Yid eylul2013

Page 1

Yeni Dünya İçin ÇAĞRI • Özel Sayı • Eylül 2013 • Fiyatı: 1,00 TL

EMPERYALİST SAVAŞA KARŞI MÜCADELEYE!

DARPHANE GREVİ SÜRÜYOR

JUMBO FABRİKASINDA GREV

Tunus Dersleri

Güvercin Anıldı

VERDİ SENDİKASINDAN DHL İŞÇİLERİNE DESTEK

TEKSTİLDE GREV

Emekçiler Torba'ya Girmeyecek!


Eylül 2013 • yeni dünya için ÇAĞRI’nın İŞÇİ EKİ

EMPERYALİST SAVAŞA KARŞI MÜCADELEYE!

2

Ortadoğu’da emperyalist savaş ihtimali iyice yükselmeye başladı. Suriye’de faşist Esad yönetimine karşı başlayan isyan hareketi artık dinci-faşist El-Nusra cephesinin katliamları ile anılıyor. El Nusra’nın artık hiç kimse için sır olmayan bir şekilde TC’nin aktif desteği ile Rojava’ya yaptığı saldırılar ve diğer taraftan ülke içindeki Esad taraftarlarına, Alevilere karşı yaptığı saldırılar vahşi katliamlara dönüşmüş durumda. Kim tarafından kullanıldığı kesinleşmeyen kimyasal silahların da bu savaşa dahil edilmesi ile birlikte Suriye’ye askeri müdahaleden yana olan TC’ye, bölgedeki diğer devletlere ve batılı emperyalistlere gün doğdu. Artık batılı emperyalistler ve özellikle de TC Devleti yüksek sesle Suriye’ye askeri müdahalede bulunulmasını istiyor ve bunun için destek arıyorlar. Suriye’ye müdahale Rusya’da yapılan G20 zirvesinin önemli konularından biri oldu. Başbakan Tayyip Erdoğan’ın G20 zirvesinde Suriye’ye askeri müdahale olması için mekik dokudu. Ortadoğu bölgesi neredeyse savaşsız bir dönem yaşamadı. Bölgede sürekli küçük çaplı savaşlar, çatışmalar eksik olmadı. Ancak şimdi gelişen şey Irak savaşından daha uzun, yoğun ve başka riskleri de içerisinde barındıran bir savaş ihtimalidir. Çünkü tüm bölgede hiç eksik olmayan ve yükselen çelişkiler, savaşa emperyalistlerin de aktif katılmasını beraberinde getirebilir. Mısır’ın içinde bulunduğu durum, darbecilerin katliamları ve gelinen aşamada iktidardan indirilen dinci örgüt Müslüman Kardeşlerin yasaklanmak istenmesi ülkedeki karışıklığın daha uzun bir dönem devam edeceğini ve böylece istikrarsızlığın süreceğini göstermektedir. Bir diğer gelişme olarak TC’deki Barış süreci de savaş ihtimalini yükseltiyor. PKK’nin sürdürdüğü geri çekilme sürecinde bir tıkanıklık baş gösterdi. AKP iktidarının çözüm sürecini ağırdan alması, somut adımlar atmaması süreci tıkamaya başladı. Son olarak PKK demokratikleşme adımlarının atılması için Hükümete 1 Eylül’e kadar süre tanıdığını açıklamıştı. Ancak bu tarih geçmesine rağmen herhangi bir gelişme yaşanmadı. Bunun üzerine 5 Eylül’de medyaya PKK’nin geri çekilme sürecini durdurduğu ve geri çekilen gerillanın da Kuzey

Kürdistan’a döneceği haberleri yansıdı. KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanı Cemil Bayık’a dayandırılan haberler geri çekilmenin durdurulduğu şeklindeydi. Ancak BDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş ise haberlerin doğru olmadığını, çeviri hatası olduğunu söyledi. Demirtaş Cemil Bayık’ın kastettiği şeyin “Biz gerillayı zor durduruyoruz” olduğunu açıkladı. Demirtaş “Çekilmenin durdurulması söz konusu olursa bunu resmi açıklama ile yapacaklarını düşünüyorum.” dedi. Buna rağmen geri çekilmenin durdurulması ve Kuzey Kürdistan’da savaşın yeniden yükselmesi ihtimal dâhilindedir. Hatta AKP Hükümetinin bu konuda somut adımlar atmaması PKK güçleri tarafında bir kafa karışıklığı yaratmış durumda. Aslında yapılan açıklamalar da biraz buna dönük olarak artık ciddi bir biçimde böyle devam etmeyeceğinin mesajını vermektedir. Rusya’da G20 zirvesi sürerken 5 Eylül’de de önemli gelişmeler yaşandı. Rus donanmasına bağlı bir istihbarat gemisi İstanbul boğazını geçerek Ege’den Akdeniz’e doğru ilerlemeye başladı. Bu istihbarat gemisinin ardından ise 3 savaş gemisi de Akdeniz’e doğru yol

aldı. Rus haber ajansı Interfax’ın servis ettiği haberde gemilerin bölgede istihbarat amaçlı görev yapacağı yer aldı. Bütün bunlar Ortadoğu’daki gelişmelerin çok ciddi bir şekilde TC’nin de içerisinde yer alacağı bir savaş ihtimalini güçlendirmektedir. Bu gelişmelerin yanı sıra AKP Hükümetinin dış politikası Suriye’de savaşı daha da yükseltmeye hizmet etmektedir zaten. AKP’nin iktidara gelirken iddia ettiği “komşularla sıfır sorun” politikası neredeyse “bütün komşularla savaş” politikasına doğru evrildi. AKP Suriye’deki isyanın başlamasından bu yana açık olarak Esad rejimine karşı çıkan muhalefeti, bunlar arasından da Sunni İslamcı güçleri aktif olarak destekliyor. Silah, para ve lojistik destek sağlandığı herkesin malumu. İşte AKP’nin bu politikası bile tek başına bölgede gerilimi tırmandırmaktadır. Özellikle bu durum İran, Suriye, Rusya ve Çin’in tepkisini çekmektedir. ABD, Fransa, İngilete gibi emperyalist devletler ise zikzaklarla işi götürmeye çalışmaktalar. Bu devletlerin yetkililerinden birçok halde birbirini dışlayan açıklamalar gelmektedir. Bu durum elbette Suriye’ye

yapılacak bir müdahalenin uluslararası dengeleri alt üst edeceği, çok daha büyük savaşlara yol açabileceği ihtimalinden kaynaklanmaktadır. Kısacası Suriye oldukça hassas bir konumda durmaktadır. Suriye’de yaşanan katliamlar, AKP hükümetinin Suriye politikası TC içerisinde yaşayan Arap ulusundan insanları da oldukça rahatsız etmektedir. Gezi direnişi sürecinde özellikle Antakya, Adana ve Tarsus’ta direnişin değişik boyutlara bürünmesi bundandır. Bu bölgelerde yaşayan ve Suriye’deki Esad rejimi veya katledilen Alevilerle ulusal ve mezhepsel yakınlık içerisinde bulunan insanlar AKP’ye karşı ciddi bir direniş sergilediler. Suriye’ye yapılacak bir müdahale bu bölgelerdeki savaşa karşı mücadeleyi güçlendirme potansiyeline sahiptir. Sonuç olarak artık savaş kapıdan içeri girmiştir. Çünkü TC’nin sınırları savaş bölgesi durumundadır. Birçok bölgeye giriş çıkış kontrollü yapılmaktadır. Suriye muhalefetinin uzantıları TC’de oldukça rahat hareket edebilmektedirler vb. Emperyalist savaş tüm insanlık için bir yıkımdır. Kapitalizmin/ burjuvazinin işçi ve emekçilere dizginsiz saldırganlığının arttırılmasıdır. İşçi ve emekçi gençler savaşa sürülürler. Kalanlar ise cepheyi desteklemek için her türlü haktan yoksun bir şekilde sömürülürler. Savaşa karşı çıkan sesler baskı ile susturulmaya çalışılır. Milliyetçilik vahşi boyutlara çıkarılır. Savaş en ağır biçimde işçileri, emekçileri, yoksulları vurur. İşçi ve emekçilerin bu savaştan hiçbir çıkarı yoktur. Bu savaş TC burjuvazisinin ve diğer emperyalist devletlerin daha fazla palazlanması için yapılacaktır. Bu açıdan daha fazla ölüm, sefalet ve sömürü getirecek olan bu savaşa her platformda karşı çıkmak, her türlü eylem ve etkinliklerle savaşa karşı cepheyi oluşturmak, büyütmek öncelikle işçi ve emekçilerin, onların örgütleri olan sendikaların, emekten yana siyasi parti ve örgütlerin zorunlu bir görevidir. İşyerlerinde savaşa karşı mücadele için tartışmalar yürütülmeli, savaşın gerçek yüzü anlatılmalıdır ve ilmek ilmek savaş karşıtı mücadele örülmelidir. Bu ciddi sorun sendikaların birçok halde yaptığı ciddiyetten uzak “genel grevlere” kurban edilmeyecek kadar yakıcı ve acildir. 06.09.2013


Devletin en eski kuruluşlarından biri olan; altın, bozuk para, pasaport, nüfus cüzdanı vb. kıymetli evrakların basıldığı; Hazine Müsteşarlığı’na bağlı Darphane ve Da mga Matbaası Genel Müdürlüğü’ne bağlı işyerlerinde Basın İş Sendikasına üye 256 işçi; toplu iş sözleşme görüşmelerinde anlaşma sağlanamaması üzerine 8 Temmuz’da greve çıktılar. Darphane’de 2013 yılının ilk altı ayında, 2012 yılının üretimine yakın üretim yapılmıştır. Son altı ayda 40 ton altın, 22 milyona yakın kıymetli evrak basılmıştır. Darphane ve Damga Matbaası’nın 2012 yılı karı 68 milyon TL’dir. Darphane ve Damga Matbaası işyerlerinde ücret adaletsizliği mevcuttur. Sendika ücret adaletsizliğinin giderilmesini, 1524 TL olan ücret ortalamasının 2 bin TL seviyesine çekilmesini talep ediyor. Ayrıca sendika işyerlerinde insan onuruna yakışacak bir çalışma ortamının sağlanmasını, meslek hastalıklarına karşı işçi sağlığı ile ilgili önlemlerin alınmasını talep etmektedir. Beşiktaş’ta bulunan Darphane işyeri önünde grev nöbeti tutan işçileri, grevlerinin 43. gününde ziyaret ettik. İşçilerle grev süreci üzerine, grevin talepleri hakkında sohbet ettik. İşyeri temsilcisi Ali Şimşek şunları anlattı: “15 yıldır Darphanede çalışıyorum. Bugün grevimizin 43. günü. Greve çıkış amacımız insanca yaşanabilir işyeri ortamı sağlamak ve ücretlerin artırılması diyebiliriz. Darphane ve Damga Matbaası Genel Müdürlüğü’ne bağlı işyerlerinde Basın İş Sendikasına üye çalışan 256 işçi var. 256 işçiden 205’i grevde. Greve katılım oranı %88. Darphane iki bölümden oluşuyor. Darphane ve matbaa bölümü. Darphane’ de madeni paralar, cumhuriyet altını, madalyonlar, nişanlar, rozetler, hatıra paralar, mühürler vb. darphane bölümünde basılıyor. 119 işçi ile bu işler yapılıyor. Matbaa bölümünde pasaport, nüfus cüzdanı, ehliyet, değerli evraklar, harç pulu, vize pulu, damga pulu, sigara ve

içki bandrolleri olmak üzere, devletin 20- 25 malı kar amacı gütmeden üretiliyor. 130 kişi de matbaa da çalışıyor. İnsanca yaşanabilir bir işyerinde çalışmak istiyoruz. Bundan şunu kastediyoruz: İşyerimizde iş sağlığı ve güvenliği ile ilgili çok çeşitli sorunlar bulunmaktadır. Darphanede eksi 3 derece kışın soğukta, yazın artı 50 dereceyi bulan sıcaklıkta atölyelerde çalışan işçiler bulunmaktadır. Hiçbir havalandırma ve iklimlendirme yapılmamaktadır. 2004 yılında bu konu ile ilgili karar alınmasına rağmen bugüne kadar herhangi bir çivi çakılmadı. Meslek hastalıkları ile ilgili çok çeşitli sorunlar yaşadık. Hatıra para ve mühürler yaparken çok çeşitli asitler kullanılıyor. Bunlar sülfürik asit, nitrik asit, kezzap, siyanür. Bu asitleri kaplamada kullandığımız bölümlerde havalandırma eski ve yetersiz olduğu için işçiler senol denilen bir hastalığa yakalandılar. Senol insanın kanında asit değerlerinin yüksek çıkması ile ilgili bir hastalık. 1500, 1600 ortalama olması gereken senol değerleri burada çalışan işçilerde 4500, 6000 civarında çıktı. 100 arkadaşımız bu hastalığa yakalandı, tedavi gördü. Tek çözüm asit bulunan ortamdan uzaklaşmak. İşçi sağlığı ve güvenliği ile ilgili burada alınan tedbirl e r çok yete rsiz dir. Arkadaşlarımızda işitme kaybı var. Arkadaşlarımızın çoğu 150 desibel üzerinde gürültü ortamında çalışıyor. İşitme kaybı-

nın tedavisi yok. Buna karşı maske ve kulaklık dağıtılıyor. Hâlbuki sesin kaynağının izole edilmesi, yalıtım yapılması gerekiyor. Makine ile insan arasında ses yalıtım sistemi olması gerekiyor. Bu önlemler alındıktan sonra çalışanlara maske ve kulaklık verilmesi gerekiyor. Biz de tam tersi yapılıyor. Diğer bir sorunumuz meslek onurumuz hiçe sayılıyor. Darphaneye meslek lisesini bitirmiş insanlar sınavla alınıyor. Matbaacı ise matbaacı, dökümcü ise dökümcü, haddeci ise haddeci, baskıcı ise baskıcı, belli bir kategoride olması gerekiyor. Hazine Müsteşarlığına bağlı olduğumuz için Müsteşarlık kadro açıyor, ona göre sınav yapılıp işçi alınıyor. Son üç yılda kadrolaşma yok sayıldı, görmezden gelindi, herkes her işi yapar mantığı ile hareket edildi. Mesleği olmayana her iş yaptırılmaya çalışılıyor. Herkes her işi yapar diye bir felsefe yoktur. Herkes kendi işinde ustalaşır. Diğer bir sorunumuz arama sorunumuz var. Çalıştığımız iş itibariyle tabii ki aranacağız. Darphane üç bölümden oluşuyor. Kırmızı, yeşil, sarı diyebileceğimiz bölgeler. Kırmızı bölge üretim atölyelerinin olduğu bölgedir. Bu atölyelerde çalışanların giriş kartları farklıdır. Her tarafta kamera var. 24 saat her şey kaydediliyor. Sarı bölgeye yine giriş kartı ile girebiliyorsunuz. Yeşil bölgenin keza giriş kartı farklıdır. Bahçeye çıkarken üç farklı aramadan geçerek çıkabiliyorsunuz. İşe başlarken

Xray cihazından geçiyoruz. Üç farklı aramadan geçiyoruz. Xray cihazının arama prosedürü var. Bu prosedürün gereği yapılmıyor. Karşı çıktığımız arama değil, arama prosedürünün gereğinin yapılmamasına karşı çıkıyoruz. Personel girişi ile insanların girişi farklıdır. Xray cihazı iki defa sinyal verdiğinde el detektörü ile aranması gerekiyor. Biz de böyle değil. 100 defa geçseniz, 100 defa sinyal verse, tekrar geçmek zorundasınız. Bu büyük bir sorun. İçeriden çıkarken, değerli madenlerin üretildiği atölyeden çıkarken, bunun yapılmasına karşı değilim. Fakat sabahın köründe iş başı yaparken, çalışacağım yere giderken neden üç farklı aramadan geçtiğimin izahı yoktur. Bizim karşı çıktığımız budur. Giydiğimiz iş elbiselerinin ne kemeri var, ne cebi var. Geçen yıl 38 ton has altın ürettik, kuyumculara verdik. Darphane 68 milyon kar etti. Bu yıl 63 ton has altın ürettik. Bu üretimi yaparken vardiya halinde çalışıyoruz. Vardiyayı teslim alırken, altınları saymadan, tartmadan teslim alıyoruz. Saymaya kalksam günün yarısı saymaya gider. İş yapamazsınız. Bu nedenle aramızda güven olması lazım ve biz bu temelde çalışıyoruz. Çalıştığımız makineleri biz modernize ettik. Dakikada 58 altın para bana makineyi 258 basan makine haline getirdik. Yeni sistemler kurduk. Yeni maşalar yaptık. Yeni pasaportlara geçişte, yeni TL’ye geçişte çok özveri gösterdik. Yıllarca üç vardiya çalıştık. Bu iş, bu işyeri bizim anlayışıyla çalıştık, ürettik. Bunun karşılığı olarak çıplak net ortalama 1560 TL’yi bize uygun gördüler. Çalışma koşullarının, çalışma şartlarının düzeltmesini istiyoruz. Taleplerimiz karşılanana kadar grevimizi sürdüreceğiz. Sonuna kadar gideceğiz. Yola çıkarken “ölümden öte köy yok” dedik. Bu anlayışla buradayız. Aramızda bir kopma olmayacak. Bunu bekleyen yanılacak. ” Ziyaretimiz sırasında işçilere Yeni İşçi Dünyasının Temmuz sayısı dağıtıldı. 19.08.2013

Eylül 2013 • yeni dünya için ÇAĞRI’nın İŞÇİ EKİ

DARPHANE GREVİ SÜRÜYOR

3


JUMBO FABRİKASINDA GREV E s e ny u r t Ha r a m id e re ’ d e Kurulu bulunan Jumbo Madeni E ş y a A .Ş f a br i k a sı nd a 27 Haziran’da başlayan grev sürüyor. Hak İş’e bağlı Çelik-İş İstanbul 1 No'lu Şube ile Jumbo patronu arasında yürütülen Toplu İş Sözleşmesi görüşmelerinin uyuşmazlıkla sonuçlanması üzerine başlayan grev 56. günü geride bıraktı. Jumbo fabrikasında mutfak eşyaları (çatal, bıçak, kaşık, tencere vb.) üretimi yapılıyor. Üretim bölümünde 109, idari personelle birlikte toplam 160 işçi çalışıyor. Günde 9 saat çalışan işçiler asgari ücretin biraz üzerinde ücret alıyor. İşçilerin kazanılmış 4 ikramiyeleri var. Fakat 2,5 yıldır ikramiyeleri ödenmiyor. Grev öncesi 2 ay maaşları ödenmemiş. İşçiler birikmiş ikramiyelerinin, maaşlarının ödenmesini istiyor. İkramiyelerinin 4 ayda bir

değil, 10 günde bir bordroya koyulmasını istiyorlar. Ücretlerinin artırılmasını istiyorlar. Grev i n 56 . g ü nü nde (20 Ağustos Çarşamba) işçileri ziyaret ettik. Grev yerinde bulunan 5 işçi ile sohbet ettik. İşyeri temsilcisi, sendika yöneticileri grev yerinde olmadığı için işçiler grevin nedenleri, talepleri hakkında bilgi vermek istemedi. “Yöneticiler” ile konuşulması, onlardan bilgi alınması gerektiğini, bunun daha doğru olacağını söylediler. Grev pankartı altında resim çekme önerimizi aynı gerekçe ile kabul etmediler. İşçilerin grevde olduğunu, grevin nedenleri konusunda konuşmak için yöneticilerin olmasının şart olmadığını, kendilerinin de bilgi verebileceklerini söyledik. Fakat işçiler kabul etmedi. İşçilere Yeni İşçi Dünyası Temmuz sayısını bırakarak grev yerinden ayrıldık. 21.08.2013

Eylül 2013 • yeni dünya için ÇAĞRI’nın İŞÇİ EKİ

YURTİÇİ KARGO DİRENİŞİ 3 İŞÇİ İLE SÜRÜYOR

4

Esenyurt’ta bulunan, Yurtiçi Kargo Haramidere Aktarma Merkezinde sendikalı oldukları için işten çıkarılan işçilerden 3 işçinin direnişi devam ediyor. Yurtiçi Kargo’da yürütülen sendikalaşma mücadelesi sürecinde Ocak ay ında, çeşitli illerde Nakliyat İş Sendikası üyesi olan işçiler işten atılmıştı. Ocak ayında çeşitli illerde başlayan direnişler, şu anda sadece Esenyurt Haramidere Aktarma Merkezi önünde devam ediyor. Konya, Ankara, Kadıköy ve Çayırova›daki direnişleri Nakliyat-İş Sendikası sonlandırdı. Esenyurt Haramidere Aktarma Merkezi önünde direnişte bulunan 8 işçiden 5 işçi çeşitli gerekçelerle iki hafta önce direnişi sonlandırdı. Direniş şuanda 3 işçi ile devam ediyor. 21 Ağustos Çarşamba günü, direnişi sürdüren işçilere destek ziyaretinde bulunduk. Metin Karaca, Murat Özaslan, Önder Odabaşı ile sohbet ettik. Metin Karaca şunları söyledi: “3 yıldır Yurtiçi Kargo’ da operatör olarak çalışıyordum. Anaya sal hakkımı kullandım. Sendikaya üye oldum. Sendikaya üye olduğumuz için

bizi işten attılar. Şu anda üyelikler devam ediyor. İşçi arkadaşlarımız isyanda. İş kazaları çok oluyor. Para verip üzerini kapatıyorlar. Geçen bir arkadaşımız kaza geçirdi, felç oldu. Arkadaş şu anda hastanede yatıyor. Duyduğumuza göre iki şoför hırsızlık yapmış. İşten çı-

karılmışlar. 17 milyonluk cep telefonu çalarken yakalanmışlar. Basına yansımaması için para verip işten çıkarmışlar. Biz burada 7 aydır direniyoruz. Sendikamız desteğini sonuna kadar veriyor. Halk desteğini veriyor. Bazı direnişçi arkadaşlarımız ayrıldı. Buna rağ-

men sonuna kadar direneceğiz. Davamız sonuçlanıncaya kadar buradayız. Yardımcı olduğunuz, desteğinizi sunduğunuz için teşekkür ederim. Sağ olun.” İşçilere Yeni İşçi Dünyası Temmuz sayısını vererek direniş yerinden ayrıldık. 21.08.2013


İSDEMİR A.Ş.'DE GREV BİTTİ İskender u n Dem i r Ç el i k Fabrikası (İSDEMİR) ile Çelik-İş Sendikası arasında sürdürülen 25. Dönem Toplu İş Sözleşmesi görüşmelerinde anlaşma sağlanamaması üzerine, sendikaya üye 5 bin 760 işçi 15 Temmuz’da greve çıktı. 22 gün süren grev, tarafların anlaşması üzerine 5 Ağustos’ta bitirildi. OYAK’a ait İSDEMİR’de birinci yıl için yüzde 14 oranında zam alındı. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nda düzenlenen TİS imza törenine, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik, Adalet Bakanı Sadullah Ergin, Hak-İş Konfederasyonu Genel Başkanı Mahmut Arslan, Çelik-İş Sendikası Başkanı Cengiz Gül ve İSDEMİR yöneticileri katıldı. İmza töreni öncesi basına bilgi veren Çelik-İş Başkanı Ali Cengiz Gül şunları söyledi: “15 Temmuz 2013’te başlattığımız grev bugün bitmiştir. İşverenin bize ilk teklifi yüzde 6,30 idi. Bunun bir kuruş üstü verilmeyecek dendi. Biz de öne-

rilen söz konusu zammı kabul etmedik. Yaptığımız sözleşmeye göre, 1 Ocak 2014 tarihinden geçerli olmak üzere siz işçi kardeşlerimiz ücretlerinizi yüzde 14 zamlı alacaksınız. Bu da 550 TL’lik bir artışa karşılık geliyor. Yine sizlerin 22 günlük grev kaybınızı karşılığı olarak tüm çalışanlara 500 lira bayram öncesi ödeme yapılacak. Bu, kaybınızı

tam manasıyla karşılamazsa da bir ölçüde telafi edecek. Ayrıca işçilerimiz bayram ikramiyelerini alacaklar. Bir sonraki sene de yüzde 9, yüzde 10 zam alınacak. Bunun ortalaması yüzde 27’ye geliyor. Yüzde 30’u hedeflediğimiz için 3 puan geriye düşmüş olduk. Her zaman hedef 12’den vurulamaz. Bazen birkaç adım ileri gidilir, bazen de ge-

riye doğru bir adım atılır.” (http://www.aydinlikgazete. com/mansetler/23887-isdemirdegrev-basariyla-bitti.html) Ücret artışından çok iş güvencesini amaçladıklarını, sözleşme ile bunu sağladıklarını söyleyen Ali Cengiz Gül konuşmasında sık sık Adalet ve Çalışma Bakanlarına teşekkür etti. 18.08.2013

Gezi Parkı direnişinin mahallelere yayılmasına bağlı olarak Esenyurt Dayanışması kuruldu. Esenyurt Dayanışmasına bağlı çeşitli komisyonlar kuruldu. Bunlardan biri de Emekçi Kadın Komisyonu. Komisyon özelde kadın sorununu ele alan, genelde ise ülke genelinde ve uluslararası alanda gelişmelere kadın bakış açısıyla yaklaşan ve pratikte tavır koyan bir komisyon. Henüz yeni çalışmalar yürütmesine rağmen, ilk eylemini 16.08.2013 Cuma akşamı gerçekleştirdi. Son dönemlerde sıkça duyduğumuz hamile kadınların sokağa çıkmasının terbiyesizlik olarak değerlendiren, Ömer Tuğrul İnançer'in şuursuz açıklamasından yola çıkılarak bir eylem kararı alındı. Saat 20.00’de Esenyurt Depo Kapalı Cadde girişinde toplanılarak gerçekleştirilen yürüyüşün en önünde meşalelerin taşınmasının yanı sıra, “Cinsel, ulusal, sınıfsal sömürüye karşı emekçi kadınlar mücadeleye, özgürleşmeye” pan-

kartı taşındı. Ey leme k ad ı n kat ı l ı m ı n ı n çoğunlukta olması olumluydu. Akşam meşaleli yürüyüşle başlanılan eylem, tencere ve tavasını alan analarımız, temsili hamile kadınlarımız, ıslıklarımız, zılgıtlarımız, çığlık ve sloganlarımızla devam etti. Yürüyüş yolu sonunda toplanılarak basın metni o k u n du . B a s ı n met ni nde genel olarak kadınların evde, işte, sokakta, savaşta kısacası hayatın her alanında uğradığı ve karşılaştığı şiddete vurgu yapıldı. Özellikle örgütlülüğe ve sınıfsal mücadeleye vurgu yapılmasının yanında yanı başımızda gerçekleşen Rojava ve Mısır’da uygulanan kadınlara yönelik katliamlar

kınandı. Yürüyüş esnasında ajitasyonla beraber sık sık ''eşit işe eşit ücret! , Devlet elini Rojavadan çek!, Cinsel, ulusal, sınıfsal sömürüye son!, Kadına şiddete hayır!, Kadın erkek elele örgütlü mücadeleye!” sloganları atıldı. Yürüyüş sonunda

kadınlardan oluşan bir tiyatro oyunu sergilendi. Ardından şiir ve müzik dinletisiyle eylemlilik sona erdi. Önümüzdeki dönemlerde de Emekçi Kadın Komisyonu olarak eylemlerin devam edeceği özenle vurgulandı. 16.08.2013

Eylül 2013 • yeni dünya için ÇAĞRI’nın İŞÇİ EKİ

ESENYURT DAYANIŞMASI EMEKÇİ KADIN KOMİSYONUNDAN MEŞALELİ YÜRÜYÜŞ

5


AYDINLARDAN DHL İŞÇİLERİNE DESTEK

Eylül 2013 • yeni dünya için ÇAĞRI’nın İŞÇİ EKİ

Bir yılı aşkın bir süredir DHL işçileri sendikalaşma mücadelesi sürdürüyor. İşçilerin üyesi olduğu TÜMTİS ile sendika üst kuruluşu olan ITF (Uluslararası Taşıma İşçileri Federasyonu) birlikte yürüttüğü DHL örgütlenme kampanyasına sanatçı, aydın, yazar ve akademisyenlerden destek geldi. “DHL’de işçi kıyımına son verilsin!” başlıklı metni imzalayan sanatçı, aydın, yazar ve akademisyenler; DHL’de işçi kıyımı ve hak ihlallerine son verilmesini istedi. DH L’n i n G ebz e , K ı r a ç , Esenyurt depolarında çalışan, TÜMTİS üyesi olan 37 işçi işten çıkarılmıştı. İşçilerin işe dönme mücadelesi ve DHL’de sendikalaşma mücadelesi sürüyor. İmza metni ve metni imzalayan bazı isimler şöyle: “DHL’ de İşçi Kıyımına Son Verilsin! Bizler aşağıda imzası bulunanlar TÜMTİS’in (Türkiye Motorlu Taşıt İşçileri Sendikası) 2012 y ı lı başlarında DHL Lojistik AŞ’de, çalışma saatlerinin düzenlenmesi, ücretlerin iyileştirilmesi, ekonomik ve sosyal hakların sağlanması, taşeronlaştırmaya son verilmesi, çalışma

6

güvencesine sahip olunması ve işçilerin insanca bir yaşam sürdürebilmeleri amacıyla başlattığı örgütlenme çalışmasını destekliyoruz. TÜMTİS’in örgütlenme çalışması sırasında sendikaya üye oldukları için işten çıkarılan işçilerin işlerine geri alınması başta olmak üzere, sendikalaşmaya karşı sürdürülen tehdit etme, korkutma, işten çıkarma ve işverenin kendi girişimleri ile kurulmasını sağladığı sarı sendikaya üye olma baskılarının sona erdirilmesini talep ediyoruz. Lami Özgen (KESK Genel Başkanı), Kani Beko (DİSK Genel Başkanı), Gürsel Tekin (24.Dönem İstanbul Milletvekili, CHP Genel Başkan Yardımcısı), Altan Erkek li(Tiyatro Oyuncusu), Hüseyin Aygün (24. Dönem Tunceli Milletvekili), Ertuğrul Kürkçü (24.Dönem Mersin Milletvekili), Nazmi Gür (24.Dönem Van Milletvekili), Tarık Akan(Sinema Sanatçısı), Arzu Çerkezoğlu (DİSK Genel Sekreteri), A.Levent Tüzel (24. Dönem İstanbul Milletvekili), Pınar Aydınlar (Sanatçı), Tuncel Kurtiz (Sinema Sanatçısı), Suavi (Sanatçı), Ferhat Tunç (Sanatçı) Temmuz 2013

VERDİ SENDİKASINDAN DHL İŞÇİLERİNE ULUSLARARASI DESTEK DHL’den TÜMTİS Sendikası üyesi oldukları gerekçesiyle işten atılan 37 işçinin mücadelesi 393 günü geride bıraktı. Sendika işten çıkarılan işçiler için işe iade davası açtı. Bugüne kadar 15 dava için mahkemeler işe iade kararı verdi. Mahkemeler DHL’nin sendikal nedenle işçi çıkardığı kararını verdi. D i re n i ş i n 393. g ü nü nd e Almanya Verdi Sendikasından gelen, işyeri temsilcisi, sendika yöneticisi 9 kişiden oluşan heyet işçileri ziyaret etti. DHL Esenyurt/Kıraç deposu önünde bulunan direniş

çadırını ziyaret eden delegasyon, burada TÜMTİS Sendikası yöneticileri ve üyeleri ile basın açıklaması yaptı. “Türkiye’deki DHL işçilerini destekliyoruz!, DHL işçisi köle değildir! Çalışanların sendikal hakları hemen tanınmalıdır! VerDi Hessen” Türkçe-Almanca pankartlar açan heyet işçilerle sohbet etti. Heyet üyelerinin tanıtımı ardından, TÜMTİS Sendikası Genel Başkanı Kenan Öztürk bir konuşma yaptı. “DHL’de 1 yılı aşkın bir süre-

dir devam eden örgütlenme çalışması, gerek mücadeledeki ısrar, gerekse de işverenle işbirliği yapan sarı sendikanın teşhiri açısından çok önemli dersler ve deneyimlerle doludur. DHL’ de tüm baskı ve saldırılara rağmen sürdürdüğümüz örgütlenme çalışmasında işverenin tüm oyunları boşa çıkartılmıştır. 393 günden bu yana sendikamızın öncülüğünde direnen, tüm baskılara, işten çıkarma tehditlerine rağmen sendikamızdan vazgeçmeyen, ekmeğine

ve onuruna sahip çıkan DHL işçilerinin bu mücadeleden zaferle çıkacağı günler artık çok yakındır. Daha iyi bir ücret, daha iyi çalışma koşulları ve sosyal hak ile iş güvencesine kavuşmak için verilen sendikalaşma mücadelesinde sona yaklaşılmıştır.” Heyet temsilcisi Verdi Sendikası Posta, Taşıma, Lojistik Eyalet bölüm yöneticisi Detlev Borowsky yaptığı konuşmada, Almanya’da sendikanın hak olduğunu, DHL işçilerinin sendikalı olduğunu; DHL işvereninin Türkiye’de sen-


dikal haklara saygı duyması gerektiğini anlattı. Verdi Sendikası üyeleri, işyeri temsilcileri olan Seçkin Dize, Jürgen Schuster, Adnan Mutluoğlu yaptıkları konuşmalarda uluslararası mücadelenin önemine değinerek, DHL işverenin sendikayı tanıması için direnişin yanında olacaklarını anlattılar. Tü rk İ ş Ma r ma r a B öl ge Temsilcisi Faruk Büyükkucak yaptığı konuşmada, Verdi Sendikası üyesi heyete desteklerinden ötürü teşekkür ederek, 1 yılı aşkın bir süredir direnen DHL işçilerine yeterli desteği vermeyen sendikaları eleştirdi. Basın açıklaması sırasında: “İş ekmek yoksa barışta yok!, DHL’ye sendika girecek başka yolu yok!, Sendika hakkımız engellenemez!, Yaşasın enternasyonal dayanışma! (Heyet de bu sloganın Almancasını attı) Atılan işçiler geri alınsın!” sloganları atıldı. 13.07.2013

Türk İş’e bağlı TEKSİF Sendikası i le Tü rk iye Tek st i l Sa nay i i İşverenleri Sendikası arasında yürütülen 23. Dönem grup Toplu İş Sözleşmesi müzakerelerinde anlaşma sağlanamaması üzerine, Teksif Sendikası 15 Ağustos’ta greve çıktı. 30 işyeri ve işletmede 12 bin sendika üyesini kapsayan grev 9 gün sürdü. Sendika ile patronlar arasında TİS görüşmelerinde maaş zammı ve ikramiyeler konusunda uzlaşma sağlanamadı. Teksif’in yıllık 72 gün olan ikramiyeleri 120 güne çıkartma teklifine karşılık patronlar 90 günlük ikramiye, ekonominin ve reel enflasyonun baz alınarak hesaplandığı %15’lik ücret zammı talebine ise % 3 ile karşılık verdi. TEKSİF Sendikası 23 Ağustos’ta imzaladığı, grevi bitiren toplu iş sözleşmesi hakkında şu açıklamayı yaptı: “Türkiye Tekstil Örme ve Giyim Sanayi İşçileri Sendikası TEKSİF’ in 15 ve 19 Ağustos tarihlerinde iki etapta 30 işye r i ve i şletmede sürdürdüğü grev, 23.08.2013 tarihinde Sendikamızın muhatabı olan Türkiye Tekstil Sanayii İşverenleri Sendikası ile toplu iş sözleşmesinin imzalanması sonucu neticelenmiştir. Sendikamızın olmazsa olmaz

hükümleri olan ikramiye, kıdem zammı, fazla mesai ve ücret zammı maddeleri talep ettiğimiz şekilde sonuçlanmıştır. Tü rk iye Te k s t il S an ay ii İşverenleri Sendikası’na üye işyerlerinde ödenmekte olan 72 günlük ikramiyeler, 9 gün süren grev süresindeki müzakereler sonucu 120 güne çıkarıldı. Hafta içi fazla çalışmalar yüzde 100 zamlı, hafta tatili çalışması yüzde 100 zamlı

(3 yevmiye), ayrıca müteakip hafta içinde bir (1) gün ücretli izin verilmesi esastır. Genel tatil ve Ulusal Bayram çalışmaları yüzde 100 zamlı (3 yevmiye), Dini Bayram çalışmaları ise dört (4) yevmiye olarak ödenecektir. Ücret zammı; birinci altı ay yüzde 5, ikinci altı ay yüzde 3, üçüncü altı ay yüzde 3, dördüncü altı ay yüzde 4, beşinci altı ay yüzde 3 ve altıncı altı ay yüzde 4 şeklinde olmuştur.

Ayrıca enflasyon rakamlarının bu seviyeleri aşması durumunda eksik kalan oran ücretlere ilave edilecektir. 01.04.2013 - 31.03.2016 tarihleri arasında yürürlükte kalacak olan 23. Dönem Grup Toplu İş Sözleşmesi ile üyelerin kıdemlerine göre her bir çalışma yılı için 7 TL kıdem zammı eklenecektir.” (http://www.teksif.org.tr/haberler.do?tur=1&sayfaId=10295) 25.08.2013

Eylül 2013 • yeni dünya için ÇAĞRI’nın İŞÇİ EKİ

TEKSTİLDE GREV

7


Eylül 2013 • yeni dünya için ÇAĞRI’nın İŞÇİ EKİ

“GENÇ İŞÇİLERİN AĞIR VE TEHLİKELİ İŞLERDE ÇALIŞMALARININ ÖNÜ AÇILIYOR” BAŞLIKLI YAZI ÜZERİNE

8

Yeni İşçi Dünyası, Nisan sayısında “Genç İşçilerin Ağır ve Tehlikeli İşlerde Çalışmalarının Önü Açılıyor” başlıklı bir yazı yayınlandı. Bu yazıda, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın Nisan 2004’te yayınladığı yönetmelik ile Şubat 2013’te yayınlanan yönetmeliğin karşılaştırması yapılıyor ve yeni yönetmeliğin “genç işçilerin ağır ve tehlikeli işlerde çalışmalarının önü ”nü açtığı iddia ediliyor. Bu yazıda yapılan değerlendirme ve yorumlar sorunludur. Her iki yönetmeliğin karşılaştırılması doğru yapılmadığı gibi, esas eleştirilmesi gereken can alıcı noktalar atlanıyor. Yazıda yapılan değerlendirmeler ile eski yönetmeliği savunma pozisyonuna düşülüyor. Yazıda şunlar söyleniyor: “Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı geçtiğimiz mart ayı içe­risinde bu yönetmelikte sessiz se­d asız bir takım değişiklikler yaptı. Yönetmeliğin yeni hali Resmi Ga­z etede yayınlanarak yürürlüğe girdi. Fakat bu değişiklikler öyle görmezden gelinebilecek değişik­likler değil… Yapılan değişiklik­l er gençlerin ağır ve tehlikeli iş­l erde çalıştırılabilmesinin önünü açıyor. Nedir bu değişiklikler bir bakalım.“ (YİD, Nisan sayısı, sf. 8) Yapılan değişikliklerin görmezden gelinemeyeceği tespiti yapıldıktan sonra, “gençlerin ağır ve tehlikeli iş­lerde çalıştırılabilmesinin önünü aç”tığı iddia edilmektedir. Şöyle yazıyor YİD: “İlk olarak eski yönetmelikte yer alan “Ağır ve Tehlikeli İş” tanımı yürürlükten kaldırıldı. Bu demek oluyor ki eski yönetmelikte listele­nerek belirtilen ağır ve tehlikeli iş­ler, artık ağır ve tehlikeli iş olarak kabul edilmeyecek.” Yapılan bu yorum doğru değil. 2004 yönetmeliğinin 4. maddesinde yer alan tanımlar bölümünde, “Ağır ve tehlikeli iş” tanımı yürürlükten kaldırıldı. 2004 yönetmeliğinin ilgili maddesi aynen şöyledir: “A ğ ı r v e t e h l i k e l i i ş : 22/5/2003 tarihli ve 4857 sayılı İş Kanununun 85 inci maddesinde öngörülen yönetmelikte belirtilen işleri, ifade eder.” 2004 yönetmeliği diyor ki; hangi işlerin “ağır ve tehlikeli iş” olduğu, 4857 sayılı İş Kanunun 85. Maddesinde yazıyor. İş Kanunun 85. maddesi

ise şöyledir: “MADDE 85. – On altı yaşını doldurmamış genç işçiler ve çocuklar ağır ve tehlikeli işlerde çalıştırılamaz. Hangi işlerin ağır ve tehlikeli işlerden sayılacağı, kadınlarla on altı yaşını doldurmuş fakat on sekiz yaşını bitirmemiş genç işçilerin hangi çeşit ağır ve tehlikeli işlerde çalıştırılabilecekleri Sağlık Bakanlığının görüşü alınarak Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığınca hazırlanacak bir yönetmelikte gösterilir.” İş Kanunun 85. maddesi, hangi işlerin “ağır ve tehlikeli iş” olduğunu yazmıyor. Hangi işlerin “ağır ve tehlikeli iş” olduğu, Sağlık Bakanlığı’nın görüşü alınarak, “Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığınca hazırlanacak bir yönetmelikte gösterilir” diyor. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının hazırladığı “Ağır ve Tehlikeli İşler Yönetmeliği” 16/06/2004 tarihli Resmi Gazetede yayınlandı. Yasanın tekniği açısından, 2004 yönetmeliği karmaşık bir durumu ifade etmektedir. Yönetmeliği okuyanlar, öncelikle İş Kanunu okuyacak. İş Kanununda verilen bilgiden hareketle “ağır ve tehlikeli iş yönetmeliği” bulunacak ve bu yönetmeliğin eklerinde yazılanlar incelenecektir. Yani, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın 2004’te hazırladığı ve karmaşık olan yönetmeliği yeniden düzenlemiştir. Olan budur. Bu anlamda 2013 yönetmeliğinde, “Yapılan değişiklik­l er gençlerin ağır ve tehlikeli iş­lerde çalıştırılabilmesinin önünü açıyor” tespitleri gerçeği yansıtmamaktadır. Devam edelim. Şöyle yazıyor YİD: “İlk olarak eski yönetmelikte yer alan “Ağır ve Tehlikeli İş” tanımı yürürlükten kaldırıldı. Bu demek oluyor ki eski yönetmelikte listele­nerek belirtilen ağır ve tehlikeli iş­ler, artık ağır ve tehlikeli iş olarak kabul edilmeyecek.” Bu bağlamda yapılan yorum gerçeği yansıtmıyor. Yukarda 2004 yönetmeliğinde muğlak ve yanlış yazılanların değiştirildiğini açıkladık. 2004 yönetmeliğinde yazılan ve yaş gruplarına ayrılan işler, yeni yönetmelik için de geçerlidir. Eski yönetmelikte yazılan “ağır ve tehlikeli iş”lerin, artık “ağır ve tehlikeli iş

olarak kabul edilmeyece”ği değerlendirmesi yanlış bir değerlendirmedir. 14 yaşını bitirmiş, 15 yaşını tamamlamamış çocuk işçiler Ek 1’de belirtilen işlerde, 15 yaşını bitirmiş, 16 yaşını tamamlamamış genç işçiler Ek 2’de belirtilen işlerde, 16 yaşını tamamlamış, 18 yaşını tamamlamamış gençlerin Ek 3’te belirtilen işlerde çalışacağı açıklanmaktadır. Yönetmelikte “Çocuk işçiler Ek-1’de, genç işçiler Ek-1 ve Ek-2’de ve 16 yaşını doldurmuş fakat 18 yaşını bitirmemiş genç işçiler ise Ek-1, Ek-2 ve Ek-3’te yer alan işler dışında çalıştırılamaz” tespitleri yapılmaktadır. Ayrıca yaş kayıtlarına bağlı olarak, çalışılmaması gereken işlerde yönetmelikte sıralanmıştır. Devam ediyor YİD: “İkinci olarak bu tip ağır ve teh­l ikeli işlerde çalışma yaşı 18 iken yeni düzenlemede “16 yaşını dol­durmuş fakat 18 yaşını bitirme­m iş genç işçiler” diye tanımlana­rak çalışma yaşı 16’ya düşürüldü.” Burada yapılan yorumda gerçeği yansıtmıyor. 2004 yönetmeliği, 18 yaşından küçükleri iki kategoriye ayırıyor. 14 yaşını bitirmiş, 15 yaşını doldurmamış çocukları, çocuk işçi, 15 yaşını tamamlamış, ancak 18 yaşını tamamlamamış kişiyi, genç işçi olarak adlandırıyor. İkinci tip olarak adlandırılan işlerde çalışma yaşı 18 değil, 15 yaşı bitirmiş, 18 yaşı tamamlamamış genç işçiler olduğu belirtiliyor. Sanki 2004 yönetmeliğinde, ikinci tip olarak adlandırılan işlerde çalışma yaşı 18 imiş ve bu yeni yönetmelikte 16 yaşa indirilmiş. Bu tespit doğru değil. Yeni yönetmelikte, 16 yaşını doldurmuş ve 18 yaşını tamamlamamış gençlerin çalışabileceği işler sıralanmıştır. Eski yönetmelikte yer alan Ek 1, Ek 2’de yeni yönetmelik için de geçerlidir. Eski yönetmelikte, “ağır ve tehlikeli” olduğu söylenen işlerin bir sıralamasının yapıldığı olgudur. Bu işlerde ancak 18 yaşını doldurmuş kişilerin çalışabileceği şeklinde bir ifade de yoktur. Bu anlamda, eski yönetmelikte “ağır ve tehlikeli” işlerden çalışanların 18 yaşını tamamlayan olduğu ve yeni yönetmelikte yaş sınırının 16’ya indirildiği değerlendirmeleri doğru değildir. “Üçüncü olarak eski yönetme­ likte “Çocuk ve Genç İşçilerin

Çalıştırılamayacakları İşler” ba ş­l ığ ıyl a li stel e ne n i şl e r yeni yönet­m elikte “16 Yaşını Doldurmuş Fakat 18 Yaşını Bitir memi ş Genç İşçiler in Çalıştırılabilecekleri İşler” diye değiştirildi.“ Bu tespitler de gerçeği yansıtmamaktadır. Yukarda yaş gruplarına göre çalışılacak işleri açıkladık. Yaş gruplarına göre belirlenen işler yeni yönetmelikte de geçerliliğini korumaktadır. 16 yaşını doldurmuş fakat 18 yaşını bitirmemiş genç işçilerin çalışabileceği işlerin hangi işler olduğu açıklanmaktadır. Eski yönetmelikte, “Çocuk ve Genç İşçilerin Çalıştırılamayacakları İşler” açıklanmaktadır. Yeni yönetmelikte ise, “16 Yaşını Doldurmuş Fakat 18 Yaşını Bitirmemiş Genç İşçilerin Çalıştırılabilecekleri İşler”in ne olduğu belirtilmektedir. Eğer, bu yaş gruplarının çalışabileceği işlerin ne olduğu sayılıyorsa, sayılan işlerin dışındaki işlerde çalışılamayacağı anlamına gelir. Biz, eğitim ve üretimin iç içe geçtiği, çok yönlü bir eğitim talep ediyoruz. Ezbere dayanan, üretimden kopuk bir eğitim modeline karşı çıkıyoruz. Bizim talep ettiğimiz eğitim sisteminde, eğitim ile yaşam iç içedir. Bizim talep ettiğimiz eğitim sistemi, kafa ile kol emeğinin birbirinden ayrılmasını önlemeyi amaçlar. Bizim talep ettiğimiz eğitim sistemi, teknoloji ile üretimin birlikte öğrenmesini içerir. Talebimiz politeknik eğitimdir. Politeknik eğitim; mantıksal, teknik ve ekonomik düşünme yeteneği geliştirir. Birey, üretime sorumlu biri olarak katıldığından planlı düşünme ve hareket etme yeteneği kazanır, kolektif çalışma alışkanlığı elde eder. Politeknik eğitimde, öğrenci sadece makineyi kullanmayı öğrenmez, makinenin çalışma prensibini, hangi parçalardan oluştuğunu, nasıl yapıldığını öğrenir. Bilimsel gelişmeleri öğrenir ve yeni teknolojiyi tanır. Böylece sanayinin gelişmesiyle gelen yeniliklere yabancı kalmamış olur. Politeknik eğitim sayesinde öğrenci; matematiği, doğa bilimlerini, toplumsal bilimleri ve bu bilimleri teknikte, üretimde kullanmayı öğrenir, üretimin gerektirdiği tüm becerileri kazanır. Politeknik eğitimin amacı işçiyi bir üretim dalının tutsağı olmaktan kurtarmaktır. Politeknik


eğitimde; işçiler başka üretim dallarına geçebilir, sanayinin gelişimine kolayca ayak uydurabilir ve en önemlisi üretim sürecinin tamamını bir bütün olarak kavrayabildiğinden üretim sürecine egemen olur. Her iki yönetmelik değerlendirildiğinde şu söylenmelidir. Bu iki yönetmelik özde bir ve aynıdır. Hatta 2004 yönetmeliğinde

muğlak ve yanlış yazılan kimi söylemler daha anlaşılır hale getirilmiştir. Yeni yönetmelikte, eski yönetmelikten farklı olarak, daha ağır hükümlerin getirildiği saptaması doğru değildir. Eski yönetmelik te, yeni yönetmelik te tarihin çöplüğüne gönderilmelidir. Biz her iki yönetmeliğe de karşı çıkıyoruz. Zorunlu eğitimin 12 yıla çıkardığını söyleyen AKP

hükümeti, 18 yaşından küçüklerin çalıştırılmasını yasaklamalıdır. Mesleki eğitimin gereği olarak, 18 yaşından küçük gençlerin üretimde çalışmaları farklıdır. Bir yandan zorunlu eğitimin 12 yıl olduğu söylenecek, diğer yandan çocuk işçilerin nasıl çalışacakları ve hangi işlerde çalışmaları gerektiğinin yönetmelikleri hazırlanacak! Bu AKP’nin ikiyüzlü olduğunu

gösterir. İşsizler ordusunun olduğu bir ülkede, çocuk emeğinin sömürülmesi, karın tokluğuna çocukların çalıştırılması, kapitalizmin vahşiliğini göstermektedir. Biz, 6 saatlik işgünü, beş günlük iş haftasını talep ediyoruz. 18 yaş altı insanların çalıştırılmasının yasaklanmasını istiyoruz. 31.07.2013 Bir grup Yeni İşçi Dünyası

ELEŞTİRİYE TAVRIMIZ Bir grup okurumuzun Yeni İşçi Dünyası’nın Nisan sayısında yayınlanan “Genç İşçilerin Ağ ır ve Tehlikeli İşlerde Çalışmalarının Önü Açılıyor” başlıklı yazı getirdikleri eleştirileri bütünlük içerisinde doğru buluyoruz. Yazıda Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın Nisan 2004’te yayınladığı yönetmelik ile Şubat 2013’te yayınlanan yönetmelik karşılaştırılarak, yeni yönetmeliğin “genç işçilerin ağır ve tehlikeli işlerde çalışmalarının önü”nü açtığı tespiti yapılıyor. Bu tespit ve yönetmelik hakkında yaptığımız yorumlar sorunludur. Yaptığımız tespite ve yorumlara bir grup okurumuzun getirdiği eleştirileri haklı buluyoruz. Bir grup okurumuzun her iki yönetmeliği karşılaştırarak yaptığı şu değerlendirmeyi doğru buluyoruz:

“Her iki yönetmelik değerlendirildiğinde şu söylenmelidir. Bu iki yönetmelik özde bir ve aynıdır. Hatta 2004 yönetmeliğinde muğlak ve yanlış yazılan kimi söylemler daha anlaşılır hale getirilmiştir. Yeni yönetmelikte, eski yönetmelikten farklı olarak, daha ağır hükümlerin getirildiği saptaması doğru değildir. Eski yönetmelik te, yeni yönetmelik te tarihin çöplüğüne gönderilmelidir. Biz her iki yönetmeliğe de karşı çıkıyoruz. Zorunlu eğitimin 12 yıla çıkardığını söyleyen AKP hükümeti, 18 yaşından küçüklerin çalıştırılmasını yasaklamalıdır. Mesleki eğitimin gereği olarak, 18 yaşından küçük gençlerin üretimde çalışmaları farklıdır. Bir yandan zorunlu eğitimin 12 yıl olduğu söylenecek, diğer yandan çocuk işçilerin nasıl çalışacakları ve hangi

işlerde çalışmaları gerektiğinin yönetmelikleri hazırlanacak! Bu AKP’nin ikiyüzlü olduğunu gösterir. İşsizler ordusunun olduğu bir ülkede, çocuk emeğinin sömürülmesi, karın tokluğuna çocukların çalıştırılması, kapitalizmin vahşiliğini göstermektedir. Biz, 6 saatlik işgünü, beş günlük iş haftasını talep ediyoruz. 18 yaş altı insanların çalıştırılmasının yasaklanmasını istiyoruz.” Özeleştirel olarak şunu bir kez daha ifade etmek istiyoruz. AKP hükümetinin çıkardığı yasalar konusunda, dışımızdaki anti AKP koalisyonun tavırlarından, değerlendirmelerinden etkileniyoruz. Sendikalar ve Toplu İş İlişkileri Kanunu, İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Yasası, 4+4+4 Kademeli Eğitim Sistemine takındığımız tavırlarda, yaptığımız değerlendirmelerde bunu

görmek mümkündür. Yaptığımız hataları dikkatli okurlarımız sayesinde bilince çıkararak, daha iyisini yapmaya çalışıyoruz. Eski yasalar ile yeni yasaları karşılaştırarak, yapılan değişiklikler içinde olumluluklar varsa, bunların olumlu olduğunu tespit etmekten çekinmemeliyiz. Bu doğru yöntemi kullanma yerine, çıkarılan yeni yasalar hakkında yer yer anti AKP koalisyonun yaptığı olumsuz değerlendirmeleri alıp aynen savunduk. Bu tavrımızın doğru olmadığını bir kez daha tespit ediyoruz. Çocuk ve genç işçiler bağlamında iki yönetmeliği karşılaştıran yazı içinde yaptığımız hatalarımızı bilincimize çıkmasını sağlayan bir grup okurumuza teşekkür ediyoruz. 14.08.2013 Yeni İşçi Dünyası

YDİ ÇAĞRI olarak bizim de içinde yer aldığımız Esenyurt’da çalışma yürüten devrimci ve demokrat kurumlardan BDSP, ESP, EMEP, HDK, ÖDP, İşçilerin Sesi, KÖZ, Partizan, Halkevi ve Gölge Kültür Sanat Merkezi ESENYURT DAYANIŞMASI’nı oluşturdu. Devletin, hükümetin saldırılarına karşı mücadele etmek, Gezi Direnişi’ni desteklemek, halkı güncel gelişmeler hakkında bilgilendirmek, dayanışmayı örgütlemek vb. amacıyla kurulan Esenyurt Dayanışması’nın etkinlikleri, eylemleri sürüyor. Dayanışma bünyesinde İşçi Komisyonu, Kadın Komisyonu, Gençlik Komisyonu, Kültür Sanat Komisyonu kuruldu.

Komisyonlar çalışmalarına başlayarak çeşitli etkinlikler gerçekleştirdi, gerçekleştiriyor. Dayanışma iki mahallede haftalık forumlar gerçekleştiriyor. Yeşilkent ve Saadetdere mahallesinde yapılan forumlarda güncel gelişmeler üzerine tartışılıyor. Forumlarda film gösterimleri, şiir dinletisi, müzik dinletisi vb. yapılıyor. Esenyurt’ta Dayanışma bileşenleri ortaklaşa ozalit- afiş çalışması yaparak ve binlerce el ilanı dağıtarak eylemlerin duyusunu yapıyor. Son dönemde Suriye’ye gün-

Eylül 2013 • yeni dünya için ÇAĞRI’nın İŞÇİ EKİ

ESENYURT DAYANIŞMASI’NIN EYLEMLERİ SÜRÜYOR

demde olan emperyalist müda- esas halkasını oluşturdu. hale, Dayanışma çalışmasının Ağustos 2013

9


BEDAŞ’TA DİRENİŞ! BEDAŞ’ta çalışan 500 işçi, 1 Ağustos sabahı yeni işverenin emriyle işten çıkarıldıklarını öğrenince, 17.00’da Talimhane’deki BEDAŞ Genel Müdü rlüğ ü önünde bir araya gelerek işe geri alınana kadar direnişe geçtiklerini açıkladı. AKP hükümeti döneminde yıldızı parlayan Cengiz-KolinLimak ortak şirketler grubunun aldığı BEDAŞ’ta yeni işvereninin ilk icraatı Enerji Sen’in 14 kişilik yönetim kurulunda görev alan 12 işçi dahil yüzlerce işçiyi işten çıkarmak oldu. Enerji Sen taşeron çalıştırmaya karşı verdiği mücadelede önemli kazanımlar elde etti. İşçilerin taşeron şirket işçisi değil BEDAŞ işçisi olduğu mahkemelerce tes-

cillendi. Bir yıl önce yine işten çıkarmalar gündeme geldiğinde uzun bir direnişin ardında işçiler işe dönmüştü. 1 Ağustos günü bir açıklama yapan Enerji Sen Genel Başkanı Ali Duman, “Yüzlerce arkadaşımız işten çıkarılmışken kimse bizden sessiz kalmamızı beklemesin” diyerek, Şubat ayında mahkeme kararı ile de bu işçilerin taşeron işçisi değil BEDAŞ işçisi olduğunun tescillendiğini belirtti. 22 Ağustos’ta BEDAŞ Genel Müdürlüğü binası önünde yapılan basın açıklamasında, DİSK Genel Başkanı Kani Beko; şirket ile yapılan görüşmelerin sonucunu aktardı. Buna göre işe geri dönmek isteyen işçiler, “3 grup

şeklinde işbaşı yapacak, ayrıca işe dönmek istemeyen işçilerin tazminatları hukuki süreç işletilmeden şirket tarafından işçilere ödenecek. İşe başlamak isteyen ilk 50 kişilik grubun birkaç gün içerisinde işbaşı yapmak

üzere çağrıldığı” açıklandı. Basın açıklamasının sonunda; “direnişimiz geri dönmek isteyen son BEDAŞ işçisi de işbaşı yapana kadar devam edecektir” denildi. 23.08.2013

Eylül 2013 • yeni dünya için ÇAĞRI’nın İŞÇİ EKİ

2012 – 2014 METAL İŞÇİLERİNİN GRUP TOPLU İŞ SÖZLEŞMESİ SONA ERDİ METAL İŞÇİLERİ: ÖRGÜTLÜ MÜCADELEYE!

10

Türkiye Metal Sanayicileri Sendikası MESS’in, Birleşik Metal İş Sendikası ve Türk Metal ile ayrı ayrı yürüttüğü 2012-2014 yıllarını kapsayan Grup Toplu İş Sözleşmesinin ilk görüşmeleri Türk Metal ile 9 Ocak’ta, Birleşik Metal İş Sendikası ile ise 11 Ocak’ta başladı. Esasında Eylül 2012’de sona ermiş olan bir önceki (2010-2012) TİS dönemine rağmen görüşmelere ancak 2013’ün Ocak ayında başlanabilmiş olmasında, yeni yasa çıkacağı gerekçesiyle bakanlığın tüm yetki tespitlerini askıya alması önemli bir rol oynadı. Birleşik Metal İş Sendikasının TİS teklifi Metal işçileri arasında özellikle 2000 yılı öncesi ve sonrasında işe girenler arasında aynı işi yaptıkları halde ücretlendirmede muazzam bir uçurum var. Sendikanın kendi verilerine göre bu işçiler toplu sözleşme kapsamındaki işyerlerinde yüzde 80’lere varan bir çoğunluk oluşturuyor. Birleşik Metal İş Sendikasının 11 Ocak’ta MESS’e sunduğu TİS teklifinin en önemli başlıklarından birisini

bu sorun oluşturuyordu. Ücretler arasındaki bu uçurumun biraz da olsa kapatılması için ücretlere toplu olarak zam yapılmadan önce işe giriş tarihine göre ücret iyileştirmelerinin yapılması talep edildi. Bu iyileştirmenin, sorunu süreç içerisinde çözebilecek bir iyileştirme olduğu ve nihai amacının aynı işi yapan işçinin aynı ücreti alması olduğu belirtildi. Bu çerçevede, birinci altı ay ücret zammının uygulanmasından önce 6 kademeli bir ücret tamamlaması talep edildi. Bu tamamlama işleminin yapılmasından sonra ise tüm işçilere birinci altı ay için yüzde 8 artı 35 kuruş ücret zammı talep edildi. Birleşik Metal İş Sendikasının TİS teklifinde eleştirilen ve kaldırılması istenen uygulamalardan birisi de enflasyona endeksli ücret zammıdır. TÜİK tarafından her altı ayda bir açıklanan enflasyon oranlarının gerçeği yansıtmadığını, işçi ve emekçileri kandırmanın bir başka aracı olduğunu ve gerçek rakamların resmi rakamların çok üzerinde olduğunu biliyoruz. Bu nedenledir ki patron-

lar, işçi ve emekçilere enflasyon oranında zam yapmakta bir sakınca görmemektedirler. BMİS, İşe giriş ücretlerinin en düşük işyeri ücretine eşitlenmesi teklifine ek olarak 4 ücret zammının üçünün enf lasyona endeksli olması durumuna son verilmesi için mücadele çağrısı yaptı. Enf lasyon oranında zam yapılmasından kaynaklı ücret uçurumlarını ortadan kaldırmak amacıyla “ikinci, üçüncü ve dördüncü altı aylık zam dönemlerinde yüzde 5 oranında ücret zammı” yapılması, “aynı dönemlerin enflasyon oranlarının yüzde 5 oranının üzerinde çıkmasıhalinde ise aradaki farkın 1,5 mislinin yüzde 5’e eklenmesi ile bulunacak oran kadar ücret zammı yapılması” talep edildi. Ücret zamları ile ilgili yapılan bu öneriler dışında sosyal ödemeler konusunda da değişiklik talep edildi. Bu dönem grup toplu iş sözleşmesinde tüm sosyal ödemelerin, bu ödemelerin zaman içinde erimesinin önüne geçebilmek için asgari ücrete endekslenmesi talep edildi. Birleşik Metal İş Sendikasının

TİS teklifinde yer alan taleplerden bir diğeri ise çalışma sürelerinin radikal biçimde ve hiçbir ücret indirimine gidilmeksizin kısaltılmasıdır. “Teklifimiz haftada 5 gün, günde 7,5 saatten 37,5 saat çalışılması, Cumartesi ve Pazar günlerinin hafta tatili olması ve ödemelerin 45 saat üzerinden yapılmasıdır. Yıllık izin süreleri artırılmalı, ara dinlenmeleri çalışma süresinden sayılmalı, tüm mazeret izinlerinin süresi uzatılmalıdır.” (http://www.birlesikmetal. org/) Bunun nasıl düzenlenmesi gerektiği ise, detaylı bir şekilde TİS teklifinde belirtilmektedir. MESS ile görüşmeler 11 Ocak’tan itibaren yürütülen görüşmelerin ardından anlaşma sağlanamaması üzerine Mart ayının başında uyuşmazlık tutuldu. Uyuşmazlık tutulmasının ardından BMİS, gerek Başkanlar Kurulu gerekse Merkezi TİS Komisyonu tarafından bir dizi eylem ve etkinlik kararı aldığını duyurdu. Metal işçilerin yoğun ola-


rak çalıştığı sanayi bölgelerinde bildiriler, broşürler dağıtıldı. Bu bildirilerde bir yandan metal işçilerinin talepleri sıralanırken ve bu taleplerin tüm metal işçilerinin ortak talepleri olduğu vurgulanırken diğer yandan Türk Metal’in işbirlikçiliği teşhir edilerek Türk Metal’e üye olan işçiler Birleşik Metal İş Sendikası çatısı altında mücadele etmeye çağırılıyordu. Önceki iki yıllık TİS sürecinde BMİS’in gösterdiği başarı ve elde ettiği kazanımlar, Türk Metal işçisinin bir bölümünün Birleşik Metal İş Sendikasına sempatiyle yak laşmasına hatta BOSCH örneğinde olduğu gibi somut örgütlenme adımları atmasına neden oldu. Örgütlü olunduğu bölgelerde Cuma yürüyüşleri gerçekleştirildi. Merkezi bölgelerde daha geniş katılımlı basın açıklamaları, salon toplantıları, mitingler vs.yapıldı. Diğer yandan Birleşik Metal İş Genel Başkanı Adnan Serdaroğlu 7 Mayıs’ta sendikanın Kocaeli mitinginde yaptığı konuşmada Türk Metal’e birlikte mücadele etme çağrısı yaparak ortak grev talebinde bulundu. 3 Haziran’ı ortak grev tarihi ilan etmeyi önerdi. Türk Metal Sendikası ise göstermelik grev kararı alma ve lafta

yaptığı bazı keskin çıkışlar dışında öteye gitmedi. Nihayet 30 Mayıs günü Türk Metal, bu kez bir bayram günü öncesi değil bir gece yarısı, binlerce metal işçisinin tepkisini en aza indirmek için, onlardan habersiz, yangından mal kaçırır gibi imzaladı sözleşmeyi. İşin ilginç tarafı Türk Metal ile MESS arasında 30 Mayıs’ta imzalanan sözleşmede yer alan bazı düzenlemeler, Türk Metal Sendikasının teklifinde yer almayan, onun teklifinden daha ileri olan düzenlemeler içeriyor olması idi. İşveren sendikası bile “bu kadar da olmaz” diye düşünmüş olacak ki Türk Metal’in işçilere ‘fazla bulduğu’ rakamları işçilere vermekte bir sakınca görmemiştir. Kuşkusuz bunda yeterli düzeyde olmasa da Birleşik Metal İş’in yürüttüğü mücadele ve oluşturduğu baskı önemli bir rol oynamıştır. Türk Metal’in attığı imzanın ardından 31 Mayıs’ta Birleşik Metal İş Sendikası yaptığı yazılı açıklamada; Türk Metal’in tekliflerinde olmayan bir tamamlama sistemi uygulamak zorunda kaldıklarını, 4,64 TL’nin altındaki ücretleri 4,64 TL’ye yükseltip, daha sonra yine tekliflerinde olmadığı halde 6,31 TL’ye kadar 20 kuruş iyileş-

tirme yapmak zorunda kaldıkları belirtilerek bu Birleşik Metal İş’in sürekli gündemde tuttuğu 2000 sonrası işe giren işçilerin ücretlerinde iyileştirme yapılmalı talebinin sonucu olduğu vurgulanıyor. Bunu yapmak zorunda kalmalarının nedeninin teklifi hazırlarken dikkate almadıkları büyük çoğunluğun tepkisinden çekindikleri ve Birleşik Metal İş’in teklifi altında ezilmiş oldukları dile getiriliyor. Yaşanan bu gelişmelerin ardından MESS patronları 5 Haziran günü Birleşik Metal İş Sendikasına giderek tekliflerini sunmuş, sendika ise nihai kararını kurullarda yapacağı değerlendirmelerin ardından vereceğini belirtmiştir. Yapılan değerlendirmelerin sonucunda 11 Haziran’da MESS’in sunduğu teklifin kabul edilmesinin ardından, TİS süreci Birleşik Metal İş açısından da sona ermiş oldu. Sonuç olarak; Metal işçilerinin yaşadığı bu süreç ve bütün bu gelişmeler bize bir kez daha şunu gösterdi ki: Metal işçisi daha iyi bir yaşam ve daha iyi çalışma koşulları için bile gereken mücadeleyi verebilecek bilinç seviyesine henüz ulaşabilmiş değildir. Büyük oranda örgütsüzdür ve örgütlü

olanların büyük çoğunluğu ise işbirlikçi sendikanın baskısı altındadır. Özellikle son birkaç yıldır Türk Metal’in tabanında gün yüzüne çıkan rahatsızlıklar ve kopmalar yeterli düzeyde olmadığı için Türk Metal bir kez daha işbirlikçi siyasetini hayata geçirebilmiştir. Yine bu süreçte kendisini dayatan en büyük eksiklik işçilerin ortak mücadelesinin son derece zayıf olmasıdır. Bu birlik yaratılamadığı sürece işçilerin haklarını elde etmeleri mümkün değildir. Özellikle Birleşik Metal İş Sendikası açısından da en önemli sorunlardan biri örgütlenmenin ve iç örgütlülüğün istenilen seviyede olmamasıdır. Örgütlülük arttırılmadığı ve iç örgütlülük sağlamlaştırılmadığı sürece ileriye atılacak adımlar da yeterli olmayacaktır. İşçi sınıfı ekonomik ve sosyal haklarını elde etme konusunda kazanım elde etmeden kapitalist sömürü sisteminin or tadan kaldırılması mücadelesinde de başarılı olamaz. Ancak bu her iki mücadele birlikte dayanıklı ve sabırlı bir şekilde yürütüldüğünde zafer mümkün olacaktır. Ka hrolsu n ücret l i kölel i k düzeni! Ağustos 2013

1 Eylül Pazar günü Kadıköy’de “Gezi’den Lice’ye barış için mücadeleye” şiarı ile düzenlenen yürüyüş ve mitinge onbinlerce kişi katıldı. Tepe Natilius, Numune Hastanesi kolunda toplanan onbinler miting alanına yürüdü. Tepe Natilius kolunda: DİSK, KESK, Vicdani Ret Derneği, İHD, İşçi Cephesi, Mücadele Birliği, BDSP, YDİ ÇAĞRI, Divriği Kültür Derneği, Sürekli Devrim Hareketi, EHP, EÖC, Halkevleri yürüdü. Numune Hastanesi kolunda: ESP, EMEP, BDP, SDP, SYKP, Hevin LGBT, Partizan, Özgür Demok r at i k A le v i Der ne ğ i, Kaldıraç, UİD-DER, DSİP, Yeşiller ve Sol Gelecek Partisi, SODAP, Nor Zartonk yürüdü. Si nev i z yon göster i mi ve demok rasi mücadelesi nde yaşamını yitirenler anısına yapılan saygı duruşu ile başlayan mitingin açılış konuşmasını İHD İstanbul Şube Başkanı Ümit Efe yaptı. Gezi direnişinin özgürlük ve

adalet uğruna yürütülen mücadelelerinin hiçbirisinin boşa gitmeyeceğini gösterdiğini ifade eden Efe, “Yaşanan bu karanlıktan halklar sorumlu değildi. Barış AKP’ye emanet edilemeyecek kadar ciddi bir meseledir. Barışın kazanılması sorumluluğu omuzlarımızdadır” dedi. BDP İstanbul Milletvekili Sırrı

Süreyya Önder de kitleyi selamlayarak, “Savaşa devletler hükümetler ordular karar verir onların niyeti budur ama barışı halklar yoksullar emekçiler sosyalistler sağlar. Bize bunu açık şekilde gösteren Gezi direnişinde hayatını kaybeden yoldaşlarımızı selamlıyorum. Sizin hesabını sormazsak, bu dünya bize haram

olsun” dedi. İstanbul Bağımsız Milletvekili Levent Tüzel, barış kavramının sadece bugüne sığdırılabilecek bir şey olmadığını belirterek, «Yıllardır bedel ödeyen başta Kürt özgürlük mücadelesi veren halkımız olmak üzere tüm halkımızı bunu çok iyi biliyor. Bugünkü mitingimiz savaş isteyenlere yanıttır» dedi. Mitingde DİSK Genel Sekreteri Arzu Çerkezoğlu da bir konuşma yaptı. “Savaşı biz emekçiler durdurmalıyız, çünkü savaşta biz ölürüz. Savaş ortamında, ırkçılık pompalanan ortamda emeğe karşı savaş yürütülür. Bugün bu ülkeyi taşeron cumhuriyetine çevirmeye çalışan AKP iktidarının yaptığı emekçilere açık bir savaş ilanıdır. Roboski’de 13 yaşındaki çocuklara bomba yağdıranlarla, fabrikalarda, madenlerde, tersanelerde, atölyelerde gencecik işçilerimizi ölüme sürenler aynıdır. Savaşı durduracağız, barışın ve kardeşliğin ülkesini kuracağız”

Eylül 2013 • yeni dünya için ÇAĞRI’nın İŞÇİ EKİ

İSTANBUL’DA 1 EYLÜL: “GERÇEK BARIŞ DEVRİMLE GELECEK!”

11


dedi. T MOBB a d ı n a S ü l e y m a n Solmaz, Barış İçin Kadın Girişimi adına Seher Kalkan konuşma yaptı. Mitingin son konuşmasını BDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş yaptı. Demirtaş, Gezi direnişinde yaşamını yitirenleri anarken, Gezi tutsakları için de özgürlük istedi. “Bugün savaşa karşı el ele vermemiş olsaydık şu an savaşın içinde olacaktık. Bunu siz durdurdunuz” diyen Demirtaş, yüreği barışla atan herkesin barışı kalıcılaştırmak için el ele vermesi gerektiğini ifade etti. Gezi ve Lice’deki direniş ruhunun buluştuğuna dikkat çeken Demirtaş, bunu her süreçte devam ettirmek gerektiğini söyledi.

Mitingde Agire Jiyan, Erdoğan Emir, Grup Vardiya sahne aldı. *** YDİ Çağrı olarak yürüyüş ve

ADANA’DA 1 EYLÜL Adana’da 1 Eylül eylemi, 1 Eylül’de BDP ve HDK bileşenlerinin Mersin’de düzenleyecekleri bölgesel miting sebebiyle 31 Ağustos Cumartesi günü yapıldı. Eyleme katılım, önceki seneler temel alındığında oldukça iyi idi. Kuşkusuz bunda Gezi direnişinin ve Ortadoğu’da yaşananların ve hükümetin Suriye’ye yönelik savaş kışkırtıcılığının etkisi vardı. 5 Ocak Meydanı’nda toplanan, bizimde flamalarımızla içinde yer aldığımız kitle Atatürk Parkı’na

kadar yürüdü. Toplanma alanında polis tomaları ve biber gazları ile hazır kıta bekliyordu. Muhtemel bir müdahale bekleniyordu fakat gerçekleşmedi. Yürüyüş boyunca savaşları lanetleyen, barışa yönelik sloganlar atıldı. Taksim Gezi parkı direnişi yine sloganlarla anıldı. Atatürk Parkı’na gelindiğinde bir basın açıklaması ve ardından bir forum yapıldı. Basın açıklamasında Mısır’daki ve Suriye’deki katliamlar lanetlendi. Suriye’ye

mitinge “İşçilere, halklara “barış” gerek! Savaşa son! “Barış”a evet! Gerçek barış devrimle gelecek!” pankartı arkasında kortej kurarak

katıldık. YDİ Çağrı, Yeni Dünya Gençliği ve ICOR f lamaları taşıdık. Yürüyüş boyunca sloganlarımızı gür bir şekilde attık. “Türkiye elini Rojava’dan çek!, Türkiye elini Suriye’den çek!, Susma haykır emperyalist savaşa hayır!, Gerçek barış devrimle gelecek!, Zam, zulüm, işkence, işte faşist TC!” vb. attığımız sloganlardan bazıları idi. Miting alanında YDİ Çağrı, Yeni İşçi Dünyası gazetelerinin satışı, Yeni Dünya Gençliğinin 1 Eylül bildirisinin dağıtımı yapıldı. Yürüyüş ve miting sırasında Rojava, Suriye, “barış” vurgusu öne çıktı. YDİ Çağrı saflarında öne çıkan vurgu, barışın devrimle geleceği vurgusuydu. 01.09.2013

silahlı müdahale yapılmasına karşı durmak gerektiği çünkü Suriye halkının kendi geleceklerine ancak kendilerinin karar verebilecekleri ifade edildi. Şunlar söylendi: “1 Eylül Dünya Barış gününe girerken, bütün dünyada ve bölgemizde emperyalist, kapitalist düzen halklara savaşı dayatmaya devam ediyor. Egemenler ve onların işbirlikçileri, savaşı kışkırtacak, halkı savaştan yana tutum almaya sevk edecek her yolu deniyor. Diktatörler, zalimler kana doymuyor. Ortadoğu doludizgin savaş ve katliamlara doğru gidiyor. Her gün yeni bir katliamla uyanıyoruz. … Bu yıl 1 Eylül

Dünya Barış günü, bir kez daha başka bir mücadeleye ve bölge halklarının başka bir seçeneğe ihtiyacını gösteriyor. 1 Eylül Dünya Barış Gününü karşılarken her zamandan daha çok, halkların ortak mücadele etrafında iradeleşmesi gerekmektedir.” Basın açıklamasının ardından foruma geçildi. Forumda söz alan kişiler de aşağı yukarı basın açıklamasında değinilen konulara değindiler. Özellikle Suriye’ye yapılması planlanan askeri müdahale üzerinde duruldu. Forumun ardı ndan eylem sonlandırıldı. 01.09.2013

Grev ve Direnişlerden Kısa Kısa Eylül 2013 • yeni dünya için ÇAĞRI’nın İŞÇİ EKİ

de şantiyeyi erk etmeyeceklerini ifade ettiler.

12

11 Temmuz Bursa’da faaliyet gösteren HBN Gülen Nakliyat işletmesinde çalışan Tümtis üyesi işçiler, toplu iş sözleşmesi için yapılan ilk görüşmeden olumsuz sonuç çıkınca greve çıktılar. İşletme patronu ise işyerinin kapısına kilit vurarak yasadışı şekilde lokavt uyguladı. 3 Ağustos Aydın’ın Nazilli ilçesinde TOKİ İnşaatında çalışan inşaat işçileri 2 aydır ücret alamadıkları için farklı bir eylem gerçekleştirdiler. İnşaattan sorumlu müdürü rehin aldılar. Alacakları ödenmeden

11 Ağustos Antep’te bulunan Tüvtürk Araç Muayene İstasyonu’nda çalışan işçilerden üçü Tümtis sendikasına üye oldukları için işten atıldılar. Bunun üzerine 11 Ağustos’ta işlerine geri alınma talebi ile direnişe geçtiler.

12 Ağustos Z ey t i nburnu’nda bu lu na n Punto Deri fabrikası işçileri Deri-İş sendikasına üye oldukları için işten atıldılar. Bunun üzerine 12 Ağustos günü direnişe geçen

işçiler sendikalaşmanın bir hak olduğunu ve sendikalı olarak işlerine geri alınana kadar direnişi sürdüreceklerini ifade ettiler. 29 Ağustos İzmir Gaziemir’de bulunan Ege Serbest Bölge’de faaliyet gösteren Fokker Elmo Havacılık fabrikası işçileri 29 Ağustos günü greve çıktılar. Türk Metal’in örgütlü olduğu fabrikada toplu iş sözleşmesinde anlaşmazlık çıktığı için işçiler greve çıkma kararı aldılar. 2 Eylül Konya’nın Seydişehir ilçesinde sulama kanalında çalışan işçiler 2 Eylül günü iş bıraktılar. 3 aydır ücretlerinin almayan işçiler çareyi işi durdurmakta buldular. İşçiler birikmiş alacakları ödenene kadar işbaşı yapmayacaklarını ifade ettiler.

2 Eylül Bat ma n’ da Dicle Elek tri k Da ğ ıt ı m A non i m Şi rket ler Müdürlüğünde faaliyet gösteren taşeron şirkette çalışan, Tes -İş Sendikasında örgütlü işçiler taşeron sistemine karşı bir eylem yaptılar. Dedaş Batman İl Müdürlüğü önüne kadar yürüyen işçiler burada bir basın açıklaması yaptılar. 4 Eylül İsta nbu l Orga ni ze Sa nay i Bölgesi’nde bulunan Kazım Süren Deri Fabrikası’nda grev kararı asıldı. Deri-İş sendikasının örgütlenerek yetki almasından sonra işverenlerle görüşme talebinde bulunulmuş, daha sonra da resmi arabulucu görüşmeleri yapılmak istenmiş ama işverenler toplantılara katılmamıştı. Bunun üzerine sendika grev kararı aldı ve karar bugün işletmeye asıldı. 04.09.2013


TEZ KOOP İŞ SENDİKASI'NA KAYYUM ATAMASI YARGITAY TARAFINDAN ONAYLANDI H E Y E T İ atanmasına, 2- Birl e ş e n İstanbul 11. İş Mahkemesinin 2011/303 esas sayılı dosyası yönünden davacının davasının K A BU LÜ N E , davalı sendika genel kurul u n u n 2 6 -27 Mart 2011 tarihinde yapılan 9. Olağan Genel Kurulu’nda aldığı İSTANBUL 2 NOLU ŞUBE’nin kapatılmasına yönelik kararının İPTALİNE, 3- Birleşen İstanbul 11. İş Mahkemesinin 2011/156 esas sayılı dosyası yönünden davacının davasının REDDİNE, 4- Birleşen Ankara 14. İş Mahkemesinin 2011/430 esas sayılı dosyası yönünden A-Davacılar Abdurrahman Tetik ve Cengiz Taşa yönünden HMK.150. maddesi gereğince davanın açılmamış sayılmasına, B- Davacı Hüseyin Yüksel’in açmış olduğu davanın kabulü ile davalı sendikanın 26-27 Mart 2011 tarihinde yapılan 9. Olağan Genel Kurulunun tüm

Hukuk Köşesi Bu bölümde iş yasalarına göre açıklamalarda bulunmaktayız. Burjuva devletlerde yasalar patronlar ve sermaye yararına yapılır. İşçi sınıfı haklarını almak ve bu haklarını genişletmek için tüm yol ve araçlarla mücadele yürütmelidir. Bunlardan birisi de hiç kuşkusuz Hukuk mücadelesidir. Bu nedenle mücadele yürüten işçi sınıfı yasaları bilmek zorundadır.

6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu – VII

Üyelik - I

Bu sayımızda 6356 sayılı Kanunun 3. bölümü olan Üyelik konusuna değineceğiz. Kanunun 17. maddesi sendika üyeliğini düzenlemektedir. Bu maddeye göre eski yasadan farklı olarak artık 16 yaşında değil 15 yaşında olan bir işçi de sendika üyesi olabilir. Sendika

sonuçları ile iptaline, karar kesinleştiğinde 3 kişilik kayyum heyetinin atanmasına, Dair taraf vekillerinin yüzüne karşı tef him veya tebliğinden itibaren 8 gün içinde temyiz kabil olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 30/04/2013” Sendikaya atanacak Kayyum Heyetinin nasıl bir yol izleyeceği bilinmiyor. Beklenti en kısa zamanda Kayyum Heyeti tarafından sendikanın Olağanüstü Genel Kurula götürülmesidir. Kayyum Heyetinin Tez Koop İş Sendikasında dengeleri değiştirip

değiştirmeyeceğini tespit etmek zor. Bunu sendika içi mücadele ve süreç belirleyecek. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın Temmuz ayı verilerine göre, Tez Koop İş Sendikası 51.499 üye ile 10 No’lu Ticaret, Büro, Eğitim ve Güzel Sanatlar İşkolunun en büyük sendikası olup, Türk-İş’e üye 3., Türkiye’nin 4. büyük sendikasıdır. Uzun bir süredir Tez Koop İş Sendikası içerisinde iç mücadele sürüyor. Bu mücadelenin nasıl sonuçlanacağını birlikte göreceğiz. 03.08.2013

üyesi olma veya olmama konusundaki serbestlik eski yasada olduğu gibidir. Bu alanda bir değişiklik olmamıştır. Buradaki en önemli değişiklik birden çok sendikaya üye olma bağlamındadır. Yürürlükten kaldırılan 2821 sayılı Sendikalar Kanunu’na göre “Birden çok sendikaya üye olunması halinde, sonraki üyelikler geçersizdir.” Ancak yeni yasada bu hüküm şöyledir: “aynı işkolunda ve aynı zamanda farklı işverenlere ait işyerlerinde çalışan işçiler birden çok sendikaya üye olabilir.” Buna göre işvereni farklı olan iki ayrı özel eğitim kurumunda ders veren bir öğretmen eğitim işkolunda bulunan iki farklı işçi sendikasına da üye olabilir. Yasanın en önemli değişikliklerinde biri de üyelik konusunda oldu. Daha önceleri sendikaların sürekli itiraz ettikleri ve kaldırılması için mücadele yürüttükleri noter şartı bu yasa ile kaldırıldı. Artık sendikalara üyelik e-Devlet şifresi kullanılarak internet üzerinden yapılabilecek. Yayınlanan yönetmelik ile de bu uygulamanın Kasım 2013’de başlayacağı belirtildi. (Madde 17) Yeni yasanın 18. maddesi ile de üyelik aidatı konusu yeniden düzenlendi. Eski yasada üyelik aidatının işçinin bir günlük çıplak ücretini geçemeyeceği hükmü yer alıyordu. Yeni yasa ile bu sınır kaldırıldı. Artık sendika aidatının tutarını sendikalar tüzükleri belirleyebilecekler. (Madde 18) iscikosesi@gmail.com adresine sorularınızı gönderebilirsiniz.

Eylül 2013 • yeni dünya için ÇAĞRI’nın İŞÇİ EKİ

Tez Koop-İş Sendikası eski genel başkanı Gürsel Doğru ile sendikanın bazı eski yöneticileri, 2011 yılında yapılan 9. Olağan Genel Kurulun iptali istemiyle Ankara 10. İş Mahkemesine dava açtı. Ankara 10. İş Mahkemesi, 30 Nisan 2013 tarihinde Tez-Koop-İş Sendikası’nın 26-27 Mart 2011 tarihilerinde yapılan 9. Olağan Genel Kurulu ve Genel Kurulda alınan kararları tüm sonuçlarıyla birlikte iptal etme, karar kesinleştiğinde 3 kişilik Kayyum Heyeti atanmasına karar verdi. Ankara 10. İş Mahkemesi’nin 10 Nisa n 2013 t a r i h l i k ararı, 12 Temmuz 2013 tarih i nde Ya rg ıt ay 22 . Hu k u k Da i resi tara f ı nda n ona nd ı. Mahkeme kararının Yargıtay tarafından onaylanmasıyla, Tez Koop İş Sendikası’nın 26-27 Mart 2011 tarihili Olağan Genel Kurul’u tüm sonuçlarıyla iptal edilirken, 3 kişilik Kayyum Heyeti atanması da kesinleşmiş oldu. Yargıtay’ın onayladığı Ankara 10. İş Mahkemesi’nin 30.04.2013 tarihili kararı şöyle: “1- 2011/572 esas sayılı dosya yönünden davacıların davalarının kabulüne, davalı sendikanın 26-27 Mart 2011 tarihinde yapılan olağan genel kurulunun ve genel kurulda alınan kararların tüm sonuçlarıyla birlikte İPTALİNE, karar kesinleştiğinde 3 kişilik KAYYUM

13


Eğitim Köşesi BORSALAR II Borsa, atıl duran tüm para sermayenin ve fiktif sermayenin yöneldiği alan olarak, modern büyük sanayinin ihtiyacı olan çok büyük miktarda sermayeyi çok kısa süre içinde temin edip, hareket ettirmenin aracı olma işlevini üzerlendi. Borsa, kapitalizmin içinde bulunduğu durumun da aynasıdır. O gelişmiş kapitalizmin asalak niteliğini en iyi gösteren kurumdur. Burada, artık üretimden tamamen kopuk olarak, salt para sermaye ve onun bir biçimi olan fiktif sermayenin alınıp satılması ile uğraşanların belirleyici hale gelmesi söz konusudur. Borsa, kendi başına değer ve artı değer yaratmanın alanı değildir. Borsa yaratılmış olan artı değerin burjuvalar arasında paylaşılmasının alanıdır. Burjuvazinin emekçilerin bir bölümünü de, “hisse senedi sahibi olma” yoluyla, çok küçük boyutlarda bu oyuna katması, işin özünü değiştirmemektedir. Sonuç olarak borsa, artı değerin burjuvazinin çeşitli kesimleri arasında paylaşılacağının belirlendiği yerdir. Varolan para sermaye ve fiktif sermayenin esas alanı olarak borsa, kapitalist ekonomide krizlerin de gözle görülebileceği bir alandır. Her gerçek ekonomik kriz, yani aşırı üretim krizi, borsalarda kendini büyük değer kayıpları olarak gösterir. Hisse senetlerinin değerleri nerdeyse sıfıra düşer. Borsalar belli bir süre kapılarını kapamak, işlemlerini durdurmak zorunda kalabilirler. 1929 krizinde olduğu gibi. Fakat diğer yandan, borsada işlemler salt gerçek üretim, gerçek meta üzerinden değil, esasta ağırlıklı olarak fiktif sermaye üzerinden yapıldığı için ve burada “borsa kumarı”, spekülasyon önemli rol oynadığı

için, her borsa krizi, mutlaka üretimde kriz olduğu anlamına gelmez. Örneğin dünyanın şu anda en önemli borsa merkezleri olan New York (ABD emperyalizmi), Tokyo (Japon emperyalizmi), Frankfurt’ta (Alman emperyalizmi ve Avrupa emperyalistleri), borsa endeksleri bir günden, diğer güne, üretim alanında hiçbir değişiklik olmamasına rağmen büyük değerler kazanıp, kaybedebilmektedir. Bugün gelinen aşamada esasta iki tip borsa vardır. 1.Ticaret borsaları Bu borsalar henüz hala para-meta-para 1 formülünün işlediği, yani gerçek metaların büyük çapta alınıp satıldığı borsalardır. İşlem hacmi açısından bu borsalar ikincil durumdadır. Ticaret borsaları içinde iki çeşit piyasa yer alır: Serbest piyasalar ve vadeli piyasalar. Birinciler, gerçek meta alışverişinin yapıldığı piyasalardır. İkinciler ise, meta alışverişi için belirli bir sürenin tespit edilip, anlaşma yapıldığı piyasalardır. Bu “vadeli” anlaşmalarda, taahhütlerin yerine gelip gelmeyeceği ancak vade geldiğinde belli olur. Genelde bunlar fiktif alışverişlerdir ve vadesi dolmadan anlaşma tarafları, kendi taahhütlerini başkalarına satabilirler veya vadesi geldiğinde yeni bir anlaşma yapabilirler vb. 2.Menkul kıymet (taşınabilir değer) borsaları Borsa işlemlerinin esasının yapıldığı borsa tipi bunlardır. Menkul kıymet denen şey, taşınabilir bütün değerler, en başta da fiktif sermayedir. Hisse senedi, devlet tahvilidir. Paradır, kredidir, faizdir. Menkul kıymet borsalarında da işlemler, teslim ve ödemelerin biçimi ve süresi açısından ikiye ayrılır. Peşin işlemler ve vadeli işlemler. Buna bağlı olarak peşin piyasa ve vadeli piyasadan söz edilir. Peşin piyasa işlemlerin peşin yapıldığı, yani tahvillerin/paranın vb.nin gerçekten anında el değiştirdiği, bu anlamda gerçek bir alışverişin söz konusu olduğu piyasadır. Kuşkusuz burada el değiştiren gerçek meta, gerçek değer vb. değil varsayılan (fiktif) değerlerdir. Birçok halde, hisse senetlerinin alınıp satıldığı değerler, onların ardında duran gerçek maddi değerin üstünde veya altındadır. 04.09.2013

Eylül 2013 • yeni dünya için ÇAĞRI’nın İŞÇİ EKİ

İŞÇİ SAYILARI VE SENDİKALARIN ÜYE SAYILARI YAYINLANDI

14

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Ba kan lığ ı taraf ı ndan “6356 Sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu Gereğince” hazırlanan “İşkollarındaki İşçi Sayıları ve Sendikaların Üye Sayılarına İlişkin 2013 Temmuz Ayı İstatistikleri” Resmi Gazete’de yayımlandı. Ocak ayında 20 farklı işkolunda 10 milyon 881 bin 618 olan toplam işçi sayısı, Temmuz ayında 11 milyon 628 bin 806’ya yükseldi. İşçilerden yalnızca 1 milyon 32 bin 166’sı sendikalı. Sendikalaşma oranı yüzde 8.88. Bu oran, 2013 Ocak’ta 9.21 idi. 20 iş kolunda TİS yapabilmek için gerekli olan yüzde 1’lik işkolu barajını aşan sendika sayısı 44. İŞKOLLARINA GÖRE İŞÇİ SAYISI VE SENDİK A YÜZDELERİ ŞÖYLE: Avcılık, Balıkçılık, Tarım ve Ormancılık Toplam işçi sayısı: 123.37 Türkiye Orman-İş yüzde 0.14 (182) Tarım-İş yüzde 8.56 (10.873)

Öz Orman-İş yüzde 19.94 Öz Orman-İş (25.328) Gıda Sanayii Toplam işçi sayısı: 527.153 Türk-İş’e bağlı Tekgıda-İş yüzde 5.40(28.461) Türk-İş’e bağlı Şeker-İş yüzde 2.85(15.11) Hak-İş’e bağlı Öz Gıda-İş yüzde 4.49 (23.652) DİSK’e bağlı Gıda-İş yüzde 0.30 (1.582) Madencilik ve Taş Ocakları

Toplam işçi sayısı: 199.699 Türk-İş’e bağlı Türkiye Maden-İş yüzde 12.62 (25.207) Türk-İş’e bağlı Genel Maden-İş yüzde 5.55 (11.80) DİSK’e bağlı Dev Maden-Sen yüzde 0.09 (176) Hak-İş’e bağlı Öz Maden-İş yüzde 0.05 (92) Petrol, Kimya, Lastik ve İlaç Toplam işçi sayısı: 470.178 Türk-İş’e bağlı Petrol-İş yüzde 6.09 (28.643)

DİSK’e bağlı Lastik-İş yüzde 1.66 (7.816) Öz Petrol-İş yüzde 0.10 (468) Dokuma, Hazır Giyim ve Deri Toplam işçi sayısı: 1 milyon 12.556 Türk-İş’e bağlı TEKSİF yüzde 5.53 (55.981) Hak-İş’e bağlı Öz İplik-İş yüzde 1.72 (17.405) DİSK’e bağlı TEKSTİL yüzde 1.01 (10.225) Türk-İş’e bağlı Deri-İş yüzde 0.19 (1.924) BATİS yüzde yüzde 0.17 (1.734) Doku Ör-İş yüzde 0.01 (97) Tüm Tekstil-İş yüzde 0.02 (183) Ağaç ve Kağıt Toplam işçi sayısı: 232.954 Türk-İş’e bağlı Ağaç-İş yüzde 1.30 (3.38) Türk-İş’e bağlı Selüloz-İş yüzde 1.53 (3.566) Hak-İş’e bağlı Öz Ağaç-İş yüzde 3.91 (9.110) DİSK’e bağlı Tümka-İş yüzde 0.26 (595) Öz Kağıt-İş yüzde 0.30 (693)


Yapsan-İş yüzde 0.01 (19) İletişim Toplam işçi sayısı: 68.307 Türk-İş’e bağlı Haber-İş yüzde 22.46 (15.342) Basın, Yayın ve Gazetecilik Toplam işçi sayısı: 95.145 Türk-İş’e bağlı Basın-İş yüzde 1.82 (1.734) Türk-İş’e bağlı TGS yüzde 0.88 (835) DİSK’e bağlı Basın-İş yüzde 0.53 (505) Hak-İş’e bağlı Medya-İş yüzde 1.01 (959) Banka, Finans ve Sigorta Toplam işçi sayısı: 267.312 Türk-İş’e bağlı BASİSEN yüzde 14.57 (38.942) Türk-İş’e bağlı BASS yüzde 4.17 (11.157) Bağımsız BANKSİS yüzde 4.34 (11.608) DİSK’e bağlı Bank-Sen yüzde 0.16 (441) Ticaret, Büro, Eğitim ve Güzel Sanatlar Toplam işçi sayısı: 2 milyon 331.306 Türk-İş’e bağlı Tez Koop-İş yüzde 2.21 (51.499) Türk-İş’e bağlı Koop-İş yüzde 1.39 (32.508) DİSK’e bağlı Sosyal-İş yüzde 0.32 (7.370)

Hak-İş’e bağlı Öz Büro-İş yüzde 0.13 (3.006) Bu işkolundaki Oyuncular Sendikası, Sine Sen, Müzik Sen ve Türkiye Yazarlar Sendikası da yüzde 0 ile barajın altında kaldı. Çimento, Toprak ve Cam Toplam işçi sayısı: 179.888 Türk-İş’e bağlı Türkiye Çimse-İş yüzde 11.42 (20.548) Türk-İş’e bağlı Kristal-İş yüzde 3.84 (6.899) Sersan-İş yüzde 0.12 (212) Metal Toplam işçi sayısı: 1 milyon 394.755 Türk-İş’e bağlı Türk Metal yüzde 11.17 (155.989) Hak-İş’e bağlı Çelik-İş yüzde 2.10 (29.313) DİSK’e bağlı Birleşik Metal-İş yüzde 1.87 (26.94) İnşaat Toplam işçi sayısı: 1 milyon 660.842 Türk-İş’e bağlı Yol-İş yüzde 2.10 (34.901) İnsan-İş yüzde 0.08 (1.309) Enerji Toplam işçi sayısı: 227.950 Türk-İş’e bağlı Tes-İş yüzde 19.90 (45.366) DİSK’e bağlı Enerji-Sen yüzde 0.13 (291) Ensan-İş yüzde 0.11 (258)

Taşımacılık Toplam işçi sayısı: 693.664 Türk-İş’e bağlı Dem i r yol-İş y ü z de 2 .19 (15.213) Türk-İş’e bağlı Hava-İş yüzde 1.96 (13.593) Türk-İş’e bağlı TÜMTİS yüzde 1.03 (7.124) DİSK’e bağlı Nakliyat-İş yüzde 0.42 (2.924) Hak-İş’e bağlı Öz Taşıma-İş yüzde 0.13 (882) G e m i Ya p ı m ı ve D e n i z Ta ş ı m a c ı l ı ğ ı , A r d i y e v e Antrepoculuk Toplam işçi sayısı: 147.244 Türk-İş’e bağlı Türk Deniz-İş yüzde 2.99 (4.405) Türk-İş’e bağlı Liman-İş yüzde 2.13 (3.142) Türk-İş’e bağlı Dok Gemi-İş yüzde 1.59 (2.345) DİSK’e bağlı Limter-İş yüzde 0.10 (150) Sağlık ve Sosyal Hizmetler Toplam işçi sayısı 280.841 Türk-İş’e bağlı Sağlık-İş yüzde 1.99 (5.576) DİSK’e bağlı Dev Sağlık-İş yüzde 0.43 (1.213)

Sıhhat-İş yüzde 0.22 (630) Konaklama ve Eğlence İşleri Toplam işçi sayısı: 772.689 Türk-İş’e bağlı TOLEYİS yüzde 1.89 (14.591) Hak-İş’e bağlı OLEYİS yüzde 1.02 (7.890) Futbol Sen yüzde 0.04 (342) Savunma ve Güvenlik Toplam işçi sayısı: 189.217 Türk-İş’e bağlı Türk Harb-İş yüzde 11.07 (20.945) Hak-İş’e bağlı Öz-İş yüzde 1.01 (1.906) Güvenlik-İş yüzde 0.23 (438) Genel İşler Toplam işçi sayısı: 748.69 Hak-İş’e bağlı Hizmet-İş yüzde 7.10 (53.145) DİSK’e bağlı Genel-İş yüzde 5.84 (43. 652) Türk-İş’e bağlı Belediye-İş yüzde 5.67 (42.434)

Mısır’da ordu bir yıl önce seçimle işbaşına gelen Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi ’ye karşı darbe yaptı. Mursi gözaltına alındı. Darbeye karşı İhvan (Müslüman Kardeşler) direnişe geçti. Başkent Kahire’nin doğusundaki Rabia el Adeviyye ve kentin merkezindeki Nahda meyda n ı n ı doldu ra n İhvan üyesi ve taraftarları onbinler; Mursi’nin serbest bırakılmasını, görevine dönmesini, darbenin son bulmasını talep ettiler. Ordu dene t i m i nde oluşturu lan Geçici Hükümet Müslüman Kardeşler’in Kahire’deki darbe karşıtı eylemlerini bitirmeleri için kendilerine süre verdi. Ramazan Bayramı sonrasına bırakılan müdahale çok kanlı bir şekilde, Çarşamba sabah gerçekleştirildi. Adeviyye ve Nahda meydanlarına yapılan müdahale kanlı görüntülere sahne oldu. Adeviyye

ve Nahda meydanlarını kuşatan güvenlik güçleri operasyona şafak vakti çadırlar üzerine gaz bombaları atarak başladı. Büyük bir panik yaşanırken buldozerler ve zırhlı araçlar meydana çıkan yollara kurulmuş bariyerleri yıkmaya başladı. Göstericiler ile güvenlik güçleri arasında çatışmalar yaşandı. Çatışmalarda yüzlerce kişi öldü. Binlerce kişi yaralandı.

Mısır’da cunta, Geçici Hükümet ile darbeye karşı mücadele eden Müslüman Kardeşler arasındaki mücadele sürüyor. Ne biri, ne de öteki! Mısır’da askeri darbeye karşı direnmek, darbeyi tanımamak, mücadele etmek haklıdır, meşrudur. Fakat Müslüman Kardeşlerin niteliğine baktığımızda, komü-

nistlerin bu mücadelede bunları desteklemesi mümkün değildir. Müslüman Kardeşlerin kiliselere saldırması, kiliseleri yakması, nasıl bir demokrasi için mücadele ettiklerinin de göstergesidir. Biz ne İslami dinci diktatörlükten, ne de Baascı faşist bürokrat elitin diktatörlüğünden yanayız. Bunlar aynı sömürücü sınıfların değişik kesimlerinin işçiler emekçiler üzerindeki diktatörlükleridir. Özde birbirinden farkları yoktur. Mısır’da cuntanın yaptığı katliamı lanetliyor ve kınıyoruz. Demokrasi ve özgürlük ancak işçilerin emekçilerin kendi siyasi iktidarlarında gerçekleştirilebilir. Burjuvazinin değişik kesimleri arasında iktidar dalaşında taraf olmayalım! Gerçek özgürlük ve demokrasi için mücadeleyi yükseltelim! 15.08.2013

Eylül 2013 • yeni dünya için ÇAĞRI’nın İŞÇİ EKİ

MISIR’DA KATLİAM

15


DÜNYADAN İŞÇİ HABERLERİ ŞİLİ'DE MADEN İŞÇİLERİ GREVDE

Madencilik sektöründe çalışan 4 bin 800 işçi, ücretlerinin ve çalışma koşullarının iyileştirilmesi için bir günlüğüne grev yaptı. Sendika Başkanı Marcelo Tapia taleplerinin karşılanmaması halinde grev süresini uzatacaklarını belirtti. Şili'nin Atacama çölündeki Escondida bölgesinde geçen yıl 1.1 milyon metrik ton bakır üretimi yapıldığı bildirildi.

Fransa'da genel grev Fransa' da CGT, FO, FSU, S O L I DA I R E s e n d i k a l a r ı Cumhurbaşkanı Hollande'ın vaatlerine rağmen emeklilik yasasını geri çekmemesi üzerine 10 Eylül günü ulusal çapta grev ve eylem kararı aldı. Hol la nde, May ıs 2012 de Cumhurbaşkanı seçildiğinde, en önemli vaatlerinden biri Sarkozy'nin emeklilik yasa tasarısını geri çekmekti. İşsizliği önleyeceğine de belirten Hollande, bugüne kadar vaatlerinin hiçbirini yerine getirmedi. Nisan 2012 den bu yana Fransa'da 340.000 kişi daha işsizler ordusuna katılmış oldu. Patronların mevcut kârlarıyla yetinmeyerek iş maliyetini azaltmak bahanesiyle, ANI (Ulusal Meslekler arası Anlaşma) adı verilen emeklilik anlaşması Fransız işçi sınıfının yetmiş yıllık mücadeleleriyle elde ettiği hakları elinden alıyor.

Yeni Dünya İçin ÇAĞRI Sahibi ve Sorumlu Yazıişleri Müdürü: Metin Yoksu • Yönetim Yeri ve Adresi: Fatih Mah. Bahçeyolu Cad. Ülbeği İş Merkezi No: 9 Kat: 4 Esenyurt - İstanbul • Tel/Fax: (0212) 620 67 57 • e-mail: info@ydicagri.net • web: www.ydicagri.net YDİ ÇAĞRI Sayı 165 nin İşçi Özel Sayısı • Eylül 2013 • Fiyatı: Türkiye: 1,00 TL · Türkiye Dışı: 1,00 Avro Baskı: Berdan Matbaacılık Davutpaşa Cad. Güven San. Sit. C Blok No: 215-216-239 Topkapı/İstanbul Tel: (0212) 613 11 12 • Yayın Türü: Yerel Süreli


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.