•
•
•
<\yltk sosyal i st kultur dergisi
MART 1990
3 GEQEN
AYIN
B i R i KiMi
Gunumuz Turkiye'sinde sol ve sosyalist olmak
9 SiYASi
GUNLUK
MURAT BELGE
l 990'lann ba$1nda dunya panoramas1
19 AHMET iNSEL
Sovyetler Birligi'nde ikinci ~ubat Devrimi
27
.
0MiT KIVAN<;
Nikaragua, sevgilin1
32 AHMET iNSEL
Militarist tap1nman1n sonu ve Sandinist hareket
36 KADIN
HAREKET i
USE VOGEL
Marksizm ve feminizm
48 A YSEGOL DEVECiOCLU
Kad1n hareketi uzerine bazt du$11nceler
53 STELLJ\ OVADiA
•
438. madde
56 YELDA
San1lmaya ki hikaye ayniyle vaki
60 ZEHRA BASAR
Sosyalistlerin tart1$malan ve varolan1n otesinde sosyalizm
65 HALiL NAL<;AOCLU
Sosyalist ele$tiri ve yeni toplumsal hareketler
68 <;ETiN UYGUR
Yenii;eltek ikinci 12 Eylul'u ya~ad1
70 SOSYA LI ZM
TARiHiNOEN
BELGELER
METE TUN<;A Y
Kemalist komunizm: Sabiha Sertel'in makaleleri
KiTAP
73
E L E$ TiRiSi
ENGiN YILMAZ
Kad1nhk Arzulan ve i;agn~1mlan EMiN KARACA
Tek Ki$ilik Olum ve TKP tarihinde "glasnost" mu?
79 RES I M Li
GAYR I RESMi
TARiH
Ataturk ve kad1nlar
85
DEG iN MELER SERDAR DiKKA TLI - YUNUS YAZMAZ "Tiitiinciiniin isyan1": Populist gelenehte yeni bir gedih
.
•
•
Birikim Yayinc1hk Ltd Sirketi ad1na sahibi: Yaz1i~leri MOdOnl: Gorse! Tasanm: Gorse! Diizenleme ve Bilgisayar Uygulama: Yap1m: Bask1: Da~1um:
Murat Beige Abdullah Onay Omit K1van~
Hiisnii Abbas Perka A.$. Sefik Matbaas1 Hiiniyet Holding A.$.
A b on e olmak ioin, a9a01da belirtilen abone be· delini, Blrlklm Limited $irl<eti'nin Pamuk· bank Turbe $Ubesl 21 o2 3 3 No'lu hesabm yabmlanlZ ve baml dekontu fotokopisini, Bi1kin Yayinlan, K~yasofya caddesl, No:17-19/A, Sultanahmet 34400 Istanbul adresine gOndermeniz yeterlidir. Ad1niz1, adresinlzi, posta kodunuzu ve abone i$1eminizin hangi say1dan ba~laya· ca~m1 IOtfen bildiriniz. Abone bedellerl: Yurtioi: Avrupa, OrtadoOu: Amerika: 35 $
45.000 TL. 30$ Avusttalya: 35 $
E ks I k s a y 1 I a r 1~Jn bB$YUru adresleri: iSTANBUL: heti9im Kitabevi Klodfarer Cad. No.7 CaQaloOlu ANKARA: liet1$im Kitabevi Selanik Cad. No.72/A K121lay izMIR. het1$im Kitabevi 857.Sok. izmiroOlu i$hani No.306 Konak
D
Birikim Yay1nlar1
,
Kti~tikayasofya
Cad. No.17·19/A Sul· tanahmet 34400 Istanbul Tel. 512 17 34 •
G
I
I I
E
E
N
G e<;en bir yi.1 boyunca diinyada Ozellikle, Tiirkiye'nin <;evresinde meydana gelen ve hala devam etmekte olan biiyiik altilst olu$1ar; yanm yiizy1ldan <;ok dtinyan1n gidi~ini , ideolojik iklimini belirleyen safla~malan kOkunden sars1p dagitti, ony1llard1r uzerinde hareket etmeye ah~1lm1~ statukolan hiikiimsilz b1rakn ve safl~malann, gii<; dengelerinin ve dunya ol<;egindeki ideolojik-siyasal iklimin yeni ba$tan $ekillenecegi karma$lk bir siireci ba$lattl. D0NYADAKi ALTOST OLUSLAR VE TORKiYE
Biitiin bunlar olurken, konumu, durumu ve gelecegi bu geli~me足 lerle silo s1laya bagb olan Turkiye toplumunda sozkonusu olaylann olaganiisru <;ap1 ve tarihsel onemiyle asla bagda$tlnlamayacak bir pasif ilgi, bir apati hali hokum surmektedir. Herkes $U veya bu oranda gorebilmektedir ki; ulke, siyasalideolojik alamlar ve toplum kesimleri olarak ~imdiye kadar i<;inde hareket etmeye, dii~iin足 meye ah~ng-imiz <;er<;eveler, zemin doniilmez bi<;imde degi~足 meye ba$1aml$tlr ve onumuzdeki donemde hi<;bir ~ey eskisi
A
y
N
B
gibi olamayacak, yap1lamayacaknr. Bu bilinmekte ve herkes kendi a<;1s1ndan ne yapmah sorusunu ~imdiden oniine koyup taru~maya ve tutum belirlemeye <;ah~mak yerine "beklemek"te, sanki hi<;bir $ey olmam1$ gibi konu$maya, davranmaya devam etmektedir. Oyle goruniiyor ki Tiirkiye, kendi giindemini kendisi belirlemek yerine, sorunun "d1$ardan" dayaulacag1 ant beklemekte, onun ne tilr, nas1l konulmu$ bir soru olabilecegini dil$ilnmek bile istememekte, ama gelecegin hi<; de parlak olmayacag1n1 pe$inen kabullenmi$ kotiimser bir tedirginlikle olanlan "izlemekte"dir. Onemle belinmeliyiz ki; burada sozkonusu olan yaln1zca Turkiye'nin yeniden kurulmakta olan "diinya diizeni"ndeki yeri ve konumuyla ilgili bir sorun degildir. Birikim'in ge<;en sayi.s1nda konu bu yonuyle ve anahatlanyla ele ahnmt~tl. Orada a<;1klanmaya <;ah$tld1g1 uzre, sozkonusu altiist olu$1ar ve i<;ine girilen yeni bir dunya diizeninin te$ekkiiliine dogru giden surev; Turkiye'nin Online son derece ciddi sorunlar yeni oryantasyonlan giindeme sokma
R
K
M
ihtiyac1n1 y1grnaktad1r. Her ne kadar bunlar <;ok onemliyse de konunun <;ok daha onemli ve hayati yonil burada degildir. Cunku Tiirkiye, uluslararas1 konum, ili$ki ve baglannlann1 degi$ime zorlayan, yeni oryantasyonlan giindernine sokan o geli~meler kar$1S1nda hangi yolu tutarsa tutsun bunu kendi bunyesinde <;ok ciddi degi~imlere ba~vurmaks1z1n, bu mecburiyeti duymaks1z1n ger<;ekle$tiremez. Yani Turkiye'yi $U anda sadece "dt$ politika"s1 itibariyle ilgilendiriyor goziiken geli$meler, ka<;1nilmaz bi<;i1nde onu kendi i<; iktisadi sosyal yap1s1n1, ideolojik-kiilrurel atmosferini dolayi.s1yla siyasal duzen ve giindernini yeni ba$tan sorgulamaya en az1ndan revizyona yoneltecektir. ~oyle ki; Tiirkiye art1k geride kald1 denilebilecek olan dun-Un u<;lil dunya diizeninde bir O<;uncii Ounya ulkesi say1lman1n ol<;iilerini zorlayan bir ulkeydi. iktisadi-sosyal yap1s1 ve kapasitesiyle "birinci dunya"ya kanlmaya aday ilk ulkelerden biri addediliyor, kendisini buna haz1rhyordu. Hem cografi konumuyla hem de ikiyiiz y1la varan
3
"Bauhla~ma"
yonandeki tarihinin birikimleriyle ve bunlara ek olarak "Bau"n1n, "birinci diinya"n tn ilk s1radaki milttefiki konumuyla "kaderi"ni oraya baglam1~. gelecegini bu diinyada arayan, y6nuna oraya c;evirmi~ bir toplum durumundayd1. Oysa ~u son altast olu~lardan sonra, gerisinde en az1ndan ikiyuz y1lhk bir tarih bulunan. o genel tutum, yonelim ve bu sure<; ic;inde ~ekillenmi~ toplun1sal formasyon, ~imdiye kadar ka~1la~uklanndan c;ok daha yogun iticilik yonil daha BattCI bir setin onande orulmekte oldugunu gormektedir. Tilrkiye'yi bir Ganey ulkesi Statiisiine iten danya olc;egindeki yeni Kuzey-Guney aynm1nda "Kuzey"de sayilmak sadece yuksek endustri giiciiyle, iktisadi zenginlikle degil, toplumlar1n Oyle kolay kolay degi~tiremeye足 cekleri dint-kulturel hatta 1rksal nitelikleriyle de hesaba kanld1klan bir yakla~1m1n iirflniidilr.
AVRUPA BiRLiGi VE iDEOLOJiSi
4
Dune kadar Turkiye'nin Ban dunyas1na tam entegrasyonu i<;in "gerekli" ko~ullan sayarken iktisadi duzey ve siyasal di.izenle ilgili hususlan belirtmekle yetinen Avrupah otoriteler ~imdi aruk Turkiye'nin dintki.iltiirel ozellikleriyle ilgili "kayg1lan"n1, bunlann yaratug1 "engeller"i ifade etmeye ba$lam1$lard1r. ~aphesiz bu s1rf Tarkiye ve benzeri alkele(e kar$I ileri surf.lien bir argiiman degildir. "Reel sosyalist" rejimlerin c;oka~uniin hemen arifesinde, Bau Avrupa'n1n mevcut dint, ulusal farkhhklan a~m1~ bir Avrupahhk bilincine ula~m1~ gorunamu veren kamuoyu, c;oku~an tozu duman1 da~hr da~lmaz neredeyse I.Danya Sava~1 oncesinin milliyetc;ilik, ulus c;1karlan hesab1 ile yuklu havas1na buruniiverdi. Reel sos-
yalist rejimler y1k1hrken bunu ozgarlak ve demokrasinin evrensel zaferi olarak selamlayan ve bu zaferin birle$tirecegi Atlantik'ten Urallar'a kadar bir Avrupa'mn amk giindemde oldugunu hayloran kamuoyu, c;ok gec;meden aralannda ciddi tarihsel sorunlar ve c;1kar farkhhklan olan milletlerin toplam1 olarak Avrupa'daki muhtemel geli~meler uzerine kafa yormaya ba~lad1. Elbette ki bu Avrupa birligi yolunda aulm1~ bir dizi ve epeyce yerle~1ni~ ad1mlar1n geri aulacag1 anlam1na gelmiyor. Avrupa ic;i milli sorunlar1n, c;1kar c;au~malann1n gerilimini asgariye indirmek mamkunse yoketmek ic;in bu birlik surecinin ilerletilmesi elzemdir. Arna ~u c;ok onemli noktayi unutma1nak gerekiyor: Nas1l herhangi bir siyasal ideolojiyi, ozellikle milliyetc;ilik turunden ideolojileri canh ve i~levsel tutabilmek ic;in bir "du~man"a ihtiyac; varsa; ~u ko~ullarda ornegin Avrupahhk ideolojisi de etkili olabilmek ic;in bir "da~man"a bir ka~1ta ihtiyac; duyacakur. Avrupa ic;i milliyetc;iliklerin birbirlerine yoneltebilecekleri enerji bu "dii~man"lara kanalize edilebildigi oranda Avrupa ic;i sorunlann daha rahat halledilebilecegi bir zemin de olu~mu~ olacakur. Danya olc;eginde omegin bir japonya, bolgesel planda Avrupa'yi c;evreleyen Miisluman ulkeler ku~a~ herbiri farkh "hassasiyetler"e -veya c;1karlara deyin- kar~1bk verecek "da~man"lar olamaz m1? Avrupah ozellikle Bau Avrupah egemen-yonetici s1n1flar ic;in japonya, daha alt (popiiler) toplum kesimleri ic;in Avrupa orijinli olmayan toplum ve topluluklarla olan "ka~1t"ltg1 bir arada ifade eden bir Avrupahhk ideolojisi, hie; ~iiphe edilmemelidir ki; sadece sozculerini beklemektedir.
Bu ideoloji yaksei< sesle ifade edildigi Avrupa'n1n tutumunda gozle gorulur hale geldiginde, Tiirkiye uzerinde yapacag1 etki benzer iilkelerin hic;biriyle k1yaslanamayacak olc;ude sert, yogun ve ~iddetli olabilecektir. <;unkii yukarda da i~aret edildigi uzre Turkiye cografi ve tarihsel konumu, olu~umu itibariyle Ban'yla, Avrupa'yla ozgiil bir ili~ki ic;inde olagelmi~, boylece ~ekillenmeye c;ah~m1~ bir toplumdur. iktisadi, sosyal ve siyasal ~ekilleni~i -veya $ekillenemeyi~i- kulturel olu~umu -veya karma~as1- kendi "otontik" ogeleriyle birlikte bu ozgiil ili~kinin getirdiklerinin, buradan "ald1klan"n1n da eseridir. Bu "ahnan"lardan pek az1mn massedilip biinyeye maledildiklerini, milli ki.iltiir ve kimligimize yerle~tigini belki soyleyebiliriz; ama c;ogu ve en onemlileri ic;:in ancak ~ekli veya yazeysel bir yerle~iklikten bahsedilebilir. "Demokrasi"den eglence kalturumaze, hukuktan muzige, devlet nosyonumuzdan ahlak kavray1~1m1za kadar Tiirkiye toplumsal formasyonunu olu~turan hemen her kurum, ili~ki ve deger olc;asu, bunlar1n "yerli" kar~1hklanyla "Avrupah" ic;eriklerinin hic;bir zaman tam oturmam1~ bir birle~imi olagelmi~; degi~imler bu oturmarru~足 hga sadece yeni bic;imler kazand1rm~lard1r.
'70'li yillardan beri i$te bu oturmam1~h~n arunu olan bir kimlik krizini zaten y~amakta olan Tiirkiye toplumu ic;ine girdigimiz donemin ko$ullannda "Avrupadan" gelecek d1$talayic1, "dii~man" say1c1 bir ~ok kar~1s1nda ya tam bir reaksiyon refleksi gosterip, biinyesindeki "dii~man"dan "ann1p" "oz kimligi"ne barunmeye yonelir; ya da -ki buna daha ~imdiden ba~lan1lmahd1r- kendini o tar bir milli kimligin degil, evrensel Bi ri ki m 11 I MA RT 1 9 9 0
<;agtnc1hgt vurgulu bir kimligin olu$turulmas1 denemesine adar. Turkiye'de sol, ozellikle sosyalist hareket, bu ikinci alternatifi geli$tirebildigi, Turkiye insan1na bOylesi bir kimligin olu$turucusu olabilme ozgiivenini kazand1rabildigi oranda 1990'h y1llann Turkiye'sinde oncu, don11$t11rl1cu bir rol oynayabilir; boylece yaln1zca bu ulke i<;in degil, en az1ndan bulundugu bOlgede ve hatta yan kuremiz <;ap1nda tarihsel bir gorevi yerine getirmi$ olur. SOSYALiST AKIM VE SOSYALiZMiN EVRENSELLiCi
Ancak $U var ki; bu <;apta bir gOrevi rolu yerine getirmeye talip olabilmesi i<;in sol ve ozellikle sosyalist alo.m1n kendisini evrensel bir yakla$1m, bir dunya ve insan kavrayt$I olarak yeniden tan1mlamas1 $artur. Ve bunun ilk etab1nda da sol ve sosyalist olman1n ilk aynm <;izgisi, bu nitelemelerin oncelikle ne anlama geldigi, ilkin neyi i$aret ettigi -ozellikle ya$anan deneylerin, son geli$melerin gOsterdigi derslerin 1$1g1ndabelirlenmesi 6nkO$Uldur. Az sonra bu konuya yeniden dOndiigumiizde ai;1klanacag1 uzre bu Onko$ulun geregini yerine getirebilmek i<;in bu ulkede kendisini sol veya sosyalist diye niteleyen herkesin kaohm1na a<;1k platformlar kurulmah, sorun buralarda konulup tartl$tlmabd1r. Buna e$1ik etmesi gereken ikincil, ama acil ihtiya<;, Turkiye ve onun i<;inde d11$11nulebilecegi bolgeler baz1nda, bu bOlge halklann1n tumunii kapsayan, onlara ortak bir in~a i;agns1 yapan bir gelecek projesi olu$turmakor. Toplumlar aras1 ili$kileri devletin ve onun "dt$ politika" kanallann1n tekeline b1rakmak, 6zellikle $U ya$anan koklii altiist olu$lar ve veni saf-
la$malar doneminde iyice kabul edilemez sayilmahyken; Turkiye'de sol ve sosyalist <;evreler onci.iluk yapabilir, bolge halklar1n1n "resmi" olmayan temsilcilerinin dogrudan kar$1la$acaklar1, birbirlerini tan1yacaklan, ortak sorun ve i;ozum yollann1 tartl$acaklan her tiirden kanahn devreye sokulabilecegi bir giri$imler serisi ba$latabilirler. TC devletinin her firsatta pompalad1g1 "etra& d11$manlarla i;evrili bir i.ilkede ya$1yor olma" imaj1n1n da etkisiyle kendine doni.ik bir di.i$i.inme atmosferinde ya$ayan Turkiye toplumuna, onun bu yaln1zbk psikozundan s1ynlmas1n1 saglayacak, i;evresinde ortak ve birlikte i;ozumlenebilir sorunlan olan halklar oldugunu "yeniden hanrlatacak" bir kampanya, sadece ufuk ai;1c1 degil, ayn1 zamanda solun sosyalizm hareketinin kaynag1nda yer alan zengin in路sani deger ve ideallerin geregince a<;1mlanabilmesi, somutta kavran1labilmesi i<;in de, ozellikle $U dOnem ko$ullannda bir zorunluluk derecesindedir. Sozkonusu projelerin ve onlann i<;inde geli$tirilip olgunla$tlnlacag1 kampanyan1n inand1nc1 ve cezbedici olabilmesinin bir onen1li $aru da bu proje ve kampanyalann Tiirkiye ve bolge halklann1n ortak tarih ve ki.iltur miras1na gondermeler yapan, o tarihte ger<;ek bir onakbk duygusunu veren hemen her $eyin hamurunda $imdi solun bayraktarhgtn1 yapngt insani deger ve yakla$1mlann mayalad1gtn1 gOsteren nitelikte olmahd1r. Oi;i.inci.i nokta, bu ana <;izgileriyle tan1mlanan gorevi misyon degerinde kavratabilecek motivasyonlann neler olabilece~i, kimleri motive edebilecegi -veya etmesi gerektigi- ve bu hareketliligin kendisini nas1l, nerede ve hangi formlar alunda ifade edebilecegidir.
Bunu tesbit edebilmek i<;in yapt1gtm1z analizin durum muhakemesinin ba$lang1<; noktalann1 haurlatmamtz gerekiyor. Az once i$aret edildi ki; y11lardan beri zaten bir kimlik buhran1 ya$amakta olan Turkiye toplumu, kun1lmakta olan yeni dunya duzeni ko$ullannda ve ozel olarak "Bau"yla Avrupa'yla aras1na konulabilecek "mesafe" kaf'$1s1nda kendisini bir yo! aynm1nda, tariht bir karar an1nda hissedebilecektir. Onumiizdeki donem buna gebedir. Bu noktada yap1lacak se<;im, Turkiye'nin 6zgul tarihsel "macera"s1, toplumsal-kulrurel $ekillen(eme)me sorunlan nedeniyle, siyasal-kulturel-sosyal varolu$unun tumunu ilgilendiren altematifier baz1nda olacaknr. Ozetle Turkiye toplumu nas1l bir toplum olmak istedigine, kendisini yeniden $ekillemek i<;in hangi referanslara, hangi deger ve Onceliklere ba$vuracag1na karar verecektir. ~u andan belli olan iki alternatif kumesi vard1r. Birinci kume, Turkiye toplumunun "Ban"yla ili$kisini ba$tndan beri ele$tiren, bu ili$kinin, bu "Bauhla$ma" yoneliminin -dine veya "milli ozelliklerimiz"e referansla tan1mlanan- milli kimligimizi "bozdugu"nu One sQren aktmlard1r. Bunlar, tek eek veya bir kts1m unsurlann1n birle$erek olu~turabilecekleri ak1mlar arac1hg1yla Turkiye toplumuna bir "annma", "titreyip kendine donme" veya "hak yoluna davet" program1 sunacaklard1r. Eskiden de bu yolda "eylemde bulunma" ah$kanhg1 olan, "din"e, "milli ozelliklerimiz"e, "geleneklerimiz"e ayk1n toplumsal, kulturel kurum ve davrant$lara &rsat bulduk<;a fiilen sald1nda bulunan bu kesimler, i<;ine girdigimiz donemin ko$ullannda bunu bir gene! program, ana eylem zemini haline getir-
5
6
meye haz1rd1rlar. ikinci kume dunun "Bauhla~ ma"c1, "Atatlirkc;:u" diye nitelenen, giinlimliz baglarn1nda ise "muhafazakar" denilrnesi gereken kesirnlerden olu~rnaktad1r. Siyasal planda ANAP'1n "liberal" oldugu iddia edilen kanad1ndan SHP'nin rnerkez egilirnine, DYP'den "devlet partisi"ne uzanan bir yelpazede temsil edilrnektedir. Bunlar ic;:in "Bauhla~ma" hic;:bir zaman bir dunya goru~u, bir toplum ve insan anlay1~1 olarak Ozilmsenmemi~, s1n1f ve zilrnre olarak c;:1kar ve ihtiyac;:lan oran1nda kavranan, o c;:erc;:eve ile s1n1rh bir program olagelrni~tir. Bu "Bauhla~ma"c1lann yine o "Bat1"n1n sosyokiiltiirel varolu~unun asli unsurlan olan siyasal, moral, sosyal deger ve kururnlan es gec;:erek, bunlan sahiplenmekten kac;:1narak olu~turduklan kendilerine mahsus "Bat1c1" tutum zaten ba~hba~tna ac;:1klay1c1d1r. Arna bu kesim, bir butun olarak ulkenin iktisadi ve siyasi hayauna hukrneden konurnlan elinde tuttugu ic;:in bu "yukar1dan etkileme"ler yoluyla Turkiye toplumsal formasyonunda ciddi degi~ikliklere de yolac;:rn1~ ur. Boylece toplumun c;:e~itli s1niflan ic;:inde kendisini "demokrat", "laik", "ozgiir du~iince yanhs1", "modem" diye tan1mlayan ancak bunlann hepsine "ama" diye ba~layan s1n1rlay1c1 gerekc;:eler ekleyen insan tipleri olu~mu~tur Bunlar az1msanmayacak say1dad1rlar ve "olagan ko~ullar"da sOzu edilen "duzen partileri"nin, "olaganustu hallerde" ise hernen "devlet partisi"nin destekleyicisidirler. Bu kesimler, "milli" ve "dini" bir "annma" talebiyle harekete gec;:ebilecek akirnlann yiikselmesi halinde, surdurdukleri o "Bauc1" addedilen hayat tarz1n1n tehdit edilmesi durumunda o hayat tarzlann1 savu-
nacak felsefi, moral dayanak ve tutarhhklan olmad1g1 ic;:in "devlet"e s1gtnmaktan, onun giicline c;:agnlar yapmaktan ba~ka bir ~ey yapamazlar. NASIL BiR HAYAT TARZI?
Solcu ve sosyalist olman1n Kemalist-Atatiirkc;:u program1 benirnsemek, art1 mulkiyet ve payla~1rn duzeninde devletc;:i, e~itlikc;:i duzenlemeler istemekle ozetlendigi 1960'11 yillar ba~lan g1c1 geride kald1. Varolan sosyalist hareketin buyuk c;:ogunlugu Kemalizmle ili~kilendirilecek hic;:bir yonunun olmad1g1n1 ortaya koyan ideolojik netle~me siirec;:leri ya~ad1lar. Ote yandan sosyalist olmayan, ama Kemalizrnle aras1na mesafe koymaya da ozen gosteren c;:~itli sol egilimler de ortaya c;:1kt1. Bu sol ve sosyalist kesimlerin herbirinin kendine gore bir iktisadi-siyasi duzen projesi vard1, ama gerc;:ek anlamda bir toplum, bir hayat tarz1 projesi one surliyor degillerdi. ~iiphesiz toplurnsal hayaun kimi yonleriyle ilgili tasanmlardan sozediliyordu, arna bunlar iyice belirtilmi~ bir insan kavrayi~1 ve hayat felsefesinden hareket eden bir perspektiften yoksun, sadece o Clzerinde durulan iktisadi-siyasi projenin gerekli kild1gt diizenlernelerden ibarettir. Bu, ozellikle "koklu bir toplumsal devrim"den sozeden ' kabul sosyalizm hare~eti ic;:in edilemez bir "bo~luk" sayilmahyken aksine uzerinde durulmaya bile deger goriilrnemesi ~uphesiz anlamhd1r. Ashnda bu bo~luk sosyalizm hareketi aleyhine dolduruluyordu. Bir yandan sag radikal akirnlar kurklu zengin kad1nlann1n ve ~1k burjuvalann da komunist olduklann1 soyleyerek bu tip bir hayat tari:1na ka~1 alt s1n1flann "geleneksel tepkisi"ni kullan1rken, biraz da bu tiir propagandalann etkisiyle sosyalistler "halk1m1z'-
'tn ya~ama ah~kanhklanna kendilerini uydurmak ic;:in olmad1k "fedakarhk"lan yapular. Dun, Turkiye'de dinci ve fa~ist aklm dahil tum sag ve sol hareketler ulkenin 6nunde gerc;:ekle~tirilebilir bir ileri endustriyel (Bau gibi) toplum hedefi gorliyor ve hangisinin bunu gerektigi gibi gerc;:ekle~tirebile cegi konusunda tart1~1yorken, geni~ kitleler de oyle ya da · boyle vanlacak bu duzeyin kendilerine saglayacag1 iktisadi nimetlere bak1yor ve sozkonusu akimlar da hangisinin daha fazla ve kahc1 nimet saglayacag1, bunun yolunun ne oldugu konusunda c;:at1~1yorken , ideolojik-siyasi ortam bu eksende belirleniyorken; ozel olarak sol ve sosyalist hareket kendisinin nas1l bir hayat tarz1 ve felsefesini temsil ettigini, topluma bu anlamda nas1l bir kirnlik kazand1racag1n1 pek du~unmeyebilir; dini-fa~ist
ak1mlar nezdinde rnonden burjuvaziyle e~ tutulrnaya, "halkim1z gibi" olmak ic;:in yapugi onca zorlanmaya "katlanabilir"di. Arna ~imdi, Turkiye'nin ileri bir endiistri toplumu olacag1na dair yayg1n inane;: ve perspektif kararm1~ken, ony1ld1r yiiriirlukte olan malam "liberal" politikan1n e~liginde ve bilinc;:le devreye sokulan tuketimci ideolojinin azd1rd1g1 iktisadi c;:1kar giiduleri tatminsiz kalm1~ rnilyonlarca insan karamsarhklan alnnda nereye ak1tacaklann1 bilmedikleri h1nc;:larla donenip dururken; ve o iktisadi tatrninsizlik fikrini ~leyip motive edebilecek sol ve sosyalist hareket dogru ya da yanh~ ozde~le~tiril digi "reel sosyalist" rejimlerin spektakuler c;:oku~uyle daha bir prestij yitirmi~ken ve aynca ~imdiye kadar gozuktiigii "iktisattan sozeden" kimligiyle iktisadi boyutu one c;:1kanlan o Birikim l JI MART 199 0
"c;Okii~"ten
daha bir yaralanm1~ c;1karken, yani bu haliyle bir altematif olma ~ans1n1 biisbiitiin yitirmi~ken ... biitiin bunlann iizerine Batt tarafi.ndan itilmenin ~oku geldiginde ... kendisini iktisadi planda ifade edebilme kanallan kapah olan bu c;ok yOnlii itilme potansiyeli ancak sosyo-kiiltiirel boyutu vurgulu bir siyasal hareket zeminine yOnelebilir. Sol eger bu zeminde yoksa, kendisini ister istemez Atatiirkc;il-muhafazakar kamp1n gerisine s1g1nm1~, oraya itilmi~ bulacak ve bu kamp1n sag "annmac1" hareketi basnrmas1n1 ehven-i ~er diyerek de olsa dileyecektir. Oysa sol-sosyalizm hareketi, o sosyo-kiiltiirel zeminde gerc;ek, apayn bir altematif olarak varolabilir ve varolmahd1r. <;un kii bu zemin, "mevcut ko~ullar nedeniyle" silriiklenmek zorunda kald1g1 bir zemin degil, tam aksine kendi varolu~ nedenine, kaynag1na en yak1n nokta, amac1n1n oznesi, amac1n1n bizatihi gerc;ekle~ecegi yerdir. Sol ve ozellikle sosyalist ha_reket ic;in toplumsal deg~im veya toplumsal devrim deyimleri hakk1yla kullan1liyorsa bu ancak boyledir. Sol ve sosyalizm hareketi, ~u durumda kendisini bir itilme ve ku~at1lm1~hk haline getirip b1rakm 1~ gibi goriinen tarihini sorgulamaya y6nelecek Tiirkiye toplumuna, yeni bir toplumsal kimlik yeni bir toplum c;agns1nda bulunmahd1r. Su anda bu topluma referanslannt "Ban"dan ald1g1 iddia edilen bir "Batthla~ma" o yonde bir degi~im siireci ya~amakla vahim bir hata i~ledigini soylemeye haz1rlananlara ka~1; ayru siireci, o siireci bu topluma empoze edenleri solun, sosyalizmin insani-toplumsal amac; ve degerlerinden kalkarak; c;ok
daha yetkin, kapsamh ve derinlikli olacak olan bir yakla~1m ic;inde ele~tirerek cevap vermelidir. Genel olarak solun ve sosyalizm hareketinin, ilk kez o "Bau" dilnyas1nda etkin, pratik bir hiiviyet kazand1nlan humanist diinya ve insan felsefesi ic;inde temellendigini ac;1kc;a soyleyip sahiplenerek, bu felsefenin "Bao"yi "iistiin" ve "ileri" kilan dinamigi yaratng1n1, ama bugiin Ban denen diinyan1n s1rf bununla ~ekillenmi~ say1lamayacag1n1, oyle addedilse bile 0 dilnyan1n sozkonusu felsefe ve dinamigin belli ve k1s1tb bir ifadesi oldugunu ve hele bizdeki "Banhla~ma"n1n bu anlamda bile asla "Banc1" diye nitelenemeyecegini anlatmakla "altematifler miicadelesi"nin fikrr cephesini ac;mahd1r. Sol ve sosyalizm hareketi temelindeki humanist perspektifin evrensel mahiyetini, c;e~itli uygarhk dunyalannda ve bu arada "bizim diinyamiz"da da ~u veya bu yOnleriyle bir yakla~1m olarak geli~tirildigini anlatabilir ve bu perspektifin insan1 merkez alan onu kendi kaderinin tek efendisi sayan ba~langic; noktas1n1 ve buradan hareketle en ileri ifadesini sosyalizm idealinde bulan c;ok yonlu yarat1c1uretken nitelikleriyle kendini var eden ozgiir insan(lar)1 gerc;ek kilma hedefini Ozellikle vurgular. Bu vurgulama, hem sol ve sosyalist hareketin sosyokulturel diizeyde onerebilecegi davran1~ ve eylem ufkunun kavran1lmas1 hem de "annmac1" dini-milli ak1mlann mahiyetini sergilemek a<;1s1ndan bilhassa Onemlidir. KUTSAL VARSA iNSANDIR. ..
ikinci husustan ba~larsak; dikkat edilmelidir ki sozkonusu "annmac1" aktmlar Tiirkiye toplumuna, insanlara "ilahi" veya
"milli" otoritelerin Onceden saptayip. uyulmas1n1 ko~ulsuz istedikleri ya~ama kahplan empoze etmektedirler. Bir toplumun, insanlann kendilerini, sorunlann1 c;ozmekten aciz hissettikleri, ne yapacaklann1 bilemedikleri, hatta ic;ten ic;e kendilerini a~gtlad1klan bir ruh haline girebildikleri donemlerde, bu "yiiksek iradeler"e kendini teslim etme egilimi giic;lenebilir ve boyle yapanlar teslim olduklanna atfettikleri kutsalhg1n itaat yoluyla kendilerine de bula~tl g1n1 varsaytp "yilceldikleri" zehab1na kap1labilirler. Kutsal varsa eger insand1r, insandad1r ve sadece oradad1r. Solun ve sosyalizmin c;1ki~ noktas1 budur. insan kendisini eylemliligiyle, bu eylemliligin niteligiyle yiikseltir veya alc;alnr. Kendi varolu~unu kendi belirleyebildiginde, bu eylemli varolu~unu zenginle~tirdikc;e ve bu zenginle~meyi evrensel olumlu insani degerleri ic;eren ili~kiler ve formlar ic;inde gerc;ekl~tir dikc;e kendisini yiiceltir. 0 halde bugun, ic;inde y~a makta oldugit toplumdan rahats1zhk duyuyorsa, bir kimliksizlik hissine kap1hyorsa, bir meydan okuma ve itilmeyle ka~1la ~1yor ise biitiln bunlara kar~t verecegi cevab1, insan olarak kendisinde varolan potansiyeli harekete gec;irerek, yukanda belirtilen tiirde ve ic;erikte bir kendini yiiceltme hamlesi b~la tarak, yani kendi "kader"ini ve ya~ama tarz1n1 bizzat kendi dii~iiniip, kendisi gibi insanlarla karar verip uygulayacaktir. Dolay1s1yla solun, sosyalist hareketin mesaj1 ve amac1, bir kitlesel ·inisyatifler siireci, bu surec;te ya~anacak bir yenilenme, yeniden kurma anhm1d1r. Eger bu kapsamda bir alan ve hareketlilik ongoruliiyorsa "sol ve sosyalist hareket" ibaresini
7
ni<;in kulland1gim1z1n aynca a<;1klanmas1 gerekmez. Sosyalist hareket, kendine izafe ettigi aytrdedici vas1flann1, ama<; zenginligi ve derinligini butiin bir solla birlikte yanyana bulundugu her yerde fiilen gosterebilmeli, kan1tlayabilmelidir. Kendi i<; dunyas1na kapanrn1~. once kendi "i<; sorunlan"n1 karara baglamaya sonra kendi ozgiic(in(i OIU$tUrup geli$tirmeye c;ah$1p daha sonra ba~ka lar1yla ili$kiye mi yoksa mucadelcye mi girecegine karar verecek bir sosyalist hareket tavn bugiiniin ko$ullannda sadece gizli bir i<; glivensizligin, ana ve
ozglivenin varolup olmad1gIn1n denenecegi gii.nlere geliyoruz. â&#x20AC;˘
gelecege Slrt <;evirmenin liriinu, bunlan onmenin bir bahanesidir. Sosyalizm hareketi kendi i<; narnusuna, 'amac1n1n saglamhg1na, yarauc1 yeteneklerine ger<;ekten gliveniyorsa ve bunun aksi du~uniil~mez ise butun platformlar "onun"dur. Yanyana bulunduklanndan kendisine "leke" gelecegini degil, kendisinin oraya 1$1k, ayd111hk ta$1yacag1n1 d11$11nebiliyorsa, haldeki glicii ve durumu ne olursa olsun "gelecegin" belirlenmesinde onun sozu ve eyleminin mutlak yeri olacakur. Galiba her $eyden once bu
Diizelti: 10. say1da teknik bir hata sonucu 5. sayfan1n orta siitununda bir boliim c,:1kmam1$nr. Okunmayan boliim $c5yledir: Kimsenin ciddiye almas1 bekleneme.z. Sosyalizm ancak o yap1 ve kurumlarla ozd~ olmad1gJ.n1 hatta onlarla ciddi <;eli$kileri oldugunu kan1tlayacak kapsamh bir yakla$1m1 "yeniden" kurabildigi olc;ude altematif olma iddias1n1 inand1nc1 bi<;imde one surme imkan1na "yeniden" kavu$abilir.
â&#x20AC;˘
8 â&#x20AC;˘
Birikin1 111MART1990
s
y
A.
s
G
0
N
0
L
K
1990'lann ba~¡1nda dunya panoramas1 MURAT BELGE
â&#x20AC;˘
â&#x20AC;˘
B u sayidaki "Giinluk"te yapmaya cah~ng1m ~eyi Ocak'ta, 1990'1n ilk ay1nda yapsam daha iyi olacaku. Daha oncekiler gibi ~u ya da bu bakimdan onemli buldugum birkac sorunu i~lemek yerine, dunyaya panoramik bir bak1~la bakma ihtiyac1n1 duydum. Boyle olunca, ayr1nuya girmek miimkiin olmuyor elbette. Dunya iistunde htzh bir "nerede ne var" gezintisi yap1labiliyor sadece. Buna neden gerek duyduguma gelince, ilkin, daha sonra yazacaklanm icin boyle genel bir cercevenin yararh olacag1n1 dii~iindiim. Ayr1ca, Dogu Avrupa ve sosyalizm dunya gundeminde ba~ ko~eye kurulup oturdugundan beri ba~ka bolgelerde olup bitenlere ilgi azalm1$U. ikinci gerekcem de ashnda buna bagh. Bu "gozden gecirme" sonucunda insan baz1 genellemeler yapabiliyor. Ben de genellememi, yani sonucu, yaz1n1n ba$1nda belirteyim. Sosyalist iilkelerdeki htzh degi$imle birlikte yeni bir ulkeler kumelenmesi onaya cikn san1yorum. Sayle: geleneksel kategorilerin Birinci Dunyas1 ile ikinci Dunyas1 birbirlerine yakla~1rken , her ikisi ile Ocuncii Diinya arasmdaki mesafe sanki artn. Bir ba~ka kategorile$tirmeye gore de, Dogu ile Ban yakla$tl ve ortaya daha guclii bir Kuzey c1kard1; geriye daha zayif bir Guney kaldi. . Bunu ekonomik gostergelere, kalkinma hizlanna vb. bakarak soylemiyorum. Onlan da icerecek bicimde, ama oncelikle kiiltiirel bir duzeyde soyluyorum. Bu baglamda Kuzey, insan sorunlann1n coziimiinde gitgide $iddetten uzakla$1yor. Bu tamamlanm1~ bir siirec degil ve soyledigimin yig1nla istisnas1 gosterilebilir. Arna boyle bir gene! yontem var. Sava$ tehlikesi uzakla$1yor; onunla birlikte silahlanmada ciddi bir dii$ii$ bekleyebiliriz. Bu genel cercevede, daha tekil olaylarda da ~iddete daha az ba$vuruluyor ya da $id-
I
detin ortaya c1kngi durumlarda, $iddetin cirkinligi belirginle$iyor. Bir iki omek vereyim: Birincisi Bau'dan ve dogrudan $iddete dayah bir olayla, Amerika'n1n Panama miidahalesiyle ilgili. Amerikan askerleri iilkelerine dondiikten sonra, ilginc bir geli$me ba$lad1: sava$1n kac1n1lmaz stresinin bu askerlerin psikolojik dengeleri iistiindeki kotii etkileri... Sava~1n, sava$an insanlann psi$ik yap1lann1 cok kotii etkiledigi dunya varolah beri bilinen bir $ey. Arna tam da Panama sonras1nda konunun boylece bas1na yans1mas1 ilginc. (iinkii zaten oyle ciddi bir sava$ olmad1; aynca da bu askerlerin donii$11 genel kahramanhk torenleri aras1nda gercekle$mi$ti. Tam da bu ortamda psikiyarrik incelemeler, muayeneler, tedaviler cok beklenir bir $ey degildi. Hele binlerce gencini Vietnam'da kurban etmi$ bir toplumda... Arna san1nm bu duyarhkta Vietnam'1n da pay1 vardi. Vietnam s1ras1nda genel insanhk ve Amerikan kamuoyu sava$a boyle dogrudan ve kanks1z insani ac1dan bakmaya henuz haz1r degildi. Arna sava:;; ilerledikce ve bilinen sonuclar1n1 verdikce, bu bak1$1n gerekliligini pek cok ki$i kavrad1. Bircok film veya roman "sava$ gazileri"nin nasil insant enkaz haline geldigini inceledi vb. Simdi, bu $ekilde olgunla$ID1$ ve bilgilenmi$ kamuoyu, Vietnam ameliyat gecirmekse onun yan1nda cicek a$1s1 ol~ak gibi duran Panama operasyonuna boyle bir duyarhkla bakabiliyor. Kimileri buna "liiks" der (ve $iiphesiz boyleleri de cok). ikinci 6rnek Dogu'dan. (ekoslovakya'da bulunan bir Turk gazeteci anlatml$U: (ekoslovaklar, Husak'1 deviren olaylar dizisinin ilk evresinde polisin nas1l vah$iCe davrand1g1n1 soyliiyorlarml$; bizim gazeteci i$in aynnnlann1 sorunca, sozkonusu vah$etin 6meginin "Turk standartlan" cercevesinde pek hafif kal-
9
10
d1g1n1 anlamt$ ve soylemi$ de bunu; o zaman (:ekler, "Arna buras1 Cekoslovakya," demi$ler, "Turkiye degil." Yukandaki Panama operasyonunun bir benzeri de Sovyetler'de oldu; Azerbaycan'a askert mudahale s1ras1nda. Gonderilen askerlerin aileleri mudahaleyi k.tnadllar. Amerikahlann Viemam'1gibi Ruslann da Afganistan'1 vardt. Orada birc;ok evlat kaybetmi$ olma deneyimi Azerbaycan olay1na da uzand1 ve birc;ok Rus, "Nemize gerek Azerbaycan'da ne oldugu? Bizim c;ocuklanm1z1n hayanna deger mi?" tavnn1 tak1ndi. K1sacas1 bu Olkelerde insanlar $iddet ic;eren davran1~ ve eylemlere ka~1 giuikc;e daha duyarh oluyorlar. Bir zamanlann kutsalhg1 tart1$llmaz "ulusal dava"lanna, "ulusal s1n1rlann korunmas1"na vb. ka~1. insan hayat1n1n kutsalhg1n1 savunuyorlar. Bu onemli ve olumlu bir geli~me. Gelgelelim, insan1n kafas1na tak.tlan bir ikincil gorunQmu de yok degil. Bu, "Buras1 (:ekoslovakya, Tiirkiye degil" gibi bir sozde belirtikle~iyor. Bir hayat standard1na, bir degerler sistemine yerle~mi~ insanlann kendileri ic;in talepleriyle ba$ka insanlara layik gordukleri aras1ndaki mesafede yanyor tatsizbk. Sayd1gim omeklerin hepsinde var: Panama'da Amerikah askerler psikolojik s1k.tnt1 c;ekmi$ler; peki, ya Panamahlara ne olmu~? Oras1; Amerikahlan degil, Panamahlan ilgilendiriyor. Enneniler, Azeriler birbirlerini bogazlayabilir, onlar zaten boyle insanlar; ama bizim Rus c;ocuklar bo~ yere olmesin, yaralanmas1n. ~imdi, bu say1 ic;in yapogim "Gozden gec;inne" tam bu sonucu vennekte. "Dogu-Ban yakla$â&#x20AC;˘p yeni bir Kuzey yarauyor ve Guney gittikc;e izole oluyor" derken oncelikle bunu anlatmak istiyorum. Cunku azgeli~Â mi~ dunya bir tilrlil Kuzey'in gittikc;e humanistle~en siyasi kulturune yakla~am1yor. Burada insan hayann1n pek bir degeri yok. insan say1s1 da genellikle "gereginden fazla". Kls1r d<"ingQ, sava~lar ve k.ty1mlar halinde tekrarlan1yor. Latin Amerika'ya, ozellikle de Asya ve Afrika'ya bakug1m1zda, insan1n yuzunu giildurecek c;ok az $ey gorebiliyoruz. Kuzey'de, baz1 cephelerde (Romanya, Kosova, Azerbaycan vb.) de obur, loyic1 davran1~ hala surebiliyor. Arna burada genel kural farkh . Bu, dunyan1n bir yerlerinde birilerinin bak.tp da, "Oh, oh! Biz bu vah$et ve deh$et dunyas1n1 geride b1rakuk," diye kivanc; duyacaklan bir manzara da olmamab. En rahat olanlar, en rahatsiz olanlann rahats1zhg1ndan en fazla sorumlu. Ayn1 gezegende ya$1yoruz. Bu gerc;eklik her gec;en giln biraz daha belirginle$iyor. Silahlanmam1z1n tehlikeleri, dogaya kar~1 i$ledigimiz suc;lann tehlikeleri hepimiz ic;in onak. Ve bu gezegende "medeni olan/olmayan" diye iki ayn millet halinde ya$ayamay1z.
Bu $ekilde bic;imlenen yeni dunya ortam1nda, gene klasik "medeni olan/ olmayan" aynmlanna gore ilginc; ozellikleri olan iki ulke ya da bolgede, israil'de ve Guney Afrika'da, bir degi~im c;1kt1 onaya. Bu ulkeler, Dogu-Bau ve Kuzey-Guney'in farkl1 emik yap1larda ic;ic;e gec;tigi, ama dii$manca ic;ic;e gec;tigi yerlerdi. Dolay1s1yla bu ilginc; degi$imin ortaya c;1kngi bu iki ulkenin durumlann1 daha aynnt1h incelemeye c;ah$0ffi. AMERiKA: KUZEY, GONEY VE ORTA
Amerika kitas1na kuzeyden guneye bakahm. ABD'nin bu gozden gec;irmede do~rudan yeri yok, ama zaten her olay1n ic;inde parmagt, ayag1, bumu, bir yeri var. Kanada ise hep kendi halinde; Frans1z kokenlilerin daha fazla ozerklik istekleri, ABD sermayesiyle daha m1 az, daha m1 c;ok i~birligi yap1lmas1 gerektigi taru~malan ic;inde, oldukc;a sessiz sakin, kendi hayat1n1 ya$1yor. Meksika da, kendi farkl1 sorunlanyla gurultusuz pat1rt1s1z ba$a c;1kmaya c;ah$1yor. D1$ borc;lann1 kendi ac;1s1ndan olabilecek en iyi bic;imde erteledi, taksitlendirdi, onun ic;in epey rahat (Dunya mali kurumlann1n Dogu Avrupa'ya ister istemez kaynak akitacagin1 sezip erken davranarak o kisa vadeli ama goz doldurucu bir "devlet adamhg1" Omegi verdi). Ona Amerika'da i$ler daha kan$1k. Nikaragua sec;ime girdi ve Sandinisder kaybetti. Sec;im oncesinde ABD durust bir sec;im ortam1n1n engellendigini bang1r bang1r ilan ediyordu. Gelgelelim, bu onam1n demokratik sagbkhhgtn1 denetlemek ilzerek OAS ve BM ad1na burada bulunan kurul ve bireyler de herhangi bir ciddi hukumet baskis1 olmad1gin1 sOyluyorlardi. Salvador'da ic; sava$ $U gunlerde yatl$ffil$ olarak devam ediyor. Ancak devlet ba$kan1 Cristiani bir sure once oldurulen rahipler olay1ndan ordu birliklerini sorumlu tutunca, bir gerilim yaratmâ&#x20AC;˘$ oldu. Salvador ordusu $imdiye kadar istedigini Oldunnli$, kimse de sesini c;1karmam1$tl. Arna sivil politikac1lar gerc;ekten guvenilmez ki$iler olabiliyor. Yeni ba$kan sagc1 ol<lugu halde orduya kaf$1 bu densizligi yap1verdi. Arna ordunun onu da indirecegi soylentileri bir hayh yaygin. Bu olursa, orduyla yakin ili$kisi iyi bilinen partisi ARENA'n1n ne yapacag1, merak konusu. ABO de, Salvador ordusuna haks1zbk edenlerden. Gec;enlerde ABD'nin bu ulkedeki askert dan1$man1 General Thurman, Salvador ordusunun gerillalan nihai bir yenilgiye ugratabilecegil).e inanmad1gin1 ac;1kladi. Baz1 Demokrat senatorler de Salvador'a askeri yard1m1n kesilmesi ic;in Onerge verdiler. Oyleyse ne bekleniyor Salvador'un bunca yilhk ic; sav3$1ndan? ABO, bu kadar yak1n1nda "solcu" ulke istemiyor. Ashnda bundan c;ekinmesi ic;in hic;bir ciddi neden yok. Kl1ba otuz y1ld1r orada, ABD'ye bir zaran dokunmad1. Daha yirmi Salvador olsa onlann da bir Birikim 1 1 1MART1990
'
zaran dokunmaz. Arna Latin Amerika'da, hele Orta Amerika'da sosyalizm, ABD ic;in bir prestij konusu. Bir Amerikan kentinde, mi.ilkiyet yasalanna gore, miilk sahibi beyaz yurtta$, kom$U evi bir zencinin saun almas1na nas1l engel olabiliyorsa, benzer bir zihniyetle ABD kom$ulan aras1na sosyalistlerin kan$mas1n1 engellemeye c;ah$1yor. Bu alanda uyguladtgt yontemlerle nice Salvador ordusu yaranyor - sonra o ordu, sozgeli$i baz1 din adamlann1 katlediverince, ABD halk1 $Ok gec;iriyor. Boyle bir k1s1r dongii bu. Cristiani ya da onun gibi namusluluk belirtisi gosteren sivil politikac1lara ABD'nin de yeterince giiveni yok (Salvador ordusu gibi). Dolayis1yla bu politika bu sorunlan durmadan iiretiyor ve yeniden uretiyor. Orta Amerika'da kendini kurtaran Kosta Rika: demokratik gelenegi olan, buna kar$1hk ordusu olmayan, dengeli ve kiic;iik cumhuriyet. Nobel aday1 ba$kan1 Arias gorevi yeni terketti, ama yerine onun c;izgisini siirdurecek biri gec;ti. Giiney Amerika'n1n gorece biiyuk ve daha ileri iilkeleri, Brezilya, Arjantin, Sili ve Uruguay, yetmi$lerde kurulan ve uzun zaman hukiim suren asker! rejimlerin yaralann1 sarmaya c;ah$1yor. Brezilya'n1n yeni sec;ilmi$ "i$ adam1" ba$kan1, aruk uc;iincii degil, Birinci Dunya kapitalizmi ic;inde yer almayi hedefledigini ac;1klad1. Arna hizb enflasyon toplumda c;~itli kan$1khklar yaratmaya deyam ediyor. Brezilya c;ok biiyiik bir iilke ve buyiik paradokslar iilkesi. Y1llar once orada iki hafta gec;irmi$ bir Marksist arkada$1m1n anlatuklann1 hep hanrlanm: "orta burjuva" sayllacak, ticaretle gec;inen bir adamla tan1$m1$ ve Rio d1$1ndaki villas1nda kalmt$. iki Mercedes ve be$ Renault-station'dan olu$an bir araba filosu varIDI$ adam1n. Kap1y1, Anglo-saxonlann "butler" dedigi, farkh bir ba$ hizmetkar ac;1yormu$. iki a$c;1, yedi oda hizmetc;isi c;ah$1yormu$ evde. Villan1n on donume yakla$an bahc;esinde aln bahc;1van bulunuyormu$. Tiirkiye'dekine hie; benzemeyen bir yap1 bu; asil oligaf$i denen olay. Derin ve yaygin bir yoksulluk olmadan boyle bir yap1 mumkun degil. Tabit o yoksulluk c;e$itli diizey r e bic;imlerde var: ktrda, insan1 tenha, bitkisi s1k Amtzon orman oolgelerinde bir tiirlu (y1g1nla yerlinin Sltr*adan oldugii, kalanlan da alon arayicilann1n oldurqugii, 200 y1l oncesinde ya$ayan bolgeler), Bahia gibi kalabahk lumpen nufuslann dolu$tugu gecekondulu kentlerde bir ba$ka turlu. Bir toplumsal ara$tlrmac1, "Belindia" ad1n1 vermi$ti, Brezilya gibi ulkelere. Bu tiir iilkelerde nufusun bir kesimi Belc;ikahlar gibi ya$1yor. Benzer bir kiilturleri, hayat tarzlan, ozlemleri var. Geri kalanlar ise Hindistan'daki Paryalar gibi - sefalet, cehalet ve her tiirlii peri$anhk ic;indeler. Boyle toplumlarda klasik demokratik yap1lanmay1 gerc;ekle$tirmek dogal olarak son derece guc;. Rejimlerin "otoriter" ozelligi temel;
sivillikle askerlik aras1nda gidip gelebiliyorlar. Siiphesiz, Brezilya gibi muazzam bir iilkenin potansiyelleri de buyiik; ama neyle, nas1l harekete gec;irilecek? Arjantin generaller rejiminin $Okundan hala tam olarak c;1kamad1. Oradaki kts1r dongu de hep belirli bir politik renk ta$1yor. Asken rejim Falklands'1Malvinas yapamay1nca c;uvallam1$ ve yerini Radikal Partili Alfonsin'e b1rakm1$U. Eski rejimin yargilanmas1 buyiik sorunlar yaratn. Bu, uzun sureli diktat6rluk rejimlerinde hep boyle oluyor ($imdi, c;e$itli Dogu Avrupa iilkelerinde gori.ildiigu gibi). "Suc;lu kim ?" di ye soruluyor; en fazla gozoniinde olanlardan yargilamaya ba$lan1yor. Arna surec; ilerledikc;e, biitun kurumlann, onlarla birlikte c;ok sayida bireylerin sozkonusu "suc;"ta parmagt, onayi, sessiz destegi, yani bir c;e$it pay1 oldugu anla$1hyor. Sonunda "suc;lu bir toplum" c;1ktyor ortaya. Dolayis1yla, modem devlet-modem toplumla birlikte, siyasi suc;un da modem bir bic;imiyle kar$1la$1yoruz. Devlet y6netiminden ba$hyor, sinsi bir mikrop ya da kanserimsi bir hiicre bozulmas1 gibi, topluma yay1hyor, toplumu kemiriyor, boylece anonimle$iyor, genelle$iyor- klasik hukuk ic;in zorunlu olan, suc;un "6zne"sini bir sure sonra bulamaz oluyorsunuz. Alfonsin'den ~onra yeniden sec;im oldu Arjantin'de ve Menem iktidara sec;ildi. "Ne menem adam, bu Menem ?" derseniz, i$te gene Arjantin'in kts1r dongiisiiyle kar$1la$1yorsunuz. Menem de son analizde bir yeni Peron! Sili demokrasiye dogru yava$, ihtiyath, 1hmh bir ktp1rdanma halinde. Pinochet, "devrilmemi$ diktator" olarak dunyada fazla omegi olmayan bir rolde, demokratikle$meye c;ah$an Sili'de Demokles'in Kl1Ic1 gibi duruyor. Arjantin ve Sili ile birlikte Uruguay, Giiney Amerika'n1n beyazlan. KIZ1lderililerini c;oktan temizleyip rahata ermi$ler. Onlar, bagtms1zhk ve kurulu$ donemlerinin Avrupah liberal degerlerini restore etmeye. c;ah$1rken, oncelikle Kolombiya ve Bolivya uyu$turucu (kokain) olayin1n odagtnda yer ahyor. Kolombiya'da bu ay bu sorunla ilgili uluslararas1 bir toplanu olacak, Bush da buraya gelecek ABD, uyu$turucu sava$In1n dogrudan bir tara& (ve en biiyuk pazan). Bu durum da diinya ic;in ilginc; ve yeni. Uyu$turucu hep vard1 ama uyu$turucu Mafyas1n1n devletlerle resmen sava$ ic;ine girmesi yeni bir olay. Kolombiya'da Mafya npk1 bir gerilla orgiitii gibi -bic;imsel olarak tabil''- davran1yor. Kokainini iirettigi, paketledigi v.b. "kurtanlm1$ bolgeler"i var; ba$anh suikast eylemleri, sabotaj eylemleri yiirutiiyor. Kendi devletiyle sava$1rken, ona d1$andan yard1mc1 olan biiyiik emperyalist devlete (ABD) de kafa tutuyor. Mafya c;ag1m1z1n iyi incelenmesi gereken ilginc; ve onemli bir olayi. Ashnda modemizmin toplumsal ya-
11
12
p1ya karm~1k etkilerinden biri; Kapitalizmle prekapitalizmin r;:ok ilginr;: bir eklemlenme bir;:imi. Bu konuyu kendi b~1na, enine boyuna ele almak gerekiyor. Kuba'da Fidel Castro ortodoks Marksizm'den ~a~足 mamakta kararh. Arna ba~ta Sovyetler Birligi olmak uzere Dogu Avrupa'dan gelen yard1m1n azalmas1 yeni s1lonnlar yaranyor. Ne var ki, Castro'nun onodoks Marksist rejimi Kiibablar ir;:in hir;:bir zaman bir (:avu~esku ya da bir Husak rejimi olmam1~n. Siiphesiz Kuba'daki komiinizm uygulamas1n1n birr;:ok demokratik eksikligi -ve a~1nhgt- var; ama Dogu Avrupa'daki ir;:i kuruyup bo~alm1~ kabuk gibi degil hala. Ote yandan, sosyalizmin bir sonucu olarak Kuba halki da- 揃 ha iyi egitildi ve dunyada olup bitenleri izleyebiliyor, degerlendirebiliyor. Bu balomdan Castro'nun halkiyla birlikte bir hamleye giri~rneyi goze almas1 herhalde en anlarnh politika olacakur. Biituniiyle ele ald1g1rnizda, Latin Arnerika dunyay1 ger;:rni~ yillarda oldugu gibi olumlu veya olurnsuz anlamda ~1nmaz oldu. Omegin Kilba'run zaferi ve onu ytllarca izleyen gerilla sava~lan -yol ar;:ng1 yeni teorilerle birlikte- sahneden silindi. Allende'nin ser;:irn zaferi olsun, Pinochet'in kanh darbesi olsun, r;:arp1c1 olaylardt. Arjantin'deki koyu baslo donerni, "kaybolanlar", kilise onunde yuriiyen anneler, biltiln bu felaketler, r;:arp1c1yd1. Son yillarda bu r;:arp1c1hk gorilnmuyor. Gen;ekle~en degi~irnler oyle ya da boyle radikal degil: Kolambiya, Peru, Ekvador, Bolivya vb. azgeli~rni~liklerini yeniden-iiretrneye devarn ediyorlar; diktatorliikte "emeklilik" kururnu pek i~lemedigi ir;:in, Paraguay'1n ytllanrn1~ diktatOru Stroessner'in yerine daha Once ad1n1 pek i~itmedigirniz bir ba~ka general ger;:iyor; Haiti'de kimsenin onernli bir ~ey ummad1g1 ser;:imler yakla~1rken ora diktatoril Avril'in bask1ya ba~vurmas1 da, sonra geri ad1m atmas1 da, kimseyi fazla ~a~irtm1yor ve ilgilendirmiyor; Venezuella, k1tada Ozellikle petrolilnden 6tilru orta karar bir iilke olarak, baz1 alanlarda ar;:ngt imkanlarla, Latin Amerika ir;:inde bir gor;:men kalababgtn1 kendine r;:ekiyor. Arna kendi halki yoksul, sorunlan r;:ok. Bu durgunluk daha bir zaman silrebilir, surecege benzer. Eski diinyada tarih canlan1rken, yeni dunyada yeni bir ~ey iiretilrniyor. Arna bu silrenin r;:ok fazla uzayacag1n1 sanm1yorurn. GOrece durgunluk ir;:inde baz1 yeni birikimler gerr;:ekle~ecektir. Ondan sonra Latin Arnerikah rnizac1 insanbg1 yeniden ~a~1na足 bilir. Latin Amerika mizac1nda "rnacho"lugun varbgt kabul edilir hep. Arna bugilnlerde biitiin kitan1n bilyiik "macho"su ABD'nin kendisi. Latin Arnerika ne yaparsa yaps1n, bunda ABD'nin bir rolii olacakur. Ve diinya ~irndilerde bir yone dogru giderken, ABD kendi bildigini yapmakta kararb gOriinuyor. Ocak sonunda Guardian'da yayimlanan yaz1s1nda, bu konuda tas-
tamam ayn1 dii~iinceleri payla~ug1m1z1 sevinr;:le gordugiirn, rornanc1 Carlos Fuentes'in dedigi gibi, Latin Amerika kendi topragtna "Avlanrnak Yasakur" tabelas1n1 r;:akmad1kr;:a, ABD bu lotada ava c;1kmaktan vazgec;meyecektir. AFRiKA
Afrika k1tas1nda, Giiney Afrika Cumhuriyeti d1~1nda, r;:ok fazla heyecan verici bir durum veya olay yok. Buradaki rejirnler ister "sag" olsun, ister "sol", kavgalan , siirec;leri r;:ok fazla degi~miyor. Eski Ponekiz sorniirgesi olup ayn1 (yetmi~li) yillarda halk hareketleriyle bagtms1zhklann1 kazanan Angola ve Mozambik o zamandan bu zamana fazla bir mesafe alamad1lar. Mozambik'te gec;en ay bir grev dalgas1 ulkeye yay1ldi. Bunun sonunda yonetim de talepleri hakh buldu ve bu sosyalist iilkede boylece ilk kez grev hakki yasalla~t1. Aynca ba~kan joaquim Chissano hiikumeti isyanc1 Renamo gerillalanyla da ban~ imzalamaya yakla~t1gtn1 duyurdu. Kuba askerlerinin arok terketmeye haz1rland1g1 Angola ise, Amerika'n1n destekledigi UNITA gerilla hareketini hala basurm1~ degil. (:unkii ulke c;ok yoksul, geli~mesi de r;:ok zor. Omegin ~Oyle bir olay ya~an1yor: yig1nla Angolah zenci kar;:ak olarak Portekiz'e giriyor ve buradaki, resmt degil, ama fiilY bir kururn haline gelen sirnsarlar tarafindan neredeyse "sanhyorlar". KOlelikten r;:ok farkh olrnayan ko~ullarda, a~ag1 yukan bogaz tokluguna c;ah~an binlerce Afrikah var. Bunlann bir kism1 askerlikten kar;:mak ir;:in bu yolu ser;:iyor. Cebindeki iir;: kuru~u sirnsarlara kapuran da r;:ok (bir zarnanlar Almanya'ya 1rgat ta~1yan illegal Turk simsarlanyla da oldugu gibi). Bu simsarlann r;:ogu da Angola'dan veya Gine-Bissau'dan Ponekiz'e gelmi~ universite ogrencileri! Afrika'da her ~ey c;ok ac1. Sonur;:ta buyuk olr;:ude kabile yap1s1na indirgenebilecek r;:an~malar burada qala en Onemli toplumsal-politik olaylar. Belirli bir r;:agda~ dunya gorii~uyle bakild1g1nda, biitun bu c;an~an taraflardan hangisini rutmak gerektigi anla~1lam1yor - dolay1s1yla boyle bir ~ey gerekmiyor. Binlerce insan birbirlerini olduriiyor, binlerce insan da ar;:hktan 6lilyor. Belli ki, bu ytl da tekrarlanacak lothk, ar;:hk. Diln Uganda'da, bugiin Sudan'da ve Somali'de, yann kimbilir nerede patlak veren, verecek olan r;:au~ma足 lar, ne silrerken ne de sonur;:lan1r gibi gOzilktugunde, tarihte kayda deger bir degi~iklik b1rakm1~ olmuyor. Britanya Komiinist Partisi ilyesi ve edebiyat profesonl bir tan1d1g1m Tanzanya Oniversitesi'nde ger;:irdigi don y1h anlatm1~u (bag1msizhg1n1 yeni kazanm1~ azgeli~mi~ ulkeye gonullu olarak gitrni~): 1968'i izleyen sure ir;:inde Tanzanya'da ilniversite ogrencileri eylem yaprru~lar. Yalniz, amar;:lan, bizim bu taraflarda bildiklerimizden epey farkl1. (:ogu yat1b olan Birikim ll /MART 1990
bu ogrenciler, ilniversitenin kendilerine oda hizmetlerini gorecek bir "boy" (u$ak) saglamas1n1 talep etmi$ler. <:;:unkii bu iilkelerde iiniversiteye gidenler genellikle kabile :?eflerinin, yiikselen bur.okrasinin ya da yeni yeni palazlanan burjuvazinin c;:ocuklan. Yani dar iktidar elitlerinden geliyorlar. 0 zaman da talepleri boyle oluyor. S1cac1k ve sade insanlanyla, her gidip gorenin gonliinii fetheden Afrika, ne yaz1k ki, c;:ok c;:ok geri. Bu "geri" nitelemesi, gerc;:i her zaman c;:ok anlamb degildir, bazen yan1luc1 da olur - biitiin diinya ulkelerinin, lokomotifi Bau olan bir katar halinde, ray boyunca s1rayla dizildigi imgesini yaratug1 ic;:in. Sorun modemizmin guc;:lu bir bic;:imde varoldugu v1: ~-.-路路tun dunyadaki toplumsal yap1larla eklemlendigi bu ortamda, modemizmle geleneksel yap1lann uyumsuzlugu. Bu uyumsuzluk ic;:inde Afrika, olsa olsa, modem hastabk AIDS'in en yaygin oldugu yer olmak anlam1nda "modem"! B~ y1l Etyopya'da gene kurakhk, gene sava$, gene ac;:hk var. Uzun sure, Etyopya yonetimi ve askerlerinin, gonderilen yiyeceklerin ac;:hk c;:ekenlere ula$mas1n1 engelleyip engellemeyecegi tart1$1ld1. Su s1ralar, izin ahnrn1$ gibi gorunuyor. Arna izin ahnmas1 ac;:lara yiyecegin ula:?acag1run garantisi degil. Bundan onceki yillarda ayn1 ktthk olayt ya$and1g1nda Bau'n1n humanist, demokrat insanlan sorumluluk ve dayan1$rna duygulanyla hareket etmi:?lerdi. "We are the world" $ark1s1 c;:ok ki$inin yilregini s1zlatrnl$tl. Derken bir baktyorsunuz, birkac;: yil sonra gene ayn1 noktadayiz: benim ki$isel olarak daha Biafra'dan haurlad1g1m bir deri bir kemik c;:ocuk goruntuleri gene gazetelerde, ekranlarda. Uygar dunya h1zh ya$1yor. Saniyelik mesajlara ah$rnl$. Uzun aynnuya kimse dayanam1yor. Ciddi bilgilendirmenin bile ad1 "briefing" oldu. Sorunlan ancak bir "kampanya" ile belirli bir sure ic;:in yogunla$Urabiliyorsunuz, kamunun "i$i g\lcu" c;:ok; kamyanya bitince unutuyor, "i$ine g\lcune" donflyor. Arna i$te gene Afrika'da ac;:hk var. Diinyan1n o taraf1nda da i$ler bOyle yurflmflyor. Sorunlar dongiilerle tekrarlaruyor. "Dongii" d1$1nda, "c;:izgisel" bir $ey varsa, o da "kotiile:?me"; omegin, toprag1n gitgide c;:orakla$mas1 gibi. Buralarda sorunlar kahc1, c;:oziimler d1$sal ve istisnai. "We are the world"ii dinlerken, m1nldan1rken hepimizin ic;:inde bir CO$ku vard1. Kendimizden ktvanc;: duyabildigimiz bir olayi ya:?arnt$Ok. Arna insanlar ne kadar haz1r olsalar, "yard1msever" oln1aya, modem diinyada tekrarhhga kar$1 bir direnc;: var. iki, uc;:, be$, sonra aruk b1k1yor, kan1ks1yor insanlar. Afrika'da olanlar sanki bunun ic;:in tasarlanm1$. Subat ba$tnda Llberya'da asi gerillalar baz1 bolgeleri bas-
u. Hukiimet guc;:leri de o bolgelerde korlemesine sivil halk1 katletti. Bir gunde 500 ki$i gitti. Elli binden fazla insan $irndi Fildi;.i Sahili'ne s1g1nrn1$ durumda. Pek c;:ogu, ne oldugunu bile anlamam1$. "Siipheli herkesi vurun," emrini veren, devlet ba$kan1 (bu emri zaten hep devlet ba$kanlan verir). Asilerin onderi de, bir sure once azledilmi$ bir bakan... i$te, ala afrika bir politik c;:at1$ma kahb1. Sudan'da elli bin ki$inin k1y1ma ugrad1g1 soyleniyor. Gene;: bir adam, yonetim aleyhine $iir yazd1gi ve bunu bir protesto gosterisinde okudugu ic;:in idamla yarg1lan1yor... Turkiye'de edebiyatc;:1lar ne dl1$iinmeli bu durum ka~1s1nda? "Neyse, bizde bu kadar degil," diye sevinmeli mi, "bizi boyle ciddiye alm1yorlar," di ye yerinmeli mi? Somali'de Africa Watch sorumlular1, A1nerika'n1n sad1k dostu Siad Barre'nin son yirmi ay ic;:inde elli bin insan1 katlettigini ileri suruyorlar. Barre bunu reddediyor, tabii. Arna gordugunflz gibi konu Afrika olunca, rakam genellikle elli binden ba$hyor. Afrika'run ac1lan, bakahm nas1l hafifleyecek ve bitecek. Bugunden yanna fazla umut yok. Arna bu duru1nu, bu ac1y1 kan1ksayamay1z; "Onlar Afrikah, boyle varolmak zorundalar," diyemeyiz. ASYA
Kttalann en buyugu ve en kalabahgi Asya'da olup bitenlerin ustunden de k1saca gec;elim. Sorunlann arka plan1na bakmaya ya da aynnnlanna girmeye vaktimiz olmayacak. Afganistan'dan ba$layahm: bu ii.lkeden Sovyet birliklerinin gec;:en yil c;:ekilmesi ~1ruc1 sonuc;:lar yaratn; $6yle ki, Sovyetler orada olmad1kc;:a, Sovyet tarafus1 Necibullah hiikumetinin iki gun bile dayanamayacagi bekleniyordu. Oysa hie;: de boyle olmadi. Hflkiimet beklendigi kadar zay1f, miicahitler de beklendigi gibi giic;:lu c;:ikmadilar. Miicahitlerin iyice birbirine dil$rnesi bu cepheyi adamakilh zaafa ugratu. Ote yandan, korlemesine bir sava$ burada da siiriiyor ve olenlerin say1s1 eskiye gore azalsa da, kan dokulmesine son verilemiyor. Bu yeni durum, Amerika'n1n bu olayda oynamakta oldugu roliin anlam1n1 degi$tirdi - birdenbire. Sovy~tlerin Afganistan'a ilk miidahalesi onaylan1r bir olay degildi. Silahh direni$ ba:?layinca Amerika'n1n buraya her tiirlii yard1m1 akitmas1 da eski dunyan1n bildigimiz ah$kanhklanna tamamen uygundu. Arna $irndi Sovyetler c;:ekildi, Afgan hflkiimeti de ayakta duruyor. Amerika'n1n ve Pakistan'1n yard1mlan olmasa mucahitlerin ne yapacagi belli degil. Herhalde $irndiki varhklar1n1 da sii.rduremeyecekler. Bu durumda Amerika'n1n da, Pakistan'1n da kendi oynad1klar1 rolii yeniden gOzden gec;:irmeleri gerekiyor - tabii dunyan1n da. Bu arada, Romanya ve Amavutluk (ve hatta Yugos-
13
â&#x20AC;˘
lavya) ic;:in sozkonusu edildigi gibi, Afganistan'da da . "monar$ist" bir c;:oziim tasarlayanlar var. 2000 )'lhna dogru krallar yeniden ragbet gorecek anla$1lan! PAKiSTAN VE SEYTAN AYETLERi
14
Afganistan'1n koruyucusu ve kurtanc1s1 Pakistan'1n kendi ic;:i$leri oldukc;:a kan$1k. Benazir Butto'nun iktidan pamuk ipligine bagh gibi. Hiikiimete ka~1 muhalefetin $imdiye kadarkinden daha $iddetli eylemlere gec;:memesinin ba$hca nedeni, b~bakan1n da muhalefetin yasad1$1 ili$kilerine ili$memesi - yani, Butto ancak iktidars1z davranarak iktidarda kalabiliyor. Muhalefet, Ziya-iil Hak'1n dayanaklanndan olu$uyor: her tiirlii para ili$kisi ic;:inde varolan, ama oncelikle uyu$turucu i$ine bula$ffil$ ordu ve c;:e$itli feodal beyler. Butto dengeleri gozeterek ve koruyarak, bunun d1$lnda pek bir $ey yapmayarak, kendisini destekleyen kesimin de gii.venini kaybediyor. Burjuva anlamda bir laik ideoloji ve yakla$1m iizerinde bir konsensus yaratmaktan c;:ok uzak. Salman Rii$dii'niin Seytan Ayetleri olayinda Pakistan'1n karanhk bir etkisi oldugunu san1yorum. "Komplo" teorilerine genellikle pek yakinhk duymamakla birlikte, bu olayin bugii.nkii duruma s.eyrini izledigimde boyle bir yorum yapmaktan kendimi alam1yorum. Seytan Ayetleri kar$1s1nda ilk yaygara koparanlar ingiltere'de ya$ayan Miisliimanlar, yani oncelikle Pakistanhlar oldu. Bu cemaatin ba$hca sorunu kad1nlann1 zaptetmek, ozellikle gene;: kizlann1 ingiltere ortam1nda isl.am gelen.eklerine gore ya$atmaknr. Salman Rii$dii gibi Miisliiman kokenli -ve c;:ok iinlii ve popiiler olmu$- bir yazann Kur'an-1 Kerim'in otoritesini sorgulamas1 cemaatin ic;:inde koklii bir iirkiintii ve tepki yaratn. Bunu bilinen protestolar izledi. Bu noktada olay Pakistan'a s1c;:rad1 ya da s1c;:ranldi. Simdi, Benazir Butto yurt d1$1nda, ingiltere'de, sonra da Amerika'da Harvard'da egitim gormii$ bir ki$idir. Pakistan d1$1nda ya$ayan sosyalist Pakistan ayd1nlanyla ki$isel yakinhgi, dostlugu vard1r. 1968'in onderlerinden Tank Ali veya Salman Rii$dii gibi yazarlar da bunlann aras1ndad1r. Pakistan'da dini ve muhafazakarhg1 ideolojik arac;: olarak kullanan sagc1 muhalefet Rii$dii'ye ve Seytan Ayetleri'ne kar$1 $iddetli gosterilere giri$mekte gecikmedi. Amac;:, "i$te islam'a boyle kiifiir edenler Benazir'in arkada$lan. 0 da onlan koruyor!" demekti. Arna Benazir olaydan iirktii, Rii$dii'yii ya da kitab1 korumad1. Kitaplann Pakistan'a girmesini yasakladi. Boylece zaman kazand1, ama Pakistan'da laik bir yakla$1m1 yerle$tirme miicadelesini kaybetti. Bu noktada da Humeyni i$in ic;:ine kan$n. Humeyni son demlerinde, olumiinden sonra iran'1n kendi
islamc1 c;:izgisinden sapmamas1n1 garantiye almaya c;:ah$1yordu. Her zaman yapngi gibi burada da en kau tutumu benimsedi. "Kur'an'a kufredene oliim"... Sagbg1nda bu fetvas1na kimse kar$1 c;:1kamayacakn ve c;:1kamad1. Oliimiinden sonra da bu konuda ahnacak tavnn simgesel bir onemi olacakn. Rii$dii'niin idam1ndan vazgec;:mek, iran'da yonetim ic;:in bir geri donii$ii ilan etmek anlam1na gelir - bu idam1 gerc;:ekle$tirmek ic;:in c;:ok ugta$masalar da, fetvayi geri almalan c;:ok zor. Fetva durdukc;:a da, ona inananlann Ban'ya yakinla$malan imkans1z. HiNDiSTAN
Pakistan'1n ic;:i$leri bir yana, Hindistan'la da derdi var. Arna sozkonusu iki ulke ic;:in bu yeni bir $ey degil, kurulduklan gii.nden beri siiriiyor. Simdiki dikenli sorun, Ke$mir de, yeni degil. Gene ba$1ndan beri, Ke$mir'in butiiniiniin kimde olmas1 gerektigi kavgas1, Hindistan-Pakistan ili$kilerinde yang1na yolac;:an kivilc1m olmu$tur. Gec;:en ay K~mir kavgas1 yeniden urmanmaya ba$1adi. Bu nrman1$1n bu sefer daha ciddile$mesi c;:ok da $a$1rnc1 olmaz. Pakistan gibi Hindistan da iki s1n1nnda sorunlu. Giineyde Sri Lanka'ya birkac;: yil onceki "dostc;:a" miidahalesi orada gerc;:ekten onemli bir degi$iklik yaratmaks1z1n -Hindistan'a kar$1 nefreti amrmak d1$1nda- sona ermek iizere. Sri Lanka'n1n¡da temel sorunu farkh halklar aras1nda: Singalezler ve Tamiller. HiNDi<;:iNi'NE DOGRU
Banglade$ bu yakinlarda firnnalar ve kas1rgalardan daha biiyiik felaketlere ugram1yor. Birmanya ise farkl1. Oc;:uncii Diinya tarz1 bir sec;:ime yakla$1yor Birmanya. iktidardaki askerler once muhalefeti hapsetmi$ti. Son haber, demokratik kitle gosterilerine kanlm1$ halki kentlerden kirlara surmek. Birkac;: gii.n once, daha c;:ok da diplomatik kanallardan, 600.000 kadar insan1n ba$kent Rangoon'dan 100 kilometre kadar uzakta birtakim yerlere siiriildiigii ogtenildi. Boyle boyle yoneticilerini sec;:ecek Binnanya halki. Tayland her zaman ic;: sorunlan olan bir iilke. Ancak $U s1ralarda kendisinden c;:ok kom$ulann1n sorunlanyla ugta$1yor. Kamboc;:ya'n1n biitiin muhalif gerillalann1n kamplan b1:1rada. Kamboc;:ya sorununun c;:oziimiine dogru baz1 ad1mlar anhr gibi goriiniiyor. Arna tam bu s1rada Vietnam birliklerinin yeniden Kamboc;:ya'ya girdigi yolunda -Viemam'1n yalanlad1gihaberler i$itilmeye b~landi. Bu c;:oziim ic;:in Birle$mi$ Milletler'den istenen rol kolay degil. Namibya modeli benimseniyor, ama Namibya'da Giiney Afrika yuriitmeyi elinde tutuyor, BM de duruma nezaret ediyordu. Taraflar olumlu bir c;:oziime iyimser bak1yor ve olumlu davran1yorlard1. ilkin bu ko$ulun Kamboc;:Y.a'da ne kadar saglanabilecegi bir merak konusu. TaBirikim 11 I MART 1 9 9 0
'
rafiar aras1nda, ba$ta Ki.z1l Kmerler olmak i.izere, herhangi bir hukuka ald1rmayan ve ne yapacag1 belli olmayanlar <;ogunlukta. Ger<;ekten asker g6ndermi$Se, Vietnam da bu kategoriye girebilir. Vietnam Dogu Blokunda olanlardan, bunun $imdilik d1$1nda kalm1$ bi.iti.in komi.inist ulkelerden daha fazla etkilenmi$ gori.ini.iyor. Olaylardan bir ders <;1karma kayg1s1 hissediliyor. $imdilik, a$ag1dan yukanya ciddi bir muhalefet olu$mad1 (biitiin risklere ragmen gemiyle vb. ka<;anlan saymazsak); bu bir dezavantaj da olabilir; <;i.inki.i talep olmay1nca Parti reform konusunda fazlas1yla ag1r aksak davranabiliyor. $imdilik parti yonetimini gen<;le$tirmek, ekonomiyi halk isteklerine gore <;ah$1r duruma getirmek gibi yeterince radikal olmayan reformlardan s6z ediliyor. Kambo<; halk1, genellikle Pol Pot'tan kurtulmu$ oldugu i<;in memnun. Arna bu memnunluk, onlara bunu saglayan Vietnam'1 daha fazla sevmelerine yol a<;m1yor. Dolay1s1yla $imdiki yonetimi de desteklemiyorlar. Kambo<; ordusu da gerillara kar$1 bir hayli etkisiz ve beceriksiz. Ancak halk, Pol Pot'un bir daha iktidar olmamas1 konusunda kararh (izleyenlerin bildirdigine gore). Aruk kaderlerine kendileri egemen olmak, d1$ etkilerden kurtulmak istiyorlar. "Ondan sonras1 bizim i$imiz", havas1ndalar. Hindi<;ini'de en huzurlu i.ilke Laos. Laos, Amerika ile sava$ta iki kom$USU kadar agir zarara ugramam1$n. Zaferden sonra da kom$ulanna k1yasla <;ok daha miitevazi, iddias1z bir sosyalizm kurma si.irecine girdi. Ba$ka bir<;ok iilkede gori.ilen ag1r sanayi kurma <;abalan, bunun i<;in klrsal niifusa ve mi.ilkiyete miidahale gibi uygulamalar olmad1. Zamanla komi.inistlerle Budistler aras1nda da bir uzla$ma sagland1g1 gori.ili.iyor. Genel ideolojide etkili Budist rahipler, Budizm'in ilkeleriyle komunizmin hedefleri aras1nda temel bir fark bulunmad1g1n1 savunabiliyorlar. Boylece Laos agir aksak, gtiri.ilti.isi.iz pat1rt1si.z, kendine gore bir sure<; i<;inde bir $eyler yap1yor. Goz kama$Unc1 ba$anlan da yok, yurek burkan trajedileri de. Endonezya bu donemde diinyan1n ilgisini <;eken <;arp1c1 olaylar ya$am1yor. O<;iincii Diinya i.ilkelerinin biiinen "normai" sorunianyia varoiuyor. Fiiipinier <;ok daha heyecanh: Aquino be$inci(?), alnnc1(?), yedinci darbeyi mi atlatml$tl en son? Butto ve Aquino, Asya'n1n bu iki kad1n yoneticisinin sorunlar1 aras1nda ortakhklar var: uzun si.irmi.i$ koyu diktatorliiklerden sonra, goreli bir demokratikle$menin onderi olarak ortaya <;1k1yorlar; sozkonusu diktatorliik doneminde ilkesiz, rutursuz bir <;1kar o\igaf$iSi kurulmU$ - bir tiir siyasi Mafia. Marcos ve Ziya ki$iliginde bu rejimler <;okmi.i$, i<;te ve dl$ta hi<;bir prestijleri kalmam1$, onun i<;in de bir $eyleri devretmek zorunda kalm1$lar. Arna sadece "bir $eyleri", her $eyi degil. Hala gli<;li.iler, <;ok gti<;luler. Tehditkar bir varhk olarak orada duruyor,
izliyorlar. Kitleler <;ok <;ekmi$, <;ok mazlum, ama geri kalm1$hk <;emberi ir;inde ulusal, dinl farklarla boli.inmi.i$ durumdalar ve bu aynmlann1a$am1yor, demokrasiden yana bir birlik olam1yorlar. Demokratikle$me siirecini yonlendirmeyi iistlenmi$ onderler de iirkek, ideolojileri geregi radikal tav1rlardan uzak. Arna boyle bir konumda radikal davranmamak, toplumdaki durgun batakhkta hi<;bir <;i<;ek a<;mamas1 sonucunu getiriyor. Singapur, Hong Kong, Taiwan, Giiney Kore. Asya mucizesinin simgele$mi$ isimleri. Bu iilkelerdeki ekonomik geli$menin <;ok ilgin<; oldugu kesin. Uzun ve aynntih bir analizi gerektiren bu konuya burada giremeyecegiz. Yaln1z ekonomik geli$menin yan1nda nolitik sorunlar da bu iilkelerin baz1lannda kendilerin1 Juyuruyor, ya da ba$ka bir soyleyi$le, ekonomik ba$an politik sorunlan busbuti.in notralize et拢!1eye yet. m1yor. Hong Kong'un ba$ sorunu, (in Halk Cumhuriyeti'nin bir par<;as1 olacag1 gune fazla zaman kalmamas1. Hele tam da Tienanmen sonras1, kimse Deng'lerin, Li'lerin emrine girme durumuna fazla sevin<;le bakamazd1 herhalde. (in, Hong Kong'a tan1yacaklann1 vaad ettigi esneklik konusunda da esnek degil. Buna kar$Ihk, (in'le birle$mesi hi<; sozkonusu olmayan Taiwan da huzurlu degil. Burada da, O<;unci.i Dunya'n1n sag bask1c1 yonetimlcrine ozgii demokrasi sorunlan ya$an1yor. i<; sorunlarla birlikte "birle$me" konusu, Kore'nin sorunlanndan. "Ariran" ad1yla bilinen bu konu, bir tur O<;uncii Diinya Almanya's1 olan Kore i<;in hep gtindemde olmu$, ama kayda deger bir ba$an saglanamam1$tlr. Boyle sorunlann <;ozi.imu yonetimlerin ve yaln1z yonetimlerin elinde kald1k<;a, olay bitmez tukenmez bir "diplomatik ustahk gosterme" yan$1na d6nil$iiyor. Biiti:in ger<;ek sorunlar, sozgeli$i, g6ri.i$meyi yliri.itecek kurullann yirmi$er ki$i mi, elli$er ki$i mi olmas1 gerektiginin tartl$mas1 halinde formalize ediliyor. Ve tabii bir sonu<; ahnm1yor. Taraflar, sonu<; ahnmamas1n1n vebalini kar$1 tarafa yiikleyerek diplomatik i.isti.inli.ik saglamaya <;ah$1yor vb. Her iki Kore'de de, halkln, iradesini gereginde eylemiyle ortaya koyacag1 bir urgutlillugu heni.iz yok. Kuzey Kore, ortodoks Komiinist rejimlerin biitiin kurumlanna sahip: "sevilen路ve sayilan onder", "tek-parti" vb. Gi.iney Kore ise ekonomisini geli$tirirken siyasetini geli$tirmeyi -ba$aramad1 demeyelim, <;iinki.i zaten- istemedi. Son gunlerde G.Kore yonetiminin "ba$an"s1, muhalefeti de kendine kanlmaya ikna etmesi oldu! JAPONYA VE SE<;iM
Asya'da -ve genel olarak U<;uncii Dunya'da- yonetimler kendi surekliliklerini garantiye almak i<;in parlamenter demokrasiyi ya hi<; kurmaz ya da kurulmu$-
15
•
sa yflrlirliikten kald1nrlar. Japonya'n1n bu balamdan ilginc;: bir yeri var: yonetiminin siirekliligini korumak ic;:in sec;:ime dayah bir parlamenter demokrasi kurmu~ gorliniiyor. Subat ayinda yapilan sec;:imlerde dejaponya 35 yilhk gelenegini bozmad1 ve Liberal Demokrat Parti'nin (ashnda "Muhafazak.ar Parti" demek gerekir) iktidarda kalmas1n1 saglayacak oylan verdi. Liberal Demokrat Parti oy kayb1na ugrad1, Sosyalist Parti de ~imdiye kadar ald1g1 en yflksek oy oran1na eri~ti; ama bu beklenenin -yani, baz1lannca umulan1n- zaten asgarisiydi. iktidar partisi tarihinin en dii~iik popiilerlik duzeyine inmi$, yaz1n yap1lan iist meclis sec;:imlerini de kaybetmi~ti. Oyle gorliniiyor ki, i$ iktidar sorununa gelince,Japon halla biitiin ho~nutsuzlugu na ragmen LDP'yi tercih ediyor. Japon sec;:meninin gene I muhafazakarhg1 c;:erc;:evesinde bu ~a~ilas1 bir durum degil. japon ruhu, biitiln diinya ac;:1s1ndan bir kapab kutu. Bu "kapah kutu" niteliginde iirkiitiicii bir taraf var. Japonya'n1n kallanma ve zenginle~me konusunda "topyekun kararh" bir toplum oldugundan kimse $ilphe etmiyor. Bunun yaln1zcajaponlann rahat y~1 idealinden ibaret olmay1p bir hegemonya ozlemi ta~1d1gi konusunda ku$ku duyuluyor. Zaten as1l sorun da,Japonlann neyi hedeflediklerinden c;:ok (c;:unku bu oldukc;:a ac;:1k) o hedeflere ula~mak ic;:in neleri goze alabilecekleri. Omegin yeni diinya askert dengesi ic;:inde, ABO ve SSCB kar$1hkh kuvvet indirimine ve silahs1zlanmaya giderken,Japonya bundan yararlan1p yaytlmac1hga yonelir mi? japonya gayn safi milli hasilas1n1n yaln1zca % l 'ini askert harcamalara ay1nyor. Arna bu rakam o kadar biiyuk ki, ABO ve SSCB'den sonra savunmaya dokiilen en biiyuk parajaponya'n1nki! Ban'da Almanya'n1n birle$mesi gibi Dogu'da da japonya'n1n ba~1bo$ kalmas1 riski kimilerinin rahann1 kac;:1nyor. II. Di.inya Sava$1n1n bu iki sab1kahs1 bugiin de birc;:oklanna giiven vermiyor. Ekonomi pratiginde olanlar, askert alanda olabileceklere 1$lk tu tar m1? Tutabilir elbette. Simdi Japonya, liberal serbest ticaret duzeninin ~ampiyonlugunu yapan ulkelerden. Kendi biinyesinde d~iik iicret vb. her turlil yolu kullan1p serbest rekabet ortam1na olabildigince avancajh giriyor; olaganilstu planlama ve uzun vadeli yannm politikalanyla, varhgindan urken c;:e$itli pazarlara bir yolunu bulup giriyor. Omegin Amerika'yi bir hayli dag1tn. Arna i$ japonya'da mal satmaya gelince, binbir turlu hile-i ~er'iye bularak bunu los1thyor. Bunlar hepsi ilrkiltilcu. Bir ba$ka dunya goru~u. bir b3$ka i~ yapma uslubu, losacas1 bir ba$ka turlu ihtiras1n gostergeleri. ORTA DOCU
16
Pandora'n1n kutusu ac;:1hnca ic;:inden biltun kotiiliik-
ler uc;:up c;:1km1$t1; son c;:1kanda "umut" olmu~tu. Ortadogu'nun kutusundan c;:1kan korulukler, Ortadogu'nun perrolleri gibi - c;:1kmakla bitmiyor, onun ic;:in de umuda s1ra gelmiyor. Bu durumda tek umut, bu koruluklerin de bir gOn bitecegi. Arna hangi gun? Bu yaz1da Ortadogu kasvetinin aynnulanna, Lubnan cehennemine vb. hie;: girmeyecegim. \:ilnku nas1l olsa her ay bunlardan baz1lan ilsrunde durmamiz gerekecek. Bu arada, Suriye'nin yeniden M1s1r'la ili~ ki tazelemeye giri$mesi Esad'1n s1k1$ttgin1 gosteriyor. Ote yandan, Arap ulkelerinin hukumet duzeyindeki politikalannda birbiriyle 180 derece farkhla$an politikalara oylesine ah$Uk ki bunu da hie;: yad1rgam1yoruz. Irak'ta Saddam da s1k1$1yor, ama Saddam ne zaman s1k1~sa ceremesini, ba$ta Kiirtler olmak iizere, ba~kalan c;:ekiyor. Ordiin ise kendine gore bir monar$ik "parlamenter demokrasi" deneyiminde. iran $U s1ralarda Azarbeycan'daki padamay1 bir Azeriler sorunundan (c;:ilnkii boyle olunca iran'daki Azeri Tiirkler konusu gundeme geliyor) bir Milsliimanhk sorununa c;:evirmenin c;:aresini anyor. Af Orgutu raporlanna gore, M1s1r da insan haklan konusunda sicili temiz olmayan ulkelerden. Arna bu konuda hie;: degilse asgan bir duyarhk gosterme kaygis1nda oldugu ic;:in baz1 sorumlu yetkilileri gorevden almak gibi iyi niyet gosterilerinde bulundu. Gec;:en yll yay1mlanan kitab1m Sosyalizm, Tiirkiye ve Gelecek'te Oc;:uncii Donya ulkelerini demokratik geleneklerine gore s1n10and1rmaya c;:ah$1rken, israil ile Goney Afrika'yi istisnai bir kategori olarak ayirm1$t1m. Bu iilkelerin topraklannda Bau siyasi kulruruyle yeti$mi$ "beyaz" insanlar var ve topluma egemen durumdalar. ikinci ortak ozellikleri, buraya sonradan gehni$ olmalan (Yahudilerin yakla$1k 2000 yilhk "aradan sonra donmii$" olmalan pratikte c;:ok fazla $ey degi$tirmiyor). Kitapta da belirttigim gibi beyaz halk1n siyasi kulti.irilniln bir k1sm1 (ve bu kendi ic;:ine doniik olarak i$liyor) demokrasi ve sivil toplum geleneklerinden bir hayli etkilenmi$; ama iilkedeki yerli halka kar$• tav1rlan tamamen fark11. Burada ileri derecede basluc1, 1rkc;:1, diipeduz fa~izan bir tutumla davran1yorlar. Boylece, dunyada ba$ka ornegi olmayan paradoksal bir kategori ic;:inde yer ahyorlar. Ban'n1n kallanm1$ ulkeleri, kolonyalist-emperyalist donemlerinde, yonetimleri alunda tuttuklar1 somilrgelerinde benzer tavn g6sterrni$lerdi. Bu bak1mdan israil ve G.Afrika'n1n egemen 1rklann1n davran1~1 ilk veya bilsbiitun benzersiz degil. Arna emperyalist sistem baz1 yeni duzenlemelere yoneldikc;:e Batthlann somilrgelerindeki fiili varhklan sona erdi. Oysa israil'de Yahudilerin, G.Afrika'da ozellikle Hollanda kokenli beyazlann gidecekleri ba~ka yer yok. Ba~ka somi.irgelerde de "kolonlar" uzun sure yerle$ip ya$am1$, Onemli olc;:i.ide o somilrgeleri benimseBirikim 11/MART19 90
1ni~,
hatta bir hayli mclezl~rni~lerdi. Buna ragmen, kendilerini "as1l ozde$ledikleri" ulke, ba$ka bir ulkeydi. Ve gene buna ragmen, somurgeyi b1rakmak ve "anavatan'路a donmek zorunda kahnca, hi~ mutlu olmad1lar. Cezayirli "Pied noir"lar Fransa'yi tam benirnseyemedi; Endonezya'}'l terkeden ~ogu Hollandahlar, Hollanda'ya yerle$me imkan1 bile bulamad1. Yahudilerle Boerlerin du1umu daha dramatik. Onlann bu kadar bile gidecek, donecek yerleri yok. Arna bu belirlenme onlan insanil~meye degil, sald1rganla$maya, vah$il~IJleye itiyor. Yerli halk1 -ki Guney Afrika'da ezilenler ezenlerin don be$ kan say1da- akJld1$t bir bask1 alunda tutuyorlar. Tabii yerli halkin da -tan1m geregi- gidecegi ba~ka yer yok. Ger~i israil binlerce insaru tekme tokat yurt d1~1na atm~u. Arna daha sonra s1n1rlanru yeniden geni$leterek yeniden "yerli"lerle ka~1la~t1. Aynca, zaten herkes giunemi$ti, gidemezdi. Arna Guney Afrika'dan farkh olarak israil'de egemen irktan olmayanlar ~ogunlukta degil, az1nhkta (tabii, yanm yuzy1ld1r tartl$11an Filistin devleti burada kurulacak olursa, dort bir yana dag1lm1~ binlerce Filistinli de donecektir). SOzkonusu kitab1mda savundugum tez, sosyalist mucadelenin niteliginin i~inde surduriildiigii iilkenin 6zellikle demokratik gelenekle ilgili ko$ullanna gore bi~imlenmesiyle ilgiliydi. Bu tiir gelenekleri iyi kotu geli$tirmi$ iilkelerde silahh miicadelenin temel olmayacagin1 soyluyordum. Yukanda belinilen paradoksal yap1lanyla israil ve Giiney Afrika bu kategorinin d1$1nda kahyordu, ~unkii egen1en 1rklann kendilerine ozgu demokratik gelenekleri bu ulkelerdeki as1l buyiik ~tl$may1 dolays1zca etkilemiyordu. Tersine, fa$izan yonetim tarz1, silahh n1ucadelenin zorunlu goruldiigu ve ba~anh oldugu, Kuba, Angola vb. iilkclerdeki ozellikleri ta~1maktayd1. Ancak her iki politik dugumlenmede de -kitab1n yaz1ld1g1 ve yay1mland1g1 s1rada- baz1 6nemli degi$imler ba$lam1~n. Bu geli$meleri izlemeden bir tahminde bulunmaktan o zaman ka~1nm1$Um . Bir ytl ge~tikten sonra, iki iilkede de ezilen yerli niifuslann siyasi temsilcileri benzer bir tav1r gostermi~ oldular. Ortak ozellik, eskisine oranla daha uzla~mac1 bir tav1r almalar1yd1 (Bu, FK6 ~er~evesinde daha erken b~lam1~n). "Uzl~ma", bir~ok farkl1 aynnnya ragmen, temelde, ezilenlerin, bunca siiredir kendilerini ezenlerle "birlikte ya$amaya" raz1 olmalan anlam1na geliyor. Bundan 6tesine degil. FK6 yillar boyunca israil'in varhg1n1 kabul etmemi$ti. Simdi ediyor. Onemli degi$im de bu zaren. Bu yak1nlarda Mandela da ayn1 $eyi soyluyor. "13u iilkede beyazlar da ya~ayacakttr." Burada as1l sorun, egemen 1rklann vicdan1. C::iinkii onlar, $imdiye kadar kendi yaptiklann1 herkesten iyi biliyorlar. Dii~man belledikleri yerlileri zihinlerinde
bir tiirlu tan1mlam1~lar; onlar hakkinda ~ok oncmli bir karar da vermi$ler. 0 ycrliler de onlan benzer bi~imde tan1mlad1 ve onlar hakk1nda benzer bir karar verdiyse, bunun ne demek oldugunu ~ok iyi anhyorlar. Onun i~in de, yerli halk1n s1yasi ten1silcilerinin verdigi garantiye de inanm1yorlar. Kendi olu$tUrduklan diinya gcnu~iinde boyle bir garantiye ycr yok boyle bir insanhk anlayt$1 mlimki.in deg11. Onlann ger~ekliginde "oldiirmek" ya da "olmek" d1~1nda bir $ey yok. Ve bu "beyaz"lann baz1lan ic;in yerlilerlc uzl~mak kendisi 6liimden beter bir "zillec" - kend1 hakhhklanna inanmak i~in oylesine a$ag1lam1~lar onlan . Uzla$1rlarsa, $eytanla kan karde$i olmu$ bir sofu gibi hissedecekler kendilcrini. Buna ragmen iki illkede de degi~en ~eyler var. Su anda Guney Afrika'ntn tav1r degi$ikligi daha c;arptct. israil'de, Filistinlilerle gizlice g6rli$en i~~i Partili bakan gibi ilgin~ olaylar gOruldu, ama hiikiimet ha!A eski inat noktalannda dayaayor; gorunu~ gore amac1, bugiin vanlm1$ noktayi diplomasi dilzeyinde tart1$rnay1 engelleyerek, intifada'n1n uzayip usan~ vermeye ba~lamas1 , sonu~uzluk kar~1s1hda umutlann k1nlmas1. A$tn kau Saron veya sadece ta~ kadar kau Samir gibi israilliler belki de eski sald1rgan FKO'yii tercih ediyorlar. 0 tiir sava~ daha az korkutuyor onlan. Boyle bir sava$1n surmesinden -burada lsrail $imdiye kadar gosterdigi etkililig.i devam ettirdigi siirece- belki daha biiyiik bir manevi haz duyuyorlar. Asltnda h1zla degi$en di.inyada ilgin~ bir fenomen bu: kimileri bildigi FKQ'yii kaybederken, kimileri de ah$t1g1 komiinizmi kaybetmekte. Bunlann hali pen$an; iblisi, zebanisi, dii~man1 olmayan bir di.inyada ne yapa.:aklann1 ~a$1nyorlar. (TC1rkiye'de de, ..i~ ve dt$ dii$man" olmadan bi.itiin huzuru kat;acak ne ~ok insan var ortalarda, hele sorumluluk konumlannda.) israil'de sagc1lar uzla$rna konusunda ayak d1rcrken, solcular da gerekli cesareti g5steremezken, FKO cesur ve radikal davranabildi Eski d1$layic1 "ya bu, ya hi~" manug1n1 terkederek uzl~man1n kap1s1n1 ac;u. Behrli politik kilitlenmelcrde, uzl~ma yolunu a~mak, baz1lann1n sand1gin1n tersine, as1l radikal vc yiirekli taV1rd1r. Bu tavnyla FK6, 01tadogu ve tsrail sorununda birden genel insani erdemi tcmsil eden taraf haline geldi. Y11lardir Araplar1 uygarhk d1~1. egitimsiz ve gorgusi.iz yan-vah$i yaratiklar olarak sergilemcye i;ah~an israil de, kol k1ran, i;ocuk kur'?unlayan askerleriyle, a~1ga ~1kiverdi. Simdi kim temsil ediyor bu b61gede insanhg1, uygarhg1? FKO mu, Likud 01u? Son y1llarda is(ail'de Yahudi ni.ifusu birtak1n1 konjonkturel nedenlerle aruyordu. Omegin birkac; yil i~inde Romanya'dan Li~ yuz ile dort yiiz bin aras1nda Yahudi israil'e go~mi.i$tii . Eski ba$kan (:avu$esku bu konuda eski zamanlann korsan reisleri gibi davran1yordu. Bir habamla ili~kisi vard1; Romanya'dan ~1k-
17
18
mas1na izin verdigi her Yahudi i<;in lurk elli bin dolar "fidye" ahyordu. Simdi de Sovyetler'den geni$ bir "eksodus" bekleniyor. Burada Gorbac;ov'la ba~layan yumu$ama, Yahudiler a<;1s1ndan, bu iilkeyi terketme kolayligi anlanuna geliyor. Birka<; )'ll i<;inde alu yuz bin kadar Sovyet Yahudisi'nin israil'e goc;mesi gundemde. Samir, bu gelecekleri Araplar'dan ahnm1$ topraklara yerle$tirmeyi dii$iindugunii ac;1klad1. Bu da, Amerika dahil herkesin tepkisini <;ekti. Hatta, bu tarn~mah topraklarda yerle~menin tehlikeleri du$unulurse, "komunizm cehenneminden" anayun topraklanna, ozgurluge ko$an Sovyet go<;menlerinin de kendilerine haz1rlanan "yer"den pek ho$nut kalmayacaklan bellidir. Samir bu gibi tav1rlarla her i$i yoku$a suredursun, dunya Yahudi kamuoyunda da baz1 degi$imler filizleniyor. Omegin Amerika'da ya$ayan Yahudiler'in <;ogunlugu, israil'in FKO ile g6rll$melere ba~lamas1 gerektigi du~uncesini benimser hale geldi. Bu gibi geli~meler, Filistin halkin1 pislik gibi gormeye kararh israilli kesimleri bu balu$lanndan herhalde cayd1rmayacaknr, ama politikayi istedikleri gibi belirlemelerini de adamaktlh gu<;le$tirecektir. israil'de ya$amak kolay bir $ey degil. Her rurlu luks, konfor vb. Arna her an yok olmak ihtimali de var. Herkes asker ve askerlik bitmiyor. Olum korkusu, gunluk hayata yerle$mi$ - bilin<;alnn1n bir yerlerinde var bu korku. Simdiye kadar israil halk1, bu huzursuzlugun veq:ligi Olkeyi, bunun nedeni olarak gordugu Araplar'a yOneltti; yOnetim de bu duygusal potansiyeli bu ~ekilde kanalize etti. Arna ~imdi "biz sizi yok etmek istemiyoruz," diyor FKO. "Oturalim, konu$ahm," diyorlar. Ve bunu israil reddediyor. Acaba eski olkeyi daha ne kadar sure Arap dCl$manhgina kanalize edebilecek Likud ve benzeri israil $ahinleri? israil'de verileri degi$tirme yurekliligini FKO gosterdi. G.Afrika'da ise siyahlann yan1s1ra beyaz yonetimin yeni onderi de Klerk de <;ok cesur bir ad1m att1. Onun G.Afrika beyaz bilin<;liligi i<;inde ba$latogi olay, butun farkhhg1yla, Gorba<;ov'unkinden daha az cesur sayilmaz. Guney Afrika'n1n politik yap1lanmas1a<;1s1ndan bak1ld1ginda de Klerk'in yenilikleri adamakilh radikal Sa)'llmah. Ondan Once Botha, ko$ullann baslas1yla bu dogrultuda bir ad1m atmak istemi$, ama ba$aramam1$tl. Botha, silahh mucadele yolunu kesinlikle reddetmesi ko$uluyla, Mandela'n1n serbest kalabilecegini s6ylemi$ti (l 985'te). Mandela ise $iddeti beyazlann ba$latug1n1, once onlann bitirmesi gerektigini bildirerek "Yaln1z Ozgur insanlar gOril$me yurutebilir. Mahkumlar sozle$me yapamaz," demi$ti. Botha bundan sonra geriledi, ama beyaz yetkililer gizlice Mandela ile g6rll$meye ba$lad1lar. Bu g6ru$melerde iki adam, Mandela ve de Klerk,
Guney Afrika'n1n ge<;mi$i dii$iinulurse insana inan1lmaz goriinen kararlar verdiler. Bunun sonucunda ANC ba$ta olmak uzere siyahlann kapaolm1$ butiin parti ve ba$ka politik orgiltlerinin (ve bir a$1n sag orgilt) ac;1lmas1na, hapisteki bir<;ok siyah 6nderin serbest biralalmas1na izin verildi. Boylece, biiyiik bir bayram havas1nda Mandela hapisten <;1kn. Bu durum Muhafazakar Parti'yi <;ileden c;1karm1$ oldu. Milli Pani de herhalde oy kayb1na ugrayacaknr. Su anda de Klerk'i <;ig <;ig yemeye hazrr )'lg1nla beyaz var. Ola)'ln aynnnlann1, geli$meleri. izleyerek bundan sonra da inceleyecegiz. Su a$amada tek bir $eyi vurgulamak istiyorum. G.Afrika'da <;ok biiyuk bir degi$im gerc;ekle$tiyse, bu, iki sorumlu onderin cesaretle verdikleri temel uzla$ma karanyla sorunu kan ve ate$ duzeyinden insanca degerler, konu$ma ve anla$ma diizeyine aktarmalann1n sonucunda ger<;ekle$ti. De Klerk'in $U anda verdigi taviz, soruna evrensel <;en;evede bakng1n1zda o kadar onemli degil - ancak G.Afrika beyazlann1n ko$ullanmalan baglam1nda <;ok onemli. Arna bundan sonra daha bir<;ok geli$me olacag1n1 tahmin edebilir, bekleyebiliriz. Mandela'ya gelince, onun uzla$ma yolunda atngi ba$hca ad1m, beyazlann da G.Afrika'n1n insanlan oldugunu kabul etmesi ve beyazlann burada ya$ayacagina garanti vermesi oldu - bu, FK6'nun tavnn1 yank1hyor. Sorunlar hala <;ok buyuk. Bundan sonraki butiin ad1mlann biiyuk engellerle kar$Ila$mas1 <;ok dogal. Arna ne olursa olsun, yeni bir duzeye s1<;ranm1$ oldu. Buradan tam bir geri donil$iin mumkun olamayacagiru san1yorum. 41 ya$1nda olup hayann1n 13 )'lhn1 hapiste ge<;iren Birle$ik Demokratik Cephe Sekreteri Patrick Lekota, ger<;ekle$en degi$imin temel nedenlerini $6yle a<;1khyor: "En onemlisi biz ulke ic;indekilerin inad1yd1. .. Onderlerimizi bizden kopard1klannda da direndik ve her zaman yeni bir yol bulmaktaki yarauc1hg1rmzla bizi basnramayacaklanru gosterdik. ikincisi, Afrikaner nufusun yeni ku$agi ba$ka tiirlu yeti$ti - <;ogu, de Klerk gibi, dt$anda okudu. Ba$ka kurtulu$ mucadelelerinin yenilmedigini gorduler. "Bir ba$ka onemli oge Guney Afrika'n1n dunya ile baglannh olu$udur. Simdiki onderler, Dunyan1n can1 cehenneme diyen Botha'ya benzemiyorlar. Dunyan1n bir par<;as1yiz biz de. "Bir de Dogu-Bau ili$kilerinin durumu var. Dogu Avrupa'da olanlann etkisi buyiik oldu. Her yerde hayat a<;1hyor, insanlar politik ~6zum gerekir diyor, kimse de dunyan1n gerisinde kalmak istemiyor." B6ylece G.Afrika ve israil ile Filistin bunca y1l sonra, sorunlann1 "Kuzey" diye niteledigim dunyan1n ol\ulerine benzer bic;imde ~ozme f1rsann1 yakalad1lar. Bakahm, bu firsau geregince kullanabilecek, insanhgin gene! mutluluguna katk1da bulunabilecekler mi? Birikim 11/MART1990
;
~ovyetler
Birligi'nde Ikinci Subat Devrimi AHMET iNSEL â&#x20AC;˘
l 989, Dogu Avrupa'da sosyalist sistemin c;okii~ y1h oldu. 1990, bu c;okii$iin, sistemin anavatan1nda ya~anacag1 y1l olmaya haz1rlan1yor. Reformist kanad1n onde gelen temsilcilerinden, milletvekili Victor Afanassiev, ~ubat ba~1nda Moskova'da toplanan demokrasi yuruyii~iinde. "Ya~as1n 1990 Subat devrimi" diye baginyordu. Gerc;ekten de Sovyetler Birligi bugiin, 1990 ko~ullannda yeni bir Subat devrimi ya$1yor. 191 ?'de oldugu gibi, uzun yillar suren bir despotizmden sonra ft~klran demokratik ve ademi merkeziyetc;i dalgarun bir benzerini 1990 SSCB'sinde bulmak miimkun. l 985'den beri demokratikle$menin tepeden inen bic;imi egemenken, 1990 Subat ay1nda list iiste iki kez ve kitlesel $ekilde yap1lan demokrasi yiin1yii$leri, ac;1kc;a Orgutlenmeye ba$layan sosyaldemokrat ve sosyalist partile.r, kitleselle$en ve informel yap1lar yerine kahc1 orgiitler haline d6ni1$en siyasal amac;h demekler ve kimi cumhuriyetlerde uygulanan seroest sec;imlerle SSCB de demokrasi c;agina girdi. Bundan sonra SSCB'de de sadece milliyetc;iligin degil, a~1n sagc1 ve neo-fa~ist hareketlerden ozgiirliikc;ii hareketlere kadar rum siyasal olu$umlann sokagi kullanacagi ve kendilerini ozerk hareketler olarak tarumlamaya haz1rland1klann1, $Ubat ay1ndaki geli$meler ac;1kc;a gosterdi. Bu ikinci demokratik devrimin sonunda tek parti sisteminin lagvedilmesi, c;okuluslu yap1n1n ktsmen c;okmesi ve en onemlisi, toplumsal diizenin yetmi$ yildan beri ya$anan kesintisiz olaganiistii hal durumundan kurtulmas1 var. Ba$kanhk sistemi gibi yaygtn demokrasi ktstaslanna pek uymayan bir yolla, totaliter siyasal yap1y1 devreden c;1karmayi hesaplayan Gorbac;ov ekibinin, ayn ayn yiikselen milliyetc;i ve demokratik dalgalar kar~lSm da istedigi oyun alan1n1 bulabilecegi $iipheli. Arna bugiinden kesin olan, bu ikinci Subat devriminden sonra
olu$acak toplumsal diizende, sadece Stalin doneminin degil, Ekim devrirninin siyasal kurumlann1n da tarihe devredilecegi. Sovyetler Birligi'nde Stalinizmden c;1k1$ devri bitti. Birkac; Rus ~oveni, proto-fa$iSt ve anti-sernit d1$1nda, Stalin bir siyasal perspektifin referanslann1 vermiyor artik. Stalin devrinin disiplin ve diizenini nostaljiyle anan sokaktaki adarn, Stalin'i degil, herhangi bir dernir yumruklu OtOlite ozlemini dile getiriyor. Eline gec;irdigi tum rozet ve rnadalyalan gogsiine tak1p, takt~Â urmaya geleneksel olarak biiyiik ozen gosteren bu adarn1n arzulad1g1 otorite, car, asketi diktator veya SBKP gene! sekreteri bic;irninde tezahiir edebilir. Arna bu otorite aray1~1 ic;inde Stalin gelecegin degil. gec;mi$in referans1d1r. Bugiin olu$abilecek yeni diktatoryal otoritenin referanslann1 ancak daha geleneksel ve daha olagan bir diktatorluk verebilir. Bu nedenle, "kar~1-devrim"in ba~ans1 halinde bile, bunun komiinist kar~1-devrim olarnay1p, me$ruiyet a\an1 oldukc;a dar, yan-askeri, yan populist bir diktatorliikten daha ileriye gidemeyecektir. Boyle bir geli$me, SSCB'deki dernokratikl~me surerini aksaur, geciktirir vs ... Arna sureci s1f1r noktas1na geri getiremez. Geleneksel diktatorluklerden c;1kt$1n, totalitarizmden c;1kt$tan daha kolay oldugunu tarihin birc;ok kez ispat ettigini unutmamak lazim. SSCB'de 1990'da resmen ac;1lan devir, an1k bir anlam ve onemi kalmayan Stalinizmden degil, Leninizmden c;1k1~ devridir. Subat ayin1n kitlesel demokrasi yiin1yii~leri, Gorbac;ov'un partinin anayasa guvencesi alttnda oncii rolunu ve iktidar tekelini kald1rma giri$irnleri, onumiizdeki aylarda Lenin'in siyasa\ eserinin sosyalizrn miizesinin ucra bir ko~esine kald1nlacag1n1n ac;1k belirtileridir. Arna Dogu Avrupa'da Leninizrnden c;1krnakla, SSCB'de Leninizmden c;1krnak
19
20
ayn1 ~eyler degil. Bu nedenle 1990 Subat Devriminin ac;ogi perspektifler, SBKP'nin ka~t ka~1ya bulundugu sorunlan da tiim c;1plakhgiyla gozler onune seriyor. Bunlan ozetle ii<; kalemde toplamak miimkiin: l .属 Parti Sosyalizminden Devlet Sosyalizmine ge<;mek, yani totalitarizmden ocoricarizme gec;mek, demokrasiye gec;i~ ic;in katlan1lmas1 gereken tek yol mu?; 2. SSCB gibi bir iilkede <;ok .partililik hangi diizeyde mumkun ?; 3. (okuluslu birlige yeni bir tutkal yaracmak miimkiin mii? Sovyetler Birligi'nde totalitarizme ozgiillugunu veren, devletin tiim coplurnsal alanlara hukmetmesi degil, devletin butiinuyle Partinin yan kurulu~u olarak c;ah~1r halde olmas1yd1. Bu nedenle s1kc;a kullan1lan Devlet sosyalizmi yerine, SSCB'yi asil tan1rnlayan kavram, parti sosyalizmidir. SBKP'nin resmf tan1m1na gore "Nomenklatura, onemli idari gorevlerin listesi" demek. Nomenklatura listesine abnm1~ gorevlere atanacak ki~ilerin ilgili parti komitesinin (mahalle, ~e足 hir, bolge) onayindan gec;mesi gerekiyor. Ayn1 ~ekil足 de, bu gOrevden ahnmak ic;in de ayn1 parti komitesinin onay1 gerekiyor. Boylcce toplumun her kademesinde, dcvlet ic;i veya devlet d1~1 onemli addedilen bir gorevde bulunanlann scc;ildikleri yer, ilgili parti komitesi. Nomenklatura hiyerar~isinin zirvesinde ise Politburo ve Merkez Komicesi Sekretaryas1 bulunuyor. Nomenklatura sistemi, siyasal cephesi agir basmayan devlet kadenelerinden, dergi, gazete, i~lecme veya bilimsel ara~urma kurulu~lan yoneticiliklerine kadar, tum onemli idari gorevlerin partinin denetimi alttna verilmesi clemek. Bu gorevlere gereginde partili olmayan birisi de gelebilir. Arna buna karar venneye tek yetkili partinin ilgili komitesidir. Daha k1sa bir ifadeyle, bugiine kadar Sovyeder Birligi'nde SBKP hem devlet, hem da yasama demekti, "devlet" ise partinin atad1g1 bir gorevliler gliruhu. Toplum uzerinde tahakkum kurmu~ devlet imaj1n1 tersine c;evirdigi ic;in kimilerine devrimci gibi goziiken bu yap1n1n ikinci ozelligi, parti komitelerinin uyelerinin bir list komitece sec;ilip, atanmalan. Boylece hiyera~inin en yukans1ndan ba~layarak, mahalle komitesine kadar ula~1lan bir atama z1nciri, devletl~mi~ partiye monolitik yap1sm1 ve disiplinini veriyor. Bu yapt ic;inde "tabandaki parti uyesi", kendisine verilen gorevleri yerine getirerek sadece figiiranbk yapabilir. Nas1l askerler subaylann1 sec;mezlerse. SBKP'de de taban, yoneticilerini sec;emez. Bu ordu benzetmesi, yakin zamana kadar SBKP yoneticilerinin kullanmaktan c;ekinmedikleri bir benzermedir. Dolay1s1yla SBKP i<;inde bugune kadar iki pani vard1: yirmi milyon uyeden olu~an bir dt$ parti ve bunun bir ila iki milyonluk boliimunun, yani Nomenklatura'n1n olu~turdugu ic; parti. Bu anlamda SBKP hic;bir za~:ln siyasal olarak bir kitle partisi olmad1.
Ordu benzetmesi bu d1~ parti, ic; parti aynm1n1 oldukc;a iyi tan1mltyor. Siyasal iktidann orduda olmas1 demek, bunun ordu list komuta kademesinin ellerinde coplanmas1 demektir. Erat ve erba~lar iktidar sisteminin i<,;inde piyondurlar. Ayn1 ~ekilde, SSCB'de de iktidar partililerin degil, parti aygi.nnm elindedir. Bu nedenle, SBKP merkez komitesi uyelerinin c;ogu potansiyel olarak ona ka~t olsalar bile, Gorbac;ov parti aygiun1 elinde tuttugu i<,;in, paradoksal ~ekilde, istedigi kararlart bu merciden bugiine kadar rahat bir ~e足 kilde gec;irebildi. Buna ka~1hk as1l s1kinoy1 kendisine daha yaktn olmas1 beklenen Yuksek Sovyet'te c;ekti. Bugiin SBKP ic;inde yiikselen muhalefetin, komiinist panisi iiyesi olmayan kesimlerinden gelen temel sistemlerden birisinin tum parti kademelerinde genel oya dayah sec;im ve Nomenklatura sisteminin kald1nlmas1 olmas1 ~te bu nedenle anlamh. (unku varolan siyasal yap1n1n demokratikl~mesi ilk once idareyi yakin denetimi alt1nda tutan parti orglituniin demokratikl~mesi11i gerektiriyor. Ve bu SBKP'nin siyasal konumu dikkate abn1nca, sadece parti ic;i bir sorun degil. SSCB'de rejimin belli bir me~ruiyet taban1na oturabilmesi ic;in ya SBKP'nin h1-:la demokratikle~mesi (ama bunda arnk gee; kabnd1gin1 soylemek daha dogru olur), ya da SBKP'nin h1zla devreden c;1kanlmas1 gerekiyor. Subann son giinlerinde Yiiksek Sovyet oniinde ~ahs1 ic;in bii,;ilmi~ ba~kanhk sistemini kabul ettirmekte biiyiik s1ktnolar i,;eken Gorbac;ov'a yardtma ko$an, yeni sistemin miman politburo uyesi Yakovlev, ac;1kc;a, amac1n SBKP'nin giiciinu parc;:alamak oldugunu ilan ediyordu. Ayru zamanda, demokratikl~me egilimlerini sadece parti d1~1nda kalanlara da indirgememek gerek. ~BKP'nin ic;indeki "erat ve erba~lann" onemli bir bolumunden de, partinin tabandan yiikselen bir me$ruiyete kavu$turulmas1 talebi yukseliyor. 28. Kongre ic;in ba$layan taru~malar bu ac;1dan oldukc;a ayd1nlauc1. Parti i~inde demokratikl~me taleplerine verilecek gecikmi~ ve yanm cevaplar, oniimuzdeki donem de SBKP'nin h1zla uye kaybedip, etmeyecegini belirleyecek. Gorbac;ov'un 1990 Subat ayinda b~latugi atagin ilk hedefi, parti Sosyalizminden devlet sosyalizmine gec;mek oldugu soylenebilir. SBKP'nin uzun vadeli konumu a~1s1ndan bakinca, bundan amactn SBKP'yi siyasal alanda her tiirlii ba~ar1s1zhktan sorumlu tutulan, memnuniyersizlik paratoneri konumundan kurtarmak, bunun yerine sec;imle gelffii$ mercileri sorumluluk payla~1m1na itmek oldugu c;lkarolabilir. Bu, SBKP'nin normal bir parti olmas1 sureci demektir. Klsa vadede ise, anlan siyasal reform ad1mlar1n1n hedefi siyasal otoriteye ozerk ve me~ru bir alan ai,;n1ak. Halkoyuyla sec;ilmi~ bir meclisin yasama gorevini bagimstz olarak yiiruttiigu, devlet ba~kan1run reBirikim ll /MART 1990
ferandumla se<;ilip, parti aygiondan bagtmsizla$ogt ve ozellikle, idari gorevlere atamalarda paninin denetiminin lagvedilmesiyle, Gorba<;ov ilk elde devleti restore etmeyi ama<;hyor. Devletin restore edilmesi, kcsintisiz olaganustii hal durumuna son verilmesi demek. Bu nedenle Gorba<;ov'un "tek partinin oldugu duzende, devlet ba~kan1 ve parti ba~kan1 ayn1 ki$i olmak zorundad1r" iddias1n1 yeniden degerlendirmek gerekiyor. Bu, tek partinin iktidann1n frenlenip, devletin Ozerkl~mesi i<;in, iki aygiun en ilst mercilerini bir elde toplayip, dev1et lehine yeni dengeyi bu merkezden saglamak anlam1na geliyor. ~1n merkezile$erek dengeyi tersine <;evirmek operasyonu, yeni terminolojinin "hukuk devletinin restorasyonu" olarak tan1mlad1g1 silrecin canahc1 an1n1 olu~turuyor. Gorbai;ov'un tum bunlan ~ahsi iktidann1 peki$tirmek, olas1 bir parti i<;i darbeye kar$1, kendi konumunu giiven aluna almak i<;in de yapng1 buyiik ihtimalle dogrudur. Arna Gorba<;ov'un ~ahsi iktidar h1rs1na indirgeyerek SSCB siyasal duzeninin ya$ad1gi donu$ilmleri tarif etmek olduki;a zor. <;unku belki kendi iktidann1 ilk elde peki$tirecek ikinci ~ubat devriminin ileri bir a$amas1nda, kendisinin de tarih dt$1 kalmas1n1n yuksek bir ihtimal oldugunun Gorba<;ov da bilincindedir. Arkas1ndan parti me$ruiyeti kalkm1$ bir devlet ba~kanhg1na en populer aday1n Gorba<;ov olacag1 ~iipheli. 25 Subat demokrasi yuruyii$lerinde "Gorbai;ov seni kim se<;ti?" diye hayk1ran ve yuriiyil$ oncesi aba alttndan sopa gosteren iktidann tehditlerine ald1rmayan, birbirine zit egilimlerde onbinlerce ki~i . demokrasi dalgas1run bir tarihi silmek Cizere geldiginin on i$aretini veriyorlard1. Ayn1 Dogti Avrupa ulkeleri veya Nikaragua'da oldugu gibi... Onerilen ba~kanhk sistemine muhafazakarlar1n ve i;izgisi belirsizlcrin Parlamento'da destek oyu vermeleri, kar~1 oylann ise sadece reformistlerden gelmesi, Gorbai;ov'un Onilmilzdeki donem ittifaklan ii;in anlamh bir ipucu veriyordu. Subat ayindaki son geli$meler, aulan ad1mlardan geriye donmenin, sureci durdurman1n aruk mumkun olmad1g1n1, SBKP ayginrun da butunuyle bilincinde oldugunu gosterdi. Sureci durdurmaya yonelik tum onlemlerin, esas olarak SSCB'nin pari;alanmas1n1 hizland1racag1n1, Liga<;ev dahil tum ust kadetne yoneticileri gozleriyle gorduler. Balt1k delegeleri Parlamento'da ba$kanhk sistemi tartt$mas1n1n kendilerini ilgilendirmedigini, i;ilnkil onlann sadece ulkelerinin bagtms1zhgtn1 g6rii$mek i<;in se<;ildiklerini belirtip, se<;imlere kanlm1yorlard1. Arna buna kar$1hk, onerilen Birlikten <;1kt~ formulunu de, iki seans aras1nda Gorba<;ov'la tartt$maktan geri durmuyorlard1. Bu nedenle, SSCB devletini restore etmek, kendini yeniden iiretemez duruma gelmi$ bir toplumsal diizene yeni bir soluk vermek hedefini giiden Gorba<;ov ve arl<as1n-
,
daki gii<;ler i<;in, kendi iktidarlann1n sonunu da haz1rlasa, bugiin aolan ad1mlardan ba$ka se<;im yolu arnk yok. ilk elde gerc;~k ikridann politburodan devlet ba$kanlig1na devredilip, ABD'de oldugu gibi, bir dant$ma konseyiyle <;evrili devlet ba$kan1n1n hukilmeti parlamentoya Onermesi sisteminin getirilmesi, be$ yildan beri ya~anan silrecin doniim noktas1n1 olu$turacak. Frans1z Be$inci Cumhuriyet Anayasas1'n1n ongordugii sistemi anchran onerinin amac1 hem SBKP'yi yumu$ak bir ini$le devre d1$1 b1rakmak, hem de yetmi$ y1lhk burokrasi sultas1na kaf$t ofkesi bilenmi$ bir yasa1na gucilnun elinde yurutmeyi biitunuyle esir b1rakmamak. Buna kaf$1hk, devlet ba$kan1n1n genel oyla se<;ilmcsinin prensipte kabul edihnesine ragmen, ilk donem i<;in bu sei;imin meclise b1rak1lmas1, Gorba<;ov'un kendi popillerlik s1n1rlann1 da iyi bildigini gosteriyor. Gorba<;ov'un parti sosyalizmi tarihinden kendini s1yirabilmesi i<;in dort be$ yila ihliya<; var<l1r. Burada reformist kanad1n yayin organlanndan "Moskova Haberleri" dergisinin yoneticisi Egor Yakovlev'in bir gozlemi uzerinde df.1$i'lnmek gerekiyor. Soyle diyor Yakovlev: "Bugun SSCB'yi libaralizm veya sosyal-demokrasi kavramlanyla dti$iinmeni n ~ok zor olduguna inan1yorum. Ony1llarca silrcn totalitarizmden sonra, Bau i<;in dogal olan fikirlcri bize ancak totaliter yollarla sokmak m(imkundilr."1 Okuyunca ilk elde tepki duyulmamas1 mumkun olmayan bu gozlemin, bir noktada dogruluk pay1 i~erdigini kabul elmek gerekiyor. Bu <;eli$ki, SSCB'de ya$anan 6zgiirle$me, demokratikle$me doneminin s1k1nttlan n1 ozetle ifade ediyor. Bu konuda benzer gOr11$ler, kendilerini Gorba<;ov'cu olarak tan1mlayan ba$ka ki~iler颅 den de bir y1ldan beri ifade ediliyor. 2 Gorba<;ov'un sag kolu Aleksandr Yakovlev de bu "gii<;l\1 iktidar" gereginin alun1 <;iziyor. Yakovlev'e gore, bugunkil "kollektif yonctim" sistemi iktidan dar bir grubun denetimi alttnda tutan ve siyasal lider <;1kmas1n1 engelleyen bir sistem. Bu ise otorile bo$lugu doguruyor. Gui;lu olan parti aygiu, ama aygittan kimse sivrilip <;1km1yor. Dolayis1yla boyle bir yap1, se~in1 gibi bireyselle$me isteyen bir onama uygun degil. Gorbai;ov'a yak1n ba$ka bir Sovyet yazann1n tabirleriyle, bu yakla$11n1n argilmanlann1 ozedemek mun1kiln: "Ge<;i$ doneminde, otoriter iktidar kurucu iklidard1r, <;i.inku gerici gfi<;lere kar$1 kendini empozc eder. Eksiksiz bir demokrasiye ge<;i$in onkO$L11lann1, bizim ulkemizde, ayd1nlanmac1 bir otoriter gilciln kurmas1 kuvvetle muhtemeldir?"3 l U~ration,
24.02.1990 2 Bu konuda bkz. E.Berard-Zarzicka, "Quelques propositions pour une perestroika 2u1oritaire", (Otoriter bir perestroyka i~in birka~ Oneri), Les 路remps modemes, Paris, Subat I 990. J Andranik Migranyan'dan ahnll yapan, E.Berard-Zarzicka.
2J
22
20. yiizyil iki temel totaliter bic;im tan1d1: nasyonalsosyalizm ve Sovyet tipi komiinizm. Birbirine can dii$man1 gibi gozuken bu iki totalitarizmin c;1ki$ noktalan ve varolu$ bic;imlerindeki benzerlikleri ba$ka bir yaz1da ele alaca~. Burada bizi ilgilendiren ise bu iki totalitarizm bic;iminin aras1ndaki siyasal orgutlenme farklan. Alman nasyonal-sosyalizmi kisa zamanda devletl~ip, nasyonal-sosyalist partiyi devlete bagh bir ayg1t1 haline getirirken, Sovyet tipi komunizm ise yukanda beliruigimiz pani sosyalizmini kuruyordu. Yani devleti lagvedip, onun yerine partiyi yerl~tiri足 yordu. Geleneksel Marksist-1..eninist sOylemin devletin parc;alanmas1 olarak tan1mlad1g1 surecin, Sovyetler Birligi'nde 1919-20'den itibaren algilan1$ bic;imiydi bu. Nasyonal-sosyalizm bir diinya sava$1nda yenilerek, ortadan silindi. Sava$ olmadan bu tur bir totalitarizme nas1l son verilirdi, bilemiyoruz. Parti sosyalizmi ve onun temsil ettigi asgari garanti ve fakirlikte e$itlik toplumundan c;1ki$1n ise, c;okuluslu bir yap1da, bir ic; sava$ ortam1 ic;inde gerc;ekle$mesi ihtimali oldukc;a yiiksek. Bunun kar$1S1nda Rus geleneklerine uygun c;oziimun, goreli populer bir otoritarizmin ihdas edilmesi oldugu soylenebilir. ilk elde, devlet sosyalizmi kurumlann1n ol~turuldugu, hemen arkas1ndan devlet kurumlann1n demokratikle$tirildigi bir sure<;, $U an reformist kanad1n da, itirazlanna ragmen genel hatlanyla benimsemek zorunda kald1g1 iki a$amal1 gec;i$ stratcjisini olu$turuyor. Burada temel bilinmeyen, iki a$ama aras1ndaki siirenin uzunlugu. 1990 yih ic;inde gerc;ekl~ecek c;~itli kademelerde sec;imler ve SBKP kongresinin olu$turdugu siyasal takvim dikkate ahn1nca, bu ara surenin bir yildan az zaman bile almas1 beklenebilir. 1990 Subat devrimi, tarihin bir cilvesiyle 1990 Ekiminden once, Ekim Devriminin son kurumlann1 da tarihe devredebilir. Bu dalga, SBKP'nin bugiine kadar iizerini iyi kotii ortmeye c;ah$t1g1 iktidar erozyonunu da iyice hizland1rabilir. Arna burada SBKP'nin diger Dogu Avrupa korounist panilerine gore bir $ans1 oldugunu unutmamak gerek. Sovyetler Birligi diizeyinde orgutlenmi$ bir muhalefetin olmay1$1 ve yerel muhalefetlerin kadro, deneyim ve program olarak haz1rhks1z oluslan, bir ac;1dan SBKP'nin $ans1. Ama Gorbac;ov da dahil olmak uzere, ikinci subat devriminin aktorlerinin eylem alan1n1 daraltan en onemli faktor de bu. Bunu ileride yeniden ele alacagiz. 1989 Dogu Avrupas1, devrimci dOnil$ilmlerin demokratik yollarla da gerc;ekle$tirilebilecegini gosterdi. C:ekoslovakya buna "en iyi ornek. SSCB'nin ban$c;1l ve asgari demokratik yollardan siyasal ve toplumsal diizenini donil$tilrebilmesinin ilk ko$ulu, SBKP'nin kendini bu donii$ilme uydurabilmesi, yeniligin onc\isu olmasa bile, donii$ilmun onundeki ha-
raj konumunda kalmamas1. Devletin siyasal Ozerkligini elde etmesi ve partinin partiler diizeni ic;inde yer alan bir parti haline donil$mesi, SBKP'nin de c;ok buyilk bir donil$ilm gec;irmesini gerektiriyor. Bugunku ilk ipuc;lan bu dOnll$iimiin geleneksel, yani Bad Godesberg oncesi sosyal-demokrat parti konumuna dOnil$ olaca~n1 gosteriyor. SBKP Moskova $ehri sekreteri, partisinin yeni konumunu tan1mlarken bunu dile getiriyor: "i$c;i s1n1f1n1n yonetici rolu yok art1k. Bundan sonra soz konusu olacak olan i$c;i s1n1fin1n c;1karlanna oncelik vermek". 4 i$c;i s1rufi.n1n yonetici rolu adma siyasal iktidar tekelini elinde tutan SBKP'nin de, ya sadece i$c;ilerin c;1karlar1n1 savunan bir sendika-parti konumuna c;ekilmesi, ya da ba$ka evrensel tan1mlar bulmas1 ve benimsemesi gerekiyor. Komunist partisinin benimseyecegi yeni siyasal aidiyet tarumlan konusu gundeme gelince, yukanda belintigimiz ikinci soru gundeme geliyor: c;ok partjli demokrasiyi hangi boyutta ele almak gerek? Birlik mi, uluslar ml, yoksa korporatif c;1kar orgutle1i boyutunda mi c;ok partili ya$ama ge<;i$i orgutlemeli? Buna bir d6rduncu altematif olarak da, en az1ndan gec;i$ donemi suresince, Birlik boyutunda SBKP'nin c;ok partili sistemi kendi ic;inde toplamas1 yolu ilave edilebilirdi. Arna Sovyetler Birligi'nde h1zlanan tarih ve SBKP'nin ataleti, tek parti bunyesinde siyasal c;ogulculuk formillilnu gundemden kald1rd1. ~u anda SSCB'de 11\: bin civannda siyasal amac;h ba~ms1z kurulu$ faaliyet gosteriyor. Bunlar, demek, cephe veya parti ad1 alunda, siyasal partiler kanununun c;1kmas1yla partil~meyi bekliyorlar. Bu Orgutlerin iki buc;uk milyon civar1nda uyesi oldugu tahmin ediliyor. Bunlar SSCB 6lc;eginde buyilk say1lar degil, ama SSCB tarihi ic;inde ise oldukc;a anlamh olabiliyorlar. Bu orgiitleri iic; grupta toplamak mumkiin. Birinci giupta kendilerini siyasal parti olarak tan1mlayan hareketler var: Ozel Mulkiyet Partisi, Hiristiyan Demokrat Birlik, H1ristiyan Yurtsever Birlik, Anarkosendikalist Konfederasyon, Demokratik Birlik, Sosyal Demokrat Federasyonu, Emekc;ilerin Komiinist Partisi ve Ye$iller, VS... Bunlann ic;inde orgutlenmelerini ilerletmi$ olanlar, 3. kongrelerin1 1990 Ocak ayinda toplayan ve 2000 ilyeli Demokratik Birlikle, gene Ocak 1990'da Tallinn'de kurulu$ kongresini toplayan ve 4000 civannda uyesi olan Sosyal Demokrat Federasyonu. Bu listeye onumiizdeki donemde Sosyalist Parti, Monar$iSt Parti, Ortodoks H1ristiyanlar Partisi, vs... ilave olacaklar. Bu siyasal parti olarak orgiitlenen gruplar1n yan1nda halk cephesi bic;iminde orgutlenen siyasal egilimler yer ahyor. 1990 y1h ba$1nda SSCB'de toplam 140 halk ~
Nouvelles de Moscou, no.7, 1990. Birikim l J I MART 1990
'
cephesi saymak miimkiin. Bunlann milliyett;i olanlanndan tum cumhuriyet ve ozerk bolgelerde en az bir adet var. Lirvanya'da set;imleri ezici bir cogunlukla kazanan "Sajuds" boyle bir cephe. it;inde bagimsiz komilnist partisinden h1ristiyan-demokratlara kadar, aynhkt;1 tilm siyasal hareketleri bar1nd1nyor. Ozbekistan'daki "Birlik", Ukranya'da ki "Rukh" gibi, her ulusal alan i<;inde bir halk cephesi var. Bu milliyet<;i cephelerin yan1nda 0 ulustan bolge halklann1n ka~l orgutleri var. Bunlann cogunun ad1 "interfront" ve genellikle Rus kokenlileri birle~tiriyor. Ot;uncu siyasal olusum tipi ise siyasal temalar etraf1nda kurulan dernekler. Sovyet set;im sisteminin geregi kurulan sec;men demekleri bunlann en anlamhlar1. 1989 grevlerinden sonra organizasyon komitelerine donil~en grev komiteleri, 1990 yihnda bag1ms1z siyasal orgilt olarak federatif bir cau alunda birle$mek it;in kurulu$ kongrelerini onilm\izdeki aylarda toplayacaklar. Bu i$t;i demeklerinin toplam 100.000 civannda ilyesi oldugu tahmin ediliyor. Bir de SBKP it;inde olu$an Demokrasi Kulilplerini saymak gerekiyor. Temel talepleri Anayasan1n 6. maddesinin lagvedilmesi ve partinin her kademesinde yoneticilerin bir alt kademe taraf1ndan set;ilmesini savunan bu kulilpler, 1990 yihnda toplanacak olan SBKP 28. Kongresine ortak bir platform onermek it;in Ocak sonunda ulusal bir konferans topluyorlard1. Bunun yan1nda SBKP'nin kendisinin de flilen il<; partiyi it;inde banndird1gin1 gozden kat;1rmamak gerek Muhafazakar, merkez ve radikal-reformist gibi kaba tan1mlann yerine biraz daha ince kriterler kullan1nca, bu Cl<; aklm1n da kendi it;inde parcaland1gi ve yedi-sekiz egilimin parti it;inde at;1k bir $ekilde yan yana ya~ad1g1n1 gozlemek zor degil. Afanassiev, Gorbat;ov ve Ligacev'i bugiin yan yana getiren ~eyin ortak bir ideoloji degil, ~imdilik altematifi olmayan bir siyasal gereklilik durumu oldugu at;1k. Parti sosyalizmiyle beraber tek parti sistemine son verildiginde, SBKP'den geriye ne kalacak? Son iki yilda SSCB'nin geldigi noktan1n, tek parti sistemini kendiliginden d1$lad1gin1 unutmamak gerek. Gelinen fiili <;ogulculuk a~mas1n1 tek parti bunyesinde durduramayacagirun bilincinde olan SBKP list yonetimi, bugiine kadar, SBKP'nin Birlik it;indeki ayncahkh konumunun elde tutulmas1n1n yolunu, yerel <;ogulculuga goz yumulup, SSCB dilzeyinde orgiitlenen muhalif hareketlerin olu$umunu engellemekte arad1. Boylece, federatif siyasal gut; olarak SSCB devletiyle ayncahkh ili~kilerini surdilren bir SBKP'nin, SSCB'yi olu$turan uluslann uzerinde yeralan bir gii<; olmas1 umuluyordu. Arna bunun i<;in SBKP'nin part;alanmamas1 ve muhalefetin de ulusal temelde orgiitlenmek yerine, SSCB plan1nda orgiitlenmeye giri$memesi gerekiyor. Bu perspektiften baklnca,
SBKP'nin {)nundeki as1l tehlikenin, yiikselen milliyet<;ilik degil, SSCB temelinde orgiltlenmeye t;ah$an Sosyal-demokrat Federasyon, Demokratik Birlik gibi orgiitler ve 28. (ve son?) kongre sonras1nda iki veya il<;e part;alanan parti te$kilat1 oldugu ortaya t;1k1yor. SBKP it;in muhalefetin, birbirleriyle t;1karlan t;eli$kili onlarca ulusal partiye bolunmesi arzulanabilir bir stratejiyse, boyle bir stratejinin Birligi giderek sarsacak merkezkat; gil<;leri artt1racagin1 <la dikkate almak gerekir. Burada, kendi iktidann1 savunmay1 on plana alan SBKP ile, Birligi stabilize etmeyi arzulayan SSCB devleti aras1nda bir perspektif t;eli$kisi onaya i;1k1yor. iste Gorbat;ov, SSCB devleti ve SBKP <;1karlann1n ayn$t1gi bu noktada, kilit rot oynuyor. Hem devletin, hem de partinin en iist noktas1n1 elinde tutarak, parti ve devlet t;1karlann1n giderek t;eli~meye ba$layacag1 bir ortamda, bunlan pragramatik bir ~e足 kilde devlet lehine t;ozmek, Gorbat;ov ekibinin ge<;i~ stratejisinin omurgas1n1 olu~turuyor. Devlet b~kan1 set;ilip, partinin devlet kademeleri ilzerindeki denetim mekanizmas1n1 da ortadan kaldtrtuktan sonra, Gorbai;ov'un KP'ye fazla ihtiyac1 da kalmayabilir. Ozerkle~mi~ devlet kadrolan ve parti tahakkiimiinii bugilne kadar "vasat adamlann" iktidar arzulann1n hayata gectigi yer olarak goren teknokrasi, Gorbai;ov'un dayanacagi parti d1~1 yeni gut;lcr olabilirler. Yalntz 1989 Dogu Avrupa tarihi, parti sosyalizminin <;6ku~ilyle beraber, o partinin it;inden gelen liderlerin de kendilerini halka kabul ettirmekte s1k1nt1 t;ektiklerini birkat; kez gosterdi. 0 t;oku~le beraber komiinist partili olmak, halkln buyuk i;ogunlugu tarafindan reddedilmek it;in yeterli faktor haline donil$ebiliyor. Ya~anan bunahma parti degil de devlet sorunu olarak baktnca, siyasal cogulculugun SSCB boyutunda uyguland1g1 noktada, SBKP'ye de i$t;i s1n1f1yla organik baglannt saklayan bir geleneksel sosyal-demokrat pani rolilnden ba$ka bir ~ey kalmad1gi ortaya t;1kar. Siyasal i;ogunlugun ulusal yap1lar boyutunda orgiltlenmesi ise SBKP'yi 20. as1r ba~1na, yani Rus SosyalDemokrat Partisine geri goturiir. <;unku bu durumda diger uluslardaki komunist hareketler, Litvanya orneginde oldugu gibi, asgari bir varhk gOsterebilmek it;in h1zla ulusalla~mak, yani ozerklik ve hatta bagims1zhk savunucusu olmak zorunda kalacaklard1r. GorClldugil gibi her iki durumda da "yeniden yap1lanma" yani perestroyka hareketi it;in giindemde artik SBKP'yi ayakta tutmak degil, SSCB'yi stabilize etmek i<;in gerekli t;ozumlere SBKP'yi adapte etmek var. Partinin anayasal oncil ve yonetici konumunun sona ermesinin siyasal ve tarihi anlam1 bu. 1990 Subat devrimi, cum iktidann Kurucu Meclis'ten Sovyetler'e degil, Sovyetler'i 70 y1ldan beri i~gal eden Sovyet partisinden genel ve serbest oyla olu$an
'
lJ
24
meclislere aktanlchgt bir donemin ilk i$aretleri~i venyor. 1990 Subat ayinda SSCB'de n1uhalefetin siyasal bilincini, siyasal persperktifierini ve olgunlugunu yuceltmek, ileride buyuk hayal k1nkhklanna zemin haz1rlamak demek olur. ~ktidar1n ac;1k tehditlerine ragmen (baz1 $ehirlerde yuriiyCl$ii duzenleyenler, bunlan iptal etmeye kadar gitmek zorunda kald1lar) sokaga c;1kmaktan c;ekinmeyen halk kitlesi ic;inde, Gorbac;ov'un giderek en popiiler rakibi olmaya ba$layan Yeltsin'i "daha iyi Leninist" oldugu ic;in oven pankartlann yan1nda, "Komiinizm Rusya'n1n ba$tna gelmi$ ve gelebilecek olan en buyuk felakettir" afi$lerini ta$1yan ve biribirlerine "MosyO, Madam" diye hit.ap eden kibar ya$hlara kadar uzanan geni$ bir alan1 $U an yan yana getirenin, SBKP'ye ve onun temsil ettigi biirokratik devlet gliciine kar$1 olmak oldugu ac;1k. Arna SBKP'nin dag1ldtg1 veya siyasal gucunii yitirdigi andan itibaren, otoriter ama ozerk bir Sovyet Devletine kal'$1 ayn1 kesimlerin yan yana gelecekleri ise ~kulu. SBKP'ye ka~1 tepkisini demokrasi slogamyla ifade eden muhalefete kal'$1, demokrasiye ve Banhla$maya kaf$1 tepkisini "nasyonal-komunizm"le ifade eden Rus $Ovenisti Pomyat Derneginin, SBKP ic;indeki Stalincilrrle ba$latt1g1 ac;1k i$birligini de dikkate almak gerek. Diger uluslarda 1nilliyetc;ilik, anti-komunizm $eklinde tczahur edcrken, Rus ulusu ic;inde ise milliyccc;iligin anti-semitizm ve Stalinist referanslann agir basng1 komi.inizm gelenegine sahip c;1kmak $Cklinde cezahur etmesi, etkisi abarulmadan, ama dikkatle degerlendirilmesi gereken bir no kt.a. 23 Subat glini.i Moskova'da toplanan iki bine yak1n ki$iye, muhafazakarlann "passionaras1" Nina Andreeya, Biiyiik Rusya, imparatorluk ve Frans1z milliyetc;ilerinin semboliijeanne d'Arc i.izerine mar$lar sOylettikten sonra, Gorbac;ov, Yakovlev ve Sevamadze'yi son plenumun devirmemesine hay1flan1p, "ya$as1n yurtsever ve sosyalist guc;lerin birligi" diye hayk1nyordu. Ancisemitizmin ve. Bau aleyhtarhg1n1n temel ortak pay<la}'I olu$turdugu bu toplanu, komiinizmin Ekim Devrimi'nin ilk glinlerinden itibarcn ald1gt bic;imle, Aziz Rusya'n1n siyasal-toplumsal tarihi aras1nda yaktn bir ilic:;ki oldugunu b1r kez daha gozler onune seriyor. "Oevl<"t, Vatan ve Komi.inizm" sloganlanyla ozetlenen bu nasyonal-komun1zm egilin1ini, sadece bugiini.iyle degil, Rus tarihine yeniden gcri donerek degerlendirmek ayd1nlauc1 olabilir. Gerc;-ekten de bugiin, 20. yi.izy1l ba$1ndaki "Rus sorununa" yeniden geri dOni.ilen bir noktadayu:. Rusya nerededir? Bau·da m1, Dogu'da m1, Rusya olarak m1 vard1r, yoksa c;okuluslu bir diinya imparatorlugunun merkezi olarak m1? 1917 Devrimi tum bu sorulara yeni bir $Ckilde cevap veriyordu. Bol$eviklerin Onerisi Rusy:i'n1n Bau'y1 taklit euneyecegi, devrimini
yapan Avrupa'run Rusya'ya benzeyecegiydi. Bir anda Rusya tarih atlad1giru iddia edip, kendini Bau'ya model olarak sunmak durumuna gec;iyordu. Sovyetler Birligi ise, c;okuluslu c;arhk imparatorlugunun i.izerine Ortulmi.i$ bir ortuydii. Zaman ic;inde ulusal farklann torpulenip, yeni bir Rus tipi Sovyet vatanda$1 uremesine kadar gerekli bir Ortuydu bu. Bugiin gelinen nokt.a, bi.iyiik olc;iide 1917 Oncesinin koordinatlann1 gi.indeme getiriyor. Ya diinya imparatorlugundan vazgec;ip, Rusya'n1n s1n1rlanna c;ekilmek ve Banbl3$ma ve demokrasiyi orada siirdiirmek, ya da as1rhk imparatorluk gelenegine sahip c;1ktp, giderek Bao'dan kopmak ve ulusal t.alepleri basurmaya c;ah$an otoriter bir tavra dogru siiri.iklenmek. Azerbaycan., Litvanya, diger Baluk i.ilkeleri, Moldavya, Orta Asya Cumhuriyetleri, birinci c;Ozi.imii sec;mek zorunda kalan Rus yoneticilerinin kafalanndan uzakla$Ormak zorunda kalacaklan alanlar olacak. Arna 20. yuzy1l sonunda Avrupa siyasal haritas1n1n degi.$iminin bununla s1n1rh kalmayacagi ac;1k. Ba$ka bir deyi~le , sorun sadece Rus sorunu degil. Bunu bu s1n1rda tutmak mi.imki.in degil. Sovyetler Birligi'nde o!abilecek kopmalann, rum Orta Avrupa'da gerginlik ba$latmas1 beklenmelidir. Polonya'da Alman korkusu ac;1k<;a ve resmen ifade edilmektedir. 0 kadar ki, daha aln ay oncesine kadar Sovyet birliklerinin Polonya ve Dogu Almanya'dan c;ekilmesini alk1$layan Polonya'n1n Solidamosc'lu ba$bakan1, bir Alman tehlikesine ka~1 her iki iilkede de Sovyet birliklerinin bulunmas1n1 talep eder duruma gelmi~tir. Baz1 ulkeler, Yalta'dan <;1k1$1n, Yalta'ya giri$ kadar sanc1h olabilecegini ke$fetmektedirler. Polonya'da Silezya ve Pomeranya'yi Almanlar yurtlan olarak gOri.irlerken, Polonyahlar da Litvanya'daki Wilno'yu, Ukrayna'daki Lvov'u Leh yurdu ic;inde sayinaya devam ediyorlar. Macarlann ise Teme$var $ehrinin merkezini olu$turdugu Transilvanya, Yugoslavya'n1n bir bOlumi.in ii olu$turan H1rvatistan'da ya$ayan Macarlar ic;in kalpleri <;arp1yor. Bulgarlar ic;in ise Makedonya anayurrlan. Ro.menler i<;in ise Sovyet Moldav Cumhuriyetini olu$turan Besarabya ve Bulgarist.an'da kalan Dobruca anavatarun aynlmaz bir parc;as1. Buna Koc;ova'daki Amavutlar1n anavatan ozlemlerini, Slovenlerin Avusturya'da atan kalplerini, vs... ilave edince c;1kan t.ablo i.irkiitiici.i boyutlara vanyor. Bu ulusal son1nlar batag1ndan c;1k1$1n olas1 yollanndan birisi, Ortak Avrupa Evi fikri. Arna Romen Ki.iltiir Bakan1 Yard1mc1s1 Dan Petrescu'nun bu konuda soyledikleri de insan1 pek iyimser olmaya te$vik etmiyor: "Demokrasiye donii$ elbette Romanya'n1n Ortak Avrupa Evine geri donmesiyle beraber ger<;ekle$ecek. Fakat bu proje nereden kaynaklan1yor?· Bu proje, daha <;ok ollfs1bir Asya ortak evinden bahsetmesi kendisinden beklenen, bir ul• Birikim ll /MART 1990
•
mu?". 5
â&#x20AC;˘
keden gelmiyor Herkesin Avrupa'ya c;ektigi s1n1nn, kendi dogUsu veya kuzeyinde bittigi bir ortamda, ortak olan ne? Bir ulusalhk iddias1. Arna ulusalhk iddias1 birbiriyle toplanabilir, bir biitOn olu$turulur, bir kavram degil. Ulusalhk once, u1usal olmayan1n tarifiyle vanlan soyut bir aidiyet ili$kisi. Bugiln Kafkaslarda veya Orta Asya'da ya$anan ulus sorunu dram1n1 da bu yonde yeniden ele almak gerekiyor. Bu, 1990 $ubat devriminin ac;ngi perspektifier konusunda bizi uc;uncu sorunumuza getiriyor. <;okuluslu dOnya imparatorluguna yeni bir tutkal bulmak mOmkun mu? ~ubat sonunda Yuksek Sovyet'de devlet ba$kantn1n gene! oyla sec;ilmesi tarn$thrken, 15 cumhuriyetten olu$an bir Devletin rum birlik sorunlan kOrsiiden $6yle dile getiriliyordu: "Devlet ba$kan1 hangi c;ogunlukla sec;ilmelidir? 15 cumhuriyetin butOnOnOn c;ogunluguyla m1? Her cumhuriyette c;ogunlukla m1? Birlik ic;inde c;ogunluk, aro en az 8 cumhuriyette c;ogunlukla mt?". Sorun her $eyden Once, 14 cumhuriyetin toplam nOfuslann1n Rus Federe Cumhuriyetinden daha az olmas1ndan kaynaklantyor. Birlik ic;:inde salt c;ogunluk sistemiyle ba$kan sec;ilmesi, pratikte ba$kan1n Rus Federasyonu ic;inde sec;ilmesi anlamtna geliyor. Yukandaki sorunun da gosterdigi gibi, genel olarak milliyetc;:iligin yukselmesi olarak ele ahnan egilim, salt milliyetc;ilik degil, ayn1 zamanda bir yerellik arayt$1. Bugilne kadar SSCB'de, milli devlenen de daha soyut bir Sovyet Devleti vatanda$hgi prensibi daha c;:ok, zor, bir parc;a da te$vikle yerl~tirilmeye c;ah$1ld1. $imdi ise, Sovyet Devleti'nin varhk simgeselini olu$turan sosyalizm veya komOnizm kavram1n1n sahneden birdenbire c;ekilmesiyle ortaya c;:1kan ba$d6ndOrucO bo$lugun yaratt1g1 dayan1lmaz kendine c;eki$ ya$aruyor. Merkezde oturanlann dt$tnda herkesi kendine c;:eken bir yerell~me, ozerkligini ele gec;irme arayi$1run sentezini bugiinku miiliyetc;ilik veriyor. Bu nedenle Tacikistan'a gelenler Ermeni degil de Azeri muhacir olsalard1 da benzer ayaklanmalann y~nacagint iddia etmek mOmkun. 6zbekler, dinda$lan Misketleri, Ozbekistanh olmad1klan, yani yerel olmadtklan ic;in kesmediler mi? GOrcOler, kendileri gibi H1ristiyan olan Ossetleri Gurcistan'dan sepetlemek istemiyorlar mt? Azeri-Errneni c;:at1$mast Ermeni-GiircO potansiyel c;an$mas1n1 bize unutturmamah. Buna bir de yoklugun payla$1rn1 geregi ilave olunca, ulusal sorunlar ic;:inden c;:1ktlmaz boyutlara vanyor. BugOn anayurtlanna donmek isteyen tum Stalinzede s0rulm0$ halklann kar$1s1ndaki temel engel, Sovyet Devleti degil, $imdi o yurtlarda oturanlar. SSCB'de y~anan ve uzaktan balonca bir cinnet n6beti gibi irrasyonel gelen milliyetc;:ilik nobetini, bugilne kadar basnnlan toplumsal aidiyet simgeleri bo$-
lugunun yaratngi geri tepme olarak ele alrnak dogru olur. Bu nedenle onOmllzdeki donemde, rum Sovyetler Birligi'nde, din, aile, vatan gibi kiilrurel planda geleneksel degerlere donOlmesini hayretle kar$tlamamak gerekir. Bunun tersine, varolan bo$luktan, ba$ka bir toplumsalhk ve aidiyet prensibi c;:1kacagin1 zannetrnek safdillikdir. Sovyet toplumu en basit toplumsalhk ili$kilerinin bile yik1ldtg1 veya y1k1lmas1na c;:ah$1ld1gi 70 ytlbk bir donemden c;:1karken, toplumsal i$aretlerini de yeniden Oretmek zorundadtr. BugilnOn Sovyetler Birligi'nde gelenekselin, varolan duzenin kar$tO olmas1 onun temel cazibesini olu$turmaktad1r. Orta Asya'dan Balok Denizi'ne kadar bugOn ya$anan ve 6nl1miizdeki donemde daha da htzh ya$anacak olan bu geleneksel kiilturel kurumlara donii$0 bir "geri donii$" olarak tan1rnlamak, 70 ytlhk kiilturel ve siyasal fakirle$me donemini "ileri" konuma otunmak anlam1na gelir. Bu fakirle$meden, "homo sovieticus" soyutlamas1ndan c;tkt$10 geleneksel aidiyet simgelerine ve yerel toplumsalhklara donerek gerc;:ekle$mesi kac;:1ntlmazdtr. Bu nedenle Sovyetler Birligi'nde "glasnost" ve "perestroyka"dan "ilerici" olarak tan1mlanan yeni degerler yaranlarak c;:1kilmas1nt beklemek ic;:in c;:ok iyimser olmak gerek. Daha gerc;:ekc;:i bir yakla$tmla, ongofiilur bir dOnemde toplumun biitunii ic;:inde bu tiir "ilerici" anhmlann tali kalmaya mahkOm olduklan soylenebilir. SSCB yonetiminin, ulusal c;:an$malar kar$1s1nda ald1gi ve kaba hatlan giderek belirginle$en yeni tavtr, arnk soruna milliyetc;:iligin a$tlmas1 perspektifinden bakarak degil, milliyetc;:ilik sorunsah ic;:inden bir c;:oz\1m bulman1n gereginin kabul edildigini gosteriyor. Azeri-Ermeni c;:an$mas1nda Moskova, aralannda ihcilafi olan uluslann, sorunlann1 kendi aralanndaki gor0$melerde c;:ozmeleri prensibini benimsedi. Bu yoldan Moskova iki avantaj bekliyor: 1- iki taraftn da ortak dii$man1 olmak stktnt1s1ndan ve hep kaf$t taraf1 tutuyor olinak tohmetinden kurtulmak; 2- ikili g0n1$melerde pek c;:oziim abnamayacagin1 varsayarak, Moskova'y1 uluslan1sru bir arabulucu ve ili$ki merkezi haline getirrnek. Aralannda tarihi ihtilafian olan uluslann bulundugu bir bolgede, bu strateji, Moskova ac;:1s1ndan olumlu sonuc;:lar verebilir. Omegin Kafkasya'da Azerbaycan veya Errnenistan'1n bag1ms1zhg1na kavu$mas1 ve Sovyet Ordusu'nun bolgeden c;:ekilmesinin, c;:ok kan dokiilecek bir c;:at1~may1 o anda ba$latacagin1 kestirmek zor degil. Buna kar$1hk Balnk olkelerinde veya Orta Asya cumhuriyetlerinde ise Sovyetler Birligi devletinin boyle bir list hakem gorevini yerine getirmesini gerektirecek bir ortam pek yok. Buralarda ya$anacak olan aynhg1n, bolgesel federasyonlar olu$turulmas1 yoluyla gerc;:ekle$mesini 5
Liberation, 15.2.1990.
25
beklemek mumkun. ilginc; olan SSCB'nin en zengin ve en fakir bolgelerinde benzer geli$meler bekleniyor olmas1. Bugiln bir Ozbek c;iftc;isinin ortalama geliri ayda 40 rubleyken, SSCB ortalamas1nda bir c;iftc;inin ayhk geliri 167 rubledir. 15 cumhuriyetin fakirlik $ampiyonunun Tacikistan, onu izleyenlerin ise diger uc; Orta Asya cumhuriyeti, Ozbekistan, Turkmenistan ve Ktrg1zistan olmas1 anlamhd1r. Tanm1n halen temel uretim faaliyeti oldugu bu dort cumhuriyetin yoneticileri yakin zamanlarda, planh ekonomi arac1ligtyla tanm mamilllerinin "yagmalanmas1na" ka~1, bolgesel i$birligi deneyimine ba$lad1lar. ilk hedef, tanm mallanna ortak bir fiyat tesbit edip, bunu merkeze empoze etmekti. Bu bolgesel i~birliginin uzanns1nda ise <;in Tilrkmenistan'1 ile ticari ve killtilrel ili~kilerin yeniden canland1nlmas1 var. <;ok partili rejime gec;en ve silriilerin ortak mulkiyeti prensibi yerine, kooperatif veya ozel mulkiyet bic;imlerine gec;meyi dii~ilnen Mogolistan'1n d1~i~leri bakan1n1n <;in'i ziyareti s1ras1nda <;inliler, ulusal sorunun kendi topraklanna dogru s1c;ramas1 kaygis1n1 ac;1kc;a dile getiriyorlard1. Bug11ne kadar demirperdeyle ili~kileri kopanlm1~ geni~ cografi ve kulturel alanlar, yeniden kendilerini ke~fediyor lar. Bu ise dunya cografyas1n1n Onilmilzdeki donemde yeniden c;izilecegine i~aret ediyor. Bir yanda Baluk federasyonu, Orta Asya federasyonu, olabildigi kadanyla Kafkasya federasyonu gibi uc; kumenin ozerkle~mesiyle c;1kacak periferik bolgeler ve geriye kalan Ukrayna, Beyaz Rusya, Rusya ve Kazakistan'1 merkez alan bir Sovyetler Birligi. Gorbac;ov'un Birlik'ten ko~ullu aynlma ve bolgesel sorunlar1n ortak c;ozumil onerilerinin arkas1nda SSCB'yi iki c;emberden olu~turmak hedefini c;1karsamak mumkiin.
As1l SSCB'de kalan bolgelerin, -ki buna ic; SSCB diyebiliriz- Ukrayna veya Moldavya gibi hie; sorun yaratmayacaklann1 beklemek elbette miimkiin degil. Arna boyle bir yeniden yap1lanma ic;inde bunlar aruk ic; sorun olarak ele ahnabilecek boyutta olacaklard1r. Bu iki c;embere, Dogu Avrupa ulkeleri, Vietnam, Afganistan, Mogolistan gibi ayncahkh ili$kilerin bir miiddet daha siirecegi devletlerden olu~an bir d1~ c;ember ilave edince, 6niimiizdeki y1llarda olu~abile cek yan-c;ogulcu, kismen demokratik, kismen otoriter bir Sovyetler Birligi'nin olas1 cografyas1n1 c;izmi~ oluruz. Bu c;izilen kesintisiz olaganiistii hal ortam1ndan ili~ kilerin olaganla~ng1 ve kurumsalla~ug1 bir ortama gec;i~ senaryosu, onilmuzdeki yi.1 ic;inde, iktisadi ba~a ns1zhklar, aynhkc;1 hareketler kar$1S1nda duyulan panik, Rusya'da a~1n sag1n guc;lenmesi, ordunun ayncabkh durumunu kaybetmek endi~esiyle huzursuzlanmas1 gibi etmenlerin kristalize olacagi bir otoritarizme zemin ha.z1rlayabilir. Arna Gorbac;ov'un onerdigi ba~kanhk sistemi boyle bir egilimi, kendi silahlanyla etkisiz hale getirebilir. Her dOnil~ilm an1nda oldugu gibi, 1990 ~ubannda SSCB'de birden bire h1zlanan d6nil~i1m silrecinin de neye gebe oldugu kesinlikle s6ylenemez. Bir diizenin c;6kilp, yerine ba~ ka bir duzenin kuruldugu anlar, geriye dOnil~ler, el yordamtyla ailnan kararlar, g11nlilk politikalar ve uzun vadeli stratejilerin bir sentezidir. Arna l 989'da Avrupa'da ya~anan demokratik devrimlerden sonra, l 990'da SSCB'de ya~anan ~ubat devriminin demokrasiye ulaJlamasa bile en az1ndan Ekim devrimi tarihine son vermi$ olmas1 yeteri derecede onemLidir.
26 Birikim I I I MART 1990
â&#x20AC;˘
Ki~isel
bir mesele
Nikaragua, sevgilim UMiT KIVAN<;
I
j I
I
Benim Nikaragua'yla ozel bir ili$kim var. Soyle ba$lad1: Adi sosyalist olan duzenler, bunlann musebbibleri, iktidar sahipleri, izleyicileri, <;imlenicileri insana yara$1r bir dunyada ya$asak diye ugra$maya s1vanm1$ herkesi bir ornek giydirip ku$atmaya <;alt$1yordu. Sadece varhg1yla bile dunyan1n siyasi kulruriinu alrust etmi$ bir teori, devasa ta$ heykellerde cisimle$en, muthi$ bir maneV'i ta$la$man1n me$ruiyet bildirgesine d6nii$mii$tii. Dunya tam buyuk gii<;lerin dunyas1yd1, birilerinin ki<;1n1 yalamayan kisa yoldan kaf$1 tarafa satihyor, anhyor, paras1z, silahs1z, milttefiksiz, tantomsiz, <;aresiz b1rakihyordu. Goriinmez maket b1<;aklan, kunulu$ hareketlerini ince ince kiy1yor, birbirine dii$man par<;alara ayinyordu; insanhgtn uretebildigi, en saglam temellere oturmu$ ozgurluk hareketi gibi goriinen hareket, demokrasiyle ili$kisini Gulag'da, Budape$te'de, Prag'da <;1kug1 hovardabklar sonucunda biitiiniiyle kaybetmi$ti. Ashnda ba$tan da biraz $aibeli olan bu ili$ki $imdi demokrasinin, cepleri para, evleri silah, tarihleri entrika, gl1ndelik ya$anolan yalan dolu adamlarla evlenmesi sonucunda, "Zaten bu i$ yilrilmezdi" dedirtiyor, reddediliyordu. l 968'in ilzerinden ony1l ge<;mi$ti, uluslararas1 kapitalizm bu buyuk tehdidi de atlatm1$t1. '68'in kitlesel auhm ruhunu ta$tyanlann fotograflan, ansiklopedilerde "marjinal" maddesinin yan1na konabiliyordu. Her yere birtak1m kadrolar egemendi. Duzenin kadrolan birden beliriveren bu ruhu kovmayi ba$arm1$; orgutlii duzen-degi$tirme hareketlerinin kadrolan, iktidan alana kadar uzerine basacaklan zemine hayat vermesi d1$1nda herhangi bir giri$imine hak tan1mayarak onu kirpm1$, budam1$, kesip yontmu$, kii<;iik bir tahta kupe <;evirmi$lerdi. Biz "1 2 Eylul oncesi" <;ocuklan da, bir yandan uzerimize sald1ran fa$istlerle ugra$1yor, bir yandan nas1l
her $eyi sadece kendimizin bildigini ve kendimizi herkes i<;in feda ediyor olman1n bize o herkes uzerinde ne gibi haklar verdigini herkese kabul ettirmeye <;abahyorduk. Pek az1m1z, 312 sayfahk programlar, 34,S sayfabk strateji ve taktikler, 12 sayfahk ruzukler vb. sosyal talimatlann parti kadrolan suretinde vl1cut bulmad1gt, bariz $ekilde "kitlesel" damgas1 ta$tyan, adam gibi bir devrimin hayalini kuruyordu. Turkiye'deki "mucadele"nin de bir par<;as1n1 olu$turdu~u ama bu milcadeleyi yilrutenler taraf1ndan 15rarla gorulmeyen kis1r dongl1niin bunalnc1 havas1n1 gl1<; bela solurken, "Su dunyada birileri <;1k1p bir $eyleri degi$tirse" dileklerimizi -i<;imizden- tekrarhyor, tekrarbyorduk. Aynca, bilindigi gibi, Orta Amerika'da ABD'nin istemedigi herhangi bir geli$me olmazd1. Nikaragua Devrimi karanhg1 birden caaan diye yinti. Bir $iID$ek <;akm1$ ve o karanhgtn i<;inde karanhgt yeniden uretmek i<;in, onu degi$tirmek, mesela koyu kahverengiye boyamak i<;in ya da pili bitmi$ elfenerleriyle onu dagttmak i<;in ugra$anlann veya sadece surunenlerin uzerine bembeyaz bir 1$1k vurmu$tu. GOZELDi. ..
Nikaragua Devrimi, biri ah$1lm1$ anlamda, dupeduz gerilla, oteki ku<;ucuk ulkenin ku<;uciik $ehirlerinde i$<;ileri 6rg11tlemeye <;ah$an sendikal-siyasi iki hareketin, farkh farkl1 toplumsal konumlardan, haklt bir sayg1nhga sahip, ayd1n insanlann topla$ng1 "U<;iinculer" arac1hg1yla kayna$tlgt, bu "sol" kanadtn diktatorden kurtulmak isteyen, <;ogu yillarca Oncesinden beri tutarb muhalifler olan daha varbkh ve sei;kin insanlann hareketiyle birle$tigi, ilgin<; bir olayd1. Ve gUzeldi. Anti-Somoza cephede i$adamlan bile yerahyor-
27
du. Ulusal direni$ sembolii Augusto Cesar Sandino'dan bir manevf hat iinlii La Prensa's1yla Pedro Joaquin Chamorro'ya, bir hat Somoza'n1n askerlerince oldiirulen gerilla lideri Carlos Fonseca'ya, bir hat gerilla bask1n1yla hapisten kurtanlan emektar devrimci Thomas Borge Martinez'e, bir ba$ka c;:izgi, onu kurtaran basktn1 yoneten, "Komutan S1f1r" Eden Pastora'ya, Daniel ve Humberto Ortega karde$lere uzarnyordu. Ve daha giizeli, Somoza'n1n devrili$ine c;:~itli egilimlerdeki "siyasi-silahh" giic;:ler kadar, Nikaragua halkin1n imza atmas1ydi. Bunu Ban'n1n uluslararas1 ileti$im tekeli bile hem kabullenmek hem de diinyaya boyle duyurmak zorunda kaldi. Yan1lm1yorsam Masaya kentinde uc;:aklann ve helikopterlerin destegindeki Ulusal Muhafiz sald1ns1na ka~1 koymak ic;:in tencere tava, ekmek b1c;:agi ne varsa kap1p sokaklara dokiilen insanlann fotograflann1 hie;: kimse "yukanda ana~istler goruliiyor" diye yay1nlamaya kalki$amad1. Nikaragua Devrimi biitiin diinyaya farkl1 kokenlerden gelme, farkli yollar izlemeye niyetli insanlann birarada bir $eyler yapabilecegini gosterdi. Biz, gerc;:ekte ne oldugu hic;:bir zaman anla$1lamayan sozde "farkhhklar" icat ederek, s1rf kendi kiic;:iik iktidar alan1n1 yaratma ugruna nice orgiitler kuran Tiirkiye sosyalistlerine de gosterebilirdi; o kadar senbenmerkezci olmasayd1k. Nikaragua Devrimi ayr1ca dunyaya, ABD'ye kafa tutuldugunda ille de insan1n kafas1n1n yanlrnayacagin1 gOsterdi. Hem de "orada"... Bu i$ Vietnam'a da benzemiyordu. Tarihin gonip gOrecegi en biiyiik imparatorluk, yarah bir sincap tarfindan kendi ininin dibinde kordugum edilmi$ ejderha gibiydi. ABD'nin bu sebeple Nikaragua'ya neler ettiginin dokiimOnii yapmak gerekli mi? Sanm1yorum, c;:unkii Miami'de egitilip Honduras'ta iislendirilen Contralarla sava$ zorunlulugu, tek ba$1na, bu kilc;:uk ulkenin insanlann1n yan-ac;: kalmas1 ic;:in yeterliydi. Liman may1nlamalar, ekonomik ambargolar, dogrudan miidahale tehditleri, kisaca, bir halkin biitiinuyle kendi iradesi ve cesaretiyle kavu$tugu Ozgiirluglinu teneffus edememesi ic;:in ona dayanlan, ya$anlan korku, dupedilz can korkusu kimbilir nas1l bir $eydir. Kahramanmara$ katliarrun1 sag atlat~ bir Alev1, ~isderi yeniden cami oniinde bildiri dag1nrken gordiig'iinde neler hissederse oyle olmah. Ya da televizyonda darbe liderinin "Bunlan asmayahm da besleyelim mi?" nutuklann1 dinleyen bizim gibilerin o s1radaki hislerini and1nyordur. Nikaragua onyil boyle ya$ad1. BAL GiBt DEMOKRATiKTi
28
Muazzam bir okuma-yazma seferberligi, devrimin ilk b~ans1yd1. KOyiilulere toprak dagttma ikincisi. Bu-
tuniiyle bir adam1n ve yakin c;:evresindeki birkac;: -evet birkac;:!- ki$inin c;:1kanna diizenlenmi$, zincirlenmi$ toplum hayat1n1n, o hayao o heriften kurtarm1$ insanlarca sahiplenilen, ic;:inde varolunan, "bizim" olan bir ortama donii$mesi elbette ilk anda ABD tara&ndan engellenemedi. Sandinistler ve ozellikle Ortega, Nikaragua'ya, dunya siyasetc;:ilerinin c;:ok biiyiik c;:ogunlugunu kiskand1racak bir uluslararas1 prestij saglad1lar. Olke ic;:inde "Kana kan intikam" zihniyetiyle davranmad1lar, Somoza'n1n Hassa Ordusu'nun katillerini bile oldiirmediler. Arna onlann kac;:1p kurtulanlan, ABD'nin ilgi ve $efkatine mazhar olanlan, iiriin kald1ran Nikaragua koyliilerini oldiirduler. Sandinistlerin, Somoza'yi devirirken birlikte davrand1klan c;:e$itli gruplarla aralanndaki ili$ki bir iktidar-muhalefet ili$kisine donil$tt1kten sonra c;:e$itli bask1c1 kararlan ve uygulamalan gOriildu. Arna bunlar, ABD'nin Nikaragua'ya dayatng1 ko$ullar ic;:erisinde dl1$l1nt1lduglinde, sosyalist ad1 ~1yan ve $irndi nihayet tarihe kan$makta olan devletlerin bu tip icraann1n yakin1ndan bile gec;:emezdi. Hatta RAF onderleri Baader, Enslin ve Raspe'yi hapisanede gayet ince planlanrn1$ bir cinayetle, sogukkanhca olduren Federal Alman devletiyle, muhalif lider Kim'i dunyan1n gozf1 onunda katleden, diinya diizenimizin gozbebegi, ba$anlar diyan Giiney Kore'yle, Turk az1nhga kar$t pogrom giri$imlerine kol kanat geren Yunanistan'la, Fransa'n1n korumak ic;:in asker gonderdigi Mobutu'nun Zaire'siyle aynca, herhangi bir marifetini saymasam eksiklik duymayacagtmizdan emin oldugum, Ban'n1n "stratejik miittefiki" TC ile, yine herhangi bir marifeti sayilrnasa da olacak, israil ve ba~Â ka bir dizi devletle ktyasland1ginda, Sandinista yonetiminin anti-demokratikligi, kahve sohbetine konu bile olamazd1. Can havliyle La Prensa'y1 kapatmalan, sonra yeniden ac;:malan (iki kez) guzel bir gostergeydi. Ortega yonetimi demokratik olmak istiyordu. â&#x20AC;˘ â&#x20AC;˘ Bu yuzden, yerl~lik sosyalizm i~inde Nikaragua Devrimi'nin devnmliginden ~uphe edilmeye bile ~\and1! Sandinistlerin zaten ashnda anti-kapitalist olmayan Sandino'ya baghhklan, orta ve kU~llk sermayeye dokunmam1$ olmalanyla birl~tirildi, "i$i;i s1n1fma dayanmad1klan", "devrimci kararhhk ve saglam bir programdan yoksun olduklan" ve bunlar gibi, sOyleyen i~in zul olmak dt$tnda bir i$e yaran1ayacak ele$tirilere hedef tutuldular. Devrimcileri, sendikac1lan, demokratik muhalefet hareketlerine kart$ml$ ogrencileri, ayd1nlan sokak ortalannda kitle halinde katlederken buyo.k binalann yan duvarlann1, elektrik direklerini Marx-EngelsLenin resimleri ve luzil bayraklarla donatan Etyopya cuntas1mn devrimciligine nedense kimse pek o kadar talolnuyordu da, Sandinisderin bayraginda lonn1z1n1n yan1nda yeralan siyah bile sorun olacaka neredeyse. GOnneyi bekledigi semboller d1s1nda bir seylerle ka~1la$tnca Oncelikle dtslama tavn gOstermek, diinya sosyalist hareketinin uman i~inde geleBirikim
11/MA RT1990
~imdi
BATI'NIN KULLANAMAYINCA ATIIGI ~u
diinyadaki uluslararas1 yalan ve hile-hurda mekanizmas1n1n nasil <;:ah$ttg1n1 bir kez daha gosteren ilgi <;:ekici olay, Sandinista yonetiminin ulkedeki i<;:ine kapan1k Misquito ktzilderilileriyle ili$kisinin antiNikaragua kampanyaya pek giizel hizmet edebilecek bir konuyken, fazla sak1z edilmemi$ olu$udur. Eger Sandinista yonetimi bir konuda insan haklan ve demokrasiye aylan davranmakla ciddi bi<;: imde su<;:lanacaksa, o da devrimin ertesinde giri$ilen yak1nla$ma <;:abalann1n sonu<;: vermeyi$i iizerine bu ktz1lderili toplululugunun h1rpalanmas1d1r. Misquito ktz1lderilileri Somoza doneminde diizenden ho$nut bir topluluk falan degildiler. Arna kar$1lannda biitiln bir "la.z1lderili-olmayanlar toplumu" goriiyor olmahyd1lar. <;unkii reisleri, Nikaragua Devrimi'ni izleyen gunlerde kendisiyle g6ril$en bir Batth gazeteciye, "Bizi ya bu kez kazanabilirler ya da arnk bir daha hi<;:," demi$ti. Yani "onlar"; Somoza'yl da Sandinistleri de i<;:eren bir "onlar" sozkonusuydu kiz1lderili reis i<;:in. Olmad1, Sandinistler Misquito'lan "kazanamad1lar" ve koylerin surulmesine varan sert onlemlerle iizerlerine gittiler. Misquito'lar da silahla direndi. (Bunu bir miktar guvenle soyleyebiliyorum, <;:iinku bu tilr haberler Sandinistleri desteklemek i<;:in goniilliiler toplayip Nikaragua'ya yollamak gibi i$ler yapan insanlann yayin . organlar1nda da yer ald1.) Lafi. as1l getirmek istedigim nokta $U: Bir ara CIA'in Misquito k121lderililerinin haliyle pek yakindan ilgilendigi haberleri duyuldu. Anla$1lan, ABO Nikaragua'n1n dogu ktyis1nda ikinci bir "Contra"cephesi a<;:maya <;:ah$ffi1$tl. Neden bilinmez, muhtemelen ktz1lderilileri Miami'ye gotilrmeyi bizzat kendileri i<;:in tehlikeli bulduklanndan, bu i$i beceremediler ve diinya Misquito'lan unuttu. Eger CIA M'isquito'lardan Nikaragua'daki iktidan devirmeyi hedefleyen, sozii edilir bir kar$1-devrirnci sabotaj kuvveti derleyebilseydi, herhalde Reagan onlann reisini Beyaz Saray'a <;:agtnp Winetu heykelleri falan armagan eder, hatta adam1n onuruna eski film kostilmlerini giyerdi. Biz de boylece magazin taraii. gu<;:lii haberler arac1hg1yla zalim Sandinistlerin itip kakttg1 zavalh ktz1lderililerin bundan boyle, vaktiyle soylann1 kurutmu$ Yankee'nin himayesinde nas1l hiin:iyet ugruna sava$arak kurtulacaklann1 falan ... Neyse. (
â&#x20AC;˘
CHAMORRO iMAJI
Belki malumu ilam gibi oluyor, ama Nikaragua "vak'as1", bugiin insanhg1n o uluslararas1 ileti$im denen $eye nas1l kurban gidebildigine ruyler iirpertici bir ornek oldugundan, bir de Chamorro ailesinden bahsedelim.
Nikaragua'n1n se<;:im muzafferi Violetta Chamorro neredeyse biitO.nuyle sembol bir ki$ilik. Ge<;:irdigi bir kaza ve <;:e$itli hastabklan, hele ba$kanhk gibi bir gorev i<;:in rizikolu saghk durumu bilinen bir ozelligi. Bu durum yeni de degil. Arna devrim zaman1 kurulan be$li yonetimde de yer alm1~t1, sonradan da Sandinistlerin sag1nda kalan gii<;:ler i<;:in onun onderligi hi<;: tartl$ma konusu olmad1. Bunun nedeni, onun Pedro Joaquin Chamorro'nun e$i olmas1. Chamorro devrim oncesinde Nikaragua'run uluslararas1 diizeyde tan1nan en iinlii muhalifiydi. La Prensa gazetesinin ba$1ndayd1 ve Somoza'ya cesaretle direniyordu. Onu oldurdiiler. Banh sosyal demokrat kamuoyunun, ABD'nin eline terk edilmi$ ku<;:iik iilkelerdeki insanlan da insandan sayan kesimi, mesela, bu olaydan sonra Nikaragua muhalefetini ve daha sonra devrimini daha a<;:1ktan ve gii<;:lu desteklemeye ba$lad1. Nikaragua.i<;:inde de, Somoza'yi silah zoruyla kovmak d1$1nda yol olmad1gtn1 anlayan kesimlerin art1$Inda bu cinayet onemli rol oynad1. Onemli bir donilm noktas1yd1 Chamorro'nun oldurulmesi. Bizde "burjuva muhalefet" denebilecek bir canh tilril ya$am1yor. Bu nedenle Chamorro gibilerini anlamam1z, bir yere oturtmam1z kolay olmuyor. D0.$0.nsenize, adam hem "burjuva" hem de sadece "muhalefet"; yani 'devrimci degil' gibi bir $ey. Bu nedenle, ciddiye alm1yoruz. Nikaragua'da Chamorro <;:ok onemli bir simaydi. Somoza'n1n mutlak hakim oldugu durumda bile o.lkede ona kaf$1 ses <;:tkanlabilecegini gosteren bir enerji kaynagtyd1. (Boyle bir olgunun onemini, 12 Eylul'ii izleyen ilk birka<;: yil boyunca, "Yahu eli kalem tutan, agz1 laf yapan ve $U ko$ullarda sesini duyurabilme imkan1na sahip bir tek namuslu ve cesur adam yok mu?" krizlerini s1k<;:a ya$aID1$ olanlar kavrar herhalde.) ' Violecta Chamorro'yu saran manevi gii<;: kaynaklan, 6zgiirlugun0. kendi kan1yla can1yla ele ge<;:irmi~ bir millet i<;:in her donemde onem ~1yacaknr, ta~1r. Hele bir de kad1n1n oglu ve torununun Sandinist oldugu dO.$iinulO.rse; buna, bugiin se<;:im sand1ginda kaf$1 kar$Iya gelen taraflar1n beraber miicadele ettikleri ge<;:~in <;:ok yakin, bu beraberlik an1lann1n <;:ok taze olu$U eklenirse, Chamorro'ya oy atan <;:ogunlugun a<;:1ktan "Sandinista dii$man1" falan olmad1g1 gorulebilir. Nitekim, Ortega'n1n se<;:imden sonra Chamorro'nun evine gidip sarm~ dol~ olmas1, tamam, "uygar jest"ti falan, ama siyast mO.cadelelerin sert ge<;:tigi, $iddetle i<;:i<;:e oldugu, azgeli$IDi$ iilkeler i<;:in, hatta bir<;:ok Baneksell~m~
biirokracik davran1$ ka)1plann1n ifadesi, kiic;uk, $irin bir ah$kanhkur. Ve san1yorum $imdi, Sandinistlerin sec;im \<aybedip iktidar konumlanndan -tamamen?, k1smen?, ne kadar?, henuz bilmiyoruz- c;ekilmesi, kimilerine Sandinistlerin "dognt devrimci c;izgi"den uzakltl<lanntn kantU gibi gOninecektir.
29
u ulkesi i<;in, "Arnk bu kadanna da ne luzum var?" denebilecek tiirden bir hareketti, yad1rganabilirdi. ~i颅 karagua i<;in, yad1rganmas1 bir yana, neredeyse dogah buymu$ gibi goriinuyor insana. ~iMDi .NE OIABiLiR?
30
Bu sorma$-dola$hk $iiphesiz naif bir tasvir gibi sonsuza dek kar$1mizda durmayacaknr. Sandinistler biitiinuyle temizledikleri devlet mekanizmasm1, kurumlan yeniden kurarak, olu$turarak, kendilerinin bi<;im verdigi bir yonetimle i$leri yiiriittiiler. Bu yonetimin ne kadan nas1l devrahnabilir? 2,5-3 milyon nufusun yans1 <;ocuk, akla yaktn bir hesapla, yonetici kadrolann i<;inden c;1kmas1 gereken topluluk, 600-700 bin ki$i. Sandinistler ve asla onlardan vazge<;meyecek insanlann d1$1nda, biitiinuyle yeni yonetim kadrolan olu$turmak mumkiin mu? B~tan ~gi Sandinist olan ordu ne olacak? Contralar Miami-Oklahoma <::olii hatnnda minibus $Oforlugune mi tayin edilecek? CIA onlan Saddam Hiiseyin'e mi zehirletecek? ABD ger<;ekten Nikaragua mallanna kap1lann1 a<;acak m1? A<;sa ne yazacak? ABD i<; piyasas1 Nikaragua yap1m1 otomobiller ve muzik setleriyle mi dolacak? Ya $U bizim hukumetin dilene dilene zorla koparabildigi yard1m paralanndan ne kadan, Sandinista yonetiminin devrilmesi $erefine Bayan Chamorro'nun onune sa<;1lacak? ABD'nin boyle durumlarda destekledigi insanlan ba$Ina buyrukla$mas1nlar diye anca damlahkla besledigi <;ok路goriilmu$tiir. Mesela ilk elde, Sandinistlerin kontrolundeki silahh gu<; sorun olacaknr. "Ku<;uk, demokratik bir giicum\iz olacak," diyen Chamorro, Sandinist silahh kuvvetlerin -ne kadann1n?- dag1nlmas1n1 isteyecektir. Ortega'n1n temsil ettigi egilim, buna bir oranda raz1 olacaknr. Sandinistlerin uzla$maya daha az yatkln kesimleri itiraz edecek, iki taraf da "taban"lanna yan$nnc1 nutuklar <;ekecek, bir ara yol bulunacaknr... ki, Beyaz Saray'dan bir ac;1klama: "Nikaragua'da .insan haklanyla ilgili durumun kendilerine 2 milyon dolar verebilecegimiz kadar geli$medigi goriilmektedir. Yanh$ anla$1lmas1n, Washington Nikaragua'daki demokratik gu<;lerin yan1ndad1r. Bu nedenle ancak 250 dolar verebilecegiz." Ben, kendi hesab1ma, k~ke ABD dolarlan Nikaragua'daki i<; mucadeleyi sertle$tirme amac1yla kullanmasa da, baz1 durumlarda yapogi gibi, "Herifl.erin cebi para goriince devrimi falan unuturlar," diye davransa istiyorum. Hem Nikaraguah insanlann u<;-be$ gida maddesi di$tnda bir $eyler yemeye, yuzde 1800 (bir ara yiizde 30 bin) enflasyonla ya$amamaya hakkt var. Hem de, ilkin, ABD'nin asla bir Somoza, $ah Pehlevi ya da Korkun<; Yenge olmayan Chamorro se<;ildi diye bir "Adam1m1z geldi, Nikaragua cennet oldu" manzaras1 yaratacagtna inanm1yorum. ikincisi, baz1lanmiz1n hakl1
olarak <;ekindigi uzre, ko$ede supermarketle hamburgerci ac;1ld1 diye daha onyil once devrim yapm1$ bir halk1n hemen "kar$1tlna donu$ecegine" ihtimal vermiyorum. Gerekiyorsa, 'buna inanmak istemiyorum'da diyebilirim ... Lafi.n sonunu, Nikaragua ile olan ozel ili$kime dayanarak baglayacag1m. Ona dogrudan seslenecegim; fts1lnyla. (F1s1lnyla, <;unku agtr derecede gaynbilimsel olmakla suc;lanabilirim, ciddi adamlann ugra$mas1 gereken i$lere yufka yiirekli bir kad1n duygusalhg1yla yakla$Ug1m i<;in ele$tirilebilirim.) TARiHi DEGi~iRME FIRSATI
Sandinistler, bir zorban1n bir katiller suriisu taraftndan korunan duzenini, onun iki numara buyiik di$ koruyuculanna ragmen supuriip atml$ bir hareketin onderleridir. $imdi aynca, ihtilal onderleri olarak devrimden on yil gibi ktsa bir sure sonra ulkede -bizzat ABD yetkililerinin alenen itiraf ettigi gibi- serbest se<;im duzenleyebilmi$ler, bu yapuklanyla tarihe $imdilik bir "ilk ve tek" olarak ge<;mi$lerdir. $imdi, acaba diyorum, bu madalyan1n yan1na bir ikincisini de takabilseler... Duriist ve etkin bir muhalefet hareketi haline gelip, yine halk <;ogunlugu taraftndan iktidara getirilseler... Sandinistlerden bunu bekleyebiliriz. Bu kapasiteye sahipl(r bunu becerebilirler anlam1nda soyluyorum, bekleyebiliriz. Hem biliyoli musunuz, bu kaybettikleri se<;imden c;ok once, ony1l kadar once yine Sandinistlerin yapugi ba$ka se~imler de vard1. Bir yiikseltinin uzerinde gerilla giysili silahh adamlar, aralannda baz1 siviller duruyor, oralara bir yere as1lmt$, egreti duran bir hoparlorden, heniiz birka<; gun once o yoreden Ulusal Muhaftzlan supurmii$ kuvvetleri yoneten gerilla komutanlanndan biri, yan1ndaki bir adam1n omzunu tutarak, meydan1 doldurmu$ kalabahga sesleniyordu: "Bu adam1 tan1yor musunuz?" Kalabahktan "Evet" cevab1m ahnca ekliyordu: "Peki bu adam1 bu yorenin ge<;ici yoneticisi olarak kabul ediyor musunuz?" Kalabahk, "Ediyoruz," diye bag1nyordu. Ve sevin<; gosterilerine devam ediliyordu. Boyle bir tablo kar$1s1nda heyecanlanmas1 hi<; de normal sayilmayacak Banh gazeteciler boyle aktanyordu, Somoza'mn devrili$ini izleyen giinlerdeki Nikaragua'yi. Burjuva demokrasisini insanhgin tek ve mukemmel demokratik ya$am bi<;imi sananlar, "Can1m, taze zafer kazanm1$ silahh adamlann onunde se<;im olur muymu$?" diyebilir. Yerle$ik sosyalizmin burokrat ya da pek radikal tutkunlan, bu olayda bir disiplinsizlik ve parti otoritesini tehlikeye atma sorumsuzlugu tesbit edebilir veya s1rf gostermelik oldugunu dtt$Unup, bu manzaray1 bir dunyay1 kafalama ar-ac1 sayar ve bu nedenle ho$gorebilirler. Birikim II /MART 1 990
Ben, se~imse o da se~imdi, diye d11$ilnilyoru.m. 0 meydandaki insanlann, silahlann golgesi yuzlerine vuruyor diye boyle davrand1klar1na inanm1yoium. Kan1t m1? Yok. Bunu imkan1 yok kan1tlayamam. Thomas Borge Martinez, Ferente Sandinista Liberacion Nacional'in en ya$h ve tecbubeli militanlanndan biri olarak Somoza'n1n zindanlanndayken, "Komutan S1fir"1n yonettigi basktnla hapisten kurtanld1 ve devrimden sonra i~i$leri bakanhg1 gibi sevimsiz bir gorevi ustlendi. Managua'ya dolu$m~ yabanc1 gazeteciler, bu ilgin~ tarihi ki$iligi soru yagmuruna tutuyorlard1. "Nas1l bir devrim, nas1l bir duzen?" sorusunu $6yle cevaplam1$0 Thomas Borge o zaman: "Gormilyor musunuz, her kO$eba$1nda insanlar toplanm1$, ne yap11s1n ne edilsin diye tar0$1yor. i$te devrim bu." Bu bakt$ ve egilim Sandinist harekette var. Eger onlan boylesine ac1masizca k0$eye s1lo$ormasalard1, ulkenin soluklanmas1na meydan verilebilseydi, <;ok daha belirgin gorilnebilecekti bu. Ger~i $U son se~im bile, dolayh olarak bunun gostergesi. Arna dunya, emperyalistiyle, sosyalistiyle, "Demokrasi, ba$ta bizim adamlanmiz1n bulunmas1d1r," diye bakogindan... Sandinistlerin "Arna~ ne pahas1na olursa olsun iktidarda kalmakor" balo$1na sahip olmad1gin1 gorduk. ~imdi bu ba~. tarihin iktidan ihtilalle ahp, ayn1 yolla yik1lmayacak kadar gii~luyken se<;imle terk edebilen bu ilk hareketini, Bo~evik Partisi'nin sahip olamad1gi bu cesarete sahip Sandinistleri, tarihi bir kez daha degi$tirebilme imkaruna kavu$turabilir. Arna ya ABD, Sandinistlerin se~im yenilgisiyle yetinmez de onlan imha etme tutkusundan vazge~mez se? Contralar sag cephenin "devlete yard1mc1" vuru-
cu gil~leri olmaya soyunur ve Chamorro ad1n1n gorece yu1nu$ak ve birle$tirici imaj1 yerine, bu imaj1 golgede b1rakacak, zamanla silecek, hatta degi$meye zorlayacak bir icraat i<;ine girerse? ABD, tosuncuklan i~in $Uphesiz Las Vegas'ta kumarhane bek<;iliginden daha faydah i$ler yaratabilir. Haz1r <;ocuklar bu kadar egitilmi$, giydirilmi$ ku$anlm1$ken ve Sandinist cephe boyle mahzunken "kok kaz1ma " operasyonlanna kallo$1r m1 peki? Chamorro ve adamlan, ABD himayesinden ba$ka dayanaklan kalmayincaya kadar yabanc1la$abilirler mi onyil oncesine? Sandinist iktidann kar$• kar$1ya b1rak1ld1g1 duruma dil$memek i<;in ulkede lorm1z1siyah bayraklan yakma seferberligi ilan etmeye kadar gOturilrler mi i$i? Atacaklar1 her ad1m1n "Made in USA:" damgas1 ta$1yabilecegi ihtimalini umursamazlar m1, benimserler mi? "Bunlann eleba$lann1 halledersek hepsini sindiririz" yollu Kenan Evren yakla$1m1 seziliyor mu ortahkta? Bunlan dil$ilnmek istemiyorum, zorla m1? Benim hayalgiicilmiin Sandinistleri -ki ger<;ek Sandinistlerden pek farkl1 degiller- $imdi giderek daralan kadrolanyla giderek s1kl$acak, nalet bir eski ihtilalciler partisi olmayacaklar. Halkln gilcilniln nelere kadir oldugunu benden iyi biliyorlar $iiphesiz; ve o gilciln eksikliginin ne anlama geldigini. Sandinistler ve ozellikle Ortega'da temsil edilen egilim, Beyaz Saray patronlan ve onlann bah<;esine 'bagh il<;-be$ Contra tarafindan yok edilemeyecek kadar saglam ve insanca. Umuyorum. Ve, seni seviyorum Nikaragua, o oldiirilcii gerilimden kurtulmak ve biraz soluk almak istedin, anhyorum, ama n'olur bizi utand1rma. Tutunacak ka<; dahm1z var san1yorsun ...
•
•
31
Militarist tap1nll1an1n sonu ve Sandinist hareket AHMET iNSEL
I
32
Nikaragua'da Sandinistler, Ona Amerika siyasal gelenekleri ve Ozellikle 45 y1lhk Nikaragua tarihi ic;:in olaganustu demokratik say1labilecek bir sec;:imde, oylann yuzde 40'1n1 aldtlar. 1990 Subat sec;:imlerini namusuyla ve Nikaragua'n1n birinci partisi kalarak kaybeden Sandinist hareket ic;:in, bugiinkU yenilgiyi hazmetmek muhakkak zor olacakttr. Arna bu yenilgi, Nikaragua'da uzun vadeli, yerel ve populer bir sol hareketin nuvesini Sandinistlerin olu$turmaya devam edebilmesi ic;:in gerekli bir and1r. Eger ic;:lerinden bir kesimi romantik bir macerac1hga suruklenip, sec;:iro sonuc;:lann1 kabul etmeyerek, Onumuzdeki gunlerde silaha sanlmazlarsa, Sandinist Halk Kunulu$ Cephesi Nikaragua'da siyasal demokrasiyi yerle$tiren ad1mlan atmt$ guc;: olarak, mumkun bir erken sec;:imde yeniden iktidara gelmeyi limit edebilir. Gelecekteki boyle bir ba$an ic;:in en bi.iyuk engel, Sandinist hareketin, on y1ldan beri bagnndan fi$k1ran asker-silah feti$izmi ve populist-otoriter c;:ozumlere olan egilimlerdir. Onumi.izdeki iki ay, Nikaragua toplumunun Somoza diktatorlugunden kunulu$undan on y1l sonra, ikinci ad1m1 aup, demokrasiyi kurumla$nrmakta ne olc;:ude ba$anh olabilecegini gosterecek. Sec;:imlerde yenilen Sandinistler, ama galip c;:1kanlar ise Somozac1lar degil. Unutmamak gerekir ki, Ortega'ya kaf$1 ac;:1k bir farkla sec;:imi kazanan Violeta Chamorro, Ortega, Borge ve diger Sandinist liderlerle 1979'da Managua'ya giren anti-Somozist kunulu$ cephesinde yer altyordu. Chamorro ailesinin bugiinku zaferi, ayn1 zamanda Nikaragua'n1n Somoza oncesi gOreli demokratik geleneklerine doni.i$lin de simgesidir. Chamorro ailesinin be$ uyesi, Somoza'dan once cumhurba$kanhg1 koltugunu i$gal etrni$lerdi. Bugiin de Chamorro ailesi bir baktma Nikaragua'n1n ya$ad1g1 c;:eli$kili durumu Ozetliyor. En kuc;:uk oglan,
Sandinistlerin giinluk gazetesi Barricada'yi yOnetiyor. Ailenin diplomat olan diger ktz1 ise, Sandinist dt$ politikan1n belirlenmesine aktif olarak kanhyor. En buylik oglana gelince, Contra saflannda Sandinistlere kaf$1 yaktn zaroana kadar ~rpl$1yordu. Anne ise, Sandinistlerin $3hsen ele$tinnemeye dikkat ettikleri, ama Ortega'ya kaf$t bu dOnemde c;:ikabilecek en giic;:lii aday oldugunu gosterdi. Violeta Chamorro'nun kocas1, Somoza aleyhtan hareketin bayraktarhgin1 yapan La Prensa gazetesinin sahibiydi. 1978'de Somoza tarafindan oldunulmesiyle, kocas1n1n yerini alan Chamorro, bugiin birc;:ok baktmdan Filipinler'de Cory Aquino'nun benzeri bir konumda. iki kad1n lider aras1ndaki en onemli fark, 1980 y1hna kadar Violeta Chamorro'nun da, bugiin Sandinistleri yenen cephenin (UNO) birc;:ok uyesi gibi, Somoza'yi deviren hC1ki.imette yer alm1$ olmas1. Bu nedenle, Nikaragua hallo ic;:in, Sandinistler kadar muhalefet de, Somozac1lann geri d6nmesine kaf$1yeterli tariht guvenceyi veriyor. Ashnda Sandinistlerin sec;:imden muzaffer c;:1kmalan, Nikaragua'n1n ic;:inde bulundugu iktisadi krizi dikkate alinca, bir mucize olu$tururdu. Bugiin, bu boyutta ya$anan bir krizin sorumlulugunu ta$1yan bir iktidann, gene de oylann ylizde 40'1n1 alm1$ olmas1 bile $3$Imc1d1r. Arna ilk sec;:im sonuc;:lann1n ilan edildigi ana kadar, muhalefet dahil, Sandinistlerin yenik c;:ikacagin1 beklemiyor olmas1, Sandinist iktidann populer temelleri hakk1nda bize yeterli fikir veriyor. Nikaragua'n1n ic;:inde bulundugu iktisadi tablo, gerc;:ek bir iflas durumunu yans1ttyor. 1988 yihnda ylizde 28.000'le 36.000 aras1nda gerc;:ekle$tigi tahmin edilen bir enflasyon, 1988 yuzde 8, 1989'da da yuzde 3 gerileyen ve l 979'dan beri artmayan gayri safi milli has1la ve bunun kar$1S1nda anan nufusla, Haiti'den Birikim 111MART1990
daha fakir bir duruma gelen, gec;mi$in goreli zengin Nikaragua's1. 1977'de 1348 dolar olan ki~i ba$1na ulusal gelirin resmen 630 dolara, yani 1950 seviyesine du~tiigii gaynresmi verilere gore ise 400 dolar seviyesinde olu$tugu, on }'llhk fakirle$n1e sureci. Ortalama ayhk iicretin 65 dolara indigi, gec;en 11 y1l ic;inde muz, pamuk ve halkin temel g1da maddesini olu~tu足 ran fasulye iiretiminin yan yanya azald1g1, d1~ borcun 8 milyar dolara ula~t1g1, bore; yukunun ihracat gelirlerinin yans1ndan fazlas1n1 g6tiirdt1gt1 ifias euni~ bir ekonomik yap1. Bu iktisadi ifias1n sorumlulugu Amerikan ambargosuyla, Contralara kar~1 mucadele ic;in kaynaklann verimsiz alanlara kayd1nlmas1yla kismen ac;1klanabilir. Temel sorumlulugu aslen, Sandinisderin kcndi yonetim anlay 1~lar1nda, dogmatik iktisadi g6r0$lerinde ve son y1llarda nufusun yt1zde lS'ini yurt d1~1na gitmeye iten otoritarizmlerinde aramak gerekiyor. Nikaragua'Y1 terk edenlerin c;ogunun yonetici seviyesinde kalifiye ki~iler olmas1 iktisadi ba$ans1zhg1 ayd1nlatan bir diger etmen. SiYASAL OTORiTARiZM
Sandinistlerin yenilgisinin ikinci nedeni, siyasal otorita1iz1n leri. iktidara geldiklerinden birkac; ay sonra hizla gun yiiziine c;1kan bu otoritarizmin sol, Marksist, vs olman1n otesinde asil belirleyeni, "tepeden inme" c;ozumlere duyulan guven ve her tt1rh1 c;ogulculuga kaf$1 duyulan $iddetli antipati. 1981 'de Sandinistler, rejimin "totalitarizmi"ni el~tiren Ozel Mulkiyet Deme~ yoneticileriyle beraber, kendilerini "sag doneklik"le suc;layan Komunist Parti yoneticilerini de tutuklanyorlard1. l 982'den sonra egitim sistemi, giizel sanatlar, mahalle orgiitleri, tekdiize ve kaba saba bir idcolojinin yogun bir bombard1man halinde sunuldugu devlet ayg1tlar1 haline donii~uyordu . Giderek Kuba modelinden esinlenen Sandinist hareket, kisa zamanda toplumu denetim altinda tutacak, toplumun en ucra ko~elerine kadar el atabilecek bir siyasalpolisiye yap1y1, devrim savunma komiteleri ad1 alunda in~a ediyordu. Benzer militer-otoriter egilimlerin, zit siyasal sloganlar alunda tezahOr ettigi Contra ve onunla c;arp1~1rken Orta Amerika'n1n en giic;lii ordusu haline gelen Sandinist ordu, boylece birbirlerinin kar$1hkh varhklann1 iireten bir ortak c;atl$ma yap1s1 yarauyorlard1. Sandinistlerin ilk onemli popiilerlik kayb1, zorunlu askerlik sistemini ihdas etmeleriyle ba~ladt ve genc;leri para-militer orgutlere c;ogu zaman zorla kaydetmekle devam etti. Sandinist liderler, her ~eyden once "commandante"ydiler. Tiril tiril haki elbiseler ic;inde belde tabanca, keskin ve ate~li nutuklar anyorlar, toplumu "tugaylar" bic;iminde orgiitlemeye c;ah~1yorlard1. Sandinist hareketin ozellikle ust kesimine egemen olan
bu militarist romantizm, genc;lik te$kilatlannda ve ayd1nlar aras1nda pek yank1 bulmuyordu. Anti-militer ve anti-otoritcr egilimlerin ag1r bast1g1 bu c;evrelerde, insanlan Sandinistlere s1rt c;evirme1neye itcn tek ~ey, An1erika'ya kar$t duyulan tepkiydi. Bu tcpki , tum kampanyalann1 UNO'nun Washington'un bir rna$as1 oldugu temas1 iizerine kuran Sandinistlerin oylann1 yuzde 40'da stabilize etmelerini bir olc;ude sagladt. Sandinistlcr Somoza'ya kar~I siyasal-askert mucadele surdururlerken, kiilturel planda yeniltkc;i, ho~足 gorulu ve c;ogulculugun giivencesi olarak orcaya c;1karlard1. Arna bu tav1rlann1, iktidara geldikten sonra k1sa za1nanda kaybettiler. Buna en a\1k ornek, Misquito yerlilerine kar51 Sandinistlerin ald1 klan "modernlc~tirmeci 1nisyoner" tav1rd1. 0 gune kadar Somoza guc;lerine kar$1 direni$in onemli dcstekc;ilerinden olan Misquito yerlileri, kendilerini zorla Nikaraguah, yani bcyaz ve Latin yapmak ic;in gclrn Sandinist misyonerlere kaf$1 isteksiz davran1nca bu kez Sandinist orduyu tepelerinde buluyor ve yurtlanndan suruluyorlard1. Daha don-b~ yil oncesine kadar kaf$1 saflarda yer alan Somozac1 giic; arttklan ve Misquitolar, bu kez Contra safiannda yan yana geliyorlard1. Sandinistlerin siyasal otoritarizminin Nikaragua'da yaratngi tepkiyi ayn1 Somoza'ya kaf$t tum siya~al gii<;:lerin birle$tnesi gibi, Subat sec;imlerine Sandinistlere kar$1 tum siyasal partilerin birl ~erck girmcsi yeteri kadar gosteriyor. Muhafazakar partilerden, sosyalist ve komiinist partilere kadar 14 partiyi birle~tirebilen giic;, Sandinistlerin otoriter, tekelci vc m1li1arist siyaset anlay1~lan oldu. Tum bu siyasal otorirarizmlerine ve devlet yonetimi becerisizliklerine ragmen Sandinist harcket 6zunde hi<;:bir zaman geleneksel Marksist-Leninist partilerin kauhg1nda olmad1. 1984'de se<;:imler belki ideal demokratik ko~ul ve gC1vencelerle gerc;ekle~n1iyor足 du. Buna ragmen belli ba~h muhalefet partilerinin se<;:imlere kanlmamalann1n arkas1ndaki temel neden bu degildi. l 984'de Sandinistler daha hala c;ok populerdi. Sec;im oncesi ve sonras1 yap1lan kamuoyu yoklamalan, normal ko~ullar alunda da Sandinistlerin sec;imleri az farkla da olsa, kazanacaklann1 gosteriyordu. SANDiNIZMiN PRAGMATiKLiGi
Sandinist iktidar, c;ogu konuda Kuba'y1 ornek almas1na ragmen, belli ba$1t iki konuda c;ogulculugu butiiniiyle ortadan kald1rmad1. Olkede uygulanan tum bask1 ve yasaklara ragmen Nikaragua parlamentosu ic;inde sec;imlere kaulan partilerin temsil edildigi, <;:ogulcu bir yap1y1 her zaman koruyabiliyordu. S1k s1k kapanlmas1na, kagtt bulmakta s1k1nu c;ekmesine ragmen, muhalefetin ana ya}'ln organ1 La Prensa gazetesi ya}'lruna devam ediyordu. i$lermelerin rumu devletle$tirilmemi~ti. Butiinuyle devletle$tirilen banka-
33
34
lar d1~1nda, haun say1hr b1r ozel sektor varhg1n1, silrekli devlecle~tirrne tehdidi alt1nda da olsa devam ettirebiliyordu. Sandinizm, gclenegi itibariyle ideolojik olmaktan ziyade pragmatikti. Bu nedenle, 1988 sonundan itibaren, Sandinist iktidar, o gune kadarki sOylem ve pratiklerine taban tabana zit, onemli bir siyaset degi~ikligine gidebiliyor, bugiln UNO'nun ongordilgil politikalann c;:ogunu uygulamaya koyuyorrJu. Omegin lMFnin en kcsk.in rec;:etelerinden bir farkt olmayan bir kemerleri s1kma program1yla 30 bin subay ve memurun i~ine son veriliyor, temel mallarda subvansiyon politikas1 terk ediliyor, faizler hizla y11kseltilip, Nikaragua paras1 silrekli devalilasyona b1rak1hyordu. Bu ~iddetli onlemlcr, enflasyonu yilzde 30.000'den yuzde 2000 gibi daha makul(!) bir c;:izgiye c;:ekiyordu. Arna bunun ilk cldeki kac;:1n1lmaz sonucu da, ilretimin daha da y.:1va~lamas1yd1. Sanayi ilretimi bir y1lda yilzde 8, in~aat ise yilzde 15 geriliyor ve Nikaragua'y1 terk edenlerin say1s1 ise h1zla aruyordu. Bu kalifiye e1nek kac;:1~1, yak1n zamana kadar Sandinist devrimin medan iftihan olan sagbk ve egitim sektoruniln de c;:okmesi ic;:in yeterli oldu. Tum "yeniden yap1lanma路路 onlemlcri, kurulan merkezile~颅 mi~ ve sorumsuzla~m1~ iktisadi yap1 kar~1s1nda ba~ans1z olmaya mahka1ndu. Ostelik iktisadi krizin ula~tig1 boyutlarda, tatmin edici ~onuc;:lar almak ic;:in bir y1l k1sa bir surec;:ti. Buna ragmen, 1989'da ilcretlerin ahrn gucil kayb1 frenlenip, hatta gerc;:ek ilcretlerd~ biraz artJ~ bile saglan1yordu. Arna bunlar Sandinist hareketin kendi tarihi ic;:inden sahip c;:1kamayacag1 Onlemlerin sonucuydular. Sandinistler sec;:im kampanyalannda, 1989 politikalann1 savunduklannda, halk1n "o zaman niyc bu kadar beklediniz?" diye sormas1 kac;:1n1lmazd1. Nikaragua ekonomisi ilzerinde Amerikan ambargosunun zararlan dile getirilirkcn, SSCB yard1m1n1 da hesaba katmak gerek. l 980'den beri SSCB'nin Nikaragua'ya toplam 2.5 milyar dolar yard1m yapug1 tahmin ediliyor. Buna 2 1nilyan a~an alacaklan dahil degi l. Aynca SSCB'ye ihracat dunya pazan fiyatlann1n ilstilnde yap1hyor. Siyasal alanda da Sandinistlcr, otoriter imajlanru bir nebze olsun silici giti~1mlerde bulunmak ic;:in sec;:im kampanyas1ru beklediler. Sec;:imler arifesinde, ic;:lerinde Somoza'n1n ilnlil kanh muhaf1zlann1n da oldugu siyasal tutuklular serbest b1rak1hyordu. Ortega asker! elbiselerini aup, c;:ic;:ek dcsenli gomlekler ic;:inde, baz1 ar;1lardan a~1n bile kai;:an, Amerikanvari bir sec;:im kampanyas1 dilzenliyor, Orta Amerika'da gerillalara yapngi destegi, Kilba'n1n buna kar~1 r;1kmas1na ragmen geri c;:ekiyor, devlet sektoril slogan1n1 unutup, sadece "karma ekonomi"den bahsediyor ve Sandinistlerin Nikaragua'ya getirdikleri en onemli kurumun demokrasi oldugunu iddia ediyordu.
Sandinist hareketin 1989 sonunda gec;:irdigi evrim dikkate ahn1rsa, 11 y1lhk Sandinizmin sec;:im sonuc;:lar1ndan once zaten fiilen tarihe kar1~t1g1 ortaya c;:1kar. Sandinistler, sec;:im ka1npanyas1 s1ras1nda, programlann1n UNO ile olan farklann1 ac;:1klayabilmekte silrekli s1k1nt1 c;:ekiyorlard1. Bu nedenle kampanyalann1 UNO-Somoza-ABD'nin ayn1 ~ey oldugu noktas1nda yogunla~unyorlard1. Bu ise sec;:im kampanyas1n1 gelecege degil, yaktn tarihe c;:ekmek demekti ve bu noktada Sandinistlerin s1rttndak.i kambur olduki;:a bilyuktu. Bu ac;:1hmlann yan1nda, Sandinistler, sec;:im arifesinde alelacele ald1klan popularite erozyonunu durdurucu tedbirlerin en etkilisini ilan edemeyeceklerdi: 11 y1ldan beri devam eden sava~ durumunun dayanilmaz hale getirdigi zorunlu askerlik sistemini kald1rrnak. UNO'nun program1n1n temel maddelerinden birini olu~turan zorunlu askerligin kald1nlmas1 vaadi, 16 ya~1nda se~men olunan Nikaragua'da, genc;:lerin Onemli bir bolilmunun Sandinistlere s1rt c;:evirrnesi ic;:in yeterliydi. Sandinistler, UNO'nun alnndan bu populer zemini ~ekebilecek ad1m1 atamad1lar. <;unku Sandinist gucun elinde dogru diirilst kalan tek kurum ordu ve para-militer orgutlerdi. Aynca, UNO'nun se~imi kazanmas1 durumunda silahlan b1rakacag1n1 vaat eden Contralann bir kesimi, demokratik se~imlerden gene Sandinistler galip ~1karlarsa silahh milcadeleye devam edecel<lerini ilan ediyorlard1. Tum siyasal gii~lerin parlamentoda temsil edildigi, rejimin demokratik me~ruiyetine kavu~rugu Sandinist hukumetin sosyal demokratla~t1g1 bir ortamda, Concralar da varhk nedeninin onemli bir bolumilnu kaybedecekti. Arna buna raginen, Sandinist hareketin 9 "comandantes"inin zorunlu askerligin kald1nlacagin1 ilan etmeye goniilleri varmad1. NiKARAGUA'DAN (IKARJLACAK DERSLER
Ortega sec;:im sonuc;:lann1 kabullenip, Sandinist hareketin bir miicadeleyi kaybettigini, ama hezimete ugramad1gin1 iddia ederken, sadece destekleyicilerine moral vermiyor, 6niimilzdeki donemde Sandinist hareketin siyasal stratejisini de c;:iziyor. Hilkiimetin diger Onde gelen uyelerinden kard~i veya "comandante" Borge gibi, daha militarist ve dOgiTiatik liderlerin onumiizdeki donemde sec;:im sonu~lann1 kabul etmeyerek, bir ic;: Sava~ ortam1na Nikaragua'y1 surilklemeleri ufak bir ihtimal. <::unku, tek ortak noktalan Sandinist iktidara kar~1 olmak olan UNO koalisyonunun, alttndan k1sa zamanda kalk1lmas1 zor iktisadi krizle c;:ok ~abuk dagilmas1 ve parlamentoda 90 oyun 39'unu elinde bulunduracak olan Sandinistlerin kilit parti durumuna gec;:meleri kuvvetle muhtemel. Bu nedenle Sandinist hareket ic;:inde macerac1 egilimleri kanalize eonek mumkiin. Sandinizm, muBirikim 111MART1990
.'
halefetin bile beklemedigi, ilk yenilgi ~oku gec;tikten sonra, sec;im sonuc;lann1 tan1mama egilimlerini kanalize edebilecek siyasal rahathkta. Ostelik Sandinist "Parti" dag1t1lan topraklann koylulerin elinden ahnmas1, devlet mulkiyetinin lagvedilmesi, sosyal guvenlik sisteminin parc;alanmas1 gibi anayasal degi~iklik足 ler gerektiren kararlan parlamentoda engelleyecek yeterli az1nhga da sahip. Sendikalar, koylu te~kilatlan, ordu ic;indeki gucuyle, iktidann silrekli dikkate almak zorunda olacagi onemli bir guc; olu~turuyor. Zaten bu nedenle nisan ayinda yaptlacak iktidar devrinden sonra, UNO'nun Sandinistlere ulusal koalisyon onermesi buylik bir ihtimal. Sandinizmin geleceginde, Arjantin'deki Peronist hareketin, Nikaragua versiyonunu zaman ic;inde olu~turmak var. Nikaragua'daki sec;im sonuc;lanndan lie; gene! tespit c;1karmak mumkun. Birincisi, ulusal kurtulu~ miicadelesini ylin1tm~ olmarun, diktat0n1 veya i~galci glicil devirmi~ olmarun getirdigi me~ruiyet, yillarca iktidann me~ruiyetini saglamak ic;in yeterli degil. Ostelik iktidann esas olarak devrimi korumak ve gozlemek temelinde orgutlenmesi, devrimi yapan gliciln klsa zamanda toplumun beklentilerinin gerisinde kalan, otoriter ve basklc1 bir guc; haline donu~mesine yol ac;1yor. Cezayir, Kuba, Vietnam bunun uzun yillar suren omekleri, Nikaragua'da Somoza diktatorli.igune kar~1 mucadeleyle ba~layan demokratik devrimin ~ans1 , bu si.irenin on y1lda a~1lmaya ba~Lanm1~ olmas1. Arna gec;en on yihn kazan1mlann1n gotiirdi.iklerini gerc;ekten dengeleyip, dengelemedigini soylemek zor. Diktatorlu~ devirmek ic;in silaha sanlmaktan ba~ka c;aresi olmayan bir devrimin, iktidara geldiginde militarist tap1nmayi devam ettirmesinin de c;ogu ulkede iktidan yipratngina Nikaragua ac;1k bir omek olu~-
turuyor. Militarist romantik devrimci soylemin dunyada son nefeslerini verdigi bir c;ag ya~1yoruz. Bunu sosyalizm hareketi ic;in bir kurtulu~ olarak ele almak gerekiyor. Onumuzdeki donemde, devrim == silah denklemini kuranlann yer alacaklar1 alan, sosyalizn1 olmayacak. Yap1labilecek uc;uncu tespit, iktisat ve sosyali~t- do足 nu~umle ilgili. Devrimi iktisat merkezli degil, siyaset merkezli du~unmenin geregi bugun tek tek du~cn "sosyalizmin kaleleri"nin bize gosterdigi en onemli olgu. Devrimi siyaset merkezli k1lmak demek, toplumsal donu~umun onunu ilk elde iktisadi alandaki degi~imlerle degil, siyasal yap1 ah~kanhk ve ili~kiler足 deki degi~ikliklerle ac;mak demek. insanlann kendilerini tan1mlanialann1n, toplum ic;indeki beklentilerinin, ufuklann1n degi~mesi, iktisadi alandaki degi~il<lil<lerin gerc;el<le~ebilmesinin on ko~ulunu olu~tu足 ruyor. Bugune kadar devrimci hareketler, Omegin Sandinistler, bunu muhalefet soylemi olarak oldukc;a ba~anh bic;imde kulland1lar. Somoza dOneminde Sandinist olmak sadece Somoza'ya ka~1 olmak degil, kendini ve Nikaragua'yi ba~ka turlu tan1mlamak demekti. Arna iktidara gelen bu harekecler, butiin bu toplumsal enerjiyi, zaman1n ak1~1 ic;inde surel<li geriye dogru uzakla~mas1 kac;1n1lmaz olan devrim an1n1n koruyuculuguna kanalize etmeye ugra~nlar. Sonuc;ta savunulan, giderek ic;erigi ve anlam1n1 yitirmi~, bir umac1 gibi ortada dola~an bir devrim retoriginden ba~ka bir ~ey degildi. Sandinist devrim ashnda c;oktan beri sona enni~. Birkac; y1ldan beri varhk nedenini Contralardan ve "Yankee" nefretinden ahr hale gelmi~ti. Bugun sahneden ~erefiyle c;ekilmek olgunlugunu gostererek, Sandinist hareket kendi ic; devrimini ya~1yor, ama Sandinist kadro, bu siyasal olgunlugu hazmedebilecek mi?
35
K
A
N
0
H
A
R
E
K
E
T
â&#x20AC;˘
36
B u sayida yer alan yazilarla birlikte, Birikim dergisi klsaca "Kad1n Sorunu", "Kad1n Hareketi" diye adland1nlan konunun teorik duzeyde ele ahnmas1na bir ba$langic; yapm1$ oluyor. Bu konuya $imdiye kadar gerektigi oranda egilemerni$ olu$urnuzun nedeni "ihmal" degil, bir dergi c;evresi olarak kendimizi bu konuda istedigimiz duzeyde yeterli hissetmeyi$irniz idi. $ilphesiz olu$mU$ literatiirden sec;meler yayinlayabilir, eksikligimizi boylece gidermi$ sayilabilirdik. Birikim'in sad1k okurlan bunu yapmay1$1m1z1n nedenini anlayabilirler. $oyle ki, bu dergi, birbirinden hayli fark1 tezler ileri silren yaz1lar da yayinlayarak bir konuyu ele ald1g1 zaman, en az1ndan o konunun nas1l bir problematik ic;inde incelenmesi gerektigine dair olu$IDU$ bir fikri vard1r. 0 problematigin gereken derinlik ve yeterlilikteki sorulara cevap aranabilecek nitelikte oldugunu varsayd1gtmtzda, bu problematige oturan de~ik bakl$ ac;1lann1, yorumlan olabildigince geni$ yans1tmak gorevimiz oluyo_rdu. l 970'li y1llarda, ozellikle feminist ak1mlar tarafindan gerc;ekl~tirilen c;ah$rnalarla zengin bir literatur olu$tu. Bu ~h$malann ve literarurun kad1n ve genelde cinsler sorunu ile ilgili bilgilerimize, yakla$tm tarzlanm1za yapng1 etki ve katkllann son derece onemli oldugu belirtilmelidir. Ancak $U da var ki, belki bizzat o literarurun bizlerde yaratt1g1 sars1c1 ve uyanc1 etkiyledir ki; konunun ic;inde i$lendigi problematigin yeterli, arad1g1m1z derinlikte olmad1g1na dair bir ku$kumuz hep olageldi. Doyurucu bic;imde cevaplayamad1gimtz bu ku$kunun varhginda ve bu durumumuzla surmekte olan c;ah$ma ve tatU$rnalara anlamh bir katklda bulunamayacagim1z dil$ilncesiyle kendimizi geride tutmayi sec;tik. Ancak Birikim ikinci kez yayin1na ba$larken bu c;e-
kingen tutuma arnk yer olmamas1 gerektigini biliyorduk. Bu noktada bizi te$vik eden sadece dergi c;evresi olarak kendimizi bu konuda konu$rnaya daha yeterli hissetmemiz degildi. Bunun kadar, hatta daha onemli bir etken, ulkemizde say1sal gucuyle henuz degilse bile dinamizmi, uretken kapasitesi ve sorgulay1c1 vasfiyla dikkate deger bir etkinlik gosterebilen bir kad1n hareketinin arnk varolu$uydu. Kald1 ki bu hareket, c;agda$ kad1n hareketinin ilk ortaya c;1kug1 ulkelerdeki geli$irninin durdugu, bir anlamda verilen miicadelenin saglad1g1 kazan1mlan sindirme donemine girdigi bir evrede yiikselmekte ve bu hareketin onculugunu iistlenenler 0 mucadelenin deney ve bilgi birikiminden de haberli bic;imde i$e k6yulmaktad1rlar. Bu ko$ullann ve bu arka plan1n varhginda Tilrkiye'de yeniden ba$laulacak bir tartl$rna ve sorgulama, konuya ili$kin genel dii$iince ortam1na gerc;ek katkllarda bulunma imkan1na sahiptir. Burada aynca kad1n sorununun $irndiye kadarki ele ahn1$1nda ihmal edildigini dii$ilndugumuz bir boyutu, farkh kultur ve tarih dunyalann1n sorunun ya$anma ve anla$1lma tarz1na yapugi etkileri tarn$rna c;erc;evesine dahil etme ihtiyac1n1 da giderebiliriz. Kadin hareketinin ilk geli$tigi endus.triyel toplumlardan sadece gorece daha geri bir iktisadi duzeyi temsil etmeyen, aynca farkli bir kultur dunyas1ndan gelip, onyillard1r benzeri az bir kulturel karma$a ic;inde donenip durmakta olan Turkiye'de, kad1n ve genelde cinsler sorununu etkin bic;imde bu toplumun giindemine sokabilmek ic;in bu boyutu da ic;eren ozgun bir dil$iinc~ zeminine ihtiyac; vard1. Zaten ba$lanlrn1$ olan bu yondeki ~balara dergi olarak kauhrken, biraz geriye donerek tartl$man1n evveliyanyla ilgili bir hanrlama, hanrlanna yapmak amaBirikim 11 IM ART 1 9 9 0
c1yla bir <;eviri yayinhyoruz. Olduk~ eski tarihlerde yaz1lm1$ olmas1na ragmen bu yaz1, Turkiye'de halen tarn$1lmakta olan Marksizm-feminizm ili$kisi ilzerindeki tart1$man1n <;er<;evesini derli toplu bi<;imde sunuyor kan1m1zca. Amac1m1z buradan ba$layarak cinsler sorununu mumkun en kapsamh ve doyurucu bi<;imde ele alan bir teorik zeminin olu$turulmas1na katktda bulunmakur. Birikim dergisi bu <;aban1n platformlanndan biri olabilmek i<;in imkanlann1 ko$ulsuz olarak seferber etmeye haz1rd1r. Belirtmek istedigimiz bir nokta daha var: Herne kadar ba$langi<; olarak Marksizm-feminizm ili$kisini ele alan bir yaz1 yay1nlam1~ olsak da; cinsler sorununun ille de bu ili~ki plan1nda ele ahnmas1 gerektigi yolunda ne bir on yarg1rruz ne de hatta niyetimiz vard1r. Ozel olarak Marksizmin dogu$ ve sistemle$tirili$ doneminde yani temelleri kurulurken, insan1n cinsel boyutunu, kad1nhk ve erkeklik durumlann1n dogal, tarihsel, kulrurel ~ekilleni$leriyle aralannda olu~an farkhhklann yaratngt sorun ve gerilimleri yeterince belki de hi<; dikkate almad1g1 yolundaki ele~ti足 ri elbette dogrudur. Arna buradan kalkarak yaln1zca iki tur d11$11nce tarz1na vanlabilecegini de dogru bulmad1g1m1z1 belinelim. Bunlann birincisi Marksist feminizmin kad1n sorununun Marksist kategoriler i<;inde pekala ele ahnabilecegini savunan "yorumcu" tutumu, Oteki ise feminizmin sorunu yalnizca bu fark-
hhk, kad1n konumunun ~agt gorulrnesi ve bunun dogurdugu gerilim boyutunda ele alan, bunu odag1na yerle~tiren yakla$1m1d1r. Ashnda Marksist feminizm de sorunu bu i<;erikte tan1mlamakta, ama merkezi bir 6nem ve konum atfetmek istememektedir. Kan1m1z odur ki bu ikilem "sorun"un kendisini yeniden tanunlayarak a$1labilir ve a$1lmahd1r da. Ornegin yukandaki iki yakla$1m1n kad1nhk ve erkeklik durumunu kabaca bir bile$ik kaplar ili$kisi gibi tan1mlayan ba$lang1<; noktas1 ne derece dogru ve verimlidir? Sorun, npk1 bu bile~ik kaplarda oldugu gibi kolonun biri iizerine yap1lan baskt, alta itme hareketiyle Oteki kolonda diizeyin ylikselmesi, birinci kolonda yer b1raktlmayan1n 6tekine ilave edilmesiyle bunun zenginle$mesi gibi bir anolojiye uygun bi<;imde konulabilir mi? ilk bak1$ta tf1m olgular bu 6zetlenen durumlan onayhyor gibi gozukse de; yukandaki bile$ik kaplar 6rnegine d6nersek acaba soramaz m1y1z ki, bu baskt, a$agt itilme ve "kendini" yukseltme sure<;lerinde -;ok Onemli bir $eyler kaybolmuyor, ya da dibe <;okup ant kalm1yor mu? Ostelik belki de bu bile$ik kaplar i<;indeki "s1v1"n1n ak1~kanhg1n1 veren hayat ve geli$me saglayan ogeleridir bu "dip"te birikenler. Belki de o "yiiksek" kolondaki s1v1n1n da Obur bask1 alnndaki kolonun s1v1s1run da farkh bi<;imde tats1zla$rnas1 bu yuzdendir. Ornegin bu tiir sorulan sormak ve cevab1n1 aramak istiyoruz.
I
37
Marksizm ve feminizm: Mutsuz evlilik, deneme aynl1gi ya da ba~ka bir ~ey LISE VOGEL
l 975'te "Marksizm ve Feminizmin Mutsuz Evliligi"-
38
nin ilk versiyonu Kuzey Amerika kad1n hareketinin sosyalist-feminist kanad1 iyinde elden ele dola~nnl足 maya b~land1. Bugiln suren bir tart1~man1n temellerini ortaya koyan denemenin ba~ltg1 ve saV1 ilgiyle ka~1land1. 0 zamanki yazarlar, Heidi Hartmann ve Amy Bridges, sosyalist feminist harekette geyerli olan tutumu kavrad1lar ve sozcukler doktuler. 1960'lann sonu ve 1970'lerin ba~1ndaki hareketliligin ve olaylann e~iginde, sosyalist feministler kad1nlann kurtulu$U hakktndaki g6rii$leriyle uyu~mas1 iyin sosyalist teori ve pratigin donu~turulebilecegi konusunda gitgide artan biyimde ku$ku duyuyorlard1. Hartmann ve Bridges'le birlikte biryogu $U sonuca vard1lar: "Marksizm ve feminizmin evliligi ingiliz orfi hukukunda betimlenen kan ve kocan1n evliligine benzer: Marksizm ve feminizm bir biirundur ve bu biirun Marksizmdir." Dahas1, makalenin stratejik buyrugu ile uyu~tular: "Ya daha saghkb bir evlilige ya da bo~anmaya gereksinim duymaktayiz." (Hartmann). ilk denemede Hartmann ve Bridges'in kulland1g1 imge daha sonra geli~tirildi. Makalenin sonraki versiyonlar1na umut verici bir altba$hk eklendi: "Daha ilerici Bir Birlige Dogru". Ba$kalan, Marksizm ve feminizm aras1ndaki cinsel egretilemeyi df.tzensizce suslediler. Mutsuz bir evliligin yerine, birazc1k ac1 olmas1na ragmen, nukteli bir Seyenekler dizisi onerdiler: Uygunsuz bulu~ma? Yeniyetme sevdas1? Mayis-Arahk a$k1? Delikanh a~ki? Kor ihtiras, platonik ili$ki? Kis1r ittifak? Uyum evliligi? Zorlama nikah? ve buna benzer ~eyler. Bu denemenin b~hgtn1n gOsterdigi gibi bu ili$ki mutsuz bir evlilik kadar olmasa da, bir anlamda, bir deneme aynhgi olarak betimlenebilir. Yani, Marksizm ve feminizm ayn varhklar olduklan olyf.tde -ki bunlann birligi saghkh urunler ve kar$1hkl1
destek kadar yeli~ki sonucunu da verebilir - sosyalist feminist hareket, genellikle, onlan denerr1e aynhg1 durumunda korumaktayd1. Ne var ki, ashnda, her biri kendi varhg1na sahip ozerk ki~iler aras1ndaki evlilik imgesi, teorik olarak Marksizmle feminizm aras1ndaki i~kiyi temsil etme gorevi iyin yetersizdir. Burada Rosalind Petchesky'nin "ama~ daha yOk Marksizm ve feminizm aras1ndaki tireyi yoketmektir" onerisi veje.an Kelly'nin birle~ik bir toplumsal bak1~ ay1s1n1 geryekl~tirmemizi saglayacak "yifte gorii$" projeksiyonu ile uyu$acagtm. 1 ~agidaki sayfalar sosyalist feminist teorik ~ah$ma足 n1n katkilann1 yargilamak, belirli suregen zay1f11klann1 gostermek ve Marksist teorinin sosyalist feminist kullan1m1n1 degerlendirmek iyin bu yah$man1n ge~足 mi$ 15 y1l boyunca geli~mesini izlemektedir. Sosyalist feminist literatf.trii tartt~mam, onun yetersizligine ili~kin Hartmann'1n ~ozumlemesinin dolaylt bir el~tirisidir. Hartmann'1n korumserligi Marksizmin kay1n1lmaz biyimde cinsiyetkoru kalacag1 ve bu yf.tzden kad1nlann konumu hakktnda yeterli bir anlayt$ uretemeyecegine ili$kin bir inanca dayanmaktad1r. Bundan ba$ka, Hartmann, sosyalist feministlerin feminizmlerini Marksizmlerine bagimh k1ld1klann1ve sonuy olarak Marksizmin varsayilm1$ s1n1rlamalann1n 6tesi.1e geyemediklerini one surmektedir. Hart1
Rosalind Petchesky, "Dissolving the Hyphen: Report on Marxist-Feminist Groups 1-5", ed. zillah Eisenstein, Capitalist Patriarchy and the Case for Socialist Feminism,( New York: Monthly Review, 1979). Joan Kelly, "The Doubled Vision of Feminist Theory", Feminist Studies, No:l, Bahar 1979, 216-227. Norma Chinchilla Marksizm ve Feminizmin birbiriyle ka~1l~nnlamayacag1n1 one surer: "ldeolagies of Feminism: Liberal, Radical, Marxist", Social Sciences Research Reports No:612, Subat 1980, Schol of Social Sciences, University of California, Irvine. Birikim 11/M ART 1990
mann'1n ak1l yiirutmesine ka~1 olarak ben, sorunun ne Marksist teorinin darhg1yla ne de sosyalist feministleri n siyasal bag1ms1zhg1n1n yokluguyla ilgili olmad1g1n1 savunacag1m. Daha c;ok, sosyalist feministler bizzat yetersiz ve biiyuk olc;ude ekonomist bir Marksiz1n anlay1~1yla c;ah~ttlar. Ayn1 zamanda, Marksist teorideki son geli~melerden ve kad1nlann ezili~i sorununa potansiyel uygulant$tndan gorece habersiz kald1lar. Ancak bu soyutlanma durumu sona eriyor ve sosyalist feministler bir kez daha kad1nlann kurtulu$U alan1nda sosyalist pratigin teorik temeli olarak Marksizme baghhklann1 onayhyorlar. Hartmann ve ben sosyalist literature ili~kin ele~ti rilerimizde bir<;ok noktada uyu~maktay1z. Ancak kan1mca konu olan sorun Marksizm ile feminizm aras1ndaki herhangi bir evliligin niteligi degil, bizzat Marksizmin durumudur. Hartmann'1n gozlemledigi gibi, "bir<;ok Marksist kad1n sorununun geleneksel Marksist analizinden ho~nuttur. Onlar s1ntfi, onunla kad1nlann durumunun anl~1lacagi dogru <;er<;eve olarak gorurler. Kad1nlar i$<;i s1n1f1n1n bir par<;as1 olarak gorulmelidirler; kapitalizme kar$1 i~<;i s1n1f1n1n miicadelesi erkekle kad1n aras1ndaki herhangi bir <;eli~ kiden once gelmelidir. Cinsiyet <;aO$mas1n1n s1n1f dayan1~mas1na zarar vermesine izin verilmemelidir". Hartmann gibi ben de kad1n sorunu denilen sorun uzerine Marksist <;ah$malann yeterliligi bak1m1ndan boylesi varsayimlan kesinlikle reddediyorum; <;t1nkt1 bu Marksistler kad1n sorununun ozgullugunu yads1rlar ve onu tarihin geli$mesinin ekonomist bir yorumuna bagtmh ktlarlar. Hartmann'1 n tersine, ben kad1nlann ezili~i sorununun, rum toplumsal olgular gibi Marksist teorinin olc;uleri i<;inde ele ahnabilecegini ileri suruyorum. Marksizm ya da sosyalizm ile feminizm aras1nda baz1 yeni sentezlere gereksinim duymuyoruz. Bunun yerine marksist teori geli$tirilmeli ve sosyalist pratik dont1$tiirt1lmelidir.
.
MITCHEL VE KADINLARIN EZiLi~iNiN YAPILARI
Sosyalist feminist bir teorik perspektif geli~tirmeyi ama<;layan ilk <;abalar dikkatlerini <;agda~ kapitalist toplumlarda evi<;i emegi ve aile birimi uzerinde toplad1lar. A<;t$ savi, sosyalist feminist hareketin geli~ mesinden once Juliet Mitchell'in bir makalesiyle ("Women: The Longest Revolution") yap1ld1. ilk kez 1966'da ingiliz Marksist dergi New Left Review'da bastlan Mitchell'in yaz1s1 iki y1l sonra Birle$ik Devletler'de yaygin bi<;imde dola$maya ba$lad1. Kad1n kurtulu$ hareketi i<;inde dogan sosyalist feminist egilim iizerinde h12la buyt1k bir teorik etkide bulundu. Mitchell'in 1971 'de bas1lan ve bahsedilen makaleye dayanan kitab1 Women's Estate bu makalenin etkisini peki$tirdi. Mitchell, "Women: The Longest Revolution"a za-
man1nda kad1n sorunu uzerine klasik Marksist literaturun ilk zcki ele$tirisinin ne olduguyla ba$1ar. Se<;enek olarak, kad1nlar1 dort yap1 ic;erisinde yerl~ti ren bir teorik <;erc;eve sunar. Bunlar uretitn, yenidenuretim, toplumsalla~nrma ve cinselliktir. Her yap1 ayn bi<;imde geli~ir ve ayn ayn incelenmelidir. Hepsi birlikte kad1nlann durumunun "karma~1k birligi"ni o1U$tururlar. Mitchell daha sonra yap1lann bugunku durumunu ara~nnr. Oretim, yeniden-uretim ve toplumsalla$Urman1n kt1<;t1k bir dinamizm gosterdigini ve ger<;ekte y1llarca degi~medigini soyler. Cinselligin yap1s1ysa, tam tersine, gunumuzde keskin gerilimlere ugramakta ve zay1f halkay1 -ani atakla en fazla zedelenebilir yap1- olu~turmaktad1r. Bir yap1 zay1f halka olabilmesine kar~111, Mitchell, uzun donemde sosyalist stratejinin dort yap1yla kar~1 kar~1ya kalmak zorunda olacag1n1 belirtiyor. Aynca, son kertede "ekonomik talepler hala temeldir". Bu baglamda Mitchell kad1n sorunu uzerine sosyalist pratik hakk1nda bir dizi duyarh stratejik gozlemler yapar. Sosyalist hareketin soyut programlar yerine kad1nlann durun1unun dort yap1s1na seslenecek bir dizi pratik taleplere gerek duydugu sonucuna vanr. 2 Mitchell'in kad1nlann durumuna ili$kin <;oziimlenmesinin c;e~itli sorunlan. var. Birincisi, ayn yap1lann gorgul durumlan uzerine tart1$mas1 a$1n bi<;imde zayifttr. Bu zay1fhg1n strateji alan1nda sonu<;ian vard1r ya da olmas1 gerekir. "Oretim, yeniden-uretim ve toplumsalla$Urma hemen hemen bugun Banda sabittir, 30 ya da daha fazla yildan beri degi~mediler" iddias1 yaln1zca sava~-sonras1 tarihi degil ayn1 zamanda 20. yt1zyil kapitalizminin evrimini fena halde <;arp1tmaktad1r. Aynca Mitchell'in kendisinin bazen tan1lad1g1 gibi, bu dort yap1n1n tumundeki h1zh hareketin urettigi c;eli~kiler, kad1nlann kurtulu$ harekctinin dogu~u i<;in uygun ortam1 olu~tururlar. Mitchell'in c;ozumlemesindeki ikinci bir sorun aileyi degerlendiri~idir. Her noktada aileden soz etmesine ragmen Mitchell herhangi bir ac;1k teorik varhk olarak "aile" kategorisini reddeder. Ailenin yeri kad1nlann dunyas1n1 kuran yap1lann ii<; kanath resmi taraf1ndan altn1r: yeniden-uretim, toplumsalla~nrma ve cinsellik. Ayn1 zamanda, bu yap1lann ger<;ek i<;erigi keyfi bir nitelige sahiptir ve Mitchell onlar aras1nda a<;1k aynm <;izgileri <;izememi~ tir. Kad1nlar "i~ levlerin bir birlikte -ailede- monolitik yogunla~1na s1na kapaulm1~hklan" i<;inde tutsak gorunurler, fakat bu birligin kendisinin hi<;bir eklemlenmi$ analitik varhgi yoktur. Benzer bi<;imde, ya~am1n bir yonu olarak uretim i$lcvleri, esas olarak, hatta evi<;i alanda bile, ka2 Juliet ~iitchell,
"Women: The Longest Revolution", New W1 Review, No:40, Kas1m-Arahk 1966, s.11-37; Womens's Estate, (Baltimore: Penguin, 1979). '
39
d1nlann d1$1ndad1r. Mitchell, burada, bir kez daha tarihi yanh$ okur. Bundan ba$ka, kadtnlann c;ah$mas1n1n 1srarla degerini du$llri:tr ve ona hic;bir belirgin teorik statil tan1maz. Son olarak, kad1n sorununu c;oziimlemek ic;in Mitchell'in yap1sal bir c;erc;eve kurma tarz1 ele$tirel incelemeyi gerektirir. Kad1nlann durumunun "karma$1k birligi"ni kuran don yap1, toplumsal c;oziimlemeyi hemen hemen olanaks1z ktlan bir soyutlama diizeyinde i$ler. S1n1f durumuna ya da iiretim tarz1na bakmaks1z1n kad1nlann -ve dolayh olarak ailenin- iizerine yerle$tirilebilecegi evrenscl bir ag1 saglarlar. Toplum tilru ve s1n1f miicadelesi temel belirleyiciler ol1naktan c;ok, ikincil bir 6nen1e sahip gorunurler. Aynca, karma$1k bir birlik uretmek ic;in bu dort yap1n1n birlc$1ne tarz1 soyut vc tarih-dt$1 oldugu kadar, buyiik olc;ude ozgulle$tiriln1cmi$ olarak kahr. Sonuc; olarak, Mitchell'in teorik yakla$1m1 degi$kenler aras1ndaki kanna$1k etkil~imin oldukc;a benzer modellerini gerc;ek diye kabul eden burjuva sosyal bilimini i$levselciligine benzer. Oldukc;a garip bic;imde, onun dort yap151n1n ic;erigi de i$levselci hipotezlerden, ozelli kle de G.P. Murdock'unkilerden tilrer. 3 Bu yiizden Mitchell'in teorik perspektifi sadakatli Marksist niyetle1ine ragmen, c;ozumlemesini gi.ic;lendinnek ic;in yetcrsizdir. Mitchell'in l 966'daki makalesi on y1ldan fazla bir 1nesafeden tan1lamak daha kolay olan sorunlanyla bile, geli$en sosyalist feminist hareket ic;inde c;ok olumlu bir rol oynad1. Kad1nlann ya$amlann1n ic;erigini kurucu kategoriler ic;inde farkhla$ttrmas1 kad1n kunulu$c;ulanna deneyimlerini anlamalar1 ve uzerinde etkinlikte bulunmalan ic;in yardtm etti. Kad1n uzerine klasik Marksist literari.iru anlama amac1yla ozetlemesi radikal feminizmin buyuyen etkisi ve Marksizmin dog1natik bic;imleri ile kar$t kar$1ya gelmek i<;in bir Lemel saglad1. Marksist bir c;erc;eve ic;inde, yaln1zca ekonomik olarak kolayca nitelendirilmeyen toplumsel fenomenin kritik onemi uzerine 1sran ekonomik determinizmin sosyalist feminist ele$tirisini ongordi.i. Ve Ozgill stratejik yorumlann1n siyasal derinligi model olarak kalan bir standart kurdu. Teorik olarak, Mitchell'in temel katk1s1 ekonomik temelin nihai ustilnlugunil kabul eden ancak kad1nlann duru1nunun diger yonlerinin yaln1zca onemli degil, ayn1 zan1anda belirli anlarda anahtar rolu oynayabilecegi olgusunu hesaba katan bir perspektifi hakltla$Ormako. BENSTON, MORTON VE DALLA COSTA: MADDECi BiR TEMEL
40
l 969'da Kuzey Amerikan kad1n kurtulU$ hareketi yuksek bir etkinlik noktas1na vardt; mucadeleciligi, yayinlanm1~ ve yayinlanmamt$ serpilip gel~en bir literaturle tamamland1. Bu atmosfer ic;inde iki Kana-
dah, Margaret Benston ve Peggy Morton, onemli denemclcri elden ele dola$ttrd1lar ve daha sonra yay1nladtlar. Her iki deneme kad1nlann aile ic;in kar$1hg1 oden1ne1ni$ c;ah$malann1n nitcliginin Marksiz1nin terin1leri ic;inde bir c;ozumlemesini sundular ve varolan toplumsal c;eli$kiler ve degi~im olas1ltklanyla ili$kisini tarU$U. 4 Benston, kapitalist toplutnda kad1nlann ikincil statulerinin koklerini belirleme sorunundan hareket eder. Bu kokun "ekonomik" ya da "maddi" oldugunu ve kad1nlann kaf$1hgi odenmemi$ evic;i emeklerinin i<;ine yerle$tirilebilecegini belirtir. Kad1nlar birc;ok e~onomik etkinligi ustlenirler-yemek pi$irirler, elbiselcre dugme dikerler, c;ama$tr y1karlar, c;ocuklara bakarlar, vb. fakat bu c;ah~madan meydana gelen ilrun ve hizmetler dogrudan tilketilir ve asla pazara ula$mazlar. Yani, bu urun vc hizmctler kullan1m degerine sahiptirler fakat degi$im degerleri yoktur. Bu yuzden Benston'a gore kad1nlar erkeklerin ili$kisinden ayn bi<;imde, uretim ara<;lanyla belirli bir ili$ki ic;inde bulunurlar. Kad1nlar "ev ve aileyle birle$tirilen bu n1addelerde basit kullan1m degerleri ureunekten sorumlu olan insan grubu"nu olu$tururlar. Bu yilzden, aile, bir zamanlar feministler taraf1ndan genellikle soylendigi gibi, temel i~levi tilketin1 degil iiretim olan bir ekonomik birimdir. "Aile, oncelikle, evi$i tvlurdoc:k evrensel <;ekirdek ailenin "insan1n 1oplu1nsal ya~am1 i(,;1n gerekli olan dort i~levi -cinsel, ekonomik, yeniden ure11c1 ve egirsel [yani toplumsalla~urmayla ilgili)-" birle~ circhgin.i One sllrdu. George P. Murdock. Social StructuTe,(Ne'v York· Macmillan, 1949), s.10. Benzerd<>grultularda Mitchell'a yOnclik cle~tiriler i<;in bkz. Chris Middelcton, "Sexual ineqality ant Stratification Theory", ed. frank Parkin, The Social Analysis of Class Structure, (London: Tavistock, 1974), s. 179-203 vejoan Landes, "Women, Labor and Family Life: A Theoretical Perspective", Science and Society, 41, No:4, 1<1~ 1977-78, s.386-409. i~levselci kuramda ailenin ele ahnr~· i<;in bkz. D.H.j.Morgan, Social Theory and the Family, (London· Routledge, 1975); Veronica Bccchey, "Women and Producuon: A Critical Analysis of Some Sociological Theories of \Vomcn's Work", ed. Annelle Kuhn ve Annemarie Wolpe, Feminism and Materialism, (Boston: Routledge, 1978), s.155-197. Lise Vogel, UThe Contested Domain: A Note on the l·amily in the Transition co Capitalism",Marxist Perspectives, l, No.l, Bahar 1978 ve "Women Work and Family: Some Theoretical Issues", Ne'v York Toplumsal Sorunlan inceleme Demegi'nin l 980'deki toplanus1nda sunulan bildiri. Louis Althusser Essays in Self-Criticism, (London:NLB, 1976) yap1unda bu ele~tiri i<;in daha geni~ bir baglam ortaya serer. 1 Margaret Benston'un nlllkalesi "What Defines Women?" b~ hg1yla dola~1ma sokuldu ve ~u adla yay1mland1; "The Political Economy of Women's Liberation", Monthly Review, 21, No.4, Eylii.l 1969, 13-27. Peggy Monon'un Ozgun denemesi "A Womans's Work is Never Done, or: The Production, Maintenance and Reproduction of Labor Power", May1S l 970'ce Leviathan'da losalolarak yayimland1 ve ~gidaki kitaptan yay1nlamak iizere gOzden ge<;irildi: from Feminism to liberation, (Cambridge, Mass: Schenkman, 1971), s.211-227, ed. Edith Alcbach. 3
Birikim 11/MART1990
ve cocuk yeti$tirme i<;in bir uretim birimi olarak gorulmelidir". Bunun yan1s1ra, kad1nlann kat$tligt odenmemi$ evi<;i emekleri teknolojik ac1dan ilkel ve para ekonomisinin d1$1nda oldugu i<;in Benston, her aile biriminin esas olarak endustri-oncesi ve kapitalizmoncesi bir varhgi temsil ettigini one surer. Kad1nlann iicretli emege de kauld1klann1 belirtmesine kar$tn, boylesi iiretimi ge<;ici gorur ve bir grup olarak kad1nlan_n tan1mlanmas1nda temel bir oge olarak degerlendirmez. Kad1nlann ezili$leri i<;in maddi temeli saglayan ve kapitalist ekonominin onlan kitlesel bir yedek sanayi ordusu olarak degerlendirmesini mumkiin k1lan olgu kad1nlann evi<;i cah$ma sorumlulukland1r. Eger evi<;i emek ozel ve teknolojik ac1dan geri olmay1 surdutiirse, ev d1$1ndaki i$lere kad1nlann eri$mesi kad1nlann kurtulu$U i<;in ac1kh bi<;imde yetersiz bir onkO$Ul olacakur. Bu yl1zden, Benston'un stratejik onerileri, $imdi ev i<;inde yapilan i$i kamu iiretimine d0nu$turerek -evi$i ve cocuk bakim1run toplumsalla$tlnlmas1- daha onemli bir onko$ul saglama gereksinimi iizerinde yogunla$1r. Bu $ekilde, geleneksel bir sosyalist temay1 dogma olarak degil fakat cagda$ kad1n hareketi i<;inde geli$en bir tartl$ma baglam1nda dile getirilen gQ<;lu bir sav olarak yeniden canland1nr. Benston'unkinden bir y1l sonra yayinlanan Peggy Monon'un makalesi, kapitalist toplumda ekonomik bir birim olarak ailenin <;Ozumlenmesini keskinl~足 tirdigi kadar derinl~tirdi de. Morton'a gore, kad1nlann ezilmelerinin maddi temeli olarak kaf$1hgi odenmemi$ evi<;i emegi hakklnda Benston'un soyledikleri bir<;ok soruyu a<;1k b1rak1r: Kad1nlar bir s1n1f olu$tururlar n11? Kad1nlar yaln1zca evdeki <;ah$malan yoluyla m1 orgutlenmelidirler? Kapitalist toplumda ekonomik bir birim olarak ailenin niteligi nas1l ve ni<;in degi$ti? Morton ailenin daha tam bir tan1m1 sunar: i$levi, emek gucunu -i$<;i s1n1fin1n emek gQcu anlam1nda- korunmas1 ve yeniden-uretimi olan ekonomik birimdir. Bu $ekilde, Morton, sav1 kapitalist uretim tarz1n1n i$leyi$ine daha yakln bi<;imde baglar ve aile i<;inde, emek piyasas1nda ve iki rol aras1nda i$<;i s1n1fi kad1nlan taraf1ndan ya$anan celi$kiler uzerinde yogunla$tr. Morton ozelikle kad1nlann yedek sanayi ordusunun uyeleri olarak ekonominin cevresinde degil merkezinde olduklann1 one surer; cunku du$1ik ucretlerin bir oncelik oldugu imalat, hizmet ve devlet sektorlerinin i$leyi$ini mumkun kllarlar. Morton'un makalesinin <;e$itli versiyonlanndaki stratejik bak1$ <;ozumlemesiyle yalntzca gev$ek bir ili$ki ta$1mas1na ve i$<;ilerin denetiminden devrimci oncu in$aas1na kadar dalgalanmas1na kar$In, kadinlann durumundaki <;eli$kili egilimler hakk1nda soyledikleri Benston'un yakla$1m1nda kay1p olan dinamik bir oge. y1 sunar.
Hem Benston'un hem de Monon'un makaleleri, zaman1nda bile ele$tirilen belirli bir basitlige sahiptir. Sonradan gonnenin parlak l$1lns1 i<;inde Marksist teoriyi kavrayt$lan ve bir sav geli$tirme yetenekleri lizucu bi<;imde s1rurh gorunuyor. Morton ve ba$ka ki$ilerin cabucak i$aret ettikleri gibi Benston'un kad1nlann ucretli emege kauhmlannt kolay bo$lamas1 duzeltmeyi gerektiriyor. Bundan ba$ka, kad1nlann evi<;i emegini kapitalizm-oncesi uretim tarzlanndan kalan ve her nas1lsa gunumuz kapitalizminde ya$ayan bir kahntt olarak resmedi$i teorik olarak desteklenmi$ olamaz. 5 Morton'un tavn analitik olarak daha tam olmas1na kar$In, bir grup olarak kad1nlann ozgul ezili$leri sorununu yanh~ yorumlar ve kad1nlann ezili$i sorununu yahn bi<;imde i$<;i s1n1f1 sorunu olmaya <;evirme tehditini yapar. Ne var ki bu sorunlar1n hi<;biri Benston ve Morton'un yapnklan teorik ilerlemeyi muglakla$t1nnamalt. Birlikte ele altnd1ginda bu iki makale, kad1nlann aile hanesi i<;inde kar$1hgi odenmemi$ evi<;i emeklerinin maddi niteligini teorik etkinligin bir nesnesi olarak kurdu. Her ikisi de evi<;i emeginin kapitalist toplumda kad1nlann ya~m足 lanndaki <;eli$kilerin bir<;ogunun maddi temeli olarak i$lev gorme tarz1n1n bir cozumlenmesini sundu. Monon, aynca, emek gucunun yeniden uretimi ac1s1ndan sorunlan formule etti ve i$<;i s1n11i i<;indeki <;eli$kilerin 6zgl11 niteligini vurgulad1. Bu teorik baki$lan sonraki sosyalist feminist <;ah$ma Cizerinde siiren bir etki yaratu ve Onemli bir katki olarak kald1. Aynca, onlar, kad1nlann ezili$i tam$mas1run i<;ine yerle$tirilmesi gereken cerceveyi kesinlikle degi$tirdiler. Mitchell kad1nlar1n durumunu roller, i$levler ve yaptlar ac1s1ndan <;6zumlemi$ti. Oysa Benston ve Morton kad1nlann hane i<;inde kaf$1hg1 odenmemi$ emekleri sorunu ve bunun emek guciiniln yeniden Clretimiyle ili$kisi uzerinde yogunla$t1lar. Bu anlamda, kad1n sorununu maddeciligin teorik alan1 i<;ine yerle$tirdiler. iki yildan az bir sure sonra italya'dan yazan Mariaresa Dalla Costa sav1 birkac ad1m daha ileriye gotiirdu.6 Dalla Costa kad1nlann ayn bir grup olu$turdukBenston'a yOnelik ilk el~tiriler ic;in bkz. Morton, "A Woman's Work"; ve Mickey ve john Rocuntree, "Notes on the Political Economy of Women's Liberation", Monthly Review, 21, No.7, Arahk 1969, 26-32; Robena Salper, "The Development of the American Women's Liberation Movement, 1967-1971", ed. Salper, Female Liberation, s.169-184; Lise Vogel, "The Earthly Family", Radical America, 7, No. 4-5, Guz 1973, s.9-50. 6 Mariarosa Dalla Costa'ntn makalesi "Women and Subversion of the Community" ilk kez l972'de italyanca yaytmland1 ve ayn1 dOnemde Radical America'da (6, No.l, Ocak-Subat 1972, s.67-102) !ngilizcesi c;1ku. DOzeltilmi~ bir c;evirisi ~u kitapta bulunur: The Power of Women and the Subversion of the Community, (Bristol: Falling Wall Press, 1973), s. 19-54. 5
41
42
lann1 ve ezilmelerinin temelinin ka~11.igt odenmemi$ evic;:i emeginin maddi niteligi oldugunu kabul eder ve dunya duzeyinde tum kad1nlann ev kaq1nlan olduklann1 belirtir. Kad1n ev d1$1nda c;:ali$Sa da c;:ali$masa da "tamam1yla nerede ve hangi s1n1ftan olursa olsun bir kad1n1n yerini belirleyen ev-ic;:i c;:ali$mas1na ozgu olan $ey, yaln1zca saat miktan ve i$in niteligi degil, ayn1 zamanda meydana getirdigi ili$kinin ve ya$am1n niteligi olarak olc;:ulur." Dalla Costa ayn1 zamanda dikkatini kapitalist uretim ic;:in zorunlu gordugii i$<;i s1n1fi ev kad1n1 uzerinde yogunla$Unr. i$<;i s1n1fl kad1nlan ev kad1nlan olarak kendilerini toplumsal uretimden d1$lanm1$, kapitalist-oncesi emek surecinin teknolojik niteligine sahip ev-ic;:i emeginin rutinleri ic;:inde soyutlanm1$ bulurlar. Dalla Costa, bu ev kad1nlar1n1n evde yaln1zca kullan1m-degeri sunduklan ve bu yiizden s1n1f mucadelesi ve kapitalizmin i$leyi$ine sozde dI$Sal olduklan nosyonuna ka~1 c;:1kar. Geleneksel sol gc."irii$e ve kad1n hareketi literaturiine kar$1 polemik yuriiterek evi$inin yaln1zca kapitalist uretim alan1 d1$1nda ki$isel bir hizmet olarak goriindugunu c."Jne surer. Gerc;:ekte, o, aile ic;:inde tuketim ic;:in yaln1zca kullan1m-degeri uretmez, ayru zamanda meta emek-gucii iiretir. Bundan ba$ka, evi$i ai:n-deger uretir ve bu yiizden ev kad1nlan, kau Marksist anlamda, "uretken i$<;ilerdir". Bu aru-degerin temellukii ~i s1ntfindan kocaya kapitalist ucret Odentisi tarafindan duzenlenir ve bundan dolayi koca kad1nlann somuriilmelerinin arac1 olur. i$<;i s1n1fin1n varhgtn1 surdiirmesi i$<;i s1n1fi ailesine bagtmlidtr, "fakat s1n1f1n kendisine kar$1 kad1nlar pahas1na... Kad1n iicretli kolenin kc."Jlesidir, ve onun koleligi erkeginin koleligini temin eder... Ve bu yiizden aileye kar$1 i$c;:i s1n1f1 kad1n1n1n milcadelesi c;:ok onemlidir". Toplumsalla$ml$ iiretimden ozellikle d1$lanan i$<;i s1n1fi ev kad1nlar1 ilretken emekc;:iler olduklanndan, evic;:i emeginin "iiretken emegin ortiilii bic;:imi" olarak gizemlile$tirilmemesi buyiik bir stratejik gorev olur. Dalla Costa'ntn makalesinin polemiksel enerjisi ve siyasal menzili Atlantik'in her iki yakas1ndaki kad1n hareketi uzerinde c;:ok buyilk bir etki yapa. Benston, Morton ve diger Kuzey Amerikah eylemcilerin tersine, Dalla Costa sofistike bir Marksist teori ve politika kavray1$1na sahip goriinmektedir. Halihaz1rda kad1nlann ezili$ini temel olarak, aile durumlan ac;:1s1ndan ele almaya adanm1$ bir hareket ic;:inde, Dalla Costa'n1n savlan ve stratejik onerileri tepkici bir duygu yaratu. <;:ok az ki$i Dalla Costa'n1n Morton gibi, yaln1zca i$<;i s1n1ÂŁ1ndan sozettigine ve i$c;:i s1n1ÂŁi. ev kad1nlann1n ezilmesiyle tum kad1nlann ezilmeleri aras1ndaki ili$kiyi asla belirtmedigine dikkat etti. Onemli olan Dalla Costa'n1n, hatta Benston ve Morton'dan daha fazla, kad1nlann ezili$i sorununu kapitalist toplumsal ili$kilerin yeniden-uretimi ic;:inde kar$1hg1
Odenmemi$ evic;:i emeklerinin bir c;:oziimlemesine yerle$tirmi$ gc."Jriinmesidir. Bunun yan1s1ra, makalesi 1970'lerin ba$tnda kisa sure serpilip geli$en ve evi$i ic;:in ucret talep eden kuc;:uk fakat sald1rgan bir topluluga teorik temel sagladigi ic;:in kad1nlann kurtulu$una ili$kin teorik c;:abalann c;:ogundan esirgenen ac;:1k~ politik bir rolu elde etmi$tir. 7 EV-i<;i EMECi TARTI~MASI
Dalla Costa'ntn "evi$i bir i$ olarak Marksist anlamda uretkendir, yani aru-deger iiretmektedir" $eklindeki dine;: 1sran sosyalist feminist hareket ic;:inde zaten kaynayan bir tartl$may1 yogunla$ttrdi. Tartl$ma kad1nlann kar$1hg1 odenmemi$ evic;:i emeginin ve iiriiniiniin teorik statiisii c;:evresinde dondii. Yay1nlanm1$ katkilar genellikle ingiliz¡ ya da Kuzey Amerikan sol dergilerinde bas1lan daha c;:ok Marksist teorinin karma$1k ve kuru geli$tirmeleri bic;:imini ald1. Baz1 gerekc;:elerle, hemen sonra, kad1n hareketi ic;:indeki birc;:ok ki$i bu "ev-ic;:i emek tart1$mas1n1" Marksist bilgic;:lik i<;inde belirsiz bir egzersiz olarak degerlendirdiler. Genellikle tan1lanmam1$ kald1larsa da, yine de onemli sorunlar sozkonusuydu. Tartt$ma ilk planda, Benston'un evi$inin bir uriinle sonuc;:lanan maddi bir etkinlik oldugu g6rii$Unl1 derinle$tirdi ve bu etkinlik ve uriinun teorik niteliginin <;e$itli ayn yorumlann1 sundu. ikincisi, ciddi siyasal sorunlar tart1$may1 akildan c;:1karmad1. Her teorik konum, az ya da c;:ok yak1n bic;:i1nde, kad1nlann ezili$inin s1n1f somurusu ve devrimci mucadelenin evrimiyle ili$kisi hakk1ndaki belirli siyasal ve stratejik g6rii$lere uygun dii$tii. Ne yaz1k ki, taTO$mada onculuk yapanlar bu uzanulan nadiren ifade ettiler. Sonuc;: olarak c;:ogu eylemci ev-ic;:i emek tarU$mas1n1 gec;:ersiz gordii. Son olarak, ve belki de en onemlisi, tart1$man1n Kapital'den ahnan kategoriler iizerine dayanmas1 kad1nlann ezili$inin maddi temellerinin Marx'1n ekonomik yaz1lanndaki c;:erc;:eve ic;:inde c;:ozumlenebilecegine ili$kin bir guveni one si.irdu. Ev-ic;:i emek tart1$mas1n1n ic;:inde ilerledigi terimleri reddeden ya da onu ilginc;: fakat kad1nlann durumu hakk1nda bir kuram1n geli$mesine c;:evresel bir dipnot olarak goren sosyalist feministler bu guvene kar$t c;:1kt1lar. Bu yuzden, dolaybca ya da ac;:1kc;:a, yeni ve daha iyi teorik kategorileri kullanan altematif c;:erc;:eve Onerme gorevini ustlendiler. Daha sonra Hartmann'1n dedigi gibi, "eger yalruz b~1na Marksizmin ve radikal feminizmin kendisinin yetersiz oldugunu dii$iiniiyorsak, yeni kategoriler geli$tirmemiz gerekmekte." Ev-ic;:i emek tartl$mas1n1n ozii, her zaman yeterince 7 Evi~i
i<;in ucret kampanyas1n1n ince bir <;Ozumlenmesi i<;in bkz. Ellen Malos. "Housc,vork and the Politics of Women's Liberation", Socialist Review, No.37, Ocak-Subat 1978, s.41-71. Birikim J l I MART 1990
•
ay1rdedilmeyen uc; ilintili soruyu ic;erdi: Hane ic;:inde kar~1hg1 odenmemi~ ev-ic;i emek ne uretir? Ev-ic;i emegi i.iretken midir, uretken degil midir, ya da ba$ka bir $ey midir? Ocret nedir ve ne ic;in odenir? Genel olarak, meta-emek-gucunun kapitalist toplumda nas1l "uretildigi" sorunu tart1~man1n merkezinde yatar. Farkhltklar, bu sorunun c;ozumleni$ini yuriionede Marksist kategorilerin kesin anlam ve uygulan1$1 c;:evresinde dogdu. Ev-ic;:i emek ta~mas1n1n ba$lamas1ndan 10 )'ll sonra, belirli sorunlar yerine yerle$mi$ goriinuyor. Evic;:i emeginin kapitalist toplumlarda deger-ureten emegin toplumsal bic;imini almad1g1n1 teorik olarak gostermek gorece kolayd1r. 8 Benston'un ev-ic;i emeginin dogrudan tuketim ic;in kullan1m-degerleri urettigi $eklindeki orijinal fikri temel olarak dogru idi. Bu yiizden, bilimsel anlamda, ev-ic;:i emek uretken ya da uretken-olmayan olamaz, ve kad1nlar somuriilmezler. Ayn1 zamanda, ev-ic;:i emek kapitalist toplumsal ili~kilerin yeniden-uretimi ic;:in gereklidir. Ev-ic;i emeginin, ne olmad1gtndan c;:ok, ne oldugu yaln1zca evic;:i emek tart1$mas1na kanlanlar taraf1ndan yiizeysel bic;imde ele ahnan bir sorun olarak b1raktld1. Kimileri onun kapitalist uretim tarz1n1n dt$tnda fakat ona bag1mh ayn bir iiretim tarz1n1 olu$turdugunu one siirdiiler. Ba$kalan ev-ic;:i emeginin kapitalist iiretim tarz1 ic;inde yaln1zca ozel bir emek bic;:imi oldugunu belirttiler. <;:ogu, sorunu yan1tlanmamt$ b1rakt1. Ev-ic;:i emegin niteligini belirleme sorunu, ve ucret ve kad1nlann ucretli c;:ab$mas1yla ili$kili sorunlar $imdi geleneksel Marksist kategorilerle c;:ah~an c;:ogu teorisyenin merkezi ilgisini temsil etmektedir. Politika ve strateji bak1m1ndan, c;:ok az1, bugun devrimci mucadelede kad1nlann rolu hakk1nda kolay sonuc;:lar c;1karsamak ic;:in kad1nlann ezili~lerinin maddi temeline ili~ kin kendi kuramlann1 kullanma bic;:imindeki ekonomik determinist bir hataya du~ecektir. Benston, Morton, Dalla Costa ve ev-ic;:i emegi tartt~mas1na kaulanlar ev kad1n1 olarak kad1nlann durumunun ve ev-ic;:i emeginin toplumsal ili$kilerin yeniden-uretimindeki roliint1n incelenmesi ic;:in onemli bir ktlavuzu ortaya koydular. Ancak c;alt$malan daima ac;:1kc;:a s1n1rlanmasa da belirli s1n1rlar ic;:inde ilerledi. Birincisi, temel olarak kapitalist uretim tarz1 ilzerinde odakla$ttlar. ikincisi, daima yaln1zca evic;:i emegi ve i$<;:i s1n1f1 ic;:inde kad1 nlann ezili$i ilzerinde yogunla$tilar. Oc;uncusu, genellikle c;ozumlemelerini ekonomik diizeyle s1n1rland1rd1lar. Dordiinclisii, c;:ocuk-dogurma statusunu b1rakarak evic;:i emegini evi~i ve c;:ocuk baktm1yla tan1mlama egiliminde oldular. Bu c;:e~itli kts1tlamalar teorik zemin uzerinde savunulmu$ olabilirdi, fakat nadiren boyle oldular. Sosyalist feministler dil$ilnmeyi gerektiren diger birc;:ok sorunu incelemeye ba$lad1lar. Omegin, evic;:i eme-
gi tart1~mas1 , analitik olarak evi~inin kapitalist toplumlardaki farkh s1n1flar ic;:inde ayn1 olup olmad1g1 sorunu uzerine az1c1k ve hatta kapitalist-olmayan toplumlarda ev-ic;:i emeginin statilsu uzerine daha da az 1$Ik sac;:t1. Sosyalist feministler dikkatlerini ev-ic;:i emeginin c;:ocuk-dogurma ve c;:ocuk-yeti$tinne ogeleri uzerine c;:evirdiler ve evic;:i emeginin neden genellikle kadtnlara du~tugu sorununu soru~turdular. Aynca, birc;:ogu kad1nlann ezili~i kapitalist toplumlara 6zgu olmad1gina gore, ev-ic;:i emeginin ozgill c;:agda~ niteligiyle kad1nlann binlerce )'lld1r bag1mh ktltnmt$hklan olgusunun nas1l uzl~unlacag1 uzerine merak sald1. Benzer bic;:imde, kad1nlann sosyalist toplumlarda kurtulup kurtulamad1gtn1 ve eger kurtulmad1larsa hangi engellerin onlan geri b1rakt1g1n1 sordular. Son olarak, ev-ic;:i emeginin maddi silreci ile kad1nlann ezili~ini saglayan fenomen dizisi aras1ndaki ili~ki ve ozellikle de ideolojik ve psikolojik dogan1n ili~kileri anahtar bir sorun oldu. Genel olarak, bu sorunlar kad1n hareketi ic;:indeki eylemcilerin deneyim ve siyasal gorevlerine daha dogrudan seslendi ve h1zla sosyalist feminist teori geli~tirme faaliyetinin merkezine ilerlediler. ATAERKi VE YENiDEN-ORETiM 'fARZI
Juliet Mitchell, l 970'lerin ba$lar1nda "feminist sorular sormahy1z, fakat baz1 Marksist yan1tlara ula~ma ya c;:ah~mahy1z" onerisinde bulunmas1na ka~1n, birc;:ok sosyalist feminist onunla ayn1 fikirde olmad1.9 Bunlar kendi sorulanna Marksist yan1tlar arama c;:abas1n1n feminist mucadeleyi kapitalizme ka~1 sosyalist mucadele ic;:ine gomuldiigii bir c;:1kmaz sokaga siiriikledigini one siirdiiler. Bu yiizden sosyalist feminizm ileri gitmek ic;:in, yeni teorik kategoriler kunnak zorundayd1. Sosyalist feministler, once, tum toplumlarda kad1nlann ezilmesinin derinligi ve yay1lm1~hg1n1 ac;:1klayabilecek kavramlar ic;:in l 960'lann sonlann1n radikal Evic;i emegi tart1~mas1 konusunda yararh son el~tiriler ic;in bkz. Maxine Molyneux, "Beyond the Domestic Labour Debate", New Left Review, No.116, (Temmuz-Agustos 1979), s.3-27; Maureen Mackintosh, "Domestic Labour and the Ho· usehold", ed. Sandra Burman, Fit Work for Women, (Lon· don: Croom Helm, 1979), s.153-172; Paul Smith, "Domestic Labour and Marx's Theory of Value", Feminism and Ma· terialism, ed. Kuhn ve Wolpe, s.198-219; ve Terry Fee, "Domestic Labor: An Analysis of Housework and Its Relation to the Production Process", Review of Radical Political Economics. 8, No.l, Bahar 1976, s.1-8. ilk akh ba~1nda yakla~1m· lar i~in bkz. Ira Gerstein, "Domestic Work and Capitalism", Radical America, 7, No. 4-5, Guz 1973, s.10 1-128 vejean Gardiner, Susan Himmelweit ve Maureen Mackintosh, "Women's Domestic Labour", Bulletin of the Conference of So· cialist Economists, No.11, Haziran 1975. Ne yaz1k ki o s1rada c;ok az ki~i onlan duyabilirdi. 9 Mi1chell, Women's Estate, s.99. 8
43
44
feminizmine ba~vurdular. Radikal feministler, genellikle, cinsiyetler aras1ndaki mucadeleyi evrensel ve ger~ekte rum toplumsal geli~rnenin alt1nda yatan ana dinarnik olarak du~unduler. Ayn1 zamanda baz1 radikal feminist yaz1lar Marx ve Engels tarafindan sunulan gon1$1erin derinle~tirilrni~i ya da uzanns1 olarak gori.induler. Omegin Shulamith Firestone'un Cinselligin Diyalektigi ~ok daha geni$ kapsamh cinsiyet bask1s1n1 ortaya ~1karrnak i~in Marx ve Engels'in sozunu ettigi yaln1zca ekonomik duzeyin otesine ge.;rneyi ileri surdu. Firestone, "s1n1f .;ozumlemesi .;ah$rnan1n gflzel bir par~as1d1r, fakat s1n1rlid1r" diye yazd1. Bir cinselligin diyalektigini one surerken, "s1n1f ~o zumlemesini biyolojik cinsiyet bolunmesi i~inde bir ad1m daha ileri gOtiirmeyi" umdu. "Sosyalistlerin gon1$lerini kenara atarnay1z; aksine, hatta nesnel ko$ullar i~indeki ternelini vererek ve boylece .;ozemediklerinden bir~ogunu a~1klayarak radikal feminizm sosyalistlerin ~ozumlemelerini geni$letebilir. "Benzer bi~imde, Kate Millet'in Cinsel Politika's1 Engels'i cinsel devrimin buyuk bir kuramc1s1 olarak kabul etti. Ancak, Engels'in yap1un1 SUOU$U onu, tan1man1n otesine, Millet'in ataerkiyi kavray~1na bir katloya d6nt1$turdu. Bununla birlikte Marksist teori "cinsel devrim i~in yeterli bir ideolojik temel saglamakta ba$ans1z kald1 ve hann sayihr bii;imde ataerkinin tarihsel ve psikolojik gflcu bak1m1ndan toydu". Geni$ darbelerle Mitchell, toplumsal programlar psi$ik yapilan dokunulmam1$ olarak b1raknklan surece ataerkinin ya$ayacagin1 one surerken, gerici ataerkil siyasa ve ideolojinin kar$1l~urrnah omekleri olarak Nazi Almanyas1n1, Sovyetler Birligi'ni ve Freud~u psikolojiyi belirtti. Millet'e gore cinsel devrim yaln1zca bir cinsel politika anlayi$1n1 degil ayn1 zamanda kapsayic1 bir ataerki teorisinin geli$mesini gerektirir. 10 Her ikisi de 1970'te yay1nlanan Firestane ve Mitchell'in kitaplan kad1n hareketi ii;inde dogan sosyalist feminist egilim uzerinde olaganustii bir etkiye sahip oldular. Cinsellik, psikolojik fenomenler ve kad1nlan ezen toplumsal pratiklerin inat~1 dayarukhhklan uzerindeki dikkatleri etkili bir bellek yoklama oldu. Ataerki kavram1, ger~ektende itirazsiz bi~imde sosyalist·feminist sOyleme girdi. Juliet Mitchell'in ki gibi daha onodoks bir Marksist balo$la ~evrelenen az sayidaki ele$tiriler duyulmam1$ kald1. Radikal feminizmin s1rurhhklann1 kabul eonelerine ragmen ozellikle Amerika'daki bir .;ok sosyalist feminist, adeta $Unu varsayd1lar: "Radikal feminizm ve Marksist .;ozumlemenin sentezi birl~tirilmi$ bir sosyalist feminist siyasal kuram1 formule etmede gerekli bir ilk ad1md1r. Bu kuram yaln1zca bu iki iktidar kuram1n1 biraraya toplamaz, ayn1 zamanda onlan cinsel i$b0lumu yoluyla birbiriyle i~ten ili$kili gOn1r".11 Amk sorun kad1nlann ezili$ini ~Ozumlemeye yOnelik teorik bir ~er-
~eve
kurrnak i~in Marksist kategorilerin kullan1m1 degildi. Radikal feministler gibi bu sosyalist feministler Marksizmi az ya da ~ok verili bi~imiyle ald1lar, onu geli~tirrne ya da derinle$tirrneye ~ah$madilar. Marksizm ve fe~inizmin deneme aynhg1 ciddi olarak ba$lamt$tl. Sosyalist feministler, sosyalist-feminist sentezi ger~ekl~tirme giri$imlerinde iki ili$kili konuyu ara$t1rd1lar: ataerki ve uretim tarz1. Radikal feminizmden ahnan ataerki kavram1 uygun bir d6nt1$11mt1 gerektirdi. Millet terimi, erkegin kad1ru bag1mhla$Urrnas1n1 saglayan siyasal, ekonomik, ideolojik ve en onemlisi psikolojik yap1lann evrensel bir sistemini gostermek i~in kullanm1~tt. Sosyalist feministler her uretim tarz1n1 ozgul bir yap1lar sistemi (ki i~inde bir s1n1f digerini s6murur ve boyunduruk alonda tutar) olarak sunan s1n1f mucadelesi kavram1 jJe ili~kili olmaya muktedir bir ataerki tan1m1 geli$tirrnek zorundayd1lar. Genel olarak, sosyalist feministler Hartmann'1n formulasyonuyla hemfikir oldular: "Marksist kategoriler serrnayenin kendisi gibi cinsiyet-korudurler", Ote yandan da "radikal feministler taraf1nclan kullan1Jan ataerkinin kategorileri tarih-korudurler." Belliki, gelecek adrm1n d0n~ruriilmt1$ ataerki kavranu arac1hgiyla ve bOylece her nas1lsa Marksist kategorilerden ka~an toplumsal fenomenleri yakalayarak "Marksizm ve radikal feminizmin g0n1$lerini butunle$tirrnek" olacag1 sonucuna vard1lar. Kimileri, verili bir toplumun toplurnsal yap1s1 i~inde ni~in belirli bireylerin, kad1nlar oldugu kadar erkeklerin, belirli bagirnb ya da egemen kooumlarda olduklanru ataerki kuram1n1n a.;1klayabilecegini dt1$iinduler. B~ kalan ki$ileraras1 egemenlik ve bagimhhk sorunlann1n en iyi ataerki kuram1 tarafindan ele ahnabilecegine inand1lar. Sosyalist feministler .;ogu kez bu hiyerar$ik ili$kilerin psikolojik yonleri ustiinde odakla~malanna ragrnen ataerkinin yal01Zca bir ideolojik ustyap1 olmad18Jn1 One surduler. Sheila Rowbotham "ataerkil otorite, kad1nlann uretken kapasiteleri ve ki$ilikleri usrunde erkek denetimine dayan1r" diye yazd1. Yani ataerkinin maddi temeli erkeklerin kad1nlann emeklerini, kaynaklara ula~malann1, ve cinselliklerini denetleme yetenekleridir. Sosyalist feminist teori bu forrnulasyonlar sayesinde cinsel i$bOlumunu i~ine almak i~i n evic;i emek orgiitlenmesinin ve mu!10 $.Firestone, The
11
Dialectic of Sex, Ne\v York: Morrow, 1970, s.4,11; Kate Millet, Sexual Politics, Ne\v York: Doubleday, 1970, s.169. Ahnnlayan Zillah Eisenstein (ed.), Capitalist Patriarchy, s.6. Mitchell'in radikal feminizm el~tirisi i~in bkz. Women's Estate, s.82-96; aynca Chamie Guettel, Marxism and Feminism, (Toronto: The Women's Press, 197'4); Roisin McDonouqh ve Rachel Harrison, "Patriarchy and Relations of Production•, Feminism and Materialism, ed. Kuhn ve Wolpe, s.11-41. Birikim 11/MA RT 1990
kiyet denetiminin bir bi~imi olarak geleneksel Marksist ataerki anlay1~1n1 yaymaya ba~ladi. Cinsiyete dayah i~bolumunun kokeni ve verili uretim tarz1n1n i~ leyi$i ile ataerkil yap1lar aras1ndaki ili~ki sosyalist feminist kuramc1lar i~in anahtar sorunlar olmayi surdurdu.12 Sosyalist feministlerin ataerki i~in iddia ettikleri ozerkligin kesin niteligi de netle~tirilmeyi beklemektedir. Bu baglamda baz1 sosyalist feministler yeni bir kavram, "yeniden-uretim tarz1" -verili bir toplumu karakterize eden uretim tarz1yla ka~1la~nrma h fakat ondan gorece ozerk- uzerinde odakla~maya ba$ladilar. Ataerki kavram1 bak1m1ndan, yeniden-t1retim tarz1n1n ozu uzerinde ~ok az anla$ma vard1r. Kimileri yaln1zca ailenin a~1k i$1evleri olarak gort1nenlerle yeniden-uretim tarz1n1 tan1larlar. Empirisizmine ragmen bu yakla$1m, sosyalist feministlerin kar$tla~uk lan kavramsal gOrevleri netle~tirir. Renate Bridenthal'1n sozleriyle, "uretim ve yeniden-uretim aras1ndaki ili$ki daha geni~ bir tarihsel diyalektik i~indeki bir diyalektiktir. Yani, uretim tarz1ndaki degi~imler yeniden-uretim tarz1nda degi~imlere yol a~ar" ve bu diyalektik ~ozumlenmelidir. Benzer bi~imde, evi~i emek taru~mas1na kaulanlardan kimileri kapitalist uretim tarz1nm yarub~1nda duran fakat ona bagunh bir "e~i uretim tarz1"n1n varhg1n1 ortaya atular. Sosyalist feminist yeniden-uretim tarz1 kavramt, aynca, bazt ilkel yerli topluluklann oldugu kadar ~gda~ ailenin de surekli bir emek giicii kaynagi olarak i~ledigi ~k lindeki Marksist antropologlann son onermeleriyle birle$ir. Bagtmh ii~iincii diinya iilkelerinde aile ve emperyalizm aras1ndaki ili~kiyi inceleyen sosyalist feministlerin ~ah~malannda benzer bir yeniden-iiretim tarz1 kavram1 dolayh olarak bulunur. 13 Yeniden-iiretim tarz1 kavram1, ataerki nosyonunu daha kau bir Marksist ~er~eve i~ine katmak i~in bir yol sunar goriinmektedir. Ger~ekte, olduk~a benzer bir ozerk, aile-temel iiretim tarz1 -"kii~iik meta iiretimi"- Marksist toplumsal geli$me incelemeleri i~inde uzun bir iarihe sahiptir. 1" Sosyalist feministler geni~ ol~iide bu tarihin bilgisizligi i~inde onu losmi bi~imde yeniden yaratolar. Aym zamanda, kad1nlann ezil~i nin ve aileyle toplum aras1ndaki ili~kinin bir a~1kla mas1 olarak yeniden-iiretim tarz1n1 resmetme ~bas1 sosyalist feminist kuram1 Marksizmdeki giincel geli~melere yakla$Ord1. Ve Marksizmi mutsuz bir evlilik i~inde feminizmin ya~am enerjisini kaba bi~imde tiiketen kan bir dogma yigtnt olarak gormeyi daha gii~ kild1. KADINLARIN EZili~iNiN BUTUNSEL BiR KURAMINA DOGRU
Sosyalist feminist hareket baglam1nda uretilen teorik ~ah~mayi degerlendirirken belirli biiyiik konular ve
Sheila Rowbolham,Women's Consciousness, Man's World, (Baltimore: Penguin, 1973), s. 117. Ataerkiye ili$kin diger ilk etkili sosyalist feminist tarn~rnalar $Unlan kapsar: Hamnann ve Bridges, "Unhappy Marriage"; Gayle Rubin "The Traffic in Women: Notes on the 'Political Economy of Sex' ", ed. Rayna RReiter, Toward an Anthropology of Women, (New York: Mondy Review, 1975), s.157-21 O; ve Joan Kelly - Gadol, "The Social Relation of lhe Sexes: Methodological Implications of Women's History", Signs, l , No.4, Yaz 1976, s.809-823. Aynca bkz. Mcdonough ve ~rrison, "Paaiarchy"; Hartmann, "Unhappy Marriage"; ve Ozellikle Veronica Beechey, "On Paaiarchy", Feminist Review, No.3, 1979, s.66-82. 13 Renate Bridenthal, "The Dialectics of Production and Reproduction in History", Radical Ameriqi, 10, No.2, Man-Nisan 1976, 5. Oretim tarz1n1n diger ai;1k kavramsalla$Unlmalan i<;in bkz. John Harrison, "The Political Economy of Housework", Bulletin of lhe Conference of Socialist Economists, No. 7, K1~ 1973; Isabel Larguia, "The Economik Basis Of the Status of Women''. Women Cross-Culturally: Change and Challenge, ed. Ruby Rohrlich-Leavitt (The Hague: Moutan, 1975), s.281-295; Bridget O'Laughlin, "Marxist Approaches in Anthropology'', Annual Review of Anthropology, 4, 1975, s.365-366; jean Gardiner, "The Political Economy of Domestic Labour in Capitalist Sociery", Dependence and Exploitation in Work and Marriage, ed. Diana Leonord Barker ve Sheila Allen, (New York: Longman, 1976, s.109-120. Emperyalizm incelemesi baglarrunda bir yeniden uretim tarz1 nosyonu $U yap1tlarda Onllk bii;imde bulunur: Mina Davis Caulfield, "Imperialism, the Family and Cultures of Resistance", Socialist Revolution, No.20, Ekim 1974, s.67-85; Carmen Diana Deere, "Rural Women's Subsistence Production in the Capualist Peripheriy", Review of Radical Political Economics, 8,No.l , Bahar 1976, s.9-17; Heleith Saffioti, 'Women, Mode of Production, and Social Formations", Latin American Perspectives, 4, No.1-2, Kt$·bahar 1977, s.27-37. Antropolog Claude Meillassoux Ozellikle Femmes, greniers et capitaux (Paris: Maspero, 1975) yap1t1nda ev toplulugu kavram1n1 ortaya silrdll. Meillassoux'yu degerlendiren ve yeniden iiretim tarz1 kavram1n1 tarll$an Onemli yap1tlar $Unlar ii;erir: Maureen Mackintosh, "Reproduction and Patriarchy", Capital and Class, No.2, Yaz 1977, s.119-127; Bridget O'laughlin, "Production and Reproduction", Critique of Anthropology, No.8, Bahar 1977, s.3-32; ve Rayna Rapp, "Revie\v of Claude Meillassoux... ", Dialectical Anthropology, 2, No. 4, Kas1m 1977, s.317-323. I <I "Basil meta iiretimi" ve "dogal ekonomi"ye ilginin son zamanlarda yeniden ortaya i;tkmas1 canh bir tam$ma yaratu. Kimi Omekler: Barbara Bradby, "The Destruction of Natural Economy", Economy and Society, 4, N0.2, Ma}'IS 1975, s.127-161; Scott Cook, "Value, Price and Simple Commodiry Production",Joumal of Peasant Studies, 3, No.4, Temmuz 1976, s.395-427; judith Ennew ve digerleri, "Peasentry as an Economic Category", age., 4, No.4, Temmuz 1977, s.295-322; Mark Harrison, "THe Peasant Mode of Production in the Work of A. V.Chayanov, age., 4, No.4, Temmuz 1977, s.323-336 ve "Chayanov and the Marxists", age., No.l, Ekim 1979, s.86-100; Harriet Friedmann, "Simple Commodiry Production and Wage Labour in the American Plains", age., 6, No.l, E.kim 1978, s.71-100; Kevin Kelliy, "The Independent Mode of Production", Review of Radical Political Economics, 11, No.l, Bahar 1979, s.38-48. Sovyet Tartl$rnas1 ii;in bkz. Susan Solomon, The Soviet Agrarian Debate: A Controversy in Social Science, 1923-1929 (Boutder: Universiry of Colorado, 1977). 12
45
ana dii~unceler goze <;arpar. Birlikte ahnd1g1nda, kad1n sorunu konusunda teorinin geli~imine sosyalist feminizmin yapugi 6nemli bir katkiyi gosterirler. Ayn1 anda da onun baz1 s1n1rlar1n1 belirtirler. Sosyalist feminist kuram kad1nlann ezili~inin ciddi toplumsal, psikolojik ve ideolojik gorungiilerinin ard1nda maddi bir kokun yatug1na ili~kin dogru bir 1srardan hareket eder. Marksizmin hi<;bir zaman bu kokiin niteligi ve konumunu yeterince <;oziimlemedigini i~aret eder. Ve ailenin onu besleyen tek buyiik alan olmasa da biiyiik bir alan1 olu$turdugunu hipotezl~tirir. Sosyalist feminizm bu konumla kad1n sorunu iizerine sosyalist teori ve uygulama miras1ndaki <;eli$kili ve aldanc1 iki akim1 dolayh olarak reddeder. Birincisi, kad1nlann ezili$inin maddi kokleri iizerindeki sosyalist-feminist vurgu sol i<;inde kad1n sorununu yaln1zca ideolojik ~ovenizm ve haklann yoklugu sorunu halinde onemsizle$tiren idealist bir egilime kar$1 <;1kar. Ikincisi, sosyalist feministlerin psikolojik ve ideolojik sorunlara, 6zellikle de aile i<;inden doganlara, ozel ilgileri kad1nlann ezili$i hakk1nda ekonomik determinist gor11$lerin kabahg1na kar$1 durur. Dolayh olarak "ki$isel olan siyasald1r" slogan1nda ozetlenen bu perspektifler kad1nlann ezili$i ve kurtulu$unun sosyalist feminist ele ahni$1 i<;in rehber olu~turur. Sosyalist feminizm, bunlarla bilerek ya da bilmeyerek, kad1n sorunu konusunda Marx ve Engels'e geri <loner. Ayn1 zamanda, halen <;ok basit bi<;imdeki bu i;ah$mayi daha 6teye gotiirmeye soz verir. Sosyalist feministler Engels'in Ailenin, Ozel Miilkiyetin ve Devletin Kokeni'ndeki miilkiyet ili$kileri ve aile hakkindaki taru$mas1n1n katkilann1 oldugu kadar yetersizliklerini de kabul ederler. Engels gibi, kad1nlann ezili$ini toplumsal geli$me dinamigine yerle$tirirler, fakat onun temeli olarak Engels'in tan1layabildiginden daha diyalektik bir fenomeni kurmaya <;ah~1rlar. Boyle bir fenomen <;e$itli dolayh ol<;iitleri doyurmahd1r. 0 belirli bir uretim tarz1na ozgii maddi bir sure<; olmahd1r. Bununla birlikte, tan1lanmas1, kad1nlann tum s1n1fl1 toplumlarda -ya da baz1 sosyalist feministlere gore tum bilinen toplumlardani<;in ezildiklerini gostermelidir. En onemlisi, o, Engels'in mulkiyet ele$tirisinin yapugindan daha iyi bi<;imde yonetici s1n1flar i<;inde oldugu kadar bag1mh s1n1flar i<;inde de kad1nlann ezili$inin kavram$1n1 sunmahd1r. Sosyalist feministler kad1nlann ezili$i ile bu etkinlikler aras1ndaki i~kinin teorik yorumlanmn geni$ bir versiyonunu sunmalanna ragmen sosyalist feminist <;ozumleme <;:ocuk dogurma, <;ocuk yeti$tirme ve evi$inin bu ol<;utlere uydugu gorfl$flnu payla$1r. Baz1 sosyalistler evi<;i emegini, emek giicuniin korunmas1 ve yeniden-iiretimi siirecini kapsayan daha geni$ kavramlar i<;ine yerle$tirmeye <;ah$1rlar. Bu siire<;lerin maddi bir nitelige sahip oldugunu ve bunun â&#x20AC;˘
46
I
yan1s1ra toplumsal uretimin d1$1nda degil i<;:inde yerald1gin1 ileri siirurler. Dolays1z ilgiyi yaln1z ba$1na kad1nlann ezili$inden daha geni$ bir toplumsal fenomene kayd1ran bu konumu geli$tirrilek i<;in Marx'1n ekonomi yazil.anna ve ozellikle Kapital'e donerler. Ayn1 zamanda yapabileceklerinin en iyisi olarak, sosyalist gelenekten miras kalan idealizm ve ekonomik determinizmin <;eli$kili <;eki$lerine direnirler. Kapitalist ucret ve onun ge<;:indirdigi hane aras1ndaki ili$ki yine diger bir ana konuyu temsil eder. Sosyalist feministler Marksizmin hi<;bir zaman ucretin kimi kapsad1g1 sorunu iizerinde a<;1k olmad1g1n1 i$aret ederler. Ocretlerin tarihsel ge<;imlik duzeyi kavram1, zaman zaman, bireylere ve bazen de i$<;iye "ve onun ailesine" denk dii$er. Bu belirsizlige kar$1 duyarhhk hem aile emegi hem de iicretli emek i<;inde cinsiyete gore i$bolumuyle ili$kili sorular1 yeniden formiile etmek ve yan1tlamak i<;:in bir dizi <;abay1 te$vik etti. Boylesi baz1 <;:abalar otorite ve ataerki kavramlann1 vurgularken, digerleri iicret duzeyinin belirlenmesi, emek piyasas1nda rekabet ve yedek sanayi ordusunun yap1s1yla ili$kili sorular iizerinde odak1a$Ular. Yakla$1ID ne olursa olsun, kendi i<;inde problemin tan1mlanmas1 ileriye dogru onemli bir teorik ad1m olu$turur. Sosyalist feminist kuram kapitalist toplumda kad1nlann iicretli emekle iki tiir ili$kiSi oldugunu da vurgular. Bu ili$ki <;:ah$mas1n1n kar$1hgi odenmi$ i$<;:i ve odenmemi$ i$<;:i $eklindedir. Bu kuram, genellikle ucretli emege kat1ls1n ya da kaulmas1n kad1nlar1n tiiketici ve iicretsiz evi<;i emek<;:ileri olarak etkinliklerini her kad1n1n bilincini bi<;:imlendiren ana etmen olarak degerlendirir. Buradan onemli bir stratejik sonuca vanhr. Soldaki baz1 fikirlere kar$1 sosyalist feministler kad1nlar1n ba$anh bi<;imde orgiitlenebilecegini ileri siirurler ve i$<;:i hareketinde, topluluklarda ve toplumsal devrimde kad1nlann uzun militan etkinlikleri tarihine i$aret ederler. Ne var ki, mobilizasyonun kad1nlann kad1n olarak ya$ad1klanna ozel bir duyarhhk gerektirdigini gozlemlerler ve yerinde olarak yaln1zca kad1nlardan olu$an orgiitlenmelerin onemi ve hakhhgin1 belirtirler. Sosyalist feminist teori boylesi orgiitlenme <;:abalanna rehber olacak bir <;:er<;:eve geli$tirme politik gorevini iistlenir. Son olarak, sosyalist feminist teori teorik baki$1n1 Engels'in Ailenin Ozel Miilkiyetin ve Devletin Kokeni'ne giri$inden ahnan bir boliimle ili$kilendirir." 15 "Maddeci anlayi$a gore, tarihteki belirleyici oge, son kertede, maddi ya$am1n iiretimi ve yeniden-iiretimidir. Ancak bu, ikili bir nitelige sahiptir: Bir yandan ya$ama ara<;:lann1n, beslenmeye, giyinmeye, bannma15 Frederick Engels, The Origin of Family, Private Propeny and the State, (New York: International, 1972), s.71-72. Birikim 11 /MART19 90
ya yarayan ~eylerle bu iiretim ic;in gerekli aletlerin uretimi; 6te yandan bizzat insanlann uretimi, tiiriin c;ogalmas1. Belirli bir tarihsel d6nemin insanlann1n ic;inde ya~ad1klan toplumsal 6rgutlenme bu iki tur iiretim tarafindan belirlenir: bir yandan emegin 6te yan-路 dan ailenin geli~me a~amasi." Birc;ok makalede tekrar tekrar bu cumlelerin ahnulanmas1 bir dizi amac1 gerc;ekle~tirir. Marksist gelenege sosyalist feminist bagl~hg1 or.aylar. Marx ve Engels'in kad1n sorunu konusunda sonraki sosyalist hareketin duyabildiginden daha c;ogunu soylemi~ olduklann1 ileri surer. Kad1nlan ezili~i sorununu genel toplumsal yeniden-uretim baglam1na yerle~tirir. Kad1nlann ba~hca sorumlulugu elde tuttuklan toplumsal surecin maddi 6zunii vurgular. Ve insanlann iiretiminin yalnizca 6zerk nitelikte bir siirec; olu~turma颅 d1g1n1, teorik olarak gec;im arac;lann1n iiretimiyle e~it ag1rhkta oldugunu da belirtir. Kisacas1 Engels'in du~iinceleri aile, cinsiyete dayah i~bolumu ve kar~1hg1 6denmemi~ evic;i emek iizerinde sosyalist feminist ilgi, ozerk kad1n hareketine stratejik baghhg1 ve teorik ikiciligi ic;in otoriter bir destek sunmaktad1r. Yine de ahnu Engels'i en zayif teorik yan1nda gosterir. 16 Toplumsal yeniden-uretimde kad1nlann rolu hakkinda sosyalist feminist g6rii~lere daha saglam bir temel gerekmektedir. Sosyalist feminist ce0.rik yap1un guc;lulugune, zenginligine ve gerc;ek katk1lanna ragmen uygulayic1lann1n Marksist teoriyi yetersizce kavrayi~1 kadar halen kurulmu~ stratejik perspektiflere baghhk da onun geli~mesini s1n1rland1rd1. Kad1nlann kurtulu~una ve kad1n hareketinin geli~mesine pratik baghhklanndaki kokleriyle sosyalist feminist harekete kaulanlar sol ic;indeki egilim ve ka~1thklarla ili~kilerini a~nrmaya yaln1zca son zamanlarda ba~lad1lar. Teorik diizeyde,
..
bu ara~urma, sosyalist feminizmin 6zunu daha ac;1kc;a resmetmeye c;ah~an yeni bir yayinc1hk dalgas1 bic;imini aldi. Bunun yan1s1ra birc;ogu, kad1nlann ezili~ini Marksist toplumsal yeniden-ilretim teorisinin yan1 yerine ic;ine oturtmaya ba~lad1lar. 17 Diger bir deyi~le, Marksizm ve feminizmin deneme aynhg1 sona eriyor-mutlu ya da mutsuz bir evlilik ic;inde degil, bo~anmayla da degil fakat yilzyildan fazla zamand1r aralannda iltihaplanm1~ c;eli~kilerin a~1lmas1yla. (Women and Revolution, The Unhappy Marriage of Marxism and Feminism Ed. Lydia Sargent, Pluto Press 1981, s.l 95-219'dai:i <;ev: ENGiN YILMAZ) Beverly Brown, "Natural and Social Division of Labour: Engels and the Domestic Labour Debate", m/f, No.l, 1978, s.2547. Lise Vogel, Beyond Domestic Labor: Women's Oppression and the Reproduction of Labor Power, 5. Bolum. l 7 6megin bkz. Critique of Anthropology, Ozel "Kad1n say1s1", No.9-10, 1977 fa da Eisenstein'in yaytna hazirladtgi derleme Capitalist Patriarchy. Son zamanlarda yay1mlanm1~ onemli makaleler ~unlan i<;erir: Veronica Beechey, "Some N'otes on Female Wage Labour in Capitalist Production", Capital and Class, No.3, Guz 1977, s.45-66 ve "On Patriarchy"; Janet Bujra "Female Solidarity and the Sexual Division of Labour", Women United, Women Divided, ed. Patricia Caplan vejanet Bujra (London: Tavistock, 1978), s.1345; Norma Chinchilla, "Ideologies of Feminism: Liberal, Radical, Marxist", Felicity Edholm, Olivia Harris ve Kate Young, "Conceptualizing Women", Critique of Anthropology, No.9-10, 1977,s.101-130; Jane Humphries, "Class Struggle and the Persistence of the Working. Class Family", Cambridgejoumal of Economics, 1, 1977, S.241-258;Joan Kelly, "The Doubled Vision of Feminist Theory"; Maureen Mackintosh, "Domestic Labour and the Household"; Mary Machintosh, "The Welfare State and the Needs of the Dependent Family", Fit Work for Women, s.153-172; Molyneux, "Beyond the Domestic Labour Debate"; O'Laughlin, "Production al)d Reproduction"; Pady Quick, "The Class Nature of Women's Oppression", Review of Radical Political Economics, 9, No.3, Guz 1977, s.42-53.
16
47
Kad1n hareketi uzerine baz1 du~iinceler I
AYSEGUL DEVECiOCLU
48
Kad1nlar 1980 Oncesinde de mucadele ediyorlard1 ve 8 Mart o zaman da kad1n orgiitlenmeleri ve farkh yap1larda biraraya gelmi$ kad1nlar tarafindan, emek<;i kad1nlar giinu olarak ve evlatlann1n, kocalann1n mucadelesine omuz vermi$ kad1nlar tarafindan kutlarurd1. Bugiin 8 Mart'1n ve kad1n orgiitlerunesinin anlam1 benim i<;in farkh . 1980 sonras1nda Turkiye'de de ortaya c;1kan ve bugun entellekruel gorunumunden yava$ yava$ s1ynlan feminist hareketin bize sundugu bir dizi perspektif 1$lgtnda, ge<;mi$te daha <;ok levaz1m birligi i$levi goren kad1nlar kolu tipi orgutlenmelerimizi "kad1n hareketi" olarak degerlendirmek bana amk dogru gelmiyor. Hedefleri ve kapsam1 a<;1s1ndan koklu farkhhklar gosteren iki hareketten, bugun yukselen kad1n hareketinin bu s1fata daha uygun oldugunu dil$linuyorum. Gec;mi$teki kad1n hareketi de, kad1n orgutlenmeleri ve farkb yap1larda verdigimiz mucadelede ku$kusuz onemli deneyimler. En az1ndan bize nerelerde ve nas1l bulunmamam1z gerektigini gosteriyor. 6te yandan Turkiye'de kad1nlann oni.inde bag1ms1z bir kad1n hareketi yarattlmas1n1n imkanlan dururken, ge<;mi$teki varolu~ tarz1m1z1n bugi.in yeni anlay1~lar yeni yap1lar olu$turma potansiyelimizi k1s1tlamas1na ve yok etmesine engel olmahy1z. Ben bu noktadan hareket ederek feminizmle olduk<;a sanc1h kar~1la$mam1za ve bugiinku kad1n hareketine ili~kin birka<; ~ey soylemek istiyorum ... Turkiye'de sosyalist hareketler i<;inde yer alm1~ ya da 0 hareketlere bagh kad1n orgiitlenmelerinde <;ah$ffil$ kad1nlar feminist dii$unceyle yaygin bi<;imde 1980 sonras1nda tan1~u. Ger<;i feminist dii$uncelerden tamamen bihaber degildik, zaman zaman da olsa kad1n <;ah~malannda bugunku kad1n hareketinin talepleriyle <;ak1~abilen talepler one siirebiliyorduk ama genel olarak surdurdugumi.iz milcadele perspek-
tifi, orgi.itlenmelere bakl$1ffilZ kad1nlar olarak 0 Orgiitlerde varolu~umuz ve ya$ad1gtmiz hayat a<;1s1ndan bunlann bir anlam ifade ettigi soylenemez... Dolay1s1yla sosyalist kad1nlann en gene! anlam1yla kad1nlann, kad1n olmaktan kaynaklanan sorunlann1 hedef alan kad1n hareketi ve polirikalanyla ancak '80 sonras1nda tanl$Ugtn1 saylemek mi.imkun. Feminizmle tan1~mam1z talihsiz bir doneme rastlad1. Bu o giine kadar sosyalizmden ba~ka bir $eyin ye$ermedigi ulke topraklannda rastlant1dan <;ok bir ka<;1nilmazhg1 ifade ediyordu. Yenilmi$tik ve daha kotusu becerememi~tik. Gu<;Lii bir ozsavunma duygusu ve daha gii<;lii bir ~a~ktnhk i<;inde ya$ad1g1m1z siireci degerlendirmekten ka<;1yor, farkhhklanm1z1 ifade etmekten <;ekiniyorduk. Dahas1 bunu ifade etmenin kanallan da yoktu. Hala da yok. Ya~ad1g1m1z kurgusal dunya yok olmu~tu. Bi.iyi.i bozulmu~tu. Arta kalan bir ka<; kabak ve farelerdi yaln1zca. Etraf, elinde bir pabu<; bile kalmam1~ binlerce kulkedisiyle doluydu. Ald1g1m1z yaralar ve becerememi$ olman1n h1rs1yla diinyaya hi<; de iyimser olmayan gozlerle bak1yorduk. i$te biz heniiz uzun suren bir nekahat devresindeyken birileri c;1k1p bizim tapulu arazimize girmeye yeltenmi$ti. Bizim olan bizden ahn1yor duygusu bana gore sosyalistlerin feminist du~unceye ve bu yeni kad1n hareketine yakla$1m1n1 en az1ndan bir sure belirledi. Baz1 siyasi g6ru$ler, "fe1ninistler malt goturuyor" du~iin足 cesiyle hi<; de ozel bir onem atfetmemelerine ragmen bu konuda bir dolu ~ey yaz1p <;izdiler "altematiP' orgiitlenmeler olu~turdular. Hepsinin soyledikleri hemen hemen ayn1 ~eydi ; feminizme ne gerek var, sosyalizm var ya. 0 gune kadar ger<;ekten tan1d1g1m1z tek ezme ve ezilme ili$kisi burjuvazinin proletarya ustundeki diktatorluguydu. Ger<;i hemen hemen ezbere bildigimiz Birikim 1 1 IMART1990
teorik kitaplarda sozgelimi kad1n1n ikinci s1n1f bir insan olarak ezilmesi burjuva ailenin kad1n1n kolele~足 tirilmesinin bir arac1 oldugu ve daha pek <;ok ~ey vard1. Arna temel <;eli~kinin emek ser1naye, ba$ <;eli~ki足 nin emperyalizm ve ezilen halklar aras1nda oldugu biitun politik hedef ve miicadele bi<;imlerinin buna gore tasarlandigi bir hayatta bunlann ne anlam1 olabilirdi. Kad1n sorunu, ~endi omrumiiz i<;inde hayal ettigimiz devrimle nas1l olsa <;oziimlenecekti. 0 ~足 ne kadar bizi bu miicadeleden ahkoyacak sapmalara kap1lmadan kad1n erkek omuzomuza miicadele etmemiz gerekiyordu. Sosyalizm kad1n sorununu yan1lmaz, tart1~1lmaz ve bilimsel bir bi<;imde <;6ziimledigine gore feminizm de ne oluyordu. Ote yandan hayaun zorluklanyla ka~1 kar~1ya kaJan kulkedileri i<;in bir i<; taru$ma siireci de ka<;1n1lmaz olarak ba$lam1~0. Hayat oncelikle kad1nlar i<;in zordu. Baz1lanmiz1n sahip oldugu tek "meslek" profesyonel devrimcilikti ve bu da kann doyurmad1gi gibi insao1n ba$1n1 belaya sokuyordu. Pek <;ok kad10; <;ocuklanna ve hapisteki kocalanna bakmak zoruodayd1. Kad1ohk durumunu dullar ve yan dullar olarak $iddetli bir bi<;imde ya$1yor, iistelik "kurtarmay1" dii$iindugumuz toplum ve insanlarla ilgili bilgimizin s1n1rhhg1 nedeoiyle her $eye haz1rhks1z yakalan1yorduk. Sonu<;ta kendi ayaklanmtz iistunde durmayi ogrendik. Zorunlu olarak yeniden s1g1nd1g1m1z ailelerimiz i<;inde, i$yerlerimizde, multecilik ve illegalite ko$ullannda kad1n olarak y~ama010 ayird1na vard1l<. Kendimize ac1ma duygusundan yakay1 kurtarabildigimiz olc;ude ve yaln1z olman1n bir<;ok kad10 i<;io yaratug1 zorluklara ragmen kendi yetenek ve becerilerimizle bir ~eyler yapabilecegirnizi Ogrendik. Bu pahal1ya da mal olsa bir <;e$it ozgOven sahibi olmak anlarruna geliyordu. Baz1lanmiz i<;in ise ger<;ek anlamda ilk "aile" d1$10a <;1ki$t1. Yakinlan hapiste olan kad1nlar, hapisane onlerinde, mahkeme kap1lannda mucadele ediyorlard1. 6 nderler ve erkekler (<;ogu kez ikisi ayru ~eydi) i<;erdeydi. BugOne kadar <;ogunlukla omuz verrnek i<;io girebildikleri eylem alan1 kad1nlara kalm1$U. Genellikle yalnizca kocalann1 ve ogullann1 desteklemi$ ya da sosyalist orgutlenmeler i<;inde kenarda ko~ede kalm1$, inisyatif kazanamaffil$ bir<;ok kadin bir ol<;ilde belirJeyicisi olduklan bir mucadele i<;inde militanla$ttlar, inisyatif kazand1lar. (Sosyalist hareketler i<;inde daha iist hiyerar~ilerde olman1n bedeli <;ogu kez erkeklC$mek ya da <;ocukla$maku.) Dolay1s1yla Tilrkiye'de ilk feminist egilimler $ekillenmeye, daha dogrusu duyulmaya b~land1ginda, 12 Eylul oocesine gore nispeten ozg11rlC$mi$, bir ol<;iide kafalanndaki du$iinsel hegemonyadan kunulm~ (en az1ndan yapugimiz her $eyio dogru oldugu yan1lsamas1ndan) kad1nlann sayica hi<; de az olmad1g1odan sozedilebilir. Neyi nas1l
yapmamiz gerektigini bize durmadan vazeden kocalar ve onderler yoktu arnk. Hayat ka~1s1nda oas1l tav1r almam1z gerektigi konusunda sezgilerimizin Zubritski, Mitropolski ve Kerov'un, ilkel koleci feodal toplumundan ya da Politzer'in kitaplanndan daha i$e yarar oldugu da ku$ku goturrnezdi. (Burada soziinu etmek istedigim bu tiir bir teorinin gereksizligi degil, ondan yararlan1$ bi<;imimiz.) Kulagim1za daha <;ok universite c;evresinden bir grup feminist kad1n1n soyledigi ~eyler geliyordu. Simdiye kadar tan1mad1g1m1z b!r cins insan olarak orada birilerinin kad1nlarla ilgili bir $eyler soyluyor olmas1 ilgi <;ekiciydi. Ne var 揃ki duyabildiklerim, Java Adas1nda erkeklerin kad1nlar tarafindan nas1l had1m edildigi filan gibi $eylerdi ve bunca $iddet ya$ad1ktan sonra bu tC1r $iddetin hi<; de sempatik bir <;agn$1m1 yoktu. Feminist kad1nlar daha gozle gorulebilir ve eri$ilebilir bir hale geldiklerinde ise kimse onlann ne s6ylediklerine ald1rm1yordu. Sosyalistlerin ilgisini, daha <;ok 12 Eyliil doneminin y1lgtnhk ortam1nda <;1km1$ olmalan <;ekiyordu. Bu konuda ustalardan bulunup uyarlanabilecek bir<;ok soz vard1. Boyle y1lgtnhk dOnemlerinde nasil kii<;ii.k burjuva egilimlerin ortaya c;1k1verdigi, emekc;ilerin mucadelesini (sanki o s1rada bOyle bir $eyden sozedilebilirmi$ gibi) nas1l sapt1rd1g1 filan. Ben de onlan c;ok sald1rgan buluyordum. Dikenlerini oyle bir c;1kanm1$lard1 ki hic;bir kad1n onlara yakla$am1yordu. Aslinda bu ka<;1n1lmazd1. Hie; de dost<;a ka~ilanmam 1$lard1 , sosyalistlerin ideolojik ve politik hegemonyas1na kaf$1 ve kendi sosyalist gec;mi$leriyle (<;unku i<;lerinde sol harekenen gelen kad1olar da vard1) ciddi bir reddedi$ siireci ya$amak zorundayd1lar. Her yeni ve gen<; hareket gibi diinyay1 kar$1lanna ahnaya haz1rdilar. Dahas1 feminizmin dogal muhataplar1ndan biri olarak biz sosyalist kad1nlar bu konuda bir $eyler okumak, ara$Ormak yerioe "kad1n degil insan var" diye tutturmu$tuk. Cevremde tek bir anlamh elC$tiri duydugumu haorlam1yorum. En bilimsel yakl~1m $Uydu "ii<; bC$ sivri ak1lh biraraya gelmi$ler i$te" Arna biz gozlerimizi ve kulaklanm1z1 ne kadar s1ki kapaursak kapatahm, feministlerin bizlere sundugu diinya onumiizde sereserpe uzan1yordu. Oscelik, herhangi bir nedenle goziinuz boyanmad1ysa bir kez bakmak bile yetiyordu. Bu uzun sure ileri derecede miyop gozlerle dola$Oktan sonra birdenbire gOzliik takmak gibi bir $eydi. Hep etrafin1zda olan, ama farkina varamad1g1n1z bir suru kii<;iik aynnttn1n fark1na varmak ve bunlano bir sistemio par<;alan oldugunu anlayabilmek demekti. Hayaun iistiimiize kilitlenen $ifresini c;ozmek heyecan vericiydi. Ve bugiin ge<;mi$te, ya$ayip s1kinu ve ac1 <;ektiginiz bir siiru $Cyin, dul olmao1n yaln1z kad1n olman1n, <;ocuklu kad1n olman1n, c;irkio ya da giizel olman1n, eve hapsedilmi$ ol-
49
man1n ve siirekli kendini suc;lu hissediyor olman1n "toplumda kad1n olarak ya$aman1n zorluklan" ciimlesinden c;ok daha fazla $ey ifade ettigi anlam1na geliyordu. Babanizla, kocanizla, c;ocugunuzla, patronunuzla, i$yerinde, arkada$lann1zla, evde sokakta "bir zamanlar siyasette" ya$ayip farkl1 bir bic;imde tan1mlad1g1n1z en iyi ihtimalle nas1lsa gelecek bir sosyalizmin bu sorunu c;ozecegi giine kadar, katlanmak zorunda oldugumuz $eylerin; egitimsizlik, cahillik, cinsel ac;hk gibi kavramlarla ac;1klanamayacak bir egemenlik ili$kisine erkegin bir cins olarak kad1n iizerindeki egemenligine, mevzi davran1$lara degil, topyekan bir cinsiyetc;i ideolojiye i$aret ettigi anlam1na geliyordu. Ve bu egemenlik ili$kisinin iiretildigi giindelik hayaun c;ok onemli bir bOliimilniln genellikle kad1nlann gizli konu$malanna, yakinmalanna. 'dedikodulanna konu olabilm~ dayak, zorbaca cinsel ili$ki, kolele$tirmenin, cinsel sald1nlann, bula$ik tas1n1n onilnde neden hep bizim durdugumuzdan, neden kaymakam olamad1gtmiza kadar uzanan ve biltiln kad1nlan kapsayan ozgiil bir milcadele alan1 olarak 6nilmuze ac;1lmas1 anlam1na geliyordu. Ve yaln1zca iktidan degil, toplumu d6nli$tilrmeyi istiyorsak, feministlerin temel milcadele alaru olarak kabul ettigi erkeklerin kadtnlar ilzerindeki giic; ve egemenlik ili$kilerinin sosyalistler tarafindan da asli milcadele alanlanndan biri olarak kabul edilmesi anlam1na geliyordu. Nihayet biz sosyalist kad1nlar ac;1s1ndan Marksizmin kad1nlar konusundaki onermelerinin, gec;mi$teki kad1n milcadelesi ve genel olarak verilen milcadele ic;inde neden anlamh ve gerc;ek bir yer tutrnad1gtn1n ve sosyalist kad1nlar olarak siyasi yap1lanmalar ic;indeki durumumuzun irdelenmesi anlam1na geliyordu. POLiTi KAN IN Ki$iSEL ANLAMI:
50
Kad1n hareketinin Onemi yaln1zca toplumun don0$tilrillmesi ac;1s1ndan asli <')neme sahip bir milcadele alan1run ortaya konulmas1 noktas1nda ortaya c;1km1yor. Feminizmin, c;C$itli illkelerde oldukc;a zengin milcadele ve 6rgiitlenme deneyimlerine dayanan ve sosyalistlerin mutlaka dikkate almas1 gereken onerileri ayn1 olc;ilde Onemli. Kad1nlann inisyatif ve ozgiiven kazanmas1n1 kendileri ic;in politika yapar hale gelmelerini saglayan bilinc; yilkseltme gruplan merkezr olmayan, yaygin gev$ek yerel orgiitlenme Onerileri, uzmanhk ve i$b6111milniln reddedilmesi, her tilrlil otorite ve hiyerar$inin sorgulanmas1 gibi. Bir kism1 feminizme ozgO, bir ktsm1 feministlerin alt1n1 c;izdigi bu oneriler bireyin ozgilr geli$mesinin biltun herkesin ozgiir geli$m~inin ko$ulu olarak tan1mlandtgt bir dunyarun gerc;eklC$ebilmesi ac;1s1ndan anlamh... Ba~ka bir yaz1n1n konusu olmakla birlikte burada bir noktaya kisaca deginmek istiyorum. Gec;m~$te
"biz" direni$ komiteleri gibi o gune kadar Turkiye solunda gorillenlerden oldukc;a farkll bir orgutlenme bic;imini gundeme getirmi$tik. Diyorduk ki, egemen s1n1ÂŁlarca sindirilmi$ ancak yonetilebilecek bir ahmaklar silrilsil olduguna inand1nlm1$ insanlar bir merkez tarafindan direk olarak yonlendirilmeyen yerel (mahalle, i$yeri. bolge) orgiitlenmeleri ic;inde kendi ozgul sorunlan etraf1nda politikle$ebilir ve sOz sahibi olabilir. Bireysel inisyatiflerini geli$tirebilirler. Boylelikle anti-fa$iSt ya da solcu olmak insanlar ic;in yap1lanlara kanlmaktan da daha farkh bir hale gelebilir, daha c;ok insan devrimci milcadele ic;ine c;ekilebilir. Teorik planda direni$ komitelerini bir siyasi orgiltiin alt komiteleri degil, farkh g6ril$lere sahip insanlann da bulunacag1 daha gev$ek orgutlenmeler olarak ortaya koyuyorduk. Yine "teorik' planda daha c;ok insan1n inisyatifkazanmas1ru onemsiyorduk. Herkesin ev ~ sahibi oldugu ve karrun1 doyurabildigi sovyet tarz1 sosyalizmi savunanlarla ciddi c;at1$ma noktalanm1zdan biri, sosyalizmin kann toklugu ve i$ sahibi olmaktan daha c;ok $CY ifade ettigi noktas1ndayd1, bizi heyecanland1ran sosyalizmin insanlara sagladtgi s1rursiz insani geli$me imk.an1yd1. Buna ragmen Turkiye solunun en merkezi, insanlara bireysel geli$me imk.an1n1 en az tan1yan, en hegemonyac1 Otgiitlenmelerinden birini yaratmayi becermi$tik. Elbirligiyle. <::unkii bu giinlilk politikalann bizzat yarat1c1s1 olmasak da ta$1yic1s1 ve uygulayic1s1 olan bizler sessiz.kalarak, kafa yormayarak, muhalefetimizi ifade etmeyerek her $eyi oldugu gibi kabul ederek buna izin verdik. Feministlerin alnru c;izdigi konular bu nedenle san1nm bu tilr kaygilan ta$lml$ ve ta~1yan bizler ic;in daha da onem ta~1yor. Ozel diye tan1mlanan sorunlann toplumsal alana c;ekilmesi ve politik anlam yiiklenmesi anlam1na gelen ki$isel olan politiktir slogan1 da feminist hareketin Onemli yakla$1mlanndan biri. Farkh yorumlan1$lan itibariyle farkl1 feminist yakl3$1mlan c;agn$tlran bu ifade ayru zamanda, gundelik hayanm1zla politik g6ril$lerimiz aras1nda baglannya i$aret ediyor. Bu alg1lan1$ $ekliyle birc;ok sosyalist kadtn1n feminizme yaktnhk duymas1n1n nedenlerinden de biri oldu. Ku$kusuz 12 Eylul sonras1n1n yilginhk dOnemi, sosyalist olmamiz1n bizim hayattmizda ne anlam ifade ettiginin ya da etmediginin iyi bir gostergesiydi. (Hapisaneden, i$kenceden ve kac;ak olmaktan ba$ka.) Sanki uzun suren bir uykudan uyanm1$ gibiydik. Birbirimizle ve diger insanlarla ili$kilerimizde "bilinc;siz c;ogunluktan" hie; de farkl1 davranm1yorduk. Ticarette birbirimizi kaz1kl1yor, ktskanc;hklan, zorbahklanyla dortdortliik evlilikler ya$1yor, avantajh ve list bir konumdaysak alnmizdakini eziyor, c;tkarc1 ve bencilce davraruyor, iistelik biltiln bunlan kendimize hak gorilyorduk. S<'>yle diyorduk: ayakta kalmamiz laz1m. Birikim 11/MAR T19 90
Ayakta kalmak ad1na <;ok $ey feda ettik. Bir adam1n sozgelimi bir yandan sosyalistlik yap1p bir yandan kans1ru ve <;ocuklanru dovii.yor olmas1 yeni bir ~y degildi k~kusuz, ama yine de insanlan kendi i<;inde bir $eyler dOni.i$mese bile "ahlakh" davranmaya zorlayan bir gizli din vard1 sanki ... 12 Eyli.il sonras1nda bi.iti.in bunlar hayaum.1zdan bir zorunluluk kalkm1$<;as1na ya$anmaya ba$lad1 ve genellikle hayat1m1z1n en sorgulanmayan en mahrem alan1nda cinsel zorbahk dayak ve cinsel taciz olarak agtrhkla kad1nlara yans1di. Politik alan ve ozel hayat birbirinden oyle farkl1 algilan1yordu ki, bir siyasi dergide sosyalizm ve e$it ili$kiler konusunda yaz1s1 <;1kan bir "sosyalist" erkegin ayru hafta bir kad1na tecavuz ettigini biliyorum. Bunun gibi insan1 umutsuzluga dii$iiren yiizlerce omek var. Eger butun soylediklerimiz ve yapuklanmiz ve soyleyeceklerimiz kocaman bir yalandan ibaret degilse, g\inluk hayat1rruz1 nas1l y~digtmiz1n, i<;inde ya$ad1gtm1z dolayh dolays1z buti.in gi.i<; ve iktidar ili$kilerinin, diger insanlarla nas1l ili$ki kurdugumuzun, yaranlmas1n1 dii$ledigimiz toplumla ve onun ger<;ekle$tirilebilme imkanlanyla baglanns1n1 kurmahyiz. Feministler i$te bu konunun alun1 <;iziyor... GEli~EN YENi KADIN HAREKETi
Feminizm, Turkiye'de olduk<;a gen<; bir hareket. Ancak yeniligi ve ger<;ek gucuyle kiyaslanmayacak bir tan1nma ve yayilma imkan1 buldu. Bas1n1n kad1n konusundaki "hassasiyetinin", kad1n konusunu her zaman i<;gic1klay1c1 bulan bir toplumsal ideolojiye sahip olmatlllZ1n (ttafik kazas1 ge<;irmi$ kan revan i<;indeki bir kad1n1n bacaklan bile erkeklerin cinselligini ki$kirtabiliyor) bunda epey etkisi var san1yorum. Kuru ve renksiz sosyal hayaum1za feminizm bir <;e$ni katt1. Ne varki genel olarak insanlann ve feminist du$iincenin dogal muhatab1 olan kad1nlann kafas1nda feminizm tamamen farkh bir imaj olarak yerle$ti. Ne idugu belirsiz bir e$itlik, biz kadinlar siz erkekler diye ifade edilebilecek <;abuk vazge<;ilebilir bir has1mla$ma, curetkar bir cinsellik. San1nm ba$ka kad1nlara ula$abilmek a<;1s1ndan bu ciddi bir dezavantaj. Yine de bu kaba algilan1$ ve kavran1$ bi<;imiyle dahi gozle gorulebilir etkileri oldu feminizmin. Kad1n filmleri, kad1n giinleri, kad1n kitaplan, medeni hukuk tarll$malan, kota filan derken hem toplumun hem de sosyalistlerin (speki.ilatif bir bi<;imde olsa da) giindemine girdi. Bunda hi<; ku$kusuz herkesi kaf$1lanna alma cesaretini gosteren bir grup kad1n1n payi buyiik. Giderek daha <;ok kad1n kendini feminizme yakin hissediyor. Ote yandan degi$ik ulkelerde feministlerin uzunca bir yol katetmesi, yeni geli$en kad1n hareketlerinin bu deneyimlerden yararlan1yor ve yararlanacak olma-
s1 baz1 konularda tarihin tekerrur edecegi ger<;egini degi$tirmiyor. Turkiye de kad1n hareketi, entellektuel bir harekei olma, kad1nlara ula$amama tehlikesini bannd1nyor. TCK'n1n 438. maddesine kar$1 yapug1m1z yuniyii$e ancak 500 kad1n1n kanlm1$ olmas1 san1nm gazete ilan1n1n verilmemi$ olmas1ndan daha ba$ka $eylere de i$aret ediyor. Ku$kusuz kad1n hareketi i<;inde daha uzun sure yer alm1$ arkada$lann daha kapsamh ve yararh gozlemleri vard1r. Bu konuda kendime de sosyalist hareket i<;in gosterdigim yaranc1hk ve enerjiyi neden kad1n hareketi i<;inde gostermedigim sorusunu yoneltebilirim. Kad1n hareketinin gozle gonilebilir onemli kazarumlan da var. Benim de gozleyebildigim bir sure<; i<;inde feminist gruplara kaulan pek <,:Ok kad1n, hareket i<;inde ozgi.iven, inisyatif ve cesaret kazand1 (baz1lan ozguvenden bogulacak hale gelse de). Kad1nlarla birlikte olmak, ayn1 sorunlan payla$1yor olmak paronoyak ya da aptal degil, sindirilmi$ ve s1n1rlanm1$ oldugunu hissetmek cesaret verici. Bu anlamda do~lanmaya <;ok fazla ihtiyac1m1z var. Arna ben kendi hesab1ma kad1n toplanttlanndan veya kad1nlarla yapug1m konu$malardan sonra kendimi bu kadar dogrulanm1$ hissetrnekten ho$lanm1yorum. Cunki.i bu bi.itiin konu$ma ve tart1$malanmiz1n bizim ne kadar hakh, erkeklerin ne kadar haksiz ve vah$i oldugu noktas1nda donup durmas1na ve buradan bir ad1m bile atamam1za neden olabiliyor. Kendinizden bu kadar memnun oldugunuz za'man daha "farkl1" bir $ey de olam1yorsunuz. Bunun kad1nlann her yapt1g1 $eyde bir keramet ve bir hakhhk oldugu bi<;iminde sistemli bir politika haline gelmesi de sanmm feminist hareketler ic;inde geni$ ol<;i.ide tartl$1lan bir sorun. NASIL OTORiTE OLUNUR
Kau hiyerar$ik yapilar ve merkez1 orgutlenmelerden gelmi$ sosyalist kad1nlar i<;in feminizmin otoriteyi ve hiyerar$iyi sorgulayan yakla$1m1 onemli. Cunki.i biz kad1nlar her rurlu toplumsal hiyeraf$inin daima en alundayiz. Altta olmaktan rahatsiz1z ama i.istte olmak da istemiyoruz. Cunki.i birileri altta birileri ilstte olduk<;a hi<;bir $eyin iyi gitmeyecegine inan1yoruz. Kad1n hareketi i<;inde otoriteye, hiyaraf$iye, e$it olm)yan ili$kilere kaf$1 ozel bir hassasiyet olmas1 bu ti.ir egilimlerin ortaya <;1kmayacagtn1n garantisi degil k~足 kusuz. Arna benim kad1n hareketinde gordi.igi.im garanti, bunun asli bir sorun olarak her zaman ifade imkan1n1 bulmas1. Oysa sosyalistlerle birlikteyken sozgelimi demokrasi tart1$mas1n1 kesip filancan1n ne kadar anti-demokratik ve otoriter davrand1g1n1 ifade ettiginizde ciddiye ahn1p ahnmayacag1n1z $i.ipheli. Bu konudaki hassasiyet bir yana, kad1n hareketi i<;inde otoritenin yaranlmas1 son derece kolay, <;i.inki.i soylemekten <;ok dinlemeye ah$ffil$ kad1nlar, otorite al-
51
nna girmeye herkesten ~k haztrlar. C:unkii genellikle tantdtgtm1z tek ili$ki bic;imi bu. Dolay1styla her gun otoriteye kal'$1 oldugunuzu sOyleyerek de pekala otorite yaratabilirsiniz. i$ bolumiinun, uzmanhklann, liderlerin olmamast; ktsaca otoriteye kal'$l her bir silah1n1z tamam olsa da sozgelimi bilginin aktanll$ bic;imi otorite yaratabilir. Bilgi sahibi olma ciddi bir otorite kaynag1. Kitabi bilgi kadar edinilmi$ bilginin aktanlmast ic;inde gec;erli bu (deneyim sahibi olmak eskilik). C:unkU yerl~ik bir kural olarak eskiier, ktdemliler, dogal bir itiban ve itaati hakeder. Onlar anlanr siz agz1nizt ac;tp dinlersiniz babastntn soziinii dinleyen bir c;ocuk ya da agabeylerini dinleyen sosyalist genc;ler gibi. Bazen size ne anlauldtg1n1n bile onemi yoktur. Yanh$lar, eksikler hayranhkla kama$ffil$ gozlerden kolayca kac;ar. BC>yle bir $eye neden olmak is- ¡ temeseniz bile, ben on yild1r feminist hareketin ic;inde diye b~layan ciimleler Sl~nkc;a, kimsenin ic;inden agz1ru ac;1p da kon~mak gelmez. Hayaomiz1n her an1nda birilerimizin altta birilerimizin iistte oldugu bir hiyerar$iyi ya$arken bu bize sanki dogal bir $eymi$ gibi kabul ettirilip bu kadar ic;selle$mi$ken, kadin toplannlannda birdenbire farkl1 davranmaya b~ lamak gl1c;. Ostelik her zaman daha moral bozucu olan, birkac; ki$inin otorite sahibi olmas1veya olmaya c;ah$mas1 degil, digerlerinin bunu kabule ne kadar haztr oldugunu gormek. Otorite c;ogu kez kuc;iik aynnnlarda gizlidir. Herkesin e$it derecede guven ve cesaret sahibi olmad1g1 bir toplulukta kimse kendini rahatc;a ifade edemezken, herkesten c;ok konu$mak, yan1lm1$ olabilecegine en ufak bir ihtimal vermeyen kararh bir ses tonu, her $eyi bilirmi$ gibi bir yiiz ifadesi ve hatta s1k s1k b~kalann1n konu$malann1 ke-
sip ilgisiz bir konuda espri yapmak bile. C:unku bunu ancak imtiyaz sahibi olanlann yapabilecegini herkes bilir bu dolayh bir gl1c; gosterisidir ve her gl1c; gibi otorite yaranr. Bazt insanlar hiyeral'$iye c;ok kal'$1d1r, ama yalnizca kendileri altta oldugu zaman. Hiyeral'$i bizim onu isteyip istemedigimizden bag1mstz olarak zaten vard1r. Kimileri buna teslim olur. Hiyeral'$i zaten var diyenler hiyeral'$ik durumdan memnun olanlard1r. Dogru. Egemen ideoloji bize e$itsizligin dogal ve kac;tn1lmaz bir $ey oldugunu vazeder. ic;inde y~adtgtmiz toplum bu e$it olmayan insanlann birlikte varolmas1n1n en ideal bic;imi olarak sunulur. Burun ezilen y1g1nlar gibi kad1nlann yeri de mevcut durumlan ve kapasiteleri nedeniyle en alttad1r. Bu hiyeral'$iye teslim olursak zaten ne sosyalist ne de feminist olmam1za gerek var. A.ma eger bunun bOylece surup gitmesinden memnun degilsek bu konuyu siirekli giindemde tutmak her iktidar ili$kisini sorgulamak her otoritenin alnn1 c;izmek gerekiyor. Bu konuda yaz1lacak ve s6ylenecek daha c;ok $ey var ama belki onlan da bu giine kadar hie; yazmam1$, hie; konu$mam1$ kad1nlar anlaur. Hayann1 yaln1z surdurmenin gece sokaga c;1kman1n hatta araba kullanman1n neredeyse militanhk gerektirdigi bir dunyada biz kad1nlara her $eyden c;ok giiven ve cesaret gerek. Kendimizi ve ic;inde ya$ad1g1m1z toplumu d6nii$tiirebilecek hapsedilmi$ ve k1sttlanm1$ yaranc1potansiyellerimizi ac;1ga c;1kanabilmemiz ic;in g\1ven, bOyle bir toplumda kadtn olarak ya$amaktan dogan olumsuzluklanm1z1n ilstiine korkmadan gidebilmek ic;in cesaret...
â&#x20AC;˘
â&#x20AC;˘
52 Birik im 11/MART1 9 90
438.. inadde . STELLA OVADIA
'
TC Ceza Kanunu'nun 438. maddesinin Anayasa'ya ayktn bulunmamas1 degi~ik c;evrelerde tepki yarattt. Bu protestolar korumac1hkla -zavalh, kotii yola dii~足 mu~ hayat kad1n1na sernpati gosterileri- insan haklan savunuculugu -Anayasa'n1n e~itlik ilkesi vb.- aras1nda yeraldi. Fahi~elerin de insan olmas1n1n d1~1n足 da "iffetli" tan1rn1 da keyfililigiyle ~im~ekleri iistiine <;ekti: Kimin iffetli, kimin iffetsiz oldugu nas1l saptanacakn? Kad1nlar gece sokakta sald1nya ugrad1klan takdirde "hayat kad1ru" olrnad1klann1 kan1tlamak zorunda kalabileceklerine ~ret ettiler. Oysa ashnda kad1nlar sokaga c;1knklan anda, yolda dikildikleri ya da yava~ yiirildiikleri anda fahi~e olmad1klann1 ispat etme durumundalar.. Polis selahiyet yasas1 buna yetiyor. Bu garipligi protesto.etmek ic;in 438'e gerek yoktu. Protestolann bir bolumii genelevlerin Onunde yap1ld1. 438. maddeyi protesto etmek ic;in genelevin onunii sec;mek bu maddenin metniyle yetinmek olmad1 m1? iffetli-iffetsiz ayinm1 gerc;ekten reddediliyorsa her kad1n bunu kendi yerinden yapamaz m1yd1? Genelevin onii bu aynm1kabul etme anlam1na gelmedi mi? Nitekim ilk olarak Sosyalist Parti genelev onunde demec; vererek "onlar"1 destekledi. 438. maddeye kad1n ac;is1ndan ka~1 c;1kmak, karumca, bu maddenin erkek egemen diizenle ili~kisini tahlil etmeyi gerektirir. Bu madde kad1nlar iisrune ne s6yluyor? Kimi ilgilendiriyor? 438. maddeye dayanan bir karar ne yapar? ilk elde, gazetelere demec; veren bir<;ok ayd1n1n i~aret ettigi gibi, tecavuze ugrayan "hayat kad1n1"na bo~una dava ac;ug1n1, bu iilkenin adaletinin fah~eler ic;in gilvenilir olmad1gtn1 anlaur. Hayatlann1 fuh~la kazanan kad1nlara tecaviiz edilmesi ic;in davetiye c;1kanr. Herhangi bir kad1na tecavilz etmi~ bir erkegin ucuz kurtulmas1n1 saglar. Arna yaln1zca bu mu?
"iffetli"- "iffetsiz" degerlendirmesi Oznel olabileceginden bu karar "iffetsiz" goziiken her kad1na tecavilz davetiyesi c;1kan r. Vurun kahpeye! Ve her kad1n kahpedir, ifietli oldugunu kan1tlayana kadar... Yasa koyucunun niyeti tam da bu: Kad1nlan kendilerini savunmak zorunda b1rakmak: hen sand1gtn1z gibi degilim... Ve sonunda herkesin ne du~iine足 cegipden y1lan, herkesi ikna etmenin imkans1zhgtn1 anlayan kad1n1n kendisinden beklenilen tllrden bir hayat ya~amaya zorlanmas1: evinde, iffetli, evkad1n1 ve ana; fahi~e degil... Sokaga c;1kmayan ya da oniine bakarak <;abuk c;abuk yiirilyen, yolda oyalanmayan, evinin kap1s1ru kimseye ac;mayan... Yani niyet kad1nlan tehdit etmek, ozgiirliik s1rurlann1 hanrlatmak: Kad1n! yerin kocan1n yan1, kocan1n evi, sokakta ne i~in var? Sen sokaga <;1karsan evdeki i~ler ne olacak? <::ocuklara, ya~hlara kim bakacak? Kocan1n namusu ne olacak? Nitekim 438. madde "Gene! ahlak ve aile duzenine ka~1 suc;lar" babsinde yerahyor. Bu ba~hgtn ikinci fash ~unlan ogretiyor: Turkiye'de "ktz, kadin ve erkek kac;1nnak", 1rza gec;mek suc;tur ve cezas1 vardtr. Zarar gOren 1rzma gec;ilen kadm1n kocas1dir, kocalardan olu~an erkek toplumu, belki de erkekligin kendisi. Madde 429: Kad1n evliyse agtr hapis cezas1 7 seneden a~agi olamaz. Oysa 1rz1na ge<;ilen 12 y~1n1 doldunnarn1$ ise ceza 5 y1ldan ba~hyor: Madde 431. Ve 1rz1na gec;ilen kad1n fahi$eyse ceza 2/3 indirime ugrar: Madde 438. (unkii fahi$enin 1rz1na gec;ilmesinden zarar gorecek kocas1 yoktur. Yasa 1rz1na gec;ilen erkekse ne yap1lacag.ru aynca ac;1klamam~. Belki de onlann erkef<lerle evlenme ihtimalleri hie; olmadig. ic;in... Ceza yasalanrun bireyin Ozgiirluk s1rurlanru c;izmek, cezaland1nnak ve suc;tan cayd1rmak gibi i~levleri oldugu sOylenir. 438 kimi cayd1rmak, kimin ozgCirluk
53
s1n1rlann1 c;izmek ic;in dii$iiniilmii$? Herhalde fahi$ele.rin degil. Onlara sald1ran erkeklerin hie; degil, aksine onlara yol gosteriyor. 438'e gore sue; bir erkegin korumas1 dt$tnda kalmt$ olmak. Cay1lmas1 gereken de bu. Han1mlar! Evlenin, evinizin kad1n1 olun, erkeklerin her tiirlii hizmetini goriin ki devlet sizi korusun. Ko$un! Evlilik ciizdan1ntz1 ahn yoksa bakars1ntz ve~ sikay1 tutu$tururlar elinize! <;:iinkii hem 438'e gore, hem tiim medeni kanuna gore kad1nlar ciizdanhs1, vesikahs1 erkeklerin denerimi, vesayeti alnnda tutulurlar. Erkeklere hizmet etmeye, c;ocuklanrn dogurup bakmaya yazgth dogmu$lard1r ve bedenleri dahil ne zamanlan, ne hayatla ilgili tasavvurlan kendilerine ait degildir. Bedensel, cinsel ozgurliiklerinin bir s1n1n bekaret kontroliiyse 6teki s1n1n da 438'dir, c;iinkii bedenleri mustakbel kocalann1nd1r. Ve bir sahibi olmayan bedenler genelevler ya <la taciz yoluyla rum erkeklerin kullan1m1na ac;1k tutulurlar. Bu yiizden iffetli ya da i!Tetsiz sayilan kad1nlar, evlilik ciizdarn ya <la vesikayla denetlenen kad1nlar aras1nda fark yoktur: hepimiz erkeklere kulluk etmeye yazgih dogduk, kimimize fahi$e deniyorsa bu otekilerin evhan1m1 olabilmesi ic;indir. <;:unkii hie; de oyle keyifli bir meslek degil evkad1nhg1: c;agda$ kolelik. Kad1nlar hayatlan boyu bir erkegin ozel denetim alan1 ic;inde ona hizmet vermekle ve bu hizmeti hie; bir ko$ulda aksatmamakla yukO.mlO.dO.rler. Bu, kad1n1n babas1n1n konumu ne olursa olsun boyledir. Kad1n iicretli bir i$e ancak kocas1n1n izniyle girebilir, oyle de olsa evi$lerinden ve anahktan sorumlu tutulur, evle ilgili yiikiimliiliikleri azalmaz. Kad1n1n yapt1~ i$ler kocas1rnn durumuna baghd1r, kaf$1hg1nda ucret almaz, i$verenini degi$tiremez. Kad1n emeginin uriinune sahip c;1kamaz, kocas1 tara&ndan elkonur. Kad1n1n i$ piyasas1ndaki yeri de bu kole konumunun sonucudur: en dii$iik iicretli i$ler kad1nlara aynlmt$Or ki kolelik durumuna son vermesi zorla$S1n, evliligini surdursun. Kad1n1n ozglirluk s1n1rlan duzen tara&ndan helirlenmi$tir, onlan zorlamaya, geni$letmeye kallo.$sa $iddetle kaf$1la$1r: dayak kad1nlan kadin yerinde tutmaya, hizaya sokmaya yarar. Erkek egemen toplumda, kad1nlan kad1n yerinde tutmak ic;in, herkes kendine dli$eni yapar: kimi daya~ me$rula$nnrken, kimisi sald1rgan1 korur. Nitekim 438. madde daya~n aile diizeyinde surdiirdiigii tehdit ve yola getirme i$levini yasa diizeyinde yerine getiriyor: Devlet kad1nlara "iffetli olmazsaruz sizi korumayiz" diyor. Yani devlet patriyarkan1n (erkek egemen duzen) gereklerini yerine getiriyor. 438. madde kad1nlar iistilndeki erkek egemenligiyle, bekaret baskts1yla, yani "iffetli" kad1n1n durumuyla ilgili bir madde. Kad1nlann bedeni erkeklere aittir. Ka54 d1nlara kocalanndan once el suriilmemelidir ki koca
da sahiplik gorevlerini yerine getirsin, c;ocuklann kendinden oldugundan emin olsun, mahn1, tohumunu, kimligini onlara b1rakabilsin. Boylece Ceza Kanunu patriyarkan1n dogrudan arac1 olarak iffetin tan1m1n1 yap1yor. Kocan varsa iffetlisin. Anayasa Mahkemesi'nin 438. maddeyi Anayasa'ya aykin bulmama gerekc;esiyse iffetli kad1n1n cinsel ozglirliigii ve onuru hakk1nda bilgi veriyor. Onur hangi $artlarda zedelenir, ne kadar zedelenir, fahi$elerin onuru var m1d1r?... <;:unkii kad1n ancak iffeti varsa -yani kocas1varsa- hayir derse hayird1r. Patriyarkan1n cinsel birl~me tan1m1 karann gerekc;esinde ac;tkc;a anlanlrnt$. Gerekc;ede "1rz1na gec;ilme" olay1 "bu eylem" olarak ifade edilmi$. Fahi$e fuhu$U meslek edinrni$ oldugundan, onun ticari bir i$ olarak kabul ettigi bu eylem ..." Bu ifade sann almakla c;almak aras1nda fark gozetmiyor; dahas1, fuhu$taki "eylem" cinsel birl~me olduguna gore, evlilik ic;inde de olsa her birle$menin irza gec;mek oldugunu ima etmiyor mu? 438, "1rza gec;me"yle ilgili bir madde: Irza gec;me olmas1 ic;in duhul yeterli degildir. Kar$1 tarafin -hep ayn1 taraf: kad1n1n- hayir demesi $artur. Bu hem dil diizeyinde boyle, hem hukuki diizeyde. Sald1nya ugrayan yeterince hayir demezse 1rza gec;me yok. birl~me var denir, sald1rgan cezaland1nlmaz. Oysa gerekc;edeki ifadede cinsel birl~meyle irza gec;me ac;1kc;a ~deger tutulmu$. Sanki fahi$e mii$terisiyle cinsel ili$kide bulundugunda, iicreti kaf$th~nda bedenini kiralam1yor da, 1rz1na gec;ilmesine raz1 oluyormu$ gibi.. Ya da 1rz1na gec;ildiginde sorun ucretin odenmemesiymi$ gibi ... Nasti olur da Anayasa Mahkemesi Yargic;lan bu farki gormezler? Gerc;ekten gormezler mi yoksa sann almak/ c;almak. nza/ red kategorilerinin gec;erli olmad1g1 bir alan m1 sozkonusu? Gerc;ekten de "almak"la "c;almak", "nza" ile "red" aras1ndaki fark miilkiyet ya da tasarruf hakktndan gec;er. Eger miilkiyet yoksa almakla c;almak birbirinden aynlamaz, eger "hayir" deme imkan1 yoksa almakla c;almak birbirinden aynlamaz. Hayir demek ic;inse ozne olmak gerekir. Bu gerekc;eden $0yle bir kad1n tan1m1 c;1km1yor mu? Fahi$e bir bedendir, bir ki$i degil. Dolay1s1yla fahi$e "hayir" diyemez. 6nemli olan duhul olup olmad1~足 d1r, hangi $artlarda oldugu degil. Fahi$e hay1r m1 demi$, mfl$terisiyle mi c;ah$ID1$ hie; farkermez, duhul duhuldur ve fahi$e de buna ah$1knr. Bedeniyle tan1mlan1yor olmak kad1nhk durumunun ta kendisi degil mi? Kad1n, bedeni dahil erkeklere aittir, kendine degil. Hay1r diyemez. Kad1n evliyse hie; diyemez. Derse kanhk gorevini yerine getirmemi$ olur. Kocas1 hakktn1 yine de ahr. Bu gerekc;ede her cinsel birle$me 1rBirikim 11 / MART1990
•
za ge<;meyle bo$una bir tutulmam1$!. Bu "<;almak"la "almak" a<;1s1ndan. Ozel mulkiyetin sozkonusu olmad1gi bir alanda oldugumuzu·kan1tlayan bir ba$ka nokta daha var: 438. maddedeki 2/3 lik indirim ... Fahi$eler ge<;imlerini bedenlerini kiralayarak kazan1rlar. Kapitalist ili$kiler a<;1S1ndan manukh olan1 ge<;im arac1n1n sigorta edilmesi olurdu. Oyle ya... Tecavuze kar$1 dururken bedenine bir $ey olursa o kad1n nas1l ge<;inecek? Hastanelik olursa? Yara izi kahrsa? "Hayat kad1nlan"n1n da bedenlerinin dansozler, $arkic1lar gibi sigorta edilmesi gerekmez miydi? Oysa ne g6ruyoruz? Devletten "Vurun Kahpeye!" izni <;1k1yor... <;linku fahi$e bacaklann1 sigorta ettirebilen dansoz degildir. Onun bedeni uretim arac1 say1lmaz -vergi de ahnsa- : Bu kad1nlan <;ah$Uran ve vergi alan devlet emek<;isini sigorta edecegine tam tersine orta mah ilan ediyor.. \:linku bir fahi-$enin hi<; bir erkegin ozel mah olma $ans1 yoktur ve ona tecaviiz eden erkek b~ka bir erkegin <;tkanna dokunmu$ olmuyor... Saldirgan, herkesin mah olan bir kad1ndan nasibini alm1$ oluyor yaln1zca. \:linku kad1nlann bedenine elkoymak sozkonusu olunca ge<;erli olan i$letme manngi degil, erkek egemen duzendir. Ve patriyarka kad1nlan evde• sever, evde tutmaya <;ah$1r, evde kullan1r, evde somun1r. Kad1nlann bu duzende
soz hakki yoktur. Kapitalizm dt$1 yollarla denetlenirler, yine kapitalizm dt$1 yollarla emeklerine ve her $eylerine elkonur. Kad1nlann emegi ozgur degildir, bedenleriyle "ticaret" yapmazlar, birileri onlann ticaretini yapar. 2/3 lik indirimin anlam1 budur. Erkek egemen duzende iki tilr kad1n vard1r: Aile reisinin tasarrufunda olanlar ve olmayanlar. Bir erkege ait olanlarla erkeklere genel olarak ait olanlar... Evlere kapaulanlarla geneleve kapanlanlar. Gerek<;edeki "iffetli"lerle, "iffet"sizler. Fahi$elik evkad1nhgin1n arka yuzudur. Biri ne kadar yiiceltilirse oteki o kadar baunhr. i$te rum bunlar yuzunden, Ozgurle$memin, erkek egemenliginden kurtulU$Umun Onilndeki engellerden biri oldugu i<;in, bana toplumdaki rezil yerimle ilgili soyledikleri, hanrlatnklan i<;in ve sadece kendim i<;in, kad1n oldugum i<;in 438'e kaf$1yim. \:ilnku biliyorum ki fahi$eler, vesikalanyla bedenlerini birka<; dakika i<;in kiralarken evkad1nlan, butiln kad1nlar yani, evlilik cl1zdanlanyla bedenlerini hayat boyu kullan1ma a<;1yorlar. Ve hepimiz fahi$eyiz diyorum. (Yazd1klanm1 toparfamama yardimlan ipn Mtltem AhtSka vt Nukhet Sinnan'a tt~ehkurltr.)
• En geni$ anlam1nda pater familyas'1n denetim alan1 olarak ev.
55
•
San1lmaya ki hikaye, ayniyle vaki •
YELDA
15 ya$1nda bir konfeksiyon atolyesinde c;:ah$maya ba$layan S.C.'nin 1rz1na gec;:en patronu, "seni kiz1m gibi seviyorum" diye o~ayarak ba$laml$tl cinsel tacize. KJ.zhk bozma olay1ndan sonra da pe$ini b1rakmam1$, birc;:ok defalar birlikte olmu$lard1. K1z1 susturmak ic;:in tehditle beraber iicreti d1$1nda para da veriyordu. Ancak iki yil sonra kiz1n annesi durumu ogrenip $ikayette bulundu, adam tutukland1. En tan1nm1$ avukatlar ordusu savundu adam1. Arna di$li kad1nd1 kiz1n· annesi, hapisanedeki patronun, kiz1n fahi$e oldugunu kan1tlamak ic;:in bir genelev kad1n1 ve iki pezevenkle kurdugu komplonun ortaya c;:1kmas1n1 saglad1. Y1llar sonra da olsa her $ey ortaya c;:1kn. <::1ku da ne oldu? Adam en fazla 17 ay yaup c;:1ku. Simdi yine i$-giic;: sahibi, yine evli-barkh... Ya o kiza ne oldu? Biitiin bir ya$am1n1n etkilenmedigini, ayn1 adam gibi kald1g1 yerden devam ettigini, bu sistemde onun aruk kirlenmi$, lekelenmi$, di:l$mU$ bir kad1n olmad1g1n1 soyleyebillr miyiz? KADINLAR DARA <;OOK TURK FiLMLERi YA~AYACAKLAR
56
Bu hikayeyi anlatugtm kad1nlar, "T1pkl eski Turk filmlerine benziyor" dediler. 438. madde yururlukte kald1kc;:a daha c;:ook Turk filmleri ya~anacaga benzer yaz1k ki. .. * Antalya'da 1986'da 4 ki$inin tecaviizune ugrayan N.T. de tecaviizden sonra polisler tarafindan fi$lenmi$ti. · Ara ar~ meclis gundemine de gelen polis tecavLizlerini konumuzun dl$lnda tutarak omeklere devam edelim: * Ataturk Havaliman1'nda gorev yapan polis Nermin, ayn1 yerde gorevli meslekta~1 Ali Osman Y1lmaz'1n kendisine tecav\lze yeltendigi, amirlerinin ise ola-
yi, "bu i$i kapatahm" diyerek ortbas etmek istediklerini ileri siirerek mahkemeye ba$vurdu. * Liseli ogrenci Hacer'e tecavUZ etmek isteyen kom$U Muzaffer Giiney, kiz1n kar$1 koymas1 iizerine makasla oldiirdii. * 28 ya$1ndaki inci Kac;:ar'a tecavuz ettikten sonra oldiirup cesedini uc;: parc;:aya boldiiler. * 22 ya$1ndaki kad1na tecavLiz edip tomovidayla 61durdiikten sonra olay1n tan1gt 5 ya$1ndaki oglunu da kordonla bogarak oldiirduler. * Altt ay once evli ve dort c;:ocuklu kebapc;:1 Ali Osman'1n tecaviiziine ugrayan Safiye, bir defne agac1n1n dahnda as1h bulundu. * 11 ya$1nda tecavLize ugrayan bir kad1n, 7 yil sonra bugun hala kabuslar, nobetler ya$ad1g1n1, kalabahk bir yerde kalamad1g1n1, insanlann kendisine degmelerinden tiksindigini, babas1ndan bile korktugunu yaz1yordu bir dergiye. * Eski$ehir 'de ~i Nurcan Eri$'i olduren Cemal, "Kanm cinsel ili$ki kurmak istemiyordu. Bu yllzden kendisine tecaviiz etmek zorunda kahyordum" dedi. Goruldugu gibi sald1rganlar hie;: de hasta, sap1k, itkopuk degil, aksine evli barkb, c;:oluk c;:ocuk sahibi, i$ gllc;: sahibi erkekler de olabiliyor. Hem de bunlann yabanc1 erkekler olmas1 da gerekmiyor. Kom$u, ogretmen, akraba hatta koca olabiliyor. ~
NASIL GENEL KADIN 'OLUNUR? YA DA YAPILIR? Fahi~e
kad1nlara tecaviizu me$ru kilan TCK'n1n 438. maddesinin nimetlerinden biirun erkekler, '!iffetli" kad1nlan bir c;:1rp1da "fuhu~u kendine meslek edinen kad1n" haline getirerek yararlanabilirler. Nas1l mt? Kolay. "Zengin arabas1n1 dagdan a$1nr, fakir duz yolda yolunu $a$1nr". Once bir hukuk kitab1na gozatarak, kimleri "fuhu$U kendine meslek edinen kad1n" olarak Birikim I I I MA RT 1 9 9 0
•
tan1mlad1klanna bakahm: "Para ka~1hg1 ya da bedelsiz olarak, ki~i a)'lrmaksiz1n nerede olursa olsun cinsel milnasebette bulunan biltiln kad1nlar bu tabir i~ine girerler. Bu genel direktif i~inde kad1n1n fuhu~u kendine meslek..edinip edinmediginin saptanmas1 hakime aittir." (Sulhi Donmezer, Ceza Hukuku, s.82/66) Kad1n olmak, evli olmayan kad1n olmak fahi:?e say1lma riski ta~1yor ~il nkil yasalara gore fuhu~u meslek edinen demek, mutlaka vesikah demek degil. iyi a1na hakimin takdirine, vicdani kanaatine nas1l giivenecegiz? Neden kad1nlann hakim olmalan engelleniyor? Neden %10'la s1n1rh olan kad1n hakim kontenjanlann1 o/o5'e d~illiiyorlar? Tecaviize ugrayan kad1n1n ilk ka~1la~ugi ki~iler; polisler, hakimler, yargi~lar erkek... "Fuhu:?U meslek edinen kad1n" dedigi i~in para kar~1hg1 cinsel ili~kide bulunan erkek ve bakireleri indirim kapsam1 d1~1nda b1rakan bu tan1m, ozellikle yaln1z ya~ayan kad1nlan tehdit ediyor. Konu-kom:?u ~i颅 kayeti ilzerine fuhu~ yapt1klann1 one surup, fahi~e olarak fi~lenmelerini saglamak hi~ de zor degil. Zuhrevi hastahklann ve fuhu~un zararlann1 ve ya)'llmas1n1 onlemege dair olan kanun ve tilzilklerin geregi gibi uygulanmas1n1 saglamak amac1yla, polis ve belediye te~kilatlann1n oldugu il ve il~elerde kurulu olan Zilhrevi Hastahklar ve Fuhu~la Milcadele Komisyonlan'nda, hii;:bir ozel egitimden gei;:memi~; mahallin en yuksek polis amirinin gozetim ve sorumlulugu alundaki ahlak zab1tas1 memuru veya sivil polisle, katip ve dosya memurlan bulunuyor. Bir kad1n1n fahi~e olup olmad1g1na bu ki~iler karar veriyor. Soz konusu tilzilge gore, "izin ahnmadan i~inde gizli fuhu~ yap1ld1g1 iddia veya ihbar edilen veyahut her ne ~ekilde olursa olsun h aberdar olunan evler hakk1nda ahlak zab1tas1 memurlan tarafindan once gizli inceleme yap1hr. Bu gibi evlerde gizli fuhu~ yap1ld1g1 delilleriyle tesbit edildigi takdirde, duzenlenecek tutanaklar gizli inceleme raporlan ile birlikte en bily11k polis amiri tarafindan komisyona sunulur. Bu evler 11~ ay sure ile kapauhr. Tek ba~1na fu}:lu:? yapan kad1n hakk1nda da genel kad1n i~lemi yap1hr. "TEKRAR NAMUSLU HAYATA D0ND0RMEK"
Genel Kad1nlar ve Genelevlerin Tabi Olacaklan Hukilmler ve Fuhu~ Yilzilnden Bula~an Zuhrevi Hastahklarla Mucadele Tilzugu'ne gore, "Mukerreren ve bir~ok erkeklerle munasebette bulunmas1 dola)'ls1yle bir kad1n1n fuhu~u sanat edindiginden ~ilphe edilir ve hakkinda gizli ve etrafl1ca inceleme ile elde edilen musbet delillerle kendisinin genel kad1nlar vas1flann1 haiz oldugu meydana ~1kanhrsa, evvela bu kad1n1 fuhu!la surukleyen sebepler komisyonca ara~unhr ve kendisinin tekrar namuslu bir hayata donmesini saglayacak tedbirler du~uniiliir. Bu tedbirlerin faide ver-
medigi hallerde bu kad1n hakkinda, genel kad1nlar hakk1nda hilkilmler uygulan1r. Bir kad1n hakkinda bu hilkilmlerin uygulanmas1 Komisyon karar1na baghd1r." 路 Gelgelelim TCK'da bile fahi~elerle ilgili oyle bir onyargi var ki, "kendisinin tekrar namuslu bir hayata donmesini saglayacak cedbirler"in uygulanacag1n1 sanmak i~in epeyce naiv olmak gerekiyor. TCK'da, ingiltere'de ya)'lnlanan, homoseksileller ve fahi~elerle milcadele konusundaki bir rapor kaynak gosterilerek ~oyle yorumlan1yor: "Fuhu~a gelince rapora gore, fahi~elerin pek ~ogu, m.a ddi zaruret olmad1g1 hallerde dahi fuhu~ hayaun1 tercih etmektedirler. Bu bir ruh haletidir. Bu durumda olan kad1nlar, kendilerini daima erkekler taraf1ndan hem de bol miktarda arzuland1g1n1 hissetmek zorundad1r. Boyleleri i~in, yeter derecede arzuland1klann1 hissetmedikleri gun hayat bitmi~ demektir. Durum boyle olunca, fuhu~u sadece kanun yoluyla ortadan kald1nnak imkans1zd1r" (Gerek~eli A<:tklamah ve i~tihatl1 T.C.K./ M. Muhtar C::aglayan 3. Cilt. 669. sayfa). Bu anlay1~la ger~ekten, fuhu~u ortadan kald1rmak imkans1z. Arna gene! kad1nlann "haleti ruhiye"lerinden dolay1 degil, erkek egemen sistemden dolay1. .. TEK TEK
YA~AYAN
BA~INA
KADINFUHU~ YAPAN KADIN
Yine yukanda sozilnil ettigimiz tilzilge gore, komisyonca bir kad1n1n genel kad1n olarak tesciline karar verilebilmesi i~in: a) Fuhu~u kendisine sanat edinmek veya komisyonca genel kad1n olduguna karar verilmi~ olmak, b) 21 ya~1n1 bitirmi~ olmak, c) Yabanc1 tabiiyetinde bulunmamak, d) Tabiiyetsiz olmamak gerekir. (Yerli mah yurdun mah, herkes onu kullanmah). Gene! kad1n olduklanna karar verilen kad1nlann kimligi d iger vatanda:?lann kimliginden farkl1 oluyor. Nufus hilviyet cilzdanlan ellerinden ahnarak huviyet muayene cilzdan1 veriliyor. 21 ya~1ndan kil~ilk kad1nlar da komisyonca gizli saghk kartonu ile numaralan1yor. Bu kimligin fark1, fuhu~ izin belgesi sa)'llmamasi. Biltiln genel kad1nlar, izinli olsalar dahi, haftada iki defa, 21 ya~1ndan kil~ilk kad1nlar da on giinde bir defa kendilerini resmt tabibe muayene ettirmeye mecburdurlar. Tilzilgun 18. maddesine gore "fuhu~u tek b~1na yapan kad1nlann ikametgah edinip i~inde fuhu~ yapmay1 itiyat ettikleri yerlere (tek ba!l1na fuhu~ yap1lan ev) denir." Haftada iki kez muayeneye ve tedaviye gelmeyenler, zorla getirilerek resmt tabib muayene ve tedavisine konulurlar. Bu tutumlan tekerliir eden kad1nlar, mevcut genelevlerden birine baglan1rlar. Tek ba~1na fuhu~ yapan kad1nlar, ikametgfthlann1
57
degi$tirmek istedikleri zaman, keyfiyeti ve gec;:ecekleri evi nihayet bir haft.a once mahallin en biiyilk miilkiye amirine yaz1 ile bildirmekle miikelleftirler. Hayat boyu sosyal giivence yerine hayat boyu hayaun kontrolii var... Tek ba$1na fuhu$ yap1lan evler ic;:in komisyonca belirtilen bolgenin d1$1nda kalan evlerin sahipleri; evlerini fuhu$U sanat ve gec;:im vas1tas1 yapm1$ oldugunu bildigi birisine kiralad1g1 zaman veya kiralad1ktan sonra bu durumu ogrenir ve komisyonu haberdar etme.zse haklannda kovu$tunna yap1lir. Genel evlerde ve tek ba$1na fuhu$ yap1lan evlerde, genel kad1n olarak evli kad1n c;:ah$tlnlamaz. Kad1n meslekleri ya fahi$eligi ya da hizmetc;:ilige tekabiil ediyor olmah ki: Polis Vazife ve Saliihiyet Tuziigii'ne gore; bar, gazino, ic;:ki ruhsau alm1$ lokanta ve bunlara benzer yerde izinsiz ktz ve kad1n c;:ah$tird1gi goriildugu takdirde menedilmekle beraber buyerleri i$letenler ve izinsiz c;:ah$anlar hakk1nda takibat yap1hr. Polisin, bu kad1nlan Zuhrevi Hastahklar v~ Fuhu$la Mucadele Komisyonu'na havale etme yetkisi vard1r. Komisyon da muhtara, konu-kom$uya sorarak, gozetleyerek "ara$tlnr" ve genel kad1n olduguna karar verebilir. MUSSOLiNi iTALYA'SI - 1990 TURK.iYE'Si
Anayasa Mahkemesi, 438'e r!!ddi reddettiginden beri, sanki boyle bir indirim yeni uygulanmaya ba$lad1 gibi bir imaj olu$tU kamuoyunda. Mussolini italya's1ndan ahnan Turk Ceza Kanunu 1926'dan beri fahi$eye tecaviiz eden erkege resmi miisaadeli ozel indirim uyguluyordu. Kimbilir kac;: kad1n1n can1 yand1, kac;: erkek pac;:ay1 kurtard1 bu indirimden yararlanarak. Devletin Anayasa Mahkemesi 64 yil sonra bugun bir kez daha fahi$e oldugu gerekc;:esiyle kad1na tecaviizu me$rula$ttrd1. TCK'n1n birc;:ok maddeleri l 926'dan beri birc;:ok kereler degi$iklige ugramt$ fakat, bizim 'cinsel suc;:lar' diye niteledigimiz suc;:lan gosteren yasa maddelerinin c;:ogu giinumuze kadar hie;: degi$iklige ugramam1$. Adab1 Umumiye ve Nizam1 Aile Aleyhinde Ciiriimler ba$hgi alunda incelenen; cebren irza gec;:me, trz ve namusa tasaddi, zina gibi suc;:larla ilgili 417, 420, 422, 424, 425, 437, 438, 443 ve 444. maddeler giiniimuze kadar aynen gelmi$ler. lrza gec;:me suc;:undan, diyelim ki 7 y1l hapis cezas1 alm1$ bir adam; 34 ay, eger 438. maddenin nimetlerinden yararlanabiliyorsa en fazla 22 ay yaup c;:1k1yor. 438 BOTON KADINLARA KAR.SI BOTON KADINLAR 438'E KAR.SI
58
Devletin yasalar1, kad1n1 erkegin mulkii sayd1g1ndan kad1n bedenine yonelik sald1nlarda, bir erkegin iffetli kad1n olup olmad1gin1 olc;:u ahyor. Sald1nya ugrayan
kad1n bakire degilse, evli degilse, hele de fahi$eyse (bunu ileri siiriip kitab1na uydunnalan c;:ok kolay) erkegin suc;:unu hafifleten unsur oluyor, kad1n da tecav\izii haketmi$ sayihyor. Hakh tecav\iz yoktur! "Tecav\iz ettiyseniz sizin suc;:unuz degil, siz o kad1n1 fahi$e sand1niz" di ye erkeklere yol gosteren 438 tecav\ize davetiyedir, bizim giysimiz veya sokakta olu$Umuz degil. Bu t\ir tehditlerle kad1nlan evlere kapatmak istiyorlar. Evlere hapsolmak istemiyoruz! Netekim devletin yasalan sald1rgan1n suc;:unu hafifletici unsurlar arayarak, suc;:un bir bolumunu sald1nya ugrayan kad1n1n uzerine yiktyor. Biz, cinsel sald1nlara ugrad1g1mizda bunu kan1tlama yilkumlulugu alunda kalmak istemezken bir de iffetli oldugumuzu kan1tlamak zorunda b1rakthyoruz. "Genel ahlak ve kamu yaran", kad1n1n bir erkege ait olmas1n1, kamunun d1$1nda kalmas1n1 gerektiriyorm~, ben ahlakl1 olmak istemiyorum! iffet, ahlak kavramlan sadece kad1nlan baghyor degil mi? Kad1nlan baski alttnda tutmak ic;:in burun bunlar. Evlere hapsolmak istemiyoruz! iffetli olmak; babalann bakire k1zlan, kocalann iyi aile kad1nlan olmak, kar gibi c;:ama$trlar, p1nl p1nl bula$1klar, lezzetli yemeklerden olu$an kuc;:uk bir dunyada s1kt$mak ve ben bunu reddediyorum. iffetli olmak istemiyorum! Siz hie;: kuyruk sallayan erkek, aranan erkek, yollu erkek, hafif erkek duydunuz mu? ... Duyrnad1k, c;:unku boyle a$agilayic1 sozler kad1nlara yak1$t1nhr ancak. Devletin yasalan da bu bak1$la, belki kad1n kendisine sald1nlmas1n1 istemi$tir(!) diye bizim gec;:mi$imizi ara$tlnyor. Evlenmek isteyen erkeklerin "mazisi temiz ktz" aramalan gibi. Bizi iffetli- iffetsiz diye bolerek erkegi mazur gosteriyor. Irza tecav\izlerin sorumlulugu sald1rgan erkege ve cinsiyetc;:i devlete aittir. Cinsel suc;:u i$leyen erkekler zaten "ac;:hk, sap1kl1k" gibi gerekc;:elerle masum gosteriliyor. Oysa tum cinsel tacizde bulunan erkekleri hasta, sap1k diye hastanelere doldursak sokaklarda erkek kahr rot acaba? Fahi$elerden meslekleri nedeniyle vergi alan devlet, yine mesleklerini one siirerek sald1rgan1n almas1 gereken cezan1n 2/3 si ile fahi$eleri cezaland1nyor. Bu ne ikiyilzluluktfir? Fahi$elik sue;: degil, meslektir! Bir fahi$e $Unu soruyordu hakh olarak: "O Anayasa Mahkemesi uyeleri ilk deneyimlerini nerede yapt1lar acaba? Devle tin Anayasa Mahkemesi fahi$e tecavuze ugrad1ginda $eref ve itiban haleldar olmaz diyerek onlann tecav\izu zaten haketmi$ olduklann1 savunuyor. Fahi$e olmak tecavuzu hakh c;:1karmaz! Devletin yasalan ic;:in "Aile Nizam1 Aleyhine Curumler" 6nemli, kad1n1n bedeni, kimligi degil. Devlet cinsiyetc;:i ve erkekler lehine aynmc1hk yap1yor. Kad1nlan da kendi c;:1karlanna, ahlak anlayt$lanna gore iffetli-iffetsiz diye ayinyor. ¡ Birikim II /MART 1990
â&#x20AC;˘
Kimimiz vesikah, kimimiz evlilik cii.zdan1 sahibi, sonuc;:ta bii.tii.n kad1nlann bedenlerine el konuyor, denetim altina ahn1yor. Her kad1n bedeni ii.zerinde tasarruf hakk1na sadece ve sadece kendisi sahip olmahd1r. Ayn ca ~unu da haurlamakta yarar var: yasalara gore erkek, tecavii.z ettigi kad1nla evlenirse cezadan kurtuluyor. Yine bu anlay1~la evlilik ic;:i tecavii.z de sue;: degil. (ii.nkii. boylece bekaret as1l sahibini bulmu? oluyor. Kad1nlann bedenlerine erkekler sahip c;:1k1yor. Bunun ic;:indir ki 1srarla BEDENiMiZ BiZiMDiR diyoruz. BEKARET KONTROLUNE HAYIR!
Erkek egemen sistemde kad1nlar erkege gore, bag1mh oldugu erkege gore tan1mlan1rlar. Ahlak degerleri kad1n1n namusunun esas olarak erkegin namusu oldugunu vurgular. Kad1n1n namusu evlenmeden once babadan, evlenince kocadan sorulur. Hatta bunlar yoksa yakin erkek akraba bile bu "sorumlulugu" ta~1r. Kad1nlar evlenmeden once temiz olmahd1r, yani bakire, eldegmemi? olmahd1r. Bunun ic;:indir ki, dile de gene;: k1z-kad1n aynm1 ~eklinde yans1m1~nr. Kad1nlar ic;:in bakire olma zorunlulugu k.ad1n bedeni ii.zerinde denetim kurulmas1d1r. Bu yolla kad1nlann; kiminle, hangi ya?ta, ne zaman, nas1l, ne amac;:la (dogurmak-sevi~mek) ve nereye kadar cinselligini ya~a足 yacag1na karar vermesi engellenir. Kad1nlann bedenleri ya~amlann1n her a~amas1nda denetim alt1ndad1r. Omegin "gene;: k1zhk"ta bekaret bask1s1 gii.ndeme gelir, evlendikten sonra da kad1n kocas1ndan ba?ka biriyle sevi~tiginde ad1 "zina" olur. Toplum puna gore orgii.tlenmi~tir: mevcut ideoloji, yasalar erkegin cinselligini istedigi gibi ya~amas1n1 ho~gorii.r, hatta desteklerken, kad1nlan denetim alunda tutar, s1n1rlar koyar, daha agir cezalar verir. Bekareti kaybetme tehdidi kad1n1n cinselligini istedigi gibi dii.zenlemesine, kendisinin karar vennesine engel olu?turur. Bekaretini kaybeden kad1n evlenmek zorunda kalabilir hatta intihar edebilir. Kad1n1n bedeninin sahibi olan erkek, evlendigi "kiz" bakire degilse veya kiz1 diyelim ki hamile kalm1~sa, yani lekelenmi~se bu lekeyi temizleyebilir: Kad1n oldiinne suc;:u i~leyerek (Yasalar "adam oldii.rme" diyor). Evli veya bekar her erkek geneleve girebiliyor, iffetine halel gelmiyor, bu sue;: degil fakat kad1n1n evlilik
d1~1
cinsel ili?kide bulunmas1 sue;:! Kad1n, babaya veya kocaya, bir erkege aittir, erkegin namusudur. Onun ic;:indir ki iffetli kad1n var, iffetli erkek yok ... Kad1nlar ic;:in cinsel ya?am evlilik ic;:ine hapsedilmi~ ama bu kontrol erkekler ic;:in sozkonusu degil. iffetli say1lmak ic;:in hayat boyu bir erkege katlanmak, kahnrn c;:elunek hatta oldiikten sonra bile sad1k kaimak ongiiriiluyor. Tecavii.z bir cinsel ili~ki bic;:imi degildir. (Direnme, zevk ahnaya bak derler ya) Tecavuz; dayakla, oli.im tehdidi veya ba?ka bask1larla birlikte gerc;:ekle~tirilen erkek ~iddetinin bir ornegidir, kad1n1n kad1n oldugu ic;:in cezaland1nlmas1d1r. Cinsel tacizin en ag1n olan 1rza sald1nn1n sozkonusu olmas1 ic;:in, "penisin vaginaya girmesi" onko?ul yasalara gore: "Tenasii.I organ1n1n magdurun vii.cuduna sokulmas1 (meninin magdurun ic;:ine akmas1n1 mii.mkii.n k1lacak bic;:imde) gerc;:ekle~medikc;:e 1rza gec;:mek suc;:unun tamamlanmas1ndan soz edilemez." (Sulhi Donmezer, Ceza Hukuku, s.48). Bunu bildikleri ic;:in olsa gerek, parmakla k1zhk bozmak c;:ok yaygin bir cinsel taciz turii.. Cinsellik erkekler ic;:in varsayild1gi ic;:in kad1n1n 'hayir' demesinin naz oldugu one surii.lebiliyor. Direndiginde zor kullanarak, kad1n1 0 an olii.mle burun buruna ve/ veya delirme s1n1nna getiriyorlar. Kad1n, intihan ya da oldiirmeyi dii?ii.nuyor. Sonuc;:ta her uc;: durumda da kadin zarar gorii.yor. Bedenini sald1n arac1 olarak kullanan, kad1n1n cinselligini, cinsel kimligini a~agilayanlar sadece yabanc1 erkekler degil. Her ne kadar yasalar bundan sozetmiyor, yok say1yorsa da evlilik ic;:inde de tecavuzler var hem de san1ld1g1ndan c;:ok daha yayg1n. Yorgun gunlerin sonunda kad1ndan, koca hakki olan "kanhk gorevi"ni yerine getirmesini istiyor. Aile ic;:indeki ensest olaylann1 konu d1~1nda tutarsak, kocan1n tecavuzden ba~ka da cinsel tacizleri var. Bu, ad1 konmam1~ tacizleri omekleyecek olursak: Kad1n istemedigi halde, ~iddet kullanmadan, b1kunc1, 1srarc1 sozde cilvelerle veya ba~ka manevi baslolarla kad1n1 cinsel birle~meye "ikna" etmek, kiifur etmek, kad1n1 a?ag1layan fikralar anlatmak veya anlaulan fikralara gii.lmek, kad1n ho~lanmad1gi halde ba~kalann1n yan1nda ikisinin cinselligi hakk1nda konu~mak... Biz, kad1nlann kurtulu~u ic;:in miicadele eden kad1nlar, bedenimiz bizimdir-cinsel tacize hay1r kampanyam1zda sesimizi yiikseltmeye devam edecegiz.
,
59
--
Sosyalistlerin tart1~malan ve varolan1n otesindeki sosyalizm ZEHRA BA.$AR
•
60
B u yaz1y1 bir mektup olarak da kabul edebilirsiniz. Bag:imsiz sosyalist bir kad1n olarak guc;:lukle yazd1g1m bir mektup. Yazmadaki giic;:lugum, once, gidecegi adresi kendimle tam~makla b~lad1. "Yukanlara" gondermek istemiyordum. C::unku onlarla muhatap olmak (ya da onlan muhatap almak da diyebilirsiniz), o platforma c;:1kmak, o arenada sOz soylemek istemiyordum. Du~uncelerimi onlarla payl~mak fikri, beni rahatsiz ediyordu. Neredeyse yazmaktan vazgec;:ecektim... Neyse ki onlann s1radan, bagtmsiz ve hele bir kad1n sosyalistin s6zlerini ciddiye almayacak denli onemli i~le rin ic;:inde olduklann1 an1msay1nca rahatlad1m. Yaz1m1n konusu, tahmin edilecegi gibi sosyalistlerin durumlan ve birlik tan1~malan... Gruplar ve belli ~ah1slar aras1nda, uzun bir suredir, sosyalistlerin birligi taru~malan silruyor. Gruplar ve belli ~ah1slar kendi aralannda toplan1p, kendilerinin "en dogru" fikirlerini konu~uyorlar. i~i "onderlerine" teslim etmeye ah~m1~ "tabandaki" sosyalistlerse, her zamanki tevekkulleri ile, ortaya ne c;:1kacag1n1, ne kararlar ahnacagtn1 bekliyorlar. Okuduklanm, gorduklerim, duyduklanm ka~IS1nda uzun silredir kendi kendime soylenip duruyordum. D~uncelerimi ve duygulanm1, benim gibi d~unduk lerine ve duyduklanna inand1gtm pek c;:ok kadinla ve sosyalistle payla~mak istiyordum. Ancak yak:in c;:evremdekiler d1~1nda, birbirimize sesimizi duyurabilecegimiz, tatt1$3bilecegimiz bir alan1miz, arac;:lanm1z yoktu. Boylece yazmaya karar verdim. Bu yaz1, kitaplarla, bilmem kimin du~unceleriyle destekli, iddiah ve buyilk laflar etmemeli, olabildigince beni anlatmahyd1. "Mektup gibi olsun" fikri, boyle dogdu. Ancak yazmaya ba~lay1nca, gene tam bir rahatl1ga kavu~amad1g1m1 anlad1m. Sanki ba~kalann1n mese-
lelerine kan~1yormu~um gibi bir duygu ic;:indeydim. Karar mekanizmalanna ve surec;:lerine ele~tirel ya da kar~1 bir konumdan yakla~mak geregini duymam1~. boyle bir gelenegin hie; olmad1g1, olmas1na da gerek duyulmayan bir dunyadan gelmi~tim. "Taban" olarak gorevimiz, sab1rla "talimatlan" ya da sonuc;:lan beklemek ve "inanc;:la" uygulamaktl. Gec;:mi~te ve ~imdi neden kendimi bu alanda soz sahibi olarak hissetmedigimi merak ediyordum. Benim olmas1 gereken bir ~ey, benim degil gibiydi ... Bu nas1l oluyordu? Bugun Turkiye'de varolan sosyalizm alan1, gec;:mi~ ten gelen ideolojiler, Orgiltler, ~ah1slar tara&ndan doldurulmu~ (ya da aruk c;:ok rahathkla "i~gal edilmi~" de diyebilirim) bir alan... Ozerinde payla~1m sava~la nn1n (hala) surdugu, "as1l sahipleri" olan, (arnk) iyice s1n1rh ve dar bir alan... Yukan dogru daha da darahyor. Meydan, payla~1m sav~1n1 ve pazarhklan yilrutmeye yetkili en "guvenilir", en "bilgili", en "deneyimli" onderlere, onlar da c;:ogu zaman ortaya c;:1kmad1klanndan genellikle temsilcilerine kahyor. Tabandakilerin kaderi onlann elinde ... Bu alan, cinsiyetc;:ilik baglam1nda kad1nhg1n varolan ve olmas1 gereken konumunu algilarru~, devrimci mucadelenin geri saflanndaki hizmetli konumunu sorgulam1~, tabandan bir sosyalist ve kad1n olarak, gerc;:ekten benim degildi. "As1l sahipler" hep vardi, ~imdi de var. Ve gene yukanlarda kendilerine bir dunya kuruve'rmi~lerdi. Benim gibi birc;:ok kad1n ve sosyalistin bu alandan d~lan1yor olduklan duygusunun da bir yan1lsama oldugunu farkettim. D1~land1gim1z yer neresiydi? As1l alan, olumsuzluklan ya~ayan, oncilye guvensiz ve an1k tepelerden yOnetilmek, gelecegini birilerinin eline teslim etmek istemeyen, kendisini varBirikim l l / MAR T 1990 •
olan yap1lann d1$1nda hisseden c;:ok say1da sosyalistin oldugu alan. Haks1zhklara, ezilmelere kar$1 olu$lanyla, sosyalizme inanc;:lanyla, suskunluklan, guvensizlikleri, beklemeleri, ozgul alanlannda ba$kald1nlanyla "d1$lanm1$" sosyalistler ve kitleler, sosyahzmin asil alan1 bana gore. Ya da arttk buras1 olmah, buras1 oldugu bilinmeli... Bu yuzden kimsenin bir yerden d1$land1g1 yoktu. Onlar, kendilerini d1$lamakta israr ediyorlardi. .. Evet, bunlan yazarak ba$kalann1n i$ine bumumu sokuyordum. Sokmak zorundayd1m. <;;:unku bugilne degin ve $U anda varolan bic;:imi reddetmenin, sahiplenilmi$ ve kolay kolay b1rakilmayacag1 anla$1lan bir ortam1 terketmenin, bugun varolandan bag1msiz bir ortam1 yaratabilmenin ilk ko$ulu oldugunu dU$Uuu yordum. Bu du~uncemi, bagims1z sosyalistler ve kad1nlarla payla$mak istemi$tim. Yazarken rahatlam1$um amk.
â&#x20AC;˘ *â&#x20AC;˘ 1985'de, birle$ik sosyalist parti kurma c;:ah$malann1n ic;:indeydim. Solun dagin1k oldugu, bir yenilgi ya$and1g1, eski grup yap1lann1n oldukc;:a gev$edigi ko$Ullarda birlik fikri, bana olanak11 ve gerc;:ekc;:i gorunuyordu. Benim ic;:in birl~ebilmenin, saghkl1 bir bic;:imde birle$ebilmenin olc;:utu, gec;:mi~in muhasebesinin yap1l,m.as1, gt1nun gereksinimlerinin konu$ulmas1yd1. Grup c;:1karlanna yuz vermeden bireysel davranabilmek, ele$tirel olabilmekti. Acil bir demokrasi program1na sahip geni$ bir birliktelik, bu temelde kurulmahyd1. Orgiltlenmenin bic;:imi, partinin program1, bu tattl$malar ve b.irlik surecinde ortaya c;:1kabilirdi. Boyle geni$ ac;:1h bir birle$me sureci sosyalistlerin partisinin kitleselle$ebilmesinin de yolunu ac;:abilirdi. Ancak bu rurden beklentilerin fazla iyi niyetli oldugu kisa surede ortaya c;:ikn. Kimse kirli c;:ama$1rlan ortaya dokmek istemiyordu. Herkes grubunu, eski partisini koruma kaygis1ndayd1. Dt1$t1nce ve davran1$larda bireyselle$me yoktu. Genel toplanularda herkes kendi grubunun en iyi, digerlerinin en koru oldugunu c;:e$itli bic;:imlerde anlatmaya c;:ah$1yordu. Bunlar, sosyalistler ve sosyalizm ad1na yap1lan bir ikiyilzlulukru bana gore, Yap1lanlann gerc;:ekten birle$mek istemekle hic;:bir ilgisi yoktu. Bir yandan d1$anya kar$1 birlik soylemini surdur, ote yandan ic;:eride grup yap1n1 guc;:lendirmeye c;:ah$. Bir yandan d1$anya kaf$1 muhasebe yap1lmas1 gerektigini soyle, ote yandan ic;:eride, gec;:mi$te ve ~imdi en dogru oldugunu yinele, hatalann ad1n1 anma. Taru$ilmaz bir eskiye baghhk retorigini surdur ve kurulacak "birle$ik" particle zamanla herkesin nas1l kendi "dogru" goru$t1ne "kazand1nlacag1run" yollann1 tart1$. Ben, eskiyi konu$mak istiyordum. "Sosyalizm, dun-
â&#x20AC;˘
yada ve Tilrkiye'de bir doneme<; noktas1nda, yenile$ebilmenin, geli$ebilmenin sanc1lann1 c;:ekiyor. Her$eyi gozden gec;:irelim" dedigimizde, "Bu her$eyi reddetmenin teorisidir, bu her $eyi reddetmeye goturur" diyorlard1. Bunlan y~ad1kca, ic;:inde bulundugum c;:evreyi ve birle$ik parti c;:ah$malann1 terkettim. Yil 1990 ... Gene sosyalistler aras1 birlik c;:ah$malan var. Ben, ilk giri$imdekilere benzer fikirlerimle buradan da teget gec;:tim. <;;:aghld1g1m bir toplann ve c;:e$itli izlenimlerimle, o gilnden bu yana c;:ok $eyin degi$tigini, c;:ok $eyin de degi$medigini gordilm. Birc;:ok $ey konu$ulabilir hale gelmeye ba$lad1, ancak derinle$medi, yayginla$madi. <;;:in'de dikkatleri iyice uzerine c;:eken, Dogu Avrupa ile geli$en ve en son Romanya'da odakla$arak sars1c1 hale gelen degi$iklikler de, bence, sosyalistlerin kendilerini, konumlann1, goril$lerini iyice sorgulamalanna neden olamad1. Hatta hemen tum sosyalistler, dunyadaki alrust olu$Un, kendilerini tarihi olarak hak11 c;:1kard1gin1 ileri surebildiler. Bu denli c;:alkanuh bir donem bile Turkiye sosyalistlerini olaylann analizini yapmaya zorlayamad1. Sonuc;:ta, geli$melere, daha onceden varolan teorik kahplar, ideolojik formuller ve genel politikalara gore ah$1lm1$ isimler takmak, ah$1lm1$ tahliller yapmaktan oteye gidilemedi. Ashnda sosyalizmin "yuksek" meselelerini tartl$mak, alan1 kapmak ya da kapnrmamak tela$1, dunyada olup biteI).lerin henuz farkina vanlamamas1na neden oldu demek hence daha dogru olacak. Bu halleriyle, Turkiye'd.e hala birle$meye c;:ah$an sosyalistlerin otuz sene oncesinde ya$adiklanna hukmetmek gerekecek.
â&#x20AC;˘** B1rakahm dunyayi Turkiye'ye bir gozatngimizda $U sorulan sormakta c;:ok mu haks1z oluruz: Neden 141,142,163 gibi sosyalistleri dogrudan ilgilendiren bir meselede dahi gecikmi$ bir gazete bildirisi yay1nlaman1n otesine gidilemedi? Neden, fikirleri ne olursa olsun, 141, 142 ic;:in en . somut mucadele etme durumunu yaratan TBKP'liler obek obek ic;:eri ahn1rken "tepelerdeki" sosyalistlerin sesleri <;1kmad1, duyarhhk gosterilmedi. Toprag1n alnna onlarca madencinin gomuldugunii i$c;:ilerin ve rutun ureticilerinin tepkilerini, "438'e H2 yir!" diyen kadinlann milcadelelerini duymadilar m1? Cezaevlerindeki binlerce sosyalistin varhgin1, direni$lerini ve ya$ad1klan koru ko$ullan, i$kenceleri hanrlamalan ic;:in tepelerine balyoz inmesi mi gerekiyor? Turkiye'deki korkunc;: pahahhg1, i$sizligi, talan1,vurgunu, pisligi, yapayhg1, ye~ilin katledilmesini ya$am1yorlar, gormuyorlar m1? 61
/
Ger<;:ekten $a$1ruc1; "oncu" sosyalistlerimiz, butun bu alanlarda miicadele edip bir $eyler yapmaya cah$anlarla aralanndaki kopuklugu tam$acak yerde, bunlara dudak bukUp kitabt bir "devrimcilik-reformculuk" kap1$mas1na girebiliyorlar. Gercekten $a$1ruc1; "Yeni bir sol kultur yaratahm. Kendimizi degi$tirelim. Kad1nlann soyleyecek cok $eyi var" dendiginde, "Bitirelim $U .konu$malan da as1l meselemize donelim, zaman kaybediyoruz. ~imdi sosyalistlerin birligi var gundemde" diyerek kendi aralanndaki tart1$malara bogulabiliyorlar. Gercekten $a$1rt1c1; hala insanlara "gorev verip bekletme" gibi yanh$ bir bilinci ~1lamaya devam edebileceklerini, insanlann da onlan bekleyecegini mi san1yorlar? Neyi bekletiyorlar insanlara; ne yapmayi, ne yaptlrtmayi dii$iinuyorlar? Kitlesel bir sosyalist mucadele, onlann dl1$iindugu gibi zamanlamas1, orgiitlenmesi uzaktan tasarlanabilen, grup pazarhklan ile olu$turulabilen suni, zorlama birlikteliklerin gercekl~tirebilecegi bir $ey mi? Ya$am1n, kitlelerin d1$1nda kalarak bu mumkun olabilir mi? Gercekten ~1mc1; bunca y~nanlardan sonra hala ayn1 sozler ve anlayi$1arla mucadele edebileceklerini mi san1yorlar? Ve sosyalist kad1nlann neden uzak durduklan, sayilann1n neden bu denli az ve sosyalistlerden umutsuz olduklann1 hie dlt$unduler mi, tart1$tllar rru? Kaba bir cinsiyetcilik yakla$1m1n1n kad1nlann uzak durmas1 sorusuna yan1t olamayacagin1anlayabildiler mi? Sosyalist harekette kendilerini hizmetli konumunda gorml1$ ve bunu ya$am1$ olan kad1nlann, feminizmle kendilerini cozmeye ba$lad1ktan sonra, sosyalizm adina yap1lanlann, $U an ya$ad1klanna ve·ya$amak istediklerine ters dii$rugunu farkedebildiler mi? Gercekten $a$1mc1; sosyalizm ad1na olsa bile "erkek" olmak istemeyen, kapah kap1lar ard1nda ya$amak istemeyen, ba$kalan ad1na kararlar almak istemeyen ve "Her $ey bugiinden ba$lar; Devrim de bugiinden ba$lar" diyen, "Yann Degil ~imdi!"yi savunan kad1nlann hala kendilerin kabul edebilecegini mi san1yorlar?
•••
62
Geleneksel cercevesi ile sosyalizm, amk buna kapitalizmden kolayca ayirt edilemeyen sonuclan cagn$nnyor. Dogu Avrupa'daki son geli$melerden sonra "iflas eden" elbette sosyalizm dl1$llncesi degil. iflas eden, kolayca fa$iSt uygulamalara, kapitalizme donuveren, Marksizmin her ko$ulda ayru bicimde uygulanan dogmatik ele ahn1$ bi\:imi... iflas eden,. insan1 yads1yan, .ezen, insan i\:in degilse I ne i\:in oldugu arnk anla$1lamayan bir sosyalizm; oncu diktatoryalan ...
"Oncu"nun oldugu her yerde durum ayni. Kitleden ve y~$amdan kopukluk, hotzol., dort duvar aras1nda abnan kararlar ve yap1lan programlar. Biirokrasi ve burokrasinin ya$amdan, kitlelerden uzakla$Uk\:a giderek kastla$mas1, kendisini yeniden yeniden ureterek korkunc bir gU\: haline geli$i, tarihte sayisiz orneklerle ya$anm1$ bir siirec... insan1n aulla$mas1 ve yabanc1la$mas1, dii$iincenin gerilemesi ve gericile$mesi ... Oneil kuruma, biirokratik kuruma, devlet ayginna hizmet etmenin, insana hizmet etmenin yerini almasi. .. insan1n, bu mekanizman1n, cans1z, ruhsuz, dO.$iincesiz par\:alan olarak goriilmesi. Kendi insan1n1 yiyip bitirerek, dO.$mana kar$1 daha gU\:lu olunabilecegi yan1lgis1. Giderek kendi i\:ine, kendisine de yonelen dlt$manca bir tutum; kendi muhalefetini yaratma. Olu$an muhalefeti "basnrmak" i\:in her $eyin gecerli olmasi. (iinkii biirun yap1lanlar "sosyalizm" ve "balk" ad1na... (unku oncude "toplumun rum bilincini temsil etme" yetenegi var. Boyle bir hak verilmi$ ya da ahnm1$ ba$tan. Bu, ard1ndan butiin haklan getiriyor; s1n1rs1z haklan ... A$ag1 yukan bu durum bir as1rd1r boyle suriip gidiyor. Done done... Ya tarih, sosyalizmi kendi etra&nda donduriip duruyor ya da sosyalistler, tarihi, merkezinde kendi yan1lgilan duran bir \:emberde hapsettiler. Evirip \:eviriyor, oyuncak gibi oynuyorlar onunla. Sosyalistlerin diinyas1nda her $ey o denli programlanm1$, her $ey o denli kitaplarda yaz1yor ki ... Tarih, daha ya$anmadan belirlenmi$. Bir as1r once bilmem ka\: as1rhk program yap1lm1$. Herhangi bir degi$iklik olas1hgi da yok gibi. Hatta tam tam1na biitun degi$me ve geli$meler programlan "dogruluyor". Dil ayn1, kavramlar, anlayi$lar, manuk i$leyi$i, burun degerlendirmeler de... Orgiitlenme denince, hala herkesin ayru elbiseyi giymesi, ayn1 ~apkayi takmas1 .on kO$Ul oluyor.
••• Fikirlerin dogmatik bi\:imde ele ahn1~1ndan kurtulmak ve bireysellik varolan bicimleri ~mada iki onemli ipucu hence... Dogmatizmin onemli besleyicilerinden biri "tutarhhk". Savundugunda ve davraru~lannda mutlak ve kesin olmak, siirec boyunca sars1lmamak, degi$memek ve degi~tirmemek... "Tutarhhk", bir devrimcinin en onemli ozelligi diye bilinir. Ya da eskiden bir .orgiirun saglamhgin1n ve dogrulugunun kan1n olarak sunulurdu. Tutarbhk nedir? Ya$am1n her evresinde savunduklann1, uygulad1klann1, dii$iinduklerini hep tekrarlamaya cah$mak m1? Ya$am senin kavrayabildiklerinden cok daha zengin ve degi$ken, ya$am cok yonlii ve surekli geli$iyor. Hi\: bir $ey mutlak degil. Uzun sure ayn1 bicimde dl1$iinmenin, ayn1 politikalan ye-
, •
Birik im I I I MART 1990
ni durumu gozden gec;:irmeden savunman1n dogru yan1 olamaz. Ya degi$ecek ya eskiyeceksin. Ya tarihi hapsettigin c;:emberin ic;:inde c;:ilruyecek, umutsuzluk, gilvensizlik yayacak ya da tarihle uyumlu bir beraberligi yilruteceksin ... '80 oncesi, dunyan1n, ya$am1n mutlak hakiminin sosyalistler oldugunu dil$ilniirdilm. Diinyaya, Ti.irkiye'ye en yukandan bakar, biitiin insanlann ve tarihin sahibi gibi gorurdilm sosyalistleri. Tabii en fazla sahibi, "kesinlikle ve sonuna degin dogru olacak olan", ic;:inde bulundugum sosyalist c;:evreydi. Bu di.i$iincenin ya$antimla aram1 nas1l ac;:ngin1, beni insanlara ne denli yabanc1la$Urd1gin1, onlardan nas1l koparttig1n1 elbette sonralan kavrayabildim. D1$ dunyada her $ey ters, sosyalizme zit, yanh$ ya$an1yordu. insanlann ya~d1klannda gilzel, dogru olan hie;: bir $ey yoktu. insanlar bo$una ya$1yorlard1 sanki. C::iinkil gilzellikler, dogrular kendi dar alan1miza hapsedilmi$, hepsi bize gore s1n1rland1nlm1$, neyin guzel neyin dogru oldugu bize gore belirlenmi$ti. Ya$amdan ogrenebilecegim bir $ey yoktu. Her $ey zaten kitaplarda aynntilanyla yaz1hyd1. Onderlerimse bunlan "ya$ama en uygun hale" getiriyorlard1. Be- · nim gorevim bunlan en iyi $ekilde ogrenmek, ezberlemekti. Kararlar tam$1hp birlikte ahnmad1g1 ic;:in bunun ad1 gerc;:ekten ezberlemek oluyordu. Simdi, bilyii bozuldu. Dunya buyudu benim ic;:in, biz kiic;:iildiik. Her $eye tepeden bakacak halimizin olmad1gi bilinmeli. Dii$iinceler c;:ok kapsamh olabilir. Biitiin diinyayi kapsayacak denli genel de olabilir. Ancak onemli ve ·anlamh olan bu dii$i.incelerin o toplumun insanlan tarafindan benirnsenebilir ve uygulanabilir hale gelmesi, getirilebilmesi... Yoksa bir dii$iincenin biiti.in di.inyayi ve hatta biitiln tarihi ic;:ine alacak denli kapsamh olmas1, ba$hba$1na hakl1hk olc;:iitil olamaz. Dogruluguna insanlann inanmas1 ve buna inananlann c;:ogalmas1 onemli. Bu di.i$iinceler ona inananlar c;:ogald1kc;:a anlam kazanabilir, iizerine yeni bilgiler eklenebilir, kullan1labilir hale gelebilir. Dogmatik dii$ilnmemeyi boyle anhyorum. Ogrenmeye, degi$meye ac;:1k olmak gerekiyor. Kitaplardan, en c;:ok da y~n deneyimlerden yararlanmak milmkiin... Arna her $eye ku$kucu bakmaya, (bunca yanh$1 ya$ad1ktan sonra) c;:ok daha fazla gereksinim var. Ostelik "s1c;:ramah diyalektik di.i$iince tarz1na inan1yorum" dedikten sonra bunu yan cebine koyup tabularla, kahpla$mI$ dii$ilncelerle ya~yanlan ise hie;: anlam1yorum. Ku$kucu olabilmek, ele$tirel bir konumu gec;:ebilmek ise bireysellikle c;:ok yakindan ili$kili ... Bireysel dii$iinebilme, davranabilme grupc;:uluk anlayi$lanrun yikilamad1gi bu ortamda biraz zor kazarulabilecek bir ozellik. "Ben" demenin, "benim fikrim" demenin bireycilik, kolektif ruha aykinhk suc;:lamas1yla yiiklii bir
di.inyan1n ve gec;:mi$in ic;:inden geldik. Ashnda daha c;:ogu sosyalist hala farkhhklan hazmedememe, birbirine benzeyebilme, ayn1 dii$iinebilme, uygun ad1m yiiruyebilme gibi askeri diirtillerle ya$1yor. Birbirinin ayn1 dii$iinen insanlardan olu$an geleneksel orgiitlenme bic;:iminin, dar grup psikolojisinin, insanlarda s1g1nma duygulann1 amrd1g1n1, bireyselligi yokettigini, insanlan bu anlamda zayiflattig1n1 ve gec;:mi$te oldugu gibi hepsi birbirine benzeyen bir toptan kesim sosyalist i.irettigini dii$ili1.iiyorum. Bireyle$me, geleneksel anlayi$ta israrla bireycile$meden ba$ka bir $ey c;:agn$tlrm1yor. Bu sozci.igi.in ne anlatmak istediginin kavranmamas1ndaki 1srarda saplant1lann m1, yoksa muhalefetsiz, keyfi ve rahat bir yonetim arzusunun mu etkili oldugunu bilemiyorum. Dogrusu bunun c;:ok da onemi yok.
*•• Sosyalist mi.icadelenin her giln yap1labilir, herkesin yapabilecegi bic;:im ve anlay1$1ara sahip olmad1kc;:a geli$emeyecegini ve kitleselle$emeyecegini di.i$ilnuyorum. Her $eyin bugiinden ba$latllabilecegine inan1yorum; beklemeden, belirsiz yannlara ertelemeden... · C::ok sayida insan1n, sosyalistlerin belirlenmi$ mi.icadele alan1 ve bic;:imleri d1$1nda, kendi ozgill alanlannda, kendi sorunlanndan hareketle yeniden di.i$ilnmeye ba$lad1klan, gec;:mi$i ve bugunii sorgulad1klan, yeni gelecekler tasarlamaya c;:ah$nklan, sorunlann1 ve d11$iincelerini c;:evrelerindekilerle payla$arak ortak tutumlar gel~tirmek istedikleri soylenebilir. Henilz bu olu$umlar kendi alan1n1, ozgiinlilgiinil tam olarak kavram1$, kendi toplumsal gerc;:egine oturmu$, yolunu yontemini bulmu$ degil. .. Arna gelecegin bu alanlardan c;:1kacag1n1n c;:ok onemli ipuc;:lan da var. C::ok genel ac;:1klamalar, yaln1zca maddi temeldeki vaatler insanlar ic;:in yeterli degil. insanlar hayatin butiln yonleriyle ilgileniyorlar, bunlan ya$1yorlar. Sosyalizm ya$am1n biitiln alanlanna, anlanna, derinliklerine, sorunlanna, ya$am1n biitiiniine altematif olabilirse, gerc;:ek anlamda ba$anh olabilir, kitleselle$ebilir. Sosyalizm tarihi bir anda toplumun ba$1na konuverecek bir devlet ku$U degil. .. Sosyalizm toplumda her an ya$anan, her gun konu$ulan, her zaman arzulanan bir olgu ... Sosyalizm tarihi degil gilncel ya$anan bir olay... Varolan1 sorgulama, varolana altematif arama sosyalizmin alan1n1 oh1$turuyor. Sosyalizm, bu baglamda her giln; otobilsiin kalabahgindan, trafik s1ki$1kl1gindan, hava kirliliginden, pahahhktan, cinsel bask1dan, egitimdeki e$itsizlikten, hukuktan, adaletten, i$kenceden, her $eyden $ikayet eden, bunlan tartl$an, $U ya da bu yoldan altematif arayan herkesin konusu. Sosyalistlerin tepelerden inerek bu ya$am1n ic;:ine girmesi, kiic;:iimsedigi s1radan gilndelik
63
alan1 ve insan1 kavramaya c;alt$mas1 gerekiyor. Bu denli farkhhgi, zenginligi, rengi, kendilerine dunyay1 degi$tirme gorevi vermi$ olan bir grup sosyalistin ya da ah$1lm1$ bic;imiyle tek bir onderin kendi ba$tna kavrayabilmesine, kapsayabilmesine olanak yok. Olmad1g1 da goruldu. Bir diizlemde kabul edilebilir ama, gene! ve soyutlanm1$ ac;1klamalann y~am1n ve insanlann giinliik pratiklerini kapsayabilmesi olanakl1 degil. Bu, ancak bu alanlarda ya$ayanlar tarafindan goriilebilecek, anla$1labilecek ve ac;1klanabilecek $eyler. Blitt1n bu alanlardan c;1kacak dt1$1inceler, anlayi$lar, bic;imler, orgiitler, c;evre ve bireyler sosyalizmin
dt1nyas1ru ve giict1nt1 olu$turacak. Sosyalizm de gerc;ek anlam1yla boyle kurulabilir ve ya$anabilir... Ve ben Tt1rkiye'deki sosyalisderin tepelerdekilere ragmen gec;mi$i ve bugiinu sorgulayabileceklerine, onu yeniden ifade edebileceklerine, sosyalizmin tarihi oldugu yarulgis1ndan kunulup giinluk ya$an1labilir, her gun onun ic;in mucadele edilebilir bir $ey oldugunu anlayabileceklerine, yeni anlatma yollan bulabileceklerine ve ourun bu surec; ic;inde yeni bic;imlenmeleri olu$turabileceklerine inan1yorum... Belki de iflah olmaz bir iyi niyetliyim. Dostlukla.
'
-
64 Biriki m 11 / MA RT 199 0
Sosyalist ele~tiri ve yeni toplumsal hareketler HALiL "/:'J,11.L<;AOGLU
"Yeni toplurnsal muhalefet hareketleri" Tiirk toplumunun diisiinen ve dusundugiinii ifade eden kesimlerince belirgin bir muhalefetle ka~1lan1yor. Bu muhalefetin saptayabildigimiz birkac; yonune deginmeden once yeni toplumsal hareketlerden ne anlas1lmas1 gerektigini belirleyelim. Yeni toplumsal hareket deyince klasik politika tan1m1n1n sorgulanmaya b~land1gi entelektiiel bir ortan1da yeseren ve buna bagh olarak emek-sermaye c;ausk1s1 d1s1nda kalan bir dizi c;auskiy1 on plana r;1kararak muhalefet yapan diisunce ve eylem odaklann1 anhyoruz. Yeni politika, ckonomik, toplumsal, yerel ve askert gavenlige <lair sorunlar etralinda tan1mlanan "eski" policikan1n tersine, yasam tarz1, C$itlik, bireysel kendini gerc;eklC$cirme, kauhm ve insan haklan kavramlann1 sorunsallasunr. 1 Bu hareketleri karakterize eden en Onemli ozellik ise yap1 taslann1n kavramlar degil, toplumsal aktorler olmas1d1r. Turkiye'de yeni toplumsal muhalefet hareketlerinin ka~1s1nda, biraz da sas1ruc1 bir sekilde sosyalist muhalefeti goriiyoruz. Yani, sosyalist kesimin tan1mlad1gi miicadele nesneleri bak1m1ndan 1980 sonras1 Tiirkiye'sinde belirgin bir zenginlesmeden soz edebiliriz. Sosyalist hareket yeni toplumsal muhalefet hareketlenne neden muhalefet ediyor. "BiRLiK VE B0T0NL0C0 BOZAN" HAREKETLER
Oncelikle, yeni toplumsal hareketlerin tek tescilli toplumsal muhalefet olma iddias1ndaki sosyalist hareketi hedefinden sapuran, birlik ve burunlugunii bozarak gO<;suzlestiren bir misyon yuklendigi soyleniyor. Bu noktada sokaktaki sosyalistlerin elestirileriyle "miirekkep yalam1s" kesimin elestirilerini kesin r;izgilerle birbirinden ayirmak r;ok kolay degil. Dahas1, elC$tirilerin odag1nda yer alan "birlik-beraberlik" soylemi, bir;imsel de olsa, yasal/ resmt politik soylemin hamasi nutuklann-
dan kolayca ayirt edilemiyor. Sosyalistler-komilnistler "devletiyle milletiyle bir biitiin" olan Tiirkiye Cumhuriyeti ic;in bir tehdit olustururken, feministler, <;:evreciler, anti-militaristler, escinseller vb. sosyalist hareketin (olmayan) birlik ve beraberligi ic;in bir tehdit olusturuyorlar. Adi ne olursa olsun, toplumsal muhalefet olmak isteyen herkesin birlik ve beraberlige ihtiyac1 vardtr. Ancak doktriner gerekc;eleri pozitif bilimlere has nedenselligi kullanarak zorunlulukmus gibi dayatmak hangi toplun1sal kesimin parc;alanmamak zorunda oldugunu belirlemez. Kuskusuz bunun pek c;ok kosulu vard1r. Bu kosullann en onemlilerinden biri ise "inand1nc1hk" olsa gerek. "iTHAL" iDEOLOJiLER â&#x20AC;˘
Sosyalist kesimden gelen ikinci elC$tiri, yukanda an1lan yeni toplumsal hareketlerin "Tiirkiye ger<;:egini" yans1tmayan, "ithal" ideolojiler oldugu noktas1 iizerinde duruyor. Boylece kendi dinamizmini evrensel yasalardan alan sosyalizm, Bau kapitalizminin meyveleri olan bu hareketleri kiyas1ya elestiriyor. ic; dinamiklerle gelisen hareketlerin kendinden menkul olumlulugu ve sosyalizmin ne kadar "yerli" oldugu bir yana, o hie; kimsenin tan1mlayamad1g1 "Ti.irkiye gerc;egi"ne yabanc1 olan Ban kOkenli olma, hatta burjuva ideolojisi olma yolundaki elestirileri anlamak pek miimkiin degil. Boyle bir elestirinin hakl1hgin1 kabullenmek ir;in oncelikle gizil bir varsayim1n ger;erliligine "inanmak" gerekiyor. Bu varsayim, diisman1n tum toplumsal keneleri belirleyen ve 1an1mlayan eek bir kaynaktan beslenen bir biitunli.ik tas1d1g1 diisiincesi olarak saptanabilir. Bu kaynak kapitalist toplum diizenidir. iktidar ve muhalefetin diyalektik ilisI
jllrgen Habermas, "New Social Movementsn, Telos, No: 49, Giiz
1981 . s.33
65
kisi geregi, dl1$man bir kez saptand1ktan sonra, oncelikler hiyerar$isini belirleyen sosyalist 1oplu1nsal analiz c;orap sokugu gibi ilerler. Kendi ic;indc tutarh ve anla$â&#x20AC;˘labilir bir pozitivitesi olan kapitalizm (burjuva duzeni), yine tutarh ve anla~1labilir bir pozitivitesi olan/olmas1 mutlaka gereken kendi kar$1Un1, sosyalizmi yaratacakur. Boylesi bir butunluge sahip, aktorlerin oznel iradeletinden bag1ms1z i$levini surduren yiice makineye nas1l olur da boluk-porc;iik, dogru durust bir onderlik anlayt$1 bile geli$tircn;eyen hareketler muhalefet edebilir? Oysa yeni toplumsal hareketler, toplumsal ya$am1n yahn ilkeler ve yasalara indirgenemeyen zenginligi gibi bir anlayt$lan yola c;1karak, bizi bu varsay1m1n gec;erliliginden ku$ku duymaya davet ediyor.
â&#x20AC;˘
" 12 EYL0L'0N ORONO" OLMALARI
66
Oc;uncii ele$tiri ise yeni toplumsal hareketlerin ic;eriklerinden ziyade ortaya c;1k1$ bic;imleriyle ilgili: Oportiinizm suc;lamas1. l 2 Eyliil askeri darbesinin genelde solu hedef alan y1k1c1 etkisinden sonra olu$an ortam1n "tum kotiiluklerin anas1" olarak sol muhalefeti gosteren ideolojisi ve dunya politik/ekonon1ik konjonkturu ile buyiik bir uyum ic;inde geli$en yeni muhafazakar liberal soylem, soz konusu toplumsal hareketlerin verimli topragtn1 o1U$turdu. $iiphesiz bu bir saptama olarak dogrudur, ancak bir ele$tiriye me$ruiyet zemini olamaz. <;unku, her $CY bir yana, bu ele$tiri yukanda ozetlenen ikinci ele$tiri ile ozunde c;eli$mektedir. Yani, Turkiye'de filizlenen ycni muhalefet odaklan bir yandan 12 Eylul'iin bir iirunu olacak, ote yandan "kokii dt$arda", "ithal ideoloji" damgas1n1 yiyecek. Bu gCirii$ olsa olsa 12 Eylul asket'I darbesinin politik sonuc;lann1 (askerleri memnun edecek Olc;ude) abanarak Turkiye s1n1rlann1n otesine ta$1mak anlam1na gelir. Daha gerc;ekc;i bir perspektife ihtiyac; duyuldugu ac;1k; Turkiye'de hala $6yle sorular sorulabiliyor: "Acaba erkeklerin c;ogu cezaevinde oldugu ic;in kad1nlar onahg1 bO$ mu buldular, ondan m1 ~u kadar kad1n hareketi buyudii?"2 Boyle bir durumda, kanlann1n, sevgililerinin, kIZkardC$ ve annelerinin feminist olmas1n1 istemeyen sosyalist erkeklerin cezacvine girmesiyle feminist potansiyel ta$1yan bu kac.hnlann bir yandan yak1nlann1n esaretinin yas1n1 tutarken diger yandan feminist orgutlenme yoluna gitmeleri gibi tats1z bir durum onaya c;1kard1. Daha tutarh ve gerc;ekc;i bir perspektifi Frans1z sosyolog Alain Touraine k1smen olu$turuyor: i$c;i hareketinin dCl$Cl$Cl, "Oc;uncu Dunya ulusal kurculu$ hareketlerinin bask1c1, hatta fanatik rejimlere donU$11mu, Sovyct muhaliflerinin etkisi, populer ve ozgClrlukc;u oldugu varsayilan kimi hareketlere duyulan insanhg1n kaderine dair geleneksel gt1veni yikmL$Ur. 3 Bu gClven kayb1n1n ve hayal kinkhg1n1n dunyadaki somut sonucu bireyci, estetik kultiirlerin olu$umu ve marjinal ayaklanmalar" ise, Turkiye'de 1980 darbesinin he-
men sonras1nda askerlerin ve temsil ettikleri ideolojinin buldugu populer destek olmu$tur. Son zamanlarda gucunu kaybeden bu destek, yerini insanltg1n kaderini belirlemek gibi bir iddias1 olmayan, ama dunyadaki orneklerinin gosterdigi gibi oldukc;a etkili toplumsal hareketlere b1rakmaktad1r. Bu yakla$tm dunyan1n kurtulu$unun anahtann1 i$<;i s1n1fin1n eline veren sosyalist ideoloji kadar iyimserdir, ancak, en az1ndan $imdilik, ondan daha gerc;ekc;i oldugunu soyleyebiliriz. insanhg1n ertelenmeye taham111ulu ohnayan acil ihtiyac;lann1n sozculugunu yapan bu hareketlerin onemli dayanak noktalanndan biri sosyalist devrimin inand1nc1hg1n1 yitirmesi ise digeri henuz devrimini gerc;ekle$tirmemi$ ulkelerin gozleri onunde cereyan eden ve aralanndaki uc;urumlara ragmen ad1 her yerde "sosyalizm" olan pratiklerdir. TOPYEKON PROJEDEN YOKSUN OLMALARI
Bu yaz1 c;ecc;~vesinde ele ahnabilecek dorduncii ve son ele$tiri yeni toplumsal hareketlerin topyekan projeler yerine g6rece daha k1smi, daha yerel, daha bireyci nitelikler la$1mas1 noktas1nda temellendirilmektedir. Bu elC$tiriyi incelemeden once sosyalist topyekan projenin ic;erigine daha yakindan bakmak yerinde olacakur. Sosyalist topyekCin projenin nihai hedefi ba$at toplumsal s1n1flar aras1ndaki a<;:1k <;atl$k1y1 don11$tiirerek, toplumsal c;att$ktlann toplumsal ve kultiirel kontrol mekanizmalan arac1hgtyla en aza indirgendigi "kapah" bir toplum yaratmakur. Bu toplumun temel ilkeleri ise ozgurluk, C$itlik ve kardC$1ik (yolda$hk) olarak saptanabilir. 01$tan gelecek her rurlil. bozguncu etkiye kaf$1 kapanan toplumun bu idealleri FransIZ Devrimi sonras1 burjuva idealleri ile ozde c;eli$memektedir.5 Ashnda kafalanm1z1 belli etiketlerle s1n1rland1rmadan d0$11necek olursak, hangi ad alnnda olursa olsun, "biiyiik proje" uretmek, irk farkhhklan olmayan, etnik az1nhklann hak aramad1g1, cinsel tercihlerin heteroseksiiel yonde yap1ld1g1 ve hatta cinsiyetsiz, dogayla ban$1k bir insanhk nosyonunun pC$inden ko$mak anlam1na gelecektir. Bu g6ru$iin en saglam destek<;:ilerinin feminizm elC$tirilirken her lirsatta "kad1n erkek yoktur, insan vard1r" safhg1ru dile getirenler oldugunu sOylemek gerekir. "BolucOluk" ele$tirisinin alunda yatan gizil varsayim kendisini butun etkililigiyle bu elC$tiride de gosterrnektedir: Birlikten kuvvet dogar! Oysa kuvvet her zaman "bir $eye gore"dir. Tum dunya i$c;ileri birlC$tikleri zaman belki dozen c;oker, ama sozgelimi, tum dunya tOketicileri de birlC$tik2 Ay$e Oiizkan'la sOyl~i, i$te ROportaj, Ekim 1989. s.68 3 Alain Touraine, "An Introduction to the Study of Social Move-
ments", Social Research, cilt: 52, No: 4, Kis 1985, s.767 -t Touraine. a.g.e., s.768 , Bu Onennenin kapsamh bir Lartl.$ma51 i~in bkz. Zygmunt Bauman, "The Left as the Counter-Culture of Modcmiry", Telos, No: 70, K1$ 1986-87, s.81-93 Birikim 111MART1990
lerinde duzen yine c;:okebilir. 0 halde, eger tek bir toplumsal ozne mutlak bir misyon yilklenecekse (ki bu gunumuzde pek olanakl1 gorunmemektedir) bu oznenin duzeni "satin alarak" ayakta tutan tuketiciler degil de "ureterek" ayakta tutan i~c;:iler olmas1n1n saglam kuramsal temelleri ve inand1nc1 toplumsal gerekc;:eleri olmas1 gerekir. Dinsel bir "fundamentalizm"i and1ran bu perspektifin en buyilk hatas1 toplumsal aktorlerin varhg1n1 yads1mas1 ve boylece kurulacak olan tek merkezli toplu1nu "kapah" tutacak pozitif bir giicun varhg1na olan utopik inanc1d1r. Bireycilik suc;:lamas1n1n bir diger yonu de sosyalistlerin burjuva bireyciligiyle yeni toplumsal hareketlerin bireyci estetikleri ve alt kulturleri aras1nda kurduklan paralellikle ilgilidir. Bu ele~tiriyi daha iyi anlayabilmek ic;:in sosyalist toplumsal analizin ve benzeri turn sistemci/ fonksiyonalist toplumsal analiz okullann1n "bireye"
ya~lmlann1
iyi degerlendirmek laz1md1r. Bir b~ka deyi~le, bireyin/ toplumsal aktorlerin mi yoksa toplumsal sistemin mi ba$at oldugu sorusunu tart~ma platfonnu sosyalist olan ve/veya olmayan toplumsal muhalefet hareketlerini a~ar. Ancak yine de ~unu soylemekle yetinelim: Anthony Giddens'in bir toplumsal analiz nesnesi olarak gelenekleri muhafazakar kesime terk etmenin yersizligine i$aret etmesi gibi, biz de bireyi ve oznel anlamlan burjuvazinin liberal 6gretisine terk etmenin c;:ok anlamh olmayacag1n1 soyleyebiliriz. Bu yakla$1m ilk bakl$ta c;:ok yad1rgauc1 gorunebilir. Ancak, oznelciligin savunusunu yapabilmek ic;:in bireyin analitik olarak c;:ekilip c;:1kanld1g1 ve boylece yap1c1/kurucu rolunun yads1nd1g1 toplumsal baglama geri dondurulmesi ve suni bir gerilime ka}"nakhk eden birey-toplum ikiliginin yads1nmas1 yeterli olacaknr.
â&#x20AC;˘ â&#x20AC;˘ I
67
Yenic;eltek ikinci 12 Eylul'u ya~ad1 . <;ETIN UYGUR
68
Yenic;eltek maden i~c;ileri ikinci bir 12 Eylul'u farkh bir bic;imde ya~ad1. Sonuc; 68 maden i~c;isi olduruldu. 7 $ubat giinu saat 7.l 5'de Yenic;eltek Linyit i~let mesi'nde patlayan grizu 68 maden i~c;isinin hayanna son verdi. Olay uzerine ac;1klama yapanlar "i~ kazas1" diyetnedi. "Yetkili agt.zlar" ah~1lm1~ ac;1klamalan olan "beklenilmeyen i~ kazast sonucu" diyemediler. Diyemediler, denilemezdi. <;unkii olay bir yan1yla geri ceknolojiyle ve bilim d1~1 c;ah$malann sonucu olarak ya~n1rken diger yan1yla ortadan kald1nlan demokratik haklann beklenen sonucuydu. Oretim panosunda yapilan gaz olc;i.imleri (co, ch4) tehlike s1n1nn1 a~mt$ durumda. Oretim panosu haz1rhg1nda ve temiz hava baglannlannda nakliyede, ula$1mda, uretimde tam bir ilkellik ve bilim d1~11tk egemen. Olay antnda kullan1lmas1 gereken kunarma arac;lan devre dt$1 ve onlar1 kullanacak ekipler yok. Tum bunlar projelerde, kay1tlarda gozukuyor. Arna bunlan goren ve denetleyen Enerji Bakanhg1, <;ah$ma Bakanhgt'n1n y1llard1r i~leyi$e seyirci kald1g1, bir anlamda "devam" dedigi goruliiyor. i~yerindeki ~l~ma duzeni, 12 Eylul sonras1nm siyasi yap1s1na uygun degi$im gosteren yonetimlerin tek yanh belirleyiciligi ile ortaya c;1kmt$. i~c;iler kendi iradeleri dt~I Ortaya <;tkan Sozle~melerdeki haklan konusunda bilgiye sahip degiller. Ocret ve ikramiyelerindeki gecikmeleri sorduklannda i~verenden once sendikayi kar$ilannda buluyorlar. Taleplerine gerek i$verenin ve gerekse sendikantn verdigi yan1tlar i~ileri 'suc;lamak' oluyor! Davran1~lann1n gec;m~i karalarcas1na "ana[$i ve teror" istemek oldugu, 12 Eylul oncesi sendika anlay1~1n1 getirmek oldugu sald1ns1n1 alan i~c;iler susuyor. Can guvenligi olmayan, i~ guvencesi olmayan bir c;c1!1$1na duzenini yaratan dogrudan ve dolayh olarak
Sanayi Bakanhg1'd1r. <;unkii i~letmenin bagh oldugu Yenic;eltek Komiir ve Madencilik AS. Seker Fabrikalan taraftndan kurdurulmu$tUr. Seker kazanlann1n kaynamas1 ic;in gerek duyulan enerjiyi saglamak isteyen bu ~irketin vc i~letmenin y6netimini, politikas1n1 Sanayi Bakanhgi belirlemektedir. 1980-84 aras1 yonetime egemen olan du~iince ulke yonetimini elinde bulunduranlarla aynilik ta$•yordu. i~yeri asketi bir us haline getirilmi~ti. Oyle ki i~letme mudurii, bolgede giivenlik sorumlusu ve yorenin giic;lii egemenleri, ortak madencilik $irketi bile kurmu~lard1. i~let mede c;alt$an maden i$c;ilerinin 700'e yak1n1 Et Bahk Kurumunda kurulan so~u merkezlerinden, i$kencelerden gec;irilmi~ ve sonuc;ta Yenic;eltek Devrimci Yol davas1nda 574 i$c;i yargtlanm1~t1r. Buyiik bir c;ogunlugu i$ten c;1kanlm1$, asken bir kt$laya c;evrilen i$yerinde estirilen teror alnnda giivencesiz c;ah$amayacaklann1gorenler i~ten aynlmt$tlr. Her talebin uzun sure "Et Bahk" tehdidi alnnda ka[$1landigi i$yerinde tam bir suskunluk ve teslimiyet oturtulmu~tur. Olayin ya~nd1g1 vardiyada 15 i~c;i art1k goz gore oliime gitmek istemedikleri ic;in i~yerini terketmi$tir. 1984 sonras1 iktidardaki isim degi$iklikleri ve onlann tercihleri i$letrnede de degi$imlere neden olmu~. tarikat ili$kileri ic;inde bulun an ki$iler belirleyici olmu~tur. insanlann, c;ah~nlann iyiyi, mutlulugu ara~lanna, giizeli istemelerine "ahreti" g0steren, y~ daki giizellikleri ise sermayeye sunan bir dli$unce tek belirleyici olmu$tur. 12 Eylul'i.in kitlelere halka yonelik bu politikas1 "olumline ~b~rak daha fazla iiretim, daha fazla kan ve gozy~1" olarak y~nrnaya b*" lam1$Ur. Bundan once de patlayan grizu bayram tatiline rastlad1gi ic;in sadece 5 i~c;inin oltimline neden olmu$, arna olay o gi.inun ko~ullannda duyurulmadan gec;~tirilmi~tir. Ancak i~c;ilerde beliren laptrdanBirikim 111MART1990
ma yeni bir orgiitliiliik noktas1na dayanm1~ur. Yakalanan onderler i~ten <,;1k1~ alm1~, ama durdurulamam1~ur. Yeni i~r;:ilerin, 6zellikle i~veren taraf1ndan getirilenlerin duyup ogrenerek "Yeraln Maden-i~ gibi sendika yaratahm, ama ya biz de komilnist olursak" bir;:imindeki <,;eli~kilerle dolu istemleri durdurulamaz boyuta
gelmi~tir.
Sonur;:ta ~ubat ay1nda sendikalar1n1 olaganilstil kongreye goturme ve yeni bir anlayi~la i~verenin kar~1s1na dikilme karan alm1~lard1. Ne var ki 68 arkada~lann1 oldiiren olay bu kez de c;:ozilmil farkh yerlere gotiirmii~tilr. YERALTI MADEN-i$ VE i$vi KONSEYLERi Ya~amad1klan
halde savunduklar1, ya~ayanlann diinun sessizliginden bugiiniln onderligine dogru c;:ekrigi maden i~r;:ilerinin gec;:mi~ orgiitluliigil Yeralt1 Maden-i~'i k1saca a<,;mak gerekmekte. Yeraln Maden-i~ orgiit yap1s1 olarak i~<,;i Konseylerine dayanmaktayd1. 25 i~c;:iden ve kendi aralannda se<,;tikleri bir sozciiden olu~an bu konseyler sendikal demokrasinin varhgin1n kaynag1yd1. i~r;:iler bu yap1lanyla i~yerindeki <,;ah~ma dilzeninde belirleyici olabiliyor, sendikan1n tum kademelerini belirleyen, denetleyen, kararlar iireten ve uygulayan bir duzeyi yakahyordu. i~yerlerindeki c;:ah~ma diizenlerinde belirleyici olmak uygulanan teknolojinin degi~tirilmesi ne kadar uzanabiliyordu. Nitekim 1980 oncesi i~let medeki muhendislerin de dahil edildigi toplanolarda tespit edilen bir "istihrac;: sistemini" i~verenlere kabul ettirerek uygulamaya sokmu~lard1r. Oretilen komuriin halka ula91m1nda kar$1la$1lan 'zorluklarda da fiili olarak devreye girerek karaborsaya engel olurken koy, kasaba, kent ve mahallelerde kurulan komitelerle halk1n yakacak sorununu c;:ozmeye yonelmi~ler dir. Koylu, memur, ogretmen, polis, i~c;:i, herkes hir;:bir ay1nma ugraulmaks1z1n uretilen komurden yararlanm1~lard1r.
i$yerinde okuma yazma kurslan ac;:1lmas1, saghk istasy?nlar1 kurulmas1, tahlisiye ekiplerinin olu~turul mas1 saglan1rken sozl~melere kadar gec;:en yap1lanyla yonetme bilincini kazanan konuma gelinmi~tir. i~veJ renlerle dogan anla~mazhklarda i$verenlerin <;ekilip gitmesi <,;al~malarda hir;:bir akSamaya neden olmam1~, aksine yonetme bilincine ula~an i~c;:iler i9verenlerin "zarar ediyoruz" yalanlann1 ortaya c;:1karm1$lard1r. Can giivenligini tehdit eden durumlarda ilretimleri durdurmaktan, panolan kapatmaktan <;ekinmeyen i9<;ilerin bolgelerde yayginla$nrmaya <,;ah91lan "komilnistler komur <;1karmay1p bizleri komursiiz birak.tyorlar" propagandalann1n iizerine gitmekten geri durmam1~lard1r.
Maden i$c;:ileri sendikal alandaki bu <;ah~malann1n i~yeri c;:itlerini ta~an ve ya~anan donemin steak mucadelesine girmekte de kararh olmu$lard1r. Oturduklan bolgelerdeki anti-fa~ist mucadeleye de kaulm1$lar, ozellikle ABD Biiyukelr;:iligi birinci katibinin (Turkiye bu ki$inin geri c;:ekilmesini daha sonra ABD'den istemi$tir) yol gostericiliginde ba$layan fa$iSt orgiit\enme ve sald1rtlar kar91s1nda gorevlerini gii<,;leri oran1nda yerine getirmeye <;ah$IDI$lard1r. Bu nedenden dolay1d1r ki, 12 Eylul sonra~1 ac;:1lan Yenic;:eltek Devrimci Yol davas1nda 141, 142, l 46/ 1-3 ve yasadt$1, siyasi·ama<;h grev yapma ve kanlmaktan dolay1 yargiland1lar. 387 maden i$c;:isi greve kaolmaktan, 46 i9c;:i de l 46/ l-3'den ceza ald1lar. 12 Eylul sonras1 YHK'n1n sozle~meleri yenilemesinde Yenic;:eltek sozle~melerinde yap1lan degi9ikliklerin gerekc;:eleri daha sonra c;:1kanlan sendikal yasalara gerekc;:e olarak getirildi. 6rnegin i~verenin bu sozle$meye uymak zorunlulugu maddesi <;1kanld1. i9yerindeki c;:ali~ma duzeninin belirlenmesinde i~c;:ilerin kauhm1 kald1nld1. Gerek<;e olarak "i~verenin mulkiyet hakk.tna -ozgurlugune- miidahale" getirildi. i$c;:i ve i~veren temsilcilerinin e~it haklara sahip oldugu ve de i$c;:ilerde yonetme bilincinin somut gostergesi olan i~yeri yap1lanmalar1 c;:1kanld1. Butun bunlann sonras1nda 12 Eylul'un siyasi sald1ns1n1 buyuk yaralar olarak ya$ayan i9c;:iler, bugun, kapanmayacak ikinci buyuk yarayi ald1lar. i$YERi ORGOTl.ENMELERiNE DOGRU
Bu yaralann sanlmas1, bir daha ya$anmamas1 ic;:in atmak zorunda olduklar1 adi.mlann bilincine kotu de olsa boyle bir olayla bir kez daha yakla~1yorlar. Gerc;:ek sorumlulann 12 Eylul yonetimleri oldugu ve sorunlann ustesinden gelmenin ancak kendilerinin devreye girmesiyle mumkun oldugunu kavnyorlar. Cenazelerinin devlet toreni ile kald1nlmas1na "dirimize sahip <;1kmayanlar olumuze sahip ~1kamaz" diyerek kar91 dururlar. Sendikal anlayi91n1 s1n1fi giidulen olarak goren, ortaya koyan devlet sendikas1 Turk-i~'i kovdular. Yenic;:eltek'te ya$ananlar ne oraya ne madencilik i9koluna ozgudur. Bu tum i~<;i s1n1ftn1n bugiin ic;:inde bulundugu somut durumun a~1k gostergesidir. i$c;:iler bir yandan kendi c;:ali9ma alanlanna diger yandan ya9an1lan duzene kar91 altematif politikalar ureterek bizatihi kendileri devreye girmedikc;:e (eltek'ler ya~anmaya devam edecektir. i9yerl~rini insanca <;ah$ma duzenine kavu~turman1n, 12 Eylul'iin ahp goturdugu insanca ya~ama haklann1 kazanmarun i~<;ilerin i9yerlerindeki orguduluklerini yaratmaktan ge<;tigini hayat bir kez daha gosterdi.
69
S
0 S Y A L
Z M
T A R
Kemalist komiinizm: Sabiha Sertel'in makaleleri
70
S abiha Han1m, an1lannda $Dyle diyor: (Roman Gibi, Ant Yay., s.198 ve 203) "...Fransa'da Voix Europtenne• (Avrupali Sesleri) adh bir dergiden, M~el Loren imzah bir 111ehtup alln1$tlm. Benden a~ yaz1 istiyorlard1. Biri Tu rkiye'nin ekonomik durumu, ikincisi o gunlerde Tilrkiye'de haz1rlanan toprak reformu kanun tasans1, bir de Tilrk kad1n1n1n durumu ilzerine idi. Kendisine beni saith vermi$1er. Ben bu a~ yaziy1 da gD11dem1i$lim. Dergide yay1nland1. Fransa'da bulunn1amda11 yararlanarak hendilerini burolannda ziyaret ettin1. Beni buyuk bir ilgiyle ka~1lad1lar... " Tarkiye'ye dDnt1$Unden bir sare sonra, ir;i.$1eri Bakan1 Sukni Kaya, Sabiha Han1m1 Pera Palas Otelinin buro haline getirdigi misafir salonuna ~agtnr: - Sen bu derginin bir komiinist dergisi oldugunu bilmiyor musun? - Hay1r, bilmiyorum, bilsem de yazanm. Eger yazd1g1m yaz1larda bir su~ varsa, bunun hesab1111 savc1lih benden sorar. Siz i~~leri Bakan1S1n1z, sorgu hal1in1i degilsinjz. - Ben soranm, toprak hanununu tenhit ediyorsun, hem de bir yabanc1 memlekette, bir l1omunist dergisinde. 0 zamanlar Sukni Kaya'n1n haz1rla~1g1 toprak kanunu tasans1 Meclise gelm~ti. Ben bu ha11u11un iyi tarajlann1 belirttigim gibi, eksik tarajlann1 da yazm1$t1111. Bu, Suhni Kaya'n1n ho$una gitmemi$...
H
N D E N
8 E L G E L E R
Cevap verdim: - Yabanc1 me111lehetlerde ~1han gazetelere dergilere yaz1 yaz1la1naz, diye kanunlarda bir 111adde yolitur. Hem ben d1111 ak$am i$ Bankasi Milduni Muamnier E1i$'i11 garden partisine davetliydim . Batun gazetecilerle beraber... Celal Bayar benimle tan~ mah istem~, geldi. Bana Voix Europtenne'de yazd1g1m yaz1lan begendigini sDyledi. Ba$- Sabiha Sertel bakanrmrz begenir de SolculuOu Kemalizmin Otesine geymiyor. siz ne diye beni su~lars1n1z? Sukni Kaya ~oh laubali konu$an bir adamd1. - Bana bah, Celal Bayar bu derginin ne dergisi oldugunu bilmez. Bu fikirleri b1rah, senin polis 1nudurlagandehi dosyalann tavana ula$tl. Sen memlehetin hiymetli bir yazansin ... Seni mebus yapanz. Fikirlerinden daha iyi faydala111nz. Ben hem<n ayaga kalktim. - Bana inan~lanm1 mebuslukla degi$memi 1ni teklif ediyorsunuz? Te$ehkur ederim. Allaha1s1narlad1k." Sabiha Sertel'in bu dergide ~e$itli konulara dair yedi yaz1s1 (1l11111$t1r.
METE TUN<;AY • Revue bi-mensueUe pour les pays danubiens et l'europe du sud-est (Tuna Olkeleri ve GOneyd<>gu Avrupa i~in 15 gOnde bir ~1kan dergi)
•
Turk kad1n1n1n evrlmlne bak191ar
Turk kad1n1 son yillarda, kom$u ulkelerin ve hacta baz1 buyuk kurulu$lann kad1nlanna oranla buyuk ve suratli bir evrim ge<;irmi$tir. Bu hareketin ilk temelini 1908 Devrimi'nde aramak gerekir. Bu devrimden once, feodalice ilkeleri iizerine temcllenen Osmanh imparatorlugu zaman1nda, t1pk1 i$<;i, kOyli.l ve tum vergi verenler gibi Turk kad1n1 da haklann1n buyiik bir bOli.lmunden yoksundu. Turk kad1n1n1n hak ve ozgurluk sava$1m1 1908 Devrimi ile ba$lad1. 1908 Turk burjuvazisinin devrimi Oon Turkler Devrimi) feodal hukumranhga ve onun taraf1ndan somilrulen bagtmh s1n1flara kar$l bir tepkiydi. Biltun vatanda$lara e$it haklar saglad1g1n1 sOyleyen bu devrim, ayn1 $ekilde Turk kad1n1na da baz1 haklar vermek istedi. Arna "Anayasa Devrimi" eksik ve soluksuz bir hareketti. Rolu zorbay1 devirip yerine anayasal bir hukumran1 ge<;irmekle s1n1rhyd1. Anci-emperyalist bir sav3$1ma giri$memesi yuzunden ulkenin ekonomik bag1ms1zhgtn1 savunamad1, dolas1yla kad1n1n lehine temel hir;bir $CY ger<;ekle$medi. Kadtn l 9 l 4'de hayata girdi ve bu toplumsal ve ekonomik gerekliligin beliri$i ile oldu. Erkegin cepheye ta.$1nm1$ olmas1 nedeniyle kad1n kitleler halinde uretime dogru <;ekildi. Diki$ atolyelerinde, bez dokuma ve tutiln fabrikalan ile o gune kadar girmemi$ oldugu sanayi dallannda .;al[$maya b3$lad1. Kadmm posta telgraf hizmetleri ile hukOmet idaresinde buro gorevlisi olarak c;:ah$maya ba$lamas1 da bu doneme rastlar. Daha o zamanlar bir yan-somurge olan Turkiye, 1914 sava$1nda payla$1lacag1na ili$kin i$aretler gordu: Bu durum yabanc1 ordulann i.llkeyi i$gali ile sonuc;:land1. 1914 sava$1 bir bak1ma Asya'n1n gii<; kazanm1$ burjuvazisinin yeniden dogu$unu, bir bak1mdan da kad1n1n kitleler halinde i.lretime kat1hm1n1, ard1ndan da kad1n1n hayattnda gerc;:ekle$tirilecek olan reformlann maddi temellerinin haz1rlan1$1n1 gOsterir. KURTULUS SAVASI
istanbul'un emperyalist ordular taraftndan i$gali ve bunlann Anadolu'nun ic;:lerinc kadar yay1lmas1 KurtulU$ Sava$1n1 dogurdu. Mustafa Kemal'in emrindeki halk kitleleri Anadolu'da iki dt1$mana kar$1 sava$1yordu.: Bunlar, halife, feodalite ve din adamlan olan ii; du$manlar ve emperyalist ordulardan olu$an dt$ du$manlar idi. Osmanh Devleti ve Saray1 ittifak Devletleri ordusuyla anla$ml$, bag1ms1zhg1 elde etmek ii;:in Anadolu'da olu$an birliklerin hareketini engellemeye koyulmu$tu. Kurtulu$ Sava$t yabanc1 i$galine kar$t Turkiye'nin giri$tigi
ilk kesin sav3$tlr. Bu sava$ta kad1nlar da yerlerini alm1$t1r. ic;: ve dt$ du$rnanlan yokettikten sonra dogan 1路urkiye Cumhuriyeti, burjuva devrimini ta1namlamak i<;in eski toplumun izlerini silmek zorundayd1. Halifelik ve mutlakiyet kald1nhp r;ok sayida ekonomik ve sosyal reform geri;:ekle$tirildi. Din i$leri, devlet, hukuk ve egitim i$lerinden aynld1, devlet yabanc1 sermayeye sava$ ac;:n ve sanayile$me hareketini gur;lendirdi. Amac1 Turkiye'yi yan somurge durumundan kurtarmak olan butun bu reformlar ayn1 $ekilde kad1nlann ya$arn1 usninde de onemli bir rol oynad1. Olkede yeni sanayi dallann1n ortaya i;:1kmas1 kad1n1 gittiki;:e ilretime yoneltti. Osmanh egemenligi boyunca kad1n1n dil$11nce hayattna k1smen girdigi soylenebilir. Ancak kad1n, egitim ve yazarhk gibi kimi alanlarla s1n1rh kalm1$tl. Yeni temeller Ostiine kurulan devlet ise, kad1na ekonomik, sosyal, siyasal ve bilimsel olmak 11zere daha birr;ok alanlarda <;ah$ma f1rsau vermi$tir. l 918'de ba$layan bu hareket Ozellikle bu son y1llarda geni$ bir alana yayild1. <;e$itli alanlarda kad1n1n i<;inde bulundugu durumu incelersek, bu evrim surecini daha yaktndan izler ve daha iyi anlanz. URETiMDE KAD IN
Turk kad1n1n1n en s1k ve en <;ok sayida kanld1g1 etkinlik olan tanm alan1ndan Once sanayi alan1 gelmektedir. Y3$am bi<;imlerinde ortaya i;:1kan degi$im, ekonomik bunahmlar ve sanayi hamlesi kad1n1 kitleler halinde sanayiye yoneltti. Diger butiin kapitalist Olkelerde oldugu gibi, kad1nlann i<;gucunun degerinin du$0k olmas1 bu geli$ime <;ok katk1da bulundu. Kad1nlar erkeklerin kazand1g1n1n yans1n1 kazanmaktad1rlar. <;ocuk yuvalan, dogumevleri ve kad1n1n yOkOnO azaltmaya yonelik diger kurumlar henuz yeterli degildi. <;ah$ma saatlerini ve i$c;:i-i$veren ili$kilerini duzenleyen bir i$ yasas1n1n olmamas1, bu Olc;:usliz somilrunun art1$1na katk1da bulundu. 1936 y1hnda kabul edilip ayn1 yil yururluge giren i$ yasas1 da bu somuruyu engellemeye yetmiyordu. Ozellikle istanbul'da kentli kad1nlar ya$ama girmi$tir. Bu kent Tiirkiye'nin ilk sanayi merkezi olarak gorulebilir. A$ag1daki rakamlar kad1n1n r;ah$Ug1 alanlan ve kad1n1n erkek i$ine yap11g1 katk1lan gOstermek ar;1s1ndan olduk~a ilginc;:tir: istanbul ilinde cinslere gore mesleki da~hm Meslekler Nufus Sanayi Ticaret Yonetim Sosyal hizmet ve serbest meslek Toplam
Erkekler Kad1nlar
Toplam
80.844 104.788 7.738
14.359 13.023 8.933
95.203 117.811 16.671
51.820 295.693
6.686 58.997
58.506 354.690
71
Kad1n ozellikle besin, ic;ki, tiitiln, dokuma sanayiinde ve toprak ilrunleri alanlannda c;ah$maktad1r. Yaln1zca istanbul ic;in gec;erli olan bu istatistik burun bir iilke hakk1nda bir fikir veremez. Anadolu kad1n1n1n i$gUCil ac;1s1ndan erkekten ustiin oldugu alan, tanrn alan1d1r. Kayseri ve diger illerde kurulan fabrikalar Anadolu kad1n1n1 hemen iiretime yoneltti. Oretim alan1ndaki kad1n sayis1n1n h1zla artmas1 bu donemden sonra ulke kalk1nmas1nda onemli bir rol oynamaya b~lad1gin1 kan1thyor. AiLE i<;:iNDE KADIN
Turk ailesi temelde ataerkildir. Giinumiizde bile eski toplumun izlerinden biituniiyle kurtulamam1$tlr. Kad1n uretim hayauna girse bile, yasa, erkegi aile reisi olarak kabul eder. Kad1n1n c;ah$ma hakkt onu ~h$Urrnama yetkisine sahip olan kocasunn nzas1na baghd1r. Turk ailesinde evlilik de ayn1 bic;imde biiyiik bir evrim gec;irrni$tir. Onceleri bir mal gibi biiyiikleri tarafindan saulan gene; k1z giinumilzde hayat arkada$1n1 sec;mekte butuniiyle serbesttir. Evlilik ve bo$anma gibi sosyal kurumlar din kurallanndan kurtanhp butilnuyle uygar bir nitelik kazanm1$t1r. Yasalar c;ok e$liligin kaf$1s1ndad1r ki, kentlerde bundan eser kalmamt$tlr. Ekonomik bir gereklilik olarak koylerde hala varolan son omekler de ekonomik ko$ullardaki degi$iklikle yokolacakur. KADININ HUKUK1 DURUMU
Osmanh egemenligi s1ras1nda kad1n1n sosyal ili$kileri butuniiyle dinsel yasalarla belirlenmi$ti. Kad1n her zaman din zoruyla ortilnuyor, evleniyor, bo$an1yor ve miras b1rakiyordu. Yeni Turk toplumu dini devletten ayirmas1 gibi, aile hukukui:iu da dinsel yasalann yapunmlanndan ay1np Medeni Kanun c;erc;evesine sokmu$tur. isvic;re Meden1 Kanununun kabul edilmesi bu alanda aulm1$ onemli bir ad1m1 olu$turrnaktad1r. Ancak isvic;re Medent Kanunu, kad1n1 baski alttna alarl kimi doktrinlerden annmt$ oldugu ic;in bunun yans1malan Turk kad1n1n1n hukukl durumunda da kendini hissettirmektedir. SOSYAL HAYATIA TORK KADIN I
Sosyal hayatta kad1n butunilyle ozgurdilr. Genel anlam-
da y~am1n butun olanaklanndan yararlan1r, her n1rlu sosyal kurulu$larda ~h$abilir, demek kurabilir. Hangi tilr sosyal etkinlik olursa olsun kad1nla erkek aras1nda hic;bir aynm yoktur. Kad1n her tilrlii sosyal kurumlarda sec;me ve sec;ilme hakk1na sahiptir. D0~0NCE
HAYATINDA KADIN
Okullann sayis1n1n artmas1 ve kad1n1n bilim ve egitim alanlanna serbestc;e girmesi nedeniyle Turk kad1n1 dil$Unce alan1nda kisa siirede bir degi$ime ugrad1. Oniversite ogrencilerinin uc;te birini kad1nlar te$kil etmektedir. Bugun kad1nlar bilimsel ya da teknik, biitun alanlarda ba$anh olma $ans1na sahiptir. istanbul'da bilyuk c;ogunlugunu doktor, avukat, kimyager, muhendis ve tilccarlann olu$turdugu 6.686 serbest meslek sahibi kad1n vard1r. Kad1n1n enc;ok kanld1gi du$iinsel etkinlik egitim alan1d1r. Oniversitelerde profesor ve asistan olan kad1nlara rastlamak mumkilndilr. Turk kad1n1 ayn1 $ekilde edebiyat, $iir ve gazetecilik alan1nda da yerini alm1$Ur. SiYASETTE KADIN
Turk toplumunda hukukl haklar ac;1s1nclan kad1n ile erkek aras1nda aynm yoktur. Yasalar kad1na il yonetim kurullarinda uyelik, TBMM'de milletvekilligi ic;in sec;me ve sec;ilme hakk1 ve siyasi partilerde c;ah$ma hakk1. verir. (Turkiye'de tek siyast parti Halk Partisi'dir.) Simdiki mecliste 15 kad1n milletvekili vard1r. Sava$ durumunda kad1nlann yard1mc1 hizmetleri de sozkonusudur. Bu degi$iklikler c;ok kisa bir surede, ba$ dondurucu bir hizla olup bitmi$tir. Turk kad1n1n1n degi$imini tamamlad1g1n1 soyleyemeyiz. Ancak, kad1na verilen haklan ehnden alan, onun c;ah$mas1n1 engelleyip koleligini artnran gerici, fii$ist devletlerle kaf$tl~nnrsak ve ozellikle bu kar$tl~nrmayi kadma hala siyasal haklann1 vermemi$ olan baz1 liberal devletlerle yapacak olursak, Turkiye'nin ileriye dogru buyflk bir ad1m atml$ oldugunu goruriiz. Voix Europeennes, 1/ 2-1937, No.2 <;ev: LEVENT YILMAZ
72
â&#x20AC;˘
K
T
A
p
E
E
L
$
s
R
T
/
.-
Kad1nhk Arzulan ve <;agn~1mlan ENGiN YILMAZ •
•
T iirkiye'de kad1n hareketinin filizlenmeye ba~la mas1yla birlikte toplum ic;inde kad1nlann konumunu irdeleyen kitaplann yay1n1nda gorece h1zh bir arn~ goze c;arptt. Bir yandan solun goziinde daha kolay me~ruiyet saglayan sosyalist feminizmle ilgili kimi yap1tlar Tiirkc;eye c;evrildi. Ote yandan da henilz feminizm terimi yaygin bic;im- Aynnt1 Yay1nlan, 215 sayfa de telaffuz edilmeden dilimize kazandmlan Cinsel Politika ve Cinselligin Diyalektigi gibi radikal feminist klasikler unutulduklan ko~elerden c;1kanhp yeni bir ilgiyle okundular. ic;erdigi c;e~itli akimlarla Tilrkiye ic;in yeni bir olgu olan kad1n hareketi ah~1lagelmi~ sol siyasi dii~iince kabplann1 zorlamaya ba~lad1. Feminizm once kiic;iimse-
me ve a~ag1lanmayla kar~1land1ysa da 1 siirec; ic;inde kolayca siyasal arenadan dt~lanacak bir hareket ve dii~iince tarz1 olmad1g1n1 ortaya koydu. Bu baglamda Alev Tiirker'in c;evirisiyle Aynnn Yay1nlan'ndan c;1kan Rosalind CO\¥ard'1n Kad1nhk Arzulan kitab1 ic;erdigi farkh c;oziimleme anlayi~1 ile kendilerini giinliik ya~am1n "notr" pratiklerinin rahathg1na gommii~ insanlar1 bir olc;ude sarsacaga benziyor. Kad1nhk Arzular1 "teorik" bir kitap .degil. Okuyacuyu kavram labirentlerinde yorgun dii$iirmiiyor. Basic bir dille yaz1lm1$, herbiri ayn bir konuyla ilgili k1sa boliimlerden olu$uyor. Arna kendi ic;inde bir biitiinliige sahip. Kitab1n ana eksenini kad1nhk durumunun giinliik ya~am1n ince dokulanna nas1l s1zd1gin1n sergilenmesi olu$turuyor. Ancak bu c;tplak gozle bak1nca hemen goriilebilecek bir olgu degil. Giinliik ya$an1 farkh mekanlar, pratikler ve soylemler ic;inde hem kad1nlar1n ezilmi$ligini yeniden ureten hem de bunu sorgulama alan1 d1~1na auc1 "dogalhg1"yla gizleyen bir alan. Coward'tn amac1 da giinliik ya~am1n ic;ine oriilmu~ iktidar ili$kilerini kad1n ac;1s1ndan de$ifre etmek. Bilindigi gibi giinliik ya$am bizim ic;in s1radan, ah~1lm1$, oyle oln1as1 dogal kabul edilmi$ birc;ok kiic;iik ayr1nt1y1 ic;e1iyor. Genellikle ya$ad1gim1z ili$kilerin ideolojik niteligini sorgulama gereksinimini de duymuyoruz. Kendini tiim toplumsal yap1y1 donii$tiirmeye adamt$ radikal sol hareketler de giinliik ya$ama onem vermemi$lerdir. Oysa "ki$isel olan siyasald1r" diyen feminizm ic;in giinliik ya$am ba~h ba$1na I
Ashnda bu TO.tkiye soluna OzgO. bir olay de~il. Kad1n ·hareketi hemen hemen dunya111n her yerinde ayn1 karalama kampanyas1yla kar~tla~m1~. Bunun Amerikan feminizmi ta· rihindeki Ome~i i<;in bkz. Judith Hole ve Ellen Levine, Rebirth of Feminism, Quadrangle Books, 1971, Ne'v York.
73
74
mucadele edilmesi gereken bir alan. Coward sagltk tan, ideal evlerlerden, yemekten, gorilnii$ten, baki$tan, konU$madan vb. sozederken i$lC bu gilnliik ya$am alantnda kadtnlann nas1l ezildiklerini aynnt1h bi<;imde <;ozi.imli.iyor. "Bu toplumda bakmak cinsel ili$kilerin onemli bir yan1 haline geldi; bunun nedeni $U ya da bu dogal durtil degil, egemenligin ve boyun egmenin ifade edildigi bic;imlerden biri olmas1d1r" (s. 71) di yen Coward'1'l kitap boyunca yapt1g1 buna benzer zekice saptamalar saymakla bitmez. Coward gunluk ya$am denilen Pandora'n1n Kutusu'nu ac;mak ic;in aynnnh bir soylem analizine giri$iyor. Kad1n imgelerinin <;e$itli ileti$im arac;lannda nas1l dola$1ma sokuldugunu, ataerkil toplumun gi.inluk pratikler ic;inde kad1na nas1l bir kimlik dayatt1gtn1 sergiliyor. Bir ba$ka deyi$le kad1nlar iizerine egemen erkek ideolojisinin belirli soylemler arac1hg1yla kad1nlara nas1l benimsettirildigini ya <la kad1nlann "i$te kad1n olmak boyle bir $CY olmah" diye verili erkek merkezli ideolojiyi nastl kendilerinin de iirettiklerini al'a$ttnyor. Kad1nlar "kad1nhk ideolojisini" nas1l soluyorlar, nas1l ya$1yorlar? Coward'1n yantt bulmaya c;:ah$ug1 bu soru kad1n harekeri ic;in son derece onemli bir konuya parmak bas1yor. " Hey kad1nlar. Erkekler bizi eziyor, bakin gormilyor musunuz? Buna kar~1 c;1kahm" diyerek kad1nlara seslenme giri$iminin fazla bir iz b1ra.kmadan eriyip gittigi ortada. Feminizm kad1nlann ezilmi$ligini ampirisist bic;:imde kavrama perspektifini ~mad1kc;:a egemen erkek soylemini par<;alay1p kendi alternatif ideolojik soylemini kuramayacakor. Ancak kendi kavramlann1 ilreten, bunlar arac1hgiyla kendi ozgill teorisini kurabilen bir feminist hareket kad1nlann ezilmi$1iginin c;:ok katmanh yap1stnt ortaya c;:ikarabilir.2 Anti-pozitivist "teori toplumsal gerc;ekligi yans1tmaz, kurar" anlayt$1 feminizm ic;:in zengin bir ;ilan sunmakta. Coward'1n bir uyesi oldugu kad1n hareketi gene! olarak iki cins aras1ndaki belirli bir ezme-ezilme ili$kisini onaya kald1rmaya yonelik. Feminist teori de bu ezme ili$kilerini c;:e$itli boyutlanyla c;:oziimlemeye c;:ah$1yor. Ancak kad1n sorunu gorece yeni bir teorik ara$Onna alani. Ba$langic;:ta kad1nlar kendi durumlann1 anlamak ic;:in verili teorilere bir arac;: olarak b~足 vurdular. Ancak bu teorilerin cinsiyetc;:i yap1lan yilzilnden kendi amac;lanna uygun olmad1gtn1 anlamak c;:ok uzun silrmedi. Bunlar ba$ka sorunsallann ilrilnleriydiler. Oysa kendi sorunsaltnt ortaya koyabilen bir feminist teoriye gereksinim vard1. Bu teori kad1nlann ezilmi$ligini analiz etmeye yeterli olan kendi kavramlann1 ilretmeliydi. Cinsiyetc;:ilik, erkek-egemen toplum gibi kavramlar bu teori kuru1U$U silrecinin bir ilrilnu. Feminizmle Marksizmin ili$kisinin sorgulanmas1 da 3 ayn1 silrecin bir parc;:asi. Coward'1n kitab1 kad1n ac;:ts1ndan gilnluk ya$am1n analizi konusunda
Marksist kavramlann pek ba$anh olamad1g1n1n ortilk bir sunumu gibi de okunabilir. Nitekim kendisi de kitab1 boyunca esas olarak gostergebili1n ve yap1salc1 hk gibi disiplinlere ba$vuruyor. Boylece birc;:ok feminist kitapta gorulen ekonomist-indirgemeci manuktan kurtularak okuyucuyu farkh boyutlara gotilrilyor. Kad1nltk Arzular1'n1n ana temalanndan biri de kad1n bedeni ve ona bagb olarak cinsellik konusu. Coward bir feminist olarak bedeni fizyolojik-biyolojik bir olgu olarak degil, iktidar mucadelesinin bic;:imlendirdigi toplumsal bi<;imde kurulrnu$ bir yapt olarak" gorilyor. Kad1n bedeni yogun bic;imde siyasal-toplumsal ili$kilerce sanlmt$ ve ataerkil coplum kad1nlann kendi bedenleri ilzerinde casarruf sahibi olmalann1 silrekli engelliyor. Kadtn bedeni surekli gozetim alttnda. Temel olarak cinsel bir nesne. Erkegin arzusuna yantt verecek $ekilde bu nesnenin bi<;imlenmesi bekleniyor. Ku~kusuz beden ve onun asli bir parc;:ast olarak cinsellik ilzcrine muhalif bir soylemin geli$Lirilmesi kad1n kurtulu$ hareketini yakindan ilgilendiriyor. Cinselligin siyasal boyutlu bir alan olarak ele ahnmas1 kadtnlann "ikincil cins" olma konumlann1 ac;1klamada onemli bir dayanak nokcas1. Zaten bu yuzden feminist kuramc1lar kadtnlann ezilme mekanizmalan01 ara$ttnrlarkcn cinsellige merkezi bir onem veriyorlar. Ataerkil toplumda cinsellik bir iktidar ili$kisi olarak ya$anmakta. Bu ili$kinin egemen taraftnda erkekler, ezilen caraftnda kadinlar yerahyor. Coward erkekler i<:in cinsel ili$kilerin "iktidara ula$may1, bireyin kadtn bedcni iizennde denetim sahibi olmas1ndan kaynaklanan guc; duygusunu olu$turan bir kar$1la$malar ve cleneyimler dizisini temsil" ettigini one silruyor. (s.163) Coward kicab1n1n en ilgin<; bolumlerinden biri olan "Erkeklerin Vucutlan"nda $0yle diyor: "Erkekler bugun cinsel can1mlamalar ilzerine yurilti.ilen c;ah$mada bulunmazlar. Erkeklerin bedenleri ve cinsellikleri veri olarak kabul edilir, kad1nlann vucudu yogun bir $ekilde tantmlan1r ve gereginden Benton bu ba~lamda Althusser'in Bauda sosyalist feminist kuramc1lar i~in Onemli bir esin kaynagi oldugunu belirtiyor. Bkz. The Rise and fall of Structural Marxism, MacMillan Publishers Ltd., 1984. farkh feminist teorileri ozetleyen Turk~e bir kaynak i~in bkz. Lynne Segal, Gelecek Kad1n nu, Afa '(ay1nlan, 1990. 3 Bu konuda aynnoh bir tam~ma i~in bkz. Lydia Sargent (ed.), Women and Revolution, The Unhappy Marriage of Marxism and Feminism, Pluto Press, 1981. Aynca bkz. Catharine A. Mackinnon, "Feminism, Marxism, Method, and the State: An Agend for Theory", The Signs Reader, Women, Gender and Scholarship, Elizabeth Abel ve Emily K.Abel (ed.), The University of Chicago Press, Chicago ve Londra, 1983. 1 Beden vc politika ili~kisi konusunda geni~ kapsamh bir ara~tirma i~in bkz. Bryan S. Turner, The Body and Society, Basil Blackwell, 1984. 2 Ted
'
fazla te$hir edilirken onlannki inceleme dt$t tutulur. Cinsel ve toplumsal anlamlar kad1nlann bedeni iizerine yaz1hr, erkeklerinkine degil. Erkekler goriinii$ii denetleyerek kendilerini resim dt$1 tuttular, c;iinkU tan1mlanan bir viicut, kontrol edilen bir viicuttur." (s.202) Sonuc; olarak Kad1nbk Arzulan farkb ve onemli bir kitap. Yay1n hayat1m1zdaki ba$ka kitaplarla kar$1la$unld1g1nda benzerini bulmak zor. Her boliimii okuyucuyu biiyiik olas1hkla daha onceden hie; dii$iinmedigi konularda dl1$iinmeye itiyor. Bu noktada kitab1n altematif bir toplum projesi geli$tirmek isteyenler ic;in bir anlam ta$1y1p ta$1mad1g1 sorulabilir. Kan1mca Coward dolayh olarak onemli bir konuya dikkati c;ekiyor: bir butun olarak radikal toplumsal donii$iimde kad1n boyutunun onemi. Bu konu ozellikle sosyalizmi yeniden tan1mlama c;abas1ndaki insanlan yakindan ilgilendiriyor. Onodoks sosyalizm anlay1$1n1 ele$tiren ve yeni bir sosyalizm anlayi$1ndan sozedenlerin kad1n sorunu kar$1s1nda sOyleyebiJecekleri ne var? Soru yan1t1n1 bekliyor. â&#x20AC;˘
Tek
ki~ilik
oliim ya da
TKP tarihinde "glasnost'' mu? EMiN KARACA
â&#x20AC;˘
l lki Bir Gun Tek Ba$1na idi. Uzunca bir aradan VEDAT TflRKALi sonra Mavi Karanbk gelTEK Kl!;!il.IK ()LC~ di. Mavi Karanbk'1 YC$ilc;am Dedikleri Ttlrkiye izledi. Gec;tigimiz aylarda dorduncii roman1 c;1kt1 Vedat Tiirkali'nin: Tek Ki$ilik Oliim. Tiirkali'nin tum romanlanndaki atmosfer Tiirkiye'nin siyasal tarihidir, ozellikle sol siyasal tarihi... Tiirkali, dorduncii ro- Cem Yay1nevi, 280 sayta man1 Tek Ki$ilik Oliim'de sol siyasal tarih Ozerine iyice yogunla$arak, adeta tumuyle Turkiye l<omunist Partisi'nin tarihc;esine in-
dirgemi$. Roman1n as1l kahramanlanndan biri bizim "dilosias" (donek)'lardan. "Dilosias", 1930'\u y1llann ortas1nda Yunanistan Komiinist Partisi'ni ic;ten ic;e yiyen bir giive... "Kral, 4 Agustos 1936'da General Ionnis Metaksas'1n diktatOrliigiinii ileri siirerek Yunanistan'da denenmeye c;ah$tlan liberal demokrasiyi ezdi. Bunu, komiinistlere kar$I goriilmemi$ bir siirek av1 izledi. Polisin sorgulama tekniklerinin geli$tirilmesine h1z verilirken, Guvenlik Bakan1 Maniadakis de biiyuk bir baski mekanizmas1n1n olu$turulmas1 i$ine giri$ti. Bu bir soru$turma bic;imiydi: Siyasi mahkumlar, inanc;lanndan vazgec;tiklerini ilan etmeleri ve bir 'pi$manbk belgesi' imzalamalan halinde serbest b1rak1lacaklard1. imzalanan belgelerin kopyalan 'pi$manhk' g6sterenin memleketindeki yetkililere gonderilmekteydi. Bu dilosias (donekler)'1n gerc;ek ya da sahte olabilen duyurulann1 yayinlamak suretiyle Maniadakis partinin rum orgutlerini zehirleyebiliyordu." (Dominique Eudes, Kapetanios, s.17) BiZiM ESI<i DiLOSiAS'LARIMIZ
Turkiye Komiinist Partisi ic;inde "dilosias" yaratmakta kom$U s1n1fda$1ndan daha kidemli olan Tiirkiye burjuvazisi, 1925 terOriinden sonra kullanmaya ba$lam~ u bu silah1. .. Koksuz, c1hz ve zayif Turkiye burjuvasizisi Once, daha yolun ba$1nda kendi "igvas1na" uydurdugu onbC$ Onct1siint1 Karademz'de kanh $ekilde yok etmi$ti Turk komunistlerinin. Ulusal Kurtulu$ Sava$1'n1 tamamlay1p, s1n1fsal iktidann1 kurduktan sonra Turkiye Komiinist Partisi ic;inde, zaten kendi s1n1&yla uzla$madan yana "komunistler" mevcuttu. Tiirkiye'de i$<;i s1n1fi.n1n bulunmad1gindan, dolay1s1yla Banh anlamda onlan somuren 'sermayedar'lann da olmad1gtndan, irtica ve emperyalizm tehdidi alunda bulunan Cumhuriyet'in savunulmas1 gerektiginden, iilkenin esasen bir i$<;i s1n1& devrimi ic;in haz1r olmad1gtndan sOz ederek Kemalist DiktatOrlugun degirmenine su ta$1yorlard1. Ki$i ki$i de biliniyorlard1 bunlar: i$te Sevket Sureyya Aydemir, i$te Vedat Nedim Tor, i$te ismail Husrev TOkin, vb. vb... Parti'nin 'Katib-i Umumiligi'ne kadar yiikselen Vedat Nedim'in eliyle de 1927'de yapnklar1 ag1r bir tahribatla Parti saflanndan c;ekilip Kemalist iktidann emrine girdiler... Bundan sonra, uzun y1llar; 6gutmek ic;in dane gelmeyince kendi kendini yiyen degirrnen ta$lan gibi, Tiirkiye Komunist Partisi'nin bir avuc; kadrosu birbirini ogiitmeye ba$lad1. ikinci Dunya Sava$1'n1n bitimind~n hemen sonra, soguk sava$1n arifesinde Orgfitiin ba$1na getirilen yeni sekreterin; onOnu ard1n1 gOrmeden, s1n1rs1Zca yiiriittugu orgutlenme gayretleri, 1951 Tevkifau agtn1 da Orrneye ba$lamI$tl. DOnemin ko$ullanna gore hem partili hem de sempatizan dtizeyinde TKP, oldukc;a ba$anh(!) bir gOrtinilm arz-
75
ediyordu. Kuruldugu l 945'den beri sola ve i~~ilere sempatik gori.inen vaadlerle iktidara gelen Demokrat Parti, ger~ek yuzunu gostererek bask1yla yonetmekte tek parti diktatOrlugu CHP'den hi~ de farkb bir parti olmad1gtn1 kan1tlad1: 1951 yih Ekim ay1 sonlannda Marsilya'ya hareket edecek olan gemiye binmek 11zere Galata RJ.hum1'na, ustunde parti belgeleriyle gelen Dr. Sevim Tan'n1n yakalanmas1yla unlu 1951 Komunist Tevkifat1n1 ba~latt1. Gerisini <;orap sokugu gibi getiren DP iktidan hemen enesi yil, TCK'n1n 141 ve 142. maddelerini ag1rla~uran kanun degisikligini meclise sevketti. 141 'in ilk ftkras1nda tan1mlanan orgl1t yoneticiligi 8-15 yil, besinci fikradaki org11te uye olma su<;u 5-12 y1l hapis cezas1na <;1kanld1. Bu arada bir de ' idam' maddesi kondu. Tu1n bunlarla yetinmeyen DP iktidan unlu 7. fikray1 ekledi yasaya ... Bu 'davadan yoldaslann1 satarak donenlere' verilen bir primdi. Zaten o s1ralarda, bir sure sonra ayn1 askeri ittifak i<;inde birbirlerinin dostu ve i$birlikcisi olacaklan Yunan burjuvazisi, ikinci ic sava~tan yenilgiyle <;tkan komunistlere, 1936 Metaksas Diktatorlugu zaman1ndaki 'dilosias' yontemlerini yenideri uygulamaya baslam1st1. 'Pismanhk belgesi' imzalayanlar sahveriliyordu zindanlardan... DP iktidan belki de 7. ftkra konusunda Yunan burjuvazisinden ders ve Ogiit alm1sn ... 141. maddenin 7. f1kras1 soyleydi: "Maddede yaz1h su<;lardan birini isleyenlerden biri, su<;u veya diger failleri son tahkikat ac1hncaya kadar yetkili makamlara ihb~r ettigi ve bu ihbar1n dogrulugu anlas1ld1gi takdirde ha! ve sartlara ve hadisenin hususiyetlerine gore Olum cezas1 yerine on ytldan a~gi olmamak 11zere agtr hapis cezas1 ve agir hapis ve hapis cezalan da dOrtte hire kadar indirilerek hukmolunabilir." BiR 1951 DAVASI DONECi: NAZiF BEY
76
Vedat Turkali'nin Tek Kisilik Olilm'Qnun Onde gelen kahramanlanndan biri, iste bu 7. f1kradan yararland1nlarak, cezas1 dOnte bire indirilip saltverilmis bir 1951 donegi: Nazif Bey... Roman1n "Cezaevinin Duvarlan" bashkh birinci bo111miinde NaziÂŁ Bey; "kar serpistirmeye baslayan" bir mart sonunda "Ankara otobilstlnden saat sekizde inip" (Betimlemeden hepimizin de art1k az-cok tan1d1g1) Mems askert cezaevindeki idamla yargilanan oglu Levent'i ziyarete geliyor. 70 sayfa sl1ren "cezaevinin duvarlan" b6liiml1nde bir yandan Vedat Turkali'nin anlanm1ndan; 12 Ey\111 zuh1mlerinin en vahsisini, iskence evlerinde, hapisane haline getirdigi ktslalarda, k1sla Onlerindc halktn her kesiminden insanlara uygulad1gi eziyetlerini bir kez daha i<;imiz kan aglayarak okurken, Ote yandan i<; monologlanndan Nazif Bey'in 1951 tevkifaundan neden ve nas1l bir donek olarak c1kugtn1 ogreniyoruz: 7. fikradan yararlanmak icin, yoldas1 M11slim'in ad1n1 vererek yakalanmas1na
neden oldugunu, donte bire indirilen cezas1n1 tamamlay1 p <;tktnca hemen hapisanenin kosesinde kans1 Doktor Gulsen Han1m'1n ag1r hakaretlerle kendisinden aynld1gtn1, henuz bir kac ayhk bebek olan (ziyaretine geldigi Levent) <;ocuklann1 alarak Dogu'ya doktorluk yapmaya gittigini, donekliginin kendince yapt1g1 muhasebesini ... Sonra ziyaret yerinde, donek Nazif Bey'in, oglu Levent'in sevgilisi, ayn1 orgut mensubu, iki y1l yaunhp kan1ts1zltktan sahverihni~ Yurdagul'le tan1smas1n1, ziyaret<;ilerin direnislerini, nab1zlann1n nas1l da icerideki "canlar"1yla atngtn1 okuyoruz. Tek Ki$ilik 6lun1'un 71. sayfadan ba$layan Oteki bolumu "ikinci gOri.isme"de gene Nazif Bey, i<; monologlarla konusuyor... 12 Eylul'un hapisanelerqeki ger<;ek yuzuyle de kars1las1yor bir yandan. ikinci kez geldigi ziyaret yerinde, komutanltgtn ziyareti yasaklad1gtn1 ogtenince, rica-minnet yolunu denemeye kalktyor hemen Nazif Bey... Cezaevinin ger<;ek 'evreni' binba$1n1n huzuruna kadar c1kanltyor. Binba$tya kendisini ac1nd1rmaya kalk1$1rken kars1Iasugt oldukca 'disli' <;1kan ana-k1z ziyaret~ilerin direnci kars1s1nda yllzgeri ediyor. 12 Eyl111't1n 'Pismanltk Yasas1'ndan yararland1nlarak binbas1n1n deyimiyle 'tekrar vatana kazanilm1s' kendi benzeriyle kars1 kars1ya geliyor. 12 Eylul'un burun zulmune ragmen teslim alamad1gt tutsaklann zindan kuyusundan gelen "Kahrolsun Fa$iz,m!", "Kati! Cunta!" hayktnslanyla aynltyor binba$tn1n odas1ndan. Nizamiye kap1s1n1n oniinde, ziyaretcilerin siirdurdug11 direnisi hep kenardan izlemesine ragmen gelen ekip taraf:tndan karga-tulumba goturulmekten de kurtulam1yor. ROMANA YEDiRiLMi$ TKP TARiH<;ESi
O<;uncu bolum olan "karar"da Doktor Gulsen Han1m'1n kendisi <;1k1yor kars1m1za. Doktor Gulsen Han1m'1n ic monologlannda yogun bir TKP tarihi kesiti ge<;meye ba$hyor gOzumuzun onunden ... Kendisi de bir TKP'li olan Doktor Gu1$en, yillar once, "eski rufek"lerden ilyas Tartan'la tan1s1yor. ilyas Tartan, "Yasam1 boyunca gizli cahsm1s adaml". "~ok eskilerde bir iki kez polise ahnm1s, sonralan b1rakm1slar pesini. Partinin gizli tutabildigi az say1da ki$ilerden oluyor." "Pavli Adas1 toplant1S1nda bulunmu$tu ilyas. Toplumu sars1c1 une kavusmus bir devrimci ozan1n <;evresinde, Moskova'da, tepedeki parti yoneticilerine kars1 bir anlamda bagtms1z, kosullara uygun, aulgan kavga yurutmek diye ozetlemisti Naz1m muhalefetini..." (s.144) Doktor Gill$en Han1m'1n isranyla, intihar etmeden once kaleme ald1g1 notlannda ilyas Tartan, kOrluk tan1s1run sagalolamayacagt konusunda saplannh: "Glokom ameliyan neye yarayacak? ( ...) KOriim ben, iyile$tiremeyecekler..." diyor surekli... Tartan'1n notlan
â&#x20AC;˘
ilerledikc;e, bunun ashnda bir gonneden daha c;ok bir sosyal korliik, bilinc; korliigii oldugu anla$1hyor: "...Gazi Mustafa Kemal'di en biiyiik. Sonra Atatiirk oldu. Onun Kocatepe'deki gorkemli g6riinii$iinli c;izen Naz1m'1n dizelerini c;ok sonralan bir $a$k1n CO$kunlukla okumU$tUk. Oldum bittim $a$k1nd1k bu ulkede. Korlugumiiz diinyan1nkini gec;iyordu. <;evremizi geni$letecck ba$ka bir sec;enek, yol, yontem yoktu." ilyas Tartan'1n sosyalizme geli$i de, neredeyse Turkiye'de bir gelenek haline gelen Naz1m $iiriyle tan1$mas1yla: "ilk uyan1$1m kolejde Naz1m'1n $iirleriyle oldu; sonra da NllzHn'1n kendinden ald1m ne ald1msa ..." Tartan, Naz1m'la birlikte yuriittugu devrimci eylemini anlauyor. Naz1m Hikmet'in "muhalif TKP'si" olgusunu Doktor Giil$en de yorumluyor kendince: "... oziinde muhalefet, yukanntn kimi kez anlay1$Stz, ters basktlar1na kar$1, gerc;ekc;i tutum, ozgun yol aray1$lar1yla bic;imleniyordu. Genc;lik sorunlan, az1nhk sorunlan gibi. Komintem kar$1 c;1kmasa, tiimiine egemen olamasalar da yeni bir yol olaki daha yayg1n, daha demokratik bic;em getirebilirlerdi orgute. -Bu yolda bir $eyler de yapu Naz1m!- Ya da daha c;ok provokasyon diyordu ilyas Tartan! Bir ozan1n dii$ giicu gizli c;ah$malara panln da kazand1nr, sayis1z belalar da getirir. Sayis1z belalar da geldi sonra! Komintem'in ka~1 c;1kt$1yla Naz1m'1n en yak1n c;evresinde bile c;ozlilme olmu$tU. Bu bizim, d1$an kac;an Genet Sekreter de (1960'dan sonra yurtd1$1na giden Zeki Ba$Umar kastediliyor. E.K.) yak1n arkada$1nt ilk b1rakanlardan... " N1lz1m Hikmet, daha yolun ba$tnda; l 930'larda partinin merkezi tarafindan verilecek olan mahkumiyeti sezinliyor. Doktor Giil$en bunu $C>yle an1ms1yor: "Naz1m, daha Moskova'dayken, Turkiye'ye gelmesinin tart1$1ld1g1 parti toplant1s1nda, -Gidebilir, ancak s1k1 bir denetim alnnda tutulmahd1r orda, demi$ti Baytar Cevdet. Nllz1m h1rs1ndan elindeki kalemi s1k1p k1rmt$, nedenini sormu$tU ba$kald1nyla. Bireyci kuc;uk burjuva davran1$lanna kap1lmas1ndan korkulurmu$. Kayg1 yerindeymi$ demek!" (s.180) "Metris'in onlindeki kahvede" oturmu$ bir yandan ilyas Tartan'1n 9 sayfahk notlann1 okuyan Doktor Giil$en, bir yandan da gec;mi$e giderek TKP'nin iktidar kanad1n1 olU$tUran onderi ve 6teki MK yoneticilerini goziiniin 6niinden gec;iriyor. Doktor Giil$en'in bir bir an1msad1g1 olaylar, olgular ve ki$iler, $imdiye dek yaz1lan tarihc;elerden hep bildigimiz $eyler asltnda ... Arna biiyiik bir farkhhkla: Aynnulan ve yorumlan okuyoruz. Omegin 1927'de Vedat Nedim'in ihaneti! Buna benzer daha pek c;ok olayin aynnns1na onhiikumsiiz yakla$1yor Doktor Gli1$en... Partideki yaktn arkada$â&#x20AC;˘ Doktor Kerim de bu konularda oldukc;a dobra bir "komunist." "Koskoca Doktor ~efik Hiisnii'niin kans1 'Benim aptal kocam, hiikiimete inand1 da
ba$tna bunlar geldi!' gibisine sozler ediyor! Bag1$lanmas1n1 mt isriyor ne kocas1n1n! 'Ah bu bizim onderlerimizin kanlan' derdi Doktor Kerim! 'Doktor da biitiin katolik yortulan bilir de, "Kadir Gecesi"ni bilmez! Birak onu, Doktor daha Oskiidar'1 bilmez!' demi$ti anas1n1n gozii 'Tayyareci' Celal! Kimler gelip gec;mi$ bu partiden! Daha Oskiidar't bilmeyen siyasal onderin toplumuna, halk1na bu yabanc1la$mas1 acaba hie; mi bir $CY 6detmedi TKP'ye?" (s.219) Doktor Giil$en TKP saflanna nas1l geldigini ve "komunist" ki$iligini yoguran Doktor Kerim'i de $6yle anlauyor: "Devrimci yan1ma ilk etkiyi yapan Miislim'di ku$kusuz. Arna ki$iligini yogurup ona bir anlamda yepyeni bic;im vercn Doktor Kerim olmu$tU ( ... ) Marksizmin, Leniniztnin temel sorunlanyla, partinin gec;mi$iyle ilgili ne ogrenrni$se ondan ogrenmi$ti. Ondan ya$h, ondan eski partiliydi Doktor Kerim; tan1mad1g1, $U ya da bu bic;imde ili$ki kurmad1g1 pek az Li$i vard1 eskilerden. Doktor ~efik Hiisnu'yii, Doktor Hikmet'i, Re$at Fuat'1, daha nicelerini onun arac1hgiyla tan1m1$U Giil~en . Kimileriyle y1llar yih ic;erde yatm1$tl Kerim." (s.207). <;ok ic;mektedir Kerim son y1llarda ve sirozdan gider ..."Stalinci Komintem doneminde Tiirkiye Komunist Partisi'nin eylernlerini 'Bildiri dag1tmak, tutuklanmak! Bir Mayi.slarda gozalnna ahn1p yan1k ma~lar sOylemek!' diye 6zetlerdi Doktor Kerim! istanbul d1$tnda, izmir, Samsun, Adana, Bursa, Sivas gibi belirli biiyuk kenderde, 6zellikle tiitiin i$c;ileri, kimi yerlerde tek tilk ayd1nlar, sonralan Ankara'da iiniversite, ogrenci c;evrelerinde bir olc;ude etkindiler. Terzi, kundurac1 gibi zanaat kesiminde de adamlan, yanda$lan vardi. En geleneksel bag Ortakoy'de, Kas1mpa$a'daki, Kavala, Drama'dan mubadil gelmi$ "alaturkac1" tlitiin i$c;ileriyle olu$and1. <;ogu Yunanistan i$c;i devinimi ic;inde goriip ya$ad1klanyla kazan1lm1$lard1. Baghhklan aileceydi. Re$at Fuat'a sorulan bir soruyu giili.imseyerek an1ms1yordu hep. Kas1mpa$ah Conga Mustafa 'uc;arnik mitink'ler yapard1k eskiden demi$! Ne demekti 'uc;arnik mitink'? Giilmli$tii Re$at Fuat. Gene; militanlar fabrika onlerinde bir iki dakikahk propaganda konu$mas1 yap1p polise yakalanmadan kac;arlarmt$. 'Uc;ar mirink' denirmi$ buna. Korsan miting yani. Gizemli 'nik' ekini tiitiin i$c;ileri eklemi$ler demek! Hemen her yil suriip giden tutuklamalarla '36'lara kadar gelmi$ bu eylemler." (s.211-212) VEDAT TORKALi'NiN "UYANIK" GE<;:iNEN SEKRETERi!
Vedat Turkali, Tek Ki~ilik Oliim'de roman1n kahraman1 Doktor Gul~en Han1m'a iinlu 1951 komiinist tutuklamas1n1, taraflanyla birlikte anlatnnyor. Asil ad1 Abdiilkadir (Pirhasan) Demirkan olan, yiizba$1 riitbesinde asker kOkenli bir san1k olarak yarg1lan1p o davada 9 y1l hapse mahkum edilen Vedat Turkali bir
77
78
anlamda kendisi anlauyor denebilir bu bolo.mu... Ozellikle kendisinin Gene! Sekreteri olan Zeki Ba$tlmar'1n gerek eylemlerini, gerekse yarg1lamadaki tavnn1 sergilernesi ve Zeki'nin ka~ttt Mihri Belli'yi de sorgulamas1 ac;:1s1ndan... "Paninin Zeki Ba$Omarca yeniden devinime gec;:irilmesine ka~t c;:1kan; Tomact Emin ve Tabelac1 Ziya'ntn c;:evresindekileri suc;:luyordu hay1nhk duyurusu. Polis! diye kar$1hkh anp tutmalar, eski huyumuz diye dii$iini.ip pek Osti.inde durmam1$0. Zeki Ba$ttmar'la c;:ah$ma ic;:indeki Doktor Kerim'in her bulu$madan sonra tedirginligi biraz daha art:1yordu yaln1z. 'Buda uyuyor Giil$encigtm!' diyordu ikide bir. Bas1nda k1yamet, komiinistler ezilecek diye, polisc;:e izlenebilecekleri olas1hg1na bir tiirlu inand1ram1yordu Zeki'yi! 'P~ime d0$tiller mi benderhal anlanm!' diyonnu$, yan1n1 yoresini kollar gibi gozlerini iki yana kayd1np! Yarg1lamada koca bir duru$ma boyu, pe$ine takilan polislerin izleme raporlan okunmu$tu, hic;:birini de 'anliyamamu$'! Ard1na takip goturmedigi yer de kalmam1$. Giivenlik'te y11zle$tirmek ic;:in yanyana oturttuklar1nda, Kon1iser Rii$t0, 'Ankara'dan gelirsin de ben senin pe$ini b1rak1r m1y1m Zeki Bey?' deyince, Doktor Kerim, 'Kendimi giic;: tuttum, yan1mdaki Zeki'ye doniip 'GOrdiin mu ulan h1yar?' dememek ic;:in' diye anlanrd1. F1nnc1'n1n Kapahc;:a~1'daki ~ yerine gitmi$ ic;:eri ahnmadan iki giin once. Kayg1 ic;:inde, tedirgin F1nnc1 o giinlerde. Hep bekliyor bir $eyler gelecek diye. ic;erde yineleyip duruyordu o da. 'Sordim ona; Zeki kimse var midur arkanda? Kic;:iim vard1r, demesun mi bana alayli, giilip de! .. ' Gerc;:ekten de 'kic;:1' varm~ herifin, biraz da 'b~1路 olsayd1. Kolay1ndan polise c;:1kard1lar Zeki'nin ad1n1. Oysa en dogru tan1y1 Kerim Sadi koymu$ Sultanahmet'te birlikte tutukland1klannda: 'Siz ad1n1z1n tam z1dd1s1n1z Zeki Bey!' demi$. Polis olmas1na ne gerek vard1 Zeki'nin? Hangi polis mufetti$i onun kadar zarar verebildi partiye? 0 degil de kim olmahyd1, o donemde orgiitii toparlamakla gorevli ki$i?" (s.225-226) Bu kez Doktor Giil$en Han1m ya da Vedat Tiirkali, Zeki Ba$tlmar'1n altematifi olabilecek Mihri'yi degerlendiriyor: "... Guney'de Amerikan Komiinist Panisi ile ili$ki kurup bir sure c;:ah$1r. Kendi deyimiyle Parti'ye 'vaftizi' orada yap1hr! Bu 'vaftiz'le girer Tiirkiye Komiinist Panisi'ne de. 'Kadir gecesi'ni bilmeyen, degil Anadolu'yu, Oskiidar'1 tan1mayan biri daha. Ostelik 'vaftizli'!.. Kemalist ku$aktan gelmi$ olman1n onyargilan var ki bir de, kolay kolay atamaz usrunden... Her yan1yla tan1m1$t1 Mihri Belli'yi Doktor Kerim. Bir bak1ma en buyQk kOtuliigu Re$at Fuat yapn Mihri'ye derdi!. .. Tiirkiye Komiinist fanisi'nin c;:ileli merdivenlerinin tek basamag1ndan bile gec;:irmeden, yani hie; t0rpiilenmemi$ ben-merkezci yan1n1 azdtran gec;:mi$iyle birlikte, asansOrle, Merkez Komitesi'ne c;1kanvermi$ti bu Amerika'da vaftizli yolda$1! (... ) Duru$-
mada okunan Mihri'nin izleme raporlar1 say1ca Zeki Ba$tlmar'dan pek de a$ag1 degildi. Ciddi bir orgiitte, polise yard1mc1 olmaktan ikisi de kur$una dizilir, demi$ti eski bir Partili! Falakaya direnmekle bitmiyor... Gene de en trajik boyutlara varan olgu, Zeki Ba$Umar'1n Paris'ten gelen Sevim Tan'yla bulu$malann1n Zeki'nin k1\avuzlugunda polisc;e saptanmas1yd1. Bir iki ameliyat gec;:irmi$ ozilrlil kulag1yla ag1r i$iten, Paris'te uzmanhk c;ah$mas1nda bir gene;: Doktor bayand1 Sevim Tan. Kerim'in soziinii ettigini an1msam1$tl GCl1$en. Daha ogrenciliginde bir toplant:1da uzaktan gOrmii$liigu vard1. Polise ahp b1rakm1$lard1 bir kez. 'Zavalh ktz1n can1na okutacak bu aptal herifl' demi$ti Kerim. Dedigi de oldu." (s.222-231) TKP'NiN "GAYRI M~RU" <;:OCUGU...
Yukanda aktard1g1m1z orneklerdeki olay ve konu$malara "resmt" TKP tarihc;:ilerinden gelme olas1hgi giic;:lii itirazlan sezen Turkali, roman1n1n b~1na $U notu koyma geregini duymu$: "...bu romanda gerc;:ek ki$ilerle ilgili olaylar, konu$malar ashna tastamam bagli kahnarak beige niteliginde verilmeye c;:ah$!lm1$t1r..." Ti.irkali, "salt dCt$lemeye dayanmad1g1"n1 pe$inen belirttigi bu roman1yla TKP tarihine yakla$tmda, deyim yerindeyse bir "glasnost" c;:izgisi ba$latrnt$ durumda. Dileyelim ki, bundan boyle TKP uzerindeki giz perdesinin kalkmas1nda Turkali'nin roman1 boylesi bir ba$langtc1yla onac;:1c1 olsun. Kim ne biliyorsa, ne duyduysa, ne gorduyse olan1 oldugu gibi ortaya koysun. Hangi yaz1m tilriiyle olursa olsun ... Turkali'nin usta romanc1hgi sembollerle bize, TKP hareketinin giinumilzdeki boyutlanru da veriyor. 06nekligine tepki olarak Nazif Bey'i yilzilstu b1rak1p giden Doktor Gill$en'in bir-iki bocalamadan sonra universiteden anlma esprili-haz1rcevap profesor Semih Deran'la surdiirmeye ba$lad1g1 birliktelik bir anlamda gizli/gizemli TKP'nin bilimsellik ve ho$g6riiyle ili$kisinin sembolu olurken; '70'\erde amk kendi dogurdugu Levent anti-teziyle silah\J eylemcilige dogru yol ahyor. Arna bu c;:izgiye TKP'nin dogal bir surekliligt demek ~ok zor. Ogul Levent tipiyle "nesebi gayri sahih" olmasa da , arnk ortada bir "gayn me$ru" c;:ocugun bulundugu c;:ok ac;:1k: Kendisinin 1951 'de dt1$t11gu tuzaga oglu Levent'i 12 Eylul'un 'Pi$manhk Yasas1'yla di1$ilremeyen Nazif Bey'i salt kan bag1 yilziinden, vicdan azab1 c;ekmekten Doktor G11l$en Han1m kurtanyor. "Hakltyd1n kU$kulanmanda. Babas1 sen degilsin Levent'in! Muslim'in ogluydu o." (s.279) Resmi babas1 TKP olmas1na ragrnen, '60'h yillann ortas1ndan beri suregelen ac1-kan-gozya$1 ic;:indeki ktran-ktrana mucadelenin giiniimilzdeki Jenerasyon'u Milslimlerin "gayn m~ru" c;ocuklan olarak sahnede... Okuyun Turkali'nin romaruru. Sevecek ve dt1$iineceksiniz...
R
E
s
M l
G
A
y
R
R
E
S
M
. I
... I
A
R
H
.
Mustafa Kemal'in kad1nlara du~kun mu olduOu yoksa erkeklik §Ohretinin halk nezdinde iyi kar~1landJ91 i9in m1 Oyfe gOrunmeye ctah~101rnn 9ok a91k b1r cevab1 olmasa gerek. Arna bu bazen diplomatik sorunlara bile neden olabiliyordu. Frans1z el9isinin kiz1rnn ~ina gelen taciz olay1 tek Ornek olmasa gerek. Gunku Kinross'un aktard11}ina gOre, bu "~hret" nedeniyfe diplomat ~en klzlanrn bu tur davetlere getirmemeye ozen g0steriyorlard1.
Ataturk ve kad1nlar Kad1n anlay1~1nda pek garph oldugu soylenemez. Hatta hantmlann t1rnaklann1 boyamas1n1 bile istemezdi. Son derece loskan~n. Denebilir ki harem egiliminde idi. ( ...) Medeni kanunla Turk kad1n1na garp kad1n1n1n butun haklann1 veren Ataturk, kendi munasebetlerinde, b1raklniz ecnebi erkekle evlenen Turk kad1n1n1, ecnebi kad1nla evlenen Turk erkegine bile tahammiil etmezdi. Falih Rtlkt Atay, <;:ankaya, istanbul, 1980, s. 410
Keloglanla padl9ah1n k1z1I Mustafa Kemal'in bir han1m suh.anla evlenmesi bahsinde hiy durulmasa da olur. Ger~i baz1 saray kadtnlan aras1nda bu geny ve kumral kumandan1n ad1 ge~er dururmu~. Hatta Enver P~'n1n kans1 Naciye Sultan'dan nakledildigine gore bu saray kad1nlan ona â&#x20AC;˘â&#x20AC;˘
kendi aralannda ho~ bir isim bile takm1~lard1r: Sangul!.. San Pa~a yalo~t1rmas1 da onun uzerinedir. Mustafa Kemal i~in dii~unulen Sultan Han1m, Vahideddin'in k1z1 Sabiha Sultan'd1. Bayan Fansa'n1n ifadesine gore bu evlenmeyi isteyen padi~ahnr. Arna hem memleket, hem i~gal alnndaki istanbul kan aglarken Mustafa Kemal esir bir padi~ah1 n loz1yla evlenebilir miydi? Elbette ki hayir. Kald1 ki bu sultan han1m bir ~ehzadeyi, son halife Abdulmecit Efendinin oglu Faruk Efendiyi seviyordu. Nitekim sonra onunla evlendi de. Mustafa Kemal, karakteri itibanyle bir ev ve ll;ile adam1 degildir. Ev ve aile kayitlanna giremez. Hatta annesinin bile kanad1 alunda ya~ayamayacag1n1 daima soylemi~tir. Nitekim sultan han1mla evlenme fash da uzun sitrmez. Bir giin Bayan Fansa'ya ve o s1rada saraydan gelen arac1ya (Vahideddin'in yegenlerinden Miinibe Sultan) ho~ bir teklifte bulunur. - Sultan harum lutfen burayi t~rif etsinler! Gorelim! Bayan Fansa lazanr. Arac1 sarayh han1m giilii1nser ve hemen salonu terk eder. Tabii sultan han1m da gelmez ve az sonra sevgisiyle evlenir. Mustafa Kemal'in
79
bir sultanla evlenme hikayesi de boyle biter. Arada uzulen yalruz biri vardir: Mustafa Kemal'in annesi Zubeyde Han1m. 0 uzgundtir. 0 ogluna padi$ah1n kiz1n1 almak isterdi. Masum ve anla$1hr bir istek. Bir annenin istegi ... Sevket Sureyya Aydemir, Tek Adam, c.l, s.358-359
Nerede han1metend i l ••
• • Onlardan hay1r yoktur. ama liizumludurlar• • Eski k6$kiinde iken bir a~am yine toplanm1$t1k. Birkac; han1m da vard1. Biri Ataturk'un yalunlanndan idi. Misafirlerine hirer hirer ne ic;mek istediklerini soruyor, garsona emir veriyordu. S1ra Saracoglu Sukn1'ye geldi. (...)
- Ben $ampanya isterirn, dedi. (... )
( ...) bir gece Fuat Bulca'n1n evine misafir gelen Ataturk: "-Nerede han1mefendi?" diye sorunca ve anlanld1gina g6re, Bulca olduk~ sert davranml$Ur... ( ...)
Senin, hem de en eski arkada$1n1n, en yakin adam1n1n evine misafir gidip de: "-Han1mefendi nerede?" diye sordugun zaman, elini birden cebine atan Bulca'n1n o ruh hali, gec;irdigin o c;etin, o i~lenmemi$ yolun ba$1nda, senin y3$3d1g1n, ama urkmedigin, yadlrgamad1g1n havad1r. Sevket Sureyya Aydemir, Tek Adam, c.3, s.261-262, Remzi Kitabevi, ist., 1969
80
- Beyefendiye $ampanya getiriniz, dedi. Nedense ev sahipligini fazlaca ustune alan han1m~ - Getirme, hanr ic;in soylenmi$tir, kabilinden i$aret etmi$. ic;kiler geliyor, Saracoglu: - Sampanyam1 isterim, diye tekrarhyordu. Tatli sohbetlerine ba$lamak ic;in acele eden Ataturk: - Can1m beyefendinin $ampanyas1n1 getirseniz a... diye garsona biraz sertc;e bagirdt Hanim yan1nda oturdugu Saracoglu'ya, kimseye i$ittirmeyecek bir sesle: - Eskiden beri hep ~mpanya m1 ic;erdiniz, demesin mi? Demesi bir $ey degil, pek hassas olan Ataturk bunu duymas1n m1? Sukrii bir sarac1n oglu idi. Ataturk de nihayet bir giimriikc;unun! K1plumuz1 kesildi: - Han1mefendi siz bu centilmenlerle bir mecliste bu-
Mustafa Kamal'in atlatt!Q1 bir tehlike -Arkada~1 Fuat Bulca'ya misafir g1dip. kansm• sormaSI Mustafa Kemal'i az kalSln carnndan edecekt1. Resimde Mustafa Kemal'in sag1nda ~runa kavga edilen Fuat Bulca'lllll kaflSI yerahyor. Birlkint 111MART1990
Sorusunun kar$1hg1n1 daha beklemeden - "Kald1r1n bu otomobili," dedi. Sonra iki dizi halinde s1ralan1p, kendisine yol ac;an kalabahg1n aras1nda yuriiyerek otelc gcldi.(... ) Kalabahg1n aras1nda siyah dekolte bir elbise giymi~. uzun boylu, dolgun vucutlu c;ok gt:1zel bir Rum kad1n1, oradaki herkes gibi Ataturk'un de dikkatini c;ekti. Kad1n1n kocas1 ya da yak1n1 oldugunu sand1g1m bir erkek vard1. Atati.irk kad1n1 yan1na c;ag1rd1. ic;ki ic;ip ic;medigini sordu. "Hay1r" kar~1bg1n1 ahnca onu dansa kald1rd1. 0 s1rada yukan salonda orkestra c;ahyordu. ( ...)
Uzun boylu, babayani k1hkh, k1rc;il sakah gobegine kadar inen boyle bir kavuncu da, s1rt1ndaki kufeyle kalabahg1n aras1na soku lmu~, Ataturk'i.i gormeye c;ah~1yordu.
Nuri Conker'in kad1nlara ili~kin s6y1edigi s6zter Mustafa Kemal'in kadin· Iara bak1$1rn da Ozetliyor. Kinross'un " kadmlarla l1ziki ho$1Uklan d1$1nda ilgisi yoktu" sozQ bir Olr,;Qde gerr,;eQi yans1t1yor.
lunmaya lay1k degilsiniz, dedi. Bu sozden hakh olarak fazla ahnan hantm kalku ve c;ekildi. Meclis buz gibi donmu~tu. Ataturk yuzunu asm1~. kimse _ses c;1karm1yordu. Olum sessizligi denen ~ey di bu. I~te o s1rada Nuri Conker'in ~ark1 okumak ic;in bogaz1n1 haz1rhyormu~ gibi oksurdugu i~itildi. Hepimiz ona bakuk. Pek ciddi: - la hayre fi hinne ve la biidde min hiinne... dedi. Ataturk ba$1n1 kald1rd1: - Nedir o? dedi. - Yani efendim onlardan hay1r yoktur, fakat luzumludurlar. Han1mefendilerimiz ic;in soylenn1i~tir de... Han1mlar bile guldiiler. Bulut dag1lm1$t1. Falih R1fki Ata)', <;ankaya, s.559-560
Acaba neyi anlat mak lsteml9tl?
Rum kad1n1 ile dans1n1 bitiren Ataturk birden gozi.ine c;arpan sakalh kavuncuyu eliyle i~aret ederek yan1na c;agird1. Kavuncu, bir Cumhurba$kan1 taralindan c;agnlacagiru akhn1n ucundan bile gec;irmedigi ic;in yerinden k1p1rdamad1. "Acaba kimi c;ag1nyor?" gibisinden sag1na soluna bak1nd1. Yan1ndaki bir iki gene; "ben mi, ben mi?" diye ortaya lirlad1lar. Atatiirk, ba$1yla "hay1r" i~areti yapnktan sonra pannag1yla yeniden kavuncuyu i~aret etti. Kavuncu bir anda kendini pistin ortas1nda buluverdi. Ne oldugunu anlayamadan c;evresine ~a$kin ~a~ k1n bakin1yordu. Ataturk, kavuncunun s1rundaki kufeyi c;1karturd1. Sonra Rum kad1n1na, kavuncuyla dans etmesini soyledi. Kad1n c;ok guzel dans biliyor, pistte dondukc;e k1vrak hareketleriyle goz kama~unyor du. Pejmiirde ktyafetli kavµncuysa hayaonda hie; dans etmemi~ti. Bu iki ayn toplum kaun1n insan1n1n birbirine sanlarak dans edi$leri goriilecek $eydi. ( ... )
Atati.irk, ( ...) zengin bir Rum kad1n1yla yoksul bir kavuncuyu dans ettirmekle acaba neyi anlatmak istemi~ti ? "imtiyazs1z, s1n1fs1z oir kitle" oldugumuzu gOstermeyi _mi? Yoksa o zengin kad1na "ben istersem ,eni bir cumhurba$kan1yla da, bir kufeciyle de dans ettirmesini bilirim" demege mi getirmi~ti. Bunu bir tilrlii c;ozemedim. Cemal Granda, Ataliirk'iin
U~a~1
idim,
Hurriyet Yay., istanbul, 1973, s.107-109
Bir yaz a~am1 Biiyukada'ya gitmi$tik. 1936 Y1hyd1. iskelede Atatiirk'ii biiyiik bir kalabahk kar~1lad1. ic;ten gelen sevgi gosterilerinde bulundu. Splandit Oteline gidilecekti. Vapur iskelesine bir otomobil yana$t1rm1~lar. Atatiirk'On binmesi ic;in. Oysa Adalarda tekerlekli, motorlu arac;larla gezilmesi yasak. Atatiirk, otomobili goriince $Oyle sordu: - "Adada otomobille dola~mak yasak degil mi ?"
Takdir maksad1yla yap1lan • •tac1z• • ! (...) kafile halinde Fresko gazinosuna gittik. C::ok kalabaltk vardt, Turk han1mlar pek az idi, ecnebi ba-
81
yanlar da c,:ok degildi. Zeki Beyin orkestras1 c,:ahyordu. Milletvekilleri, elc,:iler, yllksek memur ve askerler Atarurk'il ~iddetle alki$lad1lar. ilk dans1 Atatllrk Fransa Elc,:isi'n1n kiz1 ile ac,:u. ( ... ) K1z1n guzelligi herkesin dikkatini c,:ekti, pist dans edenlcrle bir anda doldu. Atatiirk k1zlanndan birisi ile dansetmemi soyledi ( ...) Frans1z Sefiri'nin k1z1 ile bir iki defa daha dans etti. <;:ok nc$eli dola$1yor, herkese iltifatta bulunuyor, arada da biraz oturup seyrediyordu. Frans1z Sefiri k1z1n1 altp goriinmeden savu$111U$. Sabah yakla$U herkes birer birer c,:ekilmeye ba$lad1. Saat 4'e dogru arttk gidelim diyerek birlikte c,:1kuk. Otomobilde beni yan1na ald1, hareket edince ba$1n1 gogsume dayayarak dald1. Gogsumde peri$an bir halde sac,:1lan o s1rma sac,:lan en biiyuk heyecan1 kalbimde yarauyor, opiiyor ve kokluyordum. Atatiirk'u ilk defa olarak boyle biraz fazla kac,:1rm1$ goruyordum. ( ...)
31 Eki1n 1925.
Ba$vekil geldi sol yan1na ald1. Bayram gecesi baloda Frans1z scfiri olay1n1 iyi bir sonuca baglad1g1n1 anlatu. Dans cderken k1z1na yap1lan muamclcnin fena maksatla olmayip takdir maksad1 ile oldugunu, iyi bir $ekilde tefsir cdildigini izah etti.
.
Fahreuin Altay, a.g.c., s. 412-4 15
82
• • 1 002. geceyl
yafiayamad1k ••• '' ( ... ) Ataturk beni ~g1np: "- Bu gece Beylerbeyi Saray1nda Seyhin$ah'a hususi bir ziyafet veriyoruz haric,:ten kimse bulunmayacaknr kendileri mihmandarlardan yalnlZ senden ba$ka bulunmas1n1 istemiyorlar 0 da yalnlZ bir nedim1ni getirecektir, Ali Sait Pa$a'ya haber gonderdim Seyhin$ah'1n butiln maiyeti ile mihmandarlara ve hariciye memurlanna Park Otelde bir yemek verecektir sen oraya gitme bizimle gel ve kimseye de bir $CY soy,, ! eme.. · Buyurdular. Gece motorla Dolmabahc,:e Sarayi'ndan Beylerbeyi Saray1'na gec,:tik, Ba$bakan ile Meclis Reisi de vardi. Saray1n kap1s1nda gayet guzel ve ag1r giyinmi$ on be$ kadar kad1n bizi kar$1hyordu ki bunlar o zaman istanbul'un saz $arki ve clans artistleri idi ba~lannda da Suadiye'de plajda gordilgumilz C. han1m bulunuyordu. ( ...) Saray ic,:inde guzel bir mermer havuz vard1r. Sular $1k1rd1yor. Gerilerde bir orkestra ve mukemmel b1r bilfe ... Saray ktsaca gezildi, ilst kat tamir ediliyor ve Sehin ~ah'1n geceyi orada gec,:irmeleri ihtimaline kaf$1 fevkalade yatak odalan haz1rlanm1$ bulunuyordu. Havuzun ba$1na bir masa ve koltuklar o sekilde konul-
Mustafa KemaJ'in kJmsenin olmas1rn 1stemedigi Ozel part1de, $ah'a sunulan kad1nlar, muhafazal<Ar misafir taraf1ndan kabul edilmeyince; OrgeneraJ Fahrelttn Altay'tn 1001 gece masah hevesi kursa!')mda kald1. Biriki m ll / MAR T 1990 \
mu$lard1 ki biife ve orkestra buray1 goremiyordu. ~ah'a ikramlarda bulunu1du, kendisi bir kadeh $arap alarak Online koydu bu s1rada artistler giizel $arktlar okumaya ve gosteriler yapmaya koyuldular. Sah meclisin s1cakh~n1 bozmamak i<;in arada bir yudum ahyordu. Numara\ar gittik<;e a<;1hyor ve serbestlC$iyor, Sah bunlan gi.iliimseyerek seyrediyor fakat ciddiyetini hi<;bir $ekilde bozmuyor. iki gen<; ktz havuza atlad1\ar sularla oynamaya ve clans etmeye ba$lad1\ar. Bu Strada "S" adtndaki <;1plak gen<; artist Sah'1n oniine yakla$tl elleri oni.inde ba$1 egik havuzun kenannda ve ayakta dikildi. ~ehin$ah k1z1n ba$1n1 ok$ayarak, "- <;ok mahareclisiniz, gen<; ve giizelsiniz, Allah bag1$las1n haydi k1z1m i<;eri girin de giyinin ii$iirsii- ..." nuz Sehin$ah'1n o geceki duru1nu, ag1rhg1, meclisin ne$esini bozmaksiz1n hi<;bir hafiflik gostermemesi dikkati <;ekiyordu. Gece yans1na dogru Dolmabah<;e'ye donmek arzusunda bulundular hep birlikce kalknk gene motora binerek saraya gittik. Binbir gece masallann1 bin ikinci gece yapamad1k vesselam... Fahrenin Altay, On Y1l Sava$ 1912-1922 Ve Sonras1, ' . Insel Yay., Istanbul, 1970, s.465-466 •
Manevi evlattanndan Neb1le'rnn dOQOnu - Mustafa Kemal'in manevi evlatlan "baba·dost-ti(jretmen" durumu nedeniyle ya~d1klan psikolojik zorluklan ~ad1klan da oluyordu: Nebile felc;liOldu, Zehra trenden atlayarak 1ntihar etti, BOlent'se yabana biriy1e ib~ olduQu ~in k~k ten uzakla~mld: ve klsa bir sure sonra da Oldu. Nebile 1927'de <;apa OQretmen Okulu'ndan "saray hizmetine" ahnan ~ klz ti(jrenciden biriydi. DiQerlen a1lelerinin bu tur "hizmet"e kar$1 y1kmalarmdan olsa gerek geri gOnderildi.
Baba-dost-ogretmen Gazi, ergenlik <;ag1ndaki gen<;lere kar$1 ilgi duyar, onlardan ho$lanirdt. Kizlar biiyiiyi.ip de sofras1nda yer alacak ya$a geldikleri zaman, onlann sevimliliklerinin ve yeteneklerinin farklna varm1$U- i<;lerinden hi<;birinin olaganiistii bir gC1zelligi yoktu; bir salon kad1n1 gibi zarif de degildiler. Arna gazi i£in ideal bir 'harem' yarauyorlard1. Gen<;likleri ve kendisine baghhklan yilzunden onlan elinin alunda bulunduruyor, <;ekiduzen veriyor, yoguruyor, izlemelerini istedigi yola dogru yoneltiyordu. Can1 isterse i<;lerinden birini se<;er, artik istemedigi zaman da ya evlendirir, ya da bir meslege sokarak 'azat' ederdi. Bu <;C$it bir babadost-ogtetmen durumu, kizlar i<;in belki birtaktm psikolojik zorluklar doguruyor, ancak Gazi'ye muhta<; oldugu bir aile dekoru saghyordu. Bu dekorda <;ocuk ve kad1n birbiriyle birle$iyor, ote yandan kan ili$kileri gibi can s1k1c1 durumlar da ortaya <;1km1yordu.
Latife Hamm - iyi e\)1hm gOrm~ ve kCJllOrtO bir kad1n olan Latife Ha· rnm'1n bu ozellikleri Mustafa Kemal ~n pek katlarnlabdir bir durum deOildi, yunkOFalih R1fk1'nin deyi$iy1e "yeti~e tarz1ndan dQOan eksiklikleri" vard1. Aynca Latife Hamm, ili~kilerinde e§it olma iste\)inden fazla OdOn _ - - - - - - - - - -- -- - - - - - vermeyince evlilik yOrumedi. Lord Kinross, Ataturk, Sander Yay., ist., 1984, s.710
83
Bir kad1n milletvekili "-Atatilrk K1z1lcahamam'dan ge~ecck diye habar ald1m. Hemen koyu temizlettim. Evleri acele badana ettirdim. An ~ektim, bindim. Bir ~alvar, bir cepken, bir po~u. bir degnek al.J.nca, bizim koye yanm saat n1esafede Bilik nahiyesine vard1m. Ehali topland1k. Ata'n1n gelmesine durakald1k. Durduktan kelli kamyonlar ge~ti. Atatilrk geldi. Geldikten kelli eline vard1m ~arp1dak optum. Ata'n1n yan1nda duradurdum. 0 bana bahu, ben ona bahum. Optugum el sevincimden ne gibi geldi bana biliyon mu?" "- Ne gibi geldi ?" "- Guzu eti gibi <lath!. Yan1ndan he~ aynlam1yordum. Bir de $6yle dondiiydiim, koyluler ayran yapmt$lar, virmeye ccsaret edememi$ler, haz1rlannn$ bardaklan kucaklay1nca Ata'ma vard1m. Ayranlan i~tik ten kelli Atam bir bana bahn, bir de mudur beye bahn (Her halde Nahiye Muduru olacak). Mudur bey benim i~in Ata'ya: "- Kazan Koyunun muhtar1" dedi. Atam: "- Muhtar m1s1n ?" di ye sordu. "- Muhtanm" dedim. "- Ho$nut musun?" dedi. "- Ho~nudum .. " dedim.
. ... . '·
.... :··; ~ ::; .
.
.,.
....
..
.·.•.•_ =~
,
'
( ...)
"-Alu ay sonra bir gece makina (oto) evimin oniinde duravard1." Bek~i: "- Seni Nahiyeden istiyorlar!." dedi. Saat biri ge~mi$ti, efendim evde yohtu, yabandayd1, bek~iye: "- Geceleyin i$im ne? Ne edecekler beni?" didim. "- Seni boliik kumandan1 istiyo!." dedi. Ayagima mestlerimi ~ektim. Elime bir degnek ald1m, bir yan1ma bek~iyi, obur yan1ma kom~ulanm dan birini alarak nahiyeye vard1k. Boluk gumandan1n1n gapusunda taksi duravard1. Gumandan: "- Biz seni kariye (koy) muhtarlann1n ba$1na ireis yapacagiz" dedi. "- iyi ya oluru1n, didim, Hiikumaun emrine kellem bile feda olsun!.." ( ...)
84
"Ankara'ya ~ektik. Dogru Vali Nevzat Beyin (Tandogan) yan1na vard1k". 0 da: "- Seni ihtiyarlara (muhtarlara) ireis yapacagu ne di yon?" diye sordu.. "- Olurum" dedim. Ba$1m a~1k, b~1m ortiik resimlerimi ald1lar. Ben daha saylav olacag1m1 bilmiyordum. Evden de meger merak eoni~ler: (Anam1z1 goturduler) diye agla~ma ya ba~lam1$lar. Zevcim gece vaku sogukta beni An-
AtatOrk'On ad1rn sen Hititlerin torunusun diyerek Sat1'yken Hall yapt1~1 Hall <;1rpan, kadin haklan konusundaki gostermehk sayilab41ecek hak· lar sonucunda ~na devlet ku~u konanlardan. 0 donemde 17 kad1n meclise sokuluyor aralannda zor1a milletvekill yapilan da var.
kara'da aramaga gelmi$. Ben onu gorunce: "- Esef etme, beni ihtiyarlara ireis yapular" didim. Adara binip koyumuze donduk. Birka~ gun ge~tik ten sonra kom$ular elllerinde gazeteyle geldiler, beni namzet gostermi~ler.. Yirmi gun sonra iki cand1rma gelip beni ald1lar. Au ma bindim. Heybeye ekmegi koydum ~i dostu Tannya 1smarlaY1p 12 athyla yola ~1kum, madam ki mebus oluyom, mebus gibi gidecegim dedin1. (...) On gun sonra ismetpa~a K1z Enstitusune goturduler. Gozel bluzlar, elcikler (eldiven), ~oraplar, fotinler, virdiler. Beni ~tk bir Ankara gozeli yapular. Yanm saat i~inde medin bir Ankara kad1n1 kalakaldim. Diinyalar benim oldu. bunyalar durduk~a. Ataturk de dursun, cumleyi ayak' alt1ndan 0 kurtardt." Asian Tufan Yazman. Ataturk'le Berabcr, Tiirkiye i$ Bankasi Kulttir Yay., Ankara, 1969, s.347-350 Birikim 11IMART1990
0
E
''Tuffincunun isyani'': Populist gelenekte yeni bir gedik
N
rii~liilerin "ya~as1n
M
halk iktidan"
slogan1yla onlan ki~k1nnklann1 yazm1~n. ikinci giin Taha Akyol bu tespiti tekzip etti ve protestolann kendiliginden geli~tigini belirterek okurlann1 ferahlatt1. Uyans1n1 da yapn: Oreticiyi, i~c;iyi, orT ar1msal iiretimin mevsimsel ta s1rufi magdur eden ekonomik durum devam ederse, ideolojik dongiisiiniin neredeyse "dogal" bir gruplar bu kendiliginden protesparc;as1 sayilan "taban fiyau ac;1kto gosterilerini istismar etmeye lamas1", bu yil bir aylik gecikmeyle kalkabilirlerdi... yap1ld1. Dogalla~m1~ dongiiye uyBu magduriyetin tiltiin Ozelindemayan, iireticilerin geleneksel yaki ortaya c;1ki~ dinamikleri ve bok1nmac1hklann1 bu kez eylemli yutlan ne? Gelecekte ozelde tiitiin tepki diizeyine c;1kartmalanyd1. ilk iireticilerinin, genelde de k1rsal kez Maliye ve Gumriik Bakan1 yekiic;iik ureticilerin "istismara" ac;1k rine Tekel Genel Mudiirii taraf1nolup olmayacaklan uzerine ne dan ac;1klanan fiyatlann yarau1g1 ~ok, iireticilerin refleks tepkisine . soylenebilir? yolac;u. Turkiye Ziraat Odalan BirT0TDN DESTEKLEME ligi'nin Ege bolgesi ic;in belirlediALIMLARINDA SERBEST gi kilo ba~1na maliyet l 3.830 TL PiYASAClllK iken, ba~fiyat 11.000 TL'de kalTiirkiye, ekolojik konumu ve kom1~n. Manisa, Akhisar, Karaagac;, ~ullanyla diinyada tiitiin yeti~tiri Milas'ta ureticiler sokaklara dokiilciligi ac;1s1ndan en iyi ortam1 suduler, 50 kadar tii.ccar yaz1hanenun ulkelerden biri. Dogu tipi desini tahrip ettiler, kara ve demir nilen tutiin cinsinde diinya iiretiyolunu saatlerce trafige istifaya daminin yiizde 60.6's1 Bulgaristan, vet edildi. Biri polis bi~ ki~i yaraYunanistan, Yugoslavya ve Turkiland1, 200 kadar insan gozaluna ye'de gerc;ekle~tiriliyor. Tiirkiye ahnd1. Pakdemirli birkac; giin sonic;in tiitiin "klasik" ve Onemli bir ra· sorumlulann "an~istler" olduihrac; urunii. Genel ihracat gelirgunu ac;1klad1. Terciiman gazetesi lerinin yuzdelO'u, tanmsal ihrac; bu tespiti s1cagi s1cagtna yapm1~ iireticilerin aras1na kan~an sol go- gelirlerinin yiizde 20'si tiitiinden.
E
l
E
R
Olkede tiitiin iiretiminin yiizde 68'i Ege bOlgesinde gerc;ekl~tin· liyor (Karadeniz yiizde 16-18, Marmara, Dogu vd. yiizde 6-8). Ege'de M:inisa'n1n Akhisar ve Gavurkoy iiretim bolgeleri, hem genel iiretim miktan ve kalitesi baktm1ndan, hem de ihracau doniik iiretimde bilyiik agtrhga sahip. Tiirkiye'de, tutiin ilreticiligiyle gec;inen biiyiik bir c;iftc;i niifusu var. 6228 koyde 540 bin civannda c;ift· c;i ailesi tiitiinciiliikle gec;iniyoi. Tiitiln tanm1, 3 milyondan fazla insan1 istihdam ediyor; veya i~siz likten ahkoyuyor. Ba~fiyat ve destekleme ahmlan, bu "ac;1k" ve "gizli" istihdam1n ana giivencesini olu~turmakta. Her yilb~1nda Tekel'in ac;1klad1gi ba~fiyat, iiretici ic;in bir garanti, tilccar ic;in bir gOstergedir. Tekel, tilccann almad1gt bilt11n tiitiinii sann alarak ilreticiyi "destekler". Tiitiin piyasas1n1n daima biraz gee; ac;1lmas1yla, yani ba~ fiyann gee; ilan edilmesiyle de; y1l boyunca yaln1zca tutiin ahm ay1nda eline para gec;tigi ic;in borc;lan birikmi~, paraya s1ki~m~ olan ureticiler kar~1S1nda ruccarlar, tefeciler "desteklenmi~" olur. Bu yil oldugu gibi, gecikmenin abarulmas1, tiiccanntefecinin beklemeye tahammiilii olmayan iireticilerin tutunlerine
85
konmas1n1 kolayla~t1nr. Omekse, piyasan1n olagandan gee;; ac;;1ld1g1 l 977'de, Egeli iireticiler tutiinlerinin yuzde 25'ini, ustelik ba~fiya un yuzde 20 alundan, tuccara vertnek zorunda kalm1~lard1r. Tekel fiyatlan saptarken "teorik olarak" ulke ve diinya piyasas1n1 esas almahdtr. Fakat gerc;;ek durum tam anlam1yla boyle olmaz. Ozellikle sec;;imin yakin oldugu donemlerde, siyasal iktidar fiyau '\ :iftc;;iyi memnun edecek" ~ekilde, piyas1n1n gerektirdiginden yukan c;;ek1neyi ihmal etmez. ~u klasik mekanizma, 1980'lerde yava~ yava~ degi~meye ba~lad1. 1986'da yap1lan yasal diizenlemelerle, tutiinde serbest piyasa uygulamas1na .ba~land1. 0 tarihten beri Tekel, resmen, tiitiin piyasas1n1 ac;;ma zorunluluguna arnk sahip degij. Tiiccann baglanulann1 kurarak her an ahmda bulunmas1 mumkun. Ancak 1987'nin sec;;im y1h olmas1 nedeniyle "serbest piyasa" ilk yll uygulanmad1; tiitiin b~fiyan da 2800 TL'den 4200 TL'ye nrmand1nld1. Bu nedenle tiiccar ahmda bulunmad1 ve 1987'de onceki y1hn stogu birikti. l 988'de tutiln piyasas1ndaki uluslararas1 tekellerin elindeki Dogu tipi tiitiin stoku bitti. Bu tekellerle c;;ah~an Ege bolgesindeki tuccarlar, ba~fi yaun ac;;1klanmas1ndan once, Tekel'in verecegi 6.yann fazlas1n1 verdikleri iddias1yla ahrnlara ba~lad1.lar. 184 bin ton olan rekoltenin en iyi un1nlerini tuccar ald1. Tekel de boylece, yeni ahmlardan daha az 6demeyle "kurtuldu". Tutiinun bu ~ekilde prim yapmas1 ve "serbest piyasan1n" iktisad1 ve siyasal nimetlerinden memnun gon1nen iktidann mudahalede bulunmamaSl sonucu, yore ureticilerinin tutun ekim alanlann1 geni~letmesi ni getirdi. 1988'den sonra, 35 bin hektarhk alan tutun ekimine ac;;1ld1. Ekim alanlan buyiltiilurken, tiitiine uygun olmayan arazilerde ekim yap1lmaya ba~land1; c;;iftc;;i 86 deyi~iyle "tabana kac;;1ld1.". Bu, za-
ra, bu egilim daha da artm1~t1. Teman zaman uc;; verin "eski" bir adetti. AP milletvekili Dr. ihsan kel, miktar ne olursa olsun, artan Yalc;;1n, 1977'de populist ekonomi biitun tiitunii satin almak zorunpolitikalann vazgec;;ilmez aleti olan da oldugu ic;;in, gon1len biiyiik uredestekleme ahmlann1n ac;;ug1 bu tim fazlas1na diinya piyasas1ndar;1gin "ek tabana, sat babana!" sloki ederinin odenmesi, ta~1nmaz bir gan1yla me~rula~urm1~t1. yuk getirecekti. l 989'da bir ton Bunlar geli~irken, iktidar, diin"Agrad" (ihrac;;hk) tiitiinun dunya ya piyasas1na uyarh fiyatlarla ahm piyasas1ndaki ortalama fiyau 4.11 yapabilmeleri ic;;in, tiiccarlara prim dolar (bugunkii kurla 9750 TL). sozu verdi. Tuccar1n, ~u Tekel'in · Bu fiyat, ne iireticiyi ne de tuccan ilan ettigi fiyattan yapacaklan tiltatmin edecek diizeyde. 1989'da tiinun ahm1n1n k~rh olabilmesi Tiirkiye'de doviz kurlanndaki orir;in, ihrar; fiyaun1n yakla~1k 6.30 talama yuzde 30 arti~a kar~1hk tudolar olmas1 gerekiyor. TU.run ahtun girdilerinde yiizde 70 arti~ olm1 yapan ABD merkezli tekeller du. Bu durumda, ihracata yonelik ise, Maliye ve Gumn1k Bakan1 c;;ah~an tilccarlann eski tutiin fiyaPakdemirli'ye, son Amerika gezinn1 yiizde 30'dan fazla artumas1 sinden gec;;en seneki 5.30 dolann mumkun degil. Oreticinin dogal uzerine c;;1kamayacaklann1 ima etolarak talep edecegi -en az- yilztiler. Diinyada Dogu tipi tiitiiniin de 70 arn~1 odemek, Tekel ac;;1s1nsigara harmarundaki kullan1m oradan da kald1nlmaz bir yuk. Tekel'n1n1n azalmas1n1; Turkiye tiitiinin bu fiyati vermesi durumunda, culugil aleyhine geli~en bir siirec;; bir ihtimal, art1~1 80 bin tonluk ic;; olarak burada kaydetmek gerekir. piyasa payi uzerinden, yani tiikeBunun iizerine tuccarlan t~vik ticiye ("tiryakilere") yans1tarak fiir;in, ~ayet ihrar; fiyau artmazsa, nanse etmey~ kalkmas1; siyasal 0.40 dolar olarak ar;1klanm1~ buac;;1dan riskli, ekonomik ar;1dan da lunan ihracat priminin arnnlacapek rasyonel olmayan bir yoldur. gi sozii verildi. Oreticilere ise, bir Muhtac;; olunan diinya pazanna ihracatc;;1n1n deyimiyle "umutlanise, ulke ic;;indeki bir siibvansiyomamay1 ogrenmek" kald1. nu telafi edecek miidahalelerde Ote yandan, bu yll, tiiccarlar ye- bulunma imkan1 yoktur. ni mevsim tutiin piyasas1na girmeBu t1kan1kl1k noktas1nda tek c;;adiler. (iinkii tiitun tiiccarlan, tiire, gerc;;ekten piyasan1n emrettigitiinu ic;; piyasa ic;;in degil, i~leyip ihni yap1p, iireticiyi destekleme kayrac;; etmek ic;;in ahrlar. Bu y1l uregis1n1 bir yana b1rakmak. Yap1lan tim 235 bir ton; ic;; tiiketim kapada bu oldu. Ekonomik bakimdan sitesi 80 bin ton, ihracat kapasiteorta ve uzun vadede "rasyonel" c;;osi 120 bin ton. 53 bin ton uretim ziim ise, tiitiin iiretiminin gerilefazlas1 var. 1985'de de gec;;mi~ setilmesi. Yakinan koylulerin ve sagnelerden birikmi~ (o y1hn fiyatla- sol populist politikac1lar1n agz1nnyla 350 milyar TL degerinde) daki "millet tiitun ekmesin istiyor2 70 bir ton iiretim fazlas1 tiitiin, lar!" itham1, iktidann ve egemen donemin bakan1 Ahmet Kurtcebe blokun gerc;;ek niyetini yans1t1yor. Alptemoc;;in'in ifadesiyle "bir kereHedef, ihrac;;hk tiitiin eretimini beye mahsus" imha edilmi~ti. Rekolreketli Akhisar ve Gavurkoy toptenin bu kadar fazla 'artik" yararaklanyla s1rurlay1p, i~letmeleri tacak olc;;Ctde ~i~mesinin nedeni, olabildigince verimli hale getiryukanda sozil edildigi gibi, ekolomek. Hatta sermayenin baz1 kejik bakimdan uygun olmayan topsimleri, tanmda destekleme ahmraklann tiltilne ac;;1lmas1. 1988'de lann1n tamamen kald1nlmas1n1; konjonktun1n destegiyle gerc;;eklealtyap1 ve tanmsal sanayie donuk ~en bereketli ah~veri~lerden sonentegre projeler d1~1nda hic;;bir •
I
silbvansiyon yap1lmamas1n1 talep edebiliyorlar. Bu talepler, ashnda, serbest pazarct hgtn "saf liberal" manug1na uygun. '80 sonras1nda hern 12 Eylii.l'iln "teknokrat'' hilkiimetlerinde, hem de -artarakANAP'a kazand1rma <;abalanna da ko~ut. Ote yandan, bizzat Tilrk\ye'ye bu manug1 telkin eden ulkelerde tanm subvansiye edilmekte. ABD'de bu destek gelenekselle~1ni~, Ortak Pazar iilkelerinde de subvansiyon politikas1 giderek onem kazanmakta. Turkiye'de de artik kurumla~m1~ olan bu politikalann keskin bir donu~le bir anda b1rakilrnas1 beklenemez. Ancak ge<;tigimiz ay Uitiinde y~anan uygulama, yani siibvansiyonun sade<e lllf1n1n kald1gi bir "cayd1rma" politikast, pek de yumu~ak olmayan bir ge<;i~ yontemi olabilir. Bu y6ntem, diinya ekonomisiyle eklemlenme duzeyinin yi.iksek oldugu baz1 urunlcrde de gi.indeme gelr.bilir.
I I
t
I
OLA
BiTENLERi KAVRAMAK
Dunya Bankas1'n1n 1977 raporu bile, Turkiye'de k1rsal kesimde gelir dag1hm1n1n adaletsizligini vurgulamakta; Turkiye'yi dunyada en adaletsiz gelir dagthmtna sahip ulkeler aras1nda saymaktayd1: En i.ist gelir dilimindeki yi.izde lO'luk uretici kesimi k1rsal gelirin yiizde 43'iinii; en alt gelir dilimindeki yuzde 20'lik kesim ise yuzde 2. 7'sini almaktayd1. Aynca, Turkiye'dc tar1mda ki~i ba$tna dii~en ortalama gelirin, tanm d1~1ndaki ortalaman1n yi.izde 18-20'si dolayinda oldugu biliniyor; yant 1/5. Oysa Tiirkiye'yle yap1sal olarak kar~tla~ttnlan ulkelerde bu oran 1/2 veya l/l.5'tur. '80'lerde gerek k1rsal kcsim ic;indeki dengesizlik, gerekse ktr-kent gelir dag11tm1ndaki dengesizlik daha da anu. Bu konuda saghkh veriler sahip degiliz. Verimsizlik s1k1nos1 yalntzca bu noktada kendini gosterrniyor. Tutli n, kay1s1, ~ekerpancan, vb. hepsi iiretim ili~kileri baktm1ndan
kendine ozgii ozellikler geli~tiri yor. Elbette gene! ekonomik politika biltun bunlara yans1yor, fakat her uriinle, her bolgeyle ilgili dinamikleri kavramak ic;in, mikro analizleri <;ogaltmak, gel~tirmek gerekli. <;:unkil, genelde saptand1gi gibi, yerel tanmsal uretim geleneklerinin, dunya pazanna daha dolays1zca baglanan kapitalizme eklemlenmesinde dev adtmlar aoltyor. Bu sure<; i<;inde, kuc;uk koyluhigii.n son direnmesi gundemde. Bu silrecin ilriine, b6lgeye gore degi~en d::::.-miklerini, 6zelliklerini kavrayabilmel< ve bu konuda soz soyleyebilmek Turkiye'nin gelecek ony1hnda c;ok buyi.ik onem ta~1ya cak Akhisar ve genel olarak Egeli ilreticilerin tepkisinin bundan sonra alabilecegi boyutlar ne olabilir? Bu uretici kesimi bir yonuyle kapitalist ili~kilerle, parayla, pazann tuketim kahplanyla uzun silredir ha~1r-n~ir olmu~; "modemle~mi~" bir kesimdir. Ote yandan, islami tutuculuk toplurnsal olarak gi.i<;lii temellere sahiptir. Yore iireticileri onyillann deneyimiyle populist iktidarlar kar~1s1ndaki gi.ic;lerinin, tepki gosterdikleri zaman bir ~eyler elde edebileceklerinin bilincindedirler. Akhisar'da bakanlar pek c;ok kez ufak <;aph tepkilere ugtam1~. sonuc;ta baz1 tavizler koparulabilmi~tir. Simdi, bu gelenegin <;okmekte oldugtina dair i~aretler var. Bir kere, tepki c;ok buyi.ik; iflas1n tepkisi. ikincisi, tepki gosterilip taviz koparulacak bakan (ve iktidar) <;iftc;iyi kaale almtyor ve taviz verecek gibi gorunmuyor. Kisacasi, populist politika gelenegi ciddi bic;imde sars1hyoi. Manisah tiltiin ureticilerinin buna tepkisi ne olacak? "Tuzukuru" konumlann1 yitirmelerine kal"$t tepkileri, derin kokleri olan dinsel motiflerle birl~ip muhafazakar bir soylem i<;inde populist politikalann "gen getinlmesi" talebine mi donil~ecek? Bu talepleri temsil ettigi ulusal ve uluslararas1 s1n1fsal
yapt ile ANAP'1n iistlenmesi zor goruniiyor. Bu noktada, populist gelenezin esas ta~1y1c1s1 DYP ve onun bu yoniinu sahiplenen MSP/RP c;izgisi yeniden "umut" haline gelebilirler mi? Arna onla1 da bu konuda altematif programlar, c;ozumler onermekten uzak gorunuyorlar. Ozellikle DYP kurmaylan, he~yi eskisi gibi yapmantn miimkiin olmad1g1n1, soylemeseler de, pek iyi biliyorlar. Manisalt tiitiln ilreticilerinin diger yonlerini du~iinelim. Bu kesim, piyasayla-parayla gorece eski ve i<;li dt~h ili~kileriyle beraber, siyasetle de gorece geli~kin ili$kilere sahiptir. Yani gorece "bilinc;li" bir sec;men ve yunta~ kimligine sahiptirler. Bu kesimin ~imdiye dek -son olaylarda oldugu gibi- salt "para i<;in" seferber olan tepki gosterme alt$kanhklann1n siyasalla~ nnlmas1, sosyalistlerin uzerinde do.~unmeleri gereken bir meseledir. Kapitalizmin geli~mesi ic;inde teorik olarak ger<;ekle~ecegi hep ileri siirulen kfl<;uk ureticiligin tas6.yesi, mulksiizle~me, yoksulla~ma gibi sonuc;lar. Gerc;ek boyutlanyJa onaya c;1ktyor. Bu gerc;egin, onemli ve say1labilecek bir parc;as1 da, kentlerin, daralan ~letrneler le, i~ten c;1karmalarla, yi.iko.nu alm1~ marjinal sektorleriyle ve iic;uncu gecekondu ku~aklanyla goc;e maddi olarak kapanmakta olmas1. Bu durum, ya~anan bunahm1 derinle$tiriyor ve "yeni" kthyor. Ko~ullar, giderek, tanma ve ktrsal yap1daki donil$ume ili~kin "yeni" <;Oziim Onerilerine, sec;eneklere kulak verecek potansiyeli geli~ti riyor. Bu surece mildahale edebilmek, sozunil ettigimiz farkl1 bolgesel-urunsel ozgiil dinamiklere kavramaya yonelik ara$ttrmalann geli~tirilmesini; aynca ktrsal kesime donuk yeni politikalann yilriitucilsii olabilecek unsurlara ula~1l mas1n1, bu alandaki mevcut sosyalist kadrolann yeniden donanmas1n1 gerektiriyor. • SERDAR DIKKATLi - YUNUS YENER
87
i Z M V E
,...._M A R K S
eeY E Niee
AYL IK
SOSYA Li ST DERGi '
KI~
1990
3. SAYI
KADINLARIN
Sunu1 Verine I S,,dun Attn
Bilim>ef ""Yordam..l IX'Vrimin ilcllrloykiliSi / Cem Erogul
.KUKTULU!)U
<;ag1m1z Bilim \ 'O Tcknulojisinc KtA Dir &kt~/ Aykut COktr
lKi S.n1fanm EntcklUuol Ccl~mc f'.npckdfl I
i9iN, YARIN DEGiL
HU.•)On H ... n~bi
Zamanrn Ruhun.a Uygun Bir riJradigam I Cavla (:ul(u
"Tcknotronikc;:.3· tn,.n• Ne V..i Ed1yur? I
S.~Jc Calt..n
TUrkiye'dc CA.~Jct. S.n1nar ve 6Urokra.si: <;:agltr Kcydcr~ln Kltab1n1n OU~UndQrdO klorl / Korkut Bor.1.l;lv
Yenl Dilny;id~ TGrkiyc I l-J.1.luk Ctrgtr
{)'iMDi. ..
~mii<cn Ccl<wgo
I
XIX YU:z)'ll Os.manh Dcg1J1ma O,,.cnncQ:).(lcmlcr I nn~r limur Avrupa Toplulugu'nda IKi H3kl.ln vc TUrkiyc / Ytld1r1m KO(
Y1kllan Yalniz Ucrlin Duvoart.in m1 Olac01k? / .C\iri\•n U(kin Pcrestroyb'dan Once l'crcstavl<A (Ycnktcn Uitin(lcnmc) Ya da NEr 1-eru.1ruyka Dl.~lldir I Orh.an iyil~r
Sovyetlcr'dc Ekonomlk llun.>l&m, Toplur1\Soll
22. SAVI <;IKTI!
~ii1m1n
Pip,."' Pm."SU'Oyb I AU B•Y"
Kcndisi MilltolnJ1r / Ttslim TOr•
DACITIM : ETKIN Toi : 513 7110 • IKTIDAT: Anbrn : 131 26 61. i>tanbul : 522 bi> 70
EIO.'.)NOMi Vf POL ITIKAOA
L
•
PSIKOLOJI VE FELSEFE
MART' 90 "Hi~bir geli!me
ozinhkloro kor~1 uygulonocok bir zoru hokh gosteremez. Yunoniston holk1, elinin oltmdo h1ncin1 yoneltebilece~i 'rehinelerin' bulunmod1~1no inonmohd1r." •
••
YUNANISTAN'DA TURK VAR Ml?
HERKOL MiLLAS
"TBKP ve TSIP ge~ici portilerdir. Kendilerini birlik siireci i9nde, 011un dogol porco11no doniiitiirerelc eritmeye bo~omolon gerekiyor." •
•
•
••
•
•
fra.d'un O..nyasi I P1ol.Dt. Oiean K~ loplom$al Oal1la Breysel 03111n Fa11.J*01 ve ~I Prof.Dt.AWnan Tang& Oeneysel Auhbolamin ~ ve F1eud I Altar Tlm~fn l's>l<olotrl< ~ ~aba EvlllQI / Sant KO<krnu Yanzllk Ouygusuna Kat$1 ~aiasi Yalrik I Dt.tuyrellln Akylldu
Mlr::helangdo'M Musa'si I Slilmund Freud Yapay Zeb ve l'Sll<.olopnrl Pa1adol<9an I Vladimir ~o Mar1<slZJn ve pg~ 8*1' I Aftkal• ltonlltv 8dirnsel Anlropdof ve Bimsd ~tumarum / lucftn stvt Yapsitmanin USI ~ Ol.ilal< ~II / Aftkunder SepluUn Lacan Psi!<analtzin Yetldef1 OoOmasi mt Yol<sa Sonu mu? I Halalyt Avlonomov• Freud •'8 Sandlsal Prad< / Cttfltrtnt 8.-CMment ~ l<wndt<<lli)I f"Ktll ()Opus'' TragedfaSI 'e Oopus /Mos'u) / J.an Bolldt
SaNI ve N<analiz I Ltv S. Vlgollld
BIRLIK SURECININ UNSURLARI
[J
ProtJlemata Pt1ysica: lOOC ~ap Zeb. Ariarna YellSI ve 8;geld< U!>liJne I Ariatoteles "fetseleoo Bai&a110C USlline" I Ludwig Andreu FeueibKh Fetselede Bir Aelocrnun ZorllflkAuOu I L.A. Ftutrt>ach Sol<ta1es ve s.;,~ Sorurt E1demi lemeleOOrme I Helmut Stldtl kiri Bir Hektl\ $myao ve Ba0'"1Sll ClU$1Jru I Gotlhltd Sllollmtftt "Yen SaQcilill''tn lam Fetsefcsi I Ivan Gobo$ov fl felsele ~alyasi I tusan S. Kuer~lu · Felselol6ozl.oi)U I Alfll TIMu~ln f'*lzoftar ~· I S~ Freud
SEMiH G0M0$
Yoz1 ve yorumtonylo: VALCIN YUSUFOGLU 0 OR.CELA ERTUG 0 TEVFiK CAVDAR 0 HALUK GERGER CJ DR.SUKRO GONER 0 TAHiR HATIPOGLU 0 SEMIH GEMALMAZ o°(:ETIN UYGUR 0 KEMALANAOOL0 ERDALATABEK D OSMAN ULAGAY 0 UMURCOSKUN 0 METIN <;ULHAOGLU D CAGATAY ANAOOL 0 ORHAN OJLBER 0 AHMET KA(,.MAZ 0 FILIZ KARAKUS 0 GULNUR SAVRAN 0 NESRIN TURA 0 NURCAN AKCA 0 TEKTAS AGAOGLU 0 HAUT <;ELENK 0 KENAN SOMEP. 0 HUSEYiN HASAN<;EBi 0 SAYl40
8
9
I
I
4
K
T
lsieme ACl<OSI' felsole Derois.. Nu1uos.nanoye Cau A1ay Apt 5/3 COQaloQ<u·IST. Tel. Sil 0025
I
•