MERHABA GENÇ YOLDAÞLAR;
Yeni bir sayýmýzla yine sizlerle birlikteyiz. Eylül ayý hareketliliðin ve eylemlerin yoðun olduðu bir ay. Bu hareketlilik Eylül ayýnýn ilk günlerinden baþlýyor. Bildiðiniz gibi “1 Eylül Dünya Barýþ Günü” hareketliliðin baþlangýç noktasý. “1 Eylül Dünya Barýþ Günü’nde” binler, milyonlar alanlardaydý, Kürt Halký alanlardaydý ve Kürt halkýnýn “Özgürlük Yürüyüþü” selamlandý. Özellikle savaþa bu kadar yakýn olduðumuz bir dönemde, 1 Eylül mitinginin ve orada söyleneceklerin önemi büyüktü. Bizler emperyalist bir savaþýn taraftarý, tarafý olamayýz. Bizler bir baþka ülkenin halkýna, proleterlerine silah doðrultamayýz. Olasý bir savaþta bizler, “vatan hainleri” olarak tavrýmýzý net bir þekilde ortaya koymalýyýz. Çünkü emperyalist bir savaþta burjuvaziye karþý savaþmak , “vatan hainliðidir”.Bizim için silahlarýmýzýn yönü ve þiarýmýz bellidir “Barýþ için Devrim, Devrim için Savaþ!” 1 Eylül gününün bir diðer önemi ise proletaryanýn devrimci sýnýf partisi, Leninist Parti’nin 23. mücadele yýlýna adým atmasýdýr. Leninist Parti’nin 23 yýldýr verdiði kararlý mücadele sürmekte... Proletaryanýn devrimci sýnýf partisinin 23. mücadele yýlýný selamlýyoruz. Þan olsun 23. mücadele yýlýnda Leninist Parti’ye! Öðrenci gençlik için yeni bir eðitim- öðretim dönemi daha baþlýyor. Yeni eðitim yýlý birçok tartýþmayý peþi sýra getiriyor. Bunlardan en önemlisi ise tabi ki 4+4+4. Çocuk iþçilerin, çocuk gelinlerin, dindar bir neslin yaratýlmasýný hedefleyen bu sistem tabi ki burjuvazinin iþine geliyor. Bizler ise Denizler gibi dimdik duracaðýz onlarýn karþýsýnda. Dindar bir nesil deðil Denizleþen bir nesil olacaðýz. Üniversitelerde eðitim- öðretim dönemi daha baþlamadý ama nasýl bir dönemin yaþanacaðý kendini hissettiriyor. Kayýt döneminde polisin ve sivil faþistlerin saldýrýlarýnýn yoðunlaþmasý bunu gösteriyor. Faþistler devletten, polisten... vs. aldýklarý destekle üniversitelere saldýrýyor ve buralarda etkin olmaya çalýþýyor. Bizler buna izin vermeyeceðiz. Faþistleri üniversitelerde barýndýrmayacaðýz. “Faþizmi Döktüðü Kanda Boðacaðýz!” Son olarak 45. yýlýnda Comandante Che’yi anacaðýmýz “Gerçekçi Ol Ýmkansýzý Ýste” yürüyüþlerine sizleri de bekliyoruz ve Ernesto’nun sözleriyle veda ediyoruz. “Ölüm nereden ve nasýl gelirse gelsin... Savaþ sloganlarýmýz kulaktan kulaða yayýlacaksa ve silahlarýmýz elden ele geçecekse ve baþkalarý mitralyöz sesleriyle, savaþ ve zafer naralarýyla cenazelerimize aðýt yakacaklarsa ölüm hoþ geldi, safa geldi...” Yeni bir sayýmýzda görüþmek üzere... Hoþçakalýn.
GÜNCEL DURUM VE GENÇLÝK MÜCADELESÝ Umut Güneş
“Bu nedenle sosyalistler, sadece iþçilerin var olan talepleri ile deðil, bu talepleri ve sorunlarý siyasal iktidar hedefiyle uyumlu hale getirmek ve bu þekilde sunmak, ekonomik ve siyasal talepleri siyasal iktidarýn fethi talebine baðlamak zorundadýr.”
T
2
arihte olaylar iki kez yaþanýr diyordu Marks, birincisinde trajedi olan olaylar, ikincisinde karþýmýza komedi olarak çýkar. Yaþamýn canlýlýðý içerisinde defalarca kanýtlanmýþ olan bu söz bir kez daha bu topraklarda yaþanýyor ve ortalama sol daha gülünç olmanýn önüne bir türlü geçemiyor... Sosyalist hareketin tarihi incelendiðinde bazý konularýn sürekli tartýþýldýðý görülür. Sýnýflý toplumlarýn varlýðý devam ettiði ve sýnýf savaþýmý da sürdüðü sürece birazdan bahsedilecek olan tartýþmalar devam edecektir. Bizim için önemli olan ise tüm bu süre içerisinde Marksist tutumu kararlýca savunmak ve her zaman iþçi sýnýfý mücadelesi içerisinde yer alan burjuva ideolojisinin türlerine karþý savaþým yürütmektir. Reformizim, ekonomizm gibi anlayýþlar iþçi sýnýfý davasýnýn her zaman düþmaný olmuþlardýr. Burjuva yasallýðýný göðe yükselten reformizm ve kitle hareketinin önünde eðilen ekonomizm gibi burjuva anlayýþlar ile, iþçi sýnýfý mücadelesinin ortalama solun deðimi ile, “radikal” kanadý olan Marksist anlayýþýn savaþýmý sürekli sürdü. Okurlarýmýz baþlýðýn adýna bakýp “güncel durumla” bu eskide kalmýþ tartýþmalarýn alakasý nedir diye sorabilir. Meraklanmayýn sevgili okur, birazdan okuyacaklarýnýz güncel devrimci görevlerimizin kavranýp kavranmadýðýnýn tartýþmasý olacak. Ya da bu görevlerin nasýl yerine getirileceði... Çünkü sevgili okur günümüzde o kadar büyük bir kesim Marksizmden o kadar hýzlý savrulmaktadýr ki, belki siz bile karþýlaþtýðýnýz ortalama solun, ortalama sloganlarý ve politikasýna onay vermiþ ve Marksizmden savrulan kesime destek sunmuþ olabilirsiniz. Hatta þu an ki güncel durumun hareketli ve sýcak ortamýna bakýlýrsa, böyle teorik bir konunun ele alýnýþý sizde soru iþaretleri uyandýrabilir, ama mesele deðil çünkü doðru cevaplar hep böyle sorularýn
Ekonomizmin Eleþtirisi, Baki YAŞ
arkasýndan gelir. “Yýðýnlarýn kendiliðinden atýlýmý ne kadar büyük olur, hareket ne kadar yaygýnlýk kazanýrsa, sosyal demokrasinin (komünistlerin- bn) teorik, siyasal ve örgütsel çalýþmasýnda yüksek bir bilinç zorunluluðu o kadar çabuk ortaya çýkar”* Lenin. Ýki Farklý Anlayýþ; Küçük Burjuva Anlayýþ Evet bu yüksek bilinç zorunluluðu Türkiye ve K. Kürdistan komünistleri için uzun zamandan beri vardýr ve her geçen gün de artmaktadýr. Bakýn savaþ kapýmýzda ve Türkiye tekelci kapitalizmi devrime karþý bir dýþ savaþa büyük bir istek duyuyor. Bakýn Alevi emekçilerine dönük katliam hazýrlýklarý ve giriþimleri yeniden ortaya çýkýyor. Buna karþýn Alevi emekçilerinin ve gençliðinin bu saldýrýlara karþý vermiþ olduklarý refleksler, hiç bir þeyin eskisi gibi olmadýðýný gösteriyor. Kürt halký özgürlük yürüyüþünde büyük ilerlemeler kaydediyor, emekçiler birçok yerde eylemde ve grevde. Gençlik eðitimden tutun da pek çok soruna dair sokaklara çýkýyor ya da ruh hali bu yönde. Ve tüm bu olaylarda en çok dikkati çeken ise yýðýnlarýn kendiliðinden de olsa örgütlü olan ve sürekli yüzünü sokaða çevirdiði eylemliliðidir. Ýþte burada öncü olanýn rolü daha da artýyor ve ele alacaðýmýz konu öncü olanýn var olan kitle hareketine nasýl yaklaþmasý gerektiði sorunudur. Kitle hareketine götürülmesi gereken politika ne olmalýdýr? Ve kitlelerin güncel talepleri nasýl ele alýnmalýdýr? Sosyalist hareketin proleter kanadý ile küçük burjuva kanadý bu sorulara neredeyse birbirine zýt iki farklý yanýt verir. Örneðin geçmiþte Rusya’da ortaya çýkan bu tartýþmada ekonomist kanat(burjuva anlayýþýn iþçi sýnýfý içerisindeki bir türü) þu yanýtý veriyordu: Ýþçi sýnýfý henüz geri bir konumdadýr, bu nedenle ona sadece olanaklý olan bir yolla, onun anlayabileceði bir politika ile gitmek gerekir. Olanaklý olan ise var olan-
dýr. Bu ise ekonomik bir mücadeledir ve bunun dýþýna çýkmamak gerekir. Siyasal savaþým için ise henüz çok erkendir. Bu aydýnlarýn iþidir. Ýþçi sýnýfýnýn deðil. En özet ifade ile söylersek bu þekilde cevap veriyorlardý. Kitle hareketinin önünde eðilmek, onun taleplerinin bir adým ötesine geçmemek bu anlayýþýn temel hareket tarzýdýr. Ýþçi sýnýfý içerisinde ekonomizm diye kendisini gösteren bu anlayýþ, gençlik hareketi içerisinde ise kendisini akademizm olarak ortaya koyar. Bu anlayýþ kitle hareketinin kendiliðinden yükseliþi döneminde canlanýr ve o saatten sonra son derece tutucu bir anlayýþla, kitle hareketinin ortaya attýðý tüm talepleri sahiplenir. Bu taleplerden ileriye gitmemek konusunda da kararlý bir savaþým içerisine girer. Örneðin Parasýz eðitim talebi, okul içi sorunlar vs. Burada öðrenci gençliðin siyasal sorunlardan uzak tutmakla daha geniþ bir yýðýný harekete geçirme amacýný güden akademistler, aslýnda kendi burjuva dar görüþlülüklerini yýðýnlarýn üzerine atarak, burjuva anlayýþýný savunmaktadýrlar. Ve ne yazýk ki bu anlayýþ Rusya’nýn 1900’ lü yýllarýnda kalmýþ deðil, kapitalizmin en zayýf halklarýndan olan ve birleþik devrimin hýzla güç kazandýðý, yaklaþýk son 40 yýllýk tarihinin ya iç savaþ, ya da iç savaþa yakýn bir düzeyde geçtiði Türkiye ve K. Kürdistan’da hala hüküm sürüyor. “Genel siyasal ortamýn büyük devrimci kabarýþlarla belirlendiði ve büyük atýlýmlara gebe olduðu ortamlarda, ekonomizm kendini bir sapma olarak açýða çýkartýr. Çünkü artýk dar propaganda gruplarý olmaktan çýkýp, geniþ kitleleri kapsayan çalýþmalar ve ajitasyon gereklidir. Yýllarca dar propaganda çevrelerinde, ancak o darlýkla sýnýrlý ufuklarýnda çalýþma yürütenler için engin bir denizdir bu, ancak yüzmeyi bilmeyenlerin hemen boðulacaðý bir deniz. Yeni dönemin farklý koþullarýný, sadece daha fazla kitleye aji-
tasyon götürmek ile sýnýrlayan, ancak bu yeni dönemin yeni hedefleri ve yeni çalýþma ve mücadele biçimlerini de getirdiðini anlamaya, en çok da bu yeni dönemde öne çýkan iktidar hedefini anlamaktan uzak bir kafa yapýsý için, ekonomizme düþmek kadar kolay bir þey yoktur.” * Baki Yaþ. Yukarýda yapýlan alýntý ortalama solun genel kitle hareketi konusundaki yaklaþýmýný ve anlayýþýný çok güzel özetliyor. Biz bu sorunu biraz daha incelersek þunu göreceðiz. Burjuvazi kapitalist toplumda egemen olan sýnýftýr ve egemen ideoloji de burjuva ideolojidir. Sanýldýðýnýn aksine burjuvazi her zaman iþçi sýnýfýný siyasetten uzak tutmaz, onun uzak tuttuðu siyasetin, Marksist- Leninist olanýdýr. Yani kitle hareketinin baþýnda ve kendiliðinden olduðu dönemlerde görülen, kitledeki politik bilinç düzeyi henüz burjuva ideolojisidir. Burjuvazi bu düzeyden ürkmez. Tam tersine destekler bile. Çünkü bu henüz kapitalist sýnýrlarýn aþýlmasý demek deðildir. Bu düzeyde birçok kez yýðýn hareketleri ortaya çýkar ve yýðýnlarýn desteðini alabilir. Ýþte ortalama solun yaptýðý hata da buradadýr. Ortalama sol kitleselliðe bakýp, kitlenin ayýsýna kanar ve kendiliðinden bilinç düzeyine hayran kalýr. Ve kitle hareketinin kendiliðinden düzeyinin talepleri, onun bayraðýnda en ön sýralarda büyük harflerle yazýlýr. Oysa bu burjuva ideolojisinin kutsanmasýdýr. Marksistlerin görevi ise bu deðildir. Marksistler; iþçi sýnýfýnýn, sýnýf olarak kendi çýkarlarýný savunan bir düzeye gelmesi için çalýþýr. Bu ise; kendisini sömüren kapitalizme karþý mücadele eden ve sýnýfsýz toplumun yolu olan proletarya diktatörlüðünü kurmaya yönelen bir düzey demektir. Ekonomist sendikal bilinç düzeyindeki iþçiyi sýnýf bilinçli iþçi sayar. Oysa bu burjuva sýnýfýn çýkarlarýnýn içerisinde, düzeninin içerisinde böyledir. Gerçekte ise sýnýf bilinçli iþçi kapitalist sýnýflarýn egemenliðinin yýkýlmasý gerektiðini bilir ve bunun için savaþýr, savaþtýrýr. Sosyalizmin kurulmasý gerektiðini bilir ve bunun için mücadele eder. Burada esas görev öncüye düþmektedir. Çünkü iþçi sýnýfýna siyasal bilinç dýþarýdan verilmektedir. Ama öncü bir ekonomist ise þöyle yapacaktýr: Kitleyi ileri düzeye götüreceðine, devrimci komünist politikayý kitlelerin genel düzeyine çekecektir. Sonuçta ortaya çýkan burjuva karakterini yitirmemiþ, bunu aþmamýþ bir yýðýn hareketi ve bu noktaya düþmüþ bir “öncü” olacaktýr. Ama daha vahim olaný bir devrimin avuçlarýmýzdan kayýp gitmesi-
dir. Yoksa burjuva anlayýþýn kölesi haline gelmiþ bir ekonomist umurumuzda deðil! Proleter Anlayýþ Lenin aslolanýn iþçi sýnýfý hareketini sosyalist bir hareketin düzeyine yükseltmek olduðunu bir çok kez dile getirmiþtir. Bu proleter anlayýþýn özünü oluþturur. Bu nedenle proleter anlayýþ kendisini asla var olan yýðýn hareketi ile sýnýrlý tutmaz. Çünkü sosyalist hareket genel olarak, iþçi sýnýfý hareketinin önünden gider ve onun karþýlaþabileceði engelleri önceden görebilir ve bunun için sürekli teorik inceleme ve çözümleme yaparak kitle hareketine önderlik eder, ona yol gösterir. “Bu nedenle sosyalistler, sadece iþçilerin var olan talepleri ile deðil, bu talepleri ve sorunlarý siyasal iktidar hedefiyle uyumlu hale getirmek ve bu þekilde sunmak, ekonomik ve siyasal talepleri siyasal iktidarýn fethi talebine baðlamak zorundadýr.”* Baki Yaþ’ýn da dediði gibi, proleter anlayýþýn yapmasý gereken yýðýnlarýn kendi baþýna ulaþamayacaklarýný ona vermektir. Yani siyasal bilinci. Þimdi dönüp de üzerinde mücadele ettiðimiz koþullara bir bakalým, göreceðiz ki, görevimizin ne olduðu kendiliðinden ortaya çýkýyor. Görevimiz bütün yýðýn hareketleri içerisinde hareketin ileri karakterini temsil eden devrimci komünist politikayý
egemen kýlmak, hareketin köklerini çok daha derinlere götürerek, çok daha geniþ, çok daha kararlý ve inisiyatifli bir mücadele örgütlemektir. Bunun dýþýndaki bir yol en kaba tabirle kitle hareketi içerisinde yer alan kafa sayýsýný göklere çýkarmaktýr. Ama biz böyle yapmayacaðýz! Bunu yapan yeterince ortalama sol hareket var. Biz; Kürt Ulusunun özgürlük mücadelesi söz konusu olduðunda, Kürt ulusunun kendi kaderini tayin hakkýný savunacak ve bunun için her yerde propaganda, ajitasyon ve örgütlenme çalýþmasýna aðýrlýk vereceðiz. Bunun karþýsýnda yer alan þovenist ve sosyal þoven anlayýþlara karþý kararlýca mücadele edeceðiz. Bir dýþ savaþ söz konusu olduðunda gençliðe; bu savaþýn bizim savaþýmýmýz olmadýðýný, bu savaþýn emperyalist bir savaþ olduðunu ve hem savaþýn önüne geçmek hem de olasý bir savaþta bu savaþa son vermenin tek gerçek yolunun “emperyalist savaþý iç savaþa çevirelim” politikasý olduðunu, “halk iktidarýnýn bir savaþý önleyebileceði” bilincini taþýyacak ve bunun baþarýsý için en kararlý savaþý yürüteceðiz. Alevi emekçilerin ve gençliðinin sorunlarý söz konusu olduðunda þunu savunacaðýz; yalnýzca sosyalizmde gerçek özgürlüklere sahip olunabilir. Bunun için, sosyalizm için faþizme karþý kararlý bir savaþým yürütmeliyiz. Faþizmi yýkmalý sosyalizmin kurulmasý için, sosyalizm için savaþan tüm güçlerle birleþmeliyiz. Evet bunu söyleyecek ve savunacaðýz. Gençliðe; Ýþçi ve öðrenci gençliðe geleceklerinin yalnýzca sosyalizmde olduðunu, bunun ise iþçi sýnýfý ve ezilen halklarla mücadele birliðini gerektirdiðini, okullardan, fabrikalardan, atölyelerden sokaða, devrime, akmak gerektiðini söyleyeceðiz. Gerçekten bilimsel bir eðitimin sosyalizmde mümkün olduðunu, ve bunun için burjuvazinin iktidarýna ve saldýrýlarýna karþý emekçilerle birlikte politik iktidar için mücadele edeceðimizi söyleyeceðiz. Ýþte 23. yýlýmýza girerken güncel görevlerimiz bu olmalýdýr. Yýðýn hareketi içerisinde devrimci komünist politikayý egemen kýlmak; bu politika ile kitlenin güvenini kazanmak ve kitle hareketini burjuva iktidara yöneltmek, leninist gençliðin temel gündemi olmalýdýr. *Ne yapmalý, Lenin *Ekonomizmin Eleþtirisi, Baki Yaþ
3
CHE’DEN DENÝZE
“GERÇEKÇÝ OL ÝMKANSIZI ÝSTE!” 9 Ekim 1967, bu tarihi biliyor musunuz? Bu tarih; ezilen, sömürülen sýnýflarýn ve halklarýn unutmamasý gereken bir tarihtir. Bu tarih dünyanýn neresinde olursa olsun, haksýz yere tokat yiyen bir çocuðun yanaðýndaki acýyý, kendi yanaðýnda hisseden Ernesto Che Guevara’nýn katledildiði tarihtir. Che’nin Bolivya’da katledilmesi dünyada duyulunca, gençlik sokaklara döküldü. Tüm dünyada devrimin simgesi haline gelen, devrimci her eylemde, kalkýþmada resimleri taþýnan ve ezilen halklarýn özgürlük mücadelesinin destekçisi Comandante Che, dünya gençliðinin ve ezilen halklarýn özgürlük mücadelesinde yaþýyor! Comandante Che’nin katlediliþinin 45. yýlý ama O, sadece bu topraklarda deðil, tüm dünyada yürekleri ve bilinçleri ile sýnýfsýz sömürüsüz bir dünya için mücadele edenlere ýþýk olmaya devam ediyor! Gençlik her zamankinden daha fazla Che’yi sahiplenmelidir. Onun “Gerçekçi Ol Ýmkansýzý Ýste” çaðrýsý emperyalist kapitalist sisteme karþý bir savaþ çaðrýsýdýr. Özgürlük ve sosyalizm için nerede olursak olalým mücadele çaðrýsýdýr. Gerçek insan olmanýn çaðrýsýdýr. Bugün yüzyýlýmýzýn Komünü Küba Che’yi örnek alarak kendi “yeni insanlarýný” yaratýyor. Biz de Che’yi ve Küba halkýný, gençliðini örnek alarak yeni insanlarýmýzý yaratmalýyýz. Üniversiteli, Liseli, Emekçi gençliðimiz; Bugün dünya halklarý ve gençliði kendini sömüren, ezen emperyalist kapitalist sisteme karþý isyan, ayaklanma ve devrim yolunu izliyor. Tunus’tan Mýsýr’a, Þili’den Ýspanya’ya, Yunanistan’dan Ýtalya’ya ve diðer yerlerde, hemen her yerde Che’yi ayaklananlarýn, ya da barikatta çatýþanlarýn yanýnda görmek mümkün. Çünkü Che devrim demektir. Büyük komutan Che’nin yolundan yürüyen bizler, Denizlerin gençliði de Che’nin bize olan çaðrýsýný yerine getirmek için mücadele ediyoruz. Comandante Che Küba’da, Kongo’da ve Bolivya’da emperyalizme karþý ezilen uluslarýn ve halklarýn özgürlüðü için mücadele etti. Ve bugün yaþasaydý bize þöyle seslenirdi: “Emperyalizme asla güvenilmeyeceðini biliyorsunuz! Yaný baþýnýzda savaþ davullarý çalýyor. Bu bir emperyalist savaþtýr ve biz bu savaþtan yana deðiliz. Halklarýn birbirine kýrdýrýlmasýna karþýyýz. Halklarýn mücadele birliðinden yanayýz. Gençlik olarak emperyalizme, onun savaþlarýna karþý, halkýn devrimci iktidarý için mücadele edin! Çünkü yalnýzca bir halk iktidarý savaþý önler! Ya Devrim ya ölüm!” Ýþte böyle seslenirdi ve biz Denizleþen gençlik bu çaðrýyý yerine getireceðiz. Che hangi inançtan olursa olsun, insanlarýn baský altýna alýnmasýna ve katliamlara uðratýlmasýna karþý mücadele etti. Her inançtan insanýn en özgür þekilde sosyalizmde yaþayabileceðini düþünüyordu. Ve bugün yaþasaydý bize þöyle seslenirdi: “Alevi gençler; yýllardýr katliamlara uðruyorsunuz, yetmiyor diri diri yakýlýyorsunuz! Sosyalizm için mücadele edin. Çünkü faþizm hiçbir zaman sizlere rahat vermeyecektir. Ama sizler özgürce yaþayabileceðiniz tek sistem olan sosyalizm için mücadele ederseniz, faþizmi yýkarsanýz yeni katliamlarýn önüne geçebilirsiniz. Sosyalizm için örgütlenin, faþizme karþý mücadele edin!” Biz bu çaðrýyý yerine getireceðiz! Çünkü bu görev bize aittir. Che yaný baþýndaki ezilen uluslarýn ve halklarýn mücadelesini hep destekledi, desteklemekle kalmadý, aktif bir savaþçýsý oldu. Ve bugün yaþasaydý bize þöyle seslenirdi: “Ýþte Kürt halký, yýllardýr ezilmiþliðe, yok sayýlmaya karþý direndi ve her yerde ayaklanmalara giriþiyor. Kürt halkýnýn özgürlük mücadelesini desteklemeyen, devrimlerinin yanýnda olmayan biri ne sosyalist ne de özgürlük mücadelesinin bir neferi olabilir. Gençlik olarak Kürt halkýnýn her ileri adýmýný aktif biçimde desteklemeli ve kendi kaderinin tayin hakkýnýn tanýnmasý için mücadele etmelisiniz. Ben uluslarýn kendi kaderini tayin hakkýný tanýyorum ve Kürt ulusunun da kendi kaderini tayin hakký için mücadele edeceðim, siz de etmelisiniz! Halklarýn gerçek özgürlüðü için sosyalizm mücadelesini büyütelim” Biz bu çaðrýyý yerine getireceðiz! Çünkü bu görev bizimdir. Çünkü Che’ yi bugün anmak demek halklarýmýzýn özgürlük mücadelesi için temel sorunlara devrimci tarzda yaklaþmak ve pratiðe uygulamak demektir. Çünkü bugün Che olmak demek, devrim olmak demektir. Týpký Deniz olmanýn, Denizleþmenin devrimi ifade ettiði gibi. Üniversiteli, Liseli, Emekçi gençliðimiz; Devrimci Öðrenci Birliði ve Genç Emekçiler Birliði olarak bu yýl Che’yi katlediliþinin 45. yýlýnda anýyoruz. Tüm dünyada devrimin simgesi haline gelen Che’yi anmak için tüm gençliðe sesleniyoruz. Üniversiteler, liseler, fabrikalar ve atölyelerde gençliði örgütlemeliyiz. Evlerinizdeki Che resimlerini alýn ve “Gerçekçi Ol Ýmkansýzý Ýste” yürüyüþlerine katýlýn!
GERÇEKÇÝ OL ÝMKANSIZI ÝSTE! CHE’DEN DENÝZ’E ZAFERE KADAR DEVRÝM!
4
DÖB/ Devrimci Öðrenci Birliði- GEB/ Genç Emekçiler Birliði
SOSYALÝZM BÝR HAYAL DEÐÝL
DÖB’DE ÖRGÜTLEN!
BÝRLÝKTE BAÞARABÝLÝRÝZ!
Liseli, Üniversiteli Öðrenciler! Okuluyla sorunu olmayan kimse kaldý mý? Kantini, yurdu bir yandan, diploma parasý, kaðýt parasý, þu parasý, bu parasý; okumak için para bulmak gerek; o bir yandan, eðitimin hali de ortada. Okulunda bilimsel, saðlýklý bir eðitim alabildiðini düþünen var mý? Ya da okuduktan sonra okuduðun bölümle ilgili bir iþ bulabilecek misin? Hadi iþ de buldun, insan gibi yaþayabilecek misin? Yýllarca emek verdin, çalýþtýn, okudun; geleceðinin güvende olduðunu düþünüyor musun? Peki ya bir öðrenci olarak yaþadýðýn toplumdaki sorunlara duyarsýz kalabilir misin? Bir gün seninde karþý karþýya kalacaðýn esnek, güvencesiz çalýþma koþullarý ne olacak? Yaný baþýnda milyonlarca iþsiz var, aralarýna her gün yenileri katýlýyor; belki sende onlardan biri olacaksýn, buna sessiz kalacak mýsýn? Belki sýra arkadaþýn anadilini bile bilmiyor, belki sýra arkadaþýn yarýn tutuklanacak, belki Alevi olduðu için kapýsý iþaretlenmiþ ya da Kürtçe konuþtuðu için ya da okula baþlarken Türkçe bilmediði için dayak yemiþ. Bakarsýn yarýn kantinde otururken okuluna býçaklarla, satýrlarla faþistler gelecek. Bunlarýn hiçbiri olamaz, diyebilir misin? Bunlar benim baþýma gelmez, gelemez, diyebilir misin? Ya da kapýmýzda savaþ davullarý çalýnýrken, bir avuç sömürücü adýna cepheye, savaþmaya gönderilmem diyebilir misin? Eðitim sistemi her zaman egemen sýnýflarýn, yani bizim için tekelci sermayenin, kendi ihtiyacýna göre yön verdiði, kendi ideolojisini gelecek kuþaklara aktardýðý ve döneminin ihtiyacýna göre gençliði þekillendirmek için kullandýðý bir sistem oldu; her zaman da buna çok büyük önem verdi. Çünkü biliyordu ki, gençlik coþkuludur, hareketlidir, enerjiktir; eðer gençliði þekillendirirse en büyük tehlikeyi, devrim tehlikesini önleyebilir. Ýþte ‘68 gençlik hareketinin yaptýklarýna bakýn! Denizlere ya da diðer devrimci gençlik önderlerine... Bugün bile hala onlarý konuþuyor, onlardan ilham alýyoruz. Tekelci sermaye ise bu günleri tekrar yaþamamak için her þeyi yapýyor. 4+4+4’ler, yönetmelikler, soruþturmalar, gözaltýlar, tutuklamalar vb. her þey tam da bunun için. Hayatýmýzýn en coþkulu, en hareketli olduðumuz yýllarýný okullarda geçirmiyor muyuz? Peki madem öyle neden okul yönetiminden, derslerine her þeyde söz sahibi deðiliz? kapitalist eðitim sistemi böyle! Ve sonuç olarak elimizde olan sadece koca bir geleceksizlik! Peki ya, amacýn kar deðil de insan olan bir sistemde yaþasaydýk, sosyalizmde yaþasaydýk? Ya herkes yeteneðine göre yönlendirilse ve amaç sadece insanlýðýn ilerlemesi olsaydý? Ýþte o zaman okullarýmýz bilim adýna, kültür adýna, sanat adýna, aklýmýza gelebilecek her alanda geliþme saðlayabileceðimiz birer maden olurlardý. Ama bugün okullar dirsek çürüttüðümüz, ömrümüzü çürüten yerler haline geliyor. Sosyalizm bir grup “hayalperestin hayali” mi yoksa gerçek olabilir mi? Evet, olabilir, olmalý ve yapacaðýz da! Liseli, Üniversiteli Öðrenciler! Devrimci Öðrenci Birliði size sesleniyor! Yönetimlerinde söz sahibi olacaðýmýz, yeteneklerimize göre insanlýða en faydalý olacak yere göre eðitim alacaðýmýz Demokratik Liseler , Özerk- Demokratik Üniversiteler hayal deðil! Her þeyin para olmadýðý, kar için deðil insanlýk için çalýþacaðýmýz, üreteceðimiz gelecek güzel günler bir hayal deðil! Devrim bir hayal deðil! Sosyalizm bir hayal deðil! Örgütlenerek, mücadele ederek yarýnýn hayalini bugünün gerçeðine çevirelim! Deniz Gezmiþ’lerin kurduðu Devrimci Öðrenci Birliði (DÖB), devrimci amaçlarý olan ve amaçlar uðruna mücadeleyi yaþamýnýn bir parçasý, iþçi sýnýfýna ve emekçi halklara karþý sorumluluðunun gereði sayan öðrencilerin birliðidir. Dünyaya, dünya halklarýnýn kurtuluþ ideolojisi olan Marksizm- Leninizmin penceresinden bakan öðrencilerin birliðidir. Bugün yaþadýðýmýz bütün sorunlarýn sebebinin kapitalist sistem olduðunu ve sorunlarý çözmek için önce kapitalistlerin iktidarýný yýkmanýn, halk iktidarýný kurmanýn zorunluluðunu bilen ve bunun için, okullarda, kampüslerde komiteler biçiminde örgütlenerek, herhangi bir tüzüksel sýnýrlamayla karþý karþýya kalmadan mücadele eden öðrencilerin birliðidir. Bütün dünya gençliðinin ve emekçi halklarýnýn mevcut düzene karþý eylemde, sokakta olduðu, devrimin bugün bütün pencerelerden bize baktýðý bu dönemde, öðrenciler olarak bu komiteleri her yerde kurmalý, her yerde sorunlarýmýzýn çözümünün ancak mevcut iktidarýn yýkýlarak halk iktidarýnýn kurulmasýyla çözülebileceðini bilmeli, her adýmda ana hedef olarak halk iktidarýný kurmak için mücadele etmeliyiz. Okul koridorlarýndan, kampüslerden baþlayýp sokakta iþçi sýnýfýnýn, emekçilerin, Kürt halkýnýn, Alevilerin, emekçi kadýnlarýn, bütün emekçi halklarýn yanýnda olmalýyýz. “Bütün Ýktidar Emeðin Olacak”, “Kürt Ulusuna Kendi Kaderini Tayin Hakký”, ”Zindanlar Yýkýlsýn Tutsaklara Özgürlük” ana þiarlarý etrafýnda, bütün sorunlarýmýzýn çözümü için, devrim ve halk iktidarý için örgütlenelim! Denizlerin açtýðý yoldan, devrime yürüyelim!
Ýþçi Sýnýfý, Halklar ve Tutsaklar Özgürleþmeden Öðrenci Gençlik Özgürleþemez! Che’den Denizlere Devrim! Devrim Zafere Kadar!
DÖB/ Devrimci Öðrenci Birliði
5
TELEVÝZYONDA KADINLARIN DURUMU VE GERÇEK KURTULUÞ
K
Roza Deniz
6
adýnlar yüzyýllar boyunca sürekli baský ve kontrol altýnda tutulmuþ ve belli kalýplara sokulmaya çalýþýlmýþtýr. Kadýnla ilgili kalýplar ve ön yargýlar topluma pek çok farklý araçla empoze edilmeye çalýþýlmaktadýr. Bu araçlardan biri ve belki de en önemlisi kitle iletiþim araçlarýdýr. Kitle iletiþim araçlarý sahip olduðu özellikleri ve olanaklarý sebebiyle toplumu etkilemenin ve yönlendirmenin en önemli yollarýndan biridir. Yukarýda da belirtildiði gibi toplumu yönlendirmede büyük bir etkiye sahip olan kitle iletiþim araçlarý günümüzde burjuvazinin özel mülkiyetinde ve hizmetindedir. Dolayýsýyla bu araçlar doðrudan sermaye sýnýfýnýn yani kapitalistlerin siyasi ve ekonomik çýkarlarý doðrultusunda yayýn yapmaktadýr. Bahsedilen kitle iletiþim araçlarýndan en yaygýný televizyondur. Neredeyse her evde televizyon vardýr ve günün büyük bir kýsmýnda izlenmektedir. Ýnsanlar televizyon karþýsýnda adeta tutsak olmakta ve zamanlarýnýn büyük bir çoðunluðunu bu þekilde geçirmektedirler. Peki kadýn ve televizyon arasýnda ne gibi bir baðlantý vardýr? Televizyonda kadýn nasýl ve hangi biçimlerde yer almaktadýr? Kapitalizmde televizyon yayýncýlýðýnýn da diðer kitle iletiþim araçlarý gibi en temel amacý, burjuvazinin yani egemenlerin resmi ideolojisini kitlelere yaymaktýr. Programlar çoðunlukla televizyonun “vazgeçilmez izleyicileri” olan kadýnlar hedef alýnarak hazýrlanýr. Televizyon programlarýnda kadýnlara dayatýlan toplumsal rol olabildiðince yeniden ve yeniden üretilir. Peki bu nasýl yapýlýr? Kadýna biçilen toplumsal rol imgeler halinde hazýrlanýr ve bu imgeler gerçekmiþ gibi ya da olmasý gerekenmiþ gibi topluma sunulur. Ýzleyiciye verilmek istenen alt metin bu imgeler içinde gizlendiðinden izleyici verileni alýr ve kabul eder. Ýmgelerin alt metnini anlamak için de kim tarafýndan, kim için, ne amaçla yapýldýðýný irdelemek gerekir. Daha önce de belirttiðim gibi kapitalist sistemde imgeler sermayenin ideolojisini yaymak amacýyla oluþturulur ve onlara hizmet eder. Televizyonda kadýn özellikle annelik ve eþlik sýfatlarý ile ön plana çýkarýlmaktadýr. Yani çocuklarýnýn, kocasýnýn ve tüm e-
vin bakýmýndan sorumludur. Kadýnýn yaþama amacý çocuklarýdýr ve tek baþýna hiçbir þey yapamaz. Kaba tabirle ev kölesi kadýnýn yapýp yapabileceði þey ancak ev iþleriyle sýnýrlý olabilir. Evi temizlemek, yemek yapmak, çocuk doðurmak onun görevleridir. Ýyi kadýn, 24 saat evin içinde olan akþama ne piþirsem diye düþünen, kocasý geldiðinde ona hizmet eden ve çocuklarýnýn peþini toplayan kadýndýr. Kýsacasý kadýn ancak ve ancak evde ve evin çevresinde yer alabilir mesajý verilmektedir. Umutsuz Ev Kadýnlarý diye bir dizi var. Ýzleyenleriniz bilir orada 4 çocuðu olan bir kadýn var. Kadýnýn mesleði bankacýlýk. Ama evlendikten sonra ve çocuðu olduktan sonra iþini býrakýyor ve kendini adeta çocuklarýna adýyor. Bu fedakarca tavýr iyi ve olmasý gereken þey olarak yansýtýlýyor. Kocasý þehir dýþýndan iþ toplantýlarýndan arada bir geliyor ve her geldiðinde de bir tane daha çocuk yapmak istiyor. Ne de olsa kadýn dediðin çocuk doðurmak için var. Günlerden bir gün kadýn da artýk çalýþmak istiyor ama bu mümkün müdür? Çocuklar ne olacak? Ve kocasýyla yer deðiþtiriyorlar. Kocasý iþi býrakýyor çocuklara bakýyor, kadýn da çalýþýyor. Yani þimdi bu olacak iþ midir? Zorlu geçen süreçten sonra sonuç þudur: Kadýnýn görevi çocuk doðurmak onlara bakmak, erkeðin görevi ise çalýþýp para kazanmaktýr.
Dizilerde iþlenen bu tip kadýn reklamlarda da yerini alýr deterjan, bebek bezi, mutfak eþyalarý reklamlarý kadýn hedeflenerek yapýlýr. Bu gibi malzemeler sadece kadýný ilgilendirir ve kadýnýn memnuniyeti önemlidir. Her fýrsatta kadýnýn yeri ve tabiri caizse görevleri vurgulanýr. Çocuklar Duymasýn dizisini herkes bilir, dizide çokça dillendirilen ve insanlarýn da dillerinden düþmeyen light erkek, maço erkek kavramlarý da bu anlatýlanlarýn bir parçasýdýr. “Kadýna ait iþlere” yardým eden erkek light erkek olarak niteleniyor ve maço erkek ise olumlu yansýtýlýyor. Lanetlilerin Lanetlisi Kadýn Kapitalist sistemde her þey gibi kadýn bedeni de meta durumundadýr. Kadýn bedeni nesneleþtirilmiþ ve seyirlik hale getirilmiþtir. Kadýnlar reklamlarda, dizilerde cinselliði ile var olabilmiþtir. Kadýn her zaman bakýmlý ve güzel olmak zorundadýr. Vücudu formda olmalýdýr, saçlarý bakýmlý olmalýdýr, güzel kokmalýdýr… Kapitalist sistem kadýnýn ancak fizik güzeli olacaðýný dayatmaktadýr. Magazin programlarýnda bilmem hangi mankenin sýfýr beden olduðu ve formunu nasýl koruduðu anlatýlmakta ve insanlar buna özendirilmektedir. Zayýflama yollarý, diyetler reçetelenmekte ve kadýnlar özellikle de genç kadýnlar bedenlerini ekrandaki kalýba sokmak için çabaya teþvik edilmektedir. Tüm bunlarýn yanýnda kadýn her zaman güçsüz, tek baþýna ayakta dura-
mayan, bir erkekten kurtulmasýnýn ancak baþka bir erkekle mümkün olduðu cinselliðini sadece ve sadece aile kurumunun içinde yaþayabilen, bunun dýþýna çýktýðýnda ise ancak namussuz, ahlaksýz, kötü kadýn olarak sunulmaktadýr. Mülkiyet olarak görülen kadýnýn bedeni babasýnýn, kocasýnýn ve toplumun namusu durumundadýr. Kadýnlar erkeðin malýdýr ve el deðmemiþ olmasý gerekir. Bekaret de iþte burada devreye girer bekaretini koruyan kadýn pýrýl pýrýldýr, namusludur. Bunun aksine bir durum varsa gerekli þey yapýlmalý ve namus kurtarýlmalýdýr. Fatmagül’ün Suçu Ne dizisinde niþanlýsýný yolcu etmek için sabaha karþý tek baþýna evden çýkan Fatmagül suçludur, ne de olsa sabahýn köründe dýþarý çýkarak tecavüzcülerine davetiye çýkarmýþtýr, olur olmaz saatte sokaða çýkan kadýn suçludur, giyimine kuþamýna da dikkat etmelidir, aksi taktirde tahrik etmekte ve sonuçta da olanlarý hak etmektedir. Yüzyýllarýn lanetlisi kadýn yine lanetlenmektedir. Kadýna yönelik þiddet konusuna gelirsek…Televizyonlarda kadýna yönelik þiddetin toplumsal kökleri vurgulanmak yerine þiddeti uygulayan bireyselleþtirilmektedir (alkolik koca, uyuþturucu baðýmlýsý abi, iþsiz baba- aslýna bakarsak bu durumlarýn tümü sistemle iliþkilidir) Ayrýca þiddet gören kadýn bunu hak etmiþ gibi yansýtýlmaktadýr. Kocasýndan habersiz arkadaþlarýyla vakit geçirdiði için, yemeði hazýr etmediði için, boþanmak istediði için
ya da eve geç geldiði için hak etmiþtir. Þiddet uygulayanýn bireyselleþtirilmesi ile þiddetin kapitalist sistemle baðlantýsý olmadýðý izlenimi verilmektedir. Bu konuda dikkati çeken baþka bir yön de, kadýna uygulanan þiddetin ya da maruz kalýnan hakaretin “komik “olduðu mesajýnýn verilmesidir. Eminim Ýnce Ýnce Yasemince de “Kakýlmýþ”ýn dayak yemesine ya da kocasýnýn hakaretlerine hepimiz katýla katýla gülmüþüzdür. Alemin Kralý dizisinde yer alan Kubat ve eþi ile olan diyaloglarý da bu çerçevededir. Kubat karýsýna yumruk atarak stres atmaktadýr ve rahatlamaktadýr. Bu gibi örneklerle þiddet, toplumda normalleþtirilmektedir. Bu konuda elbette daha çok þey yazýlabilir ancak özetlemek gerekirse, kapita-
list sistemin kadýna bakýþ açýsý televizyonlarda ve daha pek çok araçla yeniden üretilmektedir. Peki ne yapacaðýz? Öncelikle bu konudaki dikkatimizi ve bilincimizi geliþtirmeliyiz ve her ayrýntýyý yakalayarak bunun bütünün bir parçasý olduðunu bilmeliyiz. Kapitalist sistemde var olan din, eðitim, hukuk sistemi vb. üst yapý kurumlarý gibi medya tekelleri de zincirin bir halkasýdýr ve kadýnýn ezilmiþliðini pekiþtirirler. Dolayýsýyla kadýnýn kurtuluþu da bunlardan baðýmsýz düþünülemez. Bizler de lanetlilerin lanetlisi kadýnlar olarak, kurtuluþumuzun ancak iþçi sýnýfýnýn kurtuluþuyla birlikte saðlanabileceðinin bilinciyle, sosyalizm mücadelesini daha da yükseltmeliyiz.
AÝLELERÝ KAZANMALIYIZ!
Biliyorsunuz ki aile her devrimci gencin en büyük sorunudur. Aileye karþý tavýr almak mý yoksa onlarý kazanmalý mý diye çok kere düþündüðüm oldu. Aile eðer bizim geliþip, deðiþtiðimizi görürse devrimci kiþiliðimizin oluþtuðunu fark edecektir. Dýþarýda farklý evde farklý olursak aile bunu anlar ve bizim aleyhimize kullanýr. Tabi beyaz yalanlar söyleyip aileden saklayanlar da vardýr. Bu sanki yaþanacak sorunlarý birazda olsun engeller diye düþünürüz. Ama bu yalanlar bazen çok büyük sorunlara yol açar. Aile bizim için çok önemlidir. Bizden beklentileri de vardýr ailenin mesela; erkek iseniz ekonomik olarak sizden eve bir gelir saðlamanýzý isterler. “Senin hayattan beklediklerin var. Ama benim de senden beklediðim var . Ben seni bu yaþa getirdim sende ekonomik olarak eve katký sunman gerekiyor” diye baský uygularlar. Kadýn isek ya okuyacaksýn ya da evleneceksin diye iki seçenek koyarlar önüne. Tabi kadýn ekonomik olarak bir yere gelmemiþse daha çok ezilir ve ikinci sýnýf insan olarak görülür. .
Ben gerçek hayattan yani kendimden bir örnek vermek istiyorum sizlere. 1 Eylül’de burada bir miting oldu. Anneme ya-
lan söylemek istemedim. Ve gerçeði söyledim. Annem hiçbir þekilde tepki vermedi hatta yol ücretimi o karþýladý. Biliyorsunuz ki Hatay’da bir savaþ hazýrlýðý var. En apolitik insan bile bunun farkýnda, annemde artýk bir çok þeyin farkýnda. Çünkü her gün insanlar bir çok savaþ haberin alýyorlar,ve bu sistemin onlarý yani emekçileri hayattan kovuyor,ailemiz bizlerin doðru yolda olduðunu anlayacaktýr. Bu günlerde tüm insanlarý saran savaþ psikolojisi en geri taraflarda duran halklarý bile sokaklara çaðýrýyor: þimdi diyorum ki: cesaret cesaret daha fazla cesaret, ailem benim artýk ne olursa olsun bu yoldan vazgeçmeyeceðimi anladý. Ailemin, mücadeleye ilk baþladýðýmda tepkileri çok büyük olmuþtu… Ama þimdi görüyorum ki ailem yavaþ yavaþ destek vermeye bile baþladý. Yani aileyi kazanmak gerekir. Davranýþlarýmýzla olsun, harekelerimizle olsun her yerde ve her zaman örnek bir insan olmalýyýz… Aileye devrimci kimliðimizi ortaya koyarak onlara bizim neden devrimci olduðumuzu anlatýrsak aile bunu yavaþ yavaþ kabul etmeye baþlayacaktýr… Antakya’dan Bir DÖB’lü
7
TI K ” “T IK
IK T “
Gürsel Cihan
8
K” I T
IK” T K “TI
Belki bir kitapçýda rastladýnýz bu dergiye, belki sokakta, belki birisi kapýnýzý çalýp getirdi, belki de okulda... Demek ki faþizmle uyuþmayan birisiniz. Faþizmle bir derdiniz var. Muhalif, demokrat, yurtsever, devrimci, komünist, sosyalist kendinizi nasýl adlandýrýrsanýz artýk. Yoksa kapaðýnda “Devrim Biziz Biz Devrimiz” yazan bir yayýný neden alasýnýz ki? O zaman gelin biraz beyin egzersizi yapalým. Nedir bu dergi? Neden “Aylýk Sosyalist Gençlik Dergisi”ne ihtiyacýmýz var? Niye çýkar, çýkartýlýr? Neden birileri alýr? Televizyon, internet, gazeteler vs. çok sayýda iletiþim aracýna sahibiz bugün. Dünyada neler olup bittiðine iliþkin birçok yerden haber alabiliyoruz. Ama o koca koca gökdelenlerde yapýlan televizyon yayýnlarý, çýkartýlan gazeteler gerçekten bizi yansýtýyor mu? Bizim gündemimizi, bizim sorunlarýmýzý ele alýyorlar mý? Yoksa bize sadece patronlarýnýn göstermek istediklerini mi gösteriyorlar? Herhalde herkesin internetten paylaþým yaparak birbirini olaylardan haberdar etme çabasý, tam da burjuvazinin sahip olduðu o büyük televizyonlara, gazetelere güvensizliðin bir sonucu olarak ortaya çýkýyor. O zaman bu yayýnýn amaçlarýndan birinin gerçekten bizi ilgilendiren haberlere doðru bir þekilde iletmek olduðunu söylemek yanlýþ olmayacaktýr. Bir de medya patronlarýnýn göstermediði iþçi, emekçi ve gençlerin eylemleri var tabi ki. Bir patron neden kendisinin karþýsýnda olanlarý anlatsýn ki?! Peki sadece haberdar olmak yeterli midir? Sadece haberler için bir yayýn çýkartýlýr mý? Hayýr, hele ki bahsettiðimiz bir “gençlik yayýný” ise, her gün çok sayýda yeni geliþme olurken bunlarý nasýl deðerlendirmek gerektiðine iliþkin düþüncelerimizi, belki birbirimizi asla göremeyecekken tartýþmak, birbirimize ulaþtýrmak çok önemli deðil mi? Ben bu konuda düþüncelerimi yazarken belki de seni hiçbir zaman göremeyeceðim, ama sen bana çok uzakken yanýndakilerle beraber faþizme karþý mücadele etmiyor musun? Ben bunu yapmýyor muyum? Ýþte burada bir gençlik yayýný çýkartmanýn en büyük nedeni ortaya
GENÇ YOLDAÞ OKUMAK ÝSTER MÝSÝNÝZ? çýkýyor; ayný þey için mücadele eden bizler böyle bir yayýn olmadan nasýl beraber hareket edebiliriz? Hem de düþmanýn tek merkezden, bütün güçlerini idare ettiði bir dönemde, biz birbirimizden habersiz, birbirimizin yaptýðý eylemlerden habersiz, düþüncelerinden habersiz baþarýlý olabilir miyiz? Bu þekilde bir devrim yapabilir miyiz? Ýþte elindeki bu dergi bu kadar önemli, bir devrim için hayati önem taþýyor. Bir derginin, bir devrim için büyük bir önem taþýmasý; belki biraz hayal, biraz uçarý bir düþünce. Gerçekten öyle mi? 1917 Ekim Devrimi’nin mimarý Lenin, daha 1900 yýlýnda bir devrimin temellerini atmak için ilk önce Rus Sosyal- Demokratlarý (yani komünistleri- y.n.) arasýnda egemen olan kafa karýþýklýðýný ortadan kaldýracak sýký bir ideolojik birlik yaratýlmasýnýn zorunluluðundan ve bunu ancak tüm Rusya’yý kapsayacak bir periyodik yayýn ile yapýlabileceðini anlatýyor ve bu yolda adýmlar atýyordu. Daha sonra ise þöyle devam ediyordu; “Bütün Rus yoldaþlarýn, gazetemizi..., her grubun deneyimlerini, görüþlerini,... tek kelimeyle harekete verdiklerini ve ondan aldýklarýný açýkladýklarý kendi yayýnlarý olarak görmeleri için her þeyi yapacaðýz. Gerçekten tüm Rusya’yý kapsayan bir Sosyal- Demokrat yayýn organýný yaratmak ancak bu koþul altýnda mümkün olacaktýr. Ancak böyle bir organ, hareketi geniþ politik mücadele yoluna ulaþtýracaktýr. “Çerçeveyi geniþletmek ve propagandaajitasyon ve örgütleme faaliyetlerimizin içeriðini geniþletmek” P.B Akselrod’un bu sözleri, önümüzdeki dönemde Rus Sosyal- Demokratlarýnýn faaliyetini belirleyecek þiar haline gelmelidir,...”* ve devamýnda bu çaðrýnýn mevcut düzenin ezdiði ve köleleþtirdiði herkese yönelik olduðunu ve gazetenin sütunlarýný onlara açtýklarýný, ifade ediyor. Bu sözlerin altýna bugün bizde imzamýzý atýyoruz. Her gün bir eylemde veya bir olayda yaþadýðýmýz deneyimlerin bizlerle birlikte mücadele edenlere, edecek olanlara yol göstermek için aktarýlmasý gerekli deðil midir? “... propaganda- ajitasyon ve örgütlenme faaliyetlerimizin içeriðinin geniþletilmesi...” devrim için
gerekli deðil midir? Bunun için biz gençlerin bir gençlik yayýnýna ihtiyacý yok mudur? Aslýnda iþimiz 1900’lerin baþýndaki Lenin’den çok daha kolay. Çünkü, bugün hem böyle bir yayýna sahibiz, hem de internet gibi birbirimize ulaþabileceðimiz ve yayýnýmýzý, yazdýklarýmýzý, düþündüklerimizi çok kolay bir þekilde ulaþtýrabileceðimiz bir aracýmýz var. Bize sadece yaþadýðýmýz yerde neler olup bittiðini aktarmak, düþüncelerimizi yazmak ve nasýl daha çok daðýtabileceðimizin yollarýný bulmak kalýyor. Yani kýsacasý her birimiz bir muhabir, bir yazar ve bir daðýtýcý olmalýyýz. Ve burada Lenin’in çaðrýsýný bizler de tekrarlýyoruz; faþizmin ezdiði, köleleþtirdiði herkes için bu sayfalar açýktýr. Gelin hep beraber faþizmi yýkmak için birleþik bir gençlik hareketi yaratma yolunda, devrim ve halk iktidarý için Genç Yoldaþ’ý sahiplenelim. Yazalým, okuyalým, okutalým, daðýtalým. Ve hep beraber haykýralým;
Devrim Biziz Biz Devrimiz
*Lenin, Seçme Eserler, Cilt 2 sf:19
ÖZGÜR OLACAÐIZ
“Bugün eylemimiz var! Bu ne demek? Bugün ‘büyük devletimiz’in iþçi ve emekçi Kürtlere ve Türklere; elbette onlarýn çocuklarýna da, hediyeleri var! Bugün cop var. Bugün gaz bombasý, biber gazý var, tazyikli su var! Büyüklere ve çocuklara faþist devletten hediye bunlar… Bu sistem tarafýndan tehdit edildiði için sokaklara dökülen ve böylece burjuvalarýn bu sistemini tehdit eden bizlere dayak, þiddet, acý var; hatta belki ölüm var. Olsun, olsun yoldaþlar; neyimiz var canýmýzdan baþka? Ya zincirlerimizi kýracaðýz, burjuvalarýn ‘özgürlük’ sözcüðüyle süslediði esaretimize son vereceðiz; ya da… Ya da en fazla ölürüz!” Kalabalýktan onaylayan uðultular yükseliyordu; ama biri karþý çýkarak atýldý: “Benim canýmdan fazlasý var kaybedeceðim!” Sonra ona ilk konuþan kadýn: “Baþka neyin var kaybedeceðin? Seni korkutarak kavgadan ve sokaklardan alýkoyan nedir?” Belli ki öðrenciydi bu genç adam. Öfkelendi: “Ben korkmuyorum! Sokaklara çýkarsam, baþaramazsak, okuldan atabilirler beni. O zaman ben nasýl geçinir, nasýl para kazanýrým; beðenmemekte haklý olduðumuz bu sistemde parasýz yaþanmýyor ve baþaramazsak bu devlet deðiþmeyecek, iktidarda biz olmayacaðýz baþaramazsak. O zaman ben ne yaparým?” Söyledikleri beni güldürdü ama bunu yaparken öfkelendirdi de; böyle bir anda bu sözleri sarf ederek içimize baþaramama korkusunu salan bu genç ne yapmaya çalýþýyordu? Biz baþarmalýydýk. Ona söylemek gerekiyordu; biz bunlarý deðiþtirmez, iktidarý almazsak, alamazsak, o zaman okulunu bitirmesi bir iþe yaramayacaktý. Çünkü zaten iþ garantisi yoktu ve çalýþabileceði iþlerden alýnan para, ancak hayatta kalmaya yetiyordu. Biliyordum ona bunlarý söyleten gelecek kaygýsýydý. Yine bu kaygý sayesinde bugün burada, sokaktaydý. Ýlk konuþan kadýnýn -Zerya idi adý- öðrenciye seslenmesine fýrsat vermedi sokaðý dolduran kalabalýk. Öðrencinin korkularýyla alay edenler, onun bencilliðine küfredenler sesleriyle doldurdular sokaðý. Ona hak veren birkaç kiþi, çekine çekine ona doðru ilerlemeye çalýþýyordu. Bu sokaktaki herkes ayný kaygýyla buradaydý: Gelecek kaygýsý.
Evlerden birinin balkonunda konuþan Zerya ve yanýndakiler biraz çabadan sonra sessizliði saðladý ve Zerya konuþmaya baþladý: “Biliyoruz yoldaþlar, biz kazanýrsak, ezilenler, iþçiler, emekçiler kazanýrsa, her þey deðiþecek ve bizim daha önce hiç yaþamadýðýmýz güzellikleri yaþayacaðýz. Biz kazanýrsak iktidarda biz olacaðýz; yasalarý, çalýþtýðýmýz iþleri, çocuklarýmýzýn okullarýný, biz düzenleyeceðiz. Bütün bunlarý insana yakýþýr biçimde düzenleyeceðiz. Özgür olacaðýz!” Zerya’nýn yanýndakilerden birinin tekrarý, “Özgür olacaðýz!”ýn sokaklardaki yansýsýný gösterdi. Kitle haykýrýyordu þimdi: “Özgür Olacaðýz!” Zerya yine konuþmaya baþladý: ”Bugüne kadar biz ürettik, onlar tüketti! Bizi iþlerimizden attýlar, aç kaldýk, çocuklarýmýz aç kaldý, okula gitmek yerine çalýþmak zorunda kaldýlar; bizim gibi oldular! Biz anneler- babalar çocuklarýmýzýn açlýkla tehdit edilmesine, bizler gibi olmasýna göz yummaya devam mý edeceðiz?” Sokak þimdi, aðýr sövgülerle dolu “Hayýr” larla sarsýlýyordu. Zerya devam etti: “Söyleyin, her þeyi üretenler yani bizler çalýþtýðýmýz halde bile yarý açken, “Yarýný nasýl ederim” diye uyuyamazken; çalýþtýðýmýz iþlerde saðlýðýmýzdan olurken, onlarýn yataklarýnda rahatça uyumalarýna izin mi vereceðiz?” Sövgülü “Hayýr” lar, yüzlerce insanýn aðzýndan dökülüyordu. Ýlk itiraz eden öðrenci ve diðerleri de kalabalýðýn ve zaferin coþkusuna kapýlmýþlardý. Artýk herkes coþku içinde, yine korkanlar var belki. Ama biliyoruz; tanklar- toplar -silahlar; herkesi öldüremez. Herkes ölürse sistem de devam edemeyeceðinden, onlar da istemezler herkesi öldürmeyi. Düþman ‘kýrýlma’ bekleyecek o halde, öldürdükleri nedeniyle halka salýnacak yenilgi korkusunun, inancý ve mücadeleyi kýrmasýný bekleyecek. Sonra ne olacak? Bunu ben bilmiyorum. Sokaklara dökülerek devrimi baþlatacak olan sadece ben deðilim. Bunu hep birlikte yapacaðýz. Bu yüzden, bu yazýnýn sonunu biz getireceðiz, hep birlikte. Umutlarýmýz zaferle sonuçlanmasý yönünde. Eylemlerimiz de ayný yönde olursa; “Zafer Bizim Olacak!” Antep’ten Bir DÖB’lü
9
PÝCASSO (1881-1973)
“Sanat, düþmana karþý savunmada ve saldýrýda bir savaþ enstrümanýdýr.” Picasso 25 Ekim 1881’de Ýspanya’nýn Malaqa kentinde dünyaya geldi. Babasý resim öðretmeni olan Picasso’nun ailesinin ekonomik durumu pek iyi sayýlmazdý. Babasý öðretmenlikten aldýðý ücretin yetersizliðinden ek iþ olarak kasabanýn müzesinin müdürlüðünü ve resim restorasyonunu yapmaktaydý. O henüz çocukken resim yeteneðini fark eden babasý, resim yapmayý býrakýp, genç Pablo Picosso’yu ressam olarak yetiþtirmeye yoðunlaþtý. Picasso doðuþtan ressamdý. Konuþmaya baþlamadan önce resim yaptýðý, konuþtuðunda ilk sözcüðünün “kalem” olduðu anlatýlýr. Babasý oðluna yedi yaþýndan itibaren resim dersleri vermeye baladý. Picasso, on üç yaþýndayken babasýnýn baþladýðý bir eskizi tamamlamýþtý. Don Jose oðlunun yapýtýný gördüðünde paletiyle fýrçalarýný ona verdi ve bir daha resim yapmamaya yemin etti. Picasso, 13 yaþýnda babasýnýn ders verdiði Güzel Sanatlar Akademisi’ne baþladý. Picasso, Braque ile birlikte kübizmin kurucusudur. Kübist Biçem: Picasso’nun eserlerinin en unutulmaz yönlerinden biri, insan yüzünün çizgilerini yeniden düzenleyerek, ger-
10
çek yaþamda ve geleneksel resimde gördüðümüzden farklý þekilde, düz bir yüzey halinde ve iki açýlý olabilecek biçimde boyutlu göstermesidir. Nesneleri görme þeklimize meydan okumasý, onun geleneksel resimden uzaklaþtýrmýþ ve çözümleyici Kübizm dediðimiz biçemi geliþtirmesine yol açmýþtýr. Tanýnan en üretken sanatçýdýr: 13.500 resim, 100.000 baský, 34.000 kitap resmi,300 heykel, seramik ve çizimi vardýr. Ressam Paris’te kaldýðý stüdyosunu Katalonyalý anarþist ve galerici Pere Manyac’la paylaþýyordu. Polis, Picasso’nun Paris’teki anarþistlerle baðlantýsý olduðunu düþünerek onu gözaltýna aldý (1901). Sýklýkla Paris ve Ýspanya’da kalarak çalýþmalarýný sürdüren sanatçý, Barcelona’da, insan acýlarýný ele alan konular üzerine çalýþtý. Sonbaharda Paris’e döndüðünde Saint Lazare Hapishanesi’ndeki kadýn mahkumlarý resmetti (1902). Bir dönem stüdyosunu Max Jacob’la (þair) paylaþýyordu, paralarý azdý... Picasso, ýsýnmak için çizimlerini yaktýðýný söylemiþti. Nazi toplama kamplarýna götürülerek katledilen Max Jacob, Picasso’nun yakýn arkadaþlarýndandý.
Guernica: Picasso 1937 yýlýnda Guernica tablosu ile Ýspanya Ýç Savaþý’nda bombalanan Bask bölgesini ölümsüzleþtirdi. Guernica üzerine çalýþýrken þöyle dedi: “Ýspanya’daki savaþ halka ve özgürlüðe karþý yapýlan bir savaþtýr. Bir ressam olarak gericilik ve sanatýn ölümüne karþý mücadele ettim. Yapmakta olduðum ve Guernica adýný vereceðim bu tabloda, ayrýca son yapýtlarýmýn her birinde, Ýspanya’yý bir sefalet ve ölüm okyanusuna götüren askeri sýnýfa karþý duyduðum korku ve öfkeyi göstermeye çalýþýyorum.” Sanatçý,kendisine “Bu resmi siz mi yaptýnýz?” diye soran bir Alman Generaline “Hayýr, siz yaptýnýz” cevabýný vermiþtir. Alman iþgali sýrasýnda Paris’te bulunan Picasso, Nazilerin Yahudi soykýrýmýna karþý olmuþ, yapýtlarý Naziler tarafýndan “yoz sanat” olarak nitelendirilince, iþgal yýllarýnda edebiyat çalýþmalarýna aðýrlýk vermiþtir. (Alman yetkililer, Picasso, Léger, Klee ve Max Ernst’in yapýtlarý da dahil “yoz sanat” olarak nitelendirilip Tuilleries bahçelerinde yakmýþtýr). Picasso’nun dostlarý Desnos ile Max Jacob tutuklandý. Bütün kurtarma çabalarýna raðmen, tutuklandýktan dokuz gün son-
ra, 5 Mart’ta Max, Drancy toplama kampýnda, Desnos ise ertesi yýl Terezin’de öldürüldü. (1944-1945) Ressam 1944’ün Ekim’inde Komünist Parti’ye katýldý. Bunun üzerine hem kendisinin çalýþmalarýný, hem de Braque, Léger, Georges Rouault, Chagall ve Miro’nun çalýþmalarýný sergileyen Salon de la Libération’da Picasso’ya karþý gösteriler yapýldý. Sanatçý, Kore ve Vietnam savaþlarýna karþý da tavýr almýþ ve duygularýný Kore Katliamý gibi resimlerinde dile getirmeye devam etmiþtir. “Hayýr, resim apartmanlarý süslemek için yapýlmaz; O düþmana karþý bir saldýrý ve savunma silahýdýr.” Picasso, FKP’ye (Fransýz Komünist Partisi) girdiðinde, L’Humanite’de þu satýrlarý kaleme almýþtý: “... Siz bir sanatçýyý ne zannediyorsunuz? Eðer bir ressam ise sadece gözleri olan bir embesil mi; yoksa müzisyen ise sadece kulaklarý olan, þair ise kalbinin tüm katmanlarýnda sadece lirizm olan birisi mi? Ve hatta eðer boksör ise sadece adaleleri olan bir embesil mi? Tam tersine, o ayný zamanda siyasi bir canlýdýr...” “Hayýr, resim sadece apartmanlarý dekore etmek için yapýlmaz. Sanat, düþmana karþý savunmada ve saldýrýda bir savaþ enstrümanýdýr.” Ýþte bu satýrlarla FKP’ye giren Picasso, daha sonralarý partinin kendisini nasýl karþýladýðýný, “Kendimi ailemin içinde buldum” diye anlatacak ve parti ile arasýnýn en kýrgýn olduðu günlerde bile, bir dostuna “Eðer beni Parti’den atmaya kalkýþýrlarsa, Parti’nin kapýsýna yapýþýrým. Beni kimse partimden atamaz” diyecekti. Picasso, Nazilerle iþbirliði yapan tüm sanatçýlarý, Fransýz adaletinin karþýsýna çýkarýrken, Derain’in idam edilmesini savun-
du... 3. Reich iþbirlikçisi sanatçýlarýn Paris’in kurtuluþundan sonra yargýlandýklarý komitenin baþkanlýðýný yaptý... ABD Dýþiþleri Bakanlýðý, Picasso’yu soðuk savaþ yýllarýnda kara listeye almýþtý ve kendisine hiçbir zaman vize verilmedi... Sonraki yýllarda Picasso, Kore Savaþý’ný, Vietnam Savaþý’ný yaptýðý tablolarla protesto etti. SBKP’nýn Stalin dönemini mahkum eden açýklamalarýný kabul etmedi. CIA, Picasso’nun aðzýndan SSCB aleyhinde ufacýk bir demeç alabilmek için pek çok gazeteci gönderdi. Picasso ise onlara sadece; “SSCB ile ilgili düþüncelerim, aile içi bir meseledir. Sizi ilgilendirmez” yanýtýný verdi. Ressamýn, Channe Evi adlý eseri Paris’te düzenlenen Direniþ Sanatý sergisinde yer aldý. Bugün barýþýn simgesi olarak bildiðimiz “güvercin” Picasso tarafýndan bir taþ basmasý olarak ortaya çýkarýlmýþ ve Paris’te düzenlenen Dünya Barýþ Kongresi’nde, bu kongrenin simgesi olarak kullanýlmýþtýr (1949). Önde gelen komünistlerden olan Aragon’un Paris’teki bu Barýþ Kongresi’nin afiþi için Picasso’nun Güvercin Taþbaskýsý’ný seçtiði de söylenir. Kongreye Picasso ve Eluard, Léger, Rauault, André Fougeron, Pignon gibi kýrk sanatçý katýldý. 1949’un Ekim ayý sonunda Picasso, Ýtalya’ya, Roma’da yapýlan Dünya Barýþ Komitesi toplantýsýna gitti. SSCB, Picasso’nun faþizme karþý mücadelesi ve barýþýn saðlanmasý yolundaki çabalarýný överek kendisine Lenin Barýþ Ödülü’nü verdi. (1950) Kore Savaþý’na tepki olarak Goya’nýn 3 Mayýs 1808 tablosuna (1814) dayanarak Kore’de Katilam tablosunu yaptý. (1951) (Picasso’nun, savaþ sonrasý çalýþmalarýnda en çok iþlediði temalar; savaþ, barýþ, insanýn iþ dýþýnda dinlenme ve üretken etkinliklerde bulunma hakkýydý). Picasso’nun Stalin’in ölümü üzerine yaptýðý Les Letters Françaises’de yayýnlanan Stalin Portresi yüzünden Komünist Partisi yetkilileriyle anlaþmazlýk çýkýnca, Picasso partiyle arasýna mesafe koymuþtur (1953). 1962’de Picasso, Sovyetler’den ikinci Lenin Barýþ Ödülü’nü aldý. “Ýnsan hiçbir zaman iyi iþ becerdim, üstelik yarýn da pazar dememeli. Durduðun anda yeniden baþlamalýsýn. Bir daha hiç dokunmayacaðým diyerek tuvali köþeye atabilirsin. Oysa son hiçbir zaman gelmez” Picasso.
“Bir ülkenin hükümdarý, dönemin en ünlü ressamýný huzuruna çaðýrýr ve ondan bir horoz resmi çizmesini ister. Ve ülkenin en iyi ressamý Picasso gelir. Picasso hükümdardan bu resim için üç ay süre ister. Üç ay sonra Picasso elinde boþ bir kaðýtla ve kalemle gelir ve orada hemen bir horoz resmi ortaya çýkarýr. Hükümdar þaþýrýr. “Madem bu resmi on saniyede bitirecektin, benden niye üç ay zaman istedin?” diye kýzar. Picasso’da hükümdarý atölyesine davet eder. Bunun üzerine hükümdar atölyeye gider ve Picasso dolabý açar, dolabýn içinden en az 300 tane horoz eskizi dökülür. Hükümdara dönerek, “Bu resim üç aylýk bir çalýþmanýn ürünüdür” der.
11
OKUL KORÝDORLARINDAN
DEVRÝME
Lenin’in Þubat devrimi öncesinde kaldýðý bir iþçi evinde, proletaryanýn devrimi müthiþ kavrayýþýný þu örnekle veriyor; evin sahibi olan iþçi ekmek aldýktan sonra, ekmeðin daha iyi olmasýný görür ve þu tespiti yapar: “Ekmekleri iyileþtirmiþler, demek ki devrim yakýn!” Ýþte size burjuvazinin yaptýðý iyileþtirmelere karþý devrimci kavrayýþýn özgün bir örneði! Ufku okul koridorlarýnýn geniþliði ile sýnýrlý olan ortalama sol bu örnekten nasýl bir sonuç çýkarýr bilemiyoruz, belki güzel bir aný deyip geçer! Ama biz þu sonucu çýkarýyoruz; Türkiye tekelci kapitalizmi yaklaþan ikinci ekonomik kriz dalgasýna karþý önlemler almaya daha þimdiden baþladý. “Demek ki devrim yakýn!”
B
12
ir Eylül ayý daha geldi. Eylül her zaman okullarýn açýlýþý ile öðrenci gençliðin kendi gündemleriyle tekrar sahne alýþý ve yeni insanlarla saflarýný tazeleme ayý olmuþtur... Ama bu seferki Eylül baþka. Geçen baharýn hareketliliði hiç duraksamadan yaza da yansýdý. Emekçi sýnýflar ve Kürt halký bu yazý da yeni eylemlerle geçirdiler. Yaz aylarý her gün yeni bir geliþmeye, olaya ve eyleme tanýk oldu. Özellikle Alevilere yönelik Malatya’daki faþist saldýrý ve Ýstanbul Kartal’da kundaklama giriþimi dahil olmak üzere yeni saldýrýlara sahne oldu. Ancak bu sefer çok çabuk bir þekilde kendiliðinden bir araya gelen kitlesel eylemlerle karþýlandý bu saldýrýlar. Þimdi de 30 Eylül’de Ankara’da yapýlacak büyük bir mitinge hazýrlanýyorlar. Ayný þekilde okullarýn baþlamasý ile bu sene uygulanmaya baþlayacak 4+4+4 sistemine karþý öðretmenlerin, öðrencilerin ve öðrenci ailelerinin eylemlerine sýkça tanýk oluyoruz, olmaya da devam edeceðiz. Ýþte tam da böylesi bir dönemde, ortada harçlara yönelik bir öðrenci eylemliliði dahi olmaksýzýn hükümet kanadýndan bir açýklama geldi; harçlarýn büyük bir kesim için kaldýrýldýðý söylendi. Neden, ne
deðiþti? Yoksa bu kadar devrimci, demokrat, yurtsever öðrenciyi tutuklayan AKP hükümeti ve faþist devlet öðrencilerden yana mý olmaya baþladý? Buna inanmamýzý gerçekten bekliyorlar mý? Yoksa AKP hükümeti artýk gerçekten demokrat bir hükümet mi oluyor? Yýllardýr bu umutla beslenen ve avunan herkesin, her politik akýmýn yüreði hop etmiþtir! Ýþte beklenen adýmlar! Ama acele etmemenizi öneririz! Faþizm Korkuyor! Faþizm Bir Devrimden Korkuyor! Tüm ortalama solun ve saf politikacýlarýn yüreðini hop ettiren kararýn arkasýnda, son derece basit bir gerçeklik duruyor. Ýþte size daðýn arkasýndaki gerçek; faþizm bir devrimden korkuyor. Kürt halkýnýn mücadelesini durdurmak için ortaya koyduðu bütün politikalar sonuçsuz kaldý. Kürt halkýný durduramýyorlar. Ýþçi sýnýfýna ve emekçilere verecek hiçbir þeyleri kalmadý, her yerde eylem halindeler. Faþizm uzun süredir yönetemiyor; saldýrmaktan, baský ve korku yaratmaktan baþka hiçbir þey yapamýyor. Buna bir çare olarak dýþ savaþý ortaya attý; Suriye politikasý tamamen iflas etti. Bütün dünya önünde rezil oldular. Üstüne bir de Alevilere yönelik katliam hazýrlýklarý göz göre göre sürdürülüyor.
Böyle bir süreçte sahneye bir de devrimin en dinamik güçlerinden birinin, öðrenci gençliðin ortaya çýkmasýný engellemek istiyorlar. Bunun adýna “aðza çalýnan bir parmak bal” desek; harç parasý alýnmayacaðýný, ama bunun yapýlacak zamlarla karþýlanacaðýný da açýkladýlar. Yani banka kuyruðuna girip harç yatýrmayacaðýz, ama taksit taksit bizlerden, emekçi ailelerimizden bu parayý alacaklar. Ortada bal bile yok kýsacasý. Faþizm öðrenci gençliðin sokaða çýkmasýnýn önüne geçmek için elinden geleni yapýyor. Size bir baþka gerçek daha, bu reformist hareketin pek hoþuna gitmeyecek fakat nesnel gerçeklik bu; öðrenci hareketi okul duvarlarýnýn kalýnlýðýn, hatta siz reformistlerimizin “dar görüþlülüðüne” aldýrmadan toplumsal devrimle kaynaþýyor, ayrýlmaz bir parça haline geliyor. Kim bilir ortalama sol kantin boykotundayken, kendi aileleri de içinde emekçiler iktidara yürüyor olabilir! Devrim Yerine Bir Tas Çorba Harçlarýn kaldýrýlmasýndan ve sonrasýnda yaþananlardan bir takým sonuçlar çýkartmak gerekirse; Birincisi; öðrenci gençliðe “parasýz eðitim” talebinden baþka bir þey götürmeyen ortalama solun düþtüðü
N SOKAÐA
E ÖZGÜRLEÞMEYE! durum içler acýsý hale gelmiþtir. Bu duruma yönelik ortaya atýlan “Ýkinci öðretimde de harçlar kaldýrýlsýn” talebi teorik sefaletin göstergesidir. Bunun devrimi engelleme çabasý olduðunu ortaya koyduk, peki bunu göremeyen ortalama solun bu talebi ne ifade ediyor? Bunu yaparak faþizmin aslýnda emekçiler için güzel þeyler de yapabileceðini anlatmýyor musunuz? Faþizme yedeklenmiyor musunuz? Devrime sýrt çevirmiþ olmuyor musunuz? Devrimi “bir tas çorbaya satmýþ” olmuyor musunuz? Bunun açýklamasý yoktur, ufku devrimi görmeye yetmeyen, devrimden korkan “solcu”larýn düþtükleri durum bundan baþkasý da olamazdý zaten. Öðrenci gençliðin okul koridorlarýn baþlayarak sokakta emekçi sýnýflarla ve Kürt halký ile birlikte devrime götürebilecek politikalara ve pratiðe sahip hareketin DÖB- Devrimci Öðrenci Birliði- olduðunu tekrar gördük. Kurulduðu günden bu yana, sürekli olarak öðrencilere sadece akademik taleplerin götürülmesine karþýlýk, DÖB öðrenci gençliði toplumsal devrimin bir parçasý olarak gören ve güncel sorunlarý “Devrim ve Halk iktidarý” hedefine baðlayan tek hareket, harçlarýn kaldýrýlmasýndan sonra politikasý boþa düþmeyen tek hareket olmuþtur. Ýkincisi; devrim- reform iliþkisidir. Lenin’in ortaya koyduðu, Leninistlerin sýk sýk tekrarladýðý gibi; reformlar, devrimlerin yan ürünleridir. Harçlarýn kaldýrýlmasýna yönelik yapýlan militan, kitlesel eylemlerden sonra mý kaldýrýldý harçlar ? Hayýr! Yaz döneminde harçlarýn kaldýrýlmasýna yönelik yapýlan dev kampanyalardan sonra mý kaldýrýldý ? Hayýr! Ýktidarýný kaybetme korkusu, öðrencileri sokaða çýkarmama çabasý sonucu oldu. Emekçi sýnýflarýn ve Kürt halkýnýn eylemlerine bir de öðrencilerin eklenmemesi için oldu. Yani bir devrimle iktidarýn emekçi sýnýflarýn ve Kürt halkýnýn eline geçmemesi için, devrimi durdurmak, gençliðin devrime daha militan bir tarzda katýlmasýnýn önüne geçmek için yapýlan reformlardan biridir sadece. Yüzyýl önce ya-
pýlan tespite güncel bir örnek; reformlar, devrimlerin yan ürünleridir. Lenin’in Þubat devrimi öncesinde kaldýðý bir iþçi evinde, proletaryanýn devrimi müthiþ kavrayýþýný þu örnekle veriyor; evin sahibi olan iþçi ekmek aldýktan sonra, ekmeðin daha iyi olmasýný görür ve þu tespiti yapar: “Ekmekleri iyileþtirmiþler, demek ki devrim yakýn!” Ýþte size burjuvazinin yaptýðý iyileþtirmelere karþý devrimci kavrayýþýn özgün bir örneði! Ufku okul koridorlarýnýn geniþliði ile sýnýrlý olan ortalama sol bu örnekten nasýl bir sonuç çýkarýr bilemiyoruz, belki güzel bir aný deyip geçer! Ama biz þu sonucu çýkarýyoruz; Türkiye tekelci kapitalizmi yaklaþan ikinci ekonomik kriz dalgasýna karþý önlemler almaya daha þimdiden baþladý. “Demek ki devrim yakýn!” Okullarda, üniversitelerde devletin bu harç politikasýný göðüslemek, nedenlerini açýklamak gerekiyor. Öðrencilerin tek sorununun okul içi, akademik sorunlar olmadýðý, iþsizlik sorunundan anadile, Alevilere yönelik saldýrýlardan Kürt halkýna, Suriye ile dýþ savaþ hazýrlýðýndan bir çok þeye kadar öðrenci gençliðin düþünmesi, tartýþmasý ve harekete geçmesini saðlamak gerekiyor. Öðrencilerin toplumdan baðýmsýz olmadýklarý, toplumun bütün sorunlarýnýn kendisini ilgilendirdiði bir yana; bahsettiklerimizin hepsi zaten direk olarak öðrencileri ilgilendiren sorunlar. Ýþsizlik bizi okul bitince beklemiyor mu? Suriye ile savaþa girilirse öðrenciler bu savaþta zorla asker yapýlmayacaklar mý? Öðrencilerin arasýnda Aleviler, Kürtler yok mu ? Bu liste uzatýlabilir... Ama yeni dönemde okul sýnýrlarýný aþan bir öðrenci hareketi yaratýlmasýnýn zorunluluðu þimdi kendini daha da çok dayatýyor. Son olarak bir süredir Leninist çevrede konuþulan bir karikatürle sonlandýrmak istiyoruz. Bülbülü altýn kafese koymuþlar “ille de özgürlük, ille de özgürlük” demiþ. Reformisti altýn kafese koymuþlar “Pazarlýk yok, inadýna 24 ayar isterim” demiþ. Doðru karikatüre ne denir?
Son olarak bir süredir Leninist çevrede konuþulan bir karikatürle sonlandýrmak istiyoruz. Bülbülü altýn kafese koymuþlar “ille de özgürlük, ille de özgürlük” demiþ. Reformisti altýn kafese koymuþlar “Pazarlýk yok, inadýna 24 ayar isterim” demiþ. Doðru karikatüre ne denir?
13
ÞERZAN KURT’UN KATÝLÝ SERBEST!
7 Eylül günü görülen Þerzan Kurt’un öldürülmesi davasýnda sanýk polise önce 20 yýl verildi. Ceza ‘suça yardýmdan’ 8 yýla indi. Polis serbest býrakýldý. Muðla’da iki buçuk yýl önce kentte çýkan olaylarda Þerzan Kurt adlý üniversiteli genci, bedenine isabet eden tek kurþunla öldürdüðü iddia edilen polis memuru Gültekin Þahin’le ilgili davada trajikomik bir karar çýktý. Güvenlik gerekçesiyle Eskiþehir 1. Aðýr Ceza Mahkemesin de görülen davanýn dünkü karar duruþmasýnda mahkeme, sanýk polis Þahin’i önce ‘kasten adam öldürmek’ten müebbet hapis cezasýna çarptýrdý. Daha sonra bu suçun ‘olasý kasýtla’ iþlendiði sonucuna varýlarak ceza 20 yýla düþürüldü. Mahkeme suçun meþru savunma hakkýnýn kullanýlmasý kapsamýnda olmadýðýný belirterek cezada indirime gitmedi. Ne var ki olay günü diðer polis Oktay Kebapçý’nýn havaya ateþ açmasýný veya 60 metre uzaklýkta bulunan 7.65 mm’lik mermiyi dikkate alan mahkeme sanýk için Türk Ceza Kanunu’nun 39. maddesinde düzenlenen ‘suça yardým’ maddesini uyguladý. Böylece ceza önce 10 yýla, sonra ‘yardým’ fiilini düzenleyen TCK’nýn 39. maddesi gereðince 8 yýldan fazla ceza verilemeyeceði için 8 yýla düþürüldü. Mahkeme heyeti, Yargýtay aþamasýný dikkate alarak 2.5 yýldýr tutuklu olan Gültekin Þahin’in tahliyesine karar verdi. Kurt ailesi ve avukatlarý karara tepki gösterdi. Avukatlardan Arif Ali Cangý: “Kiþi asli faili olduðu olayýn yardým-
cýsý olamaz. Burada ceza 20 yýl olmalýydý. En fazla iyi hal indirimi uygulanýp, 16 yýla indirebilirdi. Bu formülle tahliye yolunu açtýlar. Adli kontrol de getirilmedi. Pazartesi itiraz edeceðiz” derken, avukat Mustafa Rollas da “Baþka sanýk varsa onlar niye yargýlanmýyor? Sanýðý kurtarmak için akýl almaz yola baþvuruyorlar” dedi. Ýki yýldýr adalet peþinde koþan baba Ömer Kurt da “Sadece içimizi deðil, toplumsal vicdanýný da kanattý. Bu ülkede demek ki insan yerine konulmuyoruz. Mücadelemiz sürecek” dedi.
DENÝZLERÝ ANDIÐIMIZ ÝÇÝN YARGILANIYORUZ
14
Emeðe Ezgi grubu Facebook sayfasýndan yaptýðý açýklama ile üyeleri hakkýnda yargýlama baþlatýlacaðýný duyururken bu baskýlarýn kendilerini bildikleri yoldan çeviremeyeceðini bildirdi. Emeðe Ezgi, sayfasýnda þu açýklamalara yer verdi: Emeðe Ezgi üyeleri hakkýnda Adana 10. Aðýr Ceza Mahkemesi tarafýndan dava açýldý. Denizleri andýðýmýz ve onlarýn DEVRÝMCÝ kiþiliklerini savunduðumuz için grup üyelerimiz yargýlanacaklar. Devrimci sanat üzerinde kurulmak istenen baskýlardan sadece birisi olan bu dava bizleri bildiðimizi okumaktan caydýramayacaktýr. Buradan bir kez daha tekrarlýyoruz: Adým DENÝZ, Adým YUSUF, Adým HÜSEYÝN... DEVRÝMCÝYÝM. EMEÐE EZGÝ
Devrimci Ýþçi Sendikalarý Konfederasyonu 12 Eylül faþist askeri darbesini AKP Þiþli Ýlçe binasý önünde gerçekleþtirdiði yürüyüþle protesto etti. 11 Eylül günü DÝSK Genel Merkez binasýnda toplanan DÝSK’li sendikacýlar ve iþçiler 1980’de yapýlan faþist askeri darbeyi protesto etmek için toplandýlar. DÝSK pankartý arkasýnda kortej oluþturarak AKP Þiþli Ýlçe Baþkanlýðý önüne yürüyüþ düzenlendi. DÝSK’li iþçiler ellerinde taþýdýklarý pankart ve dövizlerde “12 Eylül AKP ile sürüyor. YÖK, RTÜK, HSYK, ÖYM (DGM) Sendikal Yasalar Kaldýrýlsýn” kortej oluþturuldu. Þiþli- Mecidiyeköy yolu tek þeridi trafiðe
DÝSK ÜYELERÝ 12 EYLÜL’Ü PROTESTO ETTÝ
kapatýldý. Eylemde olan, Sosyal- Ýþ Sendikasý Bilgi Üniversitesi iþçileri, Birleþik Metal- Ýþ Sendikasý üyesi Güven Elektrik iþçileri ve BEDAÞ iþçileri katýldý. Yürüyüþ esnasýnda iþçiler, “12 Eylül AKP Ýle Sürüyor”, “12 Eylül Hukukuna Son”, “Gün Gelecek Devran Dönecek Darbeciler Halka Hesap Verecek” sloganlarý atýllar. AKP ilçe binasý önünde TOMA ve yoðun çevik kuvvet polislerinin olmasý dikkat çekti. DÝSK Genel Baþkaný Erol Ekici yaptýðý konuþmada: “Biz 12 Eylül askeri cuntasýnýn iþkence hanelerinden, cezaevlerinden baþýmýz dik çýktýk. Faþizmin ne olduðunu çok iyi biliriz. 12
Eylül’ü kurumlarýyla, zihniyeti ile sürdürmeye hevesli olan siyasal iktidarý uyarýyoruz. Tarih cellatlarýn, katillerin yaptýklarý zulmün bedelini er ya da geç onlara ödetecektir. Bugün kan ve gözyaþý üzerinden siyasal iktidarýný sürdürenler bilmelidirler ki, zulüm ile abad olanýn ahiri berbad olur. Bugün zaten yaptýðý insanlýk dýþý faaliyetlerden ve halkýna karþý iþlediði suçlardan dolayý tarihin mahkum ettiði faþist cuntacý Kenan Evren’i göstermelik bir biçimde yargýlayýp, onun ve arkasýndaki güçlerin yapmak istediklerini büyük bir hevesle sürdürenler, er geç tarih önünde hesap verecektir.”dedi.
THY ÝÞÇÝLERÝ TAKSÝM’DE
THY’den iþ býrakma eylemi yaptýklarý için iþten atýlan 305 emekçi Taksim THY Bilet Satýþ Ofisi önünde eylem gerçekleþtirdi. Ýþçiler iþlerine geri dönene kadar eylemlerine devam edeceklerini söylediler. THY Taksim Bilet Satýþ Ofisi önünde toplanan havalimaný iþçileri, bir eylem gerçekleþtirdi. Deri Ýþ, Tüm-tis, Tek Gýda Ýþ, Tez Kop Ýþ Sendikalarýnýn destek verdiði eylemde çevik kuvvet polisleri barikat kurdu. Ofisin kepenkleri yaklaþýk bir saat kapatýldý. Eylemde açýklama yapan Hava Ýþ Sendikasý Genel Baþkaný Atilay Ayçin, her hafta Cumartesi günü Taksim THY satýþ ofisi önünde eylem gerçekleþtireceklerini duyurdu. Ýþçiler sýk sýk “Fabrikalar Tarlalar Siyasi Ýktidar Her Þey Emeðin Olacak”, “Ýþten Atýlanlar Geri Alýnsýn” sloganlarýný attýlar. Atilay Ayçin konuþmasýnýn devamýnda; en temel haklarý olan grev haklarýný kullandýklarý için iþten 305 emekçinin çýkartýldýðýný, onun için burada eylem yaptýklarýný anlattý. Bugüne kadar birçok iktidarýn düþürüldüðünü ya da gelip gittiðini söyleyen Ayçin baþbakana tepki göstererek “Sen uluslararasý emperyalistlerin yerli iþbirlikçisisin, biz de Tür-
kiye iþçi sýnýfýnýn sözcüsüyüz” dedi. Türk Ýþ’e de tepki gösteren Ayçin, “Türk Ýþ’e bir iki sözüm var. Türk Ýþ Konfederasyonu, barýþ mücadelesinin neresinde, özgürlük mücadelesinin neresinde, iþçiler iþten atýlýyor, Türk Ýþ ziyaret dahi etmiyor, 305 iþçi iþten atýldý, 104 gündür direniyoruz, bir gün olsun dayanýþmaya gelmedi. Sen kimin konfederasyonusun” diye sorarak tepki gösterdi. Sendikal Güç Birliði Platformu’ndan Tek Gýda Ýþ Baþkaný Mustafa Türkel’in kýsa konuþmasýndan sonra eylemin her hafta Cumartesi günü 14.00–15.00 arasý gerçekleþtirileceði duyurusu yapýldýktan sonra eylem sona erdi
15
Harç Reformu Þili’de Öðrenci Protestolarýna Yeni Bir Dalga Ekledi
Yüzlerce protestocu öðrenci tartýþmalý harç reformu nedeniyle çeþitli partilerin merkezlerini iþgal etti. Liseli öðrenciler merkez- sol Hristiyan Demokratik Partisi’ni (DC), aþýrýsað Baðýmsýz Demokratik Birlik Partisi’ni (UDI) ve Liberal Demokrasi Partisi’ni (PPD) ele geçirirken, Sosyalist Parti (PS) merkezi üniversiteli öðrenciler tarafýndan iþgal edildi. Ayrýca liseli öðrenciler Komünist Parti (PC) merkezini iþgal etmeye çalýþtýlar ancak giriþimleri baþarýlý olamadý. Parti merkezlerinin çoðu sorunsuz geri alýnýrken, Baðýmsýz Demokratik Birlik Partisi (UDI) gençlik kolunun baþkaný Alvaro Pillado, protestocularýn UDI merkezine taþlarla ve sis bombalarýyla girdiklerini söyledi. Sosyalist Gençlik üyeleri iþgallerinin amaçlarýný medyaya, partilerinin temel düþüncelerine aykýrý olarak yorumlanan hareketleri için sorumlu tutulmasý gerektiði olarak açýkladýlar. Sosyalist milletvekilleri toplu olarak yasa tasarýsýna karþý oy verseler de yalnýzca tek bir sosyalist senatör yasayý destekledi. Grubun sözcüsü Gabriel Ossandon “barýþçýl bir iþgal oldu... hoþnutsuzluðumuzu meclis üyelerine aktarmak istedik ve bundan sonra sosyalist gençlik alanýný boþaltacak ve o alan parti içinde tartýþýlacak.”dedi. Baþkan Sebastian Pinera öðrenci gruplarýndan çok tepki görmeyeceðini umarak yasanýn geçmesinin hemen ardýndan yaptýðý konuþmada direkt kendilerini adres gösterdi: “Öðrenciler için bir mesaj: Bugün eðitim sistemimizde karþýlaþtýðýmýz sorunlarýn sorumlusunun siz olmadýðýnýzý biliyorum, ama çözümün bir parçasý olmanýz gerekiyor.” Ancak, Þili Üniversitesi Öðrenci Federasyonu (FECH) baþkaný Gabriel Boric öðrencilerin ‘çözüm’de güçlü bir rol oynamaya ihtiyaçlarý olduðunu ileri sürdü.“Biz çözümün bir
16
parçasý olmak istiyoruz. Biz burada sadece ‘bu kötü’ ve ‘bunu beðenmedim’ demek için bulunmuyoruz ama politikacýlarýn ‘öðrencilerden bu konuyu aydýnlýða kavuþturduklarý için teþekkür ederiz, bundan sonrasý bizim iþimiz’ argümanýna izin vermeyeceðiz. Önerilerimiz var ve onlarýn bunu duymalarýný istiyoruz.” dedi. Boric önerileri ana hatlarýyla bu Perþembe (6 Eylül) Eðitim bakanýyla konuþacaðýný söyledi. Eðitim reformu kapsamýnda artan bütçeden memnun olan Boric, aktarýlacak paranýn kaynaklarýný sorguluyor. Ayrýca Boric “Bu reform bugün ülkemizin ihtiyaçlarýný karþýlamýyor. Günün sonunda iki taraf da bundan dolayý biraz rahatsýz durumda.”diye ekledi
KANADA Kanada’da üniversite öðrencilerinin boykotu 15 haftadýr devam ediyor. Maliye Bakaný Raymond Bachand, üniversitelerde harçlarýn kademeli olarak yüzde 80 oranýnda arttýrýlacaðýný açýklamasýndan sonra 20 bin öðrenci yapýlacak bu zamlara karþý yürüdü, haklarýný alabilmek için daha sonuç vermesi mümkün eylemlere giriþerek Kanada’da ki öðrencilerin yüzde 30,14 üniversitede dersleri boykot etti. Kanada bulunun öðrenciler 15 haftadýr eylemlerine devam ediyorlar. Kanadalý öðrenciler ayný zamanda hükümetin kendilerine karþý çýkarmýþ olduðu 78 sayýlý yasayý da protesto ediyorlar. 78 sayýlý yasa öðrencilerin eylem yapmasýný engellemek için çýkarýlmýþtý. Bu yasa öðrencilerinin arttýðý bir dönemde, harç zammýnýn açýklanmasýndan sonra çýkarýldý.
DÜNYADAN...
patlak vermesi hükümeti sarsýcý ve iþçileri ise bilinçlendiren ve birleþtiren bir noktadadýr. Burada en önemlisi iþçilerin eylem tarzýdýr. Ýþçiler haklarýný alabilmek için meþru olan her yolu deniyorlar ve burada yapýlan eylemlerde hava yolu yönetiminin kazancýný sarsacak eylemlere giriþmek onlarý sonuca daha çok yaklaþtýracaktýr. Almanya Göçmen Ýþçiler Federasyonu (AGÝF) hava yolu iþçileriyle dayanýþma için yazýlý bir açýklamada bulundu. AGÝF, Baðýmsýz Kabin Görevlileri Örgütü (UFO) sendikasýnýn ve iþçilerin eylemlerini desteklediðini açýkladý.
ALMANYA Lufthansa kabin çalýþanlarý Frankfurt, Münih ve Berlin’de iþ býraktý. Lufthansa çalýþanlarý maaþlarýnýn ve çalýþma þartlarýnýn düzenlenmesi için hava yollarý yönetimi ile yaptýklarý görüþme sonuçsuz kalýnca süresiz greve baþladýlar. 31 Aðustos Cuma günü Avrupa’nýn üçüncü en büyük havalimaný olan Frankfurt havalimanýnda yapýlan, yaklaþýk 200 uçuþu ve 2600 yolcuyu etkileyen 8 saatlik iþ býrakma eylemi yapýldý. Almaya’da ki üç hava limanýnda iþ býrakma eylemlerine devam ediyorlar ve yine ayný gün içerisinde Frankfurt’da sabah saat 06.00 da baþlayan ve 14.00 da biten bir eylem yapýldý. Berlin Tegel Havalimanýnda sabah saat 5’ de baþlayan ve 6 saat süren bir eylem yapýldý. Lufthansa çalýþanlarý baðlý olduðu Baðýmsýz Kabin Görevlileri Örgütü (UFO) sendikasý ile hava yolu yönetimi ile uzlaþma saðlanamazsa eylemlerine devam edeceklerini açýkladýlar. Almanya’da bu kadar önemli bir alanda eylemin
ÝTALYA Ýtalya’ da bulunan tek kömür madeni Carbosulcis’in kapatýlmamasý için kendilerini yerin 370 metre altýna, üretim yaptýðý madene hapseden iþçiler eylemleri sonucunda kazandý. Tabi bu kadar pasif bir eylem deðildi hükümete geri adým
attýran, yaklaþýk 100 iþçinin maden ocaðýnýn giriþine patlayýcýlarla kurduklarý barikat son derece etkili oldu. Hükümet maden ocaðýný kapatmayacaðýný ve iþçilerin taleplerinin karþýlanacaðýný açýkladý.(05.09.2012) ÝSPANYA Ýspanya hükümeti saðlýk alanýnda da kesintiye gitti. Ýspanya’da yasa dýþý olarak yaþayan göçmenlere ücretsiz saðlýk hizmeti artýk verilmeyecek. Yasa dýþý göçmenlerin kullandýðý ulusal saðlýk kartlarý kaldýrýldý. Uygulanan yeni kemer sýkma paketi ile 1500 milyar Euro tasarruf elde etmesi bekleniyor. Bu kesintiler yüz binlerce insaný etkileyecek bir uygulamadýr. Ýspanya Avrupa’da ekonomik krizin etkisini en çok hisseden ülkelerden biri, iþsizlik oraný yüzde 21,7 den yüzde 25,1’e yükseldi. 2008 den bu yana ekonomik kriz iþsizlikte görüldüðü gibi patlama yaptý.
17
ÝSTENMEYEN “MÝSAFÝRLER”
18
Ýlköðretim okullarýnda ve liselerde polis haftasý nedeniyle “Polis” konulu resim yarýþmasý düzenleniyordu. Bu yarýþmaya ben de katýldým. Ama polisin gerçekten nasýl olduðunu gösteren, polisin iþkenceci, iðrenç, gerçek yüzünü gösteren bir resimle katýldým. Bu resmi yaptým diye okuldan 5 gün uzaklaþtýrma cezasý aldým. Okullarýn kapanmasýna bir hafta kala müdür yardýmcýsý beni odasýna çaðýrttý, gittiðimde müdür yardýmcýsýnýn odasýnda okulun faþist müdür yardýmcýsý ve öðretmeni vardý. Yanlarýnda da tanýmadýðým iki adam oturuyordu. Ben müdür yardýmcýsýna “Beni niye çaðýrttýnýz?” deyince müdür yardýmcýsý derslerimin nasýl olduðunu sordu ve odasýna çaðýrmak için sudan sebepler sýraladý. Birkaç dakika sonra da “Gidebilirsin” dedi. Ama orada oturan iki adam tuhafýma gitmiþti, herhalde öðrenci velileridir diye düþünmüþtüm. Yaz tatiline girdikten bir- iki hafta sonra evimizin kapýsý çalýndý. Kim gelmiþ diye annemle pencereye bakmaya gittiðimizde, pencerenin altýnda dikilen beþ kiþiyi gördüm, ikisini tanýdým. Bu ikisi önceden okula gelen, müdür yardýmcýsýnýn odasýnda oturan, benim de öðrenci velisi sandýðým adamlardý. Ben sordum “Siz kimsiniz?” diye. Daha önceden okula gelen adamlardan birisi, pencerenin altýnda dikilerek “Sen bizi biliyorsun, biz de seni biliyoruz, öðrendik.” dedi. Ben tekrar “Siz kimsiniz?” dedim. Soruyu tekrarlayýnca polislerden biri sýrýtarak: “Biz Gaziantep Emniyet Müdürlüðü’nden geliyoruz, polisiz.” dedi. Üçü erkek, ikisi kadýndý gelenlerin. Kadýn olanlardan biri, “Ben de kaymakam yardýmcýsýyým.” dedi. Sonra ben polislere “Gösterin kimliklerinizi öyleyse” dedim. Diðer polis lafa atladý: “Kimlik göstermeye ne gerek var, polisiz iþte, eve gireceðiz açýn kapýyý.” dedi. Ben ”Olmaz, kimliklerinizi gösterin” dedim. Bunun üzerine kimliklerini göstermek zorunda kaldýlar. Kimliklerini gösterdikten sonra “Hadi kapýyý açýn, kimliklerimizi gösterdik iþte” dedi. Ben “Utanmýyor musunuz, okula öðrenci velisi kýlýðýnda gelip sonra da kapýmýza gelip dayanmaya” dedim, kapýda dikilen polisler: “Hadi, kapýyý açýn da içeriye girelim, beþ dakika oturup gideceðiz”dedi. Ben de “Hayýr, giremezsiniz, ne hakla bizi rahatsýz ediyorsunuz?” dedim. Polisler, “Çok durmayacaðýz” dediler. Ben, “Gidin buradan, siz kim oluyorsunuz da bizi rahatsýz ediyorsunuz” dedim. Bu sefer devreye kadýn polisler girdi. Elinde tuttuðu bir poþet vardý. Dedi ki: “Bari biz ikimiz girelim içeriye.” Kaymakam yardýmcýsý olaný göstererek “Biz ikimiz kadýnýz açýn kapýyý da girelim” dedi. Ben “ Evimize falan giremezsiniz, kadýnýnýz da erkeðiniz de ayný, hiçbiriniz de gelemezsiniz, sizleri eve sokmayýz” dedim. Kadýn polis olaný elinde tuttuðu poþeti sallayarak “Çikolatamýzla kolonyamýzla geldik, hadi þimdi açýn kapýyý da içeriye girelim” dedi. Ben de “Olmaz, gelemezsiniz. Alýn çikolatanýzý da kolonyanýzý da, çýkýn gidin buradan” dedim. Daha önceden okula gelen erkek polis “Misafirliðe geldik, kapýyý açýn da gelelim” dedi. Ben “Bize gelen misafirler böyle kapýda dikilip zorla eve girmeye çalýþmazlar. Siz bizim misafirimiz falan deðilsiniz. Þimdi gidin evimizin önünden, bizi rahatsýz edemezsiniz” dedim. Bu sefer çareyi babamý aramakta buldular. Telefonda babama “Biz Antep Emniyet Müdürlüðü’nden geliyoruz, çocuðunuzla ilgili konuþmaya geldik. Kýzýnýz bizi içeriye almýyor, kapýyý açýn
diyoruz açmýyor, siz gelin, gelmeniz lazým” dedi. Ben onlarý kapýdan kovmaya devam ettikçe onlar da kapýda dikilmeye devam ettiler. Beþ dakika sonra babam geldi, babamla kapýnýn önünde konuþtular, ben de pencereden bakýyordum. Babama da emniyetten geldiklerini belirttikten sonra “Ev ziyaretine, kýzýnýzýn durumuyla ilgili sizinle konuþmaya geldik, beþ dakika oturup gideceðiz, kýzýnýz bize zorla kimliklerimizi göstertti ama yine de eve almadý, bizi kapýda bekletti. Ziyarete geldik, kapýyý açýn da içeri geçip oturalým, beþ dakika oturup gideceðiz” dedi. Ardýndan babama kimliði gösterdi. Babam da kapýyý açtý. Hemen içeriye böcekler gibi üþüþtüler. Babama “ Biz suç oluþunca gelip kelepçeyi takýp götürmeden önce, suç oluþmadan gelelim dedik. Kýzýnýz bir resim yapmýþ, resmi görünce çok þaþýrdýk, çok üzüldük. Biz öyle deðiliz. Resimde bizi iþkence yaparken çizmiþ, iþkence falan yapmýyoruz, bizim iþkence yaptýðýmýz nerede görülmüþ, yok öyle bir þey. Bizi yanlýþ tanýmýþ, biz öyle deðiliz. Ýsterse gelsin nezarethanelerimize falan baksýn, öyle bir þey yok. Ýþkence falan asla yok” dedi. Sonra da “Zaten kendisini basýn açýklamasýnda falan görürsek haber veririz, gerekeni yaparýz” dedi. Ben de “Basýn açýklamasýna katýlmak yasal bir þeydir” dedim. Bir þey diyemedi ve babama giderken “Ýþkence yapmýyoruz. Ýsterse emniyet müdürlüðüne gelebilir, kýzýnýza bazý sorular sorabiliriz” dedi. Emniyet Müdürlüðü’nün adresini yazýp babama verdi. Sonra da çýkýp gittiler. Polislerin esas geliþ sebepleri, aileyi etkilemek ve ailenin ana- babanýn gözüne girmek, aileye þirin gözükme bahanesiyle aileyi etkilemek ve “çocuðunuza sahip çýkýn, böyle þeylerle uðraþmasýna izin vermeyin” demekti. Zaten biz devrimci öðrencileri ve devrimci gençleri etkileyemeyeceklerini biliyorlar ve çözümü aileyi etkilemekte buluyorlar. Biz ise onlara asla izin vermemeliyiz, onlarýn bu çabalarýný devrim mücadelemizi yükselterek boþa çýkarmalýyýz. BASKILAR BÝZÝ YILDIRAMAZ! Antep’ten bir Genç Yoldaþ
TERSANEDE TAÞERON SÖMÜRÜSÜ
Merhaba Yoldaþlar;
Son iki haftadýr tersanede çalýþan bir iþçiyim. Eminim tersanedeki çalýþma koþullarýnýn ne denli aðýr olduðu konusunda herkesin bir fikri vardýr. Ve bu durumun yaný sýra bir baþka aðýr koþul ise iþçilerin taþeronun çatýsý altýnda çalýþmasýdýr. Ýçinde sýnýf kini bulundurmayan ya da þöyle diyebiliriz, sýnýflarýn sürekli bir çatýþma içerisinde olmasýndan bir haber olan kimsenin orada 1 gün vakit geçirmesi, iþçilerin çalýþma koþullarýný, taþeronun, iþçinin emeðinin üzerinden nasýl rant elde ettiðini ve insan saðlýðýnýn sürekli tehdit altýnda olmasýna raðmen sosyal güvencesinin olmadýðýný tahlil edebilmesini saðlayacak, burjuva sýnýfa karþý kinle, nefretle bezenmiþ bir duygu besleyecektir. Biraz da taþeronun oradaki emekçilere karþý sergilediði adilikten bahsetmek istiyorum. Tersanenin her iþçi için ödediði bir meblað var. 100 TL günlük olarak ödediði bu yevmiye kulaða ilk baþta hoþ gelebilir. Lakin tersane yönetimi bu ücreti taþeron firmaya verdiðinden dolayý, iþçinin günlük olarak hak ettiði 100 TL direkt ola-
rak 37,5 TL gibi düþük bir ücrete dönüþüyor. Tabi ki, bu durumu biraz daha açarsak þöyle: Emekçinin hak ettiði 100 TL içinden 10 TL günlük yemek parasý, 10 TL SGK primi, geriye kalan 80 liranýn 57,5 TL’si iþçinin, 42,5 TL’si ise oturduðu yerden kazanan taþeron firmanýn sahibinin. Günlük 10 TL SGK ücreti iþçinin saðlýðý için çok önemlidir. Ama lanet kan emici taþeronu ise bu 10 TL’ ye dahi göz dikecek kadar, gözünü artý- deðer bürümüþtür. Bu hýrsýn sonucu ise 30 gün çalýþan bir emekçinin sadece 1 günlük SGK priminin yatýrýlmasýna yol açýyor. Hatta bu da çok zor bir durum. Çünkü bu 1 günlük primin de yatmýþ olmasý için, o lanet patron bozuntusunun gözüne girmiþ olmasý gerekiyor emekçinin. Ama yok patron her ne þekilde olmuþtur bilinmez ama emekçiye karþý bir antipati oluþmuþ ise o çürümüþ zihninde, o zaman hiçbir þekilde sosyal güvence hakkýna sahip olamýyor. Böylesine içler acýsý bir durumun daha da kötüsü þudur: Oldu ki, tersane emekçisi orada emeðini sarf e-
derken bir iþ kazasý geçiriyor. Bu durumda taþeron sahibinin bir nebze de olsa baþý belaya girmesi gerekir. Çünkü sosyal güvencesi saðlanmamýþ bir emekçinin orada iþ kazasý geçirmesi taþeron firma sahibinin baþýna bela olabilir. Ama ne mümkün. Bu durum karþýsýnda iþ kazasý geçiren emekçinin ne önemi var ki? Beyni örümceklenmiþ bu zihniyetin sermayesi tehlike altýna giriyor bir nevi. Bu durumun yaþanmamasý için çözüm bulunmuþ. Ýþ kazasý geçirmiþ olan bir iþçinin hemen iþlemi yapýlýyor. 10 gün öncesinden iþ çýkýþý veriliyor. Ve belirli ikna çabalarýnýn ardýndan çýkýþý verilen emekçiden imza alýnmaya çalýþýlýyor. Bu içler acýsý durumun beni nasýl etkilediðini eminim anlamýþsýnýzdýr. Size yazdýðým bilgilere, taþeron firma sahibinin yardýmcýsý Yavuz ile yaptýðým ufak bir sohbet sonucunda eriþebildim. Vakit ayýrýp okuduðunuz için teþekkür ederim.
STAJ SORUNU
Merhaba Genç Yoldaþlar,
Ben de sizin gibi lise öðrencisiyim ve giderek sorun haline gelen ve büyüyen staj sorunundan bahsedeceðim. Peki nedir bu sorun, ne tür þeyler içeriyor? Kýsaca bahsetmek istiyorum. Birincisi, iþ bulma sorunu. Nereye gidersek gidelim, kimse iþe almýyor. Bu sorunu okuldaki öðretmenlere, müdür yardýmcýlarýna söylediðimizde diyorlar ki, “Okulumuzun pano bölümünde iþ yerleri, adresler yazýyor” baþka da bir þey söylemiyorlar. Zaten biz de o listelerde yazan yerlere gittik deyince de bize þunu söylüyorlar “Elimizden gelen bu kadar.” Hadi iþ bulduk diyelim, iþ bulmayla sorun bitiyor mu? Hayýr, bitmiyor. Bize iþ dosyasý denilen evraklarý yüksek miktarlarda satýyorlar. Zaten mecbursun bu evraðý almaya.
Tuzla’dan Genç Bir Tersane Ýþçisi
Ve seni kendi boyunduruðu altýna alýyor. Ýkincisi; Aldýðýmýz ücret sorunu. Aldýðýmýz ücret, asgari ücretin 5’ te 1’i. Peki neden böyle? Biz bunu sorduðumuzda bize verilen cevap “Siz stajyersiniz, sizin alacaðýnýz maaþ hakkýnýz böyle” diyorlar. Bu aldýðýmýz ücret ne ulaþým sorununu ne de diðer ihtiyaçlarýmýzý karþýlamýyor. Kapitalist sistemin getirdiði bu sorunu ancak yoldaþlar, okul sýralarýnda örgütlenerek çözebiliriz. Devrimci Öðrenci Birliði saflarýnda toplanýp bu soruna karþý mücadele etmeliyiz. Gençlik Savaþacak devrim Kazanacak
Gazi mahallesinden Bir DÖB’lü
19
ÝLK DENEYÝM
Bu benim yýkmak istediðimiz düzenin koruyucularýyla pratikte ilk karþýlaþmam oldu. Elbette her insanýn bu tür karþýlaþmalardan edineceði öðrenimler farklýdýr. Benim için bu olay kararlý ve cesur olmamýz gerektiðini,yoldaþlarýmýzýn ne olursa olsun hep yanýmýzda olduðunu, hiçbir durumda moralimizin ve umudumuzun azalmamasý gerektiðini öðretti…
Ben Antakya’dan bir DÖB’lüyüm. Size yaþadýðým ilk gözaltý deneyimimden bahsetmek istiyorum. 1 Mayýs’tan önceki gün cuma günü arkadaþlarla 1 ve 6 mayýs çalýþmasý yaptýðýmýz sýrada beni ve yanýmdaki arkadaþýmý bir grup sivil polis çevirdi ve kimlik sordu. Biz önce direnmeye çalýþtýk fakat sonunda kimliklerimizi vermek zorunda kaldýk. Bir yandan polisin elimizdeki kartpostal ve bildirileri çekiþtirmesini önlemeye çalýþýrken bir yandan da soðuk kanlýlýðýmýzý korumaya çalýþýyorduk. Ardýndan bizi ekip aracýna bindirdiler ve Samandað Emniyet Müdürlüðüne götürdüler. Beklememiz için bir odaya geçirdiler. Odada yalnýz kaldýðýmýz süre içerisinde yoldaþlarýmýzý durumumuz hakkýnda bilgilendirmeye çalýþtýk. Daha sonra üniformalý, güneþ gözlüðü takmýþ bir polis odaya girdi ve bizimle sohbet etmeye çalýþtý. Muhtemelen bizim aðzýmýzdan laf almak için görevlendirilmiþ bir polisti. Bizi neden beklettiklerini sorduðumuzda bize bil-
dirilerin toplatýlma kararýnýn olup olmadýðýna baktýklarýný söylediler. Bizimle (sözde) sohbet etmeye çalýþan polis de çabalarýnýn karþýlýk vermediðini görünce odadan çýktý. Avukat bildirilerin toplatýlma kararýnýn olduðunu, savcýlýkla ifade vereceðimizi ve tutuklanma ihtimalimizin olduðunu söyledi. Avukatla konuþurken birden odaya bir yoldaþ girdi ve bizi cesaretlendirmeye çalýþtý. O yoldaþýn emniyet müdürlüðünün içine kadar nasýl geçtiðini hala anlamýþ deðilim ama onu karþýmýzda görmek çok mutlu etti bizi. Yoldaþlýk kavramýnýn ne kadar güzel bir þey olduðunu o gün bir kez daha anladým. Vakit geç oldu ve biz ailelerimize haber vermemiþtik. Polisler de bilerek iþlemleri uzattýkça uzatýyorlardý. Amaçlarý bildiri daðýttýðýmýzý bilmeyen ailelerimizin bir þekilde bu durumdan haberdar olmasýný saðlamaktý. Ýstedikleri olmadý. Bir þekilde ailelerimize ulaþtýk. Tabi biz hala polislerden kurtulamamýþtýk. Saðlýk kontrolüne
doktora gittik. Oradan da savcýlýða gittik. Bu sefer de yarým saat kadar savcýnýn gelmesini ve bizi odasýna almasýný bekledik. Bizi sýrayla içeri aldýlar önce arkadaþým girdi ardýndan ben önceden belirlediðimiz þeyleri söyledik. Savcýnýn gereksiz nasihatlerini dinledikten sonra serbest býrakýldýk. Savcýlýktan dýþarý çýkarken polisler durdurdu. Sýrýtarak yaþýmýzýn 18’den küçük olmasý nedeniyle bizi ailelerimize teslim etmeleri gerektiðini söylediler. Burada da avukat devreye girdi. Bizi onun sorumluluðunda býrakmayý kabul ettiler. Bu benim yýkmak istediðimiz düzenin koruyucularýyla pratikte ilk karþýlaþmam oldu. Elbette her insanýn bu tür karþýlaþmalardan edineceði öðrenimler farklýdýr. Benim için bu olay kararlý ve cesur olmamýz gerektiðini,yoldaþlarýmýzýn ne olursa olsun hep yanýmýzda olduðunu, hiçbir durumda moralimizin ve umudumuzun azalmamasý gerektiðini öðretti… Antakya’dan Bir DÖB’lü
KISA SÜRELÝ ÇÖZÜMLER DEÐÝL
20
Merhaba Genç Yoldaþlar, Ben 17 yaþýnda bir lise öðrencisiyim. Ayrýca yaz tatillerinde de çalýþýyorum. Size bu yazýmda çalýþma þartlarýmý ve iþ hayatýmý anlatacaðým. Ben özel bir elektrik firmasýnda çýrak olarak çalýþýyorum. 8 usta 6 çýraktan oluþan 14 kiþilik bir ekibimiz var. 8 iþ saati çalýþýyoruz ama baya bir zahmetli ve yorucu bir iþ. Aslýna bakarsanýz, biz çýraklar ustalarýn çalýþtýðýnýn 2 katý daha fazla çalýþýyoruz. Çýkýlmasý gereken yüksek yerlere biz çýkýyoruz. Anlayacaðýnýz bütün yük bizim sýrtýmýzda. Bu kadar zor þartlarda çalýþmamýza raðmen ne bir sigortamýz ne de iyi bir maaþýmýz var. Üstelik yol ve yemek parasý bize ait. Yaptýðýmýz iþin tehlikeli oluþu ve bu yüzden sosyal güvencemizin olmasýný gerektiren bir iþ olduðunu patronumuz da biliyor ama iþine gelmiyor. Bu demek oluyor ki burjuvazinin yanýnda sýnýfsal çýkarlar insan hayatýndan ve emeðinden daha önemli. Evet yoldaþlar, insan hayatýnýn, emeðinin deðerinin olmadý-
Anlayacaðýnýz bütün yük bizim sýrtýmýzda. Bu kadar zor þartlarda çalýþmamýza raðmen ne bir sigortamýz ne de iyi bir maaþýmýz var. Üstelik yol ve yemek parasý bize ait. Yaptýðýmýz iþin tehlikeli oluþu ve bu yüzden sosyal güvencemizin olmasýný gerektiren bir iþ olduðunu patronumuz da biliyor ama iþine gelmiyor. Bu demek oluyor ki burjuvazinin yanýnda sýnýfsal çýkarlar insan hayatýndan ve emeðinden daha önemli.
ðý bu kapitalist sistemden tek kurtuluþ devrimci düþünceyi devrimci pratikle buluþturmak, devrimi gerçekleþtirmektir. Burjuvazinin pençesinden kurtulup sosyalizmi kurmak için doðru politika etrafýnda örgütlenmemiz gerekir. Doðru politika reformlar veya kýsa süreli çözümler deðil, sermayenin iktidarýný yýkýp iþçi sýnýfýnýn iktidarýný kurmaktýr. Antep’ten Bir Genç Yoldaþ
BEDAÞ ÝÞÇÝSÝ YALNIZ DEÐÝLDÝR
Enerji iþçileri, 7 Eylül Cuma günü, yine Galatasaray Lisesi önünden BEDAÞ Genel Müdürlüðü’ne yürüdüler. BEDAÞ iþçilerinin, Galatasaray Lisesi önünden “BEDAÞ’tan Atýlan Ýþçiler Geri Alýnsýn” pankartý açarak baþladýklarý yürüyüþe Mücadele Birliði Platformu, DÖB ve bir çok kurum destek verdi.. Ýþçiler yürüyüþ boyunca sýk sýk “BEDAÞ Ýþçisi Yalnýz Deðildir”, “BEDAÞ Þaþýrma Sabrýmýzý Taþýrma”, “Susma Haykýr Taþerona Baþkaldýr”, “Yaþasýn Ýþçilerin Birliði” sloganlarýný attýlar. BEDAÞ iþçileri, Ýstiklal Caddesi üzerinde bulunan Kiðýlý Maðazasýnýn ve THY bürosunun önünde durarak orada iþten çýkartýlan iþçilere destek için sloganlar attýlar. Ýþçiler burada “Yaþasýn Sýnýf Dayanýþmasý” sloganýný attýlar. Bedaþ önüne gelindikten sonra basýn açýklamasýný okuyan Arif Ýnan, eylemlerinin 110. güne geldiðini, bu yürü-
yüþlerinin 13.sünü gerçekleþtirdiklerini hatýrlattý. Ýnan, “bugün tüm Türkiye halklarýnýn top yekün bir saldýrý altýnda olduðu þu süreçte toplumsal muhalefetin unsuru olarak haklarýmýzý savunma sorumluluðumuzun bilincindeyiz, kazanmak zorundayýz”dedi. Ýnan emperyalist savaþlara da dikkat çekerek, Suriye ile yaþananlar hakkýnda “emperyalist projeler dâhilinde savaþa sürükleniyoruz. Hatay’da neredeyse olaðanüstü hal ilan edildi bile. Hatay’da insanlarýn ses çýkarmasý yasaklandý. Sokaða çýkan gözaltýna alýnýyor” dedi. Ýnan son olarak “Bizler Enerji Sen üyesi iþçileri olarak bugün buradayýz çünkü emeðimizin sömürülmesine, hakkýmýzýn yenmesine artýk sessiz kalmayacaðýmýzý, haklarýmýz için sonuna kadar mücadele edeceðimizi baþta BEDAÞ ve TEDAÞ yetkilileri olmak üzere herkesin bilmesini istiyoruz” dedi.
HATAY’DA HALK SOKAKLARDA!
Halkýn üzerinde artan savaþ psikolojisi, halklarý daha bir çetinleþtirip bilinçlendiriyor. Halk savaþýn içerisinde bilinçlenirken, maddi yaþamsal sorunlarýný bir kenara býrakýp “ne yapabiliriz”in derdinde iken ve olasý bir savaþta ne yaparýz deyip kendi kendilerine çözüm ararken, bizim küçük burjuva sol hareketler “savaþa hayýr” naralarý atýp halkýn öfkesini boþaltýp, onlarýn bakýþ açýlarýný sadece anti- emperyalist çizgide tutup halk kitlelerini sýnýrlamaya çalýþýyorlar. Hala insanlarýn bilinçsiz olduðundan, kitlelerin hazýr olmadýðýndan söz ediyorlar. En apolitik insan bile bu süreçte savaþ dýþýnda baþka bir sohbet etmiyorken, bireysel olarak silahlanýrken, daha ne kadar hazýr olmasý ve beklemesi gerekiyor. Onlar kendi güçsüzlüklerini halklarýn üzerine yýðmaya çalýþýyor, ama süreç öyle ilerlemiyor tabi... Halklarýn bilinci küçük burjuva sol hareketlerin ve reformistlerin bilincinin üzerinde. Devrimle alakalarý olmayýp halkýn kafa sayýsýna göre politikasýný belirleyenler bugün, “biz devrimciyiz” diye kendini halk yýðýnlarýna anlatýyor... Halk ise farklý beklentilerin içerisinde bireysel silahlanma yolunu seçiyor ve devrime olan sempatileri gün be
gün artýyor. Antakya’da bir kaç hafta önce bir çok kitle örgütünün yan yana gelip, savaþa karþý bir platform (Suriye’ye Emperyalist Müdahaleye Hayýr Platformu) oluþturduklarýný ve toplantýlar yaptýðýný haberini aldýk... Daha önce 1 Mayýs ve 19 Þubat Savaþa Hayýr mitinginde olduðu gibi, leninistleri haberdar etmeyerek, kendi aralarýnda planlar yapýp devrimci kurumlarý toplantýlara bile çaðýrmayarak “biz kararlarý aldýk katýlmak isterseniz katýlýrsýnýz” gibi bir davranýþ sergilemiþlerdi. Devrimcileri kitlelerden soyutlamaya çalýþanlar, küçük burjuva sol hareketler ve reformistlerdir. Devrim söylemini bile aðýzlarýna almayanlar, devrimci teorileri eylemlerinden uzak tutmaya çalýþtýlar. Halk yýðýnlarýnýn katýldýðý eylemlerin hepsinde politikalarýný duyurmaya çalýþan biz leninistler, 1 Eylül günü de kuþlarýmýzla pankartýmýzla bildirilerimizle eylem alanýndaydýk ve halk kitlelerine politikamýzý taþýdýk. Mitingin düzenlendiði Saray Caddesi’ne “Emperyalist Savaþý Halk Ýktidarý Önler Mücadele Birliði” yazýlý bir pankart astýk. Bunun yaný sýra, “Bütün Ýktidar Emeðin Olacak”, “Biz Burjuvazinin As-
kerleri Deðil Ýþçi Sýnýfýnýn Askerleriyiz”, “Emperyalizm Ve Faþizm Ýçin Deðil Sosyalizm Ýçin Savaþalým”, “Komite Konseyleri ve Halk Komitelerini Oluþturalým”, “Barýþ Ýçin Devrim Devrim Ýçin Savaþalým” yazýlý Mücadele Birliði, Genç Emekçiler Birliði, Devrimci Öðrenci Birliði, Devrimci Ýþçi Komiteleri imzalý kuþlamalarýmýzý miting boyunca kitlelerle buluþturduk, “Emperyalist Savaþý Halk Ýktidarý Önler” baþlýklý bildirimizi daðýttýk. Bildiri daðýtýrken gözlemlediðimiz yoðun ilgi ve bilinçlenmeye hazýr halde bekleyen bilgiye aç insanlarý görmek bizlerin coþkusuna coþku kattý. Pankartýmýzla, bildirimizle kuþlamalarýmýzla yalnýzca “emperyalist savaþa hayýr” demenin yeterli olmayacaðýný, emperyalist savaþý iç savaþa çevirmek gerektiði bilincini insanlara taþýdýk. Evet bizler Leninistler olarak 1 Eylül günü her zaman yaptýðýmýz ve her zaman yapacaðýmýz gibi doðru bilinci insanlara taþýdýk ve taþýmaya devam edeceðiz. Hatay’dan GEB’li Bir iþçi
21
*MAR ANAYA
Ölüm nedir? Sorar insan kendine... Ya da nasýl ölmeli insan?.. Ceylan Önkol gibi parçalanmýþ bir þekilde mi? Uður Kaymaz gibi 12 yaþýndaki bedene, 13 kurþun madalyasý takýlarak mý? Ya da zindan katliamýnda Murat’ýmýzýn düþmanýn “Teslim olun” çaðrýsýna “Devrimciler teslim olmaz. Asýl siz teslim olun” demesinden sonra vurulup kanlar içinde yere düþmesi midir ölüm? Yoksa Aysun’larýmýz, Sibel’lerimiz gibi bedenini ölüme yatýrmak mýdýr? Susuyor insan ölüm karþýsýnda. Ses çýkaramýyor. Aðlayamýyor, nefes alamýyor hatta... Ama bir tek þey biliyor, bir tek þey soruyor kendine “Ne için ölmek?...” Ne için parçalanmak hatta?.. Ne için 12 yaþýnda bedendeki 13 kurþun izi?.. Ne için ölüme yatýrýr insan bedenini?... Sibel’imizin de dediði gibi “insanýn idealleri için yaþamasýyla idealleri için ölmesi arasýnda fark göremiyorum..” Ölüm konusu açýlýnca hüzünleniyor insan. Bir o kadar da kavga doluyor yüreðine... Nefes alamýyor gibi oluyorsun onlarý düþününce... Aysun’lar... Sibel’ler... Aynil’ler... Rasim’ler... Murat’lar... ve daha sayamadýðýmýz devrim savaþçýlarýný düþünüyorum bir an... Düþman karþýsýnda bir kez dahi eðilmeyen, faþizmin iþkencelerinde, “Yaþasýn Devrim, Yaþasýn Sosyalizm” þiarýný daima haykýran o yiðit insanlarý düþünüyorum. Kalem duruyor bir an...Yazamýyorum... Yýl: 2011. Yer : Kürdistan. Tarih: Sýradan herhangi bir gün... Öncelikle bir soru sormak istiyorum sizlere... Hiç nefessiz kaldýnýz mý daha önce? Ciðerlerinize nefes yerine kin, öfke, nefret dolduðu oldu mu hiç? Bir feryat kopuyor birdenbire...
22
Bir ana sesi çýktýðý kadar baðýrýyor.. “Ölemez!..” diyor. Günün sessizliðini yýrtýp geçiyor ananýn feryadý. Bir kez daha susuyor insan... Televizyonlar “Son dakika” haberi olarak yayýn yapýyor. Ve spikerin aðzýndan dökülüyor sözcükler, faþizmin diliyle, “Bingöl kýrsalýnda çýkan çatýþmada 7 ..... öldürülürken 3 askerimiz þehit oldu” diyor. Acý kar olup bir kez daha düþüyor ana yüreklerine... Feryatlar bir bir yükseliyor... Bingöl kýrsalýnda çýkan çatýþma.. Olayýn ardýndan 7 ....., 3 asker yaþamýný yitiriyor... Kentler yetmiyormuþ gibi bir de getirip Kilyos’ta bulunan kimsesizler mezarlýðýna gömülüyor 2 ..... Analar istiyorlar ki, can parçalarý yanlarýnda, yakýnlarýnda olsun... Ve yeni bir sürece daha kapý açýlýyor o gün... Öldürülen 9. ... cenazelerini almak için... Adým adým yaklaþýyor kimsesizler mezarlýðýna doðru... Feryatlar yineleniyor bir bir... Feryat ediyor ana, ancak baþý dik. Ýki eliyle zafer iþaretleriyle, zýlgýtlarla “Dövüþe geldik. Bugün onun günüdür, bugün Kürdistan halkýnýn günüdür” diyor. Mezar görevlisine soruluyor. “Bingöl’den gelen cenazeler...” daha cümle tamamlanmadan “Evet hatýrlýyorum. Baþýnýz saðolsun” diyor ve önünde mezar görevlisi arkasýnda biz devam ediyoruz mezarlýk boyunca. Duruyor bir süre sonra görevli; “Ýþte burasý” diyor ve “Zaten 2 cenaze geldi sadece” diye sürdürüyor cümlesini... Ana hemen koþuyor oðluna... Sarýlýrken topraða siliyor gözyaþlarýný... Ve dönüyor kamera eþliðinde bizleri takip eden faþist devletin, faþist kolluk güçlerine: “Sizler bu kanlý savaþýn birer oyuncaðýsýnýz sadece. Bu devlet sizleri de harcayacak. Bugün benim oðlum, yarýn siz. Ne olacak sonunda biliyor musunuz?..” diye devam ediyor ana... Faþist kolluk güçleri birden endiþeleniyor, toparlanýyorlar, bir ellerini hemen silahlarýna götürüyorlar... Ana sürdürüyor sözlerini ve “Kazanan Kürdistan halký olacak!..” diyor. Ve mezardan çýkarýlýyor 9.... Ana, baba, kardeþler, akrabalar bir bir dökülüyor çýkarý-
lan 9 ... cesedinin üzerine... “Son bir kez” diyor ana... “Son bir kez daha görmek istiyorum yiðit Kürdistan savaþçýsýný...” Daha cümlesi tamamlanmadan, birden bire çýkan rüzgar açýyor ceset torbasýný... Donakalýyor insan... Susuyor... Aðlamak istiyor.. Baðýrmak, hatta küfretmek istiyor... Ana açmýyor aðzýný.. Faþist devlet, kimyasal silah kullanarak kömür haline getirmiþ cesedi... Cümle tamamlanamýyor... Ne acýdýr, bir ananýn çocuðunu böyle görmesi... Bir çýðlýk yükseliyor... Kürtçe “Allah belanýzý versiiin!..” diye baðýrýyor ana. Ve tuttuðumuz o nefes gözyaþý olup süzülüyor yanaklarýmýzdan. O gözyaþý çaresizliðin deðil. O gözyaþý kinin, nefretin, kavganýn bir damlasý... Cenaze çýkarýlýyor mezardan ve araca bindirilmek üzere mezarlýk içinde yola çýkýlýyor. Aracýn hemen yakýnýnda
bekleyen faþist kolluk güçleri kameralarý ve silahlarý ile bizleri bekliyor. Ana durduruyor cenazeyi taþýyan insanlarý. Ve tekrar dönüyor bizleri çeken faþist kameralara; “Sizler Kürt halkýnýn mücadelesini katliamlarla bitirebileceðinizi zannediyorsunuz. Ancak yanýlýyorsunuz. Bizler katliamlardan korkan ve sinen insanlar deðiliz. Bir deðil, bin oðlum daha olsa o daðlara özgürlük ve devrim mücadelesine hazýrým. Sonunda kazanan Kürdistan halký olacak!..” Ve yola çýkýyor arabalar... Düðün yerine gider gibi kornalarla, camlardan dýþarý sarkýtýlan, sallanan Kex sor zer, halaylarla sloganlarla... Ne mi oluyor sonra? Mücadeleden yýlmayan Kürdistan halký yeni serhýldanlarla faþist devleti yenilgilere uðratmaya devam ediyor. Mar anaya ve kömür olmuþ yüzü unutulmayan Mar ananýn yiðit savaþçýsý 9... Behr Þoreþ
DEVRÝMCÝ SAFLARDA ÖRGÜTLENELÝM
Anayasada bir kanun vardýr: TC vatandaþý her insan eþittir. Bu ülkede yaþayan tüm insanlarý eþit görür ‘sevgili anayasamýz.’ Peki hangi insanýn hangi insanla eþitliliðinden bahseder. Aç ile tokun eþitliði mi, fabrika iþçisiyle patronun eþitliliði mi, babasý zengin olanla olmayanýn eþitliði mi? Milletvekili yakýný olanla olmayanýn eþitliði mi? Yoksa temel olarak söylersek burjuvazi ile proletaryanýn eþitliði mi? Aslýnda bu sorduklarýmýzýn hiçbirine evet diyemeyiz. Çünkü uzlaþmaz iki sýnýfýn birbirine eþitliði olamaz. Tarih sahnesinde de görüldüðü gibi uzlaþmaz çeliþkilere sahip olan iki sýnýftan biri diðerini baskýyla, kontrol altýnda tutmaya çalýþýr. Bunu, iktidarý elinde tutarak yapar. Devletini yaratýr. Kendine uygun eðitim, hukuk, çalýþma, aile sistemini ortaya koyar, kendi politikalarýný iþler. Böylece çark döner durur. Ta ki uzlaþmaz sýnýf çeliþkileri keskinleþene kadar. Aslýnda bu döneme kadar da hareketlilik vardýr ama büyük halk kitlelerini harekete geçirecek ve egemen sýnýfý iktidardan düþürecek kadar etkili olmamýþtýr (kapitalizmin inþa edildiði aþamalar). Oysaki þu anki durum uzlaþmaz sýnýf çeliþkilerini ortaya koyuyor. Bunu geliþen eylemlerde, 1 Mayýs’ta, 6 Mayýs’ta ve her gün, her an patlak veren iþçi eylemlerinde görebiliyoruz. Kapitalizm artýk bizlere tüm
çýplaklýðýyla yüzünü göstermektedir. Bu sistemin kof, çürümüþ, ‘eski’ bir sistem olduðunu en körümüz bile görmekte, en saðýrýmýz bile duymakta, anlamakta ve harekete geçmektedir. Ve ‘eski’ ‘yeni’yi doðurmaktadýr. Yeni sistem sosyalizmdir. Sosyalizmi getirecek olanlar bizleriz. Bunu anayasal haklarla deðil, köklü bir deðiþim yaparak saðlarýz. Yani devrim ile. Ve devrim demek iktidarý ele geçirmek demektir. Ýktidarý ele geçirip geçici devrim hükümetini kurmak demektir. Eðer geçici devrim hükümeti kurulmazsa halk kitleleri boþluða düþecektir. Ve o boþluk, iktidar boþluðu, emperyalist devletler tarafýndan doldurulmaya çalýþýlacaktýr. Ýþte o zaman iktidarý burjuvalarýn elinden almamýz bir þeyi deðiþtirmeyecek. Bu
durum týpký karþý kýyýya geçmek için binilen sandalý nehrin ortasýna kadar götürmeye benzer. Oysaki hedef karþý kýyýya geçmek olmalýdýr. Yoksa yarý yolda býrakýlan sandal, nehrin kendisi tarafýndan sürüklenecek ve o gelinen yarý yol da boþuna gelinmiþ olacak. Kýsacasý burjuvalar iktidardan düþürüldükten sonra asýl görev hepimizi bekliyor olacak. Günümüzde, önümüzdeki baþlýca hedef: iktidarý ele geçirip geçici devrim hükümetini kurmak olmalýdýr. Haydi, yoldaþlar, iþçi arkadaþlar, devrimci öðrenciler, emekçiler ve kadýnlar emeðin iktidarýný kurmak için, devrimci saflarda örgütlenelim; devrim için savaþalým. Antep’ten Bir DÖB’lü
23
PEKÝ SEN,
KAVGANIN RESMÝNÝ YAPABÝLÝR MÝSÝN?
Çoðumuza göre kapitalizm koþullarýnda sanatçý olmanýn sonuçlarý bellidir. Aç kalmamak uðruna ya yaptýðýn bir kaç fýrça darbesinden ibaret resmin bir burjuvanýn evine süs olur, gelen geçene göz kýrpar; ya da bir dizide figüranlýk yaparsýn, asla görünmeyen bir köþedeki kalabalýktan biri olursun; ya da bir çocuk tiyatrosunda iþ bulursun þanslýysan, bir aðaç kýlýðýna bürünürsün; belki de hiç okunmayan bir edebiyat dergisinde bir iki þiirin yayýnlanýr; ya da belki de bir barda elinde gitarýn günün popüler þarkýsýný çalarken, sahnenin arkasýnda keþfedilmeyi beklersin. Ve bu böyle sürüp gider, çünkü yapabileceklerin bunlarla sýnýrlýdýr diye düþünürsün. Peki ya tüm bunlar buz daðýnýn bize dayatýlan kýsmýysa? Her ne kadar sanatla içli dýþlý olmadýðýmýzý iddia etsek de, sanat hayatýmýzýn her köþesine nüfuz etmiþ durumdadýr. Televizyonda verilen sinema filmlerinden, yolda yürürken maðazalardan gelen ya da bindiðimiz dolmuþta çalan þarkýya ya da kavþaktaki heykele kadar aslýnda sürekli sanatýn etkisi altýndayýz. Ama genellikle sanat ürününe dikkat etmediðimiz için bize onlar aracýlýðýyla anlatýlmak istenenin -daha doðrusu empoze edilmeye çalýþýlanýn- farkýna varmayýz. Militarist bir devlete sahip olduðumuzu unutmayalým diye yapýlan atlar üstünde general heykelleri, baþka ülkelere gidip insanlarýný katletmenin þerefine yapýlan anýtlar, susup aslýnda baþkalarý tarafýndan belirlenen kaderine teslim olmaný söyleyen þarkýlar ve daha bunun gibi bir çoklarý... Bütün bunlar egemenlerin egemenliklerini sürdürmeleri için, halka kurulu düzenden baþka bir düzenin, baþka bir dünyanýn olamayacaðýný söylemek, bunu dayatmak için kullandýklarý etkili yollardan sadece bir kaçý. Yine de etrafýmýzýn bunlarla kuþatýlmýþ olmasý sanatýn yalnýzca bu yönde kullanýlacaðý ya da kullanýldýðý anlamýna gelmiyor. Bununla birlikte sanatýn, esas itibariyle, toplumun içinde bulunduðu koþullarý, baskýlarý, zulümleri, verilen mücadeleyi de anlatmanýn en etkili yolu olduðu gerçeðini deðiþtirmiyor. Naci El- Ali’yi hatýrla! Ülkesi iþgal altýnda bir yurtse-
24
ver; binlerce Filistinli’ye umut olmuþ Hanzala’sýnýn artýk yüzünü dönmesi... Victor Jara’yý hatýrla! Ömrünün her dakikasýný halkýna adamýþ bir adam; bir daha gitar çalamasýn diye ellerinin kýrýlmasý þarký söylemesini engellemeyince askeri cunta tarafýndan vahþice katledilirken bile dudaklarýnda Venceremos’un melodisi... Kathe Kollwitz’i hatýrla! Henüz on sekiz yaþýndaki oðlunu savaþta kaybetmiþ bir kadýn; yaptýðý heykeller ve resimler hala kaderleri ortak iþçilerin,emekçilerin, çocuðunu kaybedenlerin yüreðinin sesi... Nazým Hikmet’i hatýrla! Ölümünden neredeyse elli sene sonra tekrar ülkesinin vatandaþlýðýna alýnmýþ bir insan; hapishane duvarlarý arasýnda, sürgünde, yýllarca kavgadan uzak ama hala kavganýn içinde þiirleri... Ve daha sayamayacaðýmýz yaþamýþ veya yaþamakta olan onlarcasý... Dünyanýn bambaþka yerlerinden olan bu insanlarýn ortak yazgýlarýnýn nedeni sadece sanatçý olmalarýnda mý yatýyor? Öyle olsaydý þayet, bugün daha bir çoklarý gibi unutulup gitmezler miydi? Victor Jara’lardan Nazým Hikmet’lere, onlarý farklý kýlan, ortaklaþtýran þey kavganýn içinden doðmuþ olmalarý ve farklý yollarla da olsa kavgayý anlatmalarýdýr. Her biri sanatla uðraþtýklarý sürece, mücadeleye karþý olan sorumluluklarýnýn bilincinde olmuþlardýr. Onlardan öðrenilmesi gereken en önemli þey, sanatýn yapmýþ olmak için yapýlamayacaðýdýr; bundan daha fazlasýný yapabilecek imkana sahipken, insanlarý harekete geçirebilecek güce sahipken, bir köþeye çekilip halktan kopuk bir þekilde sanat hakkýnda atýp tutmakla sanatçý olunamayacaðýdýr. Sanatçý, sokak ortasýnda polis kurþunuyla öldürülen gençleri görmeyenlerin gözü, fabrika önünde direniþte olan iþçilerin sesini duymayanlarýn kulaðý ya da mahkemede anadiliyle savunma yaptýðý için susturulanlarýn aðzý olmalýdýr. Ýnsanlarýn derdini anlatabildiði sürece sanatçý, kimliðinin bilincine varabilir; ancak o zaman sanatçý, salt kendisi için deðil, baþkalarý için de var olmanýn anlamýný kavrayabilir. Þilan Mai