s195

Page 1



Yeni Evrede

DEVRÝMCÝ MÜCADELENÝN ANA HEDEFÝ

Başyazı

Mücadele Birliði

Ý

þçi sýnýfý, diðer emekçiler ile gençlik günlük mücadelelerinde yýllarca verilen uzun ve zorlu savaþýmýn getirdiði ikincil sonuçlara dayanýyor. Devrimin yan sonuçlarýndan, yan ürünlerinden, ikincil kazanýmlarýndan söz edilmekle birlikte, bu alanda ortaya çýkan durum yeterince bilince çýkarýlmýþ deðil. Hep devrimci mücadelenin ileride elde edeceði ikincil kazanýmlardan bahsediliyor; fakat elde edilmiþ olan pratikte kullanýlanlar üzerinde hiç durulmuyor. Dünyada ve bizde devrimin birçok yan ürünü, proletaryanýn verdiði devrim mücadelesi sýrasýnda ve mücadelenin baskýsýyla elde edilmiþtir. Sýnýflar arasý güç dengesinin emekçilerin lehine çevrilmesinin getirileridir bunlar. Dolayýsýyla güçler dengesi emekçilerin aleyhine deðiþir deðiþmez bunlar, yitirilmeyle karþý karþýya olan mevzilerdir. Elde edilmeleri de, yitirilmeleri de, hem ülke düzeyindeki, hem de dünya çapýndaki sýnýf mücadelesinin düzeyine, geliþimine ve etkililiðine baðlýdýr. Sýnýf mücadelesinin, devrim mücadelesinin yan ürünleri, grev, yýðýnsal toplantýlar, emekçilerin gösterileri, mitingleri, yasal basýn ve yayýn çalýþmalarý, sendikal örgütlenme, ekonomik ve politik araçlarýn kullanýlmasý ve çeþitli ekonomik haklarýn kullanýlmasýna deðin geniþ bir alana uzanýr. Emekçi sýnýflar günlük mücadelenin, sýnýf savaþýmýnýn, kitlelerin devrim mücadelesinin ikincil sonuçlarýný belli düzeylerde kullanýyorlar. Türkiye ve Kürdistan’da süren devrimci mücadele devrimin gerçekleþtiði birçok ülkeye göre geri yönlerinin yanýnda, ileri yönlere de sahiptir. Hareket geniþ kitlelere dayanýyor. Kitleler uzun ve zorlu kavgalardan geçerek, büyük bir savaþým deneyimi kazanmýþlardýr. Sýnýf savaþýmý, egemenlerle halklar arasýndaki çatýþmalar birçok yere göre çok daha þiddetli geçmektedir. Halk kitlelerinin savaþýmý bu denli uzun ve þiddetli olunca, bunun yan ürünleri de olacaktýr. Ezilen ve sömürülenler, devrimci kitleler ekonomik ve politik alanda ne elde etmiþlerse, tümünün temelinde büyük mücadeleler vardýr. Devrim mücadelesinin ikincil sonuçlarý, yan ürünleri, iþçi sýnýfýný, halk kitlelerini kurtuluþa götürmez. Mücadelenin güncel kazanýmlarý ne kadar geniþlerse geniþlesin, yine de emekçiler sonuçta kurulu toplumsal sistemin sýnýrlarý içinde kalýr. Sýnýf mücadelesinin günlük kazanýmlarý ne denli artarsa artsýn,burjuva toplum sýnýrlarý aþýlmýþ olmayacaktýr. Kapitalist düzenin bu þekilde aþýlacaðýný düþünmek oportünizmdir. Eðer sýnýf mücadelesinin günlük sonuçlarýna devrimci bir bakýþ açýsýyla bakýlmazsa, dev-

rimin yan ürünleri, devrimci iþçileri, devrimci kitleleri ve devrimci hareketi vuran birer araca dönüþürler. Zaten burjuvazinin de yapmak istediði budur: Emekçi kitlelere çeþitli ödünler vererek devrimi engellemek, boþa çýkarmak ve sonuçsuz býrakmak. Devrimi göze alamayan, bu perspektife ve güce sahip olamayan çeþitli oportünist ve sosyalist hareketler, kitleleri, yýllarca elde edilen ödünlerle oyalamýþtýr. En ileri gittikleri nokta ise koparýlan ödünlerin sayýsýný arttýrmak olmuþtur. Tekelci burjuvazi bu oportünist, reformist, küçük burjuva sosyalist hareketler sayesinde, onlarýn emekçilerin elini kolunu, mücadelenin ikincil sonuçlarýna dayanarak baðlamasý sonucu, sýnýf egemenliðini ve sýnýf düzenini sürdürebilmiþtir. Gerek oportünist, reformist gruplar, gerek sendikalar bu zeminler üzerinde varlýðýný devam ettirmiþlerdir. Ne var ki, burjuvazinin verdiði ekonomik ve politik tavizlerin hiçbir güvencesi ve kalýcýlýðý yoktur. Ekonomik krizler, sermayenin rekabetten kaynaklanan hareketleri, artan iþsizlik, deðiþen politik ortam ve deðiþen sýnýflar arasý güç iliþkileri, emekçilerin elde ettiði ne varsa tümünün yitirilmesini beraberinde getirebilir. Devrimin temel, ana hedefi, birincil sonucu ve eseri, iktidarýn iþçi sýnýfý ve emekçiler tarafýndan ele geçirilmesidir; ekonomik ve toplumsal yapýnýn dönüþtürülmesidir. Emekçiler iktidarý almadan, elde edilen ekonomik ve politik kazanýmlarýn, ödünlerin, sonuçlarýn hiçbir kalýcýlýðý yoktur. Devrim ise haklarýn, reformlarýn ve devrim mücadelesinin baþka yan sonuçlarýnýn arkasýna itilerek deðil, en öne alýnarak niceliðin niteliðe dönüþtürülmesiyle gerçekleþir. Bu nokta, proleter devrimci komünistlerle, oportünist ve reformistler arasýnda temel bir ayrým noktasýdýr. Yunanistan’da iþçi, halk ayaklanmasý aylardýr sürüyor. Sadece þimdi deðil, bu ülke defalarca büyük halk eylemlerine, halk ayaklanmalarýna sahne oldu. Bu kez iktidarýn ele geçirilmesi yönünde sloganlar atýldý. Eylem alaný olan Syntagma Meydaný’nda iktidar hedefi için söylenen laflara karþýn, pratikte bu yönde ciddi bir yönelim, hazýrlýk ve giriþim yok; sorun yalnýza iktidara gelmenin gerekliliðinin, zorunluluðunun lafýný etmek deðil, bu doðrultuda gerçekten mücadele etmektir. Kitleleri bu yönde yüreklendirmektir, devrimi pratikte hýzlandýrmaktýr. Ayný durum uzun süredir Madrid Puerta de Sol Meydaný’nda eylem yapan ve ülkenin pek çok kentinde eylem içinde olan, hükümet güçleriyle çatýþan Ýspanya’daki emekçi kitleler için de geçerli. Ýktidarýn ele geçirilmesini hedefle-

195. Sayý / 7 - 21 Eylül 2011

meyen bu eylemler, yýðýnlara devrim yolunda çok önemli deneyimler saðlar, bir okul görevi görür. Fakat asýl hedef eylemleri devrime dönüþtürmektir. Devrime dönüþtürülemeyen kitle eylemlerinin, ayaklanmalarýn ardýndan yorgunluk, yozlaþma ve çözülme gelebilir. Koþullar orada -Yunanistan, Ýspanya- son derece uygun. Ekonomik kriz, politik ve toplumsal, insani kriz boyutuna varmýþ durumda. Krizin sonuçlarýndan yalnýzca iþçiler ve diðer emekçiler etkilenmiyor, orta sýnýflar da bu yýkýmdan þiddetle etkileniyorlar. Bir avuç kapitalist dýþýnda toplumun büyük bir kesimi sermayenin saldýrýlarýna karþý harekete geçmiþ durumda. Böylesine devrimci koþullarda, devrimci durumda, ertelenemez, temel, birinci görev devrimle iktidara gelmektir. Bu durumda devrilemeyen kapitalistlerin egemenliði baþka zamanda kolay kolay devrilemez. Bu görev devrimci proletaryaya, devrimci kitlelere, devrimci öncü güçlere düþer. Ayný þartlarýn oluþtuðu Türkiye ve Kürdistan’da kitlelerin devrimci dönüþümü çok hýzlý oluyor. Yýðýnlar eylemlerle dönüþüyorlar. Eylemler ise sürekli, yaygýn ve yoðun. Öte yandan, insanlarý ileriye, devrim saflarýna çeken yaþanmýþ iyi örneklerin, devrimci mücadelenin de bunda kesin etkisi var. Devrimci eylemlerin olmadýðý, durgunluðun olduðu ülkelerde yýðýnlarýn deðiþimi daha yavaþ olur; her günün eylemle geçtiði bu topraklarda ise devrimci deðiþim daha çabuk oluyor. Halklarýn enerjisini, güçlerini, patlayýcýlarýný serbest býrakan devrimci eylemlerdir. Devrim kitlelerin birikmiþ güçlerinin, enerjisinin harekete geçirilmesiyle baþarýya ulaþýr. Devrimci eylemlerle açýða çýkarýlan bu büyük devrimci devinim, mücadelenin ikincil sonuçlarýyla oyalanýp söndürülmemeli. Devrimci durumun gün gün olgunlaþmasý, devrimci yýðýn eylemlerinin, ayaklanmalarýnýn kesintisiz geliþimi, bize yeni bir sýnýflar iliþkisini, sýnýflarýn yeni bir nesnel karþýlýklý iliþkisini veriyor. Yeni durum sistemin krizinin derinleþmesi demektir. Biz bu durumdan yararlanýp, tekelci kapitalist egemenliði devirebiliriz. Bu görevi yerine getirecek olan gerçek proleter devrimci güçler bu yeteneði, bu düzen güçlerinin en aðýr saldýrýlarý altýndan geçerek kazandýlar. Burjuvazinin bugüne kadarki bütün baskýlarý ve saldýrýlarý baþarýsýzlýða uðradý. Devrimin zafer yolunda ilerlemesi önlenememiþtir. Burjuvazi devrimi önleyememiþtir ama devrim burjuvazinin egemenliðini devirecek bir konuma gelmiþtir; birincil hedefi olan emeðin devrimci iktidarý yönünde emin adýmlarla ilerlemektedir. C.Daðlý

3


Kapitalizm Komada Devrim Baþladý Yeni Evrede

Mücadele Birliði

Nasýl yola çýkar bir devrim, hele ki dünya çapýndaysa?! Önce her þey ters-yüz olur, bütün algýlar deðiþir, önyargýlar yýkýlýr, putlar devrilir, saraylar çöker. Sadece son altý ayda neredeyse hepsi oldu. Boyun eðmeye bir kader gibi alýþmýþ görünen Arap halklarý, bir anda tüm dünyaya baþkaldýrýnýn en onurlu zaferlerini hediye ettiler. Derken, Londra alev alev yandý, týpký bombalanan Baðdat gibi. Siyonist Ýsrail devletinin baþkentinde yüzbinler “Ýntifada, Mýsýr gibi” haykýrýþlarýyla yürüdüler. Daha dün, ortak kabine toplantýlarý yapan Türkiye-Suriye, þimdi savaþýn eþiðinde. Ve nihayet, asla yýkýlmaz sanýlan son kale ABD hazinesinin tam takýr olduðu ortaya çýktý. Tarihin yüksek nabzý, kapitalist sistemin bütün sigortalarýný attýrýyor. Her þeyi þaþkýnlýkla izleyenler, Leninist Parti’nin on yýl önce ortaya koyduðu Yeni Evre tespitlerine kulak vermeliler. O tespitler içinde en önemli olgulardan biri, ABD hegemonyasýnýn sýçramalý çöküþ içerisinde oluþu ve bu çöküþün kendisiyle birlikte tüm emperyalist-kapitalist sistemi devrimci ayaklanmalarýn hedefi haline getireceði idi. Bu güçlü ýþýk altýnda her þey çok berrak, anlaþýlýr. Peki, Leninist Parti bu sözleri söylerken dünyaya moda olan tez neydi? ABD’nin kadr-i mutlak bir imparatorluk haline geldiði... Bilimsel marksizm bu yüzden var: moda olanla kalýcý olaný, gerçeklikle sahteliði ayýrmak için...

kar’a, paraya ya da üretim öðelerine çevirmek isteseler, yani ellerindeki tahvilleri satmaya kalksalar, fiyatlarýnýn bir anda yerlerde sürüneceðini biliyorlardý. Bu yüzden, açýklanan tarihi kar oranlarýna raðmen, ekonomilerde gerçek büyüme rakamlarý giderek düþmeyi sürdürdü. Hayali karlarýn yarattýðý bu tatlý rüyadan uyanmak, bu kez pek zor olmadý, çünkü alarm zilleri her kýtada, her ülkede, her sanayi tekelinde ve bankalarda çalmaya baþladý. Önce küçük ülkeler, Yunanistan, Portekiz gibiler, sonra daha büyükleri, Ýspanya ya da Ýtalya gibi ve nihayet en tepede olanlar, ABD, Fransa, Japonya... Geliþmeler öylesine hýzlý ve üst üste bindi ki, Merkez Bankasý baþkaný Erdem Baþçý “tahayyül bile edilemez” nitelendirmesinde bulundu. Haksýz sayýlmaz. Dünya, daha önce görmediði þeylere tanýklýk ediyordu. ABD, ne 1929 bunalýmýnda, ne de II. Dünya Savaþýnda kredi karnesinde kýrýk not görmüþtü. Clinton’ýn danýþmaný þöhretli ekonomist Stigligtz, “Bu büyük bir devletin apaçýk çöküþüdür” itirafýnda bulundu. Hemen ayný saatlerde Roma polisi, bir ofise ani bir baskýn düzenliyor ve bütün evraklara el koyuyordu. Basýlan yer, dünyanýn sözüne en çok itibar edilen kredi derecelendirme kuruluþlarýndan birine aitti ve Ýtalya’nýn resmen iflas ettiðini ilana hazýrlanýyorlardý. Ýtalya, Ýspanya ve Fransa’nýn en büyük bankalarýnýn aslýnda birer Tahayyül Ötesi Geliþmeler “zombi”, yaþýyormuþ gibi yapan ölüler ol2008’de emlak kredileriyle patlak ve- duðuna dair dedikodular ayyuka çýkýnca, ren dünya bunalýmýnýn zirvesinde, hemen neredeyse tüm sermaye hükümetleri tatilher köþede ayný tartýþma alevlenmiþti: Ka- lerini yarýda kesip olaðanüstü zirveler toppitalizmin sonu mu? Bir süre sonra bu so- ladýlar. Toplantýlardan, ekonomik paketler ru unutuldu; çünkü, çöken borsalar geri deðil, politik karar ve temenniler çýktý. Bir gelmiþ, banka ve þirketler süper karlar a- arada kalalým, diyorlardý, bu muazzam fýrçýklamaya baþlamýþtý. Pek az kiþi açýkla- týnaya birlikte direnelim. Söyleyecek baþnan bu karlarýn anlamýný sorguladý. ka sözleri yoktu, çünkü alýnmasý gereken Ýþin aslý, banka ve þirketler, batýk kre- tüm ekonomik önlemler alýnmýþtý zaten. di kâðýtlarýný, yüksek getirili devlet tahvilleri ile takas etmiþlerdi. Bütün karlar, bu Beklenen Son kâðýtlarýn üzerinde kalan bir hesap satýrýnGerçekte hükümetler, 2008 yýlýnda, dan ibaretti, gerçek kar bile deðildi. Eðer dev banka ve þirketleri kurtarmak için onþirketler, kâðýt üzerindeki karlarýný gerçek larca trilyon dolarý bulan kurtarma paket-

4

195. Sayý / 7 - 21 Eylül 2011

leri açýkladýklarýnda, cephaneliklerindeki bütün barutu tükettiklerinin farkýndaydýlar. Banka ve þirket kasalarýnda, artýk döndürülemeyen ölü sermaye-deðerler devlet tahvilleriyle takas edildi, ancak daha o zaman, geri ödeme günü geldiðinde ne olacak sorusu kafalarý kurcalamaya baþlamýþtý. Felaketin farkýnda olanlardan biri de, kuþkusuz ABD hükümetiydi. Obama, bütçenin önemli bir bölümünü yutan özel saðlýk hizmetleri yerine, daha ucuz bir sistemi, sosyal saðlýk hizmetlerini getirmeye kalkýþtýðýnda, inanýlmaz cahil ama bir o kadar zengin züppeler sürüsünü karþýsýnda bulmuþtu. Çünkü özel saðlýk hizmetleri, týpký mortgage gibi bankalarýn en önemli kredi kaynaklarýndan biriydi. Hemen her çalýþan, tüm ömür boyu alacaðý ücretin getireceði faiz hakkýný, özel sigortalar yoluyla bankalara devretmiþti. Bankalar da bunlarý kolayca devlet tahvilleriyle takas edip, tüm yükü ABD Hazinesine; ABD Hazinesi de tahvil takasý yoluyla diðer devletlere ve o devletlerdeki bankalara yüklüyordu. Obama hükümeti, sürekli dünya tarafýndan doldurulan ama daha hýzlý biçimde boþalan Hazine’yi kurtarmak için birkaç giriþimde bulundu, geri tepti. Ve nihayet, o kritik an gelip çattý. Aðustos ayýnda ABD Hazinesinin, devraldýðý çürük kredilerin karþýlýðýný ödeyebilmek için tam 332 milyar dolara gereksinimi vardý, ama koca emperyalist ABD’nin hazine kasalarýnda fareler cirit atýyordu, hepi topu 72 milyar dolar bulunmaktaydý. Hükümetler, bu tür açýklarýný para basarak kapatabilirler, ABD de bunu sýk sýk yapmýþtýr. Ne var ki bu kez, basýlan her dolar, meta dolaþýmýna gitmeden atýl pozisyona geçiyor ve bu yüzden de dolarýn deðerini düþürüyordu. Dolarý düþüren ayný mekanizma, tüm dünya çapýnda faizleri de yükseltiyor. Oysa dünya bankalarýnýn kasalarý, aðzýna kadar devlet tahvili ile dolu. Faizler yükselir, dolar düþerse, bu tahvillerin beþ paralýk deðeri kalmaz, kalmýyor.


Yeni Evrede

Mücadele Birliði

Benzer açmazlar, tüm emperyalist merkezlerde hüküm sürmekte. Para basarak ya da tahvillerle piyasayý boðarak iþleri düzeltme olasýlýðý, son hareket alanýný da yitirdi. Bu politika, artýk dünya çapýnda bile hiçbir iþe yaramýyor. Oysa tüm hükümet kasalarý hýzla boþalýyor, bunu önlemek için basýlan her para ve tahvil, kredi sisteminin tümünde çürüme ve deðersizleþme etkisi yaratýyor. Ýþte hükümetler, cephaneliklerindeki son barutu, böyle tükettiler. Hükümet harcamalarýnýn ekonomiyi canlandýrdýðý o eski günler, uzak bir hayal þimdi.

Evet, Kapitalizmin Sonu Ayný günlerde, Apple þirketinin kasalarýnda, ABD Hazinesinden daha fazla para olduðu söylentisi yayýldý. Tam 73 milyar dolar. Söylentinin amacý, hükümetler iflas etse de, tekellerin durumu saðlam algýsý yaratmaktý. Diyelim ki doðru: Apple’ýn þirket kasasýnda, yalnýzca hesap satýrý biçiminde deðil de, yeþil yeþil dolardan 73 milyar para var. Peki, ama bir þirket, iþleyen tüm sermayesinin iki katý bir parayý kasasýnda tutar mý? Tutar, çünkü o parayý yeniden üretim öðelerine çeviremiyordur, ölçeðini büyütemiyor, bunun için gerekli piyasaya ve yeterli kara ulaþamýyordur. Ve bir þirket böylesine muazzam atýl-sermayeye sahipse, bu sorunu çok uzun zamandan bu yana yaþýyor demektir. Bugün tüm o hükümetleri, bankalarý topun aðzýna getiren, tam da bu. Apple gibi, binlerce dev tekelin kasalarý atýlsermaye, depolarý stoklarla dolu. Hepsi de, neredeyse kronik hale gelen aþýrý-üretimin yol açacaðý büyük çöküþü önlemek için, on yýllar boyunca kredi tabanýný geniþlettiler. Morgýçtý, özel saðlýk sigortasýydý, kredi kartýydý, tüketim kredileriydi, ne araç varsa yüklendiler. Muazzam kredi nehirleri yarattýlar, akýþý hiç durmayan, sürekli suyu çoðalan. Ve bu nehir, kapitalist üretimi gidebileceði son sýnýrýna dek zorladý. 2008 yýlýndaki çöküþ, kredi yoluyla geniþlemenin en uç noktasýndan geriye doðru dalgalanmasýydý. Geriye akan dalga, sistemin bütününe ayný zehir etkisini, ayný çürümeyi, deðersizleþmeyi yaydý. Üç yýl önce çöken Morgýçtý, þimdi çökmekte olan, bankalarý, sanayisi, hizmetleri ve hükümet kasalarýyla tüm bir sistem. Þimdi kýyýlarý döven dev tsunaminin dip dalgalarý, böyle yaratýldý. Konuya, güncel geliþmelerden sýyrýlýp, tarihsel açýdan bakmakta fayda var. Ýþte o zaman görülecektir ki, þimdi yaþananlar, ABD’nin çöküþü, büyük devletin iflasý vb. hepsi kýyýya vuran dalgalarýn köpüklerinden baþka bir þey deðil. Dip akýntýlarý ise, tarihsel geliþimin kendisi yarattý. Kapitalizm, kendi sosyal-tarihsel ölçülerini aþan bir zenginlik üretti; öyle ki, artýk bu muazzam zenginlik yýðýnýný denetimine alamýyor. Üretimin toplumsal karakteri, küresel ölçülere ulaþtý. Bu da, daha önce görülmemiþ bir üretici güç ortaya çýkardý. Bu küresel üretici gücü, tekelci karý gerçekleþtirmenin dar sýnýrlarýna sokabilmek amacýyla, yine küresel ölçekte iþleyen bir finans sistemi kuruldu, tüm ülkeler sýcak para akýmlarýna sonuna kadar açýldý. Ama bu, üretim gücünü daha da ötelere taþýmaktan baþka bir sonuca varmadý. Gelinen aþamada üretici güç, kapitalist iliþkilerin kolektif sýðýnaklarýný, yani hükümet kasalarýný da yýkýcý darbeleriyle sarstý. Bu muazzam zenginliði ve üretici gücü, dar tekel karlarýný gerçekleþtirecek þekilde kapitalist iliþkiler cenderesinde tutabilmek için, yapýlabilecek son hamleler 2008’de atýlmýþtý. Bugün, öyle bir þans, olasýlýk yok denecek kadar az. Kapitalizmin sonu geldi, üretici güç kendi toplumsal (küresel) karakterini dayatýyor, kapitalist iliþkiler kabuðunu her yerde kýrýyor. Kendi yarattýklarý zenginliklere kapitalist iliþki çerçevesinde ulaþamayacaklarýný anlayan milyonlar, iþte bu yüzden tüm algýlarý alt üst eden eylemlere giriþiyorlar. Ýngiltere, yoksullarý lüks maðazalarý ateþe veriyor, iþsizlik pençesindeki Ýspanyol, Fransýz, Þilili gençlik, görülmemiþ bir dirençle sokaklara çýkýyorlar. Dünya “tahayyül ötesi”ne geçiyor, her þey ters yüz oluyor. Ve tüm bunlar sadece birer baþlangýç, daha henüz pek az þey gördük. Pek yakýnda, Londra’nýn alevlerinin NewYork sokaklarýna sýçradýðýný da göreceði, Eyfel Kulesini zaptýný da... Dünya devrim kervaný, yoluna hýzlanarak devam ediyor. 195. Sayý / 7 - 21 Eylül 2011

Gazi’de Eylem Leninist Parti’nin 22. mücadele yýlý Ýstanbul Gazi Mahallesinde Leninistlerce kutlandý. 1 Eylül 2011 günü 21 yýlýný geride býrakan TKEP/Leninist için Gazi Mahallesi’nde bir eylem yapýldý. Saat 20.15 sularýnda Dörtyol’u molotflarla trafiðe kapatan Leninistler, Gazi emekçi halkýný Leninist saflarda mücadeleye çaðýrdýlar. Gazi halkýný devrim ve sosyalizm için gerek 1 Mayýs’ta Taksim politikasý, gerekse Yeni Evre saptamalarý ile politikalarýnýn doðruluðu defalarca kanýtlanan Türkiye Komünist Emek Partisi / Leninist saflarýnda örgütlenmeye, mücadele etmeye davet eden ajitasyon konuþmasý yapan Leninistler, “22. Yýlýnda TKEP/L Saflarýna” ve Yaþasýn Partimiz TKEP/Leninist” sloganlarý attýlar sýk sýk. Atýlan molotoflarla cadde trafiðe kapatýlýrken, Sultan Düðün Salonu önüne de “22. Yýlýnda TKEP/L Saflarýna” pankartý asan Leninistler kayýp vermeden daðýldýlar.

5


Yeni Evrede

OPORTÜNÝZMLE MÜCADELE SOMUT OLMALI

Oportünizm

A

þaðýdaki satýrlarda okuyucu, Atýlým gazetesinin bazý sayýlarýnda yer alan yazýlara dair kýsa deðinmeler bulacak. Böylece, devrim hýzla olgunlaþýrken, bu olgu karþýsýnda Leninistlerin çýtayý yükseltmelerine raðmen; oportünist, reformist hareketin en temel konularda nasýl büyük geri adýmlar attýðýna tanýklýk etmiþ olacaðýz, bir kez daha. Reformizmin en ciddi meselelerde böyle ciddi geri adýmlarý alelacele atmalarý, artýk devrimin olgunluðunun baþka bir ölçüsü bir ölçüsü sayýlmalý. Leninist yayýnlarý izleyenler bilir. Güncel politik meselelerde ayný yavan lapayý çiðnedikleri için hepsine birden “ortalama sol” dediðimiz oportünist, reformist gruplarla birebir polemik yapmayý gereksiz gördük. Eleþtirilerimiz, ortalama solun genel politik yönelimlerinin teþhiri biçiminde oldu. Þu veya bu grubun, partinin bizatihi eleþtirisi, eðer o grup, parti diðerlerini de temsil eden tipik bir yönelime girmiþse, bu özel koþullarda söz konusu oldu. Yayýnlarda iþlediðimiz bu politika hiçbir zaman oportünist, reformist hareketlerle mücadeleyi geri plana düþürmek anlamýna gelmez. Yayýnlarda genel çerçevesi çizilen eleþtiriler, pratik alanda çalýþanlar için yol gösterici bir kýlavuz niteliði taþýr. Yayýnýn tersine, alan çalýþmalarýnda oportünist, reformist hareketlerin teþhiri, somut açýk, örneðe ve belgeye dayalý olmalýdýr. Yoksa gerekli ikna gücüne ulaþmak zordur. Kaldý ki, oportünist, reformist yayýnlar, bu konuda Leninistlerin iþlerini alabildiðine kolaylaþtýrýyor. Çevremizdeki insanlara oportünizmin kimi zaman manþetten, çoðu zaman satýr aralarýna sýkýþtýrdýðý ifadeleri okuyun yeter. Öyle ifadelere rastlanýyor ki, bunlarýn üzerine ayrýca yorum, eleþtiri yapmaya bile gerek kalmýyor. Ýþte bu yazý, Atýlým gazetesi örneðiyle aslýnda oportünist, reformist hareketi geniþ kitleler önünde teþhir etmenin ne denli kolay olduðunu, en temel ve en ciddi konularda alelacele nasýl saf deðiþtirebildiklerini göstermek amacýyla kaleme alýndý.

Atýlým’dan Sermayeye Öðütler Atýlým gazetesinin 2 Temmuz tarihli nüshasý, reformist bataklýðýn sekiz sütuna manþet ilanýydý: “Meþruiyetin Yolu Amed’den Geçer”. Kimin meþruiyeti dert edilmiþ diye bakýldýðýnda, burjuva

6

Mücadele Birliði

parlamentonun meþruiyetinden bahsedildiðini görüyoruz. Seçimler boyunca þiþirilmiþ parlamenter umutlar, boykot kararlarýyla bir anda sönmüþ, meclis tutuklu vekiller yüzünden aslýnda bir hiç olduðunu cümle âleme ilan etmiþti. Atýlým, kendince, sermaye sýnýfýna, bu tahribatýn nasýl giderileceðine dair öðütler veriyor. Yýllar önce Mesut Yýlmaz “AB’nin yolu Diyarbakýr’dan geçer” diyordu. Bu faþist politikacýnýn derdi, kendi sýnýfýnýn iktidarýný yýpranýp yýkýlmaktan kurtarmaktý ve sýnýf bakýþ açýsýndan, tutarlý bir söylemdi. Oysa Atýlým, ezilenler adýna, sermayenin meclisini saplandýðý bataklýktan kurtarma çaðrýsý yapýyor. Bu tutarsýzlýk, dünyanýn her yerinde ayný isimle çaðrýlýr: Sýnýf iþbirliði… Atýlým için, bu yönelim bir ilk deðil. Ayný çevreyi iki yýl önce de, AKP hükümetine geniþ kitlelerin desteðini kazanmanýn yollarýný öðütlerken görmüþtük. Kuþkusuz, sermaye tarafýndan, o zaman da ciddiye alýnmadýlar, þimdi de… Ama bu çevre, emekçiler arasýnda dolaþýp, sýnýf iþbirliði politikalarýný yayýyor; Leninistler bu reformistlerin teþhirini elbette ciddiyetle ele alacaklar. Atýlým ve benzer reformist, oportünist çevreler, kendi yüzlerini apaçýk belli eden sözleri, her zaman böyle sekiz sütuna manþetten vererek, bizim iþimizi kolaylaþtýrmýyorlar; çoðu zaman, en temel konulardaki apaçýk reformist tutumlarýný, yazýlarýn satýr aralarýnda arayýp bulmak gerekli oluyor. Yani, turpun büyüðü, her zaman heybenin içinde oluyor. 16 Temmuz tarihli Atýlým’ýn “Kardeþçe” logosu taþýyan köþe yazýsýnda, hayretle öðreniyoruz ki, bu çevre UKKTH’yi savunmaktan vazgeçmiþtir. Yazýnýn tamamý, öylesine kullanýþlý bir teþhir malzemesidir ki, kesip duvarlara yapýþtýrmak bile yeter. Yazýda özetle; “Ezen uluslar komünistlerin (ve devrimcilerin) ayrýlma hakkýndan yana propaganda yapma görevlerinin bugün için ertelenmiþ olduðu” ifade ediliyor. Tabii, baklayý aðzýndan olduðu gibi çýkartan bu ifadelerden hemen önce, Türkiye sol hareketinin ayrýlma hakkýný savunmaktan çekinip korktuðuna dair gayet sert eleþtirel bir bölüm var ki, tutarsýzlýk antolojilerinde mutlaka kendine bir yer bulabilir. UKKTH’nýn, özünde ayrýlma hakký olduðunu az çok Lenin okuyan herkes bilir. Öyleyse, emekçilere þunu rahatlýkla söyleyebiliriz: Atýlým çevresi, UKKTH 195. Sayý / 7 - 21 Eylül 2011

ifadesinden vazgeçmiþtir. Ýyi ama “Bugün için erteledik” diyorlar. Evet, tam da bugün, Kürt halkýnýn özgürlük hakký için, nihai çarpýþmalara hazýrlandýðý bir zamanda. Ve evet, reformist hareketler yüzlerindeki peçeyi, ancak böylesi kritik zamanlarda çýkartýp atarlar. 25 Temmuz tarihli Atýlým’da ise AKP’nin yeni anayasa yazým sürecine katýlmakta ne denli istekli olduklarýný okuyor ve artýk hiç þaþýrmýyoruz. Gündem logolu yazýda, yeni anayasanýn da kuþkusuz burjuvaziye ait olacaðýný, ancak ezilenlerin kendi güç ve iradelerini dayatarak kimi talepleri egemenlere kabul ettirebileceðini okuyoruz. “Biz devrimci sosyalistler de, egemen sýnýflarýn bu belgesine, ezilenlerin taleplerini kaydettirmek için mücadeleyi yükselteceðiz” deniyor. En safdil reformist yönelimler, nedense hep, komünist, devrimci, sosyalist cümleleri ile açýlýþ yapýyor. Eh, daha en desin, ne yazsýn Atýlým? Sað olsunlar, onlardaki reformist bataklýðý teþhir etmemiz için ellerinden gelen yardýmý esirgememiþler. Atýlým yazarlarýnýn dile getirdiði meseleler konusunda, uzun uzun polemiklere girmeyi gereksiz buluyoruz. Devrimci saflara daha yeni katýlmýþ kiþiler bile, burjuva parlamentolar, anayasalar ve UKKTH gibi temel konulardaki devrimci tutumlarý bilir ve Atýlým çevresinin nasýl bir reformist bataklýk içinde çýrpýndýðýný görebilir. Devrimin alevleri tüm kýtalarý sarmýþken, halk devrimleri ardý ardýna zaferler kazanýrken, hiç olmazsa olaylarýn sýcaklýðýyla oportünist, reformist çevrelerin ileri adýmlar atabileceðine dair o boþ beklentileri yýkacak denli açýk satýrlar, ifadeler bunlar. Devrim yangýný büyüdükçe, reformizm “ateþteki kestaneler”den elini ayaðýný hýzla çekiyor. Ayrýlma hakký iþte böyle tam zamanýnda erteleniyor, yine böyle tam zamanýnda burjuva anayasalarýn ezilenlerin taleplerini karþýlayacaðý keþfediliyor, parlamenter budalalýk enkazýna tam zamanýnda koltuk çýkýlýyor. Atýlým yalnýzca bir örnek. Ortalama solun hangi yayýnýný alýrsanýz, mutlaka bir kamyon teþhir malzemesi çýkýyor. Devrime dair koca koca laflarýn gölgesine itilen apaçýk reformist, sýnýf iþbirliði politikalarý, eskisi gibi geniþ kitlelerin gözünden kaçýrýlamaz. Yeter ki, somut, örnek ve belgeye dayalý teþhir faaliyetlerini aksatmayalým.


“Devrimci Tutsaklarýn Sabrý Taþmýþtýr”

Yeni Evrede

Zindanlar

Mücadele Birliði

Cezaevlerinde uygulanan baskýlar, hak gasplarý hýz kesmeden sürüyor. Bunu protesto etmek için Urfa E Tipi Kapalý Cezaevi’nden TKEP/L ve PKK Davasý Tutsaklarý, bir mektup yazarak durumu protesto etmiþlerdir. Bu mektubu yayýnlýyoruz: “Ýçine girdiðimiz devrimci süreçte her yönüyle sýçramalý bir çöküþ aþamasýnda olan devlet, çaresizlik içinde pervasýzca yoksul emekçi halklarýmýza saldýrmaktadýr. Her gün katlanarak büyüyen devrimci kitle eylemleri karþýsýnda korkuya kapýlan sermaye güçleri devrimci mücadele alanlarýna yönelik bu saldýrýlarýnda, devrimci durum karþýsýnda devrimci kitle hareketine karþý ne kadar acýmasýz ve insan dýþý olabileceðini belli etmektedir. Cezaevleri, büyüyen devrim karþýsýnda, devletin halký öncüsüz býrakmak, devrimcileri “yýldýrmak, sindirmek” için kullandýðý araçlarýdýr. Devrimi yenme, halký sindirme ütopyasýyla salyalarý akan burjuvazi bu nedenden dolayý cezaevlerine özel olarak “önem” vermektedir. Cezaevlerine yönelik, normal dönemlerde sürekli olan saldýrýlar, devrimci durum dönemlerinde sýklaþmakta, yoðunlaþmaktadýr. Yer yer þiddet boyutu olan bu saldýrýlar zindan tarihinde “ne ilktir, ne de son” olacaktýr. Tarihi toplumlar tarihi kadar eski olan zindanlarda egemenlerin baskýsý, zulmü hiç eksik olmamýþ-

týr. Yakýn bir zamanda 19 Aralýk 2000’de devrimci tutsaklara yönelik “içeriyi bitirmeden, dýþarýyý bitiremeyiz” denilerek giriþilen katliam devletin devrimcilere, yoksul halklara karþý ne kadar acýmasýz olduðunun kanýtýdýr. 19 Aralýk’ta görüldü ki, devlet, dýþarýdaki devrimci durumun “bitirilebilmesi” için “cezaevlerindeki devrimin bitirilmesi” politikasýyla hareket etmektedir. Bu nedenle saldýrýlar tutsaklara deðil, halkadýr, devrimedir. Bugün de bu saldýrýlar yoðunlaþmakta devrimci tutsaklar devletin fiziki, psikolojik saldýrýlarýna maruz kalmaktadýr. Ýþte bunun en açýk örneklerinden biri, Urfa E Tipi Cezaevi’dir. En baþta belirtmek gerekir ki, Urfa Cezaevi her ne kadar E tipi gibi görünse de þu anki sistemi F tipinden daha kötüdür. Çünkü E tipindeki koðuþ sistemi bozulmuþ, koðuþlar küçük odalara çevrilmiþ, havalandýrma ise beton duvarlarla küçültülmüþtür. Devlet burada devrimcileri birbirinden izole etmek ve daraltma ve “nefes kesme” politikasý izlemiþtir. Sermaye devletinin piyonlarý cezaevi yönetimi ve cezaevi savcýsý her türlü meseleyi keyfi olarak sorun haline getiriyor. Akýl almayacak uygulamalarla devrimci tutsaklarýn adeta sabrýný sýnýyor. Ýþte cezaevindeki uygulamalardan birkaçý: 1- Dergi ve kitaplar içeriye yasaklý diye alýnmamaktadýr. Neredeyse bütün cezaevlerine alýnan yasal “savcýlýk izinli” “Azadiya Welat” gazetesi alýnmamaktadýr. Mücadele Birliði dergisi ya verilmemekte ya da çok geç verilmektedir. Azadiya Welat’ý defalarca hatýrlatmamýza ve infaz hakimliðinin “girebilir” kararýna raðmen cezaevi savcýsý önce “inceleyeceðiz” diyerek sonra “yasak” diye cevap vermiþtir. Bu karar tamamen keyfidir. Mücadele Birliði dergisi ise 2 haftalýk yayýn yapan bir dergi ama, her dergi ayda bir geliyor. Cezaevine giriþte imza attýrýlýyor, fakat odalara verilmesi 1 haftayý buluyor. Bunun yanýnda bir çok yayýn verilmiyor. Kitaplarýn giriþinde sorun çýkartýlýyor. Ailelerin cezaevine bizzat getirdiði kitaplar 195. Sayý / 7 - 21 Eylül 2011

alýnmayarak “kargoyla gönderin” deniliyor. Kargo dýþýnda getirilen kitaplar geri çevriliyor. 2- “Yaralama riski var” denilerek metal tabak ve kaþýk içeri alýnmýyor. Bundan dolayý kanserojen madde içeren kullanýma elveriþli olmayan plastik kaþýk veriliyor (Kantinde satýlýyor) Halbuki býçak, cam gibi kesici aletleri içeri alýnýyor. 3- Odalara sular keyfi olarak günün beliril saatlerinde veriliyor. Sýcak su ise sadece hafta içleri 1,5 saat veriliyor. Hijyen açýsýndan bir çok sorunu getiren bu uygulama tamamen keyfidir. 4- “Yasayla” belirlenmiþ haftada 10 saat olan atölye, ortak alan hakkýmýz haftada sadece 1 saat yapýlmaktadýr. Bu bir saati de yer yok gerekçesiyle havasýz, loþ bir ortamda geçiriyoruz. Hiç irtibatýmýzýn olmadýðý diðer odalardaki arkadaþlarla bu mekanda birbirimizi anlama, zaman geçirme gibi bir olanaðýmýz yoktur. Zaten ortak alana da yer yok gerekçesiyle 6-8 kiþilik gruplar halinde çýkýyoruz. Ve çýktýðýmýz arkadaþ listesi hep sabit tutulmakta. Yasalarla sabitlenen 10 saat hakkýmýzý hatýrlattýðýmýzda ise “Yasa iyi halliler için” diye cevap verilerek bu sistem elemanlarýnýn devrimcilere bakýþ açýsýný ortaya koymaktadýr. 5- Tüm bu koþullardan dolayý hastalanan tutsaklar, revire çýkarýlmamaktadýr. Yazýlan onlarca dilekçenin ardýndan haftalar sonra çýkarýlmakta ve her hastalýða verilen ilaç “aðrý kesici” olmaktadýr. Ayrýca þu an Riha Cezaevi’nde bulunan felçli ve ihtiyaçlarýný tek baþýna gideremeyen saðlýk durumu gittikçe kötüye giden devrimci tutsak Ramazan ÖZALP, bu koþullarda ölüme terkedilmiþtir. Hediye AKSOY, Abdülsamet ÇELÝK ve bir çok devrimci tutsak hasta gibi Ramazan ÖZALP de hastalýðýna tedavi yapýlmadýðý yetmiyormuþ gibi bu koþullarda iþkence yapýlmaktadýr. 6- Görüþ günlerinde, görüþçüler saatlerce Riha’nýn 45 derece sýcaðýnda bekletildiði yetmiyormuþ gibi tacize varan aramalardan geçirilmekte. Tutsak ailelerinin üzerinde psikolojik baský oluþturmak

7


Zindanlar

için her türlü zorluk çýkartýlmaktadýr. Bu duruma itiraz eden ailelere ise “Bir daha gelemezsiniz” denilerek, kötü davranýlmaktadýr. Ailelerimizin getirdiði ihtiyaçlarýmýz içeri alýnmamakta. Gerekçe ise “Kantinde var” gösterilmektedir. Kantin fiyatlarý ise normalin 3-4 kat üstünde tutulmaktadýr. Yönetim cezaevine tam bir market tutsaklara ise müþteri gözüyle bakmaktadýr. 7- Kendi hukuklarýnda bile mevcut olan yemek ölçüleri yapýlan yolsuzluklar neticesinde sürekli ayný ve hijyenik olmayan yemekler çýkmaktadýr. Yemeklerde, içinden haþere çýkacak kadar hijyen sorunu vardýr. 6 aydan fazla burada olan tutsaklar yemeklerden dolayý mide rahatsýzlýðý yaþamaktadýr. 8- Temel ihtiyaç olan giyim sýnýrlandýrýlmakta, eski elbiseler dýþarýya gönderilmeden yeniler verilmemektedir. 9- Yaptýðýmýz “resmi” müracaatlarýn evraklarýnýn bir çoðu yerine ulaþtýrýlmadan 1.Müdür ve cezaevi savcýsý tarafýndan “imha” edilmektedir. 10- Tutsaklar görüþlere, avukat görüþlerine, infaza giderken ayný koridorda 3-4 defa aranmaktadýr. Ýþte cezaevinde insanlýk dýþý uygulamalardan “birkaçý”… Bütün bu sorunlarýn yanýsýra devletin son süreçteki Kürt halkýna ve devrimcilere yönelik saldýrýlarýnda tutuklanan yüzlerce, binlerce insan dolayýsýyla cezaevinin dolmasý da ayrý bir sorundur. Bütün bu sorunlara 4 kiþilik odalarda 15-20 kiþi kalmak da eklenmekte, sorun çýðýrýndan çýkmaktadýr. Yine adli tutsaklarla beraber 276 olan cezaevi kapasitesi þu an 1000 kiþiyi geçmiþ durumda. Adli tutsaklarýn durumu da hakeza böyledir. Ama bilinmelidir ki, eðer kýsa bir sürede bu koþullar düzeltilmezse cezaevinde ciddi sorunlar çýkabilir. Devrimci tutsaklarýn sabrý taþmýþtýr. Bütün bu insanlýk dýþý, vahþet uygulamalarý bir an önce düzeltilmeli ve devrimci tutsaklarýn sabrý daha azla sýnanmamalýdýr. Bütün bu koþullarý yaratarak devrimci tutsaklarý yýldýrmak, sindirmek gibi hayallere kapýlan sermayenin bu piyonlarý bu rüyadan uyanmak için Türkiye ve Kürdistan zindan tarihine bakabilir. Urfa E Tipi Kapalý Cezaevi’nden TKEP/L ve PKK Davasý Tutsaklarý”

8

Yeni Evrede

Mücadele Birliði

BAKIRKÖY ZÝNDANINDA SALDIRILAR ARTIYOR

Bakýrköy Kadýn Cezaevi’nde devrimci kadýn tutsaklar fiziki saldýrýya uðrayarak darp edildiler. Saldýrýnýn öðrenilmesi üzerine kadýn tutsaklarla görüþmeye giden ÇHD avukatlarý tutsaklarýn durumuna iliþkin bir basýn açýklamasý düzenlediler. Avukatlarla görüþen devrimci kadýn tutsaklar cezaevindeki durumu yansýtan ve saldýrýyý aktaran bir mektupla kamuoyuna seslendiler. Devrimci Kadýn Tutsaklarýn mektubu þöyle: “Hapisanelerde özellikle F tipine geçildikten sonra yaþanan sorunlar boyutlanarak sürmektedir. Bunun son halkasýný Bakýrköy Kadýn Hapishanesi’nde yaþadýk. Hediye Aksoy görme engelli ve ayný zamanda meme kanseri tedavisi gören bir arkadaþýmýzdýr. Meme kanseri tedavisi bir çok engelle zar-zor sürdürülürken, en son iç karýn boþluðunda, baðýrsaða yapýþmýþ kanser olma olasýlýðý yüksek bir kitle tespit edilmiþtir. Bu tespit 2,5 ay önce yapýldýðý halde, halen tedavisine baþlanmýþ deðildir. Üstelik arkadaþýmýz hastaneye gidiþ geliþlerinde, basýna da yansýyan önemli sorunlar yaþamaktadýr. Mahkemeye götürülürken tutuklularla, kendisi için büyük risk taþýyan AIDS veya farklý tiplerdeki bulaþýcý hastalýk taþýyanlarla götürülmektedir. Birlikte götürüldüðü kiþilerin hepsinin muayene olmasýný beklemek zorunda býrakýlmaktadýr. Tüm bunlar Hediye’nin deyimiyle artýk iþkenceye dönüþmüþ durumdadýr. En son 12.08.2011 tarihinde hastaneye götürülmüþtür. Önce çok sayýda adliyenin önünde bekletilmiþ, sonra hastanede diðer hastalarýn muayenesini beklemiþtir. Bu bekleme sürecinde arkadaþýmýz daha önce yaþadýðý gibi adlilerin küfür ve hakaretlerine maruz kaldý. Jandarma ve gardiyanlara önlem almalarý için seslendikten sonra jandarma adli kadýnlarý teþvik eder tarzda, yasak olmasýna raðmen onlara sigara ýsmarlamýþtýr. Bu olaylarýn tesadüf olmadýðý açýktýr. Arkadaþýmýz bu sorunu daha önce de yaþamýþtýr. Bizler Hediye’nin ambulansla götürülüp getirilmesini veya baþka tutuklularý beklemeyecek þekilde tek baþýna ringle götürülmesini istiyoruz. 12.08.2011’de arkadaþýmýzýn yaþadýklarý üzerine bu talebimizi görüþmek için müdür ile görüþmek istedik. O gün görüþme talebimiz reddedildi. 15 Aðustos’ta tüm gün görüþme talebimizi tekrarladýk, dilekçe yazdýk. Ama talebimiz ‘Biz onlarý istediðimiz zaman çaðýrýrýz’ denilerek reddedildi. Ayný gün arkadaþýmýzýn ameliyat olmasý gerektiðini öðrendik. Bu koþullarda ameliyat olmasýný kabul etmemiz mümkün deðildi. 16 Aðustos Salý günü görüþme taleplerimizi yeniledik. Yine red cevabý alýnca en meþru hakkýmýz olan kapý dövme eylemini gerçekleþtirdik. Bunun sonucunda müdür görüþmeyi kabul etti. 3 arkadaþýmýzý gönderdik. Arkadaþlarýmýz, kapýdan yeni çýkmýþlardý ki, gardiyanlarýn toplu saldýrýsýna uðradýlar. Kapý henüz kapanmadýðýndan biz de arkadaþlarýmýzý korumak için onlarýn yanýna gitmek istedik. Gardiyanlar bu sýrada bize de saldýrdýlar. 7 arkadaþýmýz farklý yerlerinden yaralandý. Baþta da belirttiðimiz gibi saldýrýlar gitgide boyutlanmaktadýr. Fakat özellikle hasta tutsaklarýn durumu aciliyet taþýmaktadýr. Tedavileri yapýlmamakta, iþkenceye çevrilmektedir. En baþta hasta tutsaklarýn bizim özgülümüzde Hediye Aksoy’un ve tüm devrimci tutsaklarýn yaþadýðý sorunlara duyarlý olunmasý için kamuoyuna çaðrýda bulunuyoruz. PKK, MLKP, TKEP/L, TÝKB, TKÝP, TKP/ML davasý tutsaklarý adýna Gönül Erdoðan, Gülcan Taþkýran, Serpil Kablan, Mürüvvet Küçük, Nurgül Doðan, Hiyem Akyol” 195. Sayý / 7 - 21 Eylül 2011


Yeni Evrede

Mücadele Birliði

“Dört Ayrı Örgüte Üye”

23 Ocak tarihinde “Dört ayrý örgüte üye olmak”la suçlanarak tutuklanan öðrenciler, hala mahkemeye çýkarýlmadan F Tipinde tutsak durumdalar. Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Ýktisat Bölümü birinci sýnýf öðrencisi Yusufcan Yýldýrým, 16 Aðustos’ta yazdýðý mektubu ile yaþananlarý anlattý. Yusufcan Yýldýrým, aylardýr tutsak edilen öðrenciler adýna kaleme aldýðý mektubu ile herkese süreci tekrar anýmsattý:

“Merhaba, Sizlere bu mektubu Sincan 1 No’lu F Tipi Cezaevinden yazýyorum. Uzun tutukluluk süreleri, tutukluluðun cezaya dönüþmesi gibi konular; gazeteciler, komutanlar veya milletvekilleri olunca sýk sýk tartýþýlýyor ama sayýmýz sürekli arttýðýndan olsa gerek, üniversite öðrencilerinin seslerini duyurmasý pek kolay olmuyor. Böyle bir durumda benim, bizim haberimizi yaptýðýnýz için öncelikle sizlere teþekkür ederim. 23 Ocak günü tutuklandým. Yani bu mektup sizlerin eline geçtiðinde benim tutukluluk sürem 7 ayý geçmiþ olacak. Hatýrlarsýnýz, aralýk ve ocak ayý üniversite öðrencilerinin sýk sýk eylem yaptýðý bir dönemdi. Özellikle 15 Aralýk ve 5 Ocak’ta ODTÜ’de yaþananlar hatýrlanacaktýr. Tam da böyle bir dönemde 5 üniversite öðrencisinin Ankara’da tutuklanmasý ‘ilginç bir tesadüftü’. Biz tutuklandýktan dört gün sonra ana haber bültenlerine ‘son dakika haberi’ olarak düþtük. Özetle, ‘Üniversiteleri kana bulayacak kaos timi yakalandý!’ deniyordu. Bizlere ne savcýlýkta ne de tutuklanma talebiyle çýkarýldýðýmýz nöbetçi mahkemede herhangi bir silahla ilgili soru dahi sorulmamasýna, böyle bir þeyin lafýnýn bile edilmemesine raðmen; sanki Türk Silahlý Kuvvetleri’nin mühimmat deposunda yakalanmýþçasýna, bir orduya yetecek sayýda silah görüntüleri ve ‘kapý kýrma’ sahneleri eþliðinde verildi haberimiz ve elbette olmazsa olmaz ‘eli kanlý teröristler’ ifadesiyle. Ne de olsa parkta yürürken bir anda çok sayýda sivil polisin etraflarýný sarmasýyla gözaltýna alýnan, daha sonra gecenin bir yarýsý kaldýðý eve, yurda örneðin, benim ailemle birlikte yaþadýðým eve, kapýyý

çalarak girilmesi oldukça sýradan olurdu ve haber deðeri taþýmazdý; hele bir de ortada bahsi geçen bir ‘kaos timi’ ise. Ama ‘Ankara Emniyeti’nin Büyük Operasyonu’ olarak haberlere çýkan ‘operasyon’ yalnýzca bu kadardý. Tabi burada þunu sormak gerekiyor: Madem haberlere bu þekilde çýkartýlacak kadar delil var ortada, 7 aydýr iddianame nasýl hazýrlanmaz? Neden bize her ay ‘delillerin toplanmamýþ olmasý, kaçma þüphesinin olmasý’ gibi sebeplerle tutukluluðun devam kararý alýndýðý bildirilir? Eðer hala ‘delil’ arýyorlarsa, bu haberler nasýl yapýldý? Yaþayarak gördüm ki, eðer bir kere eviniz arandýysa; bundan sonra her þey delildir. Örneðin, hakkýnda hiçbir toplatma kararý olmayan, birçok kitapçýda bulunabilecek yasal dergiler, sokakta, þehir merkezlerinin en iþlek yerlerinde daðýtýlan bildirilerden sizin evinizde çýktýysa, bunlar ‘yasadýþý silahlý terör örgütü üyeliði’ için delildir. Peki, tamamen yasal bir þey, nasýl ‘yasadýþý örgüt üyeliði’ için delil olabilir? Sadece bu da deðil; örneðin bir kâðýtta isimler ve telefon numaralarý yazmýþsanýz bu bile delil olabilir. Üst üste gazetecilerin tutuklanmasý gerçekleþtiðinde, gazeteciler ‘Not defterimize not almaya korkar olduk’ diyorlardý; anlaþýlan artýk tanýdýðýmýz herkesin telefon numarasýný da ezberlemek zorunda kalacaðýz. Aslýnda bu konuda öyle ilginç þeyler ortaya çýktý ki; karikatürleþtirip kitap haline getirilse kimse gerçek olduðuna inanmaz. Ýlk hatýrladýðým Hopa olaylarýnda tutuklananlarýn delilinin çizgi film olmasý ya da benim þu an birlikte kaldýðým arkadaþýmýn dosyasýnda yer alan üyesi olduðu sanat derneðine ait su faturasý. ‘Su faturasý’ nasýl olur da ‘yasadýþý örgüt üyeliði’ için delil olur? Benim karþýma çýkanlarýn en ilginç olaný ise, hatýrladýðým kadarýyla (çünkü dosyada gizlilik kararý var, bu yüzden 7 ay önce savcýlýkta ifade verilirken bana gösterilenler kadarýný biliyorum, onlarýn da hatýrlayabildiðim kadarýný) ‘Kapitalizm ve Kriz’ üzerine bir sayfaya yazýlmýþ notlardý. Bunu ilginç yapan detay benim Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Ýktisat öðrencisi olmam. Bu da delil olabiliyorsa, sanýrým evimde arama yapan po195. Sayý / 7 - 21 Eylül 2011

Zindanlar

lislere ders kitaplarýmý almadýklarý için teþekkür etmem gerek; görülen o ki onlar da delil olabilirmiþ. Bize yönelik iddialar ise öyle ‘ilginç’ ki. Her þey bir yana, bir insan ayný anda dört ayrý örgütün üyesi olabilir mi? Böyle bir þey nasýl mümkün olabilir? Ama bizim dosyamýzda tam olarak bu var. Gözaltýndayken ifadem için küçük bir odaya avukatýmla birlikte alýndýðýmda, bilgisayar ekranýnda iddia kýsmýnda dört ayrý örgüt ismi yazýlýp, ‘Bunlara üye olmak’ diye görünce þaþýrdým, görevli polis memuruna sordum; ‘Dört tane örgüt yazmýþsýnýz da, ben hangisine üyeymiþim?’ diye. Aldýðým cevabý hiç unutmuyorum, ‘Ýþte, bunlardan biri’ demiþti bana. Sanki sayýsal loto oynamýþlar ya da belki de Nasreddin Hoca misali ‘Biz yazalým, ya tutarsa?’ demiþlerdir. O anda, o cevabý duyduðumda gülmüþtüm, 3 günlük gözaltý ve ev aramasý gerginliðinin üstüne iyi bile gelmiþti ama o zaman nereden bilebilirdim ki bunun 7 ay ve daha fazlasý bir tutukluluða sebep olabileceðini? Bir de F Tipi’nde yaþadýklarým var elbette. Mektuplarýn kaybolmasý, çok sayýda mektup yasaðý cezasý ki artýk bunlar açýk görüþ cezasý da oluyor, gibi sýradan uygulamalar... Benim asýl anlatmak istediðim, Mayýs ayýnda üniversiteden iki arkadaþým tutuklanýnca, biliyorsunuzdur F Tipi hücreleri 3 kiþilik, onlarýn yanýna geçmek istedim. Ben bunun için uðraþmaya baþladýðýmda cezaevi idaresi görüþlerden sonra arkadaþlarýmýn aileleriyle görüþüp; ‘Sizin çocuklarýnýzýn yanýna teröristler geçmeye çalýþýyor, bir dilekçe yazýn yanlarýna kimseyi geçirmeyelim’ demeleri oldu. Cezaevi idaresi bunu hangi yetkiyle neye dayanarak yapýyor, bilemiyorum. Nasýl olur da onlarýn ailelerini de korkutmaya çalýþýr onu da anlayamýyorum; sadece bir tek soru sormak istiyorum; bu yaþananlardan sonra aslýnda benim hakkýmda verilecek kararýn çoktan verildiðini mi anlamam gerek? Ýþte son 7 ayda yaþadýklarým bunlar. Sizlerle de paylaþmak istedim. Hoþçakalýn. Yusufcan Yýldýrým 1 Nolu F Tipi Cezaevi Sincan/ANKARA”

9


“Biz Sessiz Kalmayacaðýz, Sen De Ses Ver”

Yeni Evrede

Zindanlar

Bakýrköy Kadýn ve Tutukevi’nde bulunan görme engelli ve kanser hastasý Hediye Aksoy’un tedavisinin saðlanabilmesi için B-5 koðuþundaki devrimci kadýn tutsaklar 12 Aðustos 2011 tarihinde Cezaevi Müdürü ile görüþmek istediklerini belirttiler. Hediye Aksoy’un tedavisinin aciliyeti nedeniyle üç gün üst üste görüþme talebinde bulunan tutsaklara cezaevi idaresi tarafýndan “Biz devlet tarafýyýz, biz ne zaman istersek o zaman görüþürler” þeklinde cevap gelmesi üzerine 16 Aðustos 2011 tarihinde tekrar görüþme talebinde bulundular. Cezaevi idaresinden olumsuz cevap alýnmasý üzerine kapý döverek durumu protesto eden B-5 koðuþundaki kadýn tutsaklara kalabalýk bir grup halinde cezavindeki kadýn ve erkek gardiyanlar ve görevliler saldýrarak darp etmiþlerdi. Bakýrköy Kadýn Cezaevindeki devrimci kadýn tutsaklara saldýrýyý protesto etmek amacýyla 18 Aðustos günü cezaevi önünde Demokratik Kadýn Hareketi, TUAD, Çaðdaþ Hukukçular Derneði, Mücadele Birliði Platformu, ESP’nin katýlýmýyla saat 13.30’da bir basýn açýklamasý yapýldý. ‘Hediye’ye Özgürlük” pankartý açýlan eylemde “Hediye Aksoy Serbest Býrakýlsýn”, “Hediye’ye Özgürlük”, “Ji Jiyan Azadi”, “Devrimci Tutsaklar Onurumuzdur”, “Jý Bo Hediye Aksoy Azadi”, “Biz Sessiz Kalmayacaðýz Sen de Ses Ver”, “Yarýn Geç Olabilir Harekete Geçin” dövizleri taþýndý. Açýklamanýn ardýndan tutsak yakýnla-

10

Mücadele Birliði

rý ve onlara destek verenler “Devrimci Tutsaklar Onurumuzdur”, “Baskýlar Bizi Yýldýramaz”, “Hediye Aksoy Serbest Býrakýlsýn”, “Hasta Tutsaklar Serbest Býrakýlsýn”, “Hediye Aksoy Yalnýz Deðildir”, “Devrimci Tutsaklara Özgürlük” sloganlarý attýlar. Daha sonra cezaevine girerek görüþmede bulunan Çaðdaþ Hukukçular Derneði’nden avukatlarýn tutsaklarýn durumu konusunda bilgi vermesi istendi. ÇHD avukatlarýndan Sevinç Sarýkaya, sabah erken saatlerde müvekkilleriyle görüþmeyi beklerken cezaevi müdürünün tüm gardiyanlarý ve askerleri toplayarak bir konuþma yaptýðýný ve “Yarýn Cuma bazý sorunlar çýkabilir, bir sorun çýkarsa önce üst amirinize bildirin, fakat sorun büyürse kadýn çocuk tanýmayýn, biz devlet tarafýyýz” dediðini, kendisini daha sonra fark eden ve avukat olduðunu öðrenen cezaevi müdürünün konuþmaya devam etmeyip hemen oradan ayrýldýðýný aktardý ve “Bizler ÇHD avukatlarý olarak Hediye Aksoy ve devrimci tutsaklara karþý yapýlan ve iþkenceye varan bu saldýrýlara karþý sonuna kadar hukuk mücadelemizi sürdüreceðiz, bizler Hediye Aksoy’un ve tüm devrimci tutsaklarýn yanýnda olduðumuzu bildiriyoruz” dedi. Konuþmanýn ardýndan kitle “Ýnsanlýk Onuru Ýþkenceyi Yenecek” sloganý atarak saldýrýlarý protesto etti. Daha sonra B-5 koðuþunda bulunan PKK, TKEP/L, TÝKB, TKÝP, TKP/ML davalarýndan kadýn tutsaklarýn gönderdiði mektup okundu. Daha sonra Avukat Sevinç Sarýkaya müvekkiliyle görüþmesinde yaþanan darp olayýndan sonra revire giden kadýn tutsaklarýn darp izlerinin gayet belirgin olmasýna raðmen saðlýk görevlisinin “Ben bir þey görmüyorum” diyerek darp izlerinin görmezden 195. Sayý / 7 - 21 Eylül 2011

gelindiðini aktardý. Son olarak Ayþe Berktay yeniden söz alarak, “Cezaevlerinde tedaviyi engellemek, aslýnda insan yaþamýný engellemektir. Hep söylüyoruz idam cezasý kalktý ama özellikle cezaevlerindeki bu þekilde tedaviler engellenerek insan yaþamýný engelleniyor ve bu þekilde devrimci tutsaklar yavaþ yavaþ göz göre göre öldürüyorlar. Bu yargýsýz infazdýr. Bizler bu þekilde arkadaþlarýmýzýn öldürülmesine de, yükseltilen savaþ politikalarýna karþý da boyun eðmeyeceðiz mücadelemizi sürdüreceðiz, bunu bir kez daha buradan bildiriyoruz” dedi. Açýklamanýn ardýndan sloganlar atýlarak eylem bitirildi. 19 Aðustos Cuma günü Taksim Tramvay duraðýnda DÖKH, EKA gibi emekçi kadýn örgütleri bir araya gelerek Hediye Aksoy’un serbest býraklýmasýný istediler. Taksim Tramvay duraðýnda otururak eylem yapan ve çoðunluðu kadýnlardan oluþan kitle, ellerinde Hediye Aksoy’un resimleri olduðu dövizler taþýdýlar. Oturma eyleminde “Jin Jiyan Azadi”, “Hediye Aksoy’a Özgürlük”, “Devrimci Tutsaklar Onurumuzdur”, “Devrimci Tutsaklar Serbest Býrakýlsýn” sloganlarý atýldý. Kadýn Cinayetlerini Durduracaðýz Platformu da Galatasaray Lisesi önünde kadýn cinayetlerine dikkat çekmek için yaptýklarý eylemi Taksim’deki Hediye Aksoy eylemiyle birleþtirdiler. Eylem, Avukat Züleyha Gülüm’ün açýklamasýndan sonra sona erdi.


“Devrimci Tutsaklarýn Sesini Sokaklara Taþýyacaðýz”

Yeni Evrede

Zindanlar

Mücadele Birliði

Zindanlarda devrimci tutsaklara yapýlan saldýrýlarý ve hasta tutsaklarýn tedavilerinin engellenmesini protesto etmek ve devrimci tutsaklarýn özgürlük mücadelesinde yalnýz olmadýklarý belirtmek üzere Emekçi Kadýnlar (EKA), Yeni Demokrat Kadýn (YDK) ve Tutuklu Aileleri Ýle Dayanýþma Derneði (TUAD) tarafýndan Bakýrköy Kadýn ve Tutuk evi önünde 26 Aðustos günü saat 12.00’de bir basýn açýklamasý gerçekleþtirildi. Proleter Devrimci Duruþ ve Emekçi Kadýn Komisyonu’nun da katýlýmcý olduðu basýn açýklamasýnda “Devrimci Tutsaklar Teslim Alýnamaz” pankartý ve “Devrimci Tutsaklar Onurumuzdur”, “Hediye Aksoy Yalnýz Deðildir”, “Devrimci Tutsaklara Kalkan Elleri Kýracaðýz”, “Zindanlar Yýkýlsýn Tutsaklara Özgürlük”, “Yaþasýn Emekçi Kadýnlarýn Mücadele Birliði”, “Devrimci Tutsaklar Teslim Alýnamaz” yazýlý dövizler taþýndý. Basýn açýklamasýnda F Tipi Cezaevleri’nde, Ýmralý’da ve bütün cezaevlerinde sudan gerekçelerle görüþler engellenmeye çalýþýlýp eziyete dönüþtürülürken, tutsaklarýn hastane ve mahkemeye gidiþlerinin iþkenceye çevrildiði, devrimci tutsaklarýn hastanelerde kasti biçimde tedavilerinin engellenerek ciddi saðlýk sorunlarýyla yüz yüze býrakýlmakta olduklarý belirtilerek ölümcül noktaya gelmiþ olan tutsaklarýn hala tutuklu bulunmakta, hastanelerde doktorlarýn askerler tarafýndan korkutularak muayenenin önüne geçilmekte olduðuna dikkat çekildi. Tutsak yakýnlarý tarafýndan “Devrimci Tutsaklar Onurumuzdur”, “Devrimci Tutsaklara Kalkan Elleri Kýracaðýz”, “Zindanlar Yýkýlsýn Tutsaklara Özgürlük” sloganlarýyla zindanlardaki baský ve saldýrýlar protesto edildi. Basýn açýklamasýnda Bakýrköy Kadýn Kapalý Cezaevinde 16 Aðustos 2011 tarihinde infaz koruma memurlarý tarafýndan kadýn tutsaklara yapýlan saldýrý ve Alanya L tipi cezaevinde Fadime Özkan ve Gülay Efendioðlu adlý kadýn tutsaklarýn yaþadýklarý saldýrý hatýrlatýldý. Tüm bu konularýn hem Tabibler Birliði ile hem de cezaevi idare ve savcýsýyla görüþüldüðü halde her hangi bir ilerleme kaydedilemediðinin bildirildiði basýn açýklamasýnda defalarca suç duyurularýnda bulunulduðu, defalarca çeþitli görüþmeler yapýldýðý ancak bunlardan hiçbir sonuç alýnamadýðý ifade edildi.

“Kadýn Cezaevlerinde ve erkeklerin tutulduðu diðer cezaevlerinden sürekli benzer haberler almamýz bir kez daha zindan sorununu gündeme oturtmaktadýr. Kürt halkýnýn demokratik özerklik ilan etmesiyle baþlatýlan aðýr bombardýman ve baskýlarýn zindandaki tutsaklara yapýlan saldýrýlarýn artmasýyla ayný zamana denk gelmesi tesadüf deðildir. Zindanlarda ve sokaklarda artan baský ve þiddet egemen sermaye güçlerinin çaresizliðinin ve yenilmeye mahkum oluþunun göstergesinden baþka bir anlam taþýmamaktadýr. Zindanlardaki tutsaklarýn koþullarýnýn iyileþtirilmesi geçici ve faydasý tartýþýlýr bir konudur. Tutsaklar her bakýmdan isyan noktasýndadýr. Koþullarýn dayanýlmaz bir hal alýþý sorunu artýk özgürlük ya da aðýr aðýr ölüm biçimine getirmiþtir. Tutsaklarý teslim almak, yýldýrmak, sindirmek için her türlü yöntemi kullanan devlet, asýl olarak devrimi ve halklarýn özgürlük talebini alt etmek istemektedir” denilen basýn açýklamasýnda “Biz devrimci, emekçi, Kürt kadýnlarý olarak ne gerçek kurtuluþumuz olan devrimden ne de onurumuz olan devrimci tutsaklara sahip çýkmaktan ve onlarýn özgürlüðünü talep etmekten asla vazgeçmeyeceðiz. Biz devrimci tutsaklarýn aileleri, yakýnlarý ve yoldaþlarý olarak devrimci ve yurtsever tutsaklarý sermaye devletinin zulmü ve baskýsý karþýsýnda yalnýz býrakmayacak, onlarýn talepleri gerçekleþinceye kadar sokaklara onlarýn seslerini taþýyacaðýz. Bakýrköy Kadýn Kapalý Cezaevinde ve Alanya L Tipi Cezaevinde tutulan kadýn tutsaklarýn yaþadýðý þiddeti, baþta PKK’li tutsak Hediye Aksoy olmak üzere tedavisi engellenen tüm tutsaklarýn karþý karþýya býrakýldýðý sorunlarý protesto ediyor, tüm demokrat ve emekçi halklarýmýzý tutsaklarýn yaþadýðý bu sorunlar karþýsýnda daha duyarlý olmaya çaðýrýyor, halklarýn ve iþçilerin özgürlüðünü ve kurtuluþunu savunmanýn onlarýn özgürlüðünü savunmaktan geçtiðini ve tutsaklarý yalnýz býrakmayacaðýmýzý ilan ediyoruz” denildi. Devrimci tutsaklar özgürleþinceye kadar mücadeleye devam edeceklerini belirten kadýnlar “Devrimci Tutsaklara Kalkan Elleri Kýracaðýz”, “Devrimci Tutsaklar Onurumuzdur”, “Hediye Aksoy Serbest Býrakýlsýn”, “Zindanlar Yýkýlsýn Tutsaklara Özgürlük”, “Yaþasýn Halklarýn Mücadele Birliði” sloganlarý atarak eylemi bitirdiler.

195. Sayý / 7 - 21 Eylül 2011

11


Yeni Evrede

Kürt Halkı

Kürt Halký Sokaklarda

Ýstanbul Demokratik Kent Konseyi’nin (ÝDKK), Kandil’e hava operasyonunu protesto etmek amacýyla 21 Aðustos Pazar günü saat 13.00’te Taksim Meydaný’nda yapmayý planladýðý kitlesel basýn açýklamasýna polis izin vermedi. Eyleme katýlmak için Sultanbeyli Ýlçesi’nden yola çýkan BDP’lilere polis izin vermezken, Baþakþehir ve Esenyurt’tan gelmek isteyenler de polis tarafýndan ablukaya alýndý. Bir çok mahalleden kalkan araçlar durduruldu, halk araçlardan inerek oturma eylemi yaptý. Taksim’e yakýn yerlerde halk otobüslerinden yolcular indirildi, aramalar yapýldý. Sabah saatlerinden itibaren baþta Taksim olmak üzere BDP Ýl binasý ve çevrede her sokak ve meydan cadde çevik kuvvet ve sivil polisler tarafýndan kapatýldý. Eyleme yoðun önlem alan polis, Taksim’e gitmek isteyen gruplara izin vermedi. Taksim’e girmek isteyen daðýnýk gruplara da polis biber gazý ile saldýrdý ve çatýþmalar yaþandý. BDP Ýl binasý önünde bir araya gelen ve aralarýnda BDP milletvekilleri Sabahat Tuncel, ve Gültan Kýþanak ile Ýstanbul Baðýmsýz Milletvekili Levent Tüzel’in de bulunduðu çok sayýda kiþinin Taksim’e gitmelerine izin verilmedi. Polisin barikat kurarak yürüyüþlere izin vermemesini protesto eden bir grup da yolu trafiðe kapattý. Bir süre sonra polis gruba biber gazý ile saldýrdý; bunun üzerine yaþlý bir ana, yolda oturma eylemine baþladý. Gözaltýna alýnmaya çalýþýlan kadýný polislerin elinden BDP’liler aldý. Binlerce kiþi, Taksim’e çýkmaya çalýþýrken polis gaz bombalarýyla saldýrdý. Ýstiklal’in ara sokaklarýna “PKK Halktýr Halk Burada” sloganlarý ile yönelen kitle ile, sokak baþlarýný tutan polisler arasýnda yoðun çatýþmalar yaþandý. BDP önünde bekleyen vekillerin de aralarýnda bulunduðu grup ise, polisin izin vermemesi üzerine, Beyoðlu Ýlçe Emniyet Müdürlüðü önünde basýn açýklamasý yaptý. Açýklamanýn hemen ardýndan, vekiller gruptan ayrýlýrken Çevik kuvvet ve panzerlerle eylemcilere tazyikli su ve yoðun gaz bombalarý attý, eylemciler de taþlarla karþýlýk verince çatýþmalar yaþandý. Tarlabaþý ve Dolapdere’de kullanýlan gaz bombalarýndan etkilenen halk, polise tepki gösterdi. Taksim ve Tarlabaþý’na giden tüm sokaklarý polis, barikatýyla kapattý. Polis helikopterleri de alan üzerinden uçuþ yaparken, bir çok kiþi gözaltýna alýndý. Yaþanan saldýrýdan sonra akþam saatlerine doðru eylemciler daðýldý.

12

Mücadele Birliði

Tüm Kadýnlara Yaþam Özgürlüðü

Her hafta Cuma günü Taksim’de, periyodik olarak düzenlenen “Kadýnlara Yönelik Þiddet ve Cinayetlere Son” ve “Hediye Aksoy’a Özgürlük” eylemlerine bu hafta devam edildi. Kadýnlara yönelik þiddet, baský, sömürü, taciz, cinayet ve daha birçok haksýz uygulama ve zulüm karþýsýnda artýk kadýnlar susmuyor. Yüz yýllardýr maruz býrakýldýklarý 2. sýnýf insan (hatta çoðu zaman nesne) sýfatýndan sýyrýlmak, görmezden gelinen ve çoðu zaman yok sayýlan kiþilik, kadýnlýk, özgürlük, insanlýk ve en önemlisi de “ yaþam” haklarýný yeniden kazanmak için artýk sokaklara çýkýyor ve seslerini duyurmaya çalýþýyorlar. Her Cuma olduðu gibi bu Cuma da Galatasaray Lisesi önünden yürüyüþe baþlayan kadýnlar “Kadýn Katleden Erkeðe, Korumayan Devlete Karþý Kadýn Cinayetlerini Durduracaðýz” pankartý açtý. Ellerinde “Devlet Kadýnlarý Neden Korumuyor”, “Kadýnlar Bayram Da Yapamýyor Öldürülmeye Devam Ediyor”, “Bayram Süresince 7 Kadýn Katledildi”, “3 Kadýn Ýse Silah Ve Býçak Kullanýlarak Aðýr Yaralandý” yazýlý dövizler ile öldürülen kadýnlarýn fotoðraflarýný taþýyan kadýnlar kadýna uygulanan þiddeti sloganlarla protesto etti. Mis Sokaða yürüyen Kadýn Cinayetlerini Durduracaðýz Platformu’ndan kadýnlar, yürüyüþ esnasýnda megafonlarla çevredeki insanlara seslenerek: “2011’in ilk 7 ayýnda 26 bin kadýn katledildi ve maðdur býrakýldý, bu bayramda 7 kadýn cinayete kurban gitti artýk bu cinayetlere ve saldýrýlara son verilmeli, herkesi de bizlere destek vermeye çaðýrýyoruz” dediler. Platform basýn açýklamasýný okurken, Tramvay Duraðý’nda da Demokratik Özgür Kadýn Hareketi’nden kadýnlar ise görme engelli ve kanser hastasý olan, tutuklu Hediye Aksoy’un serbest býrakýlmasý için oturma eylemi yaptý. Her hafta Cuma günleri yaptýklarý “Hediye Aksoy’a Özgürlük” sloganýyla yapýlan eylem için bir araya gelen Demokratik Özgür Kadýn Hareketi, Hediye Aksoy’a özgürlük sloganlarýný haykýrdý. “Jýn Þer Naxazýn Aþitiye Dýwxazýn (Kadýnlar Savaþ Ýstemiyor Barýþ Ýstiyor)”, “Jýn Jiyan Azadi (Kadýn, Yaþam, Özgürlük), “Biji Yekitiya Jýnan (Yaþasýn Kadýnlarýn Birliði)”, “Hasta Tutsaklar Serbest Býrakýlsýn” sloganlarý atan kadýnlar, sýk sýk özgürlük zýlgýtlarý atarak hasta tutsaklarýn serbest býrakýlmamasýna olan protestolarýný sürdürdü. Erzurum E Tipi Cezaevi’nden bir tutuklunun Hediye Aksoy’a yazdýðý mektubun okunmasýnýn ardýndan da eylem sona erdi.

195. Sayý / 7 - 21 Eylül 2011


Yeni Evrede

Ýstanbul’da “BARIÞ” Mitingi

Mücadele Birliði

B

ugün 1 Eylül Dünya Barýþ Günü. Bir çok sivil toplum örgütü, siyasi platformlar ve partiler, “barýþ” mesajý vermek için Kadýköy Meydaný’ndaydý; fakat polis, mitinge saldýrýyla karþýlýk verdi. Ýstanbul Demokratik Kent Konseyi’nin öncülüðünde gerçekleþen“Ölüm Deðil Yaþam Kazansýn” sloganýyla düzenlenen 1 Eylül Dünya Barýþ Günü mitingi olaylý geçti. Saat 12.00’de Kadýköy Nautilus Alýþveriþ Merkezi önünde toplanan, ÝDKK, KESK, Mücadele Birliði Platformu, BDP, SODAP, SP, Barýþ Anneleri, DTK, Barýþ Ýçin Kadýn Giriþimi ve daha bir çok sivil toplum örgütü ve siyasi yapýlanmalar, Kadýköy Ýskele Meydaný’na yürüyüp Dünya Barýþ Günü’nü kutlamak istedi. Tepe Nautilus Alýþveriþ Merkezi’nden itibaren binlerce kiþi mitinge akýn etti. Bir ucu toplanma alanýnda olan kitlenin bir ucu Kadýköy’e girmeye baþladý. Kürt analar ellerinde barýþ istediklerini ifade eden pankartlar ve geleneksel giysileriyle zýlgýtlar ve sloganlarla barýþ isteklerini ifade ettiler. Fakat polis caddeye barikat kurup kitlenin geçiþine izin vermedi Ýstanbul Baðýmsýz milletvekili Sebahat Tuncel, yolu kapatan emniyet güçleriyle görüþmeye gitti. Emniyet Amiri’nin: “Kitlenin ellerindeki yasadýþý pankartlarý kaldýrmazsanýz geçiþe izin vermeyiz. Eðer dediðimizi yapmazsanýz, bundan böyle bir daha BDP’nin hiç bir eylemine izin vermeyeceðiz, kitleye duyuru yapýp Öcalan posterlerini indirmelerini söyleyin” dedi. Bunun üzerine Tuncel: “Bizler bugünün anlam ve önemine yakýþýr bir biçimde davranýp ‘barýþý’ selamlayacaðýz. Bize izin verin geçelim, eðer siz bu þekilde yolu kapatmaya devam eder-

seniz daha kötü þeyler olabilir, bu duruma getirmeyin, amacýmýz iþleri zorlaþtýrmak deðil lütfen siz de daha fazla iþi zora sokmayýn” dedi. Tuncel’in açýklamasýný kabul etmeyen polis diretince vekiller ve alan görevlileri, kitleye uyarýda bulunarak pankartlarý indirtti. Pankartlarýn inmesiyle yol açýldý ve kitlenin geçiþine izin verildi. “Biji Bratiya Gelan”, “Yýldýrým Ayhan Ölümsüzdür”, “Kürdistan Faþizme Mezar Olacak”, “Jýn Þer Nexazýn”, “Barýþ Hemen Þimdi Savaþ Bir Daha Asla”, “Disa Disa Serhýldan Serokamýn Öcalan” sloganlarýyla alana yüründü. Mitinge Mücadele Birliði Platformu da Kürtçe ve Türkçe “Kürt Halký Devrimle Özgürleþecek” pankartý ve Deniz Gezmiþ bayraklarý ile katýldý. Yürüyüþ sýrasýnda ve alanda “Kürdistan Faþizme Mezar Olacak”, “Kürt Halký Devrimle Özgürleþecek”, “Faþizmi Döktüðü Kanda Boðacaðýz”, “Analarýn Öfkesi Katilleri Boðacak”, “Yaþasýn Halklarýn Mücadele Birliði” þeklinde coþkulu sloganlar atarak Kürt halkýnýn özgürlük mücadelesini selamladý. Ýskele Meydaný’nýn önündeki arama noktalarýna gelindiðinde ise polis, miting alanýna giriþte Öcalan resimleri ve kesk-ü sor-u zer eþarplarý gerekçe göstererek kitleye gaz bombasý ile saldýrdý. Polisin aramak istediði bir grup karþý çýkarak aramaya izin vermedi. Bunun üzerine polis tüm alandaki kitlenin ortasýna gaz bombasý attý. Ýçlerinde analarýn ve çocuklarýn da bulunduðu kitle gazdan etkilenerek etrafa daðýldý. Alandaki sahneden halka seslenilerek, “Provokasyonlara gelmeyelim hevaller, onlar bizi kýþkýrtmaya ve olay çýkarmaya çalýþýyor, sakýn inanmayýn alana dönün” anonslarý yapýldý. Yapýlan bu haksýzlýðý hazmedemeyen kalabalýk kaldýrým taþlarýný ve polis barikatlarýný sökerek karþýlýk verdi. Gaz bombalarýnýn yaðmur gibi yaðdýðý dakikalarda milletvekillerinin anonslarýyla kitle bir nebze olsun yatýþarak alana döndü. Mitinge iliþkin konuþmalar yapýlmaya baþlandýðýnda bu seneki Barýþ Mitingi’nin canlý kalkan olarak yürüyenlere müdahale sýrasýnda gaz bombasýyla yaralanmasý sonucu yaþamýný yitiren BDP Ýl Genel Meclis Üyesi Yýldýrým Ayhan’a ithaf edildiði belirtildi. Bu duyuru büyük bir coþku, alkýþ ve sloganlarla ýslýklarla karþýlandý; “Yýldýrým Yoldaþ Ölümsüzdür” sloganý atýldý. Baðýmsýz milletvekilleri ve konsey görevlileri sahneden kitleye seslenerek, barýþ mesajlarý vermeye devam ederek Mitingde BDP Eþbaþkaný Filiz Koçali, Ýstanbul Baðýmsýz Milletvekili Levent Tüzel, KESK Genel Baþkaný Lami Özgen’in birer konuþma yapmasý ve Koma Gulên Xerzan, Koma Agirê Jiyan ve Cihan Çelik’in de geldiði duyurusu yapýldý. Konuþmalar sürerken polis alanýn arka tara-

195. Sayý / 7 - 21 Eylül 2011

1 Eylül

fýndaki caddede bulunan kitleye yeniden gaz bombasý attý ve birçok kiþi aðýr yaralanarak hastaneye kaldýrýldý. Bunun üzerine görevliler tekrar anons geçerek: “Bunlar provokasyonlardýr, bizler 1 Eylül’ü adýna yakýþýr bir biçimde geçirmek isterken polisin haksýz saldýrganlýðýyla karþý karþýyayýz, bir çok hevalimiz yaralandý ve hastaneye kaldýrýldý, bizler barýþ isterken karþý tarafýn istemediði apaçýk ortadadýr. Bu koþullar altýnda mitingimize devam edemeyeceðiz ve mitingimizi burada sonlandýrýyoruz” dediler. Bu açýklamanýn ardýndan kitleden yuhalama sesleri yükseldi. Bir süre daha kitleyi sakinleþtirmek üzere konuþma yapýlýp “barýþ” için yürümek isteyen analara ve Kürt halkýna karþý hükümetin ve polisin bu tavrýnýn protesto edilmesi amacýyla mitinge daha fazla devam edilmeyeceði protesto etmek amacýyla sessizce daðýlýnmasý istendi. Kitle yavaþ yavaþ alandan ayrýldý. Polis saldýrýsý nedeniyle iptal edilmek zorunda kalýnan 1 Eylül Dünya Barýþ Günü mitingi esnasýnda çýkan olaylarda ve sonrasýnda, aralarýnda polis müdahalesinde 2’si çocuk olmak üzere çok sayýda yaralananlarýn da bulunduðu toplam 63 kiþi gözaltýna alýndý. Ayrýca, mitingde çýkan olaylarla ilgili olarak, tertip komitesinden Meliha Barýþlý, Salih Baykal, Mehmet Turp, Ayþe Demirbilek, Ertaç Kanat, Gülseren Kaya ve Münevver Ýltemur’un savcýnýn talimatýyla gözaltýna alýndýðý kaydedildi. Gözaltýna alýnan 63 kiþinin sorgulanmak üzere Ýstanbul Emniyet Müdürlüðü Güvenlik Þube Müdürlüðüne götürüldü, gözaltýna alýnan 8 çocuktan 1’i tutuklandý. Dergimiz yayýna hazýrlanýrken gözaltýndaki diðer kiþilerin akýbeti henüz belli deðildi.

13


SURÝYE SORUNUNDA Yeni Evrede

Gündem

S

uriye’deki geliþmeler ve Türk hükümetinin savaþ ilaný anlamýna gelen açýklamalarý bu sorun karþýsýnda devrimci komünist politikanýn nasýl olmasý gerektiðini gündeme getirmiþtir. Þimdiye kadar tekelci sermaye sýnýfý ve emperyalistler adýna hükümet, devlet ve burjuva basýn burjuva politikayý açýkladýlar. Bunlarý sosyal reformist partiler ile oportünist siyasi hareketler izlediler. Onlar da bu sorun karþýsýnda nasýl bir politika izlenmesi gerektiðini açýkladýlar. Birinci kesimin politikasý, doðal olarak, sermaye sýnýfý ve emperyalist devletlerin çýkarýna uygun olaný içeriyordu. Türkiye, hem kendi çýkarlarý hem de emperyalistlerin öne ittirmesi sonucu burada öne çýktý. Bu politikanýn özü, Suriye’ye diz çöktürerek “tam ilhak” politikasýný kabul ettirmektir. Türkiye hem kendi adýna hem de emperyalistler adýna bu politikayý savaþ tehdidi eþliðinde yaþama geçirmeye çalýþýrken “insan haklarý, halkýn talepleri, demokrasi” gibi ne kendisinin ne de arkasýndaki emperyalist güçlerin alakalý olduðu konularý öne sürüyor. Türkiye’nin gerekçelerinin tamamen aldatmaya yönelik olduðu konusunda söz söylemeye dahi gerek yok. Türkiye’nin emperyalist çýkar ve amaçlar için Suriye’ye karþý açacaðý bir savaþ emperyalist bir yaðma savaþý olacaktýr. Soruna küçük burjuvazinin sýnýf bakýþ açýsýndan yaklaþan sosyal reformist partiler ile oportünist hareketler bu gerçeðin azçok farkýnda olarak böylesi muhtemel bir savaþa karþý “savaþa hayýr” ya da “AKP’ye Türkiye’yi bataða sürüklemesine izin vermeyeceðiz” slogan ve düþünceleriyle karþý çýkmaktadýr. Bu yaklaþýmýn özü, Türk hükümeti ve devleti üzerinde baský uygulayarak savaþý önlemeye çalýþmaktýr. Bu yaklaþým iki temel noktadan yanlýþtýr. Birincisi “savaþa

14

Mücadele Birliði

hayýr” sloganýyla ya da “Hükümet üzerinde baský uygulama” politikasýyla emperyalist savaþlarýn, yaðma savaþlarýnýn önlendiði hiçbir zaman görülmüþ deðildir. Aksine bu politikayla savaþlarýn önlenemediðinin sayýsýz örneði vardýr. Dolayýsýyla, böyle bir politika boþ, iþe yaramaz, emekçi sýnýflarý ve Kürt halkýný oyalayan, bu yönüyle de, dolaylý da olsa, emperyalistlerin çýkarýna hizmet eden bir politikadýr. Bu politikanýn, Irak’ta, Afganistan’da, Libya’da ve daha sayýsýz yerde emperyalist saldýrganlýðý önleyemediði bu politikanýn sahipleri tarafýndan bilinmiyor olamaz. Savaþý önleyemeyeceði bilinen bir politikanýn emekçi sýnýflarýn ve Kürt halkýnýn önüne savaþý önleyecek politika olarak sürülmesi emperyalistlerin çýkarýna hizmet etmiyorsa kime hizmet ediyor? Ancak burada bir noktanýn altýný çizerek devam etmek gerekiyor. Altý çizilmesi gereken nokta þudur: Emekçi sýnýflarýn ve Kürt halkýnýn demokratik özlemlerinin bir ifadesi olarak savaþa karþý çýkmalarýný ifade eden “savaþa hayýr” sloganý ile sosyalizm adýna hareket eden parti ve hareketlerin “komünist politika” adýna kitlelere “savaþa hayýr” sloganýný benimsetmeye çalýþmalarý arasýnda daðlar kadar fark vardýr. Bu ikisi bir ve ayný þey deðildir. Birincisi, emekçi sýnýflarýn, acý çeken halklarýn acý, kan ve gözyaþýndan kurtulma isteðini ifade eden demokratik bir istemdir. Bu istemin özü, sonu sonuna, emekçi sýnýflara ve ezilen halklara –bizim somutumuzda Kürt halkýna ve ulusal topluluk halklarýna- acý çektiren düzenden, sistemden kurtulma arzusuna dayanýr. Ýkincisi ise, görünümleri ve iddialarý itibariyle emekçi sýnýflara, Kürt halkýna ve ezilen ulusal topluluk halklarýna bu sistemden kurtuluþun yolunu göstermeleri gerekenlerin, yani sosyal reformist partilerle oportünist hareketlerin, gerçekte bu sistemle, egemen sýnýfla, devletle uzlaþma 195. Sayý / 7 - 21 Eylül 2011

arzularýný ifade eder. Buraya kadar söylenenler iþin sadece bir yanýný ortaya koyuyor. Ama bundan çok daha önemlisi þudur: Savaþ toplumu derinden sarsar, toplumun en geri, en uyuþuk kesimlerinin dahi gözünü politikaya açmasýný saðlar, burjuva toplumun bunalýmýný derinleþtirir ve koþullarý bir devrim için son derece uygun hale getirir. Sermaye sýnýfýnýn egemenliðinin bir devrimle yýkýlmasý ve iktidarýn emekçi sýnýflarýn eline geçmesi için koþullarýn son derece uygun olduðu koþullarda, devrim ve iktidar sorununa deðinmemek, emekçi sýnýflara bundan söz etmemek burjuvaziye ve emperyalist güçlere yapýlacak en büyük hizmet deðilse nedir? Bu sözlerimiz üzerine sosyal reformist partiler ile oportünist hareketler hop oturup hop kalkabilirler. Ama böyle bir davranýþýn ne kendilerine ne de baþkalarýna yararý olur. Niyetleri “iyi” olabilir ama izledikleri bu politika onlarý “iyi” niyetleriyle hiç de uyumlu olmayan bir yere sürükler. Öfke nöbetlerine tutulacaklarýna oturup politikalarýnýn gerçek içeriði üzerinde bir kez daha düþünsünler. Emperyalist yaðma savaþlarý kapitalist temellerden çýkýyor ve bu temeller üzerinde yükseliyor. Dolayýsýyla savaþ, onu ortaya çýkaran temeller yýkýlmadan önlenemez. Önlenemeyeceðini, emekçi sýnýflarýn, ezilen halklarýn kaný, caný ve gözyaþý pahasýna defalarca gördük. Sosyal reformistler ve oportünistleri rahatlatacak tek sözümüz þu olabilir: “Savaþa Hayýr” politikasý ya da “hükümetler üzerinde baský uygulama” en iyimser yorumla savaþý erteleyebilir. Canlarýný sýkacak gerçek ise þudur: Bu politikalar savaþý ne önler ne de ortadan kaldýrýr. Demek ki, savaþýn önlenmesi, savaþ tehlikesinin gerçekten ortadan kalmasý için savaþý ortaya çýkaran kapitalist temellerin yýkýlmasý gerekir. Bu o kadar açýk, olgularla, bizzat savaþlarýn kendisiyle ka-


KOMÜNÝST POLÝTÝKA Yeni Evrede

Gündem

Mücadele Birliði

nýtlanmýþ bir gerçek ki, üzerinde tartýþmaya bile gerek yok. Savaþ tehlikesi belirdiði anda olsun, savaþ patlak verdikten sonra olsun geliþtirilecek devrimci kitle hareketinin hedefi sermaye sýnýfýnýn egemenliðine son verecek ve iktidarý emekçi sýnýflarýn eline verecek bir devrim olmalýdýr. Devrimi, iktidarýn ele geçirilmesini amaçlayan devrimci kitle hareketi amacýna ulaþamasa bile, sermaye sýnýfý ve onun faþist devleti üzerinde yaratacaðý baský sonucu savaþý önleyebilir, baþlamýþ savaþýn derhal bitirilmesine yol açabilir. Bu nedenle, günümüzde beliren savaþ tehlikesine karþý, iþçi sýnýfý ve devrimin diðer toplumsal güçlerinin amacý bir devrimle kapitalizme son vererek iktidarýn emekçi sýnýflarýn eline geçmesini saðlamak olmalý. Bu mücadelenin zafere ulaþmasý, ayný zamanda Kürt halkýnýn ayrýlýp kendi devletini kurma hakký da dâhil kendi kaderini tayin hakkýnýn tam ve gerçek koþullarýný da saðlayacaktýr. Buraya kadar Türkiye ve Kürdistan iþçi sýnýfýnýn “kendi burjuvazisi”ne karþý izleyeceði komünist politikayý ortaya koymuþ olduk. Peki ya Suriye’ye karþý nasýl bir politika izlenmesi gerekir diye sorulabilir. Bu soruya yanýt vermek için öncelikle þunun altýnýn çizilmesi gerekir: Türkiye ve Kürdistan iþçi sýnýfýnýn “kendi burjuvazisi”ne karþý izleyeceði politika ile Suriye’ye karþý izleyeceði politika ayný olamaz. Suriye’de egemen sýnýf burjuva sýnýftýr. Özellikle 80’li yýllardan itibaren gittikçe palazlanan, güç kazanan, kaçakçýlýk, karaborsa, rüþvet vb. yollardan sermaye biriktiren bu sýnýf, daha ileri gitmenin ancak emperyalist sermaye ile iþbirliðinden geçtiðini biliyordu ve bu nedenle daha Hafýz Esad döneminde iken Suriye’yi emperyalist devletler ve þirketlerle daha yakýn bir iþbirliðine sokmanýn çabasýný veriyor-

du.

Bu süreç Hafýz Esad’ýn ölümünden sonra hýzlandý ve Beþþar Esad döneminde emperyalist sermaye ve devletlerle oldukça sýký iþbirlikleri geliþtirildi. Bu anlamda, Suriye burjuvazisine “ulusal burjuvazi” demek deðiþimi ve süreci hiç anlamamak demektir. Daha düne kadar Türkiye ile sýký iþbirliði geliþtiren bizzat mevcut egemen ve yönetici sýnýftýr. Ancak süreç Suriye burjuvazi için deðiþtiyse emperyalistler için de deðiþmiþti. Emperyalistler, Suriye burjuvazisinin peþinden koþtuðu, yakýn geçmiþin iþbirliði politikasýný çoktan terk etmiþ, onun yerine “tam ilhak” politikasýna yönelmiþlerdi. Suriye burjuvazisi, ne toplumsal ne siyasal ne de geçmiþ koþullar bakýmýndan buna hazýrdý. Tunus’ta baþlayýp, Mýsýr’la devam eden, arkasýndan pek çok Arap ülkesine yayýlan devrim ve halk ayaklanmalarý, emperyalist-kapitalist sistemi saran yeni kriz dalgasý emperyalistleri ellerini çabuk tutmak zorunda býraktý. Kesin ve tam bir iþbirliði için Suriye burjuvazisinin ihtiyaç duyduðu zamana emperyalistler sahip deðildi. Suriye’nin derhal ve koþulsuz “tam ilhak”a boyun eðmesine ihtiyaçlarý vardý. En az bunlar kadar önemli bir olgu da Suriye’de emekçi, yoksul sýnýflarýn bir patlama noktasýna gelmiþ olmasýydý. Sermaye birikimi ve bu birikimin gerçekleþtirilme biçimi, devletin aðýr baskýsý Suriye halkýný bu noktaya çoktan getirmiþti. Þimdi olan bitenin özü emperyalistlerin Türkiye, Suudi Arabistan ve Ürdün üzerinden bu durumdan yararlanmak üzere harekete geçmiþ olmalarýdýr. Emperyalistler, Türkiye’nin uzun yýllardýr örgütlediði, koruduðu, silahlandýrdýðý çeteleri, egemen sýnýfa karþý baþlayan gerçek halk hareketinin arasýna sokarak hem Suriye burjuvazisine emekçi sýnýflarýn sistem karþýtý hareketini silahla bastýrmasýnýn koþullarýný saðladý, hem hareketin gerçek amaçla195. Sayý / 7 - 21 Eylül 2011

rýndan uzaklaþmasýný saðladý hem de kendilerinin Suriye’ye müdahale edebilmelerinin ortamýný yarattýlar. Bu koþullarda Türkiye ve Kürdistan iþçi sýnýfý, Suriye egemen ve yönetici sýnýfýna, ne “anti-emperyalizm” adýna ne de “ulusal burjuva” olduklarý gerekçesiyle destek veremez. Buna karþýlýk Türkiye ve emperyalistlerle iliþkiye geçmiþ, onlar tarafýndan örgütlenmiþ ve silahlandýrýlmýþ çetelerle iç içe geçmiþ; emperyalistlerin ve Türkiye’nin güdümünde ve desteðinde hareket eden “muhalif” kesimleri desteklemek diye bir durum da söz konusu olamaz. Suriye’de doðru politika, Suriye komünist ve devrimci güçlerinin bir savaþ durumunda Suriye burjuvazisi ile birlikte hareket etme çizgisine düþmeden, bir yandan iþçi sýnýfýnýn baðýmsýz sýnýf çýkarlarýný koruyacak þekilde, emperyalistlerle onlarýn öne sürdüðü Türkiye’ye karþý savaþmak, diðer yandan iktidarýn burjuvaziden emekçi sýnýflara geçmesi için mücadele etmektir. Çünkü Suriye burjuvazisinin iktidarda kalmasý Suriye’nin, savaþta zafer kazanýlsa bile, eninde sonunda, gerici devletlerle ve emperyalistlerle iþbirliðine geçmesi anlamýna gelecektir. Türkiye’ye ve emperyalistlere karþý kazanýlacak bir zaferin güvencesi, iktidarýn emekçi sýnýflarýn eline geçmesidir. Suriye iþçi sýnýfý ve komünist güçleri Suriye burjuvazisinin yedeði durumuna, kuyrukçusu durumuna düþmeden hem emperyalist güçlere hem de “kendi” burjuva sýnýfýna karþý mücadele edebilir ve etmelidir. Türkiye ve Kürdistan komünistleri ile iþçi sýnýfý Suriye’deki iþte bu güçlerle dayanýþma içinde olacaktýr. Ve zaten savaþan iki devletten birinde kendi burjuvazisine karþý devrim ve iktidar hedefiyle savaþan bir sýnýf, doðal olarak, diðer ülkenin iþçi sýnýfý ve komünist güçleriyle enternasyonal dayanýþma içinde olur.

15


Yeni Evrede

1 Eylül

Mücadele Birliði

Antep’te Barýþ Günü Ýçin Basýn Açýklamasý

Bugün 1 Eylül Dünya Barýþ Günü. 72 yýl önce bugün, faþizmin ordularý Polonya’yý iþgal etmiþ, ikinci emperyalist paylaþým savaþýný baþlatmýþtý. Emperyalist tekellerin “daha fazla kar” elde etmesi ve SSCB’nin yok edilmesi, bu savaþýn temel hedefiydi. Ancak faþist Alman ordularý, iþgal ettikleri ülkelerde büyük kahramanlýk örnekleri gösteren halklar tarafýndan yenilgiye uðratýldýlar. Faþizmin yenilgisinin ardýndan, savaþýn baþlangýç tarihi olan 1 Eylül günü, Varþova Paktý’na baðlý sosyalist ülkeler tarafýndan Dünya Barýþ Günü olarak ilan edildi. 1950 yýlýnda ilanýndan itibaren kitlesel gösteriler halinde kutlanmaya baþlandý ve gelenekselleþti. Yani 1 Eylül, emperyalist-kapitalist sistemin ayakta durabilmek için giriþtiði savaþlarýna karþý dünya halklarýnýn zaferinin simgesi olarak sýnýfsýz, sýnýrsýz, sömürüsüz bir topluma ulaþma mücadelesinin bir ifadesidir. Mücadele Birliði Platformu olarak, kapitalizmin içinde bir barýþýn mümkün olmadýðýný ortaya koymak ve 1 Eylül’ün “Nasýl bir barýþ?” sorusuna, tarihiyle verdiði cevabý haykýrmak için, 1 Eylül Dünya Barýþ Günü’nde basýn açýklamasý düzenledik. Daha açýklama yapýlacak yere doðru giderken, kamera çekimi yapan polisle kýsa süreliðine bir sürtüþme yaþadýk. Anladýklarý dilden konuþularak polisin kamerasýný indirmesini saðladýk ve yürüyüþümüze devam ettik. Saat 13.30’da Eski Adliye Önü’nde gerçekleþtirdiðimiz basýn açýklamamýzda 1 Eylül’ün tarihsel önemine deðindik ve gerçek bir barýþýn kimin tarafýndan, nasýl saðlanacaðýný “Kapitalist sistem tarihi boyunca sömürüyle, kanla, gözyaþýyla beslendi, varlýðýný devam ettirdi. Ne zaman ki köþeye sýkýþtý o zaman daha fazla kan akýttý, daha fazla gözyaþý döktürdü. Tarihi boyunca savaþla beslenen, savaþý bir çýkýþ yolu olarak gören ve böylece varlýk koþulu dünya emekçi halklarýna karþý savaþ olan sermayeden dünya barýþýný inþa etmesini beklemiyoruz. ABD, NATO ve bütün emperyalist devletlerin pratiði barýþýn kapitalistler tarafýndan saðlanamayacaðýný bizlere gösteriyor. Dünya barýþýný inþa edecek tek güç proletarya, emekçiler ve yoksul köylülerdir. Nasýl ki iþçilerin, emekçilerin, sosyalistlerin, devrimcilerin Hitler faþizmini bozguna uðratmasý dünya halklarý-

16

ný dünya barýþýna bir adým yaklaþtýrdýysa yine ayný þekilde emperyalist-kapitalist barbarlýða karþý yükseltilecek olan ayaklanmalar, geliþtirilecek devrimler ayný þekilde bizleri dünya barýþýna bir adým yaklaþtýracaktýr” sözleriyle vurguladýk. Açýklamayý; “…Bizler de dünya emekçi halklarýnýn bu istemlerine karþý diyoruz ki; evet barýþ içinde yaþamak istiyoruz. Fakat bu barýþ kapitalistler tarafýndan kurulacak bir barýþ deðil dünya emekçi halklarý tarafýndan kurulacak bir barýþtýr. Barýþ sorunu devrim sorunundan baðýmsýz deðildir. Devrim ve sosyalizm, dünya barýþýna giden yolda atýlacak en büyük adýmlardýr. Devrimin ve sosyalizmin kurulmasý için bütün koþullar da hazýrdýr yani günümüzde dünya emekçi halklarýnýn küresel hareketinde de söylendiði gibi ‘Baþka Bir Dünya Mümkün’dür. Yeter ki devrimin gücüne inanalým, devrim için mücadele edelim” sözleriyle sonlandýrdýk. Coþkuyla attýðýmýz “Barýþ Ýçin Devrim Devrim Ýçin Savaþ”, “Yaþasýn Halklarýn Mücadele Birliði”, “Faþizmi Döktüðü Kanda Boðacaðýz” “Kürt Halkýna Kalkan Elleri Kýrdýk Kýracaðýz” “Yaþasýn Devrim ve Sosyalizm” sloganlarýyla çevredeki insanlarýn dikkatini üzerimize topladýk. Kalabalýðýn ilgiyle dinlediði basýn açýklamamýzýn bitmesinin ardýndan, yapýlan ajitasyon konuþmalarý ve sloganlar eþliðinde, BDP ve demokratik kitle örgütlerinin Demokrasi Meydaný’na kurduklarý “Barýþ Çadýrý”na gittik. Bayraklarýmýzla ve coþkulu sloganlarýmýzla alana girmemizin ardýndan bayraklarýmýzý topladýk. Demokrasi Meydaný’nda “Barýþ Çadýrý” kuran demokratik kitle örgütleri, saat 14.30 civarýnda bir basýn açýklamasý düzenlediler. Açýklamanýn ardýndan oturma eylemine geçen kitle, daha sonra eylemini sloganlarla bitirdi. Mücadele Birliði/Antep

BASKILAR BÝZÝ YILDIRAMAZ!

Devrimin zaferine yaklaþtýkça sermaye sýnýfýnýn saldýrýlarý yoðunlaþýyor. Son olarak 2 Eylül Cuma akþamý Menemen’de bir Mücadele Birliði okuru polis tarafýndan saldýrýya uðramýþ, zorla, arabaya bindirilerek ýssýz bir yere götürülmüþ, tehdit edilerek iþbirliðine zorlanmýþtýr. Bizler Mücadele Birliði Platformu olarak bu tür saldýrýlarla mücadelemizin durdurulamayacaðýný, baskýlara boyun eðmeyeceðizi basýna ve komuoyuna duyuruyoruz. Tüm devrimci demokrat çevreleri de bu tür saldýrýlara karþý topyekün cevap vermek için harekete geçme çaðrýsýnda bulunuyoruz. BASKILAR BÝZÝ YILDIRAMAZ! YAÞAM BÝZDEN YANA! ÝZMÝR MÜCADELE BÝRLÝÐÝ PLATFORMU (Devrimci Ýþçi Komiteleri, Devrimci Öðrenci Birliði, Devrimci Emekçi Komiteleri, Ayýþýðý Sanat Merkezi, Emekçi Kadýnlar, Mücadele Birliði )

195. Sayý / 7 - 21 Eylül 2011


Yeni Evrede

1 Eylül

Mücadele Birliði

Ýzmir’de 1 Eylül Dünya Barýþ Günü Kutlandý

1 Eylül Dünya Barýþ Günü’nde Ýzmir’de, Basmane’den Konak Sümerbank önüne kadar bir yürüyüþ gerçekleþtirildi. Saat 17.30’da Basmane Meydaný’nda toplanan kitle 18.00’de yürüyüþe baþladý. Yürüyüþe katýlýmda BDP’nin aðýrlýðý vardý. Kürt halkýnýn yoðun bulunduðu bir yerde devletin kolluk güçlerinin de yoðun bir þekilde bulunmasý artýk þaþýlacak ve dile getirilecek bir þey olmasa gerek. BDP dýþýnda birçok siyasi parti, devrimci hareket, KESK Ýzmir Þubeler Platformu ve Mücadele Birliði Platformu yürüyüþte kendi bayraklarý, sloganlarý ve pankartlarýyla yerlerini aldýlar. Kürt Halkýnýn yoðun katýlýmý eylemin canlý geçmesini saðladý. Yürüyüþ boyunca Kürt Halký “Vur Gerilla Vur Kürdistan’ý Kur”, “Erdoðan Þaþýrma Bizi Daða Taþýrma”, “PKK Halktýr Halk Burada”, “Biji Serok Apo” sloganlarýný haykýrdý. Ayrýca kitle yürüyüþ halindeyken “Yaþasýn Partimiz TKEP/Leninist” sloganýn da atýldýðý duyuldu. Konak Sümerbank önüne gelindiðinde tüm ölümsüzleþenler için saygý duruþunun ardýndan Kürtçe ve Türkçe hazýrlanan basýn metinleri okundu. Ardýndan 4 genç kürsüye yüz-

Hava Operasyonlarý Gazi’de Protesto Edildi

leri kapalý bir þekilde çýkarak kýsa bir konuþma yaptý ve “30 yýldýr Kürdistan’da savaþ sürüyor bedel ödüyoruz. Bu savaþ bu þekilde sürdükçe bundan sonra bu savaþý Türkiye metropollerine taþýyacaðýz. Þehirleri ateþ yerine çevireceðiz” denildi. Konuþma “Biji Serok Apo” sloganlarý ile bitti. Gençlerin konuþmasýndan sonra eylem sonlandýrýldý. Mücadele Birliði Platformu saat 17.40’ta Gazi Bulvarý’ndan itibaren “Denizlerden Mazlumlara Yaþasýn Kürt-Türk Halklarýnýn Mücadele Birliði” ve “Uluslarýn Kendi Kaderini Tayin Hakký” pankartlarýný açarak sloganlarla yürüyüþe geçti. Yürüyüþ sýrasýnda “Yaþasýn Halklarýn Mücadele Birliði”, “Zafer Savaþan Halklarýn Olacak”, “Fabrikalar Tarlalar Siyasi Ýktidar Her Þey Emeðin Olacak” sloganlarý atýlarak Basmane Meydaný’na gelindi. Basmane Meydaný’na girerken Kürt Halký alkýþ ve zýlgýtlarla karþýladý pankartlarý. Konak Sümerbank’a yürüyüþ sýrasýnda “Denizlerin yolunda Leninist Saflara”, “Deniz Yusuf Ýnan Savaþa Devam”, “Barýþ Ýçin Devrim Devrim Ýçin Savaþ”, “Faþist TC’yi Yýkacaz Halk Ýktidarýný Kuracaðýz”, “Jibo Azadi Aþiti Þer Þer Þer”, “Zindanlar Yýkýlsýn Tutsaklara Özgürlük” sloganlarý atýldý. Sloganlarýn yaný sýra yürüyüþ boyunca Leninist Parti’nin 22. Mücadele yýlý selamlanýrken, zindanlardaki devrimci-komünist-yurtsever tutsaklar ve Kürt Halkýna saldýrýlarla ilgili ajitasyon konuþmalarý yapýldý. Konak Sümerbank önüne gelindiðinde Leninist Parti’nin 22. Mücadele yýlý ile ilgili ve “Yaþasýn Halklarýn Mücadele Birliði” baþlýklý Mücadele Birliði imzalý bildiri ve Mücadele Birliði dergisinin daðýtýmý yapýldý. Eylem sona erdikten sonra kitle daðýlýrken Mücadele Birliði Platformu “Kürdistan Faþizme Mezar Olacak”, “Faþist TC Kürdistan’dan Defol”, “Yaþasýn Kürt-Türk Halklarýnýn Mücadele Birliði”, “Dýsa Dýsa Serhildan Biji Azadiya Kürdistan” sloganlarýyla Konak Pier köprüsüne kadar yürüdü. Mücadele Birliði / Ýzmir

Sultangazi Halk Ýnsiyatifinin çaðrýsýyla 24 Aðustos akþamý Gazi Mahallesi Eski Karakol’da toplanan yüzlerce kiþi, Kandile yapýlan hava operasyonlarýný meþaleli bir yürüyüþle protesto etti. Saat 21.00’da toplanan kitle yürüyüþte “Ya Hep Beraber Yaþayacaðýz, Ya da Ne Yaþatacaðýz, Ne de Yaþayacaðýz” pankartýný açarak yürüyüþe geçti. Yürüyüþ boyunca “PKK Halktýr Halk Burada”, “Býjý Serok Apo” sloganlarý attý. Þair Abay Lisesi önüne geldiðinde polis akreplerinin gizlendiðini gören eylemciler, akreplere molotof kokteyli ve taþlarla saldýrdý. Yeni Karakol’a doðru tekrar yürüyüþe geçen eylemciler, ara sokaklarda gizlenen akreplere hava fiþeklerle saldýrdý, akrepler geriye doðru kaçtý. Karayollarý Mahallesi’ne giden yollarda da ateþ yakýlarak yollar trafiðe kapatýldý. Polis ise akreplerden ve ara sokaklardan kitleye gaz bombalarý sýkarak daðýtmaya çalýþtý. Burada bir süre devam eden çatýþmadan sonra yeniden Þair Abay Lisesi önünde toplanýldý. Yolun bir tarafýnda eylemciler diðer tarafýnda da akreplerle polis barikat kurdu. Çatýþmalar gece geç saate kadar sürdü

195. Sayý / 7 - 21 Eylül 2011

17


Yeni Evrede

Sokaklar

“Güvenliðiniz Ýçin Yassak!”

Barýþ Anneleri Ýnisiyatifi Kürdistan’da sürmekte olan operasyona tepki olarak ve savaþýn bitmesi için “Biz bayram yapmýyoruz Barýþ için oturacaðýz” diyerek 29 Aðustos 2011’de Galatasaray Meydaný’nda Barýþ Nöbeti tutacaklarýný ve oturma eylemi yapacaklarýný bildirmiþlerdi. Oturma eylemini gerçekleþtirmek için Meþrutiyet Caddesi’nden Galatasaray Lisesi önünde saat 17.00’de baþlayacak ve 24 saat sürecek olan oturma eylemine gitmek üzere Kürtçe ve Türkçe olarak yazýlmýþ “Analarýn Gözyaþý Katilleri Boðacak, Kadýnlar Savaþ Ýstemiyor” pankartý açarak ve sloganlarla yürüyüþe geçen Barýþ Anneleri Meþrutiyet Caddesi’nin giriþinde polis barikatýyla karþýlaþtý. Meydaný abluka altýna alan polis meydana giden tüm sokaklarý da kapattý ve geçiþi engelledi. Eyleme katýlan BDP Ýstanbul Milletvekili Sabahat Tuncel Barýþ Anneleri’nin barikatla karþýlaþmasý üzerine polislerden yasaklamaya resmi bir gerekçe gösterilmesini istedi. Polis yetkilileri ise, resmi bir karar olmadýðýný belirterek her zamanki sözleri tekrarladýlar ve “Güvenliðiniz için eylemi yaptýrmayýz” dediler. Sabahat Tuncel ise polis yetkililerine, “Siz bize dokunmazsanýz hiç bir þey olmaz. 15 kadýndan mý korkuyorsunuz” diyerek cevap verdi. Tartýþmanýn uzamasý ve barikatýn açýlmamasý üzerine Barýþ Anneleri Meþrutiyet Caddesi’ndeki polis barikatýnýn hemen önünde oturarak sloganlarla Barýþ Nöbeti eylemlerini baþlattýlar. Bir süre sloganlarýn atýlmasýnýn ardýndan eylem söylenen gerilla marþlarýyla devam etti. Milletvekili Sýrrý Süreya Önder ve Sabahat Tuncel yanýnda Barýþ Anneleri adýna açýklama yapan Cerik Akgün; “Devletin resmi ideolojisi dýþýnda kalan, bugüne kadar hiçbir farklýlýða tahammül gösterilmemiþtir. Devletin bu resmi ideolojik tavrýndan en çok biz en çok anneler ve çocuklarý zarar görmüþtür. Federe Kürdistan’a yapýlan hava saldýrýlarý nedeniyle, 124 köy boþaltýlmýþ iki tonluk bombalar ile doða ve doðada yaþayan canlýlar yakýlmýþ ve tahrip edilmiþtir. Yapýlan hava saldýrýsýndan kaçmaya çalýþan, yedi kiþilik sivil bir aile hedef alýnmýþ ve ailenin fertleri bombalanarak öldürülmüþtür” dedi. Sabahat Tuncel söz alarak kýsa bir konuþma yaptý, konuþmasýnda “bu eylemin vali tarafýndan yasaklandýðýný söyleyen emniyet güçleri burayý ablukaya aldýlar” dedi. Bütün valilerin Ýçiþleri Bakanlýðý ve Baþbakan tarafýndan özel olarak savaþ için atandýðýný vurguladý. Tuncel, “Analarýmýz kararlý, bu eylemlerini yarýna kadar sürdürmek istediklerini söylediler biz bu eylemlerini destekliyoruz” dedi. Sýrrý Süreya Önder ise “Bu ülkenin tarihi zalimler gördü, Çiller, Özallar vb. zalimleri yarattý. Þimdiki savaþta Ortadoðu emperyalistleri için açýlmýþ bir sofra gibi duruyor” dedi. Kitle daha sonra Kamer Hatun Caminin yanýndaki parka kýsa bir yürüyüþ yaparak orada eylemlerine devam edeceklerini söylediler. Eylem ertesi gün saat 19.00’a kadar sürecek. Eylem yoðun polis ablukasý altýnda sürüyor.

18

Mücadele Birliði

Ontex Çadýr Eylemi Sona Erdi

Ontex Canbebe Fabrikasý önünde 6 aydýr eylemde olan iþçiler, 27 Aðustos günü çadýr eylemlerini sonlandýrdýlar. Ontex iþçileri Selüloz Ýþ Sendikasý üyesi iþçilerdi. Çalýþtýklarý fabrikada Toplu Ýþ Sözleþmesi (TÝS)’ni iþçilerin talepleri doðrultusunda imzalanmasý, insanca yaþamaya yetecek ücret ve temsilcileri kendilerinin belirleyebileceði demokratik bir seçim için mücadele vermiþlerdi. Patron ve Selüloz Ýþ iþbirliði ile, iþçilere sorulmadan TÝS imzalanmýþtý. Ve tepki gösteren iþçiler de iþten çýkarýlmýþtý. Ýþten çýkartýlan Ontex iþçileri fabrika önünde çadýr kurarak 6 ay boyunca mücadelelerini sürdürdüler. Bakýrköy Adliyesi’nde görülen iþ mahkemesinde ilk grup iþçi iþine tekrar geri dönmeye hak kazanmýþ, karþý taraf da Yargýtaya itiraz hakkýný kullanmýþtý. Diðer grup iþçilerin mahkemesi ise Eylül ayýna ertelenmiþti. Ontex Fabrikasý önünde toplanan iþçiler “Ýþçilerin Birliði Sermayeyi Yenecek”, “Yaþasýn Sýnýf Dayanýþmasý” sloganlarý attýlar. Ontex iþçisi Gamze Kayhan yaptý basýn açýklamasýný. Konuþmasýnda “Ontex/Canbebe iþçileri olarak iþten atýlma saldýrýsýnýn ardýndan baþlatmýþ olduðumuz direniþimizde 6 ayý aþtýk. Gelinen aþamada direniþimiz belli bir olgunluða ve sýnýra ulaþmýþtýr. Kazanýmlarý, eksiklikleri, güçlülükleri ve zayýflýklarý ile bize ,ayný zamanda iþçi sýnýfýna ait olan çadýr direniþimizi sonlandýrma kararý almýþ bulunuyoruz” dedi. Bürokratik sarý sendikacýlýðýn iþçi sýnýfý üzerinde kirli ittifaklar kurduðunu analatan Kayhan; “bürokrat sendikacýlar ve patronlar iþbirliði halindeler. Utanç verici kirli bir ittifakýn içindeler. Biz bunu çok iyi biliyoruz. Bizim diðerlerimizden farkýmýz ‘Kral Çýplak ‘dememiz” dedi. Kayhan mücadelelerinde bir çok deneyim yaþadýklarýný ve eksiklikleri gördüklerini þöyle anlattý; “Ýþten atýlmamýzda birinci dereceden pay sahibi olan Selüloz-Ýþ bürokratlarý þahsýnda sendikal bürokrasiye karþý yürüttüðümüz mücadele, direniþimizin temel eksenlerinden birisiydi, direniþimizin iþe iade ile sonuçlanmamýþ olmasý, üretimden gelen gücün yeterli düzeyde kullanýlmamýþ olmasýyla doðrudan baðlýdýr” diyerek eylemlerini deðerlendirdi. Devrimci Ýþçi Komiteleri ve BDSP’nin destek verdiði eyleme, Deri-Ýþ Sendikasý ve Ýþçilerin Birliði Halklarýn Kardeþliði Platformu (BÝR-KAY) mesaj göndererek desteklerini iletti. Grup Emeðe Ezgi, iþçilerle birlikte “Çav Bella” ve “Hava Döndü Ýþçiden” marþlarýný söyledi. Yeniden çadýrlarýnýn önüne yürüyen iþçiler, 162 gün önce kurduklarý çadýrý, kendileri sökerek eylemlerini bitirdi.

195. Sayý / 7 - 21 Eylül 2011


Mihri Belli Son Yolculuðuna Uðurlandý M

Yeni Evrede

Sokaklar

Mücadele Birliði

ihri Belli son yolculuðuna uðurlandý. 16 Aðustos günü saat 16.00 sularýnda Ýstanbul Göztepe’deki evinde 96 yaþýnda hayatýný kaybeden Mihri Belli, Þiþli Camii’nde ikindi namazýnýn ardýndan Feriköy Mezarlýðý’nda defnedildi. Mihri Belli, 1916’da Silivri’de dünyaya geldi. Marksist düþünce ve devrimci eylemle 1936’da iktisat okumaya gittiði Amerika’da tanýþtý. Orada gençlik ve iþçi hareketlerine katýldý. Bir süre Missisipi’de siyah tarým iþçileri arasýnda faaliyet gösterdi.1940’da Türkiye’ye döndü. TKP ile iliþkiye geçti. 1944’de Ýlerici Gençler Birliði kovuþturmasýnda tutuklandý, iki yýl hapis ve sürgün cezasýna çarptýrýldý. 1946’da yurt dýþýna çýktý. Yunan iç savaþýna gerilla olarak katýldý. Demokratik Ordu saflarýnda tabur komutanlýðýna kadar yükseldi. Çatýþmalarda iki kez yaralandý. Bulgaristan ve Sovyetler Birliði’nde tedavi gördü. Toplam 11 sene hapis, 18 sene zorunlu sürgün yaþadý. 18 Aðustos günü Þiþli Camii’de yapýlan törene ailesi, milletvekilleri Gülten Kýþanak, Sýrrý Süreyya Önder, Sebahat Tuncel, çeþitli siyasi parti yöneticileri, sanatçý ve yazarlardan Vedat Türkali, Suavi, Yasemin Göksu, Grup Yorum, aralarýnda Mücadele Birliði’nin de yer aldýðý sosyalistler, demokratik kitle örgütleri, binlerce kiþi katýldý. Cenaze Þiþli Camii’den Feriköy Mezarlýðý’na kadar Halaskargazi Caddesi trafiðe kapatýlarak kitlenin omuzlarýnda ve kýzýl bayraklarla taþýndý. Yürüyüþte “Yüreðini Ferah Tut Yoldaþ” pankartýnýn açýldýðý yürüyüþ süresince kitlesel olarak “Yaþasýn Devrim ve Sosyalizm”, “Mihri Yoldaþ Ölümsüzdür”, “Mihri Belli Onurumuzdur” sloganlarý atýldý. Mihri Belli Feriköy mezarlýðýnda defledileceði yere getirildiðinde Vedat Türkali 71 yýllýk yoldaþý Belli için þunlarý söyledi. “Bütün yaþamýný emek hareketinin mücadelesine adadý. Bazen görüþlerimizin taban tabana zýt olduðu tatsýz dönemlerimiz oldu. Ama hep birbirimize saygýlý ve baðlý kaldýk. Biz onunla yaþama yarýþýndaydýk. ‘O ben ölmeden gitmez’ diyordum ama beni orada bekliyor herhalde”. Eþi ve yoldaþý Sevim Belli nasýl tanýþýp ,cezaevinde nasýl evlendiklerini anlattý ve “Onun en güzel yaný insanseverliði ve fedakarlýðýydý. Bunun en güzel örneði de cezaevinde yatarken herkesin ne derdi oldu-

ðunu, neye ihtiyacý olduðunu bilmesi ona göre moral vermeye çalýþmasýydý. ‘Sosyalistim ‘demek için sol tarafýnýn altýndaki cevahir parlamalý, yoksa hiçbir anlamý yoktur sosyalistliðinin” dedi. Belli ayrýca, O’nu tanýmak isteyenlerin, o’nun kim olduðunu merak edenlerin, O’nun eserlerini okumasý gerektiðini de söyledi. Belli’yi ilk 1968’de tanýdýðýný söyleyen BDP Eþ Baþkaný Hamit Geylani de O’nun mücadelesinin anýlarda, kitaplarda yaþayacaðýný söyledi ve “Onu ilk tanýdýðým dönem Sol yayýnlarýnda çalýþan bir acemiydim. Belli, tüm sosyalistlerin bilgisinden faydalandýðý bir limandý. Kürt mücadelesindeki katkýsý ve cesaretini de yaþatacaðýz” dedi. Belli’nin Onursal baþkaný olduðu Sosyalist Parti(SP) kurucularýndan Mustafa Kemal Kaçaroðlu, “Belli, ‘devrimcinin emeklisi olmaz ‘derdi; bu sözünü son anýna kadar devrimci duruþuyla kanýtladý. Denizler, Mahirler onu örnek aldý. Onun býraktýðý bayraðý yeni kuþak taþýyacak” dedi. Enternasyonal Marþý ve Bize Ölüm Yok parçalarýnýn söylenmesiyle tören saat 20.00 civarýnda sona erdi.

Sermayenin Saldýrýlarý Protesto Edildi

Kamu Emekçileri Sendikalarý Konfederasyonu (KESK), Devrimci Ýþçi Sendikalarý Konfederasyonu (DÝSK), Ýstanbul Meslek Odalarý Koordinasyonu (ÝMOK), Türk Ýþ’e baðlý Sendikal Güç Birliði ve Taþeron Ýþçileri Derneði ortak bir eylem düzenlediler. 25 Aðustos’ta saat 19.00’da Taksim Tramvay duraðýnda toplanarak, son zamanlarda sendikalara, Belediye Ýþ’e üye iþçilerinin Hizmet Ýþ’e kaydýrýlmasý, Adana Balcalý Hastanesi ve Samsun Gazi Hastanelerinin önünde eylemde olan iþçilere yapýlan saldýrýlar protesto edildi. Mücadele Birliði Platformu’nun da destek verdiði eylemde “Dünya Emeðin Olacak”, “Yaþasýn Sýnýf Dayanýþmasý”, “Fabrikalar Tarlalar Siyasi Ýktidar Her Þey Emeðin Olacak”, “Adana Ýþçisi Yalnýz Deðildir” sloganlarý atý-

larak yapýlan saldýrýlar protesto edildi. “‘Fesatlýk ve Þiddet’ Ýþçi ve Emekçi Düþmaný Bu Sistemin Ruhunda Var” pankartýn arkasýnda toplanan kitle adýna konuþma yapan Dev Saðlýk Ýþ Sendikasý Baþkaný Arzu Çerkezoðlu; “Hükümetin ustalýk döneminde iþçilerin sendikalara üye olmasý artýk suç oluyor, Belediye Ýþ iþçilerine ve Dev Saðlýk Ýþ iþ-

195. Sayý / 7 - 21 Eylül 2011

çilerine yapýlan saldýrýlarý protesto etmek için burada toplandýk” dedi. Çerkezoðlu konuþmasýný þöyle devam etti, “Samsun’da, Adana’da ve Ýstanbul’da yaþananlara bakýnca, aslýnda hükümetin bize demek istediði ‘bana boyun eðeceksiniz’. Biz de diyoruz ki, gölge gibi yaþamak istemeyeceðiz. Son bir hafta içinde her iþçi eylemine polis zoruyla bastýrýlmak istenmektedir” dedi. Deri Ýþ Baþkaný Musa Selvi kýsa bir konuþma yaparak; “En basit hak talebi, gaz bombasý, gözaltý, baský, dipçik görüyor, ya bu koþullarý kabul edeceksiniz diyorlar, ya da size yaþamaya hak tanýmayacaðýz diyorlar. Biz böyle yaþamayý kabul etmiyoruz. Biz Türk Ýþ’e baðlý 10 sendika olarak, Türk Ýþ’in Kýdem tazminatý için gösterdiði vurdum duymaz tavrýný istemiyoruz” dedi. Yapýlan açýklamalardan sonra eylem sona erdi.

19


Güllü Hanoðlu Mücadelesini Zaferle Sonuçlandýrdý

Yeni Evrede

Sokaklar

34 gündür, Taksim Ýlkyardým Hastanesi bahçesinde, iþine geri dönmek için çadýr kurup eylem yapan Güllü Hanoðlu, 35. günün sonunda sürdürdüðü mücadeleyi kazandý ve iþine geri döndü. Güllü Hanoðlu, Taksim Ýlkyardým Hastanesi’nde taþeron iþçi olarak çalýþýrken, kendisine, “tüm haklarýndan vazgeçtiðine” dair bir taahhütname dayatýlmýþ ve imzalamasý için baský yapýlmýþtý. Hanoðlu, bu taahhütnameyi imzalamayacaðýný beyan edince iþten çýkarýlmýþtý. Bunun üzerine Hanoðlu, mücadele yolunu seçmiþ ve hastane bahçesine çadýr kurup eyleme baþlamýþtý. Dev-Saðlýk Ýþ Sendikasý üyesi olan Hanoðlu’nu, mücadeleyi sürdürdüðü bu 34 gün boyunca sendikalar, sivil toplum kuruluþlarý, aralarýnda Mücadele Birliði

Mücadele Birliði

Platformu’nun da bulunduðu çeþitli siyasi platformlar, doktorlar, hastalar, hasta yakýnlarý ve saðlýk çalýþanlarý yalnýz býrakmamýþ ve mücadelesine destek vermiþti. Bu zaman zarfý içerisinde hastane yönetimiyle çeþitli görüþmeler olduysa da somut bir çözüme ulaþýlmamýþtý. Sadece diðer çalýþanlar üzerindeki taahhütname baskýsý sonlandýrýlmýþ ve ihale iptal edilmiþti. Fakat bugün, mücadeleye daha fazla karþý koyamayan hastane yönetimi, Güllü Hanoðlu’yla görüþerek onu ve peþisýra iþten çýkarttýklarý diðer saðlýk emekçisi Þefika Fýrtýna’yý iþe aldýðýný açýkladý. Mücadelenin seyri, iþçiden, emekçiden yana geliþmiþ ve günlerdir süren kavga zaferle noktalandýrýlmýþtý. Bu olumlu sonucu, tüm kamuoyu ve basýn emekçileriyle paylaþmak için 16 A-

Ýzin Vermeyeceðiz!

ðustos günü Hanoðlu ve Dev-Saðlýk Ýþ yöneticileri basýn açýklamasý yaptý. Ýlk olarak sözü alan Hanoðlu: “8 yýl emek verdiðim hastanede, 13 Temmuz’dan bugüne kadar eylemimde beni yalnýz býrakmayan sendikama, Dev-Saðlýk Ýþ Genel Baþkaný Arzu Çerkezoðlu’na, TTB Genel Baþkaný Ali Çerkezoðlu’na, hastane çalýþanlarýna, aileme ve dostlarýma sonsuz teþekkürlerimi sunuyorum” dedi. Yapýlan basýn açýklamasýnýn ardýndan Hanoðlu ve sendika yönetiminden bir kaç kiþi çadýrý söktü ve 34 gün boyunca mücadele verdiði alaný toparlayarak eylemine son verdi. Çadýrýn sökülmesinin ardýndan Hanoðlu ve arkadaþý, alkýþlar ve sloganlar eþliðinde hastane kapýsýndan içeri girerek iþlerinin baþýna döndü.

Teþkilat Kanunu’nu deðiþtirme hazýrlýðý içinde olduðunu” söyledi ve“Bu deðiþiklikle Saðlýk Bakanlýðý’nýn taþra teþkilatý tasfiSaðlýk ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikasý (SES) Aksa- ye edilmemekte, Saðlýk Bakanlýðý, Saðlýkta Dönüþüm ray ve Þiþli Þubeleri, Okmeydaný Eðitim ve Araþtýrma Hastene- Programýnda öngördüðü gibi, saðlýk hizmeti üretiminden çekisi önünde bir araya gelerek hükümetin saðlýk uygulamalarýný lerek ‘ÝCRACI’ olmaktan çýkarýlarak ‘DÜZENLEYÝCÝ’, ‘DEprotesto ettiler. Hükümetin hazýrladýðý son Kanun Hükmünde NETLEYÝCÝ’, ‘KOORDÝNATÖR BAKANLIK’ haline Kararname (KHK) için “Hastaneleri iþletme, hastalarý müþteri, getirilmektedir. Bununla kalmayýp; mecliste görüþülmesi bekleçalýþanlarý köle yapacak” diyerek buna izin vermeyeceklerini nen kiralama ya da satýþ yoluyla mülkiyet devrinin de önünü açan, hastaneleri tümüyle özelleþtirerek ticari birer kurum haline söylediler. 25 Aðustos günü saðlýk çalýþanlarý adýna açýklama yapan getiren, çalýþanlarý sözleþmeli hale getirerek güvencisizleþtiren ‘Kamu Hasteneleri Birlikleri Yasasý’nýn Þiþli SES þubesi baþkaný Mehmet Ali Ameclisten geçmesine gerek kalmadan lataþ; “saðlýkta dönüþüm programýnýn doðrudan uygulamaya geçilmesini saðsaðlýkta özelleþtirme anlamýna geldiðini layacaktýr” dedi. hep ifade ettik, buna karþý mücadele etBasýn açýklamasýnda, 13 Mart ve tik, etmeye de devam ediyoruz. Bugüne 19-20 Nisan’da hükümeti uyardýklarýný kadar saðlýðýn neredeyse her alaný özelo eylemleri tekrar yaratacak güçte oldukleþtirdi, mülkiyet devri dýþýnda tamamlarýný söyleyerek, KHK hazýrlýðýndan landý” dedi. Alataþ; “Hükümetin þimdi vazgeçilmesini bir kez daha dile getirdiMayýs’ta meclisten aldýðý KHK çýkarma ler. yetkisini kullanarak, Saðlýk Bakanlýðý

20

195. Sayý / 7 - 21 Eylül 2011


Yeni Evrede

Mücadele Birliði

Sendikamýzdan Elinizi Çekin!

Türk-Ýþ Sendikasý’na baðlý Belediye-Ýþ üyeleri, 17 Aðustos günü yine Belediye binasýnýn önünde eylemdeydi. Türk-Ýþ’in çatýsý altýnda bulunan Belediye-Ýþ Sendikasý’na baðlý belediye iþçileri, 8 aydýr, belediye yönetimi tarafýndan, “sendika deðiþtir” baskýsýyla karþý karþýya. Yönetimin uyguladýðý, “Belediye-Ýþ’i býrak, Hak-Ýþ’e gel” baskýsýný kabul etmeyen belediye çalýþanlarý, belediye binasýnýn önünde, periyodik olarak eylem düzenliyor. 17 Aðustos günü bu eylemlere bir yenisi daha eklendi. Aksaray’daki Belediye-Ýþ binasýnýn önünde toplanan iþçiler sloganlarla Büyükþehir Belediye binasýnýn önüne yürüdü. Bina önündeki trafiði kapatan gruba, polis saldýrýnca kýsa süreli bir arbede yaþandý. Trafiði tekrar açan iþçiler, bina önüne yürümek istedi, fakat bu kez de polisin kurduðu barikatla karþýlaþtýlar. Burada da polislerle tartýþan sendika yöneticileri, yürümekten vazgeçip bulunduklarý yerde basýn açýklamasý yaptýlar. Basýn açýklamasýnýn ardýndan, sendika yönetimi, Kadir Topbaþ’ýn yardýmcýsý, Adem Baþtürk ile görüþme talebinde bulundu. Baþtürk’ten cevap beklerken, bir grup sendikalý, belediye binasýnýn önündeki havuza girerek:

“Bu havuz bizlerindir, bize yönetimden cevap gelene kadar bu havuzdan çýkmayacaðýz” diyerek diðer iþçileri de havuza girmeye çaðýrdýlar. Baþtürk, görüþme talebini “þimdilik” reddedip ileri bir tarihe ertelediðini açýklayýnca eylemciler eylemi sonlandýrdý. Eyleme, Belediye-Ýþ, Tek Gýda-Ýþ, Haber-Ýþ, Harp-Ýþ, Selüloz-Ýþ, Tez-Koop-Ýþ, Saðlýk-Ýþ, Tümtis, Tüm Bel-Sen, Hava-Ýþ sendikalarý da destek verdi. 22 Aðustos günü saat 12.00’da Belediye Ýþ Sendikasý önünde toplanarak ÝBB’ye giden yolun bir bölümünü trafiðe kapattý. Ýþçiler yaptýklarý yürüyüþte “Ýþveren! Sendikamýzdan Elini Çek, Belediye Ýþ Sendikasý” imzalý pankart açarak “Zulme Boyun Eðmeyeceðiz”, “Yandaþ Sendika Ýstemiyoruz”, “Baskýlara Boyun Eðmeyeceðiz” sloganlarý attýlar. Belediye önüne gelindiðinde Saraçhane ve Vezneciler yol hattýný araçlarla trafiðe kapattýlar ve araçlarýn önüne geçerek oturma eylemi yapmak istediler. Polis iþçileri çembere alarak, kapatýlan yolu açmak istedi. Polis, iþçilere biber gazý sýkarak saldýrarak yoldan çýkarabildi. Ýþçiler polisin saldýrýsýný sloganlarla protesto ettiler. Yolun 20 dakika kapalý kalmasý araçlarda ciddi bir trafik sýkýþýklýðý yarattý. Polis tarafýndan araçlar kaldýrýldýktan sonra yol trafiðe açýlabildi. Belediye Ýþ Sendikasý 2 Nolu Þube Baþkaný Hasan Gülüm, “Ýstanbul Büyükþehir Belediyesi iþçileri direniyor. Tüm baskýlar raðmen sendikasýný deðiþtirmiyor. Bunun karþýsýnda daha da azgýnlaþan Ýstanbul Büyükþehir Belediyesi bu seferde iki sendika þubemizin yönetimi kurulu üyeleri ile 4 iþyeri temsilcimizin iþyerini deðiþtirerek bu direnci 195. Sayý / 7 - 21 Eylül 2011

Sokaklar

kýrmak istiyor. Yaklaþýk 8 aydýr sürdürülen sendika deðiþtirme baskýsý sona yaklaþtýkça giderek artmaktadýr. Sendika seçme iþçinin anayasal hakkýdýr. Anayasadan, yasalardan, bahseden AKP, Ýstanbul Büyükþehirde tüm yasalarý çiðniyor. Bugün baþlayan direniþ bundan sonra sürekli devam edecektir. Baskýlar bizi yýldýramaz” dedi. Hasan Gülüm ÝBB’nin önünde oturma eylemini sürdüren iþçilere “Buradan bir kez daha söylüyoruz bu bir provaydý, bundan sonra Ýtfaiye Müdürlüðü’ne de bir sürprizimiz olacak. Bundan sonra eylemlerimiz sürecektir” dedi. 24 Aðustos günü iþçiler yine eylemdeydi. Saat 12.00’de Belediye-Ýþ Sendikasý Ýstanbul Þubeleri binasý önünden baþlayan eylemde “Ýþveren Sendikamýzdan Elini Çek” pankartý açan iþçiler, Fatih’te bulunan Ýtfaiye Daire Baþkanlýðý önüne doðru yolu trafiðe kapatarak yürüyüþe geçti. Ýþçiler eylem boyunca “Ýþveren Elini Sendikamdan Çek”, “Baskýlar Bizi Yýldýramaz”, “Sürgünler Derhal Geri Alýnsýn”, “Hizmet-Ýþ Baþkaný Kadir Topbaþ Ýstifa”, “Ýþçiler Burada Karahan Nerede”, “Zafer Direnen Emekçinin Olacak” sloganlarýný attý. Ýtfaiye Daire Baþkanlýðý önüne gelindiðinde ilk olarak Belediye-Ýþ Sendikasý 2 no’lu Þube Baþkaný Hasan Gülüm yaþananlarý kýsaca özetleyen bir açýklama yaptý. Ardýndan Sendikal Güç Birliði Platformu dönem sözcüsü ve Türkiye Deri-Ýþ Sendikasý Genel Baþkaný Musa Servi bir konuþma yaptý. Açýklama esnasýnda belediye iþçileri Unkapaný’ndaki surlarýn üzerine büyük bir pankart asarak Ýtfaiye Daire Baþkaný Ali Karahan’ý protesto ettiler. Pankart polis müdahalesiyle indirildi. Belediye-Ýþ Sendikasý adýna bir açýklama yapan Belediye-Ýþ Ýtfaiye Þubesi Avrupa Yakasý Baþkaný Ýzzet Aybar sürgünlere sessiz kalmayacaklarýný söyleyerek “Býçak kemiðe dayandý” diyerek sözlerini noktaladý. Belediye-Ýþ’in eylemine Deri-Ýþ Sendikasý Genel Merkez yöneticileri, direniþteki Kampana Deri iþçileri ve çeþitli sendika yöneticileri destek verdi. Basýn açýklamasýnýn ardýndan sloganlarla sendikaya dönen iþçilere Büyükþehir Belediye binasý önünde polis saldýrdý. Coplarla ve biber gazlarýyla yapýlan saldýrýya raðmen daðýlmayan iþçiler burada kýsa süreli bir oturma eylemi yaptýlar.

21


Sokaklar

Savranoðlu Ýþçisi Yalnýz Deðildir

Savranoðlu Deri iþçileri Cumartesi eylemlerine bir yenisini daha ekledi. Mayýs ayý itibari ile sendikalaþan Savranoðlu Deri iþçileri, Haziran ayý itibari ile çoðunluðu saðlayarak Deri-Ýþ’e üye olmuþlardý. Sendikalý olan iþçilere yoðun baskýlar uygulanmýþ, son olarak da sendikadan istifalarýný vermeleri söylenmiþti. Savranoðlu iþçileri örgütlülüklerinden aldýklarý güçle sendikadan istifa etmeyeceklerini dile getirmiþlerdi. Patron baskýlarý sonuçsuz kalýnca, öncü olan iþçileri çeþitli bahanelerle iþten çýkartmýþtý. Ýþten Haziran ayýnýn ortasýnda ilk çýkartýlan iþçi, Aydýn oldu. Daha sonra 1 Aðustos’ta Yusuf iþten çýkartýldý. Yusuf’un iþten çýkarýlmasý ile birlikte 3 Aðustos günü iki iþçi Savranoðlu Deri Fabrikasý önünde eyleme baþladýlar. 15 Aðustos Pazartesi günü Serkan da katýldý. Deri-Ýþ’e üye Savranoðlu iþçileri eylemlerinin 17. gününde bir eylem daha gerçekleþtirdiler. 20 Aðustos Cumartesi günü saat 10.00’dan itibaren eylem alanýna destek için gelmeye baþladýlar. Saat 12.00’de de Mücadele Birliði Platformu “Savranoðlu Ýþçisi Yalnýz Deðildir”, “Susma Haykýr Sendika Haktýr”, “Zafer Savaþan Ýþçilerin Olacak” sloganlarý ile eylem alanýna geldi. Saatler 13.00’a gelirken iþçiler ve destekçiler fabrika önüne geçtiler. TÜMTÝS’in gelmesinin ardýndan Deri-Ýþ Ýzmir Þube baþkaný Makum Alagöz konuþma yaptý. Ardýndan bir kadýn iþçiye söz verildi. Astým krizi geçiren kadýn iþçi “geldiðiniz için teþekkürler” dedikten sonra duygula-

22

narak konuþamayacaðýný söyledi. TÜMTÝS þube baþkaný Þükrü Günseli ve Mücadele Birliði Platformu adýna konuþmalar yapýldý. Yapýlan konuþmalarýn ardýndan, desteðe gelen esnaf, mahalleli, iþçilerin aileleri ve devrimci kurumlar fabrika önünden iþçilerin oturduklarý eylem alanýna geçerek çay eþliðinde sohbet ettiler. Çekilen halaylardan sonra eylem sona erdi. 27 Aðustos Cumartesi günü Ýzmir Mücadele Birliði Platformu olarak Savranoðlu iþçilerinin Cumartesi eylemlerine destek vermek için fabrikanýn önündeki eylem yerine “Savranoðlu Ýþçisi Yalnýz Deðildir”, “Yaþasýn Ýþçilerin Mücadele Birliði”, “Zafer Savaþan Ýþçilerin Olacak” sloganlarýyla geldik ve iþçilerin alkýþlarý ve güler yüzüyle karþýlandýk. Patron iþçilerin eylemlerini kýrmak için, iþçilerin Cumartesi saat 13.00’e kadar çalýþtýklarý saatleri hafta içine yayarak Cumartesi günü iþ çýkýþý yaptýklarý eyleme olan ilgiyi azaltacaðýný düþündü. Oysa iþçiler, iþ çýkýþý olmamasýna raðmen tam takým fabrika önündeydi. Devrimci Ýþçi Komiteleri iþçileri selamlayan bir konuþma yaptýktan sonra iþçilerle sohbetler devam etti. Savranoðlu Deri fabrikasýnýn önünde 27 gündür eylemde olan 3 iþçi ile bir röportaj yaptýk. Mücadele Birliði: Bize kendinizi tanýtabilir misiniz? Yusuf: Merhabalar ben Yusuf Nalban, 1993 yýlýndan beri Savranoðlu Deri Fabrikasýnda çalýþýyorum. Üç çocuk babasý-

195. Sayý / 7 - 21 Eylül 2011

Yeni Evrede

Mücadele Birliði

yým. Sendikaya üye olduðum için bahaneler bulunarak tazminatsýz bir þekilde iþten çýkartýldým. Mücadele Birliði: Çalýþma koþullarýnýzdan bahseder misiniz? Yusuf: Kötü koþullarda çalýþýyoruz. Arkadaþlarýmýzýn çoðu bronþit ve astým hastasý. Þu anda çoðu arkadaþýmýz raporlu zaten. Yaþ bölümlerinde çalýþan arkadaþlarýmýz bel fýtýðý, kaslarýndan ameliyat olan arkadaþlarýmýz var. Ýki arkadaþýmýzdan biri çalýþamaz raporu aldý. Bir diðer arkadaþýmýz ise 15 gündür hastanede yatýyor. 15 arkadaþýmýz da nefes almakta zorlandýklarý için þu an hepsi raporlu, içerdeki þartlar kötü. Saðlýklý koþullarda çalýþýlmýyor. Makinelerden yayýlan kimyasallar havalandýrma olmadýðý için insanlara etkide bulunuyor. Bunun içinde hastalýklar ortaya çýkýyor. Mücadele Birliði: Eylemle ilgili neler söylemek istersiniz? Yusuf: Direniþimizin 27. günündeyiz. Sendikayý kabul ettirinceye kadar buradayýz, bu 6 ay olur 1 yýl olur... kazanýncaya kadar buradayýz. Ya sendika girecek ya da fabrika kapanacak. Kamuoyuna buradan sesleniyoruz, bize destek olmasýný istiyoruz. Kamuoyunun bizi burada yalnýz býrakmamalarýný istiyoruz. Her þey kamuoyunun elinde bize ne kadar destek olurlarsa o kadar baþarýlý oluruz. Direniþi sonuna kadar sürdüreceðiz. Mücadele Birliði: Bize kendinizi tanýtabilir misiniz? Serkan: Merhabalar ben Serkan Þencan. 1987 doðumluyum ailemle birlikte yaþýyorum. 1 yýl 3,5 aydýr burada çalýþýyorum. Mücadele Birliði: Çalýþma koþullarýnýzdan bahseder misiniz? Serkan: Ben zýmpara bölümünde çalýþýyorum. Zýmparadan dolayý çýkan toz altýnda nefes alýyoruz; havalandýrmalar dýþtan gözükse de yeterli çalýþmýyor, içerisi toz içinde kalýyor. Kötü koþullarda çalýþtýðýmýz için bir çoðumuz rapor almak zorunda kalýyoruz. Mücadele Birliði: Ýþten atýlma sebebiniz neydi ve eylemle ilgili neler söylemek istersiniz?


Yeni Evrede

Mücadele Birliði

Serkan: Ben iki arkadaþýmýn direniþe baþlamasýndan 12 gün sonra iþten atýldým. 15 gündür ben de buradayým. Benim asýl bölümüm zýmpara, iþten çýkartýlmadan üç gün önce el kadifesi bölümüne alýndým. Geçici olduðunu düþünmüþtüm, ama ertesi günde el kadifesi bölümüne verildim. Alýþýk olmadýðým bir iþ olmasýna raðmen normal günlerde çýkartýlandan fazla ürün çýkartýyorduk. Fazla ürüne raðmen ustadan baský görüyordum. Bana çýkartacaðým iþ için dakika veriyordu. Ben de dakika tutmasýnýn baský uygulamasýna girdiðini söyledim. Söylediklerimiz dikkate alýnmadý. Baský yapýldýðýný söylediðim için ertesi gününde muhasebeden çýkýþýmý almamý istediler. Çýkýþýmda ustayla tartýþtýðým ve iþi yavaþ yaptýðým gerekçeleri vardý. Biz biliyoruz asýl gerekçenin sendika olduðunu. Eylemle ilgi söyleyeceklerim ise gün geçtikçe destekler artýyor. Umuyorum ki artan desteklerle kazanýrýz. Mücadele Birliði: Bize kendinizi tanýtabilir misiniz? Aydýn: Ben Aydýn Gençaslan.Yaklaþýk üç senedir Savranoðlu Deri Fabrikasýnda çalýþýyorum. Üç aya yakýndýr iþten çýkartýldým. Mücadele Birliði: Eylem süreciyle ilgili neler söylemek istersiniz? Aydýn: Emek verdik ve direniþe baþladýk. Bütün arkadaþlarýn desteðiyle de bugüne getirdik. Çalýþtýðýmýz yerde sýkýntýlar çok büyük. Sabah 8:00’de baþlýyoruz, gece 24.00’e, 01.00’e kadar çalýþýyoruz. Çalýþma koþullarýmýzla ilgili hiçbir hak iddia edemiyoruz; hak ettiðimiz zaman da ekmeðimizi kaybetme korkusu oluyor. Ýþverenin iþten çýkarma tehdidi baþlýyor. Buradaki bütün arkadaþlar yaþadý; daha önce birlik ve beraberliðimiz yoktu. Ýþveren, iþçileri sen Alevisin sen Kürtsün diye birbirlerinden ayýrýyordu. Ýþsizlik iþsizlik dedik ve bugüne kadar geldik, direnmeyi hep erteledik. Ama þimdi direniþteyiz. Gerçekten gurur verici bir ortamdayýz þimdi. Ýçerdeki arkadaþlarýn da desteði tam. Deri-Ýþ sendikasý þube baþkanýmýz Makum Alagöz elinden gelen çabayý sergiledi; gece 3-4’lere kadar hep beraber çalýþma yürüttük. Tabi ki burada 3 taþeron þirketin olmasý iþimizi zorlaþtýrdý. Sendikal hak için yetki baþvurumuz gelince iþverenin ayak oyunlarý baþladý. Fabrikayý Ýzmir’den taþýmaktan tutun; fabrikayý kapatmaya kadar bir sürü oyun deniyor. Ama biz birlikte mücadeleye devam ediyoruz. Kýsaca sürecimiz böyle. Teþekkürler. Mücadele Birliði /Ýzmir

Ýzfaþ Ýþçileri Grevi

Sokaklar

Ýzmir Büyükþehir Belediyesi’ne Baðlý Ýzmir Fuarcýlýk Hizmetleri Kültür ve Sanat Ýþleri Ticareti Aþ. (ÝZFAÞ) iþyerinde Sosyal-Ýþ tarafýndan yürütülen 1. Dönem Toplu Ýþ sözleþmesinde yaþanan anlaþmazlýktan dolayý 5 Aðustos günü grev ilaný asýlmýþtý. 5 Aðustos günü asýlan grev ilanýnda son gün olarak 22 Aðustos gösterilmiþti. 22 Aðustos Pazartesi saat 12.30’da Sosyal-Ýþ Sendikasý’na üye olan ÝZFAÞ çalýþanlarý yapýlan basýn açýklamasý ardýndan greve çýktýlar. Basýn açýklamasý ÝZFAÞ önünde yapýldý. “Sosyal-Ýþ Sendikasý ÝZFAÞ Çalýþanlarý”, “Ünibel AÞ. Çalýþanlarý/Sosyal Ýþ Sendikasý Ýzmir Þubesi” pankartlarý taþýndý. “Bu Ýþyerinde GREV Var/DÝSK Sosyal-Ýþ Sendikasý” yazýlý pankart ise ÝZFAÞ giriþ kapýsýný üstüne asýldý. “644 TL’ye Gel Sen Çalýþ”, “Biz de Hesap Yapmayý Biliyoruz”, “Ýzmir’in Vitriniyiz Ücretlerin Dibindeyiz”, “Ýþ Ekmek Yoksa Fuar da Yok”, “Fuarýmýzý Seviyoruz Emeðimize Sahip Çýkýyoruz” dövizleri taþýndý. Sosyal-Ýþ Sendikasý Toplu Ýþ Sözleþmesi Daire Baþkaný Engin Sezgin okunan basýn metninde þunlara deðindi; “Bugün grevdeyiz. Daha önce uzlaþma aþamasýna gelinen sosyal haklarýmýz tanýnýncaya ve mevcut prim uygulamasýnýn devam etmesi ya da talebimizi karþýlayacak alternatif bir teklif sunuluncaya kadar grevdeyiz… Ýçinde bulunduðumuz durumun sorumlusunun kim olduðu açýk seçik ortadadýr. Son sözümüz þudur. Çözüme hazýrýz. Çözümün yolu açýk ve nettir.” Basýn açýklamasý sýrasýnda “Ýnadýna DÝSK Ýnadýna Sendika”, “Yaþasýn Onurlu Mücadelemiz”, “Ýþ Ekmek Yoksa Fuar da Yok” sloganlarý atýldý. Yapýlan basýn açýklamasýndan sonra DÝSK Ege bölge baþkaný Ali Çeltek kýsa bir konuþma yaptý. Yapýlan konuþmalardan sonra ÝZFAÞ önünden Fuar içine ÝZFAÞ arka bölümüne geçtiler. Grevdeki iþçiler çalýþtýklarý hollere, açýk alan çalýþma yerlerine gözlemci olarak geçtiler. Ancak ÝZFAÞ’ýn Ýzmir 1. Ýþ Mahkemesi’ne yaptýðý baþvuru üzerine ÝZFAÞ iþçilerinin grevi, 12 Eylül 2011 tarihine kadar tedbiren durduruldu. Mahkeme kararýnda “ülkenin uluslararasý alandaki itibarýnýn zedelenme ihtimalinin doðmasý tehlikesi” gerekçesini öne sürdü. Ýzmir 1. Ýþ Mahkemesi, Toplu Ýþ Sözleþmesi Grev ve Lokavt Kanunu’nun 47. Maddesi uyarýnca grevin durdurulduðu kararýný verdi. Mahkeme kararý ile ÝZFAÞ iþçileri 22 Aðustos Pazartesi baþlattýklarý grevi 24 Aðustos Çarþamba günü saat 12.30’da Sosyal-Ýþ Sendikasýnýn yaptýðý basýn açýklamasý ile sona erdirdiler. Mücadele Birliði / Ýzmir 186. Sayý / 22 Nisan-Mayıs 2011

23


“Susma Sustukça Sýra Pazar Gününe Gelecek”

Yeni Evrede

Sokaklar

Mücadele Birliði

PTT Genel Müdürlüðü’nün özelleþtirilmesi ve taþeron çalýþma sistemine geçilme süreci hýzla sürüyor. PTT Genel Müdürlüðü’nün özelleþtirilmesi kapsamýnda iþten çýkan ya da emekli olan personellerin yerine yeni personel alýnmadýðý için PTT çalýþanlarýnýn, posta daðýtýmcýlarýnýn iþ yükü giderek artýyor. Ýþ yoðunluðunun çok olduðu PTT iþletmelerinde ise personel açýðý, daðýtým iþleri taþeron þirketlere verilerek giderilmeye çalýþýlýyor. PTT personeli ise iþten atýlma tehdidiyle düþük ücretlerle fazla mesailerde çalýþmaya zorlanýyor. Ýstanbul Anadolu Yakasý Posta Ýþleme Merkezi’nde çalýþan KESK Haber-Sen, Birlik Haber-Sen ve Türk Haber-Sen’de örgütlü personel ve posta daðýtýmcýlarý yaþadýklarý sorunlarý dile getirmek amacýyla Acýbadem, Küçükçamlýca’daki iþyerleri önünde 27 Aðustos 2011 günü saat 11.00’de bir basýn açýklamasý düzenlediler. KESK Haber-Sen, Birlik Haber-Sen ve Türk Haber-Sen olmak üzere üç ayrý sendikada örgütlü olan PTT Anadolu Yakasý çalýþanlarý, ortak sorunlarýnýn çözümü konusunda mücadeleyi birlikte yürütme kararý alarak eylemi ortak düzenlediler ve bu birlikteliði basýn açýklamasý öncesi halay çekerek kutladýlar. PTT çalýþanlarý sendikalarýnýn ortak imzasýnýn bulunduðu “Köle Deðil Postacýyýz”, “Susma Sustukça Sýra Pazar Gününe Gelecek”, “Saati 125 Kuruþa Çalýþmak Ýstemiyoruz”, “Senelik Ýzin Hakký Yasaldýr Engellenemez”, “Cumartesi Çalýþmalarýna Hayýr”, “Angarya Anayasal Suçtur,”, “Cumartesi Çalýþmak Ýstemiyorum”, “Posta Daðýtýmýndaki Keyfi Uygulamalara Son”, “Postacýyým Sosyal Hayatým Yok”, “Þer Cephesi Deðil Örgütlü Gücüz”, “Cumartesi Günlerini Çocuklarýmla Geçirmek Ýstiyorum”, “Adil Cihet Parselasyonu, Yeterli Personel Ýstiyoruz” yazýlý büyük dövizler açarak ve slogan atarak taleplerini haykýrdýlar.

Anadolu Posta Ýþleme Merkezi önünde yapýlan açýklamada PTT çalýþanlarýnýn sorunlarýnýn çözümü yolunda üç sendikanýn ortak bir mücadele kararý aldýklarýný, bunun duyurusunu da yapmýþ olduklarý belirtildi. PTT çalýþanlarýnýn 171 yýldýr, sýcak, soðuk, kar, kýþ demeden hizmet verdiði hatýrlatýlarak son on- onbeþ yýldýr postacýlarýn artýk bir dert küpü haline geldiði belirtilerek postacýlarýn yaþadýklarý karþýlaþtýklarý sorunlar ve hak gasplarý sýralandý. PTT Genel Müdürlüðü’nün hazýrlamýþ olduðu 2008 yýlý istatistiklerine göre Türkiye ve Avrupa ülkelerindeki Posta iþletmelerinde çalýþanlarýn çalýþma koþullarý ve kiþi baþýna düþen posta daðýtým miktarý ise þöyle:

PTT iþkolunda örgütlü bulunan, KESK Haber-Sen, Birlik Haber-Sen ve Türk Haber-Sen PTT çalýþanlarý Ýstanbul Anadolu Yakasý þubeleri olarak 874 çalýþandan 715’inin sendikalarda örgütlü olduðu belirtilerek Anadolu Yakasý PTT Baþmüdürünün sendikalarý hiçe sayan tutum ve davranýþlarýndan vazgeçmesi çaðrýsý yaparak talepleri dikkate alýnmadýðý takdirde üretimden gelen güçlerini kullanacaklarýný belirttiler. Anadolu Yakasý PTT çalýþanlarý sloganlarla taleplerini dile getirerek üç sendikaya üye olan çalýþanlar olarak sorunlarýný çözümü için mücadeleyi birlikte yürüteceklerini de belirterek eylemi sonlandýrdýlar.

Ýzmir SES’ten Basýn Açýklamasý

Basýn açýklamasýnda “Kamu Hastane Birlikleri: Hastaneler Ýþletme, Hastalar Müþteri, Çalýþanlar Köle Demektir. ÝZÝN SES Ýzmir Þubesi 26 Aðustos Cuma VERMEYECEÐÝZ!/SES Ýzmir Þube” günü saat 12.30’da Kamu Hastane Birlik- pankartý açýlýrken “Hastaneler Halkýndýr lerine iliþkin çýkarýlan Kanun Hükmünde Satýlamaz”, “Direne Direne Kazanacaðýz” Kararname’nin(KHK) derhal geri çekil- sloganlarý atýldý. Basýn metnini SES Ýzmir mesi ile ilgili bir basýn açýklamasý yaptý. Þube baþkaný okudu. Okunan metnin arBasýn açýklamasý Ýzmir Tepecik Eði- dýndan basýn açýklamasý sona erdirildi. tim ve Araþtýrma Hastanesi’nde yapýldý. Mücadele Birliði /Ýzmir

24

186. Sayý / 22 Nisan-Mayıs 2011


Yeni Evrede

Mücadele Birliði

DÝSK/Genel-Ýþ Meydanlarda

23 Aðustos Salý günü DÝSK/GenelÝþ Sendikasý Ýzmir þubeleri, kýdem tazminatýna yönelik çýkartýlacak yasayý protesto için bir basýn açýklamasý yaptý. Konak Kemeraltý giriþinde toplanýldý. 22 Aðustos günü Greve çýkan ÝZFAÞ iþçileri de eyleme destek vermeye geldiler. ÝZFAÞ iþçileri “Yaþasýn Onurlu Mücadelemiz”, “Yaþasýn Sýnýf Dayanýþmasý” sloganlarýyla gelirken eylem alanýndaki iþçiler “ÝZFAÞ Ýþçisi Yalnýz Deðildir” sloganlarýyla karþýlýk verdi. ÝZFAÞ iþçilerinin gelmesi ile birlikte Sosyal Güvenlik Kurumu Ýzmir Ýl Müdürlüðü önüne yüründü. Kortejin önünde “Kýdem Tazminatýma Dokunma Yanarsýn/DÝSK GenelÝþ Sendikasý” pankartý taþýnýrken “Kýdeme Uzanan Elleri Kýracaðýz”, “Yaþasýn Onurlu Mücadelemiz”, “ÝZFAÞ Ýþçisi Yalnýz Deðildir”, “Yaþasýn Örgütlü Mücadelemiz” sloganlarý atýldý. SGK Ýzmir Ýl Müdürlü önüne gelindiðinde basýn açýklamasý okundu. Ardýndan DÝSK Ege Bölge baþkaný Ali Çeltek kýsa bir konuþma yaptý. Yapýlan konuþmadan sonra eylem sona erdi. Eyleme Sosyal-Ýþ, Lastik-Ýþ, TümBel-Sen, Ses, Maden-Ýþ, ÝZFAÞ iþçileri, Mücadele Birliði Platformu, BDSP ve Mine Bademci Kültür Merkezi destekte bulundu. Mücadele Birliði /Ýzmir

Sokaklar

Atanamayan Öðretmenlerden Protesto

Atamasý yapýlmayan öðretmenler, artýk atamalarýnýn gerçekleþmesi için 20 Aðustos günü Taksim Tramvay Duraðý’nda eylem yaptý. 12 Haziran seçimleri öncesi, Milli Eðitim Bakanlýðý’ndan açýklama yapýlarak, 30 bin öðretmen atamasý yapýlacaðý duyurulmuþ ve atalamalar gerçekleþtirilmiþti. Ayrýca sözleþmeli öðretmenler de bir gün içinde topluca kadroya geçirilmiþti. Seçimlerin akabinde de 55 bin öðretmen atamasý yapýlacaðý duyurulmuþ ve atama bekleyen öðretmenlere umut vadedilmiþti. Fakat seçimler sonrasý hükümet, 55 bin öðretmen sayýsýný 11 bin ile sýnýrlandýrdý. Atamasý yapýlmayan binlerce öðretmen ise maðdur býrakýldý. Hala atama bekleyen 300 bin Eðitim Fakültesi mezununun yanýsýra, Fen-Edebiyat Fakültesi mezunlarý ve Teknik Lise öðretmenleri de kadrolu öðretmen olmak için bekliyor. Atama beklerken de 750 Tl gibi cüzi bir rakamla “ücretli” köle olarak çalýþmak zorunda býrakýlýyor. Ayrýca çeþitli meslek gruplarýndan binlerce insan, iþsiz kalmamak için ücretli öðretmenlik yapýyor. Seçim yatýrýmý olarak binlerce iþsiz insana iþ vaadinde bulunup, seçim sonrasý verdiði sözleri unutan hükümet, bir kez daha binlerce insaný zor durumda býraktý. Tüm bu geliþmelerden dolayý seslerini duyurmak isteyen öðretmenler, Taksim Tramvay Duraðý’nda biraraya geldi. “Ücretli Kölelik Ýstemiyoruz”, “Sadaka Deðil Atama Ýstiyoruz”, “Zafer Direnen Öðretmenlerin Olacak”, “Hakkýmýzý Almadan Susmayacaðýz” sloganlarýyla Galatasaray Lisesi’nin önüne yürüyen öðretmenler, burada basýn açýklamasý yaptý. Basýn açýklamasýnýn ardýndan, yýllarca atamasý gerçekleþmediði için bunalýma girip intihar eden öðretmenleri anmak için temsili kefene sarýlý cenaze kaldýrýldý. Ayrýca 26 Aðustos’ta, Milli Eðitim Bakanlýðý önünde tekrar toplanýlacaðý duyurusu yapan kitle, bu çaðrýnýn ardýndan eylemi sonlandýrdý.

Kayýp Yakýnlarý Bayramda Galatasaray’daydý

Her hafta kayýplarýn bulunmasý için Cumartesi günleri eylem yapan kayýp yakýnlarý Ramazan Bayramý’nýn birinci günü 30 Aðustos Dünya Kayýplar Günü’ne denk gelmesi nedeniyle akþam Galatasaray Meydaný’nda bir araya gelerek yakýnlarýnýn bulunmasýný istedi. Burada bayramlaþan kayýp yakýnlarý yakýnlarýnýn kaçýrýlmasýndan, kaybedilmesinden sorumlu olanlarýn yargýlanmamasýna olan tepkilerini dile getirdiler. Eylemde ÝHD Ýstanbul Þubesi Gözaltýnda Kayýplar Komisyonu adýna konuþan Hanife Yýldýz, “Sevdiklerimizin ne kemiklerini verdiler, ne de mezarlarýný gösterdiler.

Biz de burada kendimize bir mezar bulduk. Bayramlarda da burayý ziyaret eder olduk” diyerek kayýp yakýnlarýnýn tepkilerini ve acýlarýný dile getirdi. Baþbakan’ýn Cumartesi Anneleri ile yaptýðý görüþmenin bir seçim malzemesi haline dönüþtürülmüþ olmasýna tepki gösteren kayýp yakýnlarý yakýnlarýnýn fotoðraflarýný ve karanfiller taþýdýlar. Ayrýca kendileri gibi sevdiklerinin kaybedilmesinin acýsýný yaþayan Arjantin, Filistin, Yemen, Sudan, Ýran, Çin, Meksika, Nepal, Peru, Kuzey ve Güney Kore’deki kayýp yakýnlarý adýna da mumlar yakarak tüm dünyadaki kayýp ya186. Sayý / 22 Nisan-Mayıs 2011

kýnlarýnýn sesi oldular “Kayýplarýn akýbeti açýklansýn, gözaltýnda kaybetmelerden sorumlu olanlar bulunup yargýlansýn, bir daha hiç kimse kaybedilmesin” diyerek tüm dünyada kayýplarýn bir daha yaþanmamasý talebini dile getirdiler. Eylemde Cemil Kýrbayýr’ýn aðabeyi Mikail Kýrbayýr, Hüseyin Taþkaya’nýn eþi Sultan Taþkaya, Hasan Ocak’ýn Kardeþi Maside Ocak, Murat Yýldýz’ýn annesi Hanife Yýldýz, Kenan Bilgin’in kardeþi Ýrfan Bilgin, Nurettin Yedigöl’un kardeþi Muzaffer Yedigöl de yakýnlarýnýn gözaltý ve kayýp sürecini, yaþadýklarý acýlara deðinerek faillerin yargýlanmamasýna tepkilerini dile getirdiler ve “Baþka kayýplar olmasýn” dediler.

25


Ekin Sanat

9. 1 Mayýs Mahallesi Festivali

Yeni Evrede

Mücadele Birliði

1 Mayýs Mahallesi 9. Kuruluþ Festivali 3 Aðustos 2011 binlerce kiþinin coþkulu katýlýmýyla son buldu. Üç gün süren festival, 1 Mayýs Mahallesi’nin kuruluþ günleri sayýlan 1-2-3 Eylül günlerinde Deniz Gezmiþ Parký’nda düzenlendi. Üç gün boyunca süren festival dopdolu ve coþkulu geçti. Akþama doðru sahne panel ve tiyatro gösterilerine býrakýldý. Gece saatlerinde ise müzik gruplarýnýn ve sanatçýlarýn konserleri yer aldý. Bu yýl festival komitesi birçok sanatçýyý davet etti. Festivalde Pýnar Sað, Cihan Çelik, Murat Ateþ, Ayla, Hüseyin Uðurlu, Grup Munzur, Bandista da içlerinde olmak üzere bir çok müzik grubu ve sanatçý sahne aldý. Festival ilk olarak panellerle baþladý. Saat 17.00’den sonra baþlayan panellere ilgi yoðundu. 3 güne yayýlan panellerde Güvencesiz Çalýþma, Kriz Ve Mücadele Biçimleri, Ortadoðu’daki Halk Hareketleri, Mahallenin Tarihçesi Ve Kentsel Dönüþüm Ve Yýkýmlar gibi konular iþlendi. Festival’in ikinci gününde geleneksel olarak düzenlenen bir yürüyüþ yapýldý. Cennet Düðün Salonu önünden saat 14.30’de baþlayarak son duraða kadar kitlesel bir yürüyüþ düzenlendi. Festivalin son gününde Grup Munzur, Grup Mayýs, Esra Öztürk konserleriyle yüzlerce kiþi halaya durdu. Zindanlardan gelen devrimci tutsaklarýn mektuplarý okunurken, coþkuyla “Zindanlar Yýkýlsýn Tutsaklara Özgürlük”, “Fabrikalar Tarlalar Siyasi Ýktidar Herþey Emeðin Olacak” sloganlarý atýldý. Festival, 10. yýlýnda daha kalabalýk ve coþkulu bir þekilde kutlamak üzere buluþma dilekleriyle son buldu.

Ayýþýðý Sanat Merkezi Hamzababa Festivalinde

Bu yýl 24.sü düzenlenen Hamzababa Festivali’nde bizler de Ayýþýðý Sanat Merkezi olarak standýmýzla yer aldýk. Sabahýn erken saatlerinde Cemevlerinin tutmuþ olduðu araçlarda yerimizi alarak koyulduk yola. Daðýn eteklerine kurulmuþ olan bu köyde temiz bir güneþle güne merhaba dedik. Kimilerinin geceden gidip konakladýðý köy yerinde önce oturup bir ailenin yanýnda kahvaltý yaparak sohbet ettik. Daha sonra standýmýzý açabileceðimiz bir yer belirleyip eþyalarýmýzý taþýdýk. Gün içerisinde festivale katýlan insanlarýn dýþýnda sahnede yer alacak olan Pýnar Sað da standýmýza uðradý. Devrimin Önsözü Deniz Gezmiþ kitabýný gören, standýmýza uðramadan geçmiyordu. Buna bölgede görevli olan jandarma erleri de dâhil olmak üzere bu ilgi bize, insanlarýn devrimcilere olan sempatisini gösteriyordu. 27 Aðustos günü panel ve cem töreniyle baþlayan festival, 28 Aðustos günü Tolga Sað, Dertli Divani, Pýnar Sað ve son olarak Erdal Erzincan’ýn sahnede yer almasýyla sona erdi. Yapýlan konuþmalarda Deniz Gezmiþlerin, Mahirlerin Ýbolarýn mücadelesine selam gönderildi. Akþam saat 18.00’da hareket edecek olan aracýmýza binerek bizler de gelecek günlere olan inancýmýzý taþýyarak koyulduk yola... Ýzmir Ayýþýðý Sanat Merkezi

26

YAZ PÝKNÝÐÝ

Güneþi herkes sever bir duygu adýna / Ya doðarken bir daðýn görkeminden / Ya da batarken / Bir denizin kanlý yumuþak yüreðine / Olmayan bir ýþýðý yakmaktýr oysa / Bizim gözlerimizle bakmak güneþe.

Antakya’da çalýþmalarýmýz polislerin tüm baskýlara raðmen yoðun bir þekilde ilerlemeye devam ediyor. Bu yaz gerçekleþtirdiðimiz 2 Temmuz etkinliðinde ve festivallerde tanýþtýðýmýz insanlarla kaynaþabilmek ve tüm dostlarýmýzla bir arada üretebilmek için geçen sene birincisini yaptýðýmýz ve gelenekselleþtireceðimize dair söz verdiðimiz pikniðin ikincisini düzenledik. 21 Aðustos Pazar günü saat 09.30’da dostlarýmýz paylaþmak istedikleri güzellikleri yanlarýnda alarak beldelerden kaldýrdýðýmýz arabalara doðru gelmeye baþladý. Saat 10.00 gibi her þey hazýrdý. Piknik yerine doðru harekete baþladýk. Dostlarýmýz arabalardayken birbirleri ile konuþup kaynaþmaya baþlamýþtý bile. Ve güzel bir yolculuðun ardýndan piknik yerimiz olan Batýayaz’daki Vadi Piknik Yeri’ne vardýk. Piknik yerinde biraz dolaþtýktan sonra yemek hazýrlýklarýna baþladýk. Hep birlikte uzun bir sofra kuruldu. Yemekler yenilip sohbetler edildikten sonra piknik için hazýrladýðýmýz programý baþlattýk. Programý þiir atölyemiz güzel bir þiir dinletisi ile baþlattý. Akýtsak deliren sevdamýzý/ köpürür mü hayatý besleyen su/ çünkü elbette bir su/ kendi akacaðý topraðýn sertliðini bilir/ve suyun gövdesiyle yýrtýlýnca toprak/artýk ýrmak mý ne denir/ iþte devrim/ buna denir. A.TELLÝ ve A.YÜCEL’in þiirlerinden derlenen þiir dinletisinin ardýndan, Sanat Merkezi emekçisi bir arkadaþýmýz bize yönelik baskýlardan bahsetti. Ve oradaki tüm dostlarý güzellikler yaratmaya, beraber üretmeye çaðýrdý. Ardýndan müzik grubumuz Güneþe Ezgi devam etti programa, hep birlikte türküler söyledik. Arapça ezgilere kendini kaptýranlar oyunlar oynadý ve en son müzik grubumuz halaylarla programý bitirdi. Müzik dinletisinin ardýndan güzel sohbetler edildi. Artýk hep yanýmýzda olacaklarýna ve birlikte güzellikler üretmek istediklerine dair güzel sözler aldýk güzel dostlarýmýzdan. Ve memnuniyetleri yüzlerine yansýyan dostlarýmýzla vedalaþýp daha sonra yine buluþmak dileðiyle ayrýldýk. Antakya Ayýþýðý Sanat Merkezi Emekçisi 186. Sayý / 22 Nisan-Mayıs 2011




Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.