1990 1 agustos

Page 1


BÜLTEN YIL:1 SAYI: 1 A USTOS-1990

3 5 7 8 11 14 18 20 24 27 29 34 38

KÜLTÜR VE SANATA BAKI /N.Kuzey

RLER/S.Kaynar

R/A.Gün ARABESKE DEVR MC

SEÇENEK/Grup Ekin ÇA DA HALK MÜZ /Grup Yorum SOKAK T YATROLARI ÜZER NE/O.H.S. Oyuncuları HALK OYUNLARINA BAKI /N.Ergen L VANEL /Grup Yorum Öykü: VURDU SAZIN TELLER NE/E.Selçuk OKM'DE T YATRO/O.H.S. Oyuncuları Oyun Metni : KENCE GÜNCES

Foto raf/D.Güler HABERLER


ÇIKARKEN

Devrimciler sanat ve edebiyatı sınıf mücadelesinin bir aracı olarak kavrarlar. Devrimci mücadelenin geli mesine ko ut olarak kültür ve sanat alanında da geli me sa lanmalıdır. 1980 öncesinde Tavır" adlı bir edebiyat dergisi yayınlanmı , çe itli kültürel etkinliklerle devrimci anlayı kitlelere ula tırılmaya çalı ılmı tır. 1980'den sonra geli en ko ullarda öne çıkan Grup Yorum, Grup Ekin, Ortaköy Halk Sahnesi Oyuncuları, sinema ve foto raf grubu, bu çalı maların ortak sesi olacak bir bültenin yayınını zorunlu hale getirmi tir. Bu bülten yayınlanacak sanat ve edebiyat dergisinin hazırlayıcısı olarak dü ünülmelidir. Bültenimiz kolektif bir çalı manın ürünü olmayı amaçlıyor. Devrimci demokrat aydınları, kültür emekçilerini ürünleriyle bülten çalı malarına katılmaya ça ırıyoruz.

KÜLTÜR VE SANATTA TAVIR: Sahibi: Ortaköy Kültür ve Sanat Bilim Ara tırma Yay. Org. Film. Tic. San. LTD. T . adına Ruhi Uzunhasano iu Yazı leri Müdürü: Elif Sumru Göker/Yazı ma ve Havale Adresi: Dereboyu Cad. No: 110 Ortaköy- ST./Tel: 158 69 87/Abone Ko ulları: 6 Aylık 15.000 TL ilan Tam Sayfa: 100.000 TL/Kapak: Tuncer Özkan/Baskı:Eko Ofset


KÜLTÜR VE SANATA BAKI N.KUZEY

Toplum tarafından tarih boyunca yaratılan maddi ve manevi de erler kültür kavramı ile tanımlanabilir. Bilim, sanat, ahlak, siyaset ve bunun gibi alanlarda ve toplumsal ya ayı ta ifadesini bulan bu de erler, toplumun ekonomik ve siyasi yapısının ideolojik yansımasıdır. Kültür, bir sınıfın dünyayı kavrayı biçimidir. Ve her egemen sınıf kendi kültürünü ve sanatını yaratır. Ülkemiz emperyalizme ba ımlı bir ülkedir. Emperyalistler ve i birlikçileri egemenliklerini kalıcı kılmak için kültürel ya amı yönlendirmeye çalı ır. Açık pazar haline getirilen ülkede dönü üm ve bütünle meyi kültürel boyutta da sa lamak için toplumun geli me dinamikleri etki altına alınır, geli me seyrinden saptırılır, yabancıla tırılır, etkisizle tirilir. E itim kurumlarıyla, kitle ileti im araçlarıyla hayatın her anına müdahale ederek halkın de erleri hayatı kavrayı biçimleri de i tirilir. Kadercili in, karamsarlı ın, umutsuzlu un kültürü yaygınla tırılır. Halkın kültürel kimli i politik ve ekonomik egemenli in sürdürülmesine uyum sa layacak ekilde biçimlendirilir. Rock, metal vb. kültürü ile. "Dreamland" kültürü ile özendirilerek kendi de erlerini ve yaratıcılı ını yitirmi bir toplum olu turmak isteniyor. Irkçı, öven, milliyetçi duygular körüklenerek fa izme kitle tabanı yaratılmaya çalı ılır. Ruhsal ve dü ünsel kontrolü sa lamak için dinsel ideolojinin etkinlik alanı geni letilir. Kuran kurslarının imam hatip okullarının sayıca yaygınla ması, kurumla maları, tarikat benzeri örgütlenmelerin toplumsal yapının her yerine sızması bu açıdan de erlendirilmelidir. Bir yandan emperyalizmin yoz, kozmopolit kültürü, bilimin ve tekni in tüm olanaklarından yararlanarak, dev propaganda aygıtlarıyla toplumun bütün hücrelerine kadar enjekte edilmeye çalı ılırken bir yandan da fiili tasfiye ve asimilasyona tabii tutulan halkların kültürel direni olana ı da ortadan kaldırılmak isteniyor. Sanat ve edebiyat çürüyen toplumsal sistemin sürdürülmesine hizmet eden i levinden kurtarılıp toplumsal dönü ümün hizmetine verilmelidir. Sanat ve edebiyat ki isel bir i olmaktan, maddi bir zenginle me aracı olmaktan çıkarılmalıdır. Devrimci sanat bilimin ana çizgilerini ve temel bilgilerini devrimin e siz yaratıcı gücüyle verir. Sanatçılar örgütlü mücadele içinde yer aldıkları sürece toplumsal geli menin ve devrimin sınırsız olanaklarını ya ayacaklardır. Devrimci dinamizmle bütünle en sanat geli ecek, geni , zengin

3


bir karakter alacaktır. Örgütlü mücadele de yönlendirdi i sanatın etkisiyle geli ecektir. Bu süreç devrimin in aası, yeni toplumun yeni insanın in aası surecidir. Bu süreç proletaryanın enternasyonal görevleri ile çakı ır. Sosyalizm evrensel bir kültür olu turmaktadır. Emekçi yı ınlar sanatsal besin ve e itime gereksinmektedir. Metafizik bir devrimci küttür kavramından sıyrılıp i çi sınıfının ve yanda larının ne olduklarını ve neyi aradıklarını, onları dü ündürenin ve harekete geçirenin neler oldu unu, onların kültürel donanımının nasıl gerçekle ece ini kavramak gerekir. Kültür alanındaki mücadele emperyalizmin küttür politikasının, fa izmin demagojisinin te hirine yönelik olmalıdır. Siyasi gerçeklerin açıklanmasına kitlelerin bilinçlenmesine yardımcı olmalıdır. Emekçi yı ınların birli i do rultusunda mücadele edilmelidir. Ezilen halkların çıkarları savunulmalı, kurtulu yolları sergilenmelidir. Zorunlu resmi dil uygulamasına kar ı çıkmalıyız. Türkiye halkları kendi dilleri ve ulusal kimlikleriyle kültürel ya amlarını kurmalıdır. Ezilen ulus dillerinde de sanat ve edebiyat etkinliklerin hazırlayıcısı ve yaratıcısı olmalıyız. Gözden kaçırılmaması gereken bir nokta da devrimci sanatın yoz, popülist, basitle tirilmi , yaratıcılıktan uzak, baya ı bir kopyacılık ve izlenimcilikle sınırlanmı sanat anlayı larından korunması gere idir. Proletaryayı, konularıyla devrimci mücadeleyi yansıtan, ya da mücadelenin ortaya çıkardı ı bilinçle bütünle mi yetkin, estetiksel ve sanatsal de erler ta ıyan yapıtlar temsil edebilir. Seçkin aydın azınlı ın sosyalist sanat ve halkçılık adına halk kültürünü talan etmesine dogmatik formüllerle devrimci duyarlı ı kemirmesine kar ı çıkmalıyız. Küçük burjuva sanatçılar de er yargıları, ölçüleri ve statüleriyle kültür ve sanat alanında adeta bir tekel, kendi dı ındaki devrimci demokrat etkinlikleri dı layan, aforoz eden bir kast olu tururlar. Alana egemendirler. Ve gündemi belirlerler. Küttür alanının bütün cephelerinde onlarla mücadele etmek gerekir. Küçük burjuva aydınlarının yansız, ku kucu, bilinemezci, yanıltıcı sanatı etkisizle tirilmelidir. Onların çözülmesi; hayatın devrimcile tirilmesi ve kültür alanındaki mücadelenin etkinle tirilmesiyle mümkündür. Kültür-sanat kurumlan, yayınevleri, kitap evleri, kütüphaneler, dergiler, stüdyolar, atelyeler örgütlü mücadelenin gözetimi, denetimi altında olmalıdır. Buralar i çi sınıfının ö retisinin ve geli en mücadelenin soluklandı ı kurumlar olmalıdır. Kültür alanında yürütülecek mücadele di er bütün mücadele biçimleri gibi hayati öneme sahiptir. Bu durum mücadelenin bütün evreleri için geçerlidir. Kültür atanının dü mana kar ı mevzi haline getirmeliyiz. Alanın bütün birimlerinde kurumla malıyız Sanatı mücadeleye sokmalı, yetkinle mesini, yaygınla masını sa lamalıyız. Mücadele eden edebiyatı, müzi i, tiyatroyu, gösteriyi, enli i, resmi, heykeli, sinemayı yaratmalıyız.

4


S.KAYNAR

GÖZALTINDAK KIZA Siz ku atmadayken Kırgındır zamanın bir parçası Gündüzlerin gözleri ya lı Geceleri a lamaklıdır. Siz ku atmadayken Firari kokunuz gelir Dost kokunuz Yolda kokunuz Siz ku atmadayken Sevdi imi öpemem Duda ım kilitlenir Yüre in yetmez, Öfke büyütürüm ellerimde

SEN N ELLER NDE Gece içinde bir gecedeyim Ay ı ıklarına serdim özlemlerimi Sevdamı döktüm eteklerine Söyle direni im söyle Sen geceyi gün edebilir misin . Umut senin ellerinde tutsak Senin ellerinde özgür bilesin

5


6


TANI IYIM YARINLARIN Tanı ıyım kıyımların Tarihim kanla yazılı Adı yasak ülkeyim ben Künyem Dersim'de kazılı Ya maları talanları syanları görmü üm Yenilmi im ço u kez Delik de ik olmu dü üm Acıların imbi inden Bin yıllık öfkemi süzmü üm Sabırla damıtıp umutlarımı Kavganın menziline sürmü üm imdi imdi halkın Özgür

türkülerim ate ten yalınkılıç da larım ki kucakla an sesiyle olacak yarınlarım.

7


ARABESKE DEVR MC SEÇENEK: ÇA DA HALK MÜZ -1-Grup EK N

Ülkemizde emekçi halk kitleleri, çarpık kapitalist üretim ili kileri sonucu a ır bir sömürü altında ezilirken de er yargıları ve kültürleri de yozla tırılmaktadır. Toplum sürekli bir yabancıla mayla kar ı kar ıyadır. Toplumsal çürümü lük, rü vet, yolsuzluk fuhu gibi ahlaki de er çöküntüleri de ba ka bir çaresizli i ifade etmektedir. Kendisine hiçbir yararı olmayan bilimsel teknolojik geli melerle gözü boyanan, geçim sıkıntısını, cebindeki paranın erimesini her geçen gün unutacak kadar gerçeklikten uzakla tırılan halkımızın içinde bulundu u toplumsal psikolojik durum geli tirdi i kültüre de yansımaktadır. te bu kültür,

insanımıza

yabancıla mı yoz bir kültürdür. Ekonomik

bunalım

insanları

kadercili e

itmektedir.

te

arabesk

böyle

ta-

nımlayabilece imiz bir olgudur: dert, çaresizlik, kadercilik. Bu durum ülkemizin toplumsal, ekonomik yapısının bir ürünüdür. Yani arabesk ithal bir müzik de ildir. Arabesk halkımızın sevmek zorunda bırakıldı ı bir müziktir. Ve bu yönüyle arabesk halkımıza yabancı bir müzik de ildir. Ancak, arabesk, halk müzi inin özüne yabancıla tırılarak halka sunuldu u bir müziktir. Sonuç olarak, ekonomik sıkıntının, yoksullu un do urdu u yanlarıyla arabesk müzik, hiç de bu ülkenin gerçeklerinden uzak bir müzik de ildir. Zaten popülaritesi de bu yüzdendir. Ancak ekonomik sıkıntının ve yoksullu un isyanı ve kar ı koyu u do urması gerekirken, salt dert ve hüzünle sınırlı kalınması, arabeskin ya am kayna ı oluyorsa, arabesk bu noktada, ülke gerçeklerinden uzakla mı ve halka yabancıla mı demektir. Devrimciler ya amın her anında, her alanında, halka kaderleri diye yutturulmaya çalı ılan her türlü sömürünün, baskının, dejenerasyonun kar ısında olmu tur. Emperyalizmin yoz kültürüne kar ı da alternatifimiz halkın özde erlerine dayalı bir kültürdür. 'Yarını bugünden kurma" anlayı ına ba lı olarak yarataca ımız, sosyalist kültür ve sanatın adımlarını bugünden atmaya ba lamalı, somut ko ullara denk dü en sosyalist sanatın temeli olabilecek bir sanatı yaratmalıyız. Devrimciler, sosyalistlik adına yola çıkarak, "yarını bugünden kurma" ilkesini "yarının müzi ini bugünden yapma" olarak anlayanların üzerinde özellikle dü ünmesi gereken bir noktadır bu. Öncelikle sorunun do ru konulması gerekmektedir. Sosyalist toplumu yarın o muz omuza birlikte kuraca ımız halkımıza müzik yapıyoruz. Daha da önemlisi, biz halkımızın müzi ini yapıyo-

8


ruz. "Halka ra men" yapmıyoruz. Arabesk müzi e bolca küfür ettikten sonra, halkı da geri kafalı olarak niteleyip, kendi kendimize ve bizi anlayabileceklere müzik yapma gibi bir duruma dü ülmemesi gerekti ine inanıyoruz. Arabeski salt mahkum ederek, devrimci sanat geli tirilemez. Bu yol, sadece elitist anlayı a hizmet eder. Arabeske alternatif olabildi imiz oranda, arabeski mahkum etmi sayılabiliriz. "Halka ra men" de il de "Halk için devrimci müzik" dememizde temelini buradan almalıdır. Bizim müzi imiz, yani ça da halk müzi i halk için devrimci bir müzik olarak, arabeskin alternatifidir. Bu a amada, ça da halk müzi inin öze ve biçime ili kin bazı özelliklerine kısaca de inip, açıklamak gereklili ini duyuyoruz. Bizim müzi imiz, temelini halkımızın sosyalist devrimi ve onun ülkemizdeki ilk a aması olan demokratik halk devrimini gerçekle tirme yolundaki sava ımından ve bu sava ımın gereklerinden alır. Müzi imizin halka dayanan devrimci özü buradadır. Müzi imizin bir derya geni li inde ve bitmez tükenmez olmasının sırrı da buradadır. Müzi imize özünü veren, devrimci sava ım, ideoloji ve de erlerdir. Ülkemiz devriminin özü ve temeli, bizim müzi imizin de özü ve temelini olu turur.

arkı sözlerimizde olsun, müzi imizin ezgilerindeki konu ve temalarda olsun sürekli duyumsatmak zorunda oldu umuz bu öz ve temel özelliklerdir. Müzi imizin evrensel yönü de kayna ını, bu a amada bu özden almaktadır. Geli en mücadele, bizim müzi imizi de etkileyecektir. Bizim müzi imiz, ülkemiz demokratik halk devrimini gerçekle tirecek olan mücadelemizin co kusunu, kararlılı ını, yılmazlı ını içinde barındıran gümbür gümbür bir müzik olmalıdır. Dinleyeni alev alev tutu turan sıcaklıkta bir müzik olmalıdır. Müzi imizin co kusu, '89 1 Mayıs Alanı'ndaki gibi gümbür gümbür bir co ku olmalıdır. Müzi imizin kararlılı ı ve inancı, tıpkı Kızıldere ehitlerinin Apo, Fatih, Hasan, Haydar'ınki gibi olmalıdır. Böyle olmalıdır ki, müzi imiz ula tı ı insanları kavga sıcaklı ında sarsın ve kavgaya ça ırsın. Kavganın, direncin tadını müzi imize öyle bir katmalıyız ki, insanların yüre i mücadele için çarpsın. Kısacası bizim müzi imizi dinleyenler, ya mücadelenin ta göbe inde olmalı, ya da mücadele alanına seve seve ko malıdır. te bizim müzi imizin özü buradadır ve hep burada olacaktır. Böylesi bir öze sahip müzi imizin biçimleni i nasıl olmalıdır? Yani halkın ya amından kayna ını alan ve halkı co ku dolu söylemlerle sava ıma ça ıran bir müzik nasıl ekilIenmelidir? Burada temel olarak alınması gereken yön, halka ula abilmek ve halk tarafından benimsenebilir olmaktır. Bu kaba bir halkçılık olarak algılanmamalıdır. E er kitlelere öncülük etmek, onlara bilinç götürmek, onları e itmek gibi bir sonumuz varsa her eyden önce, onların diliyle konu masını bilmek zorundayız. Anlatmak istedi imizi halkın anlayabilmesi yeterli de ildir.Aynı zamanda yaptı ımız sanatın biçimine de ısın-malı ve kendisinden, kendi ya amından parçalar bulabilmelidir. Ona yabancısı olmadı ı bir sanatsal ürünle ula maya çalı mamız bizi kendi yanında,

9


kendisinden biri gibi duyumsamasını sa layacaktır. Yoksa vermek istedi imiz mesajı, çok farklı biçime sahip ürünlerle de verebiliriz, hatta halkın geri tabakalarının bile bunu algılayabilmesini sa layabiliriz. Ancak, bu onların bizi kendilerinden biri gibi hissetmelerine, yaptı ımız sanatın da onların çıkarlarını savundu unu algılamalarına yetmez. Bir yandan da halkın be eni düzeyine ula abilmeyi de sa lamalıyız. Bu sadece o be eni düzeyinde kalmamızı gerektirmiyor. Halkın henüz tam benimseyemedi i, ancak do ru ve ilerici teknikler ve biçime ili kin di er olgularda sanatımızda yer almalıdır. Bu halkın ileriye götürülmesi içinde gereklidir. Bunun, müzi imizde somutlanı ı ise, ba lama, kaval, mey, cura... halk çalgılarının temel çalgılar olarak kullanılması, ezgide ve özde verilmek istenen duyguya ba lı olarak, bu çalgılardan seçme ya da çe itleme yapılması veya ana ezginin ya da alt ezgilerin ve süslemelerin a ırlıkla bu aletlerin partisyonlarına verilmesidir. Böylece insanların kula ının yabancı oldu u ve benimsemekte görece zorlanaca ı batı çalgılarını, temel de il de destekleyici ve altyapı a ırlı ında kullanarak, müzi imize belirli bir sıcaklık ve kitlelere yakınlık kazandırabiliriz. Yine müzi imizdeki di er bir somut nokta da, arkılarımızdaki ezgi ve formların, halk müzi i ezgi ve formlarının çok uza a dü meyecek bir biçimde olmasıdır. Halkımızın yakaladı ı ilerici, devrimci, toplumsal gerçekçi duygu ve dü üncelerin somutlandı ı ezgiler, her zaman için geli tirerek yararlanabilece imiz ve yararlanmamız gereken ezgilerdir. Yapaca ımız yeni üretimlerde halkımızın olay ve olguları ezgileriyle anlatı biçimi çıkı noktamız olmalıdır. Böylece, onların dilinden konu abilmeyi daha bir gerçekle tirmi olaca ız. Tüm bu yazdıklarımızdan, ezgilerimizin halk müzi i ezgi ve formlarından etkilenmi , halk çalgılarının kullanıldı ı ezgiler olması gerekti ini söyledi imiz sonucu çıkmamalı. Bu temel noktalara bire bir uymayan, özde do ru bir yakla ım sunan ezgiler yakalandı ında bunlarda kullanılmalıdır. Ça da müzik ya da batı müzi i halkımıza bizim perspektifimizle de sunulmalıdır. Bu halkın be eni düzeyini yükseltici bir unsur da olabilir. Ama bunun biraz önce belirtti imiz temel noktaların bütünselli i içinde sunmalıyız ki, nsanlarımızın bizimle birlikte geli imini sa layabilelim. Bu bütünsellik yakalanamadı ı zaman, kitlelerden kopmak, kendi kendimize müzik yapmak durumuyla kar ı kar ıya kalmamız kaçınılmaz olur. (sürecek)

10


ÇA DA HALK MÜZ VE GRUP YORUM Grup Yorum

Grup Yorum kurulu undan bu yana geçen be yıllık sürede devrimci demokrat aydın sorumlulu u ile sanatsal üretimini sürdürdü. Bu dönem aynı zamanda ülkemizde son on yılda demokrasi mücadelesinde yaratılan yeni geleneklerin, halk yı ınlarına ula maya ba ladı ı bir dönemdir. Grup Yorum "Ça da Halk Müzi i" perspektifini hareket noktası alarak, devrimci bir duyarlılıkla ekmekten a ka ve kavgaya kadar halkın bütün sorunlarını müzi ine katmaya çalı tı. En büyük kaynak halkın yüzyıllardan beri yarattı ı demokratik kültürdür. Grup Yorum kendi alanının öznel ve nesnel ko ullarını göz önünde tutarak her türlü sapmaya, (Popülizm, Elitizm, Slogancılık vs.) kar ı tavır aldı. Devrimci sanatın yaratılması mücadelesinde, binlerce yıllık bir kültür mirasının üzerinde geçmi i bugüne ve gelece e ba layan müzi in üretimi Be yerimizi almaya çalı tık, çalı ıyoruz. Bu mücadelenin yükünü tek ba ımıza ta ıyor oldu umuzu dü ünmüyoruz. Sorunu ba lı ba ına bir alan örgütlenmesi ve devrimci perspektif ile, hareket eden bir küttür ve sanat cephesinin olu turulması gereklili i olarak kavrıyoruz. Çabalarımız olumlu geleneklerin yeni yeni yaratılmaya çalı ıldı ı, bu alanın örgütlenmesine yönelik çabalar olarak de erlendirilmelidir. Sanatsal üretim sürecinin kolektifle tirilmesi gerekti ini dü ünüyoruz. Kitleler tarafından, yöneltilen ele tiriler sanatsal gücümüzü ileriye götürmede, yerimizi sa lamla tırmada bize rehber olacaktır.

ÇA DA HALK MÜZ VE GRUP YORUM Ça da Halk, Müzi i olarak tanımladı ımız müzi imiz biçim olarak çok seslidir. Geleneksel tek sesli kula ı hala korumaya devam eden, geni halk yı ınları çok sesli müzi imizi benimsemeye ba lıyor. Bilindi i gibi çok seslilik iki ya da daha fazla ezgiyj uyumlu olarak, aynı anda duyurabilmek olayıdır. Halk müzi inin resmi ideoloji tarafından, benimsetilmeye çalı ılan ekli ise, çok sesli de il çok sazlıdır. Yakın zamana kadar, bu konuya do ru yakla ım sunan ürünlerin sayısı pek azdır. Ya adı ımız karma ık, toplumsal ili kiler müzikte ancak çok sesli bir teknikle ifade edilebilir. Ama bir eser onu ifade etmeye yetiyorsa tek sesli ola-

11


rak da sunulabilir. Çok seslilik varılan zorunlu bir a amadır. Halk müzi imizde çok seslilik anlamında, belli bir noktaya gelmi tir. Çok seslilik anlatmak istedi imiz, duygu ve dü ünceleri, acıları, sevinçleri, kısaca tüm gerçekleri bütün zenginli i ile anlatmaya yarayan en uygun biçimdir. Çok seslilik müzi imize göre yeni bir biçimdir. Fakat bu yenilgi yaratırken geleneksel müzi imizi olu turan motifleri bir kenara atmıyoruz. Aksine her geçen gün bu motiflere daha sıkı sarılıyoruz. Türk müzi inin ölçülü, standart bir armonisi yoktur. Bu nedenle yaptı ımız müzi in çok seslendirme i ini bizim formumuzu ve renklerimizi koruyup evrensel armoni ile zenginle tirerek ba arabiliriz. Her ne kadar ileti im araçları yoluyla, kitleler de i ik ses tınılarına ve armonilerine alı tırıldıysa da, henüz bize özgü olan ça da çalı maların kitlelere ula tı ı söylenemez. Bazı parçalarımız iirin gücünü yansıtabilmek açısından daha özgün motiflerle beslendi i veya serbest formlar kullanıldı ı zaman, geleneksel kula ın yadırgadı ı bir eser haline gelebiliyor. Örne in, tamamıyla halk müzi i formuyla söyledi imiz "Berivan" ve "Munzur", bütün halk kesimlerince be enilirken, "Soluk Solu a" parçası biraz daha sınırlı bir dinleyici kesimine ula abiliyor. Bu parçalarda çok seslili in kolayca benimsenmesi, motiflerin bize özgü ve sıcak olmasındandır. Motif yabancıla tı ı zaman çok seslili i adapte edebilmek de zorla ıyor. Sorun tek ba ına teknikte de il, onu hangi anlayı la uyguladı ımızdadır. Bu nedenle en ba arılı oldu umuz çalı malarımız: Munzur, Berivan, Cemo, Kondular, Bir O ul Büyütmelisin, Haziran'da Ölmek Zor vd.dir. "Ça da Halk Müzi ine" gelenekselin ilerisinde olu turulacak yeni bir müzik olarak baktı ımız için geçmi in söyleyi , çalım, üslup vs. özelliklerini de anlattı ımız içeri e uygun olarak belirlemek durumundayız. Yani içerik yeni, üslup eski olamaz. Bu anlamda halk müzi inin bazı yöresel (gırtlak) ve çalgı özelliklerini daha da damıtarak belirtiyoruz. Bu yönelimi belirleyen, de i en öz, anlatılan konudur. Söyleyi te kendi ifadesi ite evrimini ya ayarak belli bir noktayı yakalar. Bu, günümüzün co kulu mücadelesine denk dü en müzi in söyleyi üslubudur. Halk müzi inde yapılan birtakım gırtlak özelliklerinin, arabesk na meler ve ses kaymalarının, a lamaklı söyleyi in halk müzi ini karakterize eden olgular olmadı ını dü ürtüyoruz. Bütün bu gerici yönler, halk müzi inde yöre özellikleriymi gibi algılanır. Bu kaygan söyleyi ler olmasa, halk müzi i yapılamaz diye dü ünülür. Yaratmaya çalı tı ımız yeni üslupla, geçmi in olumsuzluklarına kar ı tavır alıyoruz. Biz devrimci sanatçılar, içeri in yanında, biçimin ifadesini belirleyebilmek, yaratabilmek sorunuyla kar ı kar ıyayız. Madem mücadelenin, direni in müzi ini yapıyoruz, o zaman birtakım piyasa sanatçılarının ticari ve popülist kaygılarının aksine (arabesk söyleyi , a lama vs.) herhangi bir sapmaya dü meden do ru söyleyi ve çalı biçimini oturtabilmeliyiz. Buraya kadar bahsedilen, birinci türden sapmalardı. Grup Yorum olarak bu hataya hiçbir zaman dü medik diyebiliriz.

12


kinci türden sapmalar ise, Batı'yı eksen alarak yapılan sapmalardır. Bu sapmaya dü meden batı tekni inin müzi imize kataca ı zenginlikleri de içeren bir anlayı benimsedik. Batı sazlarını anlatımı daha d a zenginle tirebilmek için kullanıyoruz. Bu aletlere yönelme ihtiyacı, halk müzi i aletlerinin ye-tersizli inden kaynaklanıyor. Örne in gitarı, piyanoyu, basgitarıı, batı vurmalı çalgılarını, keman gibi yaylı çalgıları... halk müzi inde bu aletlerin yerini yeterince dolduracak aletler olmadı ı için kullanıyoruz. Bu aletlerin evrensel müzik dilini en iyi ekilde ifade etme yetene ine sahip olduklarını dü ünüyoruz. Bugüne kadar yaptı ımız çalı malarda bizi daha iyi ifade edebildi i için halk müzi i aletlerini ön plana çıkarmaya ba ladık. Fakat zurna gibi bazı çalgıları çok istedi imiz halde kullanamadık. Önümüzdeki çalı ma dönemlerinde bu konuda daha duyarlı olaca ız. Halk müzi i emekçi kesimin dili kula ı haline gelmi anonim nitelikte bir müziktir. Emperyalist kültür politikası halk müzi inin demokratik özünün geli mesini engellemeye, yarattı ı de erleri de i tirmeye çalı mı tır. Gelenek-sel içinde yer alan fakat geçmi in olumsuz, geri kütlüt birikiminin ifadesi olan saray müzi inin be enilmesi ve " Türk müzi i" adı altında yaygınla ması için özel bir çaba sarf edilmi tir.

Halk müzi i ikinci sınıf müzik durumuna

itilmi tir. Emperyalizm ça ına kadar kendi iç dinami iyle geli en halk müzi i, ülkede hakim duruma gelen çarpık kapitalist üretim ili kilerinin üstyapıyı etkilemesiyle yozla maya ba lamı tır. Yeni sömürgeci anlayı sömürüyü sürdürebilmek için halk kültürünü dejenere etmeye, de i tirmeye, unutturmaya emperyalist kültürün bir parçası haline getirmeye çalı mı tır. Emperyalist kültür kendi müzi ini ileti im araçları yoluyla halkın kafasına kazımaya çalı mı bu müzik Anadolu'nun en ücra kö esinde bile dinlenir olmu tur. Halk müzi ini do ru kavramak ve Ruhi Su gibi bir ustanın önünü açarak ba lattı ı çalı maları devrimci içerikle kitlelere ula tırma görevini ta ıyoruz. Emperyalist yabancıla tırma politikasına kar ı geleneklerin olumlu birikimlerini kavramak gerekir. Müzi imizi biçim ve öz konusundaki perspektifimizle geli tirmeyi sürdürece iz. Ancak böyle bir çalı mayla kitleleri kavraya-biliriz. Ba tan beri söyledi imiz gibi sorun tek ba ına müzi in etkileyici gücü-nün kitlelere kolayca ula abilmesiyle çözülemez. Bu ba lı ba ına bir kültürel dönü üm sorunudur. En sıradan demokratik taleplerin bile baskıyla ezildi i 12 Eylül dönemin-den sonra geli en sınıf mücadelesi depolitizasyonu yarıp kitleleri hızla politikle me sürecine soktu. Devrimci mücadele müzikteki sesini duyurabilmeliydi. Grup Yorum baskı dönemlerinde yaratılan direni v e kararlılı ın sesi olmalıydı. Öncelikli görevimiz müzi i direni in ve yükselen örgütlü mücadelenin aracı haline getirmek oldu. Grup Yorum emekçi yı ınları ve devrimci mücadeleyi bütün boyutları, karma ık ili kileri ve duygularıyla anlatmaya devam edecektir. Grup Yorum devrimci mücadelenin sesi olmaya devam edecektir.

13


SOKAK T YATROSU ÜZER NE Ortaköy H a l k Sahnesi Oyuncuları

Geli en süreç içerisinde gereksinmesi duyulan ancak '80 sonrasında ya ama geçmesi bugüne kadar mümkün olmamı sokak tiyatrosu hakkında, bu tiyatro türünün ya ama geçmesi adına bir yazı dizisi sunuyoruz. Sokak tiyatrosu eylemini açık alanda sürdüren uyarma ve propaganda(1) tiyatrosudur. nsanlı ın sınıfsız, sömürüsüz bir düzen içerisinde ya ayabilmesi adına, geli en ekonomik, siyasal, sosyal olayları devrimci bir dünya görü üyle kitlelere aktararak onları bilgilendirmek, tavır aldırmak amacında olan teatral eylemdir. Sokakta, alanlarda, fabrika önlerinde, gecekondu mahallelerinde, i yerlerinde, mitinglerde... oyun sergileyen sokak tiyatrosunun oyunları kısa parçalardan eklemli bir biçimde kurulmu skeçlerden olu ur. arkı, iir, dans, kostüm ve di er teatral ögelerin yalın bir ekilde kullanıldı ı sokak oyunlarında sokaktaki insana, fabrikadaki i çiye do rudan açık seçik ve özlü olarak seslenir. zleyicisini oyuna katmaya çalı ır.

NEDEN SOKAK T YATROSU? Günümüzde tüm sanatsal ileti im araçları egemen sınıfların elindedir. Sanatsal eylemlili in önemi egemen sınıflarca kavranmı ve emekçi kitlelere do ru yöneltilerek oyalama, sorunları çarpıtma, e lendirme yoluyla kitleleri depolitizasyon çemberine alma politikasının bir parçası eklinde kullanılmı tır. Egemenler büyük finanslarla kendileri için festivaller, enlikler organize ederken emekçi kitleler için sanatsal faaliyetleri TV ile sınırlamaktadır. Sömürü d üzenini savunan ve içi bo e lendiricilik yönü ön plana çıkan oyunlar kitlelere ula tırılmakta. Tüm sanatsal ürünler kapitalizmin pazar ürünü olarak sömürü çarkının aracı olma sıfatını korumaktadırlar. Sanatın özünde yatan de i tirme/ dönü türme/ tartı tırma... gücü egemenlerin elinde kendi çıkarları için kullanılır veya sanatsal üretimin içi bo e lendiricilik yönü abartılarak oyalayıcı, kanıksattırıcı hale getirilir. Egemenlerin sanatı tekellerinde tutma tela ı, sanatsal üretimin ele aldı ı her konuyu-nesneyi estetik bir yaratımla son tahlilde bir "tartı ma konusu" haline getirmesindendir. Her sanatsal üretim "ya amın" "toplumsal yapının" içerisindeki bir kesiti - o l a y ı - ele alır. Bu anlamıyla her sanat dalının asgari de olsa bir toplumsal özü içerdi ini görü-

14


rüz. Sanatın toplumsal bir öz içermesi , izleyiciye aktarma yöntemine ve dün-ya görü üne ba lı olarak toplumsal çeli kilerin tartı ılmasını beraberinde getirir. Özellikle izleyici Be sanatsal ürün arasında dü ünsel ve duygusal bir etkile im olu ur. Sanatsal ürünün ele aldı ı konuyu izleyicinin önünde tartı ması izleyiciyi tavır alma do rultusunda etkiler. (Bu tavır alma izleyiciye aktarma yöntemine ve sanatçının dünya görü üne-göre gerçekle ir.) Burjuvazi sömürü düzeninin devamlılı ı için bu gücü sürekli kontrol altında tutmaya çalı ır. Ancak kendi düzenini savunacak veya insanları ya anan gerçeklerden uzakla tıracak, oyalayacak ürünlere izin verir. Tüm sanatsal olanakları elinde bulundururken kendi güdümü dı ındaki faaliyetleri de direkt veya Indi-rektjoiarak denetler biçimlendirir. Elindeki ödenekli tiyatrolarda sanatsal üretimi lehine yönlendirir. Özel tiyatrolara yardımı "düzen için tehlikesiz" ölçüsünü kullanarak verir. (AST.'ın oynadı ı H. bsen'in "Bir Halk Dü manı" adlı oyun dönemin Kültür Bakanı M.Ta çıo lu taraflından sakıncalı bulunarak bu tiyatroya devlet yardımı verilmemi tir.) kendi insiyatifleriyle alternatif olma iddiasındaki küçük burjuva kökenli demokrat ve amatör tiyatroları ise görmezlikten gelerek yok etmeye, bu alanda biriken enerjiyi de çe itli etkinliklerle tehlikesiz biçimde savu turmaya çalı ır. Burjuvazi sanatsal üretimin her a amasını kontrol edip yönlendirmeye çalı ırken her türlü yol ve yöntemi uygular. 12 Eylül'den sonra yerle tirilmeye çalı ılan susturma-düzene güdümlü insan olu turma çabaları da sanat ve tiyatroda yansımasını buldu. Egemenlerce tehlikeli, ki i ve kurumların 12 Eylül askeri darbesiyle tasfiyesi suskunluk ortamını ne elendirecek müzikalleri getirdi. Ya amın her alanında var edilmeye çalı ılan dejenerasyon tiyatroda da ba ardı oldu. Emekçi kitlelerin aya ına giden turne tiyatroları, sokak oyunları '80 öncesinde emek sermaye çeli kisini oynarken '80 temizli iyle! turne tiyatroları karı koca metres arasındaki geli en komedileri oynar oldular. Sanatsal faaliyetlerin kitlesel bir katılımla izlendi i tiyatro salonları birdenbire bo alıp TV'ler renklendi, kanal sayıları artırıldı. Her alanda oldu u gibi egemenler silah gölgesinde muhaliflerini sindirmeye çalı tı. Düzene teslim olan küçük burjuva aydınlar, müzikallerde arabesk prodüksiyonlar yapan Egemen Bostancı'lar desteklendi. Ancak güçlenen toplumsal muhalefet sesini her alanda yeniden ve daha güçlü duyurmaya ba ladı. 'Ya amı iyiden güzelden yana dönü türmek mücadelesi" devrimci demokrat sanatsal kültürü yeniden olu turmaya ba ladı. Yine her alanda oldu u gibi sanatsal kültür alanındaki kıpırdanmalar egemenlerin zorbaca bir ya am adına halktan yana tavrını alan sanatçılar ve ürünleri gözaltı-tutuklama-yasaklama-i kence uygulamalarıyla yok edilmeye çalı ıldı. Egemenler kendi yasalarını çi neme pahasına yasaklamalar getirdi. Fakat salon sahiplerinin tehdit edilmesinden kitap imhasına kadar getirilen engeller devrim-ci-demokrat sanatı geriletemedi. Tüm bu olanaksızlıklar ve engellemelere kar ın, hedef kitlesi emekçi sı-

15


nıflar olan devrimci-demokrat sanatçılar, gruplar her olanaksızlıktan yeni bir olanak çıkarmalıdır. Demokrasi mücadelesin de yer alan sanatçılar ürünlerini alabildi ine geni yı ınlara sergilemelidir. Tiyatronun yukarıda açıkladı ımız e iticilik-tavır aldırma-dönü türme gücü demokrasi mücadelesinin daha da Büyümesi adına di er mücadele alanlarıyla bile ik kullanılmalıdır. Egemenlerin elindeki sanatsal olanakların fazlalı ına ra men devrimci sanat ürünleri kitlelere ula tırılmalıdır. Bu gereklilik tiyatro alanında "sokak tiyatrosu"nu gün-deme getirir.

SOKAK O Y U N L A R I N I N MÜCADELE Ç E R S N D E K ÖNEM

Devrimci-demokrat sanat ürünlerinin halka ula masında egemenlerce olu turulan engellerin gündeme getirdi i sokak oyunlarının di er bir gereklili i de bu tür oyunların izleyiciyle kurdu u dü ünsel-duygusal-ileti imin çok yo un ve güçlü olmasıdır. Toplumsal muhalefetin büyüdü ü hemen her ülkede bu t iy a tr o türünün yaygınla tı ını görürüz. (Ekim devrimi öncesinde Rusya'da, Almanya'da fa izmin iktidara gelmesinden önce ki ekonomik buhran döneminde örneklerini di er sayılanınızda anlataca ız.) Sokak oyunlarının ajitasyon (uyarma) ve propaganda yönünün oyunun kurulu ve oynandı ı mekan açısından güçlü ve etkileyici olması bu türün en belirgin özelli idir. Devrimci sanat kitlelere ya anılan sürecin ardında ya-tan gerçekleri sınıfsal bir bakı açısı ile aktarmak ve geli en günlük olaylara kitlelerin tavır almasını, di er mücadele alanlarınıın katkısıyla da sa lamak amacındaysa sokak oyunlarını özellikle gündeme getirmelidir.

SOKAK OYUNLARININ K T L E L E R L E GÜÇLÜ BA KURAB LMES N N ANA NEDENLER

1-Sokak tiyatrosu izleyiciye haberli veya habersiz oynadı ı oyunları onların mekanlarına giderek oynar. zleyicinin aya ına gitmek onunla ilk güçlü ba ı olu turur. Ve izleyicinin oyuna ilgisini sa lar. 2-Sokak tiyatrosu oyun oynamaya gitti i yerlere ili kin oyunlar oynar. Gitti i yerlerdeki insanların sorunlarını oyunlarına konu eder. Bu özellik izleyici kitlesinin oyunla daha güçlü ba kurmasını beraberinde getirir. Kendi sorununu i leyen ve oynayan nedenlerini aktaran, bununla kalmayıp çözümler üreten oyuna, izleyici kitlesi daha çok ilgi duyar. Oyunun kurulu biçimine ba lı olarak da oyuna katılır. Oyunu tartı ma konusu yapar. Örne in bir grev sırasında fabrika önünde oynanan sokak oyunu hazırlanırken tiy a tr o grubu daha önceden bu olayla ilgili ara tırmalar yapar. Grevin nedenleri, o

16


i yerine özgü ko ullar, sendikanın konumu vb... Oyunu bu bilgiler do rultusunda olu turur. Oyunuyla i çi izleyicisine, i çilerin neden dü ük ücretle çalı tırıldı ını, üretenin onlar oldu u halde neden daha fazla ücret alamadıklarını, bu grevin di er genel olaylarla, uygulanan ekonomik politikayla ilgisini anlatır. Böyle bir i leme, i çilerin do rudan ilgilerini oyuna katılmalarını sa lar. Böylece i çilerin grev konusundaki bilgileri geli tirilir; 3-Tiyatroların büyük merkezlerde toplanması, ödenekli tiyatroların ( ehir ve Devlet Tiyatroları) küçük burjuva kaynaklı izleyicilere yönelik oyunlar oynaması, özel tiyatroların ticari kaygılarla hareket etmeleri ve nitelikli tiyatro yapan bazı ilerici tiyatroların entelektüel düzeyde tiyatro yapıyor olmaları, genel olarak sanatsal olayları TV'den izleyen emekçi insanların sokak oyunlarına ilgisini artırır. 4-Sokak oyunlarının teatral biçim olarak sade, yalın, öz olması ve aktarılmak tartı ılmak istenilen olayın en kısa en etkili yoldan izleyiciye aktarılması oyunla izleyici arasındaki ba ı kuvvetlendirir. 5-Geleneksel tema a sanatı Cumhuriyet döneminden bu yana sadece Ramazan e lenceli i olarak kullanılmı tır. Seyirlik sanatlarımızın günden güne körelmesine ra men günlük ya am içerisinde bir ölçüde özünü korumaktadır. Sokak oyunlarının seyirlik ö elere açık olması ve günün dinami ine uygun kullanımı izleyiciyle ba kuracaktır. Sokak oyunlarına ili kin oyunculuk ve sahneleme tekniklerini önümüzdeki yazıda yayınlayaca ız. Bundan önce sokak oyunlarında olabilecek yanlı lardan söz etmek istiyoruz. Sokak oyunlarının politik yönünün kuvvetli olması beraberinde kaba slogancılık tehlikesini getirir. Aktarılmak istenen mesajın ematik, kuru, kaba, slogancı olması sokak oyununun beklenen amacına ula masını engeller. Böyle bir tutum olsa olsa anlık heyecanlar yaratır. Bu anlık heyecanda oyunun oynandı ı zaman içerisinde kalıp izleyiciyle dü ünsel ba kurmaz. Sokak oyununda var edilmesi gereken oyunun kalıcılı ı, izleyiciye kazandıraca ı bilginin gücü konusunun daha sonra da tartı ılabilmesi, sokak da e lendiricilik-ö reticilik, zihinsel faaliyette bulundurma görevleri diyalektik bir i lerlik içerisinde olmalıdır. Ancak estetiksel yapı oyunu a ır entelektüel söylem ve soyutlamalara götürmemelidir. Oyun izleyiciye mesaj aktarma adına fazla yüklenmemelidir. Oyunun her ö esinde yalınlık kendisini göstermelidir. Sokak oyunları metninin yazılması öncelikle oyunu oynayacak grup tarafından gerçekle tirilmeli ve metinleri üretilip yaygınla tırılmalıdır. (1)

Uyarma ve Propaganda Tiyatrosu: Ekim htilalinden sonra Sovyet Rusya'da 1920'lerde sosyalist dönü üm eylemine ba ıntılı olarak yer almı (Mayerhold), kitleleri uyarmaya kar ı-devrimcilere kar ı harekete geçirmeye ve sosyalist propagandaya dayılı revü biçimindeki kitle oyunlarına verilen ad.

17


HALK OYUNLARINA BAKI N.AKAR

Halk oyunları üzerinde ayrıntıyla durmadan önce genel olarak "Halk Bilim" kavramı üzerinde durmak istiyoruz. Halk bilim, bir ülke ya da belirli bir bölge halk kültürü ö elerini kendine özgü yöntemlerle derleyen, biçimlendiren, yorumlayan, sonuçta bir bile ime, bir senteze varmayı amaçlayan bir bilim dalıdır. Müzi inden, oyunlarından geleneklerine, göreneklerine mimari tarzına, giysisine kadar asırlardır halkın ya am gereksinmelerinden ve ko ullarından ortaya çıkan, çe itli iç ve dı etkenler nedeni ile halk ya amından etkilenerek de i en bütün ö elerin incelenmesini kapsar. nsanların ya am biçimleri, günlük sorunları, kaygılan, sevinçleri, üretim ve tüketim çabaları onları arayı lar içine itmi , bu arayı lar gelenek, görenek ve inançların do masına yol açmı tır. Genel anlamda halk bilim, özel anlamda da halk oyunları, halkın kendisini yansıttı ı etkili araçlardan biri olmu tur. Ya am-sorunlarına çözüm arama çabaları, önceleri bireysel olarak ortaya konan oyunlara yansımı , ardından da grupsal sergileni e geçmi tir. Bir toplumsal kesimin halk oyunlarının belirli bir tarihsel dönemde, biçim ve içerik olarak köklü bir dönü üme u ramaması, o toplumun ekonomik, toplumsal ili kilerinin ve kültürel yapısının niteliksel dönü ümler geçirmedi i anlamına gelir. Böyle bir durumdan nesnel olarak söz etmemiz olası de ildir. Yani halk oyunları, ilk çıktıktan otantik durumlarıyla korunamazlar. Bu noktada "otantiklik" kavramını açmak gerekir. Otantik, içten, do alı bozulmamı , gerçe e uygun, aslına uygun anlamına gelir. "Otantik oyun" ise, do al olarak aslına uygun oyun, bozulmamı oyun demektir. Bu tanımlar çerçevesinde, günümüzde oyunların aslına uygunlu undan ve bozulmamı lı ından söz edemeyiz. Daha önce de belirtti imiz gibi, toplumsal ili kiler ve ekonomik temelin dönü ümü ile halk oyunları da de i mektedir. Halk oyunlarını sahneye koyarken, "Otantiklik" kavramını u noktalardan ele almamız yeterli olacaktır. - Giysi ve renk olarak yöresel özellikleri yansıtması - Ses ve çalgı olarak yöresel özellikleri yansıtması - Oyunda tavır ve üslup olarak yöresel özellikleri yansıtması - Seviyeli, güçlü ve gerçekten sanatsal nitelik ta ıyan bir biçimde sunulması.

18


Halk oyunlarında, kapalı yerel tüketim için yerel üretimin ekonomik ili kilerde ba at oldu u feodal toplumdan, pazar ekonomisi ve pazar için üretime dayalı kapitalist topluma geçi le birlikte, benzer bir de i im ya anır. Halk oyunlarının bugün bir geçi a amasında oldu u söylenebilir. Toplumun, ya adı ı nesnel süreçler ile halk oyunlarının evrimi arasında bir ili ki kurulmalı, gelinen nokta ve bu noktayı olu turan dinamikler analiz edilmelidir. Halk oyunları, binlerce yılın birikimine, toplumsal ve ekonomik yapıya ba lı olarak de i imine ra men, bugünün ya amını anlatamaz. Halk oyunlarıyla, ya anan ko ulları ve toplumsal olayları anlatamamanın kısırlı ım ya ıyoruz. Bu kısırlı ı ya arken, bir yandan da proletaryanın kendi kültürünü olu turma yolundaki çabaları burjuvazi tarafından çarpıtılmak, saptırılmak istenmektedir. Halk bilim malzemesi genellikle, sınıflı toplumlarda, burjuvazi tarafından gerici bir biçimde kullanılmı tır. Bu nedenle halk oyunlarına daha genel anlamda halk geleneklerine korumacı yakla mak, burjuva kültürü tarafından yaratılmaya çalı ılan bakı a da denk dü mektedir. Oysa halk bilim, egemen sınıfların ürünü olan baskıcı kültüre kar ı koyma i levine sahip olan ve proletarya tarafından üretilen bir kültürdür. Egemenlere ve güçlülere bir ba kaldırıdır. Halk bilim malzemesinin, kötüye kullanılmasını önleyecek tutarlı bir yönteme ve ele tirel bir temele gereksinimi vardır. Bu ele tirel temel halk geleneklerinin burjuvazi tarafından yönlendirildi i, ekliyle dikkate alarak de il, proletaryanın kültürünü anlamaya çalı an bir analiz üzerine kurulmalıdır. Bunu yaparken yöntemimiz, halk oyunlarının içinde kendisine uygun, onu geli tirecek yeni biçimler getirecek yolları aramaktır. Geçmi in en ileri birikimiyle organik bir ba kurarak, oyunlarımızı anlatıp, özümseyerek, bugünün içerikleriyle yüklü, bugüne özgü danssal biçimleri yaratmamız gerekir. Ancak, bugünün içerikleriyle yüklü danssal biçimleri, yalnızca geçmi in birikimini özümsemekle yaratamayız. Bu durumda temel alaca ımız nokta, yarataca ımız yeni danssal biçimlerin bugünün toplumsal olaylarını en do ru ve gerçekçi biçimde anlatabilmesidir.

19


S YASETLER ÜSTÜ SANATTAN 'BURJUVA DEOLOGLU U'NA L VANEL ... GRUP YORUM

Tüm yeni-sömürge ülkelerde oldu u gibi, ülkemizde de ekonomik-toplumsal hayata ve kültüre darbeler indiriliyor. Emperyalist kültürün uzantısı durumundaki yeni-sömürge sanatı yaratıcılıktan yoksundur; ço u zaman metropollerdeki ürünlerin baya ı bir taklidi olmaktan öteye gidemiyor. Tanzimatçı aydın anlayı ı, sanatı da içine alarak, ülkemizde yıllardan beri (arılamayan olumsuz bir gelenek yarattı. Bu gelenek 1971 Devrimci Hareketinin gücüyle parçalandı. Devrimci anlayı , sanatçıları ve sanatsal ürünleri de etkiledi. Sınıf mücadelesinin geli mesiyle birlikte, sanatçıların yeri de belirginle meye ba ladı. Bazı sanatçılar, küçük burjuva gelenekçi tavırlarını sürdürerek, klasik sanatçı ya ayı ve davranı biçimlerine sıkı sıkıya sarılmı lar; bazılarıysa sınıf mücadelesinin sorumlulu uyla hareket etmi lerdir. Ruhi Su, Yılmaz Güney gibi sayılı sanatçılarımız ise, devrimci sanata denk dü en özgün yanları ile küçük burjuva sanatçılardan ayrılmı lardır. Ça ımızda geli menin yaratıcısı, yeni olumlu de erlerin kayna ı devrimci mücadele ve onun gelenekleridir. Bu yüzden, proletaryanın sanatı küçük burjuva sanatçıları ve ürünlerini de etkiler. Devrimci sanat, ya anan tarihsel, toplumsal a amaya göre biçimlenir. Alın yazısı dünyayı de i tirmek olan bir sınıfın sanatı da, bu de i ime hizmet eder. Devrimci sanatın konusu, devrimci mücadele oldu u için, sanatçı, yaratım sürecinde dı arıdan gözlemle yetinemez. li kileri soyut olarak de il, canlı hareketleri içinde imgesel olarak yansıtmak zorunda olduklarından devrimci mücadelenin içinde olmalıdır. Dı arıdan gözlem yetersiz kalacaktır. Sanatçının hayat dünyası sübjektivizmini ön plana çıkaracaktır. Sorunları derinlemesine kavramak ve canlı ili kileri içinde yansıtmaktan yoksun olan bu yöntem, devrimci prati i konu alsa bile, mücadeleye yarardan çok zarar getirir. Bu nedenle devrimci sanatçı örgütlü olmak zorundadır. "Beni çarmıha germeye çalı ıyorlar." Zülfü Livaneli Ruhi Su'dan aldı ı gelenekle o ana kadar üzerinde ciddi anlamda bir çalı ma yapılmayan "halk müzi inde ça da üslubu yaratmada önemli bir halka saydır. Ama halk müzi indeki bu olumlu çabalarına kar ın, sanatsal üretimi temelinden belirleyen "ideoloji bakı " ve onu tamamlayan "ya am biçimi itibarıyla bir küçük burjuva (hatta burjuva) sanatçı olma özelliklerinden sıyrılamıyor.

20


Livaneli'nin siyasi tavrını ve müzi e olan katkılarını birbirinden kopuk ekilde ele alırsak, kapsamlı ve tutarlı bir ele tiri getirmi olmayız. "Beni çarmıha germeye çalı ıyorlar." diyor Livaneli... Biz onu burada "çarmıha" germeyece iz. Ama, '80 öncesi ve sonrası geldi i a amayı, bir devrimci sanatçı sorumlulu uyla açarak, Livaneli'nin olumlu ve olumsuz yönlerini sergilemeye çalı aca ız. L VANEL 'N N AÇMAZI... Devrimci sanatın kayna ı, devrimci mücadeledir. Ve sanatçı da mücadele içinde yer almalıdır, demi tik. 1973-78 gibi sınıf mücadelesinin yükseldi i ve 198084 gibi, devrimci hareketin yok edilmeye çalı ıldı ı dönemlerde yurtdı ında olan Livaneli'nin tavır almayı dü ünebilmesi bile mümkün de ildi. Yani devrimcilerin canları pahasına direndi i, i kencehanelerde, cezaevlerinde katledildi i ve emekçi halkın azgınca sömürüldü ü ko ullarda yurtdı ında ya ayan bir sanatçının, gerçekleri ne kadar kavrayabildi i sanatının ne kadar tutarlı oldu u ortadadır. Gerçi Livaneli '80 sonrası geri döndü ünde, böyle bir iddiası olmadı ını açıklamı tır. "O günün devrimcileri, yüzünü dahi bilmedikleri Livaneli'ye adeta tapıyorlardı... Hatta bazen Che ile bir tutulmu tu." diye tanıtıldı ı söyle ilerde, "Ben hiçbir zaman politik bir arkıcı ve besteci olmadım." diyor. Tamamen benim dı ımdaki geli melerin etkisiyle, istemeden bir i lev yüklenmi durumdayım. Ben albümlerimi, politik bildiri hazırlar gibi kararlar alarak de il, sezgilerime dayanarak yaptım. "Zor Yıllar"da yaptı ım da, "savrulan yapraklar gibi" savrulan ömürlerimizi anlatmak... 25 ya ıma kadar, mutlu bir ya am sürdüm. Ondan sonra hapishane, sürgün, terör, sertle en insan ili kileri, yıpranan dostluklar, ard arda geldi." Livaneli bu sözlerle neredeyse burjuva dü ünürlerini aratmayacak ifadeler kullanıyor. Bu dönem, etkilendi i ('70 sonrası) devrimci mücadeleyi ve onun ortaya koydu u sonuçları, "karde kavgası", "terör ortamı", söylemiyle yıpratmaya çalı ıyor. "Savrulan yapraklar gibi" dizeleriyle "rüzgara kapılan in-sanları"(!) ve bu insanların "bo a geçen günlerini"(!) anlatıyor. Mücadele ve co ku dolu yılları, "Zor Yıllar" olarak niteleyebiliyor. Livaneli'nin yanlı tespitler dolu bu sözleri ve '80 sonrası geldi i nokta, bir ya am biçimi olarak, mücadeleden uzak olması ve yılgınlı ıyla açıklanabilir.. Halk müzi inin içinde, Livaneli'nin söyledi inin aksine, politik söylem suni olarak yaratılmamı , yüz yıllardır var olagelmi tir. Oysa Livaneli, halk müzi inde politik söylemin olmadı ını savunurken, Pir Sultan, Dadalo lu gibi ozanları görmezden geliyor. Üstelik, kendisi de halk müzi inin bu yönünü de erlendirmeye çalı tı ı halde. 'Ben ajitasyona yatkın de ilim, ayrıca mar lardan yana da de ilim." diyor Livaneli. Yüre i kavganın ortasında çarpmadı ı için, inancın, kararlılı ın ve co kunun ifade edildi i müzik biçimini de hep dı lama e iliminde olmu -

21


tur. Livaneli'ye yönetti imiz ele tiriler, bir devrimci sanatçıyı belirleyen temel noktalardır. Kimi sanatçıların bireysel duyarlılıkları sonucu devrimci mücadelenin bazı temalarını i lemi olmaları tesadüfi kalır. Güzel bir biçim ile, var olan gerçeklik ifade ediliyor olabilir. Fakat bu, devrimci anlayı ın tam olarak kavrandı ını göstermez. Çünkü, sorun temelde örgütlü bir sanatçı olabilme sorunudur. HALK MÜZ VE L VANEL Livaneli' nin, di er küçük burjuva sanatçıları içinde, önemli bir yeri vardır. Hem halk müzi ini ulusal bir pota olarak görebilmi ve biçimlendirmeye çalı mı , hem de, besteledi i bazı iirlerden dolayı, ya adı ımız gerçeklere bir ölçüde yakla abilmi tir. "Çırak Aranıyor", "Büyük nsanlık" vb. çalı maları, di erleri içinde, bize denk dü en yanlarıyla önemli bir yere ayrılabilir. özellikle '80'e kadar bu çizgisini sürdürdü ünü söyleyebiliriz. "E kiya Dünyaya Hükümdar Olmaz* çalı masıyla, hem ça da halk müzi ine, hem de kendi çalı malarına bir köprü olu turabilmi tir. "Atlının Türküsü ve "Nazım Türküsü" de Livaneli için, üretkenli inin doruk noktası sayılabilir. Bu kasetlerinde içerik anlamında, özellikle günceli gözetti ini görebiliyoruz. Livaneli, '70-80 yılları arasında ürün veren birçok sanatçıdan daha titiz çalı arak, içerik ve müzik tekni i açısından onlardan ayrıldı. Halk müzi i formunu hem piyasaya, hem de tamamıyla batı eksenine dü meden çok yalın ve sıcak bir söyleyi -çalı bütünlü üyle kitlelere ula tırmayı ba arabildi. O dönemin co kusu içinde var olan ve kayna ını devrimci kültürden alan birçok sanatçı ise, teknik anlamda Livaneli' nin geldi i a amanın çok gerisinde kaldı. Kimisi, safi slogan Ne var olmaya çalı tı, kimisi a lamaklı sese, kimisi arabesk motiflere bo uldu. Bazıları ise tümden batı anlayı ına göre, popülist kaygılarla biçimlendi. Hepsi Ruhi Su gelene ini kavrayamadıkları ve onun halk müzi ine sundu u yakla ımı anlayamadıkları için, de i ik sapmalara yöneldiler, te Livaneli, di erlerinden ayrılan bu yönüyle, "Demokratik Halk Kültü-rü'nekatkı sayılabilecek ürünler vermi tir. '80'lere kadar, türkü formunu titizlikle korumaya çalı tı ama devrimci mücadele içinde ya ayan canlı temalara uzak kaldı. Ya amın co kulu yönünü, co kulu bir söyleyi le anlatmaktan bilerek uzakla tı. te bu yüzden mar anlayı ını benimsemedi. Livaneli'nin tüm ürünleri incelendi inde, devrimci içeri e en çok, çıkarmı oldu u birinci kasette tanık oluyoruz. "Hele Ula 'a Ula 'a, "Gel Aslanım Mamak'tan", " ar Kı laya Dü ürmesin", "Nurhak" gibi parçaların yer aldı ı bu kaset, mücadeleyi en iyi anlatan kasetiydi ve devrimci hareketin etkisiyle üretilmi ti. Livaneli'nin bu çalı masına ne kadar sahip çıktı ını bilemiyoruz. Livaneli'nin ele tirilmesi gereken bir di er yanı da, anonim nitelikteki Anadolu ezgilerini, kendi besteleriymi ve bir derleme ve uyarlama olabilecek çalı maları, kendininmi gibi göstermesidir.

22


BARI VE SANAT ELÇ S '80 sonrası, Livaneli'nin eski çizgisini korudu u söylenemez. Da ınıklık ve depolitizasyon ortamında, Sait Faik'lere, Orhan Veli'lere çevirdi yüzünü, "Özgürlük", "Barı '' ve "Demokrasi" gibi genel temaların dı ına çıkamadı. "Ada", "Güne Topla Benim çin", "Zor Yıllar", ve "Gökyüzü Herkesindir" hep bu genel temaları içerir. "Ada" kaseti, her anlamda bir gerileyi i ifade ediyordu. Hem Nazımlardan geriye dönü , hem de form anlamında " arkı'ya daha çok yönelmesi herhalde Livaneli'yi daha da evrenselle tirecekti.(!) te bu dönemden sonra, "film müzikleri" ve bazı parçalan hariç, türkü dı ı formlara yöneldi ini görebiliyoruz. Burada, daha özgün formları dı ladı ımız anla ılmasın. Livaneli'nin yöneli ini ya adı ı dönem içerisinde, '80 sonrası yenilgi ve kaçı psikolojisiyle açıklanabilecek özel bir yönelim olarak görüyoruz. Livaneli "Ada"dan sonra, politikasını en açık ekliyle gösterdi. Geni kitlelere ula ma kaygısı kısa sürede gerçekle mi ti. Parçaları brahim Tatlıses, Küçük Emrah, Burhan Çaçan ve Sezen Aksu gibi arabesk çevrelerce söylen i y o r d u . S o n kaseti ise Livaneli'nin ideolojik ve sanatsal boyutta ya adı ı trajediyi gözler önüne seriyordu. Hatta "Gökyüzü Herkesindir" kasetinde Nazım Hikmet'in iirine ekleme yaparak katletmekten bile geri durmadı. "Kalbimizin yarısı buradaysa Yarısı Çin'dedir. Ama Sarı Nehre do ru akanların de il Tiananmen Alanı'nda Ezilenlerin içindedir.

iire yaptı ı bu eklemeyle, Nazım'ın ifade etmek istedi i dü üncenin tam tersini ortaya koyuyordu. Kar ı-devrimcilik, barı , demokrasi çabalan(l) ödüllendirilmi ti. "Kültür elçisi" sıfatıyla, barı görü melerinde sözcülük yapıyor, sesini dünyaya duyura-biliyordu. Eylülistlerin kullandı ı dile oturan "Sis" filmiyle de ününü arttırmı tı. Son zamanlardaki günlük gazete yazılan ile de aynı dili devam ettirdi. Memleket meselelerine herkesten önce devlet büyüklerinin gözüne girmek amacıyla o kadar kafa yoruyordu ki, terörün nasıl önlenebilece i konusunda her gün yeni bir ey öneriyordu. Sonuçta hemen hemen tüm üretimi boyunca siyasetler üstü bir politika izleyen Livaneli, geldi i a amada yüklendi i "Barı ve Sanat Elçisi" sıfatıyla, emekçi halkın sesi olan bir sanatçı de il, burjuvazinin övünç kayna ı haline gelmeyi ba ardı. Tarih devrimcileri her zaman haklı çıkarıyor. Örgütsüzlü ün, bireycili in ortaya çıkardı ı sanat arayı ları ayakta kalamazlar ve içinde ne kadar iyi niyetli bir çaba ta ırlarsa ta ısınlar, sonuçta burjuvazinin hizmetinde halka kar ı bir silah olarak kullanılırlar.

23


VURDU SAZININ TELLER NE E.Selçuk

Saatine baktı. Konserin ba lamasına az bir zaman kalmı tı. Epeyece sinirliydi. Üstelik dı arıdan gelen slogan sesleri rahat dü ünmesini engelliyordu. Organizatör çoktan gelmeliydi. Anla masına göre banka hesabına 25 milyon yatırılması gerekirken 3 milyon eksik çıkmı tı. Gerçi bu durumu daha fazla para koparmak için kullanabilirdi...ya tersi olursa., ses düzeni de eksikti. Reverb (derinlik) aleti yoktu. Bunun ne demek oldu unu gösterecekti adama. Evet! Kararını vermi ti. Sıkı tıracak ve daha fazla para koparmaya çalı acaktı. Bir dahaki konseri ba kalarıyla yapmalıyım diye dü ündü. Nasıl olsa pe inden ko an çoktu. Bunları dü ünürken garsonun getirdi i kadehten bir yudum bile almayı unuttu unu farketti, sıkıntılı sıkıntılı dolanıp durmu tu. Ama imdi karar vermenin rahatlı ını ya adı ından kadehinden bir yudum aldı ve gözlerini yumup derin bir ohh çekti. Kula ı tekrar sloganlara takılmı tı. Yüzünü ek itti... O sırada kapı açılmı ve vokalisti içeri girmi ti. Tek aya ı üzerinde dönüp giydi i mini ete i nasıl buldu unu sormu tu. Semih böyle anlarda dü ündü ü bütün eyleri bir kenara koyar ve yan ciddi, yarı alaycı bir ifade takınırdı. Bu sefer kıza dikkatlice baktı, tebessümle "fena de il, hatta oldukça iyi" dedi. sterik bir çı lıkla sevinç gösterisi yapan vokalist tam kulisten çıkıyordu ki arkasından seslendi. -Bir dakika hayatım... Sent yormak istemezdim ama söyle bizim çocukla-. ra organizatör gelir gelmez buraya göndersinler. Ayrıca yetkili birini bulup u sloganlar için uyanda bulunsunlar. Yalnız kaldı ında kö edeki koltu a oturdu ve dü ünmeye ba ladı. "Nerede Avrupa'daki günler... Bir de u ko ullara bak. Dı arıdakilerin i i gücü ba ırmak, yakıp yıkmak. Tamam anladık baskılar var ama bu bir konser, sanatçıya saygı denen bir ey vardır. Kültür yok ki u millette. u geceyi geçirsem de yann a ız tadında bir konser verebilsem Atina'da." Semih ilerici sıfatı ve müzi iyle ülkenin popüler olmu sanatçılarındandı. Bir zamanlar yükselen devrimci muhalefeti onu etkilemi ve getirdi i yeniliklerle bir yerlere gelmi ti. 12 Eylülle birlikte hemen yurtdı ına çıkmı ve her eyi kaderine bırakmı tı. Ama devrimciler ve kamuoyu geli me gösterince yıllar sonra gözlerini ülkesine çevirmi ve hiçbir ey olmamı gibi geri dönmü tü. lk dönemler biraz sessiz kalmı , hukuki bir sorunla kar ıla mamı tı. Aydın olmanın sorum-

24


lulu uyla davranmadı ını bitiyordu fakat sorgulayan olmayınca rahatlamı ve giderek iddialı demeçler vermi ti. Aksine ülke solu gelene ine uygun bir te vik içindeydi. eskisi gibi popüler olmak hiç de zor de ildi. Çok de il, bir-iki yıl içinde bazı parçalar üretip (eski-yeni) sürmü tü piyasaya. Kazancı da belli bir düzeydeydi. Daha fazla satmak için çe itli reklam biçimleri dü ünmü tü. Bu durumun teorileri de hazırdı. "Ça da " olmak ona göre birçok eyi açıklıyordu. Özellikle TV olana ını kullanabilmeliydi. Hatta bu kapıları aralamı ülke yöneticilerinin kendine ba lama politikası da i ine gelmi ti. Günlük bir gazete kendisine kö e bile ayırmı tı. Yazdı ı makaleyi ertesi gün alıp gazeteden okumak gibi ho una giden bir ey yoktu. imdi daha fazla gelir pe indeydi. Birtakım konserler vermesi gerekiyordu. Konserler ba lı ba ına sanatsal olaydı onun için. En iyi ko ulları yaratmadan teklifleri kabul etmiyordu. Ayrıca demokratik kitle örgütlerinin gecelerine ça rı oluyordu ve bu durumu hem konserlerine göre, hem de siyâsi bir mesafe koymak inancıyla geçi tiriyor ya da kabul ediyordu. Bazı devrimci güçlere tepki duyuyor ve angaje olmamak için teklifleri reddediyordu. Kimileri ise onu yüceltiyor ve zaman zaman faaliyetlerine katılıyordu. Ama ne olursa olsun özgür olmalıydı. Onu kimseye vermeyecekti. Bu ak amki konserde oldukça kalabalık ve aktif bir potansiyel vardı. "Gelir de fena de ildir." diye dü ündü ama u 3 milyonun eksik olması moralini alt üst etmi ti. "Bu ko ullara katlanmaktan ba ka çare yok." diye mırıldandı. te tüm bunları dü ünürken kapıdan içeri iri yarı, iyi giyimli ama tela içinde biri girdi. Organizatördü bu. Dü üncelerinden sıyrılan Semih hızla aya a kalktı, öfkeli bir ifade takındı. - "Neredesiniz Kemal bey. Bu ne biçim organizasyon. Neden 3 milyonumu vermediniz? insan, eme e saygı duyar. Kazanıyorsunuz yine de böyle yapıyorsunuz. Ayrıca Reverb aleti olmadan nasıl konser verebilirim? Ba ında defalarca prensiplerimi saymadın mı? Kemal Bey bu konularda sorun çıkmasını istemiyorum demedin mi?" Organizatör Kemal Bey, ba ından beri çekindi i bu duruma dü mü olmanın sıkıntısıyla bir eyler söylemeye çalı tıysa da ba aramadı. Ama Semih, istedi i ortamı yaratmanın-rahatlı ıyla ezdikçe eziyor ve durumdan yararlanmanın hesabını yapıyordu. 5 milyon daha verilmezse konsere çıkmayaca ını söyledi. Ne de olsa umulandan fazla insan gelmi ti ve karaborsada satılıyordu biletler. Bu tartı ma sürerken, kapının önünde biriken kalabalı ın arasından biri girdi içeri, yarı a kın ve çekingen dan genç, Semih'in yanma gelmi ti. Tartı manın bitmesini beklerken konu mak için fırsat arıyor gibiydi. Organizatörün tela la dı arı çıkması üzerine söze atıldı. "Semih Bey adım Ahmet, sizle konu mam gerek. Bir dakikanızı alabilir miyim?" Semih organizatörü kö eye sıkı tırmı olmanın sevincini ya ıyordu. Ama öfkeli tavrını korumak zorundaydı. Aynı soru tekrarlandı ında öyle bir döndü ve ka larını çatarak ciddi bir edayla "Buyrun" dedi. Ahmet avukattı ve tane tane ölçülü bir üslupla anlatıyordu...

25


- "... te bundan dolayı, müvekkillerim sızın de bildi iniz müzisyen arkada larımız günlerdir gözaltındalar. Sizi aradık ama bulamadık. Dı arda binlerce insan var. Basında burada, bu durumdan biraz bahsetseniz ve yarınki basın toplantımıza katılsanız diyorduk." Semih avukatı dinlerken kafasını sallıyor ve onaylıyordu. Ama avukat sözünü bitirdi inde ellerini iki yana açıp yüzünü acıyla kastı. Alçak bir sesle yalvarın gibi: - "Ahmet bey, benim o arkada lara saygım var. Ama u konserde böyle bir ey yapamam. Görüyorsunuz insanlar çok ate li. Tahrik etmi olurum. Bir de siz üstelemeyin. Arkada larınızın içeride olmasına üzüldüm. yi gençler... Onları basından ve kasetlerinden izliyorum. Ama bu ak am benden böyle bir ey istemeyin. Ayrıca yarin Atina'ya gidece im. Basın toplantısına gelmem mümkün de il. Ama benim için bir mesaj okuyun." Avukatın yüz ifadesi biraz a kın ve sertti. "Semih bey özellikle duyarlı olmanızı beklerdik." Semih, böyle anlarda ya adı ı sıkıntıyı hissetmeye ba ladı. Bir an kendini koyverdi ve belli belirsiz bir mırıldanmayla "Zaten kahramanlık yapıyorlar." dedi. Bunu beklemeyen Ahmet oldukça sert bir tonda "Konu malarınıza dikkat edin ve önce kendinize bakın. ki kelime etmek sizin için sorun de ilken bir de böyle konu uyorsunuz. u insanlar duyarsa hiç de iyi olmaz." Bu sözler üzerine neredeyse pani e kapılan Semih, eliyle Ahmet'e Tamam" der gibi bir eyler yapmaya çalı ıyordu. Hemen tartı mayı kesti ve " imdi gidin sizinle tartı mak istemiyorum" diye ekleyip e yalarıyla ilgilenmeye ba ladı. Avukat bu tartı manın burada kalmayaca ını ve kamuoyuna açıklayaca ını söyleyerek, "Sizin gibileri te hir etmek gerek." dedi ve dı arı çıktı. Semih böyle bir durumu geçi tirmi olmanın verdi i rahatlıkla "Ne haliniz varsa görün. Zaten çok umurumdaydı." diye mırıldanıp kapıyı sertçe kapadı. Saatine baktı konserin ba lamasına be dakika vardı. Her an para gelebilirdi. Az önce ya adı ı olayın etkisiyle kızgın kızgın dolanmaya ba ladı. "Bo ver..." diyordu kendi kendine ve arada bir kapıya takılıyordu gözleri. Neyse ki kapı açıldı ve kan ter içinde içeri giren organizatör masaya be milyonu bırakıp hiçbir ey olmamı gibi çıktı. Masadaki parayı alıp çantasına attı. Aynanın kar ısına geçip alelacele çeki düzen verdi kendine. Bir an durdu, öylece kendine bakıyordu. imdi dı arda "Zindanlar Bo atsın, Tutsaklara Özgürlük" sloganları geliyordu. Yüzünün çizgileri oldukça sertti. "Rahat ve ne eli gözükmeliyim" diye dü ündü. Gülmeye zorladı kendini. "Bo ver o lum, bugün iyi i ba ardın." dedi ve aya a kalkıp a ır adımlarla kapıyı açıp rengarenk spotlar altındaki sahnenin ortasına yürüdü. Açık hava tıklım tıklımdı. Ate ler yakılmı slogan sesleriyle ortalık yıkılacak gibiydi. Zorla gülmeye çalı ıyordu. " u konser bitse de Atina'ya gitsem bir an önce." diye dü ündü. Ve vurdu sazına.

26


OKM'DE T YATRO Ortaköy Halk Sahnesi Oyuncuları

Yakla ık bir senedir teorik, pratik e itim çalı malarım sürdüren grup önüne hedef olarak koydu u oyunların sahnelenmesi çalı malarına ba ladı. Bu sezon ilk ürün olarak Emek Köy adlı çocuk oyunu sahnelendi. Grubun repertuarının içinde Duvar, Gecekondu, Ana oyunları var. Oyunları olabildi ince geni izleyici kitlesine ula tırma amacında olan grup, tiyatronun geli en sürece uygun davranma zorunlulu undan hareketle, sokak oyunları gündeme getirme hazırlı ı içerisinde. Sürecin sosyal, ekonomik, siyasal tablolarını yürütülen demokrasi mücadelesiyle birle ik oyunlarında sergilemek ve kitleleri sanatsal etkileyicilikle bilgilendirmek hedefiyle hareket eden grup, egemen sınıfların dayattı ı yoz sanatsal kültüre kar ı tiyatro cephesinde ki i, kurum ve deney olu turma tavrıyla yürüttü ü teorik ve pratik çalı malar ürün verme a amasında. Nisan ayında sahnelenmeye ba lanan Emek Köy adlı çocuk oyunu Halk Sahnesi oyuncularının deneysel çalı malarının sonuçlarını kendinde toplayan bir oyun. Oyunculuk ve dekorda kendini gösteren bu deneyci tavır özellikle geleneksel tema a sanatının izlerini ça da bir üslupla ta ıyor. Çarpık kapitalizmin bir tüketici pazarı olarak gördü ü ve yarının kö e dönücüsü olarak hazırladı ı çocuklara eme in ve payla ımın, haksızlıklara kar ı beraber tavır almanın önemini Emek Köy halkı ve Obur Padi ah arasında geçen öyküyle anlatmaya çalı ıyor. Repertuarda olan Gecekondu, Ana oyunları için önümüzdeki sezonu hedefleyen grup bu sezon, daha önce Emek Oyuncuları'nın oynadı ı çe itli yerli yabancı yazarlardan olu turulan Duvar adlı oyuna yeni bölümler katarak sahneleyecek. 12 Eylül'den sonra suskun muhalif olmayan ki i ve toplum yaratma çabalarından kesitlerin anlatıldı ı oyunda bir de sokak oyunu denemesi yer alıyor. Metin yazımı ve ar iv olu turma çalı maları bulunan grup bu konuda devrimcidemokrat gruplarla yardımla maya açık. O.K.M. T YATRO ATÖLYES : Bu sezon yürütülen atölye (Tiyatro kursu) klasik e itimin dı ında teorinin ve prati in beraber yürütüldü ü bir çalı ma biçiminde yürüdü. Özellikle sahneleme ve reji çalı malarının a ırlık kazandı ı, çe itli deneyci küçük oyunlardan sergileme a amasında olan iki oyuna

27


kadar gelindi. Sahneleme, tipleme, reji konusunda elbirlikçi çalı manın ürünü olan Hasan Hüseyin Korkmazgil'in iirlerinden derlenen "Nehirler Aka Aka" adlı iir oyunu B.Brecht'in "Hitler Fa izminin Korku ve Sefaleti" adlı oyunu izliyor. Tiyatroseverlerin pek tanımadı ı bu oyun atölyenin Brecht çalı malarının bir ürünü olarak sahneye çıktı. Fatih Re at Nuri ehir Tiyatrosu'nda kalabalık bir kitleye ba arı ile sergilendi.

28


Oyun Metni

KENCE GÜNCES Düzenleyen: Ortaköy Halk Sahnesi

Bo bir sahnede kız ve erkek. Gözleri siyah göz ba larıyla ba lanmı tır. Erke in elleri arkada dizleri üzerine çökmü , ba ı dik durumdadır. Kız ayaktadır. Oyun boyunca yer ve zaman belirli de ildir. Kız ve erkek kimi zaman anlatacakları ki ilerdir, kimi zaman onları anlatanlardır. Temel alınan ifade acı ve hüzün de ildir.Özellikle bundan kaçınılmalıdır. Olu turulacak atmosfer karamsarlık de il dirençtir. KIZ : Bir kı günü ba ladı ube konuklu um, birkaç ubede sürdü. lk gün ille de küpelerim diyordum. Küpelerimin derdindeyim. Bir kı zın küpesini çekerek kula ını yırttıklarını duymu tum. Kula ı küpeli kızlara küpelerinden elektrik veriyorlardı. (Yüzü gerilir, bedeni kasılır, yava ça çöker) Acı duymuyorum, dü üncemi okuyacak kadar ustala mı polisler arasında acı duymanın da bir bedeli olmalı diye dü ünüp, ACILARI ERTEL YORUM (Gözba ını sertçe indirir.) ERKEK : (Dizleri üstündedir) 72 gündür bir dolapta kilitliyim. Yalnızca anah tar deli inden hava giriyor ve ölü bir ı ık sızıyor içeri. Yalnızlık hiç de tanrısal de il, görkemli de il. O yalnızca geçmi te gelecek, ölümle ya am arasında kocaman bir karanlık nokta. Geçmi i ve gelece i olmayan ölümle arasında irinli bir leke yalnızlık denilen.

imdi ne varsa anahtar deli inden sızan havayla ı ıkta. (gülümse yerek) farkına varsalar kapatırlar mıydı onu da. (gözba ını sertçe indirerek aya a kalkar kıza yönelir.) Bütün belle imdekileri yok et tim. Elektrikli bir aygıtla yaktım, jiletle kazıdım. Çı lıkların aralı ın dan uçurdum hepsini, kül edip savurdum. (yüzü gerilir, vücudu kasılır) HAYATA, HALKA HANET ETMEM, ADIMDAN GAYRISINI B LM YORUM. KIZ : (Oturdu u yerden itiliyormu gibi savrularak döner ve erke in sırtına yaslanır) soyunup soyunmama mücadelesi ne kadar sürdü bilmiyorum... Bir süre sonra çıplaktım. (Kız ve erkek kendi eksenleri etrafında dönerler, kız gene savrulur, kız ba ını kasılarak tutar) Soymaya çalı ırken ba ımı duvara o kadar çok vurdular ki beynimin uyu tu unu hissettim. (kasılır) yatırıp kayı larla ba ladılar. Kablolar önce ayak, el, küçük parma ıma ba landı, üzerime

29


so uk su döküldü, çevir sözünü duydum... (Acıyla) kemiklerim ayrılıyor.. sesimi tanıyamıyorum. Gözba ım kayıyor bana bunu yapanı görüyorum. (tiksintiyle) di lerinin pisli i, kasılmı yüzü, insan vücudunun bilinen her yerinde geziyor kablo... En kötüsü akaklar. (Ba ımı neden tutuyorlar kopmasın diye mi?) ... Dü ünüyorum, o an hiç dü ünülmeyecek eyleri.. Evimizin önünde oynayan sarı çocu u dü ünüyorum (çocu u görüyormu gibi) bıcır bıcır sesi bir direnç kaplıyor içimi... göz ba ımın altından manyetoyu çevirene sırıtıyorum bir an göz göze geliyoruz. "Sevebildi in çocuk var mı?" diye soruyorum. Görmemden pani e kapılıyor (kasılarak) manyetoyu daha hızlı çeviriyor. ERKEK : Zamanı yiyip bitirdi karanlık. Güne çoktan kömürle mi ve yeryüzü yapı kan bir karanlıkla örtülmü tü. (Efekten i kence gören birinin haykırı ları gelir) (bunları söylerken iki metrelik bir hücrede dola ıyor gibidir) haykırı lar geliyordu derinden, karanlı ı ince bir bıçak gibi yırtan, aklayan bir kırbaç gibi... Yer kabu unu zorluyordu. Acı duvarını a mı tı artık bu sesler (durur gülümseyerek) kör bir kuyuda unutulan bir Yusuf'tum belki (kasılarak) ama durmadan soruyorlardı. Tanrılar bilmiyorlardı sorduktan eyleri, peygamberler büsbütün hain çıkmı lardı. Ama yine de soruyorlar. KIZ : (Kasılarak) Soruyorlar. ERKEK: (Kasılarak) Soruyorlar. KIZ : (Kasılarak) Soruyorlar. ERKEK: HAYATA HALKA HANET ETMEM ADIMDAN GAYRISINI B LM YORUM. KIZ/ERKEK: (Direnmenin türküsünü söylerler. Bu türkü oynanan yerin olanaklarına ba lı olarak i kenceyle ilgili slaytlarla desteklenebilir.) D RENMEN N TÜRKÜSÜ Bana el ver, bana el ver.. bunları dü ünürken Karanlık bir mahzendeyim Ve zincirler altındaydı omuzlarım, halkım Kalabalıklar içinden sıyrılmı bir yürek yılmadan dövüp durdu ba rımı Ve ben daha iyi kavradım Yanlız olmadı ımı Binlerce i nenin doldurdu u bir çuvala yuvarlanırcasına beynime tenime saplanı lar ya dırırken elektrik kavgasından koparılıp getirildi i halkımın acısını soluyarak inatla tekrarlayı ım.

30


KIZ/ERKEK: HAYATA HALKA HANET ETMEM ADIMDAN GAYRISINI B LM YORUM KIZ : (Yürür) Nerdeyim? Benden ba ka kimler var? Gözba ım yeri görebilece im kadar gev etiliyor, iki er iki er yürümeye ba lıyoruz. Bir ayakkabı görüyorum gri, içindeki ayakları ta ıyamıyor. (Erke in yanına gelmi tir, elleri birbirine de er) Bir el de iyor elime, yakalayıp sıkıyorum sıcacık... Geri döndü ümüzde sonunda dayak yemek de olsa ba ımı tavana do ru kaldırıp odanın içine bakıyorum. Kimse ses çıkartmıyor. Yedi ki i var benden ba ka gülümsüyorlar baktı ımı görünce ben de gülümsüyorum onlara. Saati soruyorum . Polis gitmi . Üç saatim var daha. Haber verecekler yediye do ru. (Efekte: kence sesi, toplu slogan sesleri silah sesleri, zılgıt sesi ve bu seslerin altında kendini belli eden saatin tik tak sesleri. Kız ve erkek salınım içindedirler) Yediye çeyrek var. saat yedi... Yediyi iki geçiyor... Ko ar gibi gelen ayak sesleri. (Efekt kesilir, kız savrulur) Götürülüyorum... Soyunmam diye direniyorum... (kusar gibi) ba lıyorlar yine bayılmak istiyorum... Elimde de il... (Kız ve erkek birbirine do ru dönerler) Ölmeyi istemek zayıflık mı acaba. ERKEK : Ama bunlar ya anırken KIZ : Ya atılırken KIZ/ERKEK: (Dönüp sırt sırta verip kasılırlar) ÖLMEMEK D RENMEK (efekt: . kence sesi) ERKEK : (Hücrenin içerisinde dola ır gibidir.) Boyu iki adım hücrenin, eni de. Buzdan so uk. Kolumu uzatınca duvar, ba ımı kaldırınca tavan. (Seyirciye do ru yönelir) (Efekt: Slogan sesleri, silah sesleri, zılgıt sesleri) geni kırlar var az ötemde, nehirler, da dizileri... Yurdum yani. (Efekt: kence haykırı ı) Ve arkada lar ba ka hücrelerde. Dü ler deniz kıyıları, yollar... Savunaca ız bütün bunları iki adımlık u alanda. (Döner kıza yaslanır kasılır) HAYATA HALKA HANET ETMEM ADIMDAN GAYRISINI B LM YORUM. KIZ : (Seyirciye do ru) Kapı vuruluyor o ses. Gözümün ba lanmasını istiyor. çeri girenler aya a kalkmamı söylüyorlar... Saçımdan tutup yere yuvarlıyorlar. Bizi tekmelemeye ba lıyor. Oturtuyorlar kafama fiskeler vurmaya ba lıyorlar. Fiskeler balyoz gibi... Yine bir yerlere gidiyoruz. Yanımdaki polis ona yaslanmak zorunda olmamdan yararlanmak istiyor. Kula ıma i renç eyler fısıldıyor (ö ürür gibi) itiyorum, sürüklenerek götürülüyorum.. Öksürüyor birileri. Erkek sesi, ben de öksürüyorum. ki ki i öksürüyor hemen (sevinçle) ben de onlarla. Öksürmeyi sürdürüyoruz kar ılıklı. Ba ıran ça ıran yok sessiz ortalık... Gözba ımda i ne ucu kadar bir delik ke fediyorum. Oynaya oynaya geni letiyorum deli i.. Küçük

31


bir odada altı ki iyiz, altısının da gözü ba lı. Tam kar ımdaki göz-ba ını aralayıp bana bakıyor gülüyor... Gülüyorum. Konu mak olanaksız. (Kız ve erkek birbirlerine dönerler, parmakları havada bulu up elleri kenetlenir) parma ıyla havada yazmaya ba lıyor. Tarihi ö reniyorum önce sayfaları dolduracak kadar yazıyor. Dün-yaya açılıyorum parmak uçlarıyla. Sanki kucakla ıyoruz. Y M S N? ERKEK : KIZ

Evet. Ya sen? : Bende

K I Z / ERKEK: Hepimiz iyiyiz. (Elleri arkada, dizüstünde sırt sırta çökerler) KIZ

: (Efekt: kence haykırı ı) Burnuma yerle en o kokuya bir de ses ekleniyor, Ama bu sesler korkuyu da yok ediyor... Gerilemesek-maya çalı ıyorlar. Sesleri dinlemektense i kencede olmayı ye li-yor insan.

ERKEK: (Aya a kalkarak) Bir böcek gibi antenlerimi gezdiriyorum üzerim-de . Anahtar deli inden sızan ölü ı ıkta ellerime bakıyorum. Ellerim kan içinde, yaralı... Ellerim sanki bir kazmanın sapına hiç yapı mamı , tu laları dizmemi üst üste, topra ı ok amamı , sevmemi , ellerim. Büyük sevdaları sarmaya hazırlanan ellerim. Ne beyaz tenliyim artık ne esmer, ne kara. Ye eren bir dünyanın rengindeyim artık, alev gibi yanan renginde. KIZ

: Sabah, sabah her yürekte sabaha ula ma iste i çarpar dururdu... Uzakta biri gibidir hep... Sabaha do ru seni ya da arkada ını bırakırlar külçe gibi bankın üstüne. Döndü üne sevinirler, dönenlere sevinirsin. kenceye gidenlerle kalanlar arasında gizli bir ayrılık töreni vardır. Vedanın her zaman elvedaya dönü ebilece ini herkes çok iyi bilir. Gideni beklemek bunun için zor. Giden olmak her zaman daha kolay... Bazen espri bile yapılır. Salt gövdesinin acısını duymadı ı için elektrikten geçici felç geçiren birinden 'felç olmaya övgüler duyabilirsiniz. Birlikte gülünür.

ERKEK : A zımı anahtar deli ine dayayarak havayı emiyorum. Böcek yanması gibi bir yanma duyuyorum bo azımda. Oysa kuru bir yapra ı bile dalından dü ürecek de il bu kör esinti. Belki çöle dönmü bir topra a tek bir ya mur damlasının dü ü ü yalnızca. Çamur gibi bir ya mur damlası. (Efekt: Slogan, silah sesi) Ama toprak bu damlayla çatlatacak ba rındaki tohumu. Çöl bütün vahalarını bu damlayla ye ertecek... Genzim yanıyor. nce bir kan eridi sızıyor dudaklarımdan.

Kirli,

sıcak ve simsiyah. KIZ

: Geceleri uyumak istemiyorum. Olabilecek her eyi önceden bilmek istiyorum. Aklı ba ında olmalı insanın tezgahta. Radyoyu sonuna de kaçıyorlar dü ünmeyi engellemek için... So uk amansız bir dü man . Ne zaman sızsam, dü ümde birileri üstümü örtüyor.

32


Annemin sesini duyuyorum, "Uyuyanın üstüne kar ya armı " diyor. Bazen de sevdiklerimi görüyorum dü ümde, sı amıyorlar binlerce, milyonlarca yaka paça alınıp i kenceye götürülüyorum. (Erke in yanına sertçe çöker) Son ansım oldu unu söylüyor "iyi!"yi oynayan polis. "Bitti her ey" diyor. "Bak kimleri yakaladık. Hadi konu da canın yanmasın." Çekip gidiyor. Yakayabilirler mi dü lerime bile sı mayan sevdiklerimi? Süremin yarım saate çıkarıldı ını söylüyor ba ka ses. Kötü polis alıp götürüyor, iyi polis gelip kurtarıyor oyunları sürüp gidiyor. ERKEK : Burada ölürsem ne çıkar. So uktan açlıktan bir tek sözcük duymadan, insan yüzü görmeden biz ölürsek ne çıkar. (Aya a kalkar) KIZ : (Aya a kalkar erke e do ru yönelir) Yapraklar ilk yazda yeniden açacak, çalıku ları uçacak yeniden. Biliyorum rüzgarlar sürdüre-cek türküsünü . (Efekt: kence haykırı ları, toplu slogan sesleri, si-hal sesleri, zılgıtlar ve tüm bu seslerin üstüne yava yava çıkan ÇA RI türküsü.) ERKEK : Sürecek bu sava . KIZ : Sürecek. ERKEK : Sürene kadar bu cehennem. KIZ/ERKEK: HAYATA HALKA HANET ETMEM ADIMDAN GAYRISINI B LM YORUM. (Kız ve erkek sırt sırta çökerler. Ba ları diktir ve gözba larını takarlar efekt yükselir...) i

33


FOTO RAFLAR: D.GULER



Adnan YÜCEL GEL K AFAKLAR TUTU SUN Karanlıklar içinden afakla gel günle gel Kan ve barut içinden Dirençle gel kinle gel Gel ki geceler çatlasın Gel ki afaklar tutu sun Bizim olsun alınterimiz hey Bizim olsun eme imiz hey Ya mur sele dönende ' Derelerden ta da gel Biz kavgaya girende Sevdalara dü de gel Gel gülüm gel, gel gülüm gel Gel ki geceler çatlasın Gel ki afaklar tutu sun Bizim olsun alınterimiz hey Bizim olsun eme imiz hey Dolu unca alanlar ehirde gel kırda gel Haykırınca zindanlar Zincirleri kır da gel Gel gülüm gel, gel gülüm gel Gel ki geceler çatlasın Gel ki afaklar tutu sun Bizim olsun alınterimiz hey Bizim olsun eme imiz hey • Söz-Müzik: Grup Ekin KIZIL KARANF LLER Yayılıyordu dalga dalga A arak mapus duvarını Direni in sesiydi gök gürlemesiydi Kol kola kenetlenmi neferin Yürüdüler en ön safta Kucaklayarak ölümü Teslim olmadılar, geri durmadılar Kararımız kesindir dediler Kaydı dört yıldız ard arda Yararak yoz karanlı ı Dimdikti ba ları, yi it yolda ların Gülen kızıl karanfiller içinde.

36


HALKTAN YANA KÜLTÜR-SANAT ENGELLENEMEZ! GRUP YORUM ÜZER NDEK BASKILARA SON

Shakespeare "Bir ulusun türkülerini yapanlar, yasalarını yapanlardan da-ha güçlüdür." derken, insanlık tarihinin en karanlık döneminin mimarı, Hitler'in propaganda bakanı Gobels de "Kültür sözcü ünü duydu umda elim belime (silahıma) gidiyor." diyordu ... Ülkemizdeki yerli Gobels'ler de Grup Yorum adını duyduklarında, " zin vermeyin,

gözaltına

alın, tutuklayın." emirlerini ya dırmaktan çekinmiyorlar. Peki, bu korkunun, bu paranoyanın temeli ne? Biz, emperyalizmin yoz, gerici, kozmopolit kültürüne de il, emekçi halkımızın yarattı ı kültürel de erlere sarıldık. Biz, egemen sınıfların a ır sömürü ko ulları altında, giderek yoksulla an emekçi

halk

yı ınlarının yanında yer aldık. Biz, Do u'da yok edilmek istenen bir ulusun, kültürel de erlerine sahip çıktık,

türkülerini

söyledik. Ülkemizde

Nazi

Almanya'sını

aratmayacak

uygulamalar

ya andı,

ya anıyor.

Nazi

Almanya'sında 25.000 adet kitap yakılırken, ülkemizde sadece bir yayınevine ait 133.000 adet kitap yakıldı. Egemenler, sadece Grup Yorum'a de il, halkın yanında yer alan, sorumlu aydın tavrıyla hareket eden, sanat ve dü ün emekçilerine kar ı da farklı bir tutum izlememektedir. Yurtdı ına çıkması engellenerek ölüme mahkum edilen Ruhi Su, bugün artık tabu olmaktan çıkmı Kürt ulusu gerçe ini savunup yazdı ı için yıllarca özgürlü ü elinden alınan smail Be ikçi, kitabı toplatılan,yasaklanan yazarlarımız, airlerimiz, filmleri yakılan sinemacılarımız, karikatürcülerimiz, kısaca ülke aydınlarımız bu baskılardan paylarına dü eni aldılar, alıyorlar. Burjuvazinin kültür ve sanata yöneltti i bu baskılar, saldırılar, ancak ülke aydınlarının kendi özgüçlerine güvenerek alacakları kararlı tavırlarla bo a çıkarılabilir. lerici, demokrat tüm kamuoyunu "GrupYorum'a, halk tan yana olan bütün kültür ve sanata yapılan baskılara son" kampanyasına destek vermeye ça ırıyoruz. GRUP YORUM

37


RUMEL H SARI ÜCRETS Z HALK KONSER

Sarıyer Belediyesi tarafından düzenlenen Bo aziçi-Bo aziçi Sarıyer '90 Çevre ve Kültür enli i yapıldı. enlik Mehmet Akif Ersoy Parkı'nda Grup Yorum'un da verdi i bir konserle ba ladı. enli e davet edilen Grup Yorum 10 Haziran'da Rumelihisarı'nda ücretsiz halk konseri verecekti. Grup Yorum konser vermek için Rumelihisarı'na geldi inde konserin Sarıyer Emniyet Amirli i ta-

rafından engellendi ini ö rendi. Tamamen keyfi ve yasadı ı uygulama, dinleyiciler ve sanatçılar tarafından tepkiyle kar ılandı. Konser için gelen yakla ık iki bin ki i Grup Yorum'un türkülerini söyleyerek halay çekmeye ba ladılar. ', Sanatçılar da kitlenin protesto tavrına katılarak her ko ulda türkülerini söyleyeceklerini, halktan aldıkları destekle halaylarını çekeceklerini gösterdiler.


ZM T KONSER

17 Haziran 1990 tarihinde Kocaeli Kültür Merkezi'nde yapılacak olan Grup Yorum konseri engellendi. Gruptan 4 ki iyi sakıncalı bulan emniyet amirli i iki ki iye konser yapma izni verdi. Gerekçe olarak da "haklarında soru turma var." diyerek yalnızca iki ki inin konser yapabilece ini bildirdi. Bunun üzerine tertip komitesi, bir belediye meclis üyesi, ve Grup Yorum basın toplantısı düzenlediler. Engellemenin yeni bir biçimiyle kar-

Grup

Yorum

düzenledi i

16 Kitap

Haziran' da enli inde

Matbaacı konser

ı kar ıyayız denilen açıklamalarda, Grup Yorum da iki elemanla konser veremeyeceklerini, uygulamanın tamamen keyfi oldu unu duyurdu. zin verilen iki arkada ın kendilerinden hiçbir farkı olmadı ına, imdiye kadar haklarında açılan davaların ço undan beraat ettiklerine dikkat çektiler. Konuk sanatçı olarak katıldıkları etkinliklerde bile ola anüstü hava estirildi ini, hiçbir hukuksal dayana ı olmayan bu keyfi davranı ları protesto ettiklerini

Osman

Bey Sokak'ta i li Belediyesi'nin

verdi. 39


açıkladılar. Tertip komitesi de kendilerine birçok engel çıkarılmasına ra men tekrar konser izni için ba vuracaklarını, bu konuda ısrarlı davranacaklarını belirtti. Daha sonra söz alan bir dinleyici de Grup Yorum'u zmit'te dinlemek istediklerini, bunun da en do al ve me ru hakları oldu unu, bu amaçla imza kampanyası ba lattıklarını duyurdu. Basın toplantısı kalabalık dinleyici toplulu u-

nun Grup Yorum türkülerini söylemesiyle sona erdi. • 6-13 Mayıs tarihlerinde gerçekle tirilen Sincan 6. Lale ve Kültür Festivalinde Grup Yorum da bir konser verdi. • 25 Mayıs'da Adapazarı'nda yapılan 2. Gençlik enli i'ne Grup Yorum da bir konserle katıldı. • 8 Haziran'da Karabük Halkevi'nin açılı ına katılan Grup Yorum bir de konser verdi.

* **

MAKDER'DE GRUP EK NLE SÖYLE Grup Ekin'in konu macı olarak katıldı ı söyle ide devrimci sanatçıların kültüre bakı ı ortaya kondu. Devrimci görevler, sorumluluklar üzerinde yo unla an söyle i, özellikle devrimci ki ilik, ye-

ni insan, devrimci insanın bu kültürel yapılanı içindeki halkla ileti iminde var olan sorumlulukları, yakla ım konularında örneklendirmelerle sona erdi.

OSMAN YE'DE GRUP EK N KONSER Halkımızın gün geçtikçe daha fazla ilgi duydu u devrimci halk geceleri ülkenin dört bir yanına yayılıyor. Alternatif sanat ve kültürü halkımıza tanıtmanın önemli bir aracı olan bu geceler, aynı zamanda halkımızın moral de erlerini

yükseltecek ve e lence ihtiyacını kar ılayacak bir biçimde devrimci sanatçılar tarafından kitlelere ula manın bir aracı olma i levini de sürdürüyor. Grup Ekin'in Osmaniye konseri bu anlamıyla olumlu izlenimler bırakan bir nitelik ta ıyordu..

AYANCIK'DA GRUP EK N KONSER 12 Eylül öncesi devrimci demokratt muhalefetin oldukça güçlü oldu u Ayancık'da, 12 Eylül'ün her türlü baskı, sindirme ve depolitizasyon politikaları etkisini göstermi ve ba arılı olmu . Bu olgu Grup Ekin konserinde organizasyonundan, izleyicilerin katılımına kadar her süreçte etkisini gösterdi. Eski tüfek devrimcilerin yılgınla tı ı, çalı ma disiplini ve sorumlulu undan uzak bir ekilde gerçekle tirmeye çalı tı ı bu organizasyon, kitlelere ula mada ve akti f katılımı sa lamada ba arısızlı ı do urmu tu. Yakla ık olarak 120' er ki inin katıldı ı iki konserde Grup

40

Ekin, iirlerle süsledi i türkülerini seslendirdi Katılımın azlı ına ra men co kulu geçen konser, özellikle sorumluluk yitirme-mi dürüst, devrimci insanlara çok ey gösterdi. Her eyden önce insanlar ya adıkları çeli kilere duyarsız olmadıklarını gösterdiler. "Eski tüfekler", üstlerindeki ölü topra ı silkeleyip gözlerini açtıklarında, insanların duyarlılıklarının ve düzene muhalif potansiyelin kendilerinden daha co kulu ve dinamik oldu unu göreceklerdi.



Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.