Merhaba Genç Yoldaþlar; Yeni bir sayýmýzda, yine dolu bir gündemle karþýnýzdayýz. Bazý aksaklýklardan dolayý dergimiz elinize geç ulaþýyor, bu aksaklýklarý gidermek daha çok çalýþacaðýz.Yeni yeni genç yoldaþlar bu konuda görev almalý ve dergimizi gençliðe ulaþtýrma konusunda vakit kaybetmemelidirler. Tekel iþçileri Ankara sokaklarýný 78 gün ýsýttýktan sonra, dört bir yana daðýlýp, 78 gün boyunca kazanmýþ olduklarý deneyim ve cesaretle, eylemlerini dört bir tarafta sürdürüyor, direniþlere destekte bulunuyor, hükumet üyelerini gittikleri yerlerde olmasý gerektiði gibi karþýlýyorlar. Ardýndan 1 Nisan günü Ankara’da yaþanan çarpýþmalar devletin bu eylemin etkisinden gücünden nasýl korktuðunu gösterdi. Tüm bunlardan çýkan derslerle önümüzdeki süreci karþýlamalýyýz. Sermaye sýnýfý sýkýþtýkça sýkýþtý. Öyle ki yýllardýr Leninistlerin tek baþýna zapt ettiði, sonrasýnda iþçi ve emekçilerle, binlerce kiþilik devlet güçlerinin çatýþmalarýna sahne olan Taksim bu yýl açýlýyor! Bu proletaryanýn ve onun öncü partisi Leninist Partinin zaferidir. Þimdi bundan sonra devletin 1 Mayýsýn içeriðini boþaltma saldýrýsýna karþý mücadele etmeliyiz. Bu da ancak proletarya öncülüðündeki devrim güçlerine devrim ve iktidar hedefini göstererek olur. Ne bugünün pratiðinin gerisinde olan reformist talepler, ne de eylemlikler süreci iktidar mücadelesine taþýyamaz. Öncü komünist parti proletaryayý iktidara taþýmak için, iktidar mücadelesini en önde tutarak, proletaryayý yolundan saptýrmaya çalýþan tüm güçlere karþý kararlý bir savaþým sürdürecektir. Ýþçi ve emekçilerin yükselen mücadelesine öðrenci gençliðin katýlýmýný önlemek ve genel olarak devrime saldýrmak için, faþist devlet üniversitelerde faþist saldýrýlar tezgahladý. Fakat bu saldýrýlar öðrenci gençliðin devrimci mücadeleye katýlmasýný engelleyemeyecektir. Devrimci gençliðimiz, genç yoldaþlar Önümüzdeki dönem omuzlarýmýza büyük sorumluluklar yüklüyor. 1 mayýsta proletaryanýn yanýnda devrim ve sosyalizm þiarýný yükseltelim 6 Mayýs’ta Deniz’lerin mezarý baþýnda, 8 Mayýs’ta Kadýköy’de onlarýn davalarýný sürdürdüðümüzü haykýralým. Ve onlardan aldýðýmýz güçle sosyalizm mücadelesini daha da yükselteceðiz. Yeni bir sayýmýzda yeniden görüþmek üzere...
DEVRÝM MÝ? REFORM MU? Başyazı
Son birkaç ayda yaþananlar, devrimin eþiðindeki halklarýn serüvenini anlatan, soluksuz okunan romanlar gibi. Ama bu durum, gözlerimizi kapatýp, olaylarý aklýmýzdan geçirip eyleneceðimiz zamanlarý bize vermiyor. Tam tersine yeni dönemin, sýnýf mücadelesinin geldiði aþamanýn, omuzlarýmýza yüklediði görevler artýyor. Ýþçi ve emekçiler her ileri çýkýþta, ileri adýmda daha zorlu ve engebeli bir yolda buluyorlar kendilerini. Bu kendiliðinden hareketin, giderek siyasallaþtýðýnýn da göstergesidir. Çünkü siyasal mücadele, ekonomik mücadeleden hem daha karmaþýk, hem daha derin hem de daha zorludur. Ýþçi sýnýfý kendi ekonomik mücadele yolunu geçmiþ deneyimlerle yaþadýðý pratikle bir þekilde aþmaya çalýþýyor. Ama bugünün esas sorunu, iþçi sýnýfý ve emekçilere öncülük etmesi gereken güçlerin ne yapmasý gerektiðidir. Bilimsel Sosyalist Hareket Bu soru genel olarak, sýnýflar savaþýmýnýn her döneminde sorulabilir, sorulmalýdýr da. Ama bazý dönemler ivedi bir hale gelir ki, nesnel koþullara uygun hareket edilmeyen her an, burjuvazinin hanesine bir artý olarak yazýlýr. Çünkü Lenin’in söylediði gibi “... yeni dereler sabýrsýzca yeni bir yol arar ve sosyal demokrat (komünist -bn-) bir dere yataðý bulamayýnca sosyal demokrat olmayan bir yataða akarlar.” Günümüzü düþündüðümüzde, özellikle Tekel eylemi ile, toplumun birçok katmaný tek bir yere doðru akmaya baþladý. Hareketsiz olanlar harekete geçti, kimisi daha ileri çýktý, yani bir bütün olarak devrimin toplumsal güçleri, proletaryanýn etrafýnda kenetlemeye baþladýlar. Bu, sosyalist harekete iþçi ve emekçileri siyasal mücadeleye sevk etmesi için, büyük olanaklar saðlýyordu. Bu olanaklarý
2
deðerlendirmek, hem de eylem halinde olan emekçileri, son ve nihai hedefleri olan siyasi iktidarýn fethi ve yeni sosyalist bir toplumun kurulmasýna yöneltmek gerekiyor. Bu, devrimci komünist hareketin býkýp usanmadan iþçi sýnýfýna anlatacaðý, kavratmasý gerektiði en önemli görevdir. Fakat burada devrimci komünist hareket sadece burjuvaziye karþý deðil, ayný zamanda iþçi hareketi içindeki burjuvazinin ajanlarýna, yardakçýlarýna karþý da savaþýr. Devrime öncülük etmiþ bütün komünist partilerin tarihi, burjuva ideolojisine ve onun iþçi sýnýfý içindeki türlerine karþý kararlý, ilkeli mücadeleler ile doludur. Bu konuya yeniden döneceðiz. Türkiye ve K. Kürdistan’da emek hareketi büyük bir yükseliþ içerisinde. Tekel eylemi ile ivme kazanan eylemliklerle, iþçilerin mücadele birliði eylem alanlarýnda, direniþ mevzilerinde gerçekleþmeye baþladý. Burjuvazinin bu yükselen mücadeleye karþý savaþýmý her zaman baský ve zor ile olmaz. Çoðunlukla baský ve zor ile birlikte, politik çevirme saldýrýsýný da gerçekleþtirir. Örneðin; Avrupa’da olduðu gibi, sivil toplumcu hareketleri destekler ve toplumun düzene karþý olan öfkesini, sisteme karþý harekete geçmek isteyen güçleri, yukarýda Lenin’in söylediði gibi komünist deðil burjuva ve burjuva hareketlerin yataðýna akýtarak, iþçi ve emekçileri devrimci mücadeleden uzakta tutmaya çalýþmaktadýr. Hatta devrimin önüne geçmek için bir dizi reform yapmaktan da çekinmez. Biz de bu süreci yaþýyoruz. Gerek Kürt halkýna yapýlan “açýlým” vaatleri, gerekse anayasa deðiþikliði ve daha pek çok “demokrasi” gösterisi, sermaye sýnýfý ile iþçi ve emekçiler arasýnda yaþanan iç savaþýn söndürülmesi, hedefinden saptýrýlarak düzene kaydýrýlmasý (iþçiler ve Kürt halký açýsýndan), ve dev-
rimin önüne geçilmesi için atýlmýþ adýmlardýr. Elbette bu ikili bir süreç, yani emekçilerin ve yoksul Kürt halkýnýn mücadelesi olmasaydý, sermaye sýnýfý cinnet geçirecek düzeyde krizde olmasaydý bu tür adýmlarý atmayabilirdi. Elbette emperyalizmin bölgedeki çýkarlarýný ve TC devletinin de bu çýkarlar içindeki rolü onlarý belli adýmlarý atmaya zorluyor. Haliyle devrimci komünist bir parti böylesi bir durumu iyi deðerlendirmelidir. Devletin þimdiki adýmý ise 1 Mayýs alaný için Taksim meydanýný açmak zorunda kalmýþ olmasý. Evet, açmak zorunda kaldý çünkü valinin, hükumet üyelerinin, reformistlerin ve burjuva sendikacýlarýn dediði gibi “geçen yýllardaki görüntülerin yeniden yaþanmasýný istemiyoruz” sözleri, onlarýn yaþanan iç savaþtan nasýl ürktüklerinin ve bu süreci bu çatýþma ortamý ile götüremeyeceklerinin, taviz vermek zorunda olduklarýnýn kanýtýdýr. Taksim’in açýlmasý kuþkusuz proletaryanýn ve onun öncü partisi Leninist Parti’nin zaferidir. Ve büyük politik anlama sahiptir. Dünyada ender görülebilen bu 1 Mayýs’lar, iþçi ve emekçilere, Kürt halkýna ve gençliðe büyük deneyimler, birikimler( hem pratik, hem de bilinç anlamýnda) kattý. Elbette burjuva sýnýflar bu gidiþatý önlemenin bir yolunu bulmalýydý ve Taksim konusunda geri adým atarak,- ki bu atmayý düþündükleri bazý adýmlarla beraber gündeme geldi-
devrimci 1 Mayýs’larýn içeriðini boþaltarak, sokaklarda devrimcilerin, komünistlerin elinde olan 1 Mayýs’larý, burjuva sendikacýlarýn omuzuna yükleyerek kendi lehine çevirmeye çalýþýyor. Ama buz kýrýldý yol açýldý, þimdi açýlan yoldan çamura saplanmadan yürümenin zamanýdýr! Ve bu yolda en önemli görev bilimsel sosyalist harekete ve bu iddiada olanlara düþüyor. Ýþçi ve emekçilere doðru yolu göstermesi, onlarýn mücadelesini doðru kanala akýtmasý gerekiyor. Ayrýca sermaye ve emekçiler arasýnda süren savaþým geliþtikçe, toplumdaki sýnýflarýn gerçek çýkarlarý ve niyetleri daha bir belirgin olarak ortaya çýkýyor. Ýþte böylesi bir dönemde öncü partinin rolü daha da belirginleþir. Þimdi soru þu “Ne Yapmalý? Nasýl Yapmalý?” Kara Delik 1 Mayýs günü zafer kazanmýþ on binlerce proleter, iþçi emekçi, gençlik Taksim meydanýna doðru akacak. Taksim meydaný iþçi seline uðrayacak. Büyük bir coþku ve umutla orada, haklý zaferlerini kutlayacaklar. Burada ellerde taþýnacak olan, pankartlarda yazacak olan, bildirilerle daðýtýlacak olan politika ne olacak? Bunu sadece 1 Mayýs için söylemiyoruz, genel bir politikadan bahsediyoruz ama emekçilerin bu yengisiyle beraber ona verilecek olan politikanýn,
kendisi önemli. Eðer ona düzen içi iyileþtirmeleri hedefleyen, reformlar için mücadele edilmesi gerektiði söylenecekse, bilinmelidir ki iþçi ve emekçilere sermayenin uzattýðý eli tutun deniyor. Ortalama sol hareketin mantýðýndan bunun böyle olacaðý daha þimdiden afiþlerine vs. yansýmýþ durumda. Devrim mücadelesinin en sert anlarýnda bile yaprak kýpýrdamadýðýndan bahseden ortalama sol, bugün elbette olanlarý bir devrimci yükseliþ dönemi olarak deðerlendirmez. Ayrýca kitleler üzerindeki etki gücünün zayýflýðý, kitleler içinde olan örgütlülüðün zayýflý vs. daha pek çok sebepten ortalama sol, bugüne kadar iþçi ve emekçilere devrim ve iktidar dýþýnda her þeyi gösterdi. Çoðu zaman devrimi, sosyalizmi genel propaganda düzeyinde aldý ve pratikte reformizmin, oportünizmin en kararlý savunucularý oldular. Ama bakýn tarihten gelen ses ne diyor: “Kapitalistlere ya da hükumetle tek tük yapýlan savaþlarda iþçilerin uðratýldýðý her yenilgide kötümserliðe kapýlan, iþçi hareketinin daha yüce ve daha yüksek hedeflerine iliþkin her konuþmayý, yýðýnlar üzerindeki etki derecemizin yetersizliðine iþaret ederek hafifseyen ve engelleyen sosyal demokratlarýn sayýsý bizde az deðildir. Buna yetecek gücümüz yoktur! Bunu yapamayýz! der böyle kiþiler. Yýðýnlarýn ortamýný bile doðru tanýmýyorsak yýðýnla kaynaþmasýný, iþçi
3
Bu yýl Taksim gerçekten de baþta proletaryanýn ve emekçilerin, gençliðin Kürt halkýnýn zaferidir. Ayný zamanda Leninist Partinin de zaferidir. Leninist Parti bundan önce de iktidarý bir hedef olarak gösteriyordu, þimdi de proletaryaya devrim ve iktidar hedefini gösteriyor. Þimdi daha zorlu bir mücadele baþlýyor. Çünkü ortalama sol hep bir aðýzdan devrim dýþýnda her þeyi söyleyebiliyor. Bu da bizi daha kararlý ve enerjik biçimde ortalama solla ideolojik ve pratik mücadeleye itecek.
4
yýðýnýný seferber etmesini bilmiyorsak, devrimde öncü olarak sosyal-demokratlarýn rolünden söz etmek anlamsýzdýr.” Lenin’in bu sözleri her þeyi açýklýyor. Yalýn gerçek þudur: Zafer kazanmýþ proletaryanýn var olan kazanýmlarýný korumasý için, bugün elde ettiði ya da edeceði kazanýmlarýn korunmasý için, özellikle reformist taleplerden uzak durmalý ve daha ileri hedefleri, Lenin ‘in söylediði gibi daha yüce ve daha yüksek hedefleri kendi önüne koymalýdýr. Çünkü reformlar devrimin yan ürünleridir. Bu yüzden reformlar için mücadele etme ve iþçi sýnýfýnýn bu þekilde eðitilmesi, devrimin genel çýkarýný ortalama solun bilmediði oranda zararlara uðratýyor. Sýnýf savaþýmýnýn bu “kara deliði”, ayaðý Marksizm-Leninizme saðlam bir þekilde basmayanlarý yutmaya devam ediyor. Çünkü nehir bir kez yataðýndan ayrýldý mý nereye gideceði bilinmez. Þimdi yukarýda parça parça bahsedilenleri yan yana getirirsek bazý sonuçlar elde etmiþ oluruz. a) Emekçilerin mücadelesi giderek siyasallaþýyor. Ýþçi ve emekçilerin siyasi bilinçle donatýlmasý, vakit kaybedilmeden yapýlmasý gereken görevlerdendir. Bu yüzden devrimci komünist partinin iþçi ve emekçilere devrim ve sosyalizm için mücadele etmesi gerektiði, proletaryanýn tarihsel rolünün özel mülkiyeti kaldýrýp, sosyalist bir toplumun kurulmasý olduðunu kavratmasý gerekiyor. b) Burjuvazinin politik çevirme saldýrýlarý ancak siyasi olarak uyanýk iþçi sýnýfý ve öncü partisi ile püskürtülebilir. Böylece sýkýþmýþ olan sermaye sýnýfý daha fazla bunalýma girer, emekçiler açýsýndan ise sosyalizm mücadelesi daha elveriþli þartlarda sürebilir. c) Düzen içi talep ve istemler, bu talepleri öne sürenlerin niyetleri dýþýnda burjuva düþüncelerin iþçi sýnýfý üzerinde etkin olmasýna katkýda bulunmuþ olurlar. Haliyle politik çevirme saldýrýsýna yakayý kaptýrmýþ ve iþçi sýnýfýnýn daha ileri gitmesinin önüne geçmiþ olmaktadýrlar. Öncü komünist partisinin görevi “...özel mülkiyetin deðiþikliðe uðratýlmasý deðil yalnýzca onun yok edilmesi, sýnýf karþýtlýklarýnýn gizli kapaklý hale getirilmesi deðil, sýnýflarýn ortadan kaldýrýlmasý, var olan toplumun iyileþtirilmesi deðil, yeni bir toplumun kurulmasýdýr...”
Öncü parti bu görevini devamlý devrimci durumun kaçýnýlmazlýðýný anlatarak, siyasi iktidarýn ele geçirilmesinin toplumsal dönüþümün ilk adýmý olduðunu anlatarak, kitleleri devrimci eylemlere yönlendirerek ve devrimci eylemlikleri yayarak yerine getirebilir. Aksi halde o öncü bir parti olamaz. Koþullarýn dayattýðý süreçlerin arkasýndan sürüklenen bir parti olur. Ve kitleleri iktidara taþýyamaz. Bu yýl Taksim gerçekten de baþta proletaryanýn ve emekçilerin, gençliðin Kürt halkýnýn zaferidir. Ayný zamanda Leninist Partinin de zaferidir. Leninist Parti bundan önce de iktidarý bir hedef olarak gösteriyordu, þimdi de proletaryaya devrim ve iktidar hedefini gösteriyor. Þimdi daha zorlu bir mücadele baþlýyor. Çünkü ortalama sol hep bir aðýzdan devrim dýþýnda her þeyi söyleyebiliyor. Bu da bizi daha kararlý ve enerjik biçimde ortalama solla ideolojik ve pratik mücadeleye itecek. Devrimci düþünceleri gerçekten iþçi ve emekçiler içinde yaymak için, görüþlerimizi bütün halk kitlelerine götürmek gerekiyor. Bunu yaparken etki derecemizin azlýðý ya da sýnýfla olan baðýmýzýn zayýflýðý bizi etkilememeli. Biz öncü bir güce uygun düþen çalýþma tarzý ve anlayýþýný geliþtirmeliyiz. Nesnel geliþmeler emekçileri mücadele içerisine ittikçe, mücadele eden iþçi ve emekçiler Tekel ve ardýndan gelen dayanýþma eylemleri, sonrasýnda 1 Mayýs zaferi ile birlikte burjuva sýnýf karþýsýnda güç kazanmýþtýr. Özelikle burjuvazinin kendi arasýndaki kavga kendi niyetleri dýþýnda iþçi ve emekçilere yaradý. Emekçiler þimdi kendi güçlerine daha çok güveniyor. Sonuç olarak emekçiler mücadelelerini reformlarla sýnýrlamamalý tam tersine bu tür sýnýrlamalara giden reformist oportünistlere karþý kararlý bir duruþ sergilemeli ve devrim için mücadele etmelidir. Yaþamlarýnda köklü deðiþiklikler getirecek talepleri öne sürmelidirler. Bugün için köklü deðiþiklikleri getirecek olan ve gerçekleþmesi bir dizi devrime baðlý olan talepler þunlardýr: Bütün Ýktidar Emeðin Olacak! Kürt Ulusuna Kendi Kaderini Tayin Hakký! Zindanlar Yýkýlsýn Tutsaklara Özgürlük!
ZÝNCÝRLERÝ KIRDIK, ÝKTÝDAR ÝÇÝN TAKSÝM’E YÜRÜYORUZ 1 Mayıs’a Çağrı Zincirlerini kýrmýþ ve kollarýný iki yana açmýþ, Taksim Meydaný’nda iþçi denizini kucaklayan iþçiyi hatýrlayýn! 77 1 Mayýs ruhunu hatýrlayýn! Kýzýl bayraklarýn görkeminde yükselen devrim ve sosyalizm þiarýný! “Günlerin bugün getirdiði Baský zulüm ve kandýr...” Sermaye sýnýfýnýn korkusunu ve gerçekleþtirilen kanlý katliamý! Faþist devletin saldýrýsýnda ölümsüzleþen 36 sýnýf kardeþimizi hatýrlayýn! Ve hiç bitmeyen kavga sloganlarýmýzý! “...Ancak bu böyle gitmez Sömürü devam etmez Yepyeni bir güneþ doðar Bizde ve ülkelerde...” Yepyeni bir güneþ doðuyor! Fabrikalardan, tarlalardan ve okullardan çýkanlar mas mavi bir göðün altýnda, özgürce þarkýlar söylemek için; gülebilmek için doyasýya; çocuklar göz yaþý deðil, avuçlar dolusu su içsin diye, doysun diye ekmeðe; insanlýk soyunu ikiye bölen sýnýflarý ortadan kaldýrmak için mücadele ediyor. Dünyanýn en uzak köþelerinden birbirlerinin soluklarýný ýsýtan sloganlar atýlýyor. Ýþçiler emekçiler, öðrenci gençlik tek bir vücutmuþçasýna birleþiyor. Ýþte yine 1 Mayýs! Bayraklarýmýzý en yükseklerde dalgalandýrýp, yürüyoruz Taksim’e! Dünyanýn her yerinde emekçiler, gençlik ve devrimci proletarya, kapitalizme karþý mücadele sloganlarý ile sokaklara çýkýyor. Fabrikalar, tarlalar siyasi iktidar her þey emeðin olsun diye, sermaye sýnýfý ile kýyasýya bir mücadeleye giriþiyor.
Devrimci gençliðimiz; 1 Mayýs’ta kýzýl meydanda, bütün coþkumuz ve heyecanýmýzla, iþçi sýnýfý ve emekçilerle birlikte devrim ve iktidar þiarýný yükseltelim! Kapitalizme karþý, sosyalizm için mücadele eden ve tutsak edilen devrimcilerin, komünistlerin, faþizmin zindanlarýndan koparýlýp alýnmasý için, zindanlarý yýkma ve devrimci tutsaklarýn özgürlüðü þiarýný yükseltelim! Düþmaný ile arasýnda kan deryasý bulunan savaþçý Kürt halký ve gençliðinin özgürlük mücadelesini yükseltmek, Türkiye’li iþçi ve emekçilerle beraber, halklarýn mücadele birliðini örmek için Kýzýl meydan Taksim’de birleþelim! Özerk- demokratik üniversite þiarýný iþçi ve emekçilerle beraber yükseltmek için 1 Mayýs’ta kýzýl meydan Taksimde olalým! Devrimci gençliðimiz; Yaþanan bir devrim sürecidir. Kitleler devrimci eylemlere yöneliyor. Sesleri birleþiyor. Ve 1886’da Amerikalý iþçi önderi Spies’ýn sözleri gerçek oluyor: “Gün gelecek, susuþunuz, bugün onu boðan seslerden daha güçlü olacaktýr” Daha güçlü ve daha gür emeðin iktidar mücadelesini dile getirelim! Yeni bir güneþ, gençliðin ellerinden yükselmektedir! 1 MAYIS’TA TAKSÝM’E DEVRÝME ÖZGÜRLÜÐE POLÝTÝK ÖZGÜRLÜK KAZANILMADAN AKADEMÝK ÖZGÜRLÜK KAZANILAMAZ! DENÝZLERÝN YOLUNDA DÖB SAFLARINA DEVRÝMCÝ ÖÐRENCÝ BÝRLÝÐÝ
5
DENÝZLERÝ ANMAK ve BAYRAKLARINI YÜKSELTMEK ÝÇÝN BULUÞUYORUZ! 6 MAYIS’TA ANKARA KARÞIYAKA’DA, 8 MAYIS’TA KADIKÖY’DE
Deniz Gezmiþ, Yusuf Aslan, Hüseyin Ýnan! Ýsimlerini bir kez daha haykýrýyoruz. Hiç yollarýndan sapmazcasýna... Ýsimlerini taþýyor çocuklar, kavgalarýný sürdürüyor, bayraklarýný daha yükseklere yükseltiyor! Devrimle beraber cisimleþen isimleri, milyonlarca iþçiye, emekçiye güç veriyor, barikat baþlarýnda gençliðe savaþ narasý oluyor! “Devrim ya ruhumuzdadýr, ya da hiç bir yerde” diyen önderlerimizin bir 6 Mayýs günü haykýrdýðý sloganlar bu topraklarýn meydanlarýnda, eylem alanlarýnda yankýlanmaya devam ediyor. Biz bir kez daha 71’ devrimci kopuþunun, hareketimizin, emekçi halklarýmýzýn bu üç yiðit önderini faþizm tarafýndan daraðaçlarýnda katediliþlerinin 38. yýlýnda saygýyla anýyoruz. Öðrenci Gençlik; Devrimci irade, atýlganlýk, militan duruþ bu üç yiðit devrimcide somutlanarak izlerini takip eden binlerce devrimciye esin kaynaðý oldu. Onlar uzlaþmazlýðýn, mücadele kararlýlýðýnýn, olanaksýzlýk ve güçsüzlükler karþýsýnda boyun bükmemenin isimleri oldular. Ama Denizleri salt bu yönleri ile anmak, hatýrlamak ve kavramak þüphesiz büyük bir eksiklik olurdu. Evet onlar militandýlar! Evet onlar , gençlik eylemlerinin, sokak savaþlarýnýn, ABD büyük elçisi Comer’in arabasýný ateþe veren eylemcilerin önderleriydiler! Onlar “okul duvarlarýný” aþan bir 68’ gençliðinin iþçi dire-
6
niþlerine ve köylü iþgallerine koþturan devrimcileriydiler! Ama ayný zamanda onlar parlemanterizme, reformizme karþý ideolojik mücadelenin, karþý koyuþun ve örgütsel ayrýþmanýn birer önderiydiler. Tarihe 71 devrimci kopuþu olarak geçen bir ileri atýlýþýn duyurusunu þehirlere, daðlara, üniversitelere, bugünlere taþýdýlar. Devrimci hareketimizin yolunu takip ettiði bir kavganýn nasýl verileceðini net ve duru bir anlatýmla, yaþamlarýyla ortaya koydular. Bilinç, yürek ve silaha dayanan bir mücadeleydi bu. Filistin topraklarýnda iþgale karþý verilen bir mücadelede, “kamplardan, feda birliklerine” varan bir enternasyonalizmin militan neferleriydiler. Onlar artýk Filistin halkýnýn da “Denizleri”ydi! Artlarýndan kavgalarýný Filistin kamplarýna taþýyacak olan yoldaþlarý, Filistin kamplarýnda Deniz’in yoldaþlarý diye tanýtýlacaktý. Köylüler konuþacaktý onlarý. Antep’in, Malatya’nýn yoksul köylüleri... Köylüler bu yiðit devrimcileri ve onlarýn ideallerini baðýrlarýna basacaklardý. ODTÜ’nün gizli geçitleri, yurtlarý, odalarý, Denizleri barýndýracak, öðrencileri önderleri için amansýz bir kavgaya tutuþacaktý. Salt bir güzelleme deðil bizimkisi! Tarihe iz býrakan devrimcilerin ne anlatmak istediklerinin bilinçlere yansýmasýdýr. Burjuvazinin icazeti altýna girmeyen bu iz, zora dayalý devrim anlayýþýný temel alýyordu. Öðrenci Gençlik: Denizler Gibi Olmak, Denizler Gibi Savaþmaktýr! Denizlerin yolundan yürümek, onun mücadele anlayýþýna sahip çýkmak ve devam ettirmek demektir. Denizler, parlamentarizmden kopuþun adýdýr. Deniz gibi olmak, yasalcýlýðý, parlamentarizmi, sosyal reformizmi elinin tersiyle itmektir. Denizleri anmak, onlarýn ideallerini kuþanmak Marksizmi-Leninizmi rehber edinmek, Kürt ve Türk halklarýnýn mücadele birliðini savunmaktýr. Deniz olmak, devrim mücadelesini büyütmek, geliþtirmek ve zafere ulaþtýrmak için kavgaya katýlmak demektir. Devrimci Öðrenci Birliði, tüm öðrenci gençliði 6 Mayýs günü Denizlerin yanýbaþýnda olmaya çaðýrýyor. Ýsimlerini haykýracaðýz! Sloganlarý dillerimizde olacak, bayraklarý ellerimizde! 1 Mayýs’ýn coþkusunu Denizlere, önderlerimize taþýyacaðýz. Onlarla paylaþacaðýz. Onlarla birlikte devrime yürüyeceðiz! Þimdi Deniz Olunmalý! Þimdi Denizleri tarihsel anlamýndan soyutlamadan, geçmiþi unutmadan, gelenekten geleceðe yürüyen bir anlayýþla, sokaklarda, kavganýn içinde Deniz olunmalý! Devrim Ya Ruhumuzdadýr Ya Da Hiçbir Yerde! Deniz, Yusuf, Ýnan Savaþa Devam! DEVRÝMCÝ ÖÐRENCÝ BÝRLÝÐÝ
DEVRÝMÝN ATEÞÝ DÝRENÝÞ ALANLARINDA HARMANLANACAK! Tekel Dersleri Kitaplarda okuduklarýmýzý, kitaplardan öðrendiklerimizi yaþadýðýmýz bir zaman bizimkisi. Proleterlerin sade ve net yaþamý, söyleyeceklerini uzatmadan yalýn bir þekilde ifade etmeleri… Gösteriþsiz, yalýn bir kavga… Öðreten, deðiþen, deðiþtiren bir mücadele…Hiçbir þey öncesi gibi deðil ve hiçbir þey sadece kitaplarda yazýlan gibi deðil! Egemen sýnýfýn yaratmýþ olduðu þovenizm nasýl kýrýlacak? Ezen ulusun proleterleri damarlarýna iþlenen bu zehirden nasýl arýnacak? Zor sorulardý bizler için. Geçmiþin deneyimlerinde komünistlerin bu sorulara verecekleri yanýtlar vardý kuþkusuz! Ama biz genç kuþak için taze veriler gerekliydi. Sadece bu sorular için mi? Hayýr! Devrim mücadelesinde her genç devrimcinin aklýna takýlan tonla soru vardý. Ki hala var! Sakarya’da Bir Komün ve Cevap Verdiði Sorular 78 gün boyunca Tekel iþçileri, sermayenin baþkentinde, sermayenin duvarlarýný döverlerken birçok soruya da cevap verdiler. Sakarya’nýn sokaklarýnda attýklarý her adým, konuþtuklarý her cümle devrimi pratik olarak örgütleme derdinde olan her devrimcinin önüne muazzam bir veri koydu. Þovenizm nasýl aþýlacaktý. Ezen ulus ile ezilen ulus proleterlerinin birlikte mücadelesi nasýl yaratýlacaktý? Cevaplar verdiler! Tokat çadýrýndan geldi bir iþçi. Günlerin onda saðlamýþ olduðu deðiþimi taþýrcasýna bakýþlarýnda, yöneldi Diyarbakýr çadýrýna. Cebinden çýkarttýðý bir kartý gösterdi Kürt iþçilere. Kart MHP üyelik kartýydý. “Ben Tokatlý bir iþçiyim, Türküm”
dedi, ekledi; “þimdiye kadar sizleri yanlýþ tanýmýþým, bana sizleri, yanlýþ tanýttýlar.” Elinde ki kartý yýrtýp bir kenara atarak oturdu Kürt iþçilerinin yanýna. Yýrtýp attýðý bir kart parçasý mýydý sadece? Hayýr! O iþçi, bilinç sýçramasýnýn, ileriye dönük deðiþimin en güzel örneðini veriyordu. Þovenizm buruþturulup bir kenara atýlýyordu. Bu örnek, kafasýnda “þovenizm nasýl aþýlacak?” sorusuna cevap arayan bir komüniste de yanýt veriyordu. Eylem bir panzehirdi, öðretiyor ve deðiþtiriyordu. Dergi daðýtýmýndaydý genç leninistler. Çadýrlarý dolaþýyorlardý. Bir çadýrý artlarýnda býrakmýþ, diðer bir çadýra yöneliyorlarken, çevirdi yollarýný bir iþçi. Tanýttý kendisini ve derginin içeriðini beðendiðini söyledi. Tanýþmak, iliþkiye geçmek istedi. Anlattý hikayesini… O da artýk MHP’li deðildi. Osmaniye’den geldiðini söyledi. Üstelik TEKEL iþçisi de deðildi. Destek için arkadaþlarýyla gelmiþlerdi. MHP’li olarak gelmiþlerdi, fakat onun deyimi ile “emeðin kavgasýný verenleri” gördü. Günlerdir “Sakarya Komünü”ndeydi. Sorguladý kendisini. Sorguladýðý geçmiþiydi. Eylem, eskiyle hesaplaþtýrýyor, yeniye kapý aralýyordu. Þovenizm bu iþçinin nezdinde bir kez daha çöplüðe atýlýyordu! TEKEL iþçileri kararlýlýkla, fedakarlýkla, büyük bir paylaþým ve bilinç sýçramasý ile yarattýklarý direniþlerinin 78 günlük ilk raundunda emek hareketi için önemli bir atýlganlýðýn baþlangýç noktasý oldular. Burjuva sendikalizmin ayak oyunlarýna, sermaye sýnýfýnýn tehdit ve yalanlarýna, onun zor aygýtýnýn saldýrýlarýna karþý cüretli bir karþý koyuþun neferleri oldular. Umutsuzlara umut, yýlgýnlara direnç oldular. Genç devrimcilere, “pratiðin yeþilliðinde” cevaplar sundular!
Yalýn Gerçek! “Bir devrim ancak nasýl olabilir?” sorusuna verilecek ciddi bir cevap her komünist bireyi hem bulunduðu yeri, hem de sýnýflar savaþýmýnýn genel karakterini sorgulamasý açýsýndan anlamlý bir baþlangýç noktasýna sürükleyecektir. “…bu sorunlarý ele aldýðýnýz anda, bunlara gerçek yanýtlar vermelisiniz; geriye çark edip ‘ortalama’dan ya da ‘yýðýnlar’dan medet ummayýnýz; gereksiz tümceciklerle ya da eðlendirici fýkralarla durumu geçiþtirmeye kalkmayýnýz.” Lenin Lenin, yýllar önce, “nasýl bir parti, nasýl bir mücadele?” sorularýna yanýt verdiði ve dünya tarihine damgasýný vuran bir partiyi, Bolþevik Parti’yi kurguladýðý “Ne Yapmalý” kitabýnda ekonomizmin temsilcilerine böyle sesleniyordu. Bu sesleniþ bir bakýma tarihin sýnamalý geçen süreçlerinde komünistlere bir uyarý niteliði taþýyor. Sorunlarý ele almakla kalmayacaðýz, onlara ciddi cevap vereceðiz! TEKEL direniþi, aylarý bulan muazzam etkisi ve gücü ile komünistlere önemli deneyimler edindirdi. Yazýnýn baþlangýcýnda TEKEL iþçilerinin birçok soruya cevap verdiðini söyledik. Onlar önlerine çýkan engelleri pratikte, mücadele ederek aþarlarken birçok soruya da cevap verdiler. Peki onlarýn sorularýna? Devrimci siyasal özneye düþen görev burada anlamýný buluyordu kuþkusuz. “Proleterlerin yalýn gerçekleri” duymaya ihtiyaçlarý vardý. Onlarýn sadece “yanýnda olmak” yeterli deðildi ve bu böyle olmamalýydý. Sendikal bürokrasi ileri adým atmaya nasýl zorlanacak, süreç nasýl ileriye taþýnacak, sýnýf hareketinin genel çýkarýný karþýlayacak mücadele hattý “ne ile, ne i-
7
çin” örülecekti? Bu kadar mý? Deðil elbette! Komünistler, kalýcý çözümün, bir devrimin somut hedeflerini iþçilerin mücadele bayraklarýnýn üzerine nasýl yazacaklardý? Proletarya Kendisine Elveda Diyenleri Kapýda Karþýlýyor! Yakýn tarihimize sýnýfa güvensizlik, mücadeleye inançsýzlýk hatýra sayýlýr bir biçimde damgasýný vurdu. Kuþkusuz bu damga kendiliðinden bir dýþavurumun ifadesi deðildi. Ýfadeyi yaratan bizzat genel sol hareketin kendisiydi. 90’larýn baþýnda “elveda proletarya” diyenler, Zonguldak’tan sermayenin baþkentine yürüyen bir sýnýfýn adýmlarýnýn altýnda ezildiler. “Sol”, “kýblesini yitirirken”, mezar kazýcýlar iþ baþýndaydý! “Sol”, Kuruçeþme toplantýlarýndan tasfiyeciliðe uzanan bir yolun kilometre taþlarýný örüyorken, sýrt çevrilen, güvenilmeyen bir halk , devrim tarihimizde önemli kalkýþmalara imza atýyordu. Binlerce insan devrimci saflarda kendisini var ediyor, faþizme karþý mücadelede bayraklaþýyordu. Rüzgar esti. Sol hareket esen rüzgarýn yarattýðý hava karþýsýnda yaþanan olaylarýn peþi sýra sürüklendi. Mücadelede sarsýcý ve deðiþtirici olaylar, lokalleþtirildi, yerel bir anlam yüklendi. Bu anlamda üzerinden yükselinmesi gereken devrimci olaylar, darlaþtýrýldý, sadece destanlaþtýrýldý. Politikada ilkesizlik, günlük çýkarlar
8
genel bir davranýþ biçimi halini aldý. Doðalýnda aralýklarla yükselen sýnýf mücadelesine bulunulmasý gereken politik ve pratik müdahaleler saðlanamadý. Ayný politik ve pratik hat varlýðýný korudu. Deðiþen tek þey, örgütsel araç ve sonucunda mücadele araç ve yöntemleriydi. Tabelalar hazýrlandý, bir bir yerlerine takýldý. Öncü iþçilere, sýnýfýn ileri kesimlerine, yönelik sergilenmesi gereken devrimci politika tozlu raflara itilip, yerini “genel kitleyi kapsamak ve harekete geçirmek” gerekçesi ile “ortalamayý ve geriyi” temel alan bir politik çizgiye býraktý. Bu durum güncelliðini sürdürüyor. TEKEL iþçilerinin direniþi “sol”da ifade bulan umutsuzluðun üstüne serpilen bir umut tohumu oldu. “Sol hareketin güncel krizi” deðil miydi favori konu. Ya da “gericilik yýllarýnda” yaþamýyor muyduk(!) “Sýnýf hareketi dibe vurmuþ” deðil miydi? Ýyi de nereden çýktý bu TEKEL iþçileri? Onlar tamda “devrimci bir durumun” içinden çýkmýþlardý iþte! Siyasal ve ekonomik krizle boðuþan bir burjuvazi eskisi gibi yönetemiyordu; bu siyasal ve ekonomik krizin sonuçlarýný kendi üzerinde hisseden emekçiler ise eskisi gibi yönetilmek! Bir þeyler yapmalýydýlar. Harekete geçtiler. Sömürüye, köleliðe eylemin gücü ile yanýt verdiler. Yan yana gelen, benzerleri ile var olan bir “durum”u olgunlaþtýrdýlar. Tariþ, Çemen, Akkardan, Esenyurt, Marmaray, Samatya, ATV-Sabah… bu du-
rumun bir parçasýdýrlar. Leninist politika, iþçi sýnýfýna ve emekçilere, kendi öz örgütlülükleri olan, inisiyatifi kendi ellerine almalarýný saðlayacak olan komite ve konseylerde örgütlenin çaðrýlarý yapýyorken ve bu komitelerin somut ayaðýný bizzat kendisi oluþturuyorken, iþte gelen bu “umutlu havanýn” üzerinden hazýrlýðýný yapýyordu. Yýllardýr Leninist politika tarafýndan sýnýfa götürülen komite ve konseyler ortalama sol’un bir kýsmý tarafýndan direniþin ortalarýnda keþfediliyordu! Týpký direniþinde sonradan keþfedildiði gibi… Ama iþ iþten geçmiþti. Bugüne kadar komitelerin asýl misyonu hakkýnda kafa yormayanlar, onun iþlevi, hedefi hakkýnda da saðlýklý çýkarýmlar ortaya koyabilecek durumda deðillerdi. Sýnýf yürüyor, ortalama sol peþinden sürükleniyordu! Süreci öngören deðil, “süreci yaþayan” bir “sol”un ciddi sorulara ciddi cevaplar vermesi beklenemezdi haliyle! “Ýþçileri devrimciler düzeyine yükseltme iþi asýl çabamýz olmalýdýr” ( Lenin) Bu nasýl olacaktýr? Ajite ile dolu, methiyeler düzen, salt teþhir üzerinden hareket eden bir anlayýþla mý? Ortalama solun 78 gün boyunca yapmýþ olduðu budur. Tumturaklý sözler, ekonomik taleplerle sýnýrlý politika, sendikalarý göreve çaðrý! Hatta militan sendikacýlarý!! Ýlk baþta 1 günlük, tutmadý(!) sonra “3 günlük genel grev!” Genel greve kota koyan bir sol! Genel grev politikasýný ekonomizmle kuþatan ve genel grevi sendikacýlarýn ellerine terk eden bir sol! Haliyle kendi kaderini de burjuva sendikacýlara býrakan bir sol! Sýnýfa inançsýzlýðýn, güvensizliðin dile yansýmasýdýr dile getirilenler. Var olan gerçeklik sosyalist hareketin, sendika rolüne soyunduðu, burjuva sendikalizme ise komünist hareket rolü biçtiðidir. Ekonomizmin sýnýrlarýný aþmayan politika, sendikalizmin sýnýrlarýný aþmayan pratik ve örgütsel yörünge! Dilde, atýlan adýmda cisimleþen durum budur! Devrimci- komünist hareket 78 günlük sürecin baþýndan sonuna kadar direniþin “yanýnda” deðil, direk içerisinde yer aldý. Kendiliðindenciliðe boyun bükmeden, burjuva sendikalizmin iþçilerden yalýtma oyunlarýný da boþa düþürerek soluksuz bir sýnýf çalýþmasýydý bu. Sakarya’nýn iþçi çadýrlarýnda iþçilere süreci sor-
gulatan, tartýþtýran, duymadýklarýný duymasý gerekenleri duyuran bir çalýþma! O, sosyalizmi konuþtu iþçilerle, kimi zaman bir devrimi örgütledi(!) , ulusal sorunu tartýþtý. En önemlisi tartýþtýrttý. Direniþin hedefinin baþlangýç noktasý ile sýnýrlý kalmamasý gerektiðini sürekli hatýrlattý. Önyargýlar daðýlýyor, kabuklar birer birer kýrýlýyordu. Ýþçi çadýrlarýnda günler geçtikçe, sermayenin tehditlerine direniþ cephesinden yanýtlar veriliyor, gergin ve sezdirilmeyen bekleyiþ devam ediyordu. Tanýdýk Bir Ses: Çadýrlarda Dar Gruplara Kanmayýn! “Karar verelim, dar gruplarla hareket ederek mi kazanacaðýz, ilk günden beri omuz omuza mücadele ettiðimiz tüm iþçi kardeþlerimizle birliðimizi koruyarak mý? AKP’nin açýklamalarý bizi isyan ettiriyor. Küçük gruplarla radikal iþler yapmaya hevesleniyoruz, ‘bari biz AKP’ye haddini bildirelim’ diyoruz.”. (TKP, 57. Gün bildirisi) Hay Allah sizden razý olsun! Bu kadar açýk sözlü olmak, politik bir sefaleti gözler önüne sermek, düzenin “soldan” bekçiliðini yapmak cesaret ister açýkçasý. Ama kör bir cesaret! Fason TKP’nin “dar gruplar” diyerek kimleri kastettiði açýktýr. Fakat “dar gruplarla hareket ederek mi kazanacaðýz” ifadesi bir ruh halinin dýþa vurumudur aslýnda. TKP, sancýlý ve kaygýlýdýr. Sancýlýdýr çünkü iþçiler tarafýndan dikkate alýnmamaktadýr. Kaygýlýdýr çünkü “o dar ve küçük gruplar”, “binleri yürüten” TKP’nin de olduðu yerde söz sahibidirler! Radikal iþten kasýt sürecin sertleþmesidir. Militan iþçi eylemleridir. Direniþi ileriye taþýyan, burjuva sendikacýlýðý aþan, bir mücadele hattý. TKP, böylesi bir havada nefes alamayacaktýr. Karikatürlerini çizemeyecek, “gereksiz tümceciklerle ya da eðlendirici fýkralarla durumu geçiþtirmeye” kalkamayacaktýr. TKP, o bakýmdan endiþelidir! Maðduriyeti AKP yaratmamýþ mýdýr? Bari o, “AKP’ye haddini bildirelim” demektedir. Bu kadar! Fazlasýna ne hacet! Düzen içileþen, düzene teslim olan, çetrefilli dönemlerde bedel ödeyen devrimci harekete “düzenin solundan”, “lüzumsuz gruplardý, siyaset dýþýna düþtüler, tasfiye oldular” diyerek çelme takan sol(!), direniþlerde, eylemlerde, devletin dilinden devrimcilerin kuyusunu kazan sol(!) yükselen sýnýf mücadelesinin yarattýðý enkaz yýðýnlarý arasýnda kendisine yer edinecek ve yok olup gidecektir.
Kavga Yeni Baþlýyor! Devrimci bir dinamizm var. Sokak eylemlerinde, kitle gösterilerinde, direniþlerde kendisini var eden bir dinamizm bu. Artan, yaygýnlaþan kitle eylemleri, direniþler devrimci politik bir kuþatma ve pratik bir odaklanma ile karþýlanabilir. Sorun bu dakikadan sonra sadece sýnýfýn “eylemlerine” gitmek, sýnýfý örgütlemek, ona yönelmek deðildir. Günümüzde sürecin de “çekim gücü” ile ister istemez aþýlabilecek bir sorundur bu. Üstelik bugün, ortalamasýndan reformistine, solun genel bir kýsmý için sýnýfa bu þekilde bir yönelim öyle veya böyle söz konusudur. Tekel direniþi bunun en canlý örneðidir. En can alýcý sorun
sýnýfa “ne ile, hangi araç ile ve ne için?” gidiyorsun sorularýna devrimci yanýtlar verebilme yeteneðine sahip olup olamama sorunudur. Bu sorun ise; ancak günlük pratik çalýþmanýn aðýrlýðýný oluþturacak inatçý, sabýrlý ve soluksuz bir sýnýf çalýþmasýnýn sonucu olarak sýnýfýn içerisinde yaratacaðýn güven ve samimiyet ile aþýlabilir. Politik bir ciddiyet ve samimiyettir söz konusu olan. Ortalama sol, þimdi çekilip köþesine Tekel direniþinin hummalý bir deðerlendir-
mesini yapacaktýr. Ama o, küçük burjuva karakterinin taþýmýþ olduðu kararsýz, sallantýlý, gidip gelen ruh halinin belirtilerini kendi bünyesinde hissettiði anda kendisini ve kitlesini umutsuzluk cenderesine tekrar sokmasýný bilecektir. Çünkü, Tekel direniþi onun için kendi sorunlarý üzerinden harekete geçen sýnýfýn kendiliðindenci bir hareketinden ötesi deðildir. “Çok da abartmamak gerekir!” Direniþ boyunca göstermiþ olduðu “dükkancý ve reklamcý” anlayýþ iþte bu bakýþ açýsýndan doðmaktadýr. Birkaç iþçi kotarmak, isim duyurmak bu anlayýþýn yaklaþým biçimidir. Tekel iþçilerinin mücadelesi sürüyor. Farklý sektörlerin, farklý yörelerin iþçileri Tekel iþçilerinin açtýðý yoldan yürüyorlar
ve yürüyecekler. Sokakta genç devrimciler kýzýl bayraklarla karþýlamalý onlarý. Hürriyetin türküsünü söylemeliler hep birlikte. Yeni cevaplar vermeli iþçiler, genç çocuklara. Kurtuluþu muþtulayan cevaplar vermeli komünist hareket emek ordusuna. Verecektir de! Kavga bitmedi daha yeni baþlýyor! NOT: Bu yazı, çadırların yıkılmasından hemen sonra kaleme alınmıştır
9
NORMANDÝYA’DAN HAÝTÝ’YE
ABD’NÝN HÝÇ DEÐÝÞMEYEN YÜZÜ Bir sure önce Orta Amerika’nýn sekiz milyon nüfuslu ülkesi Haiti’nin yaklaþýk iki milyon nüfuslu baþkenti Port-au-Prince’de 7.0 þiddetinde bir deprem oldu. Gerek depremin yüzeye yakýn bir noktada gerçekleþmesi, gerekse de kapitalizmin yarattýðý çarpýk kentleþme ve buna baðlý olarak uygun olmayan dayanýksýz malzemeyle yapýlan konutlar, iþ yerleri, kamu binalarý ve üretim tesislerinin neredeyse tamamý yerle bir oldu. Elbette kapitalizm ve onun yarattýðý çarpýk kentleþme bu yýkýmýn baþ sorumlusudur. Ancak bizim bu yazýmýzýn konusu bu nokta olmadýðý için bu noktaya deðinip geçiyoruz. Bu gün Haiti’de 200 bin insanýn öldüðünden bahsediliyor, bu rakam çok büyük ve de korkunç ama daha korkunç olaný maalesef ölen insan sayýsýnýn bu rakamdan çok daha fazla olduðudur. Bu ülkede gerçekten kaç insan öldü bilinmiyor. Bilinen þudur ki, bu depremde baþkanlýk binasý da dahil baþkentin kelimenin gerçek anlamýyla yerle bir olduðudur. Resmi kayýtlar 150 bin definden, gömülen insandan bahsediyor. Yani bunlar kayýtlara geçmiþ defin iþlemlerinin resmi sayýsý, kayýtlara geçmeyen ise bilinmiyor ama bir bu kadar insan bedeninin de kayda geçirilmeden halk tarafýndan gömülmüþ olmasý muhtemel. Yalnýz bu ikiyüz üçyüz bin in-
10
san söylenen ve bilinenin aksine deprem anýnda ölmedi. Depremde ölenler çok daha azdý, bu insanlar yýkýlan binalarýn enkazý altýnda aç susuz yaralý, yani hiç gelmeyecek olan yardýmlarý bekleyerek acýlar içinde öldüler. Depremden 15 gün sonra bile enkaz altýnda canlý insanlar çýkarýlýyorsa bu kadar uzun süre dayanamayan onbinlerce kurbandan da bahsetmek gerekmiyor mu? Evet bu insanlarýn büyük çoðunluðu Amerika Birleþik Devletleri denen emperyalist gücün yardýmlarý kasýtlý olarak engellenmesinden dolayý yaþamýný yitirdi. Yani depremde ölenlerin kat be kat fazlasýný bizzat bu ülke bilinçli olarak katletti. Depremden hemen sonra Küba Bolivarcý Venezülla Cumhuriyeti, Bolivya ve Ekvator baþta olmak üzere (ilk gelen yardým ekipleri bu ülkelerdendi!) neredeyse dünyanýn bütün ülkeleri ve yardým kuruluþlarýndan kurtarma ekipleri ve acil yardým malzemeleri Haiti’ye ulaþmaya baþladý. Ama sadece bir ülke yardým ekibi ve malzemesi deðil de “özel eðitimli” (katiller!) askerlerini yolladý. Elbette bu ABD idi. Bu 3000 iþgalci asker adaya gelir gelmez daha önceden gelenlerle birleþip havaalaný ve yardým malzemelerinin konduðu depolarý ele geçirdi. Bundan birgün sonra da ABD Haiti’deki askeri gücü-
Amerikan Faşizmi nü 12000’e çýkaracaðýný duyurdu. Böylece ABD yardým için çok kritik olan ilk günlerde havaalanýna yardým ekibi malzemesi taþýyan uçaklarý indirtmeyerek ve depolardaki yardim malzemelerinin daðýtýmýný engelleyerek, yýkýlmýþ binalarýn altýndaki onbinlerce Haiti’liyi katletti. Bu durum Küba, Bolivar’cý Venezüella Cumhuriyeti, Bolivya tarafýndan þiddetli bir biçimde protesto edilmeseydi dünyanýn geri kalaný bu katliamý belki de öðrenemeyecekti. Bu üç cesur ülkenin protestosundan sonra Avrupa Birliði ülkeleri hasbel kader ve adet yerini bulsun diye ABD’ye karþý çeþitli uyarý ve ikazlarda bulunduysa da ABD adaya asker yýðmayý elbette durdurmadý. ABD adaya asker yýðmaya hala devam ediyor. Böylece her þeye raðmen depremden sað çýkma cürretini gösteren “Haiti’li küstahlarý” Amerikan kurþunuyla öldürebilecek. Tüm bunlar yaþanýrken Nobel Barýþ Ödülü sahibi ABD’nin çiçeði burnunda baþkaný Obama utanmadan tüm dünyaya sýrýtarak barýþ ve yardým mesajlarý veriyor. Ama Haiti’deki askeri iþgal için hiç birþey söylemiyor. Elbette bu ABD’nin Haiti’yi ilk askeri iþgali deðil, ABD kurulduðu andan beri bu ada ülkesini defalarca iþgal etmiþtir. Bu iþgaller büyük katliamlarla gerçekleþtirilmiþ, her seferinde ada halký kan içinde boðulmuþtur. En son bundan bir iki yýl kadar önce Haiti ‘de ABD destekli karþý devrimci hükümet ve orduya karþý son derece etkili bir halk ayaklanmasý baþlamýþ, iktidar düþürülmüþ, öyleki ayaklanmanýn devrimci seyrinden korkan ABD, Birleþmiþ Milletleri Haiti’ye müdahaleye zorlamýþ ve böylece kendisinin baþ aktör olduðu adadaki Birleþmiþ Milletler iþgali baþlamýþ, bu müdahaleyle halk ayaklanmasýnýn önüne geçilerek Birleþmiþ Milletler askeri ve polis gücüyle þu anki iþbirlikçisi karþý devrimci kukla hükümet Rene Proval baþkanlýðýnda seçilmiþtir. (Adayý iþgal eden BM gücünde Türk polisleri de var!) Ýþte tam da þimdi Haiti’de açýk bir þekilde ABD askerleriyle elele vererek yardým malzemelerini halka ulaþtýrmayan, ulaþtýrýlmasýný engelleyen ve Amerikan iþgaline onay veren hükümetin kýsa tarihi budur. Bir iþbirlikçi, bir halk düþmaný, bir faþist ve kukla bir iktidar. ABD ise bu fýrsatý ka-
çýrmayacaðýný daha depremin ilk günü Haiti’ye asker yollayarak göstermiþtir. Böylece açýk iþgale yönelerek adadaki BM varlýðýný sadece formaliteye çevirip kamulaj olarak kullanýyor ya da BM’i saf dýþý býrakarak Haiti’yi iþgal ediyor yine ve bilmem kaçýncý kez... Bu ABD’nin fýrsatçýlýðýnýn ilk örneði deðil. Bu ülke baðýmsýzlýðýný ilan ettikten hemen sonra çevresindeki ülkeleri her fýrsatta onlarýn zayýf düþtükleri her yerde onlarý iþgal etmiþtir. Bu akbaba önce çevresinin baþýna belayken geliþip güçlenerek dünya halklarýnýn baþýna bela olan bir güç olmuþtur. 1. Emperyalist paylaþým savaþýnda savaþa bilerek katýlmamýþ ve Almanya ile Japonya’nýn kaybedeceði kesinleþince Ýngiltere ile Fransa’nýn yanýnda son anda savaþa katýlmýþ böylece çok az bir kayýpla kazananlar arasýnda yer almýþ, hemen ardýndan da henüz baþlamýþ olan Sovyet Bolþevik Devrimi’ne karþý, karþý-devrimci beyaz orduyu desteklemiþtir. Aðýr ve yýpratýcý bu iç savaþta ABD gerici Rus generallerinin komutasýndaki bu orduya silah, cephane, subay ve bizzat asker yardýmý yapmýþtýr. Kýsaca ABD tarihinin hiç bir döneminde hiçbir halkýn yardýmýna koþmamýþtýr. Tam tersine zor durumdaki halklarýn her zaman bu zayýflýðýndan yararlanarak topraklarýný iþgal etmiþtir.Bu durumu çok iyi bilen Amerikalý yazar Mark Twain bir yazýsýnda ve tam da Amerika Birleþik Devletlerinin, Haiti, Küba, Portoriko ve Dominik topraklarýnýn tamamýný ele geçirdiklerini kutlarken, þöyle demiþtir; “Amerikan bayraðýndaki kýrmýzý þeritleri çýkararak yerine siyahlarýný ve yýldýzlarý çýkararak onlarýn yerine de kuru kafalarý koyalým.” Bu söz onurlu bir adamýn ülkesinin iþgalci, sömürgeci tutumuna karþý yükselttiði bir çýðlýk olarak kalmaz ayný zamanda ABD tarihinin de bir özetidir. Bugün Haiti’deki halk hareketini ezme amacýyla ada ülkesini adým adým iþgal etmeye baþlayan ABD ayný þeyi dünyanýn baþka baþka yerlerinde defalarca yapmýþtýr. Bunun en çarpýcý örneklerinden biri 2.Dünya Savaþý’ndaki Normandiya çýkarmasýdýr. Zira bu çýkarma Amerikan propaganda filmlerinde anlatýlanlardan ve resmi tarih kitaplarýnda yazýlanlardan gerçekte çok farklýdýr. Peki gerçek neydi? Þuydu, Nazi Almanya’sý Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliði’ne saldýrdýðýnda baþta ABD olmak üzere tüm emperyalist ve kapitalist devletler Nazi saldýrýsýný açýktan açýða ya da alttan alta çeþitli biçimlerde
desteklemiþlerdir. Bununla birlikte Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliði’ne her türlü askeri ya da sivil malzeme satýþýný durdurmuþlardýr. Çünkü artýk Nazi Almanyasý ile yani Alman Emperyalizmiyle ortak bir hedefleri vardý Sovyetler yani proletaryanýn ülkesi. Tabi bunun resmi bir antlaþmasý yoktu ama baþta Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliði olmak üzere tüm dünya bu olanýn farkýndaydý. Hitler sýnýrdan girerek SS’ler ve SA’lar tam bir kýyým gerçekleþtirecek Moskova alýnacak tüm komünistler ve onlarýn ardýndan gidenlein hepsi gaz odalarýna yollanacaktý. Faþist ordular bu amaçla 20 milyon Sovyet yurttaþýný katletsede ne proletarya iktidarýný yýkabildi ne de onun baþkenti Moskova’yý alabildiler. Ayrýca bu 20 milyon Sovyetler Birliði yurttaþý katledilirken ne ABD, ne Ýngiltere ne de diðerleri sesini çýkarmamýþtý. Elbette savaþa gireceklerdi ama önce Hitler’in Sovyetler’i kan içinde boðmasý beklenecek sonra da bu savaþta yýpranan Alman emperyalizmine ABD bütün gücüyle saldýracaktý. Böylece bir taþla iki kuþ vurulmuþ olacaktý. Hem Sovyet belasýndan kurtulup hem Almanya’yý yenerek sermayelerini arttýrabileceklerdi. Bu yüzden ABD, Ýngitere ve Fransa Nazi Almanyasýnýn Avusturya ve Çekoslavakyayý iþgal etmesine fazla ses çýkarmamýþ hatta yine bu nedenle Nazi ordularýnýn Macaristan’ý, Bulgaristan’ý, Yunanistan’ý, Yugoslavya’yý hatta bizzat Fransa’yý iþgal etmesine bile adeta karþý konmamýþtý. Zira baþ düþman her zaman Sovyetler Birliði’ydi ve zaten Nazilerin Polonya’yý iþgal etmesi sonra da Sovyet sýnýrlarýný geçmesi bu kampta belirgin bir sevinç yarattý. Öyle ya, komünistlerin kökünü faþistler kazýyacaktý!.. Ýþte bundan dolayý ABD savaþa girmiyordu. Çünkü girerse Sovyetler’in savaþý kazanma þansý artacaktý bu onun için risklerin, olabileceklerin en kötüsüydü, hayýr o Sovyetler’in yok edildiðini gördükten sonra Almanya savaþ açacak, burasý kesindi. Ama ne zamanki Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliði Kýzýl Ordusu ve Sovyet partizanlarý önce Nazileri durdurdu o zaman ABD ve diðerlerinin sevinci yerini endiþeye býraktý ve ne zaman ki Kýzýl Ordu, Nazi ordularýný durdurduktan sonra ikinci hamlesini baþlatýp genen taarruza geçti. Ýþte o anda ABD ve Ýngiltere, Normandiya’ya asker çýkarmaya karar verdi. Zira doðu cephesinde Kýzýl Ordu’nun saldýrýsý adeta bir fýrtýnaya, bir kasýrgaya dönüþmüþ, Alman Merkez Ordu grubu yok edilmiþ (Nazi ordusunun belkemiði bir or-
duydu!) panzer tümenleri alev alev yanmýþ çok övünülen o yýldýrým ordularýndan geriye hiçbir þeyi kalmamýþ olan Nazi ordusu umutsuzca direne direne çekiliyordu. Kýsacasý Normandiya’ya bir tek ABD askeri ayak basmasabile Sovyetler bu savaþý kazanacaktý. ABD ve Ýngiltere’nin Fransa’yý kurtardýðý yalanýna gelince, þu kadarýný söyleyelim, Fransýz partizanlarýnýn yiðitliði ve savaþçýlýðý sayesinde zaten Fransa Normandiye çýkarmasý baþladýðýnda partizanlar çoktan ve büyük oranda kurtarýlmýþtý. Örneðin partizanlar baþkent Paris’i Alman iþgalcilerinden savaþarak almýþtý. Ayrýca Hitler’in doðu cephesindeki bozgunu durdurmak için batý cephesindeki askerlerini doðuya kaydýrmasý Fransa’daki iþgalci asker sayýsýný her geçen gün azaltýyordu. Buyanýyla da Sovyetler aslýnda iþgal altýndaki halklar içinde dövüþüyor, onlarýn baþýna dikilen katilleri kendi üstüne çecerek bu halklarýn özgürlüðe kavuþmasýný yakýnlaþtýrýyordu. Hitler ve Nazi Almanyasý’nýn bir planý daha vardý o da yenileceklerini anlayýnca þunu yapmalarýydý. Sovyetler deðil de ABD kazansýn diye batýdaki askerleri doðuya kaydýrmak böylece Sovyetler’in ilerlemesini güçleþtirirken diðerlerinin önünü açmak, bunu da savaþýn bittiði güne kadar yaptýlar. Normandiya’da gerçekte olanlar emperyalist medya özellikle de Amerikan propaganda filmlerince dünyaya ters yüz edilerek sunulmuþtur. ABD, Normandiya’ ya ayak bastýðý andan Berlin’e vardýðý ana deðin bir kurtarýcý olmadý tersine bir cellat oldu. Öyle ki, çoktan Fransýz partizanlarca kurtarýlmýþ ve FKP kontrolündeki (Fransýz Komünist Partisi) kasabalarý bilerek, kasýtlý olarak bombardýmana tutup yok etti. Kýsa bir süre sonra bu vahþet öyle bir noktaya vardý ki, ABD ve Ýngiliz askerleri ABD uçaklarýndan atýlan bombalar altýnda can veren Fransýz köylülerin baþýnda aðlamýþtýr.
11
Kurtarýcýlar Fransa’yý, Fransýz emekçilerinin kanýnda boðuyorlardý. Þurasý çok açýk ki, ABD ve Ýngiltere Nazilerden önce komünistlerden ve ilericilerden korkuyordu. Zaten geliþ amaçlarý da buydu. Avrupa’da sosyalizmin egemen olmasýný engellemek iþte bu yüzden Fransa’yý sosyalist olmaktan alýkoymak için her yol mübah sayýlmýþtý. Zaten o sýrada Nazi subaylarýnýn aðzýndan þu laf düþmez olmuþtu: “Yakýnda Amerika’yla birlikte komünistlere karþý birlikte savaþacaðýz.” Sovyetler’in elinden kurtulmayý baþarabilen bu azýlý faþist subaylardan çoðu gerçekten de Amerika himayesine girerek, dünyanýn her yanýnda özellikle Doðu Avrupa’da karþý devrimci operasyonlarda görev almýþ, Gamalý haç bayraðý altýnda iþlediði en aþaðýlýk suçlarýna ABD bayraðý altýnda ölene kadar devam etmiþlerdir. Kýsacasý, ABD ve müttefikeri Avrupa’ya, Avrupa’da sosyalizmin ilerlemisini durdurmak için geldiler ve bunu Berlin duvarýný yaparak da ispatlamýþ oldular. AB ayný þeyi bu defa da Haiti’de yapýyor. Öyle ki Ýtalyan Hükümeti’nin Haiti’de resmi olarak görevlendirdiði bir diplomatý bu durumu diplomasi diliyle þöyle ifade ediyor: “ABD yardým deðil, askeri þov yapýyor. Dünyanýn her yanýndan gelen yardým malzemelerinin konduðu depolar ABD askerlerinin kontrolünde, askerler bu malzemelerin halka ulaþmasýný engelliyorlar.” (Hürriyet, 27 Ocak 2010). Buradaki þov sözcüðünden kasýt iþgal olduðu açýktýr. Ancak burjuva diplomasisinin dilinde bu defa iþgal þov kelimesine
12
dönüþmüþtür. Yine Ýtalyan diplomatýn sözlerinden anlaþýlýyor ki, Haiti’deki karþý devrimci burjuva hükümetle ABD el ele vererek acil yardým malzemelerini halka ulaþtýrmayarak Haiti halkýný katlediyorlar. Hemen burada bir noktayý açýklýða kavuþturmalýyýz. ABD ve Haiti askerlerinin el koyduðu bu malzeme depolarý halk tarafýndan ele geçirilerek bu malzemeler yine halkýn kurduðu komitelerce halka daðýtýlýyor. Buna karþý Haiti ve ABD iki þey yapýyor: Ýlki depolara yaklaþan halka kurþun yaðdýrmak ve onlarý öldürmek, ikincisi, uluslararasý medya tekelleri aracýlýðýyla bu halk inisiyatifini yaðmacýlar olarak göstermek. Burjuva faþist Türk medyasý da bu iþin baþýný çekenlerdendir. Oysa Haiti’deki yaðmacýlar Haiti halký deðil, ABD’nin yolladýðý katil sürüleri ve halk düþmaný Haiti ordusudur. Esas yaðmacý ve hýrsýz bunlardýr. Çünkü halka gelen, halkýn olan ihtiyaç malzemelerine el koyanlar bunlardýr. Dahasý bu malzemelere el koyup halka daðýttýrmayan bu katilleri halk öldürse de kimse bundan rahatsýz olamaz, çünkü bu bir halkýn meþru müdafasýdýr. Çünkü ABD ve Haiti askerleri bu malzemeleri el koyduðu için her yeni dakikada yeni cinayetleri iþlemiþ oluyorlar. Depremin üzerinden onbeþ gün geçti ama hala enkaz altýndan canlý insanlar çýkýyor. Ve ABD hala yardýmlarý engelleyerek Haiti’ye yeni askerler yolluyor. Böylece Afrika’dan getirilen kölelerin ilk isyan ettiði yerlerden biri olan Haiti bir kez daha cazalandýrýlýyor. Böylece 1922 yýlý ABD senato rapo-
runda geçen ve tam da bu sýrada yirmi yýldýr ABD iþgali altýnda ezilen ucuz iþgücü deposu ve kahve üreticisi Haiti’deki bir iþçi ayaklanmasýnda, ayaklanmanýn bastýrýldýðý ve bu bastýrma sýrasýnda binbeþyüz iþçinin öldürüldüðü Haiti böylece jeopolitik emperyalistlerce ana karanýn doðal bir uzantýsý sayýlan Küba, Haiti, Dominik, Jamaika, ve Portekiz. Böylece karaderili isyancý kölelerin 1791 yýlýnda Toussaint L’ Ouverture önderliðinde Fransýz sömürgeciliðine karþý baðýmsýzlýk savaþý açan ve beþ yýllýk savaþ sonunda Fransýz burjuvazisine Marat ve Robespier’in de yardýmýyla Haiti ve bütün kolonilerde köleliði kaldýrtan yasayý çýkarttýran ama maalesef Napolyon’un Fransýz iktidarýný ele geçirmesiyle yeniden kölelikle karþý karþýya gelen ve liderleri Toussaint L’Ouverture Fransa’daki bir þatonun karanlýk bir mahzeninde katledilen fakat buna raðman Napolyon’un ordusunu bu küçük adada yok eden 12000 Fransýz askerinin cansýz bedenlerini kahve plantasyonlarýna seren ve bu savaþta ülke nüfusunun yarýsýný kaybeden, sokaklarý ve tarlalarý karaderili özgülrülk savaþçýlarýnýn cesetleriyle dolu olan ve leþ kargalarýnýn insan eti yemekten uçamaz hale geldiði Haiti, Napolyon ordusunu yenip Fransýz generalin canýný alýp savaþý kazanan Haiti. Böylece Napolyon ordusunu yenen karaderili isyancý kölelerin karaderili isyancý iþçi çocuklarý, defalarca Amerikan iþgaline uðramalarýna raðmen her defasýnda özgürlük uðruna isyan eden bu asi halk cezalandýrýlaracak
Ve böylece en önemlisi de ikinci bir Küba’nýn doðuþu yeni bir sosyalist ülkenin önü kesilmiþ olcak. Evet, Haiti’de bir deprem oldu buyerin altýndan gelen bir depremdi ama þimdi yerin üstündeki deprem için gün sayýlýyor. Bu depremi yaratacak olan Haitili yoksullardýr, emekçilerdir. Aslýnda bu depremin öncü sarsýntýlarý çoktan baþladý ve BM bu adaya gelirken halk ayaklanmasý bu öncü sarsýntýlardan sadece biriydi. Þimdi ABD ordusu Haiti’ye daha fazla asker yýðarak burayý iþgal ederek bu depremi engellemeye çalýþýyor.. Ama nafile Haiti’nin özgürlük savaþçýlarý tarih boyunca, Ýspanyollarý, Portekizler, Fransýzlarý, ABD’lileri, bunlarýn o dev ordularýný dize getirmiþtir, aynýsýný þüphesiz ki, yine yapacaktýr. ABD’ye gelince o bir taraftan Haiti’yi iþgal ederken diðer taraftan da daha geniþ çaplý iþgallere hazýrlanýyor.Önce Haiti’yi iþgal edecek ve halk ayaklanmasýný baþlar baþlamaz ezecek sonra da bu ada ülkesinde üstlenerek Küba gibi Bolivya gibi Ve-
nezüella gibi Latin Amerika’nýn asi ülkelerine karþý giriþeceði askeri iþgalin yolunu açarak iþini kolaylaþtýrabilecek. En azýndan eldeki hesap bu. Hatýrlanacaðý gibi Irak iþgaline de bu yüzden böyle bir hesapla baþlamýþtý. Önce Irak alýnacak sonra Suriye ve Ýran iþgal edilecekti, ama durum ortada þimdi Irak cehenneminden nasýl kaçacaklarýnýn planlýyorlar. Küba, Bolivarcý Venezüella Bolivya’dan ve Ekvator’dan yazýmýzýn baþýnda da bahsetmiþtik. Haiti’ye ilk gelen bu dört ülkenin yardým ekipleri ve malzemeleri hala görmezden gelinirken, ABD’nin söz verdiði milyon dolarlýk yardýmdam bahsedilip duruyor. ABD, UNÝCEF’e yardým sözü verir, on milyon dolar, yüz milyon dolar taahhüt eder. Dünya halklarý karþýsýnda iyilik yapan ülke pozuna bürünür. Ama gerkçekte ABD bu yardým paralarýný hiç ödemez. Hep böyle yapmýþtýr ve böyle de yapacak. Haiti için de bir istisna yapmayacaktýr. ABD’nin amacý yardýma muhtaç insanlarý kurtarmak deðil onlarý
katletmektir ve bunu þu sýra en aðýr ve acýmasýz þekilde Haiti’de yapýyor. Tekrar ve altýný çizerek söylüyoruz ki, ABD’nin baþka halklara yardým etmek gibi bir amacý tarihi boyunca hiç olmadý. Tersine Sovyet içsavaþýnda Kore’de, Vietnam’da doðrudan ve dolaylý olarak Lübnan’da, Filistin’de, Türkiye’de, Kürdistan’da daima karþý devrimci hareketleri desteklemiþ, bir çok defa bizzat savaþa katýlmýþtýr. Son yüzyýlda dünyanýn neresinde bir halk, bir devrim kan içinde ezilmiþse iþin arkasýnda tüm emperyalizm, ama özellikle ABD vardýr. Özellikle þu son 50, 60 yýlda olan askeri faþist darbelerin hepsini ABD yaptýrmýþtýr. ABD emperyalist kapitalist sistemin jandarmasýdýr. Onun bu karþý devrimci katil yüzü hiç deðiþmemiþtir ve deðiþmeyecektir. “Amerika Birleþik Devletleri adýna asla özür dilemeyeceðim, gerçeklerin ne olduðu umurumda deðil.” George Bush, Amerika Birleþik Devletler Baþkaný
ÝÞÇÝLER ARTIK DAHA FAZLA BÝLÝNÇLENÝYOR 17 Þubat Çarþamba günü, Çemen iþçileri seslerini duyurmak için yaptýðý yürüyüþte, ve iþçilerin emekçilerimizin haykýrýþ gününde bizler DÖB’lü öðrenciler olarak Çemen iþçilerinin yanýndaydýk. Yoldaþlarýmýzla birlikte oradaydýk. Onlarýn verdiði onurlu mücadeleye desteðe gitmiþtik. Bu yürüyüþ gerçekten iþe yaradý mý? Gerçekten haykýrýþlarýmýz duyuldu mu? Evet! Duyuldu ve bizler oradaki emekçilerimizle haykýra haykýra sesimizi duyurduk. Ve çadýrýmýzý kurduk. Ýþçiler sömürülüyor, iþsizlik artýyor, periþanlýk artýyor, buna birilerinin dur demesi lazýmdý. Ýþçiler artýk daha fazla bilinçleniyor ve sermayeye karþý mücadele ediyorlar. Ýþçilerin sesi sermayenin korkulu rüyasý oluyor. Bizlerin o yürüyüþte içtenlikle haykýrýp, ayak tabanlarýmýzý þiþirip, seslerimizin kýsýlmasý, boþuna deðildi. Dünya Emeðin Olacak. Ýþçilerin mücadelesi boþuna deðil, iþçiler haykýrdýkça haykýrýyor, mücadele büyüyor. Sermayenin çanak yalayýcýlarýnýn baskýlarý bizleri yýldýramadý, yýldýramaz da… haykýrýþlarýmýz fabrikanýn içinde yankýlandý. Ýþçilerin hak alma mücadelesi devam ediyor devam edecek. Polislerin her zamankinden çok olmalarý, iþçilerin çadýrý kurmaya engele olamadýlar. Çadýr kurulurken, ilk çiviyi müddetçe, sýnýflý toplumlar var olduðu müddetçe, sýnýflar mütahtaya çakarken, bir yandan da halaylar çekilerek, türküler cadelesi devam edecek, taa ki FABRÝKALAR TARLAR SÝsöylendi. YASÝ ÝKTÝDAR HERÞEY EMEÐÝN oluncaya dek. Sermayenin iþçi sýnýfý üzerindeki baskýsý bizleri ve iþçileri yýldýramayacak. Sermaye sýnýfýnýn sömürüsü devam ettiði DÖB’LÜ BÝR ÖÐRENCÝ/ANTEP
13
“...BÝZ KAZANACAÐIZ DEMEK GEREKÝR” Bir þeyler yapýlmasý gerekiyor. Ýþvereni rahatsýz etmedikten sonra 10 yýl burada dursak ne olur. Biz günlerdir buradayýz, medyadan buraya gelip bizlerle konuþuyorlar ama sonrasýnda baktýðýmýzda yarým yamalak gösteriyorlar, tam olarak yayýnlamýyorlar. Bizler kamuoyunu rahatsýz etmek istiyoruz, bizleri dinlemelerini ve tam kesintisiz yayýnlamalarýný istiyoruz. Bu mücadele sadece Esenyurt Belediye çalýþanlarýnýn deðil bunu biliyoruz, amacýmýz Türkiye’nin her yerinde etki yaratmaktýr.
Merhaba bizler DÖB(Devrimci Öðrenci Birliði)’den geliyoruz. Sizlerin haklý mücadelenize öðrenci gençlik olarak destek veriyoruz ve vermeye devam edeceðiz. Sizlerin girmiþ olduðunuz direniþi olabildiðince üniversitelerde, liselerde öðrenci gençliðe ulaþtýrmaya çalýþýyoruz. Bunun için sizinle röportaj yapmak istedik. Öncelikle isminizi öðrenebilir miyiz? Esenyurt iþçisi: Aliþan Avaran Esenyurt Belediye-iþ DÖB: Kýsaca son yaþanan süreci anlatabilir misiniz? Esenyurt iþçisi: Genel olarak baktýðýmýzda, tabi ki medyada bu zamanda en çok ses getiren tekel iþçilerinin direniþi var, ama aslýnda tekel direniþinden önce de devam eden direniþlerin olduðunu biliyoruz. Ben bugün burada 162.gündür direniþteyim ve bu sadece tekel iþçisinin deðil bütün iþçi sýnýfýnýn sorunudur. Bu sýnýf dayanýþmasý ile birlikte zafere ulaþabilinecek bir durumdur. Çalýþmýþ olduðum belediyede sendikalý olup da iþten çýkarýlan arkadaþlarýmdan 7 tanesinin davasý vardý ve kazandýlar, birkaç arkadaþýmýn ki ise devam ediyor. Çok fazla baský gördük, gözaltýna alýndýk, tehdit edildik ama yinede direnmeye devam ediyoruz ve umudumuzu yitirmiyoruz. DÖB: Neden açlýk grevine girdiðinizi açýklar mýsýnýz? Esenyurt iþçisi: Sadece direniþ için diyelim, öyle düþünelim. Bir eylem yapýlýyor, bir basýn açýklamasý yapýlýyor ama bu yapýlanlar yetersiz kalýyor ve iþveren bu yapýlanlarý bilse bile pek de rahatsýz olmuyor. Bir þeyler yapýlmasý gerekiyor. Ýþvereni rahatsýz etmedikten sonra 10 yýl burada dursak ne olur. Biz günlerdir buradayýz, medyadan buraya gelip bizlerle konuþuyorlar ama sonrasýnda baktýðýmýzda yarým yamalak gösteriyorlar, tam olarak yayýnlamýyorlar. Bizler kamuoyunu rahatsýz etmek istiyoruz, bizleri dinlemelerini ve tam kesintisiz yayýnlamalarýný istiyoruz. Bu mücadele sadece Esenyurt belediye çalýþanlarýnýn deðil bunu biliyoruz, amacýmýz Türkiye’nin her yerinde etki yaratmaktýr. DÖB: Sizce bundan sonra neler yapýlmalý? Esenyurt iþçisi: Tamam bu kadar yeter denilirse eðer, zaten en baþtan teslimiyeti kabul etmiþ oluruz. Ben kazanacaðým, biz kazanacaðýz demek gerekir. Kararlý olunmalý ve onca saldýrýlara rað-
14
men yýlmamak gerekir. Sendikalarýn burada iþçilere sýnýf bilinci vermesi gerekir, þahsen ben çok az sayýda sýnýf bilinci veren sendika gördüm. Birçok sendika gezdim ama çok az sendika bunu yapýyor. Yani bir iþçi sadece sendikaya sözleþme imzalayýp sonrada bir daha uðramamazlýk yaparsa, bu sadece sendika içerisinde bulunan bir kaç kiþiye yarar o kadar. Sendikalarýn eðitim çalýþmalarý yapmasý gerekir. Kendisine sahip çýktýðý gibi iþçisine de sahip çýkmalý ve iþverene iþçiyi satmamalý, bunlarýn bilinmesi gereklidir. DÖB: Sizce iþçilerin mücadele birliði için neler yapýlmalý? Esenyurt iþçisi: Görüþ ne olursa olsun iþçilerin, memurlarýn, saðlýk emekçilerinin, öðrencilerin hep beraber bir arada olmasý gerekir ve iþçilere yaþananlarýn nedenleri anlatýlmasý gerekir. Özellikle sendikalarýYeni Dosyan iþçilere iþçi olduklarýný hatýrlatmalarý gerek, ayrý ayrý yerlerde tek tek direniþler yapýlmasýnýn bir yararý olmadýðýnýn bilinci verilmesi gerek, bugün bu süreçte iþçilerin mücadele birliðinin oluþmasý için koþullar yeteri kadar uygun, bu yaþanan iþçi sýnýfýn direniþlerini Türkiye’nin her yerine yaymak gerekir. Sendikalarýn lafta deðil pratik olarak ta bir þeyler yapmalarý gerekir ve tabandan hareketli bir direniþ bilinci oluþturulmalýdýr. DÖB: Bu yaþanan direniþlere öðrenci gençliði katýlýmý sizce yeterli midir? Esenyurt iþçisi:: Kendi þahsým adýna tabii ki de destek vermek için gelenlerle kalabalýk olmamýz çok daha iyi, eðer böyle olursak sesimizi daha çok duyururuz. Bize polislerin dedikleri vardýr, öðrenciler hakkýnda, onlar yasa dýþý eylemler yaparlar, sizde kötü görünürsünüz tarzýnda bizleri uyardýklarýný söylerler. Þunu söylemek gerek; kim gelirse gelsin, farklý görüþten olursa olsun baþýmýzýn üstünde yeri vardýr. Bir eylem anýnda hiçbir þekilde gençlerimizi polisin eline vermeyiz. DÖB:: Son olarak söylemek istediðiniz bir þey var mý? Esenyurt iþçisi: Tutarlý kararlý olmak çok önemli, lafta deðil özde olunmasý gerekir. Verdiðimiz mücadeleyi sizlerin doðru bir þekilde insanlara ulaþtýrdýðýnýzý biliyoruz bunun için çok teþekkür ediyoruz. Buradan tüm genç iþçilere ve öðrencilere, tüm devrimcilere yürekten selamlar gönderiyorum. DÖB: Bizimle röportaj yaptýðýnýz için teþekkür ediyoruz. NOT: Bu röportaj, İtfaiye ve Esenyurt işçilerinin 25-27 Ocak tarihleri arasında İstanbul Türk-İş’te yaptıkları açlık grevi sırasında yapılmıştır.
BÝR TEKEL ÝÞÇÝSÝYLE SÖYLEÞÝ Genç Yoldaþ’ýn 51. sayýsýnýn çýkmasýyla bizler de dolu dolu olan ve özellikle Tekel direniþ sürecinden yoðunluklu söz eden dergimizi iþçiemekçi gençlere ulaþtýrmak için Ýzmir’in Gediz semtinde daðýtýma çýkmýþtýk. Dergi daðýtýmý sýrasýnda kapýsýný çaldýðýmýz evlerden birinde Balatçýk Tekel Fabrikasýnda çalýþan bir iþçi ile tanýþtýk. Bizi evine davet etti, biz de kendisini kýrmadýk ve 48 gündür süren Tekel iþçilerinin eylemi üzerine sohbete baþladýk. (Ýþçi arkadaþýmýz çalýþtýðý fabrikada iþin bitmesiyle 1 aylýk tatile girmiþ) Genç Yoldaþ: Ankara’daki iþçilerin yanýna gitme zamanýnýz veya imkânýnýz oldu mu? Ýşçi: Evet ben de oradaydým. Arkadaþlarýmý yalnýz býrakmak içimi acýtýyor. Onlarý izlediðim her haberde aðlýyorum. Ankara’da olmak beni biraz daha rahatlatmýþtý, hepimiz coþkuluyduk ve her þehirden gelen Tekel iþçileriyle tanýþmamýz ve kaynaþmamýz aslýnda düþmanýmýzýn bir olduðunu göstermiþ oluyor. Genç Yoldaþ: Peki tam olarak sizin beklentiniz nedir? Yani 4-C’ ye alternatif ne düþünüyorsunuz? Ýşçi:: Biz 4-C’ye bir alternatif istemiyoruz. Sadece kendi haklarýmýzýn deðiþtirilmesine karþýyýz, istemiyoruz... Genç Yoldaþ: 4-C sistemini kabul eden oldu mu bu süreçte? Ýşçi: Evet tabiî ki de… Daha çok arkadaþlarýmýz kavramadýklarý için kabul ettiler. Þimdi çok piþmanlar, hepsi artýk iþlerinin olmayacaðýný hiç olmazsa tazminatlarýmýzý alalým diye düþündüler ama yanýldýlar. Bizler ise( her þeyin farkýnda olan iþçiler) hakkýmýzý almak için mücadele ediyoruz. Genç Yoldaþ: Yeni tatile girdiðinizi söylediniz. Devam eden direniþe gitmeyi düþünüyor musunuz? Ýşçi: Evet. Eðer 4-C’den vazgeçmezlerse varsýn gerisini hükümet düþünsün. Genç Yoldaþ: Siz kendi adýnýza ne yapmayý düþünüyorsunuz? Ýşçi: Benim beklentim; 4-C’den vazgeçilmesi. Tabi çoðunluk yani Ankara’daki kabul ettikleri koþullarý bizimde kabul etmemiz gerekir. Bu keyifli sohbetten dolayý hem biz hem de Tekel iþçisi memnun kalmýþtý. Tekrar görüþmek için birbirimizden söz alarak vedalaþtýk. Görüyoruz ki yine bir iþçi halen sendikadan ve hükümetten beklenti içinde. Her þeyin kendilerinin elinde olduðunun farkýnda deðil. Ýþte burada biz devrimcilere büyük bir sorumluluk düþüyor. Örgütlenmeye hýz vermek gerekiyor.
Ýþçi Ýþçisin sen elbet Yarýný kuþattýðýn bu günlerde Hasretimsin sevdamsýn Sen iþçi sen iþçisin Anlat yaþamýný Anlat da çoðalalým Anlat da haykýralým sesimizi Karanlýk zindana Körpe çocuða Sevdasýz gençlere Yüreði kabuk tutmuþ bir avuç insana Sen iþçisin Sen milyonsun Sensin bizi yarýnlara taþýyacak yýkanmýþ tohum Serpilmiþ yaprak Topraða kök salmýþ çiçek Sen iþçi sen iþçisin elbet Ýnancýmdan söylüyorum Sesim boðuk bazen Beni duymaya bilirsin Ama her zaman yüreðim yanýndadýr iþçi Bakma sen Ellerinden doðarým ben Soluðunla nefes alýrým Görmesen de beni Yanýnda yürüyenim Seninle düþman karþýsýnda çatýþaným Elbet bir gün kavuþur ellerimiz Bu hasretle yetiþiyorum Bazen özlemlerim beni yollara vurur Ýþte o zaman kendimi Bir Ankara da bir saraçhane de Belkide bir fabrika iþgalinde Bir ölüm yürüyüþü güncesinde Bulurum kendimi Ýþte kavuþtu ellerimiz iþçi Tanýdýn mý beni Ben sana uzaklardan þiir okuyan partizaným Seni anlatan türküyü söyleyenim Yaþamýmý seninle var edenim Umudum senin ellerinde gizli Tarih bir senin ayaða kalkýþýný Bu kalkýþla doðan hayatý Ve tabiî ki bu hayatýn sevdasýný, yüreðinde taþýyanlarý unutmaz Biz aslýnda seninle çoktan tanýþýyoruz Hatýrlar mýsýn kilometrelerce yürüdüðümüz yolu Peki, senin karþýnda soluk soluða attýðým o sloganlarý Ya grev çadýrlarýmýz iþçi Sabahlarý Ankara’nýn soðuðunu Akþamlarý saraçhane de sabaha kadar söylediðimiz o kavganýn ezgilerini Sen iþçi Sen dünyayý kendi eylemiyle deðiþtirecek insan Bu sana bir partizan selamýdýr Unutma seninle büyür seninle ölürüz Bu zafer senin zaferindir Kavganýn sýcaklýðýnda düþlerim o günü Sen iþçi sen iþçisin elbet Adýný unutmam bir gün olsun Senle baþlarým ben yeni güne Bir baþka yeni günde yürürüz iþçi partizan el ele Devrim Özgür
15
BAYRAKLAR DAHA YUKARI, TAKSÝM’E YÜRÜYORUZ! 1 Mayýs’a, Taksim’e yürüyoruz. Yürü-
lerinde, devrimci duygularýnda yanýt bulan
Gündem yüþün her evresinde devrimci politika kitle- bir devrimci öz yarattý. Ve bunu bir yalnýz-
Reformizmin ve oportünizmin büyük bir çoðunluðu bugün “Taksim Fatihi” oluverdiler. Bu ruh halinin onlarda cisimleþmesi gayet normaldi aslýnda. Marx, küçük burjuvazi için tanýmlamayý yýllar öne yapmýþtý. Marx’ýn deyimi ile onlar, “yaþayan bir çeliþkiydi.” Bu çeliþki onlarda 2007 öncesi her 1 Mayýslardan önce “1 Mayýs nasýl kazanýlýr?” tartýþmalarý ile kendisini gösteriyordu. Bu tartýþmalarýn özneleri, bu sýzlanmanýn sahipleri bugün Taksim’i kazanma noktasýnda kendilerine üstün vasýflar yüklüyorlar(!) Ýþte size yaþayan bir çeliþki!
16
sine seslenecek ve ona ulaþacaktýr. Yürüyüþün her güzergahý sýnýfýn kuþanmasý gereken politikaya, yürümesi gereken hatta, bayraðýna yazmasý gereken taleplere kulak kabartacaktýr. Kitleler hedefe yürürlerken, karþýlarýnda birçok engeli bulurlar. Her ileri atýlýþ aslýnda aþýlmýþ olan engellerin de birer anlatýmýdýr. Baský, tehdit, katledilme, tutuklama vs. Bu engellerin bir biçimidir. Ve bu engelleri yaratan hiç kuþkusuz sermaye sýnýfýnýn kendisidir. Peki sadece bunlar mý? Yýllardýr 1 Mayýs’ta Taksim’e çýkmak isteyen iþçileri, emekçileri ve gençleri düþünün! Bu özlemi, isteði kendi içinde barýndýran, isteði gerçekleþtirmek için harekete geçen, talep eden, ama her istemi duvara çarpan kitleleri! Kimdir bu isteme ayak diretenler, ayak oyunlarý ve politik körlükle bu istemi boþa düþürenler? Bugün bunun cevabýný vermek için alim olmaya gerek yoktur. Bunlar da bir engeldi ve bu engellerin sahipleri burjuva sendikalizmin, reformizmin ve ortalama sol hareketin kendisiydi! Ýþte kitleler Taksim kararlýlýðýný bugün kuþanmýþlarsa eðer bahsettiðimiz bu engelleri aþmasýný bildiler. Çünkü gerçekler inatçýydý! Madem sýnýftan kopukluðun karþýlýðýydý Taksim, madem bir saplantýydý(!), madem fetiþizm denen hastalýðýn “sol”da belirtisiydi, peki bu tartýþtýrma gücünü nereden alýyordu? Madem sýnýf Taksim’i kaldýramazdý, Taksim’i gündemine kim alýyordu? Madem alan önemli deðildi, peki devletin kendisi kimilerine göre “sol”da beliren fetiþizm hastalýðýna neden kapýlýyordu? Taksim’i iþçilere, emekçilere neden kapatýyordu? Madem sýnýfýn Taksim gibi bir derdi yoktu, ortalama sol her 1 Mayýs sonrasý kendi tabanýna “seneye Taksim’deyiz” açýklamasýný neden yapmak zorunda kalýyordu? Bu gücün kaynaðý iþçi sýnýfý ve emekçilerin kendisiydi. Onlarýn istekleri, özlemleri ve tarihsel sýnýf bilinçleriydi. Leninist politika burjuva sendikacýlarýn resmi açýklamalarýna deðil, iþte bu dipten gelen dalganýn sesine kulak verdi. Leninist Parti, devrimci proletaryanýn, emekçilerin bilinç-
lýk çemberi ve suskunluk fesadýnýn tam ortasýnda yaptý. Bu devrimci özü küçükburjuva örgütlerin tüm kavrayýþsýzlýðýna, inkarýna ve üzerini laf kalabalýðýyla örtme çabalarýna raðmen yarattý. Reformizmin ve oportünizmin büyük bir çoðunluðu bugün “Taksim Fatihi” oluverdiler. Bu ruh halinin onlarda cisimleþmesi gayet normaldi aslýnda. Marx, küçük burjuvazi için tanýmlamayý yýllar öne yapmýþtý. Marx’ýn deyimi ile onlar, “ yaþayan bir çeliþkiydi.” Bu çeliþki onlarda 2007 öncesi her 1 Mayýslardan önce “1 Mayýs nasýl kazanýlýr?” tartýþmalarý ile kendisini gösteriyordu. Bu tartýþmalarýn özneleri, bu sýzlanmanýn sahipleri bugün Taksim’i kazanma noktasýnda kendilerine üstün vasýflar yüklüyorlar(!) Ýþte size yaþayan bir çeliþki! Bütün bunlarýn yanýnda kendi içlerinde tutarlý olanlar da var. Gerici bir tutarlýlýk, yeninin karþýsýnda tutuculuk olarak boy gösteriyor. Bu sahnede EMEP reformizmini ve troçkist akýmlarý görüyoruz. Özellikle EMEP bu cenahta sivriliyor. Her 1 Mayýs öncesi Evrensel’i yakýndan takip edenler ne demek istediðimizi gayet anlayacaklardýr. Bu “sýnýf devrimcileri” sendika kuyrukçuluðunun, uvriyerizmin (iþçi kuyrukçuluðunun), devlet patentli “sol jargonun” bütün özelliklerini kendi bünyelerinde barýndýrýyorlar. Günlerce Taksim için dövüþenlere, ellerinden alýnan bir mevziyi can pahasýna geri almaya çalýþan devrimcilere, emekçilere sayfalar dolusu kin kusuyorlar. “Radikalizm, vandalizm, maceraperestlik, sýnýf dýþýlýk...” bu katýksýz oportünistlerin en çok kullandýklarý tanýmlamalardan bazýlarý. Üzerinde fazla durmayý gerekli görmüyoruz. Çünkü bu yükseklerde dolanan “sýnýfýn öncülerine” en iyi yanýtý Kadýköy’de yaný baþýnda yürüdükleri Türk-Ýþ’e baðlý sendikalara üye iþçiler “Taksim’i selamlayan” sloganlarla veriyorlar. Biz de orada olmalýyýz diyor iþçiler. Bizde sýnýf kardeþlerimizle birlikte, Taksim için dövüþebilmeliyiz! Fakat burada görülmesi gereken nokta EMEP’in nasýl pervasýzlaþtýðýndan ziyade, onu bu duruma getiren koþullarýn kendisi-
dir. Ve EMEP’in hangi yolun yolcusu olduðudur. Hatýrlanacaðý gibi 1992 1 Mayýs’ýnda karþý devrimci ÝP, Gaziosmanpaþa’ya yasal miting baþvurusu yapmýþ ve sendikalar, sosyal-reformist çevreler, ortalama sol, kendileri tarafýndan da ajan olarak nitelendirilen Doðu Perinçek’in peþi sýra sürüklenmiþti. Bu sürüklenme ayný zamanda Taksim’e sýrt çevirmenin de bir baþlangýcýydý. Sermaye sýnýfýnýn amacý belliydi. Onun için Taksim devrimci mücadelenin ileri atýlýmý için bir tehditti. Bu beladan kurtulmalýydý. ÝP’in Aydýnlýk dergisi 92 1 Mayýs’ýndan sonra þunlarý yazýyordu: “1992’de ÝP önderliðinde, iþçi ve kamu çalýþanlarý sendikalarý ve sol dergiler platformunun Ýstanbul Gaziosmanpaþa’ da düzenlediði 1 Mayýs, bir dönüm noktasý oldu.” Neden mi? Bu karþý devrimci çevreye göre, “çeþitli gruplar” “sýnýftan kopuk bir Taksim’e çýkma çizgisi izliyorlardý” ve bu gruplarýn “eðitilmesi” gerekiyordu. Evet, sýnýftan kopukluk(!) Evet, önemli olan alan deðildi(!) Evet, “marjinalizm”, “maceracýlýk” diz boyuydu ve bu geri yanlarýn törpülenmesi ve eðitilmesi gerekiyordu(!) Þimdi, 1992’nin Aydýnlýk’ýný ve bugünün Evrensel’ini elinize alýn ve karþýlaþtýrýn. Ve þu sözü tekrarlayýn; “Devrimci proletaryaya karþý direniþ ne kadar kararlý olursa, karþý devrim cephesine gidiþ o kadar hýzlý olur!” Þu soruyu tekrar soruyoruz: 15 yýl boyunca Taksim dýþýnda sendikalarýn peþi sýra düzenli kortejlerinizde yürürlerken sizler, sýnýf hangi talebini kazanmýþtýr? Sendika kuyrukçuluðuyla, karnaval havasýna büründürülen 1 Mayýslar sýnýfýn mücadelesine ne katmýþtýr. Ýþte, yýllardýr bilcümle cenahýnýzla bayraðýnýza “1 Mayýs Resmi Tatil Olsun” yazan sizlere Taksim’in gücü! Taksim iradesini kuþanan devrimciler, emekçiler, gençler sizlere taþ ve sapan tutan elleriyle resmi bir tatili sunuyor! Söyle Ayna Bana, Ben Neyim! “Kalabalýk toplamak her þey, içerik hiçbir þey” midir? Bu soruyu tekrar soruyoruz. Çünkü Taksim’in karþýsýna çýkanlarýn (EMEP, Troçkistler) ya da Taksim’i direk karþýlarýna alamayanlarýn (SÝP/TKP) “1 Mayýs ve Taksim” algýlayýþý bize bu soruyu sordurtuyor. Efendim, DÝSK ve KESK yönetimi sorumsuzca davranýþlarý ile meseleyi Taksim diyerek kestirip atmaktaymýþ ve sendikalarýn kitlesellikten uzak
içi boþ “þov”larýný gizlemenin aracý olmuþ Taksim! Mesele sýnýftan kopukluksa asýl burada devreye giriyor. Yoksa siz Taksim kararýný alanlarýn sendikalarýn bürokratlarý mý olduklarýný sanmaktasýnýz? Bunun böyle olmadýðý açýktýr. Bugün sendikal bürokrasi, sendika tabanýndaki ileri unsurlarýn, yani ileri iþçilerin baskýsýyla Taksim kararý almak durumundadýr. Durum tam anlamýyla budur! Çelebi ve heyetinin Taksim gibi bir derdi olabilir mi? Yaþayan çeliþki demiþtik! Alýn size bir çeliþki daha. Yýllar önce Taksim kararý alýnmamasýný sendikal bürokrasinin kendisine havale edenler, bugün sendikalarýn resmi Taksim açýklamalarý karþýsýnda “nereden çýktý bu Taksim(?)” tavýrlarýný oynuyorlar. Sizin bu alicengiz oyunlarýnýza ancak kendi bebeleriniz kanar baylar! Evet, sendikalar zorlanmalýdýr. Sürecin ileriye taþýnmasý için bütün devrimci dinamikler harekete geçirilmeli ve Taksim 1 Mayýs’ý dev bir gösteriye ev sahipliði yapmalýdýr. 1 Mayýs çalýþmalarý geniþ bir zamana yayýlmalý ve o gün ki eylemselliðin kitlesel ayaðý oluþturulmalýdýr. Bunun için yazýnýn baþýnda yürüyoruz(!) ibaresini kullandýk. Yürümek ayný zamanda bu anlayýþýn, Taksim 1 Mayýs’ýný bugünden
baþlayarak örgütlemeyi amaç edinen bir anlayýþýn meseleye bakýþýnýn bir özetidir. Diðer yandan burjuva sendikalizmin Taksim konusunda ki iþi yokuþa süren, günü geçiþtirmeye yönelik tavrý þaþýrtýcý mýdýr ki? O, bugünkü varlýk nedenine uygun bir davranýþ ve yaklaþým izlemektedir. Yakýn zaman önce Taksim derken, Saraçhane’ye tabela çevirenlere, burjuva sendikalizm karþýsýnda boyun bükenlere, 1 Mayýs’ý burjuva sendikalizmin ellerine býrakanlara Leninist politika þu sorularý soruyordu: “Ne bekliyordunuz? DÝSK ve KESK’in militan, devrimci bir tutum benimsemesini mi? Sendikalar mý devrimci öncü, yoksa sizler mi? Sýnýfýn devrimci öncülüðü payesini kimseye kaptýrmayan sizler, nasýl oluyor da sendikalarýn kuyruðundan ayrýlmýyorsunuz? Hatta kuyruðundan gitmek deðil de, sendikalarý daha geri bir tavra sürüklemek istiyorsunuz?” (Yeni Evrede Mücadele Birliði, Sayý: 15, Yýl: 2004) Anlayacaðýmýz ne burjuva sendikalizmin durumu ele alýþ biçimi farklýdýr, ne de reformizmin sorunu ortaya koyuþ tarzý. Evet, reformizim sendikalarý daha geri bir tavra sürüklemek istemektedir. Geçen sene güya önlem(!) olarak SÝP/TKP’nin genel
17
Taksim kararýna raðmen yapmýþ olduðu Çaðlayan baþvurusu akýllardadýr. Bu zat-ý muhteremlerin sendikalara “basýnç”ý iþte budur! Biraz açýk yürekli olun baylar! Tarih adýnýzý çoktan koydu!
Bu gücün kaynaðý iþçi sýnýfý ve emekçilerin kendisiydi. Onlarýn istekleri, özlemleri ve tarihsel sýnýf bilinçleriydi. Leninist politika burjuva sendikacýlarýn resmi açýkla- malarýna deðil, iþte bu dipten gelen dalganýn sesine kulak verdi. Leninist Parti, devrimci proletaryanýn, emekçilerin bilinçlerinde, devrimci duygularýnda yanýt bulan bir devrimci öz yarattý. Ve bunu bir yalnýzlýk çemberi ve suskunluk fesadýnýn tam ortasýnda yaptý. Bu devrimci özü küçük- burjuva örgütlerin tüm kavrayýþsýzlýðýna, inkarýna ve üzerini laf kalabalýðýyla örtme çabalarýna raðmen yarattý.
18
Sezarýn Hakký Sezara Leninist Parti, tarihsel seyrin geldiði noktayla birlikte kanýtlandýðý gibi teorik ve pratik alanda 1 Mayýs ve Taksim konusunda büyük bir sýnav verdi. O, bu sýnavdan, suskunluk çemberi ile geçiþtirilmeye çalýþýlan, reformizmin “kaygýsal” saldýrýlarýyla karþýlaþtýðý bu sýnavdan, gözaltlarýnda iþkencelerden geçirilerek, yaralanarak, tutsak düþerek geçtiði bu sýnavdan ideolojik bir zaferle çýktý. O, gücünü maddi ve nesnel koþullardan, Taksim özlemini sezgisel bilince dönüþtüren bir sýnýfýn bugün yýkýp aþtýðý bir duvarýn çatlaklarýnýn yaratýðý manzaradan alýyordu. Her sene üstüne bir þey katan bir yapýya bürünerek, devrimci bir öz, militan ve gözü pek kadro yapýsýný yarattý. Devrim ve sosyalizm mücadelesinde inançlý, samimi kadrolarý 1 Mayýs Taksim politikasý ile kendi bayraðý altýnda topladý. Emekçi kitleler içerisinde ilkeselliði ve savaþkanlýðý ile kendisine sempati duyan bir kitle aðý oluþturdu. O, o gün kuyrukçuluðun, artçýlýðýn, kafatasçýlýðýn teorisini yapanlara ve bugün bu teoriyi “halk bu meseleye el koymalý” tumturaklý sözleri ile adlandýranlara karþý “komünistler ve devrimci proletarya bu meseleye el koymalý” anlayýþýyla hareket etti. “Geçmiþinden koparýlmýþ bir sýnýf nasýl zafer yüzü görebilir ki?” (Marx) sorusu-
nu devrimci proletarya ve emekçilere kavga yerinde sordu. Geçmiþinden koparýlmaya çalýþýlan bir sýnýfý mevzisine, yalnýz kalmak pahasýna “Söylemenin en iyi yolu yapmaktýr” (Jose Marti) þiarý ile çaðýrdý. Kýsacasý Leninist Parti, kendi iddiasýna ve varlýk nedenine göre þekillendi. Kendi üstüne düþeni yaptý ve yapmaya devam ediyor. Sýnýf mücadelesinde bu yapýlmasý gerekiyordu yapýldý. Genç Yoldaþlar: Yoðun ve tempolu geçireceðimiz bir süreç daha bizi bekliyor. 1 Mayýs’a ve hemen ardýndan 6 Mayýs’a önderlerimizin yaný baþýna yürüyeceðiz. Yürüyüþ devam edecek... Duymayanlara, bilmeyenlere sesleneceðiz! Kendimizi, dünümüzü, bugünümüzü anlatacaðýz. Onlara Taksim’i nasýl kazandýðýmýzý, devrime nasýl ulaþabileceðimizi anlatacaðýz. 1 Mayýs’ta iþçi sýnýfýnýn, Kürt halkýnýn, gençlerin bayraklarýna neleri yazmalarý gerektiðini anlatacaðýz. Ve o gün geldiðinde, dünden daha güçlü bir þekilde yürüyeceðiz! Yanýmýzdakine gördüðün izi takip et, diyeceðiz. Kulak ver! Duyuyor musun? Öncekilerin sesleri bunlar! “Devrim biziz, biz devrimiz” diyerek 1 Mayýs günleri Taksim’i özgürleþtirenlerin sesi! Seyit’in sesi bu... Faþizmin mahkemelerinde 1 Mayýs günü ölümsüzleþenleri anan Seyit’in sesi! 77’nin sesi bu! Bizimle birlikte yürüyen ancak sen duyabilir ve hissedebilirsin! Hazýr mýsýn? O halde yürüyelim! Bayraklar daha yukarý! Taksim’e yürüyoruz!
TEKEL MÜCADELESÝ ÜZERÝNE DEÐERLENDÝRMELER Kapitalist-emperyalist sistem içten i-
bindirilecek, spor salonuna götürülerek
mekçi sýnýflar bir yandan, Kürt halký diðer yandan onu tarih sahnesinin gerisine atacak çetin bir mücadele veriyorlar. Sýnýf mücadelesini giderek daha yükseðe taþýyan iþçiler, her geçen gün kötüleþen yaþam koþullarýndan kurtulmak için alanlarý dolduran yüzbinler, faþizmin üzerine serhýldanlarla korkmadan yürüyen bir halk... Ýþte böyle bir tabloyla baþa çýkmaya çalýþan sermaye güçlerini aðýr bir darbe daha bekliyordu... Bir sabah çýkageldiler Ankara sokaklarýný akýn akýn zaptetmeye. Binlerce Tekel iþçisi o ya da bu patronu deðil, doðrudan iktidarý karþýlarýna alarak tüm dünyada ses getirecek bir eylemliliðe giriþmiþlerdi artýk Dayatýlan 4/C yasasýný hiçbir þekilde kabul etmediklerini söyleyen iþçiler aylarca sürecek olan bir eylemin fitilini ateþlemiþ oldular. Böylesine bir eyleme giriþen ve kendiliðinden bir bilinçle hareket eden iþçilerin çoðunluðu politik yönden geri düþünceleri de bilinçlerinde barýndýrmaktaydý. Sermayenin iktidarý elinde tutabilmek amacýyla yýllardýr yaymaya çalýþtýðý gerici düþünceler, özellikle 12 Eylül darbesiyle kurumsallaþan faþizmin her alanda yaptýðý anti-komünist propaganda elbette ki bunda etkiliydi. Ancak bu etkinin kýrýlmasý eylem içerisinde uzun bir zaman almayacaktý. Eylemlerinin ilk günlerinde AKP Genel Merkezi’nin önünde toplanan Tekel iþçileri arasýnda, kendilerini panzerlerle, kalkanlarla sürekli abluka altýnda tutan polisler için daha önce de bahsettiðimiz nedenlerin etkisiyle duygusal bir yaklaþýmla hareket edenler ve “onlarýn da görevlerini yerine getirdiklerini” söyleyenler az deðildi. Elbette devletin silahlý güçleri sermayenin içinde bulunduðu tehlike göz önünde bulundurulup görevlerini yerine getirmeleri üzerine harekete geçirilmiþti. Tekel iþçileri birkaç gün sonra gece kaldýklarý sendika binasýndan apar topar polis otobüslerine
atlerinde arkasýnda çevik kuvvetin yýðýlý olduðu kapýlara yüklenerek biber gazý ve coplara raðmen bu engeli de aþmayý baþaracak ve buradan kilometrelerce yol yürüyerek Abdi Ýpekçi Parký’nda toplanacaklardýr. Ýþçilerin geneli tarafýndan, bu süreç içerisinde eylemin ciddiyetini tam olarak kavrayamayan ve ortalýkta dahi görülmeyen ortalama solun çoðunluðu bir kenara (neredeyse 1,5 ay sonra Çadýrkent’e uðramayý akýl edenlerden bahsetmiyoruz bile) ilk günden itibaren yanlarýnda bulunan devrimcilere, komünistlere karþý kýrýlamayan önyargýlar sebebiyle pek sýcak bir yaklaþým gösterilmeyecektir.
Tekel Değerlendirmesi çe çürümeye devam ederken iþçi ve e- fiili gözaltýna alýnacak, sabahýn erken sa-
Ýþçi sýnýfý eyleme ekonomik talepleri doðrultusunda kendiliðinden bir þekilde baþlar. Bu, ekonomik bir mücadeledir. Ama politik bir mücadele sýnýfa dýþarýdan devrimci bir bilinç götürecek olan komünist öncünün çabalarýyla mümkün olabilir. Komünistler kendiliðinden hareketin önünde asla eðilmemelidirler ve iþçi sýnýfýna daima iktidar hedefini göstererek ekonomik kazanýmlarýn güvencesinin de iktidar mücadelesinde yattýðýný býkmadan anlatmak zorundadýrlar.
Tekel Mücadelesinde Bir Dönüm Noktasý: Devletin Fiili Saldýrýsý Faþist devlet Ankara’nýn ortasýnda böylesine bir eyleme tahammül edemeyerek Abdi Ýpekçi Parký’ndaki binlerce iþçinin üzerine panzerlerle su sýkarak, gaz bombalarýyla saldýrarak tarihi hatasýný yaptý. Görevini yerine getiren polis, iþçileri gaza boðup tekme ve coplarýyla gerçek yüzünü açýkça ortaya koyuyordu. Birçok televizyon kanalý saldýrýyý canlý yayýnda gösterdi. Uðradýklarý muamele karþýsýnda þaþýrmaktan ziyade öfkelenen Tekel iþçilerinin yaþadýðý bilinç sýçramasýnýn ilk duraðý bu saldýrý olmuþtur. Sonrasýnda da geliþen mücadelenin her aþamasýnda devletin silahlý güçlerini karþýlarýnda bulmalarý, buna karþýlýk iþçilerle biraraya gelen ve onlarla birlikte hareket eden sosyalist hareketin etkisi, iþçilerin yaþadýðý bilinç sýçramasýnýn diðer ayaklarýný oluþturuyordu. Öyle ki havuza giren iþçilerden birisi (elinde Türk bayraðýyla) kameralar önünde aynen þöyle baðýrýyordu: “Terör terör diyip duruyorlar, iþte asýl terörü bize burada bunlar yaþattýlar. Bunlarýn yaptýklarýndan baþka bir terör yok. Eðer bizim yaptýklarýmýza da terör diyorsalar, kabul ediyorum, ben te-
19
röristim!” Yoldan geçen insanlar tarafýndan dahi büyük tepkiyle karþýlanan bu saldýrýya polisler yaptýklarý tehdit anonslarýyla karþýlýk veriyordu. Abdi Ýpekçi Parký’nda bunlar yaþanmaktayken bir sivil polis, saldýrýdan sonra Türk-Ýþ Binasý önünde toplanmaya baþlayan iþçiler tarafýndan fark edilip dövülerek uzaklaþtýrýlýyordu. Eylem ilerledikçe iþçiler daha bir ustalaþýyordu dostu düþmandan ayýrt etmede. Sýnýf, pratikte öðreniyordu. Mücadelenin ilerleyen günlerinde ise iþçilerin açlýk grevi ve ölüm orucunu gündeme getirmeleri aslýnda cezaevlerindeki devrimci tutsaklarýn iþçi sýnýfý üzerindeki politik etkisinin de gücünü göstermekteydi. Tekel iþçileri açlýk grevine baþladýðýnda burjuva basýnda buna dikkat çekecek haberler yayýnladý. Cezaevlerindeki devrimci tutsaklarýn ölüm orucu eylemleri 19 Aralýk Katliamý’nýn ve Tekel iþçilerinin eylem görüntüleri eþliðinde gösterilirken burjuva medya soruyordu: “Ýþçiler komünistlerden mi etkileniyor?” Ýþçilere saldýrýp eylemi bitireceðini düþünen faþist devlet yanýlmýþtý. Tekel iþçisi kararlý mücadelesiyle gündeme oturmuþtu. Burjuvazinin kendi içinde yaþadýðý kavga sürerken, iki farklý sermaye kanadýnýn birbirine üstünlük saðlamaya çalýþtýðý, kurumlarýn birbirine operasyonlar düzenlettiði böylesine bir kaos havasý had safhada yaþanýrken iþçi sýnýfýnýn kendi gündemini oluþturup en tepeye yükseltmesi sýnýf hareketi için çok önemli bir geliþmedir. En geniþ iþçi ve emekçi kesimler ile öðrenci gençlik bu eylem etrafýnda kenetlenerek ortak düþmana karþý mücadele birliðini örgütlemiþlerdir. Ayrýca bu eylem, iþçi sýnýfýnýn politik öncülüðünün kabul edildiðini de pratikte göstermektedir. Tekel direniþini sahiplenen milyonlarý gören hükümet, direniþi kýrmak için her fýrsatta tehditler savurmaktan çekinmeyecek; ancak yeni bir saldýrýyý da göze alamadýðý için politik çevirme saldýrýsýna giriþerek, Tekel iþçilerine olan desteði azaltmak için türlü yalanlar uydurmaktan, iftiralar atmaktan daha ileriye gidecek gücü kendinde bulamayacaktýr. Çadýrkent kurulurken eylem yeni bir boyut kazanýyordu. Eylem boyunca iþçiler Çadýrkent’te adeta bir komün hayatý kurdular. Ýnsanlar akýn akýn buraya gele-
20
rek sosyalizmi getirecek olan ellerin kurduðu bu küçük kasabadan çok þey öðrendiler. Türk-Kürt-Arap-Laz Tekel iþçileri aylarca bu Çadýrkent’te tek el, tek yumruk olup birlikte mücadele verdiler. Özellikle de devrimci öðrenci gençlik açýsýndan bu çok daha önemli bir durumdu. Devrimin öncüsü iþçi sýnýfýyla kaynaþma imkaný bulan devrimci öðrenciler pratikte pek çok þey öðrendikleri gibi onlarýn iþçi sýnýfýna kazandýrdýklarý da azýmsanamazdý. Burjuva Sendikacýlarýn Eyleme Etkisi Ýlk günlerden itibaren direniþi bitirmek adýna ellerinden geleni artlarýna koymayan sendikacýlar, iþçilerin baskýsýyla hareket etmek durumunda kaldý. Eylemin daha ilk haftalarýnda iþçileri grup grup toplantý salonuna alýp laf kalabalýðý yaparak evlerine göndermek için ikna etmeye çalýþanlar, bir anda hep bir aðýzdan yükselen tehditleri dikkate almak zorunda kalmýþlardýr. Zaman zaman bazý sendika temsilcilerinin hükümete yönelik uç söylemleri hem bunun bir sonucu olarak hem de sendika içerisinde de farklý iki sermaye kanadýnýn üstü kapalý bir mücadele yürütmesinin sonucu olarak ele alýnabilir. 78 gün boyunca “eylem içerisinde eylemsizliði” saðlamaya çalýþan sendika, hiçbir etkisi bulunmayan pasif eylem kararlarýný açýklarken hitap sanatýnýn her türlü inceliklerini kullanan yöneticileri sayesinde iþçiler arasýnda bir zafer havasý estirmeyi çoðu zaman baþardý. Ancak mücadelenin ilerleyen günlerinde direniþleri tekdüze bir hal alan iþçiler sendikaya olan öfkelerini göstermekten yine geri durmadýlar. Özellikle Tekel iþçisi Hamdullah Uysal’ý direniþ günlerinde bir trafik kazasýyla kaybetmemizden sonra iþçiler polisle defalarca karþý karþýya gelirken sendikacýlarýn cenazenin kaçýrýlmasý için gösterdiði özel çabayý ve direniþin en kritik döneminde merakla beklenen eylem kararýnýn aylar sonrasýna kesilen tek günlük etkisiz bir eylem olmasýný iþçiler büyük öfkeyle karþýladýlar. Danýþtay 4/C’ye geçme tarihini erteleyen kararý açýklandýðýnda çadýrlarý kaldýrýp, iþçileri göndermek için can atan sendikacýlara da gün doðmuþ oldu. Ýþi oldu-bittiye getirmek için çabalayan sendi-
“Kavga Bitmedi Daha Yeni Baþlýyor” sloganý gelinen aþamada vücut bulacak gibi görünüyor. Zaten aylardýr verilen mücadeleyle Tekel iþçileri arkalarýna aldýklarý büyük destek, sýnýf hareketine kazandýrdýklarý ivme, ortaya çýkarttýklarý deneyim ve dersler ile yükselen sýnýf hareketine yol gösterici bir örnek sunarak çoktan kazandýlar
kacýlar iþçileri dönmeye ikna edebilmek için 1 Nisan’da bir günlük eylem için toplanacaklarýný ve illerde eylemliliklerin tüm hýzýyla devam edeceðini dile getirdiler. Her ne kadar sendikacýlar illerde eylemlerin süreceðini samimi olarak söylemese de bu yazýnýn kaleme alýndýðý günlerde boþ durmadýklarýný gösteren iþçiler sendikacýlarýn tüm engelleme çabalarýna raðmen yürüyüþler, paneller, protestolar düzenleyerek ses getirmeye devam ediyorlar. Ankara’daki direniþleri esnasýnda desteðe gelen diðer iþçi, emekçi kesimlerin ve öðrenci gençliðin eylemlerine þimdi onlar destek veriyor. Tariþ iþçilerinin, kazanan Çemen iþçilerinin, Ýstanbul’da Tekel’e destek verdikleri için okuldan atýlan lise öðrencilerinin, Newroz’da alanlarý dolduranlarýn ve pek daha çoðunun eylemlerinde görüyoruz þimdi onlarý... Ortalama Sol’un Durumu Ve Leninist Politika Ýþçi sýnýfý eyleme ekonomik talepleri doðrultusunda kendiliðinden bir þekilde baþlar. Bu, ekonomik bir mücadeledir. Ama politik bir mücadele sýnýfa dýþarýdan devrimci bir bilinç götürecek olan komünist öncünün çabalarýyla mümkün olabilir. Komünistler kendiliðinden hareketin önünde asla eðilmemelidirler ve iþçi sýnýfýna daima iktidar hedefini
göstererek ekonomik kazanýmlarýn güvencesinin de iktidar mücadelesinde yattýðýný býkmadan anlatmak zorundadýrlar. Ancak sosyal reformist ve oportünistler, Tekel mücadelesinin baþlangýç noktasý olmasý gereken dar ekonomik talepler çizgisini yukarýya çekecek herhangi bir çabaya giriþmediler. Sýnýfýn peþi sýra sürüklenen, ortaya koyduklarý slogan ve hedefleriyle bilinç götürmeleri gereken iþçi sýnýfýndan daha geri bir bilince sahip olanlar sýnýf öncülüðünü yürütebilecek niteliðe de sahip olamazlar. Onlar, iþçilerin “pasif eylemler sunuyorsunuz” diyerek sendikaya dair hoþnutsuzluklarýný dile getirdikleri bir mücadele içerisinde, iþçilere kendi komite ve konseylerini oluþturarak örgütlenmelerini önermek bir yana “bu süreci sendika yöneticileri ile birlikte en önemli öznesini oluþturduklarýndan” gurur duyduklarýný belirtirken ne utandýlar, ne sýkýldýlar. Petrol-Ýþ Sendikasý’na baðlý iþçiler sýnýf kardeþlerini ziyarete geldiklerinde onlara “Ýþçiler Birleþin, Ýktidara Yerleþin” sloganýný attýrýrken reformist sol cenah yalnýzca AKP’ye karþý bir “muhalefet” çizgisi oluþturma fikriyle yetinecek, aralarýnda “hükümet istifa” þiarýyla sýnýfa gidenler dahi olacaktý.
Leninistler ise mücadelenin ilk gününden itibaren iþçilere sorunun bir sistem sorunu olduðunu; bir kiþi, parti ya da kurumun ortaya çýkan tablonun tek sorumlusu olmadýðýný anlattýlar, anlatýyorlar. Kapitalist sistem varolduðu sürece hiçbir hak ve kazanýmlarýnýn kalýcý olamayacaðýný, devrim ve iktidar mücadelesi için savaþmalarýný tekrar tekrar dile getiriyorlar. Verdikleri onurlu mücadelede her zaman iþçilerin yanýnda olacaklarýný belirten Leninistler, sendikanýn bu süreci karþýlayacak kararlar alamadýðýný, komite ve konseylerle iþçilerin iradelerini ortaya koymalarýnýn ve daha ileri eylem kararlarý alýp pratiðe geçirmelerinin mücadelenin zaferle sonuçlanmasý açýsýndan bir zorunluluk olduðunu söyleyerek iþçilere sesleniyorlar. Leninistlere göre tüm iþçi, emekçi kesimler ile Kürt halkýnýn talepleri eylem içerisinde sahiplenilirse, Tekel iþçileri arkalarýna aldýklarý güçle hükümeti yenilgiye uðratmaya çok daha yakýn olacaktýr.
yeni aþamada emin adýmlarla ilerleyebilmelerini saðlayacak muazzam bir deneyime sahip oldular. Ýstanbul’daki iþçiler sendikanýn inisiyatifi dýþýnda bir yürüyüþ ve miting düzenlediler. Bunun dýþýnda, bir Tekel iþçisinin Newroz Günü Diyarbakýr’da “1 Nisan’da dönmemek üzere Ankara’ya geleceklerini” söyleyerek destek çaðrýsý yapmasý, kimi illerde baðýmsýz iþçi komitelerinin oluþturulmasý, bu komitelerin 1 Nisan’dan sonrasýna iliþkin uzun soluklu ve daha etkin bir eylem rotasýný çizmesi... Bütün bunlar, eðer pratikte baþarýlý olunursa ve iþçilerin çoðunluðu tarafýndan bu kararlar desteklenirse Tekel mücadelesinin yeni aþamada daha farklý yürütülebileceðine iliþkin kanýtlarý olarak önümüzde duruyor. “Kavga Bitmedi Daha Yeni Baþlýyor” sloganý gelinen aþamada vücut bulacak gibi görünüyor. Zaten aylardýr verilen mücadeleyle Tekel iþçileri arkalarýna aldýklarý büyük destek, sýnýf hareketine kazandýrdýklarý ivme, ortaya çýkarttýklarý deneyim ve dersler ile yükselen sýnýf hareketine yol gösterici bir örnek sunarak Tekel’de Yeni Evre Ankara’da sürdürdükleri direniþten çoktan kazandýlar. birçok ders çýkartan Tekel iþçileri mücaAnkara’dan DÖB’lü Bir Öðrenci delenin bundan sonrasýna ýþýk tutacak ve
21
FAÞÝST SALDIRILAR kadar ÖGB elemaný ve 5 öðrenci yaralandý. 2 öðrencinin durumunun aðýr olduðu bilinmekte. Olaylardan sonra haber verilen devrimci ve yurtsever öðrenciler toparlanýp saldýrýlarý ve içinde bulunulan süreçle alakalý teþhir için rektörlük önünde kýsa süreli bir eylem gerçekleþtirdi. Bu eylem esnasýnda da ÖGB elemanlarý öðrencilerin önüne barikat kurdu. Fakat öðrencilerin bu sefer sayýca ve imkanca fazla olmasý, ayrýca rektörlüðün göze alamayacaðý kadar büyük bir çatýþmanýn da etkisiyle ÖGB geri çekilmek zorunda kaldý. Teþhir eyleminin ardýndan öðrenciler toplu bir þekilde üniversiteden uzaklaþtýlar.
ANKARA ÜNÝVERSÝTESÝ DTCF 12 Mart Cuma günü DTCF yemek hanesinde faþistlerin devrimci, demokrat öðrncilere saldýrmasý sonucu okulda olarlar çýkmýþtý. Olaylarýn ardýndan okula giren polis, devrimci, demokrat ve yurtsever öðrencilerden 40’a yakýnýný gözaltýna alýnmýþtý. Bunun üzerine DTFC’den kýzýlaya yürüyüþe geçen 200 civarýnda öðrenci Ziya Gökalp Caddesini trafiðe kaparak Yüksel Caddesine geçmiþti. Yüksel Caddesine sloganlarla gelen öðrenciler burada bir basýn açýklamasý yaptý. ANTEP ÜNÝVERSÝTESÝ 6 Mart Cumartesi günü saat 14:00’da Antep üniversitesi Nizip Meslek Yüksekokulu’nda okuyan bir bayan öðrenciye faþistlerin saldýrýsýný protesto etmek için, Yeþilsu’da DÖB, SGD, DGH, GENÇ-SEN, YGD, Mesop-Gençliðinin ortak düzenlediði bir basýn açýklamasý yapýldý. Yeþilsu’da toplanýlarak “Faþizmi Döktüðü Kanda Boðacaðýz, Baskýlar Bizi Yýldýramaz” pankartý açýlarak “Faþizmi Döktüðü Kanda Boðacaðýz”, “Faþizme Karþý Omuz Omuza”, “Baskýlar Bizi Yýldýramaz”, “Yaþasýn Faþizme Karþý Devrimci Dayanýþma” sloganlarý atýldý. Basýn metnin okunmasýnýn ardýndan eylem sonlandýrýldý. ESKÝÞEHÝR ANADOLU ÜNÝVERSÝTESÝ 24 Mart 2010 tarihinde yemekhane çevresine afiþleme yapan devrimci ve ilerici öðrenciler e ÖGB (Özel Güvenlik Birimleri) tarafýndan saldýrýya uðradýlar. . Bir sonraki gün ( 25 Mart ) ise dün yaþanan olaylarý protesto etmek ve ayný yerde tepki göstermek için afiþlemeye giden 30 kiþilik bir öðrenci grubuna bu sefer, sayýca daha fazla ve önceden hazýrlýklý ÖGB elemanlarý saldýrdý. 30 kiþilik öðrenciler ÖGB’nin saldýrýsýna karþýlýksýz kalmadý.Bu olayda 7
22
MARMARA NÝÞANTAÞI KAMPÜSÜ Marmara Üniversitesi Niþantaþý Yerleþkesi’nde 2 Mart günü faþistler tarafýndan 2 sol görüþlü öðrenciye saldýrý gerçekleþmiþti. 10 Mart günü bu saldýrýya karþýlýk sol görüþlü yaklaþýk 50 öðrenci okul önünde basýn açýklamasý yapmýþtý. Basýn açýklmasýnda; “Marmara Faþizme Mezar Olacak” yazýlý pankartý açýldý ve “Faþizmi döktüðü kanda boðacaðýz”, “Baskýlar bizi yýldýramaz” sloganlarý atýlýyordu. Okul içinde de 30 civarýnda faþistte okul dýþýna çýkmak istedi ancak okul içindeki polisler buna izin vermedi. Ancak faþistlerin yapmýþ olduðu saldýrý yine karþýlýksýz kalmadý. 7 Nisan günü öðle saatlerinde, kantinde oturmakta olan sol görüþlü öðrencilerle faþistler arasýnda çýkan sürtüþme, çatýþmaya dönüþtü. Kampüs bahçesinde süren çatýþmada faþistler kaçacak in aradýlar. Ancak ortada ne
in vardý nede in bekçisi olan polis ve dekan vardý. Olayda 2 faþist aðýr yaralar aldý. Ancak çatýþma okul içinde sýnýrlý kalmadý ve okul dýþýnda da devam etti. Orada da 4 faþist cezalandýrýldý. Bu olaylarýn yaþandýðý dönemde yaklaþýk 6 sol görüþlü okuldan uzaklaþtýrma aldý. Niþantaþý Kampüsünde yine gelenek bozulmadý ve faþistlere anladýðý dilden cevap verilmiþ oldu. Ýnlerine kuyruklarýný kýstýrýrak kaçan faþistler birkaç gün sonra polislerin pohpohlamasýyla inlerinden çýkýp basýn açýklamasý yaptýlar. Tüm bu yaþananlar niþantaþýnda sularýn durulmayacaðýný gösteriyor. Faþislerin kale yapmak istedikleri Kampüs baþlarýna yýkýldý. ÝSTANBUL ÜNÝVERSÝTESÝNDE SULAR DURULMUYOR Geçtiðimiz günlerde Ýstanbul Üniversitesi Ýletiþim Fakültesi’nde faþist bir saldýrý oldu. Kar maskesi takan faþistler, gerçekleþtirdikleri saldýrýda bir yurtsever arkadaþýmýzý býçakla yaraladýlar. Bunun üzerine biz de bu saldýrýyý konu alan, DÖB imzalý bildirimizi Ýletiþim, Hukuk ve Ýktisat Fakülteleri’nde daðýttýk. Faþizme karþý kitlesel devrimci þiddet çaðrýmýzý bir kez daha yineleyip, faþizme karþý faþistlerin anladýðý dilden cevap verilmesi gerektiðini Ýstanbul Üniversitesi’ndeki öðrencilere bir kez daha hatýrlattýk. Bildiri de þunlara deðildi;
demokrat ve yurtsever öðrencilerin üzerine saldýrmaktadýr. Daha öncekiler gibi, bu saldýrýlarýnda arkasýnda faþist devlet vardýr. Bunu herkes biliyor! Ayrýca biz faþizme karþý mücadelenin nasýl yürütüleceðini de iyi biliyoruz. Bu satýrlar bir grup öðrenci gence inensatýrlar deðildir. Bu satýr devrimcilere, komünistlere yurtseverlere inmiþtir. Bunu böyle görmek gerekir. Faþizme karþý mücadele en iyi kitlesel devrimci þiddetle FAÞÝZME KARÞI BÝRLEÞÝK MÜCADELEYE olur, yoksa tiyatro oynayarak, cendere müziði ile alkýþ tutarak Ýstanbul ünüversitesi iletiþim fakültesi’nde eli kanlý köpek- deðil! Faþistlere anladýðý dilden yanýt verilmezse, faþistler bunleri bu sefer kar maskeli bir þekilde sahneye çýktýlar. Sýnav dö- dan güç bulacak ve saldýrýlarýna devam edecektir. Bu mücadenemlerini fýrsat bilen faþistleri Ýletiþim fakültesi önündeki le devrim ile karþý-devrim arasýnda bir savaþtýr. Ve savaþ savaþ cami’den “allahu ekber” diye baðýrarak, kar maskeli bir þekil- örgütlerinde yürütülür. Faþizme karþý örgütlü kitlesel mücadede, yurtsever bir arkadaþýmýzý býçak darbeleri ile yaralayarak, leyi yükseltelim. kaçtýlar. FAÞÝZMÝ DÖKTÜÐÜ KANDA BOÐALIM! Faþist saldýrganlarýn yüzündeki maske, bu saldýrýyý faþist FAÞÝZME KARÞI KÝTLESEL DEVRÝMCÝ ÞÝDDET! devletin örgütlediði gerçeðini gizleyemez. Faþist devlet, yurtÝstanbul Üniversitesi lerýnda bu faþistleri beslerken, eðitip silahlandýrýp, devrimci, DÖB(Devrimci Öðrenci Birliði)
23
SOSYALÝZM’DE BÝLÝM ÝNSANI
Bilim İnsanı
Sýnýflý toplumlarda hiçbir þey sýnýflar mücadelesinden ayrý düþünülemez. Ýçerisinde yaþadýðýmýz kapitalist sistemde egemen olan ideoloji egemen sýnýfýn, burjuvazinin ideolojisidir. Tekelci sermaye sýnýfý kendi egemenliðini devam ettirmek, toplumu kendi istediði þekilde yönetmek, sömürüsünü arttýrmak için ihtiyaç duyduðu sorgulamayan, düþünmeyen insan tipini yaratmak için elindeki tüm araçlarýný seferber eder. Burjuvazi kendi ideolojisini nasýl ki çeþitli politik ve kurumsal yapýlarý araç haline getirerek sanatý, kültürü, edebiyatý topluma ideolojisini pompalamak için kullanýyorsa, þüphesiz bilim ve teknoloji dallarý da sermaye sýnýfýnýn kullandýðý araçlardan biridir. Yani, her alanda olduðu gibi, bilimsel kurul ve kuruluþlar, bilimsel araþtýrma ürünlerinin, teknoloji aygýtlarýnýn vb. tümü burjuvazinin artý-deðer elde ettiði aygýtlar haline gelmiþtir. Sonuçta, bilim de alýnýp satýlabilen bir meta durumuna gelmiþtir. Oysa bilim gerçek deðerini sosyalizmde bulur ve sosyalist toplumlarda bunun nice örneklerini vermiþtir. Gerçek anlamda bilimsel üretim ve insaný temel alan bilimsel araþtýrmalar, teknolojik geliþmeler sosyalizmde hak ettiði yeri bulmuþtur. Sosyalist toplumun yeniden üretimi, sýnýfsýz topluma götürecek olan, ilerleyen yeni insanýn geliþiminde bilimin çok katkýsý olmuþtur. Sovyetler Birliði’nde Ekim devrimi’nden kýsa bir zaman sonra bilim ve teknolojide kapitalist ülkeleri geride býrakacak büyük ilerlemeler kaydedildi. Çünkü sosyalizmde asýl olan insan emeðidir ve hiçbir þekilde bireysel çýkar iliþkisi gözetmeksizin toplumsal geliþme ve ilerleme temel alýnmýþtýr. Ekim Devrimi öncesi Çarlýk Rusya’sý döneminde, tam anlamýyla bilimsel araþtýrma enstitüleri bile yokken, bilimsel çalýþmalarýn, teknik donanýmýnýn oldukça geride olduðu ve pratikte hiçbir uygulamaya geçilmediði bir dönemken; Sovyet Rusya da kýsa sürede bilim-teknik araþtýrmalar için tüm olanaklar seferber edilmiþtir. Hatta devrimin üzerinden 20 yýl bile geçmemiþken 83 dalda 72 bilimsel araþtýrma enstitüsü, aralarýnda termo-teknik, teknik-fizik gibi Avrupa’da o dönemde karþýlýklarý bulunmayan dev araþtýrma enstitüleri kurulmuþtu. Bilimsel üretim içerisinde yer almýþ Sovyet bilim insanlarý çalýþmalarýný yoðun bir þekilde sürdürürken bir yandan da sosyalizmin getirdiði yeni kültürü, yeni özellikleri öðrendiler, benimsediler. Sosyalizmin yeni insanýna ulaþmada uzun yýllar kat ettiler. Kýsa bir zamanda gerçekleþen bu deðiþim ve dönüþüm, sosyalist bir toplum içerisinde saðlanmýþtýr. 1991’de Sovyetler birliði’nde sosyalizmin yaþadýðý geçici geri düþüþ, her ne kadar kapitalist iliþkileri ortaya çýkarmýþ olsa da, sosyalist sistemin yaþandýðý Sovyet Rusya’da doðmuþ, bu toplumdan çýkmýþ nice insan hala almýþ olduðu sosyalist kültürü, alýþkanlýklarýný korumaktadýr. Bu insanlarda biri de Rus Matematikçi, Grigori Perelman’dýr. Grigori Yakovlevich Perelman, 13 Haziran 1966 tarihinde Leningrad’da doðdu, yani Sovyet Rusya’da. Sýradan bir Rus matematikçi olan bu bilim insanýný dünya, 100 yýldýr çözülemeyen ve dünyanýn en büyük 7 probleminden biri sayýlan Poincare varsayýmýný çözen matematikçi olarak tanýdý. Üç boyutlu uzayý sarmalayan iki boyutlu düzlemin, dördüncü boyut olan “ zaman”la baðý üzerine çok önemli çalýþmalar ortaya koyan Perelman’dan ise o günden sonra bir daha haber alýnamadý. 2002’de Poincare varsayýmýna çözüm olarak sunduðu makaleler çok aðýr bir matematik diliyle yazýlmýþtý ve uzmanlar bile çözümleri anlamakta oldukça güçlük çekiyorlardý. Çoðu bilim insaný Perelman’ýn bu çalýþmalarýnýn sadece matematik alanýnda deðil, pek çok alanda yeni bir sayfa açacaðý görüþündeler. Perelman ise, makalelerini yayýnlanmasýnýn ardýndan ST. Petersburg’daki Steklov enstitüsü’ndeki görevinden istifa etti ve ardýndan kayýplara karýþtý. Ayrýca bu baþarýlý çalýþmasýnýn sonucu, kendisine verilen ve matematiðin Nobel’i olarak kabul edilen Fields madalyasýný reddetmiþtir. ABD’li Clay matematik enstitüsünün, problemin çözümünü bulan bilim adamýna vermeyi vaat ettiði 1 milyon dolarý almak için hiçbir çaba sarf etmemiþ olan, Perelman, bunu dýþýnda 1996’da Avrupa’nýn “en saygýn” matematik kurumunun verdiði Genç matematikçi Ödülü’nü de kabul etmemiþtir. Bilim Dünyasý’nda Rus matematikçinin bu tavrý kuþkusuz þok etkisi yarattý. Tabii ki, bilimin meta haline geldiði, bilimsel araþtýrma merkezlerinin bile tekelleþtiði günümüzde, Perelman’ýn bu tutumu anormal bir durummuþ gibi karþýlanmýþtýr. Aslýnda Perelman, kapitalist bilim dünyasýnýn kendisine verdiði ödülleri reddetmekle, gerçek bir bilim insanýnýn nasýl olmasý gerektiðinin örneðini vermiþtir. Sosyalist sistemde bu çok sýradan bir davranýþtýr, çünkü sosyalizmde bilim bir prestij elde etme, kar saðlama aracý olarak kullanýlmamýþtýr. Üstelik bilimle ( Sosyal bilimler ya da Fen bilimleri ) ilgilenmek toplumda sadece belli bir kesimin uðraþýsý olmamýþtýr da. Þüphesiz Perelman, sosyalist Sovyet toplumunun içinden gelmiþ insanlardan birisiydi ve almýþ olduðu o kültürü benimsediðini açýkça göstermiþtir, kapitalist bilim çevrelerinin verdiði ödülleri reddederek… Perelman gibi bilim insanlarý ve daha niceleri Sosyalist kültürün somut þekilleniþini gözler önüne sermiþtir. Çünkü gerçek bilim, gerçek teknolojik geliþim sosyalizmin inþasý ile birlikte yürüyecektir. Ýnsanlýðýn ve emeðin özgürleþmesi ancak ve ancak sosyalizmle mümkün olacaktýr.
24
KAPÝTALÝST TOPLUMDA GENÇLÝK
Gençlik
Gençlik sýnýflý toplumlarýn en sonuncusu olan kapitalist toplumda devletin her zaman zor baský ve sömürü araçlarýyla karþý karþýya kalmýþtýr. Yarýnýn memurlarý, iþçi-emekçi insanlarýný oluþturacak gençliðe devlet her zaman için ayrý sömürü taktiklerini kullanmýþtýr. Bugün eðitim alanlarýnda ( daha çok yüksek öðretim alanlarýnda ) verilen dersler, giyim kuþamdaki markalarýn özendirilmesi, gene medyanýn vermiþ olduðu yoz kültür baþta hedef kitlesi olarak gençliðe yöneliktir. Devletin bunlarý yapmaktaki amacý hepinizin bildiði üzere gençliðin devrimci kültürden uzak durmasý ve gençliði oyalamak içindir. Çünkü kapitalist sistemin yaratmak istediði toplum; insanlar haklarýný aramayacak, gençlik gerek eðitim sistemini gerekse de yoksulluðunu sorgulamayacak, emekçiler evlerine ekmek götüremediði zamanlar bu duruma bile þükredecek, kadýnlarýmýz çifte sömürü yaþarken ne durumdayýz, neden böyleyiz demeyecek, tamamen baþýnda bir çoban olan “sürü” yaratmak istiyor devlet. Kapitalist sistemin egemen sýnýfý olan burjuvazi, gençliðin ufkunu daraltmaya, gençliðin geleceðe yönelik istemlerini bu sistemin içerisinde tutmaya çalýþmýþtýr. Tabi ki gençliði harekete geçirecek kapitalist sistemin baðrýnda yatan emek-sermaye çeliþkisi olmuþtur. Bundan dolayýdýr ki gençlik, ezilenin yanýnda ezenin karþýsýnda tavýr almaya baþlamýþtýr. Ve bugün Türkiye devrimci hareketi için gençlik önemli bir güç olarak yerini almýþtýr. Mücadelede gençliðin önemli oluþu onun sahip olduðu yapýsal özelliklerdendir. Nedir peki gençliðin sahip olduðu yapýsal özellikler; duyarlýlýk, fedakârlýk, ileri atýlganlýk ve kararlý oluþudur. Gençlik bu sahip olduðu özelliklerle birlikte her zaman iþçi sýnýfýnýn yanýnda onun iktidar kavgasý için savaþmaya hazýrlanan askerler gibidir. Kapitalist toplumda gençlik sömürüyle çok genç yaþlarda tanýþýr. Sürekli ülkemizde yaþanan nüfus artýþý iþçi sýnýfý saflarýný genç iþçilerle besler. Yaþam koþullarýmýz bizi devamlý çalýþma alanlarýna ( fabrika, atölye vb. ) yönelmemize neden olur. Gençliðin ucuz ve taze iþgücü durumunda olmasý, daha çok amacý “kar” olan burjuvazinin gençliðe ilgisini arttýrmýþtýr. Genç iþçiler çoðunlukla en temel haklardan yoksun olarak aðýr çalýþma koþullarý altýnda çalýþtýrýlýr ve böylece en þiddetlilerini sýrtlarýnda hissederler. Genç iþçilerin sendika sosyal sigorta vb. haklardan yoksun olarak asgari ücretle çalýþtýrýlmalarý kapitalistlerin genç kuþaklara yönelmesinin, onlarý bitmez tükenmez kar aracý olarak görmesinin temelini oluþturur. Üretim sürecinde proletaryanýn saflarýna katýlmaya hazýrlanan iþçi gençlik burjuvazi ile proletarya arasýndaki mücadelenin sonunu belirleyecek bir önem kazanýr. Egemen sýnýf öðrenci gençliðin tüm enerji ve yaratýcýlýðýný sömürü düzeninin devamý için kullanmaya büyük çaba harcar. Yine de öðrenci gençlik yarýnsýzlýk, geleceksizlik, iþsiz kalma endiþeleriyle yaþar. Küçük burjuva karaktere sahip olan öðrenci gençlik kapitalizmin kendisi için hazýrladýðý, bu belirsiz gelecekten dolayý düzene tepki duymakta ve devrimci saflara geçmektedir. Ve böylelikle gençlik iþçi sýnýfýnýn yanýndaki yerini alýr. Gençlik böylesi yaþanan bir süreçte daha çok ön plandadýr. Ýþçi-emekçilerin yanýnda olup onlara iktidar bilincini verecek, yaþanan ayaklanmalarý devrime dönüþtürecektir. Bu enerji gençlikte mevcuttur. Haydi devrimci gençlik iþçi sýnýfýnýn yanýnda iktidarý almaya. LÝSELÝ DÖB’lü Öðrenciler
25
Haberler
Ýzmir’de Newroz Kutlamalarý 19 Mart Cuma günü Ýzmir dokuz eylül üniversitesinin týnaz tepe kampüsünde newroz kutlamasý yapýldý. Þiir ve türkülerle baþlayan kutlama newroz ateþinin yakýlmasýyla devam etti. Saat 13 sularýnda baþlayan kutlama 16.00 ‘da sonlandýrýldý. 21 Mart günü Buca Hipodrom’da newroz kutlamasý yapýldý. Kutlamaya Devrimci Öðrenci Birliði “Kürt Halký Devrimle Özgürleþecek” yazýlý bir pankartla katýldý. Ayrýca Mücadele Birliði Platformu’da “Denizlerden Mazlumlara Yaþasýn Kürt-Türk Halklarýnýn Mücadele Birliði” yazýlý bir pankartla katýldý. Pankart Kürt gençliði tarafýndan ilgi çekmiþti. Öyle ki bir ara gençlik Mücadele Birliði PLT.’nun pankartýný elden ele dolaþtýrdý. Coþkulu baþlayan kutlama yine ayný þekilde sonlandýrýldý. Ertesi günde newroz kutlamalarýna devam edildi. 22 Mart günüde Ege Üniversitesinde hazýrlýklar sabahýn erken saatlerinde baþladý. Edebiyat Fakültesi önünde baþlayan hazýrlýklar sonrasýnda kutlamalar baþladý. Ýnsanlarýn yoðun bir þekilde ilgi gösterdiði kutlama Kürtçe okunan þiirlerle baþladý. Demirci Kawa’nýn Newroz ateþini yakýþýný konu alan tiyatro oyununun sonrasýnda müzik dinletileri baþladý. Etkinlik sonuna kadar coþkulu bir þekilde devam etti. Etkinlik çekilen halayla birlikte sonlandýrýldý.
26
ÝZMÝR’DEN HABERLER Ýzmir’de 8 Mart Dünya Emekçi Kadýnlar Günü Ýzmir’de, bu yýlki 8 Mart eylemi Tariþ Ýþçilerine yapýlan ziyaretle kutlandý. Hem 8 Martý anmak ve kutlamak hem de direniþteki iþçilerine destek vermek amacýyla Tariþ Ýþçilerinin yanýna gidildi. “Gündüzlerinde Sömürülmediðimiz, Gecelerinde Aç Yatmadýðýmýz Bir Dünya Kuracaðýz” yazýlý ve EKA (Emekçi Kadýnlar) imzalý bir pankart açýldý. Mücadele Birliði Plt. adýna da bir konuþma yapýldý. Ayrýca yine 8 Mart ile ilgili 7 Mart Pazar günü Ýzmir Gümrük’teki Türk Telekom binasýnýn yanýnda devrimci kurumlarýn örgütlediði bir eylem yapýldý.Eylemi Mücadele Birliði Plt, Yeni Demokrat Kadýn Ýnsiyatifi, Demokratik Kadýn Hareketi, Devrimci Hareket, Halk Cepheli Kadýnlar, Baðýmsýz Devrimci Sýnýf Plt, Alýnteri örgütlerken eyleme Buca Emekli-Sen, Pir Sultan Abdal Kültür Derneði, Köz, Kaldýraç ve KESK’li Devrimci Kadýnlar katýldý. Eyleme Mücadele Birliði Plt. “Fabrikalar Tarlalar Siyasi Ýktidar Her Þey Emeðin Olacak” pankartýyla katýldý. Eylemde Ayýþýðý Tiyatro Ýþçileri Topluluðu “Tanya” isimli bir oyunu sah-
nelediler. Tekel iþçisi bir kadýn dostumuzla birlikte bir tutsak anasý konuþma yaptý. Eylem müzik dinletisinin ardýndan sona erdi. Eylem alanýnda en dikkat çeken þeyse eylem alanýnýn yanýnda eylem yapan ve erkekleri alana sokmayan feministler ve çeþitli politik hareketler oldu. Mart Ýsyandýr Ayaklanmadýr Ýzmir Devrimci Öðrenci Birlið, Ayýþýðý Sanat Merkezi’ yle birlikte Ege Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’nin bahçesinde Mart ayýna yönelik “Mart Ýsyandýr Ayaklanmadýr” isimli bir sergi düzenlendi. Sergide “8 Mart Emekçi Kadýnlar Günü”, “13 Mart Savaþçýlarý( Ý. Ethem Coþkun, Necetati Vardar, Seyit Konuk)”, “16 Mart Halepçe Katliamý”, 16 Mart Bayazýt Katliamý”, “21 Mart Newroz” ve “30 Mart Kýzýldere Katliamý” ile ilgi fotoðraflar sergilendi. Sergiye öðrenciler büyük ilgi gösteriyordu. Alanda Kürt gençliðide stant açmýþtý. Onlarda çeþitli fotoðraflar sergiliyorlardý. Bunun yaný sýra serhýldanlarla ilgi müzikler çalýnýyordu. Bu geliþmeler olurken müziði duyan güvenli görevlileri ve sivil polisler alana geldiler. Polisler fotoðraflarýn toplanmasýný, müziðinde kapanmasýný istedi. Aksi taktirde gereðinin
yapýlacýðýný söyleyerek kof tehditler savuruyorlardý. Polislerin bu tavrý karþýsýnda Devrimci Öðrenci Birliði ve Kürt gençliði geri adým atmadý. Bu durum polislerle olan gerginliði arttýrdý ve Çevik kuvvette diðer polislerin arkasýna sýralandý. Gerginlik artýnca ÝHD temsilcisi ortamý yumuþatmak amacýyla araya girdi. O sýrada alanda bulunan öðrencilerde her þeye karþý hazýrlýklarýný yaptý; geri adým atýlmayacaktý. Alandan ayýrlan polisler bir kaç saat sonra tekrar alana bir kaç sivil polis gönderdi. Polisler müdahale edebilmek için bahane arýyordu. Bu nedenle stantlara taþ atýp kaçmak istediler. Ancak bunu öðrenciler hemen sezince, hemen harekete geçti. Polislerin yapmak istediði þey baþlarýna geldi. Öðrencilerin arasýnda kalan sivil polislere anladýklarý dilden konuþuldu. Öðrencilerin arasýndan son anda kaçmayý baþaran inlerine doðru uzaklaþtýlar. Tüm bunlarýn ardýndan açýlan sergiler tüm gerginliðe raðmen hayli görmüþtü ama bizler açýsýndan amacýna ulaþmýþtý. Yaþanan gerginliklerin ardýndan sergiler toplandý ve sergi sonlandýrýldý. GENÇLÝK NE YAPMALI? Ýzmir Devrimci Öðrenci Birliði ve Genç Yoldaþ dergisi olarak yeni çýkan “GENÇLÝK NE YAPMALI?” isimli kitabýmýzýn tanýtýmýný yapmak için bir panel düzenledik. 14 Mart Pazar günü gerçekleþtirdiðimiz panelde Genç Yoldaþ dergisi ve Devrimci Öðrenci Birliði adýna konuþan panelistler devrimci öðrenci hareketinin tarihi ve mücadelesi hakkýnda konuþtular. Panelde ilk olarak devrimci öðrenci hareketinin geliþimi üzerine bir konuþma yapýldý. Konuþmada; Denizlerden günümüze devrimci öðrenci hareketinin Tür-
kiye ve Kürdistan devrim mücadelesinde önemli bir yer tuttuðundan, DEV-GENÇ, DÖB ve FKF’den söz ettikten sonra devrimci öðrencilerin faþistlere karþý özverili bir mücadele yürütmesi gerektiði vurgulandý. Ayýrýca konuþmacý, öðrenci gençliðin toplumsal kökeni ve konumu üzerine konuþtu. Öðrenci gençlik ile ilgili þu tanýmý yaptý kitabýmýzdan: “Öðrenciler toplumda, bir mesleki grup ve ya sýnýf teþkil etmezler. Tersine sýnýf ve katmanlardan oluþan toplumsal yapýnýn çeþitli sýnýflarýndan gelen -ve en çok da orta katmanlardan gelen- belli yaþ sýnýrlarý içinde yer alan bir gençlik kategorisidir. Geldikleri köken itibariyle (ailevi köken itibariyle) öðrenciler, eðitim alanýna sýkýþmýþ olan toplumdan baþka bir þey deðildir. Var olan toplumun, deyim uygunsa, bir minyatürüdür. Dolayýsýyla, kapitalist toplumdaki tüm çeliþkileri ve çýkar çatýþmalarýný az çok yansýtýrlar.” Öðrenci gençlik içerisindeki siyasal ayrýþmadan- devrimci öðrenciler, akademistler, küçük-burjuva oportünistleri vs.söz etti ve devrimci öðrenci hareketinin yaþadýðý güçsüzlüðün nedenlerine deðindi. Okulcu anlayýþýn ve reformist politik bakýþýn öðrencilerin önündeki en önemli engel olduðunu söyledi. Öðrenci gençlik hareketinin bakýþ açýsýný ve mücadelesinin devrimci bir tarzda ve “Akademik özgürlük devrimle gelecek” þiarýyla yürümesi gerektiðine ve iþçilerle emekçilerle, ezilen Kürt ulusuyla ve devrimci tutsaklarla dayanýþma içerisinde olmasýnýn zorunluluðuna vurgu yaptýktan sonra sözlerine Ahmet Arif’in bir þiiriyle son verdi. “Eylem umudun anasýdýr. Eyleminiz ve umudunuz hiç eksik olmasýn yoldaþlar.” diyerek de sözlerine son verdi. Panelin ikinci bölümüne geçilirken
önce bir slâyt gösterimi yapýldý. Slâyttan sonra panelin ikinci bölümüne konuþmacý gençliðin tanýmýný yaparak baþladý. Devrimci gençliðin önemli örgütlenme biçimlerinden olan komsomoldan söz eden konuþmacý sözlerine dünyada ve Türkiye Kürdistan’ýn nesnel durumuna ve devrimci durumun yaþandýðýna deðinerek devam etti. Gençlik mücadelesindeki güçsüzlüðe çözüm olarak sunulan GENÇ-SEN ‘den ve politikasýndan söz etti. Son olarak da Devrimci Öðrenci Birliði’nden ve mücadele anlayýþýndan söz etti. DÖB’ ün; anti-kapitalist, antifaþist, anti-emperyalist tüm devrimci gençliðin mücadele örgütü olduðunu, komite-konsey- milis örgütlenmesini savunan iç savaþa uygun mücadele örgütü olduðunu anlattý. Panelimiz katýlýmcýlarýn sorularý ve konuþmalarýyla sona erdi. Panelin bitiminde ise Devrimci Öðrenci Birliði olarak Newroz’da pankart açarak Kürt Ulusuna Kendi Kaderini Tayin Hakký þiarýný yükselteceðimizi tüm herkesi bu þiarý beraber yükseltmek için Newroz’da beraber yürümeye davet ettik.
GENÇ YOLDAÞ DERGÝSÝ ÝZMÝR DEVRÝMCÝ ÖÐRENCÝ BÝRLÝÐÝ(DÖB)
27
MERSÝN’DEN HABERLER Tekel Ýþçilerine Destek Eylemi Tekel iþçilerinin grevini desteklemek için 6 konfederasyonun birleþerek 4 Þubat 2010’da tüm ülkede yapýlan grev Mersin’de de emekçiler tarafýndan coþkuyla gerçekleþtirildi. Saat 10:30’da Mersin büyük þehir belediyesi önünde toplanan emekçiler çe-
kilen halaylar ve sloganlarla grevlerine baþladýlar. Tüm sendikalarýn ve kitle örgütlerinin de katýlmasýyla büyük yürüyüþe geçildi. Yürüyüþ sýrasýnda sýk sýk “Tekel Ýþçisi Direniþin Simgesi”, “Tekel Ýþçisi Yalnýz Deðildir”, “Yaþasýn Sýnýf Dayanýþmasý” sloganları atýldý. Þehir merkezinden yapýlan yürüyüþe çevredeki evlerden, esnaflardan alkýþlarla destek verildi. Bizler de Devrimci Öðrenci Birliði olarak iþçi sýnýfýnýn mücadelesine destek vermek için bayraðýmýz, pankartýmýz ve sloganlarýmýzla yürüyüþte yerimizi aldýk. “Denizlerin Yoldaþlarýndan Ýþçi sýnýfýnýn Mücadelesine Bin Selam, Ýktidar Dýþýnda Her þey Hiç bir þeydir” yazýlý Devrimci Öðrenci Birliði imzalý pankartýmýzý açarak yürüyüþe geçtik. Yürüyüþ sýrasýnda pankartýmýzdaki ve bayraðýmýzdaki Denizlerin resimlerini görenler bizi büyük bir ilgiyle karþýladýlar. AKP binasýnýn önüne gelindiðinde bütün kitle ayný sloganý haykýrýyordu “ Tekel Ýþçisi Yalnýz deðildir”. AKP önünde grev konuþmalar ve halaylarla devam ederken bizler de pankartýmýzý Metropol Ýþ Merkezinin 3. katýna astýk. Pankartýmýzý gören iþçiler büyük bir coþkuyla alkýþlayarak bizi selamladý. Saat 13:00 kadar süren eylem sloganlarla son buldu.
28
Mersin’de 8 Mart Yürüyüþü 8 Mart’ýn 100. Yýlýnda devrimci kurumlar Mersin’de yürüyüþ ve basýn açýklamasý yaptý. 6 MartCumartesi saat 14:00’te Petrol-Ýþ Sendikasý önünde baþlayan yürüyüþe Mücadele Birliði Platformu’nun da aralarýnda bulunduðu kurum üyeleri “100.Yýlýnda Þan Olsun 8 Mart’ý Yaratan ve Yaþatanlara” yazýlý pankart açarak hastane caddesi üzerinden alkýþ, slogan ve zýlgýtlarla Taþ Bina’ya yürüdü. Yürüyüþ boyunca “Yaþasýn 8 Mart”, “8 Mart kýzýldýr, kýzýl kalacak”, “Kadýnýz, haklýyýz, kazanacaðýz”,” Kadýn-erkek elele, yürüyoruz devrime”, “Jin jiyan azadi” sloganlarý atýldý. Taþ Bina önüne gelindiðinde basýn açýklamasý yapýldý. Yapýlan açýklamada “Sistem 8 Mart’larý tarihsel özünden, emekçi muhtevasýndan kopararak, kadýný mücadeledeki hedefinden saptýrmak ve bilinç bulanýklýðý yaratmak adýna, bu günü Dünya Kadýnlar Günü olarak lanse etmekte; verilen kokteyl partileri ve resepsiyonlarla göstermelik þovlar yaparak soruna yönelik yaklaþýmýný da gözler önüne sermektedir. Ancak hepimizce bilinmektedir ki kadýný fabrikada, tarlada sömüren; þiddeti, taciz ve tecavüzü meþrulaþtýran sistemin ta kendisidir ve sorunu yaratanýn ona çözüm olma gibi bir niteliði de olamaz… Dolayýsýyla bizler de diyoruz ki: 8 Mart açlýða, yoksulluða maruz býrakýlan; iþkenceye, zulüm ve katliamlara uðrayan emekçi kadýnlarýn günüdür. Bizler de buradan tüm emekçi kadýnlarýn 8 Mart’ýný kutluyor; cinsel, sýnýfsal ve ulusal sömürüye karþý örgütlen-
meye ve mücadeleyi büyütmeye çaðýrýyoruz” denilerek basýn açýklamasý sonlandýrýldý. Basýn açýklamasýnýn ardýndan, Ayýþýðý Sanat Merkezi Müzik Grubu Bahara Ezgi sahne aldý. Bahara Ezgi’nin söylediði marþ, ezgi ve halay parçalarýnýn sonrasýnda eylem sonlandýrýdý. Tarihimize Ýz Býrakanlar Ýçin Mart ayýnda, Gazi, Halepçe, Beyazýt ve 12 Mart’ta yapýlan katliamlara sessiz kalýnmayarak Mersin Üniver- sitesi’nde katliam görüntülerinden oluþan fotoðraf sergisi yapýldý. Ýlk sergi 15 Mart Pazartesi günü saat 12.00’ de Yeniþehir Kampus’ ünde yapýldý. Yemekhane karþýsýna DGH, DÖB, YDG imzalý ’12 Mart, Gazi, Halepçe, Beyazýt Katliamlarýný Unutmadýk Unutturmayacaðýz ‘ yazýlý pankart asýlarak katliam fotoðraflarý sergilendi. Yoðunluklu olarak afiþ çalýþmasý yapýldý. 16 Mart Salý günü Çiftlikköy Kampus’ ünde saat 11:30’ da katliam sergisi üniversitesinin çarþýsýnda yapýldý. Katliam fotoðraflarý öðrencilerin yoðun ilgisini gördü. Çiftlikköy Kampus’ ünde de afiþ çalýþmasý yapýldý. Katliamlar üzerine öðrenciler bilgilendirilerek sohbetler edildi. Ayný gün Yurtsever öðrencilerin düzenlediði Halepçe katliamýyla ilgili yürüyüþ yapýldý. Yoðun katýlýmýn olduðu Yürüyüþe Devrimci Öðrenci Birliði’ de destek verdi. Yürüyüþ Cumhuriyet meydanýnda yapýlan saygý duruþu ve okunan basýn açýklamasýyla son buldu. KATLÝAMLARI UNUTMADIK UNUTTURMAYACAÐIZ!.. MERSÝN DÖB
SARIGAZÝ EYLEM ALANI
Tekel Destek
26 Þubat Perþembe günü öðle saatlerinde bir araya gelip Tekel iþçilerine destek amaçlý eylem yapmak isteyen Mehmetçik Lisesi öðrencilerine, caddeyi kapatýp yürümeleri sonrasý, polis hiç bir uyarýda bulunmadan saldýrdý. 4 kiþinin gözaltýna alýndýðý ve süren arbedede bir çok kiþinin yaralandýðý belirtildi. Daha sonra Sarýgazi’de bir araya gelen DHP, MÜCADELE BÝRLÝÐÝ, BDP, PARTÝZAN, HÖC, ESP’nin düzenlediði bir basýn açýklamasý gerçekleþti. Basýn açýklamasýnda son süreçte polisin gerek TEKEL iþçilerine, gerekse devrimci demokrat kurumlara saldýrdýðý ve bunun tek nedeninin sistemin herkese yönelik yýldýrma politikasý yaptýðý belirtildi. Basýn açýklamasý bittikten hemen sonra yaklaþýk 20 kiþilik bir grup ara sokaklardan taþlarla kaymakamlýk binasýna doðru yürüyüþe geçti. Polise ve kaymakamlýk binasýna taþlarla saldýran grup, bir çok polisi yaraladý. Daha sonra Sarýgazi’nin bir çok yerine barikatlar kurarak eylemi taþýyýp, polisin yaptýðý saldýrýya cevap verdi.
TEKEL ÝÞÇÝLERÝNE MEHMETÇÝK LÝSESÝ’NDEN DESTEK EYLEMÝ 2 aydan fazladýr eylemlerini Ankara sokaklarýnda sürdüren Tekel iþçilerinin sesine ses katmak için Sarýgazi Devrimci Öðrenci Birliði bir basýn açýklamasý gerçekleþtirdi. Eylemde sýk sýk “Tekel Ýþçisi Yalnýz Deðildir”, “Yaþasýn Ýþçilerin Mücadele Birliði”, “Zafer Savaþan Ýþçilerle Gelecek”, “Fabrikalar Tarlalar Siyasi Ýktidar Herþey Emeðin Olacak”, “Ýtfaiye Ýþçisi Yalnýz Deðildir”,”Çemen Ýþçisi Yalnýz Deðildir” sloganlarý atýlarak eylem çevredeki insanlarýn alkýþlarýyla sonlandýrýldý. Bu eylemden birkaç gün sonra 17 Mart 2010 tarinde Mehmetçik Lisesi’nden TEKEL eylemine destek eylemi gerçekleþtirildi. Bu eylem nedeniyle 23 öðrenci okuldan atýldý. Okuldan atýlan öðrenciler için bir eylem düzenlendi. Bizlerler de Devrimci Öðrenci Birliði olarak bu eylemde yerimizi aldýk.Sloganlarla okul içinde baþlayan eylem daha sonra okul içerisinde camlarý kýrýlýp kapýlar sökülerek öðrenciler geri alýnýncaya dek süreceði bir eylem olacaðý belirtilerek devam etti. Okul içinde sloganlarýn duyulmasýyla okul müdür ve müdür yardýmcýsý gelerek eylemi bitirmek istediler. Ama öðrencilerin kararlýlýðý bu eylemi devam ettirdi.Daha sonra faþist bir öðretmenin arkadaþýmýza saldýrmasýyla öðretmene sert bir þekilde cevap verildi. Olaylardan birkaç gün soran CHP milletvekili Mehmet Sevigen Çekmeköy Mehmetçik Lisesi’nde protesto edildi. Tekel iþçilerine destek vermek için slogan attýklarý için okuldan atýlan öðrencileri ziyaret eden Sevigen hiç beklemediði bir tepkiyle karþýlaþtý. Öðrenciler, son dönemde kendisine “Emek Dostu” görüntüsü vermeye çalýþan CHP’nin Maskesini indirdi. Hatýrlayalým; Ýzmir’de Kent Aþ. iþçilerini ve Park Bahçe Ýþçilerini de iþten atan yine ayný CHP’li belediyeydi. bunu bilen öðrenciler “Siyasi rant elde etmeye çalýþýyorsunuz” diyerek tepki gösterdiler. Makam aracýnýný etrafýný saran, aracý yumruklayan öðrenciler sürücü kapýsýný açýp arka koltukta oturan Sevigen’e, bizleri siyasi rant aracý olarak kullanýlmasýna izin vermeyecekleri söylediler. Öðrencilere “siyaset yok” diye baðýran Sevigen, tepkiler sürünce, aracýyla hýzla okulun önünden apar topar kaçtý. Dýþarýya çýkan öðrenciler, tekrar içeriye alýnmayýnca, okulun demir kapýsýný yumrukladý. Grubu içeriye almayan görevliler ile öðrenciler arasýnda kýsa süreli arbede yaþandý.
BU SEFER DE ÝÞÇÝ VE EMEKÇÝLER ÖÐRENCÝLERÝN YANINDA 19 Mart günü Mehmetçik Lisesi’nden Tekel iþçilerine destek verdikleri için okuldan atýlan öðrencilere destek vermek için TEKEL iþçileri, Kadýköy Eðitim-Sen ve okuldan atýlan öðrencilerin aileleri vardý. Eyleme sarýgazi halkýnýnda yoðun desteði vardý. Okul önünde öðrencileri sloganlarla beklemeye baþlayan kitlenin önünde polis barikat kurdu. Ancak kitle ve okulda içindeki öðrenciler “Katil Polis Liselerden Defol” sloganýný atmaya baþlayýnca polis barikatý açtý. Bunun üzerine kapý açýldý ve öðrenciler kendilerine desteðe gelen kitleyle buluþtu. Öðrenciler dýþarý çýkarken “Yaþasýn Ýþçilerin Mücadele Birliði”, “Tekel Ýþçisi Yalnýz Deðildir” sloganlarýný atýyordu. Sonrasýn Tek Gýda-Ýþ sendikasý adýna Yunus Durdu, Eðitim-Sen adýna da Ali Gün konuþma yaptý. Açýklamalarýnda öðrencilerin derhal okula alýnmasý gerektiðini, bunun hukuka ayrýkýrý olduðunu dile getirdiler. Baþýndan sonuna kadar okuldaki destek eylemlerini sürükleyen Liseli Devri Öðrenci Birliði’nin de içinde olduðu yaklaþýk 500 kiþilik öðrenci grubu Cemevine kadar sloganlarla gitti. Burada bir basýn açýklmasý yapýlarak eylem sonlandýrýldý. Bu açýklmanýn ardýndan Lise DÖB bir araya gelerek; “okuldaki bu baskýlarýn kararlýlýðýmýzýn önüne geçemeyeceðini, her þeye raðmen eylemlerimize devam edeceðiz. Baskýlar bizi asla yýldýramaz. Burada yapýlmak istenen okuldaki devrimci iradeyi kýrmak ve yok etmektir. Ancak bizler bundan asla taviz vermeyeceðiz” açýklamasýný yaptý.
29
KAPÝTALÝZMÝN ÜNÝVERSÝTELERDE AHMAKLIK ÖÐRETÝSÝ Zaten burjuva eðitim sisteminin de amacý gençliði, pasifize etmek, kendisinden baþka hiç kimseyi düþünmeyen, doymak bilmez bir hýrsla yaný baþýndaki en yakýn insaný dahi ezmek için uðraþýr duruma getiren bireyler yetiþtirmek, böylece kendi düzen çarkýna, kendi paslanmaya yüz tutmuþ mekanizmasýna kolayca adapte edebilmek deðil midir? Birkaç gün önce (takip edenler olmuþtur), internetin haber sitelerinde bir haberdir dolaþtý durdu. Belki kimimizin dikkatini bile çekmemiþtir ama bu haberin aslýnda bizlere ne anlattýðý, içinde bulunduðumuz durumu gözler önüne sermesi bakýmýndan oldukça kayda deðerdi. Haber sitelerine bir Ýtalyan ajansýndan ulaþmýþtý. Baþlýk ise þöyle; “Üniversitelerde Kýz Tavlama Dersleri” . Haberin kaynaðý Çin’deki bir üniversitedir. Habere göre derslerin yoðunluðundan baþýný kaldýramayan, giderek asosyalleþen öðrencileri tekrar sosyal ortamýn içine katmak, kendilerine özgüven kazanmalarýný saðlamak adýna “tecrübeli” öðretmenlerce (hatta öðretim görevlisi olabileceði de belirtilmiþ!) erkeklerin kýzlara yaklaþma yollarý, onu etkileme taktikleri, nasýl iletiþime geçileceði, arkadaþlýk teklif etme yollarý... eðitimi verilecekmiþ. Hem de bu “gönül çelme “adý verilen dersler için öðretim görevlileri mastýr programý hazýrlýðý içindeymiþler. Haftada 3 saat olarak verilen “kýz tavlama” dersi ileriki dönemlerde üniversitenin öðretim müfredatýna dahi konulacakmýþ… Derslerin hedef kitlesi de tahmin edildiði gibi 20-35 arasý gençlik..Haber sayfalarýnda birkaç satýrý ancak doldurabilen bu habere neden yer vermek istediðimizi anlamýþsýnýzdýr. Aslýnda bahsettiðimiz bu olay, þu anda üniversitelerde süre gelen mevcut durumun sadece bir örneði. Hepimiz biliyoruz ki üniversitelerin her dönem yeni eðitim-öðretim yýlýna baþlamasýyla birlikte kapitalist dünyanýn sözde “bilim severleri”, endüstri, sanayi tekelleriyle, “burjuva hayýrseverlerinin” dayanýþma kurum ve kuruluþlarýyla, sponsor þirketler aracýlýðý ile üniversitelerde söyleþiler, paneller organize ederler; kariyer yarýþmalarý düzenlerler. Burjuvazinin üniversiteler baþta olmak üzere kapitalist sistemin diðer kurum ve kuruluþlarýnda buna benzer faaliyetler yürütmesi ya da bunun finansmaný olmasý egemen sýnýfýn doðaya, bilime, ya da teknolojiye verdiði önemden ötürü deðildir. Tabii, tarihsel anlamda bakacak olursak mevcut kapitalist toplumda da bugüne dek yapýlmýþ, devasa boyutlara varan bilimsel-teknik geliþmeler yapýlmýþtýr ve devam etmektedir, bu yadsýnamaz elbette. Ancak burjuvazi kendi varlýðýný devam ettirmek için, kapitalist üretim iliþkilerini yeniden üretmek, dolayýsýyla sömürdüðü emek-gücünün de kendini üretmesi için bilimin, teknolojinin geliþmesinin önünü
30
açmak zorundadýr. Yani, Koç, Sabancý, Eczacýbaþý gibi tekelci sermayedarlarýn üniversitelerde boy göstermesi, kampus duvarlarýna, kongre salonlarýna adeta vantuz gibi yapýþmasý boþuna deðil. Zaten burjuva eðitim sisteminin de amacý gençliði, pasifize etmek, kendisinden baþka hiç kimseyi düþünmeyen, doymak bilmez bir hýrsla yaný baþýndaki en yakýn insaný dahi ezmek için uðraþýr duruma getiren bireyler yetiþtirmek, böylece kendi düzen çarkýna, kendi paslanmaya yüz tutmuþ mekanizmasýna kolayca adapte edebilmek deðil midir? Ýþte insanlýðý yokluða, yoksulluða, yaþamdan kovmaya iten, insana dair bütün deðerleri tüketmiþ ve hala da yok etmeye devam eden bu düzenin o yine bildik tanýdýk yüzü þimdi de üniversitelerde böyle bir maske ile karþýmýza çýkýyor. Kadýn ile erkeðin arasýnda ancak karþýlýklý emekle örülebilecek ve yine karþýlýklý paylaþým ve gönüllü birlik temelinde devam edecek olan aþk duygusunu, sevginin deðerini; her þeyi meta iliþkisi derekesine düþürmüþ olan kapitalist sistem bu hale getirmiþtir. Ve pragmatizmi (faydacýlýðý) temel felsefesi haline getirmiþ olan burjuvazi tüm düzen kurumlarýyla (eðitim kurumlarý dâhil) kendini tüketmiþ, iðrençleþmiþ yasalarýnýn, ideolojisinin propagandasýný gençliðe yapmaya devam etmektedir. Sýnýflý toplumlardan bu yana tarihin her döneminde, en gizli zamanlarýnda sýnýfsal kimliðinin yaný sýra, cinsel kimliðiyle de asýrlardýr sömürüye maruz kalmýþ, dýþlanmýþ, varlýðý yok sayýlmýþ olan kadýn, günümüzde ise “özgürlükçü düzen “ naralarýyla sývanmýþ, üstü örtülmeye çalýþýlmýþ kapitalist toplumda burjuva sýnýfýn kurnazca oyunlarýyla sömürülmeye devam etmektedir. Özelliklede gençlik arasýnda bu düþünceyi (erkek egemen ideolojiyi)”modernize olmuþ” yöntemlerle, okullarda bunun teorisinin ders olarak okutturulmasý þeklinde enjekte etme çabasý içerisindedir. Çin’deki bir üniversitede yürütülecek olan þu “gönül çelme” dersleri özelinde ele alacak olursak egemen sýnýfýn bunu ne kadar baþaracaðý(!) bilinmez ama gerçek olan; yaþamýn kimden yana akacaðýdýr. Tüm dünyada geliþen koþullar, artarak ilerleyen ayaklanmalar ve gençliðin yeni bir toplumu, sosyalist toplumu yaratma mücadelesinde yer aldýklarý saflar gösteriyor ki, burjuvazinin planladýðý tüm oyunlar boþa çýkacaktýr.
31
32