s200

Page 1



Yeni Evrede

Mücadele Birliði

T

DEVRÝMCÝ HAREKETÝN BÜYÜYEN ETKÝSÝ VE GÜCÜ

ekelci burjuvazinin ve onun faþist devletinin iþçi sýnýfýna, emekçilere, Kürt halkýna yönelik baskýlarý ve saldýrýlarý yeni bir hýz kazandý. Sömürücülerin ve burjuva devlet iktidarýnýn devrimcilere yönelik saldýrýlarý devrimci güçleri zayýflatmýyor, tersine devrimci güçlerin daha da güçlenmelerine yol açýyor. Devrimci hareketin, iþçi hareketinin, Kürt halk hareketinin, devrimci kitle hareketinin bir çýð gibi büyümesini önlemek, burjuvazi için salt politik bir sorun deðil, bir ölüm-kalým sorunudur. Çünkü devrimci iþçi sýnýfý ve emekçi hareketinin iktidara gelmesi demek sömürücü sýnýfýn egemenliðinin ve her çeþit ayrýcalýklarýnýn sonu demektir. Artan saldýrýlarý ve diðer baský giriþimleri bundandýr. Burjuvazinin hiçbir giriþimi kitlelerin devrimci geliþmesini engelleyemiyor. Kitlelerde devrimci bilincin yaygýnlaþmasý çok belirgin ve çok güçlü olarak kendini gösteriyor. Bunun binlerce belirtisi var. Devrimci eylemlere, mücadelelere katýlanlarýn sayýsýnda açýk artýþ, her gün gerçekleþen çok sayýda kitle eylemi, kitlesel devrimci mücadele ve bunun daha ileri ve daha yüksek biçimlere varmasý, kitlelerin devrimcileþtiðini ortaya koyan olgulardan, göstergelerden bazýlarýdýr. Sýnýf çeliþkilerinin ve çatýþmalarýnýn keskinleþmesi, politik sarsýlma, ekonomik kriz burjuva sistemin bunalýmýný derinleþtiriyor. Bu, kapitalist düzenin tüm çizgi boyunca çöküþüdür. Kapitalist sistemin büyük ve sert çöküþü, kapitalizm döneminin tarihsel olarak sona ermesi, onun yerine yeni bir tarihsel dönemin, insanlýk tarihinin ya da toplumsallaþmýþ insanlýk tarihinin baþlamasýdýr. Bu süreci sonuna deðin götürecek olan devrimci sýnýf proletarya, üstlendiði tarihsel görevini yerine getirecek bir geliþme içinde. Gerek maddi koþullarýn geliþmesi, gerek baðýmsýz politik mücadelelerde elde edilen birikim ve gerekse devrimci marksizmin hýzla artan etkisi sonucu, iþçi sýnýfý bir bütün olarak, politik yaþamýn etkin ve büyük bir gücü haline gelmiþtir.

Devrimin kabarýþý birçok kapitalist ülkedegörülüyor. Bir süre öncesine kadar devrimci durumun ortaya çýkmayacaðý söylenen kapitalist merkezler, bugün ayaklanmalarla çalkalanýyor. Devrimci sýnýfýn devrimi gerçekleþtirme kararlýlýðýný göstermesi durumunda ortaya çýkacak uygun koþullar, devrime dönüþtürülebilir. Baþarý, devrimci sýnýfýn, devrim hedefiyle harekete geçmesi ve tüm gücünün bu hedef doðrultusunda kullanmasýna baðlýdýr. Türkiye ve Kürdistan iþçi sýnýfýnýn en ileri, en tutarlý ve en devrimci kesimi, burjuva egemenliðine karþý uzun yýllardýr büyük bir kararlýlýkla mücadele yürütüyor. En çetin koþullarda sürdürdüðü mücadelesiyle iþçi kitlelerinin ve emekçilerin en etkin gücü oldu. Onun devrimci mücadelesi, emekçilerin geniþ kesimini, sömürücü güçlere karþý verilen mücadeleye çekiyor, mücadele içinde etkiliyor ve dönüþtürüyor. Uzun iç savaþ, insanlarýn hayata bakýþ açýsýný deðiþtirdi. Ezilen ve sömürülen insanlar artýk yaþamlarýna ve yaþam koþullarýna daha eleþtirel yaklaþýyorlar. Artýk daha bilinçli ve daha örgütlü davranýyor ve ortak çýkarlarý için savaþým veriyorlar. En aðýr koþullarda, en aðýr baský altýnda ve en büyük yokluklar içinde verilen savaþým, gerçek devrimci harekete çetin bir karakter kazandýrmýþtýr. Proleter kitlelerin devrimci partisi, mücadelesinde ve yapýsýnda bu karakteri taþýmaktadýr. Süreç üzerinde büyük bir etkisi olan hareketi etkisiz göstermek, kitleleri geri çekmek ve burjuvaziyle uzlaþma içine sokmak isteyenlerin iþine geliyor. Ama onlar ne yaparsa yapsýnlar, olaylar baþka türlü geliþiyor. Bizde ve birçok kapitalist ülkede halklar, eski düzeni derinden sarsan eylemler geliþtiriyorlar. Dünyadaki nesnel durum, eski toplumsal sistemin devrimci yýkýlýþý için uygun ortam yaratýyor. Halklar kapitalizme karþý baþkaldýrý içinde. Bu durumda halk eylemleriyle birlikte ortaya çýkan mücadele organlarýnýn durumu büyük önem kazanýyor. Halkýn eyleme geçtiði, baþkaldýrdýðý, ayaklandýðý her yerde, adýna ne denirse densin, eyleme ve halkýn gücüne dayanan, 200. Sayý / 14 - 28 Aralık 2011

Başyazı

hareketi ileri götürme yeteneðinde olan mücadele organlarý ortaya çýkýyor. Sýnýflar iliþkisinde önemli bir deðiþiklik saðlayan devrimci durum koþullarýnda kitlelerin eylemliliðinde olaðanüstü artýþ meydana gelir, yani ezilen ve sömürülenler baþkaldýrýrlar. Ýþçi komite ve konseyleri, devrimci halk komiteleri, bu süreçte ortaya çýkarlar. Eylemlerde büyük artýþýn ortaya çýktýðý devrimci dönemler, kitlelerin örgütlenmesinde büyük bir yoðunluk ve geniþlemenin olduðu dönemlerdir. Eyleme geçmiþ, ayaklanmýþ, baþkaldýrmýþ halk, halklar yeniden ve devrimci biçimde örgütlenir. Devrimci biçimde yeniden örgütlenmeden, kapitalizm tarafýndan mahkûm edildikleri aðýr sefalet ve yoksulluktan kurtulamayacaklarýný biliyorlar. Eyleme geçen kitleleri birleþtiren ortak çýkarlardýr. Ortak çýkarlarýn gerçek olmasý, emekçilerin politik iktidarý almasýna ve bu güce dayanarak toplumu yeniden örgütlemesine baðlýdýr. Böylesi kolektif gelecek ise toplumsal devrimin baþarýya ulaþmasýný gerektirir. Emekçi yýðýnlarýn toplumsal çýkarlarý, somut ifadesini devrimde bulduðu için devrimin, emekçi ve ezilen yýðýnlarý birleþtirici özelliði var. Devrimden doðan devrimci iktidar, iþçi sýnýfýna, halkýn gücüne ve devrimci organlarýna dayanýrsa ayakta kalabilir. Ya da emekçiler toplumsal istemlerini ancak bunun koþullarýný yaratarak gerçekleþtirebilirler. Devrimci iktidarýn ilk yapacaðý, devrimin tabanýný güçlendirmek ve eski düzenin güçlerini zayýflatmaktýr. Bütün bu önlemler, halkýn kesin gücüne dayanan komiteler tarafýndan yaþama geçirilebilir. Ýþçi sýnýfý, halk kitleleri devrimin kazanýmlarýný korumak, güçlendirmek ve sürdürmek için bu önlemleri almak zorundadýr. Toplumsal kutuplar arasýnda süren savaþýmý sonucuna götürecek devrimci bir güç oluþmuþtur. Asýl sorun, militan, mücadeleci kitle gücüne devrimci bir bakýþ açýsýyla yaklaþmaktýr; harekete önderlik etmektir. C.DAÐLI

3


DEVRÝMCÝ TEORÝNÝN YOL GÖSTERÝCÝLÝÐÝNDE

Yeni Evrede

Teori - Pratik

Ýþçi sýnýfý hareketi içindeki uzlaþmacý eðilimlerle ideolojik kavga yýllardýr sürüyor bu topraklarda. Ýþçi sýnýfýnýn burjuvaziye karþý ideolojik mücadelesini flulaþtýrmak için yapýlan oportünist giriþimler ve buna karþý verilen mücadele yetmiþli yýllarýn tümünü kaplar. Ayný kapýþma doksanlý yýllardan bu yana onlarýn yerini alan çevrelerle sürüyor. Burjuvaziyle uzlaþma çabalarý, küçük burjuva sosyalist çevrelerin istediði sonucu vermediði gibi, emekçi hareketindeki ideolojik, politik akýmlar arasýndaki ayrým çok daha kalýnlaþtý. Bu ayrým gitgide çok daha geniþ devrimci kitlelerin gözünde netleþiyor. Ýþçi sýnýfý içindeki farklý hareketlerin birbirinden uzaklaþmalarý, ayrýlmalarý pratikte þöyle bir sonuç veriyor: Sosyal reformist ve oportünist akýmlar burjuvaziye çok daha yanaþýrken, devrimci Marksizm, devrimi gerçekleþtirme yolunda saðlam ve emin adýmlarla ilerliyor. 4

Mücadele Birliði

M

arksizm zengin içeriði olan bir toplumbilimdir. Zengin içeriðinden dolayý Marx’ýn görüþlerini aktaranlar, görüþlerin þu ya da bu yönüne aðýrlýk verebiliyor. Ayný yaklaþým Lenin’in görüþlerine iliþkin de yapýlýyor. Bu yaklaþým biçimi, Marx ve Lenin’in düþüncelerini bütünlüklü kavramaktan uzaktýr. Komünist düþünürlerin fikirleri bütünlüðü içinde ve devrimci özüyle kavranmalýdýr. Marx, toplumun ekonomik yapýsýný ele aldýðý zaman, görüþlerini salt ekonomik yapýyla sýnýrlandýrmaz, temel yapýyý, politik, estetik üstyapýyla birlikte karþýlýklý iliþki içinde irdeler: “Yaþamlarýnýn toplumsal üretiminde insanlar kaçýnýlmaz ve istençlerinden baðýmsýz belirli iliþkilere, maddi üretici güçlerinin belirli bir geliþme aþamasýna uygun üretim iliþkilerine girerler. Bu üretim iliþkilerinin tümü, toplumun ekonomik yapýsýný, üzerinde hukuksal ve politik bir üst yapýnýn yükseldiði ve belirli toplumsal bilinç biçimlerinin tekabül ettiði gerçek temeli oluþturur.” Marx, ulaþtýðý bu materyalist sonuçlarý tüm teorik eserlerinde uygular. Toplumun ekonomik temelini politik biçimle iliþki içinde incelediði ünlü eseri “Kapital” diyalektik materyalizmin baþarýlý bir örneðidir. “Kapital” salt üretici güçler, üretim tarzý, üretim iliþkilerinin irdelenmesinden ibaret deðildir. Orada, ekonomik iliþkilerin son kademede belirleyici olduðunu, fakat politik, hukuki yapýnýn da temel yapý üzerinde etkide bulunduðunu gösterir. Fabrika çalýþmasýyla, eðitimin birleþtirilmesi üzerine fikrini söyler ve politeknik eðitimin önemi üzerinde durur. Sosyalizmde bunun yaygýnlýk kazanacaðýný söyler. Ayný zamanda burjuva aile yapýsý, kafa ve kol emeði ile kent ve kýr karþýtlýðýna burjuva eþitlik, özgür200. Sayý / 14 - 28 Aralık 2011

lük anlayýþýna da yer verir. Devleti baþlý baþýna ele almaz fakat ekonomik temelin üzerinde politik yapýnýn nasýl yükseldiðini ve biçimlendiðini doðru biçimde ele alýp gösterir. “Kapital” ekonomik iliþkilerin yanýnda diðer konulara da bütünlüklü olarak yer verdiði için baþarýlý bir çalýþma olmuþtur. “Kapital”i bu bütünlük içinde görmeyenler, yapýlan bu ciddi çalýþmadan gerçek ve tam bir sonuç çýkaramazlar. Kapitalist toplum anlaþýlmadan, geleceðin sýnýfsýz, sömürüsüz toplumu da anlaþýlamaz. “Kapital” bize kapitalist toplumu anlamayý ve sosyalizm koþullarýnýn bu toplumun içinde nasýl oluþtuðunu gösterir. Marx, “Kapital”in birinci cildine yazdýðý önsözde burada yazýlanlarý nasýl anlamamýz gerektiðini de açýklýyor: Proletaryanýn tarihsel görevi kapitalizmi yýkmak ve sýnýflarý ortadan kaldýrmaktýr. Marx, kapitalizmin ekonomik yasalarýný incelerken, þu yalýn ve kesin sonuca ulaþýr: Kapitalizmin ekonomik yasalarý, iþleyiþi kaçýnýlmaz bir zorunlulukla sýnýflarýn ortadan kaldýrýlmasýnýn nesnel koþullarýný yaratýr. Sýnýflardan birbirine geçişlerin olmasý, sýnýflarýn birbirinden ayrýlmasýný, uzlaþmaz karþýtlýðý ve sýnýf mücadelesinin gerçeðini deðiþtirmiyor. Feodal düzenden farklý olarak, kapitalizmde sýnýflardan birbirine geçiþler olanaklýdýr. Kimi durumlarda tek tek iþçiler, ücretli emekçi olmaktan çýkýp, burjuva sýnýfa doðru yol alabilir. Ama tüm bu durumlar sýnýflarýn varlýðýný, sýnýflar arasýndaki ayrýmý ortadan kaldýrmýyor. Sýnýflarýn birbirinden ayrýlmasý, sermayenin büyümesiyle birlikte iyice derinleþir. Ýdeolojik mücadele alanýnda da benzer bir geliþme yaþanýr. Ýþçi sýnýfý hareketi içindeki uzlaþmacý hareketler, aralarýnda uzlaþmaz karþýtlýk olan düþ-


Yeni Evrede

Mücadele Birliði

Devrimci teoriyi sýnýf mücadelesi dýþýnda, toplumsal geliþmeyle baðýný kurmadan öðrenmek isteyenler çok oldu. Hatta böylelerinin entelektüel bilgi edinmede, Marx’ýn, Engels’in Lenin’in görüþlerini ifade etmede, devrimci militanlardan daha ileri gittikleri dönemler olmuþtur. Fakat yaptýklarý Marksizmin devrimci, yaþayan özünü kavramak deðil, sadece lafzýný ezberlemek olmuþtur. Onlar hiçbir zaman marksizmin devrimci içeriðini anlayamadýlar. Çünkü teoriyi emekçi kitlelerin altüst edici pratiði dýþýnda öðrenmek istiyorlardý. Teoride ve taktiklerde proletaryanýn, geniþ kitlelerin yolunu açan onlar deðil; marksizm-leninizmi gerçek anlamda kavrayan, pratik alanda olan kadrolar oldu. Komünist düþünürlerin sürekli olarak söyledikleri þu olmuþtur: Marksizm bir dogma deðil, bir eylem kýlavuzudur. Bir irdeleme yöntemidir. Bilimsel ve devrimci bir yöntem olarak toplumsal geliþmeye, deðiþen koþullara, yaþamýn yeni gerçeklerine uygulanmalýdýr, canlý bir iliþki içinde olmalýdýr.

man sýnýflarý uzlaþtýrmak; “barýþ içinde bir arada” olmasýný saðlamak için tutkulu bir çaba gösterirler. Bunun ideolojik zeminlerini hazýrlamak için, sosyalizmin oportünist yorumuna baþvururlar. Devrimci proleterlerin bakýþlarýndaki keskinliði sisli hale getirmek için, marksizmi devrimci özünden kopartarak savunurlar. Devrimci marksizmle, oportünizmi yakýnlaþtýrmak, kaynaþtýrmak için gösterilen tüm hararetli uðraþlara raðmen, devrimci marksizmle her türden uzlaþmaz akým arasýndaki ayrýlma çok daha boyutlanýyor. Ýþçi sýnýfý hareketi içindeki uzlaþmacý eðilimlerle ideolojik kavga yýllardýr sürüyor bu topraklarda. Ýþçi sýnýfýnýn burjuvaziye karþý ideolojik mücadelesini flulaþtýrmak için yapýlan oportünist giriþimler ve buna karþý verilen mücadele yetmiþli yýllarýn tümünü kaplar. Ayný kapýþma doksanlý yýllardan bu yana onlarýn yerini alan çevrelerle sürüyor. Burjuvaziyle uzlaþma çabalarý, küçük burjuva sosyalist çevrelerin istediði sonucu vermediði gibi, emekçi hareketindeki ideolojik, politik akýmlar arasýndaki ayrým çok daha kalýnlaþtý. Bu ayrým gitgide çok daha geniþ devrimci kitlelerin gözünde netleþiyor. Ýþçi sýnýfý içindeki farklý hareketlerin birbirinden uzaklaþmalarý, ayrýlmalarý pratikte þöyle bir sonuç veriyor: Sosyal reformist ve oportünist akýmlar burjuvaziye çok daha yanaþýrken, devrimci Marksizm, devrimi gerçekleþtirme yolunda saðlam ve emin adýmlarla ilerliyor. Devrimci marksizmi devrimci mücadelesinde somutlayan Leninist Parti, tüm temel sorunlarda diðer hareketlerden ayrý düþündüðünü her önemli olayda gözler önüne seriyor. Proleterlerin devrimci partisinin verdiði bu mücadele, proleter sýnýfýn devrimdeki devrimci rolünün daha da açýklýk kazanmasýný saðlýyor. Teori pratikten kopuk olarak kavranamaz. Teori ile pratiðin birbirinden ayrýlýðý sosyalist bilime kadar süregelen eski anlayýþýn bir özelliðidir. Teoride, sa200. Sayý / 14 - 28 Aralık 2011

Teori - Pratik

natta vb. belirtilenler yaþamdan uzaktýr. Toplumun gerçekleriyle hiçbir ilgisi yoktur. Marksizmde ise teori ile toplumun sosyal pratiði arasýnda sýký bir iliþki var. Sosyalizm, sýnýflar savaþýmýnýn düþünce biçiminde insan kafasýnda yansýmasýndan baþka bir þey deðildir. Devrimci teoriyi sýnýf mücadelesi dýþýnda, toplumsal geliþmeyle baðýný kurmadan öðrenmek isteyenler çok oldu. Hatta böylelerinin entelektüel bilgi edinmede, Marx’ýn, Engels’in Lenin’in görüþlerini ifade etmede, devrimci militanlardan daha ileri gittikleri dönemler olmuþtur. Fakat yaptýklarý Marksizmin devrimci, yaþayan özünü kavramak deðil, sadece lafzýný ezberlemek olmuþtur. Onlar hiçbir zaman marksizmin devrimci içeriðini anlayamadýlar. Çünkü teoriyi emekçi kitlelerin altüst edici pratiði dýþýnda öðrenmek istiyorlardý. Teoride ve taktiklerde proletaryanýn, geniþ kitlelerin yolunu açan onlar deðil; marksizm-leninizmi gerçek anlamda kavrayan, pratik alanda olan kadrolar oldu. Komünist düþünürlerin sürekli olarak söyledikleri þu olmuþtur: Marksizm bir dogma deðil, bir eylem kýlavuzudur. Bir irdeleme yöntemidir. Bilimsel ve devrimci bir yöntem olarak toplumsal geliþmeye, deðiþen koþullara, yaþamýn yeni gerçeklerine uygulanmalýdýr, canlý bir iliþki içinde olmalýdýr. Yeni olgularý anlamada, somut durumu kavramada ve doðru politikalarý belirlemede dayanaðýmýz her zaman marksizmin devrimci yöntemi olmuþtur. Fakat marksist yöntemi bir kalýp olarak uygulamadýk. Somut koþullarý kendi çabamýzla inceledik, marksist diyalektik materyalizm yöntemini bu çerçevede uyguladýk. Görüþlerimizin yaþam tarafýndan doðrulanmasý, marksizm-leninizmin devrimci teorisini ve yöntemini doðru olarak kavrama ve uygulamamýzýn bir sonucudur. Yaþama, yaþamýn gerçeklerine, sýnýf mücadelesinin geliþimine devrimci açýdan bakmalýyýz.

5


BÝR TARÝH KAVÞAÐINDA

Küresel Savaş

Yalnýzca Ortadoðu bölgesinde deðil, tüm dünyada, takým elbiseli nezaket diplomasisinin yerini hýzla gambot-savaþ gemisi diplomasisi alýyor. Hükümetler, uluslararasý konulardaki tutumlarýný füze rampalarýyla ortaya koyuyorlar. Hem dünya devriminin, hem de emperyalizmin çöküþ savaþlarýnýn kargý kargýya geldiði o tarihi kavþakta Türkiye duruyor. Küresel ve bölgesel politikalarda etkin olan hemen tüm devletlerin, hem iç, hem de dýþ politikalarýný, olasý bir savaþa göre biçimlendirdikleri; içeride yükselen sýnýf mücadelelerine karþý açýk zor uygulamalarýný yoðunlaþtýrýrken, dýþarýda açýkça ilan edilmiþ savaþ ittifaklarýna dahil olduklarý; kriz bölgelerine askeri operasyonlar yapmak için fýrsat kolladýklarý, herkesin görebildiði olgular. Þimdi bu kriz merkezlerinin en baþýnda Suriye geliyor.

Suriye Üzerinden Küresel Cepheleþme Bastýrýlamayan bir iç savaþýn hakim olduðu bir ülkede, emperyalist merkezlerin Libya’da sonuç veren yöntemi, yani iç savaþlarý denetime alýp yönetme yöntemi, bu kez bir duvara toslamýþ görünüyor. Bunun yerine emperyalistler, Suriye ile komþularýnýn gerilimini artýrmak, bir savaþ için onlarý teþvik edip kýþkýrtmak taktiðini uygulamakta. Bu da, Suriye üzerindeki hesaplarý çok ciddi bölgesel bir savaþ düzeyine taþýyor. O nedenle bu ülke þimdi, dünyanýn farklý hükümetlerinin, apaçýk cephelere ayrýlmalarýnýn, karþýlýklý restleþmelerin bir platformu haline gelmiþ bulunuyor. Rusya, Suriye limanlarýna güçlü bir savaþ gemisi filosu gönderdi. Rus basýný “Savaþa mý giriyoruz” baþlýklarýný attý. Bununla yetinmeyen Rusya, füze kalkaný barýndýran Türkiye’yi vuracak füzeleri yerleþtirmeye baþladý; Ýran daha ileri gitti ve “kimin saldýrdýðý önemli deðil, biz önce Türkiye’yi vuracaðýz” dedi. Bu restleþmeden cesaret alan Suriye, sýnýr hattý boyunca Scud füzelerini aktif hale getirdi. Buna karþýlýk, medya tarafýndan yoktan var edilen “özgür Suriye ordusu komutaný”, kendilerine askeri eðitimin Fransa ve Türkiye tarafýndan verildiðini, silahlandýrýldýklarýný açýkladý. Arap Birliði Suriye’yi üyelikten çýkarttý ve tehditler savurdu. Emperyalist merkezlerde uçuþ yasaðý; tampon bölge planlarý yapýldý. Bir savaþýn arifesinde olduðumuza dair bütün belirtiler; gambot diplomasisi, açýktan cepheleþme, füzelerin rampalara konulmasý, hepsi kýsa sürede gerçekleþti. Karþýlýklý tehditler öyle üst boyutta ki, taraflara geri adým alaný býrakmýyor. Bu durumda, savaþýn çýkmasý için “bir aptalýn tetiði çekmesi” bile yeter. Yine de, savaþýn önünde engeller var. Ýlki, Suriye krizini iç savaþ tetikledi ve her þey bu iç

6

Yeni Evrede

Mücadele Birliði

savaþýn gidiþatýna baðlý görünüyor. Gerici çevreler içeride etkin olamazken, “özgür Suriye ordusu” henüz bir gölgeden ibaret. Bu durumda, bir emperyalist müdahalenin isyancýlarýn elini zayýflatacaðý ve nüfusun önemli bölümünün Baas rejimi etrafýnda kenetleneceði endiþesi hiç de yabana atýlýr deðil. Ýkincisi, savaþýn ihalesi üzerine kalan Türkiye ve gerici Arap devletleri, hem bu savaþa hevesliler ama hem de savaþýn getireceði yýkýmdan fazlasýyla korkuyorlar. Kuveyt’te bile insanlar parlamentolarý basýyorlarken, bölgenin hiçbir gericisi rahat uyku çekemiyor demektir.

Kayýða Atlayan Sazanlar Suriye üzerinden olgunlaþan küresel güç gösterisini, hangi çýkarlar tetikliyor? Bu ülkenin zengin petrol yataklarý, deðerli madenleri yok. Fakat Rusya’dan Çin’e, Fransa’dan ABD’ye kadar, neredeyse tüm tepedekiler oyunun içindeler. Bunun en açýk, herkes tarafýndan görülebilen nedeni, kapitalist dünyanýn küresel buhraný ve buna eþlik eden dünya devrimi sürecidir. Buhran, emperyalist merkezlerin hegemonya kapasitesini kartopu misali eritiyor. Bu merkezlerde devrimci durumu olgunlaþtýrýyor. Dünya genelinde ortaya çýkan boþluðu ise ekonomik gücüyle Çin, askeri gücüyle Rusya doldurmaya çalýþýyor. Ama tüm bunlarýn önünde ve üstünde, sermayenin ölümcül hastalýðýný gören proletarya ve emekçilerin dünya çapýnda tarihsel çýkýþlarý, emperyalizmi her türlü çýlgýnlýðý yapacak bir kývama getiriyor. Yine de, çýlgýnlýk bir politika deðil, ama baþkalarýnýn omuzu üzerinden ateþ etmek, iþte bu bir politika. Bu omuzlardan biri Türkiye ve onun önüne öyle yemler attýlar ki, þimdi oltadaki balýk misali, çýrpýndýkça çýrpýnýyor. Irak’ta boyunun ölçüsünü alan ABD, Libya’ya yanaþmadý. Suriye konusunda ise açýkça söylüyor. “Bu, Türkiye’nin iþidir”. Öte yandan, daðýlma sürecine giren AB emperyalizmi de ayný davranýþ içinde. Euro bölgesi daðýldýðý zaman tüm küresel güç potansiyelinin biteceðini anlayan Almanya, enerjisinin çoðunu Avrupa’ya harcarken, iflasýn eþiðindeki Fransa, bu kýskaçtan bir dizi emperyalist fetihle kurtulmayý umdu. Oysa Libya’da bombalarý birkaç haftada tükeniverdi. Bu yüzden Fransa þimdi, Suriye’ye karþý kýþkýrtmak için Türkiye’de herkesten fazla diplomasi yürütüyor. Ýhalenin tek baþýna kendisine kaldýðýný gören Türkiye’nin imdadýna gerici Arap Birliði teþkilatý yetiþti. Þimdi Arap Birliði toplantýlarýnda Türkiye, Suriye’nin koltuðunu iþgal ediyor. Böylece, Suriye’deki isyanýn halkçý bir nitelik kazanmasýndan ölesiye korkan Arap

200. Sayý / 14 - 28 Aralık 2011

sermayesi de, Türkiye’yi kendilerine bir kalkan haline getirmiþ bulunuyor.

Kaybedilen Bir Savaþýn Uç Beyliði. Ve beklenen sonuç: Türkiye kendisini, sadece bölgenin deðil ama dünyanýn güç dengelerinin uç verdiði bir noktada buluverdi. Çünkü Suriye, Tahrir’den esen devrim rüzgârlarýnýn boðulduðu yer olacaktý; çünkü Suriye, askeri kapasitesiyle korkutan Rusya’nýn soluðunun kesildiði yer olacaktý; çünkü Suriye, emperyalist merkezlerin halen dünyaya egemen olabildiklerini göstererek Çin’in ekonomik atýlýmlarýný frenleyecekti. Bu gazla þahlanan Türkiye, Suriye’ye yönelik öyle yüksek tehditler savurdu ki, geri dönüþü olmayan nokta çoktan geçildi. Ama þu iþe bakýn ki, Suriye’yi ateþten bir çembere almak isterken, kendini füzelerle çevrilmiþ bir kapan içinde buldu. Bölgesel bir karþý-devrim merkezi olmak için yola çýktýlar, fakat þimdi, zaferden zafere koþan halk devrimlerinin, bastýrýlamayan isyanlarýn ve bunlara eþlik eden küresel güç çatýþmalarýnýn kaderinin belli olacaðý bir cephenin uç beyi haline geliverdiler. Dünya gericiliðinin jandarmasý olmak gibi bir rolü, daha önce Çarlýk Rusyasý oynamýþtý. 19. yüzyýl devrimlerinden ve sýnýf mücadelelerinden büyük yaralar alan Avrupa burjuvazisi, Çarlýk gericiliðini kendine jandarma tayin etmiþti. Bu rolü oynadýðý sürece Çarlýk Rusya’sýna muazzam finansmanlar saðlandý ve bir yandan da çað dýþý monarþik gericilik tüm kurumlarýyla ayakta tutuldu. Bir yandan sel gibi akan dýþ finansman öte yandan son derece gerici politik ortam, Rusya proletaryasýný dünyanýn en mücadeleci, en uyanýk proleter sýnýfý haline getirmekte yardýmcý oldu. Bir zamanlar Çarlýk Rusya’sýnýn omuzlarýna yüklenen rol, þimdi Türkiye’nin omuzlarýndadýr. Bu yüzden, günümüzde Ýtalya bile ancak % 7 faizle borçlanabiliyorken, Türkiye’ye % 5,25’ten para yaðýyor. Bu yüzden, kimyasal silahlara, avukatlarýn ve akademisyenlerin kamyon kamyon tutuklanmasýna itiraz eden yok. Tam da bu nedenlerle, Tahrir’den Zucatti Park’a, Sintagma meydanýndan Puerta Del Sol’a dek dünya devriminin ilerleyiþi, bu topraklarda önemli bir sýçrama noktasý bulacaktýr. Emperyalist sermaye, Türk sermayesini günümüz çatýþmalarýnýn düðüm noktasýna çekti, ayný þekilde dünya proletaryasý da, Türkiye ve Kürdistan proletaryasýný kader belirleyen bir noktaya çekiyor. Ýddiamýz kadar, zaferimizin sonuçlarý da dünya çapýnda olacaktýr.


Yeni Evrede

AKP’nin Ýþçi Bürosu Deðiliz!

Mücadele Birliði

Sendikal Güç Birliði Platformu Ýstanbul bölgesi toplantýsýný, iþçilerle birlikte gerçekleþtirdi. 26 Kasým günü Figaro Düðün Salonunda yapýlan toplantýyý TGS, Basýn-Ýþ, Tümtis, Belediye-Ýþ, Deri-Ýþ, Kristal-Ýþ, Petrol-Ýþ, Tek Gýda-Ýþ, Tez-Koop-Ýþ, Hava-Ýþ’e baðlý iþçiler ve katýlýmcýlar izledi. Sendikal Güç Birliði Platformu Dönem Sözcüsü olarak konuþma yapan Hava-Ýþ Genel Baþkaný Atilay Ayçin; “Türk-Ýþ’ten memnun olmayanlar bu yola çýktý. Türk-Ýþ Genel Baþkaný þubesinin nerede olduðunu bilmiyor, ama Paris’te hangi otelde kalacaðýný çok iyi biliyor” diyerek eleþtiride bulundu. Türk-Ýþ’in yüzünü sýnýfa dönmesi gerektiðini vurgulayan Ayçin; “Diðer sendika genel baþkanlarýna ziyaretler yaptým ve her defasýnda genel baþkanlarýna yazýlar yazdým, ama kimse dönüp cevap vermedi. Biz bu on sendikayla bu sýnýfýn kurtuluþu için bedel ödemek gerekiyorsa, o bedeli ödemeye hazýrýz” dedi. Türk-Ýþ Konfederasyonu’nun 21. Genel Kongresi’nde seçime gidileceðini hatýrlatan Ayçin, “Eðer biz yönetime gelirsek, Türk-Ýþ iþçi sýnýfýnýn tapulu sendikasýdýr, o tapuyu asýl sahiplerine vermek için yola çýktýk” dedi. Ýþçilerden kürsüye çýkarak önerilerini ve duygularýný ifade edenler oldu, onlardan biri Tuzla Tersane iþçisi Ali Doðan’dý. “Tuzla Tersaneleri kölece çalýþma koþullarýna sahip, tersanede 147 iþçi arkadaþýmýzýn cesetlerini toplarken, Türk-Ýþ ve diðer sendikalar bunu seyretti. Tersane iþçisi olarak önerim, bir tarafta savaþ var, bu savaþta Kürt kardeþ kaný dökülüyor, onlarla biz iþçileri, sen Kürt’sün, sen Alevisin, o Ermeni diyerek ayýrmaya çalýþýyorlar, güç birliði bütün bu halklarý içine alabilmeli, etrafýnda örgütleyip, birleþtirmeli. Güç birliði iþçilerin sadece ekonomik haklarýnýn talebi deðil iþçi sýnýfýnýn demokratik siya-

si taleplerini de ortaya koymalýdýr” dedi. ÝMES’te çalýþan bir iþçi olan Hasan; örgütsüz sanayi havzalarýnýn örgütlenmesi için çalýþma yürütülmesi gerektiðinin önemine dikkat çekti. Kampana Deri Ýþçileri de toplantýya katýldý. Ýþçiler adýna Gaye Arslan kýsa bir konuþma yaparak, herkesi Kampana Fabrikasý’nýn önünde 210’lu günleri aþan eylemlerine destek vermeye davet etti. Kürsüye çýkan iþçiler de sendikacý iþyeri temsilcilerinin 8 Aralýk’ta Ankara’da olmak istediklerini söylediler. Salonda sýk sýk;“Ýþçiler Birleþin Ýktidara Yerleþin”, “Birleþe Birleþe Kazanacaðýz” sloganlarý atýldý. Son olarak sonuç bildirgesi Atilla Ayçin tarafýndan okundu. Varýlan sonuç þu oldu: “Türk-Ýþ, Türkiye’de sendikal hareket i-

BASMA FABRÝKASI ÝÞÇÝLERÝ FRANSA KONSOLOSLUÐUNA YÜRÜDÜ

Fransa vatandaþý olan Frederic Giraud, Herve Giraud ve Caroline Koç’un sahibi olduðu Basma Fabrikasý 2005 yýlýnda kapatýldý. 2005 yýlýndan 2011 yýlýna kadar geçen sürede Basma Fabrikasý’nda çalýþan iþçilere kýdem tazminatlarý ödenmedi. Basma fabrikasý iþçileri de 9 Aralýk Cuma günü saat 11.00’de Gazi Bulvarý üzerinden Fransa Konsolosluðu önüne gelerek kýdem tazminatlarýný verilmesini

Emek

çerisinde en büyük konfederasyondur, iþçi sýnýfýnýn önemi bir mevzisidir; Türkiye’de sermayenin sýnýf saldýrýsýný Türk-Ýþ olmadan püskürtmek, kazanýlmýþ haklarý savunmak olanaksýzdýr. Hükümetin ve sermayenin saldýrýlarýna karþý, iþçilerin örgütlü ve kararlý mücadelesiyle karþý çýkýlacaðýna inanmaktayýz. Tabanla yaþanan yabancýlaþmayý ortadan kaldýrarak, tabanýn söz hakkýný ve sendikal demokrasiyi saðlamalýdýr. Türk-Ýþ, 2012’ye damgasýný vuracak olan ekonomik krizde hükumetin uygulayacaðý iþçi karþýtý ekonomi politikalarýna ve yasal düzenlemelere karþý mücadele etmeyecektir. Edemeyecektir. Türk-Ýþ’in AKP hükümetinin arka bahçesi olmasý, hem sendikalý iþçiler hem de bütün iþçi ve emekçiler için büyük bir kayýp olacaktýr. SSGSS’ye karþý mücadele etmekten kaçýnanýn, 1 Mayýs’ta Taksim’e çýkmaktan 30 Nisan’da vazgeçenin bugünkü Türk- Ýþ yönetimi olduðu unutulmamalýdýr. Türk Ýþ’ten beklenen, ayaða kalkmasý, iþçi sýnýfýnýn gerçek çýkarlarýný temsil etmesi ve sýnýf mücadelesinin önüne düþmesidir. TürkÝþ’e yakýþan budur! AKP’nin iþçi bürosu gibi çalýþmak deðil. Sendikal Güç Birliði Platformu, iþçilerden almýþ olduðu destek ve dayanýþma coþkusuyla, önümüzdeki sürece, 8-11 Aralýk tarihleri arasýnda Ankara’da yapýlacak olan, Türkiye iþçi sýnýfýnýn en büyük örgütü TürkÝþ’in, 21. Olaðan Genel Kurulu’nda kendi adaylarýný göstererek müdahale edecektir. Genel kurul nasýl sonuçlanýrsa sonuçlansýn, Sendikal Güç Birliði, Türk-Ýþ içerisinde varlýðýný ve mücadelesini sürdürmeye devam edecektir.” Yapýlan uzun toplantý, alkýþlarla ve çalýnan “Selam Türkiye iþçi sýnýfýna selam” marþýyla sona erdi.

istedi. Ýþçi ve aileleri “Sadaka Deðil Hakkýmýzý Ýstiyoruz Kýdem Tazminatlarýmýzý Ödeyin/Ýzmir Basma Giraud Ailesi Maðduru Ýþçiler” pankartý ile polis barikatý ile korunan Fransa konsoloslu önünde kýsa bir basýn açýklamasý yaptýlar. Açýklamadan sonra iki iþçi, temsilci olarak Fransa konsolosluðuna mektup vermek istedi. Fransa konsolosluðu kapýsýnda güvenlik görevlisi ile karþýlanan iþçilere; içeride elçinin olmadýðý ve elçinin dýþýnda görevlinin bulunmadýðý söylendi. Ýþçiler mektubu vermeden sloganlarla eylemlerine son verdiler. Mücadele Birliði/Ýzmir

200. Sayý / 14 - 28 Aralık 2011

7


21. Türk-Ýþ Kongresi’nden Notlar

Yeni Evrede

Türk-İş Kongresi

Mücadele Birliði

delegelerden biri “iþçilerden kesilen iþsizlik fonu nerede. Bugün iþsizler o paralarý alamýyor” þeklinde tepki gösterdi. Türk-Ýþ Olaðan Genel Kurulu’nda uluslararasý sendika baþkanlarýnýn konuþmasý ve mesajlarýyla 1. gün sona erdi

21. Türk-iþ Olaðan Genel Kurulu 8 Aralýk günü protestolarla baþladý. Divan seçiminden sonra konuklarýn kürsüye çýktý. Baþbakan yardýmcýsý Bekir Bozdað’ýn kürsüye çýkmasýyla protestolar baþladý. Bozdað konuþurken önce bir grup delege salonda “AKP’ye Teslim Olmayacaðýz”, “Ýþçi Düþmaný Hükümet Ýstifa”, “Ýþçiler Birleþin Ýktidara Yerleþin”, “Tazminata Uzanan Eller Kýrýlsýn” sloganlarýyla Bozdað’ýn sesini bastýrmaya çalýþtýlar. Protestolarýn artmasýyla salonda sloganlar yankýlandý. Bu arada gazetecilere özgürlük platformu da “Yýpranýyoruz”, “Dokunan Yanýyor Yanana Kadar Dokunacaðýz”, “Tutuklu Gazeteciler Serbest Býrakýlsýn”, “Gazetecilere Özgürlük” dövizleri açarak Bozdað’ýn konuþmasýný protesto ettiler. Baþbakan yardýmcýsýnýn konuþmasý 20 dakika boyunca sloganlar ve ýslýklarla protesto edildi. Delegeler “Bozdað’ýn kürsüye çýkýp yalan söylemesine tahammül edemeyiz bu nedenle üç kâðýtçý iki yüzlü iþçi düþmaný politikalarýný kýnamak üzere tepki gösteriyoruz” diye konuþtular. Bozdað kürsüden indiðinde de tepkiler dinmedi. Ortamýn gerginleþmesi üzerine Sendikal Güç Birliði bileþenlerinin oturduðu yerde arbede çýktý. Delegelerin tepkilerine tahammül edemeyen þimdiki Türk-Ýþ yönetimi yanlýsý delegeler SGBP(Sendikal Güç Birliði Platformu)’li baþkanlara laf atarak gerginlik yarattýlar. Sonra kürsüye Çalýþma ve Sosyal Güvenlik Bakaný’nýn çýkýp babasýnýn inþaat iþçisi olduðunu söylemesi üzerine delegeler “babana ihanet ediyorsun” diyerek tepkiler yeniden baþladý. Bakan sendikal düzenlemeler ve örgütlenmenin önündeki engeli kaldýrdýklarýný söylerken,

8

Ýþçiden Ýþçiye Hasým Olmaz, Ýþçiden Ýþçiye Yoldaþ Olur Kongrenin gündeminde 2. gün sendika genel merkez yöneticilerinin konuþmalarý vardý. Sendika baþkanlarý kimi zaman kendilerini, kimi zaman hükümeti, kimi zaman Türk-Ýþ’i eleþtirirken bazý sendika yöneticileri ise hükümeti öven konuþmalar yaptý. Tez Koop-Ýþ baþkanýnýn konuþmasý sýrasýnda Ülker’e baðlý Þok Market çalýþanlarýna yönelik yapýlan baskýlarýn sesini duyurmak için iki kadýn delege “Sendikalý Ýþçiyi Ýþten Atan, Ýstifaya Zorlayan Ülker Kemiksiz Et Seviyor”, “Ülker Bizi Þok Etme” dövizleri açarak slogan attýlar. Salondaki delegeler de “Þok Market Çalýþanlarý Yalnýz Deðildir” sloganlarý atarak iþçileri destekledi. Salonda gün boyunca “Türk-Ýþ Deðiþecek Türkiye Deðiþecek”, “Türk-Ýþ’te Deðiþim Olacak Baþka Yolu Yok”, “Kurtuluþ Yok Tek Baþýna Ya Hep Beraber Ya Hiç Birimiz” sloganlarý atýldý. Kürsüde konuþan Atilay Ayçin’in konuþmasý dikkat çekti. Türk-Ýþ Kongresi’ni iþçi sýnýfýnýn “en büyük meclisi” olarak deðerlendiren Ayçin “uyarý ve eleþtirilerini” bu kürsüden yapacaklarýný belirtti. “Bütün insanlarýn düþüncelerini özgürce ifade etmesi için bu kürsünün adý özgürlük kürsüsüdür” diyerek düþüncelerini belirtti. Kongredeki görüþ ayrýcalýklarýndan hasýmlýk beslendiðini belirterek “Ýþçiden iþçiye hasým olmaz, iþçiden iþçiye dost olur, yoldaþ olur” diyerek hasýmlýk yapanlarý sert bir þekilde eleþtirdi. Bakanlarý kastederek “Dün iki cambaz ayný ipte oynamaya çalýþýyordu. Ben yýllar önce bir þeyler söyledim. Buradan bizi tehdit eden baþbakana cevap verdim salon üstüme geldi. Kim haklý çýktý?” diyerek hükümeti eleþtirenlerin yýllar önce hükümeti eleþtirenlere saldýrdýðýný hatýrlattý. Ayçin Türk-Ýþ’in hükümetin çýkardýðý yasalar karþýsýnda suskunluðunu da sert bir þekilde eleþtirdi. Mustafa Türkel konuþmalarýnda geçmiþ dönemde yaptýklarýný hata olarak kabul ederek bedellerini ödediðini söyledi. Ve “Ayý ile yataða giren týrmalanmýþ olarak kalkar. Bunu kimse unutmasýn” diyerek neden hatalara düþtüðünü anlattý. Kongre 23 sendika genel yöneticilerinin konuþmalarýyla saat 18.30’da sona erdi. Türk-İþ Genel Kurulunda 3. Gün Üçüncü gün sendika yöneticilerinin konuþ-

200. Sayý / 14 - 28 Aralık 2011

malarýyla baþladý. Sendika baþkanlarýnýn gündemlerinde yine ekonomik kriz, hükümetin saldýrýlarý vb. konular vardý. Kumlu yaptýðý konuþmada Sendikal Güç Birliði’ni hedef aldý. Sendika baþkanlarýnýn konuþmalarý 12.30 gibi bitti. 13 sendika baþkaný kürsüde görüþlerini bildirdi. Kongrenin 2. Oturumunda ise komisyonlarýn hazýrladýðý, eðitim, bütçe, hesap, tüzük tadil raporlarý okunarak oylama sunuldu. Bütçe Raporuna önerge olarak Kampana ve Savronoðlu iþçilerinin 270 ve 133 gündür çadýr kurarak mücadele verdiklerini ve örgütlenme fonundan yardým edilmesi önerisi 105 delegenin imzasý ile oylamaya sunuldu. Önerge oy çoðunluðuyla kabul edildi. Komisyon raporlarýnýn son bulmasý üzerine Türk-Ýþ Yönetim Kurulu aday listeleri okundu. 1. Listeden Mustafa Kumlu yine baþkanlýða adaylýðýný koyarken 2. Liste baþkan adayý ise Mustafa Öztaþkýn. Gündem Yönetim Kurulu üyelerinin kürsüye çýkmasýyla devam etti. YK’da yer alan Cemal Bakýndý ve Ýse Gök adaylýklarýný koymadýklarýný açýkladý. Mustafa Kumlu ise Tek Gýda-Ýþ’i ve SGB eleþtirerek ayrýmcýlýk yaratmakla suçladý. Kumlu hükümetin yaptýrýmlarýna karþý Türk-Ýþ’in suskunlukla suçlanmasýna “sendikacýlýðýn doðasýnda uzlaþmak var” diyerek cevap verdi. Kumlu iþçiyle hiç kongre yapýlmadýðýný söyleyince delegeler itiraz ederek “bugün neden iþçi aldýnýz” diyerek Türk Metal’in 2 otobüs dolusu getirdiði iþçileri kastetti. Oysa dün iþçiler içeri girmek istemiþ, ama polisin ve ÖGB’nin engeline takýlmýþlardý. Nihat Yurdakul’un müdahalesi üzerine iþçiler salona zorla alýnmýþlardý. Kumlu kongrenin iþçilere kapalý yapýlýyor eleþtirilerine cevaben “niyetiniz 1 Mayýs’ta olduðu gibi bana saldýrtmak mý” dedi. Kumlu’nun konuþmasýný Atilay Ayçin “Türk-Ýþ yönetiminin iflasý” olarak deðerlendirdi.

Kumlu Yeniden Türk-Ýþ Baþkaný Büyük Anadolu Hotel’de 8 Aralýk’ta baþlayan Türk-Ýþ 21. Olaðan Genel Kurulu, 11 Aralýk günü (4.Gün) yapýlan seçimin ardýndan sona erdi. Seçimde, 362 delegenin tamamý oy kullandý. Oylarýn 350’si geçerli sayýldý. Oylarýn 223’ünü Mustafa Kumlu, 127’sini ise Petrol-Ýþ Genel Baþkaný Mustafa Öztaþkýn aldý. Bu sonuçla Mustafa Kumlu, yeniden TÜRK-ÝÞ Genel Baþkaný seçildi. TÜRK-ÝÞ Yönetim Kurulu da þu isimlerden oluþtu: Genel Sekreter Pevrul Kavlak, Genel Mali Sekreter Ergün Atalay, Genel Teþkilatlandýrma Sekreteri Nazmi Irgat, Genel Eðitim Sekreteri Ramazan Aðar.


Yeni Evrede

Moda Stil Ýþçisi Haklarý Ýçin Eylemde

Sokaklar

Mücadele Birliði

Sultangazi’de Moda Stil iþçisi Yavuz Güneþ, zorunlu mesai dayatmasýný kabul etmediði için iþten atýldý. Ýki yýldýr Moda Stil Giyim atölyesinde makineci olan Yavuz Güneþ, çalýþma koþullarýnýn aðýr olmasý, uzun mesai saatleri ve ücretlerinin zamanýnda ödenmemesi, zorunlu mesailer ve servislerinin olmayýþý gibi bir çok sorunla karþý karþýya olduklarýný ve geçen hafta 3 Aralýk Cumartesi günü zorunlu mesai dayatmasýna karþý çýkarak iþe gelmediði için Pazartesi iþbaþý yapmak üzere geldiðinde iþine son verildiði söylendi. Birikmiþ mesailerini ve maaþýný da alamayan Güneþ, bu sömürü koþullarýna karþý direniþe baþlama kararý aldý. 5 Aralýk Pazartesi günü saat 13.00’de Sultangazi Belediyesi önünde basýn açýklamasýyla eyleme baþladýðýný duyurdu. “Sadece Moda Stil’in deðil, buraya üretim yaptýrarak, üretilen bu ürünlerle kasasýný dolduran Armine Maðazalarý da emeðimizin karþýlýðýnýn ödenmesinden sorumludur” diyen Yavuz Güneþ, eylemine baþlamasýnýn 6. günü olan 10 Aralýk Cumartesi günü Gaziosmanpaþa Meydan’ýnda bulunan Armine Maðazasý önünde saat 16.00’da bir basýn açýklamasý gerçekleþtirdi. Basýn açýklamasýnýn ardýndan pankart Armine Maðazasý önünde yere serilerek kýsa bir süre için oturma eylemine geçildi. Moda Stil iþçisi Yavuz Güneþ’in haklarýnýn verilmesinden Armine firmasýnýn da sorumlu olduðu ve tekstil sektöründeki yoðun sömürü koþullarýna karþý mücadele çaðrýsýný içeren ajitasyon konuþmasý ve sloganlar sürdü. Armine-Moda Stil eyleminin 7. gününde (11 Aralýk) sabah erken saatlerde

direniþ çadýrý patron ve adamlarý tarafýndan yeniden yýkýldý. Bir gün önce (10 Aralýk) Armine Maðazasý önünde eylem yapmaya giden Yavuz Güneþ’in çadýrý yokluðundan faydalanarak yýkýlmýþtý. Moda Stil İşçisi Yavuz Güneş ile eyleminin ilk günü bir söyleşi yaptık. Mücadele Birliði: Merhaba, iþyeri koþullarýný kýsaca az önce aktardýnýz, ama çalýþma koþullarýnýzý ve bu eyleme karar veriþ sürecinize iliþkin biraz daha bilgi alabilir miyiz? Yavuz Güneþ: Burada iki yýldýr çalýþýyorum, makineci olarak... Ýçeride tam bir kölelik düzeni var. Gerçi bu semtte yüzlerce atölye var, hemen hepsi de ayný þartlarda çalýþtýrýyor iþçileri... Uzun zamandýr ücretlerimizi doðru düzgün alamaz olduk.. Daha önce de bu konuda sorunlarýmýz oldu, çalýþma koþullarýmýz çok aðýr... Saat 08.00-08.15 iþbaþý yapýyoruz, akþam 19.30’da ancak paydos ediyoruz, o da mesailer olmazsa. Bu arada ancak 45 dakikalýk bir yemek molamýz var onun dýþýnda dinlenme zamanýmýz yok... Bir de son zamanlarda iyice artan zorunlu mesailer baþladý. Bu kadar çalýþmanýn üstüne bir de Cumartesileri zorunlu mesai baþlatýldý. Bizim zaten gün içinde hýzlý bir çalýþma temposunda tüm gücümüz tükeniyor. Ben zorunlu mesaiyi reddettim. ... Cumartesi iþe gelmedim. Pazartesi mesai saatinde içeriye girdim, bana iþime son verildiðini söylediler. Ben de patronun yanýna gittim, benim maaþýmý, mesailerimi vs. alacaklarýmý ödesin diye, tek bir kelime söylemedi. Mücadele Birliði: Sadece iþten atýldýðýnýzý mý söyledi? Yavuz Güneþ: Sabah ben iþbaþý yapýyorum diye içeri girdim, sonra bana iþten çýkarýldýðým söylendi. Patronla konuþmaya gittiðimde de ‘Ben bu koþullarda seninle çalýþamam’ dedi. ‘Benim içeride param var onu öde’ deyince de ‘paramýz yok’ diyor. ... Bu arada iþten daha önce ayrýlmýþ bir Moda Stil iþçisi söze giriyor. Ýþten Ayrýlan Ýþçi: Burada biz çok so200. Sayý / 14 - 28 Aralık 2011

runlar yaþadýk, içeride kölece bir çalýþma var... En ufak bir ses çýkardýðýnýzda bir þeye itiraz ettiðinizde ya gelip birileri sizinle konuþuyor, ikna ediyor ya da biraz para verip susturmaya çalýþýyor, sesinizi kýsmazsanýz da iþten atýyorlar. Daha önce burada bu para ödenmeyiþine, yemeklerin kötü olmasýna, zorunlu mesailere karþý itirazý olan arkadaþlar oldu, onlardan yedi kiþiyi iþten çýkardýlar bayramdan bir süre önce. .... Yavuz Güneþ: Ben iki yýldýr burada çalýþýyorum, arkadaþýmýn dediði gibi, servis yok, maaþlarýmýzý düzenli alamýyoruz, bayramdan sonra para alamadýk, normalde her ayýn yirmisinde avans verilmesi gerekiyor, ama onu da alamýyoruz bir süredir. Mücadele Birliði: Aðýr çalýþma koþullarý, zorunlu mesai.... ödenmeyen ücretler... nereye kadar devam edecek dediniz sonunda... Yavuz Güneþ: Evet, buralarda hep böyle ama, atölyelerde çok kötü koþullarda çalýþýyoruz, doðru dürüst yemek çýkmýyor, her taraf pis, bir çay bir sigara içecek zamanýmýz yok... Sadece öðlenleri 45 dakika yemek molamýz var. Bu kölece çalýþma koþullarýný deðiþtirmek için bir yerlerden baþlamak gerekir. Bir insan ne

9


Emek

kadar dayanabilir ki oniki saat çalýþmaya... Ardýndan zorunlu mesailer. ... Yavuz Güneþ ve Diðer Ýþçi: Hep iþçi elini taþýn altýna sokuyor zaten nedense... Patronun parasý olmaz, iþçi elini taþýn altýna sokar, ne yapar para almak için biraz daha bekler... Patron alacaklarýný tahsil edememiþtir, yine iþçi elini taþýn altýna sokar.... Yeni sipariþ gelmiþtir yetiþmesi lazým yine iþçi elini taþýn altýna sokar... Daha çok çalýþýp iþleri yetiþtirir... Hep iþçinin eli taþýn altýnda gördüðünüz gibi.... Mücadele Birliði: Ýþten çýkarýldýktan sonra yasal anlamda bir iþlem yaptýnýz mý? Yavuz Güneþ: Bölge Çalýþma Müdürlüðü’ne baþvuruda bulundum... Oradaki iþlemler tamamlanýnca sanýrým iþ mahkemelerine devrolacak... Takip edeceðiz... Bu iþler de çok uzun sürer ama... Mücadele Birliði: Genelde bir ay içinde Bölge Çalýþma Müdürlüðü’nden bir yanýt gelir... Ama mahkemeyle uðraþmanýz gerekirse önce paranýzý hazýrlamanýz gerekli. Yavuz Güneþ: Ýþ Mahkemesi için mi? Bölge Çalýþma Müdürlüðü gerekli görürse sanýrým oraya iþ mahkemesinde iþlemler baþlayacak... Mücadele Birliði: Mahkeme harçlarýný düzenleyen yasa maddeleri deðiþti... Eskisi gibi dava açamýyorsunuz.... Paranýzý almak için de dava açsanýz, yüklü bir miktar para harç yatýrmanýz gerekiyor iþlemleri baþlatabilmeniz için... Sonra çýkacak masraflar olursa o da ayrý... Yavuz Güneþ: Öyleymiþ... öðrendim ben de.... Mücadele Birliði: Teþekkür ederim, sohbetiniz için. Söylemek istediðiniz bir þey var mý? Yavuz Güneþ: Saðolun, ben buradan çevredeki ve duyarlý iþçi arkadaþlara çaðrýda bulundum, bu kölece çalýþma koþullarýna bir þekilde dur demek, bir yerlerden baþlamak gerekir Ýnsanca koþullarda çalýþmak, insanca yaþamak için birlikte birþeyler yapmak, birlikte mücadele etmek zorundayýz. Mücadele Birliði: Bu çevrede bir çok tekstil atölyesi var, yüzlerce binlerce de sizin koþullarýnýzda çalýþan iþçi... Belki bir süre sonra sizin gibi koþullarýný deðiþtirmek isteyen iþçiler çýkar, birlikte mücadele edenler çýkar. Bir geliþme olursa haberdar olmak isteriz. Umarým eyleminiz kazanýmla sonuçlanýr. Yavuz Güneþ: Saðolun...

10

Yeni Evrede

ÜLKER KEMİKSİZ ET SEVİYOR!

Mücadele Birliði

Þok Marketler zinciri Ülker Grubu tarafýndan satýn alýnmýþtý, þimdi Þok Market çalýþanlarý sendikalarýndan istifa etmeye zorlanýyor. Þok Marketler’de çalýþan iþçiler, Migros bünyesindeyken 1995 yýlýnda kurulduðundan bu yana Tez-Koop Ýþ Sendikasý’nda örgütlenmeye baþladýlar ve Þok Market iþçileri, ilk günlerinden bu yana sendikalý ve toplu iþ sözleþmeli olarak çalýþýyordu. Ülker Grubu satýn aldýðý diðer firmalarda olduðu gibi þimdi de Þok Market iþçilerini sendikasýzlaþtýrmaya, sendikalarýndan istifaya zorluyor. Sendikal haklarýný kullanmak isteyen Þok Market iþçileri, 6 Aralýk günü bu sendikasýzlaþtýrma saldýrýsýna karþý Üsküdar Kýsýklý’da bulunan Ülker Grubu Þok Marketler Genel Merkezi önünde saat 14.00’de bir basýn açýklamasý yaptýlar. Tez-Koop-Ýþ Sendikasý pankartý açan Þok Market iþçileri “79’da Neysen Bugün de O’sun Ülker”, “Sendika Yoksa, Barýþ da Yok”, “Sendikalý Ýþçiyi Ýþten Atan, Ýstifaya Zorlayan Ülker Kemiksiz Et Seviyor”, “Ülker Bizi Þok Etme” dövizleri taþýdýlar ve sloganlar atarak Ülker Grubu’nun sendikalý iþçileri iþten atmasýný ve istifaya zorlamasýný protesto ettiler. Ülker Grubu’nun toplu iþ sözleþmesi hükümlerine uymak zorunluluðu bulunduðunu bilmesine raðmen Tez-Koop-Ýþ Sendikasý’na üye iþçilere “Sendikadan istifa edin size daha iyi ekonomik þartlar sunalým” diyerek istifaya zorladýðý belirtilen açýklamada, Ülker Grubu’nun gelir gelmez 100 yýllýk oyuna baþladýðý, bu 100 yýllýk sömürü oyununun diðer kurallarýný da uygulamaya sokarak iþçiler üzerinde baskýlara baþladýðý söylendi. Ülker’in Tez-Koop-Ýþ Sendikasý’ndan istifa eden iþçilere daha iyi ekonomik þartlar sunacaðýný düþünmenin bir safdillik olacaðý dile getirilen açýklamada, asýl niyetin iþçileri daha düþük ücretle çalýþtýrmak ve sosyal haklarýný gaspetmek olduðu belirtildi. Þok Market iþçilerinin yýllardýr örgütlülüklerinin bulunduðu söylenen açýklama, eðer Ülker Grubu, iþçilere uyguladýðý baskýlardan vazgeçmezse, iþçilerin her Þok Market’in önünü gelincik tarlasýna çevirmeye ve eylemlerini Þok Market maðazalarý önüne taþýmaya hazýr olduklarýný belirterek sona erdi. Yapýlan basýn açýklamasýnýn ardýndan Þok Market iþçileri sloganlarla Ülker Grubu’nun sendikasýzlaþtýrma saldýrýsýný protesto ederek eylemi sonlandýrdýlar. 200. Sayý / 14 - 28 Aralık 2011


Yeni Evrede

Mücadele Birliði

Şube Hükümetler

TAM ÝLHAKTA YENÝ AÞAMA: “ÞUBE HÜKÜMETLER”

Avrupa’da, ilk bakýþta insana son derece þaþýrtýcý gelen geliþmeler peþ peþe ortaya çýkmaya baþladý. Dünyanýn gözü Ortadoðu ve Suriye’ye çevrilmiþken, Avrupa’da sessiz sedasýz geçiþtirilen sürece dikkat etmek, incelemek ve olasý sonuçlarýný hesaba katmak gerekiyor. Ýki önemli geliþmeden biri Yunanistan’da, diðeri Ýtalya’da yaþandý. Burjuva medyanýn sessizlikle geçiþtirmeye, hemen üstünü kapatmaya çalýþtýðý bu geliþmeler, her iki ülkedeki hükümetlerin deðiþim þeklidir. Yunanistan’da Papandreu hükümeti, Yunan Meclisinde çoðunluðu elinde bulundurmasýna raðmen “gizli” bir elin dokunuþuyla bir hafta içinde düþtü. Yerine Avrupa -isteyen artýk bunu Almanya diye okuyabilir- Merkez bankasýnda uzun süre çalýþmýþ, Yunan Meclisi dýþýndan gelen birinin baþbakanlýðýnda bir hükümet kuruldu. Benzer olay Ýtalya’da yaþandý. Faþist Berlusconi hükümeti Ýtalyan parlamentosundan güvenoyu aldýðýnýn ertesi günü birileri çýkýyor ve iki gün içinde Berlusconi’nin istifa edeceðini açýklýyordu. Berlusconi, önce “böyle bir þey yok” demeye getirdi ama Yunanistan’dakine benzer “gizli” el kulaðýný çekmiþ olmalý ki, tam da açýklandýðý gibi “istifa etti”. Yerine kurulan hükümet, týpký Yunanistan’da olduðu gibi, parlamento dýþýndan birinin baþbakanlýðýnda kuruldu. Buradan çýkarýlacak birinci ara sonuç: Avrupa “demokrasisi”nin bir palavra olduðu bizzat Avrupalý emperyalistler tarafýndan kanýtlanmýþtýr. Halkýn “seçtiði” Meclislerin hiçbir deðerinin olmadýðý, göstermelik olduklarý, tekellerin çýkarý söz konusu olduðunda bunlarýn kirli bir mendil gibi kenara atýlacaklarý, son “teknokrat” hükümetlerle bir kez daha anlaþýldý. “Teknokrat” hükümetler neden kuruldu? Halkýn tepkilerini dikkate almadan “tasarruf” önlemlerini almak için. Yani, emekçi sýnýflarýn boðazýný daha da sýkacak, sefalete sürükleyecek ekonomi politikalarýný oy kaygýsý filan duymadan hayata ge-

çirmek için. Emekçi sýnýflarýn tepkisini bastýrmak ise, doðal olarak polis ve askerin iþi olacak. Ýkinci ara sonuç: Lenin’in yüzyýl öncesinde iþaret ettiði, “burjuva demokrasisi serbest rekabete tekabül eder, tekelcilik siyasi gericiliðe” tezi, bundan daha güzel biçimde kanýtlanamazdý. Siyasi gericilik ve burjuva demokrasisi, faþizmin kuluçka yataðýdýr. Üçüncü ara sonuç: Teknokrat hükümetler, Avrupa siyasi gericiliðinin hýzla faþizme doðru yöneldiðinin somut iþaretleri oldular. Avrupa, ya emekçi sýnýflarýn, yoksul, ezilen kitlelerin devrimci mücadele sonucu iktidarý alacaklarý ve sosyalizme

Teknokrat hükümetler, Avrupa siyasi gericiliðinin hýzla faþizme doðru yöneldiðinin somut iþaretleri oldular. Avrupa, ya emekçi sýnýflarýn, yoksul, ezilen kitlelerin devrimci mücadele sonucu iktidarý alacaklarý ve sosyalizme yönelecekleri ya da emperyalist tekellerin kendi egemenliklerini korumak için faþist iktidarlara yol açacaklarý bir sürece girmiþ durumda. Bütün bu geliþmelerin arkasýnda ne var? Emperyalist-kapitalist sistemin ekonomik krizi var. Sistemin ekonomik krizinin arkasýnda ise, sistemin, kapitalist üretim biçiminin hareket yasalarý var. Krizin çok þiddetli, sarsýcý ve kalýcý olmasýnýn tek deðil ama, temel nedeni bu hareket yasalarýnýn kendisidir. 200. Sayý / 14 - 28 Aralık 2011

yönelecekleri ya da emperyalist tekellerin kendi egemenliklerini korumak için faþist iktidarlara yol açacaklarý bir sürece girmiþ durumda. Bütün bu geliþmelerin arkasýnda ne var? Emperyalist-kapitalist sistemin ekonomik krizi var. Sistemin ekonomik krizinin arkasýnda ise, sistemin, kapitalist üretim biçiminin hareket yasalarý var. Krizin çok þiddetli, sarsýcý ve kalýcý olmasýnýn tek deðil ama, temel nedeni bu hareket yasalarýnýn kendisidir. Krizin de kendi yasalarý var. Bu yasalarýn baþýnda, iþler iyi giderken “kardeþçe” geçinen sermaye gruplarýnýn ya da tekellerin diyelim, kriz ortaya çýktýðýnda birbirlerinin omzuna basarak kriz bataklýðýndan kurtulmaya çalýþmalarýdýr. Böylesi koþullarda en güçlüler daha zayýflarý ezerek ve yutarak yüzeyde kalmayý baþarýrlar. Almanya ve Fransa -ama özellikle de Almanya- þimdi, tam da bu yasaya uygun hareket ediyorlar. Almanya, derin bir kriz içinde olan Yunanistan’a, arkasýndan Ýtalya’ya tüm koþullarýný kabul ettirdi. Ama ne Almanya’ya ne de Fransa’ya bu yetmedi. Kabul ettirdikleri koþullarý harfiyen ve acilen uygulayacak hükümetler gerekiyordu. Böylesi hükümetler ancak kendi adamlarýndan, kendilerine baðlý adamlardan oluþacak hükümetler olabilirdi. Ne Papandreu ne de Berlusconi hükümetleri buna uygundu. En azýndan “güven” sorunu vardý. Burjuvalar kolay kolay “güven” duymazlar ve “boðayý boynuzlarýndan yakalamaya” alýþýktýrlar. Onlarýn “güven” duyacaklarý durum, iplerin ellerinde olduðu durumdur. Ýtalya ve Yunanistan’da kurulan hükümetler iþte budur. Almanya ve Fransa’nýn, ama özellikle de Almanya’nýn “Þube Hükümetler”idir. Emperyalistler, “tam ilhak” politikasýný bu güne kadar baðýmlý ülkelerde uygulamaya koymuþlardý. Ýtalya’daki son geliþmeler, bu politikanýn görece “zayýf” emperyalist ülkeleri de kapsam alanýna aldýðýný gösteriyor.

11


Gündem

D

HÜKÜMET İÇİN SO

evletin tepesinde ilginç geliþmeler oluyor. Geçtiðimiz hafta, hastalýðý muamma baþbakan, istirahatini uzatýnca önce onun yardýmcýsý Arýnç “ben hiçbir zaman Erdoðan’a biat etmedim” deyiverdi. Arkasýndan “Erdoðan da ne ki” dercesine “biat edecek olsam Erbakan hocaya biat ederdim” diye de ekledi. Her þey bundan ibaret olsa bu Brütüsvari açýklama –ve bir yerde küçümseme- belki çok þey ifade etmezdi. Ama bunun arkasý geldi. Ýngiltere’de þaþaalý bir karþýlamayla aðýrlanan Gül, döner dönmez, sonradan Erdoðan ürünü olduðunu öðrendiðimiz “Þike Yasasý”ný veto etti. Yasanýn veto edilmesi ilk baþta, dikkati çekmeyen, normal bir geliþme gibi duruyordu. Fakat AKP Grup Baþkanvekili “bu yasayý aynen çýkaracaðýz” yollu Gül’e meydan okuyan açýklamasýný yapýnca iþin rengi ortaya çýkmaya baþladý. Bülent Arýnç, ki kendisi baþbakan yardýmcýsýdýr, yani Erdoðan’ýn yardýmcýsý olarak, Erdoðanlarýn çýkartmaya çalýþtýðý yasa için “bundan böyle kimsenin bu yasayý ayný haliyle çýkarmaya cesaret edeceðini sanmýyorum” deyiverdi. Açýktý ki, birilerine mesaj veriyor, baþka birilerine parmak sallýyordu. Hasta yataðýnda Erdoðan, sýrtýna saplanmak üzere olan býçaðýn gölgesini gördü ve Meclis’teki adamlarýna, “yasayý virgülüne dokunmadan derhal çýkarýn” talimatýný verdi. Erdoðan “ben buradayým” diyordu. Hani arabesk lügatle söylemek gerekirse, “yýkýlmadým ayaktayým” demeye getiriyordu. Kýlýcýný ilk çeken, devletin resmi baþý oldu. Ama hükümetin resmen, devletin ise gayri resmi baþýnda olan kiþi, bu hamleye kendi kýlýcýný naralar eþliðinde çekerek karþýlýk verince, kýlýcý ilk çeken onu usulca indirip kýnýna yerleþtirdi ve ekledi: “Kimse baþka yönlere çekmeye, farklý anlamlar çýkarmaya çalýþmasýn, bunun

12

Yeni Evrede

Mücadele Birliði

kimseye yararý olmaz, her þey demokratik usuller içinde cereyan ediyor.” Durum, herkesin bildiði mahalle kabadayýsýnýn fýkrasýna benzemiþti. Biliniyor, mahallenin kabadayýsý bir gün kahvehaneye giriyor ve “var mý bana yan bakan” diye narasýný atýyor. Orada oturanlardan biri, “var” diye ayaða kalkýnca bizim kabadayý iðne batýrýlmýþ balon gibi oluveriyor ve yumuþacýk sesle “var mý ikimize yan bakan” diye mýrýldanýyor. Arkasýnda durduðu kiþi kýlýcýný gerisingeriye kýnýna yerleþtirirken, hükümetin her daim “gözyaþlarý sel gibi” bakaný Arýnç, Maraþ katliamcýlarýnýn avukatý Bakan Hayati Yazýcý ve ayný safta yer alanlar tüm sözlerini yalarcasýna sessizliðe gömüldüler. Eh, komutan savaþtan cayýnca erlerin savaþý sürdürmesi aptallýk olurdu. Ortalýk durulur gibi oldu. “Þike Yasasý” virgülüne dokunmadan önce Meclis Komisyonundan arkasýndan Meclis Genel Kurulundan geçti. Oylama sýrasýnda daha önce “kimse bu yasayý bir daha çýkarmaya cesaret edemeyecek” diyen Arýnç, soluðu Endenozya’da almýþtý. Cumhurbaþkaný, Meclis-Erdoðan yasasýný çöpe atmýþtý. Erdoðan, yasayý çöp kutusundan alarak tekrar Cumhurbaþkaný’nýn eline tutuþturdu ve yasayý onaylamakla görevli olduðunu hatýrlattý. Ortalýðýn durulur gibi olmasý her þeyin eski haline dönmesi anlamýna gelmez, gelmiyor. Testide bir kez çatlaklar oluþtuktan sonra onun eski haline getirilmesi mümkün deðil. Çatlaklar belki sývama yoluyla gizlenebilir, testinin “saðlam” görünmesi saðlanabilir. Ama bu, gerçeði ne kadar deðiþtirir? Peki, olan biten, bunca patýrtý-gürültü neyin nesiydi? Olan biten þey ilk “yoklama” hamlesinden sonra en azýndan bir tarafýn geri adým atmasýydý Daha esaslý bir çarpýþma için ikinci bir fýrsata ya da daha uygun koþullara kadar sürecek bir ri200. Sayý / 14 - 28 Aralık 2011

cat! Uzun sürmeyeceði þimdiden anlaþýlan bir ricat! Kanýt mý? Kanýt, hükümeti-baþbakaný daha düne kadar “cengâverce” savunan Zaman denilen cerideden. Þunlarý yazýyor ceridenin yazarý: “Baþbakan rahatsýzken çok garip iþler oldu; ‘Baþbakan hastalandý da böyle oldu’ dedirtecek iþler deðil doðrusu; aksine Baþbakan’ýn karar ve direktifiyle böyle oldu. Duyduðumuza göre Baþbakan, partisinde kanunun inatla aynen geçmesine karþý çýkan isimleri arayýp “Aynen” konusunun altýný çizmiþ, ardýndan konuþma yasaðý koymuþ. Parti yöneticileri de gruba, “Deðiþikliðin altýndaki imza Baþbakan’ýn imzasý demektir, ona göre ha!” diye sert çýkmýþ. Bunun üzerine vekiller, genel kurul oylamasýna girerek Baþbakan’a “görünmek” gerektiðine hükmetmiþler. Baþbakan’a görünmek?.. Ne için, ne uðruna? “Þikecileri göstere göstere affettiler” dedirtmeye deðer mi bilmem. Þike kanununda gösterdiði sert kararlýlýk ve direnç, metanetin deðil aslýnda bükülüþün emaresidir. Durmayýnýz efendim, yola devam; ustalýk devri denilen demek bu imiþ!” Þimdi birinci soru þudur: Ne oldu da kaya gibi saðlam görünün hükümet partisi, “þike yasasý” gibi “futboldan bir mesele” nedeniyle eþekten düþmüþ Diyarbakýr karpuzu misali tam ortadan çatladý? Gerçekte sorun “þikecilerin affedilmesi” miydi? Gül’ün olsun, Erdoðan’ýn olsun, dinci güçlerin diðer liderlerinin olsun, bunlardan herhangi birinin böyle bir meseleden hükümet-iktidar olma durumunu riske atacaklarýna çocuklar bile inanmaz. Tanýk olduðumuz çatlak, derindeki büyük kýrýlmalarýn yüzeye yansýmasýdýr. O kadar. Demek ki, “futboldan mesele” yumurtanýn kabuðunu çatlatan ufak bir gaga


ONUN BAŞLANGICI Yeni Evrede

Mücadele Birliði

vuruþundan baþka bir þey deðil. Þöyle de denebilir: Kabuk o denli hassalaþmýþtý ki çatlamasý için ufak bir vuruþun olmasý yetiyordu. Devrimci politik güçlerin yanýtýný bulmalarý gereken soru budur: Kaya gibi saðlam görünen hükümet partisi için iþleri kýrýlma noktasýna kadar getiren nedenler, etmenler nedir? Son’da söylenmesi gerekeni hemen söyleyelim: Bu nedenlerin baþýnda devrimin, iç savaþýn geliþimi geliyor. Devlet ve hükümet bugüne kadar tüm yol ve yöntemleri denemelerine, tüm araçlarý kullanmalarýna karþýn devrimin geliþimini durdurmayý, iç savaþtan zaferle çýkmayý baþaramadýlar. Kürt halký ve Türkiye emekçi sýnýflarý her geçen gün artan sayýda devrimci eylemlere katýlýyor, sermaye sýnýfýna ve onun egemenlik aygýtlarýna boyun eðmiyorlar. Birincisi bu. Ýkincisi ise Türkiye’yi dýþtan kuþatan çeliþkiler yýðýnýdýr. Türkiye, emperyalizmin Ortadoðu çýkarlarýnýn bekçisi, Ortadoðu halklarýna karþý gericiliðin kalesi olmaya heves ederken birden bire kendini komþularýnýn füzelerinin hedef tahtasý þeklinde buluverdi. Ellerindeki ve emirlerindeki medya, gazete vb. propaganda araçlarýyla istedikleri kadar tersini iddia etsinler, Türkiye’nin dýþ politikasý iflas etmekten de öte, her geçen gün kendine düþman edinen bir çizgiye oturmuþtur. Ýran’a bakalým! Ýran, Türkiye’nin NATO Füze Kalkaný Üssünü kendi topraklarýnda kurmayý kabul ettiði için olasý bir savaþ ya da ABD saldýrýsý durumunda ilk hedefinin Türkiye olacaðýný önce Devrim Muhafýzlarý Komutaný, arkasýndan Ýran Meclisinde çok etkili bir milletvekilinin aðzýndan ilan etmiþtir. Oysa iki-üç yýl öncesine kadar iki ülke arasýnda su sýzmýyordu. Ýþler iki-üç yýl gibi kýsa süre içinde “yedikleri-içtikleri ayrý gitmeme” noktasýndan “sizi füzelerimizle vuracaðýz” noktasýna geldi.

Biraz daha kuzeye gidip Rusya’ya bakalým! Orada da durum farklý deðil. Rusya, Ýran’a benzer nedenle bir saldýrý ya da savaþ durumunda füzelerini Türkiye’yi vuracak þekilde konuþlandýrdýðýný açýkladý. Rusya’nýn hedefinde sadece Türkiye deðil baþka ülkeler de var ama burada þimdilik bizi ilgilendiren Türkiye’dir. Þimdi güney komþularla iliþkilere bakalým! Güney komþular denince akla ilk gelen Suriye oluyor doðal olarak. Suriye ile iliþkilerin öncesi biliniyor; Erdoðan ile Esad akþam yemeklerini birlikte yiyecek kadar yakýnlaþmýþlardý. Ortak Bakanlar Kurulu toplantýsý gibi baþka ülke iliþkilerinde görülmeyecek geliþmeler oldu. Serbest ticaret anlaþmasý, vize muafiyeti gibi anlaþmalarý da saymýyoruz. Sonrasý malum! Türkiye, Suriye’deki çatýþmalarýn doðrudan tarafý oldu; ama Esad’ýn tarafýnda deðil de karþý tarafýnda. Hükümet bununla yetinmedi, önce “Suriye muhalifleri”ne “ev sahipliði” yaptý, onlarý bir araya getirdi, himaye etti, “Geçici hükümet ilan etmeleri” konusunda ikna etmeye çalýþtý; olmadý, Suriye’li çeteleri silahlandýrýp eylem yapmaya gönderdi. HSO adýnda, çapulculardan oluþan bir çeteyi “ordu” ilan etti ve her türlü olanaðý önlerine serdi. Bütün bunlarýn Suriye üzerindeki sonucunu tahmin etmek zor deðil artýk. Suriye, önce tanklarýný ve zýrhlý askeri araçlarýný Türkiye sýnýrýna konuþlandýrdý, arkasýndan SCUD füzelerinin yönünü Türkiye’ye çevirdi; beklemeye koyuldu. Ekonomik alanda ise, Türkiye henüz “yaptýrým” laflarýný ederken Suriye iþin pratiðine baþladý; Türkiye’den Suriye’ye giden ihraç mallarýna %30 gümrük vergisi koydu, Suriye’den geçip Ortadoðu’ya giden Türk týrlarýnýn geçiþ ücretini dört kat artýrdý vb. vb. Yani Türkiye’nin boðazýný sýkmaya, nefes borularýný týkamaya baþladý bile. 200. Sayý / 14 - 28 Aralık 2011

Gündem

Biraz daha güneye inip Kýbrýs’a bakarsak farklý bir durum görmeyiz. Küçücük Kýbrýs devleti Akdeniz’de doðalgaz arama-çýkarma konusunda kendisini tehdit eden Türkiye’ye “bir þey yapamazsýnýz” cevabýný yapýþtýrdýktan sonra bildiðini okumaya devam etti. Mahalle kabadayýsý edasýyla saðý solu tehdit eden Türkiye’nin bu meydan okumaya verdiði yanýt, nuh nebiden kalma Piri Reis gemisini Akdeniz’de gezdirmek oldu. Baþka bir þey de yapamadý; umudunu, sözlerinin ve tehditlerinin unutulmasýna baðladý. Kendi topraklarýnda bir devrim tehdidinden kurtulmak için kendini emperyalistlerin kollarýna boylu boyunca býrakan Türkiye, gericiliðin halklar üzerinde korku salan kalesi olmak üzere yola çýktý; kendini bir ateþ çemberinin ortasýnda buldu. Ýçeride Kürt halkýnýn özgürlük hakký için verdiði savaþ, emekçi sýnýflarýn devrimci kitle mücadelesi, iç savaþ, ekonomik kriz, iç çatýþmalarla; dýþarýda dört bir taraftan komþularýnýn savaþ tehdidiyle çevrelenmiþ bir devlet ve o devletin baþýndaki hükümet kime güven verir? Emperyalistlere mi? O kadar da deðil! Ýþler iyi giderken kaya gibi saðlam görüntüsü veren tepedekilerin iþler sarpa sarmaya baþlayýnca “Þike Yasasý” gibi incir çekirdeðini doldurmayacak bir meseleden neden birbirlerine düþtükleri þimdi anlaþýlýyor mu! Sonu sonuna “dýþ çeliþkiler” de devrimin geliþiminin ürünüdür ve hem dýþ hem de iç çeliþkiler þimdi devletin tepesini sarsmaya, sallamaya, çatlatmaya baþlamýþtýr. Öyleyse iþçi sýnýfý, Kürt halký ve devrimci güçler devletin zirvesinde çok daha sarsýcý geliþmelere hazýr olmalýlar. Sermaye sýnýfýnýn egemenlik aygýtýnýn zirvesindeki deprem devrimin geliþimine büyük bir hýz katacaktýr.

13


Boyun Eðmemeyi Þiar Edindik!

Yeni Evrede

Sokaklar

SGK’de memur olarak çalýþan Ahmet Turan, kurucusu olduðu Mart Kültür Sanat ve Düþünce Derneði’nin TKEP/L örgütüyle irtibatlandýrýlmasý üzerine gözaltýna alýndý, sonrasýnda serbest býrakýldý. Bunun üzerine SGK, hakkýnda henüz bir dava açýlmayan Turan’ý açýða aldý. SGK’nýn açýða alma saldýrýsýna tepki olarak Büro Emekçileri Sendikasý (BES) 28 Kasým günü saat 12.30’da SGK Genel Müdürlüðü önünde bir basýn açýklamasý gerçekleþtirdi. Basýn açýklamasýna KESK’e baðlý diðer sendikalarýn yaný sýra TÜM-TÝS Sendikasý da destek verdi. Basýn açýklamasý boyunca sýk sýk “Ahmet TURAN Yalnýz Deðildir!”, “Gözaltýlar, Tutuklamalar, Baskýlar Bizi Yýldýramaz!” sloganlarý atýldý. Basýn açýklamasýný BES Genel Baþkaný Osman Biçer okudu ve “Deðerli Basýn Emekçileri, SGK Sýhhiye Sosyal Güvenlik Merkez Müdürlüðü Ýþyeri Temsilcimiz Ahmet Turan: 01.11.2011 tarihinde gözaltýna alýnmýþ, 04.11.2011 tarihinde Ankara Cumhuriyet Baþ Savcýlýðýnda ifadesine baþvurulmuþ, ifadesinin alýnmasýnýn ardýndan Nöbetçi Mahkemeye sevk edilmiþ, savcýlýk tarafýndan gönderildiði mahkemece, savcýlýðýn iddialarý yerinde görülmeyerek serbest býrakýlmýþ ve Ahmet Turan hakkýnda düzenlenen iddianame de konuya iliþkin Yetkili Cumhuriyet Baþ Savcý Vekilliðine iade edilmiþtir. Buna raðmen, Ýþyeri Temsilcimiz Ahmet Turan, SGK Baþkanlýðýnýn 10.11.2011 tarihli Oluruyla Görevinden Uzaklaþtýrýlmýþ, Görevden Uzaklaþtýrma Kararý ise kendisine 21.11.2011 tarihinde teblið edilmiþtir. Ýþin ilginç yaný, Ýþyeri Temsilcimiz Ahmet Turan’a 21.11.2011 tarihinde teblið edilen Görevden Uzaklaþtýrma Kararýnýn, Gözaltýna alýndýðý tarih olan, 01.11.2011 tarihinden itibaren alýnmýþ olmasýdýr” diyen Biçer, “SGK Baþkanlýðýnca Ýþyeri Temsilcimiz Ahmet Turan’ýn Görevden Uzaklaþtýrma Kararý’nýn alýnmasýnda yasal gerekçe

14

Mücadele Birliði

olarak öne sürülen 657 sayýlý Devlete Memurlarý Kanununun 140. Maddesinde ‘Haklarýnda Mahkemelerce Cezai Kovuþturma Yapýlan Devlet Memurlarý, 138. Maddede sayýlan Yetkililer tarafýndan Görevden Uzaklaþtýrýlabilirler’ denilmektedir. Ýþyeri Temsilcimiz Ahmet Turan hakkýnda bir dava açýlmadýðýna göre, SGK Baþkanlýðý bu yasaya ve hukuka aykýrý iþ-

lemini acaba nasýl açýklayacaktýr? Üstelik Ýþyeri Temsilcimiz Ahmet Turan’ý görevden uzaklaþtýran SGK Baþkanlýðý, kendisi hakkýnda bir Ýdari Soruþturma dahi baþlatmýþ deðildir… Ýþyeri Temsilcimiz Ahmet Turan Derhal Görevine Ýade edilmelidir! Aksi takdirde, bu hukuksuz iþlemi hayata geçirenlerin tamamý hakkýnda gerekli her türlü hukuksal giriþimde bulunulacak, sorumlularýn yargý önünde hesap vermeleri mutlaka saðlanacaktýr” diye devam etti. Biçer basýn açýklamasýnda bu þekilde görevden alýnan “Hopa davasý”ndaki emekçileri örnek verdikten sonra basýn açýklamasýný, “Bilinmelidir ki, ne KESK ve ne de BES, bu tür baskýlar, gözaltýlar ve tutuklamalarla ‘Hizaya Sokulamayacaktýr’. 200. Sayý / 14 - 28 Aralık 2011

Deðerli Mücadele Arkadaþlarým, Deðerli Basýn Emekçileri; tüm bu söylemlerimizden de anlaþýlacaðý üzere; Ýþyeri Temsilcimiz Ahmet TURAN’ýn Derhal Görevine Ýade Edilmesini ve hak alma mücadelelerine yönelen her türlü baský ve sindirme politikalarýna son verilmesini talep ediyoruz...” diyerek bitirdi. Osman BÝÇER’in ardýndan Ahmet TURAN da bir konuþma yaparak, “BES’e BES’lilere saldýrýlar sürüyor. Bu ay içerisinde önce Ankara Adliyesi iþyeri temsilcilerimiz Fatma Ekin NARÝN ve Turgay AKÇAY hakkýnda ‘Devlet memurluðundan çýkarýlma cezasý’ istemiyle soruþturma açýldý, Arkasýndan SGK Sýhhiye SGM iþyeri temsilcisi, ben, Ahmet TURAN, gözaltýna alýnmýþ olmam bahane edilerek, gözaltýndan çýktýktan sonra, hakkýmda dava açýlmamýþ olmasýna, mahkemece kovuþturma olmamasýna raðmen 657 sayýlý devlet memurlarý kanununun 140. Maddesi dayanak gösterilerek açýða alýndým. (...) Buraya gelirken öðrendik ki, bir baþka temsilcimiz Civan YILDIRIM’ý polis kaçýrmaya çalýþmýþ, ajanlýða zorlamýþ… Ortak yanýmýz BES’li olmamýz, görmemiz, duymamýz ve tepkimizi ortaya koymamýz. Yani ‘kör þeytan’ olmayýþýmýz. Bizleri terörle baðlantýlandýrmaya çalýþýyorlar, yaptýklarýmýzýn ve savunduklarýmýzýn terör olduðunu topluma yaymaya çalýþýyorlar. ‘Hayatýn kurallarýný deðiþtirebilecek kadar güçlü deðilim, ama kurallara boyun eðmeyecek kadar güçlüyüm’ diyor büyük devrimci Ernesto Che Guevara, biz de zorbalara boyun eðmeyecek kadar güçlüyüz. Boyun eðmemeyi þiar edindik, örgütlendik, örgütlemeye devam edeceðiz” dedi. Ahmet TURAN’ýn konuþmasýnýn ardýndan sloganlar atýlarak basýn açýklamasý sona erdi. Mücadele Birliði /Ankara


Yeni Evrede

Mücadele Birliði

Bu Topraklar Halklarýn Bayramýna Tanýk Olacak

SGK çalýþaný ve BES 1 Nolu Þube eski yöneticisi Ahmet Turan, 7 kiþi ile birlikte 1 Kasým günü Mart Kültür Sanat Düþünce Derneðinin kurucularýndan olduðu için gözaltýna alýnmýþ, örgüt üyeliði ile suçlanmýþ ve çýkartýldýðý mahkemece serbest býrakýlmýþtý. Hakkýnda herhangi bir dava açýlmadýðý, iþ yerinde bir soruþturma baþlatýlmadýðý halde iþten uzaklaþtýrýlan Ahmet Turan ile ilgili, 30 Kasým günü saat 12.00’de ÝHD Ýstanbul Þubesi’nde bir basýn açýklamasý düzenleyen Mücadele Birliði Platformu adýna Ali Ekber Seven yaþananlarý þöyle anlatý. “Ankara polisi 2 senedir faaliyet gösteren Mart Kültür Sanat ve Düþünce Derneði’ni kapatabilmek için her türlü yönteme baþvurmaktadýr. Mart Kültür Sanat ve Düþünce Derneði’nin daha önceki yerini basan polis bir çalýþanýný tutuklamýþ ve illegal bir örgütle baðlantýlandýrmaya çalýþmýþtý. Derneðin faaliyet gösterdiði evin sahibi üzerinde baský kuran polis, ev sahibinin gözünü korkutmak suretiyle derneðin faaliyetini durdurmak istemiþti. Kýsa bir süre önce baþka bir yere taþýnan derneði ikinci kez basan polis bu kez tüm dernek kurucularýný gözaltýna almýþ, savcýlýk iki dernek kurucusun tutuklanmalarý istemiyle mahkemeye sevk etmiþti”. Benzeri gerekçeyle gözaltýna alýnanlardan biri de Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) Sýhhiye Þubesinde çalýþan Büro Emekçileri Sendikasý (BES) Ýþyeri Temsilcisi Ahmet Turan’dýr. Ahmet Turan,

mahkemece serbest býrakýlmasý ve hakkýnda dava açýlmamasýna raðmen çalýþtýðý yerden iþten çýkarýlmýþ, açýða alýnmýþtýr. Ankara polisi, kelimenin gerçek anlamýnda terör estirmek suretiyle sonuç almaya çalýþmýþ, asýlsýz iddialarla insanlarý gözaltýna almýþ, sonrasýnda da çalýþtýklarý kurumlarda görevlerinden uzaklaþtýrýlmalarý için baský kurmuþtur” dedi. Seven yaptýðý açýklamada ayrýca, “Buna benzer, Hatay’da iki senedir faaliyet gösteren Ayýþýðý Sanat Merkezi Hatay polisinin yoðun baskýsý altýndadýr. Ýlk önceleri sanat merkezine gelip giden insanlarý yolda durdurup, buraya gelip gitmemeleri için tehdit eden polis, iþi ifrada vardýrýp, kurs almak için sanat merkezine gelen insanlarýn tek tek evlerine gitmek suretiyle baský oluþturmakta, aileleri çocuklarýný sanat merkezine göndermemeleri için tehdit etmektedir. Polis bununla da kalmayarak, sanat merkezinin daha yeni kiraladýðý için sahibine giderek eðer kiralamaktan vazgeçmezse iþlerini baltalamakla tehdit etmektedir. Polis adeta Hatay’da terör estirerek hiçbir faaliyete izin vermemektedir” dedi. Olaylarý böyle anlatan Seven, son olarak “Faþizm uygulamalarý üzerinde yaþadýðýmýz topraklarda olaðan hale getirilmeye çalýþýlýyor. 12 Eylül dönemine bile rahmet okutacak uygulamalar sýradanlaþtýrýlmaya çalýþýlýyor. Sermaye sýnýfý ve devleti açýk terörist diktatörlüðü yayarak üzerine yaþadýðýmýz topraklarý bir toplama kampýna çevirmeye çalýþýyor; gözaltý ve tutuklamalarla korku ve panik havasý yaymaya çalýþýyor. Bütün bu çabalarýn bir sonuç vermeyeceðini hep birlikte göreceðiz. Bu topraklar üzerinde baharýn çiçek açacaðýna, halklarýn bayramýnýn geleceðine tarih tanýk olacaktýr. Karanlýðýn en koyu olduðu an þafaðýn sökmesine en yakýn olunan andýr” dedi. Açýklamadan sonra gelen bilgiyle, Ahmet 200. Sayý / 14 - 28 Aralık 2011

Açıklamalar

Ýzmir ÝHD: Hukuksuzluklara Son!

10 Aralýk Cumartesi günü saat 18.00’de Ýnsan Haklarý Derneði Ýzmir Þubesi, Ýnsan Haklarý Evrensel Bildirgesi’nin Birleþmiþ Milletler tarafýndan kabul ediliþinin 63. yýldönümünde basýn açýklamasý gerçekleþtirdi. Eski Sümerbank önünde toplanan kitle 1. Kordon’dan Cumhuriyet Meydaný’na yürüdü. “Ýnsan Haklarý Derneði Ýzmir Þubesi” yazýlý pankart taþýnýrken “Ýnsanlýk Onuru Ýþkenceyi Yenecek”, “Yaþasýn Haklarýn Kardeþliði”, “Biji Aþiti Yaþasýn Barýþ” sloganlarý atýldý. Kitle Kantar polis karakolu önünden geçerken “Ýþkenceci Polis Hesap Verecek” ve “Tecavüzcü Polis Hesap Verecek” sloganlarý attý. Cumhuriyet Meydaný’na gelindiðinde basýn açýklamasý okundu. “Birleþmiþ Milletlerin kuruluþunun üç yýl sonrasýnda Evrensel Bildirge kabul edildi ama ne yazýk ki Evrensel Bildirge’de yer alan hak ve özgürlüklere dayalý uluslararasý bir düzen hala kurulamamýþtýr” denildi. 2011 yýlýnda yapýlan insanlýk dýþý saldýrýlar, iþkenceler, katliamlar ve hukuksuzluklar rakamlarla verildi. Son günlerdeki tutuklama furyasýna da deðinildi. Okunan basýn metninden sonra eyleme destek veren kurumlara teþekkür edildi. Mücadele Birliði / Ýzmir

15


Yeni Evrede

Öğrenci Gençlik

Mücadele Birliði

MAHKEME ÖNCESÝ TUTSAK ÖÐRENCÝLERE DESTEK

Geç ti ði miz 20 Ocak’ta Demetevler Parký’nda yürürken, sað görüþlü öðrencilere saldýrý planlama iddiasýyla gözaltýna alýnan Yusufcan Yýldýrým, Uðurcan Soybelli, Rýdvan Akbaþ, Ali Haydar Yýldýz ve ertesi gün gözaltýna alýnan Didem Ezgi Serap’ýn ilk mahkemeleri 11 ay sonra, Ankara 11. Aðýr Ceza Mahkemesi’nde saat 14.00’te görülmeye baþlandý. Mahkeme öncesinde saat 13.00’te adliye önünde DGH, DÖB, DPG, EHP Gençliði, Ekim Gençliði, SGD ve YDG tarafýndan bir basýn açýklamasý gerçekleþtirildi. Basýn açýklamasý boyunca “Zindanlar Yýkýlsýn Tutsaklara Özgürlük”, “Devrimci Tutsaklar Onurumuzdur”, “Gözaltýlar Tutuklamalar Baskýlar Bizi Yýldýramaz” sloganlarý atýldý. “12 Eylül faþist darbesini bile geride býrakan gözaltý ve tutuklama saldýrýsýyla karþý karþýyayýz. ... Sermayeyi böylesine fütursuzca saldýrmaya iten þey halkýn ve gençliðin yükselen mücadelesidir. Onu çöküþün eþiðine getiren ekonomik ve politik krizdir. Fakat bu saldýrýlar baþarýlý olamadý olamayacak” denilen açýklamada, son dönem yoðunlaþan saldýrýlara dikkat çekildi. Devamýnda “Zindanlar ve tutsaklýk sorunu gençliðin ve emekçilerin sorunudur. Çünkü devrimci demokrat ve yurtseverleri zindanlara atarak sermaye sýnýfý; iþçi ve emekçilerin, Kürt halkýnýn ve gençliðin mücadelesini öncüsüz býrakmaya ve bitirmeye çalýþmaktadýr. Devrimci tutsaklar devrim mücadelemizin onurudur. Devrimci tutsaklarýn özgürlüðü devrim mücadelesinin

16

zaferine baðlýdýr. Bu nedenle devrimci tutsaklar özgürleþene kadar mücadelemiz sürecek. “Zindanýn karanlýðý güneþin doðuþunu asla engelleyemez. Sermayenin bu saldýrýlarý da; iþçi ve emekçilerin, Kürt halkýnýn ve gençliðin mücadelesini engelleyemez. Ne demokratikleþme aldatmacasý ne de faþizmin azgýnca saldýrýlarý biz devrimci gençliðin sömürüye, faþizme ve emperyalizme karþý mücadelemizi engelleyemeyecek” denildi. Basýn açýklamasýnýn ardýndan öðrencilerin avukatlarýndan Sevinç Sarýkaya þunlarý söyledi: “Ülkeyi engizisyon sistemine dönüþtürdüler. Muhalif kitlenin bastýrýlmasýna yönelik yaþanan olaylarýn engizisyondan farký yoktur. Mesela arkadaþlarýmýzýn elinde tuttuklarý kitaplar, kitapçýdan alýnmasýna raðmen bu kitaplar ‘yasak ve delil’ olarak görülmektedir. Bu süreçte hepimiz iktidarýn hedef odaðýndayýz maalesef. Bunun için burada olmak ve sesimizi duyurmak çok önemli” Basýn açýklamasýnýn ardýndan mahkemeye katýlmak için adliyeye gidildi. Dava saat 14.30 civarý baþladý, kimlik tespitlerinin ardýndan öðrenciler savunmalarýný yaptýlar. Tutuklu öðrencilerin hepsi hiçbir örgütle baðlantýlý olmadýklarýný ve tahliye edilmeleri gerektiðini belirttiler. Avukatlar da “uzun tutukluluk süreleri artýk cezaya dönüþmüþtür” dedi. Ayrýca avukatlar savunmalarýnda tahliye talebinde bulunarak, özel yetkili mahkemelerin hukuksuzluðuna dikkat çektiler. Ýddianamenin okunmasýnýn ardýndan tutuklu yakýnlarý tarafýndan öðrencilerin üzerine karanfiller yaðdý ve mahkeme salonu alkýþ sesleriyle inledi. Verilen aranýn ardýndan mahkeme heyeti Yusufcan Yýldýrým, Ali Haydar Yýldýz ve Rýdvan Akbaþ’ýn tahliyesine, Didem Ezgi Serap ve Uðurcan Soybelli’nin tutukluluk hallerinin devamýna karar verdi ve davayý 21 Þubat’a erteledi. Mücadele Birliði/Ankara

200. Sayý / 14 - 28 Aralık 2011


Yeni Evrede

5 AY SONRA TAHLİYE

Öğrenci Gençlik

Mücadele Birliði

Mart 13 1982’de idam edilen üç komünist iþçiyi anmak ve 30 Mart 1972’de devlet güçleriyle girdikleri çatýþmada ölümsüzleþen Kýzýldere Savaþçýlarýný anmak amacýyla ast ý k l a r ý pankartlardan ötürü 7 Mayýs’tan beri tutuklu olan Özgür Alkan ve Bahadýr Söylemez’in ilk mahkemeleri 8 Aralýk günü 12. Aðýr Ceza Mahkemesi’nde görüldü. Mahkeme öncesi Devrimci Öðrenci Birliði Adliye önünde bir basýn açýklamasý gerçekleþtirdi. Basýn açýklamasýna DGH ve DPG de destek verdi. Basýn açýklamasý boyunca sýk sýk “Zindanlar Yýkýlsýn Tutsaklara Özgürlük”, “Devrimci Tutsaklar Onurumuzdur”, “Baskýlar Bizi Yýldýramaz” sloganlarý atýldý. Davaya konu olan Ýbrahim Ethem Coþkun, Seyit Konuk, Necati Vardar, Kýzýldere Savaþçýlarý ve Denizlerin resimlerinin ellerde taþýnmasý dikkat çekiciydi. Basýn açýklamasýnda þunlara deðinildi: “Bugün burada sermaye sýnýfýnýn ikiyüzlüðünü, halký aldatmasýný teþhir etmek ve gençliðin devrimci mücadelesi karþýsýnda nasýl korktuðunun bir örneðini göstermek için toplandýk. 4 Mayýs günü ev ve yurt baskýnlarýyla gözaltýna alýnan Özgür Alkan ve Bahadýr Söylemez 7 Mayýs’tan bu yana tutuklu bulunuyor. Arkadaþlarýmýz þuan çeþitli sebeplerden tutuklu bulunan 500 öðrenciden sadece 2 tanesi. Son dönemde yapýlan tutuklamalar toplum ve onun en dinamik kesimi olan gençlik üzerinde o kadar fazla ki, sermaye sýnýfýný iktidarýna yönelen en basit eleþtirilere dahi tahammül edemediðini bu saldýrýlarla gösteriyor. Neden? Çünkü sermaye sýnýfý ve onun kapitalist sistemi krizden krize sürükleniyor ve insanlýða hiçbir þey veremeyeceði daha açýktan görülüyor... ... Zindanlar gençliðe, iþçilere, emekçilere, sendikacýlara ve en son örneðini yaþadýðýmýz avukatlara dönük saldýrýlarla dolduruluyor. Kýsa süre içerisinde KCK adýyla yapýlan saldýrýlarda binlerce kiþi zindanlara atýldý. zindanlar sorunu ne emekçilerin, ne gençliðin ne de Kürt halkýnýn es geçemeyeceði bir sorundur. Devrimci tutsaklar bu mücadelenin onuru ve gururudur. Bizler devrimci gençlik olarak zindanlar sorununun devrim mücadelesinin zaferine baðlý olarak çözüleceðini düþünüyoruz. bu nedenle devrimci tutsaklar özgürleþene kadar emperyalizme, kapitalizme ve faþizme karþý mücadelemiz kararlýca sürecek. Yolumuz düz deðil, engebeli ve zorlu... Ve bu mücadelede idam sehpasýndaki onurlu duruþlarýyla Deniz Gezmiþler, Seyit Konuklar; biz buraya dönmeye deðil ölmeye geldik diyen Mahir Çayanlar, Cihan Alptekinler biz devrimci gençliðe yol gösteriyor ve onlarýn açtýklarý yoldan zafere yürüyeceðiz. Sermaye sýnýfý gençliðe dönük yaptýklarý bu saldýrýlarla hiç-

bir zaman baþarýlý olmadý ve olamayacak. Bizler devrimci önderleri ve devrimin ölümsüz savaþçýlarýný anmaya devam edeceðiz. Onlarý anmanýn devrim mücadelesini zafere taþýmak olduðunu, sermayenin burçlarýna kýzýl bayraðý dikmek olduðunu bilerek.” Basýn açýklamasýnýn ardýndan mahkeme salonuna geçildi. Ankara Baþsavcývekilliði tarafýndan açýlan davanýn iddianamesinde, üniversite öðrencileri Özgür Alkan ve Bahadýr Söylemez’in, 13 Mart’ta Ankara’da Türk Tabipleri Birliði tarafýndan düzenlenen mitingde, 12 Eylül’de idam edilen 3 devrimcinin isimlerinin yazýlý olduðu, “Ýdamlar Bizi Yýldýramaz - Ethem Coþkun, Seyit Konuk, Necati Vardar, 13 Mart Savaþçýlarý Yaþýyor, Leninistler Savaþýyor” pankartý astýklarý belirtilmiþti. Ýddianamede, öðrencilerin, THKP-C’nin Kýzýldere’de öldürülen lideri Mahir Çayan ve arkadaþlarýný anmak için 30 Mart’ta düzenlenen eylemde de Kýzýldere’de ölenlerin resimlerinin yer aldýðý, “Kýzýldere’de Düþenler Kavgamýzda Yaþýyor-Devrimci Öðrenci Birliði” pankartýný astýklarý ifade edildi. Ýddianamede, odalarýndaki aramada, þu suç delillerine ulaþýldýðý belirtildi: - Mart Kültür Sanat ve Düþünce Derneði’ne gidip gelmek, derneðin kurucusu olmak. - Yeni Evrede Mücadele Birliði ve Zafere Kadar Genç Yoldaþ dergilerini bulundurmak. - Odalarýnda bulunan Tolstoy’un ‘Savaþ ve Barýþ’ kitabý, Deniz Gezmiþ kartpostallarý, Mahir Çayan kitaplarý, Deniz Gezmiþ resimli takvim. Ýddianamede, iki öðrencinin TKEP/L örgütüne üye olduklarý, örgütün propagandasýný yaptýklarý ve örgüt adýna talimatla faaliyette bulunduklarý iddiasýný barýndýrýyordu. Bu nedenle cezalandýrýlmalarý istenen gençlerin 7,5 yýldan 15 yýla kadar hapisleri istendi. Ýddianamede, öðrencilere astýklarý her bir pankart için de 1 yýldan 5 yýla kadar hapis cezasý verilmesi talep edildi. Ýstenen cezalarýn üst sýnýrý 25 yýlý buldu. 25 yýl hapis istenen Özgür Alkan ve Bahadýr Söylemez Ankara Adliyesi’nde görülen ilk duruþma sonucunda tutuksuz yargýlanmak üzere tahliye edildi.

200. Sayý / 14 - 28 Aralık 2011

17


GENÇLÝÐÝN DEVRÝM YÜRÜYÜÞÜ SÜRECEK Yeni Evrede

Öğrenci Gençlik

Neredeyse halkýn tüm kesimlerini zindanlarýyla, copuyla, iþkencesiyle, biber gazýyla tanýþtýran faþizm, devrimin tabanýný sindirmeye, ezmeye çalýþýyor. Kürt halkýnýn binlerce evladý, yüzlerce gazeteci, avukat ve sayýlarý 500’ü bulan öðrenci zindanlarda. Son yýllarda artýk cezanýn kendisi haline gelen tutuklu yargýlamalarda insanlar yýllarca yargýlanýp, uzun aylar boyunca mahkemeye çýkarýlmadan bekletilerek cezalandýrýlýyor. Devrim, yeni bir sistem ve özgürlük istemlerinden vazgeçmeleri için gözdaðý veriliyor. 6 Aralýk günü ilk duruþmasýna çýkan Yusufcan Yýldýrým ve arkadaþlarý 20 Ocak gününden beri tutsak idi. 5 ayrý örgüte üye olmaktan ve “karþýt görüþlü öðrencileri cezalandýrmayý planlamak”la suçlanýyorlardý. 11 ay sonra mahkemeye çýkarýlan Yusufcan Yýldýrým, Rýdvan Akbaþ ve Ali Haydar Yýldýz tutuksuz yargýlanmak üzere serbest býrakýlýrken, Uðurcan Soyubelli ve Didem Ezgi Serap tutuklu olarak yargýlanmaya devam e decekler. 4 Mayýs günü Ankara Emniyeti Terörle Mücadele Þubesi ekiplerince Mart Kültür Sanat ve Düþünce Derneði’nin ev ve yurtlarýn baskýný sonucu gözaltýna alýnarak tutuklanan Ankara Üniversitesi öðrencileri Bahadýr Söylemez ve Özgür Alkan, 8 ay sonra ilk kez 8 Aralýk günü hakim karþýsýna çýkarýldý. 2 öðrenci, tutuksuz yargýlanmak üzere serbest býrakýldý. 31 Mayýs’ta Hopa’da baþbakanýn protesto eylemi sýrasýnda Metin Lokumcu’nun katledilmesini protesto ettiði için Ankara’da tutuklanan 23 kiþinin ilk duruþmasý da 9 Aralýk günü yapýldý. “Hopa Davasý” olarak anýlan 28 kiþinin yargýlandýðý davada tutuklu yargýlanan Ozan Sürer, Ömür Çaðdaþ Ersoy, Ozan Gündoðdu, Kadir Aydoðan, Baþak Eylül Þan, Pelin Bayram, Tayfun Yýldýrým, Uður Uzunpýnar, Mehmet Cem Çýplak, Uður Tuna, Hikmet Tanýl, Göksel Ilgýn, Sevgi Sönmez, Soner Torlak, Ferat Konukçu, Can Kaya, Çaðrý Yýlmaz, Can Türkyýlmaz, Hazal Kangal, Nuri Özçelik, Özge Aydýn, Demet Yýlan, Mahir Mansuroðlu, Zafer Algül, Hamza Doruk Yýldýrým, Özgür At-

18

Mücadele Birliði

maca, Cüneyt Çakýr ve Eda Diþkaya serbest býrakýldý. “Molotoflu eyleme katýldýðý”nýn tek delili gözaltýna alýndýðý sýrada boynunda bulunan “poþi” olan Galatasaray Üniversitesi öðrencisi Cihan Kýrmýzýgül de 9 Aralýk günü mahkemeye çýkarýldý. 2 yýldýr yargýlanan ama suçlanmasýna neden olan tek þey çeliþkili polis ifadeleri olan öðrenci, avukatlarýnýn telefon ve kamera kayýtlarýnýn incelenmesini, 3’ü gizli 7 tanýðýn olay yerinde keþif yapýlarak dinlenmesini talep etmesine raðmen tutukluluðun devamýna karar verdi. Suç lu luk la rý na sadece kýyafetleriyle, okuduklarý ve bulundurduklarý yasal kitaplar, dergiler, film-müzik cd’leri, aksesuarlarý ile karar verilen öðrenciler,

onlarca yýl hapis cezasý istenerek “silahlý terör örgütüne üye” olmakla, hatta günümüzde var olmayan örgütlere “üye” olmakla suçlanýp yargýlanýyorlar. Devrimimizin dinamik kesimini oluþturan öðrenci gençlik, zindanlara atýlmakla tehdit edilip, devrim saflarýndan uzaklaþtýrýlmaya çalýþýlmakta. Faþizmin yaptýðý hiçbir baský-terör-iþkence-tutuklama devrim yürüyüþünü engelleyemeyecek.

21 ARALIK’TA MEYDANLARDAYIZ!

Cevizlibað’da bulunan Vergi Dairesi Baþkanlýðý’nda çalýþan Büro Emekçileri Sendikasý’na baðlý memurlar, 8 Haziran Perþembe günü saat 11.00’de iþlerini býrakarak vergi dairesi önünde toplandýlar. Burada yaptýklarý basýn açýklamasýnda emekçiler, 666 sayýlý Kanun Hükmünde Kararname ile yapýlan deðiþikliklerin “eþit iþe eþit ücret” talebinin, gelir-gider ayrýmý, uzman-uzman olmayan ayýrýmý, eski-yeni ayrýmý yaratýðýný vurguladýlar. BES yönetim kurulundan Ejder Erbulan “baþýndan itibaren yaratýlan ayrýþtýrmalarýn özünde çalýþanlarýn ortak tavrýnýn yok edilmesi olduðunu” söyledi. 666 sayýlý yasayla birlikte memurlar arasýnda ciddi ücret farklýlýklarýnýn olduðunu söyleyen BES’liler, bununla memurlarýn ortak tavýrýnýn yok edilmek istendiðini, memurlarýn farklý bir yarýþ içine sokularak eþitsizliðin diðer bir boyutunun yaþandýðýný söylüyorlar. Büro Emekçileri Sendikasý üye memurlarý bu duruma karþý “ayný iþi yapanlar arasýnda yaþanan adaletsizliði” ortadan kaldýrýlmasýný temel olarak gördüklerini söylediler. Ejder Erbulan “bir yandan ek ücretler düzeyinde yaratýlan artýþlarda eþitsizlik yapýlýrken, diðer yandan temel ücretler her geçen gün küçülmektedir... Ortak yaþanan haksýzlýklara bugünden itibaren ortak mücadeleyi önümüze koymak” gerektiðini vurgulayarak 21 Aralýk’ta KESK’in yapacaðý 1 günlük iþ býrakma eyleminde meydanlarda olacaklarýný söylediler. 200. Sayý / 14 - 28 Aralık 2011


Yeni Evrede

Mücadele Birliði

Sokaklar

Genel-Ýþ Ýzmir Þubeleri Eylemde

sahip çýktýk, çýkmaya devam edeceðiz” dendi. Açýklamadan sonra eylem sona erdi. Mücadele Birliði/ Ýzmir

KESK’ ten Tutuklamalar Ýlgili Basýn Açýklamasý

KESK, DÝSK, TTB, TMMOB son zamanlarda yaþanan “KCK operasyonu” adýyla yapýlan operasyonlarda tutuklanan, yazar, öðretim üyesi, avukat, parti yöneticileri, sendikacý, öðrenci ve gazeteciler için 3 Aralýk günü Taksim’de bir yürüyüþ düzenledi. Eyleme Mücadele Birliði okurlarý da destek verdi. Taksim Tramvay duraðýnda toplanan sendika ve diðer emek örgütlerinin katýldýðý eylemde “Özel Yetkili Mahkemeler ve Terörle Mücadele Yasasý Kaldýrýlsýn! Gözaltýlar Durdurulsun, Tutuklananlar Serbest Býrakýlsýn” pankartý açýlarak Galatasaray Lisesi’ne doðru yürüyüþe geçildi. Galatasaray Lisesine yürüyen kalabalýk kitle, “Devrimci Tutsaklar Onurumuzdur”, “Gözaltýlar, Tutuklamalar, Baskýlar Bizi Yýldýramaz” sloganlarý atýlýrken insanlarýn ellerinde taþýdýklarý dövizlerde dikkat çekti. “ Terörle Mücadele Yasasý Kaldýrýlsýn”, “Tutsaklar Serbest Býrakýlsýn” dövizleri taþýndý. Galatasaray Lisesi önünde KESK Genel Baþkaný Lami Özgen, Emek ve Demokrasi Güçleri adýna yaptýðý açýklamada; “Türkiye bir açýk hava cezaevine dönüþüyor. Her yeni güne tutuklama haberleriyle baþlýyoruz. Ýnsanca yaþamak isteyen iþçiler, suyunu ve topraðýný korumak isteyen köylüler, parasýz eðitim isteyen öðrenciler, ülkemizde füze kalkaný istemeyenler, gerçeðin peþindeki gazeteciler, adalet arayan avukatlar yani haklarýný arayan herkes tutuklanýyor. Tutuklamalar, seçilmiþ milletvekillerine belediye baþkanlarýna kadar uzanýyor... Askeri ve Sýkýyönetim Mahkemelerinin yerine kurulan DGM’ler eskilerini arattý. DGM’lerin yerine kurulan Aðýr Ceza ve Özel yetkili Mahkemeler ise DGM’lere rahmet okutur durumda” dedi. Özgen konuþmasýný, “Ülkemizde devrimci bir dönüþüme ihtiyaç olduðu açýktýr. Bu dönüþümü emekten, demokrasiden, özgürlükten ve barýþtan yana olan güçler gerçekleþtirecektir. Bu dönüþümü emek ve demokrasi mücadelesinin zor olduðunu bilen bizler gerçekleþtireceðiz” diyerek bittirdi. Basýn açýklamasýndan sonra eylem sona erdi.

22 Kasým Salý günü, DÝSK Genel-Ýþ üyesi yaklaþýk 2000 iþçi, Ýzmir Büyükþehir Belediyesi ve baðlý birimlerine yönelik operasyon kapsamýnda Cafer Konca, Necip Binici, Cafer Alt, Memiþ Sarý ve Yakup Yýldýrým’ýn tutuklanmasýný protesto etmek için toplandý. 25 Kasým günü saat 13.00’te Basmane’deki Genel Ýþ binasýnýn önünde toplanan iþçiler “Baskýlar Komplolar Bizi Yýldýramaz/DÝSK Genel Ýþ Ýzmir Þubeleri” pankartýný açarken “Susma Sustukça Sýra Sana Gelecek”, “Gün Gelecek Devran Dönecek AKP Halka Hesap Verecek”, “Baskýlar Bizi Yýldýramaz”, “Yaþasýn Sýnýf Dayanýþmasý” sloganlarý attýlar. Yapýlan konuþmalarýn ardýndan eylem sona erdi. Eyleme TümBel-Sen 2 Nolu Þube, BES, Lastik Ýþ, Birleþik Metal Ýþ, KESK, BDP Ýl Yönetim Kurulu üyeleri, tutuklananlarýn aileleri ve Mücadele Birliði katýldý. 30 Kasým Çarþamba günü, tutuklanan beþ DÝSK yöneticisinin serbest býrakýlmasý için kitlesel bir yürüyüþ gerçekleþtirdi. Genel-Ýþ Sendikasý önünden ÝBB önüne yürüyen kitle “Direne Direne Kazanacaðýz”, “Faþizme Karþý Omuz Omuza”, “Birleþe Birleþe Kazanacaðýz” sloganlarý attý. “Tutuklu Sendikacýlar Serbest Býrakýlsýn” pankartý ile ÝBB önüne gelen kitleye hitap eden DÝSK Genel Baþkaný Tayfun Görgün “AKP hükümeti belediyelere taþeron sistemini yerleþtirmek için sendikamýza saldýrmýþtýr. Bizler kölelik sistemi olan taþerona karþý verdiðimiz mücadeleden dolayý tutuklanýyoruz” dedi. Daha sonra basýn açýklamasýný okumak için sözü Genel Ýþ Sendikasý Baþkaný Erol Ekici’ye býraktý. Açýklamadan sonra DÝSK Ege Bölge temsilcisi Ali Çeltek, arkadaþlarýnýn neden tutuklandýðýný kýsaca açýkladý ve kölelik sistemi olan taþerona karþý mücadele edeceklerini söyledi. Yapýlan yürüyüþe Birleþik Metal-Ýþ ve KESK Ýzmir Þubeler Platformu da destek verdi Mücadele Birliði/Ýzmir

30 Kasým Çarþamba günü saat 18.00’de KESK Ýzmir Þubeler Platformu, son günlerde hýzlanan tutuklama furyasýný protesto etmek için eski Sümerbank önünde basýn açýklamasý yaptý. Eylemde “KESK’e Dokunma” pankartý açýlýrken, “Baskýlar Bizi Yýldýramaz”, “Birleþe Birleþe Kazanacaðýz”, “KESK’e Dokunma Sendikama Dokunma”, “Hak Verilmez Alýnýr Zafer Sokakta Kazanýlýr” sloganlarý atýldý. Basýn metninde “Toplumun örgütlü demokratik kurum ve kuruluþlarý, kiþileri topyekûn bir saldýrý ve baský dalgasýyla karþý karþýyadýr. Zamana yayýlarak gerçekleþtirilen faþist yönelim giderek kurumsallaþýyor… Yitirdiðimiz binlerce cana, akan kana ve sosyal tahribata raðmen Kürt sorununda çözümsüzlükte ýsrar ediliyor, inkâr politikalarý argümanlarla devam ettiriliyor… (…) KESK, haklý ve meþru mücadele çizgisinden taviz vermeyecek, geri adým atmayacaktýr. Arkadaþlarýmýza her koþulda

200. Sayý / 14 - 28 Aralık 2011

Tutuklananlar Serbest Býrakýlsýn

19


Sokaklar

GELECEÐÝMÝZE SAHÝP ÇIKACAÐIZ

2 Aralýk günü 40 ilde tutuklamalarla ve cezalarla ilgili DÝSK, KESK, TMMOB ve TTB öncülüðünde protesto yürüyüþleri gerçekleþtirildi. Ýzmir’de saat 15.30’da Basmane Meydaný’nda toplanan göstericiler yürüyüþe geçtiler. Fevzi Paþa Bulvarý üzerinden Ýzmir Büyükþehir Belediyesi önüne gelindi. Yürüyüþ boyunca “Baskýlar Bizi Yýldýramaz”, “Faþizme Karþý Omuz Omuza”, “Yaþasýn Halklarýn Kardeþliði”, “Yaþasýn Onurlu Mücadelemiz”, “Zafer Savaþan Ýþçilerin Olacak”, “Kürt Halký Yalnýz Deðildir” sloganlarý attý. Belediye önüne basýn açýklamasý okundu. “Türkiye bir açýk cezaevine dönüþüyor. Her yeni güne tutuklama haberleri ile baþlýyoruz. Ýnsanca yaþamak isteyen iþçiler, suyunu ve topraðýný korumak isteyen köylüler, parasýz eðitim isteyen öðrenciler, gerçeðin peþindeki gazeteciler, adalet arayan avukatlar yani haklarýný arayan herkes tutuklanýyor… Ýlk kez Hitler Almanya’sýnda duyduðumuz ‘eþ zamanlý operasyonlar’ büyük baþarý olarak sunuluyor. Yine parlamentoyu saf dýþý býrakan KHK’ler ile ülkeyi yönetiyorlar. Bu yönetim tarzý tek parti diktatörlüðünü ve Hitler Almanyasý’ný anýmsatýyor…” denilen açýklamada “- Özel Yetkili Mahkemeler Ve Terörle Mücadele Yasasý Kaldýrýlmalýdýr! - Gözaltý operasyonlarý durdurulmalýdýr! - Hukuka aykýrý tutuklamalar derhal serbest býrakýlmalýdýr!” taleplerine yer verildi. Eyleme BDP, Tümtis, Belediye Ýþ 6 Nolu Þube, Mücadele Birliði Platformu, BDSP, Emeðin Eylem Birliði, Kaldýraç ve demokratik kitle örgütleri destek verdi. Mücadele Birliði / Ýzmir

Antep’te Emekçiler Tutuklamalara Karþý Eylemde

3 Aralýk günü ülke genelinde bir çok ilde gerçekleþtirilen eylemlerden biri de, Antep’te yapýldý. DÝSK-KESK-TMMOB-TTB tarafýndan organize edilen eylem için saat 13.00’de Kýrkayak Parký’nda toplanýldý, kortejin oluþturulmasýyla birlikte Demokrasi Meydaný’na doðru yürüyüþe geçildi. Yürüyüþ esnasýnda çevreden de bir çok kiþinin alkýþlarla destek verdiði görüldü.

20

Yeni Evrede

Mücadele Birliði

Mücadele Birliði Platformu’nun da destek verdiði ve yaklaþýk 300 kiþinin katýldýðý yürüyüþ esnasýnda “Kurtuluþ Yok Tek Baþýna Ya Hep Beraber Ya Hiçbirimiz”, “KESK’li Tutsaklar Onurumuzdur”, “Faþizme Karþý Omuz Omuza” ,“Zindanlar Yýkýlsýn Tutsaklara Özgürlük”, “Devrimci Tutsaklar Onurumuzdur”, “Fabrikalar Tarlalar Siyasi Ýktidar Her þey Emeðin Olacak”, “Gözaltýlar Tutuklamalar Baskýlar Bizi Yýldýramaz” sloganlarý atýldý. Demokrasi Meydaný’na gelindikten sonra burada EðitimSen Þube Baþkaný Ömer Faruk Koç tarafýndan basýn açýklamasý okundu. Devletin son süreçte gerçekleþtirdiði baský gözaltý ve tutuklamalara deðinildi. Açýklamada ülkede devrimci bir dönüþüme ihtiyaç olduðu ve bu dönüþümü de emekten, demokrasiden, özgürlükten ve barýþtan yana olan güçlerin gerçekleþtireceði vurgulandý. Özel Yetkili Mahkemeler ve Terörle Mücadele Yasasý’nýn kaldýrýlmasý, gözaltý operasyonlarýnýn durdurulmasý ve hukuka aykýrý tutuklananlarýn derhal serbest býrakýlmasý taleplerinin belirtilmesinin ardýndan basýn açýklamasý sona erdi.

Mücadele Birliði/Antep

Avukatlar’dan Avukatlar İçin Açıklama!

KCK operasyonlarý kapsamýnda tutuklanan 33 avukat için Cezayir Restorant’ta 30 Kasým günü Çaðdaþ Hukukçular Derneði (ÇHD), Ýnsan Haklarý Derneði (ÝHD), Özgür Hukukçular Derneði ve TOHAV tarafýndan bir basýn toplantýsý düzenledi. Toplantýya BDP Van Milletvekili Av. Aysel Tuðluk, Ýstanbul Barosu eski Baþkaný Yücel Sayman, ÇHD Genel Baþkaný Selçuk Kozaðaçlý, ÝHD Ýstanbul Þube Baþkaný Abdülbaki Boða ile Bahri Belen, Hülya Gülbahar, Ercan Kanar, Mihriban Kýrdök, Fethiye Çetin’in de aralarýnda bulunduðu çok sayýda avukat katýldý. Yapýlan konuþmalarda her tür hukukun ayaklar altýna alýnarak bir korku toplumu yaratmak, siyasal muhalefetin susturulmak istendiði vurgulandý.

200. Sayý / 14 - 28 Aralık 2011


Yeni Evrede

SALDIRILARA KARŞI GÖREVE!

Sokaklar

Mücadele Birliði

Ýþçi sýnýfýnýn kazanýmlarýnýn elinden alýnmasýna karþý Emeðin Eylem Birliði 10 Aralýk Cumartesi günü saat 14.00’te Eski Sümerbank önünde bir basýn açýklamasý ile sendikalarý göreve davet etti. Eylemde “Ya Kavga ve Zafer Ya Teslimiyet ve Sefalet/Emeðin Eylem Birliði” pankartý açýlýrken “Zafer Savaþan Emekçinin Olacak”, “Hak Verilmez Alýnýr Zafer Sokakta Kazanýlýr”, “Zafer Savaþan Ýþçilerle Gelecek”, “Yaþasýn Emeðin Eylem Birliði” sloganlarý atýldý. Okunan basýn açýklamasýnda; “Önü-

dönüþtüren Kamu Hastaneler Birliði hakkýnda Kanun Hükmünde Kararname… Bunlardan her birisi tek baþýna topyekun bir geri püskürtme mücadelesi gerektirirken sendikalarýn bunca sessizmüzde çok önemliði emekçilerin öfkesini çekiyor. li saldýrýlar var. 24 Temmuz’da yürürlüðe Sendikalar iþçi ve emekçilerin kitlesel kargiren, emeðin tüm kesimlerine saldýrýlar i- þý koyuþlarýný örgütlemek yerine etkisiz oçeren ama uygulamasýnýn bekletildiði tor- lacaðý bilinen, yerel basýn açýklamalarýyla ba yasa, kýdem tazminatlarýmýzýn gasp neredeyse yasalarýn uygulamaya geçmeedilip krizin atlatýlmasý için kullanýlmasý, sine uygun ortam hazýrlýyor…” denildi. iþten atmalarýn kolaylaþtýrýlmasý, 2 KaOkunan basýn metninden sonra slosým’da yürürlüðe giren hastaneleri ve has- ganlarla eylem sona erdi. talarý sermayenin rant kaynaðýna Mücadele Birliði/Ýzmir

Aydýn Erdem Ölümsüzdür! Dicle Üniversitesi’nde Boykot

Çukurova Üniversitesi öðrencileri Kürt Halkýnýn onurlu savaþýnda bayraklaþan Aydýn Erdem için 6 Aralýk günü bir araya geldiler. Öðrenciler saat 12.30’da “Þehid Namýrýn” sloganý eþliðinde R2 Alaný’nda toplanýrken, anma, yurtsever bir öðrencinin konuþmasý ile baþladý. Konuþma Kürt halkýna dönük yapýlan baský ve zulümleri anlatarak baþlarken, Kemal Pir’den Mazlum Doðan’a, Þerzan Kurt’tan Aydýn Erdem’e ve Kürdistan’da ölümsüzleþen devrim þehitlerinden bahsedildi. Konuþma, bu katliamlarýn Kürt Halkýný yýldýramayacaðýný, ölümsüzleþen tüm þehitlerin mücadelemize ýþýk tuttuðu söylenerek bitirildi. Aydýn Erdem’in ölümsüzleþtiði aný canlandýran güzel bir tiyatro oyunu oynandý ve ölümsüzleşen savaşçılara yazýlan Kürtçe-Türkçe þiirler, marþlar, türküler okundu ve yine “Þehid Namýrýn” sloganý eþliðinde anma sona erdi. Çukurova Üniversitesinden DÖB’lü Öðrenciler

Ýki yýl önce bugün, Dicle Üniversitesi öðrencisi Aydýn Erdem polis tarafýndan öldürüldü. Bu saldýrýnýn ikinci yýlýnda, 6 Aralýk günü, Dicle Üniversitesi öðrencileri, dersleri boykot etti. Boykot sonucu çeþitli fakültelerde sýnavlar iptal edildi. Kararlaþtýrýldýðý üzere saat 11.00’de Eðitim Fakültesi önünden yürüyüþe geçen öðrenciler, Fen-Edebiyat Fakültesi önüne geldi. Yürüyüþ boyunca “Dicle Uyuma Onuruna Sahip Çýk”, “Aydýn Yoldaþ Ölümsüzdür”, “Þehit Namýrýn”, “Disa Disa Serhildan, Azadîya Kurdistan”, “Tolhildan” , “Katil Polis Üniversiteden Defol”, “Ey Þehîd Rêya te Rêya Meye” sloganlarý atýldý. Fen-Edebiyat Fakültesi önünde, polis ablukasý altýnda ve çevik kuvvet sarmalýnda basýn açýklamasý okundu. Açýklamada failler bilindiði halde yargýlanmamasý vurgulandý. Mahsun Karaoðlan ve Murat Elibol’un da polis tarafýndan katledilmiþ olmasýna raðmen, hiçbir yasal şilem yapılmadığının altý çizildi. Açýklamanýn ardýndan öðrenciler okulu boþalttý. Buna raðmen çevik kuvvet, sivil polisler ve tomalar kampüsten uzun süre ayrýlmadý. Amed Devrimci Öðrenci Birliði

200. Sayý / 14 - 28 Aralık 2011

21


Emekçi Kadınlar

Aslolan Tüm Zincirleri Kýrmak

KADIN KÝMDÝ? Doðurganlýðý, doyuruculuðu, hayatý çevreleyiþiyle yeryüzünde bir yaratýcýydý… En çok topraða benzetildi… Ki onun dilinden konuþmayý öðrenendi o… Emeði vardý insanýn üzerinde ve sevgiyi ilk keþfeden belki de ilk insandý o… Ve o bütün canlýlar arasýnda ilk köle olandý… ve egemenlik el deðiþtirdi… Ve tarih yazýmý yeni çaðýn mucidine verdi… Geçmiþ yeniden yazýldý… Ve gelecek sýnýflara bölündü… Ama bir ekmeðin bölünüþü gibi deðil… KADIN KÝMDÝ? O kaybedenlerin adý oldu… Yerden yere vuruldu, lanetli sayýldý, yýlana benzetildi… Þehvetin entrikanýn meleði denildi… Cadýlýk sýfatý uygun görüldü... Bedeni gibi ruhu da aþaðýlandý… Yeryüzünde bir tanrýçayken karanlýklarla örtülü bir yüzdü artýk…

Merhaba dostlar, 25 Kasým Kadýna Yönelik Þiddete Karþý Mücadele Günü dolayýsý ile bizler Emekçi Kadýnlar (EKA) olarak, Ayýþýðý Sanat Derneði’nde “Kadýn Ve Þiddet” konulu bir söyleþi düzenledik. Etkinliðin baþlangýcýnda Emekçi Kadýnlar’dan (EKA) bir arkadaþýmýz, kýsa bir konuþma yaptý. Öðrenci ve iþçi arkadaþlarýmýzdan oluþan tiyatro grubumuz, kadýnýn sistem tarafýndan köleleþtirildiðini ve kadýnýn kölelik zincirlerini kýrmasýný konu alan, herkes tarafýndan beðeni ile izlenen bir tiyatro sergilediler. Daha sonra Kadýn Ve Þiddet ile ilgili sinevizyon gösterimi yapýldý ve bir þiir okunduktan sonra söyleþi bölümüne geçildi. Emekçi Kadýnlar’dan iki arkadaþýmýz, ilk önce genel þiddet tanýmý üzerinde durdu ve aslýnda herkesin kendi yaþantýsý içerisinde bir þiddet altýnda olduðunu vurguladýlar. Söyleþinin ilerleyen bölümlerinde, þiddetin kadýn üzerindeki yansýmalarý ve meþru gösterilmeye çalýþýlmasýnýn nedenlerinin üzerinde duruldu. Müzik grubu çalýþmalarýna yeni baþlayan öðrenci arkadaþlarýmýzýn söylediði türkülerle devam ettiðimiz etkinlikte, aramýzda olan Antepli bir ozan arkadaþýmýz da doðaçlama ezgileri ile yer aldý. Antep EKA (Emekçi Kadýnlar)

22

Yeni Evrede

Mücadele Birliði

“Bu Sisteme Karþý Savaþmak Zorundayýz”

Bizler, EKA (Emekçi Kadýnlar) olarak, 25 Kasým Kadýna Yönelik Þiddete Karþý Mücadele ve Uluslararasý Dayanýþma günü ile ilgili 26 Kasým Cumartesi günü saat 14.00’te “Kadýn ve Þiddet” baþlýðý altýnda Ayýþýðý Sanat Merkezinde bir söyleþi ve film gösterimi gerçekleþtirdik. 25 Kasým 1960 tarihinde Dominik Cumhuriyeti’nde Clandestina Hareketi’nin öncülerinden, Patria Mercedes, Minerva Argentina ve Maria Teresa isimli Mirabel kardeþlerin iþkence ve tecavüz sonucu katledildiði gün olarak tarihe geçmiþti. Söyleþiye baþlamadan önce Ayýþýðý Tiyatro Ýþçileri Atölyesi’nden bir arkadaþ þiir dramatizesi sergiledi. 25 Kasým gününün ortaya çýkýþ nedenleri ile baþlayan söyleþi, günümüzde kadýnýn uðradýðý çok yönlü þiddet türleri ile devam etti. Ulusal, cinsel, sýnýfsal, fiziksel, psikolojik þiddet örneklerle ifade edildi, dünyada ve Türkiye’de kadýna yönelik yaþanan þiddette istatistikler ortaya konuldu. Söyleþiye katýlan bir Kürt anamýz söz alýp,“Kadýn olarak kendi ulusumuzun özgürlük mücadelesini verdiðimiz için baský görüyoruz. Ayný zamanda bizler ulusal mücadelemizde kendi erkeklerimizin engellemelerine de takýlýyoruz. Eþlerimiz bize ‘evinizde oturun’ diyorlar. ‘bizler mücadele ederiz’ diyorlar. Biz kadýnlar da ‘eðer siz mücadele edebiliyorsanýz biz de mücadele edebiliriz’ diyoruz” dedi. Söyleþinin son bölümünde kadýnlara uygulanan farklý yönlerdeki þiddetin çözüm yolunun ne olacaðý sorulurken, yanýt Mirabel kardeþlerin sözleri ile ortaya konuldu; Bir arkadaþýmýz da, son süreçte devrimci mücadelede kadýnlarýn dünya genelinde ön plana çýktýðý ve yaþadýðý tüm saldýrýlara karþý bu mücadeleyi sonuna kadar sürdürmekteki kararlýlýklarýný ifade eden örnekler verdi. “Sovyetler’de Kollontay, Almanya’da Rosa Luxemburg, Küba’da Tanya, Nikaragua’da Sandino’nun Kýzlarý, Filistin’de ilk kadýn gerilla olan Leyla Halid, Kürdistan’da Zilan, Sema Yüce, Beritan, Delila, Türkiye’de Ayçe Ýdil Erkmen, Aysun Bozdoðan, Sibel Sürücü ve daha adýný sayamadýðýmýz birçok devrimci kadýn mücadelede ön saflarda yer almýþtýr” dedi. Kadýnlarýn özgürleþme yolunda atacaðý ilk adýmýn, erkeklerle el ele olan bir devrimci mücadeleden geçtiði vurgusuyla sona eren söyleþi, yerini film gösterimine býraktý. Kadýna yönelik þiddetin vurgulandýðý “Gözlerimi de Al” filmiyle program sonlandýrýldý. Ýzmir EKA (Emekçi Kadýnlar)

200. Sayý / 14 - 28 Aralık 2011




Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.