s229

Page 1



Yeni Evrede

SINIF MÜCADELESÝNÝN DEVRÝMCÝ KAVRANIÞI

Başyazı

Mücadele Birliði

D

evrimi baþarýya ulaþtýrmamýzýn önünde büyük güçlükler var. Devrimci hareket, güçlüklerle mücadele ederek geliþim gösterdi. Bu mücadele, kitleleri yetkin devrimci savaþçýlar durumuna getirdi. Savaþým sýrasýnda elde edilen nitelikler, zafer yolunda, karþýmýza çýkacak yeni güçlükleri alt etmek için büyük bir dayanaktýr. Devrim yýðýnlarýn yaþamýnda köklü deðiþim yaratýr. Yýðýnlarýn etkinliklerini en üst düzeye çýkardýklarý dönemler, devrim sýrasýdýr. Kendi yaþamlarýnda temelli bir deðiþim için önlerine çýkan zorluklarla, engellerle, burjuva güçleriyle en büyük savaþa tutuþmaya hazýrlandýlar. Giriþilen her savaþým emekçilere yeni deneyimler getirir, savaþ kapasitelerini ve yeteneklerini biraz daha güçlendirir. Eylemlerin düzeyi ve gücü ne denli ileri görünse de sonuç almak bakýmýndan zayýf, yetersiz, dar ve sýnýrlýdýr. Varolan savaþým kapasitesine ve yeteneðine devrimin zaferi bakýþ açýsýyla bakýlmalýdýr. Bu bakýþ açýsýyla bakýldýðýnda var olan düzey kesinlikle yetersizdir ve aþýlmasý gerekiyor. Buna göre, hareketin baþarýya ulaþmasý için, devrimci kitle eylemlerinin yeni ve ileri örneklerinin yaratýlmasý bir zorunluluktur. Leninist Parti uzun süredir buna iþaret ediyor. Sloganlarýmýz, emekçilerin mücadelesinin daha ileriye gitmesi için, yýðýnlarýn önünü açmalýdýr. Küçükburjuva politik hareketler ise, büyüyen devrimci mücadeleyi kendi dar anlayýþlarýna ve sloganlarýna hapsetmeye çalýþýyorlar. Halk, þiddetli ve çok büyük baskýlarla mücadele ederken, politik koþullarý deðiþtirmeye çalýþýrken, bu koþullarý devrimci koþullara dönüþtürmek için diþe diþ bir kavgaya atýlýrken; bu süreçte kendini de eðitti, bilinçlendirdi ve dönüþtürdü. Tüm bu savaþýmlar ve süreçlerden yeni bir halk doðdu. Tarih sahnesinde baþka bir halk var artýk. Bu kez tarih yapýcýlarý olarak tarih sahnesindedir. Nasýl ki halk devrimci koþullarýn ürünüyse, yeni koþullarda dövüþen halkýn mücadelesinin ürünüdür. Devrimci süreçlerden geçmiþ, dövüþmüþ bir halk burjuvazi için her zaman büyük bir tehlikedir. Böylesi aþýrýya-eðilimi bir halk üzerinde gerçek bir egemenlik kuramayacaðýný görüyor. Eski durumunu devam ettirmek için, þiddetini ve saldýrýlarýný boyutlandýrmasý sonuç getirmekten uzaktýr. Kitlelere boyun eðdiremediði gibi daha da önemlisi, eski düzeni yýkmaya yönelen eylemlerin geliþimini

durduramýyor. Çünkü devrimci iþçi sýnýfý, emekçilerin en ileri ve en tutarlý unsurlarý istemlerini gerçek yapmak için bilinçli ve ýsrarlý bir davranýþ içindeler. Kitlelerin devrimci niteliði ve devrimci savaþý, bu mücadelenin daha ileriye gitmesinin güvencesidir. Emekçi halkýn ve devrimin önderi olan iþçi sýnýfý, teorik, pratik mücadelesiyle, devrimci sýnýf partisi biçiminde örgütlenerek, halk içinde kendi baðýmsýz politik çizgisini koruyarak, geniþ yýðýnlarý tekelci sermayenin egemenliðine karþý birleþtirme ve harekete geçirme konumuna ve niteliðine sahiptir. Diðer emekçilerin en ileri, en tutarlý ve en devrimci kesimleri de bu mücadelede devrimci proleter kitlelerinin yanýnda yer almýþ ve her süreçte devrimci hareketin yanýnda bulunmuþlardýr. Kitlelerin devrimci niteliði ve birikimi, devrimin dayanaðý ve büyük bir kazanýmýdýr. Devrimin zaferi için, daha büyük güçlükleri aþmak ve daha þiddetli çarpýþmalardan geçmek gerekiyor. Proletaryanýn devrimci sýnýf öncüsü bunun bilinciyle kitleleri hazýrlýyor, yönlendiriyor ve kesin bir baþarý için yüreklendiriyor. Devrimci yýðýnlar büyük bir coþku ve gözü peklikle mücadeleye atýlýrken, onlarýn, devrimci enerjilerini daha etkin bir þekilde harekete geçirmeleri ve bu yöndeki istekliliklerini teþvik etmek için net bir politika izlenmelidir. Halk kitlelerinde görülen devrimci kararlýlýk kolay oluþmamýþtýr. Dolayýsýyla, küçük ödünlerle harcanmamalýdýr. Yapýlmasý gereken mücadelenin geldiði aþamaya göre davranmaktýr. Mücadele iktidarýn ele geçirilmesine yönlendirilmelidir. Savaþýma atýlanlar var olan güçlerle sýnýrlý deðil, her gün yeni güçler mücadeleye katýlýyor. Bu insanlarý derinden etkileyen ve savaþýma çeken, sosyalist düþüncelerdi, büyük devrimci amaçtýr, verilen devrimci kavgadýr. Küçük burjuva hareketler bu gerçeði kavramadýklarý için devrimin harekete geçirdiði emekçi ve sömürülenleri günlük sorunlarýn çözümleriyle uðraþtýrýyorlar. Dolayýsýyla daha ileride olmasý gereken ve daha hýzlý geliþmesi gereken mücadelenin daha yavaþ ve geriden gitmesi için çaba gösteriyorlar. Fakat koþullar devrimci; onlarýn tüm olumsuz çabalarýna, programlarýna ve giriþimlerine karþýn devrimci mücadele genel olarak ileriye gidiyor. Devrimci mücadele büyük bir enerjiyle ileriye gittikçe bu mücadelenin kendisi yeni yeni insanlarý etkilemeye, kendine çekmeye ve harekete geçirmeye devam ediyor. Oportünist ve reformist hareketlerin po229. Sayý / 13 - 27 Şubat 2013

litik özü aynýdýr. Bu hareketlerin pratik politikalarýný genel çizgileriyle deðerlendirdiðimizde þu ortak yönleri görürüz: Reformlar ve sendikal mücadele, yani kurulu düzenin çerçevesini aþmayan acil istemler için savaþým. Devrim ve toplumun devrimci dönüþümü ileri bir tarihe býrakýlýyor. Emekçilerin acil talepleri proletarya partisinin programýnda da yer alýyor; fakat proleter devrimci partinin programýnda öne çýkarýlan temel devrimci taleplerdir; burjuvazinin devrilmesi, devrimci iktidarýn kurulmasý ve diðer temel ekonomik, sosyal dönüþüm hedefleridir. Oportünist sosyalizmde olduðu gibi, temel devrimci görevler acil istemlerin arkasýna itilmiyor. Büyük halk yýðýnlarýný ayaklanmaya götüren ikincil olanlarý deðil, temel devrimci istemlerdir. Tekelci burjuvazi eski koþullarýn devamýndan yanadýr. Ýþçi sýnýfý, bu koþullarý deðiþtirmek için tepedekilere karþý etkin bir savaþýma giriþince, kitlelerin geliþen hareket karþýsýnda verili durumdan bazý deðiþikliklere gitmeye razý oldu. Amaç egemenliklerini garanti altýna almaktýr. Ama bizde egemenlerle þiddetli bir mücadeleyi senelerdir sürdüren emekçi kitleler tekelci egemenliði devirmek hedefiyle savaþýmýný kesintisiz olarak sürdürüyor. Ve devrimci istemler gerçekleþene dek, devrimci kavga büyüyerek, güçlenerek daha da þiddetlenerek devam edecektir. Sýnýf mücadelesinin önlenemez geliþimi küçük burjuva hareketleri de etkisi altýna almýþtýr. Yayýnlarýnda, bildirilerinde, propaganda ve ajitasyon çalýþmalarýnda sýnýf mücadelesinin somut olgularýna daha sýk yer vermeye baþladýlar. Fakat kendi geri anlayýþlarýna göre yorumlayarak. Proletaryanýn sýnýf savaþýmýný eksiksiz tüm boyutuyla ve olanca keskinliðiyle yansýtmak yerine onu önceki dönemlerin düzeyi ve biçimleriyle tanýmlýyorlar. Böylece sýnýf kavgasýnýn gerçek geliþimini anlamadýklarýný ortaya koymuþ oluyorlar. Proletaryanýn sýnýf mücadelesi olsun, halk kitlelerinin ilerici devrimci mücadelesi olsun, üst biçimlere, iç savaþa varmýþ ve ayaklanma noktasýna gelip dayanmýþtýr. Gelinen noktayý daha iyi anlamak için sýnýfý savaþýmý edilgen bir geliþim içinde deðil, etkin yönleriyle sýçrama ve patlama içinde ve tüm canlýlýðýyla deðerlendirilmelidir. Yani sýnýf mücadelesinin oportünist kavranýþý deðil, devrimci kavranýþý ortaya konmalýdýr. C.DAÐLI

3


BÜYÜK ÇAPLI ÇATIÞMALAR

Yeni Evrede

Güncel

Tekelci sermaye ve onun siyasi güçleriyle, iþçi sýnýfý ve siyasi hareketi arasýndaki politik çeliþkiler ve çatýþmalar yeni bir boyut kazanýyor. Burjuvazinin emekçi halk kitlelerine yönelik saldýrýlarý, baskýlarý ve þiddeti arttýkça siyasi çeliþkiler ve çatýþmalar keskinleþip daha ileri bir düzeye varýyor. Siyasi çeliþkiler kritik bir uðraða girmiþtir ve bu aþamada sosyal mücadele büyük çaplý ve çok sert geçer. Yýllarca, sýrtlarýna yüklenen bütün devlet harcamalarýnýn altýnda ezilen emekçiler; iþsizlik, ücretlerin düþürülmesiyle birlikte kötüleþen tüm yaþam koþullarýnýn yükü de omuzlarýna binince, içinde bulunduklarý durum iyice çekilemez bir sýnýra vardý. Çalýþan nüfusta, burjuva topluma karþý ayaklanmanýn bütün koþullarý yeterince oluþmuþtur. Bu yüzden en küçük bir sosyal olay bile çeliþkileri keskinleþtirebiliyor ve bugün için sýnýrlý bir ayaklanmaya dönüþebiliyor. Çeliþkiler bugünkü toplumun daðýlmasýný hýzlandýracak biçimde kritik bir uðraða varmýþtýr. Emekle sermaye arasýndaki çýkar karþýtlýðý, büyük çaplý politik savaþýmda somutlanýyor. Karþýt güçlerin, düþman sýnýflarýn savaþýmý uzun yýllarý kaplýyor. Uzun iç savaþ biçimini alan sýnýflar mücadelesi, tüm bu zaman boyunca son derece sert, þiddetli, yoðun, yaygýn ve çok sancýlý geçmiþtir. Büyük acýlara mal olmuþtur. Toplumsal savaþým bu þekilde devam ederse, büyük bir yýkým getirecektir. Ve daha büyük acýlara yol açacaktýr. Daha büyük acýlarýn yaþanmamasý, gözyaþýnýn akmamasý için emekçi sýnýf ve ezilen yýðýnlar baþarýlý olmak zorundadýr. Sermayenin iktidarýný sürdürmesinin araçlarýndan biri burjuva ideolojisi olmuþtur. Ama baský, ekonomik ve politik saldýrý içinde geçen uzun bir tarihi süreçten sonra emekçilerin üstünde ayný ideolojik etkiyi koruyamýyor. Kapitalizmin çeliþmeli evrimi, burjuvazinin ideolojik argümanlarýnýn büyük bir darbe yemesini de getirdi. Bir baský ve sömürü toplumu olan bugünkü toplumun geldiði yerden sonra burjuva ideologlarý, bu toplumun propagandasýný nasýl yapacaklar, ezilen ve sömürülen yýðýnlarý mülk sahibi sýnýflarýn peþine nasýl takacaklar. Burjuvazinin çýkarlarýnýn emekçilerin çýkarý olduðunu nasýl açýklayacaklar. Uzlaþmaz sýnýf çeliþkilerinin ve karþýtlýklarýnýn bu denli geliþtiði ve keskin olduðu koþullarda burjuvazi toplumda eski siyasi ve ideolojik etkini devam etti-

4

Mücadele Birliði

remez. Burjuva toplumun iç çeliþkilerinin geliþmesi, burjuvaziyi zayýf düþürürken, bu durum emekçiler için, amaçlarýný gerçekleþtirecekleri uygun koþullarýn oluþmasý anlamýna gelir. Siyasi çatýþmalar bu zemin üzerinde büyür. Siyasi savaþýmýn geliþmesi, devrimin büyümesi anlamýna gelir. Nesnel koþullarý oluþmadan, sýnýf mücadelesi geliþmeden, devrim bu temelde ilerlemeden, emekçi sýnýflar en önemli isteklerini nasýl gerçekleþtirecektir; içinde bulunduklarý koþullarý nasýl deðiþtirecekler. Koþullarý deðiþtirmemiz için her gün yeni olanaklar doðuyor. Devrimci proleter parti, tüm bu olanaklardan yararlanarak, verili durumu deðiþtirecek bir politika izler. Toplumsal bir temele dayanan, toplumsal sýnýflar arasýndaki bir mücadele olan siyasi mücadele, on yýllardýr etkin olarak sürüyor. Gerek 70’lerde, gerek 12 Eylül’de, gerekse bugün karþýt sýnýflarýn siyasi temsilcilerinin arasýndaki siyasi mücadele öne çýkan mücadele biçimidir. 12 Eylül’de tekelci sermayenin ve askeri faþist diktatörlüðün hedefi proleter hareketi devrimci güçleri ezmekti. O dönem sonuca ulaþtýðýný sananlar 90’larda çok daha büyük devrimci bir güçle uðraþmak zorunda kaldýlar. Devrimci mücadele öylesine ileri bir momentte ki, tekeller ve onlarýn siyasi iktidarý ne yaparsa yapsýn onun ilerlemesini durduramaz. Bunun anlamý þudur: Burjuvazi ve onun siyasi iktidarý, politik süreci tek baþlarýna belirleyecek baskýn bir güç deðildir. Kendi istekleriyle tarih sahnesine çýkan ve dövüþen emekçi sýnýf var. Ezilen ve sömürülen kitleler var. Toplumun tepesinde oturanlarýn sürece kendi yönelimleri doðrultusunda, þekil verme, durumlarýný yeniden güçlendirme giriþimleri, devrimci halk kitleleri tarafýndan baþarýsýzlýða uðratýlýyor. Onlarý sýnýrlayan ve krize sokan bir durum doðmuþtur. Bu, basit bir durum deðil, eski iliþki biçimini alt üst eden yeni bir durum, yeni bir süreçtir; içinde büyük çatýþmalarýn, sosyal hareketlerin ve dönüþümlerin yaþandýðý devrimci bir dönemi karakterize eder. Devrimci dönemler, devrimin teorik bir önerme olmaktan çýktýðý, pratiðe geçme koþullarýnýn doðduðu dönemlerdir. Bu sýrada emeðin sermayeye karþý mücadelesi ve kapitalizmin ezdiði tüm kitlelerin tekelci burjuvaziye karþý savaþýmý en üst noktalara doð229. Sayý / 13 - 27 Şubat 2013

ru ilerler. Ama bu mücadelelerin sonuç vermesi için mücadele devrimci bir partinin önderliðinde yürütülmelidir. Kendini öyle adlandýran bir parti deðil, gerçek anlamda devrimci niteliklere sahip olan bir parti. Proletaryanýn devrimci sýnýf konumundan hareket eden bir parti. Devrimci komünist niteliklerini daima geliþtiren bir parti. Ýþçilerin sadece en ileri ve en mücadeleci alanlarýný deðil, en yeteneklilerini de kendi yapýsýna çeken bir parti. Ancak böyle bir parti, kitleleri etkiler, sýnýflar savaþýmýnýn tüm cephelerini yönetir. Ýþçi sýnýfýnýn, burjuvaziye karþý, bir sýnýf olarak harekete geçmesi politik bir mücadeledir. Sýnýf partisi, proletaryanýn elinde, politik mücadelesinde, iktidar mücadelesinde en etkin araçtýr. Sýnýf savaþýmýnýn, tüm ezilen yýðýnlarýn mücadelesinin hýzlý bir geliþim ve deðiþim içinde olmasý gerçeði göz önünde tutulursa, devrim partisinde örgütlenmenin ivediliði ve önemi kendiliðinden anlaþýlýr. Toplumdaki çeliþkiler, toplumun yüzeyine, sosyal patlamalar biçiminde vuruyor. Olaylarýn ortaya çýkýþý ýlýmlý deðil, patlama biçimini alýyor. Toplumsal patlamalar, burjuva toplumun çeliþkili evriminin, karþýtlýða dayalý iliþki biçiminin yarattýðý sonuçlardýr. Patlayýcý toplumsal duruma uzun süre önce iþaret ettik. Patlayýcý toplumsal durum bir anlýk bir durum deðil, bir süreçtir. Sürecin her anýnda olaylar patlama biçiminde kendini gösterir. Devrimci durum koþullarý bunun bütün öðelerini içinde barýndýrýyor. Devrimci durumu patlamalý, sýçramalý ve çatýþmalý bir süreç olarak nitelendiriyoruz. Devrimci siyasi mücadeleler bu süreci derinleþtirir. Doðmuþ olan koþullarda politik mücadele biçimleri içinde, devrimci siyasi biçim öne çýkan, etkin ve kitleleri harekete geçiren, onlarý dönüþtüren biçim oldu. Baþka biçimde politika yapan, sosyalistlerde var, fakat devrimci politik biçim, emekçi ve sömürülenleri eyleme geçiren, heyecanlandýran ve ileriye atýlmasýný ateþleyen biçimdir. Olaylar çeþitli görünüþler içinde ortaya çýkýyor. Sosyal olaylar hangi görünüþ içinde kendini gösterirse göstersin, devrimci komünistlerin taktiði, tüm olaylarý, tüm eylemleri devrimci iktidarýn kurulmasýna yönlendirmektir. Ezilen ve sömürülenler, devrimci iktidara dayanarak kendilerine yeni bir gelecek açabilir ve geçmiþ dönemi tamamen kapatabilirler.


Yeni Evrede

Mücadele Birliði

YENÝ BÝR TOPLUMA DOÐRU:

SOSYALÝZM BÝZÝ ÇAÐIRIYOR

Ýnsanlýk tarihi boyunca toplumlarý sarsan, alt üst eden her devrim, her devrimci dönüþüm büyük toplumsal programlara, sahip bir sýnýfýn toplumun geniþ kesimlerini bu programa ikna etmesiyle, bu program için mücadeleye kazanmasýyla gerçekleþti. Bugün geleceðe iliþkin programý olan tek sýnýftan söz edebiliriz. Bu da insanýn insaný sömürmesinin her biçimine son verecek, üretim araçlarýnýn özel mülkiyetini ve sýnýflarý ortadan kaldýrarak bütün insanlýðýn kurtuluþunu gerçekleþtirecek olan proletaryadýr. Kapitalizm, þu son 150 yýlda, insanýn daha önceki bütün tarihi boyunca gerçekleþtirdiðinden daha fazla bilimsel teknik geliþme gerçekleþtirdi. Ancak emperyalizmin dünya egemenliði, özellikle yeni evrede kapitalizmin içinde kývrandýðý kendi yapýsal çeliþkilerinin sonucu olarak yaþadýðý sýçramalý çöküþ süreci, insaný, sürekli olarak kendi varoluþunun özünden uzaklaþtýrmakta; kendi iþleyiþ yasalarý gereði, eðer müdahale bulunulmazsa, insanlýðý da hýzla yokoluþa sürüklemektedir. Üretici sýnýflarýn, ister proletarya, ister küçük mülk sahipleri olsun, bugün gelinen aþamadaki burjuva tolum koþullarýnda refah ve güven içinde üretim yapmalarý da yaþamlarýný sürdürmeleri de imkânsýzdýr. Günlük yaþamlarýný devam ettirebilmedeki zorluklardan kaynaklanan güvensizlik ve korkularýn baskýsýyla içine sürüklendikleri stres ve depresyonun yanýnda maddi ve manevi tatminsizlik, sürekli daha da kötüye giden bugün ve yoðunlaþan gelecek korkusu, dinin ve dinsel hurafelerin yoðunlaþmasý, artan karanlýk... Ýþte burjuvazinin insanlýðý getirdiði toplumsal tablo bu. Ýnsanýn bu koþullardan, bu yabancýlaþmadan kurtuluþu ancak ve ancak niteliksel olarak baþka bir toplumsal sisteme sýçramasýyla, yeni ve daha ileri bir topluma geçiþiyle mümkün olacaktýr. Tarihin en derinine gidecek olan bu devrimi gerçekleþtirecek; niteliksel olarak yeni toplumu kuracak olan yegâne sýnýf, tarihin en devrimci sýnýfý olan proletaryadýr. Bunu gerçekleþtirebilmek için proletaryanýn kendi toplumsal programýna dört elle sarýlmasý bir zorunluluktur. Yoksa burjuva-

zinin, kapitalizmin onu mahkûm ettiði uzun ve acýlý bir yaþamýn sonunda kendisini bekleyen sefalet içindeki ölüme eriþmeye kadar açlýk, karanlýk ve güvencesiz yarýnlardýr. Bütün toplumlarýn temelinde yatan ekonomi, insanýn evrimiyle birlikte bir evrim içindedir. Bizden önceki bütün kuþaklarýn emeðinin ürünü olan ekonomi, bizden sonra gelecek olan kuþaklarýn da yaþam koþullarýný hazýrlayacak asýl olgudur. Ekonomi, sadece maddi mallarýn üretimi deðildir. Bilim, teknoloji, hukuk, politika, etik, estetik, sanat gibi toplumun maddi ve manevi bütün yaþamý üzerinde belirleyici bir etkiye sahip olduðu gibi, kendisi de bu alanlardan gelecek etkilere açýktýr. 20. yüzyýl, bilimsel teknik buluþ ve uygulamalarla dolu, daha önceki bütün tarihten daha hýzlý ve daha fazla geliþmenin yaþandýðý bir yüzyýl oldu. Özellikle bilimdeki geliþmelerin üretime uygulanmasýyla güçlenen makineli büyük sanayi temelindeki seri üretim, daha önceki dönemlerde ancak ayrýcalýklý bir kesimin kullanabildiði ürünleri parasýný ödeyebilen herkesin hizmetine, tüketimine sundu. Ulaþým, nakliye ve iletiþim araçlarýndaki muazzam geliþmeler, ulusal çitleri yýkýp halklarý birbirine yakýnlaþtýrdý. Daha önceki dönemde, þehirde yaþayan birini doyurmak için tarým alanýnda üretim yapan bir kaç üreticinin emeðine ihtiyaç duyulurken, þimdi modern, bilimsel, makineli tarým sayesinde bir tek insanýn emeði 20’den fazla insanýn doymasý için gereken ürünü saðlýyor. Ama bütün bunlara raðmen, dünyanýn her yerinde açlýk, sefalet, yokluk, yoksunluk egemenliðini sürdürmeye devam ediyor. Yüz milyon civarýnda insan, burjuva toplumun en tepesinde yer alarak büyük bir sefahat ve bolluk içinde har vurup harman savururken, bir milyar kadar insan da açlýk sýnýrýnda yaþama tutunmaya çalýþýyor, bir milyardan fazlasý ise açlýkla boðuþarak ölümü bekliyor. Birleþmiþ Milletler Gýda Bölümü verilerine göre dünyada toplam tahýl üretiminin kiþi baþýna daðýtýmý gerçekleþseydi eðer, her bir insana 944 gram tahýl düþecekti. Bir insanýn günlük ihtiyacý 750 gram olduðuna göre herkese bol bol yete229. Sayý / 13 - 27 Şubat 2013

Sosyalizm

cek kadar tahýl üretimi var. Ancak bu tahýlýn Avrupa Birliði ülkelerinde üretilen kýsmýnýn % 57’si ABD’de ise % 70’i hayvan yemi olarak kullanýlýyor. Ama ayný zamanda dünyada bir milyardan fazla insan açlýktan kývranarak ölümü bekliyor. Üretici güçlerin bugünkü geliþim düzeyine raðmen dünyanýn her yerinde baðýmlý ülkelerde olduðu kadar emperyalist merkezlerde de alt sýnýflar açýsýndan eðitiminden saðlýða bütün hizmet sektörünün emeðinin sonuçlarýna, temiz sudan saðlýklý ve yeterli gýdaya varana kadar akla gelebilecek her türden tüketim nesnesine acil ihtiyaç var. Oysa sadece Batý Avrupa’da Almanya, Fransa, Ýngiltere gibi emperyalist merkezlerde 50 milyondan fazla iþsiz var. Bu rakam dünya ölçeðinde bir milyarýn üzerinde. Yani þöyle kabaca bir oranlama yapýlýrsa, çalýþabilecek dünya nüfusunun üçte biri iþsiz durumda. Bu oran baðýmlý ülkelerde daha yükseliyor. Mesela Türkiye’de TÜÝK’in 2013 Ocak ayýnda açýkladýðý rakamlara bakýlýrsa, çalýþabilir nüfusun yarýsýndan fazlasý istihdam dýþý, yani iþsiz. Bunun nedeni ise kapitalizmin kendi sýnýrlarýnýn sonuna dayanmýþ olmasý, birikmiþ sermayenin ve kapitalist üretim anarþisinden dolayý piyasadaki metalarýn bolluðu. Bu, sermayeye dayalý üretim sisteminde geniþlemiþ yeniden üretimin önündeki en büyük engeldir. Burada daha çok sermaye atýl hale geliyor, üretime deðil, ranta, faize, spekülasyona yöneliyor. Dünyada bir gün içinde el deðiþtiren para miktarýnýn 8-10 trilyon dolar gibi dudak uçuklatan miktarlara vardýðý tahmin ediliyor. Ancak bunun yüzde birinden daha azý ticari sermaye olarak meta dolaþýmýna aracýlýk ediyor. Üretime yatýrýlan sermayenin karýyla spekülatif ranta, faize yönelen sermayenin karý arasýndaki oran 1960’lý yýllarda %7 iken, 2000’lerin baþýnda %60’ý geçmiþti. Birleþmiþ Milletler verilerine göre en zengin ülkelerde, yani emperyalist ülkelerde, kiþi baþýna ortalama tüketim, baðýmlý ve en yoksul ülkelerdeki kiþi baþýna ortalama tüketimin 400 katý. Sadece Ýsviçre’de yaþayanlarýn bir günlük tüketimi, bütün

5


Sosyalizm

Mozambik nüfusunun bir yýl boyunca tükettiklerinden daha fazla. Ki bunlar ortalama rakamlara göre yapýlan bir kýyaslama. Yoksa büyük sanayi patronlarýnýn, dev þirketlerin, üst düzey yöneticilerinin, büyük sermaye kodamanlarýnýn gelirleriyle kýyaslandýðýnda, ortaya çýkan tablo insanýn hayal gücünün sýnýrlarýný zorlayacak kadar uçuktur. Mesela, çok uzaða gitmeye gerek yok, Güney Afrikalý bir maden ocaðý sahibinin ortalama yýllýk geliri iki milyar dolarý aþýyor. Bu rakam, Güney Afrika’nýn kuzeyinde yer alan beþ milyon nüfuslu bir ülke olan Çad’ýn bir yýllýk toplam gelirinin üç katý. Tek tek ülkelerde olduðu gibi dünyada da bir yanda böylesine büyük bir servet sermaye olarak birikirken, milyarlarca insanýn açlýk ve sefalet içinde kývranmasýnýn nedeni, bir kýsým gözbaðcý burjuva kalemþorun iddia ettiði gibi ne aþýrý nüfus artýþý, ne doðal afetler, ne topraðýn verimsizliði, ne de insanýn kendisidir. Bunun bütün sorumluluðu sermayeye dayalý üretim sistemidir, bütün sorumluluk kapitalizme aittir. Sermayeye dayalý üretimin amacý deðiþim deðeri üretmektir. Kullaným deðeri sadece deðiþim deðerinin taþýyýcýsý olarak vardýr. Sermayenin kendini gerçekleþtirmesi için üretilen deðiþim deðerlerinin tüketilmesi, para biçimine geri dönmesi gerekiyor. Ancak böylece para sermaye biçimine dönen sermaye yeniden yeni tura baþlayabileceklerdir. Burada bilim ve teknoloji önemli bir etki yapar. Bu alandaki geliþmeler üretime uyarlandýkça sermayenin sabit sermaye olarak yatýrýlan kesimi büyür; sermayenin organik bileþimine baðlý olarak kar oranlarý düþer. Ayný zamanda sabit sermaye yatýrýmlarý büyüdükçe, makineler daha çok iþçinin yerini alýr, çalýþan iþçi sayýsý düþer, deðiþen sermaye (iþçi ücreti olarak ödenen kýsým) düþer. Yani nüfusun ezici çoðunluðunun tüketiminin üst sýnýrý olan gelirleri azalýr. Makineli üretimin yoðunlaþmasý daha çok meta ürününün üretilmesini saðlarken, iþçinin yerini alan makine nedeniyle iþsizlik ve sefalet daha da artar. Kapitalizm, kendi iþleyiþ yasalarý gereði, toplumun ezici çoðunluðunu giderek artan bir þekilde ücretli emekçi haline getirir. Nüfusun bu ezici çoðunluðunun tüketimlerinin üst sýnýrý ücretleri kadardýr. Sermaye açýsýndan ücret olarak ödenen

6

Yeni Evrede

miktar deðiþen sermayeye denk gelir. Bu kýsým, toplam sermaye içinde cüzi bir kýsým oluþturur. Oysa sermaye her çevrimde deðiþmeyen sermayenin belirli bir bölümünü hammaddeler, yardýmcý maddeler, makineler ve binalar gibi demirbaþlarýn yýpranan kýsýmlarýný da yeni ürünlere aktarýr. Böylelikle nüfusun ezici bir çoðunluðu ücretlerine denk gelen tüketim mallarýný tüketip, deðiþen sermayenin yeniden burjuva sýnýfa dönüþünü saðlar, ama burjuva sýnýfýn lüks ve savurganlýðý, diðer metalarýn tüketimini karþýlayamaz. Kapitalist üretimin temelindeki devrimci yapýsý nedeniyle yeni teknolojiye dayalý makineler eskinin yerini almayý sürdürüyor. Sürekli olarak emeðin verimliliði artarken, toplumda zaten derin olan yoksulluðu ve sefaleti daha da yoðunlaþtýrýp, derinlemesine ve geniþlemesine yayar. Ayný zamanda sermaye daha çok emek gücü gerektiren iþlerdeki yatýrýmlarýný sürekli olarak emek gücünün daha ucuz olduðu ülkelere ve bölgelere doðru kaydýrýr. Bu öyle bir noktaya gelir ki, bazen yeni teknolojiye yapacaðý yatýrýmýný getireceði kar daha düþük kalýr. Sonuçta sermaye, ister emek gücünün daha ucuz olduðu yerlere kaçsýn ister yeni teknolojiyi kullansýn, her iki durumda da kendi kendisinin engeli haline gelir; üretici güçlerin geliþiminin önünde giderek büyüyen bir engel olarak dikilir. Söylediklerimizi bir örnekle soyutlayalým: ABD’li bir araþtýrma þirketi (Alliance Capital Management) ACM, sanayi üretimi üzerinde bütün dünyayý kapsayan bir araþtýrma yapýyor. Bu araþtýrmanýn sonuçlarýna göre 1995’le 2002 arasýndaki 7 yýllýk bir zaman diliminde, sanayide iþgücü kullanýmý %16 azalýrken, toplam sanayi üretimi %30 artýþ göstermiþ. Araþtýrmacý þirket ACM, kapitalizmin dünya egemenliðinin devam edeceðini varsayarak elindeki verilerden hareketle önümüzdeki döneme dair bazý tahminlerde bulunuyor. Birisi tekellerin nasýl büyüyeceðine iþaret ediyor. Þöyle; 2002’de dünyada sanayi üretimi yapan 163 milyon þirket var; tahminlere göre bu sayý 2040 yýlýna kadar birkaç milyona düþecek. Ama asýl çarpýcý olan bu deðil, Tahminciler, 2050 yýlýnda, dünyadaki çalýþabilir nüfusun %5’lik bir kesiminin bütün dünyanýn sanayi mamulü ihtiyacýný karþýlayabileceðini söylüyor. Ki, bu %5’lik kesime sadece iþçiler deðil, sektördeki yö229. Sayý / 13 - 27 Şubat 2013

Mücadele Birliði

neticiler ve iþletmeciler de dâhil. Bu rakam inandırıcı görünmeyebilir diye bir de bugünden örnek vermiş. “Toplam Amerikan tarýmýnda ülkenin ekonomik olarak etkin nüfusunun %2’si tarafýndan gerçekleþtirildiði düþünülecek olursa...” söylenen açýk: dünyanýn en büyük tahýl üreticisi ve ihracatçýsý olan ABD’de çalýþabilir nüfusun sadece %2’si tarým sektöründe çalýþmaktadýr. Buraya kadar yazdýklarýmýzdan bir sonuç çýkarmak gerekirse; ekonominin evriminde insanlýk yeni bir sýçramanýn eþiðine gelip dayanmýþ durumda. Bu sýçramanýn alt yapýsý da son 150 yýl içinde kaydedilen geliþmeyle hazýrlandý. Otomobiller, hýzlý trenler, uçaklar, yük ve insan taþýyan devasa transatlantikler, dünyayý birbirine öyle yakýnlaþtýrdý ki, pek çok yazar “küresel köy” demeye baþladý. Bilgisayar, internet, telefon, vb. iletiþim aðlarý dünyada birbirinden yalýtýlmýþ hiçbir yer býrakmadý. En ücra köyde yaþayanlar bile dünyada olup biten her þeyi izleyip fikir sahibi olabiliyor. Bilgisayarýn üretimde aktif olarak kullanýlmasý, seri üretimi daha da arttýrdý. Artýk üretici güçlerin geliþim düzeyinin bugünkü kapasitesi, dünyadaki bütün insanlarýn ihtiyaçlarýný karþýlayabilecek düzeye geldiði gibi zorunlu çalýþma yani iþyükü de çalýþabilecek herkese eþit oranda daðýtýldýðýnda, günlük zorunlu çalýþma süresini en alt düzeye indirebilecek bilimsel teknolojik alt yapý da hazýr. Yeni ve daha ileri bir toplum olan sosyalizm, artýk Lenin’in dediði gibi tekellerin pencerelerinden bize bakmýyor, bütün maddi önkoþullarýyla beraber bizleri çaðýrýyor. Kapitalizmin ve burjuva toplumun en üst düzeye çýkardýðý yabancýlaþmanýn aþýlmasý durumunda, insanlýk bilimde, etik ve estetik alanda, çok yönlü bir atýlým gerçekleþtirecek, bütün yeteneklerini özgürce geliþtirecek, kendi kapasitesini sonuna kadar kullanma koþullarýna da kavuþacaktýr. Sýnýflarýn ortadan kaldýrýlmasý sürecinde kýrla kent, kafa emeði ile kol emeði gibi tarihsel geliþmenin yarattýðý ayrýmlar ve karþýtlýklar yine tarihsel geliþme tarafýndan aþýlacak; ten rengi, ýrk, cinsiyet vb. tüm ayrýmlar ortadan kalktýðýnda, insan, ilk defa insan olmanýn büyük mutluluðuna kavuþacak, kendi elleriyle yarattýðý uygarlýðýn ve emeðinin bütün sonuçlarýndan yararlanabilecektir. Ýþte o zaman “bin yýllýk özgürlük çaðý” da baþlayacaktýr.


ORTADOÐU: TOPYEKÛN SAVAÞIN KIYISINDA

Yeni Evrede

Editör

Mücadele Birliði

D

ün, 30 Ocak þafak saatlerinde, Ýsrail savaþ uçaklarýnýn Suriye’nin bir askeri araþtýrma merkezini bombalamasý, zaten diken üstünde duran Ortadoðu’yu bir kez daha devletler arasý topyekûn bir savaþýn eþiðine getirdi. Ýsrail’in sýk sýk yaptýðý bu saldýrýlara emperyalist devletlerin ve iþbirlikçilerinin tepkisi biliniyor: Diplomasinin ikiyüzlü kýnamalarý ve iþe yaramaz sert(!) açýklamalar. Ancak bu sefer, Ýran, Rusya ve Lübnan dýþýnda saldýrýyý kýnayan ya da eleþtiren de çýkmadý. Demek ki, artýk kartlar ikiyüzlülük de bir kenara atýlacak kadar açýk oynanýyor. Nedeni üzerinde durmak lazým. Nedeni doðru tespit edebilmek için Ýsrail’in ve baþta Türkiye olmak üzere bu saldýrýya sesini çýkarmayarak kartlarýný açýk oynamaya baþlayan emperyalist kapitalist devletlerin içinde bulunduklarý duruma bakýlmalý. Zamanlama önemli ve saldýrýnýn zamanlamasýna baktýðýmýzda, hepsi de emperyalistlerin aleyhine dengeleri deðiþtiren þu önemli noktalarýn öne çýktýðýný görüyoruz: Birincisi, Suriye iç savaþýnda dengeler, tekelci basýnýn açýktan itiraf etmek zorunda kalacaðý derecede Suriye rejimi lehine, emperyalistler ve onlarýn çeteleri aleyhine deðiþmeye baþlamýþtýr. Somut kanýt: daha dün denecek kadar yakýn bir zamanda Rusya’nýn Esad’la diyalog çaðrýsýna “yarýnýn Suriye’sinde Esad ailesinin yeri yok” diye yanýt veren iþbirlikçi çetelerin temsilcileri, þimdi Esad ile görüþmenin yollarýný aramaya baþlamýþlar. Ýkincisi, Mýsýr’da bizim haftalar öncesinde iþaret ettiðimiz devrimin ikinci perdesi, tüm canlýlýðý ile ve son derece güçlü biçimde açýldý. Emperyalistlerin pek güvendiði sakallý Mursi, avenesi “Müslüman Kardeþler”iyle birlikte artýk gidicidir ve kimse onu kurtaramaz. Üçüncü nokta, Mýsýr devriminde devrim güçlerinin, içinde komünistlerin de olduðu “Ulusal Cephe” biçiminde örgütlenerek iktidarý alacak bir güç ve bilince eriþmiþ bulunmalarýdýr. Ýçinde Mýsýr Komünist Partisi de bulunan “Ulusal Cephe”nin iktidarý ele geçirmesi, Mýsýr’ýn em-

Bütün bu somut olgular ve süreç, Ortadoðu’da dengelerin emperyalist güçler ve dolayýsýyla Ýsrail aleyhine deðiþmekte olduðunu emperyalistlere ve her daim diken üstündeki Ýsrail’e anlatmaya yetti. Katiller sürüsüyle Suriye’de bir zafer elde edip Libya, Afganistan ya da benzeri ülkelerdeki gibi “sadýk” bir iktidar kuramayacaklarý, dolayýsýyla Ortadoðu halklarýnýn devrimci yürüyüþünü durduramayacaklarý, Ýsrail ve gerici Arap devletlerindeki diktatörlerin geleceðini güvenceye alamayacaklarý ortaya çýktý. peryalist-kapitalist zincirden tümden kopmasý anlamýna gelecek. Bu üç noktanýn emperyalistlerle birlikte Ýsrail’in, bölgedeki iþbirlikçi devletlerin uykularýný kaçýrdýðýndan kuþku olmamalý. Aciliyet ve yakýn tehdit oluþturmasý anlamýnda ilk üçü kadar olmasa da, yine de mutlaka hesaba katýlmasý gereken iki ilave nokta daha. Bunlardan birincisi, týpký Mýsýr devrimi gibi Tunus devriminin de sürüyor olmasý ve Libya’da iþbirlikçi iktidarýn bir türlü “egemen” olamamasý halidir. Tunus devrimi, þimdilik Mýsýr devriminden daha yavaþ da olsa, sürüyor ve oradaki iþbirlikçi dincilerin iktidarý hiç de Mýsýr’daki kardeþlerinden daha güvende deðil. Libya ise, emperyalistler için vatandaþlarýný tahliye edecekleri kadar güvensiz. Bütün bu somut olgular ve süreç, Ortadoðu’da dengelerin emperyalist güçler ve dolayýsýyla Ýsrail aleyhine deðiþmekte olduðunu emperyalistlere ve her daim diken üstündeki Ýsrail’e anlatmaya yetti. Katiller sürüsüyle Suriye’de bir zafer elde edip Libya, Afganistan ya da benzeri ülkelerdeki gibi “sadýk” bir iktidar kurama229. Sayý / 13 - 27 Şubat 2013

yacaklarý, dolayýsýyla Ortadoðu halklarýnýn devrimci yürüyüþünü durduramayacaklarý, Ýsrail ve gerici Arap devletlerindeki diktatörlerin geleceðini güvenceye alamayacaklarý ortaya çýktý. Ýsrail saldýrýsý, Ortadoðu’yu kaybetme korkusuyla uykularý kaçan emperyalistlerin ve gerici/faþist Ortadoðu devletlerinin ellerindeki tüm kozlarý masaya sürmeye karar verdiklerinin iþaretidir. Bu saldýrýnýn a) Türkiye’de Patriot denilen füze sisteminin faal hale gelmesinden iki-üç gün sonra gerçekleþmesi, b) R.T Erdoðan’ýn Suriye’ye karþý savaþýn baþýný çeken Katar Emiri ile görüþmesine denk gelmesi, c) Suriye’de savaþa sürülen çetelerin pek çok yerde, ama özellikle de Serekaniye’de temizlik derecesinde itlaf edildikleri günlere rastlamasý bu tezimizin somut kanýtlarýdýr. Kaybedeceklerini anladýlar ve son kozlarýný oynamaya karar verdiler; bu anlaþýlýyor. Baþarabilecekler mi? Güç dengesini kendi lehlerine geri çevirebilecekler mi? Bunun için bölgeyi ateþ topuna çevirecek topyekûn sýcak bir savaþý göze aldýklarý ortada. Ýsrail, barut fýçýsý üzerinde sigarasýný tüttüren bir kovboy gibidir þimdi. Ýran ve Rusya, Suriye özgülünde Ortadoðu’da dengelerin emperyalistler ve bölge gerici devletleri, Ýsrail lehine deðiþmesine, Ortadoðu’yu kendi hâkimiyet alanýna çevirmelerine izin vermeyeceklerini; bunun için sýcak çatýþmalara girmekten çekinmeyeceklerini dev askeri tatbikatlarla gösteriyorlar. Yaþam, Ýran ve Suriye gibi gerici rejimleri, Ortadoðu’yu dinci iktidarlarýn hâkimiyet alanýna çevirmeye çalýþan emperyalistlere karþý koymak zorunda býraktý. Ama emperyalist egemenliðin önündeki asýl engel, gerçek güç, emekçi halklarýn kendisidir. Mýsýr, Tunus örneklerinde görüldüðü gibi, ezilen, sömürülen emekçi halklar kapitalizmi yýkmakta ve sosyalizme ilerlemekte kararlýlar, çünkü bu onlarýn artýk varlýk sorunu haline gelmiþtir.

7


Yeni Evrede

FERHAT ÇETÝNER YALNIZ DEÐÝLDÝR

Açıklamalar

Mücadele Birliði

Yýllardýr Sarýgazi’de iþçilerin, emekçilerin sanatýný üreten Sarýgazi Ayýþýðý Sanat Merkezi, bir çok defa baskýna, tehditlere, gözaltýlara, tutuklamalara ve iþkencelere raðmen, kavganýn sanatýný üretmeye devam ediyor. 2006 yýlýnda sabahýn erken saatlerinde hiçbir gerekçe gösterilmeden sanat merkezimiz, sanat merkezi çalýþanlarýmýzýn evleri ve bir çok emekçi ailenin evi basýlmýþ ve 6 kiþi gözaltýna alýnmýþ,

4’ü tutuklanmýþtý. Daha sonraki mahkeme süreçlerinde 4 arkadaþýmýza tutusuz yargýlanma kararý verilmiþti. Faþist devlet bu süreçten hemen sona davayý hýzlandýrýp, 4 arkadaþýmýza onlarca yýl hapis cezasý verdi. Ve en son Ferhat Çetiner arkadaþýmýzý da tutuklayarak ilk önce Çorum L Tipi Cezaevi’ne, daha sonra da Kastamonu Ýnebolu M Tipi Cezaevi’ne gönderildi. Mücadelenin alanlarýndan biri olan zindanlar, er geç burjuvazinin üzerine yýkýlacak ve tutsaklarý özgürleþtireceðiz. Tutuklamalar, gözaltýlar, baskýlar, iþkenceler mücadelemizi engelleyemedi, engelleyemeyecek. Ferhat Çetiner her zaman iþçi ve emekçilerin yanýnda olmuþtur. Ýþçiler, emekçiler de her zaman onun yanýnda olacaktýr. Ferhat Çetiner Yalnýz Deðildir! Devrimci Tutsaklar Onurumuzdur! Zindanlar Yýkýlsýn Tutsaklara Özgürlük!

PINAR ÖÐRETMEN YALNIZ DEÐÝLDÝR! Ýsmet Aktar Teknik ve Endüstri Meslek Lisesi’nde sözleþmeli olarak çalýþan edebiyat öðretmeni Pýnar Turan’ýn iþine, öðrencilerin açlýk grevi ile ilgili sorularýna “kimsenin ölmesini istemem” þeklinde cevap verdiði için son verilmiþti. Buna karþý eylemlilik sürecine geçen Pýnar öðretmene destek için, Ýzmir’de 2 Þubat günü Devrimci Emekçi Komiteleri (DEK) tarafýndan Eski Sümerbank önünde bir basýn açýklamasý yapýldý. Açýklamada “Güvencesiz Çalýþmaya, Þovenizme Karþý Pýnar Öðretmenin Yanýndayýz-DEK” imzalý pankart açýlýrken, okunan basýn metninde geliþen sürece dair bilgi verildikten sonra, okul müdüründe somutlaþan zihniyetin kurumsal bir zihniyet olduðu ve bunun da þoven ve ýrkçý zihniyetin ta kendisi olduðu vurgulandý. Eylem esnasýnda sýk sýk “Yaþasýn Halklarýn Mücadele Birliði”, “Hak Verilmez Alýnýr Zafer Sokakta Kazanýlýr”, “Yaþasýn Emekçilerin Mücadele Birliði”, “Zafer Savaþan Emekçinin Olacak” ve “Baskýlar Bizi Yýldýram a z ” sloganlarý atýldý. Basýn açýklamasý atýlan sloganlarýn ardýndan sona erdi. Yapýlan açýklamaya Partizan da destek verdi. Mücadele Birliði / Ýzmir

8

Sarýgazi’den Mücadele Birliði Okurlarý

ÇALIÞMALARIMIZI

ENGELLEYEMEZSÝNÝZ!

7 Þubat 2012 saat 12.0 civarýnda Ýzmir Balçova’da 2 Genç Yoldaþ okuru gözaltýna alýndý. Balçova’da yürüyen ar ka daþ la rý mý zýn polis tarafýndan önleri kesilmiþ, zorla üstleri aranmýþ ve polis aracýna bindirilerek Balçova Karakoluna götürülmüþlerdir. Üzerlerinde bulunan Genç Yoldaþ ve Mücadele Birliði dergileri nedeniyle polis tarafýndan tehdit edilmiþlerdir. 1 saat karakolda tutulduktan sonra arkadaþlarýmýz serbest býrakýlmýþtýr. Hiçbir baský çalýþmalarýmýzý engelleyemez… Gözaltýlar Tutuklamalar Baskýlar Bizi Yýldýramaz! Devrimci Öðrenci Birliði (DÖB) Genç Emekçiler Birliði (GEB)

229. Sayý / 13 - 27 Şubat 2013


Yeni Evrede

Açıklamalar

Mücadele Birliði

SERMAYENÝN KAR HIRSI ÖLDÜRMEYE DEVAM EDÝYOR Basýna Ve Kamuoyuna

2 Þubat 2013

Ýþçiler Emekçiler! Son bir ay içinde iþ kazalarýnda ölen iþçilerin sayýsý 68. Bu rakamlar gösteriyor ki yaþananlar kaza deðil cinayettir. Daha Zonguldak’ýn acýsý tazeyken bir cinayet haberi de Antep 4.Organize Sanayi Bölgesi’nde Güneydoðu Galvaniz tesislerinden geldi. Buhar kazanýnýn patlamasý sonucu 8 iþçi ölmüþ, 15 iþçi de yaralanmýþtýr. Yaþanan ölümlere neden olan kazalar birer iþ cinayetidir! Antep’te patlamaya neden olan etkenler bir istisna deðildir, birçok iþyerinde yaþanmasý muhtemel bir olaydýr. Sermayenin gündeminde yer alan Ulusal Ýstihdam Stratejisi adý altýnda iþçileri “koruyan” tüm haklarý “katý” olarak nitelenmiþ, yerine esnek ve daha güvencesiz bir çalýþma dayatýlarak, taþeronlaþmaya alabildiðince hýz verilmiþtir. Yaþanan iþ cinayetlerinin olduðu yerlere bakýldýðýnda, taþeronlaþmanýn, örgütsüzlüðü hakim olduðunu ve iþçilerin kötü koþullarda çalýþtýrýldýklarý görülmektedir. Güvencesiz çalýþma yasalarýna hýz verilmesi, ucuz, esnek ve güvencesiz çalýþma politikasýndaki ýsrar baþlý baþýna bu cinayetlerin habercisidir. Dün Zonguldak’ta bugün Antep’te yarýn bir baþka ilde yaþanmasý kaçýnýlmaz olan iþ cinayetlerinin son bulabilmesi, bu sistemde mümkün deðildir. 8 iþçinin ölümünü sadece fabrika kazanýn patlamasý sonucu istenmeyen, kazara olan ölümler olarak görmek yanlýþtýr. Yaþanan iþ cinayetlerinin nedenleri; çalýþma hayatýný kuralsýzlaþtýran kapitalizmin yasalarýdýr. Daha çok kâr için göz göre göre iþçileri ölüme sürükleyen sermaye, bu cinayetlerin birinci derecede sorumlusudur ve bundan yakasýný kurtaramayacaktýr.

Ýþçiler Emekçiler, Ýçinde yaþadýðýmýz kapitalist sistemin merkezinde insan deðil, para var. Merkezinde insan olmayan sistemin iþçileri düþünmesi beklenemez. Kapitalizm kar için her yolu mubah görüyor ve bunun için; iktidarý eliyle tüm koþullarý kendi lehine hazýrlamak üzere hiç fýrsat kaybetmiyor. Biz iþçiler ve emekçiler de bu sömürüden kurtulmak için, daha fazla ölmemek, mutlu ve özgür yaþamak için mücadele etmeliyiz. Bizleri hayattan kovan bizleri yok sayan kapitalizmi yýkmadan kurtuluþumuz mümkün deðil. Hedefimiz sömürüyü sýnýrlamak deðil, ortadan kaldýrmak olmalýdýr. Bunun içinde iktidarý almak ve iþçi sýnýfýnýn iktidarýna dayanarak sömürüsüz dünya özlemimizi gerçekleþtirebiliriz.

ÇELÝÐÝN HAYAT BULDUÐU YER ÝÞÇÝLERE MEZAR OLDU

Antep Güneydoðu Galvanizde patlama: 7 iþçi öldü. Antep Organize Sanayi Bölgesinde 30 Ocak Çarþamba günü Güneydoðu Galvaniz fabrikasýnda sabah saat 11.00 sýralarýnda büyük bir patlama meydana geldi. Buhar kazanýnýn tahliye borularýndaki aþýrý ýsýnma nedeniyle meydana geldiði sanýlan patlamada, o anda bölgede çalýþan 15 iþçi basýnç ve patlamayla birlikte çevreye savruldu. Bu sebeple, ancak çevre fabrikalarda çalýþan iþçilerle yaptýðýmýz görüþmelerle patlama ile ilgili bilgi almaya çalýþtýk... Röportajýmýzý gerçekleþtirdiðimiz iþçilerin anlatýmýna göre patlamanýn çok þiddetli olmasýndan, dolayý galvanizleri taþýyan vinçler devrilmiþ, kalýn tabaka camlarda patlama meydana gelmiþ, patlamanýn etkisi 1 km.lik alanda hissedilmiþ. Konuþtuðumuz iþçilerden biri, bu fabrikanýn zaten sorunlu olduðunu, patlamada ölen Emrah Özboya’nýn daha önce de buhar kazanýnýn bir parçasý olan brülörün sorun çýkardýðýný ve tamiri için orada bulunduðunu belirtiyor. Bir baþka iþçi, yine buhar kazanýnda ýsý dengelemesini saðlayan ekonomizatörün bu yükü kaldýramayacaðýný belirten mühendisi iþten çýkardýklarýný, onun yerine Güneydoðu Galvaniz ortaðý Battalgazi Külte tarafýndan Polgaz Mühendislik sahibi Berat Geyik’in getirildiði açýklamasýný yaptý. Diðer iþçiler de “buhar kazaný patladý” sözünü doðru bulmadýklarýný söylediler. Asýl nedenin 2 tonluk kapasiteye sahip olan havuza 5 tonluk asit konulmasý olduðunu belirttiler. Patlamanýn buhar kazanýndan kaynaklý olmadýðýnýn altýný çizen iþçiler, konuþtuklarý itfaiye iþçilerinden öðrendikleri kadarýyla, ölen iþçilerden hiçbirinin vücudunda su yanýðý olmadýðýný, asit yanýðý olduðunu söylediler. Röportajýn son kýsmýnda bir iþçi “Bu fabrika ‘Çeliðin Hayat Bulduðu Yer’ sloganý ile tanýtýmýný yapýyordu. Çeliðin hayat bulduðu yer, iþçilere mezar oldu” sözü ile tüm yaþananlarý özetliyordu.

Yaþasýn Ýþçilerin Mücadele Birliði Ýþçi Sýnýfýnýn Kurtuluþu Kendi Eseri Olacaktýr

Devrimci Ýþçi Komiteleri(DÝK)

229. Sayý / 13 - 27 Şubat 2013

9


Sokaklar

OHAL’DE EYLEM MANZARALARI

Son süreçte yaþanan saldýrýlarý protesto etmek ve Hrant Dink’i anmak amacýyla 19 Ocak Cumartesi günü Antakya’da yapýlacak olan basýn açýklamasý öncesinde, Saray Caddesi’nde baþlayýp Ulus Meydaný’nda sonlandýrýlacak bir yürüyüþ yapýlmak istendi. “Yapýlmak istendi” diyoruz çünkü yapýlamadý. Önceki eylemlerde olduðu gibi, bu eylemde de bir barikat durdurdu kitleyi… Kitle zaten barikatla karþýlaþacaðýnýn bilincindeydi. Eylem örgütleyicileri, barikatý açabilmek için polisle diyaloða girdi, ama sonuç alamadý. Bu durum protesto edildi, ama faydasý olmadý. Barikatýn açýlmamasýný protesto etmek amacýyla oturma eylemine baþlandý. Pasif oturma eylemi yapan pasif eylemciler sigaralarýný yakýp gündelik þeylerden konuþarak eylem havasýndan çýktý. 15 dakika sonra eylemciler ayaða kalkýp sloganlar atmaya baþladýlar. Sonrasýnda barikat fiziksel olarak zorlandý. O sýrada ilk cop kalktý ve kitle hemencecik duruldu. Konuþarak barikatý açma çabalarý ve sloganlar devam ediyordu. Barikatýn zorlanmasýndan sonra kitle, durulup geri çekilmiþ olmasýna raðmen, polise göz temasýyla “saldýrýya hazýr olun” emri verildi. Gaz maskelerini birkaç defa takýp çýkararak da “hazýrýz” mesajý verildi; bu þekilde kitle korkutulup sindirilmeye çalýþýldý. Karþý tarafýn gözdaðýna karþýlýk, kitle içinde biber gazýnýn etkisini azalttýðý bilinen limon daðýtýldý. Bir nevi “siz saldýrýrsanýz biz de savaþýrýz” dendi. Barikat açýlmayýnca eylem yavaþ yavaþ olduðu yerde sonlandýrýlmaya çalýþýldý. Gitarýyla gelen bir eylemci protest þarkýlar söyledi, sloganlar atýldý. Kýsa süre sonra da basýn açýklamasýnýn da burada yapýlacaðý açýklandý; polisten birkaç adým geri çekilmesi istendi ve kabul edildi. Amirden polise verilen emir “arkaný dönmeden üç adým geri git, bir iki üç dur!” Alan biraz geniþletilince basýn açýklamasý yapýldý ve pasif eylem sona erdi. Bilindiði sürede Antakya’da basýn açýklamasý miting vs. yapmak yasak. 20 Ocak günü Gaziantep’te yapýlma kararý alýnan bölgesel miting de yasaklanmýþtý. Hal böyle olunca sivil toplum örgütleri ayný tarihte Antakya’da Ulus Meydaný’nda basýn açýklamasý yapma kararý aldý. Dövizler daðýtýldý ve yürüyüþ baþladý. Yalnýz eksik bir þey vardý. Önde gitmesi gereken pankart açýlmadý ve beklenen polis barikatýyla karþýlaþýlmadý. Yürüyüþ hýzlý baþladý. Kitlenin önüne barikat kurmasý beklenen polis, bu defa bir süre kitlenin arkasýndan yürüdü ve ilk aradan diðer caddeye çýktý. Ulus Meydaný’na hýzlýca ulaþýldý ve basýn açýklamasý okundu. Ardýndan önceki günkü eylemde yapýldýðý gibi, bu eylemde de ayný þekilde oturma eylemi yapýldý. 10 dakika sonra oturma eylemi ve hemen ardýndan eylem sona erdi.

10

Antakya’dan Ýþsiz bir GEB’li

Yeni Evrede

Mücadele Birliði

BASIN TUTSAK EDÝLEMEZ

2 Þubat günü akþam saatlerinde Galatasaray Lisesi önünde bir araya gelen gazeteciler “Zindanlar Boþalsýn Gazetecilere Özgürlük” pankartý açarak Taksim Meydaný’na kadar meþaleler ve tutuklanan gazetecilerin resimleri ile yürüdüler. “KCK Basýn Davasý” olarak tanýmlanan operasyonda onlarca gazeteci tutuklanmýþtý. “Gerçeðin Peþindeyiz Teslim Olmayacaðýz” pankartý açýlan eylemde sýk sýk “Özgür Basýn Susturulamaz”, “Gazetecilere Özgürlük”, “TMY Kaldýrýlsýn” sloganlarý atýldý. Yürüyüþe, sanatçýlar Ferhat Tunç, Yusuf Çetin, ve bir çok siyasi parti destek verdi. Taksim Meydaný’nda tutuklu gazetecilerin gönderdikleri mektuplar okundu. Ardýndan basýn açýklamasýný gazeteciler adýna Eda Yýldýrým okudu. Yýldýrým, bir yýlý aþkýndýr tutuklu bulunan 32 gazetecinin davasýna 4 Þubat’ta Silivri’de devam edileceðini hatýrlattý. En son Yürüyüþ dergisine yönelik saldýrýlar ve tutuklamalar, hükümet yanlýsý medyanýn gazetecileri hedef göstermesi, Evrensel gazetesi muhabiri Sadiye Eser’in tutuklanmasý örneklerini aktaran Yýldýrým, “Hedef gösterilen meslektaþlarýmýzýn yanýndayýz, onlarýn baþýna gelecek herhangi bir siyasi komplonun sorumlularýndan birinin de hükümet medyasý olacaðýný duyuruyoruz” dedi. Son olarak, “Gazeteciyiz ve gerçeðin peþindeyiz. Gerçeði ararken, duyururken, bizlere uyguladýðýnýz baskýya raðmen teslim olmayacaðýz” denilerek, Silivri’de görülecek “KCK Basýn Davasý”nda tutuklu gazetecilerin yanýnda olacaklarýný baþta gazeteciler olmak üzere herkesi duruþmayý izlemeye davet edildi. Ýstanbul 15. Aðýr Ceza Mahkemesi’nde görülen KCK basýn davasýnýn bugünk ü duruþmasýndan 7 tutuklu gazetecinin tahliyesine karar verildi. 33’ü tutuklu 46 gazet e c i n i n yar gý lan dý ðý “KCK basýn” davanýn Silivri’de 4 gün sür e n duruþmasýnda 8 Þubat’ta görülen ara karar açýklandý. Mahkeme Heyeti, 7 gazetec i n i n tahliyesine karar verdi.

229. Sayý / 13 - 27 Şubat 2013


Yeni Evrede

Sokaklar

ERMENÝ HALKININ YANINDAYIZ!

Mücadele Birliði

Ermenilerin yoðun olarak yaþadýðý Fatih ilçesine baðlý Samatya’da hepsi Ermeni ve yaþlý olan insanlara dönük sistematik bir saldýrý gerçekleþtiriliyor. Son iki ay içerisinde bir kadýn öldürüldü, bir kadýnýn saldýrý sonucu gözü kör oldu, bir kadýn da kaçýrýlmak istendi. 84 yaþýndaki Maritsa Küçük, 28 Aralýk’ta evinde darp edilip yedi yerinden býçaklanmýþ olarak bulundu. 87 yaþýndaki baþka bir Ermeni kadýn da, Aralýk ayý baþýnda evinde dövülerek darp edilmiþ, iki hafta yoðun bakýmda kalmýþ ve bir gözünü kaybetmiþti. Apostolik Ermenilerin Noel’i kutladýðý gün olan 6 Ocak’ta ise yine yaþlý bir kadýn, üç kiþi tarafýndan kendisine para verecekleri söylenerek kaçýrýlmaya çalýþýldý. Bu üç olayla ilgili, polis kimse hakkýnda iþlem yapmadýðý gibi, yeni saldýrýlarýn yaþanmamasý için herhangi bir tedbir de almadý. Bütün bu saldýrýlarý protesto etmek, Ermeni halkýnýn yanýnda olunduðunu göstermek, “Ermeni Komþuma Dokundurtmayacaðým” demek için, 27 Ocak Pazar günü saat 13.00’te Halklarýn Demokratik Kongresi Ýstanbul Meclisi Samatya Meydanýnda bir basýn açýklamasý düzenledi. Kocamustafapaþa Meydaný’nda bir araya gelen kitle, “Ermeni Halkýnýn Yanýndayýz!, Faþizme Geçit Vermeyeceðiz!” pankartý arkasýnda Samatya Meydaný’na yürüdü. Samatya’ya gitmek için girilen her sokakta þaþkýnlýk ve sevinçle pencerelerden, balkonlardan alkýþ sesleri yükseldi. Yürüyüþ sýrasýnda çevreden gelen alkýþlý, ýslýklý destekler, zamanla kitlenin sayýsýný artýrdý. 28 Aralýk’ta evinde darp edilip yedi yerinden býçaklanmýþ olarak bulunan 84 yaþýndaki Maritsa Küçük’ün evinin ö-

nüne gelindiðinde karanfiller býrakýldý ve her dakika daha da öfkelenen kitle “Katil Devlet Hesap Verecek”, “Nefret Sizin Ýnsanlýk Bizim”, “Ermeni Halkýnýn Yanýndayýz” sloganlarýyla Samatya Meydaný’na ulaþtý. Basýnýn yoðun ilgisiyle karþýlaþan yürüyüþ, basýn açýklamasý ve Sabahat Tuncel, Ferhat Tunç, Ertuðrul Kürkçü ve eski milletvekili Akýn Birdal’ýn konuþmalarýyla sonlandý. Açýklamada bir tanesi ölüm229. Sayý / 13 - 27 Şubat 2013

le sonuçlanan saldýrýlardan bahsedilirken “.. polis herhangi bir takibat baþlatmadýðý gibi yeni saldýrýlarýn yaþanmamasý için tedbir de almamýþtýr. Samatya’da yapýlan kimi görüþmelerde sivil polislerin mahalledeki bazý kameralarý söktüðü belirtilmiþtir. Polis saldýrganlarý bulmak için çaba göstermek bir yana, delilleri karartmaktadýr. Dolayýsýyla polis bu saldýrýlarýn suç ortaðýdýr. Ermenilere dönük bu saldýrýlarýn 1915’ten bu yana aralýksýz devam ettiðini biliyoruz. AKP hükümeti; devletin Ermenilere, Kürtlere, Süryanilere dönük ýrkçý politikasýný devam ettirmektedir. Sevag’ýn katili serbesttir. Hrant Dink cinayetinde payý olan Muammer Güler þimdi Ýçiþleri Bakaný, Celalettin Cerrah Vali, hukuksuz mahkeme kararýna imza atan hakim ombudusmandýr. Maritsa Küçük’ün katili aranmamaktadýr. Bu saldýrýlar Ermeni Soykýrýmýnýn 100. yýlý olan 2015’e yaklaþýrken devletin izleyeceði politikanýn habercisidir” denildi. Kitlenin öfkesinin adeta tercümaný olan satýrlar ise þöyleydi: “Þimdi soruyoruz, Maritsa Küçük’ün katillerini Muammer Güler’in yönettiði polis teþkilatý mý bulacak? O katilleri Hrant’ý yargýlayan hakimler mi yargýlayacak? Mahalledeki kameralarý bile kýran sivil polisler mi güvenliði saðlayacak? Bu kaza kurþunlarý, tesadüf cinayetler hep Ermenileri mi bulacak? Ermenilere karþý nefret suçu iþlendiðini anlamak için ille de bir Ermeninin öldürülmesi mi gerekecek? Basýn sadece ölümler baþlayýnca mý haber yapacak?” Ferhat Tunç’un Ermenice-Türkçe Sarý Gelin türküsünü okumasýyla basýn açýklamasý sonlandýrýldý ve kitle daðýldý. Ýstanbul-DÖB

11


Gündem

T

ürkiye-ABD iliþkilerinin ilginç, ilginç olduðu kadar da gerilimli bir dönemden geçtiði çok açýk. Geçtiðimiz hafta ABD’nin Ankara Büyükelçisi Ricciardone yaptýðý açýklamalarla iki devlet arasýndaki gerilimi adeta ortalýða saçtý. Hükümet partisi, AKP’nin buna tepkisi “sert” oldu; adý “Mülayim” olanýn sertliðinde tabii. Olan bitene kýsaca bakalým. Önce Ýsrail’in Suriye’ye saldýrýsýyla kendi tabaný karþýsýnda zor duruma düþen AKP, kendini kurtarmak için Suriye’ye karþý kýþkýrtýcý bir söylem geliþtirince yanýt baþka yerden deðil, bizzat ABD’den geldi. Davutoðlu’nun, “Niye Ýsrail uçaklarý Esad’ýn sarayýnýn üzerinden uçup ülkesinin onuruyla oynarken bir çakýl taþý bile atmýyor? Suriye, saldýrýya uðrayan ülke ne tepki verirse, o tepkiyi vermeli, onu yapmalý” þeklindeki sözleri ile R.T. Erdoðan’ýn, “Ýsrail’i bir þýmarýk oðlan þeklinde besleyenler, yetiþtirenler, Ýsrail’den her zaman her þeyi bekleyebilirler... Ýsrail, tarihinin de affetmeyeceði bir devlet yapýsýna sahip. Zaman zaman da söylüyordum, Ýsrail devlet terörü estiren bir anlayýþa sahiptir. Þu anda da nerede ne yapacaðý belli deðil. Lübnan’dan girmiþtir, ondan sonra Þam istikametinde giderken, orta bir bölgede de bunu yapmýþtýr” þeklindeki açýklamasýný ABD “çok kýþkýrtýcý” bulmuþtu. ABD “kýþkýrtýcý” bulmuþ ise yanýtýný da mutlaka verirdi. Verdi de.. Bütün dünya duysun diye 6 Þubat’ta gazete ve televizyon kanallarýnýn karþýsýna geçen ABD Dýþiþleri Bakanlýðý Sözcüsü þunlarý söylüyordu: “Türk liderlerden gelen tahrik edici yorumlar, bizi açýkçasý çok rahatsýz ediyor. Son 24 saat içerisinde bu konudaki kaygýlarýmýzý ABD’nin Ankara Büyükelçiliði kanalýyla üst düzey Türk yetkililerine aktardýk.” Hükümetin ABD’yi rahatsýz eden dýþ politikalarý bununla sýnýrlý deðil. Bu em-

12

SONA D Yeni Evrede

Mücadele Birliði

peryalist devlet, Türkiye’nin Irak’a iliþkin politikalarýndan da rahatsýz. Ona göre Türkiye’nin Irak politikasý, Maliki’yi Ýran’a doðru itekliyor ve bundan vazgeçmeliydi. Suriye cephesinde ise, Türkiye ile ABD arasýndaki çizgi farklýlýðý artýk herkes tarafýndan biliniyor. ABD, “muhalif” denen sürünün bu iþi becereceðinden pek emin gözükmüyor ve tam da bu nedenle desteklenmeleri konusunda pek hevesli deðil. Bütün bu farklýlýk ve rahatsýzlýklara ABD gibi küstah bir emperyalistin toplu bir yanýtý olmalýydý; olmasý gerekeni yerine getirmek Büyükelçinin omuzlarýna kaldý. Büyükelçi, Ricciardone, tam da emperyalist bir efendiye yakýþacak üslupla, tüm eleþtiri oklarýný bir anda hedefe fýrlattý. Þöyle: “Çok uzun süredir hapiste olan milletvekilleri var, bazýlarý belirsiz suçlarla hapiste tutuluyorlar. Kendilerine ülkeyi koruma görevi verilen askeri liderler, sanki teröristmiþ gibi hapisteler. Profesörler var. Eski YÖK Baþkaný, hakkýndaki 16 yýl önce görevdeyken yaptýðý çalýþmalarla ilgili belirsiz suçlamalarla demir parmaklýklar ardýnda tutuluyor. Harçlarý protesto için barýþçý gösteri yapan öðrenciler hapiste. Eðer bir yargý sistemi bu sonuçlarý doðurursa ve bunun gibi insanlarý teröristlerle karýþtýrýrsa, Amerikan ve Avrupa Mahkemeleri’nin buna karþýlýk vermesi zor olur” Bu sözlerin özü bir yana ama biçim olarak da yenilir-yutulur tarafý yok. Amacýn üzüm yemek deðil, baðcýyý dövmek olduðu her halinden belli. Yoksa yýllardýr süren davalar konusunda sesini çýkarmak bir yana davalarý “demokratikleþme adýmý” olarak gördüðünü her vesilede açýklayan ABD neden þimdi yargý ve yargý üzerinden hükümeti eleþtiri yaðmuruna tutsundu? Mesajýn yerine ulaþtýðýný iktidar partisi AKP’nin tepkisinden anlýyoruz. Hala 229. Sayý / 13 - 27 Şubat 2013

kendilerini kendi topraklarýnýn efendisi zanneden AKP sözcüleri bu sözlere “sert” tepki gösterdiler ve Büyükelçiye “haddini bil” çaðrýsý yaptýlar. Bu sefer sorunun Büyükelçi’den kaynaklanmadýðýný, açýklanan görüþlerin ABD’nin görüþleri olduðunu söylemek ve böylece birilerine kendilerinin birer uþaktan ibaret olduklarýný hatýrlatmak ABD Dýþiþleri Bakanlýðý sözcüsüne düþmüþtü. Sözcü, söylediklerini yalasýnlar ve “haddini bil” diyenlere hadlerini bildirmek istercesine þunlarý söylüyordu: “Büyükelçi Frank Ricciardone, Bakan Hillary Clinton’ýn söylediklerini ve eminim bu konularda kamuoyu önünde açýklama yapma þansý olduðunda Bakan John Kerry’nin söyleyeceklerini tekrar ediyor. Türkiye’nin dostlarý ve müttefikleri için Türkiye’nin hukukun üstünlüðü ve insan haklarýnýn korunmasýný güçlendirip gazeteciler, blogger’lar için ifade özgürlüðünü koruyarak istikrarlý bir þekilde ilerleme kaydetmesinin önemini saygýyla dile getirmeye devam etmek bir yükümlülük. Bu bizim için yeni deðildi. Bu konuda hem kamuoyu önünde hem de özel görüþmelerde son derece açýk olduk.” Daha ne desin!

ÞÝÖ’ye Üyelik Mi Dediniz? Aslýnda zaman zaman çeþitli nedenlerle su yüzüne çýkan bu çeliþkilerin bir geçmiþi, bir arka planý var. Yine de biz bu sürecin baþlangýç noktasý olarak R.T Erdoðan’ýn Þanghay Ýþbirliði Örgütü’ne (ÞÝÖ) üyelik konusunda ayaküstü ve ciddiyetten bir hayli uzak þekilde, burjuva diplomaside bile yeri olmayan üslupla yaptýðý öneriyi alabiliriz. Hatýrlanacaktýr, bir Orta Asya gezisi sýrasýnda R.T Erdoðan Putin’e “bizi ÞÝÖ’ye alýn da þu AB iþinden kurtulalým” mealinde bir þeyler söylemiþti. Yine hatýrlanacaktýr, ABD Dýþiþleri


DOĞRU Yeni Evrede

Mücadele Birliði

Bakanlýðý Sözcüsü, bu öneriye, alaycý bir yüz ifadesiyle “NATO üyesi bir ülkenin ÞÝÖ üyesi olmasý ilginç bir þey olurdu” yollu bir yanýt vermiþti. Aþaðýlama, hakaret ve alayla karýþýk tehdit, iliþkilerde öne çýkan üslup haline geldi. Egemenliði sarsýlan, iþgal ettiði ülkelerden tasýný taraðýný toplayýp çekip gitmek zorunda býrakýlan, bu yüzden sinirleri son derece gergin olan ABD’nin “þaka” kaldýracak hali yoktu. Onun için R.T Erdoðan’ýn ciddiye alýnmayacak, ayaküstü söylenmiþ sözlerini parmak sallayarak ve Büyükelçisine en aðýr eleþtirileri yaptýrarak karþýladý. Sürece damgasýný vuran somut olgular þu gerçeði bir kez daha test etmiþ oldu: Emperyalist devletler ya da mali sermaye, baðýmlý ülkeye þu veya bu þekilde ama mutlaka boyun eðdirir. Bu anlamda, R.T Erdoðan ya da baþkasýnýn emperyalist devletlere, daha somut söylersek, ABD’ye “meydan okuyan” sözlerini ciddiye alanlar ya Lenin’in emperyalizm tahlilinden bir þey anlamamýþlardýr ya da bu teoriyi sadece iþlerine geldiði zaman baþvurmak üzere ceplerinde taþýyanlardýr. Emperyalizme meydan okumak iþbirlikçi burjuvalarýn yapabileceði bir þey olmaktan çýkalý on yýllar oldu. Emperyalizme meydan okumak ve bunun devamý olarak emperyalizme karþý tutarlý bir mücadele yürütmek sadece iþçi sýnýfýnýn, devrimci güçlerin gündemi olabilir. Emperyalizme meydan okumak, burjuva güçlerin harcý deðildir; dinci burjuva güçlerin hiç deðildir. Çünkü onlarýn varlýk koþullarý emperyalistlerdir, ABD’dir AB’dir. Ýpleri de bu güçlerin elindedir.

lar içine girmeyeceði anlamý çýkmaz. Yaþam çok zengindir, çok karmaþýktýr. Dolayýsýyla hangi burjuva gücün, burjuva iktidarýn ya da hükümetin hangi yola baþvuracaðýný önceden kestirmek bazen mümkün olmayabilir. Emperyalist mali sermayenin baðýmlý ülkelere eninde sonunda boyun eðdireceðini bilmek yaþamýn karmaþýklýðýný, zenginliðini hesaba katmayý dýþlamaz. Yaþamýn kendisi teoriye uydurulmaz ama teori sayesinde yaþamýn son derece karmaþýk sorunlarý çözümlenebilir, anlaþýlmaz gibi duran olgular anlaþýlabilir hale gelir. Dolayýsýyla, yaþamýn karmaþýk sorunlarýný, sýnýflar arasý iliþkileri, güç dengelerini, tek tek sýnýflarýn durumunu ve her bir sýnýfýn belirli bir andaki politikasýný, çýkarlarýný çözümlemek için devrimci teoriye baþvurmaktan, onun yol göstericiliðinde ilerlemekten baþka yöntem yoktur. Baþka yöntemlere baþvuranlar, rüzgârda sürüklenen yaprak misali sürüklenmekten, yaþamýn zenginliði, çeþitliliði ve karmaþýklýðý içinde yollarýný kaybetmekten kurtulamazlar. Tekelci sermaye sýnýfý adýna R.T Erdoðan, ABD’nin öfkesini üzerine çekme pahasýna ÞÝÖ’ye üyelik önerisini, gayriciddi bir þekilde de olsa yapýyorsa bu bize a) tekelci sermaye sýnýfýnýn, burjuva toplumsal düzenin emekçi sýnýflar ve Kürt halký karþýsýnda gerçekten zor durumda olduðunu; b) bu zor durumdan çýkýþ için umutsuz yol ve yöntemlere hiç düþünmeden baþvuracak noktada olduðunu gösterir. Baðýmlý ülkelerin hükümetinin emperyalizmin öfkesini çekecek yollara heves etmesi intihar yoluna girdiðinin resmidir. Keyfi Tercih Deðil, Zorunluluk Birleþik devrim karþýsýnda her geçen Bu saptamadan hiçbir burjuva gücün gün biraz daha sýkýþan, gerileyen, açmaza emperyalistlerle karþý karþýya gelmeyece- düþen tekelci sermaye sýnýfý egemenliði, ði, onlardan farklý politikalar, farklý arayýþ- emperyalizmle iliþkilerinde nasýl bir yol 229. Sayý / 13 - 27 Şubat 2013

Gündem

izleyecek; yaþayýp göreceðiz. Ancak sözümüz, sürecin belirsizlerle dolu olduðu ve iþçi sýnýfýnýn devrimci hareketinin önünü göremediði anlamýnda anlaþýlmamalý. Söylenen þundan ibarettir: Birleþik devrim karþýsýnda açmaza, zor durumlara düþtükçe sermaye sýnýfýnýn, iktidarýný yitirmemek için, hangi çýlgýnca yollara, hangi umutsuz yöntemlere baþvuracaðýný önceden kestirmek mümkün deðil ve bu sýnýfýn çýlgýnca, kendini intihara sürükleyecek yollara baþvurmayacaðýnýn güvencesini vermek devrimci güçlere düþmez. Bunlar bir yana, þu gerçek, olgularla kanýtlanmýþ durumda: Türkiye ve Kürdistan birleþik devrimi, sadece iç çeliþkilerden deðil, “dýþ” çeliþkilerden de güçlü þekilde besleniyor. Dünyayý etkisi altýna alan, dünyaya yayýlan devrimci kriz, ABD dâhil, emperyalist devletleri sarstýkça oradaki sarsýntýlarý kendi topraklarýmýzda tekelci sermaye sýnýfýnýn hükümetleri ile emperyalistler arasýnda çeliþkilerin, çatlaklarýn derinleþmesi biçiminde güçlü þekilde hissediyoruz. ABD-Türkiye arasýnda yukarda olgulara dayanarak açýkladýðýmýz çeliþkiler dizisi buna örnektir. Birleþik devrimin geliþimi ve etkisi, Türk tekelci sermaye sýnýfýný devletin üstüne kurulu olduðu taþlarý yerinden oynatmak zorunda býraktý. Devlet ve hükümetin izlediði politikalarla Türkiye bir yola girmiþtir. Devlet ve hükümetin bu yola girmeleri keyfi bir tercihin deðil, emperyalistlerin de onayýný alan devrimi önleme çabalarýnýn sonucudur. Tekelci sermaye sýnýfý ve emperyalist devletler için zorlu, çatýþma ve çeliþkilerle dolu bu yolun birleþik devrimi güçlendireceðinden kuþku yok. Tekelci sermaye sýnýfý yolun sonuna geldiðinde kendisini bir düzlüðün deðil, devrimin kýzýl bayraðýnýn beklediðini görecek!

13


DAIYANG-NETWORKS METAL IÞÇILERI AÇLIK GREVÝNDE Yeni Evrede

Sokaklar

Tekirdað’ýn Çorlu ilçesinde patronu Güney Koreli olan Daiyang-Networks Metal San. Tic.Ltd.Þti iþçileri yaklaþýk 3 yýldýr sendikalý olabilmenin mücadelesi yanýnda çalýþma koþullarýnýn iyileþtirilmesi, 850 TL olan maaþlarýnýn 1.000 TL’ye çýkarýlmasý, yemek ve servis imkanlar saðladýklarý gerekçesiyle patron tarafýndan reddedilmiþ ve 59 kiþinin katýldýðý oylama sonunda 48 kiþinin onayýyla greve baþlanýlmýþtý. Eylemlilikleri devam ederken patronun Güney Kore’den grev kýrýcý iþçiler getirmesiyle iþçiler bir yandan da bu sorunla mücadele etmiþ ve polisin faþist saldýrýsýna maruz kalmýþtý. Grevlerinin henüz sonuçlanmamasý üzerine Daiyang iþçileri 14 Kasým 2012 tarihinde baþlayan grevlerinin 70. günü olan 21 Ocak’ta açlýk grevine dönüþtürdü. Açlýk grevine baþladýklarý gün saat 11.00 civarýnda Birleþik Metal-Ýþ Sendikasý Çorlu Þubesi önünden yaklaþýk 500 kiþilik yürüyüþ yaptý iþçiler. Edirne ve Ýzmit’ten de gelen emek örgütleri ile siyasi partilerin ve 2 milletvekilinin de katýlýðý yürüyüþte, “Kurtuluþ Yok Tek Baþýna Ya Hep Beraber Ya Hiç Birimiz”, “Daiyang Ýþçisi Yalnýz Deðildir”, “Yaþasýn Sýnýf Dayanýþmasý” sloganlarý atýlarak Çorlu Cumhuriyet Meydaný’na gelindi, burada basýn açýklamasý yapýldý. Basýn açýklamasýný milletvekilleri ile Birleþik Metal-Ýþ Genel Baþkaný Adnan Serdaroðlu yaptý. Adnan Serdaroðlu Daiyang iþçilerine yapýlan saldýrýlarýn arkasýnda Arçelik firmasýnýn olduðuna vurgu yaparak, açlýk grevinin 1 ay süreceðini, eðer bu eylem baþarýya ulaþmaz, toplu sözleþme imzalanmaz ise, eylemlerini “Ölüm Orucuna” dönüþtüreceklerini ve mutlaka kazanacaklarýný söyledi. Yaklaþýk 120 iþçinin katýldýðý grevi 5’er kiþilik ekiplerle yürütecekler. Ýlk eylem grubunda Birleþik Metal-Ýþ Çorlu Þube Baþkaný Fedai Duman bir haftalýk açlýk grevine katýlarak açlýk grevi eylemi baþlamýþ oldu. Daiyang iþçilerinin mücadelesi seksenli günleri aþarken, patron grevi kýrmaya çalýþarak kaçak iþçi çalýþtýrmýþtý. Grevde olan iþçiler de kaçak getirilen iþçileri engellemiþler, polis de grevdeki iþçilere saldýrmýþtý. Daiyang iþçileri mücadelelerini þehir merkezine Cumhuriyet Meydaný’na taþýmýþlardý. Grevin 60’lý günlerinden sonra iþçiler

14

Mücadele Birliði

Cumhuriyet Meydaný’nda kurduklarý çadýrda dönüþümlü 5’er kiþi 5 gün açlýk grevine baþladýlar. 7 Þubat günü Daiyang iþçilerini Mücadele Birliði Platformu ziyaret etti. Yaðmur ve soðuk havaya raðmen açlýk grevinde olan iþçiler mücadelelerinde kararlýlar. Mücadele Birliði okurlarý ile yapýlan sohbetlerde iþçiler, bu eylemi gerekirse ölüm orucuna çevireceklerini de söylediler. Metal iþçileri, ziyaretten memnun kaldýklarýný dayanýþmanýn daha da güçlendirilmesi gerektiðini belirttiler. Daiyang iþçileriyle greve baþlama nedenleri ve eylem süreci üzerine konuþtuk. Mücadele Birliði: Bize kendinizi tanýtýp süreci aktarýr mýsýnýz? Nazým Türk: Merhaba, ismim Nazým, kaynak iþçisiydim. Yaklaþýk 5 yýldýr çalýþýyordum, ama iki yýlým dýþarýda geçti mahkeme süreci nedeniyle... Ýþe almalar, çýkarmalar oldu bu süreçte. 2009 yýlýnýn Aralýk ayýnda örgütlenmeye baþladýk fabrikada, Birleþik Metal-Ýþ Sendikasý’nda örgütlenmeye baþladýk. 2010 Þubat’ta sendikalý olduk. Sendikalý olmamýzýn nedeni, çalýþma koþullarý. Bir de þöyle bir þey var, iþçiyle dalga geçiyorlar adeta... Ýþçi saðlýðý, iþ güvenliði konusuna hiç aldýrmýyorlar. Ýþ kazalarý yoðun oluyor, iþ kazalarý nedeniyle ismim de çok geçer karakol kayýtlarýnda, meþhurdur burada... 2010 Þubat ayýnda 14 arkadaþým iþten çýkarýldý, 5-6 ay sonra iki arkadaþým çýktý, daha sonra da beni çýkardýlar. Mücadele Birliði: Toplam kaç kiþi iþten çýkarýldý. Nazým Türk: 2010 Þubat’ta sendikaya üye olduðumuzda 17 kiþi iþten çýkarýlmýþtý. Bu arkadaþlar iþe iade davasý açmýþlardý, mahkemeyi kazanarak tekrar iþe alýndýlar. 14 Kasým 2012’de grev sürecini baþlattýk biz burada. 229. Sayý / 13 - 27 Şubat 2013

Mücadele Birliði: Bu süreçten bahseder misiniz? Nazým Türk: Grev sürecini baþlattýðýmýzda öyle farklý bir tepki falan göstermedik, sadece istediðimiz çalýþma þartlarýný sunduk, iþçi saðlýðý konusunda olsun, çalýþma þartlarýnýn düzeltilmesine iliþkin görüþlerimizi belirttik. Ama bunlarýn hiçbirine uygulanmadý. Ne yaptýlar? Kore’den kaçak iþçi getirmeler oldu, kaçak mal çýkartmalar oldu. Mücadele Birliði: Toplamda kaç iþçi çýkarýldý? Nazým Türk: Toplamda o zaman 125 iþçi çýkmýþtý, iþten çýkan iþçilerden 10 tanesi bizi satarak tekrar geri iþe girdi. Ama 115 iþçi burada daima dayanýþma halindeyiz. Grevin 60. gününe kadar herhangi bir sorun çýkmadý. 60. günde fabrikaya Kore’den kaçak iþçi getirdiler, kaçak mal çýkartmaya baþladýlar. Bu süreçte biz de bunun önlenmesi için muhasebenin önüne gittik ve oturduk, kaçak iþçi çalýþtýrýlmamasýný istedik. Biz sözleþmemizin yenilenmesini istedik, çalýþma þartlarýmýzýn düzeltilmesini istedik. Polisin saldýrýsýyla karþýlaþtýk sonra, gaz bombalarý coplar hepsini yaþadýk, bize silah sýkýldý, çatýþma yaþadýk, bir kaç arkadaþýmýzýn kolu, parmaðý kýrýldý. Sonra bir kaç gün içinde yine kaçak mal çýkartmaya baþladýlar. Yine ayný þeyleri yaþadýk, þimdi de 5’er kiþi dönüþümlü olarak açlýk grevi baþlattýk. Bu süreç bir ay kadar sürecek ondan sonra ölüm orucu sürecini baþlatacaðýz. Mücadele Birliði: Açlýk grevine baþlamanýz ve bundan sonra ölüm orucuna dönüþtürmenizin sebebi nedir? Nazým Türk: Ýþten atýlan tüm iþçilerin iþlerine geri dönmesini ve çalýþma koþullarýnýn düzeltilmesini istiyoruz. Greve baþlama nedenimiz de buydu. Fakat uzun zamandýr yaptýðýmýz eyleme raðmen, olumlu bir sonuç alamadýk. Eylem sürecini yükseltmek için açlýk grevine baþladýk. Çünkü bizim eylememiz sonrasýnda Kore’den iþçi getirmeye ve kaçak iþçi çalýþtýrmaya baþladýlar. Bunu önlemek için eylemlerimizi güçlendirerek devam ettik. Ölüm orucuna baþlamamýzdaki neden de sonuç almak içindir zaten. Ölüm orucuna baþladýktan sonra masaya oturacaklarýný düþünüyoruz. Bu arada grev sürecinde 8 arkadaþýmýzý daha iþten çýkardýlar. Biz tüm iþçilerin iþlerine geri dön-


Yeni Evrede

Sokaklar

Mücadele Birliði

mesini ve çalýþma þartlarýmýzýn düzeltilmesini istiyoruz. Bu sekiz arkadaþýmýz da dahil. Kýsacasý bir ayýn sonunda ölüm orucuna baþlayacaðýz, ondan sonraki süreç ne gösterir biraz patronlarýn tutumuna baðlý yani. Mücadele Birliði: Eyleminiz üzerine çevreden gelen destekler konusundaki deðerlendirmeniz nedir? Nazým Türk: Ben yaklaþýk 12 yýldýr Çorlu’da oturuyorum, 80 günü aþkýndýr buradayýz. Çorlu halký yeni yeni uyanýyor daha. Bir çoðu yeni öðreniyor, tabii olumlu yaklaþamayanlar da oluyor.. Ama Çorlu halký da öðrenecek zamanla... Sendikalý olmak, örgütlü davranmak her zaman için iyidir.. Mücadele Birliði: Açlýk grevi sürecine nasýl karar verdiniz? Aranýzda nasýl bir tartýþma süreci iþledi? Nazým Türk: Kendimiz karar verdik, tartýþma bile olmadý aslýnda. 123 arkadaþýmýz birlikte karar aldýk. Çünkü yaptýðýmýz grev sürecinde fabrika yönetiminin olumlu bir yaklaþýmý olmadý. Biz eylemlerimizi sesimizi duyurmak için yaptýk. Yani en azýndan medyadan arkadaþlarýn desteðiyle taleplerimizin duyurulmasýný istedik. Halen de bizim sesimizi duymuyor, taleplerimizi görmezden geleceklerse ölüm orucuna girmeye karar verdik. Baþka türlü çözülmedi çünkü... Mücadele Birliði: Uzunca bir süredir zorlu bir mücadele süreci yaþýyorsunuz. Buradan emekçilere, diðer iþçi arkadaþlarýnýza söylemek istediðiniz bir þey var mý? Nazým Türk: Yani ne diyeyim, biz çok aðýr, köle gibi koþullarda çalýþtýrýlýyorduk. En güzeli sendikalý olmak, örgütlü olmak. Ýki yýl benim mahkemem sürdü. Sendikam olmasa, þimdiye beni çoktan atmýþlardý. Ama sendika benim için arkamda bir destektir, güvenebileceðim bir yerdir. Bütün iþçi arkadaþlara sendikalý olmalarýný tavsiye ediyorum. Özellikle de kötü, aðýr çalýþma koþullarýndaysalar, kesinlikle sendikalý olmalarý gerekir. Baþka türlü haklarýný almalarý, aramalarý mümkün deðil, sendika iþçiye destek verir, güç verir. Biz üye olduk çok da mutluyuz. En azýndan eskisi gibi ezilmiyoruz. Sendika olduðu için patronlar iþten atamazlar kolaylýkla. Mücadele Birliði: Sizi tanýyabilir miyiz? Soner Keskin: Ben Soner Keskin. Þu an ben de açlýk grevindeyim. Eylemimizi sorunlarýn çözülmemesi halinde ölüm orucuna dönüþtürmeyi düþünüyoruz. Biz ekmek kavgasýndayýz. Bu bizim için bir savaþ gibi...

Ben fabrikada iþ kazasý geçirdim zaten. Ayaðým kýrýlmýþtý 2009 Kasým ayýnda. Bizim patronlar iþ kazasý geçiren iþçileri sevmezler genellikle- bilakis kendileri iþi býraksýn gibi baskýlar yapýyorlar. Ben Edirne Týp Fakültesi Hastanesi’nde yatarken kan nakli lazým oldu. Arkadaþlarýmý aradým kan ihtiyacým için. Arkadaþlar kendileri temin etmek için uðraþýyorlar, kan verebilecek arkadaþlarý tespit edip fabrikada patrondan araba temin edilmesini istiyorlar. “Biz arkadaþýmýza kan vermek için gönüllüyüz, arabaya ihtiyaç var” diyorlar. Patron da diyor ki, “Bu arabanýn yakýt parasýný kim karþýlayacak?” Bu derecede insanlar yani.. Bu kötü koþullarda çalýþýyorduk iþte... Bizim zaten sorunumuz konulardan çok, can güvenliðimiz açýsýndan çok sýkýntýmýz vardý, biz de bu greve baþ vurmak zorunda kaldýk. Bozulan makinelere sürekli elle müdahale etmek zorunda kalýyorduk. Mücadele Birliði: Peki bu eylemin içinde olmak, sizin düþüncelerinizde, yaþamýnýzda ne gibi deðiþikliklere neden oldu? Þu an 86. gündesiniz, bir çok eylem yaptýnýz. Soner Keskin: Sürekli yasadýþý iþlemler yapýyorlardý. Yasal bir grev sürecindeyiz. Türkiye’nin tek yasal olan grevi bizim grevimiz þu anda. Adamlar buna istinaden Avrupa Serbest Bölgelerinden, Kore’den kaçak iþçi getiriyor iþbaþý yaptýrýyor, ama gümrük bizi almýyor kartýmýz yok diye... Mücadele Birliði: Fabrika þu an kaçak iþçilerle mi üretimi sürdürüyor? Soner Keskin: Bizim eylemlerimiz sonrasýnda kaçak iþçiler sýnýrdýþý edildi diye bilgi geldi. Þu anda üretim yok. Ýçeride hiç greve çýkmamýþ arkadaþlarýmýz da var. Onlar kýsmen kendi bölümlerinde çalýþýyorlar. Ama yetersiz bir düzeyde. Tüm bölümler çalýþmýyor çünkü.. Bize üretim yapýlamýyor diye bilgi geliyor. Ýçeride Ýþ-Kur’un görevlendirdiði arkadaþlar var. Lokavt dýþý kalan arkadaþlar... Onlarla haberleþiyoruz, bir çok bölüm iþlemiyor diyorlar. Mücadele Birliði: Fabrikadaki iþleyiþ229. Sayý / 13 - 27 Şubat 2013

ten nasýl haberdar oluyorsunuz? Soner Keskin: Fabrikanýn önünde nöbetleþe vardiyalý bekleyen arkadaþlarýmýz var. Onlardan bilgi alýyoruz. Ýþçi giriþ çýkýþý var mý? Malzeme giriyor mu? Üretilmiþ mal çýkarýlýyor mu? Bunun gibi bilgiler için arkadaþlarýmýz orada nöbetleþe bekliyorlar. Mücadele Birliði: Sizi tanýyabilir miyiz? Eylem sürecini nasýl deðerlendiriyorsunuz? Bayram Aksoy: Üç yýldýr burada çalýþýyorum. Grev sürecimiz ve yaptýðýmýz eylem kararlýlýðýmýzý göstermek açýsýndan çok iyiydi. Baþarýyla devam etti. Polisle dahi çatýþma yaþadýk, hiç birbirimizde ayrýlmadýk ve bilinç olarak çok daha iyiyiz. Yaþadýðýmýz süreç içinde daha bir bütünleþtik birbirimizle. Her þekilde bu süreç bizim için çok iyi oldu. Ýçeriye girsek de bölünmeyeceðimizi anlamýþ olduk. Sonun kadar da direnmeye devam edeceðiz. Mücadele Birliði: Peki eylem sürecinizde dýþarýdan gelen desteði nasýl deðerlendiriyorsunuz? Bayram Aksoy: Þu an olsun, basýndan arkadaþlarýmýz olsun, emek ve meslek örgütleri olsun, duyarlý emekçi insanlar olsun destekleri çok iyi... Bize çok moral verdi gerçekten... Onlarýn desteði ayakta olmamýzda çok moral oldu. Basýndan arkadaþlar dostça gelip bizimle konuþuyor. Esnaftan, halktan gelip gidenler oluyor. Bu bizim için çok önemli.. Teþekkür ediyoruz hepsine. Mücadele Birliði: Merhaba, siz fabrika iþçi misiniz, destek için mi geldiniz? Çiçek Aksoy: Merhaba, ben iþten atýlan iþçilerden Bayram Aksoy’un eþiyim. Eþime destek olmak için geldim. Bu ülkenin bir vatandaþý olarak herkes hangi haklara sahipse, biz de bu haklarýmýzý kullanmak istiyoruz. Mücadele Birliði: Uzun süredir grevdeler, daha önce de geliyor muydunuz? Çiçek Aksoy: Evet, ilk günlerinden beri geliyorum ben eþimin, arkadaþlarýmýn yanýna. Sürekli gelip gidiyorum. Kazanacaklarýný umuyoruz. Mücadele Birliði: Sizden baþka eþine destek olmak için gelen aileler var mý? Çiçek Aksoy: Genelde bütün iþçilerin aileleri geliyor zaman zaman. Benim iki çocuðum var. Ben sýk sýk geliyorum, ama herkes ayný durumda deðil tabi... Her zaman gelemeyen aileler de oluyor.. Sýk sýk gelenlerin sayýsý az. Ama biz umutluyuz, aileler olarak kazanmalarý için destek olacaðýz.

15


SIRANIN SÝZE GELMESÝNÝ BEKLEMEYÝN!

Yeni Evrede

Sokaklar

Cumartesi anneleri Galatasaray Lisesi önünde oturma eylemlerinin 410. haftasýnda öðretmen Maksut Tepeli’nin akýbetini sordular. Kýsa bir konuþma yapan kardeþi Türkan Tepeli, aðlayarak 29 yýldýr aðabeyini aradýklarýný, ona ait bir mezarýnýn olmasýný istedi. Tepeli; annesinin 90 yaþýnda olduðunu belirten Tepeli, “Dayanacak gücümüz kalmadý. Annem o kadar yaralý ki. Her gün Maksut’un yolunu gözlüyor’” dedi. Kardeþi Orhan Tepeli de konuþarak, “Üniversite öðrencisiyken okulun kantininde izlediðim haberlerde yaralý biri ele geçirildi anonsu yapýldý. Umarým aðabeyimdir. Çünkü yaralý olmasý bizim için daha umut verici. Gerçekten de o kiþi aðabeyimmiþ” dedi. Tepeli; iyi bir haber gelmesi için çok beklediklerini, bir çok yere baþvurmalarýna raðmen kendilerine yok denildiðini ama sonrasýnda belgelerde ortaya çýktýðýný vurguladý. Bu haftaki basýn açýklamasýný Mukaddes Þamiloðlu okudu. 25 yaþýndaki öðretmen Maksut Tepeli, 2 Þubat 1984 tarihinde Ýstanbul Küçükbakkalköy’de bir arkadaþýnýn evine gitti. Evde polis olduðunu fark edip uzaklaþmaya çalýþýrken, polisler tarafýndan vurularak yakalandý. Yaralý yakalanan Maksut hastaneye götürülmek yerine önce evde, sonrasýnda Ýstanbul Emniyet Müdürlüðü 1. Þubede iþkenceli sorguya tabi tutuldu. Ayný operasyonda gözaltýna alýnan 2 kiþi Maksut’un a-

Mücadele Birliði

ðýr iþkence sonucu öldürüldüðünü açýkladý. Þamiloðlu, “Topluma sesleniyoruz, bize yaþatýlan hukuksuzluk, hepinize yönelmiþ bir tehdittir. Adaletsizliðin egemen olduðu bir rejimde hiç birinizin güvencesi yoktur. Sýranýn size gelmesini beklemeden hukuksuzluða karþý sesinizi yükseltin” diye konuþtu. 411. hafta yaðmur altýnda bir araya gelen Cumartesi Anneleri, 19 yýl önce 9 Þubat’ta gözaltýna alýnan ve bir daha kendisinden haber alýnamayan Muhterem Ayato’nun dosyasýný açýkladý. Eylemin ilk konuþmasýný 1994 yýlýnda Urfa’nýn Siverek ilçesinde kaybedilen Hüseyin Taþkaya’nýn oðlu Þerif Taþkaya yaptý. Yýllardýr annelerin, babalarýn, çocuklarýn yakýnlarýnýn kemiklerine ulaþmaya çalýþtýðýný aktaran Þerif Taþkaya, “Bir Berfo Anamýz var, 103 yaþýndadýr, ama bu meydanlarda oðlunun akýbetini soruyor. Biz de bu meydanlarda olmaya, yakýnlarýmýzýn akýbetini sormaya devam edeceðiz. Çünkü bu meydanlar büyüklerimizden, Berfo Analardan, mücadelede edenlerin mirasýdýr. ... Sizden bir þey istemiyoruz yalnýzca yakýnlarýmýzýn kemiklerini verin yeterlidir. Bunu bile çok görüyorlar” dedi. Yine Ýstanbul’da gözaltýna alýndýktan

EMPERYALÝST SAVAÞ ÝSTEMÝYORUZ

20 Ocak günü Antep’te planlanan “Emperyalist Savaþ Ýstemiyoruz” bölgesel mitingi, Baþbakanýnýn da ayný tarihte Antep ilinde olmasý nedeniyle Antep Valiliðince iptal edilmiþti. KESK de diðer illerde ayný tarihte basýn açýklamalarý yapýlmasý kararýný bildirmiþti. Tekirdað’da KESK, DÝSK, TTB ve TMMOB birlikte örgütledikleri “Emperyalist Savaþ Ýstemiyoruz” basýn açýklamasýný 20 Ocak tarihinde saat 12.30’da Tuðlalý Park’ta gerçekleþtirdi. Basýn açýklamasýný TTB Tekirdað Þubesi Baþkaný Doktor Abdullah ÖNEN yaptý. “Halklarý savaþa sürükleyen, üzerine bombalar yaðdýranlarýn

16

sonra kendisinden haber alýnamayan Fehmi Tosun’un eþi Haným Tosun ise Kürtçe yaptýðý konuþmasýnda “Bir tek þeye dikkatinizi çekeceðim, geçtiðimiz haftalarda Ýstanbul’da Amerikalý bir kadýn kayboldu ve bulunmasý için tüm devlet yetkilileri seferber oldular. Olayý çözmek için çalýþtýlar. Bizlerse yýllardýr kayýplarýmýzýn bulunmasý için meydanlardayýz ne için biz yakýnlarýmýzýn akýbetini öðrenemiyoruz, neden bunun için bir þey yapýlmýyor?” dedi. Muhterem Ayato’nun dosyasýný ise bu hafta ÝHD Ýstanbul Þubesi Kayýplara Karþý Komite adýna Fadik Temizyürek açýkladý. 18 yýl önce bugün gözaltýna alýnarak kaybedilen Muhterem Ayato’nun akýbetinin hala karanlýkta kalmýþ olduðuna dikkat çekti. Ayato’nun 9 Þubat 1994 tarihinde Diyarbakýr’ýn Kulp ilçesinde Malabadi Köprüsü’nde herkesin gözü önünde minibüsten indirilip gözaltýna alýndýðýný ve bir daha kendisinden haber alýnamadýðýný aktaran Temizyürek, hükümetlerin deðiþtiðini ama zihniyetin baki kaldýðýný belirtti. Muhterem Ayato’nun akýbetinin dönemin Baþbakan ve askeri yetkililer baþta olmak üzere tüm yetkililerinden sorulduðunu ama bir sonuç alýnamadýðýný hatýrlatan Temizyürek, kayýplar gerçeðini ortaya çýkarmanýn yalnýz kayýp yakýnlarýnýn ve insan haklarý savunucularýnýn sorumluluðunda olmadýðýna dikkat çekti.

ABD ve NATO olduðu” vurgulanan açýklamada, “emperyalizmin ekonomik, siyasi ve askeri çýkarlarý doðrultusunda Orta Doðu’yu yeniden dizayn etme, tarihi kanlý savaþlardan, yeraltý ve üstü kaynaklarýnda egemenlik, sömürü ve gözyaþlarýndan ibaret olan iþgal politikalarý, halklarýn geleceklerini ve bir arada yaþama umutlarýný yok ediyor. Emperyalizmin güdümünde savaþa sürüklenmek is23temiyoruz” denildi. 18 Ocak’ta ÇHD’ye yapýlan baskýnlar, gözaltýlar ve tutuklamalara dair, Eðitim Sen Tekirdað Þubesi Baþkaný Erdal KORKMAZ da bu baskýnlarý protesto eden basýn açýklamasýný okudu. Açýklama sýrasýnda “Devrimci Avukatlar Onurumuzdur”, “Baskýlar Bizi Yýldýramaz” sloganlarý atýldý. Yaklaþýk 500 kiþinin katýldýðý eylem, sloganlarla sonlandýrýldý.

229. Sayý / 13 - 27 Şubat 2013


Yeni Evrede

HEY TEKSTÝL ÝÞÇÝLERÝ: EYLEMLE GEÇEN BÝR YIL!

Sokaklar

Mücadele Birliði

TBMM Önünde Hey Tekstil iþçileri 29 Ocak sabahý saat 11.00’de Türkiye Büyük Millet Meclisi önünde basýn açýklamasý yaptý. Eyleme BDP Milletvekilleri Sabahat Tuncel ve Ertuðrul Kürkçü de katýldý. “Hayali Ýhracatçý TBMM Ödüllü Patron Aynur Bektaþ’a karþý Direniyoruz” pankartý arkasýnda iþçiler ile birlikte yer alan milletvekilleri, iþçilerin sloganlarýna da eþlik ettiler. Hey Tekstil iþçisi Zeki Gördeðir’in yaptýðý basýn açýklamasýndan sonra Milletvekili Sabahat Tuncel bir konuþma yaptý. Ardýndan iþçiler ile TBMM’deki parti toplantý odasýnda bir saat süren bir toplantýdan sonra parti grup toplantýsýna girildi hep birlikte. Daha sonra Ertuðrul Kürkçü ve Sabahat Tuncel ile Meclis lokantasýnda öðlen yemeði yiyen iþçiler CHP Genel Merkezi’ne gittiler. Akþam saat 18.00’de Ankara’dan Ýstanbul’a hareket eden iþçiler, Kanyon AVM önünde yeniden eylem yaptýlar.

361 Gündür Eylemdeler Hey Tekstil iþçileri her gün olduðu gibi 5 Þubat günü de Kanyon AVM ve TOBB önündeki eylemlerini gerçekleþtirdiler. Hey Tekstil iþçisi Zeki Gördeðir yaptýðý konuþmasýnda, “361 gündür direnen iþçilere kulak verilseydi bugün burada ne polis ne de biz olacaktýk. Biz iþçiler Aynur Bektaþ için çalýþtýk ve üstün hizmet ödülü almasýný saðladýk. Biz geçtiðimiz hafta TBMM’ne gittik. BDP Eþbaþkaný Milletvekili Gülten Kýþanak, ‘eðer iþçi buraya geliyorsa CHP ve AKP’nin ayýbýdýr’ dedi. Buna karþýlýk ne CHP ne de AKP bir açýklama yapmadý” dedi. Milletvekilleri, bakanlar ve diðer devlet yetkililerinin emeklerinin karþýlýðýný almak için verdikleri mücadeleye sermayedarlarla iþbirliði içinde olduklarý için sessiz kaldýklarýný ifade etti. Anadolu’ya açýlan teþvik primlerinin birlikte paylaþýldýðýný, buna raðmen kendilerinin emeklerinin karþýlýðýnýn ödenmesi için hiçbir giriþimde bulunmadýðýný belirten Gördeðir, “Biz iþçilerin haklarý verilinceye ve Aynur Bektaþ’a verilen ödül geri alýnýncaya kadar eylemlerimizi sürdüreceðiz” dedi. Sloganlarla eyleme devam eden iþçiler marþlar söyledikten sonra alandan ayrýldýlar.

“Mutlaka Kazanacaðýz” 9 Þubat 2013 günü Makine Mühendisleri Odasý’nda bu süreci deðerlendirmek, çýkarýlan dersleri paylaþmak ve görüþ alýþveriþi yapmak üzere yapýlan toplantýya devrimci örgütler, emek ve meslek örgütleri, ÇHD’li avukatlar,Teknopark Ýnþaat Ýþçileri, Bilgesu Erenus, Tiyatro Oyuncusu Mehmet Esatoðlu, Þair Selah Özakýn katýldý. Toplantýda Hey Tekstil iþçisi Zeki Gördeðir kýsaca iþten atýlmalarý, talepleri ve yaþadýklarý süreci aktardý. Hey Tekstil iþçileri olarak Türkiye’de sürmekte olan en uzun eylemlerden birini yaþadýklarýný ve bunun kendilerine büyük bir sorumluluk yüklediðinini bilincinde olduklarýný belirten Gördeðir, “Ýþçi sýnýfýnýn ve mücadelesinin bir parçasýyýz, uzun zamandýr direniþteyiz, sýnýfýmýza karþý, ernekten yana herkese karþý baþarmakla sorumluyuz. Böyle hissediyoruz. 229. Sayý / 13 - 27 Şubat 2013

Onun için sonda söyleyeceðimizi baþta söyleyelim. Bu direniþi kazanacaðýz, kazanmadan býrakmayacaðýz. Yorgunuz ama asla yýlgýn deðiliz. Yýlgýn olmadýkça, her gün mücadele azmimizi biledikçe hiçbir yorgunluðumuz da kalmýyor. Karþýmýzdaki patron ve iþbirlikçilerinin türlü oyunlarýný gün be gün gördükçe, sýnýf kinimiz büyüyor, mücadele azmimiz bileniyor. Mücadele azmimiz bilendikçe gücümüz artýyor. Öyleyse þöyle düzeltelim sözümüzü: Ne yorgunuz ne yýlgýnýz, mutlaka kazanacaðýz” dedi. Bu bir yýllýk eylem muhasebesini bundan sonraki dönemde eylemlerini baþarýya ulaþtýrmak, haklarýný kazanmak için edindikleri tecrübeleri, öðrendiklerini iyice ortaya koymak, iyi anlamak, emek dostlarýyla paylaþmak ve bunlarýn ýþýðýnda baþarý için bundan sonra yürünecek yolu doðru çizebilmek için gerekli gördüklerini belirten Gördeðir, bir yýllýk mücadelede kimlerle nasýl yürüneceðini de öðrendiklerini ve pek çok tecrübeyi kazandýklarýný söyledi. Zeki Gördeðir, bütün emek güçlerinin desteðini ve birliðini yanlarýnda görmek, iþçi sýnýfýnýn onur kavgasý haline gelmiþ bu eylemin sorumluluðunu hep beraber omuzlamak ve beraberce kazanmak istediklerini belirtti. Bu aktarýmýn ardýndan Hey Tekstil iþçileri sürece iliþkin sorulara yanýtlar verdiler. Toplantýya katýlanlarýn bundan sonraki sürece iliþkin önerilerini konuþmak isteyen sanatçýlar da olarak bundan sonraki süreçte Hey Tekstil iþçilerinin seslerini daha güçlü duyurabilmeleri için neler yapýlmasý gerektiði konusunda önerilerini de söyleyerek, iþçilerin alacaðý kararlarda her türlü desteðe hazýr olduklarýný belirttiler. Hey Tekstil iþçileri olarak kazanmaya kararlý olduklarýný ve artýk sadece Hey Tekstil iþçileri olarak deðil, iþçi sýnýfýnýn bir parçasý olarak ve iþçi sýnýfý adýna kazanmak için verdikleri mücadelede kendilerine destek verilmesini, direniþlere katýlmýþ tecrübesi olan dostlarýyla da dayanýþmalarýný sürdürmek istediklerini belirterek “Bizler Hey Tekstil iþçileri olarak bu mücadeleyi kazanmakla yükümlüyüz ve bunun bilincinde olarak mücadelemizi sürdürüyoruz. Mutlaka kazanacaðýz” diyerek toplantýyý sonlandýrdýlar.

17


HAVA ÝÞÇÝLERÝ ÖZGÜRLÜK MEYDANI’NDA

Yeni Evrede

Sokaklar

THY iþçilerinin 250. gününde 19. Cumartesi eylemlerini gerçekleþtirdiler. 2 Þubat günü Hava-Ýþ üyesi THY iþçileri, sendika binasý önünde bir araya geldiler ve yolu trafiðe kapatarak Özgürlük Meydaný’na doðru yürüyüþe geçtiler. Eyleme, Genel Maden Ýþçileri Sendikasý Baþkaný ve yöneticileri, Tez Koop Ýþ, Yol Ýþ, Mücadele Birliði katýldý ve Ýþçi Saðlýðý ve Ýþ Güvenliði Meclisi “Taþeron Çalýþma Ölüm Demektir” pankartý açtý. Eylemde ilk konuþmayý Hava-Ýþ Genel Baþkaný Atilay Ayçin, “Bütün özgürlükleri kelepçeleyerek cezaevi duvarlarýyla örülürken, özgürlük savaþçýlarý bir bir içeri atýlýrken, Bakýrköy Özgürlük Meydaný ve bu kürsü tüm ezilenlerin kürsüsüdür” dedi. Eylemin 250 gündür sürdüðünü söyleyen Ayçin iþten atýlan iþçilerin iþe geri alýnmasýyla sorunun bitmeyeceðini kaydetti; asýl sorunun sendikalar yasasý, taþeronlaþma, Ulusal Ýstihdam Stratejisi olduðunu ifade etti. Ardýndan konuþan Genel Maden Ýþçileri Sendikasý Genel Baþkaný Eyüp Alabaþ, her zaman THY iþçilerinin haklý mücadelesinin yanýnda olduklarýný söyledi. Ýstanbul Ýþçi Saðlýðý ve Ýþ Güvenliði Meclisi adýna Ocak ayý raporunu Zafer Güzey okudu. Güzey, Ocak ayýnda 68 iþçinin iþ cinayetleri sonucu yaþamýný yitirdiðini belirterek, bunlardan 16’sýnýn madencilik, 15’inin inþaat ve 10’unun metal sektöründe yaþandýðýný bildirdi. Eylemde son olarak THY iþçisi Deniz Eralp bir açýklama yaptý ve ilk þartlarýnýn 305 iþçinin geri alýnmasý olduðunu hatýrlattý. Ýþçiler eylemi halaylarla sonlandýrdý. “Ýþçiler Dönecek Sözleþme Bitecek” 9 Þubat günü Hava Ýþ Sendikasý önünde toplanan THY iþçilerine Belediye Ýþ Ýstanbul Þubeleri, DÝSK’e

18

Mücadele Birliði

baðlý Emekli Sen, Ýsmaco iþçileri, Mücadele Birliði Platformu, Devrimci Ýþçi Komiteleri ve bir çok emek örgütü destek verdi. THY iþçileri yolu trafiðe kapatarak sýk sýk “Atýlan Ýþçiler Geri Alýnsýn”, “Ýþçiler Dönecek Sözleþme Bitecek”, “Fabrikalar Tarlalar Siyasi Ýktidar Her Þey Emeðin Olacak” sloganlarý attýlar. Bakýrköy Özgürlük Meydaný’na gelen iþçiler adýna ilk konuþmayý yapan Hava Ýþ Sendika Genel Baþkaný Atilay Ayçin iþten çýkartýlan 305 iþçinin muhakkak iþlerine geri döneceklerini söyledi.

229. Sayý / 13 - 27 Şubat 2013

Ardýndan Belediye Ýþ Genel Baþkan Yardýmcýsý Cahit Korkmaz buradaki heyecanýn iþçi sýnýfýna örnek oluþturacaðýný belirti. Korkmaz, “Bu birlik beraberlik sürece kazanmanýn önünde hiçbir engel yoktur” diye konuþtu. Mücadele Birliði Platformu adýna Ali Ekber Sever konuþmasýnda sermayeyle ezilen iþçilerin emekçilerin her zaman bir savaþ içerisinde olduðunun altýný çizdi, THY iþçilerinin mücadelesinin baþýndan beri yanlarýnda olduklarýný, bundan sonrada kazanana kadar yanlarýnda olacaklarýný söyledi. Daha sonra Emekli Sen 3. Þube Baþkaný Rahime Ýldemir Bayrak, THY iþçilerinin her zaman yanlarýnda olacaklarýný söyledi. Deri Ýþ Sendikasý’na üye olduklarý için iþten çýkartýlan Ýsmaco iþçileri de eyleme destek verdi. Deri iþçileri fabrikalarýnýn önünde 54. gündür eylemdeler. Ýsmaco iþçileri adýna Fikriye Akgül kýsa bir konuþma yaptý. THY iþçileri adýna bu hafta Kerem Eriþen basýn açýklamasýný okudu. 257 gündür eylemlerini Atatürk Havalimaný Dýþ Hatlar’da devam ettiriklerini hatýrlatarak,THY yönetiminin “hukuk karar verdiðinde gereðini yapacaðýz” sözünü bir an önce yerine getirmesi beklediklerini söyledi. Eriþen son olarak “Bizler sendikamýz Hava Ýþ ile omuz omuza direniþimizi yükseltiyoruz. THY A.O iþverenini bir kez daha uyarýyoruz. Sürmekte olan 24. Dönem toplu iþ sözleþmesi masasýnda sendikamýzýn önerdiði iþçilerin iþe geri geri döndürülmesi talebini deðerlendirin, ancak bütün bunlara raðmen uzlaþmaz tutumunuza devam ederseniz, direniþimizle geri aldýðýmýz grev mücadelemizi karþýnýzda bulacaksýnýz” diye konuþtu. Eylem halay ve türkülerle sona erdi.


Yeni Evrede

Röportaj

Mücadele Birliði

SENDÝKA HAKKIMIZ KABUL EDÝLSÝN Ýstanbul Deri ve Endüstri Serbest Bölgesinde (DESBAÞ) faaliyet gösteren ISMACO Amsterdam B.V Tekstil Fabrikasýnda çalýþan iþçiler Deri-Ýþ Sendikasýnda örgütlenmeye baþlayýnca iþten atýlmýþtý. 3 iþçi, 18 Aralýk’tan itibaren fabrika önünde eyleme baþlamýþtý. 9 Þubat Cumartesi günü THY iþçilerinin eylemine katýlan Ýsmaco iþçileri ile küçük bir söyleþi yaptýk. Mücadele Birliði: Merhaba, bize iþe atýlma sürecinizi ve taleplerinizi anlatýr mýsýnýz? Fikriye Akgül: Tabii. Altý senedir Ýsmaco da, Ermenegildo fabrikasýnda çalýþýyorum. Çalýþtýðým süre boyunca hiç yazýlý veya sözlü ihtar almadan çalýþtým iyi ve uysal bir elamandým. Ta ki sendikal faaliyet yürütmeye baþlayana kadar ve bu içeride duyulana kadar. Bu duyulduðunda da ilk iþten çýkartýlan iþçilerden biriyim. Ýþten atýlýþ þeklimde ayný cezalandýrýlmýþ bir iþçi gibiydim çünkü hiçbir iþçi arkadaþýmla görüþmeme izin verilmeden bir usta kadýn iþçi koluma girerek çalýþtýðým alanýn dýþýna çýkardý. Ve iþ yerinin güvenliði ile birlikte serbest bölgenin dýþýna çýkarýldýk. Hiç kimseye ulaþamadým kendimi ifade edemedim ama fabrikadan çýkarken gördüðüm bir kaç arkadaþa seslenerek iþten çýkarýldýðýmý söyledim. O gün bugündür 52. günümüze girdik. Hukuk mücadelemiz ve çadýr direniþimiz devam ediyor. Ýþyerinin özel talimatýyla isimlerimiz serbest bölgenin güvenliðine

verilerek bölgeye giriþlerimiz yasaklandý. Engellenmedi açýkçasý yasaklandý. Çünkü arkadaþýmýz Ýþ-Kur’dan kaðýt çýkardý iþ aramak için ama bölgeye giriþimiz yasaklanýðý için yine izin verilmedi. Bize söylenen þuydu: “Sizin üzerinizdeki yasak kalkmadýðý sürece siz burada iþ arayamazsýnýz bu bölgenin içine giremezsiniz”. Biz serbest bölgenin giriþine çadýrýmýzý kurduk orada direniyoruz. Bize söylenen þey, þu gümrüðün içerisine tama-

men Avrupa’nýn yasalarýnýn geçtiði Türkiye’nin hiç bir yasasýnýn geçmediði, Türkiye’nin dýþýnda yasalarýn geçtiði. Biz buradan þunu talep ediyoruz, madem serbest bölgenin içinde Avrupa’nýn yasalarý geçiyorsa sendikal hakkýmýz hemen kabul edilsin, biz iþbaþý yapalým sendikalý örgütlü bir þekilde çalýþmak istiyoruz orada. Mücadele Birliði: Siz kendinizi tanýtýr mýsýnýz? Eylemin iþçilere neler katýðýný iþçilerin neler düþündüklerini anlatýr mýsýnýz? Cengiz Taþkesen: 2004 yýlýndan beri Ýsmaco’da yani Ermenegildo Zegna’da çalýþmaktayým. Firmamýz dünya çapýnda bir

VARDIK VARIZ, VAROLACAÐIZ!

Nakliyat Ýþ Sendikasý Zeytinburnu’nda bulunan Nakliyeciler Sitesi’nde Toplu Ýþ Ýliþkileri Yasasý ile ilgili bir eylem yaptý. Sendika önünde toplanan iþçiler “Toplu Sözleþme Hakkýmýz Gasp Edilemez, AKP Sendika Düþmanlýðýna Devam Ediyor”, “Yaþasýn Örgütlü Mücadelemiz” pankartlarý açtý. Nakliyat Ýþ Sendika Genel Baþkaný ve DÝSK Genel Baþkan Yardýmcýsý Ali Rýza Küçükosmanoðlu konuyla iliþkin açýklama yaptý. Cumartesi günü Resmi Gazete’de yayýnlanan sendikal istatistiklerle 12 Eylül faþizminin ürettiði sendikal baraj ve yetki bariyerlerinin üzerine inþa edilmeye çalýþýlan, vesayetçi sendikal anlayýþýn ilk adýmlarýnýn atýldýðýný vurgulayan Küçükosmanoðlu, “Ýþçilerin örgütlenme iradeleri, Çalýþma ve Sosyal Güvenlik Bakanlýðý’nýn koridorlarýnda gezen AKP yandaþý sendikacýlarýn, parababasý sermaye örgütlerinin, TOBB’un, sektör temsilcilerinin oyunlarý ile gasp edildi. Binlerce

marka. Zegna mercek altýnda, dünyanýn birinci markasý gömlek olarak. 9 yýllýk çalýþmam boyunca yazýlý veya sözlü ihtar almadým, ama gerekçe olarak 18. madde gösterildi. Halbuki gerçek gerekçe sendika meselesiydi. Ne zaman anayasal hakkýmýz olan sendika hakkýmýzý kullandýk o zaman kendimizi kapýnýn önünde gördük. Tabi bu esnada direniþimize sahip çýkacaðýz 52. gündür direniyoruz ve direnmeye devam edeceðiz ki kazanana kadar. Mücadele Birliði: Ýþçiler ne düþünüyor? Cengiz Taþkesen: Ýþçiler aslýnda mücadelede arkamýzdaydý. Bayaðý bir baský politikasý uygunlandý. Özellikle böl parçala ve yönet taktiði ile yani bunlar Kürt’tür, bunlar Alevi’dir, bunlar teröristtir mantýðý ile arkadaþlarýmýzý bölmeye çalýþtýlar. Tabii bu bir noktada etkili oldu ama sonrasýnda etkisini yitirmeye baþladý. Þu an arkadaþlarýmýz bize desteklerini sürdürüyor. Bu mücadelemiz sonuna kadar devam edecek. Ýþçi arkadaþlarýmýza istifa ettirmeler oldu. Özellikle baskýlar sonucu 11 arkadaþýmýzý istifa ettirdiler. Son olarak sendikalara bir duyurumuz var; bizleri yalnýz býrakmasýnlar, çünkü çadýr bir gelenektir, sýnýf mücadelesidir. Eðer biz bu mücadeleyi baþlaþttýysak bütün sýnýf arkadaþlarýmýzý bütün sendikalarý yanýmýzda görmek istiyoruz ve tüm halka sesleniyoruz; sendika hakkýna emeðe saygý duymalarýný ve destek vermelerini istiyoruz.

iþçinin toplu sözleþme yapma hakký, sendika seçme özgürlüðü bir gecede ayaklar altýna alýndý. Bu oyunun adý hükümet ve iþveren yanlýsý sendikacýlýðýn ihyasýdýr. Sarý sendikacýðýn ihyasýdýr. Bu oyunun adý tek tip sendikacýlýðýn iþçilere dayatýlmasýdýr.” diye konuþtu. Küçükosmanoðlu son olarak “DÝSK, Türkiye iþçi sýnýfýnýn sermayeden ve devletten baðýmsýz bir biçimde kendini inþa etmesinin adýdýr. Bizi zulüm ile ayak oyunlarý ile derdest etmeye heveslenenler çok çýktý. Bunlarýn kimisi apoletliydi, kimisi kravatlý. 1970 yýlýnda TBMM’de oturan ve DÝSK’in canýna ot týkmaktan bahseden Hitler, Mussolini özentileri ancak 12 Eylül Faþizmi ile amaçlarýna ulaþabildiler. Ama biz zindanlara, faþizme teslim olmadýk. Yine ayaktayýz! Ayakta olmaya direnmeye devam edeceðiz. Vardýk Varýz, Varolacaðýz” dedi. Eyleme katýlan iþçiler sýk sýk “Ýnadýna Sendika Ýnadýna DÝSK”, “Direne Direne Kazanacaðýz” “Toplu Sözleþme Hakkýmýz Engellenemez” sloganlarý attý. Açýklamadan sonra eylem sona erdi.

229. Sayý / 13 - 27 Şubat 2013

19


Yeni Evrede

Sokaklar

YURTÝÇÝ KARGO/GEOPOST ÝÞÇÝSÝ SENDÝKALI OLACAK!

1 Þubat günü Çaðlayan Adliyesi’nde suç duyurusunda bulunan Yurt i ç i Kargo/GeoPost iþçileri ve Nakliyat-Ýþ Sendikasý üyeleri bir basýn açýklamasý yaparak, iþten atýlan iþçilerin geri alýnmasýný ve anayasal haklarýna saygý duyulmasýný istedi. Basýn açýklamasýný yapan DÝSK Genel Baþkan Yardýmcýsý ve NakliyatÝþ Sendikasý Genel Baþkaný Ali Rýza Küçükosmanoðlu, Yurtiçi Kargo’nun 1982 yýlýnda kurulduðunu, Türkiye genelinde 700 þubesi ve 10 bini aþkýn çalýþaný olan %25 Fransýz GeoPost ortaklý firmanýn bu seviyeye yýllardýr haftada 75-80 saat kölece koþullarda çalýþmak zorunda býrakýlan iþçiler sayesinde geldiðini hatýrlattý. Nakliyat-Ýþ Sendikasý’nýn kampanyasý çerçevesinde Yurtiçi Kargo’nun Ýstanbul, Ankara’daki þubelerinde üye çoðunluðunun saðlanarak Çalýþma Bakanlýðý’ndan toplu iþ sözleþmesi yapmak için yetki tespit yazýlarýný aldýðýný, ama Yurtiçi Kargo/GeoPost’un 90’ý aþkýn iþçiyi “daralmaya gitme” ve “performans düþüklüðü” gerekçeleriyle iþten attýðýný ve bunun TCK’nýn 118. maddesine göre suç olduðunu belirtti. Yurtiçi Kargo yönetiminin tüm baský tehdit ve ahlaksýzca tekliflerine raðmen her geçen gün örgütlenmenin yaygýnlaþtýðýna iþaret etti. Yurtiçi Kargo iþçileri eylem boyunca sloganlar atarak sendikaya üye olmalarýnýn baský ve tehditlerle engellenemeyeceðini belirttiler. Çaðlayan’da yapýlan basýn açýklamasýnýn ardýndan saat 13.30’da Taksim Tramvay Duraðý’ndan Fransýz Konsolosluðu’na yürüyen iþçiler, Fransýz Konsolosluðu’na Yurtiçi Kargo’nun ortaðý olan GeoPost’un bu suça ortak olmamasý ve iþten atýlan iþçilerin bir an önce iþe alýnarak, anayasal haklarý olan sendikalý olmalarýna saygý duyulmasý gerektiðini belirten bir dosya verildi. Daha sonra Yurtiçi Kargo iþçilerinden Hamza Sakar ve Bahar Topraktepe çalýþma koþullarýný aktardý ve insanca çalýþma koþullarý için anayasal haklarýný kullanarak sendikalý olduklarýný ve tüm tehditlere raðmen sendikalý olmaktan vazgeçmediklerini belirterek Yurtiçi Kargo’da insanca çalýþma koþullarý ve sendikal haklarýna saygý duyuluncaya kadar da mücadeleyi sürdüreceklerini belirttiler.

20

Mücadele Birliði

TARAL MAKÝNA’DA ÝÞTEN ÇIKARTMA

Ýstanbul Bayrampaþa’da kurulu bulunan Taral Tarým Makina ve Aletleri Sanayi A.Þ.’de çalýþan 27 iþçi, Birleþik Metal Ýþ Sendikasý’na üye olduktan sonra iþten çýkartýldýlar. Ýþçiler 5 Þubat Salý gününden itibaren haklarýný alana kadar fabrika kapýsýnýn önünden ayrýlmama kararý aldýlar. Silahtaroðlu Ailesi’nin sahibi olduðu Silkar Holding kuruluþuna ait olan TARAL Makina’da toplam 130 kiþi çalýþýyor. Birleþik Metal Ýþ genel yönetimi tarafýndan yapýlan açýklamada, “bunu öðrenen iþveren önce 12 iþçiyi iþten çýkardý. Ýþyerine noter getirerek, iþçileri, sendikamýzdan istifa edip kendi istediði sarý sendikaya üye olmaya zorladý. Ýstifa etmeyenleri de iþten çýkardý. 5 Þubat Salý gününden beri, iþten çýkarýlan 27 iþçi, fabrika kapýsý önünde sendikal mücadeleyi sürdürüyorlar... Yýllardýr zam alamayan iþçilerin büyük bir çoðunluðu asgari ücretli olarak karýn tokluðuna çalýþýrken, ücretlerin yýllardýr yerinde saydýðý iþyerinde holdingin sermayesi sürekli büyümüþtür” dedi. Birleþik Metal-Ýþ Sendikasý Ýstanbul 2 Nolu Þube Baþkaný Yýlmaz Bayram, iþçilerle birlikte yaptýðý toplantýnýn ardýndan iþten çýkartýlan arkadaþlarýyla fabrika önünde beklemeye ve iþçilerle birlikte sendikalý olma mücadelesini sürdürme konusundaki karar verdiklerini söyledi. Açýklamanýn sonunda “Ancak biz DÝSK/Birleþik MetalÝþ Sendikasý olarak, Taral Makine’deki bu hukuk dýþý uygulamalara ve her türlü baskýya raðmen sendikalý olma konusundaki kararlýlýklarýný sürdüren iþçilere sonuna kadar sahip çýkacaðýmýzý ve mücadelemize devam edeceðimizi tüm kamuoyuna bir kez daha hatýrlatýyoruz” denildi. Ýþçiler fabrika önünde eylemlerini sürdürecekler.

229. Sayý / 13 - 27 Şubat 2013


Yeni Evrede

Mücadele Birliði

BÝZ KADINLAR ÝSTERSEK HER ÞEYÝ YAPARIZ

YETER KÝ ÝSTEYELÝM

Emekçi Kadýnlar (EKA), bu yýl 8 Mart programlarýný duyurmak ve çalýþmalarýný organize etmek için bir etkinlik düzenlediler. 3 Þubat Pazar günü Taksim Ayýþýðý Sanat Merkezi’nde Emekçi Kadýnlar’ýn çaðrýsýyla emekçi semtlerinden çok sayýda kadýn ve erkek iþçi, emekçi bir araya geldi. Öðrencilerden emeklilere kadar her yaþtan emekçi önce EKA’nýn son yýllarda yaptýklarý kadýn çalýþmalarýnýn ve eylemlerinin, etkinlik ve panellerinin anlatýldýðý sinevizyonu izledi. Daha sonra Emekçi Kadýnlar adýna söz alan Nursel Çelik 8 Mart’ýn doðuþuna ve emekçi kadýn mücadelesi tarihine kýsaca deðindi; 8 Mart’ýn burjuva kadýnlarýn deðil, emekçi kadýn günü olduðunu vurguladý. Emekçi kadýn mücadelesinin sadece kadýnlarýn sorunu olmadýðýný anlatan EKA’lý kadýnlar, bu sene çalýþmalarýnda erkek iþçi ve emekçilerden de aktif katýlým beklediklerini söylediler. Gazi Mahallesi’nde kadýn çalýþmalarýný sürdüren Güler ana ise, geçen sene 8 Mart öncesi mahallede yaptýklarý çalýþmalarý anlattý. Kadýn iþçilerin daha yoðunlukta olduðu atölyelere, pazar yerlerine, evlere giderek, kapý kapý dolaþarak bildiri daðýttýklarýný, afiþleri de kendilerinin astýðýný anlatan Güler ana, “biz afiþ yaparken kadýnlarýn bize bakýþý çok güzeldi. Kadýnlarýn bize bakýnca güvenleri yerine geliyordu, bize gülümseyerek bakýyorlardý. ... Bildiðimiz her þeyi tüm kadýnlara anlatmalýyýz. Kadýnlar sabah erkenden iþe gidiyor, gece geç saatte dönüyor ve geçim derdinde. Hiç bir þey için zamanlarý kalmýyor, onlara ulaþmalýyýz. Sanýrým bu sene daha fazla çalýþacaðýz, tüm kapýlarý tek tek çalacaðýz. ... Benim okuma yazmam var, biraz kültürlüyüm, ama Kürt kadýnlarýnýn çoðunun yok; onlarýn duruþuna hayraným. Memlekette tanýþtýðým diðer Kürt kadýnlar diyor, ‘bizim çocuklarýmýz gitti, gene olsa gene gön-

deririm, ama kurtuluþumuz varsa’. Silahlarý biz kaldýralým analar, biz çocuklarýmýzýn önüne geçelim. Biz kadýnlar istersek her þeyi yaparýz. Yeter ki isteyelim.” Sarýgazi’de kadýn çalýþmasý yapan Nermin anamýz da geçen sene yaptýklarý çalýþmalarý özetledi ve Sarýgazi Festivalinde yapýlan kadýn yürüyüþünü, festival boyunca açtýklarý EKA standýný, mahalledeki tüm kadýnlarýn kendilerine nasýl yardým ettiklerini anlattý. Ev ziyaretlerini, standlarý, düzenledikleri kahvaltýlarý da anlatan ana, bu faaliyetlerin yavaþ yavaþ daha fazla kadýnýn ilgisini çekmeye baþladýðýný söyledi. Bir baþka emekçi kadýn da söz alarak bu çalýþmalarýn çok mütevazý anlatýldýðýný, Sarýgazi’de yapýlan pek çok büyük eylemin, Sivas davasý zamanaþýmý, Malatya’da Alevilere linç giriþimi gibi pek çok olayýn protesto edildiði eylemlerin fikrinin, örgütlenme ve insanlarýn sokaða dökülmesini saðlayanlarýn emekçi kadýnlar 229. Sayý / 13 - 27 Şubat 2013

Emekçi Kadınlar

olduðunu hatýrlattý. Sarýgazi’de yapýlan emekçi kadýn çalýþmasýnýn bir parçasý olan Necla Yýlmaz’ý da burada anan Emekçi Kadýnlar, kanser hastalýðý ile boðuþurken dahi pek çok emeðinin olduðunu, soru soran, araþtýran meraklý ve ilgili kiþiliði olduðunu hatýrlattýlar. Emekçi bir kadýn olan avukat Sevinç Sarýkaya ise EKA’nýn düzenlediði panellerde kadýn sorunlarýnýn hukuksal boyutlarý üzerinde araþtýrmalar yapma fýrsatý bulduðunu, Ýstanbul, Ankara ve Ýzmir’de bu paneller sýrasýnda çok sayýda kadýnla tanýþtýðýný anlatarak, Ýzmir’de düzenlenen anketler sayesinde de sorunlarý bizzat yaþayan kadýnlardan dinleme öðrenme fýrsatý bulduðunu ve genç erkeklerin kadýn sorunlarýnda ne kadar duyarlý olduklarýný anlattý. Kýsa bir süre önce okulundan atýlan ücretli öðretmen Pýnar Turan da oradaydý. Kendi yaþadýklarýný kýsaca anlattýktan sonra, bir emekçi kadýn olarak Devinim Tiyatro Atölyesinde yer aldýðýný, sahneledikleri oyunlarý anlattý. Bir eðitim emekçisi olarak görevinin genç kuþaðý her yönden eðitmek olduðunu söyleyen Pýnar Turan, Galatasaray Lisesi önünde 19 Aralýk günü düzenlediði basýn açýklamasýna çok sayýda öðrencisinin de geldiðini söyleyerek, “demek ki onlara bir þeyler verebilmiþim, ne mutlu bana” dedi. Devinim Tiyatro Atölyesi’nin “Itza”sý Aysel ise, bir emekçi kadýn olarak kendi yaþamýný anlattý kýsaca. 13 yaþýnda zorla evlendirildiðini ve 13 sene boyunca sürekli dayak yiyen, 2 çocuk annesi bir kadýn olduðunu söyleyen Aysel, “ailem bana, ‘o evden senin cenazen çýkar’ diyordu, ben de baþka bir seçeneðim olduðunu düþünmüyordum. Kuaförlük biliyordum ama ekonomik güvencem yoktu. Bir gün, 14 yaþýnda bir devrimci olan yeðenim bana

21


Yeni Evrede

Emekçi Kadınlar

cesaret verdi. Taksim’de sanat merkezinde benim gibi kadýnlar olduðunu, sorunlarýmla ilgilenebileceklerini söyledi. Ben de orada devrimci düþüncenin özgüven kazandýrdýðý kadýnlar gördüm, buradaki merdivenleri koþarak çýkardým. Sonunda iki çocuðumla ayrýldým evden. 25 gün sokakta kaldýk, akrabalarda, arkadaþlarda, sonra iþ buldum ve bir yerden baþladým. Ýlk gözaltýna alýndýðýmda ev sahibi çocuklarýmý evden atmýþtý. Ama çocuklarým yetiþkin olduðunda üniversitede ve askerlikte annelerinin devrimci olmasýnýn faydalarýný gördüler, ‘anne sen haklýymýþsýn, biz sadece korkmuþuz’ dediler. ... Ýnsanlar küllerinden yeniden doðabilirler. Devrimci düþünce ve duygularýna dayanarak onurlarýyla ayakta kalabilirler. Bu sistemde kadýnlar daha çok iyi bir koca bulma, ona dayanma derdinde, ben hiçbir zaman bir erkeðe dayanmadým, ama mücadeleme dayandým” diyerek yaþamýndan çýkardýðý dersi de paylaþtý.

Mücadele Birliði

Emekçi kadýn çalýþmalarýný yýllardýr sürdüren Fatma Yýldýrým da bu yýlki 8 Mart çalýþmalarýný atölyelerdeki iþçi kadýnlara giderek baþlatacaklarýný söyleyerek bültenlerini, broþürlerini, afiþlerini hazýrladýklarýný, internet üzerinden duyurularýna baþladýklarýný anlattý, “8 Mart akþamý saat 19.00’da Tünel’den Taksim’e yürüyoruz. 3 bölgeden otobüs kaldýrýyoruz. Öncesinde de 24 Þubat’ta Gazi ve Sarýgazi’de kahvaltý organize ederek emekçi kadýnlarla sohbet edeceðiz, stantlar açýp

ev toplantýlarý yapacaðýz” diyerek 2013’ün 8 Mart programýný anlattý. Bu sene erkek iþçi ve emekçileri de çalýþmalara dahil edeceklerini söyleyen Yýldýrým, “dünyanýn yarýsý biz kadýnlarsa diðer yarýsý da erkekler. Nasýl ezilen ulus özgür olmadan ezen ulus özgür olamazsa, ezilen cins kadýnlar özgürleþmeden ezen cins erkekler de özgür olmazlar. O yüzden tüm iþçi ve emekçi erkekleri de çalýþmalarýmýza bekliyoruz” dedi. Verilen aranýn ardýndan Devinim Tiyatro Atölyesi’nin iki kýsa kadýn oyunu sergilendi. Son olarak Emeðe Ezgi gelerek kadýn parçalarý seslendirdi. Bu yýl 8 Mart için bir kadýn korosu oluþturmaya çalýþtýklarýný da söyleyen Emeðe Ezgi, katýlmak isteyen genç kadýnlarý Pazar günleri saat 18.00-20.00 arasý yapýlacak çalýþmalara davet etti. EKA(Emekçi Kadýnlar)ýn etkinliði yeniden, kadýnlarý örgütlenmeye çaðýrma ile, 8 Mart Dünya Emekçi Kadýnlar Günü eylemine ve çalýþmalarýna davet etme ile sona erdi.

YILMAZ GÜNEY SÝNEMASINDA KÜRTLER

Ýzmir Ayýþýðý Sanat Merkezi, araþtýrmacý-gazeteci Mazlum Vesek yönetiminde Türkiye Sinema Tarihi Programý örnek filmlerle tartýþma adýyla çalýþmalarýna devam ediyor. Bu çalýþmamýz ilk olarak, 9 Aralýk 2012 tarihinde “Türkiye Sinema Tarihi Yazýmý Ve Kaynaklarý” konusu üzerinde tartýþýlýp Anayurt Oteli (Ömer Kavur-1986) adlý film izlenerek baþladý. Ayda bir gerçekleþen bu programýn 2. tartýþma konusu “Türkiye Sinemasýndaki Düþünce Hareketleri” idi. Tartýþmanýn ardýndan Bitmeyen Yol (Duygu Saðýroðlu-1965) filmi izlendi. Film 1960’larýn siyasi-ekonomik ortamýný anlatýyordu. Mazlum Vesek yönetiminde olan programýn 3.sü 2 Þubat Pazar günü saat 15.00’da Ayýþýðý’nda Ayýþýðý dostlarýnýn katýlýmýyla gerçekleþti. Bu programýn konusu “Yýlmaz Güney Sinemasýnda Kürtler” idi. Bu konuda Mazlum Vesek anlatýmý sýrasýnda “Kürt sinemasýný anlamak-öðrenmek için ilk olarak Yýlmaz Güney’in kendisini tanýmamýz gerekir” dedi ve Yýlmaz Güney’in bizzat yönetmen veya oyuncu olduðu filmlerden bahsetti. Bu filmler arasýnda “Seyithan, Haydutlarýn Kanunu, Umut, Sürü, Aðýt, Yol, Arkadaþ” gibi Yýlmaz Güney’in çok sevilen ve izlenilen filmleri yer alýyordu. Yýlmaz Güney’in oynadýðý filmlerden yola çýkýlarak, her filmde öne çýkan toplumsal mesajýn anlatýldýðý bu çalýþmada. “Yýlmaz Güney’in Umut filmi için gerçekçiliði ortaya koyuyor ve Kürt sinemasýnda Umut bir dönüm noktasýdýr” dendi. Umut filminin Avrupa’da ödül almasý ve 1970’de çekilmesinin ardýndan toplumda tartýþmalara neden olmasý üzerinde duruldu. Yýlmaz Güney’in taraf tutarak Kürt kiþiliði ve kimliði konusunu anlatmasý bakýmýndan “Sürü” filmi tartýþýldý. En iyi 100 film arasýna giren filmin gene Yýlmaz Güney’in “Yol” adlý filmi olduðu söylendi. Bu filmde Yýlmaz Güney özellikle Kürdistan’ý vurgular. Mazlum Vesek konuþmasý sýrasýnda Kürt sinemasýný derinlemesine incelemek ve anlamak için belli baþlý yayýnlanmýþ kitaplarý örnek olarak gösterdi. Anlatýmýn ardýndan soru cevap kýsmýna geçilerek Yýlmaz Güney ve filmleri üzerine sohbet edildi. Ardýndan Yýlmaz Güney’in “Sürü” adlý filmi izlendi. Filmin ardýndan yapýlan tartýþma ve sohbetlerle Kürt sinemasý ve Yýlmaz Güney ile ilgili görüþler açýklandý. Ýzmir Ayýþýðý Sanat Merkezi

22

229. Sayý / 13 - 27 Şubat 2013




Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.