s199

Page 1



KÝTLELERÝN SOSYAL PRATÝÐÝNÝ KAVRAMAK Y

Yeni Evrede

Başyazı

Mücadele Birliði

ýllarca süren devrimci mücadele, saðlam temellere dayanýyor; bundan sonra daha hýzlý büyüyecek ve zafere ilerleyecektir. Ýþçi sýnýfýnýn, halk kitlelerinin mücadelesinin hýzla büyümesi, sýçramasý, geliþim içine girmesi, hedefin hýzla yakýnlaþmasý demektir. Devrimci kitlelerin mücadelesi büyük bir coþku içinde önlenemez bir yükseliþ içindedir. Emekçi ve sömürülen kitlelerin coþkusu, sýnýfsýz bir toplum kurma amacýndan, gelecekten esinlenmekten ileri geliyor. Bu büyük coþku ve heyecan proletaryanýn kesin zaferine olan güvenden, bu iþi baþaracak olan devrimci mücadele azminden ileri geliyor. Amacýmýza etkileyici coþku içinde ilerliyoruz. Kitlelerdeki bu coþku geçici deðil, kalýcý ve süreklidir. Sömürülen, yýkýma uðrayan, sefalet içinde olanlar, kendilerine yeni ve daha iyi bir yaþam kurmak için her tarafta kutbun karþý tarafýndan olanla kesin bir mücadele ve hesaplaþma içinde. Fakat þu bir gerçek; yeni ve daha iyi bir yaþam, yeni ve daha ileri bir toplum kurmadan bu olanaksýzdýr. Çünkü ücretli-emek sisteminde, ücretli kölelerin geleceði daima bir belirsizlik içindedir. Ve yaþam koþullarý gün gün kötüleþmektedir. Yeni ve daha ileri bir toplum ise olanaklýdýr, zorunludur, kaçýnýlmazdýr. Çünkü toplumsal üretici güçlerin evrensel geliþmesi bu yöndedir. Bizim isteklerimiz, kapitalizmin tarihsel eðilimi olan, mülksüzleþtirenlerin, mülksüzleþtirilmesine uygundur. Dolayýsýyla, emekçi kitlelerin kalkýþtýðý tarihsel mücadele, parlamenter yolla, basit bir þekilde barýþçýl bir hükümet deðiþikliði olarak görülemez. Mücadelenin hedefi toplumun alt üst olmasýdýr, yeni bir topluma varmaktýr. Bunun için basit bir hükümet deðiþikliði deðil, iktidar ele geçirilmeli, iktidarýn sýnýfsal bileþiminin ve yapýsýnýn deðiþimine gidilmelidir. Bu anlamda, iktidar sorunu devrimin merkezi sorunudur. Sendikalarýn, küçük burjuva sol çevrelerin pratikteki giriþimleri ise kitlelerin devrimcileþmesinden, devrimci hedefler doðrultusunda ilerlemesinden tamamen farklý ve geri. Onlar bu topraklardaki büyük devrimci devimini anlamýþ deðiller. Her gün akýp giden devrimci süreci anlamadýklarý içindir ki, her gün sokaklarda, artýk sýradanlaþan, kimse üzerinde etki yapmayan, dikkat çekmeyen o býktýrýcý açýklamalarýný yenileyip duruyorlar. Kapitalist sýnýfý ve iktidarý yalnýzca teþhir eden açýklamalar, yýðýnlarýn temel

sorunlarýný çözmüyor, onlarý kendi kurtuluþuna yöneltmiyor. Devrimci durumun olmadýðý, kitlelerin iktidarý izlediði ve henüz devrimci biçimde harekete geçmeye hazýr olmadýðý durumlarda, egemen sýnýfý teþhir etmek, ona karþý ezilen ve sömürülen yýðýnlarda nefret uyandýrmak doðru bir pratik taktik olabilir. Fakat devrimci bunalým koþullarýnda, emekçilerin, halklarýn her gün burjuva kodamanlarýyla çatýþtýðý bir yerde ve durumda, önceki dönemlerin taktiðine baþvurmak, devrimci sürecin gerisine düþmektir. Sürece gerçek anlamda, bilimsel olarak, görünüþte deðil müdahale etmek isteniyorsa, bu devrimi baþa alan bir mücadeleyle olur. Türkiye ve Kürdistan’da yýðýn hareketi, sürekli yeni sorunlarý, yeni kazanýmlarý ve yeni mevzileri elde ediyor. Ve mücadele bir noktada durmayýp, her gün elde edilen mevzilerin ötesine geçiyor. Ancak, emekçilerin kurtuluþuna bu biçimde varýlmaz. Kazanýmlar nicelik olarak ne kadar artarsa artsýn, zafer için niceliklerin sayýsýnýn daha da çoðalmasý deðil, niceliðin niteliðe dönüþmesi, yani nitel bir sýçrama (devrim) zorunludur. Bu noktada devrimci mücadele çizgisiyle sol muhalefet çizgisi arasýnda temel bir anlayýþ farký var. Toplumun devrimci dönüþümünü hedefleyen ve bu amaçla ayaklanmalara varan eylemlere giriþen, yani tarih yapanlarla, kapitalist sýnýfla uzlaþma peþinde koþanlar arasýnda bir paradoks yaþanýyor. Bu yeni deðil, uzun süredir devam eden bir durumdur. Ýþçi sýnýfýnýn, kitlelerin eski sistemle savaþýmý derinleþtikçe, uzlaþmacý sosyalist hareketler de ayný derecede sistemle uzlaþma çabalarýný yoðunlaþtýrýyorlar. En fazla yaptýklarý þey ise tamamen görüntüyü kurtarmak için, yýðýnlarý oyalayacak eylemler düzenlemektir. Ayaða kalkan, mücadele eden halk kitlelerine önderlik etmek ve onlarý iktidarý ele geçirmek için yönlendirmek için somut ve ciddi çaba içinde olacaklarýna, mücadeleyi ve mücadelenin hedefini bulanýklaþtýrmaya çalýþýyorlar. Ezilen ve sömürülen kitlelerin devrimci mücadelesini hýzlandýrmak, güçlendirmek ve baþarýya ulaþtýrmak yönünde kendine düþen görevleri yerine getirmeyenler, sanki günün ana sorunu deðil de ilerinin, belirsiz bir geleceðin sorunuymuþ gibi devrime yaklaþanlar, kitlelere bulanýk taktiklerle gidiyorlar. Bulanýklýk þuradadýr: devrim günümü199. Sayý / 30 Kasım - 14 Aralık 2011

zün bir görevi deðildir diyorlar. Devrimin ancak bir dizi ilerleme, reform, iyileþtirme, yeni mevziinin ardýndan gelebileceðini söylüyorlar. Gerçek görüþleri tamamen budur. Fakat kitlelerin devrimci mücadelesinden ve devrimin yarattýðý etkiden yararlanmak için kendilerinin devrim için uðraþ verdiklerini ve devrimi büyütmek için çabaladýklarýný söylüyorlar. Bulanýklýk buradadýr. Halkýn kendi toplumsal mücadelesi, sosyal pratiðini derinlikli bir kavrayýþla çözümlemek; bu koþullarýn yol açtýðý çatýþmayý bütün yönleriyle ortaya koymak, kýsacasý kitleleri yaþadýðý koþullar hakkýnda bilgilendirmek ve bilinçlendirmek, bilimsel sosyalizmin görevidir. Güncel geliþmenin nasýl bir mücadeleyi öne çýkardýðý, ve proleter devrimci taktiðin ne olmasý gerektiði, öznelci biçimde deðil, var olan toplumsal koþullarýn ve bu koþullarýn geliþme düzeyine göre belirlenir. Fakat küçük burjuva ve sol hareketlerin bilimsel sosyalizmi kavrayýþlarý oportünistçe olduðu için, onun ilkelerini somut duruma uygulamasý da oportünistçe oluyor. Ýþçi sýnýfý, emekçi kitleler bu topraklarda, dünyanýn en devrimci pratiklerinden birini sergilemesine ve böylece emeðin kurtuluþu için verilen büyük evrensel savaþýmda yerine almasýna karþýn, oportünistlerin politik taktikleri bu durumu kavramaktan tamamen uzaktýr. Gerçekler somuttur. Emekçilerin örgütlenmesi de somut biçimler almýþtýr. Bir çok yerde iþçiler tarafýndan kurulan komite/konseyler ve Kürt halkýnýn oluþturduðu komünler, halk meclisleri, edilgen, boyun eðen halkýn örgütleri deðil, son derece aktif, baþkaldýran, ayaklanan, savaþan halkýn örgütleridir. Zaten devrimci durum, halkýn baþkaldýrmasý, aktif eylem içinde olmasý demektir. Yaþam, mücadele durmadan ilerliyor, gerisinde kalmamalýyýz. Yaþam ilerledikçe karþýmýza yeni koþullar çýkar daima. Somut koþullarý doðru olarak kavrayacak durumda olmalýyýz. Taktiðimiz ve eylemimiz somut durumun bilimsel analizine dayanmalýdýr. Yoksa sürecin gerisinde kalabiliriz. Deðiþen koþullarý çözümleme yeteneðine sahip olan ve durumun gerektirdiði politik eylemleri geliþtiren proletaryanýn gerçek devrimci partisi kitlelere önderlik edebilir ve devrimci yükseliþi sonucuna götürebilir. C.DAÐLI

3


ÞOVENÝST HÝSTERÝ

Şovenizme Karşı Mücadele

Ekim ayýnýn son haftalarýnda yaþananlar, þovenizme karþý mücadelenin ne denli yaþamsal, acil, ertelenemez olduðunu bir kez daha hatýrlattý. Askeri alanda yenilginin ölüm kokan nefesini ensesinde hisseden sermaye ve onun devleti, bütün gücünü kullanarak, azgýn þovenist sokak gösterileri tertipledi. Bir yanýyla, uzun süredir moralsiz ve de daðýnýk olan karþý-devrimci tabanýn harekete geçme kabiliyeti de ölçülmüþ oldu. Sonuçtan, sermayenin memnun olduðunu söylemek mümkün deðil. Ýlkokuldan baþlayarak en taze ve masum beyinlere iþlenen, günlük basýnda, dizilerde ve filmlerde, spor kulüplerinde en iðrenç söylemleriyle canlý tutulan þovenizmin, halklarýn bünyesinde ancak bu kadar yer tutabildiðini görüyoruz ve belki de sevinmeliyiz. Ancak, sokaklarý bir kaç günlüðüne dahi olsa, bu þoven histeriye teslim etmek, birleþik devrimin onuruna, proletaryanýn tertemiz gelecek ideallerine düþen bir gölgedir. Emekçi sýnýflarýn ruhunu zehirleyen her damla þovenizmi kökünden söküp atmak için çalýþmayan bir proleter, o tertemiz geleceðe hiç bir zaman ulaþamaz.

Þovenizmin Otlandýðý Çayýrlar Sermayenin ve onun politik aygýtý devletin tüm imkanlarýyla, kurumsal araçlar ve propagandayla ayakta tuttuðu þovenizmin kuþkusuz toplumsal ve tarihsel bir zemini var. Bu zemin yok olmadýkça, þoven histerisine kapýlmýþ tosunlarýn otlandýðý çayýrlar kurumadýkça, þoven zehrin etkisi hep olacaktýr. Bu zemin, her þeyden önce, iki ulus arasýndaki iliþkiye dayanýyor. Ezen ve ezilen ulus iliþkisine. Bu statü devam ettiði sürece, ezen ulus þovenizmi için yeþerecek zemin hep varolacaktýr. Öyleyse, þovenizmi bu topraklardan söküp atmanýn birinci ve temel koþulu, ezilen ulus konumunu ortadan kaldýracak bir devrimdir. Leninist Parti, demokratik halk iktidarýnýn atmasý gereken ilk adýmlar arasýnda, uluslarýn kendi kaderini tayin hakkýnýn tanýnmasýný vurgulamaya devam edecektir. Ancak, tek baþýna UKKTH ilkesini tanýmak, þovenizme karþý güncel, ýsrarcý, saðlam karakterli ve yürekli bir mücadele için

4

her zaman yeterli olmuyor. Bunu biz, ayný ilkeyi sahiplendiðini her fýrsatta söyleyen, fakat her kritik dönemde bu ilkenin gereklerini yerine getirmekten kaçýnarak sosyalþovenizme kapý aralayan oportünist sol hareketlerden biliyoruz. Ezen ulus içindeki etkili sosyal-þovenizm damarýný Kürt halkýnýn yürüttüðü mücadeleye baðlamak, “Kürt milliyetçiliði” söylemleriyle, Türk þovenizmine bir bahane bulmaya çalýþmak, ne yazýk ki bazý devrimci gruplarýn kaçýnamadýðý çok ciddi bir hatadýr. Pratikte yanlýþlýðý görülüp düzeltilecek basit bir yol kazasý deðildir bu tutum. Kökünü, emekçi sýnýflarýn üzerinde halen daha etkin olan küçük burjuva dünya görüþü ve ona uygun devrimciliðin içinde aramak gerek. Öyleyse, þovenizme karþý mücadelemiz, emekçi kitleler içinde küçük burjuva devrimciliðinin sýrtladýðý ya da en azýndan görmezden gelerek yaþattýðý sosyal-þovenizme karþý mücadeleyi de içerir. Leninistler, bugüne kadar sosyal-þovenizmin teþhiri için büyük çaba sarf etti, çoðu zaman yalnýz kalmayý, genel kitleden tecrit olmayý dahi göze alarak, sosyal-þoven parti ve gruplarýn foyasýný ortaya çýkarmayý sürdürdü.

Sýnýf Ýçi Ayrýmlar Ezen ulus þovenizminin emekçi sýnýflarda yarattýðý politik ve kültürel iklimden, eðitim sisteminin aðýr tortularýndan, etkisini sürdüren geleneksel düþüncelerden ve koca bir önyargýlar yýðýnýndan beslenmekle kalmýyor, iki ulus arasýnda ekonomik ayrýcalýklar da ayný þekilde bu eðilime kan taþýyor. Ekonomik ayrýmcýlýðýn proletarya saflarýnda nasýl acýmasýz bir çarka dönüþtüðünü, kuþkusuz en iyi Kürt proletaryasý biliyor. Ezici çoðunluðu mülksüz ve yoksul sýnýflardan oluþan Kürt halký, Türkiye’nin en az ücretle çalýþan ve her zaman ilk kapýnýn önüne konulan proletaryasýný oluþturuyor. Öte yandan ezen ulus proleterler ise, ustabaþýlýk ve denetmenlik gibi kariyerlere çok daha kolay ulaþýyorlar. Stratejik düþünen Türk sermayesi, halkýn özgürlük hareketinin hemen her bireyini etkilediði ezilen ulusun proletaryasýný, büyük fabrikalardan uzak tutuyor. 199. Sayý / 30 Kasım - 14 Aralık 2011

Yeni Evrede

Mücadele Birliði

Ýþçi sýnýfý içinde çalýþma yürüten pek çok çevre, þovenizm zehriyle birebir mücadele etmek yerine, salt iþçi çýkarlarýna odaklý bir propagandanýn yeterli olacaðýný savunuyor. Onlara göre, sýnýfýn güncel çýkarlarýna yönelik bu propaganda, þovenizmin etkisini “kendiliðinden” yok edecektir. Sadece kendi sýnýf çýkarlarýna ve güncel ekonomik mücadelesine odaklanan proletaryanýn, ne kendisini, ne de diðer ezilen topluluklarý kurtaracak gücü olur. Proletarya, tüm ezilenleri kurtarmadan kendi kölelik zincirlerinden de kurtulamaz. Komünist hareket, 150 yýlý aþkýn bir süredir bu temel gerçeði hiç unutmadý.

Gerçek Enternasyonalizm Devrimci saflarda süregiden ama kendisini pek az açýða vuran bir baþka hata, þovenizmle mücadeleyi Kürt halkýndan bekleme anlayýþýdýr. Böyleleri, Kürt halkýndan “Türklere güven verecek” adýmlar bekler. Ortam uygun ise Kürt halký ile yan yana görüntü vermek, o hareketin muazzam devrimci olanaklarýndan yararlanmaya çalýþmaktan geri durmazlar. Fakat iþler kýzýþtýðýnda, þoven histerisi tavan yaptýðýnda, sokakta böyle gruplarý ara ki bulasýn. Yer yarýlmýþ içine girmiþlerdir. Bu karakter yoksunu politika, elbette þovenizme cesaret veriyor. Çünkü þovenizm, nüfusun büyük çoðunluðunu oluþturan ezen ulus kitleleri içinde yeterince at koþturabileceklerini görüyor. Oysa þovenizmle mücadele Kürt halkýnýn deðil, bizzat ezen ulustan devrimcilerin üzerinde bir görevdir ve sadece onlar bu görevi layýkýyla yerine getirerek gerçek enternasyonalistler olduklarýný kanýtlayabilirler. Þovenizmin azgýnlaþtýðý günlerde, doðru bir politik iç güdüyle Kürt halký, savunma durumuna geçiyor, bir süre sokaklardan uzak duruyor. Çünkü þovenist histerinin karþýsýna ezilen ulus güçleri olarak çýkacak olurlarsa, bunun þovenizmi daha da azdýracaðýný biliyorlar. Böyle günlerde sokaklarda bizzat ve özellikle ezen ulustan devrimcilerin, gerçek enternasyonalistlerin olmasý gerekir. Þovenizme karþý mücadele, cesaret, saðlamlýlýk, titiz ve ýsrarcý bir mücadele gerektirir. Birleþik devrim, ancak bu yoldan zafere ulaþacaktýr.


Yeni Evrede

Güncel

Mücadele Birliði

BDP MECLSTE OLSA NE OLUR? OLMAZSA NE OLUR? þin aslý, bu soru bize ait deðil ve bizim sorduðumuz gibi iki soru biçiminde sorulmamýþtý. Bu soruyu, soru biçiminde de deðil, bir küçümseme, hakaret ifadesi olarak soran ya da kullanan diyelim, Türk Hükümetinin Baþbakaný, R.T. Erdoðan’dýr. “BDP Meclis’te olsa ne oluurrr, olmasa ne olur” diyerek, BDP’nin Meclisteki varlýðýnýn bir þey ifade etmediðini, bir kýymet-i harbiyesi olmadýðýný öne sürdü Erdoðan. Biz R.T. Erdoðan’ýn bir omuzu düþük öteki omzu ileri duran mahalle kabadayýlarýna özgü küçümseme, hakaret etme amaçlý üslubunu kendi cebine koyup, sorunun sýnýflar mücadelesi ve Kürt halkýnýn özgürlük savaþý açýsýndan taþýdýðý anlam üzerinde duralým. Onun için R.T. Erdoðan’ýn sorusunu üslup ve söyleniþ amacýndan soyutlayarak biz de iki soruya ayýrýp soralým. Sorunun birinci kýsmý: BDP Mecliste olsa ne olur? Yanýt: Kürt halkýnýn özgürlük savaþý ve Türkiye emekçi sýnýflarýnýn toplumsal kurtuluþ mücadelesi açýsýndan hiçbir þey olmaz. Baþka bir ifadeyle hiçbir yararý yok. Soruyu biraz daha geniþleterek de sorabiliriz. Þöyle: Mecliste CHP ve MHP’nin olmasýnýn bir kýymet-i harbiyesi var mý? Yanýt: Hiçbir kýymet-i harbiyesi yoktur. Bir adým daha ileri giderek þu soruyu soralým: AKP’li milletvekillerinin ezici çoðunluðunun parmak kaldýrýp indirmekten baþka bir rolleri, fonksiyonlarý ya da önemleri var mý? Yok! Burjuva politik kurumlarý biraz yakýndan takip eden herkes bilir ki, yasalar Meclis tarafýndan deðil, AKP’nin,sayýlarý iki elin parmaklarýný geçmeyen azýnlýk yöneticileri tarafýndan kararlaþtýrýlmaktadýr. Hükümet bunun bile kendini sýktýðýný anlatmak ve göstermek için Kanun Hükmünde Kararname çýkarma yetkisini Meclise çýkarttýrdý. Yani Meclis, kendi yetkisini kendi rýzasý ve eliyle Hükümete devretmiþ oldu. BDP ya da CHP ya da MHP buna engel olabildiler mi? Olmadýklarýný ve olamadýklarýný biliyoruz. Hükümet, bu yetkiyle sadece yürütme deðil ama ayný zamanda yasama organý gibi de çalýþmaya baþladý. Peki, Hükümet dediðimizde akla gelen nedir? Herhalde, aðlama sahnelerinin dekoratif elemaný diyebileceðimiz Turizm Bakaný deðil ya da Su Ýþlerinden sorumlu Bakan deðil. Hükümet dediðimizde akla gelecek isimlerin sayýsý bir elin beþ parmaðý kadardýr; ki bunlarýn baþýnda R.T Erdoðan geliyor.

Demek ki, Meclis hiçbir þeydir; hükümet –tümü de deðil, birkaç Bakan- ve baþbakan her þeydir. Bu anlamda R.T. Erdoðan, baþka maksatlarla söylediði sözlerle aslýnda bir gerçeðin üzerindeki saydam örtüyü çekip atmýþtýr. Faþizmin incir yapraðýna ihtiyacý kalmamýþtýr. Buraya kadar sorunun bir yönüne bakmýþ olduk. Þimdi de madalyonun öbür yüzüne bakalým. Onun için baþta ikiye ayýrdýðýmýz sorunun ikinci kýsmýný sormanýn zamaný. BDP Mecliste olmazsa ne olur? Ýþte bu sorunun yanýtý R.T Erdoðan’ýn hiç de efelenebileceði bir içerikte deðil. BDP Mecliste olmazsa çok þey olurdu. Böyle bir durum, her þeyden önce Kürt halkýnýn seçilmiþ vekillerinin Meclisi tanýmadýðý, farklý bir irade ortaya koyduklarý; farklý bir iktidar odaðý oluþturduklarý anlamýna gelirdi. Ve bunlardan çok daha önemlisi, özgürlük hakký için savaþ halinde bulunan Kürt halkýnýn Türk yasama organýndan tümüyle yüz çevirmesine, daha devrimci bir ruh haline bürünmesine, uðruna savaþtýklarý sorunun çözümünün devrimci araçlarla, devrimci yöntemlerle gerçekleþeceðini daha iyi anlamasýna yol açardý. BDP, Meclise gitmeseydi, þeklen de olsa Meclisin hiçbir temsil yeteneði ve görüntüsü olmayacaktý. Onun için biz bu adamlarýn BDP’nin Meclise dönmesi için nasýl yalvar

yakar olduklarýný iyi hatýrlýyoruz. BDP’nin Meclise gelmesine þiddetle ihtiyaçlarý vardý – ve halen var- çünkü Kürdistan’ýn temsilcilerinin olmadýðý bir Meclisin sadece içerik olarak deðil, biçim olarak da daha baþtan bir “hiç” olacaðýný biliyorlardý. Görüntüyü kurtarmak zorundaydýlar ve görüntüyü kurtaracak olan da BDP’nin Meclise girmesiydi. Ýstedikleri oldu. Egemen sýnýf ve hükümet, hükümetin baþýndaki kiþi olarak R.T Erdoðan aslýnda BDP’nin Meclise girmemesi gibi bir geliþmenin olmasýndan büyük bir korku duyuyorlardý. Onun için “Diyarbakýr’da bir Meclise izin vermeyiz” sözleriyle savurduklarý tehditlerin haddi hesabý yoktu. Öyleyse bugün R.T. Erdoðan’ý mahalle kabadayýlarýna özgü üslupla konuþturan nedir? BDP’nin Meclise dönmüþ olmasýdýr. O, “artýk nasýl olsa BDP Meclise döndü ve korktuðumuz baþýmýza gelmedi” rahatlýðýyla konuþmaktadýr. Ama bu rahatlýk gerçek durumu mu yansýtýyor? Kesinlikle deðil. Sermaye sýnýfý, hükümet ve emperyalistler, Kürt halkýnýn seçilmiþ vekillerinin Meclisi terk ederek Meclisin arta kalan son “temsil” görüntüsünü de ortadan kaldýrmalarýndan büyük korku duyuyorlar. Korkularýný gerçeðe, kabadayý söylemlerini yalvarmayla karýþýk miyavlamaya dönüþtürmek Kürt halkýnýn seçilmiþ vekillerinin elinde.

Alfonso Cano Yoldaþ Ölümsüzdür!

Alfonso Cano Yoldaþ Ölümsüzdür! Kolombiya Devrimci Silahlý Güçleri (FARC) lideri Alfonso Cano, 4 Kasým akþamý çatýþmada hayatýný kaybetti. 1964´ten beri örgütün lider kadrolarý arasýnda bulunan Alfonso Cano, örgütün ´fikri önderi´ olarak görülüyordu. Gerçek adý Guillermo León Sáenz Vargas olan Alfonso Cano, 1993´te silahlý mücadeleyi býrakmayý savunan Kolombiya Komünist Partisi´yle (PCC) yollarýný ayýran FARC-EP tarafýndan 2000 yýlýnda tekrar kurulan Gizli Kolombiya Komünist Partisi´nin (PCCC Clandestine Colombian Communist Party) de lideri ve ideoloðuydu. 5 Kasým günü FARC-EP Merkez Komutanlýðý yaptýðý açýklamada, “Alfonso Cano yoldaþýn kavgada can vermesinin temsil ettiði tek gerçeklik, dizlerinin üstünde yalvarmaktansa ölmeyi tercih edecek olan Kolombiya halkýnýn ölümsüz gücüdür. Bu ülkenin mücadeleler tarihi, eþitlik ve adalet arayýþýnda bileði asla bükülmeyen kadýn ve erkek þehitlerle doludur. Bu, Kolombiya´da ezilenlerin ve sömürülenlerin en büyük önderlerinden birinin yasýný tuttuðu ilk sefer deðil. Onlarýn yerini, cesaret ve zafere olan mutlak inanç ile doldurmasý da ilk deðil. Kolombiya´da barýþ, bir gerilla teslim oluþuyla gerçekleþmeyecek, ancak ayaklanmayý doðuran nedenlerin ortaya çýkmasýyla gerçekleþecek. Bu, 199. Sayý / 30 Kasım - 14 Aralık 2011

5


Yeni Evrede

ABD’NÝN DEVRÝMLE ÝMTÝHANI

Güncel

Mücadele Birliði

Wall Street’i iþgal için çaðrý yapan bir avuç eylemcinin, çok deðil, sadece bir ay zarfýnda hareketin, önce ABD kentlerine ve 15 Ekim itibarýyla dünyanýn binden fazla kentine sýçrayacaðýný tahmin etmiþler midir, bilinmez. En azýndan, harekete baþlarken ortaya koyduklarý sýnýrlý hedeflerin hýzla aþýlýp, küresel çapta bir kapitalizmin sonu ve sosyalizm tartýþmalarý baþlatmasýný beklemiyorlardý. Bir anda tüm yerel ölçekleri, dar hedefleri ve eylem alanlarýný aþýp geçen, en fantastik devrim hayallerine bile sýðmayan bir yaygýnlýk, etki ve derinlik kazanan bu hareketin, sihiri nereden gelmekte? Dünyanýn en güçlü ve en örgütlü sermaye tekellerine karþý, Wall Street eylemcilerinin açtýðý kavga bayraðý, kýsa sürede öylesine etki yarattý ki, Tahrir’de toplanan milyonlar bile dünyada böylesine derin bir etki býrakmýþ sayýlmazlar. Sadece kendi kamuoyunu deðil, ama tüm dünyayý kendi isteklerince yönlendirebilecek çapta propaganda aygýtlarýna sahip olan ve bu yönüyle yýkýlmaz bir kale gibi görünen ABD finans-kapitali, birkaç haftada adeta felç oldu. Tekelci basýn onlarý önce görmezden geldi, sonra alay etti, baktý olmuyor, bu kez aklý baþýnda ve gerçekçi olmaya davet etti. Ama bu muazzam propaganda ve ona eþlik eden baský kampanyalarý hemen hiçbir iþe yaramadý. Wall Street’te baþlayan hareket, üzerine atýlan tüm sahte þallarý fýrlatýp atmayý bildi. Ve bütün bunlar ne sýmsýký bir örgüte, ne de bir yüksek politika karargahýna sahip olan, ama tüm dünyaya açýk iletiþim kanallarý sayesinde dünyanýn devrimci birikimlerini hýzla özümsemeyi bilen kitlelerce yaratýldý. Pek çoklarýna þaþýrtýcý gelen bir baþka olgu da budur.

Bir Deðil Pek Çok Zayýf Halka Ancak, “zamaný gelen bir fikirden daha güçlü bir þey yoktur” sözünü derinliðine kavrayanlar ya da Leninist Parti’nin Yeni Evre tespitlerinden haberdar olanlar için, bunlar þaþýlacak olgular deðil. Daha henüz 90’lý yýllarda, Leninist Parti, en geliþmiþ ülkeler dahil, tüm emperyalist-kapitalist dünyada proleter devrimler doðuracak maddi önkoþullarýn olgunlaþtýðýný dile getirmekteydi. Bu, açýk bir ifadeyle, bir dünya devrimi için gerekli nesnel koþullar ve sýnýf iliþkilerinin, bizzat kapitalist geliþme tarafýndan yaratýlmýþ olmasý demekti. Elbette eþitsiz geliþim yasasýna uygun olarak emperyalist zincir, en zayýf halkasýndan kopacaktý. 20. yüzyýlýn ikinci yarýsýnda oldukça etkin olan marksizmin, ü-

6

çüncü dünyacý versiyonuna göre, bu zayýf halka kesinlikle sömürge, yarý-sömürge ya da geri kalmýþ baðýmlý ülkeler içinden çýkacaktý. 3.Dünyacý Marksizm, dünyanýn kýrlarý olarak görülen bu geri ülkelerde toplumsal devrimler tamamlanmadan, emperyalist merkezlere sýranýn gelemeyeceðine öylesine inanmýþtý ki, halen bu kalýpçý düþüncenin izleri, Wall Street eylemcilerine karþý takýnýlan küçümseme dolu tavýrlarda rahatça bulunabilir. Oysa, en zayýf halkayý en geri kalmýþ ülkelerde aramak, bu yasayý ortaya çýkaran Lenin’in aklýnýn köþesinden bile geçmiyordu. Tersine, o, tarihin ilk proleter devriminin o zamanýn en güçlü emperyalistlerinden biri olan Rusya’da gerçekleþmesine öncülük etti. Ve hiç kuþku yok, ikinci büyük zaferi, yine zamanýn en modern sanayi gücünü barýndýran Almanya’dan bekliyordu. Günümüz kapitalist ekonomik iliþkilerin ulaþtýðý entegrasyon düzeyi, sermayenin egemenliðini ancak küresel boyutta yürütebiliyor oluþu ve iletiþim olanaklarýnýn muazzam geliþimi sayesinde, en zayýf halka tespitini tek bir ülke için deðil, ama kýtalar ölçeðinde kavramak gerçeðini anlamýþ bulunuyoruz. Bu anayasal-ekonomik ve de sosyal içiçelik, emperyalist zincirin bütün halkalarýný, zayýflýk konusunda birbiriyle yarýþýr hale getirmiþtir. Burada artýk zayýflýðýn ölçütü, ne ekonomik gerilik, ne de baskýnýn düzeyidir. Sýçramalý devrimci geliþim, her þeye damgasýný vuruyor. Bu olaðanüstü ivme yüzünden, sermayenin çözüm bulamadýðý pek çok sorun, hýzla birikiyor, süreç halindeki çeliþkiler hýzla açýk çatýþma düzeyine yükseliyor ve bu sayede sýnýflarýn birbiriyle gerçek iliþkileri hiçbir demagojinin üstünü örtemeyeceði bir açýklýða kavuþuyor.

%99’un Uzlaþmaz Çeliþkileri Bu açýdan bakýldýðýnda, ABD’yi bir anda zayýf halka konumuna sokan geliþmeleri anlamak zor deðil. Gerçi ABD söz konusuysa, bu, sistem adýna her þeyi yutan bir karadelik ya da devrim adýna bir süpernova patlamasý benzetmelerini hak ediyor. ABD hegemonyasýnýn çöküþü üzerine çok þey yazýldý, söylendi; bunun bir devrimi hazýrladýðýný ise sadece Leninistler dile getirdi. Bu çöküþ, ABD finans kapitalini, sadece uluslararasý baðlamda deðil, ama en çok içeride, kendi emekçileri gözünde yýprattý ve sonuçta ortaya, söylenen hiçbir yalana,sahtekarca yandaþlýk ve sempati gösterilerine inanmayan, uzlaþmaz bir karakter geliþtirme yolunda dev adýmlar atan bir emekçi hareket tabaný çýktý. Yaþanmakta olan küresel buhran, amerikan rüyasý üzerindeki tüm hayal perdesini yýrtýnca, geriye çýplak sýnýf gerçekleri ve iliþkileri kaldý. Gerçek sýnýf iliþkileri, ABD’nin hemen hiç ara katman barýndýrmayan, iki temel sýnýfa ayrýþmýþ olduðunu bu sýnýflarý uzlaþtýracak ya da çýkarlarýný karþýlýklý körleþtirecek olan küçük mülk sahiplerinin ne sosyal, ne de siyasal bir etkiye sahip olduklarýný apaçýk ortaya serdi. Daha düne kadar kendisine “orta sýnýf” deme alýþkanlýðý bulunanlar, þimdi tereddütsüz “Biz %99’uz” diyorlar. Avrupa’da bile belli ölçülerde varlýðýný koruyan kýrlarýn ve kentlerin küçük mülk sahipleri, ABD’de artýk bir kalýntý düzeyindedir. 300 milyonu aþan nüfusun yalnýzca 450 bini tarýmda istihdam ediliyor ve bunlarýn yine büyük kýsmý kýr proletaryasý. Küçük ticaret erbabý ise, Wall Mart, Mc Donalds, Starbucks gibi devler karþýsýnda çoktan eriyip gittiler. Bu durum, gerçek sýnýf iliþkilerine güçlü bir

199. Sayý / 30 Kasım - 14 Aralık 2011


Yeni Evrede

Mücadele Birliði

damga vuruyor. Böyle bir toplumda her sorun, ister istemez serveti elinde bulunduran azýnlýkla, mülksüz milyonlarý kafa kafaya getirmeye yetiyor. Seattle’dan bu yana, ABD, bu çýplak sýnýf gerçeðini yaþýyor.

En Ýleriden Baþlamak Lenin, geliþmiþ ülkelerdeki devrimlerle, Rusya gibi daha geri ülke devrimlerini karþýlaþtýrýrken; “Orada devrime baþlamak zor, ama gerisini getirmek kolaydýr, burada ise baþlamak kolay, sonrasý zor” diyordu. Bu tespit, geri ülkelerde kapitalist özel mülkiyetin kaldýrýlmasýný öteleyen, bu sorunun üstünü örten bir dizi demokratik sorunun varlýðý karþýsýnda, en ileri kapitalist ülkelerin bu türden ayak baðlarýndan kurtulmuþ olmasýna dairdir. Bir yanda emek-sermaye çeliþkisinin üzerini örten baþka aðýr sorunlar, diðer yanda uzlaþmaya toplumsal taban saðlayan ana katmanlar, ABD sermaye egemenliði her ikisinden de yoksun durumda. Bu nedenle, ABD’nin geniþ proleter yýðýnlarý, yönetimde temsil sorunlarýndan çevre sorunlarýna, savaþlardan göçmenlerin çalýþma sorunlarýna kadar, hemen tüm toplumsal sorunlarýn çözümü için, daha ilk adýmda, “mülksüzleþtirenlerin mülksüzleþtirilmesi” hedefiyle yola çýkmak zorunda kaldýlar. Bu noktaya gelmeleri neredeyse yarým yüzyýl sürdü. 1968 kalkýþmasýndan sonra ABD emek karþýtý hareketi, sivil haklar temelinde ayrýþmýþtý. Bir yanda kadýn haklarý, nükleer karþýtlarý, ýrk ayrýmcýlýðýna karþý çýkanlar, savaþ karþýtlarý, çevreciler, her biri kendi grubunu oluþturmuþtu. Seattle kalkýþmasý, her biri ayrý ayrý yürüyen bu topluluklarý bir araya getirmiþti ancak, hedefte birlik yoktu. Nihayet, Wall Street hareketi, her sorunu kendi içinde çözmek yerine köklü bir çözümü, mülksüzleþtirenleri mülksüzleþtirmek hedefini ilan etti. Bu, daha henüz baþlangýç aþamasýndaki bir toplumsal devrimin, en ileri düzeyden harekete geçmesidir. Hareketin bundan sonra hangi hýzda ve nasýl yol alacaðýný, etkisini hangi ölçülere vardýracaðýný þimdiden kestirmek zor. Gerekli de deðil. Önemli olan, daha ilk adýmda “mülksüzleþtirenleri mülksüzleþtirmek” ülküsünü bayraklarýna yazan bir hareketin, dünya çapýnda muazzam bir eyleme dönüþebilme potansiyelidir. Baþlý baþýna bu olgu bile, bir dünya devriminin ne denli olgunlaþtýðýna dair güçlü bir kanýt sayýlmalýdýr.

Güncel

AMED’DE AÐITLAR, ZILGITLAR MENSUR GÜZEL ÝÇÝN

Mensur Güzel’in Amed’e olaylý bir þekilde getirilen cenazesi için Amed halký, 15 Ekim günü saat 11.00’de Þehitlik Camisi önünde toplanmaya baþladý. Polis, cenazenin Yeniköy Mezarlýðý’nda olduðunu ileri sürdü ve kitleye daðýlmasý yönünde anonsta bulundu. Oysa Mensur Güzel’in cenazesi, sabah saatlerine kadar abluka altýnda tutulan Yeniköy Mezarlýðý’ndan gece gizlice çýkarýlmýþtý. “Þehîd Namirin”, “Bijî Serok Apo”, “Ýntikam”, “Amed Ýsyandýr, Önderliðe Selamdýr” sloganlarýný haykýran kitle, Güzel’in yakýnlarýný “Þehîd Namýrýn!” sloganýyla karþýladý. PKK ve KCK bayraklarý ile “Her Yerdeyiz, HPG” yazýlý pankart açan kitle, “Çerxa Þoreþe Marþý”yla saygý duruþuna geçti. Polis, giderek artan kitleye daðýlmalarý, aksi halde müdahale edileceði anonsu yaptý. Anonsa tepki gösteren kitle, polis barikatýný taþladý. Bunun üzerine tazyikli su ve gaz bombasý ile saldýran polisin attýðý gaz bombalarý, caminin içine de yoðun bir þekilde etki etti ve içeridekiler fenalýk geçirdi. Saldýrý nedeniyle ara sokaklara daðýlmýþ kalabalýk toplanýrken, polis de alandan çekildi. Güzel’in ailesiyle görüþen polis, aileye de cenazenin Yeniköy Mezarlýðý’nda olduðunu söyledi ve “Gelin sizi oraya götürelim, orada gömün” dedi. Siti Güzel’in cenazenin oðluna ait olduðunu tespit etmesinden sonra bu kez de polis, Yeniköy Mezarlýðý’na yürüyüþe izin vermeyeceðini söyledi. PKK bayraðýna sarýlý cenaze, zýlgýtlar, aðýtlar eþliðinde cenaze aracýna taþýndý. Yeniköy Mezarlýðý’na doðru yürüyüþe geçen kitle, ileride zýrhlý araçlarla kurulan polis barikatýyla karþýlaþtý. Polis sadece cenaze aracýnýn geçiþine izin vereceðini ve araca da bir polis aracýnýn eskortluk edeceðini söyledi. Polisin halkla cenaze aracý arasýna barikat kurmasýna karþýn halk da cenaze aracýnýn ardýndan yürüdü. Zýrhlý aracýn eþlik ettiði cenaze aracýnýn hýzlý gitmesi de halkýn bu tavrýný deðiþtiremedi. Güzel’in cenazesi, Yeniköy Mezarlýðý’nda binler tarafýndan karþýlandý. Saygý duruþunun ardýndan Güzel’in cenazesini omuzlayan kitle, mezarlýk etrafýnda yürüyüþe geçti. Ailesinin “Kî zava, kî zava?” sorusuna kalabalýk, “Mensur Zava” diyerek karþýlýk verdi ve ailesinin bu karþýlamasý kitleyi buruk bir coþkuyla sardý. Güzel’in cenazesi, yürüyüþün ardýndan mezarlýða gelen kitlenin “Þehîd Namirin” sloganlarýyla topraða verildi. Ailesinin “Oðlumuz damattýr” diyerek halaya tutuþmasý kitleyi gözyaþlarýna boðdu. Cenazenin topraða verilmesinin ardýndan Dicleliler Yas Evi’ne doðru yürüyüþe geçen kitleye polisin tekrar saldýrmasýyla baþlayan olaylar, uzun süre devam etti. Kürt halký, bir kez daha, faþist devlete karþý tutumunu göstererek devrimi kucaklamaya hazýr olduðunu bir kez daha kanýtlamýþtýr. Gün, Kürt ve Türk haklarýnýn birlikte mücadelesiyle devrimi örme, zaferi kucaklama günüdür. Mücadele Birliði/ AMED 199. Sayý / 30 Kasım - 14 Aralık 2011

7


KÜRT HALKI SALDIRILARA BOYUN EĞMEYECEK!

Yeni Evrede

KCK Operasyonu

Mücadele Birliði

“KÜRT HALKINI TUTUKLAMAKLA BÝTÝREMEZSÝNÝZ”

Ýstanbul ve Diyarbakýr baþta olmak üzere 16 ilde yürütülen KCK operasyonlarýnda 47 avukatýn gözaltýna alýnmasý ve Ýstanbul Cumhuriyet Baþsavcýlýðý’nýn talimatýyla Kürt avukatlara yönelik olarak bu sabah yapýlan gözaltý operasyonunu Taksim’de bir araya gelen hukukçular protesto ettiler. Özgür Hukukçular Derneði ve Çaðdaþ Hukukçular Derneði Ýstanbul Þubesi’nin çaðrýsý ile 22 Kasým günü Ýstanbul Barosu önünde bir araya gelen yüzlerce avukat, siyah bir pankart açarak ve cübbelerini giyerek Galatasaray Meydaný’na kadar “Ýþte AKP, Ýþte Faþizm!” sloganlarýyla coþkuyla yürüdüler. Yürüyüþ boyunca, “Baskýlar Bizi Yýldýramaz!”, “Hepimiz Kürdüz, Hepimiz KCK’lýyýz”, “Yaþasýn Halklarýn Kardeþliði”, “Faþizme Karþý Omuz Omuza!”, “Kurtuluþ Yok Tek Baþýna, Ya Hep Beraber Ya Hiç Birimiz!”,”Zindanlar Yýkýlsýn Tutsaklara Özgürlük!” sloganlarý atýldý. Birçok aydýn ve sanatçýnýn yanýnda devrimci siyasetlerin de destek verdiði eylemde “Kürt halkýna yönelik saldýrýlarýna son verin, savunmadan ve avukatlýk mesleðimizden elinizi çekin” çaðrýsýnda bulunarak, faþizme geçit vermeyeceklerini belirten avukatlar hep bir aðýzdan “Bizi tutuklayarak yok edemezsiniz” diyerek Kürt halkýna yönelik baskýn, gözaltý ve tutuklamalara tepkilerini gösterdiler. Galatasaray Meydaný’nda gelindiðinde hukukçular adýna konuþan Av. Ercan Kanar yapýlan gözaltýlara tepkilerini dile getirerek “AKP hükümeti faþist bir darbe yapmýþtýr. Meslektaþlarýmýzýn bürolarý, evleri, zorba yöntemlerle, hukuk dýþý kararlarla aranmýþ, arkadaþlarýmýz gözaltýna alýnmýþtýr. Son 3 yýldýr devam eden BDP’li siyasetçilerin siyaset dýþýna atýlmasý için yapýlan haksýz tutuklamalardan, aydýnlara ve demokratlara yapýlan saldýrýlardan sonra bugün de hukukçulara karþý AKP hükümeti faþist bir darbe yapmýþtýr. AKP hükümeti, baþka ülkelerin içiþlerine karýþarak demokrasi dersi vermeye kalkarken, kendi ülkesinde 12 Eylül faþizmini aratmayacak uygulamalar içine girmiþtir. AKP hükümetinin uygulamalarý neticesinde Türkiye Cumhuriyeti, demokratik bir cumhuriyet zaten deðilken, kýrýntýlar da ortadan kaldýrýlmýþ, bir gözaltý cumhuriyetine, bir tutukluluk cumhuriyetine dönüþtürülmüþtür. Özel yetkili aðýr

8

ceza mahkemeleri bugün tutuklama ve gözaltý fabrikalarý gibi çalýþmaktadýr. (...)Bu haksýz, hukuk dýþý, insanlýk dýþý uygulamalara, derhal son verilmeli, meslektaþlarýmýz serbest býrakýlmalýdýr” dedi. Ercan Kanar’ýn ardýndan basýn açýklamasýný yapan Avukat Sevinç Sarýkaya ise gözaltýndaki meslektaþlarýnýn, avukatlarýyla görüþmelerinin engellendiðini, dosyanýn içeriðinin gizlendiðini açýklayarak, AKP’nin ‘uzmanlýk dönemi’nde avukatlarýn hukuki yardýmda bulunduklarý, savunmanlýðýný üstlendiði kiþiler nedeniyle gözaltýna alýnýp yýldýrýlmaya, sindirilmeye çalýþýldýðýný ve bu operasyonun devletin Kürt siyasi hareketine yönelik tutumunun somut göstergesi olduðunu ifade etti. Av. Sevinç Sarýkaya, Van depremi sonrasý yardýmlarýn ulaþmamasý üzerine valilik önünde protesto eylemi yapan Kürt halkýna polisin saldýrýsýna deðinerek “Ayný akýl, daha dün Van’daki depremzedelere bir yandan yardým eder görünürken, bir yandan biber gazýyla saldýran akýldýr. Ayný akýl, Kürt siyasetçilerine bir yandan ‘Anayasa’yý birlikte yapalým’ çaðrýsý yaparken, öbür yandan en ufak bir hak talebinde bulunan herkesi tutuklamakta; Kürt milletvekillerine kelepçeyi vurup hapishanelere atmaktadýr. Hatta artýk bu saldýrý, yalnýzca hak arayan Kürt halkýna, vekillerine deðil, avukatlarýna da yönelmiþ durumdadýr” dedi. Operasyonlara son verilmesini de isteyen Sarýkaya, “Kürt halkýnýn binlerce avukatý, siyaset yapabilecek binlerce insaný vardýr. Ev basmakla yýldýramaz, tutuklamakla bitiremez, yok edemezsiniz. 15 yaþýndaki çocuktan 70 yaþýndaki anaya kadar hepsi politiktir, haklarýnýn bilincindedir. 20 milyon insaný tutuklamakla bitiremezsiniz” diye konuþtu. Halklarýn Demokratik Kongresi Yürütmesi adýna konuþan Prof. Dr. Gençay Gürsoy da, Türkiye’nin bugünkü siyasi ortamýný, 1930’larýn Almanyasý’na benzeterek “Cumhurbaþkaný, Kürt sorununa dokunarak ‘iyi þeyler’ olacaðýný ifade etti. Ýyi þeylerin ne olduðunu bugün yeni bir örnekle yaþýyoruz. Artýk hiçbirimizin güvencesi yoktur. (...) Mücadeleden yýlmamak, devam etmek lazým” dedi. Eylem, Kürt halkýna yönelik saldýrýlarýn protesto edildiði sloganlar atýlarak sona erdi.

DARBE DÖNEMLERÝNÝ ARATAN TOPLU GÖZALTI VE TUTUKLAMALAR

22 Kasým günü KCK operasyonlarý kapsamýnda 16 ilde operasyonlar yapýlmýþ ve bu operasyonlarda çoðunluðunu avukatlarýn oluþturduðu onlarca kiþi gözaltýna alýnmýþtý. Bu operasyon ve gözaltý saldýrýlarýna karþý 23 Kasým günü Ankara’da Yüksel Caddesi Ýnsan Haklarý Heykeli önünde saat 13.00’de kitlesel bir basýn açýklamasý gerçekleþtirildi. BDP, ÇHD, ÝHD ve aralarýnda Mücadele Birliði Platformu’nun da bulunduðu devrimci ve demokrat kitle örgütlerinin katýlým saðladýðý basýn açýklamasýný ÝHD Genel Baþkaný Öztürk Türkdoðan okudu. Basýn açýklamasýnda, “Toplu avukat gözaltýlarý þunu gösterir: Türkiye’de savunma hakkýna açýkça bir saldýrý vardýr. Bugün çeþitli medya organlarýna gizli olduðu belirtilen soruþturmayla ilgili yalan yanlýþ haberler ser-

199. Sayý / 30 Kasım - 14 Aralık 2011


Yeni Evrede

KCK Operasyonu

Mücadele Birliði

vis edilmiþtir. Soruþturmanýn ne kadar merkezi olarak yürütüldüðü aþikârdýr. Gözaltýna alma, arama ve elkoyma kararlarýný, DGM’nin devamý olan Ýstanbul 11. Özel Yetkili ve Görevli Aðýr Ceza Mahkemesi Hakimliði vermiþtir. Bu mahkemeler olaðanüstü yargý yetkisini kullanan mercilerdir ve bunlar kapatýlmadan Türkiye’de yurttaþlarýn adil yargýlanma hakký yerine getirilmeyecektir. Darbe dönemlerinde bile böyle toplu avukat gözaltýlarý yaþanmadý. Bu onur, AKP hükümetine nasip oldu. Türkiye, þu anda yurttaþlarýnýn hukuk güvenliðinin olmadýðý; yurttaþlarýn kaderinin hükümetin iki dudaðý arasýnda olduðu otoriter bir yönetim dönemini yaþýyor. Yargýnýn tarafsýz ve baðýmsýz olmadýðý; giderek daha fazla siyasal iktidarýn güdümüne girdiði günleri yaþýyoruz. Bütün bu olanlara Türkiye’nin dahil olduðu, Birleþmiþ Milletler, Avrupa Konseyi ve Avrupa Birliði yetkilileri seyirci kalýyor. Acaba ne uðruna? Kuzey Afrika’da ve Ortadoðu’da yaþanan geliþmelerde model ülke olarak sunulan Türkiye’nin, kendi yurttaþlarýna ödettiði bedel bu mu? Korkarýz ki bu bedel burada kalmayacak, daha fazla yaygýn ve kitlesel gözaltý ve tutuklamalar yaþanacak. Türkiye tam bir korku iklimine doðru hýzlý adýmlarla yol alýyor. Ortadoðu halklarýnýn korku duvarýný yýktýðýný söyleyen sayýn cumhurbaþkanýna sesleniyoruz. Türkiye’de yaþayan halklar da, böyle giderse, emin olun bir gün korku duvarýný yýkacaktýr. Ülkemizin yeni ve demokratik bir anayasaya kavuþmasý gerektiðini her fýrsatta ifade eden siyasal iktidara ve TBMM’ye sesleniyoruz: Darbe Dönemlerini Aratan Toplu Gözaltý Ve Tutuklamalarla ne yapýlmak isteniyor? Bu pratiklerinizle Emek, Barýþ ve Demokrasi Güçlerinin size güveni kalmamýþtýr. Gözaltýna alýnanlarýn tamamýnýn en kýsa sürede serbest býrakýlmasýný talep ediyoruz.” Kitle açýklama boyunca sýk sýk “Gözaltýlar Serbest Býrakýlsýn” ve “Gözaltýlar, Tutuklamalar, Baskýlar Bizi Yýldýramaz” sloganlarýný attý. Mücadele Birliði/Ankara

“Bugün Avukatlar Alýndý, Yarýn Sýra Kimde?”

22 Kasým günü sabah saatlerinde 16 ilde yapýlan eþ zamanlý KCK operasyonlarý kapsamýnda 70’i avukat olmak üzere toplamda yaklaþýk 100 kiþinin gözaltýna alýnmasýyla ilgili 23 Kasým günü Ýzmir ÝHD, ÇHD ve THÝV tarafýndan bir basýn açýklamasý ve oturma eylemi yapýldý. Saat 17.00’de Konak Eski Sümerbank önünde toplanan kitle “Baskýlar Bizi Yýldýramaz” sloganýyla eyleme baþladý. Sloganlarýn atýlmasýnýn ardýndan basýn metni okundu, yapýlan saldýrýlar protesto edilirken ayrýca “Daha dün Suriye lideri Esad’a ‘Kendi halkýyla savaþmak korkaklýktýr. Hitler’e bak, ders almýyorsan Kaddafi’ye bak’ sözleriyle seslenen Baþbakan’a eðer Hitler ya da Kaddafi’yi görmek istiyorsa aynaya bakmasýnýn yeterli olacaðýný söylüyoruz. Bizce de kendi halkýyla savaþan korkaktýr. Hükümet ve hükümet nezdinde Baþbakan’a ‘kendi halkýnla savaþmaktan vazgeç’ diyoruz… Ülkeyi adeta bir operasyonlar cennetine çeviren yargý mekanizmasý/emniyet teþkilatý birlikteliðinin bugüne kadar gerçekleþtirdiði gözaltý-tutuklama terörüne artýk bir son verilmesi gerekmektedir. Bugün gözaltýna alýnan avukat arkadaþlarýmýzýn hepsi, Abdullah Öcalan’ýn avukatlýðýný yaptýklarý için alýnmýþ-

lardýr. Bu ülkede bazý insanlarýn avukatlýðýný yapmak dahi artýk suç olarak tanýmlanmaktadýr…” denildi. “Gözümüz, kulaðýmýz, kalbimiz arkadaþlarýmýzla beraberdir” denilen açýklamanýn sonunda “Bizler, Ýzmir’de faaliyet yürüten insan haklarý örgütleri olarak, ayný zamanda üyelerimiz ve gönüllü çalýþanlarýmýz olan avukat arkadaþlarýmýzýn akýbeti konusunun da takipçi olacaðýz” denildi. Yapýlan oturma eyleminin ardýndan atýlan sloganlarla eylem bitirildi. Eyleme birçok demokratik kitle örgütünün yaný sýra Mücadele Birliði de destek verdi. Mücadele Birliði/Ýzmir

“Sokaklarda Olmanýn Zorunluluðu”

Halklarýn Demokratik Kongresi, KCK adý altýnda yürütülen operasyonlarý Cezayir Restaurant’ta deðerlendirdi. 24 Kasým günü öðle saatlerinde Beyoðlu Cezayir Restaurant’ta bir basýn açýklamasý düzenleyen Halklarýn Demokratik Kongresi Yürütme Kurulu üyeleri, son süreçte KCK adý altýnda yürütülen operasyonlarý, baskýnlar, gözaltýlar ve tutuklamalara deðinerek, bu saldýrýlarla, toplumsal kesimlerin taleplerinin dile getirilmesinin, örgütlenme ve siyaset hakkýnýn, basýn ve düþünce özgürlüðünün son kýrýntýlarýnýn da yok edilmeye çalýþýldýðýný belirttiler. Süregelen KCK operasyonlarý ile Kürtler ve Kürt sorunun demokratik çözümünden yana tutum gösterenlerin hedef haline getirildiði ve operasyonlara tabi tutulduklarý ifade edilerek, BDP’li belediye baþkanlarý, parti yönetici ve üyelerine yönelik sürdürülen saldýrýlarýn bu kez de avukatlara yöneltildiði söylendi. Halklarýn Demokratik Kongresi olarak bir an önce bu hukuksuzluða son verilmesi, TMK baþta olmak üzere basýn, düþünce ve örgütlenme özgürlüðü önündeki engellerin kaldýrýlmasý talebi bir kez daha yenilendi. Milletvekili Sabahat Tuncel, Hasip Kaplan, sanatçý Ferhat Tunç, Avukat Eren Keskin, KESK Eski Baþkaný Sami Evren ve aralarýnda bir çok aydýn ve yazarýn katýldýðý toplantýda Ýstanbul Milletvekili Sabahat Tuncel, Baþbakan’ýn Dersim olaylarýnda yaþananlardan dolayý özür dilerken bile yapýlan katliam ve operasyonlarýn CHP ile yaþanan “Sen mi özür dilersin ben mi dilerim” çekiþmesinden baþka bir þey olmadýðýný belirterek, “Yaþanan katliamlarla bile, bizimle dalga geçiliyor” dedi.

199. Sayý / 30 Kasım - 14 Aralık 2011

9


Yeni Evrede

KCK Operasyonu

Tuncel, Türkiye’nin faþizmle yönetildiðini söyleyerek, Anayasa Hazýrlýk Komitesi’nde bulunan ve tutuklanan Prof.Dr. Büþra Ersanlý’nýn iddianamesinin bile hazýr olmadýðýný, buna raðmen Meclis Baþkanýn ‘O bir suçlu’ demesinin, Türkiye’nin bundan sonra çok daha vahim yere gittiðinin göstergesi olduðunu belirtti. Yapýlan baskýlara karþý Halklarýn Demokratik Kongresi’nin itirazýný sunmak ve sokaklarda olmak zorunluluðunu dile getiren Tuncel, “Eðer Kürt halký demokratik siyasetten çekilirse asýl tehlike oradadýr” dedi. Dersim olaylarýyla ilgili yaþanan polemiklere deðinen Ferhat Tunç ise; “37-38-39 ‘da yaþanan olaylarda Dersim halký çocuklarýný Ali Boðazý’nda maðaralarda saklýyorlardý. O zaman da maðaralar bombalanmýþtý, þimdi de Dersim’de yürütülen operasyonlarda bombalar yaðdýrýlýyor” dedi. Halklarýn Demokratik Kongresi adýna basýn metnini okuyan Prof. Fadime Gökdede de “Bir an önce bu hukuksuzluða son verilmesini istiyoruz. TMK baþta olmak üzere, basýn, düþünce ve örgütlenme özgürlüðünün önündeki tüm engeller kaldýrýlmalýdýr. Son operasyonlarda alýnan ve KCK operasyonu kapsamýnda tutuklu bulunanlar serbest býrakýlmalý, Kürt sorununda barýþýn, diyalog ve müzakerenin yolu açýlmalýdýr” dedi. Açýklamadan sonra söz alan Hasip Kaplan, son gözaltýlarda, yapýlan operasyonlarda kýsýtlýlýk ve gizlilik kararý verildiðini, avukatlarýn henüz ne ile yargýlanacaklarýnýn bilinmediðini vurguladý.

Kürt Halkýna Yönelik Saldýrýlara Protesto

Milletvekillerinin de aralarýnda olduðu BDP’lilerin, son yaþanan baskýn ve gözaltýlarý protesto etmek için 24 Kasým günü Taksim Tramvay Duraðýnda düzenlemek istedikleri basýn açýklamasýna polis tarafýndan izin verilmedi. Taksim Meydaný ve civarý, Þiþhane’den Dolmabahçe’ye kadar panzerler, TOMA’lar, çevik kuvvet polisleri tarafýndan kapatýldý. Taksim Meydaný, bariyerlerle kapatýldý. Sivil polis ve çevik kuvvet ekipleri Tarlabaþý ve Ýstiklal Caddesi sokaklarýný kapattý. Mis Sokak’ta buluþan BDP’liler, milletvekilleri Hasip Kaplan, Sabahat Tuncel ve Sevahir Bayýndýr, polisin bu tutumunu protesto ettiler ve arkadaþlarýnýn yanlarýna gelmesine izin verilmemesine tepki gösterdiler.

10

Mücadele Birliði

“Baskýlar Bizi Yýldýramaz”, “Hepimiz Kürdüz Hepimiz BDP’liyiz” sloganlarý atýldý. Yapýlan açýklamadan sonra, “eylem devam ederse polisin saldýracaðý” uyarýsý geldi. Kitle, Tarlabaþý’nda bulunan BDP il binasýna doðru yürüyerek eylemi bitirdi.

Polisin Taksim Meydaný’nda açýklama yapmalarýna izin vermeyeceðini söylemeleri üzerine açýklamayý, Mis Sokak’ta BDP’liler adýna, BDP Ýl Eþbaþkaný Asiye Kolçak yaptý. Asiye Kolçak, “Ýki yýldýr ayný senaryo uygulanýyor. 14 Nisan 2009’dan beri Kürt siyasetçiler, insan haklarý savunucularý, vatandaþ Baþbakan’ýn talimatýyla, onun polisleri tarafýndan gözaltýna alýnýyor, onun savcýlarý tarafýndan tutuklanýyor, onun basýný tarafýndan suçlu ilan ediliyor. Kürt halkýna ve onun siyasi iradesine dönük siyasi soykýrým operasyonlarýnda darbe dönemlerine özgü bütün hukuk dýþý yöntemler uygulanýyor” dedi. Hasip Kaplan da yaptýðý konuþmasýnda, polisin bu uygulamalarýnýn 12 Eylül askeri darbesinde bile yaþanmadýðýný ifade etti. Hasip Kaplan; dün 16 ilde gerçekleþtirilen operasyonda 100’e yakýn kiþinin gözaltýna alýndýðýný ve bunlarýn 47’sinin avukat olduðunu söyledi. Avukat bürolarýnýn polis tarafýndan yasadýþý yöntemlerle arandýðýný, Havana Kurallarý’nýn çiðnendiðini söyledi. Kaplan; “Buraya gelmeden önce, basýlan Gündem Gazetesi’ndeki arkadaþlarýmýzý ziyaret ettik” dedi ve bunun “muhalif olan basýna yönelik tahammülsüzlüðün göstergesi” olduðunu söyledi. Ardýndan konuþma yapan Sabah Tuncel; bugün sadece avukatlarýn savunma haklarýnýn gasp edilmediðini, bütün bir halkýn savunma hakkýnýn gasp edildiðini söyledi. Tuncel, buradaki herkesin yarýn bir gün KCK adý altýnda gözaltýna alýnýp tutuklanabileceðini ifade etti ve “Biz devrimciler olarak diyoruz ki; bugüne kadar ne tankýnýz ne zýrhýnýz ne de polis þiddetiniz, devrimcileri yýldýramadý, bundan sonra da bizleri bastýramayacaksýnýz. Gündem gazetesinin baskýnýný, avukatlarýn ve diðer BDP’li siyasetçilerin gözaltýna alýnmasýný protesto ediyoruz” dedi. Eyleme Mücadele Birliði Platformu da bayraklarý ile katýlarak destek verdi. Eylemde “Zindanlar Yýkýlsýn Tutsaklara Özgürlük”, “Yaþasýn Halklarýn Mücadele Birliði”, 199. Sayý / 30 Kasım - 14 Aralık 2011

JÎ PARASTÎNAÊ RÊ AZADÎ

“KCK operasyonu” adý altýnda ev ve bürolarýna yapýlan baskýnlarla gözaltýna alýnan 42’si avukat 46 kiþi, Ýstanbul Adliyesi’ne sevk edildi. Ýstanbul Emniyet Müdürlüðü’nde 70 saati aþkýn süre tutulduktan sonra 25 Kasým günü sabah erken saatlerde Adli Týp’ta saðlýk kontrolünden geçirildi ve savcýlýkta ifadeleri alýnmak üzere Beþiktaþ’taki Ýstanbul Adliyesi’ne sevk edildiler. Beþiktaþ Adliyesi’nin önü Türkiye Barolar Birliði’ne baðlý avukatlar ve gazeteciler ile doldu. Saat 10.00’dan itibaren Adliye önüne gelen avukatlar ve Kürt halkýnýn temsilcileri art arda basýn açýklamalarý yaptý. Beþiktaþ Adliyesi polis tarafýndan çembere alýndý, giriþ ve çýkýþlar bariyerle kapatýldý. Dolmabahçe Sarayý’ndan Adliyeye kadar çevik otobüsleri panzerler hazýr bekletildi. Avukatlar adliye önünde açýklama yapmak istediler. Polis pankartý bahane göstererek, içeride açýklama yapmalarýna izin vermedi. Avukatlarla polis arasýnda tartýþmalar yaþandý; avukatlar, “Savunmaya Özgürlük, JÎ PARASTÎNAÊ RÊ AZADΔ dövizleri açtýlar. Savcýlýða çýkarýlmak için bekleyen avukatlarla görüþtüðünü söyleyen BDP milletvekili Hasip Kaplan, bunun Türkiye’nin en kapsamlý operasyonu olduðunu ve bugün Asrýn Davasý’nýn baþladýðýný söyledi. Batman, Þýrnak, Hakkari, Van, Diyarbakýr, Ýstanbul ve Ýzmir barosu avukatlarýnýn takip ettiði sorgulama için bir soruþturma savcýsý ve ifade iþlemleri için 17 savcý görevlendirildi. Müdafi avukatlar da müvekkillerinin ifadelerini sadece soruþturma savcýsýnýn almasýný talep etti. Taleplerinin kabul edilmemesi üzerine avukatlar, ifadelere sadece TBB Baþkaný Ahsen Coþar, Diyarbakýr Barosu Baþkaný Mehmet Emin Aktar ve Ýzmir Barosu Baþkaný Sema Pekdaþ’ýn girmesini kararlaþtýrdýlar ve bunu soruþturma savcýsý Adnan Çimen ile görüþtüler.


Yeni Evrede

Mücadele Birliði

Avukatlarýn talebini kabul etmeyen Çimen, “Siz iþi þova dönüþtürüyorsunuz” diyerek, CMK’yi ihlal eden bir uygulamayý devreye koyabileceðini; avukatlar için Barodan avukat temin edilmesini isteyeceðini ya da ifadeleri almadan mahkemeye sevk edeceði tehdidinde bulundu. Avukatlarla savcý arasýnda yaþanan restleþmenin ardýndan, baþsavcýnýn üzerinde kýsýtlama kararý bulunan dosyalarý, avukatlara inceletme fýrsatý vereceðini belirtmesi üzerine, avukatlarýn ifadeleri 17 savcý tarafýndan alýnmaya baþlandý. Avukatlara, savcýlýk sorgusu sýrasýnda “Öcalan ile neden görüþtün” ve “Öcalan’dan talimat” aldýn mý?”, “Talimatlarý Kandil’e ulaþtýrdýn mý?” gibi sorular sorulduðu; Asrýn Hukuk Bürosu’nda sekreter olarak çalýþan Zeynep Arat’a ise “Toplantýlar ne zaman yapýlýr, büroya kimler gelip gider ve neden 6 yýldýr seni burada çalýþtýrýyorlar” gibi sorular sorulduðu öðrenildi. Soruþturma dosyasýnda ise avukatlarýn müvekkilleri ile yaptýklarý telefon görüþmelerinin kayýtlarý yer aldý, suçlamaya “delil” olarak sunuldu. Ayrýca, avukatlar hakkýnda daha önce açýlan davalarýn iddianamelerinin yer almasý ancak söz konusu dosyalar hak-

kýnda verilen beraat ve takipsizlik kararlarýnýn yer almamasý dikkat çekti. Öte yandan adliye önüne alýnmayan avukatlarýn aileleri de, adliyeye giren sokaðýn baþýnda bekledi. “Bu hukuksuzluða ortak olmayacaðýz” diyerek tutuklama talebiyle Ýstanbul 11. Aðýr Ceza Mahkemesi’ne sevk edilen PKK Lideri Abdullah Öcalan’ýn 41 avukatýnýn müdafiliðini üstlenen avukatlar mahkemeyi boykot ettiler. Mahkeme Ýstanbul Barosu’ndan avukat talep ederken, bu talebe henüz cevap verilmedi. “Mahkeme sorgusuna girmeme” kararý alan avukatlar, kararlarýný açýklamak ve mahkemenin tutumunu kýnamak amacýyla Beþiktaþ’taki Ýstanbul Adliyesi ön kapýsýndan arka kapýsýna kadar “Baskýlar Bizi Yýldýramaz” ve “Savunmayý Savunuyoruz” sloganlarý eþliðinde yürüdü. Burada bir açýklama yapan ÇHD Genel Baþkaný Selçuk Kozaðaçlý, þu an olaðan olanýn meslektaþlarýnýn yanýnda olmak olduðunu belirtti. Bunun imkansýz hale getirildiðini kaydeden Kozaðaçlý, “Bugün bu binada hukuk namýna hakkaniyet namýna savunma hakký için hiçbir geliþme bulunmamaktadýr. Arkadaþlarýmýzýn tutuklama yargýlamasýna bütün bu

KCK Operasyonu

hukuka aykýrýlýklarý, siyasal sebepleri, sonuç zaten belli olduðu için böyle bir saldýrýda cübbelerimizle, kanun kitaplarýmýzla durabilmek mümkün olmadýðý için yargýlamayý terk ettik. Siyasal iktidarýn hedef göstermesi üzerine savcýlar, yargýçlar tarafýndan oluþturulmuþ tiyatrolarda figüranlýk yapmayacaðýz” dedi Ýstanbul Barosu’ndan görevlendirilen 5 avukat da, gözaltýndaki avukatlarýn özel avukatlarý olduðu gerekçesiyle savunmadan çekildi. Mahkeme heyeti, gözaltýndaki avukatlarýn müdafileri olmamasýna raðmen, yargýlamaya devam etti. Yargýlama sonucunda 10 kiþi serbest býrakýldý, 29’u avukat 33 kiþi ise tutuklandý. Özgür Gündem gazetesi yazarý Cengiz Kapmaz da tutuklananlar arasýnda bulunuyor.

“Bİz Sİzİn Karþýnýzda Eðİlmedİk Bu Da Sİze Dert Olsun”

1937-1938 yýllarýnda Dersim’de TC tarafýndan gerçekleþtirilen katliamda Dersim halkýnýn öncülerinden Seyid Rýza ve yoldaþlarýnýn idam ediliþleri, Dersim Dernekleri Federasyonu (DEDEF) tarafýndan 15 Kasým günü Taksim’de yapýlan yürüyüþle protesto edildi. Eyleme Mücadele Birliði, Pir Sultan Abdal Derneði ve Hozat Belediye Baþkaný Cevdet Konak katýlarak destek verdi. Ýstiklal Caddesi Tünel Meydaný’ndan saat 19.00’da baþlayan yürüyüþ, Taksim Meydaný’na kadar sürdü. Yürüyüþ boyunca

“Katil Devlet Hesap Verecek”, “Arþivler Açýlsýn Hesap Verilsin”, “Dersim, Koçgiri, Unutulmaz Hiçbiri”, “Dersim Faþizme Mezar Olacak” sloganlarý atýldý. DEDEF Genel Baþkaný Özkan Tacar’ýn yaptýðý açýklamada “74 yýl önce 14-15 Kasým 1937’de Dersim’in önde gelenleri, Seyid Rýza, Wusênê Seydi, Aliye Mirzê Sili, Civrail Aða, Hesen Aða, Findik Aða, Resik Uþen ve Hesenê Ivraimê; bir Pazar günü Ankara’dan özel görevli olarak gönderilen Ýhsan Sabri Çaðlayangil tarafýndan yeni bir savcý atanarak, Pazar günü ýsmarlama idam kararý alýnmak suretiyle birkaç saat içinde Elazýð Buðday Meydaný’nda infaz edilmiþlerdi” dedi. Tacar; 1937-1938 yýllarýnýn Dersim halkýna yönelik baský ve asimilasyon politikalarýnýn toptan bir imha haline dönüþme tarihi olduðunu vurguladý. Özkan Tacar; taleplerinin Seyit Rýza ve arkadaþlarýnýn mezar yerlerinin açýklanmasý, Dersim isminin iade edilmesi, sürgünler, kayýplar ve ev199. Sayý / 30 Kasım - 14 Aralık 2011

latlýk alýnan çocuklarýn listelerinin açýklanmasý, dil ve Kýzýlbaþ Alevi inançlarýna özgürlük, Munzur’daki baraj projelerinin iptal edilmesi ve Dersim halkýndan özür dilenmesi olduðunu söyledi. Hozat Belediye Baþkaný da kýsa bir açýklama yaparak; 1920-1925 yýllarýnda Dersim’e yönelik kemalist devletin yapmak istediði projelerin tutmadýðýný söyledi ve “1925’ten sonra projeler deðiþtirilerek nasýl asimilasyon ederim, nasýl katlederim projeleri gerçekleþtirildi. 37 ve 38 yýllarýndaki katliamlar da öyle gerçekleþtirildi. O dönemin beyaz katliamcý iktidarlarýndan CHP ve þimdiki sistem temsilcisi AKP de bu iþin sorumlusudur. Biz her zaman faþist kemalist ideolojilere karþý mücadele edeceðiz” dedi. Eylem, Seyit Rýza’nýn söylediði “Ben sizin hilelerinizle baþ edemedim bu bana dert oldu, biz sizin karþýnýzda eðilmedik bu da size dert olsun” sözleriyle bitirildi.

11


Gündem

Sadece bu topraklarda deðil, kitlelerin ayaklanma halinde olduðu ABD’den Yunanistan’a kadar devrimlerin geliþtiði tüm ülkelerde eksik olan can alýcý nokta aynýdýr: Ýktidarýn ele geçirilmesine pratik olarak yönelmek. Kapitalizmi eleþtirmek, ona baþkaldýrmak artýk yetmez. Ayaklanmacýlarý kenardan izleyen ama onlara katýlmaya her an hazýr olan geniþ bir kesim daha var. Bu kesim, ABD, Yunanistan örneklerinde gördüðümüz gibi, ayaklanmacýlardan çözüm yolunu da duymak istiyorlar. Çözüm, toplumsal kurtuluþa giden yolun ilk kapýsý olarak politik iktidarýn bir devrimle fethidir. Fabrikalarýn, tarlalarýn, siyasi iktidarýn, her þeyin emeðin eline geçmesidir. 12

ÇÖZÜMÜN T ÝKTÝDARIN ELE Yeni Evrede

Mücadele Birliði

Son günlerin neredeyse tek politik gündem maddesi, devletin Kürt ulusal kurtuluþ hareketine yönelik baþlatmýþ olduðu tutuklama furyasý idi. Gözaltýna alýnanlarýn artýk hesabý tutulamýyor. Tutuklamalarda ise, sadece avukat, yazar, profesör söz konusu olduðunda akýlda kalýyor. Devletin ve hükümetin saldýrý dalgasýnýn hedefi Kürt Halk Hareketiyle sýnýrlý deðil. Türkiye emekçi sýnýflarý, örgütlü güçleri, öðrenci gençlik; kýsacasý devrimin toplumsal ordusu saflarýndaki her kurum, kuruluþ ve kiþi bu saldýrý dalgasýnýn hedefi durumunda. Gözaltý ya da tutuklama kararý için savcý ve hâkimler somut kanýt vb þeyler de aramýyorlar. Böyle þeylerle uðraþmak artýk bir yük olarak görülüyor. Savcý ya da hâkimin “kuvvetli þüphe” duymasý kiþinin soluðu zindanda almasý için fazlasýyla yetiyor. “Haklar” yerini zor ve þiddete tümüyle býrakmýþ durumda. Açýk ki, sermaye sýnýfý ve faþist devlet, iç savaþý kazanmak için tüm güçlerini harekete geçirmiþ durumda. Oyunu “iç savaþ kurallarý”na göre oynuyor. Ýç savaþta burjuva legalitesi onu yavaþlatýyor, boðuyor, yoruyor. Oysa devlet ve hükümetin hýzlý kararlara, devrimin toplumsal ordusunu yenilgiye uðratmak için açýk zor’a ihtiyacý var. Ýç savaþý baþka türlü kazanamayacaðýný görüyor, biliyor. Peki, bu saldýrý dalgasý neyin iþareti? Sermaye sýnýfý, hükümet ve devletin (þimdi bunlar bir bulamaç gibi, iç içe kabul edilmeli) iç savaþta üstün konuma geçtiklerinin iþareti olarak mý kabul edilmeli? Ýç savaþta, karþý-devrim cephesinin bu saldýrýsýný naif “adalet” istemiyle karþýlamak, dahasý durdurup savuþturmak ve en önemlisi karþý saldýrýya geçmek mümkün mü? Tek kelimeyle söyleyelim, bunlarýn hiç biri mümkün deðil. Ancak bunlarýn mümkün olabileceðini söylemek ve Kürt halký ile Türkiye emekçi sýnýflarýný “adalet” vb þeyler için mücadeleye çaðýrmak, sermaye sýnýfý, devlet hükümet üçlüsüne zaman kazandýrmaktan; dolayýsýyla karþý-devrim cephesine hizmet etmekten baþka bir iþe yaramaz. Nitekim þimdiden bu iþe soyunanlar var. 199. Sayý / 30 Kasım - 14 Aralık 2011

sosyal reformist partilerle onlarýn kuyruðundan ayrýlmayan oportünist hareketlerin “adalet” istemli çaðrýlarý ortalýðý kaplamaya baþladý bile. Kürt halkýnýn ve emekçi sýnýflarýn devrimci enerjisinin iç savaþta hiçbir deðeri ve karþýlýðý olmayan bu taleplerin peþinde tüketilmesi; daha önemlisi, devrimin toplumsal güçlerini bu taleplerin peþinde koþturarak hükümet ve devlete zaman kazandýrýlmasý sermaye sýnýfýna yapýlabilecek en büyük hizmettir. sosyal reformist partilerle oportünist hareketler hizmette kusur etmemek için kollarýný sývamýþ bulunuyorlar.

Koþullar Kimin Lehinde Devlet ve hükümetin tam bir koordinasyon ve uyum içinde baþlattýklarý saldýrýya bakarak bunlarýn güçlerinin zirvesinde olduklarý, koþullarýn da onlarýn lehine olduðu düþünülebilir. Devrim gibi bir hedefi olmayan örgütlü güçlerin tam da böyle düþündüklerini rahatlýkla söyleyebiliriz. Onlar devrimin deðiþtirici, dönüþtürücü gücünü göreceklerine AKP somutunda devlet ve hükümetin, baþka bir ifadeyle, karþý-devrimin gücünü abartýyor, kutsuyor ve önünde diz çöküyorlar. Gerçek durum ise bunun tam tersi. Gerçekte hem iç koþullar hem de uluslararasý koþullar, tümüyle karþý devrimin aleyhinde ve bir devrimin zaferi için son derece uygun. Bu somut, kanýtlanabilir gerçeði görebilmek için kiþinin olaylarýn ve burjuva propagandanýn baskýsý altýnda kalmadan düþünme gücünde olmasý yeterlidir. Her þeyden önce þunu söyleyebiliriz: Devlet ve hükümetin kentlerde baþlattýðý yeni saldýrý dalgasý kendi açýsýndan istediði sonucu vermeyecektir. Týpký büyük gürültü ve propaganda þamatasý eþliðinde baþlattýklarý “sýnýr ötesi harekat”ýn fiyaskoyla sonuçlanmasý gibi. Nasýl ki söz konusu “harekât” fiyaskoyla sonuçlandýysa, kentlerde baþlatýlan tutuklama, gözaltýna alma, zindana atma furyasý da tam tersi sonuç verecektir. Bunun nedeni açýk, kanýtý da tarihin kendisidir. Biliniyor, 90’lý yýllarda Kürt halkýnýn bilinç ve örgütlenme derecesi bugüne kýyasla çok daha zayýf ve geriydi. Devlet ve ser-


TEK YOLU: E GEÇÝRÝLMESÝ Yeni Evrede

Mücadele Birliði

maye sýnýfý ise, emperyalistlerin tam ve sýnýrsýz desteðini arkalarýna almýþlardý. Buna raðmen Kürt halkýný yenemediler. Bugün ise Kürt halký geçmiþle kýyas kabul etmez derecede bilinçli ve ileri düzeyde örgütlü. Bu olgu Kürt halkýný çok daha güçlü bir konuma getiriyor. Bu durumda dün Kürt halkýný yenemeyenlerin bugün hiç yenemeyeceklerini bilmek için müneccim olmaya gerek yok. Ama tersini söylemek için sosyal reformist ya da oportünist olmak yeterlidir. Gerillalarýn, kimyasal silahlar dâhil, her türlü silah, yöntem ve vahþetle katledilmesi, tutuklamalar, baskýlar, aðýr baskýlar Kürt halký üzerinde nasýl bir etkiye yol açýyor? Korku ve yýlgýnlýk, mücadeleden uzaklaþma gibi bir etkiye yol açtýðýný kim ileri sürebilir? Aksine aðýr baskýlarýn büyük saldýrýlarýn, vahþet derecesindeki uygulamalarýn Kürt halkýnda kenetlenmeye, öfkeye ve daha bilinçli hareket etmeye yol açtýðýný her gün görmüyor muyuz? Bugün tanýk olduðumuz gerçek, tam da budur. Aðýr baskýlar, büyük saldýrýlar Kürt halkýnda bilinçlenmeye, öfkeye, mücadele kararlýlýðýna yol açýyor. Çünkü bir halk ne kadar büyük saldýrýlara uðrarsa saldýrganlara karþý öfkesi ve mücadelesi de o kadar büyük olur. Emekçi sýnýflar ve Kürt halký bugünkü noktaya, kendi çýkarlarý doðrultusunda çetin mücadelelerden geçerek geldiler. Bu yüzden bugünkü noktadan daha gerilere gitmeyi kabul etmeyeceklerdir. Ne istediklerini ve ne için savaþtýklarýný bilen halklarý baský altýna almaya çalýþan tekelci egemenlik, uzun süre varlýðýný sürdüremez. Tekelci egemenliðin bu amaçla yapacaðý geniþ kapsamlý saldýrýlar ve aðýr baskýlar düzenin çözülüþünü ve çöküþünü hýzlandýrmaktan baþka bir sonuç vermeyecektir. Bu söylediklerimizin somut kanýtý, somut göstergesi var mý? Var! Son haftalarda yaþananlardan daha somut kanýt ve gösterge olamaz. Devlet ve hükümetin saldýrýlarýyla þiddetlenen süreç, çok geniþ kitlelerde geri çekilmeye deðil, dalgalanmaya, hareketlenmeye, daha fazla mücadele isteðine yol açtý. Þimdi esas sorun bu dalgalanmaya, bu hare-

ketlenmeye iktidarýn ele geçirilmesi perspektifiyle öncülük etmektir.

Devrimin Uluslararasý Koþullarý Hiçbir devrim, sadece iç koþullarýn elveriþliliði sonucu zafere ulaþamaz. Bir devrimin zafere ulaþmasý için “dýþ” koþullarýn da bir o kadar elveriþli olmasý lazým. Bu nedenle Lenin, Ekim Devrimi öncesinde ve sýrasýnda uluslararasý koþullarý büyük bir kesinlikle incelemiþ ve ayný kesinlikle hesaba katmýþtýr. Dünya devriminin son dönemde nasýl bir hýz ve geniþlik kazandýðýný burada uzun uzadýya anlatmaya gerek yok. Sayýlarý milyonlarla ölçülen emekçi sýnýflarýn Amerika’dan Avrupa’ya kadar çok geniþ bir coðrafyada kapitalizme karþý ayaklanma halinde olduðunu hatýrlatmak yeter. Devrimimiz, ayaklanan iþçi ve emekçilerden oluþan dünya çapýnda bir müttefike sahip. Bu birinci nokta. Ýkinci nokta, devrimimizi çok daha doðrudan etkileyen Ortadoðu’daki koþullar ve Türkiye’nin Ortadoðu’daki ülkelerle çeliþkili, çatýþmalý durumudur. Bunlarýn baþýnda þimdilik Suriye geliyor. Sermaye sýnýfý ve faþist devlet, öncelikle kendi çýkarlarý gereði sonra da emperyalistlerin görevlendirmesi ve kýþkýrtmasý sonucu Suriye ile bir savaþ durumuna gelmiþtir. Türkiye’nin Suriyeli çeteleri örgütlediði, himaye ettiði ve silahlandýrdýðý artýk gizlenmiyor. Kartlarýn açýk oynandýðý, yani kýlýçlarýn çekildiði bir noktaya gelmiþ bulunuyoruz. Son gelen haberler, Suriye’nin füzelerini Türkiye sýnýrýna yerleþtirdiðidir. Ýliþkilerin artýk tehditler boyutunda olduðunu göz önüne alýrsak bu haberin doðruluðundan þüphe etmek için bir neden yok. Suriye, Türkiye’nin örgütleyip silahlandýrdýðý çetelerin çatýþma alanýna dönmüþse Türkiye’de Suriye füzelerinin tehdidi altýna girmiþtir. Ýkinci açýk tehdit Ýran’dan geldi. Ýran Milislerinin Komutaný, Ýsrail ya da ABD’nin Ýran’a saldýrmasý halinde ilk iþ olarak Türkiye’yi vuracaklarýný büyük bir açýklýkla ilan etmiþtir. Türkiye, Ýran füzelerinin tehdidi al199. Sayý / 30 Kasım - 14 Aralık 2011

Gündem

týndadýr. Üçüncü tehdit, Rusya’dan geldi. Rusya, NATO ve ABD’nin füze savunma sistemleri konusunda ýsrarlarýný sürdürmeleri halinde, nükleer baþlýklý füzelerini aralarýnda Türkiye’nin de olduðu bazý ülkeleri vuracak þekilde konumlandýracaðýný açýkladý. Çemberin son halkasý Kýbrýs’týr. Kýbrýs Hükümeti, Türkiye’nin tehditlerine aldýrmayarak Doðu Akdeniz’de doðalgaz arama çalýþmalarýný sürdürdü ve böylelikle Türkiye’nin “güçlü devlet” cilasýný söktü attý. Devlet ve hükümetin bu itibar kaybý karþýdevrim cephesinde ciddi bir moral bozukluðuna yol açtý. Bu kuþatýlmýþlýk hali, dört bir taraftan tehdit altýnda olma durumu, her an baþka bir ülkeyle kendini savaþýn ortasýnda bulma ihtimali, karþý-devrim cephesini, yani sermaye sýnýfý, devlet ve hükümeti güçten düþürüyor, yoruyor, dikkat ve enerjisini daðýtýyor. Bütün bu koþullar toplamýnýn devrime güç kattýðýný, devrimi geliþtirdiðini ayrýca söylemeye gerek yok. Ne var ki, bir devrim için gerekli olan tüm bu elveriþli koþullara en önemli, en can alýcý konu eksik durmaktadýr. Bu, iktidarýn ele geçirilmesinin pratik bir konu olarak ele alýnmasý meselesidir. Sadece bu topraklarda deðil, kitlelerin ayaklanma halinde olduðu ABD’den Yunanistan’a kadar devrimlerin geliþtiði tüm ülkelerde eksik olan can alýcý nokta aynýdýr: Ýktidarýn ele geçirilmesine pratik olarak yönelmek. Kapitalizmi eleþtirmek, ona baþkaldýrmak artýk yetmez. Ayaklanmacýlarý kenardan izleyen ama onlara katýlmaya her an hazýr olan geniþ bir kesim daha var. Bu kesim, ABD, Yunanistan örneklerinde gördüðümüz gibi, ayaklanmacýlardan çözüm yolunu da duymak istiyorlar. Çözüm, toplumsal kurtuluþa giden yolun ilk kapýsý olarak politik iktidarýn bir devrimle fethidir. Fabrikalarýn, tarlalarýn, siyasi iktidarýn, her þeyin emeðin eline geçmesidir. Bu amaç gerçekleþtiðinde Kürt halkýnýn ve emekçi sýnýflarýn kesin kurtuluþ yolu açýlacaðý gibi, Türkiye her türlü gerici, emperyalist savaþtan da uzaklaþacaktýr.

13


Yeni Evrede

Sokaklar

Mücadele Birliði

İŞÇİ VE EMEKÇİLER HAKLARI İÇİN SOKAKTA

“Sefalete Teslim Olmayacaðýz”

Asgari Ücret Tespit Komisyonu önümüzdeki günlerde toplanarak, yapýlmasý önerilen % 3+3’lük zam önerisini deðerlendirecek. Dev Saðlýk-Ýþ Sendikasý “Ýnsanca Yaþanacak Ücret Ýçin Sokaða” sloganýyla 16 Kasým Çarþamba günü saat 12.30’da Türkiye’nin dört bir yanýnda eþ zamanlý basýn açýklamalarý yaparak “insanca yaþayacak asgari ücret talebini yükseltmek için” tüm emekçilerin sesi olarak süreci baþlattýðýný duyurdu. Taksim Eðitim ve Araþtýrma Hastanesi’nde saat 12.30’da bir araya gelen Dev Saðlýk-Ýþ üyesi saðlýk emekçileri “Bu Zamlarla Yaþanmaz Ýnsanca Yaþayacak Asgari Ücret Ýstiyoruz” yazýlý pankart açarak “Asgari Yaþamak Ýstemiyoruz”, “Güvenceli Ýþ, Ýnsanca Yaþamak Ýstiyoruz”, “Sefalete Teslim Olmayacaðýz” sloganlarýyla asgari ücrete yapýlan % 3+3’lük zamma ve asgari ücretin açlýk sýnýrýnýn altýnda olmasýna razý gelmeyeceklerini belirterek alkýþ ve ýslýklarla protesto ettiler. Basýn açýklamasýnda Dev Saðlýk-Ýþ Sendikasý Baþkaný Arzu Çerkezoðlu söz alarak Van’da yaþanan deprem felaketinin ardýndan, depremin tozu dumaný arasýnda saðlýk iþçilerinin ücretlerini 200 TL daha düþürecek kadar yüzsüz bir yönetimle karþý karþýya kaldýklarýný belirtti ve hazýrlanmaya çalýþýlan karanlýk geleceði, asgari ücrete yapýlan % 3+3’lük zammý kabul etmeyeceklerini, eþit iþe eþit ücret için, eþitlik ve adalet için, insanca yaþanacak ücret için mücadele vermeye devam edeceklerini, bu konudaki kararlýlýklarýný ifade etti. Arzu Çerkezoðlu’nun ardýndan DÝSK Genel Baþkan Yardýmcýsý Ali Cancý da söz alarak, hükümet ve patronlarýn, iþçi ve emekçilerin açlýk sýnýrýnýn bile altýnda olan bir asgari ücret ile yaþanmasýný beklediðini, DÝSK-AR’ýn araþtýrmasýna göre açlýk sýnýrýnýn 960TL, yoksulluk sýnýrýnýn ise 3000TL’nin üzerinde belirlendiði halde insanlardan 599TL ile yaþamalarýnýn beklendiðini, Ocak ayý itibariyle 20TL’lik artýþla insanlarla dalga geçildiðini belirtti. Cancý ayrýca Asgari Ücret Tespit Komisyonu’nda yer alan Türk-Ýþ Sendikasý’na, göstermelik muhalefet duruþundan vazgeçmesi çaðrýsýnda bulundu. Cancý DÝSK olarak “Yýlmayacaðýz, Teslim Olmayacaðýz, Di-

14

reneceðiz, Dayatmalara Boyun Eðmeyeceðiz” baþlýðý altýnda bir mücadele baþlattýklarýný, buna iliþkin olarak 27 Kasým’da Kocaeli, 21 Kasým’da Gaziantep, 22 Kasým’da ise Konya’da eylemlerin devam edeceðini ve Türkiye’nin dört bir yanýnda baþta kýdem tazminatý, torba yasa, özel istihdam bürolarý, iþsizlik ödeneðine karþý mücadele yürüteceklerini belirterek konuþmasýný tamamladý. Taksim Eðitim ve Araþtýrma Hastanesi’nde çalýþan taþeron iþçiler adýna ise basýn açýklamasýný Güllü Hanoðlu okudu. Asgari ücretin sadece ücretle çalýþanlar için deðil emeðiyle geçinen herkes açýsýndan son derece yaþamsal, toplumsal öneme sahip olduðunu belirten Hanoðlu, eðitim, saðlýk, ulaþým, enerji gibi temel yaþamsal alanlarýn tümüyle piyasaya açýldýðýný ve paralý hale getirildiðini vurguladý. Hanoðlu iþçi ve emekçilerin taleplerini; -Ailelerle birlikte yaklaþýk 40 milyon kiþiyi doðrudan ilgilendiren, aslýnda tüm çalýþanlarýn ücretleri açýsýndan temel kriter oluþturan asgari ücret insanca yaþayabilecek bir ücret olmalýdýr. -Taþeron çalýþtýrma yasaklanmalý ve tüm güvencesiz çalýþtýrma biçimlerine son verilmelidir. -Asgari ücretli çalýþanlar için elektrik, su, doðal gaz kullanýmý, asgari ihtiyaç sýnýrýna kadar ücretsiz olmalýdýr. -Sabah 06.00-09.00 ile akþam 18.00-21.00 saatleri arasýnda ulaþým ücretsiz olmalýdýr. -Eðitimde hiçbir ad altýnda para alýnmamalý, eðitimin okul dýþý giderleri de devlet tarafýndan karþýlanmalýdýr, saðlýk tümüyle parasýz olmalýdýr, þeklinde özetledi. Hanoðlu “Bizler emekçiyiz, halkýz, müþteri deðiliz, en temel ihtiyaçlarýmýz, en temel hizmetler üzerinden kar etmelerine, bizi yaþayamaz hale getirmelerine izin vermeyeceðiz. Bizleri açlýða mahkum eden bu ücreti, bu çalýþtýrma biçimlerini kabul etmediðimizi ve etmeyeceðimizi bir kez daha ifade ediyoruz” diyerek herkesi sermayenin yararýna emekçilerin zararýna olan bu politikalara karþý mücadeleye çaðýrdý. Saðlýk emekçileri “Susma Haykýr 659 Liraya”, “Susma Haykýr Açlýða Baþkaldýr”, “Tayyip Sen Yaþa 650 Liraya” sloganlarýyla eylemi sona erdirdiler.

DÝSK: YILMAYACAÐIZ, TESLÝM OLMAYACAÐIZ

DÝSK tarafından, iþçilerin kazanýlmýþ haklarýnýn gaspedilmesine, kýdem tazminatýnýn kaldýrýlmasýna karþý “Yýlmayacaðýz, Teslim Olmayacaðýz, Direneceðiz” sloganýyla baþlatılan eylemlerin ilki, iþçi kenti Kocaeli’nde 17 Kasým günü yaklaþýk 3 bin iþçinin katýlýmýyla gerçekleþtirildi. Kocaeli’nde Merkez Bankasý önünde saat 17.00’de bir araya gelen iþçiler “Kýdeme Uzanan Eller Kýrýlsýn”, “Ýnadýna Sendika Ýnadýna DÝSK”, “Faþizme Karþý Omuz Omuza”, “Tazminat Hakkýmýz Engellenemez”, “Direne Direne Kazanacaðýz” sloganlarý atarak Sevgi Yolu’ndan Ýnsan Haklarý Parký’na kadar yürüyüþ yaptýlar. Yürüyüþe Lastik-Ýþ, Birleþik Metal-Ýþ Sendikalarý’ndan iþçilerin ço-

199. Sayý / 30 Kasım - 14 Aralık 2011


Yeni Evrede

Mücadele Birliði

ðunluðu ve çeþitli sendika yöneticileri katýldý. Eylemde DÝSK Genel Sekreteri Tayfun Görgün, hükümetin çalýþma yaþamýna iliþkin düzenlemelerinin serm a y e n i n beklentilerini karþýlamaya dönük olduðunu, iþçilerin kazanýmlarýný yok etmeyi amaçladýðýný belirtti. Türkiye’de bir sorunun sadece kýdem tazminatý olmadýðýný ifade eden Görgün, “Ýþçi sýnýfýnýn mücadelesi sonucu ete kemiðe bürünmüþ kýdem tazminatý uygulamasýnýn ,‘iþgücü piyasasýný esnekleþtirmek, iþten çýkartmalarý kolaylaþtýrmak, iþvereni rahatlatmak’ söylemi ile fona devrini öngören ve böylelikle tamamen ortadan kaldýrmayý hedefleyen düzenlemeye karþý iþçi sýnýfýnýn üretimden gelen gücünü kullanarak en sert tepkisini vereceðinden kimse kuþku duymasýn” dedi. Görgün, 2821 ve 2822 sayýlý yasalarýn hazýrlanmasýnda 12 Eylül mantýðýnýn devam ettiðini ve halen sendikalarýn görüþlerinin dikkate alýnmadýðýný da hatýrlatarak “Bugün bir kez daha ‘uyarý’ görevimizi yerine getirmek için buradayýz. Uygulanan ekonomik politikalarla çalýþan emekçi sýnýflarýn halini görün. Örgütsüzleþtirilmeye çalýþýldýðýný görün. Emeðin ucuza alýnmaya çalýþýldýðýný görün. Emekçilerin yaþadýðý sýkýntýlarýn farkýna varýn demek için buradayýz” dedi. Ýþçi sýnýfýna yönelen saldýrýlara karþý yýlmayýp direneceklerini, iþçilerin ve özel olarak da sendikal hareketin büyük saldýrýyla karþý karþýya olduðunu ifade eden Görgün, son günlerde hükümet programýnda gündeme getirilen kýdem tazminatýna yönelik giriþimler, özel istihdam bürolarý, torba yasayý dayanak yapýlarak gerçekleþtirilen iþçi sürgünleri, iþsizlik ödeneðinin 5 aya düþürülmek istenmesi ve yapýlan zamlarýn bu saldýrýnýn önemli parçalarý olarak karþýlarýna çýktýðýný vurgulayarak, yapýlan haksýzlýklar devam ettiði sürece genel greve kadar gidilebileceklerini söyledi. Görgün “Uygulanan ekonomik politikalarla çalýþan emekçi sýnýflarýnýn halini görmezlerse duymazlarsa ve sýrtlarýný dönmeye devam edeceklerse, iþçi sýnýfý bütün demokratik mücadele araçlarýný seferber edecek, genel grev de dahil olmak üzere üretimden gelen gücünü kullanmaktan çekinmeyecektir” diyerek sözlerini tamamladý. Atýlan sloganlarýn ardýndan “Yýlmayacaðýz, Teslim Olmayacaðýz, Direneceðiz” kampanyasýnýn ikinci ayaðý için 21 Kasým Pazartesi günü Antep’te sokaða çýkýlacaðý, kampanyanýn bir sonraki eyleminin ise Konya’da gerçekleþtirileceði duyurusu yapýlarak eylem sona erdi.

“KIDEM TAZMÝNATLARINA DOKUNDURTMAYACAÐIZ”

Sendikal Güç Birliði Platformu, Kýdem Tazminatý hakký için yine alanlara çýktý. Türk-Ýþ’e baðlý 10 sendikanýn oluþturduðu platform, Tümtis, Belediye Ýþ, Tek Gýda Ýþ, Hava Ýþ, TGS, Kristal Ýþ, Deri Ýþ, Tezkoop-Ýþ, Petrol-Ýþ, Basýn-Ýþ’ten oluþuyor. Platform, iþçi-

Sokaklar

lerin hakký olan Kýdem Tazminatýnýn kaldýrýlmasýna yönelik mecliste baþlatýlan tasarý ile patronlarýn rahatlatýlacaðýný düþünüyor. Sendikal Güç Birliði Platformu 19 Kasým Cumartesi günü saat13.00’da Galatasaray Lisesi önünde toplanarak, pankart ve dövizleriyle Taksim Meydaný’na doðru yürüyüþ düzenledi. Yürüyüþteki iþçiler sýk sýk “Suskun Türk-Ýþ Ýstemiyoruz”, “Yandaþ Sendika Ýstemiyoruz”, “Kýdem Hakkýmýz Dokunamazsýnýz” sloganlarý attýlar. Eyleme Mücadele Birliði ve Devrimci Ýþçi Komiteleri de destek verdi. Taksim Meydaný’nda basýna açýklamada bulunan Tez Koop-Ýþ Sendikasý 5 nolu Þube Baþkaný Rabia Özkaraca Över, baðlý olduklarý Türk-Ýþ Konfederasyonun anlayýþýnýn deðiþmesi gerektiðini ve Sendikal Güç Birliðinin mücadelenin yükseltilmesi için iþçilerle birlikte 5 ilde toplantýlar düzenlediðini söyledi. Rabia Özkaraca Över konuþmasýnýn devamýnda; “kamuoyunda tartýþýlan ‘Kýdem Tazminatlarýnýn Fona Devredilmesi ve Yeniden Yapýlandýrýlmasý’na dair kanun tasarýsýnýn tüm çalýþanlarýn haklarýný geriye götürecek bir uygulama doðuracaðý, yapýlmasý planlanan düzenleme iþçilerin aleyhine olacaðýndan yasa tasarýsýný kabul etmeyeceðimiz bilinmelidir. Kýdem Tazminatýmýza dokundurtmayacaðýz” dedi. 25 Kasým günü için sendikalý kadýnlarýn Kampana Deri iþçilerini ziyaret edeceðini duyurdu ve 26 Kasým’da da bütün iþçi ve emekçiler Çaðlayan’da yapýlacak toplantýya davet edildi.

Ýþçi Sýnýfýna Yönelen Saldýrýlara Karþý Yýlmayacaðýz

DÝSK tarafýndan, 21 Kasým Pazartesi günü saat 16.00’da Antep Yeþilsu Parký’nda Kýdem Tazminatý’nýn kaldýrýlmasýný protesto etmek için bir basýn açýklamasý gerçekleþtirildi. “Kurtuluþ Yok Tek Baþýna Ya Hep Beraber Ya Hiçbirimiz”, “Zafer Direnen Emekçinin Olacak”, “Hükümet Yasaný Al Baþýna Çal”, “Hak Verilmez Alýnýr Zafer Sokakta Kazanýlýr” sloganlarý, ýslýk ve alkýþlarla eylem baþladý. Eylemde iþçi hareketi ve sendikal hareketin son süreçlerde yoðun bir saldýrý dalgasýyla karþý karþýya olduðu, bu saldýrýlarýn Kýdem Tazminatýnýn kaldýrýlmasýna yönelik giriþimlerden, Özel Ýstihdam Bürolarýna, Torba Yasa’dan, iþsizlik ödeneðinin 5 aya düþürülmek istenmesine ve yapýlan zamlara kadar vardýðý belirtildi. Ardýndan “Torba Yasa’yla genç iþçilerin, çýraklarýn sömürüsünü

199. Sayý / 30 Kasım - 14 Aralık 2011

15


Yeni Evrede

Sokaklar

derinleþtiren, belediyelerde çalýþan binlerce hizmet iþçisine sürgün kapýsýný açan, kuralsýz, güvencesiz çalýþma biçimlerine yasal bir zemin saðlayan, bölgesel asgari ücret düzenlemesi ile asgari ücreti açlýk sýnýrýnýn daha da aþaðýsýna çekmeyi amaçlayan, iþçi simsarlýðýný Özel Ýstihdam Bürolarý ile yasalaþtýran uygulamalara karþý mücadelemiz devam edecektir… Körelmiþ duygularla ‘Deprem vergisini yola yatýrdýk’ veya ‘Kendi potansiyelimizi görmek için yardým almadýk’ diyebilmek; kaderiyle baþ baþa býrakýlmýþ yurttaþlarýn çaresizliði, tepkisi ve öfkesine karþý bu umursamazlýk, bu boþ vermiþlik, bu insan yaþamýný hiçe saymak nasýl bir insanlýk anlayýþýdýr… Bugün bir kez daha uyarý görevimizi yerine getiriyoruz… Eðer görmemeye, duymamaya, sýrtlarýný dönmeye devam edeceklerse, iþçi sýnýfý bütün demokratik mücadele araçlarýný seferber edecek, genel grev de dahil olmak üzere üretimden gelen gücünü kullanmaktan çekinmeyecektir” denilerek basýn açýklamasý sloganlarla sonlandýrýldý. Mücadele Birliði Platformu/ Antep

Bu Hayasýzca Akýný Durdurmak Ýçin Mücadelemizi Yükselteceðiz

Ýzmir KESK Þubeler Platformu, 4688 sayýlý yasa taslaðýyla il-

gili 21 Kasým Pazartesi günü basýn açýklamasý gerçekleþtirdi. 4688 sayýlý yasa taslaðýyla uluslararasý anlaþmalar ve sözleþmelerin ayaklar altýna alýndýðý, grevli toplu sözleþme hakkýnýn tanýnmadýðý, bu yasa taslaðýyla örgütlenme özgürlüðü önündeki engellerin de devam edeceði vurgulandý. Ayrýca kapsamý sadece mali ve sosyal haklarla sýnýrlandýrýlan toplu sözleþmenin mali haklar bölümü ile söz konusu yasa taslaðýnda anayasaya, yasaya aykýrý olarak sýnýrlandýrýldýðý da ifade edildi. Toplu sözleþmenin taraflarýndan Kamu Görevlileri Hakem Heyeti’nin ve anlaþmazlýk durumunda görev yapacak olan Kamu Görevlileri Hakem Kurulu’nun oluþumunda tamamen yandaþ sendika gözetildiði dile getirilen basýn açýklamasýnda son olarak, “…Grev hakkýmýzý kullanmak üzere tüm demokratik ve meþru araçlarla bu hayasýzca akýný durdurmak için mücadelemizi yükselteceðiz. Tüm kamu emekçilerini de bizleri ‘KHK Demokrasisi’ne’ mahkum etmek isteyen, iþ güvencemize göz koyan bu saldýrýlara karþý ortak mücadele etmeye çaðýrýyoruz…” denildi. Basýn metninin okunmasýnýn ardýndan açýklama sona erdi. Mücadele Birliði/Ýzmir

16

Mücadele Birliði

“ÝÞ GÜVENCESÝNE DOKUNDURTMAYACAÐIZ”

Kamu emekçileri 4688 sayýlý yasada yapýlmak istenen deðiþiklikleri ve hak gasplarýný protesto etmek üzere Galatasaray Meydaný’nda buluþtu. KESK Ýstanbul Þubeler Platformu üyeleri “Sahte Sendika Yasasýný Kabul Etmeyeceðiz, Ýþ Güvencesine Dokundurtmayacaðýz” pankartý açarak “Toplu Sözleþme Hakkýmýz, Grev Silahýmýz”, “Sahte Sendika Yasasýna Hayýr”, “AKP Yasaný Al Baþýna Çal”, “Hastaneler Halkýndýr Satýlamaz”, “Devlet Þirket, Vatandaþ Müþteri”, “Sözleþmeli Köle Olmayacaðýz”, “Devlet Güdümlü Sendikaya Hayýr” sloganlarý atarak 4688 sayýlý yasa taslaðýna yönelik tepkilerini dile getirdiler. 24 Kasým akþamý saat 19.30’da Galatasaray Lisesi önünde bir araya gelen kamu emekçileri adýna basýn açýklamasýný KESK Ýstanbul Þubeler Platformu Dönem Sözcüsü ve SES Aksaray Þube Baþkaný Ersoy Adýgüzel yaptý. Geçtiðimiz haftalarda 4688 sayýlý yasa taslaðýnýn Bakanlar Kurulu’na gönderildiðini hatýrlatan Adýgüzel, bu yasa taslaðýyla uluslararasý anlaþmalarý ve sözleþmeleri ayaklar altýna aldýðýný ve toplu sözleþme haklarýný tanýmadýðýný belirterek örgütlenme özgürlüðü önüne engeller koymaya devam ettiðine dikkat çekti. Toplu sözleþmelerin kapsamýnýn sadece mali ve sosyal haklarla sýnýrlandýrýldýðýný ifade eden Adýgüzel, toplu sözleþmelerin mali haklar bölümünün dahi anayasa ve yasaya aykýrý olarak sýnýrlandýrýldýðýný dile getirdi. “Ben, toplu sözleþmeyi beni zorlamayacak, isteklerimi bugüne kadar olduðu gibi kabul edecek olan yandaþ sendikamla yapacaðým” diyen hükümetin KHK deðiþikliklerine paralel olarak Çalýþma Bakaný Faruk Çelik tarafýndan 657 sayýlý Devlet Memurlarý Kanunu’nun kaldýrýlmasý yönünde tartýþmalarý baþlattýðýný anýmsatan Adýgüzel, bununla da, kamu emekçilerinin iþ güvencesine yönelik bir yeni saldýrýyla karþý karþýya geldiðini belirtti. 4688 sayýlý yasada yapýlmak istenen deðiþikliklerle KHK’lerle 657 sayýlý yasada yapýlan deðiþiklik tartýþmalarý ile iþ güvencesi baþta olmak üzere temel hak ve özgürlüklere göz diken hükümeti bir kez daha uyarma gereði duyduklarýný belirten Adýgüzel yasa taslaðýnýn komisyon ve meclis genel kuruluna geliþ aþamasýnda taleplerinin tekrar dile getireceklerini, bunun dikkate alýnmadýðý bir toplu sözleþme sürecinin baþlatýlmasýna ise sessiz kalmayacaklarýný ifade etti. Ersoy Adýgüzel, kamu emekçilerinin grev haklarýný kullanmak üzere tüm demokratik ve meþru araçlarla bu hayasýzca akýný durdurmak için mücadeleyi yükselteceklerini belirtti. KESK üyeleri “Ýþ Güvencesine Dokundurtmayacaðýz”, “Sahte Sendika Yasasýný Kabul Etmeyeceðiz” sloganlarýyla yasa taslaðýna tepkilerini dile getirerek eylemi sonlandýrdý.

199. Sayý / 30 Kasım - 14 Aralık 2011


Yeni Evrede

Sokaklar

Mücadele Birliði

SAVRANOÐLU DERÝ ÝÞÇÝLERÝNDEN 111.GÜN YÜRÜYÜÞÜ

Deri-Ýþ Sendikasý üyeleri olan Savranoðlu Deri iþçileri, eylemlerinin 111. günü olan 19 Kasým günü meþaleli bir yürüyüþ gerçekleþtirdi. Menemen metro duraðýnda toplanan iþçiler saat 17.30’da meþaleleriyle yürüyüþe geçti, iþçi aileleri de meþaleli yürüyüþe renk kattý. “Duydunuz Mu? Savranoðlu Deri Ýþçileri Sendikal Haklarý Ýçin 111 Gündür Direniyor/ Deri-Ýþ Sendikasý Ýzmir Þubesi” pankartý açýlýrken, “Savranoðlu Ýþçisi Yalnýz Deðildir”, “Yaþasýn Onurlu Mücadelemiz”, “Susma Haykýr Sendika Haktýr”, “Birleþe Birleþe Kazanacaðýz”, “Birleþen Ýþçiler Asla Yenilmez”, “Yaþasýn Sýnýf Dayanýþmasý”, “Hak Verilmez Alýnýr Zafer Sokakta Kazanýlýr”, “Kavga Bitmedi Daha Yeni Baþlýyor”, “Savranoðlu Þaþýrma Sabrýmýzý Taþýrma”, “Sendika Hakkýmýz Engellenemez” sloganlarý atýldý. Bir iþçi çocuðunun “Artýk Babam Benimle Ýlgilenmiyor Gününü Çadýrda Geçiriyor Çok Üzülüyoruz” dövizi, iþçi çocuklarýnýn psikolojisinin ne durumda olduðunun göstergesiydi. Menemen metro duraðýnda baþlayan yürüyüþ, Menemen Çarþý içinden geçerek Savranoðlu Deri Fabrikasý önündeki eylem

gündür eylemde olan Hugo Boss iþçileri, çeþitli siyasi partiler, demokratik kitle örgütleri ve Mücadele Birliði Platformu destek verdi. Mücadele Birliði/ÝZMÝR

Savranoðlu Ýþçilerine Ziyaret

çadýrýnda son buldu. Çadýr önüne gelen iþçilere ve destekçilere kýsa bir konuþma yapan Tek Gýda-Ýþ Genel Baþkan Danýþmaný Gürsel Köse, “Ýþçileri verdikleri bu onurlu mücadelede yalnýz býrakmayacaklarýný” söyledi. Daha sonra Deri-Ýþ Sendikasý Genel baþkaný Musa Servi ve Deri-Ýþ Ýzmir Þube Baþkaný Makkum Alagöz gelinen süreci kýsaca açýkladýlar. Yapýlan açýklamalardan sonra Deri-Ýþ Ýzmir Þube Baþkaný Makkum Alagöz basýn açýklamasýný okuduktan sonra eylem sonra erdi. Savranoðlu Deri iþçilerinin meþaleli yürüyüþüne Sendikal Güç Birliði bileþenleri, Gaziemir Ege Serbest Bölge giriþinde 54

Mücadele Birliði Platformu olarak 19 Kasým Cumartesi saat 11.00’de eylemlerinin 111. gününde olan Savranoðlu iþçilerini ziyaret ettik. Savranoðlu Fabrikasý önündeki eylem çadýrýna “Savranoðlu Ýþçisi Yalnýz Deðildir”, “Zafer Savaþan Ýþçilerin Olacak”, “Yaþasýn Ýþçilerin Mücadele Birliði” sloganlarýyla geldik. Savranoðlu iþçileri de “Yaþasýn Sýnýf Dayanýþmasý” ve “Sendika Hakkýmýz Engellenemez” sloganýyla karþýladýlar bizi. Ýþçilerle yeni demlenmiþ çaylar eþliðinde sohbet ettik. 111 gündür eylemde olan iþçiler, bize kýsaca son yaþananlarý anlattýlar ve hukuksal geliþmeleri beklediklerini vurguladýlar. Yaptýðýmýz sohbetlerden sonra akþam meþaleli yürüyüþte görüþmek üzere yanlarýndan ayrýldýk. Mücadele Birliði/Ýzmir

Öðretmenler 24 Kasým’da Eylemdeydi

Eðitim-Sen’li öðretmenler, sorunlarýnýn çözülmesi talebiyle 24 Kasým Öðretmenler Günü’nde Ýl Milli Eðitim Müdürlüðü önünde saat 14.00’da bir eylem düzenlediler. Taleplerini “Sorunlarýmýz Çözülsün, Taleplerimiz Karþýlansýn” yazýlý pankartla ifade eden Eðitim-Sen’li öðretmenler, bugüne kadar hiçbir öðretmenler gününde, öðretmenlerin gerçek sorunlarýnýn tartýþýlmadýðýný, yüz binlerce eðitim emekçisinin sosyal ve ekonomik sorunlarýný çözme yönünde herhangi bir adým atýlmadýðýný belirterek, öðretmenlerin ve bilim emekçilerinin yýlda sadece bir gün hatýrlanmayý hak etmediklerini söylediler. Basýn açýklamasýný okuyan Eðitim-Sen Ýstanbul Þubeleri adýna açýklama yapan, Eðitim-Sen 8 Nolu Þube Baþkaný Mustafa Turgut; 652 sayýlý Karar Hükmünde Kararname (KHK) ile Milli Eðitim Bakanlýðý’nýn kurumsal yapýsýnýn ve personel sisteminin piyasa ile daha uyumlu hale getirildiðini belirtti. Öðretmenlerin asli görevleri olan ders anlatma dýþýnda Öðrenci Koçluðu, Eðitim

Harcamalarý Anketi (TEFBÝS), Ýlköðretim Kurumlarý Standardý Anketi (ÝKS), mahallelerde okuma yazma bilmeyenlerin tespiti çalýþmasý gibi ek çalýþmalar da yapmaya baþladýklarýný belirten Turgut, eðitim öðretim yýlý baþýnda gündeme getirilen ADEY, RÝDEF, RÝTA, Aile Öðretmenliði Projesiyle öðretmenlerin mesai saatleri dýþýnda angarya ve esnek çalýþmasýný getiren adýmlarýn hýzla atýldýðýný ve artan iþ yükü nedeniyle öðretmenlerin görevlerini saðlýklý bir þekilde yerine getirmesinin zorlaþtýrýldýðýný ifade etti. 18-20 Kasým 2011 tarihlerinde yapýlan “Ulusal Öðretmen Stratejisi Çalýþtayý”nda a-

199. Sayý / 30 Kasım - 14 Aralık 2011

lýnan kararlarla 15 yýl görev yapan öðretmenlerin zorunlu rotasyona (yer deðiþtirme) tabi tutulduðunu da hatýrlatan Turgut, öðretmenlerin idaresi dýþýnda uygulanacak rotasyon uygulamasýnýn sürgün anlamýna geleceðini belirtti. Eðitim-Sen üyelerine yönelik gözaltýlar, soruþturma ve sürgünlerin artarak sürdüðünü belirten Turgut, Eðitim-Sen üyesi olan Prof. Dr. Büþra Ersanlý baþta olmak üzere çok sayýda üye ve yöneticinin gözaltýna alýndýðýný ve tutuklandýðýný hatýrlatarak, AKP hükümetinin kendisine muhalif olan kesimlere karþý baþlatmýþ olduðu “cadý avý”nýn bilim insanlarýna ve öðretmenlere kadar uzandýðýný söyledi. Mustafa Turgut; Eðitim-Sen üyelerinin taleplerini sýralayarak, 300 bini aþkýn iþsiz öðretmenin atamasýnýn hala yapýlmadýðýný hatýrlattý ve “Çalýþma koþullarý nitelikli hizmet durumuna getirilmeli, öðretmenlerin maaþ ve özlük haklarý insan onuruna yaraþýr düzeye yükseltilmeli, atamalarda ve terfilerdeki keyfiyet ortadan kaldýrýlmalýdýr” dedi.

17


Sokaklar

G(Ö)REVDEYÝZ

Saðlýk Emekçileri 22 Kasým günü bir günlük uyarý grevi yaptýlar. Saðlýkta dönüþüm politikalarýyla saðlýk emekçilerinin tüm haklarýný elinden aldýðýný, bundan sonra grev ve eylemlerini Türkiye’nin her tarafýna yayacaklarýný duyurdular. Ýstanbul Üniversitesi(ÝÜ) Çapa ve Cerrahpaþa Týp Fakültelerinde görevli öðretim üyeleri, uzman ve asistan hekimler, saðlýk çalýþanlarý ve týp öðrencileri, týp fakültelerinde ve saðlýk bakanlýðýnýn “Saðlýkta Dönüþüm” adý altýnda deðiþtirilen saðlýk sisteminde yaþanan sorunlarýn düzeltilmesi için saðlýk emekçileri beyaz önlükleri ile grev yaptý. Acil vakalar dýþýnda hiçbir hizmetin verilmediði eyleme, hasta ve hasta yakýnlarý da destek verdi. Grev, Van depremi nedeniyle ertelenmiþti. ÝÜ Týp Fakülteleri Öðretim Üyeleri Giriþimi, Ýstanbul Üniversitesi Týp Fakülteleri öðrencileri, asistan ve uzman hekimleri, Ýstanbul Tabip Odasý ve Saðlýk ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikasý (SES) Aksaray Þubesi üyeleri tarafýndan “Týp Fakültelerindeki ve Saðlýktaki Yýkýma Karþý G(ö)revdeyiz” çaðrýsýyla gerçekleþtirilen uyarý grevi, saat 08.30’dan itibaren Çapa ve Cerrahpaþa Týp Fakültelerinde kurulan “G(ö)rev” çadýrýnýn önünde toplanılarak başladı. Ýstanbul Üniversitesi Kardiyoloji Enstitüsü’nde bölümü önünde toplanmaya baþlayan saðlýk emekçileri, hastanelerde bulunan ve yollardaki vatandaþlara “Hastalarýmýza ve Hasta Yakýnlarýmýza Açýk Mektup” baþlýklý bildiriler daðýtarak, halka eyleme destek vermeleri için çaðrýda bulundular. Kardioloji bölümünden saat 09.00’da yürüyüþe baþlayarak Ýstanbul Týp Cerrahpaþa Týp Fakültesi önüne yüründü ve diðer saðlýk emekçileriyle buluþuldu. Cerrahpaþa Hastanesi’nde hasta ve hasta yakýnlarýnýn da eyleme katýlarak destek verdiði görüldü. Ýstanbul Diþ Hekimleri Odasý, Ýstanbul Eczacý Odasý, Taþeron Ýþçileri Dayanýþma ve Yardýmlaþma Derneði, KESK Ýstanbul Þubeler Platformu, Devrimci Saðlýk Ýþ Sendikasý, Mücadele Birliði Platformu, Devrimci Ýþçi Komiteleri’nin de destek verdiði eylemde, saðlýk emekçileri ve Týp fakültesi öðrencileri saat 10.00’dan itibaren Ýstanbul Týp ve Cerrahpaþa Týp Fakültelerinden Fýndýkzade’ye yürüdüler. Fýndýkzade’de buluþan saðlýk çalýþanlarý, oradan Ýstanbul Týp Fakültesi’ne alkýþlar, müzikler eþliðinde yürüyüþe geçti. Yürüyüþ sýrasýnda “Týp Eðitimi ve Saðlýktaki Yýkýma Karþý Dur Demek iİçin G(ö)revdeyiz”, “Hocalarýmýzý Geri İstiyoruz”, “Saðlýklý Güvenli Çalýþma Ortamý İstiyoruz”, “Kamu Hastane Birlikleri Yasasý ile Hastaneleriniz Satýlýyor Haberiniz Var mý?”, “Saðlýk Bakanýnýn Kölesi Deðil, Öðretim Üyesiyiz”, “Hasta Hekim İliþkisi Ticarileþmesin Diye Grevdeyiz”, “Hastanemizin Kar Amaçlý İþletmeye Dönüþtürülmesin Diye Grevdeyiz”, “Sözleþmeli Misafir Deðil, Öðretim Üyesiyiz” yazýlý döviz ve pankartlarý açan saðlýk emekçileri “Saðlýkta Performans Ölüm Demektir”, “Parasýz Eðitim, Parasýz Saðlýk”, “Saðlýk Haktýr, Satýlamaz” sloganlarý attýlar. Saðlýk emekçileri Çapa Hastanesi içinde dolaþarak Temel Týp Bilimleri Bölümü önünde toplandýlar. Van depreminde yaþamýný yitirenler için de saygý duruþunda bulunuldu.

18

Yeni Evrede

Mücadele Birliði

Grup adýna açýklama yapan Prof.Dr. Raþit Tükel, 2003 yýlýndan bu yana uygulanmakta olan Saðlýkta Dönüþüm Politikalarýnýn bir sonucu olan týp eðitimi ve saðlýktaki yýkým sürecinin, 2011 yýlýnda artarak sürdüðünü belirterek “Bu düzenlemelerin sonuçlarý, týp eðitimi ve saðlýktaki yýkýmýn boyutunu göstermeye yeterlidir” dedi. Týp fakültelerinde hastalarýn müþteri olarak görüldüðünü ve daha fazla hasta bakýlarak döner sermaye gelirlerinin arttýrýlmasý esasýna dayanan performans sistemine geçildiðini anýmsatan Tükel ,“Üniversite hastanelerinin Saðlýk Bakanlýðý’na devredilmesinin yasal koþullarý oluþturuldu. Kamu Hastane Birlikleri oluþturularak, üniversite hastanelerinin de içinde olduðu tüm hastaneler kar amaçlý iþletmelere dönüþtürülüyor. Týp fakülteleri iþlevlerini yapamaz duruma geliyor, týp öðrencilerinin ve asistan hekimlerin eðitim almalarý engelleniyor” diye konuþtu. Öðretim üyelerinin sözleþmeli çalýþma sistemine geçmeye zorlanýldýðýný vurgulayan Tükel, “Bu düzenlemelerin son halkasý olarak 2 Kasým 2011’de Kanun Hükmünde Kararname ile Türk Tabipleri Birliði (TTB) Kanunu’nun birinci maddesinde geçen ‘tabipliðin kamu ve kiþi yararýna uygulanýp geliþtirilmesini saðlamak’ ibaresi yürürlükten kaldýrýlmýþ, meslek örgütümüzün iþlevi Saðlýk Bakanlýðý’na devredilmiþtir. Performans sistemiyle hasta-hekim iliþkisini puan kaygýsý içinde ticarileþtiren tüm hastaneleri kar amaçlý iþletmelere dönüþtüren, saðlýk çalýþanlarýný güvencesiz sözleþmeli çalýþma sistemine geçirecek olan, öðretim üyelerinin hasta bakmalarý ve uygulamalý eðitim yapmalarýný, týp öðrencileri ve asistan hekimlerin eðitim almalarýný engelleyen tüm düzenlemelerin iptal edilmesini talep ediyoruz. Meslek örgütlerinin iþlevsiz býrakýlmadýðý ‘tabipliðin kamu ve kiþi yararýna uygulanýp geliþtirilmesinin saðlandýðý bir ortamda çalýþmak istiyoruz” dedi. Ýstanbul Tabip Odasý Baþkaný Prof.Dr. Taner Gören, AKP hükümetinin Saðlýkta Dönüþüm politikasýnýn “saðlýkta yýkýma” yol açtýðýný anýmsatarak, “Saðlýkta Dönüþüm programý, saðlýðýn ticarileþtirilmesi ve saðlýðýn özel bir alan haline getirilerek, alýnýp satýlan bir mal haline dönüþtürülmesine yol açacak olan saðlýkta yýkýmý getirecek olan deðiþimin adýdýr. Gerçek saðlýk hizmetinin ve týp hizmetinin verildiði bir saðlýk sistemine dek mücadelemizi sürdüreceðiz” dedi. TTB Ýkinci Baþkaný Prof. Dr. Özdemir Aktan da öðretim üyelerinin, iyi bir ortamda saðlýk hizmeti, týp eðitimi vermek, iyi bir ortamda hekimlik yapmak istediklerini ancak geliþmelerin bunlarý engellediðini söyledi. Aktan “Türkiye’nin bütün üniversitelerinde bugün ayný huzursuzluk yer almakta. Ýstanbul’dan baþlayan bu dalga Türkiye’nin tüm kentlerine yayýlacaktýr. Eylemlerin daha fazlalarý diðer illerde ve Türkiye genelinde de olacaktýr. Hekimler bir ticarethanede paraya odaklý çalýþmak istemiyorlar” deðerlendirmesini yaptý. SES Baþkaný Dr. Çetin Erdolu da gece yarýsý operasyonlarý ile karþý karþýya olduklarýný, en son gece yarýsý operasyonu ile Saðlýk Bakanlýðý’nýn teþkilat yapýsýnýn deðiþtirildiðini anýmsatarak “Saðlýk Bakanlýðý’nýn yapýsý denetleyici yapýya dönüþtürüldü ama baskýcý yapýsý daha totaliter yapýya getirildi, astýðý astýk, kestiði kestik bakanlýk haline geldi. Bu teþkilat kanunu içinde Kamu Hastane Birlikleri yasasý sýkýþtýrýlarak hastanelerin gruplarý halinde toplanmasý, iþletmeye dönüþtürülmesi, çalýþanlarýn sözleþmeli kölelik dayatýlmasý sürecini baþlattýlar. Mücadelemiz kazandýðýmýz haklarý geri alma mücadelesi olmalýdýr” dedi. Asistan hekimler adýna konuþan Ahmet Gürbüz de mesleklerinin manevi erozyona uðradýðýný, belirsizliðin endiþelerini arttýrdýðýný belirterek, “Hekimlik onurumuza sahip çýkýyoruz” diye konuþtu. Halaylarýn çekildiði, türkülerin söylendiði grev, sanatçý Ýlkay Akkaya, Grup Yorum konseri ve farklý etkinliklerle bütün gün hastane önünde devam etti.

199. Sayý / 30 Kasım - 14 Aralık 2011


Yeni Evrede

Mücadele Birliði

EMEÐE SAYGI HAYAT KURTARIR

Ýstanbul Diþ Hekimleri Odasý, 20-27 Kasým tarihleri arasýnda bilimsel diþ hekimliðinin 103. yýlýný kutluyor. Bugün her yýl “Toplum Aðýz ve Diþ Saðlýðý Haftasý” olarak anýlsa da, diþ hekimlerinin saðlýk politikasýný eleþtirdiði eylem gününe dönüþmüþtür. 21 Kasým günü Harbiye’de bulunan Yýlmaz Manisalý Eðitim Merkezi’nde saat 11.00’de düzenlenen basýn toplantýsýnda Diþ Hekimleri yönetim kurulundan Prof. Dr. Ender Kozanoðlu, Diþhekimi Ayten Yýldýrým ve Prof.Dr. Serdar Çintaþ bu dönemde karþýlaþtýklarý sorunlarý anlattýlar. Prof. Dr. Serdar Çintaþ, Hükümetin, “Karar Hükmünde Kararname” yasasýyla meslek odalarýnýn ve halkýn nitelikli saðlýk alma hakkýnýn ortadan kaldýrýlmak istendiðini vurguladý. Çintaþ; “Saðlýkta dönüþüm adýyla baþlayan süreçte sistemi iyileþtirecek ve halký mutlu edecek bazý adýmlar atýlýrken hekimler ve diþ hekimlerine karþý alýnan hasmane tutumu anlamak mümkün deðildir. Öyle bir saðlýk sistemi düþünün ki sadece ‘sözde hasta memnuniyeti’ üstüne kurulmuþ olsun. Bugünkü saðlýk sisteminden ne hekim, ne ezacý, ne diþ hekimi, ne de diðer saðlýk çalýþanlarý mutludur” dedi. Ýhtiyaç olup olmadýðýna bakýlmaksýzýn her þehre bir fakülte, her mahalleye bir ADSM (Aile Doktoru Saðlýk Merkezi) mantýðýndan hareketle, son derece yetersiz eðitim kadrosu ile yeni Diþ Hekimliði Fakülteleri açýlarak eðitim kalitesinin sorgulanýr hale geldiðini söyleyen Çintaþ, “Açýlan diþ saðlýðý merkezlerinde, ucuz malzeme kullanýlýyor, ucuz teknisyenlik hizmeti alýnarak kalitesiz iþler üretilip hasta saðlýðý hiçe sayýlýyor. Her diþ hekimi 30-40 hasta bakmaya zorlanýyor. Bu hem hastanýn saðlýðý ile hem de hekimin saðlýðý ile oynamaktýr” dedi. Çintaþ; meslek örgütlerinin hedefte olduðunu söyleyerek, “Saðlýk Bakanýnýn, iki yýl önce ‘meslek birliklerinin kapatýlmasý üç maddelik bir yasaya bakar’ diyerek espri yaptýðýný düþündüðümüzde, bakanýn sözünde ciddi olduðunu görüyoruz. Bunun son adýmý 663 sayýlý Saðlýk Bakanlýðý Kanun Hükmünde Kararnamesi olmuþtur. KHK; Meclis’in; konu, süre ve amacý belirleyen bir yetki kanunuyla verdiði yetkiye

dayanarak, hükümetin çýkardýðý, parlamentonun onayý ile de ‘kanun gücünü kazanacak’ olan kararnamedir” dedi. Prof. Dr. Serdar Çintaþ son olarak “Saðlýkta olduðu gibi sosyal ve siyasal olarak kötüye gidiþte de erken teþhis önemlidir. Bu noktadaki her türlü gecikme telafisi mümkün olmayan zararlara yol açabilir. Her zamanki gibi tek çözüm olan demokrasi. Meslek birliklerinin sesine kulak vermek ve emeðe saygý hayat kurtarýr” dedi.

HEY TEKSTÝL’DE EYLEM

HEY Tekstil Fabrikasý’nda çalýþan iþçiler, 2007 yýlýndan beri haklarýný ve maaþlarýný 3 ay gecikmeli alýyor. Yakýn bir zaman içinde 250 iþçinin iþten çýkarýldýðý fabrikanýn borçlarýndan kaynaklý bir çok hacizi de bulunuyor. Tekstil Sendikalarýnda örgütlü olan iþçiler, ilk önce iþten çýkartýlýyor. 16 Kasým günü HEY Tekstil Fabrikasý önünde Baðýmsýz Tekstil Ýþçileri Sendikasý’nda örgütlü olan 4 iþçinin iþten çýkartýlýp maaþ ve kýdem tazminatý hakkýnýn ödenmemesi protesto edildi. Fabrikanýn önünde “HEY Tekstil, KEY Tekstil Olmasýn Kaybeden Ýþçiler Olmasýn” pankartý açan iþçiler, “Ýþçilerin Birliði Sermayeyi Yenecek!”, “Yaþasýn Ýþçilerin Birliði” sloganlarý attýlar. Sendikanýn Avukatý Sevgi Eren’nin açýklamasýna göre; HEY Tekstil Fabrikasý’nda çalýþan iþçilerin ücretlerinin 3 ay gecikmeli yatýrýldýðýný, sendikalarýna üye olan iþçilerin ise 2 aylýk ücretlerinin henüz ödenmediðini, fabrikada çoðu þeyin hacizli olduðunu ve kendilerinin de iþçi ücretleri ödenmediði için de haciz iþlemi baþlattýklarýný söyledi. Eren; “Ýçeride çalýþan 700 iþçi daha var, bu iþçilerin çoðu sendikasýz; bu iþçilerin örgütlenmelerini saðlamak için elimizden geleni yapýyoruz. Eðer öylece iþten çýkartýlýrlarsa bu onlar için iyi olmayacak. Patron, iþçilere haklarýný vermemek için her türlü oyunu oynayabilir” dedi. 199. Sayý / 30 Kasım - 14 Aralık 2011

Sokaklar

DEMÝRYOLCULAR DA EYLEMDE

Birleþik Taþýmacýlýk Çalýþanlarý Sendikasý üyeleri, 18 Kasým günü Haydarpaþa Tren Garý önünde “Ücret ve Ek Ödemelerde Adaletsizlik” olmasýný protesto ederek, bir an önce maðduriyetlerinin giderilmesini istediler. Haydarpaþa Garý giriþ kapýsý önünde bir araya gelen BTS iþçileri sendikalarýnýn pankartýný açtýlar. “Yaþasýn Sendikal Mücadelemiz”, “Zafer Direnen Emekçinin Olacak” sloganlarý atarak protestolarýný dile getirdiler. BTS adýna açýklama yapan Hasan Bektaþ; yýllardan beri demiryolcular olarak kuruluþlarýndaki ücret adaletsizliðini her fýrsatta dile getirdiklerini, bu adaletsizliðin son bulmasý için de farklý eylem ve etkinliklerde bulunduklarýný söyledi. Bektaþ 2010 yýlý Yüksek Planlama Kurulu(YPK) kararýyla iyice belirginleþen bu olumsuzluðun giderilmesi amacýyla sendikalarýnýn ilgili kurum ve kiþiler nezdinde birçok görüþmeler yaparak, sorunu ilgililere aktardýðýný, kurumda çalýþma barýþýnýn bozulduðu da net bir þekilde vurguladýklarýný ifade etti. Bu haksýzlýk ve adaletsizliðin farkýnda olan TCDD Genel Müdürlüðü’nün de yaptýðý giriþimlerle özellikle faal personel ücret gruplarýnýn yükseltilmesini talep ettiðini belirten Bektaþ “Ancak buna karþýn gerek ek ödemeler gerekse de ücret gruplarý ve ücretlerle ilgili 3 Kasým 2011 tarih ve 28104 sayýlý Resmi Gazete’de yayýnlanan YPK’nýn 21 Kasým 2011 tarih ve 2011/T-20 sayýlý kararý kuruluþumuzdaki ücret adaletsizliðini giderecek bir þekilde çýkmamýþtýr” dedi. Açýklamada demiryolu iþçilerine yapýlan bu adaletsizliðin giderilmesi ve buna karþý eylemlerini sürdürecekleri de vurgulandý.

19


Öğrenci Gençlik

“ BÊ AV JÎYAN NA BÊ”

Dicle Üniversitesi’nde üç gündür su verilmemesi ve buna baðlý olarak binalarýn hijyen sorunu, öðrencileri ayaða kaldýrdý. Dicle Üniversitesi Kampüsü içerisinde bulunan Ziya Gökalp Öðrenci Yurdu’nda öðrenciler 20 Kasým günü akþam saatlerinde yurt bahçesinde toplandý. “Yönetim Ýstifa!” sloganlarý ile eyleme baþlayan öðrenciler, yurt müdürüyle görüþmek istedi. Yurt Müdürünün görüþmeye memur göndermesi ve memurun sularýn bir iki saate kadar verileceðini ileri sürmesi, öðrencileri kararýndan döndüremedi. Basýna haber veren öðrenciler, basýn mensuplarýnýn kapýdan içeri alýnmadýðýný öðrenince “Basýna Özgürlük!” sloganlarýyla kapýya yöneldi. Özel Güvenlik ve öðrenciler arasýnda gerginlik yaþandý ve basýn mensuplarý içeri alýndý. Ýçeride açýklama yapan öðrenciler, tuvaletlerin kir içinde olduðunu, kokudan uyuyamadýklarýný, bulaþýcý hastalýk riski altýnda bulunduklarýný ifade etti. “Bê av jîyan na bê!”, “Yönetim Ýstifa!”, “Yaþasýn Öðrenci Dayanýþmasý!” sloganlarýnýn atýldýðý eylem, öðrencilerin sular gelene kadar oturma eylemi yapma kararýyla devam etti. Sularýn þebekeden kesik olduðunu ve deponun boþ olduðunu ileri sürmüþ olan yurt yönetimi, sonunda sularý açtý. Gece yarýsý temizlik görevlilerinin gelip tuvaletleri temizlemesi de, eylemin etkisini gözler önüne serdi. Devrimci Öðrenci Birliði/AMED

Ýzmir Ayýþýðý’nda

“Karanlýkta Dans”

Ýzmir Ayýþýðý Sanat Merkezi’nin umut iþçilerinden iþçilere, emekçilere, gençlere ve geleceðimiz olan çocuklara ve yürek iþçilerine kucak dolusu selamlar... Her hafta Cumartesi günü saat 15.00’da sanat merkezimizde gerçekleþtirdiðimiz film gösterimlerinde bu hafta Karanlýkta Dans filminin gösterimini yaptýk. Filmin özeti olan “görmek için göz gerekmez” cümlesini baþa alýp kýsaca filme deðinmek istedik.

20

Yeni Evrede

Mücadele Birliði

YÖK PROTESTOSUNA SORUÞTURMA

2 Kasým günü, Çukurova Üniversitesinde yapýlan YÖK protestosunun üstünden yirmi gün geçmeden, Adana Emniyet Müdürlüðü tarafýndan 24 öðrenciye soruþturma baþlatýldý. 20 Kasým’dan itibaren gönderilen tebliðler, önce rektörlüðün elinden geçerek bölümlerimize ulaþtýrýldý. Tebliðlerde Cumhuriyet Savcýlýðýnýn emri ile baþlatýlan bir soruþturmadan söz ediliyor, ama kaðýdýn resmiyetine dair ne bir kaþe ne bir imza var. Ve neden soruþturma baþlatýldýðýna dair hiçbir açýklama yok. Tamamen öðrencileri korkutmak ve yýldýrmak için açýlan soruþturmalar dýþýnda emniyet müdürlüðünün oluþturmak istediði yeni bir sistem göze çarpýyor. Gönderilen tebliðlerle kiþileri örgütlü hareket etmenin dýþýna çýkarýp, bireysel harekete geçirmeye çalýþýyorlar. Bunun dýþýnda emniyete ifade vermek zorunda býraktýklarý için devrimcilerin emniyete karþý olan duruþunu (ifade vermeme imza atmama gibi) kýrmaya çalýþýyorlar. Ýfade vermeye giden öðrencilerin anlatýmlarýndan, içeride tamamen gözaltý muamelesi yapýldýðý anlaþýlýyor. Fotoðraflar gösterilip “Bu sen deðil misin?”, “Denizlerden Mazluma sürüyor bu kavga sloganýný attýn mý?” gibi sorularýn ötesinde, suçlu gibi parmak izi alýp fotoðraflarýný çekmiþler. Yani bizleri kendi ayaðýmýzla gözaltýna gitmeye çaðýrýyorlar. Bizler DÖB’lü öðrenciler olarak bunlarýn farkýndayýz. Ve bu uygulamalara bir karþý duruþ olarak emniyet müdürlüðüne ifade vermeye gitmeyeceðiz BASKILAR BÝZLERÝ YILDIRAMAYACAK! Çukurova Üniversitesi’nden DÖB’lü Öðrenciler

Yönetmenliðini Lars Von Trier’in yaptýðý film 2000 yýlýnda Cannes 2000 Film Festivali’nde “Altýn Palmiye” ödülünü almýþ. Anne, Çekoslavakya’dan Amerika’ya oðlunun kalýtsal olarak sahip olduðu hastalýðýný tedavi edip ameliyat ettirmek için gelmiþtir. Amerika’da bir polis memuru ve eþinin yaþadýðý çiftliðin karavanýnda kalmaktadýr. Çalýþtýðý çelik fabrikasýndan aldýðý paralarý biriktirip oðlunu ameliyat etmek için uðraþan filmin kahramaný Selma Jezkova ayrýca müzikallere katýlýp sahne çalýþmaktadýr. Dram özelliði taþýyan film, bizlere kendi yaþamý pahasýna bile olsa hayatta önüne 199. Sayý / 30 Kasım - 14 Aralık 2011

hedef olarak koyulan þeylerin peþinden sonuna kadar gidilmesi gerektiðini göstermektedir. Selma, Çekli bir kadýn ve komünistti. Kendisinin de giderek körleþtiði ve filmin sonlarýna doðru gözlerinin artýk tamamen görmez olan Jezkova, “görmek için göz gerekmez” temasýný bir kez daha yaþamýyla vurgulayarak gözleri gören, kulaklarý duyan insanlarýn nasýl da saðýr ve dilsiz kýlýndýðýný net bir þekilde göstermektedir. Film gösterimimizin ardýndan gösterime katýlanlarla filme dair ufak bir söyleþiden sonra etkinliðimizi halaylarla ve sýcak çayýmýzla sonlandýrdýk AYIÞIÐI SANAT MERKEZÝ/ÝZMÝR


Yeni Evrede

Mücadele Birliði

YASTA DEÐÝL ÝSYANDAYIZ

KESK’li Kadýnlar, 25 Kasým Kadýna Yönelik Þiddete Karþý Mücadele ve Uluslararasý Dayanýþma Günü dolayýsýyla, son süreçte geliþen kadýnlara yönelik baský, gözaltý ve tutuklamalarý, genel anlamda kadýna karþý uygulanan þiddeti protesto etmek üzere Taksim’de bir yürüyüþ düzenledi. 23 Kasým akþamý saat 19.00’da Taksim Tramvay duraðýnda “Tacize, Tecavüze Kadýn Cinayetlerine, Güvencesizliðe, Sömürüye, Tutuklamalara Karþý Yürüyoruz -KESK’li Kadýnlar” pankartý açan kadýnlar, tutuklamalarý ve kadýna uygulanan þiddeti protesto eden dövizler ve KESK’li kadýn tutsaklarýn resimlerini taþýdýlar. KESK’li Kadýnlar adýna basýn açýklamasýný Tüm-Bel-Sen 4 Nolu Þube Baþkaný Saadet Özsoy yaptý. Kadýnlara yönelik geliþtirilen baský, gözaltý ve tutuklamalarýn kadýnlarýn bir bütün olarak sosyal, ekonomik ve siyasal yaþamdan uzaklaþarak eve kapanmalarýný isteyen zihniyetin bir sonucu olduðunu ifade etti. “Þiddetin, baskýnýn ve zulmün evrenselliðine paralel bir biçimde, kadýnlarýn verdiði eþitlik ve özgürlük mücadelesi evrenseldir” diyen Özsoy “Kadýnlar olarak emeðimize, bedenimize, kimliðimize el konulmasýný kabul etmeyeceðiz” dedi. Özsoy, KESK’li kadýnlarýn yýllardýr emek ve demokrasi mücadelesi ile kadýnlarýn özgürlük mücadelesinin ayrýlmaz olduðunun bilinciyle hareket ettiklerini; kadýna yönelik her türlü þiddet ve ayrýmcýlýða karþý mücadele verdiklerini belirterek, kadýnlar olarak evde, sokakta, fabrikada barýþýn savunucusu olarak, sendikacý olarak, erkek þiddetine, devlet þiddetine ve sermayenin þiddetine karþý direndiklerini ve direnmeye devam edeceklerini söyledi. KESK’li Kadýnlar “Yaþasýn Kadýn Dayanýþmasý”, “Cinsel, Ulusal, Sýnýfsal Sömürüye Son”, “KESK’li Tutsaklar Onurumuzdur”, “Yasta Deðil, Ýsyandayýz”, “Jîn, Jîyan Azadî”, “Kadýnlar Barýþ Ýstiyor”, “Erkek Vuruyor, Devlet Koruyor”, “Ýnadýna Ýsyan Ýnadýna Özgürlük”, “KESK’li Tutsaklar Serbest Býrakýlsýn” sloganlarý atarak alkýþ, ýslýk ve zýlgýtlarla Galatasaray Lisesi önüne kadar yürüdüler.

KAMPANA DERÝ’DE KADIN DAYANIÞMASI

25 Kasým Kadýna Yönelik Þiddete Karþý Mücadele ve Uluslararasý Dayanışma Günü nedeniyle çeþitli çalýþmalar eylem ve etkinlikler düzenleniyor. Sendikal Güç Birliði Platformu Kadýnlarý, 25 Kasým’ý Ýstanbul Tuzla’da bulunan Kampana Deri’de 250 gündür direniþte olan Kampana Deri iþçilerini ziyaret etti. Sendikal Güç Birliði Plaformu’nda yer alan çeþitli sendikalara üye kadýnlar, sabah saatlerinde Avrupa ve Anadolu Yakasý’ndaki sendikalarda bir araya gelerek Kampana Deri kadýn iþçileriyle buluþtu. Kampana Deri iþçileri, destek ziyaretine gelen kadýnlarý alkýþlarla karþýlayarak halaya davet ettiler. Bir süre hep birlikte halaylar çekilip türküler söylendi.

Emekçi Kadınlar

“Yaþasýn Kadýn Dayanýþmasý”, “Kampana Ýþçisi Yalnýz Deðildir”, “Kampana Kadýn Ýþçileri Yalnýz Deðildir”, “Erkek Vuruyor, Devlet Koruyor”, “Kadýnlar Burada Türk-Ýþ Nerede”, “Kadýna Karþý Þiddete Son” sloganlarý atýlan eylemde, kadýna yönelik þiddeti protesto eden dövizler taþýndý. Sendikal Güç Birliði Platformu Kadýnlarý adýna Eylem Enül söz aldý. Dünyanýn birçok yerinde kadýnlarýn evde, iþyerinde, sokakta, kadýna uygulanan þiddete karþý eylemler gerçekleþtirildiðini belirten Enül, Türkiye’de kadýna yönelik þiddetin ise gün geçtikçe artmakta olduðuna dikkat çekti. Hükümetin “Kadýn ve Erkek Eþit Deðildir”, “Kadýnlar Üç Çocuk Doðursun” söylemlerinin ardýndan kadýna yönelik þiddetin arttýðýný belirtti. Kadýn istihdamýnýn arttýrýlacaðý sözlerinin verilmesine raðmen kadýnlarýn gün geçtikçe daha fazla esnek çalýþmaya, iþyerlerinde fiziksel, cinsel tacize, mobbing uygulamasýna ve psikolojik þiddete maruz kaldýðýný ve kadýnlara uygulanan cinsiyete özgü þiddet biçimlerinin üstünün örtüldüðünü belirten Enül, bu durumun çoðunlukla istatistiklerde yer almadýðýný vurguladý. Kadýna yönelik þiddetin, kadýn iþçiler içinde farklý boyutlarda gerçekleþtiðini belirten Enül, kadýn iþçilerin örgütlü bulunduklarý konfederasyonlar tarafýndan dikkate alýnmadýðýný, toplu sözleþmelerde kadýna yönelik þiddet ve cinsel tacize iliþkin bir maddenin halen bulunmadýðýný, tüzük ve programlarýn ise tam anlamýyla içler acýsý bir durumda olduðunu ifade etti. Kampana Deri’de çalýþan kadýn iþçilerin de en doðal haklarý olan sendikaya üye olmalarý nedeniyle iþten atýldýklarýna deðinen Enül, 250 gündür direniþte olan Kampana kadýn iþçilerinin sesine ses olabilmek için 25 Kasým’da ziyaret etmeyi istediklerini belirtti. Sendikal Güç Birliði Platformu Kadýnlarý’nýn kadýna yönelik þiddete karþý artýk sessiz kalmayacaklarýný söyleyen Enül, “Ýþyerinde patronun þiddetine, psikolojik þiddete ve cinsel tacize boyun eðmek istemediðimiz gibi evdeki, sokaktaki erkek þiddetine de isyan ediyoruz. Çünkü; biz baðýrmazsak, biz seslerimizi birleþtirmezsek þiddet son bulmaz” dedi. Ardýndan Kampana Deri’nin direniþte olan kadýn iþçilerinden Dilek Göl söz alarak, yaklaþýk 9 aydýr direniþi sürdürdüklerini ve sendikalý olduklarý için iþten atýldýklarýný belirterek bundan sonraki süreçte de eylemin en önünde olmaya devam edeceklerini söyledi. Çalýþýrken ve eylem süresinde kadýn iþçiler olarak karþýlaþtýklarý zorluklara deðinerek, patronlara karþý olduðu gibi kendi ailelerine ve çevrelerine karþý da mücadele vermek zorunda kaldýklarýný, buna raðmen eylemlerini sürdürdüklerini söyledi. Konuþmalarýn ardýndan Megaplast’ta çalýþan sendikalý kadýnlar, hazýrladýklarý kýsa bir oyun sergilediler. Kampana iþçileriyle bir süre sohbet eden kadýnlar, desteklerinin süreceðini belirterek ayrýldýlar.

199. Sayý / 30 Kasım - 14 Aralık 2011

21


Emekçi Kadınlar

KADIN VE ÞÝDDET PANELÝ

25 Kasým 1960 Dominik’te 3 kýzkardeþ tecavüz edildikten sonra vahþice katledilmiþti. Ertesi gün diktatörlüðün gazeteleri özgürlük mücadelesi içinde defalarca gözaltýna alýnmýþ ve iþkencelerden geçmiþ Mirabel kardeþler için “araba kazasý sonucu ölmüþlerdir”, diye yazmýþtý. 1981’de Latin Amerika Kadýnlar Kurultayý’nda 25 Kasým “Kadýna Yönelik Þiddete Karþý Mücadele Ve Uluslararasý Dayanýþma Günü” olarak kabul edilmiþti. Biz Emekçi Kadýnlar da 20 Kasým Pazar günü Sarýgazi Ayýþýðý Ekin Sanat Derneði’nde saat 15.00’da Kadýn ve Þiddet konulu bir panel gerçekleþtirdik. Panelimize mahalleli kadýnlarýn ilgisi yoðundu. Hatta bazýlarý eþlerini ve çocuklarýný da getirmiþti. Panelimizi þiirle açtýk ve ardýndan kadýna yönelik þiddetin hukuki boyutunu anlatmak üzere Avukat Sevinç Sarýkaya’yý, toplumsal boyutunu anlatmak üzere Rojda Þendur’u davet ettik. Av.Sevinç Sarýkaya kadýna yönelik þiddete çarpýcý örnekler verip þiddeti tanýmlayarak baþladý sunumuna. Ardýndan basýnda da öne çýkan N.Ç. davasý, Ayþe Paþalý, Güldünya Tören gibi birçok örneði hukuki açýdan deðerlendirdi. Kadýn cinayetlerine verilen komik cezalar ve üstüne indirim gerekçelerini de örneklerle anlatan Avukat Sevinç Sarýkaya “Medeni Kanunumuz Cumhuriyetle yaþýt, yani nereden baksanýz 80 yýllýk deðiþmemiþ bir kanundan söz ediyoruz” dedi. Kanunlarýn son süreçte kýsmen deðiþtiðine; cezalarýn eskiye oranla bir nebze artýðýna, indirimlerin daha az uygulandığına deðinen Av.Sevinç Sarýkaya, tüm bunlarýn deðiþmesinde en önemli etkenin kadýnlarýn fiili mücadelesi olduðunu söyledi. Ayrýca Av.Sevinç Sarýkaya kadýnlarýn; verilen cezalar ve çýkarýlan yasalarla, þiddet ve cinayetlerden kurtulamayacaðýný aslolanýn emekçi kadýnlarýn örgütlülüðünde, mücadelesinde olduðunu vurguladý. Kadýna yönelik þiddetin toplumsal boyutunu anlatan Rojda Þendur ise öncelikle 25 Kasým’ýn doðuþunu anlatarak giriþ yaptý. Sonra, daha doðduðumuz andan itibaren kadýn ve erkek olarak nasýl “yetiþtirildiðimiz” üzerinde durdu. Çeþitli sorularla kadýn olarak nasýl ayrýmcýlýða maruz kaldýðýmýzý gözler önüne serdi. Konuþmasýný “benim þu cinayeti, bu þiddet olayýný anlatmamý bekliyorsanýz, yanýlýyorsunuz. Ben size þiddeti, cinayetleri yani sonuçlarý deðil, nedenleri anlatacaðým” diye sürdürdü. Soy-adý’dan yola çýkarak neden soy takibinin erkekler üzerinden yapýldýðýný binlerce yýl öncesine giderek anlattý. Familia kelimesinin eski Roma’da evcil köle anlamýna geldiðini günümüzde ise family yani ingilizce aile anlamýna geldiðini açarak aile, devlet ve özel mülkiyet arasýndaki baðlarý ortaya koydu. “Þiddetin kaynaðý da, cinayetlerin nedeni de kadýný özel mülkiyet olarak gören zihniyettir ve bu ancak özel mülkiyeti ortadan kaldýrdýðýmýzda çözülebilecek bir sorundur” dedi. Cinayetlerin % 1400 artmasýný ise, kadýnlarýn bu sistemin en küçük yapý taþý aileye baþkaldýrdýðýný ve isyan eden, hakkýný arayan, ayrýlma hakkýný kullanmak isteyen, çalýþmak sosyalleþmek isteyen, aþaðýlanma ve þiddet karþýsýnda eskisi gibi suskun kalmayan “yeni kadýn”lara dönüşmesi olduðunu belirtti. Deðiþen emekçi ka-

22

Yeni Evrede

Mücadele Birliði

dýnlarýn, bu sistemin nasýl bir çýkýþsýzlýk içinde olduðunu en iyi kadýnlarýn durumuna bakarak anlayabileceklerini ve yýkýlmakta, çürümekte olanýn sadece kapitalist sistem olmadýðýný, onun bir diþlisi olan ataerkil anlayýþýn da egemenliðini yitirdiðini ve yitirdikçe de daha da vahþileþtiðini söyleyen Rojda Þendur, “kadýnlarýn kurtuluþu kendi ellerindedir” diyerek sunumunu bitirdi. Panelin ardýndan mahalledeki emekçi kadýnlar tarafýndan bin bir emekle hazýrlanan “Kadýn her yerde kadýn” adlý oyunlar sergilendi. Ýlk oyunda iþçi kadýnlarýn hem iþte ezildiði (kadýn bir patron tarafýndan) hem de evde ezildiði anlatýlýyor; oyun bir anda donakalýyor ve “sonucu farklý olamaz mýydý?” denilip sonu tekrar oynanýyor deðiþen kadýn ve erkek yaklaþýmlarý sonucu mutlu bir çift oluyor. Ýkinci oyundaysa varoþlarda yaþayan, ama köy kültürünü hala taþýyan kadýnlar anlatýlýyor ve emekçi kadýnlarýn 8 Mart’a katýlmaya karar vermesiyle oyun sona eriyor. Ýki oyun da çok alkýþ aldý. Tiyatroyla bir þeyleri anlatmanýn ne kadar verimli olduðu görüldü. Gelenlerin çok memnun kaldýðý etkinliðin sonrasýnda ikramlar ve sýcak çaylar eþliðinde sohbetler sürdü. Emekçi Kadýnlar(EKA)/Sarýgazi

Ankara’da Kadýn Ve Þiddet Paneli

Emekçi Kadýnlar olarak Ankara’da da 25 Kasým Kadýna Yönelik Þiddete Karþý Uluslararasý Mücadele Ve Dayanýþma Günü kapsamýnda “Kadýn ve Þiddet” paneli düzenlendi. Ankara BES 1 Nolu Þube’de 26 Kasým Cumartesi Günü Saat 14.30’da yapýlan panelde, “Kadýn ve Þiddet” konusunu hukuki yanlarýyla Av.Sevinç Sarýkaya, toplumsal yanlarýyla Rojda Þendur ve Emekçi Kadýnlar’ýn bakýþ açýsýyla da Fatma Onay ele aldý. Panel, soru cevap bölümü ile gayet canlý geçti.

Gazi’de Film Gösterimi

Emekçi Kadýnlar, Gazi Mahallesi’nde de Kadýn Ve Þiddet üzerine bir film gösterimi yaptýlar. 26 Kasým günü Ekin Sanat Derneði’nde yapýlan film gösteriminde, 25 Kasým Kadýna Yönelik Þiddete Karþý Uluslararasý Mücadele Ve Dayanýþma Günü’nün doðuþuna sebep olan Mirabel Kardesler’in yaþamýnýn anlatýldýðý 2001 yapýmý “Kelebekler Zamanýnda” adlý film izlendi. Gazi Mahallesi emekçi kadýnlarýnýn oldukça ilgisini çeken filmin ardýndan, kadýna yönelik devlet þiddeti üzerinde de tartýþmalar sohbetler oldu.

Ýzmir’de Kadýn Etkinliði

EKA, 25 Kasým için Ýzmir’de de bir etkinlik düzenledi. 26 Kasým günü Ýzmir Ayýþýðý Sanat Merkezi’nde Kadýna yönelik þiddet üzerine yapýlan söyleþi, þiir dramatizasyonu ve kadýna yönelik þiddeti gözler önüne seren “Gözlerimi de Al” adlý 2003 yapýmý film gösterimiyle tamamlandý.

199. Sayý / 30 Kasım - 14 Aralık 2011




Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.