s64

Page 1



Merhaba Genç Yoldaþlar;

Yeni bir sayýmýzla yine sizlerle birlikteyiz. Yaz mevsiminin en sýcak günlerinin yaþandýðý Temmuz ayý içerisindeyiz. Tabi ki bu sýcaklar ne devletin baský ve terörünü ne de iþçilerin, emekçilerin, gençlerin kitlesel eylemlerini engelleyemiyor. Suriye ile savaþ konusu güncelliðini hiç yitirmeden devam ediyor. T.C devleti Suriye halkýný “korumak” adýna Suriye’ye girmek için elinden geleni yapýyor. T.C devleti ne kadar Suriye halkýnýn “iyiliðini” düþünse de Uluslar arasý “güçler” anlaþamadýðý için bir süre daha aðzýnda ki salya ile beklemek zorunda. Türkiye Suriye’ye saldırmak konusunda son derece iştahlıyken, içeride çýkan yangýnlar onun etrafýnda bir korku çemberi oluþturuyor. Cezaevlerin de çýkan yangýnlar bunu bütün çýplaklýðý ile bize gösterdi. Devlet ve burjuva medya Urfa cezaevinde ki ilk yangýný yalanlarýyla söndürmeye çalýþtý. Ancak bu yalanlara en güzel cevap tutsaklardan geldi. Tutsaklarýn yaktýðý isyan ateþi devletin ve burjuva medyanýn gözlerindeki korkuyu görmemizi saðladý. Buradan Urfa cezaevinde yakýnlarýný ve sevdiklerini kaybedenlere baþsaðlýðý diliyor ve acýlarýný paylaþýyoruz. Son olarak iþçiler, emekçiler hak gasplarýna karþý, iþten atýlmalara karþý eylemdeler. Bunlardan bir kaçý BEDAÞ, THY, TEDAÞ, HEY TEKSTÝL iþçileri... gençliðin ve iþçilerin mücadele birliðini oluþturmak için herkesi iþçi ve emekçilerin eylemliliklerine destek olmaya çaðýrýyoruz. Bir sonraki sayýmýzda görüþmek üzere... Hoþçakalýn.


BURJUVAZÝNÝN SALDIRILARI VE GENÇLÝK

UMUT GÜNEŞ

2

Devrimin birleþik karakterinden ötürü, burjuvazinin ve faþist devletin hangi tarafa olursa olsun yaptýðý saldýrý, birleþik devrimin kendisine, geliþimine dönük bir saldýrýdýr ve bir arada durulmasý, birlikte karþýlanmasý,gerekir. Sokakta oluþan mücadele birliðinin daha da geliþtirilmesi ve güçlendirilmesi gerekir. Birleþik devrimimizin en örgütlü, hareketli ve bilinçli kesimi olan Kürt halký ve devrimci gençliði, sadece burada deðil, Ortadoðu’da da kilit öneme sahip bir güç haline geliyor ve bölgede emperyalist güçlerden tutunda, bölgede gerici, faþist devletlerin yoðun saldýrýsýna maruz kalmaktadýr. Þimdiden þunu söylemek gerekir ki bu saldýrýnýn ana hedefinde, devrimci mücadele çizgisinin sürecin dýþýnda býrakýlmasý, etkisiz kýlýnmasý ve yok edilmesi bulunuyor

Binlerce yýllýk yönetme geleneðine sahip burjuvazi, iktidarýný korumak adýna her yolu dener. Devrim mücadelesinin geliþimine göre baský ve zordan tutun da, politik manevralara kadar pek çok yol, sýnýflar mücadelesinin geliþiminde görülmüþtür. Türkiye ve K. Kürdistan birleþik devriminde de bunun pek çok örneðini görmek mümkün. Bugün birleþik devrimimizin her iki parçasý da hareketli günler geçiriyor. Önemli deneyimler yaþýyor. Devrimin birleþik karakterinden ötürü, burjuvazinin ve faþist devletin hangi tarafa olursa olsun yaptýðý saldýrý, birleþik devrimin kendisine, geliþimine dönük bir saldýrýdýr ve bir arada durulmasý, birlikte karþýlanmasý,gerekir. Sokakta oluþan mücadele birliðinin daha da geliþtirilmesi ve güçlendirilmesi gerekir. Birleþik devrimimizin en örgütlü, hareketli ve bilinçli kesimi olan Kürt halký ve devrimci gençliði, sadece burada deðil, Ortadoðu’da da kilit öneme sahip bir güç haline geliyor ve bölgede emperyalist güçlerden tutunda, bölgede gerici, faþist devletlerin yoðun saldýrýsýna maruz kalmaktadýr. Þimdiden þunu söylemek gerekir ki bu saldýrýnýn ana hedefinde, devrimci mücadele çizgisinin sürecin dýþýnda býrakýlmasý, etkisiz kýlýnmasý ve yok edilmesi bulunuyor. Devrimci Mücadeleden Vazgeçmek Özgürlükten Vazgeçmektir! Burjuvazi devrimci mücadele yürüten kitleleri bu mücadele çizgisinden vazgeçirmek adýna çok uðraþ verdi, hala da veriyor ama baþarýlý olamýyor! Baþarýlý olamamasýnýn nesnel ve öznel birçok sebebi var. Hatýrlanacaktýr, Amed ayaklanmasýndan sonra yaþanan süreçte “polise taþ attýklarý” gerekçesi ile yüzlerce çocuk yaþlarýnýn kat be katý cezalar almýþ, zindanlara atýlmýþtý. Zindanlarda

çocuk yaþtaki tutuklularýn ne tür saldýrýlara uðradýðý da görüldü. Yine en demokratik haklardan olan basýn açýklamasý gibi eylemlere katýldýðý için binlerce genç aðýr cezalar almýþ ya da davalar açýlmýþtý. Ayný dönemde Ýstanbul’da bir protesto eylemi gerçekleþtirmek isteyen üniversiteli öðrencilere polis çok sert müdahale etmiþ ve bir kadýn çocuðunu kaybetmiþti. Burjuva partilerden, gazetelere, reformistlere kadar geniþ bir kesim bu olay üzerinden polis þiddetini eleþtirmiþti. Eleþtirme noktalarý ise öðrencilerin demokratik haklarýný kullanacaklarý ve “yasa dýþý” herhangi bir þey yapmayacaklarýydý. Burjuva partiler yaptýklarý açýklamalar ile ve hatta polis saldýrýsýna maruz kalan öðrencileri savunur görünmekle aslýnda þunu yapýyorlardý; “benim size çizdiðim sýnýrlar içerisinde kalýrsanýz, bunun dýþýna çýkmazsanýz, benim için tehlike oluþturabilecek bir yola girmezseniz, polis ya da asker saldýrýsýna uðramazsýnýz. Bunun dýþýndaki yapýlan her eylem ya da protesto devletin en sert saldýrýsýna uðrayabilir” düþüncesini topluma kabul ettirmek, toplum nezdinde polisin, askerin mahkemelerin en tam ifadeyle faþist devletin devrime karþý giriþeceði tüm saldýrýlarý, katliamlarý topluma kabul ettirmenin bir yoluydu. Taþ atan çocuklar için de medyada çýkarýlan gürültünün nedeni aynýydý. “Bunlar çocuk, terörist olsalar olabilir ama bunlar henüz çocuk” diyerek faþist devletin daðlarda kullandýklarý kimyasal silahlarý ve katliamlarý topluma kabul ettirmeye çalýþmaktý. Esas mesele ise kitlelerin devrimci mücadeleyi ve araçlarýný tercih etmelerinin önüne geçmekti. Çünkü devrimci durum ve iç- savaþ koþullarýnýn yaþandýðý Türkiye ve K. Kürdistan’da


7’den 70’e devrimci mücadele sürdüren bir Kürt halký faþist devlet açýsýndan son derece tehlikelidir. Üniversitelerden, liselere gençliðin, iþçi ve emekçilerin, kadýnlarýn önündeki engelleri bir bir açýp, devletle çatýþmalara girmesi, devrim ve sosyalizm sloganlarýnýn, çaðrýlarýnýn her an duyulmasý faþist devlet açýsýnda son derece tehlikelidir. Kitlelerin nesnel geliþmelerin etkisi ile devrimci mücadeleye yönelmesi, devrimci mücadele çizgisinin güç kazanmasý ve yaþanan krizlerden, yoksulluk ve sefalete karþýlýk gençlikte ve toplumun hemen her kesiminde artan ayaklanmacý, isyancý ruh halinin burjuvazi açýsýndan büyük bir tehdit oluþturduðu aþikar. Ama reformist ve oportünist hareket burjuvazinin bu tür oyunlarýna kanýp, medyada burjuva yazar çizer takýmýnýn eleþtirileri ile aðýz birliði yapýp, faþist devletten “hak, hukuk, adalet ve özgürlük” taleplerine devam ediyor. Bu tutum her yerde kitlelere teþhir edilmeli ve bu alanda ideolojik, politik pratik bir mücadele güncel bir görev olarak önümüzde durmaktadýr. Çünkü kapitalist toplumda burjuvazinin yasalarýnýn saðlayacaðý ve güvencesi altýnda olacak olan bir özgürlük aslýnda bir köleliktir. Burjuva sýnýf için özgürlük, iþçi sýnýfý ve emekçiler açýsýndan ise bir diktatörlüktür. Kapitalizmde sömürülen, ezilen ve geleceði çalýnan yýðýnlar yalnýzca, kapitalist sisteme karþý yürüttükleri

mücadele ile özgürlüklerini saðlayabilir ve iþçi sýnýfý iktidarýnda bunu garanti altýna alabilirler.

Ne Yapmalý? Bu saldýrý baþka bir biçimle bugün Kürt halkýna karþý yapýlýyor. Burjuvazi bu sorunun çözümü noktasýnda “devrimci mücadele çizgisini” ve bunu savunan hareketleri dýþarýda býrakmaya çalýþýyor. Türkiye tarafýnda ise düzen içi mücadele çizgisini hemen her alanda egemen kýlmak için burjuvazi yoðun bir çaba sarf ediyor. Bunun yanýnda ise reformistlerden tutun da, oportünistlere kadar savunduklarý politikalarý ile burjuvazinin bu çabasýna yardýmcý oluyorlar. Buna karþý baþta Türk ve Kürt iþçi, emekçi, öðrenci gençliði olmak üzere diðer ulus ve ulusal topluluklarýn gençliði devrimci mücadele ekseninde burjuvaziye karþý birlikte mücadele etmelidir. Her alanda isyan, ayaklanma, devrim çizgisini savunmalý, sorunlarýnýn çözümünde devrimci mücadele araç ve yöntemlerinin kitlelere propagandasýný yapmalý ve devrimci mücadele organlarýný oluþturmalýdýr. Çünkü gençlik özgür olmak ve geleceðini kendi ellerine almak istiyorsa, faþizmden kurtulmak istiyorsa ve sömürüsüz bir toplum idealleri kuruyorsa; devrimci mücadele çizgisinden vazgeçmemek, ýsrarla bunu savunmaktýr. Ve bu sömürücü sistemi temellerinden uçurmak ve sosyalizmi kurmaktýr.

gençlik özgür olmak ve geleceðini kendi ellerine almak istiyorsa, faþizmden kurtulmak istiyorsa ve sömürüsüz bir toplum idealleri kuruyorsa; devrimci mücadele çizgisinden vazgeçmemek, ýsrarla bunu savunmaktýr. Ve bu sömürücü sistemi temellerinden uçurmak ve sosyalizmi kurmaktýr.

3


J A T R KÜ E

BERİL ÇİÇEK

4

konomik kriz ve Suriye savaþýndan sonra, Türkiye ve Kürdistan’ýn en çok tartýþýlan konularýndan biri kürtaj meselesi oldu. R.T. Erdoðan bu konuyu kadýnlarýn aðýrlýklý katýldýðý nüfus planlamasý toplantýsýnda açýklarken, dilinden dökülen sözcükler önümüzdeki süreçte kadýnlarýn faþizm tarafýndan ne kadar aðýr bir baský altýna alýnacaklarýný göstermekteydi. AKP’li kadýnlar faþizmin çalýþmalarýna hizmet etmenin histerisiyle Erdoðan’ý çýlgýnca alkýþlarken, burjuvazinin saflarýnda kendi cinslerine ilan edilen savaþýn yürütücüleri olacaklarýný da böylece göstermiþ oldular. Görülüyor ki kadýn hem cins olarak eziliyor, hem de sýnýfsal olarak ve burjuvazi son saldýrýsý ile bunu bir kez daha gösterdi. Faþizmin genç emekçi kadýn nüfusuna biçtiði görev kýsaca þu; her ne olursa olsun doðuracaksýnýz. Toplumsal emek sürecinin dýþýnda olacaksýnýz. Eðitiminizi arkaya atacaksýnýz. Tecavüzcünüzün, iþkencecinizin çocuðu da olsa doðuracaksýnýz, doðurmak sizin sonunuzu getirecek de olsa, çocuk sakat da olsa fark etmez, siz doðuracaksýnýz. Peki birden bire nereden çýktý bu yasa ? AKP 2003’te hükumete geldiðinde toplumsal tepkilerden kurtulmanýn ilk yollarýndan birisi olarak kadýn haklarý üzerinde bir dizi düzenlemeye giriþti. O zamanlar çoðu sol cenahtan hukukçular bile bu düzenlemelerde pek az eksiklik bularak hayretlerini dile getiriyordu. Bu hayret küçük burjuva sýnýfýn yeniden kazanýlmasýný içeriyordu. Küçük burjuva aydýn çevrelerin kazanýlmasý toplumun geniþ küçük burjuva katmanýný kazanmanýn, kafalarý karýþtýrmanýn bir yoluydu. Ayný zamanda sokaktaki-eylemdeki kadýný evine de döndürmenin bir aracýydý. Tekeller AKP aracýlýðýyla toplumun birçok kesiminde ‘acaba iþler düzeliyor mu’ havasý-umudu yaratmaya, devrimin birleþmeye baþlayan cephesini bölmeye çalýþýyordu. Ancak aradan geçen yýllarda görüldü ki, kaðýt üstünde yapýlan düzenlemeler yalnýzca kaðýt üstünde kaldý. Kadýn cinayetleri, kadýnlara yönelik aile içi ve devlet-polis þiddeti artýyor, kaðýt üstündeki haklarýný kullanmaya çalýþan ka-

VE KADINLARA DÖNÜK SALDIRILAR

dýnlar vuruluyor, kesiliyor, yakýlýyor ve bunlara devletin verdiði cevaplar tüyler ürpertiyordu. Ýþsizliðin bu denli arttýðý, ekonomik olarak güvencesiz olan kadýnlar sürdürmek istemedikleri bir iliþkiyi sürdürmenin ya da sahip olmak istemediði bir çocuðu dünyaya getirme zorunluluðunun bütün ýzdýrabýný yaþýyor, aç kalmayý, toplumun geri yanlarýndan kaynaklý dýþlanmayý

göze alarak boþanmayý, çocuðunu doðurmamayý tercih ettiðinde ise ölüm tehditleri ve ölümle yüz yüze kalýyordu. Durum hiç de iyi deðildi ama faþizm ve kapitalist sistemin de durumu iyi deðildi. Ekonomik krizlerle boðuþan ve son kertede savaþa hazýrlanan devlet nasýl ki, “toplumsal uzlaþmanýn”, devrim cephesini bölmenin ilk adýmlarýndan biri olarak kadýn haklarýnda adýmlar attýysa þimdi toplumu bir savaþ düzenine sokmanýn ve güçsüz ekonomisini bedava genç iþgücü ve asker olarak düzenlemenin pratik adýmlarýný kadýnlar üzerinden yapýyor. Burjuvazi bunu “vicdan, ahlak” meselesi gibi göstererek, kürtajýn “yaþam hakkýnýn ihlali” olduðu gibi söylemlerle, gerçekleri her zaman olduðu gibi hasýraltý ediyor. “Kadýn saðlýðýný önemsiyoruz”, “ Bilimsel olan neyse o uygulanýr” deniyor, hatta daha ileri gidilerek “Tecavüz sonucu doðan çocuklara bakarýz” diyerek pervasýzlaþýyor. Faþist tüm partiler ondan daha geride kalmamaya özen göstererek, 2004’de çýkarýlan aile bütünlüðünün te-

mellerini bozan ( ki o sýralarda kadýnýn özgürlüðü için temel biçiminde gösterilen) zina-kolay boþanmaya yönelik tüm yasalarýn geri alýnmasýný talep eden açýklamalar yapýyorlar. Burjuvazi Roboski gibi vahþi bir katliamý kendini aklama ve konuyu baþka biçime çevirmenin de gerekçesi olarak kürtajý kullanmýþtýr. Ama bu gerekçe öyle bir gerekçedir ki, kadýnýn her türlü duygu ve düþüncelerini, yaþam koþullarýný hiçe saymaktadýr. Son aylarda burjuva siyasetçilerin çýkardýklarý yasalara þöyle bir baktýðýmýzda rahatlýkla görebiliriz ki; çýkan veya çýkmasý planlanan tüm yasalarda kadýn cinsi üzerinde korkunç baskýlarýn daha da perçinleneceðini görebiliriz. 4+4+4’den “dinsel bir kuþak yetiþtirme” evlenme yaþýnýn düþürülebileceðinden, zina boþanma gibi yasalarýn deðiþtirilmesi hedefinden vs.… Biliyoruz ki burjuva yasalar özel mülkiyeti korur, yasalarý polis korur, polisi ise devlet korur. Bunca kadýn cinayetlerinin yaþandýðý, medyasýyla bunun ekmek su gibi sýradanlaþtýrýldýðý, fuhuþ, taciz, tecavüz olaylarýnýn tepeye týrmandýðý bu düzende kadýnýn saðlýðý ne kadar mümkün olacak? Böyle bir yasa mý güvence altýna alacak kadýn saðlýðýný? Biliyoruz ki kürtajýn yasak olduðu ülkelerde gizli koþullarda yapýlan kürtajlarda binlerce kadýn ölüyor, bunun neresi kadýn saðlýðýný garantilemek oluyor? Devletin “baktýðý(!)” çocuk esirgeme kurumlarýnda çocuklarýn uðradýðý dayak, iþkence, tecavüz vakalarýnýn bile haddi hesabý yokken? O nedenledir ki, devletin bu açýklamalarýnýn hiçbir inandýrýcýlýðý yok. “din, vicdan” tartýþmalarý yaratarak toplumun en geri duygularýna, en geri yanlarýna seslenerek bundan bile medet umuyorlar. Bu durumun baþka önemli bir boyutu daha var: Nüfus planlamasý. Nüfus planlamasý derken bunu genç, dinamik nüfus olarak okumak gerekir. Türkiye’nin böylesi bir dönemde genç nüfus artýþýný istemesi öyle masumane bir istek deðil. Çünkü buradaki sermaye güçleri emperyalist devletlerle tam iþbirliði içinde, onlarý arkasýna


alarak Ortadoðu’da büyük bir askeri güç olma peþinde olduðu uzun zamandan beri biliniyor. Ortadoðu’da gerçekleþen halk devrimlerinin önüne geçmek için orada dinci gerici iktidarlar kurulmaya baþlanmýþtý. Askeri açýdan güçlü olmak ordunun teknik donanýmýn olmasýnýn yaný sýra asýl olarak savaþa sürükleyecek dinamik, enerjik genç nüfusa sahip olmaktan geçiyor. Genç nüfus, ayný zamanda dinamikliðiyle kapitalistlere ucuz iþ gücü anlamýný da taþýyor. Devletin, hükumetin bu kadar alelacele planlarýný harekete geçirmeleri yine bu durumu kanýtlýyor. Erdoðan’ýn “3 çocuk olsun- 5 çocuk olsun “ sözleri, þimdi de kürtaj yasaðýnýn gündeme gelmesi bu planlarýn sonucudur. Devletin bu ilk hamlesi deðildi elbet. “Dindar nesil yetiþtirme” sözlerinin ardýndan atýlan adýmlar, eðitim sisteminin tepeden týrnaða dincileþtirilerek deðiþtirilmesi, çocuk gelinlerin önünün açýlmasý vb. egemen güçlerin hedefinin rotasýný þimdiden çiziyor. Bu aslýnda faþizmin kitle tabanýný yaratma çabasý, tabandan kitleleri gericileþtirme çabasýdýr. Üniversitelisi, iþçisi, memuru, ev iþçisiyle tüm genç emekçi kadýnlar faþizmin, burjuva faþist politikalarýn birer kölesi haline getirilmek isteniyor. Genç emekçi kadýnlar bu durumdan fazlasýyla rahatsýz ve öfkelidir. Genç emekçi kadýnlarýn örgütlenmesi dünden daha acil bir zorunluluk içermektedir. Onlarýn öfkesi dünyanýn deðiþtirilmesinde, yeni biçim verilmesinde güçlü bir motor olacaktýr. Kadýnlarýn özgürlüðünü, yaþamýnýn garantisini sosyalizm saðlayacaktýr. Þimdi genç emekçi kadýnlarý sosyalist düþüncelerle, eylemlerle tanýþtýrmanýn zamaný, enerjilerini ve öfkelerini devrimde örgütleme zamanýdýr. Her devrim kadýnlarý kazandýðýnda hýzla ileri sýçramýþtýr, sýçrayacaktýr da. Burjuvazinin, faþizmin amacý bu olabilir. Ama bu, tepeden týrnaða kadar sarsýlan sistemini, iktidarýný koruma içgüdüsünden öteye gidemeyecektir. Çabalarýný boþa çýkaracak olan emekçi sýnýflarýn eylemliliðidir. Devrimin dinamosu, erkeðiyle kadýnýyla gençliðin de yüzünü döndüðü çað isyanlar, devrim ve ayaklanmalar çaðýdýr.

BİZ KİMİZ

?

Biz ki emeðiyle geçinen Makine çarklarýnda ezilen Biz ki ezildikçe susan Sustukça ezilenleriz. Biz ki ekmekten sudan havadan bile Payýný insanca alamayan Yaðlý urgan kokusuyla Köþeye çekileniz. Patronun zenginliðine zenginlik katan Kattýkça aç kalan Biz ki gündüz güneþinde iþten Gece açlýk ve yorgunluktan uyuyamayanýz. Biz ki ezildikçe susan Sustukça ezileniz. Biz ki Nazým ustanýn þiirinde ‘Suçun büyüðü senin kardeþim!’ Mýsralarýna yakýþanýz. Biz ki susan ve isyaný büyüteniz.

Antep’ten Bir DÖBLÜ 5


Son Dakika Haberi Son dakika haberi! Cezaevlerinde yangýn çýktý. Urfa cezaevinde çýkan yangýnda 13 “adli” mahkum yanarak öldü. Yetkililer (vali, cezaevi müdürü, adalet bakaný) yaptýklarý açýklamalarda þunlarý söylediler: Akþam saat 22:00 sularýnda sýcak havalardan bunalan “adli” mahkumlar vantilatör kavgasýna tutuþmuþlar. Hücre kapýsýna ve üst kat giriþine barikat kuran ve bu barikatlarý ateþe veren “adli” mahkumlarýn 13’ü sonuç olarak yanarak can vermiþlerdir. Baþsaðlýðý diliyoruz....

!

Bunlarý söylerken yüzleri kýzarmadý, bunlarý söylerken “vicdanlarý” sýzlamadý... Gözlerimizin içine bakarak yalanlarýný utanmadan sýralýyorlardý. Ve inanmamýzý bekliyorlardý söylediklerine...

Ardýndan bir yangýn daha çýktý Urfa cezaevinde ve takip etti Adana, Yozgat... Urfa’yý.

6

O olayda esirler toplama kampýna aktarýlmadan önce Tutsaklar seslerini eylemleriyle ulaþtýrdý bizlere. Hay- bir kiliseye hapsedildi. O gün çýkan yangýnda ise hepsi küle çevrildi. Yýllar sonra yapýlan yargýlamada : ‘ Neden yankýrdýlar tek bir ses ile... gýn çýkýnca kilise kapýlarýnýn kilitleri açýlmadý, esirler ÝSYAN! ÝSYAN! ÝSYAN! kurtarýlmadý?” sorusuna gardiyan þu yanýtý verdi: “Bizim iþimiz onlarý yaþatmak deðil, kaçmalarýný önlemektir... Biz 8 kiþilik yerde, 20-30 kiþi kalmamak içindi ÝSYAN! iþimizi yaptýk! ‘ Hakarete, aþaðýlanmaya karþýydý ÝSYAN! Türkiye’de mavi ring vakasýnda da, Urfa cezaevinde Ýþkenceye ve zulme karþýydý ÝSYAN! de Adalet Bakanlýðý, Vali, personel v.s herkes gerçekten de Umudun ve özgürlüðün adýydý ÝSYAN! “iþini” yaptý. Týpký 1940’larýn Almanya’sýnda ki gibi...” Evet cezaevlerinde isyan vardý. Bu isyanlar bizi üzdü, ZÝNDANLAR YIKILSIN sinirlendirdi, öfkelendirdi. Ama bir þey öðretti. Devletin ve TUTSAKLARA ÖZGÜRLÜK! burjuva medyanýn pis yüzlerini daha net görmemizi saðladý. Hiç utanmadan yalan söyleyenleri görmemizi saðladý. Ve taEvet onlar iþlerini iyi yaptýlar. Peki biz ne yapmalýyýz? bi bu sözleri sorup soruþturmadan haber yapan “gazetecilerZindanlar sorunu çok önemli bir konu. Bizler için ne kadar le” tanýþtýrdý. önemliyse burjuvazi içinde o kadar önemli. 19 Aralýk süreci zindanlar sorununu burjuvazinin ne kadar ciddiye aldýðýBurada Bakýrköy cezaevinde bulunan Yüksel Genç’in Gündem gazetesinde yayýmlanan konuyla ilgili yazýsýndan ný bize çok açýk bir þekilde gösterdi. bir bölümü almak yerinde olacaktýr. Bizler de bu sorunu açýk, net ve keskin bir þekilde ele “...Ekranlara cezaevlerinde yükselen dumanlar, öfke, almalýyýz. “Zindanlar Yýkýlsýn Tutsaklara Özgürlük” þiarý da tepki ve korku duyan tutuklu yakýnlarýna sýkýlan gaz bom- zindanlar sorununa dair çözümü en açýk ifadeyle ortaya koybalarý, bir de ‘mahkumlar kaçabilir, kapýlarý kapatýn, gü- maktadýr. Tutsaklarýn özgürlük umudu olan ve devrime giden yolda en önemli basamaklardan biri olan bu þiarý venliði aðlayýn!’ anonslarý takýlýverdi. Bu söz aklýma, 1940larýn Almanya’sýn da, bir kilisede önümüze hedef olarak koymalýyýz ve zindanlarda yanan isyan ateþini devrimin büyük yangýnýna dönüþtürmeliyiz. yakýlan çoðu Yahudi onlarca esiri getirdi...


YAÞASIN ÝÞÇÝLERÝN

MÜCADELE BÝRLÝÐÝ

6 Temmuz günü Galatasaray lisesi önünde toplanan iþçiler “ Direnen Ýþçiler Onurumuzdur” en öndeki pankart arkasýnda kendi pankartlarýný açtýlar. BEDAÞ iþçileri “ BEDAÞ’tan Atýlan Ýþçiler Geri Alýnsýn”, hemen arkasýnda Hey Tekstil iþçileri “Yaþasýn Sýnýf Dayanýþmasý” pankartý ile Türk Hava Yollarý ( Hava Ýþ) emekçileri, hemen arkasýnda da Mücadele Birliði kortejleriyle “ Bedaþ Ýþçisi Yalnýz Deðildir”, “Yaþasýn Sýnýf Dayanýþmasý”, “Kavga Bitmedi Daha Yeni Baþlýyor”, “Yaþasýn Ýþçilerin Mücadele Birliði”, “ Bedaþ Þaþýrma Sabrýmýzý Taþýrma”, “Yaþasýn Ýþçilerin Birliði” þeklinde sloganlarla BEDAÞ’a kadar yürüdüler. BEDAÞ iþçileri, Hey Tekstil iþçileri, THY ( Hava ÝÞ) emekçileri, BEDAÞ iþçileri için Galatasaray Lisesi önünden BEDAÞ Genel müdürlük binasý önüne kadar yürüyüþ gerçekleþtirdiler. Ýþten çýkarýlan enerji iþçilerine destek olan diðer eylemdeki iþçiler “ Kavga Bitmedi Daha Yeni Baþlýyor” sloganýyla yürüyüþe baþladýlar. Nakliyat Ýþ üyesi iþçiler, Tümtis üyesi Ýþçiler, KESK Ýstanbul Þubeler Platformu, Ýstanbul Tabip Odasý, TMMOB, DÝSK, Mücadele Birliði ve Devrimci Öðrenci Birliði eyleme destek verdi. 6 Temmuz günü Galatasaray lisesi önünde toplanan iþçiler “ Direnen Ýþçiler Onurumuzdur” en öndeki pankart arkasýnda kendi pankartlarýný açtýlar. BEDAÞ iþçileri “ BEDAÞ’tan Atýlan Ýþçiler Geri Alýnsýn”, hemen arkasýnda Hey Tekstil iþçileri “Yaþasýn Sýnýf Dayanýþmasý” pankartý ile Türk Hava Yollarý ( Hava Ýþ) emekçileri, hemen arkasýnda da Mücadele Birliði kortejleriyle “ Bedaþ Ýþçisi Yalnýz Deðildir”, “Yaþasýn Sýnýf Dayanýþmasý”, “Kavga Bitmedi Daha Yeni Baþlýyor”, “Yaþasýn Ýþçilerin Mücadele Birliði”, “ Bedaþ Þaþýrma Sabrýmýzý Taþýrma”, “Yaþasýn Ýþçilerin Birliði” þeklinde sloganlarla BEDAÞ’a kadar yürüdüler. Mücadele Birliði Platformunun’da destek verdiði eylemde “ Yaþasýn Ýþçilerin Mücadele Birliði”, “Fabrikalar Tarlalar Siyasi Ýktidar Her Þey Emeðin Olacak”, “BEDAÞ Ýþçisi Yalnýz Deðildir”, “THY Ýþçisi Yalnýz Deðildir, “Hey Tekstil Ýþçisi Yalnýz Deðildir”, Ýþçiler Birleþin Devrim Ýçin Savaþýn” þeklinde sloganlar attýlar. Taksim meydanýnda basýna açýklama yapan Bedaþ iþçilerinden Hacý Ömer Yazýcý; ülkeyi yönetenlerin sermayenin ihtiyaçlarý doðrultusunda emekçilerin kazanýlmýþ haklarýný ortadan kaldýrmak için adýmlar atýldýðýný, diðer yandan baský ve zor politikalarýyla iktidarlarýný sürdürdük-

lerini söyledi. Yazýcý; en son Kamu Emekçileri Sendikalarý Konfederasyonu’na yapýlan operasyonda tutuklanan sendikacýlara deðinerek “ Türkiye’de en çok muhalif politikacýnýn, gazetecinin, sanatçýnýn tutuklu olduðu ülkelerin baþýnda geliyor.” diye konuþtu. Yazýcý; Her “özgürlük” dediklerinde özgürlükleri boðmak için bir adým atýlýyor; her “adalet” dediklerinde hakkýn boðazýný sýkýyorlar; her “demokrasi” dediklerinde diktatörlüðüne bir perçin daha atýyor, her “refah” dediklerinde yeni bir soygun ve talan dalgasýný yükseltiklerini söyledi. Hacý Ömer Yazýcý basýn açýklamasýný þöyle sürdürdü; “Bu süreçte Grev haklarý gasp edilen ve direndikleri için iþten atýlan, direniþlerini sürdüren 305 THY çalýþaný HAVA- ÝÞ üyeleri, sendikalý olduklarý ve haklarýný talep ettikleri için iþten çýkartýlan ve direniþte olan 120 Enerji- Sen Bedaþ iþçileri, maaþlarýný alamadýklarý için direnen ve iþten çýkartýlan Nakliyat Ýþ Borusan iþçileri, maaþlarýný alamadýklarý için direnen ve iþten çýkartýlan HEY Tekstil iþçileri, kadro haklarý verilsin diye mücadele eden ve iþten çýkartýlan ve direniþlerini sürdüren ÇAPA saðlýk iþçileri ile emek mücadelesinde bizde varýz diyenler olarak bugün birlikteyiz.” dedi. Taksim meydanýndan yapýlan açýklamadan sonra Þiþli yönü tarafý cadde trafiðe kapatýlarak Elmadað’a kadar, oradan BEDAÞ binasýnýn bulunduðu noktaya yürüyüþ gerçekleþtirildi. Destek veren kurumlarýn iþçilere yaptýðý dayanýþma konuþmalarýndan sonra BEDAÞ patronu ile görüþme için Enerji Sen Baþkaný Kamil Kartal DÝSK yönetiminden Ali Küçük Osmanoðlu ile birlikte bir grup sendikacý iþçilerin geri alýnmasý, haklarýnýn kazanýlmasý konusunda uzlaþmaya varýlmak için toplantýya gidildi.

7


T

arih boyunca, toplumsal üretim iliþkilerine baðlý olarak suç ve ceza kavramý bir deðiþim gösterir. Ýlkel toplumda en aðýr ceza, kiþiyi toplumun dýþýna atmak, dýþtalamak olarak gerçekleþirken; köleci toplumda, bunun yerini köleleþtirme veya ölüm alýr. Feodal toplumda ise; iþkence, halka açýk yerlerde kýrbaçlama, sürgün ve ölüm cezasý vardýr. Tarih sahnesine zindanlar bu süreçte çýkar. Zindan, suçlu olarak kabul edilen bireyin, yargýlanma sürecinde ve hakkýnda verilen ceza ne ise, o gerçekleþtirilinceye kadar, beklenmesi için kapatýldýðý yerdi. Kapitalizmin kendi egemenliðini kurma sürecinde suç – suçlu yeniden tanýmlanýr. Burjuvazinin yükseliþ ve egemenlik çaðýnda, dönemin bütün burjuva düþünürlerinin üzerinde anlaþtýðý biçimiyle suçlu: “Topluma zarar veren, toplumu karýþtýran kiþidir.” Suçlu toplum düþmanýdýr. Burada toplumdan kastýn burjuva toplum ya da kapitalist düzen olduðu açýktýr. Yani kapitalist özel mülkiyete ve bunu korumaya yönelik her türlü üst yapý kurumuna (devlet, din, kültür, ahlak vs.) karþý yapýlan saldýrý, suç ve buna kalkýþanlar da suçlu oluyor. Suç ve suçlu böyle tanýmlanýnca ceza da buna göre þekilleniyor. Ceza ya suçu telafi etmeli, karþýlamalýdýr ya da suçlunun toplumdaki yerleþik iliþkilere bir daha zarar vermesi önlenmelidir. Bunun için polis – jandarma gibi toplumsal düzenin koruyucusu kurumlar yetkinleþirken, bir

yandan da ceza yasalarý, mahkemeler, hapishaneler bugünkü modern anlamýyla tarih sahnesine çýkýyordu. Türkiye ve K. Kürdistan zindanlar sorunun en çarpýcý örneklerinin yaþandýðý baþlýca yerlerden biridir. Komünistlerin, devrimcilerin, aydýnlarýn ve Kürt halkýnýn önderlerinin zindanlarda bulunmadýðý zaman dilimi, hemen hemen yok gibidir. Son zamanlarda öðrenciler de bu listeye eklenmiþ bulunuyor. Tutuklu öðrencilerin sayýsý 600’e yakýn ve bu sayý her geçen gün artmakta. Biz de Genç Yoldaþ Dergisi olarak genelde zindanlara özelde ise zindanlarda bulunan devrimci yurtsever öðrencilere yönelik bir sayfa hazýrlýyoruz. Bu sayfada her sayý cezaevlerinde bulunan öðrencilerin mektuplarýný yayýnlayarak sizlerle onlarý buluþturmayý hedefliyoruz. Unutmamamýz gerekiyor ki zindanlarda bulunan devrimciler bizler için mücadele ettiklerinden ötürü cezaevlerindeler. Bizler onlarý ne kadar sahiplenirsek onlar özgürlüðe o kadar yakýn olacaklar. Bir sonraki sayýmýzda görüþmek dileðiyle…

ZÝNDANLAR YIKILSIN TUTSAKLARA ÖZGÜRLÜK DEVRÝMCÝ TUTSAKLAR ONURUMUZDUR

Z. K. Genç Yoldaþ Dergisi

MADENCÝLERE BÝR MEKTUP

8

Kýþýn evimizde kömürü ýsýnmak için yakarýz. O kömür elimize nasýl geçti? Madenciler ne kadar çok çalýþýyorsunuz. Bu kara taþý çýkarmak için, kör karanlýk madenlerde… Bizim yaþadýðýmýz dünyada deðilsiniz sanki, baþka dünyadaymýþsýnýz gibi. Kör karanlýk yerin dibindeki maden ocaklarýna inersiniz. Karanlýk maden ocaðýna kafanýzdaki madenci þapkasý ýþýðýyla kazmayý ve nasýrlý kara ellerinizi götürürsünüz. Uykulu yorgun bakar o gözleriniz kapanacakken kazmanýn sesi sizi uyandýrýr. Karanlýk, kör maden ocaðýnda ayrý bir dünyada olduðunuzu hatýrlarsýnýz. Devam edersiniz kazmaya… Sonra çocuðunuzu eþinizi özlersiniz. Çocuðunuzun baþýný okþamayý özlersiniz. Onlara bir dilim ekmek götürmek için ayrý bir dünyaya geldiðinizi bilirsiniz. Bazý zamanlar bir tuhaf olursunuz: arkadaþlarýnýz ailesine ekmek götür-

mek için indiði bu mezarda gözlerinizin önünde can verir. Bu sanki sizin kaderinizmiþ gibi algýlanýr ya! Ýþte o zaman karýnýz, çocuðunuzu son defa görebilmek istersiniz. Bu duygu o kadar baskýndýr ki yukarý çýkýnca çocuðunuza sýkýca sarýlýrsýnýz. Belli mi olur belki siz de sýradaki kurbansýnýz: ‘Kader Kurbaný’

Maden mezarlýðýna indiðiniz zaman hýrsa vurursunuz kazmayý madene,’bitse de þuradan sað salim çýkayým’ diye. Siz alýn terinizle, diþinizle, týrnaðýnýzla, uykusuz gecelerinizle, çocuðunuzdan, eþinizden ayrý o kara taþý, kömürü çýkarýyorsunuz. Hem de tonlarca… Siz soðuktan evinizi, ailenizi ýsýtmak için çýkardýðýnýz o kömürleri satýn alýyorsunuz. Sizin çýkardýðýnýz kömürleri parayla satýn almak... Ne tuhaf deðil mi? Sistemin çeliþkisi de bu deðil mi? Þimdi o kör, karanlýk, maden mezarlýðýndan çýkýp öfkemizle, hýncýmýzla, kinimizle bu kokuþmuþ düzeni yýkmak için mücadele etmek zorundayýz. Mücadele etmeliyiz. Baþka çýkarý yolu yok. Devrim için savaþmaktan baþka seçeneðimiz yok. Emeðimizin karþýlýðýný almak için, insanlýðýn kurtuluþu için mücadele edelim.


9


DENİZLER İÇİN BE SÖYLEMEK “Denizler ve yoldaþlar, hayatta bizim için çok hedefleri olmuþlardýr. Biz Hayata devrimi yaratacaðýz; hedefimiz; Denizlerin geride býraktýðý hedefi yapacaðýz.” (7. Sýnýf öðrencisi)

“Tanýmýyordum. Tanýdýkça büyülendim. Menfaati hiçe sayan sadece hak ve halk için mücadele vermiþ bir insan. Denizler ölmez sözü burada gerçek çýkýyor.”

“Bu ismi taþýmak, Deniz’le adaþ olmak hem zor hem de onurdur benim için… Adýmý layýkýyla taþýyabilmek umuduyla. “Adým Deniz”i yaratanlarýn umut ezgileri düþmeyecek dilimizden, emeðinize saðlýk.” (Red Dergisi çalýþaný) 10

“Halkýn Denizi Denizleþen halkla. Bir Deniz ölür ama bin Deniz gelir ardý sýra. Denizciyiz Hüseyinciyiz Yusufcuyuz!”

“Bir Deniz ölür ama bin Deniz gelir ardý sýra…”


EN DE BİR ŞEYLER İSTİYORUM “Bugün yine Deniz bizleri bir araya getirdi. Devrimci önderlerimiz bizlerin onurudur. Unutmak ise ihanettir! Bizler unutsak da unuttursak da onlar yine bizleri ayaða kaldýrýyorlar. Sevgilerimle. Kamber Ateþ”

“Cüretine bin selam olsun senin!”

“Bir kýzým bir oðlum var. Onlarýn inþallah nice Denizler gibi olmalarýný diliyorum…”

“Denizin bedeni toprak altýnda olsa da, ebediyen ruhu hep yanýmýzda… Denizler ölmez Denizler doðar.” “Denizler geleceðe güzel bir ýþýk yaktý. O ýþýðýn düðmesi bizim ellerimizde.” (Tiyatro hocasý)

“Ýleride bir gün devrim olursa, eminim ki, bunda Denizlerin açtýðý yolun katkýsý çok büyük olacak. Biz devrimci gençler her zaman Denizlerin yolundan hiç korkmadan yürüyeceðiz. Onlarýn bayraðýný her zaman dalgalandýracaðýz.”

“Eðer onlar olmasaydý, yaþamazdýk ama devrimcilerin sayesinde paylaþmayý, açlýðýn anlamýný öðrendik.”

11


GÖREVÝMÝZ; DENÝZ GEN Y

12

aþanan onca geliþmeden sonra hala AKP hükumetinin “ileri demokrasisine” güvenen var mýdýr acaba? Zira iþçi ve emekçilerden tutun da, gençliðe ve kadýnlara, Kürt halkýna kadar o kadar geniþ bir kesime yoðun bir saldýrý var ki, hiç bir burjuva iktidar bu kadar saldýrýyý ayný anda yapmak zorunda kalmamýþtý. Burjuvazi bir taraftan içeride her alanda yoðun bir iç savaþý sürdürmeye çalýþýrken, diðer taraftan da aðzýndan salyalar akarcasýna dýþ savaþ isteði ile ortalýkta dolaþýyor. Ama etrafta üfürüklerle fýrtýna çýkarmaya çalýþan AKP hükumeti, uluslararasý görüþmeler sonunda gördü ki, çýkardýðý fýrtýnanýn etkisi, kendisini bile serinletmeye yetmeyecek düzeydedir. Son seçimlerde “resmi rakamlara” göre 2 kiþiden birinin oyunu alan AKP hükumeti, rahat bir tek gün geçirememiþ, her günü iç savaþýn yoðun çarpýþmalarý içerisinde geçmiþtir. Yine de reformizm bu gidiþattan bir þey anlamaktansa, burjuvaziden bir þeyler koparma peþinde. Hakkýný yememek gerekir, binlerce yýllýk yönetme geleneðine sahip burjuvazi politik manevralarýyla, geniþ bir “sol” kesimi istediði konuma getirebilmekte, kendisine iþçi sýnýfý içerisinden de kan saðlamaya çalýþmaktadýr. Bunu kimi zaman toplumu suni bir þekilde “þeriatçý”- “ulusalcý” olarak bölmeye çalýþmakla, kimi zaman ise birkaç göstermelik “demokratikleþme” adýmlarýyla yapmaktadýr. Ve bunda kýsmen baþarýlý olduðunu söylemek de gerekir. Kah ulusalcýlarýn peþine takarak, kah “12 Eylül yargýlamasý” komedisinde olduðu gibi, reformizmi bu oyunun aktif bir parçasý haline getirerek, iktidarýný devam ettirmeye çalýþýyor. Çünkü devrimin toplumsal güçleri bu topraklarda sürekli hareket halinde. Kitleler, özellikle Kürt Halký yaný baþýnda gerçekleþen devrimlerden, dünyada geliþen diðer mücadelelerden öðrenerek ilerliyor. Kapitalizm çöküþ sürecini yaþadýðýnda bunun ifadesi sadece ekonomik ve politik krizler olmaz. Ayný zamanda toplumsal yaþamýn her alanýnda bir gericileþme, çürüme de yaþanýr. Bunu iktidarlarýn aldýklarý kararlarda da çok açýk

biçimde görürüz. Türkiye tekelci kapitalizminin çürümüþlüðünü de attýðý bu adýmlardan görmek mümkün. Hatta bu gericileþmenin Arap devrimlerinin yaþandýðý bu bölgede, ayný zaman diliminde olmasý bir rastlantý mýdýr? Tunus’ta iktidara gelen gericilerin ilk çýkardýðý yasa “tek eþliliði” kaldýrýp, “çok eþliliði” getirmek olmuþtur. Yine Mýsýr’da gerici Müslüman Kardeþler’in baþa geçmesi ile ilk çýkardýðý yasalardan birinin nekrofili, yani ölü seviciliðine izin vermesi þaþýrtýcý deðil. Kadýnlara dönük saldýrýlar bu iktidarlarýn gericiliðini ortaya koyarken, emperyalizmle iþbirliði içerisindeki gericilerin bu bölgede, yeni bir karþý devrim odaðý yaratmak amacýnda olduklarýný da göstermiþ oluyor. Hem Mýsýr’da, hem de Tunus’ta iktidar’da olan gericiler, model olarak AKP hükumetini örnek aldýklarýný söylüyorlar. Kuþkusuz AKP’ nin istediði gericilik düzeyinin sýnýrý burasý deðil, ama oralarda olanlar niyetlerinin ne olduðunu en açýk biçimde ifade ediyor.

Burjuvazinin Hedefinde Gençlik ve Kadýnlar Var Bir iktidarýn niteliðini, kadýnlara ve gençliðe yaklaþýmlarý üzerinden belirlemek mümkün. Eðer sürekli kadýn haklarýný gasp etmekle, kadýnlarý eve hapsedip, erkeðin kölesi noktasýna getirmek istiyorsa, toplumsal yaþamýn dýþýna atmak istiyorsa, böyle bir iktidarýn demokrat ya da ilerici olduðunu düþünmek, en iyi ifadeyle politikadan anlamamaktýr. Eðer gençliði düþünmez, sorgulamaz, bilimsel yol ve yöntemlerden uzak eðitmek istiyorsa, toplumun geleceði olan gençleri zindanlara atýyorsa, dýþarýda kalanlarý ise “uslu çocuklar” olarak yetiþtirmek istiyorsa gençlik bu iktidarlara karþý mücadele etmelidir. Ama tüm bunlara ra-

ðmen, gençliðin

var olan iktidara umut baðlamasý isteniyorsa, bu en iyi ifadeyle saflýktýr. Bu tür nesnellikten uzak düþüncelere karþý mücadele etmek devrimci gençliðin görevidir. Son dönemde AKP hükumetinin politikalarý, kendisine güven duyan pek çok kesimi þaþýrtýyor. Sanki AKP hükumeti de diðer burjuva hükumetleri gibi bir hükumet deðilmiþ, burjuvazinin ve onun faþist devletinin savunucusu deðilmiþ gibi. Hatta burjuva özel mülkiyeti korumakla görevli deðilmiþ, Kürt halkýnýn köleliðini istemiyor ve emperyalizmin hizmetinde deðilmiþ gibi... Ýlk önce kürtaj meselesinde þaþkýna düþen bu kesimler þimdi de R.T Erdoðan’ýn “dindar nesil yetiþtireceðiz” açýklamasý ile korkuya kapýlmýþ durumda. Sosyal reformistinden tutun da, oportünist hareketlere kadar akýllarýna ilk gelen “þeriat devleti” oluyor. Akýllarýna ne devrimin geliþimi, ne gençlerin devrime olan yönelimleri (ki 6 Mayýs anmalarýnda bu çok açýk görüldü) ne de kadýnlarýn toplumsal deðiþim süre-


NÇLÝÐÝNÝ YETÝÞTÝRMEK cinde daha aktif oluþu

v e bunun mücadelenin sonuçlarýný etkilemesi vs. gelmiyor da, hemen yeþil bayraklý AKP’nin bir “þeriat” devleti kurma iddiasýndan korkuya kapýlarak, laikliðin savunucusu kesiliyor. TC tarihinin hiç bir döneminde laik deðildi, þimdi de deðildir. Laiklik sloganý ile yola çýkanlar, aslýnda burjuvazinin baþka bir kesiminin arkasýndan gittiklerinin farkýnda deðiller. Yine de tüm bu kesimlere geçmiþe biraz olsun bakmalarýný isteriz. 12 Eylül faþizmine bakarlarsa, laikliðin bekçisi olarak gördükleri ordunun, TC tarihinde en fazla imam hatip liselerini açan kurum olduðunu görecektir. Din derslerinin zorunlu ders olarak öðretilmeye baþlandýðýný görecektir. Hatta bugünün dinci gerici kuþaðýnýn yetiþmesinde en fazla emek harcayanlardan birinin, bu kesimlere ait olduðunu söylemek yanlýþ olmaz. Tüm bunlarýn nedeni nedir? Cevabý bizden deðil, dönemin Genel Kurmay Baþkaný olan Kenan Evren’den duyun; “Bugün bu koltuklarda biz oturmasaydýk, komünistler oturuyor olacaktý” Yani darbeyi bir toplumsal devrime karþý yaptýklarýný itiraf ediyorlar. Darbe sonrasý yaptýklarý da ayný

þekilde toplumsal devrime karþý burjuvazinin giriþmiþ olduðu iþlerdir. Ama bizce toplumu iki kampa bölen ve sýnýfsal farklýlýklarýn üzerini örtmeye çalýþan bu tartýþmalardansa, burjuvaziyi bu tür açýklamalara iten sebepleri ortaya koymak daha önemlidir. Zira bu tartýþmalarýn amacý son günlerde gündem deðiþtirmek, gerçeði gizlemektir. Fakat komünistlerin görevi geliþmelerin arkasýndaki gerçekleri hasýr altý etmek ya da, yýðýnlarýn bilincini sulandýracak tartýþmalar yürütmek deðildir. Reformist- oportünist hareketler hep burjuvazinin gündemi ile konuþurlar, bir adým ilerisine gitmezler. Oysa komünistlerin görevi bütün çeliþkileri, bütün açýklýðýyla ortaya koymak ve yýðýnlara anýn görevlerini, önlerindeki tehlikeleri açýklamak ve bu engellerin nasýl aþýlacaðýnýn yolu ve yöntemi konusunda yýðýnlara yardýmcý olmaktýr. Sonuçta görülmesi gereken burjuvazinin toplumun iki önemli kesimini etkisiz kýlmaya ve kendi saflarýna katmaya çalýþtýðýdýr. Bunlarýn baþýnda da gençlik ve kadýnlar geliyor. Çünkü “dindar nesil yetiþtirmek” için eðitim sistemi ne kadar önemliyse, çocuklarýn geliþmesinde temel öneme sahip olan annelerin yani kadýnlarýn da rolü bir o kadar önemli. Bu nedenle burjuvazi ve onun hükumeti olan AKP, gençliði ve kadýnlarý kazanmanýn, en azýndan onlarý devrimci mücadelenin dýþýnda býrakmanýn peþinde. Çünkü onlarda Arap devrimlerinden kendilerine sonuçlar çýkarýyor. Zira Arap devrimlerinde öne çýkan bu iki kesim emperyalizmin ve bölge gerici iktidarlarýnýn en büyük düþmaný haline geldi. Ayný þekilde de devrimin zaferi için kilit noktada da bu iki kesimin örgütlenmesi duruyor.

Görevimiz; Deniz Gençliðini Yetiþtirmek “Dindar bir nesil yetiþtirme” açýklamasýný itaatkar bir toplum yaratmak olarak da okumak gerekir. Ýtaatkar bir gençlik, itaatkar kadýnlar, itaatkar iþçiler ve emekçiler, itaatkar bir Kürt halký, nihayetinde istedikleri itaatkar bir toplum. Burjuvazi bunun için elinden geleni yapýyor. 4+4+4 eðitim sistemi ile, imam hatip liselerine gidiþi kolaylaþtýrmakla, eðitim sistemini daha da gericileþtirmekle ve en son “Haydi çocuklar camiye” kampanyasýyla buna hýz verdi. Bu kampanya geçen yýllarda da yapýlýyordu, bu yýlýn farký ise katýlmak için gerekli yaþ sýnýrýnýn kalkmýþ olmasýdýr. Bunun hemen ardýndan Diyanet Ýþleri Baþkanýnýn “camisiz üniversite kalmasýn” açýklamalarýyla, devlet planlarýný ortaya koymuþ durumdadýr. Tüm bu parçalarý birleþtirdiðimizde, yeni yetiþecek neslin doðduðu andan itibaren, yoðun bir dincileþtirme saldýrýsýyla karþý karþýya kalacaðýný söylemeliyiz. Tabi bizler bir devrimle burjuvazinin iktidarýný devirmezsek! Yine de uzlaþmaz çeliþkilere sahip bir toplumsal sistemde, kendi içinde uyumlu, çatýþmasýz bir toplum yaratmak mümkün deðil. Çünkü toplum sýnýflara bölünmüþ durumda ve ezen ile ezileni, sömüren ile sömürüleni koca bir açlýk, sefalet ve kan deryasý ayýrýyor. Çünkü; burjuvazinin tüm bu çabalarýnýn altýnda kapitalist sistemin içinde sürekli olgunlaþan çeliþkileri ve yýðýnlarýn yükselen mücadelesi yer alýyor. Bu çürümüþ, kokuþmuþ sistem içerisinde geliþen yep yeni bir nesil var. Burjuvazi bu yeni yetiþen, sýnýf mücadelesinin okulunda yetiþen; isyancý, ayaklanmacý nesli engellemek ve kontrol altýna almak istiyor. Ama baþaramayacaklar! Çünkü; yoðun çeliþkiler çözülmeyi bekliyor, gençlik geleceksizlik girdabýndan kurtulmak istiyor ve bu düðümü çözecek olan Deniz gençliðidir. Burjuvazinin bu gericileþtirme saldýrýsýnýn karþýsýna, bizlerin, devrimci gençliðin görevi Deniz gençliðini yetiþtirmek olmalýdýr. Denizleri çoðaltmak demek; Deniz’i, Ýsyaný ve Devrimi büyütmek demektir!

13


SARIGAZÝ HALKI SÝVAS ÝÇÝN SOKAKLARDA

Sivas Katliamýnýn 19. yýlýnda Madýmak Oteli’nde yanarak yaþamlarýný yitiren 35 aydýn ve sanatçý Ýstanbul Sarýgazi’de de yürüyüþ ve sloganlarla anýldý. Sarýgazi iþçi ve emekçileri, Aleviler, düzenledikleri bir yürüyüþle 19 yýl önce yakýlarak katledilen 35 caný anarak “Sivas’ýn Hesabý Devrimle Sorulacak!” dedi. 2 Temmuz günü Sivas’a gitmeyen bir çok iþçi ve emekçi Sarýgazi’de yapýlan anma yürüyüþüne katýldý. Saat 19.30’da Sarýgazi Vatan Ýlköðretim okulu önünde toplanýldý. Mücadele Birliði Platformu yürüyüþe “Dün Maraþ’ta Bugün Sivas’ta Çözüm Faþizme Karþý Savaþta” pankartýyla ve kýzýl bayraklarý, önlükleriyle katýldý. Yürüyüþte Sivas Yýldýzeli Yusufoðlan Köyü Gençliði köylerini temsil eden bir pankart ve “Türküler Yanmaz Pir Sultanlar Ölmez” yazýlý bir pankartla Sivas’ta yitirilen aydýn ve sanatçýlarýn resimlerini taþýdýlar. Genci, yaþlýsý, kadýný, erkeði, iþçisi öðrencisiyle Vatan Ýlköðretim Okulu önünde toplanan kitle yürüyüþ boyunca “Türküler Yanmaz Pir Sultanlar Ölmez”, “Sivas’ýn Katili Faþist Devlettir”, “Dün Maraþ’ta Bugün Sivas’ta Çözüm Faþizme Karþý Savaþta”, “Bedel Ödedik Bedel Ödeteceðiz”, “Yaþasýn Halklarýn Mücadele Birliði” sloganlarýný attý. Basýn açýklamasýný Sarýgazi halký adýna Sami Tunca okudu. Basýn açýklamasýnda Sivas Katliamýnýn 19.yýlýnda faþist devletin mahkemelerinin göstermelik bir davayla insanlarý oyaladýðýna

deðinilerek TC devletinin mahkemelerinden “adalet” bekleyenlerin bir kez daha hüsrana uðradýklarý ifade edildi.“Faþist devlet Sivas’ta 35 canýmýzý yakarken asýl amacý geliþen devrimi engellemekti” denilerek, devletin kuruluþundan bu güne ne zaman varlýðýný tehlikede görmüþse iþçi sýnýfý ve emekçi halklara karþý en acýmasýz en vahþi yöntemlerle saldýrmaktan geri durmadýðý, bunun en son örneðinin ise Roboski katliamý olduðu ifade edildi. Bugün birikmiþ olan sorunlarýn temelinde kapitalist sömürü sisteminin yattýðý bunun çözümünün ise devrimde ve sosyalizmde oladuðu belirtildi. “Yeter ki sizler nasýrlý ellerini topraða dayayýp ayaða kalkýn ve ARTIK YETER deyin, yeter ki siz örgütlenin ve kendinizi özgürleþtirin. Yeter ki siz el ele verin ve ‘Bir gülüþün ateþiyle yakmasýný biliriz / ölümün önünde sigarýmýzý’ deyin ve yeni bir dünyayý kendi ellerinizle kurmaya cesaret edin” denilerek tüm iþçi ve emekçiler, kadýnlar, gençler hep birlikte mücadele etmeye çaðrýldý. Eyleme Tokat Yaðmurlu Kasabasý Gençlik Kollarý, Tokat Keçeci Köyü Gençliði, Dersimli Gençler, Devrimci Öðrenci Birliði (DÖB), Devrimci Ýþçi Komiteleri (DÝK), Emekçi Kadýnlar (EKA), Devrimci Emekçi Komiteleri katýlarak destek verdi. Yürüyüþ boyunca çevreden korteje katýlanlar ve alkýþlarla, sloganlarla destek verenler oldu.

TUTUKLU ÖÐRENCÝLERE ÖZGÜRLÜK

14

9 Haziran günü tutuklu öðrenciler için gençlik örgütleri bir miting düzenledi. Tutuklu Öðrencilerle Dayanýþma Ýnisiyatifi, Halklarýn Demokratik Kongresi, Gençler Meydana, Tüm-ÝGD, DÝP, Öðrencime Dokunma Ýnisiyatifi, Hatay Mustafa Kemal Üniversitesi Öðrencileri, Eðitim-Sen 6 No’lu Ýstanbul Üniversiteler Þubesi’nin de katýldýðý mitingde, Devrimci Öðrenci Birliði olarak bizlerde mitinge destek verdik. Tepe Nautilus önünde saat 14.00’de tutuklu öðrencilere özgürlük talebiyle bir araya gelen gençlik kortejinin önünde cezaevlerini temsilen parmaklýk ve özgürlük talebi içeren dövizler taþýndý. Türkçe ve Kürtçe pankart ve dövizleriyle devrimci demokrat yurtsever öðrencilere özgürlük isteyenler “Tutuklu Öðrenciler Serbest Býrakýlsýn”, “TMY Çöpe, Öðrenciler Kampüse”, “Ýçeride Dýþarýda Hücreler”, Parçala”, “Faþizme Karþý Omuz Omuza”, “Yaþasýn Örgütlü Mücadelemiz”,,”Be Ziman Jiyan Nabe”, Zindanlar Yýkýlsýn Tutsaklara Özgürlük”, “Tutuklu Gençler Serbest Býrakýlsýn”, “Kürdistan Faþizme Mezar Olacak”, “Yaþasýn Halklarýn Mücadele Birliði”, “Birlik, Mücadele, Zafer”, sloganlarý atarak, Kadýköy Ýskele Meydaný’na yürüdü. Mitinge birçok tutuklu öðrencinin ailesi, öðretmenler, sanatçýlar da destek verirken BDP Eþ Genel Baþkaný Selahattin Demirtaþ, BDP Ýstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel,

BDP Ýstanbul Eþ Baþkaný Asiye Kolçak ve BDP Ýstanbul Eþ Baþkaný Ali Rýza Bilgili, HDK Genel Meclis ve Yürütme Kurulu üyeleri, cezaevinden yeni tahliye olan öðrenciler Cebrail Günebakan, Þeyma Özcan da mitinge katýldýlar. Mitingde gençlik örgütlerinin ortak basýn açýklamasýný Irmak Erdoðan okudu. Þu anda Türkiye’de 700’den fazla üniversite öðrencisinin tutuklu bulunduðunu, tam sayýyý tutuklu sayýsý sürekli arttýðý için bilemediklerini söyleyen Erdoðan, tutuklanan lise öðrencilerinin sayýsýnýn ayný þekilde hýzla arttýðýný belirtti. Erdoðan tutuklu lise öðrencilerinin sayýsýnýn 1500’den fazla olduðunu belirterek tutuklu öðrencilerin hangi koþullarda olduklarýný Pozantý’yla öðrenildiðini, ülkücülerin saldýrýsýna uðrayan gençlerin tutuklandýðýna ya da soruþturma açýldýðýný söyledi. Erdoðan “örgütlü sosyalist gençlere yö-

nelik saldýrýlarla, sosyalist hareketle, iþçi sýnýfýyla öðrencilerin baðlarýný koparma çabasýnda olunduðunu ama buna güçlerinin yetmeyeceðini” belirtti. Mitinge katýlan Selahattin Demirtaþ, okuldan atýlan ve tutuklanan tüm öðrencilerle omuz omuza mücadeleyi sürdüreceklerini söyleyerek “Ne kazanacaksýnýz?” diye sorulduðunu belirterek “Hiçbir þey kazanamazsak,onurlu bir þekilde ölürüz. Yarýnlar elbette ki, mücadele edenlerin olacak ama bunu her þeye ticaret ve para kazanma zihniyetiyle bakan tüccar kafalar anlamaz. “dedi. Cezaevindeki 2100 öðrenciyi selamlayan, Sanatçýlar Giriþimi adýna konuþan Orhan Aydýn ise sözlerini þöyle sürdürdü: “Ama biz yalnýz deðiliz. Bu ülkenin yurtseverleri, devrimcileri, sosyalistleri var. Bu ülkenin sanatçýlarý yalnýz deðildir. Ülkeyi yarý açýk cezaevine çeviren Tayyip gidicidir. Kalýcý olan devrimciler, sosyalistlerdir. Bu yaþlý sistemi alaþaðý edecek olan sizlersiniz, yolunuz açýk olsun.” dedi. Mitinge katýlan tutuklu öðrencilerden Eren Yurt’un annesi Sultan Yurt da, oðlunun Newroz’a katýldýðý için tutuklandýðýný belirterek, “Ben oðlumla gurur duyuyorum. Onun hep yanýndaydým, bugün bir adým daha yanýndayým. Hepiniz benim Eren’imsiniz, hepiniz benim çocuðumsunuz” dedi. Gençlik örgütlerinin konuþmalarýnýn ardýndan, Bandista konseriyle miting sona erdi.


GELECEÐÝMÝZ ÝÇÝN SOKAKLARDAYIZ

Liseli devrimci öðrenci gençlik 4+4+4 eðitim sistemini protesto etmek ve eþit, parasýz, bilimsel ve anadilde eðitim için Kadýköy’de miting düzenledi. DÖG, LÖB, Dev-Lis, DLB, DGH, DÖG, LAF, Mayýs’ta Yaþam, Ýleri Liseliler, Liseli Kývýlcým, Liseliler Meydana Ýnisiyatifi, Direniþçi Liseliler, Ýlerici Liseliler’in düzenlediði mitinge Devrimci Öðrenci Birliði (DÖB) ve bir çok liseli gençlik örgütü destek verdi. Liseli Devrimci gençler yürüyüþ boyunca 4+4+4 eðitim sistemine, paralý eðitime, emekçi çocuklarýna okul kapýlarýnýn kapatýlmasýna, sýnav sistemine ve yapýlan usulsüzlüklere, okullardaki siyasi ve cinsiyetçi ayrýma, uygulanan teröre karþý “Gençlik gelecek, gelecek sosyalizm”, “Gençlik uyuma geleceðe sahip çýk”, “Birlik Mücadele Zafer”, “Sistem Çürüyor, Sömürü Sürüyor, Ýsyan Büyüyor”, “Yaþasýn Örgütlü Mücadelemiz”, “Parasýz; Bilimsel, Anadilde Eðitim Devrimle Gelecek”, sloganlarý atýldý. Bizler Devrimci Öðrenci Birliði olarak “Politik Özgürlük Kazanýlmadan Akademik Özgürlük Kazanýlamaz” pankartýný taþýdýk ve “Zindanlar Yýkýlsýn Tutsaklara Özgürlük”, “Fabrikalar, Tarlalar Siyasi Ýktidar Her Þey Emeðin Olacak”, “Kürdistan Faþizme Mezar Olacak”, sloganlarýný atarak mitin alanýna doðru yürüdük. Ayrýca iþlerinden atýlan ve eylemlerini sürdüren Havayolu iþçileri, Hey Tekstil iþçileri, Bedaþ Ýþçileri, Borusan Ýþçileri de “Yalnýz Deðildir” sloganlarýyla ve “Yaþasýn Ýþçilerin Mücadele Birliði”, sloganlarýyla selamlandý. Miting alanýna gelinirken birkaç kiþilik faþist bir grup Dev-Lis kortejine yönelik sözlü saldýrýda bulunmayan kalkýþtý, fakat devrimci öðrencilerin müdahalesiyle faþist grup uzaklaþtýrýldý. Ýskele Meydaný’na gelindiðinde gençlik örgütleri adýna yapýlan basýn açýklamasýna Kudret Taþçý okudu. YÖK’e ve genç iþsizliðe karþý mücadele eden üniversiteli gençlerin, hükümeti ve düzeni eleþtiren gazeteciler ve kadýnlarýn, hakkýný arayan liselilerin ve hakkýný talep eden, arayan herkesin devlet tarafýndan tutuklanarak susturulmaya çalýþýldýðýný, 600’den fazla öðrencinin tutuklu olduðunu ifade eden Taþçý tüm dünyada parasýz, eþit, bilimsel eðitim için mücadele verildiðini de belirtti. Devletin mücadele eden gençlerden korktuðunu söyleyen Taþçý Erdoðan’ýn “Dindar nesil yetiþtireceðiz, tinerci çocuklar mý

yetiþtirelim?” sözlerine atýfta bulunarak, onlarýn sokakta olmasýna neden olanýn Erdoðan’ýn da temsilcisi olduðu paradan baþka bir þeyin önemsenmediði sömürü sistemi olduðunu ifade etti. Hükümetin tüm bu uygulamalarýna, baskýlarýna karþýn liseli gençlik olarak geleceklerine sahip çýkmaya ve parasýz, eþit, bilimsel, anadilde eðitim için mücadele etmeye, alanlar, sokaklara çýkmaya devam edeceklerini belirtti. Ardýndan Býra Dengtaf Özbadem açýklamayý Kürtçe olarak okudu. Daha sonra Abdülmelik Yalçýn öðrencisi olduðu Bayrampaþa Ýsmail Erez Endüstri Meslek Lisesi’nde uygulanan kantin dayatmasýna karþý, öðrencilerin Dayanýþma Masasý kurduðunu ve bunun için okuldan atýldýklarýný aktardý. Abdülmelik Yalçýn, “Þimdi 14-15-16-17 yaþýndayýz. Daha önce bizim yerimize kararlar verildi. Bütün bunlarý umursamamýþ olabiliriz. Ancak böyle devam edersek umursamak için geç kalacaðýz. Çünkü bu yaþlarda bazý þeyleri deðiþtirebiliriz. Çünkü bu sistemi deðiþtirecek ruhumuz var” dedi. Konuþmalarýn ardýndan iþçi- emekçilerin, gençlerin her zaman yanýnda olan, ezgilerini alanlarda, meydanlarda, eylemlerde onlarla birlikte söyleyen Emeðe Ezgi de devrimci liselilerle birlikte miting alanýndaydý. Emeðe Ezgi, gençliðin coþkusuna coþku katan marþlar, halay parçalarý söyledi. Liseli devrimci gençlikle birlikte eylem alanlarýnýn marþý haline gelen “Söz Veriyoruz” marþýyla bir kez daha devrim sözü verildi. Emeðe Ezgi’nin ardýndan Grup Yanký da söylediði devrim þarkýlarýyla gençliðin coþkusunu paylaþtý. Liseli devrimci gençlik, geleceklerine sahip çýkmak için okullarda, alanlarda mücadeleyi sürdüreceklerini belirten sloganlarla mitingi sonlandýrdý. DÖB/ Devrimci Öðrenci Birliði

ÖFKELÝ KÝTLELER

MADIMAK ÖNÜNDEYDÝ

Sivas 2 Temmuz 1993’te Pir Sultan Abdal Þenlikleri kapsamýnda bir araya gelen aydýn, sanatçý, yakýlarak katledilmiþti. Bu yýl katliamýn 19. yýlýnda Alevi Bektaþi Federasyon’u, Pir Sultan Abdal Kültür Derneði, Dersim Dernekler Federasyonu ve Mücadele Birliði Platformu, KESK, BDP, DHF, Partizan, Devrimci Alevi Komiteleri, birçok alevi derneði, devrimci kurum, sabah saat 11.’de baþlayan anma yürüyüþüne katýldý. Katliamý protesto etmek için deðiþik illerden ve yurt dýþýndan binlerce kiþi Sivas’a aktý.Sivas giriþinde araçlarý durduran polis otobüslerde aramalar yaptý, kimlikleri toplayarak GBT kontrolü yaptý. Sabah erken saatlerinde Ali Baba Mahallesi Cemevi önünde buluþan kitle, saatler 11.00’e gelirken, kortej oluþturarak, Madýmak Oteli önüne doðru yürüyüþe geçti. Ali Baba Mahallesi’nden baþlayan yürüyüþte, Sivas Ýl Özel idaresi önünde kurulan arama noktalarýnda gerginlik çýktý. Polis, bayrak ve pankarta kullanýlan tahta sopalarý eylemcilerin elinden alýnmak istedi. Mücadele Birliði Platformu’nun giriþinde ve Devrimci Alevi Komiteleri’nden sopalarýn çýkartýlmak istenmesi karþýsýnda kitlenin kararlý duruþu polise geri adým attýrdý. Mücadele Birliði Platformu eyleme “Dün Maraþ’ta Bugün Sivas’ta Çözüm Faþizme Karþý Savaþta” pankartýyla katýldý. “Faþizm’i Döktüðü Kanda Boðacaðýz”, “Dün Maraþ’ta Bugün Sivas’ta Çözüm Faþizm’e Karþý Savaþ’ta”, “Faþizme Karþý Silah Baþýna” sloganlarý atýldý. Yürüyüþ halindeki kitlenin önü çevik kuvvet ekipleri, panzer ve akrepler tarafýndan kesildi. Tertip komitesinin valiyle görüþmesi için kitle bekletildi. Bu sýrada Mücadele Birliði’nin baþýný çektiði kurumlar kitleyi yürütmek istedi. Bir süre tartýþma yaþandýysa da kitlenin yürüyüþüne engel olunamadý. Eylemi örgütleyenlerin kitle önünde set oluþturmasý sert eleþtirilere uðradý. Bekleme uzadýkça öfke arttý. Sýk sýk “Katil Devlet Hesap Verecek”, “ Davamýz Mahþere Kalmayacak”, “Dün Maraþ’ta Bugün Sivas’ta Çözüm Faþizme Karþý Savaþ’ta”, “Faþizme karþý Silah Baþýna” sloganlarý atýldý. Daha sonra kitle önündeki barikat açýldý, kitle madýmak oteline önüne öfkeyle hýzla aktý. Madýmak Oteli önüne barikat kuran polis, otelin içine girmek için sadece ölenlerin ailelerine izin verdi. Burada otelin önüne karanfiller býrakýldý. Yapýlan konuþmalardan sonra eylem sona erdi. DÖB’lü Bir Öðrenci

15


ZAFER SAVAÞAN ÝÞÇÝLERÝN OLACAK

Mücadele Birliði Platformu olarak, kimi uzun süredir kimi ise yeni baþlayan iþçilerin eylem çadýrýný ziyaret ettik. Devrimci Öðrenci Birliði olarak bizde eylem alanlarýndaydýk. Ziyaretlerimize bizlerle birlikte katýlan Emeðe Ezgi de türküleriyle iþçilere destek verdi. Ýlk ziyaretimiz Türk Hava yollarý iþçilerine oldu. ‘YAÞASIN ÝÞÇÝLERÝN MÜCADELE BÝRLÝÐÝ, ZAFER SAVAÞAN ÝÞÇÝLERÝN OLACAK, HAVA-ÝÞ ÝÞÇÝSÝ YALNIZ DEÐÝL DÝR’ sloganlarý atýlarak iþçilerin yanýna gittik. Yaptýðýmýz bu ziyarette bir iþçi arkadaþýmýzla çalýþma koþullarýndan, grev kararýný nasýl aldýklarýndan kýsaca greve giden süreçle ilgili sohbet ettik. Ýþçi arkadaþýmýz “ben burada on yýldýr kabin amiri olarak görev yapýyorum, çalýþma koþullarý aþýrý derecede aðýrlaþmýþtý. Saðlýk sebeplerinden dolayý iþten birçok arkadaþýmýz çýkarýldý. Açýlan bütün davalar kazanýldý ama 82 anayasasýndan sonra maalesef iþe alýmlarda iþverene güç verildiði için arkadaþlarýmýz tazminatlarý verilmeksizin gönderilmeye devam edildi. En son grev hakkýmýzý elimizden alma kanunu geldi. Biz ilk gün valilikten aldýðýmýz izinle bir basýn açýklamasý yaptýk. Kanunda hiç olmayan bir yolla iþveren mesaj yoluyla iþimize son verdi. Artýk öyle bir döneme geldik ki iþverenin gözünde iþçinin hiçbir deðeri yok. Biz herkesin geri alýnmasýný istiyoruz.” Bizlere çevrenin desteðinden bahsediyor “inanýlmaz bir destek var, zaten sizleri burada görüyoruz, her yerden deðiþik görüþten arkadaþlarýmýz desteðe geliyor, bu da aslýnda iþçi sýnýfýnýn büyük bir

16

kardeþ olduðunu gösteriyor.’ dedi. En son gençliðe yönelik ‘biz o genç arkadaþlara eðer yaptýklarýmýzla ve düþüncelerimizle örnek olabiliyorsak ne mutlu bize, biz iþçiyiz emeðimizi satýyoruz onlar asla emeklerini yedirmesinler, sömürüye karþý dursunlar.” diyerek bitirdik sohbetimizi. Daha sonrasýnda uzun süredir fabrika önünde eylemde olan HEY tekstil iþçilerinin yanýna gittik. Biz yanlarýna gittiðimizde iþçilerin bir bölümü AKP il binasý önünde eylem yapmaya gitmiþlerdi. Bizler de çadýrda olan iþçilerle sohbet ettik. HEY tekstil iþçilerinin eylemlerinin nasýl bir yol izlediðini, nasýl ilerleyebileceði üzerine konuþtuk. Ýþçi komitesinin öneminden ve bu eylem komitesinin de aktif çalýþmasý gerektiði üzerine konuþtuk. Son olarak 16-17 Haziran’da olan iþçi festivaline iþçileri davet ettikten, gelip konuþmalarýný istedikten sonra, HEY tekstil iþçilerinin yanýndan ayrýldýk. Son olarak BEDAÞ iþçilerini ziyaret ettik. Ýþçilerin morali, kararlýklarý ve güçlerinin yerinde olduðunu gördük. Ziyaret sýrasýnda bir iþçi arkadaþýmýzla sohbet imkâný da bulduk. Bizlere eylem süreçlerini anlatarak baþladýlar, “Biz BEDAÞ’ a baðlý taþeron firmalarda çalýþan iþçileriz, bizim maaþlarýmýz zamanýnda yatýrýlmýyor, zamanýnda yatýrýlsa bile eksik yatýrýlýyordu ve bundan dolayý Enerji- Sen sendikamýzda örgütlendik. Eylemimizin çýkýþ noktasý þudur, bizim anayasal bir hakkýmýz var, iþ kanunun 34. Maddesinde eðer ki maaþlarýmýz zamanýnda yatýrýlmýyorsa, maaþlarýmýzý yatýrma süresi üzerinden 20 gün geçti ise, iþ eylemimizi yerine getirmeme hakkýmýz var. Bizde dilekçelerle bildirdik “eðer maaþlarýmýz zamanýnda yatýrýlmazsa bu

hakkýmýzý kullanacaðýz dedik. Ve bu doðrultuda ayýn 21 inde iþi býraktýk. Bizim bu eylemimize karþý taþeron firma bizi iþten çýkardý. Direniþimiz 18. Gününde bugün.” Daha sonra çevredeki desteði sorduk. “BEDAÞ’a baðlý 7 iþletmenin 5 i bu eylemin içerisindedir. Ayný zaman da bir de diðer direniþteki arkadaþlarýmýza destek olmaya gidiyoruz, Hava- Ýþ’e gittik. Bu sürecin bizim açýsýndan olumlu biteceðini düþünüyoruz. Çünkü ýsrar ve kararlýðýmýz sonucunda mutlaka kazanacaðýmýzý biliyoruz.” Eylemleri sýrasýnda saldýrýlarýn olup olmadýðýný sorduðumuzda baþka bir iþçi arkadaþýmýz, “Yenibosna bölgesinden ülkü Ocaklarýndan 20-25 faþisti iþçi arkadaþlarýmýzýn üstüne saldýrmýþlar, bizde 450-500 arkadaþýmýzý oraya yýðarak en güzel cevabý verdik. 120 Enerji- Sen iþçisi çýkarýlýyor BEDAÞ bu ihaleyi yasaklamýyor onun yerine Ýstanbul’ un bütün ülkü ocaklarýna haber salýnmýþ ‘biz ihaleyi yeni aldýk bize eleman yollayýn’ ve bu arkadaþlarýmýz yerine ülkü ocaklarýnda getirilen insanlar yerleþtirildi.” Diðer iþçi arkadaþýmýz devam ediyor “Þu an bizim iþten çýkýþýmýz verilmiþ deðil, çalýþýyor gözüküyoruz. Bu yapýlan þey hukuka aykýrý. Aslýnda örgütlü, sendikalý olduðumuzdan dolay bu tasfiye sürecini yaþýyoruz.” ayný zamanda iþçi dostlarýmýz TES- Ýþ sendikasýnýn mücadelelerinde sermayenin yanýnda yer almasýndan bahsetti. Kendi sendikalarýnýn iþçi baðýþlarýyla, TES-Ýþ sendikasýnýn ise sermayenin parasýyla hareket ettiðinden söz etti. Ýþçi dostlarýmýz en son gençliðe, “hayatýnýn her alanýnda örgütlü olmalarý eðer örgütlü deðilsek haklý bir mücadeleyi veremeyiz.” diyerek sohbetimizi bitirdik.


BÝR ELÝN NESÝ VAR ÖRGÜTLÜLÜÐÜN SESÝ VAR!

Bu yüzyýl ayaklanmalar yüzyýlý. Bunu bize geliþmeler gösteriyor. Tunus’ta Mýsýr’da halklarýn ayaklanmasý sadece oradaki tekellerin deðil tüm dünya tekellerini korkuttu. Buralarda da bir isyan baþlarsa ‘bozkýrýn yanmasýný saðlayan o kývýlcýmý” söndürmek için faþizm önlemlerini arttýrdý. Ama bilmiyorlar ki bozkýra küçük bir kývýlcým düþtüðünde bozkýrýn tamamýnýn ateþ alacaðýný ve devrim ateþinin yanacaðýný… Þimdi bile rüzgâr sönmüþ külü körüklemek için esiyor. Kitlelerin devrimci potansiyelini ortaya çýkartýyor. Kürt halký, iþçiler, emekçiler, aleviler, gençler sokaklara akýyor. Bugüne kadar sokaklarda görmeye alýþmadýðýmýz doktorlar sokaklarda. Tiyatrocular özelleþtirmelere karþý sokaklarda. Kadýnlar bedenlerine burjuvazinin söz sahibi olmasýna karþý sokaklarda. Öðrenciler parasýz ve sýnavsýz eðitim için sokaklarda. Tüm bu eylemler olurken burjuvazinin gözlerine uyku girmiyor. Yapýlan eylemleri daðýtmak, onun için kan kaybýný önlemektir. Bunu copuyla, biber gazýyla, silahý

Devrim için örgütlenmek ve örgütlemek burjuvaziyi bitirecek en önemli faktördür. Egemen olmak ya da egemenliði sürdürmenin ilk kuralý: böl. ‘bölmelisin ki kolay yutabilesin’ diye düþünür burjuvazi. Yoksa büyük lokma boðazýnda kalýr. Onun için biz ne kadar örgütlüysek burjuvazi o kadar örgütsüzdür.

ile yapmaya çalýþýyor. Kitlenin üzerine bunlarla saldýrýyor. Kitleyi birbirinden ayýrmak için çalýþýyor. Çünkü biliyor ki bir araya gelen birçok kiþinin yapamayacaðý þey yoktur. Hele de bu kiþilerin hepsi ayný hedefe yönelmiþse o kitleyi durdurmak zor olur. Örgütlülüðün önemi burada ortaya çýkýyor. Devrim için örgütlenmek ve örgütlemek burjuvaziyi bitirecek en önemli faktördür. Egemen olmak ya da egemenliði sürdürmenin ilk kuralý: böl. ‘bölmelisin ki kolay yutabilesin’ diye düþünür burjuvazi. Yoksa büyük lokma boðazýnda kalýr. Onun için biz ne kadar örgütlüysek burjuvazi o kadar örgütsüzdür. Burjuvazinin pençesinden kurtulmak için, sosyalizmi kurmak için, doðru politika etrafýnda örgütlenmemiz gerekir. Doðru politika da reform ya da kýsa süreli çözümler deðil, iktidar için mücadele olmalýdýr. DENÝZLERÝN YOLUNDA DÖB SAFLARINA

Antep’ten bir DÖB’lü

BÝR ÇOCUÐUN YAÞAMINDAN ALINTI

Günlerdir aç bu çocuk, günlerdir. Günlerdir üþüyor, günlerdir aðlýyor. Artýk gözleri kapanýyor yavaþça… Hâkim olamýyor. Kapandýkça kapanýyor gözleri. Seriyor yere çýplak vücudunu soðuk betonun üzerine… Aðýrlaþýyor göz kapaklarý… Soðuk üþüyen bedeni katýlaþýyor… Üþümüyor artýk, hissetmiyor küçük ciðerlerini parçalayan o soðuðu… Acýlarla açlýklarla yokluklarla dolu küçücük yüreði son defa çarpýyor...

Sofrasý bir gazete parçasýndandýr. Çýplak soðuk bir betona serer. Bazen o gazete parçasýnýn üzerinde kurumuþ bir ekmek dilimi, yarýsý ýsýrýlmýþ zeytin… Belki de çöpten aldý onu. Su birikintisinden, çöpten bulduðun kulpu kopmuþ bir bardaða çamurlu bulanýk suyu doldurmuþ. Etrafýnda oturmuþ gazete parçasýnýn… Yüzü zayýf, kemikleri yanaklarýna çökmüþ; kocaman bakan siyah gözleri daha da belli olmuþtu. Ve birden yerdeki sofraya gözleri dikilmiþti. Soðuktan kurumuþ elini ekmek dilimine uzatýyor. Ekmeði yiyecekken ekmek birden kýrýlýyor. Diðer parçasýný gazete üzerine býrakýyor. Ekmeði ýsýrmak istiyor ama ekmek dudaðýna

batýyor. Kulpu kýrýk bardaða çamurlu suya uzanýyor. Kendine doðru sürüklüyor. Yüzünü, siyah gözlerinin yansýmasýný görüyor bulanýk suda… Bir yudum alýyor sudan. Sonra tükürüyor suyu soðuk çýplak bedene. Hepten kaçýyor iþtahý. Karnýnýn gürültüsü sanki þimþek çakmýþ gibi çýnlýyor kulaklarýnda. Günlerdir aç bu çocuk, günlerdir. Günlerdir üþüyor, günlerdir aðlýyor. Artýk gözleri kapanýyor yavaþça… Hâkim olamýyor. Kapandýkça kapanýyor gözleri. Seriyor yere çýplak vücudunu soðuk betonun üzerine… Aðýrlaþýyor göz kapaklarý… Soðuk üþüyen bedeni katýlaþýyor… Üþümüyor artýk, hissetmiyor küçük ciðerleri-

ni parçalayan o soðuðu… Acýlarla açlýklarla yokluklarla dolu küçücük yüreði son defa çarpýyor… Sabah olunca onun küçük ölü bedenini görenler, sofra yaptýðý gazete parçasýný üzerine örtecekler. Ve her gün, her saniye, milyonlarca insan, çocuk açlýktan ölüyor! Onlara da yetecek kadar depolanmýþ yiyecek varken. Neden diye sormadan edemiyor insan. Bu ölümler neyin eseri? Ýnsan nasýl olur da göz yumar buna? Bu ölümler kapitalizmin eseri! Soralým bunun hesabýný bu eserin sahibinden, geleceði beklemeden hemen þimdi soralým!!! Antep’ten bir GY okuru

17


BÜYÜK 15-16 HAZÝRAN

AYAKLANMASI Tarihsel koþullar bazen yýðýnlarý hazýr olmadan göðü fet etmeye yöneltir. Týpký 1848 Haziran’ýnda tüm daðýnýklýðýna ve örgütsüzlüðüne raðmen devrime kendi rengini vermeye çalýþan Avrupa proleterleri gibi... Ya da sanki, düþman hemen yaný baþýnda Paris’i kuþatmamýþ gibi, göðü fethe çýkan Paris Komüncüleri gibi... Ýlk düþeni görür görmez silah kuþanan, Berlin sokaklarýný barikatlarýyla süsleyen, uzun yýllarýn çok yoðun olarak proleter savaþýmla eðittiði, Marks ve Engels’in Avrupa’nýn en ileri proleter gücü olarak gördükleri, Alman iþçi sýnýfýnýn Spartakislerin öncülüðünde girdikleri ayaklanma gibi... Ýþte 15-16 Haziran ayaklanmasý da ne örgütlülük açýsýndan, ne de bilinci toplumsal bir devrim için yeterince hazýr olmayan Türkiye proletaryasý, gideceði yolu bilmeden, tarihin kendisini öne çýkarmasýyla, devrimci iç güdülerinin yol göstericiliðinde toplumsal deðiþimin önüne geçti.

18

S

ýnýflar mücadelesinin geçmiþ deneyimlerini öðrenmek ve oradan dersler çýkarmak mücadelenin geleceði açýsýndan ve devrimci mücadele yürüten kadrolar açýsýndan son derece önemlidir. Bu nedenle Genç yoldaþ dergisinde bu sayýdan baþlamak üzere bir tarih köþesi olacak ve devrimler tarihinde iz býrakmýþ, mücadeleye yön vermiþ olaylarý inceleyeceðiz. Bu bölümle genç devrimcilere sürekli bir hatýrlatmanýn yaný sýra devrimler tarihimizin keskin dönemeçlerini öðrenmiþ, incelemiþ olacaðýz. Bu sayýmýzda Türkiye iþçi sýnýfýnýn en büyük eylemi olan 15-16 Haziran iþçi ayaklanmasý var. Tarihsel koþullar bazen yýðýnlarý hazýr olmadan göðü fet etmeye yöneltir. Týpký 1848 Haziran’ýnda tüm daðýnýklýðýna ve örgütsüzlüðüne raðmen devrime kendi rengini vermeye çalýþan Avrupa proleterleri gibi... Ya da sanki, düþman hemen yaný baþýnda Paris’i kuþatmamýþ gibi, göðü fethe çýkan Paris Komüncüleri gibi... Ýlk düþeni görür görmez silah kuþanan, Berlin sokaklarýný barikatlarýyla süsleyen, uzun yýllarýn çok yoðun olarak proleter savaþýmla eðittiði, Marks ve Engels’in Avrupa’nýn en ileri proleter gücü olarak gördükleri, Alman iþçi sýnýfýnýn Spartakislerin öncülüðünde girdikleri ayaklanma gibi... Ýþte 15-16 Haziran ayaklanmasý da ne örgütlülük açýsýndan, ne de bilinci toplumsal bir devrim için yeterince hazýr olmayan Türkiye proletaryasý, gideceði yolu bilmeden, tarihin kendisini öne çýkarmasýyla, devrimci iç güdülerinin yol göstericiliðinde toplumsal deðiþimin önüne geçti. 15- 16 Haziraný doðuran koþullar neydi? Bunlarý iki baþlýkta ele almalýyýz. Birincisi iç koþullar, ikincisi dýþ koþullar. Ýç koþullarý incelediðimizde gördüklerimiz þunlardýr; Türkiye burjuvazisi Türkiye’de bir devrimle iktidara gelmiþ deðildir. Onun iktidara geliþi evrimsel ve uzun bir süreci kapsar. Bu nedenle bur-

juva demokratik devrimi yaþamamýþ ve buradan payýný alamamýþ iþçi sýnýfý bunun sýkýntýsýný hep yaþadý, yaþýyor da. 50’li yýllardan sonra Türkiye’de hýzla geliþen kapitalizm özellikle imalat sektöründe geliþim gösterdi. O dönemler bu sektörde 250 bin kadar iþçi bulunuyordu. Bu yýllarda devlet sektöründe çalýþmak tam bir ayrýcalýktý. Buralarda çalýþan kiþiler yaþamlarýný garanti sayýyorlardý. Ve sendikalý olmak da bu ayrýcalýklý çalýþanlarýndý. Kamu alanýnda çalýþan iþçileri örgütleyen Türk- Ýþ böylece ciddi bir memur kitlesini devletin kontrolünde tutuyordu. Çünkü Türk- Ýþ bizzat CIA tarafýndan finanse edilmiþ ve kurulmuþ bir örgütlenmedir. Amacý ise iþçi sýnýfýný kontrol altýnda tutmak ve kapitalizme karþý geliþen mücadelesini engellemektir. Bu dönemler memur alanýnda çalýþan iþçiler hem Türk- Ýþ’in etkisi ile hem de devlet güvencesi sayesinde yýllarca sessiz durdular. 60’lý yýllarýn ikinci yarýsýndan sonra özel sektörün geliþimi son derece hýzlanmýþ ve üretilen ürünlerin satýmý ise daha çok iç pazara dönüktür. Bunun ilk sonucu ise sanayi proletaryasýnýn yoðunluðunun özel sektöre doðru kaymasýdýr. Bunun yaný sýra üretilen ürünlerin iç pazarda satýmý daha fazla yüksek bir ücret düzeyi ile mümkündür. Kent yaþamýna alýþan bir toplumsal kesime ihtiyaç vardýr. Toplum içerisinde buna uygun tek güç sürekli büyüyen gücü ile iþçi sýnýfýydý. Bu dönemler özel sektörde yüksek ücret için verilen mücadeleler daha öndeydi ve DÝSK böylesi bir ortamda 1967’de kuruldu. DÝSK daha çok özel sektördeki iþçileri örgütlemiþ ve yüksek ücret için verilen mücadelelerde büyük baþarýlar elde ederek, iþçi sýnýfýnýn ciddi bir kesiminin dikkatini çekmiþtir. Kýsa süre içerisinde 500 bin iþçiyi örgütleyebilmiþ olmasý da bunun göstergesidir. Ayrýca Türk- Ýþ’e baðlý iþçilerin önemli bir kýsmý DÝSK’e geçmek için çeþitli eylemlere girmiþ ama burjuvazi


iþçilerin bu yönelimini baskýyla ve diðer yollarla engelleyememiþtir. Zaten 60’lý yýllarýn yarýsýndan itibaren sokaklarda, iþgallerde daha fazla görülen iþçi sýnýfý, giderek kontrolden çýkýyordu. 70 darbesinin generallerinden birinin söylediði þu söz o dönemi çok iyi anlatýr; “Türkiye’de toplumun siyasi uyanýþý, iktisadi uyanýþý aþmýþtýr.” Buna birde tüzüðünde yer alan “iþçi sýnýfýna bilimsel sosyalizmi öðretme” maddesi ile DÝSK’in hýzla iþçi sýnýfýnýn dikkatini çekmesini ekleyince burjuvazinin elinde DÝSK’i kapatma dýþýnda bir seçenek kalmadý. Bu dönemler ayrýca gençliðin antiemperyalist eylemleri ve eylemlerde gösterilen militanlýk, iþçi sýnýfý ile dayanýþma içerisinde bulunmalarý son derece etkili olmuþtur. Toplumun geleceði olarak görülen gençlik her daim iþçi sýnýfý ile yan yana mücadele alanlarýnda olmuþtur. Son olarak ise; yoksul köylülerin toprak iþgallerini ve mitinglerini eklemek gerekir. Yaþanan tüm bu geliþmeler içeride 15-16 Haziraný besleyen koþullardýr. Mücadele içerisinde hýzla geliþen iþçi sýnýfý kendi sýnýf örgütünü koruma adýna, böylesi iç koþullar üzerinde bir ayaklanmaya doðru hýzla yol aldý. Dýþ koþullarý ise kýsaca þöyle özetlemek gerekir: Özellikle Vietnam savaþýna karþý tüm dünya iþçilerinin ve halklarýnýn dayanýþma eylemleri öne çýkýyordu. Öðrenciler üniversiteleri iþgal ediyor, liman iþçileri silah taþýmayý red ediyordu. 68 Mayýs ve Haziran’ýnda 10 milyon iþçi Fransa’da genel greve gitti. Ayný yýllar Avrupa’nýn ve dünyanýn diðer ülkelerinde de iþçi sýnýfý milyonlar halinde sokaklarda mücadele ediyordu. Dünya proletaryasý birbirinden öðreniyor, güç kazanýyordu. Ýþte 15-16 Haziran’ýn doðduðu iç ve dýþ koþullarda öne çýkanlar bu geliþmelerdi. 15- 16 Haziran Günleri Bir olayý en iyi anlatan, geleceðe býrakýlan belgeler arasýnda sanýrýz anýlar ve mektuplardýr en önemlileridir. Bizlerde 15-16 Haziran günlerine dair bir anýyý aktararak anlatmak istiyoruz. Bu süreci yaþayan Ýlyas Bayrak’ýn anýlarýnda þunlarý okuyoruz. “1970’ de DÝSK’e karþý saldýrýya geçen devletin karþýsýnda yüz binlerce iþçi yürüdü. 16 Haziran sabahý Ýstanbul ve çevresindeki tüm caddelerden nehirler gibi iþçiler akýyordu. Nehirler denize, iþ-

çiler Taksim’e kavuþacaktý. Kocaeli, Gebze, Kartal, Levent, Þiþli, Bakýrköy, Topkapý, Gaziosmanpaþa, Eyüp, Silahtar’daki fabrikalardan çýkan iþçiler Taksim’e doðru yürüyüþe geçtiler. Taksim’e giden tüm yollar asker ve polis barikatlarýyla kesildi. Barikatlarýn bir kýsmý, çatýþmasýz aþýldý, ama iktidar kesin emir vermiþti. Bir çok barikatta çatýþma çýktý. Ýþçiler, taþlarla, sopalarla, yumruklarýyla ve öfkeleriyle yürüdüler barikatlarýn üzerine. Çatýþmalar sonunda üç iþçi ve bir polis öldü. Çatýþmalar sürerken, iþçilerin direniþine gelecek destekleri önlemek için vapur seferleri iptal edildi, köprüler geçiþe kapatýldý... Ýlk direniþ Ýstanbul’ da Sungurlar ve Türk Demirdöküm fabrikalarýnda 14 Haziran gecesi baþladý. 15 Haziran’da ise Kocaeli’de ilk olarak Rabak ve Çelik Halat fabrikalarý direniþe baþladý. Prelli’ yi de zorla direniþe kattýk. Petrol- Ýþ sendikasý iþçileri dýþarý çýkarmak için hiç uðraþmadý. Bizim kurduðumuz direniþ komiteleri iþçileri ikna edip dýþarý çýkardý. Biz 15 Haziran günü Kandýra Sapaðýný kestik. O zamanlar Vecdi Gönül Kocaeli Valisiydi. Vecdi Gönül yol kesilen yere Jandarma Genel Komutanýyla birlikte geldi. Yürümemizi engellemek için 10 sýra asker kol kola girip yola barikat kurdular. Biz yürümek istediðimizi söyledik ancak bize, verilen emrin iþçileri yürütmemek olduðunu söylediler. Yanýmýzda bir Üsteðmen duruyordu

arkadaþlarýmýz ona barikatý açýn yürüyelim dediler. Üsteðmen arkadaþýmýza küfür edip vurunca biz yürümeye baþladýk. Üsteðmen askerlere vur emri vermesine raðmen askerler bize karýþmadýlar. Biz askerlere hep þunu söyledik bugün asker yarýn iþçi olacaksýnýz bize saldýrmanýzýn bir anlamý yok dedik. Oradan Çocuk Parkýna yürüdük, konuþmalarýmýzý yaptýktan sonra daðýldýk. Biz çok iyi eðitilen iþçilerdik. Çünkü kitap okumamýz mecburiydi. 15 Haziran günü hiç unutmuyorum yolu kestiðimizde yolun yan tarafýnda buðday tarlasý vardý. Ýþçiler aradaki tarlalara basmamak için tarlaya adým atmýyorlardý. Biz yolun tamamýný kapatmadýk hasta, yaþlý, çocuk geçer diye ama askerler gelip yolun hepsini kapattýlar... 16 Haziran’da Ýstanbul’da olaylar çýkmýþtý arkadaþlarýmýz ölmüþtü. Sendikamýzýn avukatý Þinasi Yýldan her yerde yapýlan eylemlerden haber alýyordu ve bizi uyarýyordu taþkýnlýk çýkmamasý için. 16’ sýnda unutmayacaðým bir olay oldu. Valilik þimdiki Maliye binasýndaydý. Biz Gazal ve Türk Kablodan çýkan iþçilerle ordu evinde buluþmuþtuk. Vilayetin önüne geldiðimizde Türk Kablo’nun temsilcisi beni durdurdu ve Valiliði iþgal edeceðimizi söyledi. Ben de durdum sonra o dönemde Kocaeli anayasa direniþ komitesinde Saffet Kayalar koþarak gelip ne yaptýðýmý sordu. Ben de Valiliði iþgal edeceðimizi söyleyince kýzdý biz haklarýmýzý geri almak için yürüyoruz.

19


Tekrar iþçileri yürüyüþe geçirdi ve biz Çocuk Parkýna yürüdük...” Okumaya devam ediyoruz; “Bütün yollar tutuldu. Trafik durdu. 200 kadar büyük fabrikadan 150 bin kadar iþ býrakmýþ iþçi yürüyordu. AnkaraÝstanbul trafiði kesilmiþti. Haberleþme aksamýþtý. Gebze’den baþlayan Kartal mýntýkasýnýn iþçilerini de alarak dev bir yürüyüþ kolu oluþmuþtu. Ayný anda Ýzmit’te de bütün fabrikalarda ayaklanma baþlamýþtý... Bazen çatýþmalar çýktý. Bazen çatýþma çýkmadan emniyet kuvvetlerinin kurduðu barikatlar aþýldý. Ama bütün kollarýn þehrin merkezinde birleþmesini engellemek için baþka yöntemler denediler. Ama çeþitli yürüyüþ kollarýnýn hedeflerine varmalarýný ve yürüyüþlerini engellemek için zor da kullandýlar. Kartal Kadýköy yürüyüþ kolunda, Levent yürüyüþ kolunda hadiseler çýktý. Polisin ve emniyet kuvvetlerinin her türlü direniþine raðmen iþçiler barikatlarý ve engelleri kaldýrarak ilerlediler. Çýkan çatýþmalarda 3 Ýþçi öldü. Polislerden aðýr yaralananlar oldu. Kartal- Kadýköy yürüyüþ kolu bir AP binasýný ve Demirel’in kardeþlerine ait bir fabrikayý tahrip ettiler. Bir çok iþçi ve polis yaralandý...” Bu iki gün boyunca sokaklara hakim olan iþçi sýnýfý burjuvaziye korku dolu anlar yaþattý. “Zincirlerimizden Baþka Kaybedecek Bir Þeyimiz Yok”,

20

“Bütün Kininiz Ýþçilere mi?” sloganlarýyla, devrimci iç güdüleriyle, devrimci toplumsal deðiþime yönelen iþçi sýnýfý en önemli darbeyi kendi içerisinden almýþtý.15- 16 Haziran iþçi ayaklanmasýnýn en önemli dersini göreceðimiz bu bölümde çýkarýlan sonucu sýnýf mücadelesi içerisinde hiç unutulmamalýdýr. Unutulmamasý Gereken Ders Ýþçiler ve onlarla birlikte sokaklarda olan gençlik, (özellikle öðrenci gençlik) burjuvaziyi korkudan titretirken, radyodan yapýlan bir anons bütün gidiþatý deðiþtirebilecek bir etki yaptý. Radyodan konuþan DÝSK genel baþkaný Kemal Türker’di, söylediklerini ise yine anýlardan okuyoruz; “Ýþçi kardeþlerim! Ýþçi sýnýfýnýn bilinçli temsilcileri! Sizlere sesleniyorum. Beni iyi dinleyiniz. Anayasal haklarýnýz için direndiniz. Direniyorsunuz. Anayasamýz, her türlü toplantý ve yürüyüþlerin silahsýz hareketimiz Anayasaya aykýrý olamaz. Ne var ki, bizim aramýza çeþitli maksatlar güden kiþiler çeþitli kýlýklara bürünerek girebilirler. Hatta, kötüsü, göz bebeðimiz þerefli Türk ordusunun bir mensubuna kötü maksatla taþ atabilir, tahrikleri yapabilir. DÝSK Genel Baþkaný olarak sizi uyarýyorum” Ýþte bu sözler büyük 15-16 Haziran ayaklanmasýný, daha ileri gidebilecekken bitiren bir etki yaptý. Buradan çýkarýlmasý gereken ilk ve en önemli ders; iþçi sýnýfýnýn devrimin i-

deolojik, politik ve pratik önderi olduðudur. Tüm toplumu devrime taþýyacak, sonuna kadar tek gerçek devrimci sýnýf proletaryadýr. Ýkincisi; sendikal örgütlenmenin iþçi sýnýfýný ve toplumu burjuva yasalarýn dýþarýsýna çýkartamayacaðýdýr. Çünkü sendikalizm burjuva yasalarý aþmayan bir bilinç düzeyine tekabül eder ve bir burjuva ideolojisidir. Ýþçi sýnýfý kendisi ile birlikte tüm toplumu özgürleþtirmek istiyorsa, kendi öz örgütlülüðü olan komiteler aracýlýðý ile örgütlenmelidir. Üçüncüsü; kendiliðinden bilincin sýnýrý en fazla kendi sýnýf örgütü olan sendikalarýn korunmasý için gerçekleþtirilen eylemlerdir. Ama kendiliðinden bilinç içerisinde kendisi için sýnýf olma, yani siyasal bilinci de tohum halinde içerir. Bu bilinç, yani siyasal bilinç, iþçi sýnýfýna dýþarýdan onun öncü sýnýf partisi ve kadrolarý tarafýndan verilmelidir. Dördüncüsü; 15-16 Haziran ayaklanmasýnda iþçi sýnýfý ne kadar fedakar ve coþkulu bir mücadele yürütmüþ olsa da, henüz bir toplumsal deðiþimi gerçekleþtirebilecek bilinç, örgütlülük ve mücadele deneyiminden uzaktý. Ve tarih bize iþçi sýnýfýný, hatta iþçi sýnýfýnýn öncü partisi yeterince hazýr deðilken, tarihin en önüne itildiði, ayaklanmalara itildiðini defalarca göstermiþtir. Beþincisi; politik iktidarý ele geçirmek isteyen bir parti iþçi sýnýfý ile güçlü baðlara sahip olmalýdýr. Onun güvenini kazanmalý ve ona güvenmelidir. Bu derseler ýþýðýnda, büyük 15-16 Haziran ayaklanmasýnýn yolundan yeni ayaklanmalara hazýrlanalým!


KOMÜNÝST ÞAÝR NAZIM HÝKMET

N

azým HÝKMET; Osmanlý’nýn yýkýlýþýna, Birinci Emperyalist Paylaþým Savaþý’na, 1917 Ekim Devrimi’ne, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluþuna, Ýkinci Emperyalist Paylaþým Savaþý’na, Küba Devrimi’ne tanýklýk etmiþ; ömrü þiirleriyle, oyunlarýyla, makaleleriyle, romanlarýyla kurtuluþ yolu olarak seçtiði, bilince çýkardýðý “komünizm” in propagandasýný yaparak geçmiþ; umudun þairidir. Marx, insan bilincinin toplumsal koþullar tarafýndan þekillendiðini söyler ve Nazým 20. asrýn baþýnda tüm bu olaylara doðar. Paþa torunu olan Nazým’ýn annesi çok iyi resim yapan, çok iyi piyano çalan biridir; babasý ise memurdur. Dedesi Nazým Paþa’dan etkilenip þiirler yazmaya baþlayan Nazým HÝKMET Bahriye Mektebi’nde güverte subayý olduktan sonra memleketin halini deðerlendirip bu mesleði býrakma kararý alýr. Bu zamanlar Ýstanbul iþgal altýndadýr ve O, henüz 19 yaþýnda iken ailesine haber vermeden Anadolu’ya geçer. Anadolu, o zamanlar kurtuluþ arayan birçok aydýnýn gözlerinin çevrildiði yerdir. Nazým burada Spartakistlerle tanýþýr. Bu grup, o dönem Almanya’da Rosa Lüksemburglar yolunda olan, ismini Spartaküs’ten alan bir gruptur. Devrimcidirler ve Nazým’a kurtuluþun “Bolþevizm” olduðu yönünde propaganda yaparak, bu topraklarda yetiþen, iliklerine kadar komünist olan Nazým’ýn hayatýnda yönlendirici bir rol oynarlar. Moskova’ya, devrimin merkezine gidip marksizmi, komünizmi, devrimi yerinde görüp öðrenmeye karar veren

Nazým yönünü Rusya’ya çevirir. Bolu’da öðretmenlik yaptýktan sonra Ankara’ya, oradan Trabzon ve Batum’a geçen Nazým; Yaþamak Güzel Þey Be Kardeþim kitabýnda (romandýr fakat otobiyografik izler taþýr) Batum’da iken yapýlmýþ bir iç hesaplaþmada zor olan yolu yüreðinin sesine uyarak nasýl seçtiðini anlatýr:

“Oturdum Batum’da Fransa otelinde, yalnýz ayaklarý mý, her bir yaný oymalý, yaldýzlý, girintili, çýkýntýlý, oval bir masa. Rokoko… Üsküdar’daki yalýnýn misafir odasýnda da rokoko bir masa vardýr… Ro-ko-ko… Karadeniz kýyýsýndan Ankara’ya, sonra oradan Bolu’ya yaptýðým otuz beþ günlük, otuz beþ yýllýk yayan yolculukla, öðretmenlik ettiðim kasabaya, kýsacasý, uzun lafýn kýsasý, Ýstanbullu paþazadenin, daha doðrusu paþa torununun, Anadolu ile tanýþmasý, bu kere de Batum’da, Fransa otelinde, rokoko masanýn üstünde duruyor, yýrtýk, kirli kanlý bir yazma gibi serilmiþ rokoko masanýn üstünde… Bakýyorum, aðlamak geliyor içimden. Bakýyorum, öfkeden kan tepeme çýkýyor yine. Bakýyorum, utanýyorum yine Üsküdar’daki yalýdan. Karar ver oðlum, diyorum kendi kendime, karar ver… Karar verildi. Ölmek var, dönmek yok. Dur, acele etme oðlum. Koyalým sorularý da þu masanýn üstüne, Anadolu’nun yaný baþýna. Neyini verebilirsin? Ne verebilirsin? Her þeyimi, her þey… Hürriyetini, Evet! Hapishanelerde kaç yýl yatabilirsin bu uðurda… Gerekirse ömrüm boyunca… Ýyi ama sen kadýnlarý seversin, yi-

yip içmeyi, temiz giyinmeyi seversin. Avrupa’yý, Asya’yý, Amerika’yý, Afrika’yý dolaþabilmek için can atýyorsun. Anadolu’yu Batum’daki rokoko masanýn üstünde býrakýp ta Tiflis’ten Kars’a, oradan da Ankara’ya döndün mü, beþ altý yýla kalmaz mebus olursun, bakan olursun, kadýn, yemek, içmek, sanat, dünya… Býrak! Hapislerde gerekirse ömrüm boyunca yatabilirim… Peki, asýlmak ta var, öldürülmek de, Suphi’yle arkadaþlarý gibi boðulmak ta var, komünist olursam, diye sormadýn mý kendi kendine Batum’da? Sordum? Öldürülmekten korkuyor musun? Diye sordum. Korkmuyorum, dedim. Birden, düþünmeden mi? Hayýr. Önce korktuðumu anladým, sonra korkmadýðýmý. Sonra sakatlýða, topallýða, saðýrlýða razý mýsýn bu uðurda? diye sordum. Verem illetine, yürek hastalýklarýna, körlüðe? Körlük mü?... Körlük... Dur, hiç düþünmemiþtim kör de olunabileceðini bu uðurda. Kalktým. Gözlerimi sýmsýký yumdum. Dolaþtým odanýn içinde... Eþyalarý ellerimle yoklayarak, kapalý gözlerimin karanlýðýnda odayý dolaþtým. Ýki kere tökezlenip, yere kapandým, ama gözlerimi açmadým... Sonra masanýn baþýnda durdum. Gözlerimi açtým. Razýyým körlüðe de... Biraz çocukça, belki de biraz komik... Ama doðrusu bu. Ne kitaplardan, ne aðýz propagandasýyla, ne de sosyal durumum yüzünden geldim geldiðim yere... Beni geldiðim yere Anadolu getirdi. Kýyýsýndan þöyle bir üstünkörü seyrettiðim Anadolu. Yüreðim getirdi beni geldiðim yere... Ýþte böyle...” Nazým Moskova’dadýr. Devrimin

21


Korkmuyorum, dedim. Birden, düþünmeden mi? Hayýr. Önce korktuðumu anladým, sonra korkmadýðýmý. Sonra sakatlýða, topallýða, saðýrlýða razý mýsýn bu uðurda? diye sordum. Verem illetine, yürek hastalýklarýna, körlüðe? Körlük mü?... Körlük... Dur, hiç düþünmemiþtim kör de olunabileceðini bu uðurda. Kalktým. Gözlerimi sýmsýký yumdum. Dolaþtým odanýn içinde... Eþyalarý ellerimle yoklayarak, kapalý gözlerimin karanlýðýnda odayý dolaþtým. Ýki kere tökezlenip, yere kapandým, ama gözlerimi açmadým... Sonra masanýn baþýnda durdum. Gözlerimi açtým. Razýyým körlüðe de... Biraz çocukça, belki de biraz komik... Ama doðrusu bu. Ne kitaplardan, ne aðýz propagandasýyla, ne de sosyal durumum yüzünden geldim geldiðim yere... Beni geldiðim yere Anadolu getirdi. Kýyýsýndan þöyle bir üstünkörü seyrettiðim Anadolu. Yüreðim getirdi beni geldiðim yere... Ýþte böyle...”

22

merkezinde. Buraya gelirken Gürcistan’da bir otelde TKP üyelerinden birkaç kiþiyle tanýþmýþtýr. Sovyetlerde bulunan birçok Türk gibi, Çarlýðýn yýkýlmasýyla sürgüne gönderildiði Sibirya’dan gelip özgürlüðüne kavuþan Mustafa Suphi de 1917 Ekim Devrimi’nden oldukça etkilenmiþtir. Mustafa Suphi, bu devrimi Türkiye’ye taþýma fikriyle “Bolþevizm’den beslenen, iktidar hedefi güden” Türkiye Komünist Partisi’ni kurar. Yýl 1920’dir. Bakü’de kurulan bu parti çok geçmeden Türkiye’de faaliyet yürütmeye baþlar. Suphi, Anadolu’ya giderken 14 yoldaþýyla birlikte, Ankara Hükumeti tarafýndan Trabzon yakýnlarýnda Karadeniz’de boðdurularak katledilir. Nazým’ýn Tiflis’te tanýþtýðý komünistler, Suphi sonrasý TKP’yi toparlama amacýndadýrlar. Nazým; Spartakistlerin, TKP üyelerinin etkisi ile komünizmin sýnýfsýz sömürüsüz bir toplum olduðunu öðrenmiþtir. Böyle bir topluma ulaþmak için önce iþçilerin emekçilerin iktidarýnýn kurulmasý gerektiði, proletarya diktatörlüðü denen bu iktidarý kurmak için ise örgütlü bir güç olunmasýnýn þart olduðu ve komünist partilerinin iþte bu iþçileri, emekçileri örgütlemek için aydýnlar ve sýnýf bilinçli kadrolar tarafýndan kurulmuþ organizasyonlar olduðu bilincindedir. Nazým Moskova’dadýr. KUTV’da diyalektiðin yasalarýný, tarihsel materyalizmi ders ders görmüþ; Lenin’i, Marks’ý, Engels’i bolca okumuþ; Mayakovski ile burada tanýþmýþtýr. Nazým’ýn kavgasý þiirini, þiiri kavgasýný büyütmüþtür. O’nun için aslolan devrimdir ve þiir devrime hizmet etmelidir. Nazým için Sovyetlerde geçirdiði bu 3 yýl, zamansýz yitirilen “büyük usta” nýn sanatýný öðrenmekle geçecektir. Naaþý baþýnda nöbet tuttuðu Lenin’e ve O’nun eserine baðlýlýðýný hep sürdürecektir. “Öldü büyük ustamýz, öl-dü. Lakin arkasýnda kolu baðlý býrakmadý bizi. Bize sanatýn sýrrýný öðretip öldü. Tamamlayacaðýz þaheserimizi!” Nazým Türkiye’ye döner. Örgütlü-

dür artýk. TKP’de aktif çalýþma yürütür: Meydanlarda gazete satar, kongrelere katýlýr.O, artýk komünisttir. Resimli Ay dergisinde çalýþmaya baþlamýþtýr. Bir gün genel yayýn yönetmenin yanýna gelir ve “Ben edebiyat ve sanatta kilit noktalarýný tutmuþ olan sahte þöhretleri yýkmak, onlarýn yeni sanata kapadýklarý yolu açmak istiyorum. Bu putlarý yýkmak için bir kampanya açsak nasýl olur?” der. Dedikleri kabul olur ve açýlan bu kampanya bomba gibi patlar o dönem. Nazým, Mehmet Emin Yurdakul’un aslýnda ‘milli þair’ sýfatýna uygun olmadýðýný, Yakup Kadri’nin tüm geri yanlarýný, Peyami Safa’nýn sonradan sað eðilim gösterdiði ve nice ‘sahte þöhret’i PUTLARI YIKIYORUZ baþlýðý altýnda eleþtirir, yazýlar yazar. Daha nice tartýþma da karþýlýk olarak peþi sýra gelir. Yýl 1933 olmuþtur. Kýz kardeþinin arkadaþý olan Piraye ile tanýþýr. Evlenirler, 5 yýl birlikte yaþarlar ve Nazým 1938 yýlýnda tutuklanýr. Cezasý 18 yýldýr. O, 13 yýl yatar. Ýlk yýllarýný Sultanahmet Cezaevi’nde geçirdikten sonra 41 yýlýnda Bursa Cezaevi’ne gönderilir. Evet, 13 yýl yatar. Yatar ama nasýl yatar? O’nu hayata baðlayan daha doðrusu hayattan bir kez olsun koparmayan þey, mücadeledir. Umut dolu mücadele. Cezaevinde hiçbir zaman umutsuzluða düþmemiþtir. Orayý yaþam alanýna çevirmiþ, nice þairi nice romancýyý, hikayeciyi yetiþtirmiþtir orada. Kitaplar çevirmiþ, oyunlar yazmýþtýr. Ünlü kitabý ‘Memleketimden Ýnsan Manzaralarý’ný cezaevinde yazmaya baþlar ve bitirir. Azimlidir, çalýþkandýr; küçük küçük kaðýtlarý birbirine ekleyip bir dünya haritasý çizmiþtir. Her sabah radyosunu açmýþ ve Ýkinci Emperyalist Paylaþým Savaþý’ýnda durumun ne olduðunu öðrenip haritadan milim milim takip etmiþtir, Nazileri ve onlarýn karþýsýnda savaþan Kýzýl Ordu’yu. Bu kitabýnda da bunu iþlemiþtir. Ve hiçbir yazar (Sovyet yazarlar dahil) O’nun kadar iyi anlatamamýþtýr bu savaþý. Ýçeride dokuma ile uðraþýr, kazandýðý paranýn bir kýsmýný da dýþarýya Piraye’ye gönderir. ‘Düþmana inat bir gün daha yaþamak’ diyen Nazým için Cahit Sýtký Tarancý bir þiir yazmýþtýr “Benerci Jokont Varan Üç


Bedrettin/ Hey kahpe felek ne oyunlar ettin/ En yavuz evladý bu memleketin/ Nazým aðbey hapislerde çürür.” diye biten. Fakat Nazým bu þiiri pek beðenmez ve cevaben Sevdalýnýz Komünisttir þiirini yazar:

“Sevdalýnýz komünisttir, on yýldan beri hapistir, yatar bursa kalesinde.

Yatar amma, zincirini kýrmýþ yatar, en âlâ bir mertebeye ermiþ yatar, yatar bursa kalesinde.

Memleket topraðýndadýr kökü, Bedreddin gibi taþýr yükü, yatar bursa kalesinde.

Türküsü tükenip bitmeden, cennetini kaybetmeden, yatar bursa kalesinde.”

Cezaevinden çýkar ve direk Sovyetlere gider. Orada çok iyi aðýrlanýr, davasýnýn olduðu yere geldiðinden çok mutludur Nazým. Hala aktif hala umut dolu hala mücadele adamýdýr. Yýl 1959 olur. Küba’da Batista iktidarý yýkýlmýþ, devrim olmuþtur. Hemen uçaða biner ve Küba’ya gider. Orada yaþam her þeyiyle istediði, kurguladýðý, inandýðý, uðruna mücadele ettiði biçimiyle karþýsýndadýr. O yýllarda yazdýðý Saman Sarýsý adlý þiirinde Küba Devrimi ile ilgili bir bölüm vardýr. “Fidel de içlerinde 82’ nin 12’si sað kalmýþtý. Fidel de içlerinde 12 kiþiydiler 56’ nýn Kasýmýnda Fidel de içlerinde 150 kiþiydiler Aralýðýnda 56’ nýn Fidel de içlerinde 500 kiþiydiler Þubatýnda 57’ nin Fidel de içlerinde 1000 oldular 5000 oldular Fidel de içlerinde Fidel de içlerinde bir milyon yüz milyon bütün insanlýk oldular, yýktýlar Batista’yý 959’un ocaðýnda.” 1960’larýn sonu ve 70’li yýllar Nazým’ýn kitle ile buluþma yýllarý oldu. Ýþte o görkemli günlerde þiirleri kitlelerin kurtuluþ arayýþýnda yüreklerin sesi oldu alanlarda. Þöyle demiþti bir yazýsýnda: “Hayatlarýnda dövüþenlerin isimleri, ö-

lümlerinden sonra da, sað kalan düþmanlarýyla kavgada devam eder.” Evet, tarih 3 Haziran 1963, Nazým öldü. O öldü ama sað kalan düþmanlarý O’nun adýný, þiirlerini kitlelerin zihninden silemedi. Yine de sermaye sınıfı Nazım’ın şiirlerinin kitlelere ulaşmasını engellemek için elinden geleni yapıyor. Ve en çok tepki çeken şey ise, oðlu Mehmet Fuat’ın Nazým’ýn tüm þiirlerinin telif hakkýný Yapý Kredi Yayýnlarý’na vermesi oldu. Komünist Nazým Hikmet’ten geriye romantik, memleket sevdalýsý bir milli þair bırakılmak istendi. Birçok þiiri sansüre uðradý, kapitalist sistem Nazým Hikmet’in eserlerini yayýnlarýna taþýma olanaðýný insanlardan bu þekilde almayý denedi. 1951 yýlýnda TC. devletinin vatandaþlýktan çýkardýðý Nazým HÝKMET, 2006 yýlýnda ‘vatandaþlýktan çýkarmalar’la ilgili bir önergeyle 2009 yýlýnda yeniden Türk vatandaþlýðýna alýndý. Demek oluyor ki yýllardýr kitlelere devrimi götüren, onlarý bu mücadele alanýnda adeta marþlaþan þiirleriyle diri tutan Nazým’ýn etkisini azaltmak daha doðrusu O’nun; her satýrýndan umut, mücadele azmi, inanç, kararlýlýk akan eserlerinin içini boþaltmak, korkuyla her gün sarsýlan sistemin büyük amaçlarından biri haline

geldi. TC. devletinin Deniz Gezmiþ gibi devrimci önderlerden tutun da, devrimci aydın, sanatçılar için ve hatta olaylar üzerinden de örnekler verecek olursak, 1 Mayýs’ýn kazanýlmasý, 6 Mayýs anmalarý için uyguladýðý “içini boþaltma” politikalarý dün olduðu gibi bugün de Nazým Hikmet üzerinde uygulanýyor. Nazým Hikmet her ne kadar memleket þairi, sevda þairi gibi sýfatlar alsa da; O bugün Türkiye ve K. Kürdistan iþçi sýnýfýna, emekçilerine, gençlerine ‘komünizmi’ öðreten bir büyük ustadýr. Lenin’den öðrendiði sanatýn sýrrýný hayatý boyunca yaþam mücadelesi yapmýþ, eserleriyle toplumun her katmanýna seslenmiþ, ezberlenecek; kýlavuz edilecek binlerce þiiriyle yüreklere yerini üç beþ kara propaganda ile silinemeyecek denli kazýmýþtýr. Bugün bu ülkede Deniz Gezmiþ demek nasýl devrim demek ise Nazým Hikmet demek de bir o kadar devrim, sosyalizm mücadelesi demektir. Evet, Nazým Hikmet 3 Haziran 1963 yýlýndan bu yana aramýzda yok ama düþünceleriyle mücadelemizin her alanýnda bizlerle ve olmaya da devam edecek. Nazým Hikmet dýþýnda Haziran’da ölen Ahmet Arif ve Orhan Kemal’i de mücadelemize kattýklarý ile saygýyla anýyoruz.

23


FİLM TANITIM

“BLACK” BAÞARININ, AZMÝN VE ÝNANCIN HÝKAYESÝ…

24

‘’Benim hikâyemdeki dünya farklý… Sesler sessizliðe dönüþür... Aydýnlýk da karanlýða. Benim dünyam bu… Ne görülür, ne de duyulur. Benim dünyamýn tek bir ismi var: Siyah!’’ diyen Michelle’in ve “Ona sözcüklerden bir kanat takacaðým Bayan Nair, uçmayý öðreteceðim…” diyen öðretmeninin öyküsüdür anlatýlan filmde. 2005 Hindistan yapýmý olan, yönetmeni ve senaristi Sanjay Leela Bhansali’nin çektiði filmde her ne kadar dramatik yön aðýr basýyorsa da aslýnda bir baþarýnýn öyküsü, azmi, öðrenme duygusu ve en önemlisi pes etmemenin önemi veriliyor izleyiciye. Filmin konusu, oyuncularýn baþarýsý, müzikleri filmi izleyenleri ayný anda gülümsetip aðlatan ve en çok da düþündüren bir özelliðe sahip. Michelle’in küçük hali Ayesha Kapoor, karanlýðýn içinde kaybolmuþ, öfke ve isyan içindeki küçük kýzý son derece doðal bir þekilde oynuyor. Rani Mukherjee de ayný inandýrýcýlýk içinde bir yetiþkin olan Michelle’in duygularýný perdeye yansýtýyor. Amitabh Bachchan ise görmüþ geçirmiþ, bilge Debraj karakteriyle mükemmel uyum saðlamýþ öðretmeni canlandýrýyor. Shernaz Patel, Dhritiman Chatterjee, Sillo Mahava, Chippy Gangjee, Mahabanoo Mody-Kotwal, Nandana Sen, Kenny Desai filmde baþarýlý bir þekilde yer alan diðer oyuncular. Filmi ilk izlemeye baþlayýnca bebekken geçirdiði bir rahatsýzlýk sonucu görme ve duyma yeteneðini kaybeden Michelle’nin hýrçýn ve karanlýk dünyasý yansýyor bizlere. Tüm yollarý deneyen aile en son umut olarak Michelle’ye öðretmenlik yapmasý için Sahai isimli öðretmeni evlerine alýyorlar. Ve böylece Michelle’in karanlýk ve hýrçýn dünyasý 8 yaþýndayken bir öðretmenle deðiþmeye baþlýyor. Sahai bir öðretmenin bakýþ açýsýnýn bolluðu ile karþýlýk veriyor ki bu sayede imkansýzý-bu da asla öðrencisine öðretmediði bir ke-

lime- baþarýyor. Tüm ömrünü Michelle’e adayan öðretmenin tek hayali onu üniversite mezunu yapabilmek. Uzun uðraþlar ve çabalar sonucu üniversiteyi bitiren Michelle, ‘’Düþler gören, gözler deðil akýldýr. Gözlerim görmüyor ama yine de düþlüyorum. Düþümüz, bir gün mezun olmam…’’ diyerek öðretmeni ve kendisinin düþünü gerçekleþtiriyor. Ve Michelle ilk defa mezuniyet töreninde “Ve Bugün, Hayatýmda Ýlk Kez, Görme Yeteneðimin Eksikliðini Hissediyorum” diyerek yaþamýný anlamlaþtýran O insana duyduðu saygýyý, özlemi ve kendisinin fiziksel eksikliðinin ona verdiði acýyý ortaya koyuyor. Konuþmasýný ”Tanrý söz konusuysa hepimiz körüz. Onu ne gördünüz, ne de duydunuz. Ama ben Tanrý’ya dokundum. Varlýðýný hissettim. Ona Ö diyorum. Öðretmen” diyerek sonlandýran Michelle büyük bir azmin örneðini sergiliyor. Ýmkansýzýn olmadýðý görülüyor bu filmde. Ýzlerken hem güldüren hem aðlatan hem de düþündüren film Ýzleyiciye önemli dersler ve yeni dünyalar sunarken izlenmeye deðer filmler arasýndaki yerini alýyor.




Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.