþý bir mücadele veriyorlar. 2007’de ve 2009’da mitingler yapýldý ve önemli bir katýlým da saðlandý. Bunu hazýrlayanlar kendilerine “Derelerin Kardeþliði Platformu” diyorlar. Sadece Rize ve Artvin civarýnda bu süreçte 36 ayrý bilgilendirme toplantýsý yapmýþlar. Köylerde, camilerde anonslar yaparak bu barajlarýn ve santrallerin bölge insanýnýn yaþamýný ve çevresini nasýl etkileyeceðini anlatmýþlar. Son 3 yýldan beri de her hafta köylülerle düzenli toplantýlar yaparak neyi nasýl yapacaklarýný birlikte tartýþýp kararlaþtýrmaya baþlamýþlar. Bu neyi gösteriyor? Bir avuç insanýn, halkýn yaþamýný doðrudan etkileyen bir konuya el attýklarýnda bir þeyi nasýl baþaracaklarýný, örgütleyebileceklerini gösteriyor. Peki, bu konuda Leninistler ne yapmalý? Sadece iliþki kurmakla yetinmemeli bu eyleme hiçbir þey için deðilse bile ziyaret için gitmeli Bakýn eylemcilerin pankartýnda ne yazýyordu:“Bu derenin uzuni/ Kýramadým buzuni/ HES’çilara ayurdim/ Sopanýn en duzuni” . Son bir örnek daha.Mayýs sonlarýnda Çerkesler anadil talebiyle bir eylem yaptýlar. Ezilen ulusal topluluklardan biri olan Çerkeslerin bu eylemine karþý Leninistlerin tutumu ne yazýk ki kayýtsýz kalmak olmuþtur. Bunun nedeni Leninistlerin kendi gündemlerine fazlasýyla dalmýþ olmalarý.Öyle ki , kendi dýþlarýnda geliþen eylemleri duymadýklarý bile olmuyor deðil. Oysa bu kendiliðinden eylemlerde, iþin büyük çoðunluðunu halkýn kendisi yapýyor. Onlarla iliþki, hayati önem taþýyor, unutulmamalý. “.... Eðer ge-

rek aydýnlanmýþ iþçiler, gerek aydýnlar çevresinden bu mücadele için önderlerin yetiþmesine katkýda bulanamazsak, kitleler politik mücadele yürütmeyi hiçbir zaman öðrenemeyeceklerdir. Fakat bu önderler ancak politik yaþantýmýzýn bütün yönlerinin çeþitli sýnýflarýn çeþitli nedenlerle gündeme gelen bütün protesto ve mücadele giriþimlerinin sürekli ve sistemli tahliliyle eðitilebilirler.” (Lenin, Seçme Eserler, Cilt 2, Sf. 175). Artýk iyice açýða çýkan bir olguyu belirtmek gerekiyor. Devrim bütün güçlerini topluyor, kesin bir kapýþmaya, sonuca doðru hýzla ilerliyor. Nazým’ýn dediði gibi “Ok hedefin kalbini gördü.” Bu süreçte, Lenin’in yukarýdaki pasajýnda söylediklerini Leninistler yeterince yapabiliyorlar mý? Bu her Leninistin mutlaka sormasý ve cevaplamasý gereken bir sorudur. Leninistlerin sloganlarý yaþamýn kendisi tarafýndan doðrulanýyor; eyleme geçen kitleler bunu bizzat kendi deneyimleriyle öðreniyor. Bu süreçte polis ve ordu daha bir süre önce devrimin geliþini engelleyebilmek, halklarýn, kitlelerin devrimci atýlýmýný durdurabilmek için boþu boþuna çabalayýp dursun. Tutuklamalar, baskýlar, iþkenceler, uzun hapis cezalarý, F tipleri ,hiçbir sonuç vermiyor. Bütün bu çabalar bir yandan daha geniþ biçimde yeni yeni insanlarý devrim saflarýna doðru itip mücadeleye sürekli olarak yeni yeni güçleri katýyor. Ayný zamanda karþý tarafta, burjuva sýnýfýn kendi içinde de bunun sonuçlarý görülüyor. Devrimin geliþimi karþýsýnda zaten iyice derinleþen zirvedeki bunalým daha da derinle194. Sayý / 17 - 31 Ağustos 2011

þecek, yarýlmaya varacaktýr. Bugün yaþananlar bunun en açýk kanýtlarýný veriyor. Burjuva kurumlara þöyle bir bakýþ bile bunu anlamaya yeter. Parlamento, seçimlerden sonra daha ilk toplantýsýný bile yapamadan kendi meþruiyetini yitirdi. Öte yandan onlarca general ve üst rütbeli subay tutuklu. Yargýya, mahkemelere artýk hiç kimse inanmýyor. Devletin düzen güçlerinin emekçi sýnýflara, ezilen ulus ve ulusal topluluklara boþ sözden baþka verebileceði hiçbir þeyin kalmadýðý iyice açýða çýkýyor. Boþ sözler, vaatlerse güvercin gurultusu gibi kimsenin karnýný doyurmuyor, emekçi sýnýflarýn, Kürt halkýnýn öfkesini arttýrmaktan baþka hiçbir sonuç vermiyor. Emekçi kitleler eylemden eyleme yöneliyor, her eylem bir sonrakinin habercisi oluyor. Artýk hiç kimse burjuva sýnýfýn, burjuva devletin ve hükümetin biriken sorunlarý çözebileceðine inanmýyor. Son dönemlerde tekelci faþist basýnda bile bunu gözlemek mümkün. Gerek polis ve asker, gerek gerilla ölümleriyle ilgili haber yaparken TV’lerin, gazetelerin diline bakýn, kitle eylemlerine büyük bir nefret ve vahþetle saldýran polisin bu vahþi tutumuna gösterilen tepkiye bakýn, seçilmiþ Kürt milletvekillerinin tutukluluðunun devamýna dair, Hatip Dicle’nin milletvekilliðinin iptal edilmesine dair verilen haberlerin diline bakýn. Dilleri olsun, tavýrlarý olsun, önceki dönemlerden tamamen farklý. % 50 oy aldýðý söylenen hükümet partisi de, ordu da savunmaya çekildi. Ya hiçbir þey söylemiyor, suskunlukla geçiþtiriyorlar ya da yapýlanlarý savunabilmek için kem küm ediyorlar. Gözlerimizin önünde capcanlý bir devrim yaþanýyor. Burada olmasý gereken sürece acil ve etkin müdahale etmektir. Bunun için Leninistler kendi taleplerini; yani geniþ proleter, emekçi yýðýnlarýn, ezilen ulus ve ulusal topluluklarýn en açýk, en özlü biçimde ifade edilmiþ olan bu taleplerini yeni yeni yollardan, yeni yeni kitlelere ulaþtýrmalý, ajitasyon, propaganda ve örgütlenme faaliyetlerini kat kat artýrmalýlar. Bunu nasýl baþarabiliriz? Hemen söyleyelim denize girmeyen yüzmeyi öðrenemez. Yeni yeni kadrolar yetiþtirmek, tutup denizlere fýrlatmak gerek. Pek çok defa söyledik, yazdýk; kapitalizm, burjuvazi hiç durmadan saflarýmýza yeni yeni insanlar itiyor. Ýþte yeni yeni yüzücüleri tam da buradan, özellikle iþçi-emekçi gençlerden yetiþtirmek gerekiyor. Atölyelerden, gecekondu bölgelerinden, yoksul iþçi mahallelerindeki emekçi gençlerden, öðren-

7


Yeni Evrede

Sürece Müdahale

ci gençlerden, bu sermayeye dayalý düzenin her yerde hiç durmadan saflarýmýza doðru ittiði bu gençlerden yeni yeni kadrolar yetiþtirmek için, bütün bu kesimler arasýnda daha çok ajitasyon, propaganda, örgütlenme faaliyeti. Böylece bir yandan yeni yeni kadrolar yetiþtirirken, bir yandan da eski biçimlere takýlýp kalan, alýþýldýk, yerleþik örgütlere, birimlere, alanlara bu gençlerden daha çok enerji, daha çok taze kan akýþý saðlanacak, onlar da canlanacaktýr. “Eðer cesaretle, inisiyatifli bir þekilde yeni örgütler kurmaya baþaramazsak, öncülük rolüne iliþkin içi boþ hak iddialarýndan vazgeçelim. Komite, grup, toplantý ve çevrelerin bugüne kadar ulaþýlmýþ sýnýrlarý, biçim ve çevreleri içine çakýlýp kalýrsak beceriksizliðimizi kanýtlamýþ oluruz.” (Lenin, Seçme Eserler, Cilt 3, Sf. 411). Yani Leninistlerin kendi kabuklarýný kýrmalarý, yeni denizlere atýlmalarý gerek. Hem de fýrtýnalara aldýrmadan iþte yapýlmasý gereken bu. HES’lere karþý hareket, YGS þifresi, Çerkeslerin anadil talepli eylemi birer örnek. Kitleleri harekete geçiren daha pek çok neden var. Ýþten atmalar, taþeronlaþtýrma, Kürt milletvekillerinin serbest býrakýlmamasý vb. vb. Hatta bir gecekondu yýkýmý, trafik kazasý… Bütün bu durumlarda Leninistler ne yapmalý? Açýk. Hiç vakit kaybetmeden birilerinin talimatlarýný beklemeden, cesaretle, inisiyatif kullanarak harekete geçmeliler. Mümkün olduðu kadar çok, bu türden çevrelerle, gruplarla iliþki kurmalý ve bu iliþkileri saðlamlaþtýrýp kalýcýlaþtýrmakla iþe baþlamalýlar. Her Leninist onlara yardýmcý olmak, bugüne dek kendi deneyimleri ve birikimleriyle onlara bilgi vermek, bir yandan aydýnlatýrken bir yandan da aydýnlanarak, devrimci inisiyatif kullanarak bu gruplarý ve çevreleri daha etkin hale getirmek için çaba göstermelidir. Olaylarýn etkisiyle harekete geçen bu gruplarla, çevrelerle, insanlarla iliþki kurarken gözetilmesi gerekenler de olacak elbette. Olmasý gereken, sosyal reformist, oportünist hareketin yaptýðý gibi kitlelerin en geri taleplerine takýlýp kalmak deðil, aksine Leninist ilkelerden ve taleplerden ödün vermeden yeni yollar ve yöntemler bularak bunlarý kitlelere götürmek, kitlelerin Leninistlerle tanýþmasýný, buluþmasýný saðlamak için hareket etmektir. Bütün bu çevre, grup ve insanlarda faþizme karþý, tekelci kapitalist düzene karþý tepki varsa, mücadele etme isteði varsa bundan sonrasý gelecektir. Onlara nasýl yüzüleceðini gösterin ve denizlere gönderin yeter. O yüzmeyi öðrenecektir. Siz sadece onu gözetin, boðulmasýna izin vermeyin. Ama bunlarý yaparken asla Leninist ilkelerden ödün vermeden, ilkeli, kararlý ve militan bir tutumla. Tekelci sermayenin en etkin, en örgütlü gücü devlettir. Tekelci sermaye, faþist devlet gücüne dayanarak birbirinden kopuk, parça parça geliþen, burada parlayýp sönerken þurada yeniden canlanan, yükseliþe geçmeye çabalayan hareketi bugüne kadar söndürmeyi baþardý. Bunun en temel nedeni, bu hareketlerin kendiliðinden hareket olmalarýydý. Bugüne kadar yaþananlar, sermayenin þöyle ya da böyle bu hareketleri tolere ettiðini, bastýrdýðýný ya da kendi bünyesine alarak absorbe ettiðini gösteriyor. Fakat þurasý da açýk ki, bu küçük küçük kývýlcýmlar, kendiliðinden parlayýp sönen bu alevler tek tek kalmayýp da birleþik bir güç halinde birleþtiðinde, ortaya çýkacak olan o müthiþ ateþ nehrinin önünde hiçbir güç duramaz. Þimdi emekçi kitleler, ezilen ulus ve ulusal topluluklar bu tek tek patlamalardan, çatýþmalardan devrimi öðreniyor. Burada Leninistlerin yapmalarý gerekenler daha da açýk olarak görülüyor. Bugünün aktüel mücadelesinin gerisinde kalmamak; bununla birlikte her tekil, aktüel eylemin içindeki asýl yönü çýkarýp, kitlelere göstermek; mücadelenin geliþim yönüne iþaret ederek, bir sonraki adýmý atmalarý, bir üst aþamaya sýçramalarý için kitleleri cesaretlendirmek, onlara yardýmcý olmak. Elbette bunlarý yaparken geçmiþin ve bugünün deneyimlerinden dersler çýkarýp kitlelerle, iþçi, emekçi yýðýnlarla paylaþmak; sýçramalý çöküþ sürecinde olan kapitalist düzenin ve faþist devletin yýkýlmasý tamamlanýncaya kadar kitleleri doðru hedeflere yönlendirmek, daima daha ileri gitmeleri için kitleleri teþvik etmek, cesaretlendirmek ve devrimin zaferine dek, demokratik halk devrimini gerçekleþtirip, demokratik halk iktidarýný kurana dek onlarla birlikte yürümek. Unutulmamalý ki, iþçi sýnýfýnýn, emekçi yýðýnlarýn, ezilen ulus ve ulusal topluluklarýn en iyi, en ileri evlatlarý, kararsýzlarý, peþlerinden sürükleyerek, uyuyanlarý uyarýp, güçsüzleri ve zayýflarý cesaretlendirerek daima en önde yürüdüler. Haydi Leninistler, devrime, zafere!... Yapacak çok iþimiz var.

8

194. Sayý / 17 - 31 Ağustos 2011

Mücadele Birliði

İzmir’in Emekçi Semtlerinden Merhaba Ayýþýðý Sanat Mer ke zi’nden tüm yürek iþçilerine merhaba diyoruz… Bizler Ýzmir Ayýþýðý olarak geleceðimiz olan çocuklara yönelik film gösterimlerimizi Ýzmir’in çeþitli emekçi semtlerinde sunmaya baþladýk. Günümüzün önemli bir sorunu olan “yabancýlaþma”nýn çocuklar arasýnda da ciddi boyutlarda boy göstermesi bizleri harekete geçmek için hýzlandýrdý. Ýlk film gösterimimizi Gürçeþme Mahallesi’nde ailelerin de katýlýmýyla gerçekleþtirdik. Mahalledeki insanlarýn ve çocuklarýn yoðun katkýlarýyla bir hafta öncesinden çalýþmalarýmýz baþladý. Film gösterimi yapacaðýmýz yerin düzenlenmesinden mahallede bunun duyurusunun yapýlmasýna kadar her çalýþmasýnda mahallelinin ve çocuklarýn yoðun emeði olan film gösterimimiz saat 21.00’da baþladý. Son dakikasýna kadar ilgiyle izlenen animasyon filminde çocuklar yorum yaparak kendi ailelerinin dikkatini filme yoðunlaþtýrdýlar. Ertesi gün Ýzmir’in Menemen ilçesinin Asarlýk mahallesinde ayný filmi gösterime sunduk. Mahalle içerisinde yine öncesinden çocuklarýn duyurusunu yaptýðý film gösterimi mahalleli tarafýndan merak ve ilgiyle izlendi. Saat 21.00’da baþlayacak film gösteriminin hazýrlýklarýný yaparken bir yandan da çocuklardan oluþan kitap okuma grubunun kitaplarýný deðiþtiriyorduk. Bundan oldukça etkilenen mahallenin kimi gençleri de bu okuma grubuna dâhil oldular. Gösterim saati yaklaþtýkça aileler ve çocuklarý da alana gelip bizlere yardýmcý olmak istediklerini belirttiler. Tatlý bir telaþla hazýrladýðýmýz gösterim artýk baþlamýþtý. Çocuklar film izlerken birkaç aile bize “bu sinema gösterimlerini yaygýnlaþtýrmak gerekiyor, biz büyükler için de bir þeyler yapýlmalý, emeðinize saðlýk…”gibi konuþmalar yaptýlar. Film gösteriminin bitimine yakýn mahalleden bir inþaat iþçisi çocuklara içecek bir þeyler alarak “bizim de katkýmýz böyle olsun” dedi. Film gösteriminin ardýndan bizler de çevremizde bulunan insanlara teþekkür edip yaptýðýmýz iþin tatlý yorgunluðuyla oradan ayrýldýk. Ýzmir Ayýþýðý Sanat Merkezi


Yeni Evrede

Somali

Mücadele Birliði

SOMALÝ’YE YARDIM MI KAPÝTALÝZMÝN GÜNAH ÇIKARMASI MI

Açlýk… Sanki bir alýnyazýsý gibi Kara Afrika’nýn derisine iþlenmiþ; doðan her Afrikalý çocuðun ikizi açlýk… Pençesini onlarýn küçücük bedenlerine geçirip, bir deri bir kemik býrakasýya kadar sýkýyor. Sanki sadece gözleri yaþýyor küçücük bedenlerin… Ve yaþayan tek organlarýyla bakýyorlar bize, insanlýða… Yaþadýklarýna bir anlam vermeye çalýþýyorlar belki… Belki de çaresizliðin koyu girdabýnda uzanacak bir eli bekliyorlar… O eli tutabilecek güçte elleri bile yok. Parmaklarý öyle güçsüz ve zayýf… Karýnlarý açlýktan þiþmiþ halde; bu ayný zamanda ölümün habercisi… Ölüm, Kara Afrika’da açmýþ aðzýný yutacaðý küçük bedenleri bekliyor. Somali’de son üç ay içerisinde açlýktan ölen çocuklarýn sayýsý 29 bin ve hepsi 5 yaþýndan küçük… 500 bin çocuk ölümle burun buruna ve Birleþmiþ Milletler rakamlarýna göre 640 bin çocuk beslenemiyor… Rakamlar neyi anlatýr? Somalili bir annenin hayatýnýn en zor tercihini yapmakla karþý karþýya olduðu bir dünyada rakamlar ne ifade eder? Hangi çocuðunu ölüme terk edeceðine karar vermek zorunda olan anneler için istatistiklerin ne önemi olabilir? Ve tam da böylesi bir zamanda Birleþmiþ Milletler Ýnsan Haklarý Konseyi Danýþma Komitesi üyesi Bengoa “Afrika’daki kamplarda ölen çocuklarý beslemenin ekonomik krize (gelmekte olan dünya ekonomik krizi kastediliyor –bn.) çare olamayacaðýný” söylüyor. Ýþte kapitalist dünyanýn efendilerinin, vicdanlarýnýn, hayýrseverliklerinin(!) sýnýrý buraya kadar… Bankalarý kurtarmak için milyarlarca dolar ayýranlar, söz konusu olan Afrika’daki aç çocuklar olunca vicdanlarýný, insanlýklarýný(!) çelik kasalara kilitliyorlar… Somali’de ve bütün Kara Afrika’da açlýk tehlikesi olabileceðine dair uyarýlar aylar öncesinden yapýlmýþ olmasýna raðmen hiç kimsenin kýlýný dahi kýpýrdatmamýþ olmasý her þeyi yeterince açýklýyor zaten. Ýþin içerisinden Dünya Gýda Programý’nýn (WFP) iflas ettiðini açýklayarak kurtulmaya çalýþýyorlar. Kaldý ki, Afrika’da açlýðýn tehlikesi deðil bizzat kendisinin olduðunu bilmeyen kimse yoktur. Bunun tespiti için istatistik raporlarýnýn yayýnlanmasýný beklemek mi gerekiyordu? Ama yok... Emperyalist-kapitalist dünyada, bugün dünya üzerinde yaþayan milyarlarca insanýn açlýk çektiðini, temiz su bulamadýðýný, kalýcý konutlarda kalamadýðýný görebilmek için Birleþmiþ Milletler’in, UNESCO’nun ya da Dünya Bankasý’nýn raporlarýna bakmak gerekir! Emperyalist-kapitalist dünyada rakamlar her þeydir, insan hayatý hiçbir þey! Ve daha kötüsü, kapitalist sistemin ikiyüzlülüðüdür. Sanki bu açlýðý, yoksulluðu kapitalist üretim ve mülkiyet biçiminin kendisi yarat-

mýyormuþ gibi, uluslararasý kuruluþlar, timsah gözyaþlarý dökmektedirler. Zengini daha zenginleþtiren, yoksulu daha yoksullaþtýran, kapitalistlere servet daðlarý, iþçi sýnýfý ve emekçi halklara sefalet sunan bu kapitalist sömürü sistemi deðilmiþ gibi, adeta kenara çekilip sahte gözyaþlarýna boðulmaktadýrlar. Ve þimdi kelimenin tam anlamýyla günah çýkarma ayinlerine baþlamýþ durumdalar. Ýþin baþýný çeken de Türkiye. “Somali’ye Yardým” adý altýnda müþfik elini(!) Kara Afrika’ya uzatýyor. Bir yandan dünya üzerindeki savaþlarýn, açlýðýn, sefaletin en önde gelen sorumlusu olan ABD emperyalizminin en sýký müttefiki olacaksýn, Ortadoðu ve dünyanýn baþka yerlerinde elini emekçi halklarýn kanýna daldýrma hazýrlýklarý yapacaksýn, diðer yandan Somali’ye Yardým adýyla insanlýk havariliðine soyunacaksýn! Bir yandan kendi ülkende iþçileri ve emekçi halklarý açlýkla, iþsizlikle, sefaletle terbiye edeceksin, bir yanda Somali seferine çýkacaksýn. Bir yanda iþçilere ve emekçilere, yoksul Kürt halkýna baskýyý, zulmü, katliamlarý reva göreceksin, bir yandan “Barýþ Elçiliði”ne “Ýnsan Haklarý Hareketi”ne soyunacaksýn. Bir yandan “kadýn, çocuk demeden öldür” talimatlarý verecek, insanlarý zindanlara kapattýracaksýn bir yandan Kara Afrika’ya “merhamet eli”ni uzatacaksýn. Hem de bunu pespaye bir þekilde “din kardeþliði”, “insaniyet namýna” yapacaksýn… Demezler mi adama “Atma Recep din kardeþiyiz” diye! CHP lideri Kýlýçdaroðlu da Baþbakan’ýn 15 Aðustos’ta Somali’ye gideceðini öðrendikten sonra, bu þov’dan geri kalmamak için bayramýn birinci günü Somali’ye gideceðini duyurdu. “Ýnsan hayatý her þeyin üstündedir ve deðerlidir” diyor Kýlýçdaroðlu. Hani insanlar CHP’nin tekelci sermayenin en has partilerinden biri olduðunu, tekellerin açýk terörist diktatörlüðünü savunduðunu ve her bulduðu fýrsatta hayata geçirdiðini bilmeseler, belki de bu yalana inanabilirler; ama onun aðzýnda bu söylem öyle eðreti duruyor ki, Afrika’daki açlýðý bile politika malzemesi yapmasý hemen sýrýtýyor. Týpký “Ýnsanlýk öldü mü?” diye yardým kampanyalarý baþlatan, aðlayan bir gözü simge olarak kullanan “Kimse Yok mu?” grubu gibi. Hükümete yakýn olduðu anlaþýlan bu grup da ayný göz boyamacýlýðý gayreti içinde. Afrika’da milyonlarca (sadece Somali’de 4 milyon, Afrika Boynuzunda 12 milyon); dünyada milyarlarca insan açlýkla boðuþurken ve bunun asýl failleri, buna asýl neden olan sistem belliyken, sorunu vicdan sahibi(!) birilerinin birkaç kuruþ yardýmýyla geçiþtirebileceðini düþünen bu anlayýþlar, asýl olaný gözlerden kaçýrmaya çalýþýyorlar. Dünya üzerinde insanlarýn çektikleri acýlarýn, açlýk ve sefaletin, savaþlarýn vb. sorumlusu insanlarýn duyarsýz olmasý deðil, paranýn her þey insanýn hiçbir þey olduðu emperyalist kapitalist sistemdir. Giderek yolun sonuna gelen yýkýlýp tarihe karýþmasý kaçýnýlmaz olan emperyalist kapitalist sistem…Ve Lenin’in 1919 yýlýnda 1 Mayýs konuþmasýnda söylediði gibi bir gün gelecek “Torunlarýmýz kapitalist çaðýn kalýntýlarýyla belgelerini büyük bir merakla izleyecekler. Nasýl olur da özel kiþilerin ellerinde bulunabilir yiyecek, içecek maddelerinin alým satýmý; fabrikalar ve iþletmeler nasýl olur da özel kiþilerin ellerinde bulunabilir.. Bir insan baþka bir insaný nasýl sömürebilir; çalýþmadan nasýl sýrt üstü yaþayabiliyordu bir takým insanlar? Ýþte tüm bunlarý kafalarýnda canlandýrmakta zorluk çekecek torunlarýmýz. Bugüne deðin çocuklarýmýzýn göreceði günlerden masallardaymýþçasýna söz açýlýrdý. Ama þimdi yoldaþlar, temelini attýðýmýz sosyalist toplumun bir düþler ülkesi olmadýðýný açýk seçik görüyorsunuz. Çocuklarýmýz daha büyük bir çabayla bu yapýyý yükselteceklerdir.” Ve o gün geldiðinde kapitalizm, dünya üzerinden her þeyiyle olduðu gibi ikiyüzlülüðüyle de defolup gidecektir.

194. Sayý / 17 - 31 Ağustos 2011

9


Sokaklar

EYLEM GÜNLÜĞÜ

Mersin Limaný’nda Eylem

Mersin Limaný’nda iþ yapan taþeron firma Nuri Çiftçi Denizcilik tarafýndan toplu sözleþme isteði üzerine 21 Temmuz tarihinde iþe giriþ kartlarýnýn iptal edilmesiyle iþine son verilen 35 iþçi eyleme baþladý. Ýþçiler, 21 gündür A Kapýsý önündeki çadýrda eylemlerini sürdürüyor. 35 iþçinin eylemi, liman içindeki iþçilerin desteðiyle de büyüyerek devam ediyor. Liman patronlarý, bünyesinde taþeron iþçi çalýþtýrmaya devam etmek istiyor. Eylemdeki iþçiler ise taþeron çalýþma dahil her türlü düzensiz koþulun kalkmasý için mücadelelerini sürdüreceklerini ifade ediyor. Mersin Limaný’nda çalýþmanýn zorluklarý ve iþ koþullarýnýn aðýrlýklarý, liman iþçileri ve Mersin kamuoyu tarafýndan çok iyi biliniyor. Limanýn 2007 yýlýnda özelleþtirilip iþletmesi MÝP AÞ.’ye verildiði günden bu yana, birçok eylem ve direniþ haberi gündeme geldi. Mersin Limaný’nýn uluslararasý bir fonksiyonunun olmasý ve burada çalýþan iþçilerin çalýþma þartlarýnýn düzgün olmasý gerektiðini her daim vurgulayan direniþteki iþçiler, verdikleri mücadelenin ekmek ve onur kavgasý olduðunu söylüyor. Liman kapýsý önünde geceli gündüzlü 21 gün geçiren iþçiler belirtikleri çalýþma þartlarý ve sendikal yetkinin kabul edilinceye kadar bekleyiþlerinin devam edeceðini söylüyorlar. Kazanmalarý durumunda bütün taþeron iþçilerinin kazanacaðýný belirten iþçiler, kaybetmeleri durumundaysa bütün iþçilerin ve ailelerinin kaybedeceðini belirtiyorlar.

Liman Ýþçilerine TÜMTÝS Desteði

Türkiye Motorlu Taþýt Ýþçileri Sendikasý (TÜMTÝS) üyeleri,Türk-Ýþ Ýl Temsilcisi Ýrfan Gültekin, DÝSK Ýl Temsilcisi Kemal Göksoy da 12 Aðustos’ta Mersin Limaný’na giderek iþçilere destek verdi. Liman A kapsýnda eylemde olan iþçilerle birlikte yapýlan eylemde, TÜMTÝS’te örgütlü liman iþçileri “Köle Deðil Ýþçiyiz, Sendikayla Güçlüyüz”, “Her Kesimden Destek MIP’ten Köstek”, “Ýþ Ekmek Yoksa Barýþta Yok” sloganlarý attý. Burada açýklama yapan TÜMTÝS Mersin Þube Baþkaný Savaþ Gürkan, son dönemde Mersin Uluslararasý Liman Ýþletmeciliði (MIP) ve diðer taþeron firmalarýn sendikala-

10

rý zayýflatmaya yöneldiklerini söyledi. Ýþyerlerinde iþ daralmasýnýn bahane gösterilerek iþçilerin iþten atýlmakla tehdit edildiðini ve sendikal örgütlülüðün tasfiye edilmek istendiðini belirtti. Gürkan, “Uðursan iþçilerinin vermiþ olduklarý iþine ve emeðine sahip çýkma mücadelesi tüm liman iþçilerinin ortak mücadelesidir. Son dönemde MIP ve diðer taþeron firmalar 2009 öncesi sendikal örgütlülükten yoksun, iþçilerin yasadýþý bir þekilde 12-14 saat çalýþtýklarý bir düzen özlemiyle yeniden baþta taþeron þirketlerdeki sendikal örgütlülükler olmak üzere limanda bir bütün olarak sendikalarý zayýflatmaya yönelmiþlerdir” dedi.

G.E.A İþçileri Alman Konsolosu’yla Görüþtü

Gebze Organize Sanayi Bölgesi’nde bulunan GEA Klima’da önce 4 iþçi sebepsiz yere iþten atýldý. Ardýndan Birleþik Metal-Ýþ Sendikasý’na üye 21 iþçi fabrika önünde eyleme baþladý. Temmuz ayýnda patronun görevlendirdiði beli silahlý korumalarýn saldýrýsýna uðrayan GEA Klima iþçileri geri adým atmayýnca, patron hukuksuz biçimde lokavt uygulamasý baþlattý ve sendikalý 41 iþçiyi daha iþten attý. Ýþçiler, fabrikaya geldiklerinde polis tarafýndan içeri alýnmadý. Yüze yakýn polisin, 24 saat nöbet tutuðu fabrikada GEA Klima fabrikasý, adeta polis karakoluna çevrilmiþ durumda. Gelinen sürecin sonunda GEA iþçileri fabrikada muhatap olabilecekleri herhangi bir temsilci bulamýyor. Birleþik Metal-Ýþ Sendikasý’ndan Ýstanbul Taksim’de Atatürk Kültür Merkezi önünden baþlayacak olan yürüyüþ öncesi yapýlan açýklamada: “Uluslararasý ve yüzde yüz Alman firmasý olarak GEA Klima’da; bir süre194. Sayý / 17 - 31 Ağustos 2011

Yeni Evrede

Mücadele Birliði

dir yaþananlar; emeðe, çalýþma hakkýna ve sonuçta insan haklarýna yapýlan bir saldýrýdýr” denildi. GEA iþçileri Taksim Atatürk Kültür Merkezi önünde saat 4 Aðustos günü saat 10.30’da bir araya gelerek Alman Konsolosluðu’na yürüdü. GEA iþçileri yürüyüþte “Ne Sadaka, Ne Merhamet. Sadece Adalet Ýstiyoruz” yazýlý pankart taþýdýlar. Ýþçiler sýk sýk “Ýþçilerin Birliði Sermayeyi Yenecek”, “Ýþ, Ekmek Yoksa, Barýþta Yok”, “Direnen Ýþçiler Yenilmezler”, “Davamýz Ekmek Davasý” sloganlarý atarak Alman Konsolosluðu önüne geldiler. DÝSK Yönetim Kurulu üyeleri, Dev Saðlýk-Ýþ Genel Baþkaný Arzu Çerkezoðlu, DÝSK Örgütlenme Daire Baþkaný Ali Rýza Küçükosmanoðlu gelerek GEA Klima iþçilerine destek verdi. Birleþik Metal-Ýþ Sendikasý yöneticileriyle birlikte Alman Konsolosu’yla görüþme yapan heyeti beklediler. Bekleyiþ sýrasýnda iþçiler halay çekerek horona durdu ve sloganlarýný atmaya devam etti. Yaklaþýk 1 saat süren görüþmenin ardýndan iþçilerin yanýna gelen Birleþik Metal-Ýþ Sendikasý Genel Sekreteri Selçuk Göktaþ, Konsolosluðun kendilerini olumlu karþýladýðýný, GEA iþçilerinin haklarý açýsýndan ulusal ve uluslar arasý alanlarda da hukuki giriþimlerde bulunmalarý gerektiði yönünde görüþ bildirildiðini aktardý. Genel Sekreter Selçuk Göktaþ, gerek yerli, gerekse uluslararasý sermaye olsun çalýþma hakkýnýn her alanda ihlal edildiðine dikkat çekerek, “biz çalýþma alanýnda ve hiç bir alanda hukuku iþçilerin yanýnda göremedik. Bu uygulanmayan hukukun uygulanmasý için her alanda mücadele etmeye hazýrýz ve bu saðlanana kadar bizi bu ülkenin her sokaðýnda görmeye devam edecekler” dedi. DÝSK Örgütlenme Daire Baþkaný Ali Rýza Küçükosmanoðlu, G.E.A’da yaþananlara iliþkin “sendikasýzlaþtýrma operasyonu” diyerek “G.E.A patronu þunu bilsin ki; burada üretime devam etmek istiyorsa iþ yerinde de DÝSK olacak Birleþik Metal Ýþ Sendikasý olacak” dedi. Birleþik Metal-Ýþ Sendikasý Örgütlenme Sekreteri Özkan Atay ise Konfederasyon olarak Kocaeli Valiliði ile bir görüþme gerçekleþtireceklerini valiye G.E.A iþçilerine yönelik bu yapýlan yanlýþlýklardan, haksýzlýklardan ve hukuksuzluklardan söz edeceklerini açýkladý. Ayný zamanda valiye emniyet


Yeni Evrede

Mücadele Birliði

görevlilerinin iþçileri fabrikaya sokmamak için bekleyiþlerine devam ettiklerini hatýrlatacaklarýný söyledi. Firmanýn atýlan iþçiler yerine fabrikaya iþçi aramak için yerel gazetelere ilan verdiðine dikkat çekerek, “G.E.A’da bu iþçilerin dýþýnda baþka iþçilerin çalýþtýrýlmasýna ve üretime onlarla devam edilmesi halinde olacaklarýn sorumlusu Alman hükümeti, Türk hükümeti, emniyet ve tüm yetkililerdir” dedi.

ÝZFAÞ’ta Grev Kararý Asýldý

Ýzmir Büyükþehir Belediyesi’ne baðlý Ýzmir Fuarcýlýk Hizmetleri Kültür ve Sanat Ýþleri Ticaret AÞ (ÝZFAÞ) iþyerinde Sosyal-Ýþ Sendikasý tarafýndan örgütlenen ve 1. Dönem Toplu Ýþ sözleþmeleri için yürütülen toplu sözleþme görüþmelerinde anlaþma saðlanamamasý üzerine, Sosyal-Ýþ Sendikasý tarafýndan GREV KARARI alýnmýþtý. Alýnan grev kararý, 5 Aðustos’ta iþyerinde ilan edildi.

Bir etkinlik ve basýn açýklamasýyla baþlayan grev ilanýna TÝS Daire Baþkaný Engin Sezgin, Ýzmir Þube Baþkaný Müfit Ereþ, Þube Yönetim Kurulu Üyeleri Mesut Biçer ve Ersoy Taþdemir ile sendika temsilcileri ve üyeler katýlým gösterdi. DÝSK’e baðlý sendikalarýn da dayanýþma içinde olduðu grev kararý ilanýna yaklaþýk 150 kiþi katýldý. Alýnan grev kararýnýn uygulamasýna baþlanýrken sýk sýk “ÝZFAÞ Ýþçisi Yalnýz Deðildir”, “Ýnadýna Sendika, Ýnadýna DÝSK”, “ÝZFAÞ Ýþçisi Köle Deðildir”, “Birleþe Birleþe Kazanacaðýz”, “Ýþ, Ekmek Yoksa Barýþ Da Yok” sloganlarý atýlýrken Genel Müdürlük önünde yapýlan konuþmalardan sonra ÝZFAÞ binasýnýn ön ve arka giriþlerine grev kararý asýldý. Sosyal-Ýþ Sendikasý Ýzmir Þube Baþkaný Müfit Ereþ’in yaptýðý açýlýþ konuþmasýnda hukuken her ne kadar ÝZFAÞ Genel Müdürlüðü sorumlu olsa da grevin fiili sorumlusunun ve muhatabýnýn Ýzmir Büyükþehir Belediyesi olduðunu ifade etti. ÝZFAÞ iþçisinin haklarý ve emeklerinin karþýlýðý için

mücadele ettiðini, grevin kapýya dayandýðýný belirtti. Sosyal-Ýþ Sendikasý Toplu Ýþ Sözleþmesi Daire Baþkaný Engin Sezgin ise Toplu Sözleþme görüþmelerinin 2011 Þubat’tan beri 6 aydýr süren sözleþme görüþmelerinde, sendikanýn 47 maddeden oluþan teklifinin 41 maddesinde anlaþma saðlandýðýný, ücret ve sosyal hak ödemelerini düzenleyen 6 maddede ise anlaþma saðlanamadýðýný ve yasal olarak grev kararý alýnma noktasýna gelindiðini, 22 Aðustos’ta uygulamaya konulacaðýný söyledi.

Kütahyalýlardan Siyanüre Karþý Mücadele Kararý

Eti Gümüþ A.Þ’de çalýþan iþçiler ve madenin çevreye verdiði zarardan etkilenen köylüler, Bergama köylülerinin yaptýðý gibi hukuki mücadele yürütme kararý aldýlar. Ýþçilere ve köylülere Avukat Oktay Kanbay ve Avukat Ýsmail Erturan destek verecekler. 3 Aðustos 2011 günü yapýlan toplantýda, iþçilere ve köylülere izlenmesi gereken hukuki süreç, yasal haklarý ve karþýlaþabilecekleri durumlar konusunda bilgi verildi. Ýþçilerin patronun engellemesine raðmen kendi imkanlarýyla gittikleri Ankara Meslek Hastanesi’nde yapýlan kan ve idrar tetiklerde, arsenik ve aðýr metallerin çok yüksek deðerlerde çýktýðý ve ilk günden itibaren hastaneni tavrýnýn deðiþtiðini hatýrlatmalarý üzerine avukatlar, iþverenin yükümlülüklerini, iþçilerin iþ akitlerini haklý gerekçelerle feshedebileceklerini ve tüm haklarýný talep edebileceklerini aktardýlar ve bu hastanedeki raporlara itibar edilmeyerek, baþka hastanelerde daha ayrýntýlý tetkikler yaptýrýlmasý gerektiðini belirttiler. Maden iþletmesindeki çalýþmanýn doða ve çevre köylere zarar vermesi nedeniyle muhtarlarýn Valilik, Çevre Bakanlýðý ve Savcýlýða baþvuruda bulunabileceklerini belirten avukatlar, mücadele sürecinde Bergama köylülerinin yaþadýðý gibi aralarýnda ayrýlýklar ve bölünmeler yaratýlmak isteneceðini bu süreçte çok dikkatli olunmasý ve mücadelede kararlýlýk gerektiðini belirtti. Ýþçilerin mücadele kararý aldýðý günlerde Eti Gümüþ A.Þ. yetkililerinin de özel bir laboratuar getirterek, iþçilerin tahlil yapýlmak üzere idrar ve kan örnekleri aldýðý öðrenildi. Ancak saç örneklerinin alýnmamasý dikkat çekti. Çünkü uzmanlar en kesin sonuçlarýn saç örneklerinden alýndýðý konusunda uyarýda bulunmuþlardý. 194. Sayý / 17 - 31 Ağustos 2011

Sokaklar

Belediye Ýþçileri: “Ýþveren Elini Sendikamýzdan Çek” Ýþçiler belediye bahçesi önünde oruçlarýný açarak “Ýþveren Elini Soframýzdan Çek” sloganý attýlar. Belediye yönetimini ve Hizmet Ýþ Sendikasýný protesto ettiler. Ýstanbul Büyükþehir Belediyesi’nde örgütlü Türk Ýþ’e baðlý Belediye Ýþ Sendikasý üyesi iþçilerin üyelikleri Büyükþehir Belediyesi’nin dayatmalarýyla Hizmet Ýþ Sendikasý’na kaydýrýlmaya çalýþýlýyor. Uzun süreden beri Belediye Ýþ Sendikasý, ÝBB’nin ve Hizmet Ýþ’in iþbirliði içinde bu tutuma karþý bir dizi eylem ve yürüyüþ düzenlemiþti. 12 Aðustos akþamý Belediye-Ýþ sendikasý önünde toplanan iþçiler giydikleri önlükleriyle önlerinde “Ýþveren Elini Sendikamýzdan Çek” yazýlý pankart açtýlar. Belediye Ýþ Sendikasý önünden Ýstanbul Büyükþehir Belediyesi önüne kadar yürüyüþ düzenlediler. “Baskýlar Bizi Yýldýramaz”, “Ýþveren Elini Ekmeðimizden Çek”, “Yandaþ Sendika Ýstemiyoruz”, “Taþeron Sendika Ýstemiyoruz” sloganlarýyla Belediyenin bahçesine yürüdüler. Yoðun olarak polis, çevik kuvvet ve TOMA aracýnýn olmasý, belediye ve çevresini çembere almasý dikkat çekti. Belediye Ýþ Ýstanbul Þubeleri adýna 1 Nolu Þube Baþkaný Muhammed Ceylan açýklama yaptý. Ceylan konuþmasýnda; iþçilerin seçme ve tercih etme hakkýnýn anayasal bir hak olduðunu buna raðmen, bazý patron vekillerinin, sendika üyesi iþçileri yedi aydýr zorla, baskýyla, iþten atma, mesai vermeme, iþyeri deðiþtirme tehdidiyle Belediye Ýþ Sendikasý’ndan istifa ettirerek, Hak Ýþ’e baðlý, yandaþ Hizmet Ýþ sendikasýna üye olmaya zorladýðýný, bu baskýlarýn ramazan ayýnda da devam ettiðini söyledi. Ýftar saati gelince iþçiler yere serdikleri kaðýtlara oturarak oruçlarýný“Ýþveren Elini Soframdan Çek”, “Topbaþ Þaþýrma Sabrýmýzý Taþýrma” sloganlarýný atarak açtýlar. Ýftarlý protesto iþçilerin yemek yemelerinin ardýndan sona erdi.

11


Gündem

Leninistler, tüm güçlerini, tüm faaliyetlerini emekçi sýnýflara ve Kürt halkýna devrim ve iktidarýn ele geçirilmesi hedefini gösterme amacýna uygun þekilde düzenlemeliler. Ortamýn tutuþmaya hazýr bir bozkýra dönüþtüðü ve hangi kývýlcýmýn bu bozkýrý tutuþturacaðý bilinmediði koþullarda devrimci komünist bir partinin yapacaðý en büyük hata “kendi gündemine” gömülmesidir.

Yeni Evrede

Mücadele Birliði

BÝRÝNCÝ VE TE

HALK ÝKTÝDAR

Bugün dünyanýn çeþitli pek çok bölgesinde rastladýðýmýz savaþlarýn, çatýþmalarýn arka planýnda iþte bu tarihsel gerçek yatýyor. Ortadoðu’da Suriye üzerinden, Uzakdoðu Asya’da Sosyalist Kore Cumhuriyeti ile Kapitalist Kore üzerinden, Afrika’da pek çok ülke üzerinden hazýrlanan ya da zaten baþlatýlmýþ olan savaþlarýn arka planýndaki tarihsel gerçek de aynýdýr. Emperyalist-kapitalist sistem çöküyor. Bu sistem çökerken tüm insanlýðý büyük bir felakete sürüklüyor. Bölgesel savaþlar bu felaketin ilk belirtileri, ilk adýmlarýdýr. Ancak Libya, Afganistan, Irak örneklerinde de görüldüðü gibi, emperyalistler ve iþbirlikçileri, baþlattýklarý hiçbir savaþý zaferle sonuçlandýramýyorlar. Aksine, krizlerine “çare” olsun diye baþlattýklamperyalistler ve iþbirlikçileri þaþkýn, moralsiz, daðýnýk, ne rý savaþlar onlarý bulunduklarý noktadan yapacaklarýný bilmez haldeler. daha dibe çekiyor, krizlerini, bunalýmlarýEkonomik krizden ve onun kaçýnýlmaz so- ný derinleþtiriyor. nucu olan politik krizden sözediyoruz. Yeni Cephe: Suriye ve Ortadoðu Emperyalistlerin bizzat kendi sözcüEmperyalistlerin açýklamalarý, diploleri, temsilcileri, kadrolarý birer felaket telma tik ve askeri trafiði, yeni savaþ cephesilalý gibi açýklamalar yapýyorlar. Kimi diyor “Bu kriz 2. Dünya Savaþýndan bu yana nin Suriye olduðuna iþaret ediyor. Fakat gördüðümüz en büyük krizdir”; kimi di- Suriye’ye karþý baþlatýlacak bir savaþýn bu yor “Bunlar daha iyi günler”; kimi diyor ülkeyle sýnýrlý kalmayacaðýný, bütün Orta“ABD Yüzyýlý bitti”, kimi diyor “ABD’yi doðu’yu hatta bütün dünyayý topyekûn bir savaþýn içine sürükleyeceðini çocuklar biancak bir savaþ kurtarýr”. ABD’nin, -ve aslýnda bütün emperya- le bilir. Çocuklarýn bile bilebileceði bir listlerin- krizden çýkýþ yolu olarak bir sava- gerçeði emperyalistlerin bilmiyor olmasý þý öngördükleri neredeyse tüm burjuva düþünülemez. Demek ki emperyalistler, devletleraanalistler, iktisatçýlar, ideologlar tarafýndan kabul ediliyor. Þimdilik anlaþamadýklarý rasý topyekûn bir savaþýn baþlama vuruþukonu bu savaþýn topyekûn bir savaþ mý nu Suriye üzerinden yapmanýn hesabý yoksa parça parça, bölgesel savaþlar biçi- içindeler. Üstelik aceleleri var. ABD’nin Türkiye Büyükelçisi, “Suriye acil bir kominde mi olacaðý. Tarihsel bir üretim biçimi olarak tari- nudur” sözleriyle bu gerçeði itiraf etmiþhinin sonuna yaklaþmýþ kapitalizmin en i- tir. Türkiye bu planlarýn neresinde yer aleri, en geliþmiþ biçimi olan lý yor? Tam ortasýnda, kavþak noktasýnda. emperyalist-kapitalist sistem tarihe gömülmek üzere olan her geçmiþ üretim biçimi- Ýngiliz gazeteleri, Türkiye’nin kavþak noknin yaptýðý gibi, hayatta kalmak için son tada olduðunu açýkça yazdýlar. Demek ki, þansýný da kullanmadan tarih sahnesinden Türkiye’ye biçilen rol, emperyalistlerin Ortadoðu’daki koçbaþý rolüdür. çekilmeyecek.

E

12

194. Sayý / 17 - 31 Ağustos 2011

Somut olgular buna iþaret ediyor. Türk Baþbakaný’nýn Suriye’ye karþý, durduk yerde, savaþ ilanýndan baþka hiçbir anlama gelmeyecek sözleri, hükümetin açýklamalarý, hükümetin en üst düzeydeki adamlarýnýn toplantýsýna ABD Büyükelçisinin katýlmasý, Türk Dýþiþleri Bakanýnýn apar topar Suriye’ye gitmesi; tüm bunlar büyük bir savaþa hazýrlýðýn ilk adýmlarýdýr. Türkiye’nin savaþ hazýrlýðý babýnda attýðý adýmlar bununla sýnýrlý deðil. Ordunun moralsiz, daðýnýk, savaþ gibi büyük bir adýmýn gerektireceði beceri ve cesaretinden yoksun komuta kademesini istifalarla deðiþtirmesi, paralý askerlik, yeni silahlarýn alýmý, polisin “özel harekât” biriminin yeniden devreye sokulmasý bu hazýrlýðýn birer parçalarýdýr. Hazýrlýklarýn içeriði, Türk tekelci sermaye sýnýfýnýn ve faþist devletin sadece Suriye’ye karþý deðil ama baþta Kürt halký olmak üzere iþçi sýnýfý ve emekçi kitlelere karþý da kapsamlý bir savaþýn hazýrlýðý olarak anlaþýlmalýdýr. Erdoðan’ýn “bundan böyle kimse bizden merhamet beklemesin” sözleri boþ, kuru bir tehdit, uluorta söylenmiþ sözler deðil. O sözler, önümüzdeki süreçte devletin, hükümetin, tekelci sermaye sýnýfýnýn içerde Kürt halkýna ve devrimin diðer toplumsal güçlerine karþý nasýl bir politika izleyeceklerinin göstergesidir. Türk tekelci sermaye sýnýfý, sýrf emperyalistler istedi diye mi Suriye’ye karþý savaþ açmak istiyor? Þüphesiz deðil. Türk burjuvazisi de en az emperyalistler kadar bir savaþ için istekli. Çünkü Türk burjuvazisi de krizden çýkýþ yolu olarak ve devrim tehdidinden kurtuluþun çaresi olarak bir dýþ savaþý öngörüyor. Türk sermaye sýnýfý ile devletin hem içerde hem de dýþarýda büyük bir savaþa ihtiyaç duymasýnýn basit ve anlaþýlýr nedenleri var. Emperyalist-kapitalist sistemin bir parçasý, bu zincirin bir halkasý olarak, bütün emperyalist devletler gibi Türkiye’de tarihinin en þiddetli ekonomik kri-


Yeni Evrede

Mücadele Birliði

EMEL HEDEF:

RINI KURMAK ziyle karþý karþýya. ABD ve Avrupa Birliði emperyalistlerinin durumu biliniyor. ABD tarihinde ilk defa borç açýsýndan “güvenilmez” ilan edildi. Yunanistan, Ýtalya, Ýspanya, Portekiz ve þimdi de Fransa ABD ile ayný yoldalar. Bu ülkelerin peþinden Ýngiltere ve Belçika koþar adým geliyor. Avrupa Birliði’nin ve onun para birimi olarak Euro’nun geleceði belirsiz. Bu belirsizlikler içindeki emperyalistler hiçbir çýkýþ yolu bulamazken baðýmlý bir ülke olan Türkiye’nin çýkýþ yolu bulmasý düþünülemez bile.

Çýkýþ Yolu Tekelci sermaye sýnýfý, savaþa girmeyi, baský ve terör yoluna baþvurmayý krizden çýkýþ yolu olarak seçmiþtir. Bu biliniyor. Sermaye sýnýfý kendi çýkarlarýna uygun olan yolu seçmiþtir. Peki ya iþçi sýnýfý, Kürt halký ve diðer emekçi sýnýflar? Onlarýn çýkarýna olan çözüm yolu hangisidir? Onlarýn çýkarýna olan çözüm yolu, devrimdir, emekçi sýnýflarýn bir devrimle politik iktidarý ele geçirerek devrimci bir iktidar kurmalarýdýr. Bunun dýþýndaki her çözüm önerisi, her talep ya da çaðrý tekelci sermaye sýnýfýnýn çýkarlarýna hizmet etmekten baþka iþe yaramaz. Koþullar bir devrim için son derece elveriþli hale gelmiþtir. Ekonomik bunalýmýn kapýdaki yeni büyük dalgasý ve muhtemel savaþ bu koþullarý daha da uygun hale getirecektir. Sermaye sýnýfý, emekçi sýnýflarýn ve Kürt halkýnýn kanýný dökerek, acý ve gözyaþý içinde boðarak bu durumdan kurtuluþ yolu bulmaya çalýþýyor. Böyle koþullarda Kürt halký ve emekçi sýnýflar, devrimci öncü iþçiler “AKP’nin Türkiye’yi savaþa sürüklemesine izin vermeyeceðiz” gibi naif sloganlarla, “savaþa hayýr, elinizi Suriye’den çekin” türünden iþe yaramaz taleplerle hareket edemezler. Çünkü savaþ ve ekonomik kriz gibi büyük toplumsal sorunlarýn çözümü, onlarý orta-

ya çýkaran kapitalist temel hedef alýnmadan mümkün deðildir. Dolayýsýyla bu tür slogan ve taleplerin ne emperyalistleri ne de Türk devletini durdurmalarý söz konusu olabilir. Geldiðimiz noktada ya devrim ve iktidarýn halkýn eline geçmesi savaþý önleyecek, krize son verecek ya da savaþ ve ekonomik kriz bir devrime yol açacak. Bu, içine girdiðimiz sürecin kaçýnýlmaz sonucu olacak. Ýþçi sýnýfý ve Kürt halký, çektikleri acýlarýn, ödedikleri bedellerin, verdikleri mücadelelerin boþa gitmesini istemiyorlarsa hedef ve istemlerini bu gerçeðe uygun þekilde yapmalýlar. Büyük altüst oluþ, tüm dünyada olduðu gibi, Türkiye’de de kaçýnýlmaz hale gelmiþtir. Ýngiltere’deki isyan, Yunan halkýnýn ayaklanmasý, Ýspanyol halkýnýn ayaklanma denemeleri, Þili gençliðinin ayaklanmasý ve daha saymadýðýmýz pek çok örnek, çalkantýlarýn, alt üst oluþlarýn, devrimlerin dünya yüzeyine yayýlmakta olduðunu gösteriyor. Dünya ve insanlýk tarihi yeni bir dünyanýn doðumuna tanýklýk ediyor. Þimdi çekilen ve yakýn gelecekte çekilecek büyük acýlar bu doðumun sancýlarýdýr. Esasýnda savaþlar da yüzeydeki, görünürdeki nedenleri ne olursa olsun, arkalarýndaki maddi sýnýf çýkarlarý nedeniyle bu doðum sancýlarýnýn birer parçasýdýr. Türkiye bu doðum sancýlarýnýn en güçlü hissedildiði yerlerin baþýnda gelecek. Hükümet ve devletin hazýrlýklarý, sýnýf mücadelesinin sertliði, Kürt halkýnýn özgürlük yolunda attýðý büyük adýmlar bu tespitimizin somut kanýtlarýdýr. Baþka bir ifadeyle, Türkiye devrime gebedir ve ekonomik bunalýmýn yeni büyük dalgasý ile muhtemel savaþ bu sürece büyük bir ivme kazandýracak. Bu koþullarda en büyük görev ve sorumluluk Leninistlere düþüyor. Sosyal reformist partiler ile onlarýn kuyruðundan ayrýlmayan oportünist hareketler, þimdiden savaþa ve ekonomik krize karþý ahla194. Sayý / 17 - 31 Ağustos 2011

Gündem

ki öfkeler yaðdýrmakla yetinen bir politika izleyeceklerini açýklama, talep ve sloganlarýyla belli etmeye baþladýlar. Oysa bu koþullarda aslolan Kürt halkýnýn, iþçi sýnýfýnýn, devrimin diðer toplumsal güçlerinin önüne devrim ve halk iktidarý hedefini koymaktýr. Sosyal reformist partilerin ve oportünist hareketlerin bu devrimci görevi yerine getiremeyecekleri bir kez daha açýða çýkmýþtýr. Bu görevi sadece ve sadece Leninistler, Leninist Parti yerine getirebilir. Gücü ve durumu ne olursa olsun, bu devrimci görevi yerine getiren bir parti, iþçi sýnýfýna, emekçi kitlelere, Kürt halkýna iktidarýn ele geçirilmesi hedefini gösteren bir parti güç kazanacak ve zafere ulaþacaktýr. Tersi de doðrudur. Bu devrimci görevden kaçan, böylece sermaye sýnýfýna dolaylý da olsa hizmet eden bir parti gücü ne olursa olsun kaybetmekten, yenilmekten kaçýnamayacaktýr. Leninistler, tüm güçlerini, tüm faaliyetlerini emekçi sýnýflara ve Kürt halkýna devrim ve iktidarýn ele geçirilmesi hedefini gösterme amacýna uygun þekilde düzenlemeliler. Ortamýn tutuþmaya hazýr bir bozkýra dönüþtüðü ve hangi kývýlcýmýn bu bozkýrý tutuþturacaðý bilinmediði koþullarda devrimci komünist bir partinin yapacaðý en büyük hata “kendi gündemine” gömülmesidir. “Kendi gündemine” gömülmek, onunla meþgul olmak her þeyden önce kitlelerden, onlarýn mücadelesinden kopmak demektir. Oysa her gün ortaya çýkan onlarca, yüzlerce kitle eyleminden her biri büyük bir ayaklanmaya dönüþme potansiyelini içinde taþýyor ve bu gösterilerden biri ayaklanmaya dönüþtüðünde onun içinde bulunmayan bir parti tüm öncülük iddialarýný yitirir. Böyle bir durum, devrimci komünist bir parti için telafisi zor bir sürece yol açar. Þimdi, tüm propaganda ve ajitasyonda devrim ve halk iktidarý hedefini öne çýkarmak yaþamsal bir önem taþýyor.

13


Sağlık Emekçileri

Mücadele Birliði

SAĞLIK EMEKÇİLERİ SUSMUYOR

mak üzere toplam 1142 imzayý, Ýl Saðlýk Müdürlüðü’ne iletti. Þehir dýþýnda olan Ýl Saðlýk Müdürü’ne görüþme talebi iletildikten sonra binadan ayrýlan yöneticiler basýna; Samsun Eðitim ve Araþtýrma Hastanesi’nde iþten çýkarýlan ve aylardýr eylemde olan iþçileri ziyaret etmek ve destek vermek üzere akþam saat 19.00’da Samsun’a doðru yola çýkacaklarýný duyurduktan sonra eylemi sonlandýrdý.

“Saðlýk Emekçilerinin Artýk Sabrý Kalmadý”

Saðlýk Emekçileri Sendikasý (SES) Toplu Ýþ Sözlemeleri (TÝS) için Türkiye’nin çoðu þehrinde hastanelerin önünde yaptýklarý eylemelere devam ediyorlar. Ýstanbul Üniversitesi Týp Fakültesi Çapa Hastanesi’nde SES Ýstanbul Þubeleri üyesi saðlýk emekçileri poliklinikler önünde 4 Aðustos saat 12.30’da toplanarak taleplerini dile getirdiler. “Toplu Görüþme Deðil, Toplu Sözleþme Ýstiyoruz” pankartý açan emekçiler, “Grev Haktýr Yargýlanamaz”, “Kadro Ýstiyoruz” dövizleri taþýdýlar. Ses Aksaray Þube Baþkaný Ersoy Adýgüzel burada bir açýklama yaptý. Ersoy; uluslararasý sermaye ve yerli iþbirlikçilerinin istemleri doðrultusunda AKP eliyle saðlýk alanýnda bugüne kadar uygulanan politikalarýn, hizmet alanlar ve hizmeti veren saðlýk ve sosyal hizmet emekçileri açýsýndan yýkýcý sonuçlar doðurmaya devam ettiðini vurguladý. Saðlýk emekçilerinin artýk sabrý kalmadýðýný söyleyen Ersoy; “Temel ücret asgari 1600 olmalý, 4/B, 4-C 4924, Vekil, Taþeron vb. istihdamýna son verilemesi, günlük 9 saat mesai uygulamasýna son verilmesi, taþeron saðlýk iþçilerinin kadroya alýnmasý gerektiðini”söyledi ve üniversiteler katma bütçeli kuruluþlardýr... Üniversitenin yönetimi sendikamýzla toplu Sözleþme yapmak üzere yanýt vermelidir” dedi. Çapa Ýstanbul Üniversitesi Hastanesi’nde yaþanan sorunlara karþý TÝS’te taleplerini yinelediler. Açýklamanýn sonunda SES Ýstanbul Þubeleri adýna “Her türlü ayrýmcýlýða, adaletsizliðe, çifte standarda karþý eþitlik ve adalet için mücadele edeceklerini” söyledi.

Hanoðlu’nun Ýmzalarý Ýl Saðlýk Müdürlüðü’nde

DÝSK, geçtiðimiz ay iþten çýkarýlan Güllü Hanoðlu’nun iþe geri alýnmasý için toplanan imzalarý 10 Aðustos günü, Çemberlitaþ’ta bulunan Ýl Saðlýk Müdürlüðü’ne teslim etti. Taksim Ýlk Yardým Hastanesi’nde taþeron iþçi olarak çalýþýrken iþten çýkarýlan ve 29 gündür hastane önünde çadýr kurarak eylem yapan Dev-Saðlýk Ýþ Sendikasý’na baðlý Hanoðlu’nun iþe geri alýnmasý için günlerdir imza toplanýyordu. DÝSK imzalarý Ýl Saðlýk Müdürlüðü’ne iletmek üzere yola çýktý. Taksim Ýlk Yardým Hastanesi’nde toplanan DÝSK’e baðlý iþçiler ve sendika yönetici-

14

Yeni Evrede

leri, “Güllü Hanoðlu Yalnýz Deðildir”, “Saðlýkta Taþeron Ölüm Demektir”, “Atýlan Ýþçiler Geri Alýnsýn”, “Susma Haykýr Taþerona Baþkaldýr” sloganlarýyla Eminönü Tramvay Duraðý’na doðru yürüyüþe geçti. Yol üzerindeki Galata Köprüsünden alkýþ ve ýslýklarla geçen grup Eminönü Tramvayý’na binerek buradan Çemberlitaþ’a geçti. Çemberlitaþ Ýl Saðlýk Müdürlüðü’nün önünde toplanan grup, burada basýn açýklamasý yaptý. Dev-Saðlýk Ýþ baþkaný Arzu Çerkezoðlu söz alarak: “Saðlýkta taþeron olmaz ve hastanelerde insan ihaleyle çalýþtýrýlamaz. Biz, yýllardýr saðlýðý bir hak olmaktan çýkartarak bir ticaret olarak kullanan sistemi kabul etmiyoruz. Taþeron yasalara aykýrýdýr. Kazanýlmýþ tüm haklar ortadan kaldýrýlýyor. 15 seneden fazla saðlýk sektörüne emek vermiþ iþçiler, sürekli yapýlan girdi çýktýlarla güvencesizleþtiriliyor. Taþeron sistem bizlerin emeði üzerinden ceplerini dolduruyor. Bu ülkenin çalýþma hayatýný düzenleyen Çalýþma Bakanlýðý’na, taþeron hukuk dýþýdýr diye baþvuru yaptýk buna raðmen, üniversite hastanelerinde, Saðlýk Bakanlýklarý’nda hukuksuzluk devam ediyor, iþçiler taþeron sistemle çalýþtýrýlýyor ve iþçi kýyýmýna gidiliyor. Taþeron çalýþtýrma bir insanlýk ayýbýdýr, insan emeðinin masalara yatýrýlýp ihalelerde sömürülmesine baþkaldýrýyoruz” dedi. DÝSK Örgütlenme Daire Baþkaný Ali Rýza Küçükosmanoðlu da söz alarak: “Güllü Hanoðlu’nu kutlamak gerekiyor çünkü haksýzlýða baþkaldýrmýþtýr. Biz onun için toplanan imzalarý iletmek için buradayýz. Bu durum tüm iþçi sýnýfýna yapýlmýþ bir saldýrýdýr ve bu saldýrýlara direnen iþçiler her zaman vardý ve var olmaya da devam edecek. Ýþçi sýnýfý güvencesiz çalýþtýrýlýyor ve DÝSK bu duruma karþý çýkacak. Burada bir hukuksuzluk söz konusudur ve bir an önce bu hukuksuzluða son verilmeli ve Güllü Hanoðlu iþe geri alýnmalýdýr” dedi. Yapýlan açýklamanýn ardýndan, Arzu Çerkezoðlu, Ali Rýza Küçükosmanoðlu ve diðer sendika yöneticileri, toplanan, 881’i hasta yakýnlarýndan, 261’i hastane çalýþanlarýndan ol194. Sayý / 17 - 31 Ağustos 2011

Saðlýkçýlar Ýstanbul’dan Samsun’a Desteðe Gidiyorlar

Dev Saðlýk Ýþ Sendikasý üyeleri Samsun Gazi Devlet Hastanesi önünde 198 gündür eylemde olan saðlýk emekçilerine destek için 10 Aðustos günü Ýstanbul’dan, Samsun’a yola çýktýlar. Taksim’de Samsun’a gitmek üzere toplanan Dev Saðlýk Ýþ üyeleri ve sendika yöneticileri “Taþerona Köle Olmayacaðýz”, “Yaþasýn Örgütlü Mücadelemiz” sloganlarýný attýlar. Basýna açýklama yapan, Dev Saðlýk Ýþ Sendikasý Baþkaný Arzu Çerkezoðlu, “Dile kolay tam 198 gündür direniþte olan, yani ilk baharý, yazý hastane bahçesinde taþeron çalýþtýrma sistemine karþý sendikalý olma, iþine ve onuruna sahip çýkma talebiyle geçiren ve halen bu onurlu direniþlerini Samsun’da hastane bahçesinde sürdüren arkadaþlarýmýzýn yalnýz olmadýðýný göstereceðiz” dedi. Arzu Çerkezoðlu; Güllü Hanoðlu’nun, Taksim Ýlk Yardým hastanesinde 30 gündür Samsun’daki iþ arkadaþlarý gibi iþi, ekmeði, onuru için direniþte olduðunu, kölelik sözleþmesine boyun eðmediðini ve bu yaklaþýmý reddettiði için iþten çýkarýldýðýný vurguladý. Samsun’a Güllü Hanoðlu’nýn eylem çadýrýndan yola çýkýlacaðýný bu eylemin taþeron sisteme baþkaldýran tüm saðlýk emekçilerinin ve tüm iþçi sýnýfýnýn eylemi olacaðýný söyledi. Yapýlan açýklamanýn ardýndan akþam Samsun Gazi Devlet Hastanesi’nde direniþte bulunan saðlýk çalýþanlarýna destek vermek amacýyla yola çýkýlacaðý açýklamasý yapýlarak eylem sona erdi.


Yeni Evrede

Mücadele Birliði

SAVRANOÐLU ÝÞÇÝSÝ YALNIZ DEÐÝLDÝR!

Ýzmir’in Menemen ilçesinde Savranoðlu Deri Fabrikasý’nda bulunan iþçiler, çoðunluðu saðlayarak Deri-Ýþ Sendikasý’na üye olmuþlardý. Ýþçilerin sendikaya üye olmalarýndan sonra patronun iþçiler üzerindeki baskýlarý arttý. Patron, aslý olmayan suçlamalarla sendika üyesi iki iþçiyi iþten çýkarttý. Ýþten atýlan iþçiler, 3 Aðustos Çarþamba gününden itibaren Fabrika önünde eyleme baþladýlar .Ýþten atýlan 2 iþçiye ,gün içerisinde mahalle halkýndan destek ziyaretleri yapýlýyor. Çalýþmaya devam eden sendikalý iþçiler de iþ çýkýþlarýnda ve molalarda eylemdeki 2 arkadaþlarýný yalnýz

býrakmýyorlar. Eylemdeki iþçiler, 4 Aðustos Cumartesi günü yaptýklarý basýn açýklamasýyla, iþe alýnýncaya kadar ve bütün iþçileri sendikalý yapýncaya kadar eylemlerine devam edeceklerini söylediler. Savranoðlu Deri Fabrikasý tarafýndan iþten çýkarýlan 2 iþçi, iþten atýlmalarýnýn 11. günü olan 13 Aðustos Cumartesi günü fabrika önünden Menemen Kültür Merkezi’ne kadar sessiz bir yürüyüþ gerçekleþtirdi. Eyleme, fabrikada çalýþan iþçiler, Menemen halký, TÜMTÝS, Mücadele Birliði Platformu, BDPS, Ýþçi Köylü gazetesi destek verdi. Ýþçiler yol boyunca “Menemen Halkýna Mektubumuzdur!” broþürlerini daðýttý. Daðýtýlan bildirilere Menemen sakinleri ve esnaflarý ilgi gösterdiler. Bu bildirilerde fabrikadaki çalýþma koþullarý, patronun iþçilere karþý yaptýðý haksýzlýklar ve Menemen halkýný desteðe çaðrý vardý. Kimi esnaf “Haklý bir mücadele veriyorsunuz” ve “Sonuna kadar yanýnýzdayýz” diyerek destek verdi. Yürüyüþte “Birleþen Ýþçiler Asla Yenilmez”, “Örgüsüz Ýþçi Köle Ýþçidir”, “Menemen Halký Ýþçine Sahip Çýk”, “Birlik Mücadele Zafer”, “Savranoðlu Ýþçisi Köle Deðildir”, “Esir Deðil Ýþçiyiz Yarýnýn Sahibiyiz” “Savranoðlu Ýþçisi Yalnýz Deðildir” Deri-Ýþ imzalý dövizler taþýndý, bildiri daðýtýmý Menemen Kültür Merkezi’nde son buldu. Kültür Merkezi salonunda iþçilere Deri-Ýþ Ýzmir Þube baþkaný “Fabrikada çalýþan iþçilerin %65 ya bronþit ya da astým. Saðlýk raporu alýp iþe baþlayan iþçiler çalýþamaz raporu ile iþten çýkýyor… Bizler buradaki kölece çalýþmayý ortadan kaldýrýp daha saðlýklý bir çalýþma ortamý yaratýncaya kadar mücadele edeceðiz” dedi. Deri-Ýþ þube baþkanýnýn ardýndan Savranoðlu Fabrikasý’nda daha önce çalýþýp çalýþamaz raporu alan bir kadýn iþçi söz aldý. Çalýþamaz raporu alan iþçi, fabrikadaki kimyasallar yüzünden her gün oksijen almak zorunda olduðunu söyledi. Rahatsýzlýðýndan dolayý fazla konuþamayan iþçi, “mücadele etmeliyiz” dedi. Daha sonra TÜMTÝS Ýzmir Þube Baþkaný “Merhabalar, verdiðiniz onurlu mücadeleyi selamlýyoruz. Birlik olarak ,birlikte mücadele ederek bu onurlu mücadeleyi zaferle kazanabiliriz. Kölece çalýþma koþullarýndan çýkmak için örgütlenmeliyiz. Ýþçiler birlik oldukça, örgütlü oldukça ve kazanmaya dair inançlarý olduðu müddetçe zaferle sonuçlandýracaklardýr eylemlerini… UPS’de Akdeniz’de olduðu gibi Savranoðlu’na da ya sendika girecek ya kepenkler inecek” diyerek kýsa bir konuþma yaptý. Yapýlan konuþmalardan sonra eylem sona erdi. SAVRANOÐLU ÝÞÇÝSÝ YALNIZ DEÐÝLDÝR ZAFER SAVAÞAN ÝÞÇÝLERÝN OLACAK Ýzmir/Mücadele Birliði 194. Sayý / 17 - 31 Ağustos 2011

PTT Ýþçileri

Sokaklar

Eylemlerini Sonlandýrdýlar

PTT Taþeron iþçileri, iþten çýkarýlmalarý üzerine baþlatýklarý mücadelede 8 aydýr, Avrupa Yakasý Posta Daðýtým Merkezi (AVPÝM) önünde eylemde idiler. 8 ay boyunca süren mücadelelerinde bir dizi yürüyüþ, basýn açýklamasý ve TBMM önünde de yapýlan oturma eylemi yapan iþçiler; taþeron sisteminin kaldýrýlmasý ve iþlerine geri dönmeleri için pek çok polis saldýrýsýný, gözaltýlarý göze alan iþçiler, AVPÝM önündeki çadýrlarýný kaldýrýp mücadele etmeye daha farklý þekillerde devam edeceklerini belirtiler. 8 ay boyunca mücadelelerini sürdüren iþçiler 5 Aðustos’ta, AVPÝM önünde yaptýklarý eylemleri ile ilgili olarak basýna açýklama yaptýlar. Cafer Kalað; Sirkeci PTT önünde baþlattýklarý ve TBMM’nin önünde bitirdikleri 72 saatlik oturma eyleminde sömürücü sýnýflarýn ne kadar aciz ve güçsüz olduklarýný gördüklerini söyledi. Bir çok saldýrýyla ve sendikal ihanetle de karþýlaþtýklarýný, bazý sendikacýlarýn koltuklarý uðruna sýnýf mücadelesine sýrtlarýný döndüklerini gördüklerini vurguladý. Cafer Kalað konuþmasýnda; “Topkapý’da iþçi sýnýfý adýna önemli bir mevzi kazandýk. Gelinen aþamada direniþimizin çadýr ayaðý yeterli doygunluðu saðlamýþtýr. Bugün burada çadýrlý direniþimizi sollandýrýyoruz. Bundan sonra önümüze, çadýr kurarak baþlatýðýmýz direniþin yaratýðý etkiyi örgütleme ve sýnýfa karþý sýnýf bilinciyle kuþatma görevini koyuyoruz. Öncü taþeron iþçilerinin birliðini saðlamak ve taþeron köleliðinin kaldýrýlmasý için güçlü ,birleþik, militan bir mücadele hedefi koyuyoruz” dedi. Eylem sýrasýnda “Kahrolsun Ücretli Kölelik Düzeni”, “Ýþçilerin Birliði Sermayeyi Yenecek” sloganlarý attýldý. Eyleme mücadelelerini sürdüren, Ontex iþçileri, Legrand, Kubatoðlu Ýþçisi ve Mücadele Birliði, BDSP destek verdi. Yapýlan açýklamadan sonra çadýr kaldýrýlarak, eylem sona erdirildi.

15


Yeni Evrede

Sokaklar

YENÝ EVRE’NÝN AYAKLANMALARI DÜNYAYI SARIYOR

Ýngiltere’nin baþkenti Londra’nýn kuzeyinde Tottenham’da, 4 Aðustos günü 29 yaþýndaki Afrikalý Mark Duggan’ýn polisler tarafýndan öldürülmesi günlerce protesto edildi ve bir ayaklanma düzeyine sýçradý. Kuzey Londra bölgesinde bulunan, kentin en yoksul semtlerinden Tottenham’da yaklaþýk 300 kiþi semtteki polis karakolunun önünde gösteri düzenledi. Adalet talebinde bulunan göstericilere polisin engel olmak istemesi üzerine olaylar çýktý. Polislere þiþeler fýrlatan göstericiler iki polis aracý ile bir otobüsü ateþe vererek, çok sayýda dükkânýn camlarýný kýrdý. Londra ambulans servisi, olaylarda toplam 10 kiþinin yaralandýðýný, bunlardan 9’unun hastanede tedavi edildiðini bildirdi. Polis ise, yaralýlardan 8’inin polis olduðunu açýkladý. 7 Aðustos gecesi yaþanan çatýþmalarda ise 100’ü aþkýn kiþinin gözaltýna alýndýðý bildirildi. Halkýn “adalet” istemiyle baþlattýðý gösteriler, güvenlik güçlerini hedef alýyor. Birmingham þehrine de sýçrayan çatýþmalarda bazý dükkânlar ateþe verildi, çatýþmalar alýþveriþ merkezlerinin etrafýna yayýldý. Hackney’de ayaklanmacýlar, çöp konteynýrlarýyla barikatlar kurdu, çok sayýda dükkânýn camlarý kýrýldý, bazýlarý ateþe verildi. Londra’nýn birçok mahallesinden dumanlar yükseliyor ve sürekli olarak polis araçlarý devriye geziyor. Günlerdir süren ayaklanma hükümeti de alelacele tedbir almaya itti ve tutuklamalar baþladý. Parlamento 11 Aðustos günü acil toplantýya çaðrýldý ve þehrin 20 bölgesine ve aralarýnda Nottingham, Manchester ve Liverpool’un da bulunduðu 7 þehre daha yayýlan ayaklanma için Londra’ya 10 bin ek polis sevk edildi. 10 Aðustos günü Ýngiltere ve Hollanda arasýnda oynanacak futbol karþýlaþmasý da ertelendi. 9 Aðustos günü eylemlerde ilk ölüm yaþandý. Londra Croydon’da gece yaþanan olaylar sýrasýnda araba içinde vurulmuþ olarak bulunan 26 yaþýndaki bir kiþinin hastanede öldüðü açýklandý. Hacker Grubu “TeamPoison” da BlackBerry telefon üreticisi RIM’in internet sitesini hackledi. Hackerlar,þirketin Ýngiltere’nin baþkenti Londra’daki þiddet olaylarýnda yer alan eylemcilerin tespit edilmesi için polisle iþbirliði yaptýðýný,bundan hemen vazgeçmesini istedi. RIM daha önce yaptýðý açýklamada “yaðmacýlarýn yakalanmasý” için soruþturmacýlara yardým edeceklerini duyurmuþtu. Eylemler, patlamalar, yaðmalamalar, küçük çapta yangýnlar ve çatýþmalar halen sürüyor. Son bilgilere göre ayaklanma süresince105 polis yaralanýrken, 1000’i aþkýn kiþi gözaltýna alýndý, ölü sayýsý 5’e yükseldi. Aþýrý saðcý Ýngiliz Ulusal Partisi’nin lideri Nick Griffin, ordunun devreye girmesini isterken, polisin öncelikli koruma alanlarý bankalar ve postaneler. Londra ve diðer þehirlerde yaþanan ayaklanmaya katýlan gençler, toplumun en yoksul kesimini oluþturuyor. Ve bu ayaklanma, gitgide aðýrlaþan ekonomik krizin bir sonucu. Daha birkaç sene önce Fransa’da gördüðümüz ve bugün Londra’da süren ayaklanma, gelecek daha büyük ayaklanmalarýn bir ön habercisi.Geliþmeler her yönüyle YeniEvre’nin ayaklanmalarýna iþaret ediyor.

16

Mücadele Birliði

ÝSRAÝL’DE AYAKLANMA

Ýsrail’de konut fiyatlarýndaki patlamaya karþý baþlatýlan eylemler üçüncü haftaya girdi.Temmuz ortasýndan bu yana Ýsrail hükümeti bir ayaklanmayla karþý karþýya. Tel Aviv’de ucuz konut isteyen eylemciler, 31 Temmuz günü anayollarý kapatýrken, Kudüs’te de Maliye Bakanlýðý ile sözleþmelerinde uyuþamayan doktorlar, Ýsrail parlamentosu önünde protesto eylemi düzenledi. Çadýrkent eylemleri de giderek büyürken, hükümetten daha ucuz konutlar saðlamasýný isteyen eylemciler, polis tarafýndan daðýtýldý. Tel Aviv’de eylemcilerin merkezi konumundaki Rothschild Caddesi’nde karþýlýklý kurulan çadýrlara, evlerin kapýlarýnda olduðu gibi tekli ve çiftli numaralar verilmeye baþlandý. Tel Aviv’in diðer sokak ve caddeleri Ben Gurion ile Nordau ise eylemcilerin yeni ikametgahý oldu, gidiþ-geliþli caddeleri bölen yeþil alanlar konut fiyatlarýný protesto edenlerin çadýrlarýyla doldu. 4 aydýr Maliye Bakanlýðý ile toplu sözleþme görüþmelerinde anlaþamayan ve daha iyi çalýþma koþullarý mücadelesi veren kamu kesiminde çalýþan doktorlar, saðlýk görevlileri ve týp öðrencileri de ülke çapýnda genel greve gitmiþlerdi. Yerel Yönetimler Birliði Baþkaný Shlomo Buhbut, “Bir günlük greve çaðýrdýk. Belediyeler kamuya kapalý, temizlik görevlileri çöpleri toplamadý” dedi. Buhbut, “Belediye ve yerel yönetimleri temsilcileri olarak, halkla birlikteyiz ve halk sosyal adalet için eylem yaptýðýnda biz ellerimiz kollarýmýz baðlý duramayýz” diye eklerken, hükümetin adým atmamasý halinde önümüzdeki günlerde farklý dayanýþma eylemlerinde bulunabileceklerini söyledi. Öte yandan Facebook üzerinden internet kullanýcýlarý 24 saatlik bir grev çaðrýsýnda bulundu. 24 bin kadar Ýsrailli iþe gitmeyeceklerini bildirdiler. Temmuz ortasýndan bu yana Tel Aviv’deki Rothshild Bulvarý boyunca yüzlerce çadýr kuruldu. Eylem daha sonra diðer kentlere de yayýldý. 30 Temmuz Cumartesi günü 150 bin eylemci Tel Aviv ve diðer bölgelerde sokaklara inmiþti. Yapýlan bir ankete göre gençler ve orta sýnýfýn öfkesini yansýtan bu eylem, Ýsraillilerin yüzde 80’i tarafýndan destekleniyor.

194. Sayý / 17 - 31 Ağustos 2011


Yeni Evrede

Sokaklar

Mücadele Birliði

EKA’dan Güllü Hanoðlu’na Ziyaret

Taþeron bir saðlýk firmasý olan Atlas Þirketler Grubu, bünyesinde çalýþtýrdýðý saðlýk iþçilerinin maaþlarýnda % 40 azaltmaya gitmiþ ve bunu da bir taahhütnameyle personeline imzalatmak istemiþti. Ýmzalamayý reddeden ortopedi servisi sekreteri ve Dev Saðlýk-Ýþ Sendikasý üyesi Güllü Hanoðlu, bu sebeplerden dolayý 10 Temmuz 2011 tarihinde firma tarafýndan hiç bir gerekçe gösterilmeden ve tazminatý ödenmeden iþten çýkarýlmýþtý. Bunun üzerine Hanoðlu, çalýþtýðý Taksim Ýlkyardým Hastanesi’nin bahçesine çadýr kurmuþ ve yapýlan bu haksýzlýða karþý eylem kararýný harekete geçirmiþti. 3 Aðustos günü eyleminin 22. gününde olan Hanoðlu’nu, Emekçi Kadýnlar(EKA) ziyaret etti. “Güllü Hanoðlu Yalnýz Deðildir”, “Yaþasýn Ýþçilerin, Emekçilerin Mücadele Birliði” sloganlarýyla hastane bahçesine giren Emekçi Kadýnlar, Güllü Hanoðlu ve destekçileri tarafýndan alkýþlarla karþýlandý, selamlaþýldýktan sonra koyu bir sohbete baþlandý. Kendisi hakkýnda detaylý bilgi sahibi olmayanlar için kendisini tanýtan ve neden burada olduðunu açýklayan Hanoðlu, daha sonra eylemin gidiþatý ve bu süreçte yaþadýklarýný paylaþtý ve bundan sonra ne yapmayý düþündüðünü anlattý. “22 gündür buradayým, ben ve diðer çalýþan arkadaþlarýmýn hakkýný savunmak için buradayým. Geçenlerde bir arkadaþýmýz 6 aylýk doðum izninden döner dönmez iþten çýkarýldý yine bu taahhütname baskýsý yüzünden. Bizim asýl iþverenimiz, Taksim Ýlkyardým Hastanesi’dir, taþeron alt iþverendir, bizim maaþlarýmýzdan haklarýmýzdan hastane sorumludur taþeron deðil bunu artýk anlasýnlar. Burada 15 seneden fazla çalýþan insanlar var onlarý da çýkardýlar nerdeyse emekli olacaklarken. Tazminatlarýna bile göz koyacak kadar aç gözlü insanlar bunlar. Ben de burada onlarýn haklarýný savunmak için duruyorum yoksa ben her yerde iþ bulurum sorun iþ deðil. Sað olsun dostlar da beni bu mücadelede yalnýz býrakmýyorlar, akþama kadar gidenim gelenim çok oluyor. Sendika baþkanlarý, milletvekilleri , sivil toplum örgütleri gibi. Her gün saat 12.30’da basýn açýklamasý yapýyoruz burada. Sendikalardan yöneticiler gelip destek oluyorlar. 5 Aðustos Cuma gününe kadar buradayým; eðer bir deðiþiklik yapýlmazsa benim de kafamda baþka þeyler var onlarý uygulamaya koyacaðýz. Biz saðlýk çalýþanlarý olarak daha önce de iþten çýkarýlmýþtýk 2002 yýlýnda ve Malatya’da açlýk grevine girdik, Ankara’ya yürüdük, meclise gittik. Zamanýn Çalýþma Bakaný Baþeskioðlu’yla konuþtuk Saðlýk Ýþ olarak. Yani tecrübem eskiye dayanýyor. Zaten Gazi Mahallesi kýzýyým bu tür þeylere aþinayým ve zorluklara dayanýklýyým. Kadýn olarak zaten iþ yerlerinde, baðlarda, bahçelerde baþýmýza bir sürü þey geliyor, benim de gelmiþtir. Patronlarýn ahlaksýz teklifleri, sözlü ve elle tacizlerini yaþadýk ve bunlar bizi nasýrlaþtýrdý direnç gücümüz arttýrdý. Ben burada bu çadýrýn altýnda bir þeyi çok iyi öðrendim, iþçinin dini, dili, ýrký, mezhebi yoktur var olan tek þey sýnýf mücadelesidir.” Daha sonra Dev Saðlýk-Ýþ Sendika yönetim kurulu üyesi Funda Keleþ þunlarý ekledi: “Sendikal mücadelemiz pratikte geliþti, insanlar bazý þeyleri bire bir gözleriyle görüp sendikalý olmak istediler. Güllü burada yalnýz görünse de asla yalnýz deðil. Samsun’da 8 çalýþan daha direniþte, onlar da yalnýz deðiller. Burada iþ býrakma eylemi oldu tüm hastane aþaðýya indi, herkes destek halinde. Direniþlerde gün geçtikçe azalma olurken, burada tam tersine her gün çoðalýyoruz.” Emekçi Kadýnlar, sohbetin sonunda Güllü Hanoðlu ve dostlarýyla vedalaþtýktan sonra yeniden sloganlar atarak hastane bahçesinden ayrýldý.

Emekçi Kadýnlar “Gül Bahçesi”nde

Batýgül Tunç ve Emekçi Kadýnlar (EKA) 14 Aðustos Pazar akþamý, Güllü Hanoðlu’nu eylem yerinde, çalýþan arkadaþlarýnýn deyimiyle “Gül Bahçesi”nde ziyaret ettiler. EKA’nýn Ayýþýðý Sanat Merkezi’nde düzenlediði Emek-Eylem-Kadýn panelinin ardýndan, panelin konuþmacýlarýndan Batýgül Tunç ve katýlýmcýlar ile birlikte Taksim Ýlkyardým Hastanesi’ne giderek Güllü Hanoðlu’nu ziyarete giderek destek oldular. “Güllü Hanoðlu Yalnýz Deðildir”, “Kadýn Olmadan Devrim Olmaz, Devrim Olmadan Kadýn Kurtulmaz”, “Yaþasýn Emekçi Kadýnlarýn Mücadele Birliði” sloganlarýyla hastane bahçesine yürüyen kadýnlar, Güllü Hanoðlu ve dostlarý tarafýndan alkýþlarla karþýlandý. Mücadelesinin 33. gününde olan Hanoðlu, bu süreçte yaþadýklarýný kýsaca anlattý. 140 gün mücadele veren Batýgül Tunç’a bu zaman zarfýnda neler yaþadýðýný soran Hanoðlu, daha sonra þunlarý anlattý: “Siz 140 gün mücadele etmiþsiniz, benim 33. günüm. Fakat umarým sizinki kadar uzun sürmez, Samsun’daki hastanede mücadele içinde olan iþçi arkadaþlarýmýz 200. günün içindeler, bu da Samsun halkýnýn duyarsýz olmasýndan ve sendikalarýnýn güçlü olmayýþýndan kaynaklý bir durum. Yoksa o iþçi kitlesi burada olmuþ olsaydý, bir hafta içinde kazaným alýrlardý. Benim þöyle bir þansým var, buradaki çalýþanlardan tutun da sendika yöneticilerine kadar, hastalardan tutun da milletvekillerine kadar çok destekçim var, beni asla yalnýz býrakmýyorlar. Burada mücadelemi görüp sendikalý olmak isteyen bir sürü insan oldu. Her gün saat 12.30’da basýn açýklamamýza devam ediyoruz, yeni gelen insanlarý da bilinçlendirip haberdar ediyoruz. Bu süreçte þöyle bir kazanýmýmýz oldu, TTB ile sendikamýz gidip hastane yönetimiyle konuþtu; bir sonuç alýnamadý ama en azýndan ihale iptal edildi ve taahhütname baskýsý kalktý, fakat bu kez de psikolojik baskýlar sürüyor. Müdür, yanýma gelen insanlarýn görüntülerini alýyor kamerayla. Son olarak þunu söylemek istiyorum, dünyada ayaklanmalar baþladý, yakýnda Türkiye’ye de sýçrar. Tüm iþçi sýnýfýnýn, kapitalist düzene karþý birlikte hareket etmesi lazým bu iþin baþka çýkýþ yolu yok” dedi. Sohbetin ardýndan, Batýgül Tunç ve EKA’lý kadýnlar sloganlarla hastane bahçesinden ayrýldýlar.

194. Sayý / 17 - 31 Ağustos 2011

17


Emekçi Kadınlar

“KADINLARA YAÞAM ÖZGÜRLÜÐÜ”

Kadýnlara yönelik þiddet ve cinayetleri protesto etmek adýna bugün çeþitli kadýn örgütleri bir araya gelerek eylem yaptý. Artan kadýn cinayetleri, ardý arkasý kesilmeyen þiddet, cinsel taciz ve tüm baskýlara karþý tepki göstermek amacýyla kadýnlar, 5 Aðustos günü Taksim Galatasaray Lisesi önünde toplandý. “Kadýn Cinayetlerini Durduracaðýz Platformu”nun organize ettiði eyleme, þiddet gören kadýnlar, sivil toplum örgütleri kadýn temsilcileri, siyasi yapýlanmalarýn kadýn kollarý, ellerinde cinayetlere kurban gitmiþ kadýnlarýn resimlerini taþýyarak katýldý. “Kadýn Cinayetlerini Durduracaðýz”, “Kadýn Katillerinden Hesap Soracaðýz” sloganlarý atan kadýnlar bir süre oturma eylemi yaptý ve sonra basýna açýklama yapýldý. Grup adýna söz alan Mine Parlas þunlarý söyledi: “Bu ülkede hala gazetelerin üçüncü sayfalarý kanýmýzla yýkanmaya devam ediyor. Yalnýzca son iki haftada farklý illerden 7 kadýn eþi veya sevgilisi tarafýndan, üstelik bir çoðu devletten koruma talep etmesine raðmen katledilmekten kurtulamadý. Bu ülkede kadýnýn yaþam hakký üzerinde keyfiyetle ve gaddarca at oynatan erkek yapýya ve onu koruyan erkek devlete tekrar sesleniyoruz. Kadýnýn yaþam alanýndan elinizi çekin ve asýl yapmanýz gereken iþ olan kadýna eþit ve güvenli yaþam alaný saðlayýn.”

“Hediye Aksoy’a Özgürlük”

Daha sonra yürüyüþe geçen grup, Taksim Tramvay Duraðý’na geldiðinde, her Cuma günü, Taksim Meydaný’nda tekrarlanan, “Hediye Aksoy’a Özgürlük” eylemine katýldý. Bakýrköy Kadýn ve Çocuk Tutukevinde bulunan Hediye Aksoy görme engelli ve ileri derecede kanser hastasý. Cezaevi ortamýnda tedavisinin ve yaþamýný sürdürmesinin mümkün olmadýðýna iliþkin raporlara raðmen özgürlüðüne kavuþmasý engelleniyor. Oturma eyleminde yer alan Sabahat Tuncel söz alarak: “Hediye için burada olmak benim için bambaþka bir olay çünkü o benim cezaevinden arkadaþým ayný zamanda. Hediye Aksoy, Kürt hareketinin bir göstergesi, gerillalýktan tutsaklýk sürecine kadar mücadelenin bir simgesidir. O, cezaevinde gözlerini kaybetti, Hediye’ye özgürlük istemek, sadece hastalýðýndan kaynaklý deðil, insan haklarý, demokrasi için de gerekli bir istemdir, bütün politik tutsaklar için geçerlidir bu isteðimiz” diyerek Güler Zere’nin yaþadýðý süreci hatýrlattý. Eylemi organize eden Demokratik Özgürlük Kadýn Hareketi adýna basýna açýklama yapan Nazlý Güneþ: “Hediye Aksoy, yýllardýr cezaevinde. Gözleri görmeyen Aksoy, cezaevindeyken kanser hastalýðýna yakalanmýþtýr ve tedavisi cezaevi koþullarýnda yerine getirilmiyor. Aslýnda o, hasta tutsaklardan sadece biri ama hasta tutsaklarýn, kadýn tutsaklarýn ve haksýzlýða uðrayan insanlarýn sembolüdür. Hediye Aksoy’un özgürlüðü sizlerin (devletin) bir lütfu deðildir. Bu onun en temel hakkýdýr ve özgürlüðüne

18

Yeni Evrede

Mücadele Birliði

kavuþmasý için derhal harekete geçilmelidir” dedi. ArdýndanHediye’nin biyolojik ve ruhsal saðlýðýyla ilgili bilgi verdiði mektup okundu. Aksoy: “Þu an size bu satýrlarý yazamamak çok üzücü ama malum durumu siz de biliyorsunuz.18 yaþýnda gözlerimi kaybettim, cezaevinde birilerinin yardýmý olmadan yürüyemiyorum bile, bu mektubu bile bir dostumun kaleme almasý sayesinde sizlere ulaþtýrabiliyorum. Tüm bunlarýn yaný sýra bir de meme kanseri hastalýðýna yakalandým, göðsümden parça aldýlar, tedavi süreci 31 gün olan kemoterapi, cihazlarýn bozuk olmasý sebebiyle 2 aya çýktý. Ring aracýnda aðrýlarýmla hastaneye gidip gelmek bana ne kadar acý verdi bilemezsiniz. Þimdi tümör, karýn boþluðuma da sýçramýþ ve doktorlar ameliyatýn riskli olacaðýný ve benden bir seçim yapmam gerektiðini söylüyorlar, bu seçimi yapmak ne kadar kolay sizce? Tüm bu yaþadýðým zorluklara raðmen hala beni cezaevinde tutuyorlar, bir an önce özgürlüðüme kavuþmak ve tedavi olmak istiyorum” diyordu. Mektup okunduktan sonra Hediye Aksoy için özgürlük sloganlarý atýlarak eylem sonlandýrýldý.

Hediye Aksoy’a Sahip Çýkalým

Hediye Aksoy için her hafta Cuma günü düzenlenen oturma eylemi 13 Aðustos Cuma günü yedinci kez gerçekleþtirildi. Hediye Aksoy’un resimleri ve serbest býrakýlmasýný isteyen dövizlerin taþýndýðý eylemde “Jin Jiyan Azadi”, “Hediye Aksoy’a Özgürlük”, “Devrimci Tutsaklar Onurumuzdur”, sloganlarý atýldý. Bu haftaki eylemde Hediye Aksoy’un ablasý Hazniye Aksoy söz alarak “Gözleri görmeyen ve kanser olan bir insan baþkasýna ve bu devlete nasýl bir zarar verebilir ki hala cezaevinde tutuluyor?” diye sordu. Kardeþinin durumunun giderek aðýrlaþtýðýný hatýrlatarak, hastaneye gidiþ geliþinde gardiyanlar tarafýndan darp edilerek hakarete maruz kaldýðýna dikkat çekti. Yetkililerden tüm hasta tutuklularýn bir an önce serbest býrakýlmasýný istedi ve halklarýn bir arada ve barýþ içinde yaþamasý için gerekli adýmlarý atmasý gerektiðini belirtti. Ýdil Aydýnoðlu ise cezaevindeki hasta tutsak arkadaþlarý için yedi haftadýr oturma eylemi yaptýklarýný, ancak yetkililerin kendilerini duymayarak Hediye Aksoy’un ölüme terk edildiðini belirtti. Hediye Aksoy’un serbest býrakýlmamasýnýn devletin kadýn ve Kürt özgürlük hareketine yaklaþýmýnýn bir yansýmasý olduðunu, devletin siyasi tutuklular söz konusu olunca Ceza Ýnfaz Kanunun 16. maddesini askýya aldýðýný belirten Aydýnoðlu “Açýk ki bu tutum siyasidir. Ölüm riski olan bir hastanýn cezaevinde tutsak edilmesi aslýnda bir ölüm cezasýdýr. Devlet idamý hukuken kaldýrmýþ olsa da hala cezalandýrma sistemi içerisinde cinayet iþlenmektedir” dedi. Aydýnoðlu tüm demokratik çevrelere, kadýn kurumlarýna, aydýnlara ve vicdan sahiplerine Hediye Aksoy’un serbest býrakýlmasý için destek vermeleri için çaðrýda bulunarak “Hediye’ye sahip çýkýn çünkü; o hepimizin Hediye’si” diyerek sözlerini bitirdi. Hediye Aksoy’un serbest býrakýlmasý için atýlan sloganlarla oturma eylemi sona erdi.

194. Sayý / 17 - 31 Ağustos 2011


Yeni Evrede

Mücadele Birliði

KÜRT KADINLARINDAN ÝRAN’A PROTESTO

Kürt kadýnlarý, Ýran’ýn 20 gündür gerillaya karþý TC iþbirliðiyle sürdürdüðü operasyonlarý Taksim Tramvay duraðýnda protesto etti. 7 Aðustos günü Taksim Tramvay duraðýnda saat 13.00’da toplanan Demokratik Özgür Kadýn Hareketi (DÖKH)’nden Kürt kadýnlarý, Galatasaray Lisesi önüne doðru yürümek isteyince polis ve çevik kuvvet, toplanan kitleyi çembere aldý. Ýki panzer de hazýr bekletildi. Yürüyüþ için emniyet amirleri ile tartýþan yetkililer “açýklamanýzý burada yapýn, sonra daðýlýn” diyerek izin vermedi, bunun üzerine 15 dakika oturma eylemi yapýldý. Kürt kadýnlarýnýn çoðunlukta olduðu eylemde “Türkiye ve Ýran Devletlerini Uyarýyoruz!, Ateþle Oynamayýn” pankartý açýldý. Kadýnlarýn ellerinde taþýdýklarý dövizlerde “Terörist Devlet”, “Jin Jiyan Azadi” sloganlarý dikkat çekti. DÖKH adýna açýklama yapan Mülkiye Demir; “Seçim öncesi, Kürt siyasetine engel olma çabalarý halkýn direniþi tarafýndan boþa çýkartýlýrken, seçimlerde gösterilen baþarýyý hazmedemeyenler halkýn iradesiyle açýða çýkartýðý milletvekillerinin meclise girmesini engelleyerek, ayný politikayý devam ettirmiþtir. ABD’nin desteðiyle Ýran 16 Temmuz’dan bu yana Irak sýnýrýnda kapsamlý bir operasyon yürütmektedir. Ýran’ýn yürütüðü operasyonda bölgede yaþayan sivil halk maðdur olmuþ, onlarca aile göç etmek zorunda kalmýþtýr. Bir çoðu canýndan olmuþtur. Türkiye’de ise özel hareket polislerinin devreye konulmasýyla birlikte 90’lý yýllarda olan savaþýn kat be kat üzerinde bir savaþa doðru sürüklenmekteyiz” dedi. Mülkiye Demir açýklamanýn sonunda uluslararasý ve bölgesel güçlerin, Kürt halký üzerinde inkar ve imha politikalarýndan vazgeçmesi ve evrensel hak olan Uluslarýn Kendi Kaderini Tayin Etme Hakkýný, Kürt halký için de demokratik özerklik temelinde halkýn iradesinin tanýnmasýný istedi. Emek Demokrasi ve Özgürlük Bloðu’nun desteklediði eylemde Sabahat Tuncel BDP Genel Merkezi adýna kýsa bir açýklama yaptý. Tuncel; “Bugün Türkiye’de Kürt halkýna karþý yaþanan ýrkçý saldýrýlarý ve Ýran’ýn 20 gündür sürdürdüðü saldýrýlarý protesto etmek için burada toplandýk ama buradaki emniyet güçleri en demokratik hakkýmýz olan yürüyüþ yapmamýza engel oldular” dedi. Ýran’ýn Kürt halkýna karþý baþlattýðý bu geniþ kapsamlý operasyonlarýn TC ile birlikte yürütüldüðünü söyleyen Tuncel “bu operasyonlardan sonuç alýnacaðýný düþünenler tekrar yanýlacaklar” dedi. Sabahat Tuncel’in açýklamasýndan sonra eylem sona erdi.

“Tolga Baykal Ceylan Nerede?” Cumartesi Anneleri 333. haftada Galatasary Lisesi önünde kaybedilen çocuklarý için yine eylemdeydiler. Türkiye ‘de 1980 faþist darbesi ve 90’lý yýllarda Kürdistan’da süren iç savaþ dönemlerinde gözaltýnda kaybetme, yol ortasýnda infaz, kaçýrma, toplu bir þekilde öldürmelerin, faili meçhul binlerce insanýn akýbetini sormak için “Failler Belli Katiler Nerede” diyerek Ýnsan Haklarý Derneði Gözaltýnda Kayýplara Karþý Komisyonun 7 yýldýr sürdürdüðü eylemlerinden biri de, 13 Aðustos günü yapýldý ve “Tolga Baykal Ceylan Nerede?” diye soruldu.

Sokaklar

“Ýþçiler Güçlerinin Farkýna Varmalý”

Ontex-Canbebe iþçileri, iþten çýkarýlmalarý sebebiyle, her hafta Taksim’de gerçek leþ tir dik le ri eyleme devam ediyorlar. Bundan 178 gün önce iþten çýkarýlan Ontex-Canbebe iþçileri, çýkarýldýklarý günden itibaren bu haksýzlýða boyun eðmeyip, mücadele yolunu seçtiler. Gerek fabrika önüne kurduklarý çadýr ile gerek periyodik olarak tekrarladýklarý eylemlerle seslerini duyurmaya çalýþtýlar; mücadelelerini hala sürdürmekteler. Kararlýlýkla her hafta gerçekleþtirdikleri eylemlere 13 Aðustos’ta bir yenisini daha eklediler. Mücadele Birliði Platformu, BDSP ve iþten çýkarýlan PTT iþçilerinin de destek verdiði eylem saat 18.00’de Galatasaray Lisesi önünde baþladý. “Hak Verilmez Alýnýr, Zafer Sokakta Kazanýlýr”, “Ýþçilerin Birliði Sermayeyi Yenecek”, “Kurtuluþ Yok Tek Baþýna Ya Hep Beraber Ya Hiç Birimiz”, “Yaþasýn Gururlu Mücadelemiz” sloganlarýyla yürüyüþe geçen grup, Burger King’in önüne geldiðinde basýn açýklamasý yaptý. Ontex iþçisi Gamze Kayhan þunlarý söyledi: “Ýþten atýlmamýz patronlarýn iki dudaðýnýn arasýndayken, uzun saatler düþük ücretlerle çalýþtýrýlýrken, sendikalý olduðumuz ya da sendika çalýþmasý yürüttüðümüz için iþten atýlmak bu kadar kolayken bunlara artýk sessiz kalmamalýyýz. Biz direniþte olan Ontek-Canbebe, Kubatoðlu-Fýratpen, Legrand, Kampana Deri, Burger King Çaðrý Merkezi çalýþanlarý, Taksim Ýlkyardým Hastanesi iþçisi, iþten atýlma saldýrýlarýna direniþle yanýt verdik ve mücadele yolunu seçtik. Haftalardýr Taksim’de yaptýðýmýz eylemler ile bu haksýzlýklarý duyurmaya, sizleri direniþlerimize destek olmaya çaðýrýyoruz. Ýþçiler güçlerinin farkýna bir an önce varmalý ve mücadele yolunu seçmelidirler. Bizler birlikte hareket etmediðimiz sürece, elimizde olan haklarýmýz bir bir alýnmaya devam edecektir. Bu saldýrýlara sessiz kalan sendikalar da bir an önce harekete geçmelidirler. Yunanistan’da, Fransa’da, Þili’de, Ýngiltere’de iþçiler haklarýna sahip çýkarak sokaða dökülüyor, Türkiye’de bizler de sokaða dökülmeliyiz. Sokaða çýkmadýkça bu saldýrýlarý geri püskürtemeyiz” dedi. Basýn açýklamasýnýn ardýndan atýlan sloganlarla eylem sona erdi.

Galatasaray Lisesi önünde oturma eylemi yapan Cumartesi Anneleri adýna Hasan Ocak’ýn kardeþi Maside Ocak, Tolga Baykal Ceylan’ýn nasýl kaybolduðunu anlattý. ÝTÜ öðrencisi Tolga Baykal Ceylan’ýn, tatil için gittiði Ýðneada’da 10 Aðustos 2004 tarihinde kaybolduðunu söyledi. Ocak; “5 Þubat 2011 tarihinde Baþbakan Erdoðan’ýn Cumartesi Anneleri ve Ýnsan Haklarý Derneði yetkilileriyle yaptýðý görüþmeden sonra, 9 Þubat 2001 tarihinde gözaltýnda kayýplarý araþtýrmak için TBMM Ýnsan Haklarý komisyonu bünyesinde bir alt komisyon kurul194. Sayý / 17 - 31 Ağustos 2011

duðu açýklandý. Alt komisyon açýkladýðý raporda; Jandarmada gözaltýna alýndýðýna dair kayýt olmamasýný gerekçe olarak göstermiþ, Tolga’nýn kayýp olmadýðýný savunmuþtu. Komisyonun devletin 7 yýldýr anne Kadriye Ceylan’a anlattýðý tutarsýzlýkla dolu senaryolar, bir kez daha toplumsal hafýzanýn unutkanlýðýna havale edilerek tekrarlanmaktadýr” dedi. Maside Ocak; “Tolga için Galatasaray’dayýz, Ýðneada’dayýz. Coðrafyamýzý kayýplar, toplu mezarlar cehennemine çeviren, Tolga’nýn ve tüm kayýplarýmýzýn akýbetini açýklamakta ayak diretenlerin, onlarý yargýlamayan savcýlarýn, taleplerimize kulak týkayanlarýn, peþindeyiz, takipçisiyiz” dedi.

19


Emekçi Kadınlar

Mücadele Birliði

EYLEMDEKÝ KADINLAR KONUÞUYOR

Emekçi Kadýnlar (EKA) tarafýndan 14 Aðustos günü, Emek-Eylem-Kadýn konuu bir panel düzenledi. Taksim Ayýþýðý Sanat Merkezi’nde yapýlan panele, son dönemde öne çýkmýþ eylemci-direniþçi iþçi kadýnlar katýldý. Ýzmir’de Buca Belediyesi ve CHP Ýl Binasý önünde eylem yapan Batýgül Tunç, 179 gündür Ontex Fabrikasý önünde eylemini sürdüren Gamze Kayhan, Burger King Çaðrý Merkezi’nde iþten atýlan ve eylemleriyle Çaðrý Merkezi çalýþanlarýnýn sesini herkese duyuran Gülbahar Bad ve eylem alanýný býrakamadýðý için telefonla sesini ulaþtýran Taksim Ýlkyardým Hastanesi çalýþaný Güllü Hanoðlu panelin katýlýmcýlarý Emekçi Kadýnlar adýna da Fatma Yýldýrým’ýn yer aldýðý panelin izleyicilerinin çoðunluðu da emekçi semtlerinden gelen genç iþçi kadýnlardý. “Tek solukta söylenilen bir türküdür kadýn” diyerek baþladý söyleþi. Ýlk önce eylemdeki kadýný anlatan bir sinevizyon gösterimi yapýldý. Kitleler halinde greve-eyleme çýkan iþçi kadýnlar, eylemlerde-grevlerde en öndeki kadýnlar, tek baþýna sistemin karþýsýna dikilen yiðit kadýn iþçiler, “Ölmek var dönmek yok” diyen Tekel iþçisi kadýnlar, “Edi Bese” diyen analar, “Süt istiyorum” diyen ebeveynleriyle sokaklara çýkan çocuklar, destan yaratan 15-16 Haziran’ýn iþçi kadýnlarý film kareleri olarak geçti önümüzden. Panelin ilk konuþmacýsý Güllü Hanoðlu oldu. Eyleminin 33.gününde olan Güllü Hanoðlu eylem sürecini anlatýrken, “Ýyi ki atýlan ben olmuþum, çünkü direniþ kolay bir þey deðil, kolay karar verilmiyor, ama ben baþarabilirdim” diyerek kararlýlýðýný ve kendine olan güvenini ortaya koyuyordu. Sendikasýndan, iþyerindeki arkadaþlarýndan ve kitle örgütlerinden aldýðý destekle eylemin güçlendiðini anlattý. “Genelde direniþimin ne kadar süreceði soruluyor. Direniþim, patron beni sendikamla içeri davet edene kadar sürecek” diyen Güllü Hanoðlu, örgütlülük ve mücadele bilincinin aileden

20

Yeni Evrede

geldiðini, 13 yaþýndan beri çalýþarak ailesine-kardeþlerine baktýðýný anlattý, “Mücadele edince karþýlýðýný alýyorsunuz” dedi. 56 gün Buca Belediyesi önünde, 74 gün CHP il binasý önünde eylemde olan ve eylemini kazanan Batýgül Tunç aldý sözü. “Taþeronda çalýþýrken bir arkadaþýmýzý elektriðe çarpýldýðý için kaybettik ve ailesi iþyerinden maddi-manevi hiçbir þey alamadý. Bu bizi çok üzdü. Biz de arkadaþlarla toplandýk, 6 kiþilik bir komite kurduk. 360 iþçiydik ve sendikalaþma çalýþmasý baþlattýk” diyerek örgütlenme ve iþten atýlma sürecini anlatmaya baþladý. Evden iþe iþten eve giden, evde çocuklarý ve eþiyle ilgilenen bir kadýn olduðunu ve iþ mücadelesi, sendika vb. ile hiç ilgisi olmadýðýný anlattý. “Patronlar duyunca ki bu sendikalarýn deðil iþçilerin yürüttüðü bir örgütlenmeydi, baskýlar baþladý” dedi ve “Bir basýn açýklamasý yapacaktýk. Baský yapmaya baþladýlar, ‘Sen gitmezsen eylem olmaz’ diye. Ama iþi býraktým, açýklamaya gittim baktým kimse yok, aðlayacaktým. Meðer herkes bir kenarda beklemiþ, ‘Gelen olursa biz de gideriz’ diye, beni görünce geldiler. Onlarý görünce, ilk kez sevinçten aðladým. 100 kiþi olmuþtuk. Bunun sevinci çok baþka. ‘Biz bu iþi baþardýk’ dedik” dedi. “Mücadele çok zor, ama mücadele içine girince her þey çok rahat.” Eylemi sýrasýnda 250 iþçinin iþi býrakýp kendilerini ziyarete geldiðini ve bunu davul zurnalarla karþýladýklarýný anlattý. Buca Belediyesi önünde iþçi arkadaþlarýyla bir lokmayý paylaþmayý öðrendiðini, ama CHP önünde daha farklý þeyler öðrendiðinden bahsetti. Kaðýt toplayan çocuklarýn, tinerci çocuklarýn, hayat kadýnlarýnýn dahi kendisini ziyaret ettiklerini, konuþtuklarýný, destek olduklarýný; kaðýt toplayan çocuklarýn polis ve zabýta kendisine saldýrdýðýnda kendisini nasýl korumaya çalýþtýklarýný anlattý. Eylemi sýrasýnda eþiyle önce boþanma aþamasýna geldiklerini, sonra kendisini anlayýp eylemine destek olduðunu anlattý. En zor olanýn çocuklarýndan ayrý kalmak olduðunu söyleyen Batýgül Tunç, kendisini yalnýz býrakmayan 10 yaþýndaki büyük kýzýnýn gözlerine bakarak anlatýyor onlara duyduðu özlemi. Yaþadýðý hiçbir þeyin kendisini yýldýramadýðýný, ama aylardýr göremediði 5 yaþýndaki kýzýnýn resmini polis yýrttýðýnda ne kadar kötü hissettiðini anlatýyor. “Ve onlar da yanýmda oldular, destek oldular artýk” diyor. “Ýþçi olmak farklý, kadýn olmak farklý, 194. Sayý / 17 - 31 Ağustos 2011

ama anne olmak çok daha farklý. Çocuklar bana ‘Anne seninle uyumayý özedik’ diyorlar” diyen Batýgül, eyleminin ekmek kavgasý olmaktan çýkýp onur kavgasý olduðunu ve kazandýðýný söylüyor. “Bugün Balçova Belediyesi’nde çalýþýyorum, ben bu iþi onurumla kazandým, beni yýldýramazlar” diyor. 17 Þubat günü, sendikal çalýþma yürüttüðünden dolayý Ontex Fabrikasýnda iþten atýlan iþçilerden biri olan Gamze Kayhan aldý sözü. Fabrikalarýnda 23 yýldýr örgütlü olan patron yandaþý Selüloz Ýþ Sendikasýnda örgütlü olduklarýný, gizli kapýlar ardýnda TÝS’ler imzalandýðýný anlattý. “60 öncü iþçi ile birlikte ‘Nasýl bir sendika istiyoruz’ diye toplantýlar aldýk, açýk ve gizli komiteler kurduk, alt komiteler kurduk ve Sendikayý iþgal ettik” diyerek süreci özetledi. Sendika ile toplantý ayarladýklarýný, ama sonuç olarak önlerine TÝS’de yine iþçilere karþý maddeler geldiðini söyledi. “Bildiri hazýrlayýp toplantý yaptýk aramýzda ve sendikayý iþgal ettik; arkasýndan da iþten atýldýk” diyen Gamze Kayhan, o gün fabrikanýn önünde çadýr kurduklarýný ve eyleme baþladýklarýný anlattý. Eylemleri sürecinde kendilerine hiç destek olmadýðýný vurgulayan Gamze Kayhan, sadece BDSP ile Mücadele Birliði’nin geldiðini, Taksim’de her Cumartesi yaptýklarý eyleme de çok az destek geldiðini söyledi. Ýlerleyen günlerde Türk-Ýþ’le görüþtüklerini, eylemdeki diðer iþçilerle birlikte orayý iþgal ederek, sendikalarýnýn ve Türk Ýþ’in kendilerine sahip çýkmalarý için baský yaptýklarýný anlattý. Türk Ýþ, Selüloz Ýþ’in kendilerini sahiplenmesini saðlayacaðýna dair söz verince binadan ayrýlmýþtý iþçiler. “Sendikalarda örgütlenmeli, söz, yetki ve kararý ele almalýyýz” diyen Gamze Kayhan, eylemi bundan sonra tek baþýna sürdüreceðinin duyurusunu yaptý ve herkese direniþteki-eylemdeki iþçilere destek olmalarý çaðrýsý yaptý. Söz sýrasý Gülbahar Bad’da idi. Gülbahar Bad, Burger King Çaðrý Merkezi’nde örgütlenme çalýþmasý yürüttüðü için iþten atýlan bir iþçi. 3 yýldýr çalýþtýðý Çaðrý Merkezi’ndeki çalýþma koþullarýný tüm izleyicilerin “Olamaz, bu gerçek mi?” bakýþlarý eþliðinde anlattý 41 yaþýnda olduðunu söyleyen Gülbahar, 3 yýldýr burada çalýþtýðýný ama 1,5 yýl önce iþe kendisinin aldýrdýðý genç arkadaþlarýnýn sendikalaþma çalýþmasý yapmayý önerdiðini ama kendisinin “Aman beni buna bulaþtýrmayýn” dediðini söyledi ve “Ama dý-


Yeni Evrede

Mücadele Birliði

þýnda kalamayacaðýmý biliyordum. Ýþçi ailesiyseniz, politik bir ortamda büyümüþseniz, haksýzlýðýn olduðu yerde sessiz kalamýyorsunuz” diyerek kendisini nasýl iþin içinde bulduðunu anlattý. Çaðrý Merkezi’nin yeni bir iþ kolu olduðunu, bir iþ tanýmýnýn olmadýðýný, patronun da en az kendileri kadar acemi olduðunu, iþi acýmasýzca yürüttüðünü anlattý. Bu iþin ne kadar kazançlý olduðunu da 3 yýlda 36 restorandan 364 restorana çýkmasýyla gördüklerini, bunun da ancak iþçinin her saniyesinin kullanýlmasýyla olabileceðini anlattý. Ýþçi sirkülasyonunun ne kadar fazla olduðunu, lise-üniversite mezunux iþsiz, geçici iþ arayanlarýn, mezun olduðu alanda iþ bulamayan gençlerin burada çalýþtýðýný anlattý. Günde 11 saat çalýþtýklarýný, bir günlük izin günlerinin patronun insafýna kaldýðýný, çalýþan 129 kiþinin yemek olarak haftada 50 liralýk ticketla sadece hamburger yiyebildiklerini ve her gün hamburger yediklerini, mola sürelerinin de yarým saatten ibaret olduðunu söyledi. Tuvalete gidemediklerini, kadýn iþçilerin pedlerini bile deðiþtiremediðini, geç kaldýklarýnda tek ayak üzerinde beklemek, hata yaptýklarýnda bunu kaðýda 100 defa yazmak, tuvalette iken kapýlara vurularak dýþarý çýkartýlmak gibi koþullarda çalýþtýklarýný ve buna “dur” demek gerektiðini söyledi. Bu baskýlarýn cirolarýnýn artmasýyla daha da arttýðýný, çünkü iþçinin her saniyesinin kendilerine kazanç olduðunu gördüklerini söyleyen Gülbahar, “Ýnsanlýðýmýzdan çýkarýldýk, bana insanlýðýmý borçlular” diyor olanca öfkesiyle. Bu çalýþma koþullarýnýn “Sizi siz olmaktan çýkardýðýný” dile getiren Gülbahar, “Herkes hak ettiði þekilde yönetilir. Siz sesinizi çýkarmazsanýz bunu hak ediyorsunuzdur. Biz bunu hak etmiyoruz dedik ve 1,5 yýlda arkadaþlarýmýzý örgütledik” dedi ve 65 kiþiyi sendikaya üye olmaya ikna ettiklerini ve yetki almak için sadece 5 kiþiye ihtiyaç olduðunu söyledi. Ve “Örgütlendiðimiz öðrenilince yapýlanlarý söylemek istemiyorum. O yüzden sendika bizim için yaþamsaldý” dedi ve çok hata yaptýklarýný, kýsa sürede 12 kiþi kaldýklarýný söyledi. “Biz yapmamýz gerekenleri yapmadýðýmýz için patronlar baþarýlý” dedi. 28 Eylül’de iþe iade mahkemesi görülecek olan Gülbahar Bad, çocuðuna ve evine yabancýlaþtýðýný, bu süreçte çocuðuyla hiç diyalog kuramadýðýný, hatta görmek bile istemediðini aktardý. Ýþçilerin gücü ve deneyimi olduðunu, ama baþarýya ulaþamadýklarýný, bunun için de daha fazla çalýþmamýz, disiplinli çalýþmamýz gerektiðini vurgulayarak bitirdi konuþmasýný. Son olarak EKA adýna söz alan Fatma Yýldýrým ise, “Ýnsan olarak kalabilmek için bile mücadele etmek gerektiði anlatýlan deneyimlerden ortaya çýkýyor” dedi. Ve kýsaca kadýn emeði sömürüsüne deðindi. EKA olarak bundan sonra önlerine her ay bir etkinlik hedefi koyduklarýný duyurdu. Etkinlik, Güllü Hanoðlu’nun ziyarete gidilmesiyle sona erdi

Emekçi Kadınlar

ZÝNDANLARDAKÝ TECRÝT SÝSTEMÝNE KARÞI EYLEM

Ýnsan Haklarý Derneði Cezaevi Komisyonu, Tutuklu ve Hükümlü Yakýnlarý Birliði ve Tutuklu Aileleriyle Dayanýþma Derneði üyeleri 11 Aðustos’ta Taksim Tramvay duraðýnda toplandýlar. Cezaevlerinde siyasi tutsaklara karþý yaþanan baský ve uygulamalara karþý basýna açýklama yapan Pýnar Kalaycý, siyasi iktidarýn cezaevlerinde bulunan siyasi tutsaklarý yalnýzlaþtýrarak örgütsüzleþtirme politikasýný, tecrit içinde tecrit uygulayarak hayata geçirmek istediðini vurguladý. Pýnar Kalaycý, cezaevlerinde uygulanan tecrit sistemine dikkat çekerek, “Bu sistem, en insani talepleri ve haklarý ortadan kaldýrmayý hedeflemektedir. Bizler, saldýrýlarýn karþýsýnda olduðumuzu her fýrsatta onlarý sahiplenerek dile getirmeye devam edeceðiz. Tüm devrimci demokratik ve ilerici kamuoyunu Ýmralý’da ve tüm hapishanelerde siyasi mahpuslara yönelen saldýrýlarýn karþýsýnda olmaya çaðýrýyoruz” diye konuþtu. Eylemde “Devrimci Tutsaklar Onurumuzdur”, “Ýçerde Dýþarda Hücreleri Parçala” sloganlarý atýldý. Açýklamanýn ardýndan eylem sona erdi.

“TUTUKLU CANLAR SERBEST BIRAKILSIN!”

Pir Sultan Abdal Derneði yöneticilerinin tutuklanmasýný protesto etmek amacýyla, 6 Temmuz günü saat 13:00’ da Taksim Galatasaray Lisesi önünde eylem yapýldý. Nisan ayý içerisinde, Pir Sultan Abdal Derneði Sultangazi þube yöneticilerinin ve üst kurul delegelerinin, 1 Mayýs’a katýldýklarý, 8 Mart Dünya Emekçi Kadýnlar Günü etkinliklerinde bulunduklarý gerekçesiyle, polisin Gazi Mahallesi’ne düzenlediði helikopterli operasyonla göz altýna alýnýp tutuklanmalarý, Taksim Galatasaray Lisesi önünde yapýlan eylemle protesto edildi. “Baskýlar Bizi Yýldýramaz”, “Tutuklu Canlar Serbest Býrakýlsýn” sloganlarý atan grup daha sonra basýn açýklamasý yaptý. PSAKD genel merkezi adýna söz alan basýn yayýn sekreteri Esra Öztürk: “Nerede bir hak ihlali varsa, nerede demokratik taleplere, mazluma yönelik bir saldýrý varsa orada Pir Sultan Abdal vardýr. Pir Sultan Abdal’ýn direngenliði yalnýzca tarihi aydýnlatmakla kalmýyor, Hýzýr Paþa’lara da korku salýyor. Korku saldýrganlýða, tahammülsüzlüðe, gözaltýlara, tutuklamalara dönüþüyor. Kendisi gibi düþünmeyenleri asimile etmeye, sistem içine çekmeye yöneltiyor. Þu iyi bilinmelidir ki; Pir Sultan torunlarý asla boyun eðmez. Bizim üzerimizden, hak arayanlara, Alevilere yönelik imha ve inkar politikalarýnýz boþa çýkacaktýr. Derneðimizin talepleri arasýndaki etkinliklere katýlan þube yöneticilerimizin, üyelerimizn gözaltýna alýnmalarýný kýnýyor, serbest býrakýlmalarýný istiyoruz” dedi. Basýn açýklamasýnýn ardýndan eylem bitirildi.

194. Sayý / 17 - 31 Ağustos 2011

21


Çeviri

Gözalýcý ve Cesur Bir Açýklama

Diðer þeylerin yaný sýra, son zamanlarýn öncelikleri geçici bir süre beni 2010 yýlýnda yazdýðým Düþünceleri ayný sýklýkta yazmaktan alýkoydu. Bununla birlikte devrimci lider Hugo Chavez’in 30 Haziran Perþembe günü yaptýðý açýklama, beni bu çizgide yazmaya zorluyor. Gözalýcý ve cesur bir açýklama. Venezüella devlet baþkaný, halký için eðitim ve saðlýk alanýnda bir çok þey yapan insanlardan biridir. Bilindiði gibi bu alanlar, Küba Devriminin en fazla deneyim biriktirdiði alanlardýr. Bu kardeþ ülkeyle her iki alanda en üst düzeyde dayanýþma içinde olmaktan dolayý mutluyuz. Olay kesinlikle Venezuella’nýn doktor sýkýntýsý çekmesi deðildir; tam tersine, diðer Latin Amerika ülkelerinde olduðu gibi, içlerinde yüksek kalitede profesyonellerin de olduðu fazla miktarda doktora sahipler. Bu bir sosyal problemdir. En iyi doktorlar ve en karmaþýk araçlar tüm kapitalist ülkelerde olduðu gibi burada da özel týpýn hizmetinde olabilmektedir. Bazen bu bile deðildir; çünkü az geliþmiþ kapitalizm koþullarýnda, ki Venezüella’daki kapitalizmde böyledir, varlýklý sýnýf ABD ve Avrupa’daki en iyi hastanelerde bakým hizmeti alabilmek için yeterli gelire sahiptir. Bu artýk herkesçe bilinmektedir ve kimse bunu inkar edemez. Daha kötüsü, ABD ve Avrupa herhangi bir sömürülen 3. dünya ülkesinin en iyi uzmanlarýný anavatanlarýný terk etmeye ve tüketim toplumlarýna göç etmeye zorlamakla karakterize olmuþtur. Geliþmiþ ülkelerde bu doktorlarýn eðitimi, Latin Amerika’daki milyonlarca yoksul ailenin hiç bir zaman ödeyemeyecekleri fahiþ miktarlar anlamýna geliyor. Bu, devrime kadar Küba’da da böyleydi. Fakat devrim, sadece kendi ülkelerine deðil ama Latin Amerika’nýn diðer uluslarýna, Karayiplere ve hatta tüm dünyaya hizmet etme kapasitesine sahip doktorlar yetiþtirmeye baþladý. Biz asla diðer halklarýn beyin güçlerini çalmadýk. Tersine, onbinlerce doktor ve baþka yüksek seviye profesyoneller, burada kendi ülkelerine dönmek üzere ücretsiz eðitildiler. Bolivarcý ve Marti yanlýsý büyük devrimlerine þan olsun ki, Venezüella ve Küba, saðlýk ve eðitimin olaðanüstü geliþtiði ülkelerdir. Tüm vatandaþlar kelimenin gerçek anlamýnda ücretsiz eðitim alma hakkýna sahiptirler ki, ABD tüm vatandaþlarýna bunu saðlayamamýþtýr ve saðlamayý da garanti edememektedir. Gerçek þudur ki, ABD yönetimi bir trilyon dolarý her yýl askeri aygýtlarýna ve serüvenlerine ayýrmaktadýr. Dahasý, o, dünyadaki ölüm makinelerinin ve silahlarýnýn en büyük ihracatçýsý, en büyük uyuþturucu pazarýdýr. Bu trafiðin sonucu olarak her yýl onbinlerce Latin Amerikalý yaþamýný yitiriyor. Bilinen bir þeydir. Bundan 50 yýl önce askeri kökenli bir baþkan, acý bir sesle, bu ülkedeki askeri endüstri tarafýndan oluþturulan yýkýcý gücü kýnamýþtý.(...) Bazýlarý Venezuella Devlet Baþkaný’nýn Küba’ya ziyaretinin týbbi bakýma duyduðu ihtiyaçla çakýþmasýna þaþýrýyorlar. Venezüella devlet baþkaný ülkemi Brezilya ve Ekvador’a onu götüren ayný amaçlarla ziyaret etti. Bilindiði gibi bir grup Kübalý saðlýk uzmaný, Bolivarcý prensiplere sýký sýkýya baðlý olan, kendisini özgürlük savaþçýsý Simon Bolivar’ýn son nefesine kadar mücadele ettiði Büyük Anavatan’ýn oðullarý ve kýzlarýndan

22

Yeni Evrede

Mücadele Birliði

Fidel Castro Ruz

biri olarak gören Venezüella devlet baþkanýna hizmetlerini sunuyorlar. Kübalý doktorlarýn ilk bölüðü Venezüella’da Vargas’ta meydana gelen ve binlerce Venezüellalýnýn hayatýný kaybetmesine neden olan felaket döneminde Venezüella’da kaldýlar. Bu dayanýþma hareketi bizler için yeni deðil, bu devrimin ilk yýllarýndan bu yana bizim anavatanýmýzda deðiþmez bir gelenektir. Hatta yaklaþýk yarým yüzyýl önce Kübalý doktorlar, daha yeni özgürlüðüne kavuþan Cezayir’e de gönderilmiþlerdi. Bu gelenek, Küba Devrimi’nin acýmasýz ambargonun ortasýnda bile uluslararasý doktorlarý eðitmesiyle sürdü ve derinleþti. (...) Bu þekilde ülkemiz yüksek derecede deneyim ve profesyonel kapasitesiyle dünyanýn en yüksek oranýnda doktorlarýna ve uzman saðlýk personeline sahip ülkesi oldu. Baþkan Chavez’le Kübalý doktorlar arasýnda kopmaz güven baðlarý ve dostluk oluþtu ve geliþti. Kübalý doktorlar her zaman, tüm Venezüellalýlar için binlerce ücretsiz saðlýk merkezi yaratabilen, kendi eðitimleri için çaba gösteren Venezüella liderine karþý kadirbilir oldular. Dünyada baþka hiç bir yönetim, bu kadar kýsa sürede kendi halký için bu kadar þey yapmamýþtýr. (...) Þunu da eklemeliyim ki, 2 Þubat 1999’dan beri 12 yýldýr, Venezüella Devrimi’nin lideri ve devlet baþkaný Hugo Chavez bir gün olsun dinlenmedi ve bu anlamda bu yarýmkürede özel bir yere sahiptir. O, tüm enerjisini devrime adadý. (...) Askeri bir yaþamýn disiplinini süren bir insan olarak, o kendini gittikçe artan oranda etkileyen aðrý ve problemlere bir stoacý gibi sabýrla dayandý. Küba ve Venezüella arasýndaki rutin ve geliþkin dostluk iliþkilerinin gereði ve benim saðlýkla ilgili olarak kiþisel deneyimlerimi de eklersek, ki 30 Temmuz 2006 açýklamam sýrasýnda yaþamýþtým, benim baþkanýn ciddi bir saðlýk kontrolünden geçmeye ihtiyacý olduðunu fark etmem anlaþýlýrdýr. Onun Küba’ya son ziyaretinden bugüne 7 ay geçti. Onun saðlýðýyla ilgilenen týbbi birim benden saðlýðý konusunda bu uyarýyý yapmamý istedi. Daha ilk andan itibaren, baþkanýn tavrý, halký saðlýðý konusunda tüm açýklýðýyla bilgilendirmek oldu. Ve onlara detaylý bilgilendirmeyi sürdüreceði konusunda söz verdi. (...) Birinci operasyondan günlerce sonra yapýlan ilk tetkiklerden biri, hastanýn özel tedavisi için daha radikal cerrahi tedbirlerin alýnmasý gerektiðini gösterdi. (...) Kabul etmeliyim ki, arkadaþýma yeni durumu söyleme görevi hiç de kolay deðildir. Onun aldýðý haberlerle sahip olduðu vakarý deðerlendirebiliyordum. Onun için kafasýndaki bir çok görev, örneðin Latin Amerika ve Karayipler Birliði’nin kuruluþ anlaþmasýnýn 200. yýlýný kutlamak gibi, yapýlmayý bekliyordu ve baþeðmez bir savaþçý olarak tüm yaþamý boyunca karþýlaþtýðý en zor zamanlar olarak açýkladýðý bu dönemde o fiziksel rahatsýzlýklarýndan çok, testlerle, radikal ameliyatlarla uðraþmak zorunda kalýyordu. Onunla birlikte onu yalnýz býrakmayan halký da benim tanýklýk ettiðim büyük bir savaþ verdi. Tereddütsüzce kabul etmeliyim ki, sonuçlar etkileyici ve bu hasta, hastalýðýna karþý yýkýcý bir savaþ baþlatmýþ durumda ve kendisiyle birlikte Venezüella’ya da büyük bir zafer kazandýrmaya öncülük ediyor. (...) Þimdi Hugo Chavez’in içteki ve dýþtaki düþmanlarý, onun sözlerinden ve açýklamalarýndan korkmak durumundalar. Þüphesiz onlar için baþka sürprizler de olacak. Ona en güçlü desteði ve güveni verelim. Ýmparatorluðun yalanlarý ve hainlerin ihanetleri yenilecektir. Bugün artýk oligarþinin ve imparatorluðun asla boyun eðdiremeyeceði milyonlarca birleþmiþ ve bilinçli Venezüellalý var. Fidel Castro Ruz 3 Temmuz 2011 NOT: Granma International’den Çevrilmiştir

194. Sayý / 17 - 31 Ağustos 2011




Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.