•
•
•
Ayl1k sosyalist kultiir dergisi
NISAN 1990
3
GEQE N AYIN B i R I K i MI 12 Eylul sendromu ve tarihsel bir hesapla~maya dogru
Nu.saybin Mardin, Diyarbak1r... Nereye (:agnltyoruz, nereye (:agtnyoruz? ..
17 Sosyalist
iRFAN YAVRU hare~et ve siyasal
eylem
22 AHMET iNSEL Topluma kar~1 iktisadi
•
insan Il
34 ERCAN EREN
Sosyalizm, piyasa ve iktisadi etkinlik sorunu
40 ALi BAYAR
Hayalr Sosyalizmden reel kapitalizme
44 WCEL <;."AGLAR
GAP ile birlikte ve GAP ic;in
d~iinceler
52 GEQEN AYIN DUNYAS I Latin
AKDOGAN 0ZKAN Amerika'da sivill~me c;abalan
ve militarizm
61 S6YLE$ 1 ACHILLE OCCHETTO
69 AMOS OZ
Filistin'de bolunen israil
76 •
SEMiH AYTA(;."LAR
Sinema iizerine notlar
81 Cemal Sureya'n1n
ORHAN KAHYAOGLU ~iir ve yaz1n dunyas1na
86
lasa bir bala~
RES i ML I GAYR I RESM i TAR i H • Mustafa Kemal ve askeri darbe
•
•
Birikim Yay1nc1hk Ltd Murat Beige $irketi ad1na sahibi: Yaz1i~leri Mildiirii: Abdullah Onay GOrsel Tasanm: 01nit K1van~ GOrsel Diizenleme ve Hasna Abbas Bilgisayar Uygulama: Yap1m: Perha A.$. $efih Matbaas1 Bask1: Dag1nm: Hurriyei Holding A.$. Abo n e olmak i9in, a~aQ1da belirtilen abone be· delini, Birikim Limited $irketi'nin Pamuk· bank TOrbe $ubesl 2 10233 No'lu hesab1na yat11maniz ve banka del<ontu fotokopisini, Birikim Yayinlan, Kii¢kayasotya Caddesi, No:17-19/A, Sultanahmet 34400 istanbul adresine gondermeniz yeterlidir. Ad1niz1, adresinizi, posta kodunuzu ve abone f§leminizin hangi say1dan ba§laya· caQ1m liitfen bildiriniz. Abone bedelleri: Yurti9i: Avrupa, OrtadoQu: Amerika : 35 $
e ks i k
45.000TL.
30$ Avustralya: 35 $
s a y 1 I a r i9in ba§vuru adresleri: ISTANBUL: lteli§im Kitabevi Klodfarer Cad. No.7 Ca~alo~ru ANKARA: lreti§im Kitabevi Selanik Cad. No. 72/A K1z11ay iZMiR: ileti§im Kitabevi 857.Sok. izmiroQlu i§hani No.306 Konak
EJ
B iri kim Yay1nlar1' K09ukayasotya C-ad. No.17 -19/A Sul· tanahmet 34400 Istanbul Tel. 512 17 34
•
i •
G
E
E
N
A
y
N
B
R
K
M
•
••
0 yle gOrunuyor ki, Turkiye'de kamuoyunu olu$turan odaklar, yani ba$ta yuksek tirajh basin olmak uzere, ba$hca parti, sendika ve demek yOnetimleri, universite c;evreleri, k1saca ulkenin elit tabakas1n1n buyuk c;ogtinlugu, ad1na "12 Eylul sendromu" diyebilecegimiz bir hastahga ciddi bic;imde malaldur. Zihin hastahklar1n1n c;ogunda oldugu gibi, bu hastaltk halinde de hasta, gec;mi$te ya$ad1g1 bir olay1n $Oku alundad1r ve her an bu olayla yeniden ka~1la$may1 bekleyen bir tedirginlik ii;inde ya$ar. 0 nedenle de hayattn degi$imini, dolay1s1yla vaktiyle o malum olay1 mi.imkun kilm1$ ko$ul ve unsurlann belki de kOkten dcgi$tigini anlamakta gi'lc;h1k c;eker. 0 nedenle de sl1rE;c;le gelinen durumlan, sOzkonusu olay1n ya$and1g1 durumdan farkh, hatta bamba$ka k1lan yanlan gOremedigi gibi, tersine bu yeni durumlan o eskiyle benz~en yanlanyla alg1lamaya teksif edilmi$ bir baki$ tarz1, bir halet-i ruhiyye ic;inde davran1r. SOzkonusu c;evreler, kamuoyu odaklan bu hastahg1 tum topluma bula$Urmak i<;in de Ozel
olarak c;aba sarfetmektedirler. Hatta bazt durumlarda bu gayret o dereceye varmaktad1r ki ; bu c;evrelerin kendileri 12 E) lul sendromundan kurtulsalar dahi toplumun bundan kurtulmamas1n1 istedikleri yonunde bir amac; guduldugu bile sOylenebilir. Bunun en son kan1tlar1, $Ubat ve mart ay1 ba$lannda Muammer Aksoy ve C::etin Emec;'in Oldurulmeleri ekseninde yap1lan yorumlar, estirilen "eyvah 12 Eylul oncesine doni.iyoruz galiba" havas1d1r. 1
TEHLiKE SANILANDAN
sOYOKTOR Ortada endi$e edilecek bir durum yoktur demek istemiyoruz. Aksine, gelinen noktada bu 12 Eylul sendromuna kap1lm1$ olanlann i$aret ettiginden c;ok daha kapsamh tehlikelere gebe bir durum vard1r. Ve sOzkonusu sendrom, hem bu tehlikeyi derinligine kavramak hem de buna ka~t etkin bir i;1k1$, cozum yolu bulabilmek imkarun1 perdeleyen ilk ve galiba en buyuk engeldir. Turkiye toplumunun ya$ad1g1 deneyler baglam1nda gerc;ek, verimli bir muhasebe yapma-
s1n1, degi$en ko$ullan ve zengin bir gelccek kurma imkanlar1n1 kavramas1n1 engelleyen bu hasLahkh d11$linli$ tarz1n1 $Oyle tantmlayabiliriz: 12 Eylul sendromu, "12 Eylul Oncesi"ni "c;ok kOu1", 12 Eylul'u de -bunun kai;1n1lmaz "c;aresi" olarak, ama yine de- "kOtli.. bir c;oziim olarak niteleyen, $U son aln-yedi y1 ld1r varolan "demokrasi"mizi de ehven-i $er sayan, buna mukabil "iyi" denilebilecek bir duruma ula$may1 ise -en az1ndan gOri.inur gelecek ic;inmumkun gormeyen bir dil$linii$ tarz1d1r ilkin. Dolay1s1yla Ti.irkiye i<;in i$te bu "c;ok kOtu", "kOtu" ve "ehven-i $er" halleri gibi lie; alternatifli bir fasit daire ic;inde donenen bir "kader" varsayar. Bu durumda "ehven-i $er"in tercih edilmesini, onu korumayi Ogudedigi ac;1kc;a gorulmektedir. 0 nedenle de hangi gerekc;eyle olursa olsun bu ehven-i $er halini degi$tirmeye, "bozmaya" matuf her giri$irn veya oyle bir etki yaratabilecek her olay, bizi o korkulan '\:ok kOtu"ye dogru surukleme tehlikesiyle yuklu addedilir, oncelikle buradan yorumlan1p yarg1lan1r.
3
â&#x20AC;˘
"l 2 EYlOL ONCESi"NiN OZEL TANIMI
4
Bu yorum ve yarg1 tarz1n1n iki temel eleman1 vard1r. Birincisi "12 Eyliil 6ncesi"nin sec;ilmi$ belli olgularla s1n1rh olarak yap1lm1$ ozel bir tarifidir. 0 donemin gerc;ekten "c;ok kotu" diye nitelenmesi ic;in yap1lan bu tarif, s1rf bu olumsuz yargiy1 peki$tirmeye matuf darhgi nedeniyle degil, o surecin kapsamh bir muhasebesini, dinamiklerini serinkanhhkla ara$Urmay1 pe$inen dt$talayan karakteri nedeniyle de dikkat c;ekicidir. <:;au$mah gosteriler, $iddet eylemleri, silahh VUru$malar, ilgili ilgisiz herkesi hedef alabilen siyasal cinayetler ortam1 olarak c;izilen "12 Eylul oncesi" donem, topluma bir zaman ya$ad1g1, ama ya$ad1g1ndan dolayi utanmas1 ve -saghgi ac;1s1ndan- unutmas1 gereken bir cinnet hali olarak tan1mlanmaktad1r. Her ne kadar "12 Eylul oncesi"nde o sa)'llan olumsuzluklann hepsi var idiyse ve bunlara daha ba$kalan da ilave edilebilirse de, belirtilmelidir ki, butun bunlar nihayet sonuc;lar, van$ noktaland1r. Siirecin nedenlerini, dinamiklerini as1a gostermemektedir. Turkiye toplumunun, o olumsuz sonuc;lara mutlaka varmas1 gerekmeyen o nedenleri, surecin mahiyetirti dCt$Ctnmeye hem haklo. vard1r hem de kendisiru, ana sorunlanru, zaaf ve imkanlann1 bilinc;le kavramas1 ic;in bu act da olsa tarihsel tecn1beden c;1karacagi derslere ihtiyac1 vardrr. "12 Eyliil 6ncesi"nin kapkara bir tarifini yaparak, onu yiiz kizaruc1 bir suc;un i$lendigi donem olarak niteleyerek "12 E:,¡liil sendromu", sadece bu derslt>rin edinilmesini engellemi$ olmuyor; aynca ic;ine girilen yeni durumlan hep o "sue;
i$lenmi$" donemi haurlatabilen, onun az sonra uzerinde duracagim1z "$ema"s1na orurrulabilen yonleriyle algilayarak. bu yorum tarz1n1 empoze ederek. ortada yeni bir durumun degil, o kac;1n1lmas1 gereken "eski"ye "c;ok kotii"ye dogru bir gidi$ tehlikesinin varoldugunu bir alarm havas1 ic;inde ilan ediyor.
iKi "ASIRI U<;:"LU SEMA "12 Eylul sendromu", bu alarm
havas1n1 yaratabilmek i<;in, ortada "12 Eyliil Oncesi" sureci i$leten mekanizman1n ufak gon1ntii farklanyla aynen devreye sokulmu$ oldugunu gOstermeye c;ah$Ir. Bu, biri "a$1n sag"da Oteki "a$1n sol"da yeralan, iki Orgflt veya Orgutler grubunun One c;1kmaya ba$lad1g1na i$aret eden bir $emad1r. Bu 6rgi1tlerin hem birbirleriyle c;an$tyor olmas1, hem de herbirinin farkl1 ya da benze$ik gerekc;eler ve yOntemlerle toplumu kendi dogrultulannda tav1r almaya zorluyor olmalan gerekir. Sendromun etkisini gOsterebilmesi ic;in orta~ bOyle bir durumun oldugunu $U veya bu $ekilde kan1tlamak biiyiik onem ta$lr. Aynca o 6rgf1tlerin toplumun toptan bir degi$iminden soz etmeleri, herbirinin kendine gore topluma "parlak bir gelecegin" mumkun olduguna <lair bir mesaj vermeye c;alt$1yor olmalan da $artur. Bu son nokta Ozellikle onemlidir. <:;unkt1 istenen sadece bu 6rgiitlerin kendi aralanndaki c;aU$malarla, topluma yonelik eylemleriyle ortahg1 bir kan gOliine c;evirecekleri uyans1n1 yapmak degildir. Bu hanrlatmanm golgesinde as1l empoze edilmek istenen fikir, o parlak "gelecek" vaadlerinin bo$ olu$lanrun Otesinde tehlikelerle yiiklu oldukland1r. "12 Eyliil Oncesi" i$te as1l bu nedenle siirekli ve temel referans nokta-
s1d1r. Turkiye toplumunun o donemin ba$lang1c1nda varolan giizel, parlak bir gelecegin miimkiin olduguna dair umudu, bu amac;la ic;ine girdigi yogun arayt$ ima edilmekte, o umudu en fazla bu "a$1n"lann i$ledigi hanrlaulmakta, vanlan olumsuz sonuc;lar, kanh manzaralar vurgulanarak bu tiir bir umuda kap1lman1n ne denli vahim bir yan1lgi olacag1 "uyans1" yap1lmak istenmektedir. 0 umut ve aray1$ surecinde ad1m ad1m hayal ktnkhg1na ugram1$ Tiirkiye toplumunun hassas noktas1na, yaras1na degen bu propaganda, bu imas1 nedeniyle $iiphesiz etkili de olmaktad1r. BOylece verilmek istenen mesaj, $6yle Ozetlenebilir: Her kim(ler) ki varolan durumun toptan degi$iminden, bugflnden ba$lanabilecek bir parlak gelecek ifi$as1n1n miimklin oldugundan sozediyor, boyle bir iddiada bulunuyor ise; pe$inen bilinmelidir ki bu iddialar gerc;ek d1$1d1r ve iistelik toplumu o malum karanhklara, deh$et ortam1na siiriikleme "gizli" amac1n1 (a$1makta, ya da bu tlir iddia sahipleri o gizli amac1 giiden bir ba$kalan -"dt$ gflc;ler", "T11rkiye'nin dii$manlar1" vb.- t.arafindan "kullanilmakta", hatta yonlendirilmektedir. 0 nedenle ister sagdan ister soldan gelsin sunulan o parlak gelecek vaadleri kaf$1s1nda duyulabilecek sevinc; titreyi$lerinin c;ok gec;meden girilmesi kac;1n1lmaz terOr ortamlanndaki korku titreyi$lerine donii$ecegi $imdiden bilinmelidir. Bu korku spazmin1 hemen devreye sokmak "aman dikkat" mesaj1n1 an1nda verip toplumun dii$11nce ve davranJ$ kanallann1 ba$tndan yan felc; haline sokmak ic;in; o "a$1n uc;"lardan sadece birinden gelen radikal c;ozQm c;agns1, yalruzca onlara mal edilen kanh olaylann varhgi yeterli Birikim 12 IN IS AN 1 9 9 0
degildir. Oteki ucun da devrede oldugunu, dolay1s1yla iki a$tn ucun ba$rolde gozuktugu "12 Eylul oncesi" $emas1n1n i$lemeye ba$lad1g1n1 "kan1tlamak" $arttlr. 12 Eylul sendromunu ya$ayan ve korukleyen kamuoyu odaklan, $Ubat ve mart ay1 ba$lanndaki iki kampanyada da sozkonusu $eman1n gec;erli oldugunu kan1tlamakta fazlas1yla zorlanffil$ say1lmazlar. $ubatta Muammer Aksoy, guc;lu karinelere dayan1larak silahh, radikal dini gruplara mal edilen bir cinayete kurban giderken hemen ayn1 tarihte bir emekli MiT albay1 ve bir polis, kendisini "intikam ve cezaland1rma" amactna hasrettigi bilinen bir illegal "sol" orgutc;e oldurulduler. "iki a$1n uc;" ve teror $emas1 kolayca kurulabilirdi. Martta gazeteci (:etin Erne<,: yine silahh dint orgutlere atfedilen bir cinayette oldurulunce $eman1n ikinci ayag1 ic;in biraz zorlan1ld1. Ancak DKP adh "yeni" kurulmu$ bir orgiltlin "eylemi" imdada yeti$ti. Ortada kan ve olum olmasa pekala komedi diye nitelenmesi gereken "silahh milcadele"nin, dekadans1n, ironiye doni1$tlirulmli$ bir halini temsil eden bu karikatilr eylem ve 6rgt1t man$etlere urmand1nldi. Ornegin Milliyet gazeresi, her "a$1n" dli$ilnceyi terorist kahb1na dokup bu tabir alttnda e$ideyip kayna$tiran prof. imzah tefrikalarla 12 Eylill sendromuna "bilimsel" destek ikmali yaparken bu DKP denen orgiltiln deh$etengiz "ac;1klama"lanna sayfalann1 tahsis etmeyi de ihmal etmedi. Mevcut toplum diizenimizin tum diizeylerinde zirveleri tutanlar da kampanyaya omuz verdiler. "12 Eylul oncesi"ne donmeme c;agns1 hep beraber yap1ld1. Buyuk partilerin ba$-
kanlan biraraya gelip ortak deklarasyon yay1nland1. Biiyiik bas1n1n topluca mevcut demokrasiyi, bu ehven-i $eri koruma azmini ifade etti. i$ dunyas1n1 temsil eden kurulu$1ar da bu "koruma" i$i ic;in erken sec;imin gerekliligini belirtti. Bu "en kotu"den uzak durma c;agnlanna "kotil"niln yani 12 Eylul(ler)in yatag1ndan da destek geldi. Darbe yapma niyetlerinin olmad1g1 haberi iletildi. "Ehven-i $er" ve "kotii", "i;ok kotu" ihtimali kar$1s1nda yanyana geldiler. $imdi arnk duruma biraz daha yak1ndan bakabilir, ortada 12 Eyliil oncesine benzer bir yere dogru mu bir gidi$ oldugunu yoksa bamba$ka ozelliklere sahip, dolay1s1yla ii;erigi ve kapsam1 itibariyle i;ok farkh ihtimallere gebe bir durumla mt kar$1 kar$1ya oldugumuzu ara$t1rabiliriz. Ayr1ca eger bu ikinci ha! sozkonusu ise, neden duzen gii<;lerinin, "resmi" elit tabakam1z1n durumu ille de "12 Eylul oncesi" $emas1ndan gormek ve gostermek i<;in bunca <,:aba harcad1klann1 da anlamaya i;ah$abiliriz. '70'Li YILLAR VE KiTLE HAREKETi
"12 Eylul oncesi"nin, daha dogrusu yetmi$li y1llann Turkiye tarihi ai;1s1ndan yeni, radikal ve belirleyici olan olgusu $6yle tarumlanabilir: Yonetilen y1g1nlann tarihlerinde ilk kez siyaset sahnesinde aktif bir bii;imde, daha otesi bu alan1 dolduran siyasi yelpazenin tilmunii kendisine adapte olmaya mecbur b1ra~an bir etkileme gucuyle yer alm1$ olmas1d1r. Belirtilmek istenen nokta $Udur: Henuz bu yig1n hareketinin ortaya i;1km1$ olmad1g1 1973 ortalannda "a$1n" soldan "a$1n" saga kadar bu yelpazede yeralan belli ba$h ak1mlann
â&#x20AC;˘
â&#x20AC;˘
onceden belirlenmi$ bir fikir ve eylem perspektifleri vard1. ilkin zuhur eden sola yonelik kitlevi hareket, bu cenaha geldiginde kendisine sunulan perspektifi oldugu gibi almak ve o dogrultuda davranmak yerine o ak1mlar1 kendi eylem haline, getirdigi killtur ve davran1$ normlar1na uyarlanmak sorunuyla yuz yuze b¡1rakn. Bunun en ac;1k omegi "THKP-C kokenli" hareketler kesiminde olanlard1r. Bu kitlesel yonelimin oncesinde hepsi de THKP-C'nin temel tezleri olarak nitelenen tahlil ve eylem normlann1 ortak<;a sahiplenen bu kesim, kitlevi hareket kar$1s1nda ya kendi onceden belirlenmi$ eylem bi<,:imlerinl aynen silrdiirmek, kitlesel hareketliligi bunun gerektirdigi formlara sokmaya ugra$mak -ki MLSPB, Acilciler vb. egilimlerin tavn buydu- ya da eylem tarz ve bii;imini kitlesel hareketin evri1n ve ihtiyac1na. onun mucadeie halinin ko$ullar1na uyarlamak tercihlerinden birini yapmaya mecbur kald1lar. Her ne kadar solun, ozellikle sosyalist hareketin, yerel ve kultilrel farkhhklan aksettirmeyen evrensel mahiyette bir terminoloji i<;inde durum ve sorunlann1 ifade zorunlulugu, sosyalist hareket ii;in.d e dogan ve biiyiik olc;ude 0 kitlevi hareket i<;indeki yerel, kultiirel farkl1hklara bagh olan aynhklar1, ayn orgiitlenmelen bu cephesiyle soz duzeyinde yans1tmay1 engellemi$ ise de; gerc;ekte biri;ok sosyalist orgiitiin te$ekkuliinde teorik, siyasal farkhhklardan ziyade veya en az bunun kadar o 6rgt1tlerin belli bir bolge ve ktiltiir grubu,na dahil insanlan i<;eriyor olmas1 da buyiik rol oynamt$tlr. Yaln1zca solda degil, bu sol kitlevi harekete kar$1 reaksiyon olarak geli~ip fa$ist hareketin 5
s1n1rlanna dogru kayan sag kitlevi harekette de benzer olu~umlar gozlenebilir. Omegin fa~ist hareketin, 1970'li )'lllann sonlanna dogru fiilen anti-Alevi yOnii tamamen One c1km~ bir hareket haline geli~i kendi dil~iinii~ s~steminin dogal evriminden ziyade, bu hareket alan1na yonelen bagnaz Sunni reaksiyonun etkisiyledir. F~ist hareket kendisine yOnelen bu kitleyi gozeterek, tezlerini ve stratejisini bu olguya uyarlayarak 1970'li )'lllann ba~1ndaki halinden hayli degi$ik bir goriinume geldi. KiTLE HAREKETi VE MERKEZ PARTILERi
6
Gerek solda ve gerekse buna reaksiyon olarak sagda dogan kitlesel hareketlilik "uc"lara yOnelerek, 19J2'de "ezildi" denilen "~1n sol"u, '70'lerin ba~1nda %5 oy oran1nda gezinen "a~1n sag"1, fa~ist hareketi, k1sa siirede hatin sa)'lhr bir gt\cluluk duzeyine eri~tirrnekle kalmad1, Tiirkiye siyasal diizeninin merkezini tutan gt\cleri ve onlan oraya yerl~tiren siyasal-toplurosal pcoblematigi de sarsn, degi~ime zorlad1 ve degi~tirdi de. 1970'li )'Illar CHP'sinin istemedigi oranda sola ac1larak bu kaymayi denetimine almak icin gOsterdigi ~balann cok daha fazlastru dOnemir- AP'si de yapmak zorunda kald1. Bu parti, daha l 97S'te, "tehlike"yi Onceden gorerek, o s1rada sayisal giicii henuz cok s1n1rh olan fa~ist harekete kurdugu hiikiimette iki bakanhk verdi. Oc milletvekilli MHP'ye iki bakanhk, kendisinin yans1ndan az oya sahip MSP'ye AP'ninkinin yans1ndan fazla say1da bakanltk vererek ve ayr1ca ideolojik planda da bu partilerin oniine dii~iip kurdugu hukiimeti bir "Milliyetci Cephe hukiimeti" diye niteleyerek AP
yOnetimi, bu merkez sag partinin geleneksel imaj1n1 olabildigi kadar saga cekrnekte tereddiit etmedi. Kan1nuzca bu politik strateji, sola yonelim ve kitlevi hareketin zirvesine vard1g1 1977'de, MSP'nin (dint hareketin) giiciiniin neredeyse yanya kadar dii~mesini, oy oran1n1 iki misline c1karmakla birlikte fa~ist hareketin daha fazla geli~ mesini onleyip, 1973'de oylan %29'a dii~mii~ olan AP'yi 1977'de % 38'lere yeniden yukseltti. Burada as1l uzerinde durulmas1 gereken bir nokta da ~udur: Gerek AP ve gerekse CHP "a~1n uc"lan guclendiren bu kitlesel hareketlilik ka~1s1nda -~iiphesiz sonradan geri alabileceklerini dii~iindiikleri siyasal, ozellikle de ideolojik tavizler vermek zorunda kald1lar. Bu ideolojik tavizler, kitlevi hareketin bilhassa duyarll oldugu ve sozkonusu "a~tn" aktmlann ozel bir agtrhk ~ere ·rek i$ledikleri konulara ili~ kindi. Solda demokrasi, demokratik haklar ve Kurt sorunu, sagda ise sosyo-kiiltiirel hayann dint-milli (1rkc1 da denilebilir) esaslara gore yeniden diizenlenmesine dair talepler, kitlevi hareketleri en fazla mobilize eden sorunlard1. Boyle olmalanna kar$tltk, bunlann degil talep edilen bicimde cozumii, ozgiirce ta~tlmas1 dahi TC'nin hemen ba~langtc1ndan beri yiin1rliikte olan temel devlet politikalann1n dl$Jna c1ktlmas1 anlam1na gelmektedir. Tiirkiye'de siyasal diizenin, o temel devlet pohtikalann1n degi$mezligi, ta~1lmaz~gt esas1 uzerine kurulmu~ oldugu, resmf ideolojik-siyasal cercevenin bu s1n1rlama icinde kahnmak kayd1yla siyaset yapmaya izin verdigi dti$iiniiliirse, bu kurala $imdiye dek uymu~ ve onu korumu$ olan buyiik partilerin
verdikleri ideolojik tavizlerin ne denli anlamh oldugu gon1liir. Bu tavizleri vennek, TC'nin ba$tndan beri gecerli olmu~ siyasal-ideolojik zeminin sars1ld1gtn1, yeniden kurulmas1 gerektigini kabullenmek demektir. Siiphesiz, ozellikle l 946'd~n. yani demokrasiye gecildikten beri, omegin DP-AP gelenegi l 970'lere kadar zaman zaman yine kitlesel talepler ka~1S1nda taviz vermeye zorlanm1~lard1r. 1945'te ilk kurulurken DP, soldan gelen daha geni$ demokrasi taleplerine Kiln elitlerinden gelen isteklere once hay1rhah bir egilim gostermi~. vaadlerde bulunmU$, ama COk gecmeden geri ad1m atml$tlr. Dint hareketten gelen taleplere ise daha yumu~ak davranm1$, resmi ideolojiden taviz vermemekle birlikte uygulamada onlann yararlanaouecegt 01naKim 1<ana11ar •
•
• •
•• •
..
•
1
1
1 '
acm1~t1r.
Ancak yetmi~li yillann kiclevi hareketini bu tiir politikalarla, yani vaadlerle, siyasal iktidann her an kapatabilecegi "idare icin" ac1lmt$ kanallarla yetindirmek mumkiin degildir. Soldan ve sagdan varolan siyasal cerceveyi, zemini zorlayan kitlevi hareketler, bu zeminin alnnda duran ve merkez sag ve sol partilerin toplumsal destegini olu~ turan kesimleri de etkilemekte; bu kesimler icinde yer ald1klan "cephe"nin "a$tn "lan taraftndan getirilen koklu degi$iklik taleplerinin gerekcelerine hak vermemezlik edememekte, sadece onerilen coziim tarzl, bunun icin yuriitiilecek miicadele bicimi konusunda tereddut etmektedirler. Diizenin ba~hca panileri olarak AP ve CHP, Tiirkiye toplumunun siyasal hayatin1 yanm yiizy1ld1r ku$atan cenderenin bizzat toplumun eylemiyle ~chgtru, toplumun el alnndan verilen tavizler ve Birikim 12 / NISAN 1990
"idare etme" yontemleriyle bu cendere icinde tutulma ~~n1n arok geride kald1~n1 kabullenmek noktas1na gelmi$lerdir. 1980'lere gelirken bu iki biiyiik parti ac1s1ndan sorun, cercevenin nas1l ve nereye dogtu geni$letilecegidir. EGEMEN SINIFLARIN TEMEL ZAAFI
Adalet Partisi ve Cumburiyet Halk Partisi'nin bu sorunu cozemeyi$leri, ikisini de e$it $ekilde ilgilendiren temel bir zaaftan Otiiriidiir. Bu ciimleyi her iki particle temsil edilen egemen s1n1f kesimlerinin, yOnetici elitlerin zaafi olarak da okuyabiliriz. AP'nin merkez sag, CHP'nin merkez sol ideolojisiyle yetmi$li yillar ortam1nda bu konumlann1 koruyarnamalan, kendi sol veya saglanndaki ideolojilere "ac1k" bale gelmeleri olgusu da bu zaafla dogrudan ilgilidir. Egemen s1n1flann bu konumlannt surdiirebilmelerinin, bu konumu onaylatmak gibi ozel bir i$lev ic;inde olu$turulmu$ olan genel ideolojinin toplumun biiyiik cogunlugunca da benimsenmesinin, halktn d~unce ve davran1$ dunyas1n1 yOnlendirebilmesinin temel bir ko$ulu, o ideoloji ve davran1$ ufkunun topluma cekici ve ula$1labilir bir hedef gosterebilme, buna dair inanc1 verebilme giicunu korumas1d1r. Turkiye'de birini Oemokrat Parti - Adalet Partisi geleneginin otekini CHP'nin ternsil ettigi iki ana varyanuyla genel, egemen ideoloji, yetmi$li yillara kadar bu ozellige sahipti. DP ve AP'nin 1950'li ve '60'h y1llann ba$1nda sabip olabildigi geni$ balk (oy) desteginin onemli bir ogesi de bu noktada idi. DP ve AP geleneginin "buyuk", "mureffeh" Turkiye veya "kucuk Amerika" olma
bicimirlde formule ettigi hedefler, Tiirkiye toplumuna ileri derecede sanayilC$mi$, Bau Omeginde bir Turkiye hedefi gOsteriyQr, inand1nc1 bulunabiliyordu. Ayn1 hedefe devlet denetiminde ve devletci yontemlerle ula$mayi temsil eden CHP, bu imaj1n1 ktsmen degi$tirip ulkenin sosyo-ekonomik geli$iminin one c1kard1~ ihtiyaclara uygun dll$en ve bu haliyle aynt hede6n sosyal yonii vurgulanm1$ yeni bir tarifini sundugunda da, oldukc;a giiclu bir balk destegini Ecevit'in $ahs1nda toplayabilmi$ti. Arna bu destek, bu yan1yla fazla kabc1 olamadi. C::unkl1 yetmi$li yillann dunya ko$ullan, ayn1 anda Turkiye ekonomisinin icine girdigi buhran1n gOsterdigi gercekler, bu iki partinin de hirer varyanuru temsil ettikleri 0 ortak hedefin amaclanan diizeyde gercekle$mesinin neredeyse imkans1z oldugunu kan1tlar nitelikteydi. Buhran1n verileri, bu iki parti tarafindan Onerilen ve onerilebilir tum hedefe van$ yollann1n bir noktadan sonra ukah oldugu gerc;egini kuvvetle sezdirmekteydi. Bu durum yaln1zca, inand1nc1hg1n1 o hedefe vanlabilirligi ve vanlaca~ yargis1ndan alan genel ideolojinin sars1lmas1 ve benimsenme giicunu biiyiik Olcude yitirmesi sonucunu dogurmaz. 0 ideolojinin makul gOstcrdigi hedefe van$ duzeni ve duzenlemeleri baglarrunda olu$IDU$ hiyeraf$iyi, Ozellikle o hiyeraf$inin temel konumlann1n ffiC$ruiyetini tam$mah hale getirir, gecerliliklerini o duzen ve duzenleme ic;inde bulan davran1$ normlann1, deger olcu ve yargilann1, s1n1rlama ve yasaklan a$1nd1nr. Burada ba$ gosteren kriz, hedefin silikle$mesi, gec;erliligini, inand1nc1hg1n1 yitirmesiyle, siyasal-toplumsal krize, genel buhrana kac1n1lmaz
bicimde dOnll$llr. '70'Li YlLLAR VE KiTLELERiN YENi BiR HEDEF ARAYl~I
Yetmi$li yillarda duzenin ozellikle koydugu s1n1rlan a$arak, yasaklarnalan fulen gec;ersiz hale getirerek "a$tn" sola ve buna reaksiyon olarak "a$1n" saga yonelen kitleler, i$te bu art1k silikle.$mi$ hedefin yerine koyabilecekleri yeni hedefi aradilar. Bir duzenin "yOnetilen"i olmaktan s1ynlm1$lard1, ama yonetilen konumunu toptan sorgulayacak bir siyasal olgunla$ma ve deney birikiminden de uzaktayd1lar henuz. YOneldikleri yerlerde, Ozellikle bunun beklenebilecegi soldan bu anlamda bir te$vik ve katkt da gOrmediler. Tarihsel deney ve olgunla$ma dt1zeyleri kendilerine sunulan hedeflerin inand1nab~n1, gercekle$tirilebilir olma vas1fiann1, yonetilen konumundan bakarak Olcebilme yetisini ancak kazand1rabilmi$ti. Sunulan haliyle sosyalizm hedefinde kendilerine verilen konum da farkh degildi. 0 edinilmi$ yetisiyle, o fiilen oturtuldugu konumdan o hedefe varmakla gercekte neyin degi$mi$ olaca~n1, bunun deger ve Onemini, bunun ic;in kendisinden istenen bedeli Olc;up biccigi bir tecrube ya$ad1 yetmi$li yillarda. Gozu donmt1$ bir fa$iSt hareketin ve duzen giiclerinin sald1ns1 ko$ullar1nda bu degi$im ic;in Olculmez bir kan bedelinin Odeneceginin anla$1lmas1 bile tek ba$1na secimini sorgulamaya yeterdi. Kald1 ki eylem, ili$ki tarz1, tavtr ve gerc;ekle$mi$ duzen olarak varolan sosyalist hareket ve toplumlann $ahs1nda dogtudan bilgi ve deneyimiyle tan1d1g1 sosyalizmin o haliyle, bunun icin deger mi diye sordurtmamas1 da mumkun degildi. 12 Eylul'un e$iginde fa$iSt hareketin sald1nlanna direnen
7
ve bu noktada hakh ve yerinde bir kavga verdigine yine de inanan kitleler, buna ragmen birkac; ytl oncesinin o yeni ve c;ekici bir hedef arayan ve bunu sosyalizmde bulacaklan guc;lu umudunu ta$tyan kitleler degildir arnk. Yalnizca bu umut degil, toplumca herhangi bir tutarh hedefe vanlacagt inanc1 da kinlmt$ttr.
bunlar 0 hedefte ongonilen toplumsal orguye, duzeni bozmayacak bic;imde monte edilebilirler. Oysa laik ve sosyalist yakla$tm, o yenilikleri yaratan insan1n bunlarla birlikte kendini de $U veya bu olc;ude degi$tirdigini yeni kurum, ili$ki ve ihtiyac;lar urettigini, boylece de toplumsal yap1lann geriye donulmez bic;imde degi$tirerek "ilerledigi"• ni 6ne surer. SUNUI.AN HEDEFLER ARASINDA Bu "ilerleme"nin toplum ve TEMEL BiR AYRIM birey baz1nda nas1J olc;iilecegi Burada $iiphesiz sOzkonusu sorusu gerek laik ve sosyalistler aras1nda gerekse herbirinin olan, dint ve fa$ist hareket taraftndan sunulan hedefler degilkendi ic;inde her zaman tardir. <;unku ileri bir soyutlama t1$ma konusu olagelmi$tir. Arna duzeyinden bakild1gtnda laik her dOnemde sOzkonusu iki burjuva dunya goni$1'1 ve sosyakamp1n herbiri ic;inde bu lizmin sunabilecegi hedefler ile konuda ege1nen bir dfl$flnil$ soy dint ve fa$iSt dunya g6ni$tarz1, "ilerleme"nin ne anlama lerinin hedefleri aras1nda temel geldigi ve nas1l "olc;iilecegi"ni bir ayr1m vard1r. ilke olarak de ifade eden bir ideoloji varchr. Hedefler bu ideoloji ic;inde, birinci kategoridekiler, insan1n eylem ve dii$iince guciiyle, yeti"ilerleme"nin "-~ '~--"·~ ~1•1\... siyle kendi dunyas1n1 kurdugu . mahiyeti ve derecesi de belirtive kt:.rmas1 gerektigi ana fikrinlerek ifade edilir, tan1mlan1r. den hareket eder ve ancak bu Arna bu halleriyle o ideolojinoktadan sonra bu perspektifin ler yalntzca vanlacak hedefi makul ve c;ekici gOstermekle -yine insan tarafindan kt$fedilen ve yeniden de ke$fedilmeye yilkilmlil degildir. Onlardan ac;1k- hangi yasalhklar, ilkeler aynca varolan gerc;ekligi ac;1klaveya verilere gore hayata gec;irimalan ve geli$imin ortaya koylecegi konusunda ve burada11 dugu olgularca dogrulanmalan nas1l bir hedefe var1labilecegi da istenir. Oysa aksine fa$iSt ve din! ideolojiler ic;in gerc;eklige noktas1nda ayn$1rlar. Oysa dint ve fa$iSt yakla$1m uygun olmak gibi mecburiyet ic;in biltiin bu konularda insanyoktur. Varolan gerc;eklik ve lann tart1$mas1z kabullenmeleri onun ilzerinden suren geli$me, gereken ilahi ve onun kadar tatihin bir noktas1nda eri$ilmi$ yl1ce dlizeylerden teblig veya hakikate, hikrnete uygunluk ihsas ettirilmi$ hikmetler, hakihalinin sonradan bozulmas1n1n katler vard1r ve genellikle gee;bir ugrag1 olarak gOnildugu ic;in mi$ tarihin bir yerinde o hikyl1ksek hakikan ifade eden idemet ve hakikatlere geregince olojiyle c;eli$mesi dogald1r. uygun bir toplum durumu 0 nedenle gerc;ekligin ve ya$annu$ sonra bu ha! bozulgeli$meyle onaya c;1kan olgulamu$tur. Bu duruma yeniden nn dint ve fa$iSt ideoloji ic;inde doniilmelidir; hedef budur ve yap1lmt$ tesbit ve ongonileri bellidir. Gec;en zaman ic;inde dogrulamamas1 ne o ideolojileri teknik geli$me, yeni arac;lar gibi sorgulamayi gerektirir ne de yok edilmesi muml<un olmayan hedefin yanh$hg1na kan1t olabi"yenilikler" onaya c;1krn1$Sa da • lir. Hata, zaten dogas1 geregi l,
8
1 .......
1 1i.t.1
hata ve eksiklikle malul olan insanlardad1r. Oysa laik ve sosyalist ideolojiler ic;in oyle bir durumla kar$1l~mak hedefin, dahas1 ideolojinin kendisini sorgulamak noktas1na kadar gider. 1970'li yillann ba$Lnda AP ve CHP laik burjuva ideolojisinden esinlenmi$ ve "Tiirkiye ko$ullan"na adapte edilmi$ dil$ilnii$ tarzlan ic;inde hedefler sunuyorlard1 topluma. Daha once c;ok ozetle belirtildigi iizre yetmi$li yillann sonlanna dogru bu hedeflerin gerc;ekle$mesinin oniinde c;ok ciddi engeller oldugu belirmeye ba$lad1g1nda, Tiirkiye'deki laik burjuva ideolojisinin bu iki ana varyantt o zamandan beri ic;inden c;1kamad1klan bir ideolojik-siyasal krize girdi. Sosyalizm ideolojisi de zaten yetmi$li y1llar boyunca giderek agtrla$an bir krizi ya$a........... 1, ..... ,,,,-1,, ,,., ...." ,..,,.., c:l'\c,,~1ict tf\n_ ..... " ..'-....... J _.... • -· ...... _ ... ..,...,.., J _ ........... ·-I:'
lumlar ve sosyalist hareketler gerc;ekligi ile sosyalist hedefin ve o hedefin dayand1nld1g1 hipotezlerin ciddi olc;iide c;eli$iyor olmas1ndan dogan ve etkiJeri 1980'lere dogru Turkiye ortam1nda da ac;1kc;a ve yogun bic;imde duyulmaya ba$layan bu buhran1 bir oncekiyle birlikte e\e ahrsak $UnU soyleyebi\iriz: Ozellikle 1960'\ardan beri Turkiye'nin siyasal, sosyo-kiilrurel dii$iince ve eylem dunyas1n1 $ilphesiz aralannda c;at1$arak belirlemi$ olan ve temel farkl1ltklanna ragmen, her biri de belli bir sosyo-politik evrim veya donil$ilm fikri ve hedefi ic;eren ve bu nedenle modemi~t diyebilecegimiz ideolojiler annosferi 1980'de arnk c;okm11$cur. iDEOLOJiK BOZGUN VE 12 EYLOL
12 Eylul darbesi bu yik1m usrune, bu y1kint1 ortam1nda geldi ve gelebilirdi. Daha Once de i$aret edildigi Birikim 12 / NISAN 1990
iizre, 1980 ~iginde diizenin iki biiyflk partisi, kuruldu~ndan beri TC'nin sosyo-politik rejimini belirlemi~ olan "temel devlet politikalan"n1n aynen siirdiirtilmesinin aruk imkansiz oldu~nu kabul noktas1na gelmi~lerdi. Ancak y1pranm1~bk lan, az once belirtilen ideolojik ve siyasal gii<;siizltikleri bu sorunu gilndeme getirmelerini bile engellemekteydi. Tiirkiye'de ozel olarak ordunun bu temel devlet politikalann1n asli sahibi ve savunucusu olmas1 s1rf bir inane; sorunu degildir. Ordu kurumunun bu iilkedeki ozel konumunu, neredeyse ozerk bir gti<;, hatta bir siyasal odakm1~<;as1na davranabilmesini, boylece saglad1g1 <;e~itli imtiyazlan gerekli ve me~ru gosterebilmenin gerekc;esidir o politikalar. Dola)'ls1yla iilke halk1n1n degilse bile bir sosyal kategori olarak ordu ve ilgili devlet biirokrasisinin ozel varolu~ <;1karlan ile dogrudan ili~kilidir. 0 politikalann tart1~1lmazhgtn1 , "ebediligini" ifade eden Atatiirkc;iiliik ideolojisi, bu ozel ztimre c;1kann1 ulusal <;1kar gibi gosterebilmenin arac1d1r. 12 Eyliil ask_e ri diktas1, o temel devlet politikalann1n, dolay1s1yla Atatiirk<;ti ideolojinin cenderesinden c;1km1~ toplumu yeniden o cenderenin ic;ine sokmaya c;ah~tig1nda ne direnc;le ne de benimsenmeyle ka~1la~t1. 0 cendereyi Kurt â&#x20AC;˘ sorununda ve demokratik hak ve ozgtirlukler bahsinde soldan a~m1~ ve fiili durumlar, kazan1mlar elde etmi~ )'lgtnlar, bu hareketleriyle as1l arad1klann1 bulamam1~ olman1n k1nkhg1, u mut kayb1 i<;inde elde edilmi~ mevzileri sessizce terkettiler. Bu hali once Ataturkc;ulugun topluma yeniden enjeksiyonu ic;in bulunmaz firsat zanneden askeri yonetim, tum arac;lan seferber ederek ba~latt1gi ideolo-
jik kampanyan1n toplum tarafindan tam bir kayitsizhk ve ironiyle izlendigini <;ok gec;meden farkedince ofkelendi. Kendisini kesinlikle terketmi~ birinin gittigi yerde acz i<;inde kah~tn1n h1nc1na oh olsun duygusunu da ekleyenlerin bu "zevk''lerini daha da arttirmak i<;in otekine daha da ac1 c;ektirmek kasd1yla davrand1klan gibi askeri dikta da kar~1la~ugi direnmeyle ne ol<;tilmesi ne de ac;1klanmas1 milmkun olmayan dizginsiz bir teror ve zuli.im uygulad1 topluma kar~1. Her f1rsatta hakaret etti ve a~ag1ladi. 1982 Anayasas1 "size bu kadar1 bile fazla" diyen bu intikam ve a~ag1lama yuklu tavnn belgesi ve kurumudur. 1982 Anayasas1, sozii edilir hic;bir toplum kesimi tarafindan benimsenmedigi art1k apac;1k belli olan, Atatiirk<;iiltik d1~1nda hi<;bir ideolojinin kendi i<; tutarhhgina sahip bic;imde ifadesine imkan vermeyen bir resmi ideolojik-siyasal c;erc;eve <;izer. Bu nedenle, hangi ttirden olursa olsun kendisini tutarh bir ideoloji ile ifade etmek isteyen her hareketin, siyasal akim1n Anayasa degi~ikligi talep etmesi anla~1hr bir ~eydir. Arna ne tek tek ne de topluca bu talebi ~u veya bu bi<;im ve olc;iide gerc;ekle~tirmeye yetecek moral ve siyasal gticil bulamayi~lan da bir vakiad1r. <;unkii Tiirkiye toplumu ideolojik bozgun halini hala ya~amaktad1r. Arna ancak bu ko~ullann varl1ginda miimkiin olan ve ANAP olgusunda ifadesini bulan ideolojisizligin iktidar evresi de fiilen sona ennektedir.
nJRKiYE BiR GE<;i~ NOKTASINDADIR
$u anda bir iki )'ll bile siirmesi imkans1z olan bir ge<;i~ noktas1nda bulunuyor Tiirkiye. Bu ge<;i~ noktas1nda Turkiye top-
lumu, kaderinin asil belirlenecegi, oyle. gorunuyor ki en az1ndan Cumhuriyetten bu yana ya~ad1g1 tarihle hesapla~acagi bir doneme "haz1rlanacakur". Art1k ertelenemez hale gelmi~ olan kimlik sorununun oyle ya da boyle karara baglanacagi, yani en temelde kendini ilahi, dogal veya dunyevi tarn~1lmaz otoritelerin iradesine teslim etmi~ bir toplum mu yoksa hem kendisi hem "ba~kalan" ic;in evrensel insani degerlerin, insan1n ozgiir, degi~tirici , yaratlCl gti<; ve yeteneklerine saygi ve guvenin esas ah nd1g1 bir hal ve gelecek inanc1 ic;inde sorunlann1 c;ozmeye kararh bir toplum mu olacag1, olmak m1 istedigi sorusunun nihayet cevab1n1 bulacagi bir tarihi donem olacaknr bu. Yaln1zc~ kendi yuzyilhk i<; evriminin onu getirdigi noktan1n zorunluluklan degil, son yillardaki devasa altiist olu~lar ve yeni¡ tiir safla~ma egilimleri ve yeni bir c;aga giren dunya ko~ullan da bu hesapla~ ma)'l ve cevab1 kac;1nilmaz bir gorev olarak Turkiye toplumunun oniine koymaktad1r. Tiirkiye toplumunun ba~1na gelebilecek en buyuk talihsizlik, i~leyebilecegi en vahim hata, ic;ine girilmekte olan, kapsam1, ihtimalleri bu denli zengin olan siireci "12 Eylul sendromu"nun gozlukleri ile ya~amaknr. Boyle ya~an1rsa o surec;ten yine gec;ilecek, olgular bizi o zor, ama verimli hesapla~maya c;ag1ran nitelikte yine olacaklar, ama o sendromun gozlemleriyle onlann yaln1zca umutsuz ihtimalleri hanrlatan yanlanna goziimiizu dikip gec;ecegiz. Geldigi noktada zaten nereye gidecegini bilmeden sahn1p duran bir gemiye benzeyen Tiirkiye toplumu, bulundugu denizin, dunyan1n c;apra~1k akinnlann1n onu surtikleyecegi herhangi bir yere siirtiklenecek boylece.
9
Boyle bir sonur; 12 Eylul sendromunu korf1kleyenleri veya bu koruklemeye ses r;1karamayacak durumda olanlan kaygiland1rmayabilir. Turkiye toplumunun ki$ilikli, kendi kaderine egemen olabilecek bir toplum olmas1n1 mumkun gormeyen, bu yondeki egilimleri urpanlayan, varl1k ko$ullann1, ozel konum ve avantajlar1n1 bu noktada bulan zumre ve kesimlerdir bunlar. Bunlann bir lasm1n1n 12 Eylul sendromunun silrmesinde zilmre olarak ozel r;1kan vard1r. C::unkU eger gidi$ bir "12 Eylul oncesi"ne dogru ise, katlan1lacak bir "kurtanc1" olarak "12 Eylul" rolu de davet ediliyor demektir. ~u anda topluma yeni bir hedef gostcrememenin aczi ir;inde bulunan ve zaten hir;bir zaman da Turkiye'de gerr;ek bir egemen, yonlendirici s1n1f roluntin gereklerini yerine getireroemi$ olan bilylik mulk sahibi s1n1flar da bu tarihsel zaaflan ir;inde bir 12 Eylul rolunun m~ruiyetini kabule haz1rd1rlar.
I
•
II
I
I I
12 EYLOL SENDROMUNUN
OTEKi YDzO
10
Ote yandan 12 Eylul sendromunun ters r;evrilmi$ bir bir;imine kap1lm1$ olanlar da vard1r. Bunlan 12 Eylul oncesinin "silahh mucadele" yanbs1 kategorisine sokulan gruplann1n baz1lannda gorebilmekteyiz. Bunlara gore "12 Eyhll Oncesi" adeta kendisine yeniden donulmek istenen bir alun r;ag gibidir. En az1ndan alnn r;agtn e$igidir. Onlan "hedef'e r;ok yakla$Uklar1n1 dil$11ndukleri bu alnn r;agdan uzakla$Uran 12 Eylul ise her kotulugun kaynagt, cisimle$mi$ ifadesidir. Dolay1s1yla arnk 12 Eylul'den sonra tum d11$11nceleri bu kotuluk kaynag1na yonelm~, ona direnmek, onun dolayh, dolay-
s1z varhk hali, gOrunumii, uzanus1 olarak gordukleri her $eyle mucadele etmek ba$hba$1na bir amar; haline gelrni$tir. Bu amar;, soz dtizeyinde hala sahiplendiklerini soyledikleri hedefin fiilen yerine ger;mi$, silahli mucadele, daha dogrusu silah ve zora dayah eylem ve "direnme" kategorilerinin adeta mitik bir anlam verildigi bir davran1$, dll$tinii$ tarz1 ir;ine girilmi$tir. 12 Eylul'un dizginsiz teror uygulamalanna muhatap olmu$, varhg1na ve ki$iligine yonelik her tiir sald1ny1 yogun ac1lara katlanarak goguslemeye r;ah$ml$ veya buna tan1k olmU$ insanlann, bu tarzda bir 12 Eylul kini uzerinden hayat bulan bir dil$i.in11$ tarz1na kap1lmalan anla$1hr bir $eydir. Eger sosyalizm hareketi $U agtr kriz durumunda olmasayd1, eger dune kadar -"eksiklik"lerine ragmenyine de hedefi temsil ettigi varsay1lan duzenler boyle· spektakuler bir;imde r;okmerni$ olsalard1; bu insanlar 12 Eylul'e kaf$1 duyduklan son derece IDC$rU ofkeyi nihai hedeflerinin gerekleri dogrultusunda dizginler, olumlu bir enerji kaynag1na dOnu$nirebilirlerdi. Arna onun olmayi$•, olamay1$1 ko$ullar1nda ofkenin kine, kinin bir intikam ve di$e di$ felsefesine donli$mesi ne yank ki mumkundur. Ayn1 $CY PKK olgusu ir;in de bilyuk olr;ude dogrudur. 12 Eyli.il'iin genel olarak, Kurt kokenli siyasi tutuklulara Ozel olarak da PKK'ltlara r;ok daha dizginsiz teror ve "ezme" politikas1 uygulamas1n1n bu insanlarda r;ok daha yogun bir ofke ve kin biriktirmesi kar;1n1lmazd1. 12 Eyhil yon~timi Kurt kokenli halka -ANAP yonetiminin de devam ettirdigi- "ozel uygulamalan" reva gorerek, onlarda da kine donil$mesi r;ok kolay bir hissiyat yaratmay1 "ba$arch". l 984'te Kurt hallan1n
daha birkar; y1l 6nce neredeyse lanetledigi PKK pek az glicuyle eyleme ba$lad1gtnda en buyilk yard1mc1s1, gur; kaynagt bu hissiyat oldu. Cunta ertesinin bu hissiyauna ragmen Kurt hallan1n hala bu hissiyata gore davranmamak gibi bir niyeti var idiyse de, Oyle gon1nliy0r ki TC devlet glic;leri PKK'yi ezme gerekr;esiyle takip ettikleri usul, arar; ve davran1$ tarz1yla bu niyeti bozmak ir;in "gereken gayret"te hir; de kusur etmemektedirler. Eger TC devletinin bu "kusursuz"luktaki politikas1 devam ederse "12 Eylul oncesi"ne d6nmek ir;in bile ger; kahnml$ olacakur Bu konu bir sonraki yaz1da aynca ele ahnacagi ir;in burada b1ralayoruz. Sadece $UOU i$aret etmeye r;ah$t1k ki; kimilerince "12 Eyliil 6ncesi"ni $U anda en fazla haurlatan bu bolge durumunda bile "12 Eylul oncesi"ne donmenin ko$ullan kalmam1$nr. iyisi ya da konisiiyle r;ok daha keskin ihtimallere gebe bir durum vard1r. Turkiye'nin kalan lasm1nda 12 Eyliil sendromunun verdigi alarm1n gerekr;esi "silahh sol" gruplann iistlendigi ve r;ogu intikam amar;h oldiirme olaylan ile silahh dint gruplarca i$lenen cinayetlerdir. Her $eyden once belirtilmelidir ki 12 Eylul oncesindeki bunlara benzetilen olaylar, hem solda hem de buna tepki olarak sagda yukselen kitle hareketliliginin varhg1nda, daha dogrusu bu iki hareketliligin r;at1$ma baglam1nda olmaktaydt. Aynca "sadece gorevini yerine getirmi$" devlet gorevlilerine ve C::etin Erner;, Muammer Aksoy gibi. tan1nm1$ $ahsiyetlere yOnelik cinayetler, bunlan ger~ekle$ tiren gruplann birbirleriyle giri$tikleri r;at1$mada her gun bir~ok insan1n oldiigli bir Birikim 121N ISAN19 90
ortamda i~leniyordu. Oysa ~imdi ne o rur bir kitlevi hareketlilik, politikle~me ne de bu hareketliligin iki kamp1 ve onlann uc unsurlan aras1nda bir cau~ma hali vardi. ~ilphesiz Ozellikle yflksek okullarda yine "12 Eyliil oncesi"yle hicbir bicimde kiyaslanmayacak derecede az sayida ogrencinin kauld1gi "sol-sag" cau~malan olmuyor degildir. Fakat ~u veya bu ~ekilde kaulanlann azhgin1n yan1s1ra as1l olarak bu cau~足 mada taraflann as1l sorunlan ka~1lanndakiler degildir. "12 Eyliil oncesi"nde cat1~an taraflann kendilerini kar~1s1ndakilere gore tarumlad1gt; Omegin solda, "anti-fa~ist"ligin ba~at nitelik olarak kabul edildigi, sagda anti-komiinist olman1n bir baz sayihp fa~istlerin bu bazda bir hareket ve sava~ ortam1 yaratmaya cab~ugi haurlanmahd1r. Oysa ~imdi durum tamamen farkhdi~. Gerek sol ve gerekse sag, a~ag1 yukan biltiln farkb unsurlanyla kendilerini kendi Ozgiil olcutlerine gOre (pozitif olarak) tan1mlamakta, her biri otekini -kendisine gore tarif ettigi- "dilzen"in bir parcas1, hatta destekcisi olarak nitelemekle birlikte, as1l milcadele hedefi saymamakta, guciinil ona yOneltmemekte "duzen"i temsil ettigini du~ilndilgtt kurum ve ~ileri hedef almaktad1r. SOLDA OLU~AN FARKLT ZEMiNLER
'
"12 Eylul oncesi"nde "a~1n sol"u temsil eden sosyalist hareket alan1nda varolan dilzenin ve vanlmas1 istenen hedefin tarifinde a~agi yukan bir mutabakat vard1 ve sorun yilrutillecek duzen degi~tirme milcadelesinin yol, yontem ve araclar1 bahsinde ya~an1yordu. Bu nedenle donemin sosyalist hareketini o yol, yontem ve araclann icerdigi ~iddet dozuna gore koyu-
dan ac1ga dogru bir tonlama icinde tasnif etmek milmkiln gOruldugtt gibi, bu renk onakhgt, ko~ullann zorunlu gosterdigi silahh bir eylemlilik halini ba~latan en "u~"taki kesimlerin otekileri de silruklemesi ihtimal dahilinde idi. Oysa ~imdi sosyalist hareketin 6nemli bir bOlumii, Ozellikle de kendisini her ~eye ragmen solda tantmlayan toplum kesimleri, dilnun veri kabul edilen diizen ve hedef tan1mlan ilzerinde ciddi bir yeniden du~unme ihtiyac1 hissetmekte, yeni bir tan1mlama ve perspektifi bir on zorunluluk saymaktad1r. "Silahh milcadele" verdigini One siiren gruplann hemen tilmil ise bu ihtiyac1 pe~inen reddetmekte, "eski"nin gecerliliginde 1srar etmektedirler. Dolay1s1yla dilniin her ~eye ragmen ortak, yipranm1~ -Oa olsa belli referans noktalanna sahip du~un~ zemininde ciddi bir catlak meydana gelmi~, ileti~im ve kar~1hkh etkileme kanallar1n1n giderek koptugu iki -belki de daha fazla- ayn zemin t~ekkUl etmeye ba~lam~ur. Bu durumda o "silahh milcadele" eylemleriyle sol nitelikteki Oteki eylemleri birbirini biirunleyen parcalar olarak gorebilen yorumlama tarz1 kas1tl1 'bir carp1tma anlam1na gelir. Di NJ HAREKE I IE FARKLIWMA
Daha yalandan bak1ld1g1nda ~imdi "a~1n sag" rolunil ilstlenen -veya iistlendirilen- dint harekette de farkl1 bicimde, ama benzer bir ic farkhla~man1n varoldugu gOriiliir. Ancak hemen i~aret edilmelidir ki sosyalist harekettekinin aksine burada "yeniden dii~ilnme"yi, "yeni"yi o silahh eylem noktas1na gelmi~ egilimler temsil etmektedir. Ozellikle 1960'lardan itibaren dint hareketin tutum degi~tirerek, sosyal-
ekonomik geli~meye adapte olma yolunu tuttugu, illkenin ticari ve endustriyel hayaunda aktif bicimde yeralarak giiclii ve gilclenen bir ekonomik "altyap1"n1n yanis1ra bir dizi "sosyal amach" Orgilt, vak1flarca beslenen yflzlerce okul, yurt ve ara~足 urma kurumu, modem araclarla cah~an bir basin ve yay1n agt kurdugu hayli yaygin ve nitelikli bir teknik-idari kadro olu~足 turdugu ve bOylece ~ekillenmi~ kendi "kurulu duzeni"ni varolan duzene "eklemleme"yi ba~ard1gi gOzOnilne ahnmahdtr. "Eski" dint hareketin kendi hesab1na bir ba~an olarak gordugu bu starukoya van~. 1980 sonras1 dogan radikal akim icin varolan "kufUr diizeni"yle uzla~mak ona tabi olmak biciminde yorumlanabilmektedir. Bu gruplann ~imdilerde ac1kca ve silahla ba~latnu~ gorundukleri "dilzene ka~1" saldinmn dolayh bir hedefi de o "islamt kurulu duzen"dir. Refah Partisi'ne yap1lan ac1k ve ortulu ele~tiriler, "klasik islamt hareket"in etkili gazetesi Zaman'1n yOneticisi ve ba~yazan Fehrni Koru'ya yap1lan "uyan "ct sald1n bu baglamda du~ilniilmelidir. Eklemek gereksizdir ki sozkonusu silahl1 dint gruplann "varolan duzen"e, onun ideolojisi olarak gordukleri Atatiirkciilugu temsil eden ki~ilere yonelttikleri ~iddet ve meydan okuma az Once bahsedilen klasik dinci yapilanma ac1s1ndan zamans1z ve belki de gereksiz bulunan bir kavgaya suruklenmek gibi algtlanacakur. Tahmin edilebilir ki bu silahh dint gruplar, eylemleriyle tahrik ettikleri Atarurkculugun sozkonusu islami yap1lanmaya yOneltecekleri dogrudan bir sald1nn1n kendileri icin istenen ko~ullan yaratacag1n1, bu durumda bir "nefs-i mudafaa" havas1na girecek dini kesimleri cihada surukleyebileceklerini dil~iin-
11
12
mektedirler. 6nemle O.Zerinde durulmas1 gereken nokta, bu radikal dini hareketlerin neden dolay1 Ataturki;ulugu "ba$ dii$man" saydtkland1r. Dikkate ahnmahd1r ki bu kesimlerin gozunde Atarurkculuk, bir iktisadi-siyasi duzeni degil, bir ya$ama bii;imini, sosyal ili$ki tarz1n1, bir kiilrurel yOnelimi ifade etmektedir. "Ban"yi bu yonleriyle kendi islamt diinyalanna yabanc1 ve dii$man addettikleri, toplumlann ve insanlar1n1n sorun ve karakterlerinin de bu duzeylerde du~mlendi~ni esas ald1klan ii;in; sozkonusu Banh ogeleri bu diizeylere devlet zoruyla empoze eden Ataturki;uluk ba$ dii$mand1r. Bu radikal akima dahil bir egilim o nedenle Ataturk'u "ba$ musebbip", inonu'yu de "musebbib-i sani" olarak nitelemektedir. Bu manuk ii;inde $flphesiz o Bault Ogelerin toplumsal bunyemize "devlet zoru"yla de~l de iktisadi-s1nai geli$menin "dogal'' sonui;lan olarak dahil olabilecegini kabul edenler de "Atarurkcu" kategorisine sokulurlar. Burjuva liberalizminden sosyalizme kadar uzanan bir yelpaze sOzkonusu islamc1 radikalizm ac1s1ndan "Ataturki;ulugun" nuansland1r yaln1zca. Pratik sorun $Uradad1r. Eger bu silahh dini hareketin "belirleyici alan" olarak gordugu yer hayat tarz1, insan ili$kileri, sosyo-kulturel kurumlar alan1 ise, yakin gelecekte $iddet eylemlerini bu alana da teksif etmesi, ya$ama bicimini "ayk1n" buldugu ki~i, kesim ve mekanlara da yonelinesi kolayhkla beklenebilir. islami hareketin ve dint motifleri kullanan -fa~istler ome~n- hareketlerin tarihi bu tC1:· ~ylemlerin hi<: de yeni say1lamayacag1n1, ortada zaten bir ah$kanhgtn varoldu&\lnu goste-
rir. "Yeni" denilebilecek olan boyut $Udur: D\in bu tf.tr sald1nlan yapanlar savunduklan geleneksel hayat tarz1n1n zorland1g1n1, bu yeni hayat tarz1nca tehdid edildigini du~unuyor, bir korunma refleksiyle harekete gei;iyorlard1. Ka~1s1ndakilerin cevap veremedikleri bir 'ustilnlugu", "geli$mi$ olma hali"ni ternsil ettiklerini ortuk bii;imde de olsa teslim ediyordu. Simdi ise durum tersine gibi gozukmektedir. 6zellikle Turkiye ko~ullannda bu radikal dint hareketler; "Bault" addettikleri ya da ondan ~u veya bu bii;imde etkilendi~ icin ayn1 kategoriye soktuklan hayat tarzlann1 surduren kesimlere kaf$l onlann referanslann1n deger ve deger oli;ulerinin dolayis1yla hedeflerinin bulan1kla$Ogt bu evrede kendilerini en aztndan tutarh, belirli bir hayat tarz1 onerebiliyor olmalanndan otiiru moral bir ustunluk halinde hissedebiliyor, bunun verdigi bir me~ruiyet duygusuyla davranabiliyorlar. Oyle gon1nmektedir ki, $U cok k1sa surecek geci~ noktas1ndan sonra ba~layacak yeni donemde, 1990'h y1llann Turkiye'sinde "mucadele"nin geli$melerin yogun ve belirleyici olacag1 alan, sosyo-kulturel zemin olacaknr. iktisadi, siyasi ve ideolojik duzeylerdeki mucadele ve farkhhklar, bu duzeyde tercume edilecek, oncelikle burada somut ifadelerinin nc olduguna bakilacak, karar, tercih ve safla$malar as1l olarak burada belirlenecektir. Eger Turkiye toplumunun bu donemi halen varolan alternatiflerce olu~turulacak -ashnda zaten onyillardtr varolan- bir problematik icinde ya~amak durumunda kahrsa aydtnhk hicbir sonuca varamayacag1 ~imdi den soylenebilir. Bir yanda, "Batt"y1 ancak taklit ve ikame
yontemleriyle ya$ayan, ba~lan gictan beri bir ikinci s1n1f olma kompleksiyle malul olup hicbir zaman kendini tutarh bir degerler sistemine, dunya goru~une yaslamam1~ olan ve ~imdi de topluma bir ufuk sunabilme gf.tcunu busburun yitirmi$ halde sadece mevcudu muhafaza etmenin tela~1n1 ya$ayan duzen partilerinin "durumu idare" altematifleri; ote yanda bize bir tarihi yanh~ ya$ad1gim1z1 s0yleyip, o evrenin rum izlerini toplumsal bunyemize katt1g1 her ~eyi silip, kesip yokedip "annarak" o "tarih oncesi"ndeki bilinmez bir noktaya geri dOnmemiz cagns1nda bulunan ve bunu bizzat "yapurmaya" kararh olanlar. SOSYALiST HAREKET "SINrRLARI"NIN 0TESiNE GE<;:MELiDiR
Ve henuz nerede duracag1na karar veremerni$ bir sosyalist hareket. Daha dogrusu kendince sei;tigi bir yerde duran, ancak aki$1n, geli$rnelerin buraya ve kendisini besleyecek bii;imde olmamas1n1 tarihin yapng1 bir yanh$ gibi gormeye devarn eden bir hareket. Ancak bu gitgide c1hzla$an yarah govde yann olaylann ak1$1yla kendisini bulunmaktan ho~lanrnad1g1 bir cephede bulabilecektir. Eger davranrnazsa kendisini, kendi "kaderini" belirleyecek guc enerji vc guveni olu$turarnazsa, turn itirazlanna ragmen itildigi yerde oldugu farzedilecektir. Oysa davranabilir, Turkiye toplumunun aruk kac1n1lrnaz hale gelmi$ olan tarihiyle hesapla$mas1n1 $U •$1ks1z, geleceksiz atmosferde yap1lmaktan kurtarabilir. Bu ulkenin cografyas1 ve tarihiyle kulturlerin, ideolojilerin, uluslann bir kav~ak, kaf$tl~ma ve bir arada bulunrna yeri oldugunu, bu Birikim 1 21N IS AN1990 •
istisnai zenginligin, sorunlanm1z kadar imkanlanro121n da kaynag1 oldugunu, kendi kaderini bizzat belirleyen bir toplum olma aray1$1n1n umutla ba$lanm1$ hamlesini yeniden ele alarak bu kez o zenginlikten
"kendi s1n1rlan"n1n 6tesine de seslenecek bir sentez olu$turabilecegi .c;agns1n1 yapabilir. Bunu yapabilirse yaln1zca kendi yerini degil, herkesin yerini de belirlemi$ olur.
Nusaybin, Mardin, Diyarbakir... Nereye fag1r1l1yoruz, nereye fag1r1yoruz? ..
'
l 940'larda, komunizmin $iddetle yasak oldugu yillarda donemin namh idarecilerinden Ankara Valisi Nevzat Tandogan kar$1S1na getirilen komunist zanhlara k1zgin ve kuc;umseyici bir edayla "size ne oluyor, bu memlekete komunizm gerekiyorsa onu da biz yapanz" dedigi me$hur bir rivayettir. Herhalde Tandogan, zaman1n1n komunist denilen duzenine bak1p "eger buysa biz de yapar1z, kolay" diye dil$Clnmii$ olmahd1r. Oyle gorunuyor ki; Tandogan zihniyetini aynen ve daha da amiyane tarzda surduren gunumuz idarecileri de PKK'n1n $ahs1nda i$lenen "boluculuk suc;u"na bak1p, eger buysa biz daha iilas1n1 yapanz diye dCl$t1nm11$; bununla da kalmay1p dogrusu bu d0$ilncelerini neredeyse gerc;ekle$tirmi$lerdir. Mardin iii ilc;elerinde meydana gelen olaylara, yore hallon1n getirilip itildigi noktaya bak1nca ba$ka ne soylenebilir ki? Y1llardan beri, ozellikle gec;en yaz gerc;ekl~tirilen "Cudi operasyonu" esrâ&#x20AC;˘..s1nda, bu
ulkede asgari bir insan sevgisi, demokrasi ve yurtta$hk bilincine sahip hemen herkes, "devlet"in, gOvenlik guc;lerinin yorede uygulad1g1 politikan1n, kulland1gi yontemlerin sorunu c;ok tehlikeli bir noktaya g6turdugunu, vakit gee; olmadan bu gidi$e mani olabilecek ne varsa yapilroas1n1 6zellikle yetkililerden, 6megin muhalefetteki iki buyiik partiden talep ettiler. Ne buyuk basin, ne siyasi iktidar ve ne de sozkonusu partiler bu konunun uzerine 1srarla gitmediler. Arna daha 1989'un yaz sonunda, omegin bu dergide sorunun vehameti vurgulan1yor ve "milletin b6lunmezligi ad1na siirdurulen poht1kalann bugun e$igine geldigi nokta amac1n1n tam z1dd1d1r" deniliyordu. (Birikim say1 5. shf. 10) Buna ragmen kamuoyunu olu$turan odaklar, ba$hca siyasal partiler sorunun Ozerine gitmediler. Bunun nedeni s1rf ihmal veya yoredeki gerilimin eylulden itibaren azalm1$ gibi gorunmesi degildir. As1l neden bu kesimlerin yl1rilrlukteki devlet politikas1ndan farkl1 bir yakla$1m onerememeleri, bunu
dii$iinse dahi ac;1khkla ve kararhhkla ifade edememeleridir. (unku "devlet"ten korkulmakta, onun bu sorun iizerine koydugu "tekel haklo"na ili$meye cesaret edilememektedir. Bu iilkede kendisini milletin, siyasal panilerin iradesinin iizerine koymu$ bir "devlet" vard1r ve bu devlet, ulkenin temel sosyo-kulturel gereklikleriyle ilgili belli konularda son s6zu soyleme tekelini kendine ait saymakta, bu konularda kendisinin 6nceden belirledigi politikalann degi$tirilemez oldugunu belirtmektedir. Mevcut rejim bu kaide uzerine kurulmu$tur ve kamuoyu, siyasal partiler bunu kabullenmi$ bir siyasal zihniyetin ic;inde kalmaya zorlanmakta ve -birkac; ufak istisna haric;buna uymaktad1rlar. PKK iLE DEVLET ARASINDA KALAN HALK
"Cudi operasyonu" esnas1nda gorunen durumun l$1g1nda, bu "kadere nza" tavnn1 terketmek, "devlet"in s6zkonusu temelini ciddi bic;imde sorgulayip harekete gec;mek ic;in yeterinden fazla hakl1 gerekc;e vard1. Bir yanda soruna kendi c;ozumunu dayatmak ic;in bedeli, c;ap1 ve bic;iminde hic;bir s1n1r tan1mayan bir $iddet ve silahh miicadele politikas1nda kararh bir PKK; 6te yanda turd~ bir $iddet mant1g1yla hareket edip, gerekirse ilzerinde "degil insan, ot bile bitmeyen topraklan" bile g6ze alacaklann1 sOyleyen, bu urpertici kafayla "kendi" politikalann1 yiirutmeye kararh "guvenlik guc;leri" vard1. Ortada ise bu iki tiirde$ guc; aras1nda kan ve can bedeli 6demeye mahkum oldu~u bir tercih yapmaya zorlanan, dolayis1yla ya bu bedeli 6demeye raz1 olup, yerinde ba$1na gelecekleri bekleyen, ya da yerini yurdunu terkedip bu bela c;ark1ndan uzak-
13
la$maya cabalayan yore hallo vardt. Aynca bir yanda PKK, du$man1n1n yalnizca giivenlik giicleri olmad1gtn1, kendisine istedigi destek ve kaubm1 vermeyen herkesi du$man addettigini ilave edip, $iddet ve teroriinii bu yaygin dii$manlanna da yoneltecegini soylerken; giivenlik gucleri de du$maru s1rf PKK militanlanndan ibaret saymad1gtn1, hemen tum bolge hallon1, hatta genelde rum Kurt nufusu $Upheli, "du$man" sayan bir zihniyetle davranacag1ru duyuruyordu. KORT HALKINA DAYATILAN IKI LEM
Kendisine iki c~it dii$man olma halindcn birini secmesi istenen bir halk vard1 ortada. Ya PKK'ya du$man olup, onun eylemine bayrak yapug1 ezilen "Kun Kimligi"ne de du$man olma s1fanru kabullenecek, ulusal kimligini inkar etmek, ona ihanet etmek tohmetine katlanacak, ya da "guvenlik gucleri"nin dt1$m~n1 say1lmayi kabul edip, Turk devletinin ve Turklugtin du$man1 statusune itilmeyi goze alacak, boylece giivenlik giicleri icin her rur $iddet ve muameleye mustehak bir hedef haline gelmi$ olacakur. iKiLEM TURK HALKJNA DA DAYATILMAKTADIR
.
14
Eylul 1989'da durum buydu. Ve bu ikilem, birinci planda yore halk1na ve derece derece ulkedeki rum Kurt nufusa dayaulm1$U. Suphesiz bu ayn1 zamanda Turk nufusa da dayaulm1$ bir ikilemdi de. Simdilik daha az gerilimli bicimde de olsa Turk nufusu da iki $lktan birini secmeye ve pek yalon bir gelecekte de yapugt secimin empoze edilmi$ gereklerini yerine getirmeye ~gnlrnaktadrr. Dileyen Kurt hallon1n kimliksel
.
sorun ve taleplerine anlayi$la bakmay1 secer ve boylece Turk devletinin ve Turklugun du$man1 olarak nitelenmeyi ve ona gore "muamele" gOrmeyi goze ahr; dileyen giivenlik giiclerinin yan1nda saf tutup Kurtleri du$man, "icimizdeki dil$man" addeden zihniyeti benimseyip s1rf guvenlik giiclerinin her "tedbir"ine alki$ tutmakla kalmaz, bizzat kendisi de kendi cap1nda "eyleme" gecip dU$man1 temizlemeye giri$ebilir. Bu rur "resmt olmayan" giri$imlerin ulkenin her yan1nda boy gostermesi icin, bir noktadan sonra aruk sadece herhangi bir bahane bile yetebilecektir. Mart ayinda Mardin ilcelerinde ve losmen Diyarbak1r'da meydana gelen olaylar i$te o noktarun a$1ld1gtn1 degilse bile, tam ~igine gelindigini ac1kca gOsteriyor. Kurt halkin1 du$man saymaya niyetli olanlar, taVIr ve davran1$lanyla Kurt halkin1n epeyce bir bolumune "ben de 路 siz(ler)i d11$man say1yorum" dedirtmeye nihayet muvaffak olmu$lard1r. 1989 yaz ve sonbahannda Kurt hallona "resmen" dayaulan ikilem icinde bu halk kendi kimligine du$man olmaktansa, du$man gibi goriilmeyi tercih etmeye yoneldigini, bunun getirecegi riskleri de goze almaya kararh oldugunu gostermi$tir. Bu olaylarla hemen hemen ~anb olarak PKK'n1n Elaz1g'da gercekl~tirdigi 9 muhendisin katledilmesi eylemi de Turk halktn1n dayanlan ikilem icinde tercihini bir an once yapmas1 surecini h1Zland1rmaya $Uphesiz bizmet edecektir. Bu eylem, Turk halkt nezdinde "dii$man1n aruk kendisini de dogrudan hedef ald1gi, topyekun" bir sava$a giri$tigi dolay1s1yla Turk halk1 olarak kendisinin de bir an once bu sava$ havas1na girmesi gerektigi biciminde algtlanabilecek daha
dogrusu boyle "algilatmak" icin kullan1labilecektir. "Milli OAVA" HAVASI ESTiRiLMEKTEDiR
Cizre'de, tepeden umaga silah ku$anarak hallo "erkekce dliello yapmaya" cag1rabilen Ozel giivenlik timleri gibi araclarla yiiriitulen "devlet politikas1" savunuculan icin bu durum, kendi gercek etkinliklerini, butlin "kapasiteleri"ni nihayet tamamen kts1ts1Z bicimde "sergileyebilecekleri" an1n gelmesi olarak goriilebilir. Agustos 1989'da bu arun zaten gelrni$ oldugunu soyluyor, buna gore "du$man"a nel~r yapmayi tasarlad1klann1 ucundan if$a ediyor ve "davran1$ ozgiirlligu" istiyordu. 0 s1ralarda kamuoyu i$killenmi$, "dii$man" tabirinden urkmu$, "du$man yok" diyebilmi$ti. Simdi ise arnk "dil$man var ve kar$1mizda" diyebilirler. Ostelik o s1ralar s1rf kendileri icin k1s1ts1z bir davrant$ Ozgurlugli talep eden "yetkililer" $imdi buna ek olarak kendilerini destekleyen "mitingler" vs. yap1lmas1n1 da istemektedirler. S1kty6netiroden, hatta k1smi seferberlikten bahsedilen bir ortamda bu "yetkililer" ulkede bir "milli dava" havas1 estirilmesini de $art ko$uyorlar aruk. PKK, Mardin ilcelerinden son olaylann kendi yelkenlerini $i$irecek bir milli hava estirdigini varsayarak hemen o milli havalann cahnacagi silme kan dolu ortamlara bir an once girme isteginin adeta sab1rsizhg1yla Elaz1g'daki katliam1 gercekl~ti颅 rip "kaf$1 taraftn"da yelkenlerinin milliyetci havalarla $i$mesine unutulmayacak bir katkt yaprnt$tlr. Eger onumuzdeki surec, bu havada bu zemin Clzerinde giderse, pek yalan bir gelecekte bu iki giicun de politik manukBirikim 121NISAN1990
-
lan geregi "kesin c;:oziim" ic;:in gerekli go_rdukleri onko$ul gerc;:ekle$ebilecektir. iki dii$man cephenin "kesim c;:ozum" ic;:in ka~1 kar$1ya geldikleri bir "topyekun sava$" halidir bu. Ardlanna kendi "milli giic;:leri"ni toplam1$, onlan pe$inde saf tutturmu$ bu iki guc;:, ortakc;:a kullan1p "anla$tiklan" $iddetin ve silah1n diliyle "serbestc;:e" konu$acaklard1r. Bu dili reddedenleri, ba$ka bir dilin aran1p bulunmas1n1 isteyenleri, varolu$ nedenleri geregi "adamdan saymayan" bu anlayi$ sahipleri, $iddetle estirdikleri milliyetc;:i havalarla cephelerini mevzilerine sokarken sadece o farkh dilleri susturmak ve i$itilmez hale getirmekle kalmayacaklard1r. <;;:unku bahsedilen tiirden bir cephele$menin motoru olacak olan milliyetc;:i havalar, hitabettikleri koruma veya geli$tirme duygusuna seslenir, bu duyguyu tahrike c;:ah$1rlar. Ancak bu yap1hrken, o kimliklerin tum OlU$tUTUCU ogeleri degil, ozellikle $iddet ve zor kiiltiiyle dogrudan ili$kili yonler, o milletin $iddet ve zora ili$kin olumlayic1 deger ve an1lan vurgulan1r, bunlan "yeniden . ya$ama" mesaj1, bunun zorunlulugunu belirtir bir bic;:imde verilir. Boylece insani deger ve kayg1lardan anndinlm1$, milietleri kayna$Uran, 6zellikle cephele$tirilen o iki milleti ortakla$tlran, birlikte olu$turulmu$ olup, onlarda milletten ve daha list ve geni$ bir birliktelige ait olduklan kan1s1n1, inanc1n1 uyand1rabilen kiiltiirel, dii$iinsel, sosyal kurum ve degerlerden bu tarihsel mirastan soyutlanmt$ kimlik tantmlamalan one siiriilur. Bunun benimsenmesi, koFuma veya "geli$tirme"nin bu neredeyse s1rf $iddet ve zor kiiltuyle ili$kili niteliklere indirgenmi$ kimligin eylem halinde n1iim~,un oldugu fikri-
"c;:ozmeye" yeminli kutuplar bu nin zihinlere kaz1lmas1 istenir. e$igi de a$ma c;:agnlan yapmakBu nedenie "milli varl1g1"na tad1rlar. veya kimligine yonelik bir teh1989 sonbahanndan beri en dit veya yoketme tehlikesinin. az1ndan bu vahim tehlikeyi rum varoldugu gerekc;:esiyle cephetopluma anlatma, uyarma konule$tirilen inilletlerden hangisi sunda bir $eyler yapmas1 gerebu c;:atl$ma:fi kazanm1$ olursa ken ba$hca siyasal partiler, b1raolsun gerc;:ekte o korudugunu kin yeni bir c;:oziim onermeyi, veya "geli$tirdigi"ni sand1gi bunu dahi yapmam1$lard1r. milli varhk ve kimliginden c;:ok Dolay1s1yla $U noktadan sonra $eyi kaybetmi$ veya imha etmi$ etkili olabilme, etkili olabilecek demektir. bir giri$imde inisiyatifi elde Siddet ve zor imtihan1ndan tutma imkan1n1 neredeyse biis"zafer"le c;:1kmayi amac;:layan bu butun yitirmi$lerdir. Y1llardan milliyetc;:i koriiklemeler, hitabetberidir toplumun mevcut siyatikleri insanlara milli kimligin yan1s1ra "kahraman" olmak gibi sal partilere kat$1 duydugu isteksizlik, hala a$1lamaml$ bir ikinci kimlik edinme firsati giiven bunahm1 zaten ve ozelda sunarlar. Siddet ve zor arac;:likle bu ko$ullarda ikinci bir lann1 "etkin" bic;:imde kullanmakla edinilecek bu kahraman engeldir. kimligi ozellikle Turkiye topluSON $ANS: TOPLUMUN munun tiimiiniin ic;:inde buluiNiSYATiFi ALMASI nageldigi kronikl~mi$ buhran Bu durumda yalnizca bir son durumunda, c;:ogu ki$i ic;:in $ans vard1r. Bu ise, ancak ve cazip gelebilir. l 980'lerin gidesadece toplumun dogrudan dogrek h1zlanan ve yepyeni geli$ruya devreye girmesi, bu olagamelerle daha da karma$1kla$an degi$im siirec;:leri ic;:inde daha niistii hayati k<;>nuda karan belirleyecek yegane guciin kenda boyutlanan insani-toplumsal disi oldugunu gereken etkililikte sorunlar onam1nda, kendine Han eden bir tavir gostermesiyle rum bu faktorleri gozeten olumlu bir varolu$ tarz1, bir kullan1labilir. Yani bizzat topyon c;:izemeyen, bu derin ihtiyalumdan gelen bir inisyatif c1na bir c;:oziim bulamamas1run ortaya c;:1kmal1d1r. Turkiye toplumu, bu inisyatifi gerc;:ekle$tires1klnolann1 1970'lerden beri rek mevcut sorunu uygar, ag1rla$an ~ir buhran durumu ic;:inde ya$ayan Tiirkiye toplumu onurlu, insani deger ve miraslainsanlanna, bu az boyutlu, nna sahip c;:1kan bir halka yara"bildik" davran1$ kahplar1n1 ve $lr bic;:imde c;:ozmeye yetecek eylemleri gerektiren guc;:lere sahip oldugunu gostere"kahramanhk" kimligini edinbilmelidir. En kisa zamanda bir yurtta$mek, bir "bo$ahm kanah", bir "ferahlama" firsau anlam1na lar platformunun tum ulke c;:ap1nda kurulmas1 ic;:in harekete gelebilir. Su andaki durgun, gec;:ilmelidir. Tek tek ki$iler, apolitik toplum goriintiisii aluninisyatif gruplan, konuyla dogdaki birikmi$ gerilimler bu rudan ilgili demekler, herkesin kanallara hizla akit1labilir. Sonucu ne olursa olsun onul- , kaulabilecegi geni$ halk toplanulan duzenleyerek sorunu bir maz kayiplara mal olacak bir de "kendi aram1zda" konu$mak, trajedinin ya$anmas1 olacaknr bu. Tiirkiye toplumu bu noktatartl$mak gerektigini, gerekc;:elen1n e$igine getirilmi$tir ve riyle anlatmahd1rlar. Bu giri$imi hemen takip edecek ikinci ad1m sonucu guc;:le, $iddetle
15
olarak, yurdun her ko~esinden vatand~ gruplan yorelerini temsilen sorunun s1cakhgiyla ya~andtgi Kun bolgelerine gidip, o yorenin insanl路 .,yla yflz yflze nelerin olup bitu0 路ni, durumu, taleplerini, nelerin yap1labilecegini bizzat konu~up tani~mah; bu bilgilerin ve c;ozume ili~kin onerilerin bolgeler ve ulke c;ap1nda biraraya getirilece~ duzenekler olu~rurulmabd1r. Once Turk halkt ic;inden ba~la颅 nhp, ayn1 yorede ya~ayan Kun kokenli halkt da mutlaka ic;erecek bu balk forumlan agtn1n koyacagi inisyatif, bunun yayginl~mas1 halinde dogacak siyasal agirhk, mevcut ortam1 temelden degi~tirebilir, ulkenin iizerine c;oken ~ovenizmin gri ve giderek karanhkla~an bulutlann1 bir hayli dag1tabilir.
Turkiye'yi c;evreleyen iilkelerde, C'.>zellikle dahil edildigimiz "Guney" dunyas1 iilkelerinde milliyetc;i aktmlann yflkseli~ine bakip, "~gtm1z1n gidi~i" boyle deyip ayn1 aktnuya kap1lmam1z1 "c;agin gereklerine uyma" gibi gorenler olabilir. Bunlar ille de bir ba~ka millete du~man olma temeli 11zerinde yflkselen "c;agda~ milliyetc;ilik" dalgas1n1n "yukseli~"lerinde c;izdigi kanh sahnelere baktp in~allah bizde bu noktaya gelmez diyerek veya Oniimuzdeki bu "Kurt sorunu"na ili~kin ~imdiye dek sC'.>ylenmi~ ve yap1lm1~ olan "klasik" tavnn ic;inde kalarak ve bunlann ~imdiye dek hie; de etkili olamamas1ndan dogan gizli c;aresizlik duygusunu da ic;lerine g6merek olacaklar1 kaderine nza tavnyla bekleyebilirler.
Durum acildir. ~u ana kadar kendisini kurtarmak i<;in onca ~ba sarfetti~miz toplum, tara&m1zdan kurtanlma imkan1n1 bize vermeyen bu toplum belki de inisyatifi. ele ahp yalnizca kendisini degil "bizi" de en az1ndan bu badireden kurtarabilir. Bunun i<;in belki de ona bizi kurtar dememiz yetebilecektir. SOSYALiSTLERE DUSEN GOREY
<;:unku, gerc;ekten de, Ozellikle sosyalistler olarak bizi kurtaracak olan, bilhassa ~u ko~ullarda yaln1zca an1lan turde bir toplum hamlesidir. Bu hamleyi yapmas1 ic;in Turkiye toplumuna muracaat etmek o nedenle ilkin sosyalistlere du~en bir gOrev, bir ihtiyac;tlr.
'
16
'
Bitikim 12 / NISAN 1990
Sosyalist hareket ve siyasal eylem .
IRFAN YAVRU
'
â&#x20AC;˘
ikinci bir nokta, siyasal eylemin siyasal ama<;la olan bag1na ili~kindir. Baz1 eylemlerin siyasal ama<;la baglant1s1 dolayhd1r. Bir i~kolundaki ucret art1~1yla ilgili sendikal eylem ya da bir meslek orgutunun se<;imlerinin kazarulmas1 i<;in ger<;ekle~tirilen eylemler gibi siyasal ama<;la dogrudan ili$kili olan eylemler salt siyasal i<;erikle yiikliidurler. Ve her siyasal hareket, siyasal projesiyle uyumlu bir eylemler manzumesidir. Her siyasal hareketin, eylem ile problemi vard1r. C::unkii, eylem diizeyi, daima problemlerin i;ok<;a rastland1g1 hassas bir ozellik gosterir. Ve bu da genellikle.eylem diizeyi problemlerinin trajik sonu<;lar iiretmesindendir. Dii~un dlizeyinin negati.f olgulan genellikle fiziki-trajik sonu<;lar iiretmezler. Baz1 ko~ullarda eylem krizi ortaya <;1kar. Bunun en yayg1n hali siyasal amai;la eylem aras1ndaki ka~11Ikh ili~kinin kopmas1d1r. Bu durumda rasyonel ve dogru olan, ama<;la eylem aras1ndaki ili~kinin, faktorlerin biri tarafindan yeniden kurulmas1d1r. Ancak yaygtn olarak ger<;ekle$en bunun tersidir. Bu durumda iki tiir tav1r sozkonusudur. Birincisi, eylemin, tek devindirici gui; olarak ama<;la$mas1 halidir. Digeri ise, siyasal ama<;tan belli bir konjonktiirlin siyasal dengelerinin zorlamas1yla kopan eylem, sozkonusu konjonkturde siyasal hareketin yayginla~mas1n1 saglayabilir. Bu noktada siyasal hareket, rasyonel ve prensip<;i davranma yerine pragmatik davrarur; bOylece, ama<; kendi uyelerinin ve etkiledigi kitlenin hafizas1ndan giderek silikle~mesine yolai;an "i$1evsel" ve pragmatik bir yol izler. Sonu<;ta siyasal hareketin kimligi zamanla degi$ime ugrar. Aruk i<;inde ya$anilan, ama bir sure sonra ba~ka tiir 6zelliklere evrilecek konjonktiirlin siyasal formlan ebediymi~ gibi gorunmeye, toplumsal <;at1$ma sanki daima sozkonusu donemin formlannda siirecekmi$ gibi davran1lmaya ve giderek soz-
Bir siiredir bir siyasal proje ile bag1 <;ok zor kurulabilecek, esasen boyle bir bag1 da olmayan, bir eylem <;izgisi ya da anlay1$1 sosyalist hareket i<;inde ya)'ll1na istidad1 gostermektedir. Bir siyasal orgutiin eyleminin hangi ko$ullarda siyasal karakter kazand1gi ve ne tur $artlarda sorunlar iirettigini tarn~mahy1z. Bizce, eyleme siyasalhk karakterini veren, bir parti ya da bir siyasal grup taraftndan ger<;ekle~tirilmi$ olmas1ndan <;ok, bir siyasal a1na<;la dolayh veya dolays1z baglanus1 olmas1d1r. Bireysel ya da orgutsel, yap1lan eylem eger siyasal bir amai;la baglanuh ise siyasald1r. Bu bir totoloji degildir, sadece, siyasal orgutlerce yap1lan her eylemin siyasal eylem san1lmas1 gibi yaygin bir yan1lgt)'l ortadan kald1rmak i<;in yap1lan bir vurgudur. Siyasal eylem ve siyasal ama<; kar~1hkh baglan olan ~eylerdir. Siyasal bir ama<;la baglanns1 olmayan eylemler icra eden bir siyasal orgtit giderek siyasal olma niteligini kaybetmeye ba~lar. Bunun en <;arp1c1omegi mafyadir. Siyasal bir orgiitiin amac1, son tahlilde iktidard1r. Bu, ister orgiitiin dogrudan devlet erkini ele ge<;irmesi olarak tasarlans1n, isterse de toplumsal bir donli$iimiin yan bir sonucu olarak, her iki durumda da global bir iktidar sorunu amac1n merkezinde yerahr. Bu noktada ~u belirlemeyi yapabiliriz: Ger<;ek siyasal eylem bir reaksiyon degildir ve olamaz. Yani, kendini esas olarak kendi amac1nda anlatan bir olumlama durumudur. Kronik bir direni~ (reaksiyon) <;izgisindeki bir siyasal orgun1n siyaset yapug1 tart1$maya a<;1kt1r. Bu durum olsa olsa ba~ka siyasal orgutlerin dolayh olarak kendi siyasal aksiyonlanna kanalize ettikleri siyasal sonu<;lar ureten bir siyasalhkur. Omegin, bu baglamda 1980 oncesindeki yayg1n anti fa~ist miicadelenin sonu<;lann1n CHP'nin global siyaset potas1nda eridigini soylerriek miimkiin. â&#x20AC;˘
â&#x20AC;˘
17
18
konusu siyasal hareketin siyasal amac1n1 belirleyen yap1sal prensipler terkedilmeye, (c;ogu kez terkedildigi ac;1klanmaz) akinuyla beraber yuzmenin gec;ici yararlanndan fazlaca etkilenmeye b~larur. Bu durum, duzen partileri ic;in biiyiik handikaplar yaratmasa da, radikal ve diizen d1$1 siyasal akimlarda trajik sonuc;lara yolac;ar. Bunun en tipik 6mekleri, '70'li y1llardaki anti fa$iSt miicadelenin hakim forrnu olan sivil fa$istlerle c;at1$man1n, sanki ebedi bir siyasal c;at1$ma formu olarak algilan1p, biitiiniiyle bu forma gore belirlenmesi sonucunda pek c;ok siyasal hareketin kar$lla$t1g1 ac;mazlarda gozlenebilir. Ancak, iilkemizde en popiiler olan, eylemin amac;la$tna halidir. Bir $ark tqplumu olarak bize en yaki$an1 da budur. Esasen bu, apolitik denilebilecek bir tepkici ruh halinden kaynaklanmaktad1r. Bu ruh hali bir tiir a$ag1hk kompleksidir. Genellikle ya derin bir umutsuzluktan ya da tamamen kendi ic;ine kapanIDI$ bir diinyan1n (siyasal sekt) ic; c;1kar hesaplanndan giic; alan bir eylem anlay1$Id1r. Birinci halde eylem trajiktir, ikinci halde ise, fazlas1yla kiic;uk hesaplann gayri insani c;irkinligini belirgin olarak yans1nr. Sozkonusu eylemler, ne denli radikalce arac;larla icra edilseler de siyaset teorisi itibariyle radikalizm tarumlamas1na giremezler. <;unkii, toplumun radikal bir don~iimiine ili$kin hic;bir belirti ta$1mazlar; ve esasen muhtevada sagc1d1rlar. Burada eylemi motive eden toplumsal biitiiniin analizinden c;1kan bir siY.asal proje degildir; "direni$" veya "intikam" gibi siyasal bir ~ktik ya da gayn siyasi bir faktordur. . Siyasal amac;la eylem aras1ndaki ili$kinin uygun kuntlmas1na ragmen bazen kriz dogabilir. Bu durum, c;ogu kez, bir zamanlar etkili olan eylemin arnk eski etkiyi yaratmamas1ndan kaynaklarur. Eylemin etki $iddeti toplumsal ko$ullar ve toplumsal ruh hali ile dogrudan ilgilidir, eski ko$ullarda etkili olan bir eylem tarz1 yeni tOP.lumsal ko$ullarda benzer etkiyi yapmayabilir. 19. ylizy1l boyunca ve 20. yiizyil ba$1nda ihtilalci etkiler doguran i$c;i hareketleri bugiiniin Avrupa's1nda hic;bir ihtilalci sonuca yolac;mamaktad1r. Krize yolac;an bir ba$ka neden de eylem tarz1n1n, verili bir toplumun bilincinde, kamksan1r hale gelmesidir ya da bir ba$ka deyi$le, btkkinhk ve ka~1 tepki yaratmayla sonuc;lanmas1d1r. Bu durum, ya eylemin toplumsal ruh hali dikkate ahnmadan mekanik bir biteviyelikle uygulanmas1 ya da uzun siiren bir toplumsal altiist olu$un toplumda yaratogi yorgunluk gibi nedenlerden ortaya c;1ka~ilir. Omegin, '70'li y1llann ba$1nda ilk kez ortaya c;1kan silahh eylemlerin toplumun geni$ kesimlerinde pozitif yankilar yaratirken, aynt tur eylemlerin daha s9nraki yillarda negatif sonuc;lar ve bikkinl1k yaratmas1 gibi veya Bau'da c;ok s1k ba$vurulan ula$ttrma sektoriindeki grev-
lerin halkta yaratt1g1 tepkiler gibi. TORKiYE SOSYALiST HAREKETi VE EYLEM ANLAY1$1
Tiirkiye sosyalist hareketi siyasal amac; ve eylem ili$kisi itibariyle, son 25 y1lhk tarihinde, ilginc; bir evrim gec;irmi$tir. Kan1mizca, ilerlemeci ideolojiyi bu denli c;arp1c1 bir $ekilde iflas ettiren bir deney azd1r. Bu zaman diliminde geriye dogru bir evrim ya$and1. '60'h y1llarda Tiirkiye solu toplumun siyasal gundemini belirleyebilecek bir film iistiinluk c;agin1 ya$ad1. Bu bir ronesansd1. Bu donemde Tiirkiye solu gerc;ek at:).lam1yla global siyaset yapmaktayd1. Bu durum her zaman c;ok bilic;li bir kurgu olmasa da boyleydi. Siyasal amac;la eylemin uyumlu yiiriiyen ili$kisinin tic; 6nemli icrac1s1 ve yaranc1s1: Yon, TiP ve Dev-Genc; idi. '60'h y1llann sosyalist hareketine damgas1n1 vuran bu uc; onemli c;evre, bu yillardaki icralannda toplumsal hayal giiciiniin ic; imkanlann1 fazlas1yla zorlayan bir yarauc1hk gosterdiler. Yon, Turk ayd1nlan ve sol gruplann1n politik amac; ufuklann1 belirleyen bir fonksiyon gordii. Sadece bununla da kalmad!: devletin yonetici elit kadrolar1n1n politik tahayyill dunyalannda da bir sure etkili oldu. TiP , sosyalizm fikrinin ve kelimenin geni$ anlam1yla sosyalist politikan1n toplumsalla$mas1n1 saglayan en onemli odakn. Ve Dev-Genc;, engin hayal guciiniin, sonsuz kendine guvenin, ama her $eyden once Tiirkiye topraklannda kendine ozgii bir eylemcilik geleneginin yarat1c1 ruhu olarak belirdi. Her $ey o denli yeniydi ki, yeniligin tahrik edici tazeligi Tiirkiye toplumunun en dinamik kesimlerini kendine c;ekiyordu. Okul i$galleri, Anadolu'da koy yollan ve koprii yapma kampanyalar1, ABD denizcilerinin Bogaz'daki zoraki banyolan, Coca Cola yerine Ankara Kola ic;me kampanyalan biitun bu eylemler ilk olman1n, ama esasen toplumun kan1ksad1gi politik eylem bilgisinin d1$1nda bir yeni diinyayi ke$fetmenin sevimli naifligini ta$1yorlard1. Kemalizmin derin ideolojik etkisi alunda sosyalizmi henuz bir anti emperyalizm olarak ke$feden bir ku$agin siyasal amac;lanyla sozkonusu eylemlerin $a$lrtlC1 bir uyumu vardt. Bugiin baz1 yonleriyle bizi giilumseten bu siyasal amac;lar ve eylemler '60'lt yillar Tiirkiye'sinin siyasal-toplumsal hayann1 belirliyordu ve bu belirleyicilik o denli giic;liiydii ki, bu ronesans1 bogmak ic;in 12 Mart miidahalesini yapanlar kurduklan hiikUmeti "Reform hiikiimeti" olarak ilan ediyor ve hiikiimet program1n1n '60'h yillar sosyalistlerinin pek c;ok amac1 ile c;agn$1m yapmas1 gibi, bir ihtiyac; duyuyorlard1. '60'h yillann sonuna dogru, '70'li yillarda giderek hakim hale gelecek bir tiir eylem anlayi$1n1n, politika yap!$ tarz1n1n ilk 01nekleri belirnit:ye b~ladi. Boylece, toplumun biitiiniine yonelen siyaset yapma ufâ&#x20AC;˘ â&#x20AC;˘
Birikim 12 /NISAN 1 9 90
ku, yerini sosyalist taraftarlar 11zerine "politika" yapmaya b1rakarak, daraltyor, eylem tarz1 giderek bitevile$iyor ve siyasal amac;:la ili$kisi zor kurulan ozellikler kazan1yordu. Bu giderek ic;:e kapanan, sektle$en bir di.inyan1n, yarauc1hg1n1 ve geni$ ufuklulugunu yitirmesi demekti. Anlams1zla$an ve toplum gozunde sevimsizl~en eylemlerde inatc;:1 1srar, yaranc1 enerjinin kisir ic;: taru$malarda tilketilmeye ba$land1g1, c;:1g1rtkan bir solculuk imaj1n1n yogunla$Ugt bir noktada bu nkan1$1 sezen baz1 c;:evreler hem fikir plan1nda hem de eylem tarz1 itibariyle bir degi$im c;:abas1na girdiler. 12 Mart arifesinde ve sonras1ndaki silahlt eylemler, bu degi$imin toplumu da derinden etkileyen c;:arp1c1 omekleri oldu. Ancak bu kopu$ c;:abas1, fikri bir derinlikten c;ok, eylemsel bir radikalizm olarak kendisini ifade etti ve '70'li y1llann sosyalist hareketini derinden etkiledi ve belirledi. 12 Mart sonras1 sosyalist hareketin kimliginin en belirgin ozelligi kendine gilvensizligiydi. Bir yandan 12 Mart teroniniln yaratng1 ruhsal c;okil$, ote yanda alt s1n1flardan geni$ kaubm1n beraberinde getirdigi eziklik hali, '70'li yillann sosyalist gruplann1n kendine gilvensiz olu~umlar olarak dogmas1na yolac;:n. Bu gilvensizlik ve eziklik hali, sosyalist hareketin sloganlar1na, ortalama devrimci tipine, miizigine, eylem anlay1$1na, sanauna, tahayyi.il di.inyas1na dek yans1d1. Bu y1llar bir anlamda da 12 Mart arifesinde olu$an sosyalist gruplann golgesi alnnda ya$anilan yillard1. Bu ncdenle 12 Mart sonras1nda olu$an her siyasal grup, gec;:mi$e pozitif veya negatif referans yapmakta kendini mecbur hissediyordu. Ozellikle '70'li yillann ba$lannda olu$an ve silahli miicadeleyi temel alan hareketlere pozitif referanslar yapan gruplar, bu hareketlerce olu$turulan "siyasal g6ni$1er" dogrultusunda hareket ettiklerini -hie;: olmazsa gorunil$ itibariyle1srarla vurgulamak ihtiyac1 ic;:indeydiler. Oylesine bir kendine gilvensizlikti ki bu, izleyicisi olduklar1 hareketlerden kar$1la$t1nlmayacak kadar c;:ok kadroya, kitle destegine ve eylem gilcline sahip olmalanna ragmen, parti i$levi gordilkleri ha Ide "partil~emeyecek", mirasc;:1lan olduklann1 donup dola$1p vurgulad1klar1 hareketlerin isimlerini bile kullanamayacak bir ruh hali olarak ifade bulabiliyordu. Sanki c;ok yetenekli ve otoriter bir baban1n ogullan gibiydiler. Bu nedenledir ki, bu donemde kendine gilvenin yuksek sesli, kendini kendi amac1nda anlatan pozitif eylem ve soy.lemi yerine, ofke ve ezikligin c;:1gltklann1n reaksiyoner soylem ve eylemi sosyalist hareketin geni$ c;evrelerine hakim oldu. '60'b yillar1n kendisini bizzat amac1nda anlatan sloganlan, yerini, kendisini ka~1S1nda tan1mlayan bir reaksiyon halinin sloganlanna b1rakt1. Bu donemin sosyalist hareketleri, butiinu itibariyle degerlendirildiginde, global siyaset yapmaktan â&#x20AC;˘
uzaku. Oncelikle, bolgesel ya da uluslararas1 baglan ic;:inde bir Tilrkiye "biltiinlugil"nil kavrayabilecek politika ufkundan yoksundu, daha da onemlisi bilylik oynayabilecek ozgiivene sahip degildi. En geni$ledigi $artlarda bile bu ozgiiveni, yeterli bir politik hayal gilcilnil kendinde bulamad1. '70'li y11lar boyunca siyasal amac; ve siyasal eylemin ka~1hklt bagi ya da her iki oge ayr1 ayn sozkonusu karakteristiklerden etkilendiler. Siyasal amac;, savunma ic;gildilsilne indirgendi. Teorik olarak olmasa da, pratik tezahilr boyleydi. Esasen, '70'li yillann ortas1ndan itibaren milcadeleye kaulan pek c;ok devrimci ic;in siyasal amac;:, a$In vurgulu bir direni$ pratigi ac;1s1ndan teorize edildigi ic;in teorik olarak da boyleydi. Belki bu noktada, siyasal amac;la eylemin rasyonel bag1ndan bahsedebiliriz. Ancak, bu problematik ic;inde bir "direni$ politikas1", palazlanm1$ bir Oc;ilncil Dilnyah, c;ok killtiirlil ve uluslu, Bau ve Dogu ile ozgiln baglan olan, kompleks bir Tilrkiye biltilnil baglam1nda, global bir politika olarak tasarlanam1yordu. Ote yandan direni$ pratiginin yaratugi "direni$ komiteleri" gibi orjinal deneylerin, ne sosyalist hareketin biltiinil tarafindan ne de bu deneyin birinci dereceden siyasal orgiltleyicilerinin pek c;ogu tarafindan, derin donil$tiirilcil ic;erigi, siyasal amac;ta yolac;abilecegi koklil perspektif degi$tirici potansiyeli gorillemiyordu. Dolayis1yla, boylesine devasa bir devrimci eylem enerjisi, sosyal demokrat(!) CHP'nin global siyasal iktidar pratiginde massediliyordu. Sonuc;ta, bu direni$ eylemi, sahipleri ac;1S1ndan, siyasal amac1n salt direni$ noktas1na indirgenmi$ olmas1 veya amac;la rasyonel bir bagt kurulamamas1 gibi nedenlerden dolayi, volan kayt$lan olmayan bir motor gibi i$levsiz c;ah$an bir mekanizma haline geliyordu. Ancak $Uras1 bilinmelidir ki, biz bir doneme ili$kin ve belli bir baglamda (siyasal amac;: ve eylem ili$kisi) degerlendirmeler yap1yoruz. Ye bu degerlendirmede dikkate ald1gtm1z hareketler '80 oncesinin en ozgiln siyasi pratiklerini gerc;ekle$tirenlerdi. Yoksa, Tilrkiye sosyalist hareketinin diger pek c;ok c;evresinde durum c;ok daha vahim ve traji-komik idi. Bu c;evrelerin c;ogu zaten, sosyal demokrasinin yedek gilcil olarak varolmayi siyasal varlik nedenleri haline getirmi$lerdi. Yani, "politika"lan buydu. Bir kesim ise, Turkiye toplumunun bi.itiinilnil hesaba katan, guc; dengelerini, toplumsal psikolojiyi dikkate alan politika yap1p yapmad1g1na ili$kin degerlendirmelere tabi olmayacak denli kuc;:ilk hesaplann dertleri ile i$tigal etmekteydiler. Bu sonuncular, biltilnilyle yerel ili$kiler, kuc;:uk politika dt$1 hesaplar ic;:inde, enerjilerini bir ba$ka rakip siyasal gruba varhklann1 kan1tlamak ic;:in harcayan "eylemler" i~indeydiler. Bu eylemlerin baz1lan, tesadilfen, o gilnkil siyasal konjonktiiriln giic; ili$kileri ic;:inde pozitif rol oynasa da c;:ogunlukla, Tur-
19
â&#x20AC;˘
kiye sosyalist hareketini global siyaset plan1nda ac;maza sokan negatif sonuc;lar uretiyordu. 12 Man muhuras1 dOneminden c;1loldiktan sonra olu$an devrimci gruplar, b~langu;ta tabii ki bahse konu olan politik reaksiyon pratigi ic;inde degillerdi. Gerc;i bu yeni olu$umlarda "reaksiyon" bir potansiyel olarak giic;lu idi, ancak bu olgu esasen '70'li yillar Turkiye'sinin toplumsal ko$ullanndan kaynaklandi. '70'li yillann b~1nda silahh miicadeleyi temel alan orgiitlerin manevi devamc1lan ic;inde baz1 gruplar bir sure sonra yogun ic; tartl$malar ya$ayarak miras ald1klan siyasal g0rt1$lerden ve gelenekten burunuyle koptular. Boylece bir anlamda "ic; rahatl1ga" u~ular. Digerleri, yani siirdt1rt1culer, daima bir ic; gerginlik ya$ad1lar; devrald1klan siyasal g6rt1$lerle, ic;inde ya$ad1klar1 siyasal $artlann dayatug1 siyasal eylem aras1ndaki gerginlikti bu. Sonuc;ta, bu siyasal g6rii$ler (siyasal amac;) giderek giinliik siyasal pratigi hic;bir bic;imde belirlemeyen, sadece sOzkonusu hareketlerin militanlan ic;in bir aidiyet sembolleri olarak rol oynamaya ba$ladilar. Ve ancak bu gn1plar ic;inde onaya c;1kan boliinme anlannda i$levsel olabiliyorlardt. Boylece, siyasal eylem ya giinliik siyasal tespitlere bagh olarak ~ekillenmeye ba~lad1, sonuc;ta ciddi bir dar pratikc;i egilim ortaya c;1ku ya da siyasal bir amac; ve degerlendirmeden butiinuyle koparak b~h b~ma bir anlam kazandi. Oyle k.i, an1k her ~eyin mihenk ta~1 haline geldi, en iyi militan en iyi eylemci, en iyi orgiitte, en fazla eylem hali ic;inde bulunan oluyordu. Boylece bu hareketler, eylemsiz y~ayamayacak hale geldiler, durduklan anda h1zla c;oziilt1yorlard1. Aruk bu insanlan bir arada tutan yap1~t1r1c1, eylemdi. Bir fasit daireydi bu. Eylem taraftar toplaman1n arac1yd1, her yeni taraftar ise yeni eylem talebi demekti. Bu gruplar ic;in eylem, gerc;ek siyasal anlam1ndan giderek soyutlanarak, Turkiye siyasal hayau ic;inde etkili bir siyasal faktOr olarak yer alman1n bir tiir arac1 olmak yerine, sosyalist hareket ic;inde varolu$unu Jxan1tlayarak, esas olarak muanzlann1n taraftarlann1 etkileyecek yegane varolu~ formu haline geldi. i$te '70'li yillann sonlanna gelindiginde bu tiir bir eylem anlay1:;.1 Tiitkiye sosyalist harekcti ic;inde giderek yayginla$maktayd1. Ancak yine de, bu dOnemde sOzkonusu eylem anlay1$1n1n toplumsal rasyonelleri ve dolayis1yla c;ok yaygin olmasa da toplumsal bir destegi vard1. 12 Eylul sonras1nda ise bu rur bir eylem anlayi~1na toplumsal destek saglayabilecek ko$ullar biiruniiyle onadan kalkmasa da, bu tiir eylem anlayi$tn1n icrac1lann1 bamba~ka noktalara savuracak denli, degi~ime ugraffil$tl.
20
12 Eylul darbesinden sonra uzun siiren ac1h ve zor yillar ya$ayan Tiirkiye sosyalist hareketi ancak '80'li )'lllann sonlanna dogru ac;1k siyasal faaliyet ic;inde yer-
almaya b~layabildi. Bir yandan, binlerce tutuklu, ylizlerce olusiiyle ag1r bir yenilginin derin ruhsal sars1nus1 ic;indeydi, Ote yandan, ic;inde varolmak istedigi toplum c;ok de~~ti. Belki de daha da onemlisi gec;mi$te, toplumun hattn sayibr bir kesiminde destek alan ya da cazip bir proje olarak degerlendirilen amac1, uluslararas1 planda tam bir krize gi~ ve biirunuyle negatif bir anlam kazanm1~u. Toplum ic;inde marjinal hale gelmi$, ugruna pek c;ok ~eyi goze ald1gi sosyalizm tahayyiilu degerini yitirmi$ti. $imdiye kadar pek ka~1la~mad1g1 ciddilikte bir karar an1ndayd1; ya her diizeyde kOklii bir degi~imi goze alacaku ya da gozunun Onunde varolan bu altiist olu$u yok sayarak, gec;mi~teki gibi varolma~ta ayak diretecekti. Turkiye sosyalist hareketinin bir kesimi bu bir rurlii algilayamad1g1 diinyada, eski haliyle varolamayacag1n1 ic;ten ic;e seziyordu; bu dii$man diinyada ondan, varolabilmesi, iisrune iistluk onu degi$tirebilmesi ic;in gec;mi~te gerekmeyen yetenekler, bilgiler istiyordu. Bu noktada, c;oziilen eski s1n1flann alold1~1 tepkisellikleri gibi bir ruh hali ic;ine girdi. Kendisini umursamayan hatta yer yer d11$manca davranan bu diinyaya ka~1. soyleyebilecegi yeni hie; bir ~eyi de olmad1g1 ic;in direnmesi gerekiyordu. Esasen bu reaksiyon (direni~) hali ona pek yabanc1 da degildi. Gec;mi~inde de kendisini kendi degerleriyle tan1mlamamt$U. Ancak bu durumu, ka~1stnda direnilmesi gereken, geni$ bir para-militer orgiitiiyle sald1n halindeki aleni bir fa$ist hareket oldugu zamanlarda pek goze batm1yor, gerc;ek muhtevas1 ile pek kavrantlanuyordu. Hem o zamanlar bu direni~. genel planda bir savunma durumu baglam1nda bir ic;erige sahipti. Bugiin bu c;evre ic;in arttk siyasal amac;la ayn1la~an direni$, eski ortam1ndan c;ok geni$ bir kapsama sahiptir. Kendisinden ba~ka herkesin yanh$ yolda oldugu bu diinyada, bir varolu~ tarz1d1r. Bu noktada eylem, amac;la$an direni$in sadece ve sadece viicut bulmas1d1r. Bu anlamda da amac; - direni~ ile eylem ortii~iir ve geriye bu reaksiyon halinin a$1n vurgulu goruntiisii olarak amac;la$m1~ bir eylem kahr. Boylece eylem, olmas1 gereken rasyonellerini yitirerek, saplanoh bir reaksiyon halinin tek ifade tarz1 olarak, dogal i~levinin dl$tna c;1kar; yani bir siyasal amac1n toplumda yayginla$mas1 gibi en dogal i$levini terkeder. Bu nedenledir ki, polisin universiteden c;1kmas1 gibi c;ok me$ru bir talep, c;ok daha geni$ bir toplumsal kesirni bu talep etrafina rahatl1kla toplayacak eylem tarzlan yerine, tecrit edici bir senlikle ifade edilen eylemlerle sunulur. <;iinkii amac; boylesine me$ru talebin gerc;ekle$mesi degildir. Bu sadece bir goruntiidiir, aslolan bir reaksiyon (direni$) halinin a$1n vurgulu eylemlerle ifade edilmesidir. Bu problematik ic;inde ac;1k ki, iilke c;ap1nda, siyaset Birikim 12 / NISAN 199 0
yapmak, politik gii<; dengelerini hesabetmek, toplumsal psikolojiyi kavramak gibi siyasecin vazge<,:ilmez unsurlan butiiniiyle ilgi alan1 <l1$1ndad1r. Dolay1s1yla kendini amac1yla anlatan belirgin bir siyasal hat da sozkonusu olamayacag1ndan, eylem, siyasal eylem kavram1n1n hi<,:bir temel ozelligini ta$1m:lyacagi gibi hi<,:bir siyasal hedefi olmayan, kendi ba$1na, i$levsiz bir devinim, giderek anlams1zhgin iticiligi ile yiiklu bir karakter kazan1r. Boyle bir eylem anlayi$1, daha once de bahsettigimiz gibi, aruk ne belirgin bir toplumsal donii$iirn projesine ne de bir iktidar hedefine sahiptir. Sonu<;ta, sozkonusu eylemlerin gorunrusu ne denli "radikal" olursa olsun, "politikas1" fazlas1yla tutucu bir i<,:erige sahiptir. Soziinii ettigimiz bu reaksiyon halini bir ba$ka bagJamda ya$ayanlar da vardtr. Bunlar ne biraz once anJaulanlar da oldugu gibi, <,:ok dar da olsa bir toplumsal <lestege sahiptirler ne de bu yeni $ekillenmelerini, digerleri gibi Eyliil darbesinin bask1 yillan alundaki Turkiye'sinde geri;ekle$tirmi$lerdir. Bu sonunculann bahse konu olan eylem anlay1$1n1 se<,:meleri csasen ge<,:rni$ ayncahkh konumlann1 korumak gibi kaygilardan kayr..aklanmaktad1r. Darbeden sonra. az1msanmayacak sa}'lda insan yund1$1na <,:1krnak zorunda kald1. Ve multecilik uzun si.irdu. Yurtd1$1ndaki pek <,:ok eski kadro kar$1la$Uklan yeni $artlarla eski, ayncahkh konumlan aras1nda bocaladilar. '70'li yillann toplumsal altust olu$ $artlannda belli konumlara sahiptiler ve bu konumlann1n o giinku $anlarla bir uygunlugu vard1. Ancak yeni $artlarda bu ayncahkh konumlann hi<,:bir anlam1 kalm1yordu. Arok yeni $artlar kendine uygun yeni konumlar istiyordu. Bu eski ayncahkh lider kadrolann <,:ogu ise bu ba1nba$ka toplutnsal ko$ullann istedigi bilgi ve yeteneklere sahip degillerdi. Yani bir ti.ir "profesyonel"lik dt$1nda yapabilecekleri bir $ey yokru, ama yeterince h1rshyd1lar. Ve <;ogu '70'li y11lann marjinal gruplar1ndan geliyordu. Boylece, profesyonelligin olmayan toplumsal ko$ullannda "profesyonellik"lerini surdurmeye <,:ah$tilar. Tabii ki zorunlu olarak bir sektin uyeleri gibi "<,:ok ozel" ve yapay ili$kiler ag1ndan olu$an bjr dunyada ya$amaya ba$lad1lar. Zaten solun en geni$ toplumsal destege sahip oldugu y1llarda da bir sekt gibi ya$.amaya ah$ml$lard1. Ote yandan bu ordusuz "generaller" bu oyunu daha zengin <;e$itlilikle oynayan Ona-dogu versiyonlann1 da tan1yarak tecrube kazanm1$lard1.
Bu <,:evreler, siyasal ama<,:lann1 butunuyle bir orguc olarak varolmakla ayrula$Ord1lar. Buron sorunlan, 6ncelikle, zaten marjinal hale gelmi$ Turkiye solunun 1narjinalleri olarak varolu$lar1n1 kanttlamaku. Ancak, <;ok s1n1rh taraftarlan her $eye ragmen kendi liderlikleri alt1nda tutmak ve bir "siyasal orgi.it" olarak varolabilmek ve bu taftl$mah konumu her defas1nda kan1 tlayabilmek i<,:in de eyleme ihtiya<; vard1. Boylece, bir yandan say1s1z "kongre" ve "konferans"lar yap1yorlar, ote yandan da i<; hesapla$malardan dogan orgut krizi anlannda da spektakuler eylemler icra etmeye <,:ah$1yorlard1. Ote yandan, bu i;evreler, Turkiye'de devrim yapmak amac1yla ko$ullanm1$ bu orgi.it yap1lar1yla bamba$ka toplumsal ko$ullar i<,:inde uzun y1llar, profesyonellik standartlan i<,:inde y~amak zorunda da kald1klan i<;in ilgin<,: bir evrim ge<,:irdiler. Sonu<;ta, bu orgiitlerin faaliyet toplamlann1n pek az k1sm1, siyaset denilen ~e ye tekabiil etmeye, biiy\ik bir ktsm1 ise b~ka "alem"lere yOnelmeye ba~lad1. Boylecc, '70'li y1llann sonlannda ilk belirtileri gorulen, ama o giinun ko~ullan i<,:inde munferit kalan bir eylem anlayi$1, bu <,:evreler vas1tas1yla '80'li y1llar1n sonlanna dogru kronik hale geldi. Art1k siyasal eylem, siyasal ama<,: bamba$ka anlamlar i<,:ermekteydi. Siyasal ama~, bu OrgC1tlerin varolduklar1n1n toplum a<,:1s1ndan degil, sosyalist hareket i<;inde kan1tlanmas1na dogru bir anlam kaymas1na ugramt$U. Eylem de bu tiir bir varolu$U belirtir hale getirmenin, hi<; bir ger<;ek siyasal degerlendirmeye dayanmayan, araCt)'dt. Bu anlam bazen daha da daralarak sadece grupsal muanzlanna veya kendi taraftarlanna bu varolu~u kan1tlamak gibi bir i<,:erige burOnCtyordu. Sonu<,: olarak diyebiliriz ki; birincilerin anla$ilabilir bir insani durum olarak ya~ad1klan bir siireci, ikinciler, artik gayn ahlaki bir sonuca ula$an tarzda ya$ad1lar. Ve bu nedenledir ki, bu <,:evrelerin sosyalist hareket platformu i<,:inde degerlendirilmesi zorla~ maktad1r. Bu <,:evrelerin abarulmt$ sosyalist soylemleri bu durumu hi~bir bi<,:imde orcadan kal<l1rmamaktad1r. Dun, bunlar belki de siyasal g0r0$leri itibariyle uygun bulunmaz ·ve ancak o glint.in sosyalist deger normlan itibariyle sosyalist hareket i<,:inde yerahrken, bugun gclinen noktada sosyalist hareket i<,:ine dahil edilemcyecck gayn ahlaki bir noktadad1rlar.
21 I
I
•
â&#x20AC;˘
Topluma kar~1 iktisadi insan (II) .
\
AHMET INSEL
22
Bundan onceki yaz1da1 tuketim ve nedret kavramlann1 insan1n d1~1nda belirlenen nesnel olgular olarak ele alan modem du~uncenin, insan1, ihtiyar;lann1n esiri, dogal yarank olarak tan1mlamas1run siyasal, toplumsal sonuclann1 ele alm1~uk. Dogal bireyin haklann1 ifade ettigi dogal hukuk fikri, mutlak (ve dolayis1yla soyut) bireyi toplumsal ozne olarak kabul edip, toplumu bu mutlak bireylerin gOnullu, yani toplumsal olmaktan ba~ka ser;imleri de olan birlikteligi olarak algilar. Bu algilama tarz1nda toplumsal ili~ki veri degil, mutlak bireyin iradesinin bir sonucudur. Toplumsal ili~ki d~1nda da varligin1 du~unebilen insan betimlemesi modem d~iiniin soyut birey ve daha gene! olarak soyut insan simgesinden toplumu tarif etmesine ula~1 r, insanhk tarihinde, insan1n varhgirun sadece tur olarak degil, biyolojik olarak da bagims1z ve tek ba~1na du~uniilmesi r;ok yeni bir olgudur. insanlann yarauc1hk s1n1rlann1 sonsuza dogru iter. Demokrasi ve ~itligin, bir kesimin kendi dogal hal<ki degil, tum insanlann yaratngi ve sahip olduklan bir hak olarak algilanmas1n1 mumkiin kllar. Atina elitler demokrasisinin s1rurlanrun a~1hp, demokrasinin evrensellik it;inde ifade edilmesinin ortamuu hazirlar. Arna bu simgeselin mutlak gerr;ek haline donu~up, ideolojik alanda ozerkl~mesi, simgenin kendini gercek olarak kabul etmesine vanr. Gerr;ek insan ise hem biyolojik, hem psikolojik anlamda varhgi miinferit bireye indirgenemeyecek toplumsalhktad1r. Ne dilini kendi yaratm1~nr, ne it;inde dunyaya geldigi dOzeni, ne de it;inde ye~ip, buyilyecegi toplumu. Kendini yaratan insan simgeseli, ka~1hkl1 ili~kileri it;inde insanlar toplumun duzenleyici ideolojisini olu~turamaz. Paradoksal ~kilde, bu simgeselden hareket ederek demok.rasiyi dii~unmek olanaksizla~1r. iktisat ideolojisi, mutlak bireyin simgeselinin demokrasi tahayyil-
lunden uzakla~mas1n1n arac1d1r. Tuketim, iiretim ve bunlann nesnel belirleyicisi konumundaki nedreti dogal olgular olarak du~iinmek, birey-insan1 Once varolup, sonra toplumsalla~an yarank olarak ele almaya g6tiiriir. Bu durumda iktisat ideolojisi, r;1karlann1n bilincinde munferit birey benzetmesiyle, gunumuz sosyolojisinin, siyaset biliminin ve hatta hukuk felsefesinin kendine veri olarak ald1gi normatif davran1~ kahb1ru verir. Bu nedenle, iktisadi norrnatif 6zne tan1mlamas1n1 olanakh kllan, iktisat ideolojisinin "dogal" kavramlann1n it;eriklerinin sorgulanmas1, bunlann ne 6lt;iide evrensel, ne olr;iide gecerlikleri zaman ve mekana tabi ve en Onemlisi, ne olr;iide insan tahayyiiliinun urunii kavramlar olduklann1n irdelenmesi, gilniimuz dunyas1na verdigimiz anlamlar biitilnun irdelenmesi demektir. Bu irdelen1e, ir;inde Marksizmin 19. yiizy1l sonunda olu~an egemen bit;iminin bir kutbunu olu~turdugu pozitivist modem dii~iinu a~arak, toplumsal anlamlar biituniine insanlann yeniden sahip c1kabilmeleri it;in gereklidir. Bir ideolojinin gilcu, dayand1g1 kavram ve simgeleri dogalla~urabilmesi ya da kudsile~tirebilmesinde, yani onlann sorgulanmas1n1 anlamsiz kllabilmesindedir. insanhk tarihine mekanik veya kaderci bak1~Â la bakmay1nca toplumsal donu~umlerin once insanlann kafas1nda tasarland1gin1, sonra bunun ya~ama gecirildigini goruruz. Elbette gercekle~en, tasarlanan1n npkls1 degildir. Gercekl~en toplumsal pratik, nesnel ko~ullann, tasanmlann ve bu tasanmlardan beklentilerin c~itliliginin ve siirec it;inde tasanmlann kendilerinin degi~mesinin bir sentezidir. Arna insan1 varolan1 donii.~tiirrneye yani eyleme iten, dogal ih1
"Topluma Ka~1 iktisadi insan (I)", Birikim. say1: 10. Birikim 12/NiS AN 1990
tiyac; ic;giidusu degil, bir anlam aray1~1d1r. Ya~ama an- nur c;1plakhkta oldugu varsayihr. Para, bu e$itligin lam1n1 veren, insan1n yapmak ya da yapmamak ara- uzerini 5rter, ifadesini zamana yayar, ama ozunii bozs1nda sec;im yapmas1n1 miimkiin ktlan, dogru ve yan- maz. Bu nedenle, muzelerimizde ilkel kabilelerin degi$im simgesi olarak kulland1klan bocek kabuklan, h~. arzulanabilir ve arzulanamaz olabilir ya da olmas1 ak1l d1~1 gibi kategorilerin degerlendirildigi insan kolyeler, para olarak gosterilir. Modern insan, o giine kadar tum toplumlarda egemen olan ve takas1n tahayyuludiir. Siyasal eylemin, iktisadi eylemin asli anlamlan in- toplumsal burunliik ic;inde belirlenmi$, toplumsal ili$san tahayyllliinde olu~ur. Bu anlamlann ozerkl~mesi, kiyi yeniden iiretmeyi gilden amac1n1 bir kalemde siyani eylemle bagtrun kurulamaz hale gelmesiyle in- ler. Takas, para arac1hgtyla yap1lmayan bir meta ili$kisi olarak tan1mlan1r. Boylece giinumiiz meta ili$kisan eylemine yabanc1la~1r. Sirket, parti, demek, dev.let gibi orgutler eylemin anlam1n1 tan1mlamaya ba$- si dogalla~m1$, modem insan, ilkel insanlarda kendi larlar. insan, orgiitlerin aktarma kayi~1 olur. 6rgiitle- tahayyiilunun benzerini bulmu$tur. Halbuki modem re havale edilen, veya orgiitun tekeline ald1gt eylem oncesi toplumda degi$-toku$ herhangi birisiyle <leanlamsah, simgeleri cismanile$mi~ bir dinin yeniden git, toplumsal konumu belli, degi$im ili$kisinden once avdetidir. <::unkil ayn1 geleneksel dinlerde oldugu gibi, ve ondan sonra da toplumsal ili$kilerini siirdiiren bieylemin anlam1, bir kez daha, hikmetinden sual edil- reylerin ka~1la~nklan bir andir. Bu ant belirleyen, anmez bir kerteden belirlemeye ba$lar. Eylemin ufku- lamh ktlan ko$ullar sadece kendinden menkul degil, birbirini tan1yan, yani kimsenin salt soyut bir ahc1 nu orgutler alan1 c;izer. Bu nedenle, bugiiniin diizeninin otesini tasarlaya- veya sanc1 konumunda olrnad1gt, ili$kinin sadece mal bilmenin on kO$UlU, giiniimliz insan1n1n tahayyiilu miibadelesine indirgenemeyecegi bir duzenin ko$ulic;inde anlamh ve arzulanabilir bir ufuk ac;maknr. Ken- land1r. Bu anlamda, degi$-tOkU$Un yap1ld1gt pazarla, dilerini dogal olarak tan1mlayan tum toplumsal ka- meta degi$imi yap11an pazar ekonomisi apayn iki toptegoriler tahayyiil ufkunu daraltan, bugunu ve varo- lumsalhk bic;imidir. Birinden otekine ne tarihi, ne de mant1ki siireklilik ic;inde vanhr. 2 Birinden otekine lan1 nesnelle~tiren kavramlard1r. Dogal toplumsal kategoriler ve bunlann yans1d1gt kurum ve kavramla- gec;i~i du~ilnmek ic;in, onu miimkun ktlan toplumsal r1yla Marksizm ve liberalizmin kokten sorgulanma- donii$0.m ko$ullann1 onceden dii$0.nebilmek gerekir. s1, toplumsal don~iimiin insanlarca d~unulebilir kt- Birbirlerini konumlanyla tan1yan insanlann aralannhnmas1 ic;in gereklidir. Sorgulamak, varolan1n bugii- daki degi$irn surecinde denklik konumlar ve/veya inne kadar kendini gostermeyen cephelerinin giinyii- sanlar iizerine oturur. Geleneksel toplumda, degi$tizune c;1karnlmas1 ve bu cephelerin ta$1d1klan anlam- rilen mal, degi$imde bulunan ki$ilerden soyutlanalann 1~1gtnda, dlizenin yeniden tan1mlanmas1 demek- maz. Degi$-tOkU$ta kimsenin akl1na bir duzine yutir. Harcama kavram1n1n, tuketme kavram1n1n tersi- murtan1n, ka~1hgtnda ahnan bir yemeni veya musne, nas1l birey yerine, onu reddetmeyen, ama onu da kaya e$it oldugu akhna gelmez. \:iinku ili$kiye e$it ic;ine alan toplumsal ili~ki siirecini one c;1kard1gtn1 ge- degerde mal degi$tirmek ic;in girilmerni$tir. Toplumsal konumlann belirledigi organik degi$im c;en yaz1da gostermeye c;ah~m1~t1k. Bu yaz1da ise ilk elde toplumsal ili~kiyi meta degl$imi yerine armagan degeri duzeninden, degi$irnde bulunanlann silindigi ili$kisi kavram1yla dii$11nmenin getirdigi ac;1hmlan ta- meta degi$imi diizenine gec;i$in simgesi parad1r. Arna rif etmeye <;ah$acagtz. Bununla baglannh olarak emek, 路 para, bu a$ama ic;in hem gereklidir, hem de eek ba$tc;ah$ma ve yaratma kavramlanyla yap1lan vurgunun na yeterli degildir. iktisadi toplumsal ili$kinin anotoplumsal ve siyasal anlamlari uzerinde duracagtz. niml~mesi ve maldan metaya gec;ilebilmesi ic;in, egemcn toplumsal tahayyiiliin degi$imde bulunan ki$iiKTiSADi BiREY VE TOPLUMSAL Ki~r leri bagtmstz bireyler olarak tan1mlamas1 gerekir. Para, Amerikan ve Frans1z devrimleriyle siyasi planda ken- bu evrenselligin arac1d1r. Marx, parayi da bir meta yadini ilk kez ifade eden modem dii~iiniin iktisadi plan- ni salt bir arac1 olarak degil, uretilen ve kendisi ic;in daki izdil$iimii e$it degi$im tasar1m1d1r. iktisat ideolojisi, ozgiir ve denk bireylerin toplumsal degi$im es- 2 Bu nedenle Marx'1n Kapital'de sundugu rneta dcgisiminin ii~ evresinin, ger~ek bir tarihf sure~ olarak ahnamayacag1n1, bagnas1nda degi$tirdikleri simgelerin ~it degerde olduknaz Marksistler d1s1nda hemen hemen herkes kabul etmeklann1 varsayar. Bu varsay1ma gore, bireyler, goniillii le beraber, bunu en son evreyi anlamh kilan n1annki bir kurgu 路olarak degi$imde bulunuyorlarsa, "ticaret hadlerinin" olarak tan1mlamak egilimi hala Marksizm i~inde yayg1nd1r. e$it oldugunu hesaplay1p, ili$kiye girmi$ler demekArna !Xlylc bir manuki kurgu, sadece tarihi vard1gi noktadan geriye do~ yazmak gibi buyuk bir yontemsel kusur detir. ~it olan, degi$tirilen, simgeler, yani mal, hizmet, gil, takastan soyut onak payda arac1hgiyla mubadele evresiemek ve onun ka~1hgtnda odenen parad1r. iktisat idene manuken ge~mek i~in gerekli i~ kurguyu da bir kenara olojisine gore, para takas1n ozunii bozmayan bir arac;aup, kolayc1hk gibi basit bir islevse\ Oneriyle yetindigi i~in nr. Takasta iki deger aras1ndaki e$itligin goze gorude kusurludur.
2
J
â&#x20AC;˘
24
de istenebilen deger olarak tan1mlayarak, bu tahayyiilii varabilecegi en son mannki noktaya goruriir. Bu diinyada her $ey meta degi$imi arac1 olabilir. ~iinkii iiretim ve de~im somut insanlardan kopmu$, kendi ba$ma anlamlanan, kendi degerini kendi bic;en, Ozerk bir devinim ic;ine girmi$tir. 6zerk insan tasanm1yla toplumdan Ozerk ekonomi alan1 tasanm1 birbirlerini tamam}ljr. Pazar ekonomisi, bic;imsel ve hukuki ac;1lardan ozerk insanlann soyut bir evrensellik ic;inde olu$turduklan ili$kinin ifade edildigi aland1r. Bu alan ic;inde aritmetik bir e$itsizlik sozkonusudur. Verilen metan1n kar$1hg1nda e$it degerde bir meta elde edidigi varsay1hr. Gerc;i klasik iktisat bu degi$im degeriyle, kullan1m degeri aras1nda bir fark gOzetir. Arna toplumsal ac;1dan anlamh olan1n arnk degi$im degeri oldugu kabul edilir. Marx ic;in deger, degi$im degeridir. ~iinkti degi$im degeri nesnelligin insan ili$kisine avdetidir. Emek-degerin nesnelliginden huzursuz olan ve c;agim1z1n iktisat ideolojisine damgas1n1 vuracak neo-klasik iktisadi dii$iin ise, nesnelligi metan1n vas1flanndan tilmuyle ar1nm1$ bir fiyat mekanizmas1 ic;inde arar. Degi$im an1k bir 1nekanizmad1r.3 Marx ic;in de meta ili$kisi, toplumsal boyuttan ozerkl~i p, mekanikl~en bir ili$kidir. Bu mekanigin dOnebilmesi ic;in ili$kinin aritmetik e$itlik simgesi iizerine kurulmas1 $annr. Gcret, pazar ko$ullan ic;inde, emegin e$it kar$1hg1d1r. Ocret emegin meta degerinin e$it kaf$1hg1d1r. Emegi meta olarak degil de, yaranc1 giic; olarak ele ahnca, bu e$itlik denkleminin alonda yatan denk olmayan ili$ki gon11iir hale gelir. Meta olman1n otesinde emek yaraoc1 emektir. Bu ise ekonominin degil, tiim toplumun oznesidir. Goruldugu gibi, ekonomi alan1 ic;inde belirlenen bir ili$ki diizeni olarak ele ald1g1m1zda, emek-ucret ili$kisinin e$it bir ili$ki oldugundan ba$ka diyecek $ey yoktur. Emegi bir meta olarak degil de, toplumsal ili$kinin, toplumsahn yeniden iiretilmesi, yarat1lmas1 olarak ele ald1g1mizda, giiniimiizun metala$mâ&#x20AC;˘$ emek ili$kisinin alttnda yatan e$itsiz ili$kiyi gon1n1z. Arna meta olmayan emegi dii$iinebilmek, bugunun toplumunu da ozerkle$mi$ bir ekonomi alan1 olarak degil, ekonominin toplumdan uredigi toplumun/toplumsal11g1n yeniden yaraulmas1n1n (uretilmesinin degil) amac;, ekonomik ili$ki olarak adland1rd1gtm1z ili$kilerin ise bu yolda bir arac; olarak tarumlanmas1n1 gerektirir. Toplumsal ili$kiyi e$it degi$irn alan1 olarak tan1mlayan modem d11$11n, bu alan uzerinde miinferit bireylerin varhg1i11 ve eylemlerini one c;1kanr. iktisadi ozgurluk, kendini her $eyden bag1ms1z addeden bireyin toplumsal ili$ki kurma ozgurliigudur. iki veya daha fazla say1da birey, o degi$irn ic;in ve sadece degt$im an1 siiresince ili$kidedirler. Bu an1n ne oniinde, ne de sonras1nda ili$kinin surekliligi bu alandan
dii$iinulemez. Degi$in1 an1n1n once ve sonras1nda her birey kendi kabuguna c;ekilip, kendini ureunektedir. Degi$imin ~it olarak dii$iiniilmesi bu nedenle elzemdir. Degi$im bittiginde kimsenin kimseye borcu kalmamah, bireyler bireysel ozgiirliiklerine kavu$rnah, kabuklanna c;ekilebilmelidirler. Degi$imden once, kimle, hangi oranlarda degi$im ili$kisine girilmesi gerektigi belirsiz kalmahd1r. Boylece bireysel c;1karlann azamile$tirilmesi ic;in gereken en uygun degi$im ko$Ulunu bireyin kendisi bulabilmelidir. iKTiSADi ALANDA TOPLUMSALLIK
iktisat alan1ndan tan1mlanan toplumsalhk meta degt$imi dt$tnda 1ss1z bir c;oldiir. iktisadi insan metan1n ka'r$1hg1 olan degeri elden c;1kart1nca, toplumsal ili$kisini tiiketir. Degi$imde bulunan iki taraf1n toplumsalhg1 sona enni$lir. Birbirlerine kal"$1 yi.lkiimliiliikleri olmad1gi gibi, birbirleri ic;in anlamlann1 da yitirmi$lerdir. En h1zh yolla oradan uzakla$maya, ili$kiyi unutmaya c;abalarlar. Yeniden ili$kide bulunmalar1, yani aralannda bir toplumsalhk yaratrnalan iki taraf1n c;1karlann1n uyu$mas1 rastlanus1na terk edilmi$tir. Toplumsal ili$kinin yeniden iireti1ni, iktisadi alan ic;inde rastlanusaldtr. Ba$ka bir deyi$1e, toplumsalhg1n yeniden yarattlmas1run giivencesini iktisat vermez. Burada sadece gec;ici olarak bulunan insan parc;alan vard1r. Bunlar insan parc;as1d1rlar; c;iinku kendilerini insani k1lan vasaflann c;ogunu yads1y1p, sadec~ degi$im arac1 cephesiyle toplu1n onune c;1kmaktad1rlar. Diger vas1flar sahibinin arkas1nda ve bilinc;alnnda, resmi toplumun goziinden 1rak, yan utan1lan, saklanmas1ndan ayn zevk ahnan bir gizlilik ic;inde, her $eye ragmen toplumsab yaratmaya devam ederler. Arada Strada bunlar, bilinc;aluna aulan1n geri dondugii irrasyonel f1$k1rmalar $eklinde, iktisadi insana kendinden gizlemeye c;ah$ug1 ya$am temelini haurlaur.Ama iktisadi toplumun alg1lama ve kanalize etme olanaklann1 a$ttgt ic;in, bu f1$k1rmalann genelinde gerc;ekten de irrasyonel olmalan kac;1n1lmazd1r. <;ag1m1zda ya$anan milliyetc;ilik nobetleri $Oven1rkc;1 say1klamalar, iktisadi toplum me$ruiyetine tepkilerdir. Bir kurulu$ tahayyuluniin ifadesi degil, bir ic; itilimin tepkisi olarak dile geldikleri ic;in de, yonlendirdikleri eylemler de irrasyonel, hatta kimi zaman insanhkdt$1 olabilir. iktisadi insan1n soyut insanhk 3
Rasyonel davrant$ bi~imleri konusundaki ~ab$malanyla tan1nan Jon Elster, yaz1lann1 derledigi son eserinde, metodolojik bireycilige rasyonel olmayan insan davran1$lann1 da dahil edebilmek i~in, mekanizma kavram1n1n te1nel toplumsal analiz kavram1 olarak ele ahnmas1n1 Onerir, Psychologie politique (Frans1zca tercumesi, Paris, 1990). Marx'1n ~Oziim lcmesinin de metodolojik bireycilige yalon oldugunu iddia euigi hacimli bir ~ah$mast 1985'de yayimlanmt$ll, Making sense of Marx, Cambridge University Press. Birikim 12 / NISAN 1990
â&#x20AC;˘
dl$l konumuna ~zamanh somut tepkilerdir bunlar. Ba$kas1n1, yabanc•)'l dt$lamak elbette modem zamana ozgil bir toplu1nsal dinamik degildir. ·rek tannh dinler, "biz,ve kafirler" aynm1 ·uzerine kuruludur. ilkel toplumlar, evrensel insan kategorisini bilmezler. Onlar ir;:in insan, kendi kabilelerinden olanlard1r. Diger kabileden olanlarsa bir yaranktir. Arna buna ragmen, ilkel killti.irun, kendini diger killturlerden ilstiln gordilgilnil soyleyemeyiz. <;:unkil r;:ogu yerde yabanc1 killtilr, yabanc1 statilsiinde kakhgi. siirece, yilceltilir. Kendini ilstiln degil, ba$ka olarak tan1mlar. Bu indirgenemiyecek, ontolojik bir farkur. Bu tiir toplumsal dt$lama dinamikleri, somut, yilz yiize, gunliik, insani ya$am boyutlan ir;:ine s1gan ve kin1i zaman vah$ete de donii$ebilen dinamiklerdir. Arna iktisadi toplum ve insan tahayyilliiniln tepkisi o\arak olu$an rnilliyetr;:i, 1rkr;:1 dinamiklerden onemli bir farklan vard1r. Anlamlann1 insan d1$1ndan, Tanndan, kabilenin atalanndan, vs. ahrlar. Simgesel olarak insan1n sorumlulugunda degillerdir. Halbuki iktisadi toplum, hem toplumsal anlam1 insana indirir, hem de somut insanlann kendilerini toplumsal anlam1n yarat1c1s1 olarak gormelerini engeller. Sonur;:ta kendi irrasyonel nobetlerinden utanr;: duyan, kendini hem bundan sorumlu goren, hem de aras1ra elinden kaza r;:1kan, sur;:lulugu ir;:ine sindirmi$ ve bu oranda da toplumsalla$mas1 zorla$ml$ y1k1c1 insan davran1$1 iirer. Milliyetr;:ilik daman kabard1g1nda, kar$1 milletten ba$ka bir insan1 linr;: etmesinin ne hikmet-i devlet, ne de Tanr1 gazab1 gibi bir "affedici" bahanesi aruk yoktur. Vard1g1 soyut aidiyet ili$kisinin siirekli ir;:ine ittigi tepkilerin eyleme donii$mii$ halinden, modern insan kendi kendine utan<; duyar. Y1k1c1, yok edici bir tepkidir bu. <;:unkii temel me$ruiyeti olu$turan iktisadi toplum ili$kisinde o insan, ger;:ici bir arar;:nr. Yarauc1hk va.sfin1 kendine yak1$t1rmas1n1n tiim yollar1 kapat1lrn1$0T. Toplumsal a\anda ki$i olarak yaratic1hg1 igdi~ edilrni$tir. iktisadi insan, ki$i degil, bireydir. Ban toplumlanyla kar$1la$ttnlan diger toplumlarda, yerel modernle$meci ayd1nlar genellikle, bu toplumlarda bireyin olmamas1n1, demokrasinin gerr;:ekle$e1nemesi1modemle$menin aksamas1, kor topal bir kalklnma silrecinden bir tilrlil r;:1kllamamas1n1n temel nedenleri aras1nda sayarlar. Hatta kimileri.ne gore, bireyin olmamas1, biitiin bu olumsuzlukl,a nn tek soru.mlusudur. Halbuki Ban toplurnunda de1nokrasiyi vareden birey degil, ki$i kiiltiirudiir. Birey simgesi, toplumsal alan1 insan tarafindan dii$iiniilemez kl\an, insan1n sadece soyut bir alanda kendini digerleriyle ili$kide gorebildigi, toplumsal eylem prensibine tah_vil edilemeyecek bir simgedir. Buradan, tek olan insan soyutlamas1ndan hareket ederek, sadece ayru olan insan somutuna var1hr. Arna insanlar veri olarak ayn1 degillerdir. l3u nedenle iktisat toplum-birey ili$ki-
sini sadece aritmetik C$itlik ternelinde dil$iinebilir. Yani ili$kide o\dugu diger insan1n kendisiyle ayri1 olan cephesini digerlerinden soyutlayarak toplumsal ili~ ki arac1 olarak sadece bu cepheyi.goriir. Bireyin kar$IS1nda bir an otobiis $Oforu vard1r. Bir sonraki an, tiitiin bayii bulunur. Onun hemen ard1ndan banka veznedan ya da ustaba~1s1 veya daire amiri, bireyin toplumsal "atgozlukleri"yle gorebildigi diger insanlar, bir cepheleri.yle toplumsalla$an diger bireylerdir. Bu bireyler guruhu yanyana ama ki$i olarak birbirlerinden bihaber ya$arlar. Daha dogrusu ya$ad1klann1 zannederler. Aslinda daire amirinin metresiyle olan ili$kisi, diger tum "bireyleri" ilgilendirir. <;:unku hem evli barkh ve r;:ocuklu, hem metresli, hem huysuz, an1a hem de Galatasaray'h olan daire amiri birey degil, ki$idir. Bir kadronun, bir statiinun ilzerinde gostermelik olarak as1ld1g1 ve ikame edilir bir korkuluk r;:ubugu degil, c;eli$kili cepheleriyle bir butiin olarak ki$idir. Bireylerin toplumsalla$mas1, onlann ir;:ine girdikle1i kabuklar olarak, statiileri.nin toplumsalla$mas1d1r. Bunlar, iktisadi degi$im alan1n1n tan1mlad1g1, iktisa• di statulerdir. Birey soyutlamas1, iktisadi ajan soyutlamas1111n genelle~mi$ bir uzanus1d1r. Bireyin ozgiirliigii de soyuttur. Birey olarak ne ozgiirliigun toplumsal tan1m1 yap1labilir, ne de ozgurluge bir giivence bulunabilir. Bu nedenle birey, iktisadi ajan statusily\e toplumla$~r, devlet r;:aus1 alt1nda kendini giivenceye ahr, orgutlere geleceginin r;:izilmesini teslim eder. Bireyin ozgilrliigu devleti ve orgiitii c;ag1nr. <;:unkii kar$thkh ili$kileri. ir;:in~e ki$iler degil, anhk ili$ki dt$111da birbirlerine yabanc1 bireylerin gilven ili$kileri ir;:inde olmalan, toplumun birbirinden kopuk anlar koleksiyonu olarak kalmas1 yerine bir surer;: olu$turmas1, ur;:iincil bir d1$ kurumu gerektirir. Birey c;agi., ayn1zamanda devletin ki$ilerden daha yiiksek bir otori.te elde etmesi r;:ag1d1r. <;:unkii bireyleri.n olu$turamad1g1 toplumsalhg1 ye bunun surekliligini devlet ve orgiltler fiilen yerine getirirler. Devletin modem toplumun sadece iizerine 6rtUlmi.\$ bir kapak degil de, ayn1 zamanda onun harc1 konumunu elde etmesinin tek nedeni birey konumundaki insanlar degildir. iktisat alan1n1n tek ba$1na kendini yeniden ilretebilmesinin olanakstz olu$u, dev. ' letin-egemenlik alan1n1 yayan ikinci etmendir. iktisadi degi$im ili$kisi, yeniden iiretimin degil, o an1n tasanm1d1r. E$it degi$im kaygis1yla ili$kide bulu.nan bireyler, o an elde ettikleri. fayda)'l azamile$tirme g~y retindedirler. <;:unkii ili$ki anhkur. Bir daha ayn1 bireyle veya ayn1 iktisadi ajanla ili$kiye giri\ecegi mer;:huldur. Bu bilinmezlik, birbirini tan1mamazhk ortam1nda uzun vadeyi dii$flnmek olanaks1zd1r. K1sa vade ise an1n bilincidir. Devlet, toplumsal a1an1n ve dolay1s1yla ayn1 zamanda iktisadi ili$ki alan1n1n yeniden ilretiminin giivenceye ahnmas1 ir;:in, e$it degi$im
I
•
25
ili$kiSi prensibine ayk1n mudahalelerde bulunur. Devlet hem iktisat ideolojisine terstir, hem de onun olmazsa olmaz ve birey kadar gerekli, ui;uncu aktoriidiir (diger iki aktor, ili$kide olan bireylerdir). Zaten bu iii;iincii terimin varhgiyla, ilgili ili$ki stratejik esneklik kazarur. <;unku iktisat ili$kisinde iki bireyin, iki orgiltiin tek ba$lanna kaf$l kar$1ya kalmas1, son kertede birinin digerini yok etmesi ve tek'in egemenliginin kurulmas1 potansiyelini ta$1r." Bugiln y~nan ~vre tahriban, bir arun otesinde yarar gormeyen, kendini bagimstz, amac1na uygun her yolu mubah sayan, sadece alma-isteme haklan olan, ama verme-teklif etme odevleri olmayan iktisadi birey (insan veya kurumlar) ideolojisinin anlamlandird1g1 eylemler biltuniln bugun bize ¡carp1c1 gelen tezahiirleridir. Bunlar iktisadiyat toplumunun yapngi tahribatlann suyun iizerinde kalan yonu. iktisat ideolojisinin insan dunyas1nda yapng1, bize olagan geldigi ii;in goremedigimiz tahribatlar ise daha derinde yatmaktad1rlar. insanlann diinyaya ve kendilerine bakt$lan degi$tiginde hayretle ve ac1mayla baJ<acaklan bugiiniimiiziin bakt$ ufkunun d1$1nda kalan dunyada, kendini ihtiyai;lanna esir etmi$, hem a$tn derecede tutkun, ama tutkunlugunu i;1kar ili$kilerine kanalize ederek bilini; alnna atmt$; hem kendisinden ba$ka toplumsal aktor tan1mayan, ama ayn1 zamanda ba$kalan tarafindan tasvip edilmek, begenilmek, kabul edilmek ii;in yan1p tutu$an, hem tek ba$1na kendini dii$iinmesi milmkiln olmayan, hem de toplumsalhgin1 soyutlayarak, kendini de bir arac1 statiisiine indirgeyen insan modeli yatmaktad1r. Bu elbette bir modeldir. Toplumsal ger~eklik diizeninde bunun d1$â&#x20AC;˘na i;1kan binlerce omek sayabiliriz. Zaten toplumsal geri;eklik, iktisadi toplum ideolojisinin egemen oldugu donemde de ideolojinin aksi devinimini yeralundan surdiirdiigil ii;indir ki, iktisadi toplum kendini yeniden iiretebildigi zanruna kap1labilmektedir. ARMAGAN VE KAR$1-ARMAGAN iI.i~KiSi ~it
26
degi$im ili$kiSi, iki bireyin kaf$1 kaf$1ya geldikleri bir toplumsal siirei; degil, kesik kesik an pari;ac1kland1r. Modem zamanlar oncesinde evrensel olarak egemen olan toplumsal ili$ki modeli olarak armagan ve kar$1-armagan ili$kisi ise tumuyle toplu:msal bir siirei;tir. Armagan ili$kisi iii; surei;ten olu$ur vermek, almak, iade etmek. Ahnan ve verilen arittnetik bir ~itlik ii;inde dil$ilniilemez. Verilerin kaf$1hgi ahnd1gtnda, onu alan1n yeniden ya ayn1 ki$iyle, ya da ba$ka bir ki$iyle simgesel degi$im ili$kisinde bulunacagin1 tum tarafla~ bilir. Bunu gilniimiiziin s1radan bir omegiyle ai;ahm. Birisini (ashnda bu hii;bir zaman birisi degildir) bir kadeh ii;ki ii;meye davet ettigimizde, ona annaganda bulunursunuz. Armagan1 alan salt iktisadi degi$im ka-
hplanyla davran1yorsa, ii;tigi ii;kinin bedelini size odeyip, oradan aynlmak isteyecektir. Bu yolu sei;mek, hepimizin bildigi gibi, ili$ki davetini reddetrnektir. Halk dilinde i;iglik olarak tan1mlanan ili$kinin bir anlam1 kalmam1$t1r. <;unkii amai; sadece ii;ki ii;mekse, paras1n1 vererek, tek ba$1na da ii;ki ii;ilebilir. Nitekim, ii;ki armagaruna kaf$1 onun meta degerini odeyerek cevap vermek, ili$kiyi salt ii;ki ii;mek noktas1na indirger. Meta ili$kisi i$te budur. Buna kar$1hk ikinci yo!, yap1lan ikrama kaf$1 nemen, o anda ve ayn1 $ekilde ka~1 ikramda bulunmak~ ur. Gene! olarak bu tela$ta, bir bore yiikiiniin aluna giren insan1n, o yiikten kun ulma, altta kalmama tela$1 sezilir. Arna yap1lan ikram1n tam, e$it kar$1hgin1 odemek haline gelirse, iki taraftan birinin alkolii kald1ramad1gi a$amada, s1zarak ili$kiyi kesmesiyle noktalan1r. Burada da kabul edilen armagin1n, ayn1 miktarda ve hemen kaf$1hgin1 odemek geregine olan inani;, ili$kiyi ii;ki yan$Jna donf1$tiiriir. Armaganla dogan ili$ki, bir egemenlik arayi$1nm arac1 olmu$tur. Diger ki$iden daha fazla ii;erek, onu ya bori;lu ya da yenik k1lmak arzusu tiim ili$kiyi belirler. Armagan giii; gosterisinin arac1d1r.5 Oi;ilncii yol ise, armagan1 kabul etmek, belki kar$lhginda bir kadeh 1smarlamak veya ikinci kadehi de kabul etmek, ama sanki bir daha hii; g6rii$mek istemezmi$ gibi, "borcunu" o gece odeyerek, kurtulma tela$tn.da olmamaktad1r. Yann veya daha ertesi gun, bu yap1lan arrnagana kar$1hk, benzer veya ba$ka bir kar$1-armagan yapabileceginin bilincinde olan ki$inin rahath&Jd1r bu. Kaf$1 taraf Qzerinde kahc1 tam egemenlik kurma arzusu ta$1mayan armagan ili$kisinde ki$i, kendisini ve ili$kisini kesik kesik anlar ii;inde degil, bir tarihten gelen ve bir tarihe giden siireklilik ii;inde tan1mlar. Bu son tur ili$kide e$it degerde armagan degi$iminde bulunmak degildir temel amai;. Biraz onceki ornegimize donersek, temel amai; bu olsa, tek ba$1na ii;ki ii;mekle, ba$kas1na ii;ki ikram ederek ii;mek aras1nda bir ÂŁark kalmaz. As1l amai; iki tarafin da ayn1 miktarda para odeyerek, ~it aynlmalanysa, beraber olmalanna gerek kalmaz. Tek ba$lanna aynt i~i yaparlar. Veya amai; taraflann daha az odemek ii;in beraber olmalanysa, o zaman o beraberlik s1ras1nda toplumsal ili$ki kurma onamt yoktur. Ocreti payla$mak ii;in tan1mad1gtntz birisiyle beraber bindiginiz takside, toplumsal ili$ki kurmak ne kadar zordur? Neden konu$acagtn1 iki taraf da bilemez. Bir an once inecegi semte vanp, bu zoraki toplumsalhktan kurtulmay1 iki taraf da iple i;ekerler. Salt faydac1 saiklerle giriiktisat kuram1, duopol veya firmalann anl~madtklan oligopol durumlanrun tekele gebe olduklann1 kabul eder. 5 BOyle bir annagan ve kar$1-armagan ili$kisini laz1lderili kabilelerinde "potlach" adt alunda buluruz.
i
Biri kim 1 2 / N i SA N 19 9 0
â&#x20AC;˘
len yiizeysel toplumsal ili$kilerin "derinligine" anlamh bir Omektir bu. Salt faydac1 saiklerle gen;ekle$tirdi~miz iktisadi ili$kilerimizin Onemli bir bOliimiinii bu ytizeysellik, bu ic; s1lonns1 ic;inde yapanz. \:iinkii kar$ln1zda anlamsiz bir birey vard1r. Sizin ic;in anlam, o bireyden elde edeceginiz faydad1r. Giiniimiiz i$ diinyas1n1n verimli organizasyon prensibiyle tarizim ediJmi$ ki$iliksiz biirolanndan ~an bezginlik ve ic; bunalns1, bir gl.tn boyu, bir Omiir boyu bu anlamsiz ili$kiyi gl.tliimseyerek siirdiirmek yiikunii ta$1yan bireylerin ic;diinyas1n1 yans1nr. Ashnda verimli iktisadi ili?ki diizeni de ad1n1 koymadan, taraflann anlams1zla?t1g1 bu ili?ki duzenini torpulemeye c;ah$1r, onu domestike eder. i?yerlerinin en Onemli konulan, sadece toplu s6zle$me'gorl1$meleri veya iiretim sorunlan degil, orada olmayan kimselerin c;eki?tirilmesi ve i$le baglanns1 olmayan m~足 galelerdir (spor haber ve yorumlan, ev sorunlan, vs.). Bu i$yerine ta?1nan i$ di?t ilgi alanlan, bir i?yerinde giinlerce, aylarca, hatta yillarca beraber ya$ayan ki$ilerin birbirlerine yabanc1 kalmamalann1 saglar. Onemli i? g0rl1$melerinin nihai olarak bagland1gt yerin genellikle lokantalar olmas1 bo?una degildir. ikram edilen yemek bir armagand1r. Taraflann ticari ili?ki otesinde birbirlerini anlamland1racak\an and1r.6 Armagan ili$kisinde amac; degi?imde bulunulan simgeye indirgenmedigi ic;in, simgenin bir arac;, ili$kide bulunman1n amac; oldugu tahayyiil diinyas1n1n iiruniidiir. Arrnagan, kar?1hgtn1n ne miktarda ve ne bic;imde geri gelecegi onceden belli olmayan, ki$iler aras1nda toplumsal ili?ki yaratmak, varolan ili?kiyi beslemek veya bir ili?kiyi yeniden yaratmak ic;in verilen bir mal veya yap1lan bir hizmettir. Modern iktisadi tahayyul diinyas1, kar$1hg1n1n e$it olarak alg1lanmad1g1 ili$kiyi "bedava" ili?ki olarak alg1lar. Bedava, egoist maddi c;1kar aray1$1n1n simetrik tersidir. Arl]lagan ili$kisinde bedavahk vas&ru g6rmek ic;in ili$kiye egoist maddi c;1kar arayl$1 perspektifinden bakmak gerekir. Bu nedenle, modem toplum ashnda esas olarak armagan ili$kisi sistemi iizerinde kendini yeniden yaratngtn1, varbgtn1 idame ettirebildigini yads1r. Armagan1, c;1kar aray1$1n1n tersi olarak ele ahp bedavarun miimkiin olamayacagtn1 iddia eder. Gerc;ekten de insan ya?am1nda bedava hic;bir $ey yoktur. Bu nedenle armagan bedava degildir. Bir ili$ki umudu, kar$1 tarafin ald1g1 armagana kaf$1 armaganla cevap vermesi beklentisi, yani kaf$1 tara&n onu tan1mas1 umudu ve arayi$1d1r. Annagan bedava yani anlarnstz degildir. Arna maddi c;1kan p~inde ko$3n egoist insan imaj1ndan utanc; duyan modem dii$iince, bu utanc; verici durumun a?1lmas1n1, sadece egqizmin tersine c;evrilmesi $eklinde dt1$iinebilir. Bedava toplum, bedava ili$ki, c;1karc1 insan tahayyiiliinun fantazm1dir. Armagan ve kaf$1-armagan ili?kisi e$itlik temelin-
de kurulmaz. Dolayis1yla iktisadi anlamda, armagan ili$kisinde bir kazanan ve bir kaybeden vard1r. Arna bu, bir tarafin diger taraftan saklad1g1 bir kazanc; veya kayip degildir. Kazan1lan, diger tara&n armagan ettigidir. Farkhhklan ic;inde degi$ toku$ta bulunan ki$ilerin e$it degi$im ili$kisinde bulunmalan ic;in degi?imde bulunmamalan gerekir. Armagan ili$kisinde Onemli olan ~itlik degil, ki$ilerin denkligidir. ~m yemegine misafir giderken, yemegin kaf$1hgt kadar degerde oldugu iddias1n1 ta$1yan bir armaganla gitmeye c;ah$mayi gorgl.tsiizliik olarak tan1mlanz. Arna bu davran1?, iktisadi degi$ime uyan davran1$0r. Armagan ili$kisinde ise, kar$1 armagan1n bic;imi ve degeri konusunda belirsizlik vard1r. Bu belirsizlik toplumsal ili$kiyi, mekanik oir denklemin piyonu olan bireylerin degil, toplumsalhgt yeniden yaratt1gtn1n bilincinde olan ki$ilerin eylemine yOneltir. Verilerin tam kaf$1hgtn1almak, ya$am1siirekli tekrardan, ayn1 bic;imde ve ayn1 noktadan b3$1atmaknr. Verilenin tam kar$lhgiru. beklemek, onun aynISm1 istemek demektir. Bu durumda verme ve alma ili$kisinin anlam1 kalmaz. Her $eyin ~itlendigi, tekdiize bir toplumsalhktan ba?kas1 tahay}rul edilemez olur. Varhklann1 ne Onii, ne de sonras1 olan, gelip gec;ici bir an olarak alg1layan, kendilerini bir tarihten gelip, o tarihten hareketle yeni bir tarih olu$turan insanlar olarak g9rmeyen giiniimiiziin modem insan1n1n $ehirl~me , konut, giyim ku$arn, yemek zevki, miizik vs ... konusunda evrensel bir standartl3$maya siiruklenmesi kac;1n1lmazdtr. Standart, ~itligin, yani verilenin tam kaf$1hg1n1 alman1n gl.tvencesini verir. Bu nedenle, iktisadi degi$im temelinde dii$iiniilen bir toplumsalhk kendini gec;ici kabul edip, kendini iiretmekten aciz kald1g1 gibi, farklthg1 da dt$lar. Modem diinyan1n en biiyiik paradokslanndan birisi, insan1 ozgiir k1lmas1 umulan bireycilik ideolojisinden hareketle, bireye varmas1, yani farkhhklan ic;inde insanlann toplumsalla$mas1ru egilimsel olarak ortadan kald1rmas1d1r. Olmas1 miimkiin olmayan bireyin, y1lolm1$ hayallerinin tepkisi olarak modem dunya, bireyci toplum ideolojisine kaf$l en ?iddetli tepkiyi totalitarizm bic;iminde ifade etti. Toplumsalla$mayan bireyin kendini g6niillii olarak tekin, "total"1n bagnna at1$1n1 l 930'lann Almanyas1'nda izledik. Nasyonal-Sosyalizmin, ki$i olarak hic;bir yerelligi, ili$ki inisyatifi, ozelligi kalmayan, birbirine biitiiniiyle benzeyen bireylerin toplumsalla$ngt ve bu berizerlige ayk1n bulu6
Bununla i$i baglamak ic;in verilen n1$veti kaf1$Urmamak gerekir. Ril$veti, o ki$iyi gormeden bilmeden de verebilirsiniz. Amac; o ~yle ili$ki degil, onun araahgiyla i$ini koparmakor. Rfi$veti alan ki$i, sizin bir org\1tle ayncahkh ili$lo kurman1z1 saglar. Sizin ta$1ma ka)'1$tntzdtr. Nitekim, Orgilte ait.olmayan, yani kendi i$ini yapan ki$iye ni~vet vermek anlams1zd1I.
27
nanlann likide edildikleri and1r. Ba~ka bir deyi~le, totalitarizm ki~ilik vasfl elinden ahnm1~, onun tarum1n1n butunuyle devletten yap1ld1g1 birey toplumunun varabilecegi bir ~amayi bize g6sterdigi Nazi toplumu, bireyci dunyan1n fantazmas1 oldugu ic;in "total" bir cemaat arzusu ~eklinde tezahur etti. Toplumsalltgi armagan ve kar~t-armagan ili~kisi ic;inde tasarlamak, c;e~itli cepheleriyle, degi~ik konumlarda ve degi~ik insanlarla ili~kide bulunan ki~inin toplumsalhgtru du~unebilmemizi saglar. Arrnagan ili~ kisi, sadece iktisadi bir i~ki degil, ki~iler aras1nda bir ili~ki sistemidir. Ne iktisada, ne de siyasala indirgenebilir. Bunlann belli 6zerklik ic;inde uzerinde ylikseldikleri toplumsalhk zeminini olu~turur. ' ARMAGAN-ORGOT
28
iLi~Kisi
Modern toplumda insanlar sadece kendileri ic;in mi c;ah~1rlar? Kendi ya~am1miza biraz dt~rdan ve uzaktan bakabilsek, kendimiz ic;in pek az c;ah~ugimizt kolayca g6n1n1z. C:ah~mam1z1n 6nemli b6lumu ba~ka lan ic;indir. Aile bu ba~kalann1n bir bolumudur. Buna ait oldugumuz cemaat ili~kileri, arkada~lar1m1z, modem toplumun zorunlu dayant~ma kurumlan vs. ic;in yapttgtmtz harcamalan da eklersek, salt kendimiz ic;in yapug1miz c;ah~man1n ne kadar az yer tutrugunu g6n1n1z. Ashnda fiilen glinumuz modem toplumlan da temel dinamiklerini armagan ve kar~t armagan tepkisinden almaktad1rlar. Arna bu yads1nan, yads1nmad1g1 yerde de ki~ilerin degil, soyut bireyin ta~1y1c1_s1 oldugu, ic;e itilmi~ bir temeldir. Gunumliz toplumunda arrnagan ili~kileri, ki~iler den ziyade, 6rg11tler aractl..1gtyla gerc;ekle~ir. 6rg11t, ki~iler aras1nda soyut arac1l.Jk kurumudur. Arrnagan il~ kisinin toplumsal anlam1n1 yitirmesine yolac;ar. C:unkt1 odul arac1lig1yla elde edilen dayan1~ma, ki~ilerin sec;medikleri bir dayan1~mad1r. Bu nedenle, armagan ili~kisi yukandan empoze edilen bir zor olarak algtlan1r. Sosyal sigort.a kesintisi veya vergi, 6rglit ve devlet arac1hgtyla gerc;ekl~en, ki~iler nezdinde toplumsal anlam1n1 yitirmi~, zorunlu bir il~kidir. Zor, egoizmin mayas1d1r. Kamu bilinci en fazla geli~mi~ bireylerde bile, fazla vergi vermek enayilik olarak alg1lan1r. Arna ayn1 ki~i arkada~1na, c;ocuguna veya bir yard1m kurumuna, "kac;1rd1g1" vergiden daha fazlas1ru armagan etmekten c;ekinmez. Birinci durumda, tepki daha fazla vergi vermeye degil, ne ic;in, kime, hangi toplumsal ili~kiye verildigi belli olmayan bir zor ili~kisine tepkidir. ikinci durumda ise, fazla verrnek, ki~inin toplumsal ili~kiyi yeniden ba~latma sec;imidir. Benzer durum. ucretli i~c;i ic;in gec;erlidir. Dcretli emek ili~kisinde temel sorun, emekc;inin emeginin tam ka~1hgtn1 almamas1 degil, yaratug1 fazlan1n amac1na ya~anc1l~mas1, anlam1na yabanc1 oldugu bir devinime annaganda bulunmas1 ve bunun ka~1-arma-
gan olarak da ucret ~eklinde ~eyle~m~(reifie) bir simge almas1d1r. Dcretli emek duzeninde yabanc1la~ma temeldir. Arna bu 6lc;ulebilir, ucret ann m1 azalan bir yabanc1la~ma degil, yaranc1 glic; olarak bir fazla armaganda bulunan ki~inin, yaratngi fazlas1na ve onun ta~1y1c1s1 oldugu toplumsal il~kiye yabanc1la~mas1d1r. Ayn1 vergide oldu&tJ gibi, burada da armagan ili~ kisi bir zor ili~kisine donii~ur. En az vermek, pazar ekonomisi ic;inde ucretli emekc;inin rasyoneal davran1~1. en yliksek fazlay1, emekc;iye ragmen, emekc;iden elde etmek i~verenin rasyonel tavn olur. Topluroun yeniden yaranlmas1 ic;in fazlan1n yarat1lmas1 elzemdir. Arna iktisat toplumu fazlan1n uzerini, e~it degi~im 6rtusuyle vermek zorundad1r. Devlet ve vergi, iktisat toplumunun yeniden varolabilmesi ic;in gerekli ko~ullan, iktisadi alana ayktn bir prensipten hareket ederek olu~tururlar. Devlet, bireyin topluma veremedigi armagaru zorla ahr. Arna yap1lan armagan1n gonullu olmamas1, armagan1n tum toplumsalhk ureticisi vasf1n1 yitirmesiqe neden olur. Goruldugii gibi, iktisat toplumu, kendini vareden armagan ili~kisinin yads1nmas1 uzerine kurulmu~tur. iktisat toplumu yaratma eylemini, uretme, yani e~it degerde simgeler halinde c;ogaltma eylemine indirgeyerek, algilar. Emek yarauc1 degil, uretici olur. Yaranc1hk yerine an1k uretkenlik 6nemlidir. iktisat toplumunda beste ve resim de uretilirler. Birbirlerinin yerine mukemmel ~ekilde ikame olan, seri e~yalar ve simgeler dunyas1nda, sanatc;1 degil, pazar ekonomisi ic;in ureten ve yarauc1ltg1na yabanc1la~m1~ uretici guc;ler vardtr.7 Yaranc1hg1n ureticilige indirgenmesi, bestenin degil, muzik kasetinin, fikrin degil, kitab1n seri halde uretim ve sau~1n1 yuceltir. Halbuki yaratmak, hem ald1gindan daha fazla vermek, hem de verilenin kar~1hg1n1n 6nceden guvence aluna ahnmamas1yla olanak11d1r. Yerilenin tam kar~1hg1n1 almak, ba~langtc; noktastna dOnmek demektir. Toprak ve tohum ald1klanrun tam ka~1ltg1n1 verseler, bir fazla urlin deg-il, anlan tohum geri ahnm1~ olur. Ald1g1n1n tam kar~1hgtn1 veren ressam "roproduksiyon" yapar. Ald1g1 resim bilgisini aktanr. Emekc;i ic;in de durum ayn1d1r. Ald1g-1ndan daha fazla verebildigi ic;in emek yarauc1d1r. Emek, yaratttgtn1n tam ka~1hgtn1 alsa, yarattc1hgtn1 toplumsalla~nr- · mam~ olur. Marx, l.assalle'ci aktma ka~t uzerine basa basa bu gerc;egi hanrlatmaya c;ali~1r. Arna Marx'1n c;ozumlemesi, Alman sosyal-demokrat hareketi ic;indeki e~it degi~im ve iktisadi toplum ideolojisi taraftn7 <;ag1miz top\umunda sana1c;1lar da, ilcretli emekc;iler gibi sendikalar irinde toplanmaya c;alt~1rlar. Yazarlar Birligi veya Demegi degil Yazarlar Sendikas1, Sanatc;1lar Sendikas1, vs... Kendini fikir yaranc1s1 degil, fikir ureticisi olarak gorenlerin ~fikir emekc;isi• olmalann1n vard1gi sonuc;lan anlamak ic;in, bu emekc;ilerin llrcttikleri metalara goz atmak yc1erlidir. Birikim 121N IS AN1990
dan kisa zamanda ogutiiliip, duzen ic;i soyleme c;evrilir. Devrimci eylemin eksenini, iicretin artt1nlmas1 eylemi olu$turmaya ba$lar. Yarauc1 emek, c;ag1m1z1n en onemli armagan ili$kilerinden birisidir. Modern toplumlar1n h1zh donii~ $iimleri, iktisadi planda ya$anan hamleler insanlann yaratoklan fazlan1n onemli bir kism1n1 armagan et1neleri sayesindedir. Ne var ki modem toplumda, pazar ekonomisi ili$kileri yap1lan armagan1n toplumsal anlam1ru igdi$ etmekte, daha da onemlisi kar$1armagan1 tum yarauc1hk vas1flanndan annm1$ meta ili$kisi $eklinde, iicret ve fiyat olarak geri vermektedir. Bireyin $eyl~mesi, ki$i olarak armagan ve kal"$1armagan ili$kisine girememesi, iktisadi birey olarak sat1$ ve ka~1hginda meta bedelini geri ah~ ili$kisi ic;ine hapsolmas1ndad1r. Sat1$l dengeleyen, onun kar$1hgin1n geri al1ru$1d1r. Pazar ili$kisi birbirini tamamlayan vermek, almak ve iade etmek anlan aras1nda, sadece almak an1n1 one c;1kanr. Bireyleri sadece alma hassalan geli$IDi$ yaranklar olarak tan1mlar. iktisadi bireylerin iic; anlam1 vard1r: almak, malik olmak ve saklamak. Goriildiigii gibi birey temelinde toplumsalla$mas1 olanaks1z, herkesin almak, malik olmak ve saklamak diirtusiiyle hareket ettigi, insan1n diger insanlar ic;in canavar oldugu, bir cang1l dunyas1 tahayyiiludiir bu. Bu tahayyul modern devleti me~ru k1lar. Devlet vergi, sosyal sigorta kesintisi gibi "zorla armagan", zorunlu egitim ve bedava saghk ve kulrur hizmetleri alnnda tezahur eden c;arp1t1lm1$ ka~1armaganlarla, iktisadiyat toplumunda asgari ya$anabilirlik, asgari toplumsalhk saglamaya c;al~1r. Bu hizmetler bedava oldugu ic;in, onlan alanlann soz soylemeye haklan yoktur. iktisadiyat toplumunun c;1kar ili$kisinin yikic1hg1na getirebilecegi c;<>zum sadaka ve hay1r kurumudur. Bu somut bireylerin himmetinden farkh olarak, soyut bir kurumun, devletin himmetidir. Halbuki armagan ve kar$1-armagan ili$kisi hayn butiiniiyle d1$lar. ili$kiden iki taraf1nda bir yarar bekledigin gizlemez. Tersine bunu temel beklenti olarak ortaya koyup, ili$kideki aritmetik e$itligi degil, ki$i denkligini one c;1kanr. Armagan ili$kisinde, mal veya hizmet kendisi ic;in degil, ili$kinin gerc;ekle$mesi, yenilenmesi veya yaranlmas1 ic;in dola$1r. Egoist ve digerkam insan kahplan ayn1 duzlemin ic;inde yeralan iki kutuptur. ikisi de toplumsal ili$kinin idealize edilmi$ bic;imleridir. Armagan ili$kisinde ne egoizm, ne de digerkamhk anlamhd1r. Anlamh olan toplumsal ili$kinin silrdiirulebilmesidir. Arna toplumsahn yaraulmas1 bir t1retim silrecine indirgenemez. Buna en ac;1k 6mek insanlann c;ocuk yapma saikleri ve c;ocuklanyla kurduklan bir ili$kidir. Ne ilretim, ne de iireticilik kavramlan burada bize gerc;egi yakalama imkan1 vermez. Tav$an c;iftliginde di$i tav$anlar taV$an iiretirler. Ciinkii varhk konumlan, bir
fabrika ritminde yeni taV$anlar dogunnaya indirgenmi$tir. Arna bir yabani tav$an ilretmez, dogurur. Bugiln bu tav$an c;iftligi omegine benzer bir c;ocuk uretme faaliyeti insanlar ic;in de aruk mumkiindiir. Suni dolleme bunun ilk ad1m1d1r. Kad1n1n bir c;ocuk iireticisi konumuna indirgendigi as1l pratik, k1s1r kad1n1n "ovule" ve onun kocas1n1n spermine rahmini <>dune; veren kad1nd1r. Burada yaratma degil, amk iiretim vard1r. Nitekim, iiretirninin kaf$1hg1 uretime ba$lamadan ()nee sozl~meye baglanacak ve iiretim bittiginde 6denen ucret ve ka~il1g1nda abnan bebekle, ili$ki sona erecektir. Kendi sperm ve kendi ovuliinden olan "c;ocugunu" sahiplenen anne ve baba i$veren olarak mah ahr gotilriir. "Lohusa" kad1n ise rahim soras1n1n ve dokuz ayhk "emeginin" kar$1hg1n1 alm1$, uriinii sahibine teslim etmi$tir. Sozle$medeki bedeli alm1$Sa, aruk o "mal" Qzerinde taleb edecegi hic;bir hak yoktur. Rahmini ve dokuz ayin1 ~iraya veren kad1n, kendini ki$i degil, bir arac; olarak tan1mlamak zorundad1r. Arac; olarak bir yarauc1hk degil, verilenin kar$1bg1n1 ilretir.8 Bunun tersine kad1n ve erkek, verecekleri sevgi, $efkat, ozveri, zaman ve paran1n kal"$1hgin1 geri almak guvencesiyle hareket ederek c;ocuk yapamazlar (giinluk dilinde iiretmek yerine yapmak kavram1n1 kullanmas1 bo$una degildir). Benzer $ekilde, ili$kiyi salt almak bic;iminde gOren benmerkezli insan1n da c;ocuk yapmas1 genellikle onun iradesi d1$tnda, biyolojik bir "kaza" sonucu olur. Annagan1 ve kaf$1-armagan1 ne ~ittir, ne de nicel olarak onceden belirlidir. Yarat1c1hgi saglayan da zaten budur. 0RETiMLE YABANCILASMA VE YARATICILlK
Anne-baba veya daha genel olarak yeti$kin insan ve c;ocuk ili$kisi, toplumun temelinde yatan armagan ili$kisine en anlamb ornektir. insan toplumunun temel yaratlh$ ili$kisi, kat1ks1z bir armagan ve kar$1armagan ili$kisidir. Birey toplumunda ise c;ocuk bir yliktilr. Yap1lacak fedakarhk kar$1hginda ahnacak "tazminat"1n yeterli olmamas1, veya garantili olmamas1, 8 Hana bu nedenle, baz1 aileler kiralad1klan kad1na ficret yan1nda ayni odeme yapmakian da geri dunnazlar. Kad1n1n ucretin en az ka~1hg1n1 vererek, rahimdeki ~ocugu iyi beslememesinden korkarlar. Oretenin bl1tfin0yle yaraoc1s1 olacag1 bir uretim ka~1S1nda, "rasyonel iktisadi" davran1$ verileni saklamakor. ABD'de y~anan birka~ olay, "~ocuk Orcticisi" kad1nlann iirettikleri "meia"ya o kadar kolay yabanc1la$amad1klann1, genellikle paray1 geri Odeyip ~ocugu saldamak istediklerini gOstermektedir. Yarauc1 insan1n insanhg1n1n, daralulmas1 zor, asgari s1mrlanndaki b¢yle bir Ornek, Omn1n0n en Onemli b¢10ml1nl1n yabanc1lll$3rak var olabilecegi bir ugra.sia harcamak zorunda olan ~girnu insan1n1n sl1rekli ii;e atugi. basurd1gi bunahm1n boyutlann1 daha rahat anlamamu1 saglar. <;agim1z1n ureticisi, varolan egemen toplumsal ili~ki ii;inde kendi yarauohgin1 yads1mak zorundad1r. Bu onun asgari pSi$ik saghgi i~in gereklidir!
29
30
$ir, sosyal bilimcinin urettigi bir nesnel olgu haline bireyin yaratma riskine girmesini engeller. Le'vis Hyde, yaratma riskinin bir armagan olarak d6nii$UT. Muhendis veya montaj atolyesinde i$c;inin cemaate veya topluma verili$inin anlamh 6megini bir 6nilndeki otomobile bakug1 gibi, ara$tlrma memurara$t1rmac1n1n, bir bilim adam1n1n faaliyetinde bu- lugu kadrosunu eline gec;iren so.syal bilimci de ara$lur.9 Bilim adam1, bulu$unu bilim adamlan cemaa- ttrma konusuna oyle bakar. 0 da yaratng1 ile yabantine armagan ederek, kendini toplumsalla$tlnr. Bu- c1la$ffil$tlT. Arna i$e yabanc1la$arak mekanik $ekilde, mekanik ve ruhsuz maddeler yaratmaya devam edenun kar$1hg1nda, o cemaatin veya toplumun kendini tan1mas1n1, saygi ·gostermesini bekler. Yaranc1 faali- bilir. Yabanc1la$ffil$ sosyal bilimci ise yarauc1hk bile yetinin maddi kar$1hg1n1n guvence aluna ahnmas1n1 yapamaz. Kimsenin okumad1g1 raporlar ve makaleher $eyden ilstiin tutan "bilim adamlan"n1n nas1l fa- lerle yaranyormu$ gibi yapar. Gen;ekte armagan ili$kisi uzerine kurulu modem aliyetlerinin onemli bir bolumiinu proje avlamak, finansman kapmak ve gelirini azamile$tirmeye hasret- toplum, baz1 durumlarda armagan1n geregini vurgutikleri bu c;:evreleri biraz yak1ndan tan1yan herkesin lar, buna sahip c;:1kar, ama bunun kar$1-armagan1n1 bildigi bir gerc;:ektir. Bu faaliyetlerin sonunda da ge- gozard1 eder. Bunun ~arp1c1 omeklerini, insan1n topnellikle ara$tlrma ad1na, ara$tlrma uretimi yap1hr. Ya- lumun kurucusu oldugunun butunuyle yads1nd1g1, ni ara$tlrmac1hk faaliyeti yay1mlanan makale sayis1, toplumun devlet gilcilnden tan1mland1g1. diinyalarda diger makalelerde yaptlan gonderme sayis1 gibi nes- buluruz. 6megin Tiirkiye'de tum c;ocuklara ilkokulnel ktstaslarla "olc;:ulur". 10 Yap1lan artik yaratma de- larda varhklann1n "Turk varhg1na" armagan edildigi gil, iiretimdir. Ara$tlrma meinurlann1n asli faaliyet- hayktttlhr. Arna bunun kaf$1hgtnda toplumun c;:ocukleri finansman1n saglanacag1 toplanulan haz1rlamak, lara veya gelecegin yurtta$lanna armagan edecegi bir toplannlarda bulunmak, en fazla nice! yayin yapmak $ey oldugunun lafi edilmez. Hatta boyle bir fikrin ifade ve bunun ic;:in de, aslen ba$kalann1n yapnklan ve soy- edilmesinden diizenin bekc;:ileri, kendi konumlan ac;:1lediklerini c;:e$itli bic;imler alunda 6zetlemeye d6nii- s1ndan hakl1 olarak rahats1z olurlar. Varhg1n1 arma$iir. Bilimsel makalenin modeli "survey"dir. Bu alan- gan eden ki$i, bunun kar$1hg1nda ba$1n1n c;:aresine da da iiretim manng1 ve ~it degi$im prensibi, seri ha- bakmakla mukelleftir. "Turk varhg1"n1n cismanile$linde iiriin c;:1kanlan bir surec; dogurur. Yayimlanan mi$ sureti TC devleti, bunlara "haydi" deyince askebilimsel makaleler be$ a$agt be$ yukan ayn1d1r. Ede- re gidecekler, gerekirse "varhklann1 vacana fcda eek·biyat1n "beyaz dizi"sindeki romanlar gibi, ayn1 kur- - ceklerdir." Bunun kar$1hg1nda ise ki$i olarak dcvletc gu iizerinden ve birbirlerine gonderme yaparak ard1 "benim ad1ma, benim yerime i$C bula$1na; durdugun ard1na iiretilirler. Bau iilkelerinde ve 6zellikle ABD'- yerde dur" demek hakk1na sahip dt•gillcrdir. Kimsenin kendisini feda ct111t·digi (hunun illr hir de bilimsel dergilerde yeni egilim, yaz1s1n1 basmay1 kabul ettigi yazarlardan derginin ucret istemesidir. insan kurban1 bic;iminde, askcri anla111da Vt' ll::iki y11Meta ili$kiSi ic;inde d~iiniince, is.tenilenin ayktn bu- kolu$ $eklinde gen:;eklc$ml'si grrck111c::. hir sivil lii::lunacak bir yan1 yoktur. Kimsenin okumad1gi dergi- met de topluma armagand1r) hir si1ngl' 111· va1a11 111:1 nin c;1kabilmesi ic;in bir yerden bir finansman gerek- bilir, ne cemaat ne de dcrnt·k. lltu~dara c11crjilcri 11 i, mektedir. iktisat bilimi, bir uretimin ondan yararla- ya$amlann1n bir boliimiinCt, yara11ctl1klan111 :1n11ap,a11 nanlarca finanse edilmesini en saghkl1 yontem ola- .. eden qireylere, kaf$1-armagan olarak i'tt-rcl i yctt·rli ktlrak bulur. Bilimsel dergilerin varhgtndan en fazla ya- mak, tum cemaat ili~kisinin ki)kfllll' kibri1 suytt dilkrarlananlar, o dergide yaz1s1 c;1kanlar olduklanna go- mek demektir. Ocretli yuruyli~<;ulcrin l·a11s1:: vc g\1re, onlann bir yarar tazminau odemeleri normaldir. nulsuz sallad1klan bayraklar, ucretli proli:syoncl dcrArna goruldt1gu gibi attlk yarauc1hk sorunsabn1n d1- nekc;:ilerin yaln1z mesai saatlerinde ac;:1k lokalleri, iic$tnda biryerde, elde edilen yarann tazmin edilmesi retli askerlerin her tiirlu <lava ic;:in adam 6ldiirn1cyc sorunsabrun ortas1ndayizd1r. Boylece toplum bilimin haz1r birliklerinin ifade ettikleri bedbinlik, iicretli yainceleme konusunun "nesnelle$mesiyle", meta feti- tak dostunun "i~ini gorurken" ifade ettigi can s1k1nt1$izminin uc; noktas1na ula$1hr. Benzer bir durum in- s1 ve bezginlik, kaf$1 armagan1 olmayan, ili~kinin besan bilimlerinde de s6zkonusudur. Goz uzman1, uz- delinin kUTU$U kUTU$Uila 6dendigi benzer durumlan manhk alan1 nesnesini soyutlayarak bir bilgiye vanr. yans1urlar. Onun ic;:in. goz, neredeyse insan vticudunun butiinBu ·konuda ba$ka bir omek, kamu alan1n1n olu$lugunden ayn, ozerk bir cihazdir. Bu nedenle, goz tamiri uzman1 olur. Giderek daralan uzmanhk alanlan 9 Lewis Hyde, The Gift, Imagination and the erotic life of Property, Vintage Books, New York, 1983. aras1nda bilginin gerc;ek nesnesi kaybolur. Bir bilgilaboratuvarlann1n sosyolojisini yapan ilginc; bir ye varmak ic;in gerekli soyutlama, bir ap.lama ula$- JO Ar~orma c;ah~ma ic;in Bruno Latour ve Steve Wood, la vie de labomak ic;in gerekli metod degil, gerc;:egin kendisi haliratoire, adh kitab1yla, gene Bruno Latour'un la science en ne donu$UT. Toplumsal alan da benzer $ekilde $eyleaction kitaplan Omek ~h~malard1r. Birikim 12 / NISA N 1990
mas1 ic;in gerekli kamu hizmeti fikrinin ic;erdigi armagan iliskisidir. Milletvekili olman1n asli amac1 daha fazla para kazanmaya indirgendiginde, milletvekilligine baska iste dikis tutturamam1s, "rate" ya da vasat insanlar aday olurlar. Ya da o mevkiyi kamu hizmetinden ticarete donustiirmeyi amac;layan firsatc;ilar. Bu sadece milletvekilleri veya belediye baskanlan ic;in degil, okul ve iiniversitesinden mahkemesine, nufus idaresinden cumhurbaskanhgina kadar kamu hizmetine adayhgin1 koyanlann ezici c;ogunlugu ic;in gec;erlidir. Gunumiiz Tiirkiye'sinde kamu hizmetinin durumu, bu omegi daha fazla ac;maya gerek duyunnayacak netliktedir. Zengin olmak ic;in ogTetmenligi veya hakimligi sec;mek dunyan1n hic;bir yerinde pek akilh bir sec;im degildir. Ogretmenin topluma yapug1 armagan kar~1hginda ald1g1 kar~1-armagan i.icrete indirgenince, ogretmenlik veya hakimlik mesleginin toplumsal sayginhgi. kalmaz. Halbuki bir konumun sayginhgi, o konumdan elde edilen nakdi gelir kadar, hatta baz1 zaman daha fazla Onemlidir. Meta iliskisinin egemen oldugu toplumda sayginhg1n elde edilen metalasm1s simgeyle olc;uliir olmas1, Ogretmenligi veya hakimligi, baska yere varma umudu olmayan, "deklasse" insanlann sec;tigi meslekler haline getirir. GuniimC1ztin TC1rkiye'sinin hie; olmazsa bu ko~uda, iktisadi topltnn tahayyl'iliiniin Mekke'si ABD'yi yakalad1g1. hatta bclki gc\tigi bile soylenebilir. Bi1~1:: once l'il· ald1g11n1z, insan1n insan1 "iiretmesi" tirnl·gi, hayali llhna1nakla beraber elbette as1n bir orncktir. Bu as1nhg1 sayesinde tiiketimle yaratman1n a1~1s111daki 1:1rk1 tii1n c;1plakhg1yla gozler Online serer. l ~it dcgisi1n tc1nclinde sadece uretimin yap1labilecegi11i. yarat1nak i<;in ise insanlann kendilerini kisi, toph1111salhklann1 ise ka~1hkh annagan iliskisi ic;inde ta111111la111alan geregi, tum sanat kollar1, fikri yarat1c1hk Vl' bili1nse) ara~Urrna faaJiyetleri it;in bir olc;ude olagan olaylar olarak kabul edilir. Arna buna ka~1hk, br1yr1k c;ogunlugu olu~turan insanlann faaliyetlerinc yarauc1hk yak1st1nlmaz. <;unku kendilerini yarat1c1 olarak goren insanlar sennaye, devlet veya orgut tahakkumiine boyun egmeyeceklerdir. Varolan duzenin kurumlan, 6rgilt, devlet ve 1naddi yarauc1hk ic;in gerekli isbolumunCt ve onun kurumlanru kendilerinin olu~turdugunun bilincinde olan insanlann, bu kuruculuk konumuna sahip c;1kan kisilerin, kendilerinin d1~1nda- olusan bir otoriteye bas egmeyeceklerinin bilincindedir. Kurucu gucun insan ve toplum d1~1na aulmas1 ic;in kurulus efsaneleri uretilir. Bu sadece bir merkezin bilinc;li, olc;up bic;ip urettigi efsaneler degil, kendi yaranc1hgindan urken, Tann ve toplum Otesi giic;lerin yerini almaktan korkan insanlann, kurulu~ sorumlulugunu uzerlerinden atmak ic;in, kendilerinin urettikleri efsanelerdir. Bu nedenle "ideolojik ka~1tlar" gibi bir kavram, o aygi.tlann, etkili ola-
bilmek ic;in, urettikleri ideolojiyle benzer titre~imde olan insanlara ihtiyac;lan oldugunu gozard1 ettigi siirece, ideolojinin eyleme donmesini kavrayamaz. Yukanda s1ralanan ve giiniimiiz diinyas1ndan kesitler sunan Orneklerden, modern toplumda, toplumu yaratan sistemle toplumun kendini tan1mladig1 egemen simgesel sistem aras1nda da olan uc;urumun ne denli derin oldugu goriilur. Marx bu uc;urumu fetisizm olarak yorumlar. Ashnda feti~izm, uc;urumun miisebbibi degil, tezahiiriidur. Toplumsal tahayyiil, ~eyl~me siireciyle zedelenmistir. insan toplumu ac;1s1ndan rasyonel olmayan sec;im ve tasarruflar, aruk rasyonellik simgesi olmustur. Rasyonel, insan ic;in olan demektir. Mutlak rasyonel olamaz, c;iinkii rasyonellik bir tasanm bic;imidir. Toplumsah kendi bas1na iiretmekten aciz, yarat1c1hg1 uretim mekanigjne indirgeyen, hem bireyi ululay1p, hem devleti kutsayan bir irrasyonel tahayyiil, toplumun temelinde asli devinimini siirduren armagan ve ~1-armagan iliskisini yads1mak ic;in tiim enerjisini harcar. Modern tahayyiil, armagan1, Musevi-H1ristiyanMiisliiman dunyas1n1n gunahkar insan simgesinin uzanns1nda yeralan, ve insanlann giinahlann1 sann almalanna yanyan hayir kurumuna indirger. Halbuki hay1r islemek, veya genel olarak hay1rseverlik armagan iliskisinin reddedilmesi demektir. <;unku ha· y1r i~lenen bir yukten kurtulmak ic;in bir baska insan1 arac1 ktlar. Bu bir sadaka iliskisidir. Veren kars1hginda ·bir ~ey almaz, almamahd1r. Sadakayi alan ise, ya bilinmez, tan1nmaz birisidir. 0 zaman dilenci konumuna diiser; ya da o cemaat ic;inde bir yerdedir, o zaman ise gunah borcunun iizerine yiiklendigi ki~idir ve bunu geri odeyemez. Sadakayi verene medyundur ve hayir kurumunun islevi geregi medyun kalmas1 gerekir. Verileni iade etmesi, islenen giinah1n sahibine geri donmesi demektir. Bu hay1r ili~kisinin yi.izyiize degil de, modern toplumlarda oldugu gibi hayir kurumlan arac1hgiyla gerc;ekle~mesi ili~kinin ozunde odenemez bir bore; iliskisi olusunu degistirmez. Zekat vermek dilenciye sadaka vermek veya oir hayir kurumuna yard1m etmekle, annagan iliskisinde bulunmak apayn ~eylerdir. Annagan ili~kisi, esas olarak, ki~ilerin farkhbklan ic;inde denkliklerini korumalanrun iliskisidir. Sadaka ve zekat ise, tersine, alan1n geri veremeyecegi bir yuk alnna girmeyi kabul ettigi, degeri ka~1s1nda simgesel olarak ezilip, kiic;iildiigu, bir tahakkum iliskisidir. Muslumanhk almadan venneyi Tann'ya ozgii bir vas1f sayar. Hayir da bir bic;imde, verip, ka~1hg1n1 almamak demektir. Modem toplumun, armagan iliskisini hay1r kurumuna indirgeyerek, onu reddetmeye c;ahsmas1n1n arkas1nda, faydac1 tahayyiiliin kotumser diinyas1 yatar. Gerc;~k armagan, ho~ ama gerc;ekl~mesi olanakstz bir hayaldir. Egoist insan1n diinyas1na yabanc1d1r. Bu
•
/
•
31
32
dunyada ise ya ~it <;1kard1r, ya da bedavahk. Sadaka demokratik bi<;im egemendir. Varolu~ bi<;imlerinin ve haynn, ozlerine uygun kalabilmeleri i<;in bedava <;ogullugunun tan1nmas1, demokrasinin bi<;imsel ve olmalan gerekir. Ama buna da bir e~itlik kthf1 bulu- i~erik olarak da <;ogul dil$i.int'ilmesini gerektirir. Koy meclisi, millet meclisinden ayn bir de1nokratik i$lenur. Sadakay1 alan, ka~1hg1n1 hay1r duas1yla oder. Varolu$un anlam1n1 ye1yuzune indiren, ama bunu yi$tC ger(:ekle$ir. iki yerde de ayn1 demokratik i~le sahiplenmekten hata urken iktisadi insan i<;in, arma- yi$ bi<;imini empoze etmek, demokrasiyi i\:i bo$, gergan ili~kisi yerylizi.inde olamayacak guzellikte bir ili$- <;ek toplumsal aktorlerin sahiplenmedigi bir kurum kidir. Bunun ancak bamba$ka bir di.inyada olabile- silsilesine dOnil$ti.irur. Buna kar$1lik dogal hukuk ve cegini dli$i.ini.ir. Anlam yeryi.izi.ine inmi$, ama insan dogal yasa anlayt$1ndan demokrasinin kurtuln1as1, degene de antik cennet simgesine sanlarak, iyi, Glizel mokrasinin toplumsal yarauc1hk si.ireci i\:inde tan1nve Arzulanabilirin kendisine lay1k olmad1g1ru kabul- mas1, insanlann demokrasiyi ve toplumsalhg1 da <;olenmi$tir. iktisadi insan1n i<;inde ya$ad1gJ toplumsal gul yaratmalann1, <;ogul di.i~i.inmelerini saglar. 12 tahayyiille, toplumun ger<;ekten kendini yaratngJ dunPazar ekonomisi ve bi.irokratik devletin 6tesini di.iya aras1ndaki u<;urum, iyi, Guzel ve Arzulan1labilir'i $ilnmek, ne pazar ekonomisini butunuyle reddetmek, kendine yak1$t1ramayan iktisat toplumu bireyinin, ne de tum siyasal yetkiyi anhk komitelcre butuniiyle teslin1 edip, bir idari surekliligi te1nsil eden tii1n aykendi yarauc1hg1n1 yads1mas1yla sonu<;lan1r. Anlam1n dunyevile$tigi birey toplumu i~inden, gi.ini.imuzde, di- g1tlan lagvetmek demektir. Bireyin yokohnas1n1n dene, kutsiye, toplumotesi bir anlamsala yoneli~. ken- gil, ki$iligini kazanmas1111n, yani toplumsal birey oldi yarauc1hg1n1 reddetmenin, onu basnrmarun yarat- mas1n111 yollann1 a<;an bir doni.i$i.im i<;inde toplumu ug1 i~ bunalus1ndan beslenir. di.i$iinmek, demokrasiyi de demokrasi ideali olarak Armagan ve kar$1-armagan ili$kisi perspektifinden di.i$Ctnmek demektir. Bu dOni.i$i.im, toplumun tarifibak1lan guni.imi.iz toplun1unda, temel sorun iktisadi ni hem kendinden, hem de ili$kide oldugu diger insomi.iriiye indirgenemeyecek derinliktedir. Asli sorun, sanlardan yapan, gorevlerini haklanyla dengeleyen, insan1n yaratngtna yabanctla$mas1, toplumsalhg1n1 ki- soyut toplumsall1k kerte ve prensiplcrine somut ai$i olarak degil, bir profesyonel statu i<;inde¡ dil$iln- diyet alanlan i<;inde vU.cut buldurtan, kendini bir ta1nesi ve sayginhg111 1naddi <;1kar ili$kisi i<;inde anlam- rihin uzanus1nda ve bir gelecegin de yarat1h$ an1nda land1g1 modern toplum k1staslanna gore davran1na- goren bir toplu1na dogru yoneln1cktir. 13urada belirleya kendini zorlamas1d1r. Bu nedenle, birey ideolojisi yici ara<;lar, ne i.iretim arai;lann1n ozel mi.ilkiyeti, ne sadece talep etme haklann1n alun1 <;izer. Oysa birey- de tersine bunlann toplumsal millkiyetidir. <;:e$itli lerin demokratik prensipler l$1g1nda toplumsalla$a- mulkiyet ili~kilerinin \:~itli varolu$ bi\:imleri olarak, bilmeleri i<;in toplumsalhk gOrevleri de, haklan ka- aralannda se<;im yap1lmas1, birinden d1gerine ge\:ildar onemlidir. 11 Bu ikisi birbirinden aynlamaz. Bi- mesi olanakh bir denklik i<;inde bulun1nalan, bC1rokrinin varhgi, digerinin giivencesidir. Buna ka~1llk, salt ratik-ekonomist fantazman1n kalk1nmac1 y1k1m1ndan birey hakk1, salt odev gibi soyuuur, hem toplumsal toplumu sak1111r. Toplumu olu~turan herkesin asgari pratige 1~1k tutamayacak vas1fta, hem de, son tahlil- ya$am hakktn1n tan1nd1gJ, bunun ka~1hg1nda bir \:ade, toplumsalhg1 lagvedecek gi.i<;tedir. h$tna zorunlulugunun getirilmedigi, buna kar$1hk inGi.inumuz toplumunun ruketim, i.iretim, i.iretim gii<;, sanlann asgari ge<;im armagan1 kar$1hg1nda, topluma e$it degi~im, ~ahsi <;1kan pe$inde ko~an birey kavram- kar$1-armagan1 diledikleri yarauc1hk alan1nda verelan ve egoizm-digerkamhk; <;1kar ili~kisi-bedavahk bilmelcrine olanak tan1nan bir \:Ogul varolu$ toplu(bu kelime, <;ogu <;agda$ dilde oldugu gibi, dilimizde munda ki$i olarak herkesin temel denkligi egemen de, hem bele$1ik hem temelsizlik, hem nedensizlik, prensiptir. hem de kaf$1hks1z anlamlar1na gelir), ozel mulkiyetB6yle bir toplumu di.i$i.inebilmek i\:in giini.imliz topdevlet mi.ilkiyeti, pazar ekonomisi-planh ekonomi ku- lum ve insan1n1n kend.inden saklad1g1, sahiplenmektupla$rnalann1n 6tesinde bir toplumsal anlam1 olan ten korktugu, toplumu yaratan guci.in kendisi olduannagan ili$kisi, <;ogul toplumun yarauc1 tek gi.ici.i- gu ger<;egini bu kez daha ve bu kez ag1rba~hhk ve dur. Pazar el<onomisi ve iktisadi bireyin toplumsal an- serinkanhhk i<;inde kabul etmesi, bunu a<;1k<;a ifade lam noktalann1 olu$turdugu Liberal Bau demokrasi- etmesi gerekmektedir. <;ogul toplum, \:3tl$man1n, yalerinde, \:O&ulcu demokrasi ge<;erlidir. Siyasi alanda rl$rnan1n, gerginligin oldugu, i<;inde tekdi.ize, duzenfarkh g6rii$lerin kaf$1 kar$1ya gelebildigi, iktisadi-pro- ' fesyonel stati.ileri i<;inde bireylerin \:lkarlann1n ~tl$ II Birikim'in 8. say1S1nda terciimesini verdigim Roberto Maggiori'n1n "Ozs1rurlama" adh yaz1s1, bu gerr;egin alunl r;izing1 alanda <;ogulculuk prensibi egemendir. Bu bir \:Oyordu. gulcu demokrasidir. Arna demokrasi \:Ogul degild.ir. 12 Demokrasiyi dogal hukuk, muhafaza~r demokratl1k ve taBir asli toplumsall~ma modelinin, bir <;1kar ~U$mas1 rihin biti~i sorunsah ir;inde ele alan r;agd~ muhafazakar yaktarz1n1n, bir C1retim tarz1na egemen oldugu tekelci bir la~1mlan Oniimiizdeki say1\arda ele alacagrz. Birikim 121N ISAN1990
â&#x20AC;˘
li ve tertemiz toplum taraftarlann1n, a<;1k demokrasi dii~manlanry1n da ister istemez bulunacaklan bir toplumdur. Demokrasinin onu yaratan insanlann ozgiir iradelerinden ba~ka hi<;bir giivencesi yoktur. Bu anlamda, ne goriinmez bir elin diizenledigi liberal yeryuzii cenneti tahayyiiliiniin, ne de <;ag1m1z Marksist ahiret biliminin (eskatoloji) insan6tesi giivenceleri, <;ogul demokrasi dii~iinii i<;in rehber olabilirler. Bunlar, giiniimilz insan1 i<;in, insanhg1n bir donem iitopyas1na terciimanhk etmi~, fakat soluklan tiikenmi~ tarihi iitopyalard1r. ifade ettikleri insan ve toplum bilimleri olarak ge<;erliliklerini yitirmi~ olsalar bile, daha dogru, daha guzel bir diinya anlayi~1n1n tezahiirii olarak bugiin de sayg1nd1rlar. insanoglunu iitopyalar harekete ge<;irir, iitopyalan sayesinde insan tarihi yaranr ve baz1 durumlarda da, iitopyalann1n esiri olarak insanlann kendilerini ve b~kalann1 felaketlere siiriiklerler. Arna yap1lan giizelliklerden, ne de hanrlanmas1 ho~ olmayan felaketlerden iitopyalar degil, onlan hayata ge<;irenler sorumludur. Her H1risciyan engizisyon mahkemesinde hakimlik yapmaz, her Miisluman kaflr kesmez, her Leninist siyasal kumpas pe~inde degildir, ne de her nazi taraftan gazlama odas1 sorumlusu olur. Bunun tersine, engizisyon hakimi, Miisliiman miicahit, devrimci apara<;ik ve SS subay1 olanlarda bir ortak yon oldugunu kolayhkla goriiriiz. Hep kendi varhklann1 red- . dedip, onlann d1$1nda belirlenen bir ulu guce kap1lanm1~lard1r. Kendilerinin d1$1nda telaffuz olmu~ bir sozun sad1k uygulay1c1land1rlar. Ayn1 sembolik gu<;-
te olmasa da, iktisat toplumunun bireyinden de benzer bir kendini adama beklenir. Birey, bir asker disiplini i<;inde kendini bu kez iktisadi orgute, yani i$letmeye adamahdir.13 Birey bir emek eri olmabd1r. insanlann ozgurle$mesi utopyas1n1n insan1 yok eden bir temerkuz kamp1 duzenine donil$tilgune ~a足 hit oldugumuz 20. yuzytlda, kimi <;1g1rtkanlann alelacele O.topya kavram1n1 bundan sorumlu tutmalan oyunun kurahd1r. Ama tarihi bir yerinde sayma, kendi etraf1nda donme duzeni olarak gormeyenlerin, utopyan111 vard1gi utopya-ka~1n durumdan, insanlann yarauc1hgi yerine parti, planlama t~kilau, ordu ve haberalma 6rgiltil dortlusune 6zgiirluk ve demokrasi utopyas1n1 teslim edenlerin sorumlu olduklann1 hanrlatacaklard1r. Farkhhklan i<;inde denk ki~ilerin yarat1c1 ve <;ogul toplumu ideali, ekonominin toplumsalla~ug1, bireyin ki$ile$ti~, yaranc1hg1n iireticilige egemen oldugu bir toplumsal tahayyulun uriinu olabilir. insanoglunun bugiine kadar yaratnklann1 kii<;ilmsemeden, bugune kadar yikip mahvettiklerini de gozard1 etmeden bunlann iizerinden bir arzulan1r 6te dCt$Clnmek, rum yarauc1 toplumsalhklan i~inde sadece ki$ilere veridir. 13 Henry Ford, sadece samimi olanlann yapabilecekleri bir a~1kyOreklikle, hauralannda, i~c;isinden
rQm ya~anns1n1 i~足 leunenin verimliligini arturmak yonOnde kurmas1n1 bekledigini yazar. Bunun i~in i~~iler fabrikaya yaktn oturmah, i~ zamanlan d1~1nda i~ki i~memeli, fazla cinsel ili~kide bulunarak enerjilerini tQketmemelidirler. Bunlan sadece beklemekle, bu davran1~lann 1oplun1sal normlar haline don~足 mesi i ~in onlemler ahr.
'
33
Sosyalizlll, piyasa ve iktisadi etkinlik sorunu ERCAN EREN •
•
Dunya ekonomisindeki geli$tneler, iktisadi biiyiime ve bolii$iim sorunlan yerine, iktisadi etkinlik sorununu one c;1kannu$ goriinmektedir. Sorun, kendini, kuramsal ve politik olarak baki$ ac;1s1n1n degi$mesi bic;iminde yogun olarak hissettirmektedir. Giincel anlamda, iktisadi etkinlik sorununun ortaya c;1kinas1nda ya$anan iktisadi bunahmtn biiyiik bir etkisi oldugunu dii~iinuyorum. Bunahm, 1970'li yillarda kapitalisc ulkelerde neo-klasik iktisad1n yeni,.i.,,.. )r1-1ksoln'\ 0 5i l.r"'e11ll,...,.....,,, ' '"" ....,, ..., A'""" _ .... ,... ""a ............. • '"''-''(""l &Ul..l,1.I• JMl.'4\.~. \,,11"4 Z
34
girildigi sorusuna verilen yan1tlar degi$ik iktisat okullanna gore farkhhk (parasal, teknolojik, uretkenlikte goreli dii$U$, kar oranlannda d11$me egilimi, devletin ekonomiye mudahalesi, e$giidum sorununun c;ozulememesi gibi) gostermektedir. Soru onemli olmakla birlikte, "neden bunahma girildigi" yan1nda "nas1l bunahmdan c;1kihr" sorununun da c;ozulmesi gerektigini d11$11niiyorum. SaV1m1z, bunahm1n iktisadi etkinlik sorununu gilndeme getirdigi ve sorunun sos-
11X.~<:_10-1 ;1,...; Ul)&.CA"f&~I. •"-U -
sadi etkinlik olan neo-klasik iktisat, parasalc1 iktisat, yeni klasik iktisat, Reagomics, neo-Avusturya okulu gibi c;e$itli versiyonlarda iktisadi etkinligi one c;1karan gon1$lerin yayginhk kazanmas1na olanak sagladt. iktisadi etkinlik sorunu, ayn1 zamanda, muhafazakar partilere olan sempatiyi amnrken, sosyal demokrat ve sosyalist partilerde de piyasa ekonomisi lehine g6rii$lerin dogmas1na neden oldu. Bu baglamda sosyalist-muhafazakar parti aynrm yap1lmadan, iktidarlar iktisadi etkinligi one c;1kartan politikalan hayata gec;irme c;abas1na girdiler. Kapitalist ulkelerde yogun olarak '70'li y1llarda hissedilen bunahm, "kendine ozgil gecikme" siireciyle birlikte ozellikle '80'li y1llarda "reel sosyalist" ulkelere yans1d1. 1 '80'li ytllarda sistemin burokratik yap1s1yla butunle$en bir bic;imde ozellikle ag1r sanayide biiyumeye ag1rhk veren planlama anlay1$tna dayah sosyalist ulkelerde bunahm, teknolojik geli$melere uyum saglayamama, teknoloji uretememe, tiiketici isteklerine yan1t verememe nedeniyle (potansiyel anlamda) yiiksek oranda enflasyon olas1ltgt ve arunc::i tepki gosterememe gibi boyutlanyla da derinle$erek hissedilmeye ba$land1.2 Bu makalenin konusu nic;in bunahma girildigi degildir. Dunya ekonomisi baglam1nda nic;in bunahma
Kendine ozgii gecikme kavram1n1 $U anlamda kullan1yorum: Merkezt planlama dogas1 geregi blirokratiktir. Hedefler dOnem b~1nda tespit edilir ve bunlann ger~ek1C$mesi beklenir. B~n. dOnem b~1 hedeOer ve dOnem sonu ger~ekle ~nlerin ktyaslanmas1yla ol~iiliir. Bu i$leyi$tC ekonomik geli$me ve de~$melere an1nda (hemen) tepki yoktur. An1nda tepki olmamas1 i$leyi$ mekanizmas1n1n dogas1ndan kaynaklanmaktad1r. An1nda tepki gOsterilememesi, olumlu veya olumsuz degi$melere, talepteki de~$melere esneklik gOsterilememesi sonucunu dogurur. Olumsuz geli$melere tepki gOsterilme esnekliginden yoksunluk, gecikme bieiminde, lo.sa donemde, kapitalist iilkelerle kiyaslarnada b~n olarak yans1m1$0r. <;:unkli dOnem b~1 hedeflenen ve dOnem sonu ger~ekle$en olumlu olmu$tur. Arna izleyen dOnemlerde, '80'li ytllarda kendini cOk0$ olarak yansttml$0T. Sosyalist iilkelerde bugiin y~nan, bir anlamda, budur. 2 Merkezr planlama anlayt.$1nda, tOketici tercihlerine esneklik kazanchnnaktan cok, uretim hedeOeri d~ltusunda iiretimin ger~eklC$tirilmesi asild1r. Bu durumun enflasyonist etki yapmamas1, karaborsa tehlikesine kars1n -veya varhg1n1 kabul ederek- tOketim mallann1n tahsis edilmesiyle olanaklid1~. BOylelikle, ayn1 zamanda, iiretim mallan lehine kaynak tahsisi yap1labilmektedir. Sonu~. elde potansiyel harcamalann 6.ili harcamaya dOnii$me olas1hginda olan milyarlarca para demektir. Tiiketici isteklerine yan1t venne durumu potansiyel talebin fiili talebe dOnli$mesi de.mektir ki, nispi fiyatlann liiketim mallan lehine de~$mesi anlam1na gelir. Bu, enflasyon yan1nda stagflasyonist etkiye de donli$ebilir. Sosyalist ulkelerdeki ctkmazlardan bir tanesi de bOyle bir sonucun ortaya ~kmas1chr. I
Birikim 12 1NISAN1990
• I
yalist ulkelere yans1d1gi ve ozellikle ilgilendirdigidir. Sosyalist ulkeler ac;1s1ndan etkinlik sorununun bir diger onemi daha vard1r: Sosyalist ideallerin ( e~itlik). ikcisadi eckinlik (ozgurliik) sorununun c;oziimiinden hareketle bir arada olabilirliginin goscerilmesi. iKT iSADi ETKiNLiK NEDi R?
Kuramsal duzeyde iktisadi etkinlik sorunu genellikle iki ba~hkta tart:1~1lmaktad1r: a) Degi~imde etkinlik, b) uretimde etkinlik. Geleneksel iktisadi eckinlik sorunu daha c;ok degi~imde etkinlik anlam1ndadrr. Yerle~ik (mainstream) iktisatta ifadesini bulan etkinlik, kaynaklann dogru tahsisi olarak can1mlanmaktad1r. Tan1m, F.A. von Hayek'te "sec;i~ manug1" kavram1yla adland1nlmaktad1r. Dogru kaynak tahsisinin olc;iitii, kaynak tahsisinin tiiketici isteklerini yans1tabi!mesi, ka~1layabilmesidir. Bir diger deyi~le, tiiketici isteklerine yarut veren kaynak dag1hm1 (nispi fiy;itlann cuketici tercihleri dogrultusunda degi~ebilme esnekligini goscermesi), kttltk sorunlanna neden olmaks1z1n kaynak tahsisini saglar. Ozellikle 1929 eko.nomik bunaltm1 ile birlikce degi$im temelli iktisadi etkinlik analizinin gec;erliligi tar· t1$ma giindemine geldi. 13una gore, degi$imde iktisadi etkinligin saglanmas1, yani dogru kaynak tahsisi siirecinde piyasa ekonomisi, ekonominin bunal11na girmesini onleyememektedir. Neden? Tiiketici tercihlcri dogrultusunda uretim yaptln1as1 l.iretimde dogru kaynak yarattlmas1 anlam1na gcltncycbilir. C:cli$ki, uyumsuzluk yaratarak, "piyasa anar$isi"nc yola<;ar.ik ckonominin bunahma girmcsinc ncdcn olabilir. Bunaltm, "dogru" kaynak tahsisi yan1nda "dogru" kaynak yaratma, <.lcgi~im yan1nda urct11nt' c1ncn1 vcnncnin gcrckliligini g<istcrdi . ()rnl'gin Orctin1c.Jc bcl irsizlik sorunlann 1n azalttlmas1yo ll an .ara~t1nlt11aya ba~ land1. lJn:tirndc c.Jogru kaynak yarat tlrnasr kapitalist ulkclcrc.Jc "ikna" (Kcyncsci anlarnc.Ja kullan1yoru111), '><>'>yal i'>I ul kclcrc.Jc ''kom Ula l'ktlll<llll isi" \t'r~·1·vcsi 11 dr tlt·vlt·tin ckonorniyl' 1nflc.Jahal1·sin1-, kaynak yara11na'>t '>lllT< inc yo ht\ I1. Ay111 y1ll..1rda '>O'>yalizn1 v1· k.1pt1.1lizn1d1· 1·tkinlik -.orununu iinc <;1kartan iki ak11n g1·l 1~t 1. Birincisi ().l~1ng1· v1· drg1·rll'ri taral1ndan ilt·ri silrCtlt·n dl'gi~i111d1· l'tkinltk ~l'r~1·v1·-,indcki sosyaliz111 (piyasa sosyali:rni). digrri dl'gi"?in1 yanrnda C1rt•ti1ntk· 1·tkinligl' iinl' tll Vl'rcn kapi 1ali zr11 anlay1~1J1r . 1 (;(irCt~ll' r, sosya li z1n pla 11la111a-pi yasa, ka pi ta Iiz 111-pi yasa-plan la1na tar! 1~ rn:rla n 11111 hirliktcligi sorun lannt grtndl'llll" gl'lirdi. A111a iki giirfl'? dc fazla ragh1·t hul111ad1. (lrl'ti111vt·1h·g1'?1111d!' ik1i-.adi ctkinlik son11111. kayn:1k tah-.isind1·11 ~ok, kaynak ya 1~11111a(hi1yi1 11u") lt·h11H· gt·li~ti . l lyg11la111ada, nn·1ir11dt• l'tkinliklt"ll c,ok, nn·11111i ar11n11a ytlnf111d1· ( 1ni1dahalc, pla11l:1111a) 1:111 r-:-111:1 "h111i ... ( lrrii 111111 ar11rrl111:1-.r payla-:-1111 -.11r11nla11yla hirlikrc
"etkinlik" yerine ·'buy\ime" ve "bol0$ilm" sorunlanna onem verilmesine neden oldu. Buyume ve bolu$ilm sorunlan iktisat politikalar1 yantnda, ikcisat kuramlann1n ana ugra$1St oldu. Geli~tne, l 970'lere dek fazla bir sorun c;1karmazken, l 970'lerde bunalunla kar~1la$l1.
Sorun, c;ozumu hakktnda ipuc;lan vennektedir. Tek ba~1na degi~imde etkinlik, uretimde ed<lnligi, uretimde etkinlik de tuketimde etkinligi garanti etmemektedir. Sorun, ikisinin bir arada gerc;ekle$ebilirligi \·eya bunun olanakh olup olmad1g1d1r. Vanlan nokta. l 930'lara benzer bic;imde sosyalizm, planlama. piyasa (ayn1 durum kapitalizm ic;in de gec;erli) ili~kisini tart1~ma gundemine c;ekmektedir. Yine, benzer olarak piyasa sosyalizmi ve Keynes'in Post Keynesci versiyonunu gundeme getirrnektedir. 0 halde, iktisadi etkinlik sorununu biraz daha ac;1nakta yarar vard1r. Kaynak tahsisi ve kaynak yarat1lmas1 sorunu. bunun nas1l yap1lacag1n1 ve koordinasyon sorununu gundeme gecirmektedir. Hemen belirtelim ki. sorunun c;ozl.imf1nde 6ne1nli olan "dogru" yap1lmas1d1r. Neo-klasik iktisatta one surulen gon1$. kaynak tahsisinin piyasa mekanizmas1n1n koordinasyonunda yap1lmas1 gerektigidir. Denge analizi c;erc;cvesinde dengcyc ula~1lmas1, tahsisin dogru yap1ld1g1n1n gostcrgesidir. Marshallc1 anlamda uzun dOnc1n dengesi. \\'alrasc1 anlamda "tatonne1nent" siirccindc olusan dengc (dcngc fiyatlan). dogru kayn.1k tahsisini gosterir. Tahsistc tC1kctici istcklcri cgc1ncn ol1nusn1r veya l'1ylc ilcn ~llrCtlf1r."' Fakat dcngc anah:indc tarusilagclmcktc olan ve <;6:lln1ii t1lduk(·a :or. y.1sa1ns.1l bir sorun vard1r: Ol'ngl' anali:i gcr<;l'ktl' dur.1g.1nltg.1 kars1ltk gcltnt·ktl·dir. C:r1nkr1 dt·ngl')'l' ulas1lchg1na g0rl'. dcngeyi dl·gistinncyc gcrck ynktur. l3(i)·lccc toplu1nsal ili~kileri11 vC1cut buldugu so1nut :a1na11 (tarihsel za1nan) Vl' degisi1n (i1;scl dcgisi111) go:ard1 cdilerck za rnans1: (veya gen,:cktc :an1ans1:) anali:ll' 1;altstl111ak1ad1r. l)11lay1s1yla c.ll'ngl· .1nali:i yoluyl.1 ,·e piya-.:111111 k11ordi11asyn11u aractl1g1yl.1 ger\t·klt·~l'll iktisad i t'l kin Ii k (l"1:f11nf1 sonu11 :.1111,1111 •v.1ns111n.1:. ik11s;id1 t•tktnlik sorununun i;1"'l:ll111f1 dl1grultusunda il1·n hir .1d11n. Av11stlll)'a (.)kulu k.1yn.1kltd1r. Ba:1 iktisatc,·!lar1-;1 11l'o-klasik iktis:ll i1;indl· l1l1nad1~1 ill·ri sill itlt·n 1\vu-.1ur")'a ( )kulu. dt'ngr ;111ali:ini kt'1'rdin.1s1 ik111n,i. g1111i1111i1::lk l\i,.1l\1·) 11 ..,..-; ,,I.1r.1k .1dl.111d1nl.111 ik11 '·"~·1l.111·a ik n 'iirflk11 , ... l\1·,·11<·,·i11 11> \i \k v.1v111l:111:111 n1.1. . k.1J.-,1111 1,·1n,·I .11.111 gt1rfi~1i1r lln gi\ri1"1,·. ""gcknd•,.1·r· l\,·y 11,.,,, )'<>111111l.1rd.111 f.irklr 1>l.1r.1k 1k1i,.,1d1 1•1ki11lik '''n11111 1>r· l.l)':t ~1k111.1k1.1d11 . i\111.11' v1ll.11d.1 t.1: 1.1 1.11.111.11 h11l111.1d1 l 1l..111ltk 'l'l 1111111111 1·i111· (lk.11:111 1\1·\ Ill"'< I h11 \ .11..J.1"1111 1(111 hk: I I 1t·11. ""1'1).l'.1>-1 l\lf11l.1lr.1k11111 lu·11·klilrA1 ( l:n111<· l\•,.1 1\1·1111·,1 1 1\11 Y.11..l.1"1111··. ik1i,.,11 D1·rg1,.1. ::011h.11 t •>1'1>. , i. l t> I l 1111:-111 d1·11g<· lty.111.111111 l\l.11,·d.11..1 .111J.1111d.1.1111 ...11...1>:clltkk l\l.11,h.11111 11: 1111 d1111,·111 dl't1g1· llv.11l.111 1lt- l\t.11,·d.1l..1 k.il 1>r.111· l.111111 ··~11 k1l.111 i11 c11111 liy.111.111 .1".1A1 n1k.111 ·" 1111111
JS
36
yon sorunu c;erc;evesinde geli$tirerek piyasa siireci analiziyle piyasa mekanizmas1na dinamizm katarak ve somut zamanda c;ah$arak iktisadi etkinlik sorunu-• nu c;ozdugu iddias1ndad1r. Denge yerine koordinasyonun ikamesiyle ula$tlan sonuc;, iktisadi etkinlik sorununu c;ozebilir mi? Kan1mca, Avusturya Okulu taraf1ndan ileri surulen c;Ozum, ileri bir ad1m olrnakla birlikte, dogru kaynak tahsisiyle ilgilidir. iktisadi etkinlige degi$im ac;1s1ndan yakla$1lmaktad1r. Bu sorun, daha once sordugumuz '>Oruyu tekrar sordurmaktad1r: Degi$in1de etkinl ik, urctimde etkinligi garanti eder mi? Avusturya Okulu, bu soruya yan1t vennekten c;ok, devletin kaynak tah'>i'>inc kan~mamas1n1n uretimde de etkinligi saglayacag1, dolay1s1yla sonuc;ta gene! olarak iktisadi etkinligin gc n;:ek l e~ec:egi bic;iminde goru~ bildirmcktcdir. Bu baglamda l 970'lerde ortaya c;1kan bunalim , dcvletin uretim ve degi$ime mudahalesi nden kalkarak ac;1klanmaktad1r. Keynes, degi$im yan1nda uretimi iktisadi analize katarak etkinlik sorununu kaynak tahsisi yan1nda kaynak yaraulmas1 c;erc;evesinde ele alma ugra$1S1nda olmu~tur. Aynca, Keynes'in l 930'1ardaki "piyasa sosyalizmi" tart1$malanna sempati ile bakmas1 Keynes'de etkinlik sorununun ihmal edilmediginin gostergesidir.5 Arna fi1liyatta Keynes'in bu yonu ihmal edilerek etkinlik sorunundan c;ok veya yan1nda bii.yl.1me ve b6111$11m sorunlanna ag1rhk verilmi$tir. Keynes'deki etkinlik sorununa verilen onemin g6zard1 edilmesi, yattnmlann sosyalizasyonu (kavram Keynes'e ait) yakla$1m1n1n yanh$ yorumlanmas1na neden olarak Keynes ve devlet mudahalesinin neredeyse e$anh olarak kullan1lmas1na sebep olagelmi~tir. Bu durum, degi?imde tO.kerici isteklerine yan1t verilmemesi, burokrasinin artan egemenligi, piyasadaki geli?melere kaf$1 esnek olmama gibi sorunlara kaynakhk eden etkenleri yaratml$llr. Kan1mca, Keynes'in yapmak istedigi, uretimde etkinligi saglarken, degi$imde iktisadi etkinligi korumakur. Fakat bir ko~ull_a, Keynes, neo-klasik iktisatc;ilardan farkh olarak degi?imde iktisadi etkinligin uretimde iktisadi etkinligi garanti etmeyeceginin bilincindedir. Ashnda gozardt edilen bic;imiyle bunun tersi de dogrudur. Oretimde iktisadi etkinlik, degi$imde iktisadi etkinligi garanti etmez. Ozellikle sosyalist ulkelerde ya$anan bunahm1n kaynaklanndan birisi olarak degi$imde etkinligin gOzardt edilmesinin Onemli oldugunu dii.$0.nuyorum. Daha onceki bir c;ah$mam1zda6 kapitalist ulkeler ac;1s1ndan Ke) nesci uretimde ve degi?imde iktisadi etkinligi one c;1kanan bir model geli?tirmeye c;ah$t1k. \ 'ard1g1m1z sonuc; $U idi: ~ispi fiyat yap1s1n1 beli1 len1ey~n . ama etkileyen kamu giri$imciligi anlay1?I (orta buyii.klO.kte ftnnalar) degi$imde ve uretimde etkinligi saglayabilir. Bu makalede durum biraz farkh. Amac1m1z sosyalizm ac;1s1ndan konuya yonelmek.
Yalniz $U onak nokta var gibi g6n1nii.yor: Keynesci (Pic;le?tirilmi$ Keynescilik) iktisad1n bunabm1 ile sosyalist ii.lkelerdeki bunahm aras1nda bir ili$ki kurulabilir. Sosyalist ulkelerdeki bunabm1n "Keynesci iktisadtn" bunahm1na baz1 noktalarda berizedigini dii?iiniiyoruz. Her $Cyden Once soruna dunya ekonomisinin biitunlugu ac;1s1ndan yakla$1ld1g1nda berizerlik daha iyi ortaya c;1kacakor. iktisadi etkinlik sorununun e$itlik temelinde g6zard1 edilmesi sosyalist ulkelerde kuyruklarla simgelenen tukerici istt.>klerini kaf$1layamama, teknolojik gerilik, dinamizmden yoksunluk, burokrasinin artan egemenligi, ekonomideki geli$melere tepkinin yava$hg1nda (ve/veya gecikerek tepki gosterilmesi) ifadesini bulmaktad1r. Bu durum, iktisadi etkinlik, piyasa, planlama ve devlet (mudahale) ili$kilerini gii.ndeme getirmektedir. iKTiSADi 'ETKiNLiK SORUNU VE PiYASA
Degi$imde dogru kaynak tahsisi ve ii.retimde dogru kaynak yaraolmas1 g6n1$li "dogrunun" olc;urunii.n konulmas1n1 gerektirmektedir. Tercih, ruketici isteklerine yantt verilmesi ve uretimin buna gore ayarlanmas1 dogrultusunda ise, varolan veya kurulacak mekanizman1n bunu saglamas1 gerekir. Bu konuda iki altematif mekanizma s0zkonusu: Piyasa ve planlama. Piyasada temel olan, bireysel 6zg11rlii.krur.7 (Tuketicilerin yonlendirilmesi gerc;egini gozard1 ermeden) ruketici egemeniigi, cuketici ozguriugunun simgesidir. Piyasada ruketici istekleri c;erc;evesinde ii.retimin yonlendirilmesi, tuketici isteklerini bilemeyen onceden yakalayamayanlann yok olma (zarar, iflas) ile kar$t kar~1ya olmalan anlam1na geliyor. Dolayis1yla k.ar, dogrunun olc;utu iken zarar ve daha otesi iflas, yanh$tn olc;urudur. Etkinlik sorununa planlama ac;1s1ndan yakla$1ld1g1nda, tukerici tercihlerinden c;ok, tepe yoneticileri5 H . ~linsky. JM.Keynes, ~\cmillian . 6 E.Eren. a.g.d .. s. 7-16. i
1975.
Birersel ozgiirhik geni$ bir ka\Tamd1r. Gene! olarak U\ nirlil bireysel ozgiirlukten sozetmek olas1d1r. U.Komai. "indi,;dual Freedom and Reform of the Socialist Econom""· . European Economic Reviev.-. 32.1988. s.23 7-267). Ekonomik. politik ,.e entellektuel ozgl"irlilk Burada onem ,·erilen. ekonomik ozgurlOktllr. Elbeue ekonom1k o:giirlok ,.e diger o:giirlukler aras1nda bag "ard1r \'C \'e~·a \'aroldugu iddia edilmektedir. Arna sorunun bu yan1 makalenin amac1 d1$1ndad1r. Komafn1n behnogi gibi. (ekonom1k anlamda) bireysel ozgiirlugu azaltan 1ki temel nedenden so: etmek olanak11d1r: a) Burokratik s1n1rlamalar. b) kithk. Bireysel o:giirluk don ba$hk alunda toplanabihr: l ) ~lulkiyet ,.e te$ebbus 6:gurlugu. 2) i$. meslek. \ah$ma saatlerlnin se\1mi. 3) ruketici tercihi. 4) tasarruf \'e yaonm o:gurlugu. Bu makalede bireysel o:giirliik sorunundar. \Ok iktisadi etkinlige agirhk ,·erild1ginden niketic1. bire~·sel o:giirlugun gos1erges1 olarak ahnffil$UT. Piyasa sosyali:mi u:erine ~·apma~, umdugum daha geni$ bir \ah$mada sorunu daha geni$ olarak tarn$acagim. Birikim 12 It. SA\ · 99 0
nin (bC1rokrasinin) istcklcri dogruhusunda urctimin yap1hnas1 sozkonusudur. Bu anlamda ctkinlik, burokrasinin t•xante ongorulcrinin expose gcn.:ckle$mCsidir. Aina one i;1kan, Cilkctici dc~il, bCtrokrasidir. "Dti~ru"nun oli;utu, burokrasi tercihlerinin uretimc ve ttiketin1c yans1mas1d1r. Tcrsi gci;crli degildir. Cunku tcrsi durun1da degi$cn, tukecici isteklerini ka~1 layacak esneklik gereklidir. 0 zaman da onun adt planla1na olmaz. Dolay1s1yla tiiketici tercihlcrinin yansn1lmas1 ac;1s1ndan iktisadi ctkinlik ile piyasa aras1nda yaktn bir ili$ki vardtr. Bu noktada bir soru akla gelebilir. Nic;in planlama merkezi olarak dil$iinulmekte, ademi merkeziyeti.;i planla1na dikkate ahnmamaktad1r? Kan1mca, sorun degi$memektedir. Ademi merkeziyetc;ilik genellikle iki anlamda kullan1lmaktad1r: idari ve ekonomik. Planlaman1n kendi ic;indeki altematifi ekonomik ademi merkeziyetc;ilik olamaz. Cunku ekonomik ademi merkeziyetc;ilik piyasan1n kar$1hg1d1r. idari ademi merkeziyetc;ilik, nihai olarak merkezile~en ademi merkeziyetc;ilige don\i$mektedir. idari ade1ni merkeziyetc;ilik, iktisadi ajanlar aras1nda koordinasyonun nas1l saglanacag1 sorusunu gundeme getirmektedir. Koordinasyonun saglanmas1 ancak iktisadi (ve politik) kontrolle olanakhd1r. Bu ac;1dan merkezi planlamadaki hiyerar~ik ili~kilere altematif olan ademi merkeziyetc;i planlama, tekrar hiyerar~i ye neden olmaktachr. Yatay ili~kilerin egemenligi sozkonusu olamamaktad1r. Yatay ili~kilerin egemenligi, hiyerar$ik ili~k:ilerin varhgi gerc;egini yadsimadan ekonomik ademi merkeziyetc;ilik de s6zkonusu olabilir. 6zetle idari ademi merkeziyetc;ilikte de nihai kararlar tepe yoneticileri, biirokrasi taraftndan ahnacaknr. Cunkii koordinasyon ic;in kontrol gereklidir. Bu da beklenen ya da istenenden farkh olarak merkezile~ me sont1cunu dogurmaktad1r. Aynca ademi merkeziyetc;i planlama, merkezi planlama gibi esnek degildir. iktisadi ajanlann siirec; ic;inde esnek olmalanndan soz edilemez. Cunku exante olarak ahnan kararlann expost olarak gerc;ekl~mesi beklenecektir. Siirec; ic;inde karar degi~ikligi oldugunda, koordinasyon sorunu nedeniyle, uygulamaya yans1mas1 c;ok zordur. Dolay1s1yla ekonomik degi~melere, tiiketici isteklerine hemen tepki gostermesi uzak bir ihtimaldir. Bu durumda idari ademi merkeziyetc;ilik de merkezi planlama kadar kithk ekonomisini temsil etmektedir. iktisadi etkinlik ve piyasa aras1nda onemli bir bag s6zkonusu olduguna gore, bunun sosyalizmde de gerc;ekle~ebilirligini taru~mak gerekir. Tam~man1n sosyalizm-iktisadi etkinlik yonune gec;meden vanlan sonucu belinmek istiyorum: iktisadi etkinlik, uretim ve degi~imde hemen tepki olanagin1n yaraulacagi, ilerlemeyi gorenlerin odiillendirilecegi bir mekanizma ic;inde olanakl1d1r. Bu politik ve iktisadi kontroliin as-
gari ol<,:udc oldugu yaptlanma ic;inde gerc;ekle$ebilir. SOSYALiZM VE iKTiSADi ETKiNLiK SORUNU
Sosyalizmde iktisadi etkinligin saglan1p saglanamayacag1 one1nli bir tarU$ma konusu olmu$tUr.8 Kan1mca, sorunun bu yonundcn c;ok (veya yan1nda) etkinlik ~orununu n oncmi vc gcrckliliginc ag1rhk verilrnc~i gcrt·kir. Bu yonuylc '><>run, gcrc,ekte yeni degil<lir. (;t•rt·k sosyal dt·n1okrJ1 gt·n·k '><>'>yalist gelenekte dcgb~i1ndt· vc iire1i1ndc l"tkinli~1 i'>nl' 1.1kartarak daha c~itlikc;i hir dlinyada ya~a111a ar.1y1~lan olmu~tur. Ara- · y1~lan n ba~lang1c1 na _I ••Walra..,·1 11111r1111ak 111Ctmkun<lC1r. Walras, bayaA1 , hurjltva ik1i ...ad1 olarak adland1nlan nco-klasik iktisad1n Mcngrr v1· lrvon-.'la birliktc kuruculanndan biridir. Ay111 za111anda piyasa so!>yalizminin onciisu olarak adland1nlahilir. Nto-klasik iktisat ic;inde Walras gelenegindc bir <;izgi de sosyal demokrasi yonundedir. Von Weiser, K.Wicksell, G.Myrdal,j .M.Keynes c;izgisi olarak adland1rabilecegimiz bu gelenek Kautsky, Bernstein geleneginden farkhdtr. Neo-klasik iktisat kaynakh gelenek, piyasaetkinlik ili$kisinde sosyal demokrasiyi yorumlamaktad1r. Boyle bir yorumlaman1n, piyasa-sosyal demokrasi ili$kisinin gerc;ek konumu ac;1s1ndan diger <;izgiye gore daha dogru olduguna inan1yorum. L.Walras, neo-klasik iktisad1n kurucusu olarak Marx'taki ifadeyle "bayag1" iktisad1n kuruculanndan biridir. Geli$tirdigi gene) denge analizinin, giinumuzde "Yeni Klasik iktisat"1n yukseli$iylc yerle$ik iktisat anlay1$1n1 temsil ettigi ileri siiriilcbili r Gcrc;ekte, genel denge analizini geli~tirirken Walras'1n kafas1ndaki dii$iince, "piyasa sosyalizmi"dir.9 Walras, ii<;lii iktisat aynm1 yapmaktad1r: a) Pur iktisat, b) uygulamah iktisat, c) sosyal ekonomi. Walras'1n sosyalizm anla)'1$1 sosyal ekonomi goril$iinde yans1r. Buna gore sosyal ekonomi, normatiftir. Adalet ilkeleriyle ilgilidir. iktisadi yasalar iiretimde gec;erli olmakla birlikte, bolii~ilmde gec;erli degildir. Bol0$iim, toplumsal ahllik ve adalet ilkeleri tarafindan ko$ullan1r. Walras, iiretimde laissez faire ilkelerinin gec;erli olmas1 gerektigini savunurken, bolu~umde toplumsal reformlann gec;erliligini ileri siirmektedir. Bunun ic;in geli$tirdigi model, toprag1n kamu mulkiyetinde olmas1, iicretlerden verginin kaldmlmas1, tekel guciiniin k1nlmas1 ve guc;lii kooperatif hareketidir. Toprag1n kamu miilku olmas1, topragin kiralanmas1 olanag1n1 saglayarak, buyuk giri~imleri engelleyerek tam rekabetin adalet ve e~itlik alnnda i$lemesini garanti alnna alacakt1r. Tam 8 E.Eren, "iktisadi Etkinlik Sorunu. 0 .Lange ' 'e Avustul') a
Okulu", iktisat Dergisi, Ocak-Subat 1987. s .3-20. D.Lavoie. Rivarly and Centr 11 Planing Cambridge Universty Press. 1986. 9 E. Eren,"L~on Walras ve 'Bilimsel Sos)•ahzm · Anlar1~1'". ~1aliye Yaz1lan, Mart-Haziran 1989, s. 40-44.
J]
rekabetin adalet ve e~itlik alunda i~lemesi, esaret kaynag1 olan i.icretlilerin vergilendirilmesine gerek b1rak1nayacak. tasarruflan artnracak. i.iretimi te~,·ik edecektir. Boylece \ Valras, ki.i<;iik olc;ekli firrnalar temelinde bir sosyalizm modeli savunmaktad1r. Modelde, topragtn mi.ilkiyetinin kamuya ait olmas1 ya~amsal bir i~leve sahiptir. Walras'1n sosyalizminde mutlak anlamda olmamakla birlikte (Walras i<;in bireysel inisyatif asloldugundan tnutlak e~itlige kar~1d1r). toplumsal adaletin saglanmas1yla fi.rsat e$itliginin garanti edilecegi ileri si.iri.ilmektedir. K1sacas1 Walras, yontemsel bireyselcilik (laissez faire) ve politik' toplumculugu (sosyalizm) ic;eren bir model geli~tinnektedir. \.Valrasc;1 iktisat geleneginde £.Barone (l 908)'un sosyalizmde iktisadi etkinligin saglanmas1n1 \\'alras c;errevesi nde ileri surdt:1kleri iddia edilebilir. AYnca <\\', , n1 donemde ·Avusturya Okulu'ndan \\'eiser'1n kafas1nda da liberalizm temelinde toplumsal adaletin s<1glan1nas1 gerektigi gotii~u olduguna $l.iphe yoktur. Pi)'asa sosyaliz1ni uzerine ikinci tart1$tna yumag1. 1920 ve l 930'lara aittir. Tart1$1nada dikkati c;eken isi1nler ~unlard1r: \\'alrasc1 gene! denge anali:i c;erc;evesinde sunulan piyasa sosyali::mini ele~tiren AYUSturya Okulu iktis<1tc;tlan i\1ises. Hayek ve k1smen L.Robbins ve i\!arksist iktisatc;1 i\l.Dobb; saYunucular f.T<1Ylor. H.D.Dickinson. A.Lerner. E.F.Durbin. , 0.Lange. Tart1~1nan1n bir one1nli yan1. l 930'lara tekabiil et1nesi Yey<1 yogunla$1nas1d1r. Bu y1llar kapitali:1nde dcvlct 1niidahalesinin gerekli oldugu. sosyali:1n ,·e 1nerkc:t pl<1nl<11nan1n birlikteligi g6ri.i$lerinin yeni yeni yayg1nhk ka:ann1aya ba$lad1g1 done1ndir. Orncgin. 1930'\arda Troc;kist se1npati::an1 olan A.Lerner 1l1 nco-klasik iktisattan hareketle sosyali:1nde iktisadi ctkinligin gcrc;ekle$ebilirligi u:erinc bir 1nodel geli$ti,nnc c;abas1 ic;indedir. Tart1$1nada one c;1kan ll1l)dl'L O.L1ngc:ye aittir. L1nge'in 1nodeli. 1936. 193 7'dl' Rcvic'v of Econon1ics Studies'dc yay1nlan1n1~t1r. L111gc. nll1clclini \\'alrasc1 genel denge anali:i H:erinc kur1naktad1r. i\lodclde. \\'ah~1s'daki "tatonne1nent'· sflrccindl·ki tcllalin i$1CYini ycrinc getiren i\ll'rkc:\' Planla111a 1'urulu (i\IPK) dcngl' sagh1y1c1 l1\;1rak ya~an1s.1l bir i~\c,·l' sahiptir. :\r: \'C talcbi C$itlcyccl'k bi~·i1ndc. 1i'1kl'ti1n n1allannda piyasa. f1rl'ti1n 1na\lannda 1nuha:;cbl' tlya1t1n11111 i~lcdigi dl·ngc fiyatlan tc1nclinde bir 1nodl·I sunuhnaktad1r. L1ngc. \\'alt~1s'dan bir ad11n daha ilcri gidl·rck. sosyali:1ndc gclir payla$11n1111n ikti:;a1 ilkl'll·ri ~·l'l\'l'\'L'sindc bl'ilii:;aiinihnL'Si gl'l'L'ktigini bclinir. (:i'111ki't b.'.'lylL' bir dag111111. kapitali:1nin tcrsinl' Sl':;y:1li:n1dl' L':::itsi:lik 11l'dcni dci:.il. 1;1111 tL'rsi11L'. c~it lik s:1illa\'acakt1r. L111~l' •'ctirik·11 l'll',"tirill·""' , .. ll1L)dcli11l' ~ 11 Yaln1: i..:. Rl1r;1t;1Y 1 ~ t;tri hurada incclc1nL'\'l'l'Ci!,i:. , r;tf111dan. l .:111~l'·111 piyasad:tn pt111lan1:1y:1 k:l\·d1~111d:111 h:H'l'kl'tll' ill·ri :;flriilt'll bir giirii:::ii. k1:;.1c;1 tan1:;;1n:1k isti\'l1ru:. Bt,r:tt.1'" :::u giirii:::ii hl·lirti\'l'r: stisY;t. . "l'i\'asa . .
.
.
38
.
lizrni"nin en i)i bilinen teorik modelini 1936 ~ihn da in$a etrni$ bulunan O.Lange, olumunden sonra (l 967'de) yay1nlanan bir makalesinde. uretim gU\:lerinin yaygin bilgisayar kullan1m1na imkan ,·erecek bir geli$mi$lik duzeyine geldigi sosyalist toplun1larda ekonomik yonetimde piyasa mekanizmas1n1n gereksiz olacag1 gorl.i$iine kaym1$ gorunmektedir. "(1936'daki) denememi bugun kaleme alm1$ olsayd1m ... Hayek ve Robbins'e $U yan1t1 Yerirdim: Simultane denklemi bir bilgisayara Yerelim: c;o:u1nu k.isa bir zamanda ahnz. Hantal tatonnementS ile piyasa sureci bugl.in demode gorunuyor. Ger\:ekten de bu elektronik oncesi c;ag1n bir hesaplama aleti kabul edilebilir... Sorunu iki baglamda tarU$mak olanakhd1r: a) Lange'1n ileri surdiigu gibi bilgisayar. piyasan1n yerini alabilir mi? b) ~larksistler. ortodoks (bayagi) iktisatla a~· n1 $eyleri, tni soyluyorlar? Birinci tartt$mada. bilgisayann bireysel zeka. yarat1c1hk. inisyatifin yerini alamayacag1. bunun insani oln1ad1g1 ileri suri.ihnektedir. Aynca bilgisayar yoluyla bulunan c;o:litn. "tatonnement'' si.irecinde oldugu gibi. denge anali:ine yoneliktir. Denge analizi. denge yerine. belirsi:lik. beklenti Ye bilgisizligi on plana c;1kartan dengesi:lik anali:i te1nelinde terk edilmektedir (Ayn1 durum. yeni piyasa sosyalizmi yorumlan a\:1s1ndan da gec;erlidir). Bu ac;1dan. bilgisayar yoluyla saglanacak koordinasyon. a11cak denge anali:inin egemen oldugu. J.Kornai 1.1raf111dan ileri si.iri.ilen "entellektuel dene\'. .. anlan11nda saglanabilir. Somut iktisadi ili$kiler ise. e~anh denklemlerin e~itlenmesi ile degil. tirethnin :an1an ald1g1 degi$itn Ye yat1n1n1n <1yn1 anda gerc;ekle~1nedigi. bugl1n y~1111nda gelecek Sl1runlar1111n Cine <;1kng1 kl111tr:1t eko1101nisi c;erc;e"esinde Yiicut buln1:1kt;1d1r. :\ync.1 b\.i,·le . bir c;l'1:(i1n. :a1na11s1:d1r. ..\Ync:1 . ins.111\;11111. bi!gisayar c;\.'l:C11nleri dl1grultusund:1 da,-ra111~ gL'\stcnnc. ' si beklen111ektedir. Degi$itnlerc ccpki g0stcrtnl' 1.'hnad1g1ndan (l1lsa bile bu. bilgisayar prL1gr:unl.1n b:1gla1111nda l1labilir) statiktir. dina1nik dt'gildir. . ' Ikinci nokta. ~L1rksis1h::ri11 1.'l'll,dl'ks iktis:11!:1 ;1,·111 ~l·ylt·ri s\.'lyle1nelcridir. 1.• Bilgisayan11 piyas.111111 y~·ri11i alabilcccgi11i bclirtn1l'k. dL'11S,C :tnali:ini k.1bul cth' :\.Lerner. "'.\t.1r~in:tl ('"'l Ptidn!! in 1hc l').l\Y', :\111,·rir.tn Econon1ir Rl''il'\\' Pap.:rs ;tn d pr,,r,•,•din!!S. l'7. l 'l ;'~. ::.235-
239: E.Erc n. a.g.d. I l Ek~1irikr i1;in bk:. E.Er,·n. a.~.d.: ·D.Liv,,i,-. .1.~.L'. l\ ... .. ... - K.8,,r.\l:tv. "Piy:1s:1 "'' S1.':'y.1li:n1 l·:,•rin<"'. 11. T t': . H.1:ir.1n l tl~~. S. l) • .!tl.
1' Rn k,,1n1d.1 :\.:-\'""" E.'.\ t.1ndd 1.1rt1~n1.1s1 '"·r,.,.,·,·,:ind,· '.ik: . P .El::.,n. " '.\ 1.trk,·t :;,,d.11isn1 ,,r ~,,d;tli,:.lli,,n ,,f th,· '.\t.1rkct''. :-;,·w L,·f1 R,·"il'" " :--;,""'1nb,·r-D,·,,·111b,·r. 1..:iss. 3--14: .t\Tl(.1 bk:. 1.;.1 h1d"s,,n , Th,· Dl'tlll1rra tir Er,,n,,111\'. P,·n..:uit; 3,,. ,1k,:. 1LlS-1. T.tt11~n1.1n1n k,·ndi,:i i~·in bk: . :\.~'""" "~t.1rx. Pi:\~\t:'ll':' I L)S;. \',t:'.t \'t' \'.1111l.1hilir s,1,:\',11i:111''. ikrisat Dcri.:isi. • • ::.2-;-..;5. E.'.\t.tndd. "S'''""11ist Pl.1nl:nn:1n1n S.n·un11,:11". ikti· •
.
ll i r i k int I :! I N I S ~ N l 9 9 0
•
(bireysel-tiiketici), ozgurluk ili~kisi, sosyalizmde iktisadi etkinlik (bireysel-tiiketici), c~itlik-6zgurlu k ili~ kisine dOnii~ecekti r. Bu, bir anlamda c~itlik ve ozgurluk aras1nda varoldugu ileri suriilcn bir arada olamazhk goru~unu reddeden, bireysel ozgurluk temelinde firsat e~itligini saglama ugra~1s1d1 r. Du~unsel c;aban1n somutta hayat bulup bulmayacag1 bir diger sorundur. Sorunu!'l bir diger yonu, bireysel ozgi.irli.ik ve demokrasi ili~ki sidir. Bireysel ozgurlugi.in somutta dcmokrasiyi garanti etmedigi ac;1knr. Yaln1z, biraz degi~ik ac;1dan yakla~1h rsa, piyasa-bireysel ozgiirlukdemokrasi baglanus1 kurulabilir. Piyasa ekonomisine sahip c;ok say1da otoriter iilke ad1 sayilabilir. Arna c;ok say1da demokratik ulke de vard1r. Ayn1 c;1karsamay1, merkezi planh iilkeler ac;1s1ndan yapmak olanakh degildir. Bu, bizi, etkinlik sorunu ile birlikte ozgi.irliik sorunu ac;1s1ndan da planlama ve piyasa ili~ kisini dii~fl nmeye gotiirmektedir. Klsaca, sorun, piyasa-etkinlik-Ozgurluk ili~k:isinin ~itligi de ic;erecek bic;imde varolup olamayacagid1r. Simdiye kadarki uygulamalar, ozgflrlugun ~itligi, ~it ligin Ozgi.irli.igii garanti etmedigini gostermektedir. Kan1mca, ikisinin bir arada olamazhg1 bir yana, saglanabilecegi dogtultusunda d i.i~iinmek, hayata gec;irmek ic;in c;abalamak gereklidir. Biitiin· bunlar, butiiniiyle piyasan1n planlaman1n yerini almas1 anlam1na ahnmamahd1r. Degi~im yan1nda, iiretimde etkinlik sorunu her zaman devlete ekonomide etkileyici (ama belirleyici degil) rol yi.iklemektedir. Aynca somut iktisadi ili~kilerin yalniz yatay ili~kiler arenas1nda yflriitiildiigunii ileri siirmek kolay degildir. Arna sosyalizm, kapitalizmden daha ileri giderek gerc;ekten yatay ili$kiler arenas1 olmahd1r. <;unku kapitalizmde butun ileri siiriilenlerin ter• sine, yatay ili~kilerin yan1nda hiyera~ik ili$kiler varhg1n1 yogunluguyla deva1n ettirmektedir. Sonuc; olarak, kapitalizmin altematifi hiyera~ik ili~kilerin hakim oldugu bir toplum degil, yatay ili~kilerin viicut buldugu bir toplum olmahdtr. Bunun ic;in y6ntemsel ve politik toplumculuk yerine, yontemsel bireyselcilik, politik toplumculuk temelindc yakl~mak hareket noktas1 olmabd1r.
mektir. Denge analizleri denge fiyatlan il1: zamanstz modellerdir. Sosyalizm, piyasa ve etkinlik konusunda i.ic;i.inci.i bir isim W.Brus'dur. Brus'un taru~mada one c;1kan c;ah~ malar1, daha c;ok l 950'li ve 1960'h y1llarda yay1nland1.1i Gi.ini.imi.izde de taru~malarda onemli bir yer tutmaya devam ediyor. 1950 ve 1960'lara gore daha c;ok piyasaya yonelmi~ durumda. Brus'un 1950-60'lardaki c;ah~malan planlaman1n "boom" donemine kar~1hk geliyor ve bu durumun izlerini ~1yor. Brus, kendi ifadesiyle biiyi.ime (merkezil~me) ve optimum kaynak dagihm1 (etkinlik-ademi merkezil~me) aras1nda bir tercih yapma yerine, birbirlerini tamamlad1klan bir model geli~tirmeye c;ah~1yor. Brus, modelini i.ic; farkh karar dt1zeyi varhg1 c;erc;evesinde geli~ tirmektedir. Birincisi, merkezi otorite tarafindan ahnmas1 gereken, ikincisi tiiketiciler taraf1ndan ahnan, iic;iinci.isu cari ekonomik kararlard1r. Brus'a gore, ikinci ti.ir kararlarda piyasan1n yol gOstericiligi, belirleyiciligi dogal bir durumdur. Ademi merkeziyetc;iligi belirleyen iic;iincii tiir kararlard1r. Cari ekonomik kararlar, merkezi veya ademi merkeziyetc;i olarak m1 ahnmaktad1r? Klsacas1 Brus'un Onerisi i.ic;iinci.i tiir kararlann piyasa taraf1ndan yonlendirildigi- "diizenlenmi~" bir planh piyasad1r. Piyasa sosyalizmi konusunda son olarak soz etmek istedigim isim, j.Komai'dir. Komai, Walrasc1 Genel Denge Analizini "entellektiiel deney" olarak adlandinp, dengesizlik temelinde bir model geli~tirme ugra~tS1ndad1r. 1 5 Komai'nin go~lerini "sen ve yumu~k butc;e s1n1rlamas1" aynm1nda ozetlemek olanakbd1r. Bu c;erc;evede dengesizlik analizinde ileri suriilen belirsizlik, dengesizlik, eksik haberalrna gibi unsurlar onemlidir. Kamai, bir anlamda, Hayek Leijonhufvud taraf1ndan onem verilen denge ve dengesizlik yeririe koordinasyonu one c;1kartmaktad1r. Komai'nin onerisi, sosyalist iilkelerin ya~amsal hastahgi olarak adland1rd1gt kttlik ekonomisinin Onflne gec;ebilmek ic;in firmalann yumu~k bi.itc;e s1n1rlamas1 yerine, sen butc;e s1n1rlamas1yla ka~1 ka~1ya kald1klan reformlann ya~ma gec;irilmesidir. SONU<;:: PiYASA, ETKiNLiK VE DEMOKRASi
.
Sosyalizm ve piyasa ili~kisi, dolayis1yla iktisadi etkinlik sorunu yeni·bir tarn~ma degildir. Amac;, sosyalizmpiyasa birlikteliginde, iktisadi etkinligin gerc;ekle~ti rilmesidir. Boylece kapitalizmdeki iktisadi etkinlik
E.Eren, "Sosyalizm, Piyasa ve Dcmokrasi: W.Brus". iktisa1 Dergisi, Ocak 1985, s.51-57. 15 E.Eren, "j.Komai'de Etkinlik Sorunu: Sert ve Yumu$ak But~e S1n1rlamas1", iktisat Dergisi, Ekim 1987, s.20-30. Ii
•
•
39 ,
Hayall sosyalizmden reel kapitalizllle ALi BAYAR ,
Tarihin son derece ~alkanub ve karma~1k bir donemini daha ya$1yoruz. 1970'lerden beri kapitalist ekonominin ge~irmekte oldugu derin evrimle b.irlikte, giin(imuzde on plana ~1kan ve ya~amsal onem ta~1yan Oge, sosyalist olarak adland1nlan Ctlkderde $ahit oldugtimuz muazzam ~Okii$t11r. i~inde bulundugumuz dOnemi karakterize eden belirleyici siyasal faktor, Dogu blokunun bu ba$kala$mas1d1r. Sovyet sisteminin genel, sistemik bunaltm1 butiin derinligi ve sertligiyle kendini gostermesine ragmen, si.irecin sonundan henllz uzaktayiz. Do~ Avrupa Ctlkelerindeki hizh ve radikal \'.OZiilii$lerden sonra, Slra Sovyeder Birligi'ndeki sistem bunabm1n1n olgunl:l.$ma ve buyiik olas1hkla patlama donemine gelmi$tir. Genel bunahm derinle~meye, yay1lmaya ve radikal sonu~lar do~rmaya devam edecektir. Bu sure~ onumiize ya$amsal oneme sahip iki temel soru ~1kanyor: Y1k1lmakta olan eskinin niteligi nedir, yerine kurulmakta olan yeni ne olacakur? HAYALI "REEL SOSYAliZM"
40
Birinci sorunun ah$tlagelmi$ yan1n haz1r. Sovyet sistemiyle ilgili yaz1lanlann ~ogu, Sovyet sisteminin sosyalist oldugu konusunda hemfikir gOziikiiyor. Dolayis1yla, siyasal yelpazenin sag kesiminde yer alan gii~足 ler sosyalizmin nihayet yilald1gtnt, liberal dii$11ncenin sosyalist d~iinceyi, kapitalist ekonominin de sosyalist ekonomiyi kesin yenilgiye ugratug1n1 vurguluyor. Yelpazenin geleneksel solundaki baz1 siyasetler ise, $imdiye kadar gozlerini kap;1d1klar1, reddettikleri pek ~o~ ac1 ger~egi kabul etmek zorunda kalmalanna ragmen, sorunu ozde Stalin ve Brejnev zaman1nda yaptlmt$ hatalara baghyorlar ve ge~en yillarda deforme edilen sosyalizmin perestroyka hareketiyle Gorba~ov onderliginde tamir edilecegini d11$Ctnuyor-
Jar. Siyasal ve ideolojik yelpazenin birbirinden uzak goriinen bu iki g6rii$il Sovyet sisteminin sosyalist niteligi konusunda hemfikirdir. Suphesiz, yelpazenin sol ucunda olan biteni Kru$~ev-Brejnev-Gorba~ov revizyonizminin sonu~lan olarak gorenler de var. Sol u~ta konuyu, Marksizm-Leninizme iman derecesine indirgeyenler az degil. Sosyalist olarak adland1nlan iilkelerin ekonomiksiyasal ger~ek niteligini saptarnak ni~in onemli? Zira bu yap1lrnadan, olaylann ger~ek derinligini anlamak, geli$rnelerin dogrultusunu gorebilmek olanaksiz. Dolay1s1yla, ileri st1n1len g6n1$lerin bilimsel bir analizden ziyade iman temeline dayanmas1 ka~1nilmaz. ik.incisi, gerek Tiirkiye'de gerekse diger ulkelerde, sosyalizmi hedefleyen siyasal gu~ler, Sovyet sistemi konusundaki yan1lsarnadan kurtulmad1k~a . hem geli$rnelerin dogrultusunu goriip rniidahale ederniyorlar, olaylar1n pe$inden gidiyorlar, hem de kendi ulkeleri icin, dogmalann haz1r re~etelerinden uzak, ileriye donlik ger~ekci projeler olu$turrnakta gu~h1k ~ekiyor足 lar. Dogu blokundaki kornlinist partiler bu konuda c1krnaz icindedir. Komunist partilerine h:ilA buyiik ol~ude hAkim olan Stalinci ideolojinin tezi, k1saca uretim araclan uzerindeki devlet mtilkiyetine dayan1yor. Ashnda, Sovyet sisteminin sosyalist niteligi konusunda bugiin one surulebilecek bilimsel kan1t yoktur. Nihayet, resrnt ideolojinin savunuculan, iman tekrarlaman1n, Lenin'den kopuk ahnnlann otesinde bilimsel bir analiz suna1n1yorlar. Bu konudaki temel kan1t olarak, uretim araclan llzerindeki devlet mulkiyeti gosteriliyor. Ozellikle 1970'li yillarda teorile$tirilen ve Sovyet akademisyenlerince "bilimsel" kibf giydirilen bu g6ril$lere gore; Sovyet sistemi, komlinizme gecmeye haz1rlanan, s1n1fsal farklann buyuk ol~ude silindigi, uluslann tek Birikim 121N i SAN1990
kezi, hiyera~ik yap1n1n zor, bask1 ve kovu$turma ko~ullanndan kaynaklanan tarihsel koku yads1namaz. Ancak, bu koku g6stennek, boylesi bir yap1n1n gunumuzde de devam etmesine, hatta idealle$tirilmeâ&#x20AC;˘ sine oziir olu$turmaz. Hele hele sosyalist toplurnla nas1l bagda~abilecegini ac;:1klayamaz. Kendisi ba$tan a$ag1 anti-demokratik mekanizmalarla i$leyen bir parti, yOnettigi topluma demokratik bir ya$am1 nas1l kazand1rabilir? Ostelik kendisini kutsal bir kurum haline getirdigi ic;:in, boylesi bir parti siyasal rejitne, idea11C$tirdigi kendi mekanizmalann1 hakim k1hyor. Boylece, en tepe noktas1nda komunist partisi gene! sekreterinin (devlet ba~kan1n1n degil!) bulundugu son derece hiyerar$ik bir rejim olu~uyor. Bu nedenle, Stalinciligin egemen oldugu ulkelerde siyasal rejim Marx ve Engels'in anlad1g1 anlamda bir proletarya diktatorlugu bile degil, kuc;:uk bir az1nhgin buyuk bir c;:ogunluk uzerindeki totaliter iktidandrr. Bu ulkelerde, komunist partisinin iktidan kendi d1$1ndaki siyasal guc;:lere, bag1ms1z orgutlere ya hie;: yer b1rakmam1$ ya da son derece marjinal bir alan vermi~tir. Sendika~ meslekr ve diger toplumsal orgC!tler ise, as1l varhk nedenlerine kaf$1 misyonlarla gorevlendirilmi$, partinin yan Orgutleri durumuna getirilmi$tir.
bir Sovyet hallo ic;:inde kayna~ugi , butiin halk1n komiinist partisi onculugunde butiin halk1n devleti tarafindan yonetilen geli~mi~ reel sosyalizn1dir. 1 Okuyucuyu s1kmamak ic;:in, bu konuda resmi belgelerden ve teorik, "bilimsel" kitaplardan aktanlabilecek say1s1z ahnt1y1 burada veriniyorum. 2 Ancak, bu iilkelerde ya$anan gerc;:ekle, kendisine sunulan kuru propaganda aras1ndaki uc;:urumu tekrar gorebilmesi ic;:in Turkc;:e'ye bot bot c;:evrilen ve Turkiye solunun onemli bir kesitninin ideolojik formasyonuna kaynak te$kil eden bu yayinlan $imdi, onaya c;:1kan gerc;:egin 1$Igtnda tekrar okumanm son derece yararh olacag1na inan1yorum. Varolan gerc;:ekle Stalinci propagandan1n aras1ndaki uc;:urumu gormek, Turkiye'de bu propagandan1n geleneksel savunuculugunu iistlenenlerin oynad1g1 roh1 anlamaya da yardnnc1 olacakur. Stalinci ideolojinin, bilimsel k1hf alunda ileri siirdugu hayallerle yetinmeyip, varolan nesnel gerc;:egi inceledigimizde ne goruyoruz? Sovyet sisten1ini karakterize eden en onemli olgu, siyasal, ekonomik ve ideolojik plandaki tekelle$medir. SiYASAL TEKELL~ME
Siyasal planda, ko1nunist partisi tek ba~1na egemendir. Demokratik Alman Cumhuriyeti ve Bulgaristan'da oldugu gibi kimi ulkelerde gorunil$te ba$ka partiler varsa da, bunlar, pratikte komiinist partilerin yan 6rg\itleri durumuna getirilmi~lerdi r. Bu partiler hukiimete kaulsalar bile, iktidarda pay sahibi degildir. iktidann gerc;:ek sahibi komunist partisinin yonetimindeki kuc;:uk bir az1nhktir. 6nemli butun kararlar, devlet organlan tara&ndan yururluge konmadan once parti ayginn1n onay1ndan gec;:er. 6megin, plantar devletin planlama merkezi tara&ndan haz1rlansa da, parlamentoda tam$1lmadan once, partinin merkez komitesince onaylan1r. Bakanlan pratikte atayan organ yine komunist partisinin yonetimidir. Devlet organlanndaki onemli butiin atamalar, mevki yukselmeleri, yer deg:i$tinneler, demokratik mekanizmalann tamamen d1$1nda, komunist parti yonetiminin kararlanna baghd1r. Kimi devlet organlannda gorulen goreli otonomi egilimi, lobicilik, vb. sozunu ettigim gerc;:egi yads1m1yor. Temelde, devlet organlan, son derece hiyerar~ik bir $ekilde komunist partisine, ozellikle onun tepe yonetimine tabi k1hnm1$t1r. Devletin son derece hiyeraf$ik orglltlenmesi, komunist partisinin hiyeraf$ik org\itlenmesine paraleldir. Demokratik merkeziyetc;:ilik konusunda resmi propaganda her ne kadar komunist partisinin demokratik karakterini iddia etse de, bu partilerin gerc;:ek i$leyi~i son derece hiyerar$ik ve merkezl bir yap1ya dayan1yor. Parti ic;:indeki gerc;:ek soz haklo, parti taban1nda degil, biitun olanaklara sahip tepe yOnetirnindeki son derece kuc;:uk bir az1nhg1n elindedir. Suphesiz mer-
iDEOLOJi K TEKELL~ME
Sovyet sisteminin ikinci temel karakteristigi ideolojik tekeldir. Resmt ideoloji, Marksizm-Lcninizm ad1 alt1nda kahba dokulmu~ bir dogmalar sistemldir. Bu sistemde, Marx'1n ele$tirici ruhundan, analiz yonteminden fazla bir ~ey kalmam1$0r. Marx, Engels ve Lenin'in yap1tlan bu ideolojide, donmu~ bir referans kaynagi, ahnt1 yapmaya yarayan tekil cumleler yigin1 olarak yer ahyor. Stalinci ideolojinin yaz1h belgeleri, zaman ic;:inde komunist partisinin yeni kongre belgeleri ve yOnetimdeki genel sekreterin konu$malanndan yap1lan alinularla "zenginle$iyor". ileri surulen bir tezi kan1tlamak ic;:in nesnel gerc;:egin analizine gerek kalm1yor. Bu temel belgelerden cumle aktarmak yetiyor. Bilimsel yay1nlarda bile, gene! sekreterin konu$mas1ndan verilen bir tez kan1tlayic1 sayibyor. Boylece, bilimin ele$tirici yonteminin kar~1s1na kutsal belgelerin putlan dikilmi~ oluyor. ileri surulen teze kar$1 c;:1kan, kutsall1ga kaf$1 c;:1kml$ oluyor. Bilimin yolunda giden, dolay1s1yla, parti organlan tarafindan afaroz edilmeyi, suc;:lanmayi, yargilanmay1 ve mahkam olmayi goze alm1$ oluyor. Bu, sanattan biyoloji bilimine kadar, her alan1 kaps1yor. Stalinci ideoloji, hayaller ve kutsalhklar dunyas1Omegin: Boutenko, Anatoli, Le soc.ialisme developpe: prevision, devenir, essence, Moskova, edition du progr~. 1979. 2 Bu konuda Turk~ede de yay1nlanm1$ olan komlinist pani kongre belgelerine, parti nlzuklerine balalabilir. I
41
n1, nesnel gerc;egin yerine gec;iriyor. Bu sistemde, aruk gerc;egin analizine gerek yoktur, c;iinkii her gerc;ek, Marksizm-Leninizmin kutsal kitaplar1nda anlaulmt$Ur. Kitab1 ac;1p, gereken ciimleyi bulmak yeterli. Boylece, dii$iince maddenin yerini altyor. Stalinci ideoloji, materyalist degil, idealisttir. Resmt MarksizmLeninizmin bilimle ilgisi yoktur. Bilime kaf$1d1r. Toplumsal bilimlere, sanata kar$1 dinsel irtican1n oynad1gt gerici, yasaklay1c1 rolii oynam1$0r. Tarihsel gerc;ekler c;arp1t1lm1$, inkllr edilmi$, hatta gec;mi$ tarih her yeni sekretere gore yeniden (iistelik ayn1 "bilim" adamlan tarafindan) yaz1lm1$tlr. 6mek olarak, SBKP tarihinin de~ik basktlanna, Dimitrov'un <'.>liimiinden sonra bas1lm1$ degi$tirilmi$ yaz1lanna, 1917 devrimiyle ilgili Sovyet yaz1n1na, degi$tirilmi$ foto~flann as1llanna, vb. bakmak yeterli. Stalinci dii$iince dinsel yap1n1n bir ifadesi olarak sadece kendisini degil, ideolojisi oldugu toplumsal grup ve kurumlan da kutsal ktlmt$0T. Dolayis1yla, sadece ideolojik feti$ler degil, kurumsal feti$ler yaratmt$Ur. Bu putlara dokunma, kaf$1 c;1kma yasagt koymu$tur. Kutsal kurumlann ba$1nda komiinist partisi geliyor. Komiinist partisi, olagan bir siyasal parti degil, oncusii oldugunu iddia ettigi emekc;i s1n1f ve katmanlann iistiinde bir kurum olmu$tur. Feti$le$meye bagh olarak. komiinist partisi nesnel bir varhk olmaktan ziyade, parti iiyelerinin zihninde soyut bir kuium, yasaklayic1 bir siiper ego niteligi almt$Or. Komiinist pani y6netici ve iiyelerinin s6ylemi analiz edildiginde bu ac;1k~ g6riilebilir. Keza, pani genel sekreteri, politik biiro, merkez komitesi putla$nnlm1$0r.3 Komunist partisi genel sekreteri, kutsalhgtn yeryiiziindeki insaru temsilcisi ve bu kutsalhgtn koruyucusu olmu$tUr. Genel sekreterle, yonetimle bagda$mayan g6rii$ sahipleri, demokratik kurallann dt$1nda, hatta parti tilziigiiniin zorunlu ktld1g1 kurallar bile uygulanmadan afaroz edil~tir. Bu sadece Sovyetler Birligi'nde degil, biitiln komiinist partilerinde varolmu$tur ve bugiin de sonu gelmi$ degildir. l'arihin gosterdigi gibi, pek c;ok parti iiyesi sahte suc;lamalarla yargilanmt$ ve oldiiriilmii$t11r. Sosyalizm adtna i$lenen bu korkunc; cinayetlerin ~11 sorumlulan komiinist partilerinin y6netimleridir. EKONOMiK TEKELLE~ME
42
Sovyet sistemini belirleyen iic;iincii temel oge ekonomik alandaki tekelle$medir. Hemen hemen biitiin iiretim arac;lan devletin tekelindedir. Stalinci ideolojinin bu konudaki tezi $Oyle Ozetlenebilir: "Oretim arac;lan devletin miilkiyetinde oldugu, devlet de biitiln halktn devleti oldugu ic;in miilkiyet toplumsald1r, iiretim ili$kileri sosyalisttir". Bu tez, bir totoloji olman1n otesine gitmiyor. Gerc;ekte devlet miilkiyeti, toplumsal miilkiyetle ~nlarn-
It degildir. Oretim arac;lann1n devletin elinde oldugu
bir ekonomide miilkiyet ili$kileri devletin niteligine, mediasyon roliinii nastl kulland1g1na baghd1r.~ Devlet, kiic;iik bir az1nhg1n totaliter iktidan ise, miilkiyetin devlet elinde olmas1 o miilkiyeti otomatik olarak toplumsal yapmaz. Tersine milyonlarca iiretici miilksiizle$ir! . Sovyet tipi ekonomilerle ilgili bilimsel yaz1n, miilkiyetin gerc;ekte emekc;ilere ne kadar yabanc1la$t1g1n1 gozler 6niine seriyor. Bu ekonomilerde, butiin temel kararlar, hiyeraf$ik i$leyi$e bagh olarak parti tarafindan ahn1yor. Y1g1nlara, onlann ihtiyac;lanna yabanc1la$IDl$ komiinist parti y<>netimleri ise, diger alanlarda oldugu gibi, bu alanda da kararlan y1g1nlann yerine, y1g1nlar "ic;in", anti-demokratik mekanizmalarla ahyor. Oretimin amac1, halktn ihtiyac1 olan kullan1m degerlerinin Oretimi olmaktan c;1ktyor. Oretim, parti yonetiminin amac;lanna hizmet ediyor. Ekonomi, parti yonetiminin politikas1 ic;in kullan1m degerleri (ozellikle askeri alanda) uretiyor. Bu mekanizma ayn1 zamanda, iiretim ili$kilerini siirekli yeniden iiretiyor: Oreticilerin merkeze b3$ egmek zorunda kald1gt ili$kiler. Ozgiir ureticilerin ortakhgtna degil, bir avuc; az1nhg1n, miilksuzlt$tirilmi$ milyonlarca t1retici uzerindeki hakimiyetine dayanan iiretim ili$kileri. Bu uretim ili$kilerinin sosyalizmle ilgisi yoktur. Oretici, urettigine tamamen yabanc1la$1yor. Bu sistemde, iiretici kullan1m degeri degil, pani yonetiminin saptad1gt hedeflere ula$mak ic;in plan-degeri iiretiyor. Plan1n saptad1gi, ozellikle nicel hedeflere ula$mak ba$hCa c;aba oluyor. Bu sistem biiyiik israflara, kronik kttltklara, kalite dii$iikliigune yolac;1yor. Marx'1n Kapital'de meta1n feti$ karakteriyle ilgili yapngi analiz, Sovyet sisteminde plan ic;in de gec;erlidir. Plan1n nicel hedefleri ne pahas1na olursa olsun ula~1lmas1 gereken hedefler oluyor. Plan-degeri, kullan1m degerini alt ediyor. Boylece, siyasal ve ideolojik plandaki parti genel sekreteri, politik bt1ro, merkez komitesi, koml1nist partisi, Marksizm-Leninizm feti$i, ekonomik alanda plan nicel hedefleri feti$izmi ile tamamlamyor. Milyonlarca emekc;i, komunist pani y6netiminin y3$am1n her alan1na dikti~i bu putlarla c;evrili, yasak may1nlanyla d6$eli bir sistemde ya$amaya zorlan1yor. Tekrar g6riiliiyor ki sorun Stalin, Brejnev sorunu degil, sistem sorunudur. Sisternin manogt y3$am1n her alan1na damgas1n1 vurmu$tur. Su veya bu yan1 tamir 3 Eskiden TKP, ~imdi TBKP Gene! Sekreteri olan Nabi Yagc1'run kulland1gi takma isim bu a~1dan son derece anlamhdtr: H.Kutlu. â&#x20AC;˘ Bu konuda daha detayh bilgi Marksizm ve Gelecek dergisinin gelecek sayis1nda yayinlanacagin1 umdugum "Sovyet Ti pi Ekonomilerin Yeni Bir Analizi i~in Deneme Notlan" ba~hkh yaz1mda bulunabilir. Birikim 12 / NISAN 1990
.
edilerek duzeltilebilecek bir dilzen degildir. Boylesi bir Sistem, OZgUrluge temelden, uzJa~maz ~ekilde Zltttr. Bu yaz1da, sistemi karakterize eden ana hatlan vermek istedim. Suphesiz, her sistem gibi, Sovyet-tipi toplumlarda da temel ogelerle celi~kili ikincil ogeler vard1r. Tablo, hicbir sistemde tek renkli degildir. Fakat, her tabloyu digerlerinden ayirdeden belirleyici ton ve cizgiler vard1r. Sistemin ozunii vermek istedigimden yaz1m1 temel, sistemi karakterize eden ogelerle s1n1rlad1m. Bugfln her yan1yla cozulen bu sistemi sosyalist olarak nitelemek icin, ah~kanhk d1~1nda hicbir bilimsel gerekce yoktur. Bu sistem sosyalizme yabanc1 ve z1tur. Sosyalist degilse kapitalist midir? Hayir. Toplumsal evrim, Stalinciligin ~ablonl~urd1gi tarihsel materyalizminden cok daha buyiik bir zenginlik gosteriyor. Sovyet sistemi tarihte ortaya c1kan ayn bir sosyoekonomik olu~umdur. Bugfln, bu sistem derin bir genel bunahm1n icindedir ve kimi illkelerde hizla cokmektedir. Yerine gelen sistem ne olmak egilimindedir? Geli~menin bugilnkil dogrultusu nedir? REEL KAPiTALiZME DOC RU
Her ne kadar siyasal sOyleme egemen olan sosyalist perestroyka ise de, bugflnkii nesnel geli~meyi belirleyen sosyalist yeniden yap1lanma degildir. Bunu gOrmek icin, surecin en fazla ilerledigi Do~ Avrupa 111kelerine bakmak yeterli. Bunahm1n ald1gi boyut, iktidardaki komunist partilerinin ekonomik perestroyka programlanna fazla yer b1rakmadi. Tersine, halktan
soyutlan~
olan bu partiler derin bir bunahm ve parcalanma icindedir. Siyasal ve ekonomik evrime miidahale gflclerini buyiik olcude kaybetmi~lerdir. iktidardan du~me silrecindedirler. Geli~meler baz1 ulkelerde cok daha ileri. Totaliter devlet halk1n yukselen tepkisiyle parcalan1yor. Ordu, komilnist partisi, polis coziilme siirecinde. (ogu ulkelerde inisiyatif art1k sosyalizmi hedeflemeyen, tersine, sosyalizm ka~1n guclerin elindedir. Sovyetler Birligi'nin degi~ik bolgelerinde de geli~me ler bu yondedir ve yakin bir gelecekte egemen olabilir. Sovyet Komilnist partisinde de ideolojik ve siyasal parcalanma derinl~iyor. Nesnel ko~ullann geli~imi bunahm1 artunc1 dogtultudadtr. iktidann el degi~tirdigi ulkelerde ongorulen veya anlan ekonomik ad1mlar sosyalizme kesinlikle yonelmiyor. Bu ad1mlar, uretim araclan ilzerinde ozel rnulkiyeti kirrna ve piyasayi geli~tirrneye yoneliktir. Yabanc1 sermayeye s1n1rlan acma yolundachr. Bu egilirn gercekl~tikce, Do~ Avrupa ulkeleri, devlet mulkiyetinin kimi sektorlerde (belki de gecici olarak) onemini korudugu kapitalist bir ekonomiye sahip olacaklardtr. Kurulmakta olan kapitalist ekonomilerin, piyasarun, genellikle iddia edildigi gibi kisa vadede sorunlan cozecegini, refah getirecegini sanm1yorum. Tersine, pek cok ulkede enflasyon, i~sizlik ve dengesizlikler artacakur. Hayali sosyalizmden reel kapitalizme geci~. sadece bunahmh bir geci~ olmakla kalmayacak, hem sozkonusu illkelerde hem de uluslararaSl planda yeni bunahmlara yolac;acaknr.
•
•
•
•
43
.
GAP ile birlikte ve GAP ic;in du~unceler YUCEL (AGLAR
'
••
44
Ulkelerin ekonomik, toplumsal ve kiiltiirel geli~me gil. Oyle geliyor ki, ulusumuz, deyi~ yerindeyse, c;:ok surec;:lerinin herhangi bir a~amas1nda siirecin h1zlan- onemli bir treni daha kac;:1rmak uzeredir: GAP'h TV d1r1labilmesine olanak verecek geli~meler gundeme kanallan, GAP ~enlikleri, turistik GAP turlan vb. etgelebilir. Sozgelimi degerli ve zengin bir 1naden kay- kinlikler ile bu gerc;:egin yan1 s1ra c;:e~itli olup bittilenag1 ya da petrol bulunabilir ve gerektigince deger- rin gozlerden kac;:1nlmas1 amac;:lanm1yorsa eger, ne yalendirilebilirse ulke bir auhm yapabilir. Ne ki, giinu- p1lmak istenmektedir? Yurtta~ ilgisinin bu denli yanh~ muzde boylesi "~anslar" aruk c;:ok s1k gundeme gel- yonlendirilmesinin GAP ile birlikte ulkemize kazanmiyor. Olkeler, degerlendiregeldikleri kaynaklan farkh d1nlabilecekleri en aza indirecegi nas1l oluyor da gobir yakla~1mla c;:ok daha verimli bic;:imde kullanabi- rulemiyor, anla~1labilir gibi degil. Ote yandan; dunyan1n ba~ka iilkeleriyle birlikte, lecek y6netimlere kavu~tuklannda da boylesi bir ~ans Turkiye'de de k1rsal bolgelerin kalkind1nlmas1na yodogmu~ say1labilir. Yoksa, ulkemizden de c;:ok say1da Ornegi verilebilecegi gibi kaynaklann savurganca nelik onca deneyim ya~anm1~ olmas1na ka~1n , GAP'tilketimi kac;:1n1lmazla~acakt1r. Ornegin, dogal, tarih- tn, henilz, ozgun bir kalktnma modeline donil~turu sel ve kulturel degerlerimizi ele alahm: Akllc1 bir yak- lememi~ligi; yap1lagelen tartl~malann , one siirulen gola~unla degerlendirilebilseydi Turkiye dunyan1n en ~ ve Onerilerin pek az1n1n dikkate ahnmaya deger onemli turizm merkezlerinden biri olamaz m1yd1? De- nitelikte oldugu, ancak bu nitelikteki yakla~1mlann nizlerinin, c;:ogu ulkenin toplam yuzeyinden daha ge- . da hic;:bir duzlemde onemsenmemi~ olmakhg1, en az1ndan ~a~1rnc1 bir durumdur. Gerc;:ekte, GAP ile ilni~ olan onnan ve tanm alanlann1n, madenlerinin ve akarsulann1n c;:ok daha onemlisi insanlann1n savur- gili tam~malar ulkemizde, bilimsel bilgi uretme c;:aganca tiiketilmesi yonunden inan1lamayacak denli balann1n yogunluk ve yayg1nhg1n1n yant s1ra ureti"ba~anh" olunmasayd1 ulkemiz bunca yoksul olabilebilenlerin ya~ama gec;:irilme duzeyinin de ne denli lir miydi? Goruluyor k:i ya~ananlardan gerekli ders- dii~uk oldugunu ac;:1kl1kla ortaya koymaktadtr. C::ok ler c;:1kanlamam1~ur. Guneydogu Anadolu Projesi'ne yaz1k. Bu durumda, siyasal iktidann GAP ile ilgili tar(GAP) yonelik yakla~1mlar, yap1lagelen c;:ab~malar bu u~ma alantnda da, deyi~ yerindeyse diledigince at ko~ gerc;:ekligi ac;:1khkla onaya koymaktad1r. Gerc;:ekten de turrnas1n1 yad1rgamamak gerekiyor. Turkiye, kimi rastlannlann sonucuyla da olsa GAP Bu inceleme, yurtta~lanm1z1n biiyuk bir k1sm1n1n ile gerc;:ekten son derece onemli bir ~ans yakalam1~ gonencinin GAP ile bir olc;:ude de olsa artinlabilecet1r. Ostelik, ba~ta bilim c;:evreleri olmak uzere kamu- gi inanc1yla ve bir anlamda onunde sonunda gerc;:ekoyu konuyla, yakin gec;:mi~te ba~kaca hic;:bir alanda l~ecek olan bu gonenc;: art1~1n1n ekonomik ve topgorulemeyecek duzeyde ilgilenmektedir. Gorunu~te lumsal maliyetinin olabildigince azalt1lmas1na yonelik siyasal iktidar da, oteki alanlardakilerle kar~1la~unl c;:abalara katkida bulunabilme amac1yla haz1rlanm1~ d1gtnda gorece olarak daha yogun bir c;:aba ic;:indedir. t1r. inceleme boyunca olas1 geli~melerle ilgili olarak Ne ki, GAP ile dogrudan ve dolayh olarak ilgili yak- one surulen tezlerin son derece gene! ve teknik nitela~1mlann ic;:erigi aynnuh olarak irdelendiginde hulikte oldugu ac;:1k. Bu baglamda bir de ~u soru akla zunlenmemek, dahas1 endi~elenmemek olanakl1de- geliyor: GAP'1n yolac;:abilecegi geli~melerle; 1) GAP 6i r ikim 12 /N i SAN 1990
oolgesinin $imdilerdeki ekonomik, toplumsal, killtiirel ve hatta siyasal ko$ullan, 2) ulke genelinde ge· i;erli ekonomi-politikalar ve bu politikalarda 2000'li yi.llardaki olas1 degi$meler, 3) kom$U ulkeler ve uluslararas1 ekonomik ili$kiler aras1nda daha dinamik bir baglano kurulamaz m1yd1? Bence boyle bir baglann gerekli. 1. SORUN BA~KA NASIL ELE ALINABiLiR7
•
Soruna "ba$ka" yakla$1m bj,cimleri aramam, ozgunliik tutkunluguna verilmemelidir. inand1nc1 nedenleri oldugunu d~iiniiyorum. SQyle ba$layabiliriz: Oicle ve F1rat nehirleri iizerinde; yi.lda 22 rnilyar Kwh enerji iiretilmesine ve 1.6 milyon hektar alan1n sulanmas1na olanak verebilecek barajlar yapma yakla~1m1n1; "~agi. F1rat Planlamas1" ya da "~agi. F1rat Projesi"nden1 "Giineydogu Anadolu Projesi" ve giderek "Giineydogu Anadolu Geli$me Projesi"2 ve sonunda da "GAP Entegre Bolge Kalk1nmas1"na 3 donl1$tiiren dinamik ya da dinamikler nelerdir? Bilindigi gibi iilkernizde, ba$ta 1974 yi.hnda i~letilmeye ai,:1lan Keban olmak iizere y1lda toplam 10 milyar Kwh enerji iiretebilecek S'i buyiik SO'ye yalan baraj bulunmaktad1r. Keban omeginde daha i;arp1c1 goriildiigu gibi bu yatinmlann hii;biri "geli$rne projesi" ya da "entegre bolge kallanmas1" yakla$1m1yla ele ahn1p geri;ekl~tirilmedi. Neden? Bence buna verilebilecek en geri;eki;i yan1t, soz konusu projenin geri;ekl~tirile cegi alan1n bilinen ekonomik ve toplumsal ko$ullan, daha ai;1k bir soyleyi$le ekonomik ve toplumsal geriligi olabilir. Oznel nitelikteki oteki nedenler bir yana b1rak1hrsa; GAP, oncelikle ve de ag1rhkla, bolgenin goreli geriliginin a$1lmas1n1n en onemli arac1 olarak gorulmektedir. Bu durumda temel sorunun Giineydogu Anadolu'nun kalk1nd1nlmas1 sor.unu bii;iminde algi.lanmas1, hence, sorunun "ba$ka" bir yak~1mla ele ahnmas1run yeterli gereki;esi olabilir. Boyle olunca da oncelikle bolgenin goreli geriliginin kaynaklann1n belirlenmesi gerekecek ve ancak bu belirleme yap1ld1ktan sonra GAP'1n iistlenecegi i~levler tan1mlanabilecek, giderek yolai;abilece~ ekonomik ve toplumsal geli$meler anlamh olarak onceden kestirilebilecektir. Aynca, boyle bir yakla$1rn, sozkonusu kestirimlerin "olsa olsa"hktan ya da "bilicilik yapmak"tan annd1nlmas1n1 da saglayacakur. 2. BOLGESEL GORELi GERiLiK, EVRENSEL BiR OLGU VE DE KA<;INILAMAYAN BiR YAZGl MIDIR? . De~ldir. Ger<;i, sozgelimi ingiltere'de Galler ve Gii-
neybau, Giiney italya, Giiney ve Guneybatt Fransa, isvei;, Finlandiya ve Norvei;'in kuzeyi ve Hollanda'n1n dogusu, F.Almanya'n1n Schleswig-Holstein ile D.Almanya s1n1nna yalan bolgeleri, ABD'nin iinlii Tennessee Vadi:;1, Beli;ika'run Wallon bOlgelerinin go-
reli geriliklerine-t bakarak sozkonusu olgunun evrensel oldugu san1s1na kap1hrulabilinir. Ancak, kolayhkla ayi.n edilebilecegi gibi, bu ulkelerin hemen hemen tiimii, sahip olduklan ekonomik ve toplumsal yap1ya kapitalist bir geli~me siireciyle ula~m1~t1r. Kapitalist geli$me sureci ise, bilindigi gibi olagan ~lerligine b1ralaldigi.nda hem kesimsel hem de bolgesel duzeyde <;~itli dengesizliklere yolai;maktad1r. Bu olguyu ai;1klamaya yonelik i;e~itli kuramlar geli~tirilrni$tir. Ornegin bir ai;1klama bii;imine gore; "yava$ buyume bu yo.relerin olumsuz iktisadi yap1lann1n ve ozellikle kendilerine yonelen toplam ii; talebin sabit veya gerilemekte oldugu sanayi dallanna hayli bagtmh olu$lann1n sonucu olmaktad1r.(...) Bir ba~ka g6rii$ ise, bu yorelerin arzettigi olumsuz manzaran1n ana pazarlara gore uzakta olmas1 gibi baz1 yoresel avantajs1zhklardan ileri gelmedigidir."5 Bir ba$ka ai;1klamaya gore de 'lktisadi faaliyetlerin canh oldugu ve altyap1 hizmetlerinin geli$tigi bolgeler digerlerinden daha i;ok geli$mekte, bu geli$mi$lik farla da ulkenin azgeli$mi~ bolgelerinden geli~mi~ bolgelerine dogru kaynak ve s~rmaye alom1na yolai;maktad1r. Azgeli$m~ bolgelerde ancak yerel gereksinmeleri ka~1lamaya yeterli ku<;iik imalat uretimi yapanlar dt$tnda, ozel giri~imci bulmak pek mumkiin olmamaktadir.'>6 Kimi eklemeler yap1lmas1 ko~uluyla, son ai;1klaman1n benimsenmesini oneriyorum: Dogal kaynaklann goreli vars1lhg1, yersel elveri~lilik, killtiirel ve tarihsel rastlantilann, ba$langi<;ta, bir iilkenin yuzeyine e$it olarak dagi.lm1~hgi.ndan soz edilemeyecegi ai;1kur. Ba$langi<;ta C$itsiz ko$ullan veri alan kapitalist geli$me siireci, bilinen ii;sel dinamigi sonucu bu ~itsizligi, peki$tirmekte, giderek yenilerini uretmektedir. D1$sal bir yonlendirme yaptlmadigtnda, dahas1 bu yonlendirme siirecin temel dinamikleri diizeyinde geri;ekle~ tirilmedigi ve kararhhktan yoksun oldugunda sure<;, bir anlamda kai;1rulamayan bir yazgiya donii$mektedir. Bu geri;ege en guzel omegi Tiirkiye'den verebiliriz. Balaruz, 4. B~ Y1ll1k Kalk1nma Plam'nda nas1l bir saptama yap1hyor: "Planh dOnemde gerek bOlgesel planlama yapacak, DSi, ~Giineydogu Anadolu Projesi (GAP) Devier Su i$1eri Gene! Miidilrlilgtl <;:al1$malan", Gilneydogu Anadolu Projesi Tanmsal Kalktnma Sempozyumu, Ankara, 1986, s.21. 2 DPT, Be$inci B~ Ydlik Kallanma Plant 1987 Y1h Program1, DPT, Ankara, 1987, s.379. 3 Necmi S?innlez ve 6tekiler; Gilneydogu Anadolu Projesi ve Entegre BOlge Kallanmas1 Yalda$1nu, TOBiTAK Tanm ve Ormanc1hk Ara$urma Grubu, Ankara, 1985, s.2, 34 ve 65. .. Frankj.B.Stilwell, Bolgesel iktisat Politikas1, (<;:eviren: Sevgi Gilran), Ak Yaytnlan, istanbul, 1980, s.16, 17. 5 A.g.y. s.17. 6 Oktay Varher, "Sanayile$me ve BO!gesel Dengesizlik" TMMOB Makine Miihendisleri Odas1 Sanayi Kongrcsi 1976, (23-27 Kas1m l976'da yap1lan kongreye sunulan bildiri) ayn bas1m, s.20. I
•
45
' ·gerek yatay e~giidiimii saglayacak orgutlenme ve kui:umla$ma, yeterli yonetsel ve teknik guc;le olu~turul mam1$, deneme niteliginde birkac; omek d1$1nda bolgesel gel~me planlan haz1rlanamam1$Dr.(... ) Bu planlar bolgelerin ve sektorlerin butiiniinii kapsamad1g1 ic;in b6lgeleraras1 dengesizlik artml$Ur.(... ) 1968 ythnda imalat sanayii katma degerinin o/o 57,9'unu yaratan Ege ve Marmara Bolgesi 1974 yihnda % 66,5'ini yaranrken, ki$i b~1na imalat sanayii katma degeri de 1278 liradan 2078 liraya yukselm~tir. Oysa, aym sure ic;inde Dogu ve Giineydogu Anadolu'nun toplam i~n deki payi % 5,5'den % 3,5'e ve ki$i ba$1na kanna deger de 191 liradan 181 liraya dii$IDU$ bulunmaktad1r."7 Erdogan Ozotiin'iin istanbul Sanayi Odas1 tarafindan yaytmlanan Tiirkiye Gayri Safi Yurtic;i Hastlas1n1n iller itibariyle Dagihm1 1979-1986 adh ara$Urmas1run bulgulanndan yararlanarak haz1rlad1gim uc; c;izelgeyi a$ag1da sunuyorum. Goriildiigu gibi Tiirkiye'de bolgesel ekonomik, dolay1s1yla da toplumsal dengesizlik giderek anmaktad1r. Oysa, ozellikle Dogu ve Giineydogu Anadolu'nun goreli geri kalm1$hgI siyasal iktidarlann, sozde de kalsa hemen her zaman giindemlerinde tuttuklan bir so-
<::izelge 1: 1979-1986 Y1llan Aras1nda Bolgeler itibariyle Sabit Fiyatlarla Ki$i Ba$tna GSYiH'nin Biiyume Oranlan A~(%)
Bolgeler Marmara ve Ege Akdeniz ic Anadolu Karadeniz Dogu ve Guneydogu
22.5 9.2 18.6 3.4 3.9
Kaynak: Tiirkiye Gayrisafi Yurti<;i Has1lasmm Iller ltibariyle Dagilinu 1979-1986, iSO, Mayis 1988, s.341.
run olmu$tur. Oyle ki, Oc;uncii Be$ Y1lhk Kalkinma Plan1 doneminde DPT'de bir de "Kalkinmada Oncelikli Yoreler Dairesi" orgiitlenmi~. belirlenen "oncelikli yorelere" yap1lacak yaunmlar ic;in c;e$itli ozendirici olanaklar getirilmi$tir. Tiirkiye'deki olumsuz omege kar$1n diinyan1n c;e$itli iilkelerinden olumlu omekler de verilebilir. ABD'deki iinlii "Tennessee Valley Authority" ~ ve italya'daki "Cassa peril Mezzogiomo" **bu baglamda say1labilir. Ozellikle "Tennesse Valley Authority" ome-· ginin GAP yoniinden esinlenebilecek yanlann1n bulundugtinu vurgulamak isterim. Bu omeklerden hareketle; b0lgeleraras1 dengesizlik, kapitalist geli$me siirecinde de siirecin temel dinamiklerine inebilen ve • Tennesse Vadisi yOnetimi, (Aynnnh bilgi i<;in Talat U~ur' un DPTnin yay:in organ1 Planlama Dergisi'nin 16. say1s1nda; (Arahk 1984) <;tkan "BOlgesel Kalkinma i<;in Omek Bir Cah~ma (Tennessee ve Tennessee Valley Authority) TV A" adh incelemesinden yararlan1labilir.) • • Goney Ozel Fonu. (Aynnnh bilgi i<;in, Demiray Akman'1 , Planlama Dergisi'nin 3. say1s1nda (ilkbahar 1962) <;1kan "italya'da Mlge Planlamas1 ve BO!ge Planlama Cah~malan" adh incelemesinden yararlan1labilir.) 7 DOrdiincii ~ Ytlhk Kallanma Plaru 1979-1983, OPT, Ankara, 1979, s. 72.
f
<::izelge 2: GSYiH'ya ·ili$kin Z1mmi Fiyat Deflatorlerinin Degi$imi (1979= 100)
Bolgeler
1986
Marmara ve Ege Akdeniz ic; Anadolu Karadeniz Dogu ve Giineydogu
1.370 1.327 1.266 1.341 1.236
Kaynak: Tiirkiye Gayrisafi Yurti<;i Hastlasmm iller itibariyle oagihm1 1979-1986, iso, May:is 1988, s.340.
<::izelge 3: Bolgelere Gore Ki$i Ba$1na Dii~n GSYiH (1979 Sabit Fiyatlanyla, 1979= 100) Bolgeler Marmara ve Ege Akdeniz ic; Anadolu Karadeniz Dogu ve Giineydogu
46
1979
1980
1981
1982
1983
1984
1985
1986
100 100 100 100 100
95,8 103,6 98,9 93,2 93,5
97,6 105,7 100,4 94,4 99,7
102,6 108,8 103,4 90,9 97,9
105,L. 107,2 104,5 94,7 96,5
110,1 109,9 108,5 97,5 94,9
115,4 103,8 111,4 97,5 100,7
122,5 109,2 118,6 103,4 103,9
Kaynak: Tiirkiye Gayrisafi Yurti<;i Hastlasin1n iller itibariyle Dag1bm1 1979-1986, iSO, May:is 1988, s.367. Birikim 12 I NI SAN 1 9 9 0
•
kararb olarak yiiriitiilen d1~sal yonlendirmelerle en aza indirilebilir tezini one siiruyorum. GAP ile ilgili olarak bugune degin sergilenen resmi ve resmi olmayan c;abalar s1ras1nda bolgenin goreli geriligine yolacan temel dinamiklere degin inebilen yakla$1mlann yeglendigini dil$ilndurebilecek belirtileri goremiyorum. Bu nedenle, TOBiTAK Tanm ve Ormanc1hk Ara$Urma Grubu tarafindan haz1rlanan raporda, 1986 ve 1987 y1llannda Ankara'da ve S.Urfa'da dflzenlenen iki sempozyumda sunulan kimi bildirilerle Duran Tarakh'n1n ara$t1rmas1nda dile getirilen uyan ve tasalan payla$abiliyorum. GAP'a yonelik her rurh1 geli$meden hukumet ad1na sorumlu tutulabilecek tek birim olan Devlet Planlama Te$kilau Mil$te$arhk Ara$ttrma Grubu'nun "GAP Koordinatorii"nun soruna ili$kin $U goril$leri bu uyan ve tasalann yerindeligini ac;1khkla ortaya koymaya yetiyor: "Tam$malar s1ras1nda, s1k s1k dile getirilen, 'GAP'1n sahibi kimdir?' sorusuna da deginmek isterim. Bence, eger bu soruya insan faktoriinil de gozonunde bulundurarak cevap aramak istiyorsak GAP'1n sahibi; bu projenin heyecan1n1 icinde hisseden, duyan ki$ilerdir, insanlard1r. GAP'1n sahibi bir birim de qegildir, bir ki$i de degildir, bir Bakanhk da degildir! Devlet Planlama Te$kilat1 Muste$arlik Ara$Urma Grubu ise GAP'1n yalnizca koordinasyonunun sahibidir."8 GAP Koordinatorii'niln sozilnil ettigi "heyacan1" kimlerin duydugunu daha sonra gorebilecegiz. 3. "AMERiKA'NIN YENiDEN K~Fi "; ENTEGRE BOLGE KALKINMASI, AMA, NASIL?
ABD'deki TVA ve italya'daki Mezzogioma omekleri bir yana, 5. Be$ y1lhk ulusal kalk1nma plan1n1n haz1rland1g1 ve "olabildigince" uygulanabildigi, c;e$itli yoreler icin "bolge planlan"n1n ya'.p1ld1g1 *, k1rsal kalk1nma projelerinin geli$tirildigi** bir ulkede 6zellikle bilim adamlann1n GAP "entegre bolge kalk1nmas1" ya da "entegre k1rsal kalkinma" yakla$1m1yla benimsetme c;abalann1 $a$1n1c1 buluyorum. Pek cok omegi verilebilecegi gibi geri kalm1$ c;ogu ulkede, bu arada da Turkiye'de, geli$mi$ say1lan ulkelerde c;e$itli amac;larda geli$tirilmi$ kuramsal yakla$tm ve 1nodeller, ortaya c1kanlm1$ di1$ilnsel akimlar, benzetmem yerindeyse bir "moda" olarak gundeme gelmekte (ya da getirilinekte), belirli cevrelerde tart1$tlmakta, kimileri de ya$ama gec;irilmeye cah$llmakta k1smen de ge; irilebilmektedir. l 960'h y11\ann "toplum kalk1nma;1", "bolge planl(lmas1'', 1970'li y11lann "koykent" ve 'halk sektorii" yakla$1mlanru, bu baglamda akhma geen ilk omekler olarak say1yorum. "Entegre Bolge <alkinmas1" ya da "Entegre K1rsal Kalkinma" yakla1mlan da hem ba$ka ulkelerde hem de Turkiye'de laha once gundeme getirilini$, yer yer ya da donem ~onem uygulanm•~ur da. Ornekler verdim. Boyle
iken; GAP'1n entegre bOlge kalk1nmas1 yakla$1m1yla ele abnmas1 gereginin siyasal yonetimlere anlatilabilmesi ic;in oldukc;a yogun c;abalar zorunlu olmu$, ancak bu c;abalann sonunda, omegin 5. Be$ Yilhk Kalkinma Plant 1987 Y1h Program1'nda, "Bolge Planlamas1" b~hgt alnnda $U gori1$lere yer verilmi$tir: "Devlet Planlama Te$kilau tarafindan haz1rhk c;ah$malan tamamlanan Guneydogu Anadolu Geli$me Projesi (...) entegre bir bolge planlama projesi olup, $ehir ve k1r alanlann1n tamam1n1 kapsamaktad1r.''9 Ayn1 program1n "~<alkinmada oncelikli Yoreler" b~ hg1 alunda yer verilen "10" sayili "tedbir"e gore de; "GAP entegre bir proje anlayt$I icinde yuriltillecektir. Sozkonusu projede enerji ve sulama ag1rhkli amacla birlikte, bolge kalk1nmas1n1 hizland1r1c1 bir rol oynan.ak ilzere k1r ve $ehir planlamas1 altyap1, tanm, sanayi, egitim, saghk, ula$t1rma ve haberle$me gibi sektorlere ili$kin gerekli yannmlar dikkate ahnacakur."10 • Sonraki geli$meler biliniyor. Su s1ralar tum c;ah$malar* ** DPT'deki "Muste$arhk Ara$ttrma Grubu" raraf1ndan yilriltillmektedir. u K1sacas1, siyasal yonetim, deyi$ yerinde ise, "Amerika'yi yeniden ke$fetmi$" ve GAP'1n "entegre proje" anlayt$1 icinde ele ahnmas1 geregini kavramt$ gorilnmektedir. Ancak, nas1l? 3.1. AZ TEKNiK, AZ EKONOMiK VE AZ TOPLUMSAL iCERiKLi(!) YAKLASIMLAR
Siyasal y6netimin DPT'deki ilgili biriminin sorumlusuna gore GAP; "ulkemizde bolgeleraras1 geli$mi$1ik fark1n1n giderek azalt1lmas1 dogrultusunda bir arac;: olarak" gonilmektedir.12 Bu sorumlusunun belirttigine gore, proje ile, "bolgede ekonomik faaliyetlerin ce$itlendirilmesi , kaynaklann rasyonel kullan1m1, yeni kaynaklar1n yaraulmas1, yaunmlann gcri donil~l eri nin h1zland1nlmas1, projelerin finansman , zaman ve • Antalya, Dogu Marmara Bolgesi, Zonguldak BOlgesi, Dogu ve Guneydogu Anadolu BOlgesi vb. an1msanabilir. •• (:orum-<;:anktn ve Erzurum Ktrsal Kalktnma Projeleri ornek olarak say1labilir. • •• Bu ;;altsmalar; "Bilgilerin derlenn1esi ve ilgili kurulu$larla temaslann silrdilrulmesi yan1 s1ra akademik, Ozel ve kamu kuruluslanyla gen;eklestirilmesi islcrin vc konulann saptanmas1"d1r. (Taylan Demircioglu, a.g.y. s.18) 8 GAP Guneydogu Anadolu Projesi I. Urfa-Harran Kalktnma Sempozyumu, Tiirkiye Zirai Donanm Kurumu, Ankara 1988, s.645. 9 S. Bes Y1lhk Kallonma Plant 1987 Y1h Program1, DPT. Ankara, 1987, s.379. 10 A.g.y., s.384. 11 Taylan Demircioglu, "GQneydo~ Anadolu Projcsi Beige Planlama <;:ahsmalan" GAP Gilneydo~ Anadolu Projesi 1. Urfa-Harran Kalktnma Sempozyumu, Tilrkiyc Zirai Donaum Kurumu, Ankara 1988, s.15-21. 12 A.g.y., s.15.
47
48
mekan tutarhhg1na dayand1nlmas1 ve boylelikle yaor1mlararas1 senkronizasyon ve entegrasyonun saglanmas1" hedeflenmektedir. 13 Aruk sozkonusu olan bu yakla$1mla haz1rlanacak bir "proje"dir. Bu projenin ya$arna ge~irilmesiyle; "- Ktrsal ve kentsel yerle$me dokusundaki degi$1nelere yeterli duyarhhk gosterilecek, - ekolojik dengeyi zorlayan etmenlere ka~1 gerekli onlemler ahnacak, - ekonomik ve sosyal faaliyetlerle demografik yap1da gorulecek degi$meler dengeleyici bir anlayi$la yonlendirilecek, - bu dogrulukta altematif projeler uretilecek, onceliklendirilecek, programlanacak, uygulanacak ve dongilsel bir planlama felsefesiyle degerlendirilecek"tir.1" Projenin bu i\erikte bir yakla$1mla ele ahnmas1 ayn bir taru$man1n konusu. Ancak bir ger~egin bilincine vanld1g1n1 gorilyorum: Ad1ndan onca soz edilmcsine ka~1n, henilz bir Giineydo~ Anadolu Projesi yoktur: Sozkonusu olan, DSi Genel Mudurlugu'n11n belirttigi gibi "bag1ms1z bir proje olmay1p bolgedc tasarlanan sulama ve enerji ama~h 13 projc(dir)"1" Urfa'da 1987 y1hnda yap1lan sempozyumda bir bili1n adam1 bu ger~egi $6yle dile getirm~tir; "Su anda GAP'taki 13 ayn projenin ne zaman ba$lay1p, ne za1nan bitcccgi birbiriyle ilintili olarak tespit cdilmi$ durumdad1r. Ancak,(... ) henilz GAP'1n bu sulama ve enerji d1$1nda yap1lmas1 gercken giri$imlerin ne zaman ba$1auhp ne zaman bitecegi birbiriyle ilincisinin ne olacag1 tam olarak tespit edilmi$ degildir. Derhal yerli veya yabano bir kurulu$a (kim olursa olsun) GAP projesini ekonomik sosyal iktisadi yonleriyle, yani elektrik ve sulama d1$1nda da detayb $ekilde ele alan toplu bir proje yapnnlmahd1r. Aksi halde biz buna GAP projesi diyemeyiz, GAP on projesi deriz". 16 Oysa, DPTdeki sorumlu Demircioglu'nun belirttigine gore, "gelecek yap1n1n tahmininde sorun ve ihtiya~lann tespiti" i~in, "dogal, sosyal, sosyo ekonomik yap1lar, altyap1, mekansal yap1, t~kilatlanma , finansman, yanr1m ve te$viklerin yap1s1"na ili$kin ~o zumlemeler yapilacaknr. 17 Ongorulen bi~imde ele ahnd1g1nda haz1rlanacak olan Guneydogu Anadolu Projesi'nde teknik boyutlann yam s1ra ekonomik ve toplumsal boyudar da gozonunde bulundurulacaknr. Ancak, projenin teknik boyutuna ili$kin ~ab$malar h1zla yuriiniliirken ekonomik ve toplumsal boyutlanyla ilgili olarak henuz hi~bir yasal vc kurumsal duzenleme yap1lmarn1$t1r. Bu durumun, bolgede vurguncu egilimlere temel haz1rlayacag1n1n ve k1smen de haz1rlad1g1n1n gorulmemesi olanakh degildir. Bu olas1hgin gozonunde bulundurulmamas1n1 yad1rgiyorum.
3.2. GAP BOLGESi UZAYDA, BAGIMSIZ BiR MEKAN MI?
Oyle olmad1g1 a~1k. Ancak, nedense GAP olgusuna "entegre" yak1~1m1 onerenler de bu ger~egi gormemekte direniyor: "Entegre" olma, yaln1zca ele ahnan bolgedeki dogal, ekonomik toplumsal ve kulrurel olu$Umlann birlikte ele ahnmas1yla s1n1rh goruluyor. Bence bu, gerekli ancak tek ba$1na yeterli say1lmayacak bir ko$ul. Yeterli olabilmesi i~in , bolgede ongoriilen ya da umulan ekonomik, toplumsal, kulturel ve hatta siyasal OIU$Uffiiann, ulkenin Oteki boJgeleri, giderek ulke genelindeki olu$urnlarla ili$kisi ve dogal olarak da etkil~imi i~inde ele ahnmas1 gerekiyor. 6megin; konuyla ilgili sempozyumlarla sunulan bildirilerde, bilimsel ara$Urmalarda proje ile hedeflenen sulama ve enerji uretimi olanaklar1 kullan1larak saglanabaecek iiretim art1$lanndan, dolay1s1yla ekonomik buyumeye katk1dan soz ediliyor. Bunlar, olabilir. Ancak, sozkonusu enerji uretimi ve sulama hedeflerinin ger~ekle$tirilmesi i~in gerekli kaynak nereden, nas1l ve hangi ko$ullarla kar$tlanabilecektir? Tilrkiye'nin 1986 y1h bilt~esine denk bir parasal kaynaktan soz edilmektedir. 16 Ku$kusuz, bu kaynak saglanacakur. Ancak, hangi geli$rneler pahas1na? Gunluk gaze~elerde, kaynak bulunmay1$1 nedeniyle projenin teknik hedeflerine ulu$mas1ndaki gecikmeler ve bu gecikmelerin yola~ugi ek maliyetlerden sozedilmektedir. Bir g6r11$e gore 2006 19 bir g0rii$e gore 200l'de20 ve ba$ka bir g6n1$e gore de 2004 yihnda bitebilecek olan sulama ve enerji ilretimi ama~h yannmlar i~in Turkiye'nin, 1986 yih fiyatlanyla 7,6 trilyon TL'yi* 12-13 y1lda,saglamas1 gerekmektedir. A~1k ttr ki, bu buy11klukte, Ongoruldugu gibi entegre bolge kalk1nmas1 olarak ger~ekle$tirilmesi duru1nunda daha da buyl1yebilecek** bir kaynagin zaman1nda ve duzenli olarak GAP b6lgesine aktanlabilecegini du$11nebilmek hi~ de ger~ek~i bir tav1r say1lamayacak• DPT Miist~r Yard1mc1s1 O~an Yonikan'a gOre de 1987 y1h birim fiyatlanyla 9,4 trilyon TL (l.6.88 tarihli Cumhuriyet Mehmet Yap1c1 Haberi) •• Yine D~n YOn1kan'1n belintigine gore 64.6 trilyon TL (Ayn1 haber) 13 A.g.y., s.16. Ii A.g.y., s.17. 15 OSI,. a.g.y .• s.19. 16 Erda) Tilrkkan, GAP Gilneydogu Anadolu Projesi 1.UrfaHarran Kallanma Sempozyumu, s.648. 17 Taylan Oemircioglu, a.g.y .• s.18. 18 Ali Balaban, "Guneydogu Anadolu Projesi (GAP) Entegre Sistemi, Planlama ve Uygulama Sorunlan", GAP Tanmsal Kallanma Sempozyumu, Ankara 1986, s.5. l9 Osman Ozbek; GAP Gnneydogu Anadolu Projesi I. UrfaHarran Kallanma Sempozyumu, (At;1h$ konu$mas1), Tilrkiye Zirai Donanm Kurumu, Ankara, 1988, s.11. 20 Duran Tarakh; "GAP" Tanm ve MUhendislilc, TMMOB Ziraat Milhendisleri Odas1, Sayi 22-23, Ankara. 1986, s.18. Birik im 12 tNISAN 1990 •
â&#x20AC;˘
ur. J5e~~~aktanlabilse, ancak, aktanlamad1g1 her fusatta vurgulan1yor. Ornegin, Cumhurba~kan1'n1n yoreye yapt1g1 son gezide DPT Muste~ar Yard1mc1s1 kaynak sorununa deginerek $imdiden 10 y1lhk bir gecikme oldugunu belirtmi$tir. 21 Ayn1 gazetede .bir giln once verilen habere gore; "Atarurk Baraj1'n1n yap1m1n1 siirdiiren ATA in$aat'1n yakla$1k 106 milyar lira alacagi birikmi~tir. Urfa Tiineli'ni yapan Akp1n¡ar ise tam 34 milyar lira bekliyordu hiikumetten". 22 Bir an i<;in aktanlabilecegi varsayild1gmda, ulkenin ekonomik ve toplumsal geli$mesinde kac;1n1lmaz olarak gundeme gelecek olan yon ve h1z degi$ikliklerinin gormezlikten gelinmesi, $imdiden hesaplamalara kattlmamas1 anla$1labiUr gibi degil. Karumca, y~amsal onemdeki bu "eksiklikler", GAP'1n uzayda, bag1ms1z bir mekan ya da olgu olarak gorulmesinin kac;1n1ln1az bir sonucudur.
ye. yararlan s1n1rh kalabilir."23 Bence, son derece.. yerinde bir vurgulama bu. Kan1m o ki, GAP'a ili~kin c;ah$malan y6nlendiren, e$giidiimiinil saglayacak olan ve <;e$itli diizeylerde yolac;abilecegi ekonomik ve toplumsal geli$_meleri tart1$an bilim adam1 ve ara$t1rmac1lann 6nemli bir kesimi i<;in bu, ay1rd1na vanlabilmi$ bir gerc;eklik degil. Bakin1z bir gazetecinin; "GAP nedir?" sorusunu nas1l yarutlJ.yor y6redeki yurtta$lanmiz; "Su gelecekmi$.", "Oyle bir koy bilmiyorum"24 Bu yakla$1m siirduruldugiinde GAP ile birlikte saglanmas1 6ngoriilen sulama ve enerji olanaklanndan daha c;ok kimlerin yararlanacag1n1 kestirmek gil<; olmasa gerek. Aynca, sozkonusu olanaklann gerektigince etken kullant!abilmesi y6nunden de yurtta$lanrruz1n bilinc;li ve orgiitlii kanhm1n1n ne denli buyiik onem ta$1d1gi "Devegec;idi Sulamas1"na ili$kin bir ara$tlrmada tum boyutlanyla ortaya konulmu$tur. *
3.3. GELENEKSEL YANILGI: BiLiN(:Li YURTTA~ KATKISINI GEREKSEMEMEK
3.4. BOLGEDE KiMLERiN KALKINDIRILACAGI DA ONEMLi
Tiirkiye'de ve belki de benzer ekonomik, toplumsal ve kultiirel yap1lara sahip ba$ka iilkelerde teknotratlan ve her kesimden c;ogu ayd1n1 her zaman $a$Irtan geli$meler ya~an1r: Deyi~ yerinde ise, kag1t uzerinde son derece akllc1l gelen c;oziimler, c;ogunluk ongoruldugii bic;imde uygulanamaz, dolayis1yla amac;land1gi bic;imde sonu~lar veremez. Daha once de soziinii ettigim "toplum kalklnmas1", "k6ykent", "halk sektoril", "kooperatifr;ilik" vb. birc;ok tasanm ya da yakla. $tmlann hangi birisi 6ngiiriildiigu bic;imde ya$ama gec;irilebilmi$tir? Olumlu bir ornek g6sterilebilecegini sanm1yorum. Bu tiirden yakla$1mlar bir yana, yap1lmas1, en az1ndan 196l'den beri bu yana anayasa geregi olan ulusal kalk1nma planlann1n hangi biri gerektigince ya$ama gec;irilebilmi~tir? Bu soruya da olumlu bir yan1t verilebilecegini sanm1yorum. Neden? Bu sorunun $6ylece yan1tlanabilecegini dii$unciyorum: Omeklenen turden c;ah$malar tasarlan1r ve ya$affi'a gec;irilmeye c;al1~1rken, toplumsal degi$me ve geli~melerin temel dinamiklerinin dogru bir c;ozumlemesinin yap1lmamas1nm yan1 s1ra ilgili toplumsal kesimlerin bilinc;li ve orgilth1 kaohmlar1n1n gerektigince saglanarnamas1d1r s6zkonusu ba$ansizhklann bir nedeni de. Bu yarg1, bir bilim adam1 tarafantlan GAP ile ilgili olarak $6yle one suriilmektedir: "<;agim1zda bilim, kalklnrna iktisad1 bize diyor ki; 'Eger o projeye, o kalkinma yaunmlanna, fizik yaonmlanna halk ilgi duymuyorsa, halk bilincine ermemi$, varmam1$sa o kalkinma ic;in ba$lattlan fizik yaor1mlar toplu~a, o c;evreye, o bolgeye beklenen ve istenen yaran getirmez. 'Demokrasilerin temel c;izgilerinden birisi, ha1kin katthm1n1 saglamakor. Eger bir ileti$i.m ve etkile~im saglanmazsa, yaunm projelerinin veya abide olarak tarumlayabilecegimiz an1tlann bile o c;evre-
'
GAP bolgesiyle ilgili c;ozumlemelerin c;ogunda, bolgenin 6zellikle kirsal kesimindeki topraga dayah uretim ili$kilerine de yer veriliyor. Sozgelimi, toprak dag1hm1n1n son derece dengesiz oldugu vurgulan1yor. Giderek; bu ili$kilerin hakc;a diizenlenmesi oneriliyor. 25 Ancak, bolgede, ~.Urfa'da toprak reformu uygulamas1yla ilgili geli~meler ve 6zellikle de 1984 yihnda ~1kanlan 3083 sayih "Sulama Alanlannda Arazi Duzenlenmesine Dair Tanm Reformu" yasas1 ile bu yasaya dayah olarak 11.6.1985 yihnda yiiriirluge konulan "Sulama Alanlannda Arazi Diizenlenmesine Dair Tanm Reformu Kanunu Uygulama Y6netmeligi", GAP'1n entegre bolge kallanma projesi olarak ele ahnmas1 durumunda da, iyimser olmaya olanak vermemektedir. Bilindigi gibi bu yorede, Urfa'da, toprak reformu c;a11$malan son derece ilgin~ bir a$amadad1r. Anayasa Mahkemesi tarafi.ndan iptal edilen 1757 sayih yasa ile kamula$Onlan toplarn 1, 7 mil.yon doâ&#x20AC;˘ Doi;.Dr. Duran Tarakh; Devegei;idi Sulamas1, (Guneydogu Anadolu Projesi 1.;inde Bir Omekli Bugiinkii ve Planh Durum, TMMOB Ziraat Muhendisleri Odas1, Ankara, 1987, s.39-45. 21 A.g.h: 22 Celal Ba~langii;; "GAP'ta Gecikme Sanc1s1", 8.6.1988 gunlu Cumhuriyet gazetesi. 23 Erdini; TokgOz; a.g.y., s.646. 24 Osman ~enkul; "Harran'da Toprak Almak isteyenin Umudu Hazine'de", 27.5.1987 giinlii Cumhuriyet gazetesi. 25 6megin; - Suat Aksoy ve 6tek.iler; "Tanmsal Ekonomik Yap1", Giineydogu Anadolu Projesi Tanmsal Kalkinma Sempozyumu, Ankara, 1986, s.58-60. - Canan Ankl:iay; "Guneydogu Anadolu Projesi ve Yo! Ai;abilecegi Ekonomik ve Toplumsal Geli~meler (14.5.1988 sunu~ memi), MPM, Ankara. - Necmi Sonmez ve Otekiler; a.g.y., s.5.
49
num topragin 829 bin donumiinun sahiplerine geri verilmesi ka~n~nr. Arnk, "toprak reformu" b6lgesi olarak tarumlanan bu yorede dag1nlacak 13.0 milyon topragtn 12.2 milyon dOniimii (% 93'ii) Hazine topragi, 860 bin dOnumii de kamula~t1nbp qa sahiplerine geri verilmeyen topraklardan olu~makta dtr.26 Bu ya~1mla, yoredeki vars1lhk dengesizliginin en 6nemli nedenlerinden biri olan dengesiz toprak dagthnu sorununun ne denli ~6zumlenebilece gini kestirmek gii~ olmasa gerek. Oysa, dengesiz toprak dagilim1na dayab bir tanmsal geli~me politikas1, ge~mi~ten bir~ok omegi verilebilecegi gibi, ancak, gorece olarak daha biiyiik toprak sahiplerinin "kalkind1nlmas1"na yaramaktad1r. Sozgelimi, DPTde yap1lan bir ara~nrman1n bulgular1na gore;·"... tanrn kesimine yap1lan devlet desteginden buyiik payi alanlann (...) yoksul koyluden ~ok biiyuk toprak sahiplerinin oldugu soylenebilir. Omegin; hektanna bugiinku degeriyle (1976 yth-Y.\:.) 50 bin liran1n iizerinde devlct yaunm1 yap1larak ger<;ekl~tirilen sulama ~e bekelerinde, <;ift~i ailelerinin % 4'11 topragtn % 34'uniin sahibi bulunmakt.a ve bu alanlarda 30 bin doniime yak1n aile mulku topraklara rasdanabilmektedir. "27 Yine ayn1 ara~nrman1n bulgulanna gore; "... gubrede yap1lan indirim sonucu hazinece katlan1lan s milyar liran1n iizerindeki subvansiyonun yakla~1k 2 milyar liras1ndan Tiirkiye ~ift<;isinin ancak % 4'unii olu~turan 160 bin dolayindaki biiyiik ~ift<;i ailesinin yararland1gi soylenebilir."28 Bu nedenle yukanda soziinu euigim uyan ve onerilere kaultyorum. Ancak, bu tiirden bir diizenlemenin san1ld1g1nca kolay ger~ekle~tirilebilecegini d~unemiyorum. Bir kez, boyle bir duzenleme, bence, kesinlikle siyasal iktidann niteligiyle ilgili bir sorundur. Urfa'da toprak dag1nm1yla ilgili son geli~meler ise bu sorunun gerektigi bi~imde ~oziimlenmesine ili~kin olarak umutlu olma1na olanak vermemektedir. * Aynca, umutlanmak isteyenler i<;in ise; Tiirkiye'deki ~imdilerdeki ve GAP'1n Ongorulen tarihlerde bitirilmesine degin ge~ecek sure i~indeki olas1 siyasal degi~melere altc1 gozle bakmalann1 oneriyorum. Bana Oyle geliyor ki, GAP'm ktrsal kesitninde olup bitecekler, ya$asayd1John Steinbeck'e yeni bir "Gazap Oziimleri" yazdtrabilecek nitelikte sanc1b geli~melere yol a~acakur. Ne yaz1k ki, bu surecin belirtileri ~imdiden ortaya <;tkmaya ba~ lam1~ur.
3.5. GiDi$ YABANCI SERMAYELi B0Y0K TARIM i$LETMECiliGiNE Mi? •
50
1980'li y11lar oteki kesimlerde oldugu gibi tanmsal kesim yoniinden de son derece koktenci de~me ve geli~meleri giindeme getirdi: Bu geli~melerin ba$1nda, yabanc1lara toprak saonalma olanagtn1n saglanrnas1 ve yabant:1 serrnayeye a<;1lma gelmektedir. Ay-
nca, daha <;ok sanayi ve ticarete dayah yerli buyiik sermaye kurulu~lann1n tanmsal kesime yonelmeleri de bu baglamda sayilabilecek Onemli geli~rnelerden biridir. Bu geli~melerin GAP ile ili~kilendirilebilecek iki boyutu vard1r: GAP bolgesinde yerli ve yabanc1 buyuk sermaye, hem ortakbk hem de ba~1msiz yaunmlar bi~iminde buyiik tanm ~letmeleri kuracakur. Bu, sOzkonusu surecin deginmek istedigim boyutlanndan birisidir. Bu tiirden gel~meleri olanakb lalabilecek nesnel ko~ullann buyiik Ol~iide ol~tugu s0ylenebilir. 6megin; donemin iTO Nuh K~ulu ile iTO Ba~kan1 Nejat Basrnac1 ile go~meler yapan Amerikah yaunmc1lann "Turkiye'nin hem Ortadogu ve Afrika'daki yogun nufuslu ulkelere, hem de Avrupa iilkelerine yalan cografi konumu nedeniyle ozellikle tanma dayah sanayilerde Amerikah yat1r1mc1lann ilgisini <;ekmeye ba~lad1gtn1" soylemesi;29 Dunya'n1n en biiyuk 5 tah1I tekelinden biri olan ve 48 iilkede 500 yan kurulu~u bulunan unlii Cargill'in Avrupa Boliimii y6neticisinin; uilk etapta fide ve tohum geli~tir me ~ah~malan yaprna, daha sonra da tanma dayalt tesisleri kunnayi dii~iinuyoruz"30 ve ABD Tanm Bakan1 Yard1mc1s1'n1n; "... bizim elimizdeki tekniklerle tavuk<;uluktan sebzecilige kadar ~e~itli alanlarda verimliligin ne denli yukseltilebilecegini hesap edince Turkiye <;ok ~ekici oluyor. Gerek Amerikah i~adam lan gerekse Turkiye'de ortakhk kuracaklan meslekta$lar1 i~in ~ok kar edebilecekleri i~ olanaklan ortaya ~1ktyor"; 31 YASED Yiirurme Kurulu Ba$kan1 Nuri Eren'in; "Tanm alan1nda faaliyet gosterecek yabanc1 sennaye 6nansman sorununu <;ozumleyecegi gibi teknik yard1mlarda bulunarak tanrn endiistrisinin geli~ mesini saglayacakor.";32 Eczac1ba~1 Holding yetkililerinin; "Biz Eczac1ba~1 Holding olarak tanm alanlanna <;ok uluslu ~irketlerin yaunm yapmas1n1 olumlu ka~thyoruz."33 bi~imindeki a<;1klamalann1 bu yargt-
•
* Antmsanacagi ve az once de b~ka bir boyutuna deginildigi gibi, 3083 say1h yasa ile daha once kamula$t1nlanlann sahiplerine geri verilmesi siras1nda suluda 600, kuruda da 2000 d6nilm topragtn sahibine b1ralulmas1 ilkesi benimsenm~ lir. Oysa, GAP'1n 6ng6nildugu bi~mde sonu~landinlmas1yla, $imdilerde "kuru" sayilan topraklar sunulabilir duruma geleccktir. 26 Faruk Bildirici; "Biiyuk Toprak Sahibine Armagan", 9.3.1987 g\1nl0 Cumhuriyet gazetesi. 27 DPT, Kirsal Refah Politikalan Ozel ihtisas Komisyonu Raporu, Ankara, 1977, s.64. 28 A.g.y., s.24. 29 "ABO Yaunm Heyeti Reagan'dan Evren'e Mektup Getirdi", 4.10. 1983 gilnlii Cumhuriyet gazetesi. 30 "Cargill, Tiirkiye'de Tanm Ara$Unna Merkezi Kuracak", 11.10.1983 gilnlii Cumhuriyet gazetesi. 31 "ABO Tanm Bakaru Yardlmc1S1 Richard Lyng: Tork Tan!Illna Yaunm <;:ok Karh i$", Meral Tamer'in haberi, 6.10.1983 g\1nlil CumhuriyPt ga7etesi. 32 14.10.1983 gtlnlu Cumhuriyet gazetesi. 'lrtJ 7 33 19.10.1983 gtlnlii Cumhuriyet gazetesi. Birikim 121N ISAN1 990
2 ri?rA'
n1n gerc;eklik dilzeyinin kavranmas1 yonilnden anlaml1 buluyorum. 1987'ye gelindiginde, bu dogrultuda somut ad1mlann aald1g1 gorulmektedir. Omegin,japonlann GAP'a planlama a$amas1nda girmeyi dil$ilndilgunil b,elirten bir i.ist diizey DPT yetkilisinin ac;1klamas1na gorejaponlar, planlama a$amas1nda fizible gordilkleri projelere kredi ac;abilecel<lerini soylemi$tir. Bu bilginin verildigi haberde aynca,Japon sermaye c;evrelerinin bolgedeki tanm sanayii tesislerine ortak olmay1 hedefledil<leri, proje ic;inde en yiiksek yannm payina sahip tarlaic;i sulama projesine talip oldul<lar1 bildirilmektedir.3+ Ankbay'1n belintigine gore, Japonlar, GAP Master Plan1 yapma i$ini ilstlen~tir.35 Gerc;ekl~melerin dikkat c;ekmeye c;ah$Ugtm dogrultuda olmas1 durumunda Latin Amerika iilkelerindeki ekonomik, toplumsal, killtilrel ve :.iyasai gei~me lerin ulkemizde de ya$anmas1n1n gozard1 edilebilecek bir olas1ltk olmadtgin1 d~iinilyorum. Aklrma yine Steinbeck'in "Gazap Ozumleri" geliyor. GAP olgusuyla i~kilendirilebilecek ikinci boyut ise projenin gerektirdigi parasal kaynag1n ka~tlanmas1na il~kin. DSi yoneticilerinin belintigine gore, GAP'1n yaln1zca sulama ve enerji uretimini amrmaya yonelik k1sm1n1n gerc;ekle$tirilebilmesi ic;in gerekli parasal kaynagtn 2.4 trilyonunun (% 42,5) d1$ parayla kar$!lanmas1gerekmektedir. 36 Gazete haberlerine gore, GAP kapsam1nda olmak uzere Dicle iizerinde yap1lmakta olan <::1nar-Goksu Baraj1 ile Batman Baraj1 ancak Avrupa iskan Fonu'ndan dt$ kredi ahnd1kc;a yaptlabilmektedir.37 Olkedeki yaonmlann diizeyi ve bu yattnmlann gerc;el<l~tirilebilmesi ic;in gerekli kaynag1n saglanmas1 amac1yla ya$anan dt$ ve ic; borc;lanma ili$kilerinin yogunluk ve niteligini gozonune getirince, GAP'1n, ozellil<le d1$ ekonomik ili$kilerde yoiac;abiiecegi geli$melerin de onemsenmesi gerektigi dil$11ncesindeyim. 4. GAP'IN YOLA<;ABiLECEGi EKONOMiK VE TOPLUMSAL GELi$MELER KAMU KURULU$lARININ i$LEVLERiYLE DOGRUDAN iLi$KiLiDiR
Olkemizde elektrik uretimini % 100, sulanabilir alan-
lann geni$ligini % 33.8bu yolla da, s6zgelimi, 1984'deki kt$bk sebze ilretimini 8.7-10.9, pamuk ilretimini 1.7-1.5, soya fasulyesi iiretimini 26.7-30.0 ve yazhk sebze ilretimini de 1.3-1.4 kat arnrabilecek, bolgede 2.6 milyonu (ya da 1.6 milyonu) c;iftc;i ailesi, 0.6 milyonu (ya da 1.7 milyonu) 1nevsimlik i$c;i olmak uzere toplam 3.2 milyon (ya da 3.3 milyon) ek nilfusu38 i$lendirebilecek ve entegre kalk1nma projesi olarak gerc;ekl~tirilmesi durumunda, 1987 yih 6.yatlanyla 64.6 trilyon TL'lik bir kaynagin 12-13 yil gibi ktsa sayilabilecek bir sure ic;inde ilretilip yannlmas1n1 gerektirecek bir projenin hic;bir boyutu yoktur ki illkemizdeki tilm kamu kurulu$lann1n i$levleriyle dogrudan ili$kilendirilemesin. Bilindigi gibi, tar1msal kesimde verimlilik am~1 hem bu artt~1 yaratacak girdilerin uretilmesi, gerektigi gibi kullan1lmas1, verimlilik arttnc1 tekniklerin bilinc;li ve yaygin olarak kullan11rnas1 hem de saglanan ant$Jn herhangi bir bic;imde degerlendirilmesi dilzeylerinde olmak iizere ekonomik geli$me ilzerinde surgit dogurucu etkiler yapabilmektedir. * Ulkemizdeki kamu kurulu$lan GAP'1n y~ama gec;irilmesi a$amas1ndan ba$layarak, onaya i;tkacak sulama ve enerji olanal<lanrun degerlendirilmesine degin her a~amada etken, yonlendirici, bu amac;la da yaptinm giicCtne sahip bir i~lev ustlenmelidir. Ya~ananlann ve ya$anacak olanlann, deyi$ yerindeyse ~akaya gelecek yan1n1n olmad1gi arttk gOrillmelidir.
•
'
• Bu etkilerin siyasal boyutlanyla ilgili aynnnh bilgiler i~n, Cihan Dura'n1n, ENKA Vakfi'rnn 1986 }'lllndaki ekonomi dal!ndaki bilim odulunu kazanan "Tanm1n Turk Ekonomisinin Geli$mesine Katlas1, Bugt1n ve Yann" adb ara$Ormas1na balolabilir. ENKA Vakf1 Yay1n1. istanbul, 1987. 34 "GAP'a BOyiik Goe Haz1rh~ ", Enis Berberoglu'nun haberi, 4.3.1987 gt1nln Cumhuriyet gazetesi. 35 Canan Ankbay; "Giineydogu Anadolu Projesi ve Yol A~a bilecegi Ekonomik ve Toplumsal Geli$meler", 14.6.1988 gt1nlO sunu$u, (<;ogaltma), MPM, Ankara, s.18. 36 OSI, A.g. y., s.38. 37 Celal Ba$langic; "GAP Bitimi'nin Ard1ndaki Umudar", 11.6.1988 gt1nlu Cumhuriyet gazettsi 38 Duran Tarakh, a.g.y., s.23.
51
..
•
G
E
E
N
A
y
N
0
N
y
A
s
Latin Amerika'da siville~me ~abalan
ve militarizm
AKDOGAN OZKAN
52
Bir y1lhk bir sure i<;erisinde tarih, Nancy Reagan'1n ~u m~hur falc1s1run bile onceden tahmin edemeyecegi ve adeta "fast forward" tu~una bas1h bir videoteyp htz1yla ilerlerken, tum dunya, ozellikle Dogu-Ban kutupsalhg1nda ayn~m1~ yap1lann f'iilen ge<;ersiz hale geli~ine tan1k oldu. 6zellikle ~u son 6 ay, i<;erisinde bannd1rd1g1 degi~imler ve toplumsal alt-list olu~ lar ile, eskiden olsa onyillara yayilabilecek bir zaman dilimini kucaklayiverdi. Mogolistan'dan Nikaragua'ya, Giiney Afrika'dan Utvanya'ya kadar diinyarun don bir yan1nda oylesine <;ok ~ey oylesine biiyiik bir hizla olup bitti ki, yillardtr statiikonun verdigi rehavetle "gelecek mutlak sosyalizm"i kolayca telaffuz edebilen solculardan. Pentagon'daki soguk sava~ teorisyenlerine degin pekt;ok ki~i. ekranlan ba~1nda ya da gazetc man~etleri aras1nda bir oldu bittiyle kar~1 kar~1ya oldugunu hissetti. Haber, imkans1z1n sanau halinc donu~urken, televizyonda tan1k olmantn otesinde, "devrimci" bir ~eyler yapo. Dunya, zaten bunu Filipinler'de Marcos'un devrili~i s1ras1nda hissetrneye ba~lam1~u bile. ~imdi de benzeri bir olay uydu yay1nlar arac1hgiyla ABD tarafindan Kuba'da deneniyor. Bu geli~meler ka~151nda baz1 siyaset bilimcileri Hegelci bir kavram olan "tarihin sonu"nu, yani tek bir taSanmtn nihar zaferini tam~maya koyuldular. Bu tart1~1la dursun, kesin olan bir ~ey var ki, o da Dogu ile Bao'nrn birbirine yakla~mas1. Diger taraftan da bir biitun olarak sosyalizm tasanm101n, etkileri solun biitun cografyas1nda agir bir bit;imde hissedilen bir krizin i<;inde olmas1. Giderek derinle~en bu krizin sonu<;lann1n kendini daha geni~ bir zerninden daha hizh bir bi<;imde yeniden iirerir olmas1 ve arnk krizden otc bir <;okii~le ka~1 ka~1ya olmas1, krizin nedenlerine ili~kin tespitleri ve krizden <;1ki~ iizerine ileri siirulen onerileri, bu problematigin it;inde daha da Cl-
•
-
liz bir hale getiriyor, daha az bir giiven ve inan<; ile telaffuz edilebilir kihyor. "Kapitalizm, tarihinin en biiyiik bunahm1n1 ya~1yor ve sonu<;ta bu bunahm1n etkileri ister istemez sosyalist harekete de yans1yor" turiinden, zaman1n yetkili ag1zlar1ndan dokiilen ve solun onemlice bir boliimii taraftndan onay da goren ifadelerin aruk hit;bir hukmiinun kalmad1gi gorulurken, yak1n tarihte bu tiir beyanlarda bulunanlann altlanndaki zeminin de tiimden kay1p gitmekte olduguna tan1k oluyoruz. Ostelik, ozellikle Avrupa'da II. Dunya Sava~1 sonras1 benimsedigi buyiime modelinin krizini ya~ayan, gitti gidiyor denen bir sag yok. '70'lerin sonlanna dogru krizin ustesinden gelip kendisini yeniden yonlendiren sag, neo-liberalizmin uluslararas1 bunyelere duydugu ihtiya<; ile amk bir Avrupa Birligi'ni getirip dayatmt~ durumda. DOCU-BATI KUTUPSALLIGININ <;OZOLO~O
Bunun yan151ra sagtn Dogu Almanya'daki 18 Mart se<;imlerinden zaferle <;1kmas1 iki Almanya'n1n birl~ mesi surecini luzlandrracak gibi gorunurken, kendisini "Avrupa Ortak Evi" projesine dahil etmeye aday baz1 Batt ve Dogu Avrupa ulkelerini de kayg1Landtrma noktas1ndad1r. Klsacasi, bir yandan Dogu-Ban kutupsalbgindan tllremi~ yap1lann arttk fiilen ge~ersiz hale geli~ine tan1k olurken, bir yandan da bu kutupsalhgi n ~ozuldugu cografyada baz1 milliyet<;i ve ulusal <;1karlann dunya dengesinin yeniden ~ekillenme si surecinde daha fazla koz, inisyatif ve pay alma ug~lann1 goruyoruz. Bu siirecin i<;inde ka~1hkl1 kuvvet indirimi ve silahsizlanma gibi askert konularda O<;uncu Dunya'yi da buyiik olt;ude ilgilendiren sevindirici kararlar ~1kiyor. Ancak b:'ltlln bunlann, Ban diinyas1na entegre olma ug~1 veren ve ozellikle BaBirikim 12 / NiS AN 1990
u'dan ald1gt yard1mlarla iyi kotl1 "geli~e"ye ~h$an ya da yalnizca kendi yagtyla kavrulmaya ~h$an Ocuncu Dunya ulkelerini daha fazla yalnizhk, unutulmu$luk, ihmal edilmi~lik hissine sokrugu da ac1k. Ocuncu Dunya halklan, degi$en dunyan1n kendile- · rinden bagtmsiz degi~en dengeleri ka~1s1nda, acil cozum bekleyen sorunlannda katedilen mesafenin yetersizligini gorup Kuzey ka~is1nda giderek yahulm1$ olma hissine kap1hyorlar. Artlk daha "insan yiizlu" bir rotaya y6nelen Kuzey, c1liz demokrasileri ile Ban'n1n yolunda ilerleme ugra$1 veren Guney'in y~ d1g1 her tiirh1 va~ete, bir yigtn anti-demokratik baslo ve uygulamalara, ekonomik felaketlere seyirci kalman1n otesinde fazla bir $ey yapacag1 gorflntiisiinfl de vermiyor. En az1ndan ~u an icin. Bu haliyle Giiney, kendi yahnlm1$hk psikozundan kurtulmasma imkan verecek, kendi etrafinda, farkh kiimelenmeler ic;inde de olsa, benzer idealleri payla$Ugt halklar ile coziimlenebilecek meselelerini ortak~ kucaklayacak yepyeni bir hareketi arzulamamn otesinde ne yapabilir ki? Biitt1n bu soylenenler baglam1nda bu yaz1 Giiney'in ayn1 kiirnelenme icinde d11$iiniilebilecek baz1 Orta ve Giiney Amerika iilkelerine ili~l<ln, Ozellikle gectigimiz ay icinde meydana gelen olaylan, biraz da bu iilkelerin yalon tarihsel geneline eklemleyerek aktarmayi hedefliyor. Ancak sonucta ortaya c1kan ayn ayn tablolan topluca degerlendirerek ortak sonuclara u~mak gibi bir hedefi yok SOzkonusu tablolann bell<l biraz yiizeysel ve bircok ac1dan da yetersiz olma ihtimalini teslim ennekle birlikte, ortak sonuclar tesbit etmenin esas engelinin boyle bir degerlendirmenin bell<l biraz daha oylumlu bir cah$mayi gerektinnesi. Zaten pekcok noktada ac1k~ kendini gosteren bu ortak11klan, okuyucunun kurmas1 imkan1 da var zaten. Bu arada hernen belirteyim, gecen ayl<l Birikim'de yeterince ve "dengeli" bir bicimde de ele ahnd1gtn1 dii~Ondugum icin Nikaragua'ya yer vermeyi dii~iin miiyorum. (Hem buna pek kalbim de miisaade etmiyor ac1kcas1. C::unkii Nikaragua; benim de sevgilirn hastahkta, saghkta... ) ~iti: "BiR DAHA ASIA"
Orta ve Giiney Amerika iilkelerinin biiyiik boliimu icin ordu ile hukiimet aras1nda ony1llard1r siiregiden Ozel bir ili$kiden sozetmek miimk\1n. Bir cogu, sanayisi icin gerekli donan1m1, ekonomik ve asket1 yard1m1 ABD'den saglamak zorunda olan, d1$ borclan dogrudan ya da dolayb olarak ABD'ye bagh uluslararas1 kurulu~lann denetiminde olan bu iilkelerde, sol egilimli iktidar, muhalefet ya da gerilla hareketlerine ka~1 ABD desteginde ve cogunlukla da o iilke ordusunun kanahyla gizli ya da ac1k bir sava~ siirdiiruldugu biliniyor. Bu ko~ullarda secimlerle iktidara ge-
lecek herhangi bir sivil hiikiimetin Ordu'nun belirli bir destegini almaks1Z1n iktidann1 percinlemesi imkan1 hemen hemen hie yok. Dolayis1yla i$ ba$1na gelen her hiikiimete ordu tara&ndan giivence verilmesi iktidann hallon goziindel<l m~ruiyeti kadar biiyiik bir 6nem ta$1yor. Su s1ralar cok farkh kO$Ullar icinde bulunmalanna ve neredeyse ironik bir ikili gorunumiinde olmas1na ragmen Sili ve Nikaragua'da, ordunun secimle i$ba~1na gelen yonetimlere ka~1 bu tl1rden ve pek de goniillii olmayan giivenceler vermesi sOz konusu. Y1llar once Silili bir arkada~1m, Pinochet cuntas1n1n en karanbk giinlerinde, ba$kent Santiago'nun halka ac1k yerlerinde ve sokaklannda, elektrikler kesilir kesilmez, bir cok ki~inin cuntas1 generate aften bir ag1zdan, "Y va a caer! Y va a caerl" (DO$ecek! Dii~e cek!) diye haylord1gtru, elektrikler yeniden geldiginde, hicbir ~ey olmam~ gibi kaldtklan yerden yapnklanna devam ettiklerini aktarm1$U. 11Eyliil1973 giinii solcu Devlet Ba$kan1 Salvador Allende hiikiimetini CIA destekli kanh bir darbeyle devirerek iktidara gelen ve bana yukandaki olaylan aktaran arkada$1m da dahil ba$1angicta hie l<lmsenin iktidarda bu kadar uzun sure kalacag1n1 tahmin etmedigi General Augusto Pinochet, sonunda gectigimiz man ayinda iktidardan resmen indi. Pinochet, iktidann1 percinlemek icin 1988 Ekim'inde diizenledigi referandumdan yenilgiyle c1lonca, Arahk 1989'da yap1lan devlet h3$kanhgi secimlerine kaulmaktan vazgecmi~ti. 14 Arahk go.nu yap1lan bu secimleri ittifak halindeki muhalefet gruplann1n Htristiyan Demokrat Parti'li adayi Patricio Aylwin, oylann yiizde 52'sini alarak kazanmt$, diktatorfln "kefil oldugu" ve destekledigi eski Maliye Bakan1 Heman Buchi ise yiizde 29 oran1nda bir oy alml$U. Pinochet o tarihten, merkez sag-merkez sol ittifak1n1n destekledigi Patricio Aylwin'in devlet ba~kan hg1 gorevini devrald1gt 11 Mart'a kadar gecen sure icinde kendisinin ve cuntac1 yardak~1lann1n gelecegini saglam kaz1ga baglama ugra~1 verdi. Adam kac1rma, yasadt~l infaz, ~kence gibi insan hakian ihlalleri kapsam1nda dii~iiniilebilecek butiin kirli i$lerinde kulland1gi gizli polisi giderayak ordunun biinyesine dahil etti ve cuntac1lann Arjantin'de oldugu gibi ba~lann1n fazla agnmamas1 icin daha sonradan yargilanmalann1 engelleyecek yasalan c1kartn. Pinochet kendi iktidann1n son donemlerinde haz1rlanan anayasa maddesine gore daha 8 yil genel kurmay b3$kan1 olarak ordunun ba~1nda kalacak. Az degil, 1500 ki$inin infaz1, 700 ki~inin ortadan kaybolmas1 gibi bir bilancoya sahip 16 yilhk Pinochet diktatorlugu 11 Eyliil 1973'deki kanh darbe enesinde o denli fazla sayida insan1 tucuklaup i$kenceden gecirdi ve yok etti ki, bu~ icin kullan1lan ba$kent
53
54
Santiago'nun Ulusal Stadyumu diinyada ~ine az rastlan1r kotii bit ~hret yap~n. Bu ac;1dan Patricio Aylwin'in devlet b~kanhgi gorevini devrald1ktan sonra ilk onemli konu$mas1n1 bu stadyumda toplanan 80 bin ki$iye hitaben.yapmas1 oldukc;a anlamh. Halktn, yine bu stadyumda cunta tarati.ndan katledilen miizisyen ve $air Victor jara'n1n $arlolanyla devlet ba$kan1n1 selamlamalan, stadyumdaki elektronik tabeladan cunta doneminde kaybolan insanlann tek tek isimlerinin yaz1lmas1 ve "bir daha asla!" mesajlan verilmesi, zaten birkac; giin once Aylwin'in elini s11ap 10 giinliik bir tatile c;1kan Pinochet'ye soylenecek tek bir sozciik b1rakiyordu ki, Silililer de stadyumda o sC'.>zcii~ haykirdilar zaten: "Asesino!" (katil!). Aylwin'in stadyumdaki konu$mas1nda diktatorliik rejimi s1ras1ndaki insan haklan ihlallerinin ara$tlnlacagt ve gerc;eklerin ortaya c;1kanlmas1 yoniinde c;aba harcayacagtn1 soylemesi ve ilk elden 40 siyasi turuklunun serbest b1ralolacagtn1 ac;1klamas1, bir devrin dogntdan kurban1 olmu$ ki$ileri ve bu ki$ilerin yakinlanru ne kadar tannin eder bilmek c;ok giic;, ama, Pinochet'in keyfini kac;1rd1gt kesin. Asltnda yeni yonetimin orduyu kar$1s1na almayacag1, Aylwir ~'in bir c;ok demecinde vurgulan1yor. Ne de olsa kendisini iktidara getiren yolu ordu ile aralan ndaki gaynresmi sozl~me ili$kisi ac;mt$O. Babas1 Allende doneminde dt$i$leri bakanr olarak gorev ya pan ve 1976 yilinda cuntaya bagh giic;lerce oldiiriilen Sosyalist Parti milletvekilijuan Pablo Letelier gec;enlerde Newsweek dergisinde yer alan bir demecinde her ne kadar yeni yonetimin ordu ile uyum ic;inde c;ah$mas1n1n hie; de kolay olrnad1g1n1 ifade ediyor, Sili Silahh Kuvvetleri'nin bugiin "devlet ic;inde devlet" oldugunu ve sivil iktidann orduyla ba$a c;1kmayt arzulayamayacagtn1 soyluyordu. Hattrlanacag1 gibi uzun siireli generaller rejimi sona erdiginde, sivil yonetim taraftndan yarg1lanmaya ba$lanmas1 Arjantin'de buyuk sorunlar yaratmt$, Radikal Partili Devlet Ba$kan1 Raul Alfonsin, siirec; ilerledikc;e toplumun pek c;ok kurumu ve bireyinin ac;1k veya sessiz destegi, onay1 oldugunu gC'.>rrnu~. i$in alundan kalkamam~o. Bu ac;1dan Sili'de Aylwin'in gec;mi$ doneme il~kin, amk anonim bir kimlik de kazanmt$ suc;larla oyle yillarca u~maya giri$meyecegi tahmin edilebilir. Hele hele, ekonomik ac;1dan Latin Amerika'ntn gorece en geli$kin ekonomilerinden birini miras alm1$ ve diktatoriin destek verdigi Heman Buchi, devlet baskanbgt oylanntn yakla$tk yiizde 30'unu alrn~ken. Ostelik Aylwin'in 17 partili ittifakt ~iii Temsilciler Meclisi'nde mutlak c;ogunluga sahip ise de, Sen.atoda 4 7 senaroriin 9'unun daha once ask.en rejim tarafindan "kontenjan"dan atanmas1 sonucu bu mutlak c;<>gunluga sahip degil. Bu durumda, anayasadaki baz1 engelleri kaldtrmak ic;in $iii Kongresi'-
ndeki sag partilerle i$birligine yC'.>nelmesi gerekliligi ortaya c;1kiyor. Zaten sec;iro kampanyas1 boyunca, en merkezt mesaj1, uzla$ma olan Aylwin'in $imdiden bu yola girdigine dair belirtilerde var. Su s1ralar Sili Kongresi, cunta doneminde yuriirliige girmi$ birc;ok yasayi kald1rmaya c;alt$makla m~足 gul. "Anti-terorizm Kanunu"ndan, c;al1$ma hayaun1 diizenleyen otoriter yasalara ve ifade C'.>zgiirliigiiniin oniinii ukayan anti-demokratik birc;ok hukuki engele kadar bir dizi yasarun kald1nlmas1 ugra$t veriliyor. Reform paketinin Kongre'den pun1zsuz bir bic;imde gec;mesi i~in muhalefetteki sag partilerle de i$birligini hedefleyen gorii$meler suruyor. Bu arada, Aylwin'in gorevi devralmas1ndan on gun sonra Pinochet cuntas1n1n en karanltk simalat1ndan biri solcu gerillalar tarati.ndan vuruldu. Manuel Rodriguez Yurtsever Cephesi-Ozerk (FPMR-A) gerillalan tarafindan vurularak ag1r yaralanan eski Hava Kuvvetleri Komutaru General Gustavo Leigh, on alu y1l onceki kanh darbe s1ras1nda Devlet Ba$kan1 Salvador Allende'nin bulundugu Ba$kanhk Saray1'n1n bombalanmast i~in Hawker Hunter tipi sava$ uc;aklanna roket auna emri veren cuntac1n1n ta kendisi. Pinochet cuntas1n1n en zalim ideologlanndan biri olan, birkac; yil once cuntac1ltktan gayrimenkul ticaretine attlan General Leigh, c;e$itli insan haklan gruplar1 taraf1ndan, yuzlerce Sili Komiinist Partisi militan1n1 olduren olum mangalar1n1 kurrnakla suc;lan1yordu. Solcu gerillalar, suikast enesinde yapnklan ac;1klamada, insan haklannt ihlal eden silahh kuvvetler mensuplann1n sivil yOnetimler taralindan yargilanmamalan halinde Pinochet cuntas1n1n uyelerini teker teker oldiireceklerini duyurdular. Bu orgiit, 1983 y1hnda, yeraltinda faaliyet gosteren Komunist Partisi'nin bir kolu taraftndan kurulan FPMR'den aynlanlann olu$turdugu bir gerilla grubu. FPMR-A ulkede tutuklu bulunan 400 civanndaki siyasi tutuklunun 46's1n1n Mart ay1 sonlanna dogru ba$latoklan ac;hk grevinin de onculugunii yaptyor. Devlet Ba$kan1 Ay!V1'in, Ulusal Stadyum'da yapngl konu$mas1nda, bu 400 siyasi tutuklunun davalan heniiz tamamlanmad1g1ndan bu genel af ic;in biraz daha beklemeleri gerektigini sC'.>ylemisti Oyle goriiniiyor ki, demokrasiye dogru ihtiyath ad1mlarla ilerlemeye c;alt~an Sili, Pinochet'nin iktidann1 yitirmesinden sonra, ozellikle insan haklan konusunda ciddi bir s1navdan gec;ecek. Su an belirmeye b~layan bir gerc;ek varsa, o da, 16 ytl boyunca kanh diktatorlugun keyff uygulamalar1na maruz kalm1$, "suc;lu" goriilerek cezaland1nlm1$ bir toplum kesimi ile herhangi bir cezaya maruz kalmamt~ ve dikta rejiminin icraatlannda bazen dogrudan, ama c;ogu kez de sessiz bir destegi, onayt olan ve bugiin ashnda "gerc;ek suc;lu" konumuna dii$ebilecek gibi gOriinen bir toplum kesiminin varllklan. Bizim bu denli uzaktan, Birikim 12 / NISAN 1990
biraz. da kolayca vardiguruz bu yargiya, kendi insan1na onursuz.luk .atfetmemek ve toplumdaki yaralan yeni yaralar ac;madan sarmak i<;in elinden geleni yapacaknr Sili y6netimi. Tabii bu da belki demokrat olmak i<;in degil, ama sivil olmak i<;in yeterli olabilir. Su an Sili'deki yeni yOnetimin aciliyet kayd1yla Onunde duran, ya Pinochet dOneminde eri$ilen yiiksek buyiime htz1, anan ihracat gelirleri ve dl1$11k enflasyon gibi iktisadi merkez.li sorunlann kaf$1S1nda kendilerini tarumlamak ve ba$anlann1 bu alanda kaz.anacaklan zaferlerle Olc;mek, ya da ulkede en genel anlam1yla bir demokrasiyi gerc;ekl~tirmektir. Sill yOnetirni, bu ikinci altematifi gerc;ekl~tirebil di~. kendi halkina evrensel olumlu insani degerlerle bezenmi$ yeni demokratik bir kimligin olu$turucusu olma onur ve gliveni kazand1rd1gi Olc;ude tarihsel misyonunu yerine getirmi$, yeni bir eylul darbesinin Onunu nkaml$ olabilir. Bunlann yamsrra Silililerin, 16 yihn ard1ndan kolay olmasa da gec;mi$e donup "hatirlamalan", olen, kaybolan, onadan kald1nlan, yillann1 zindanlarda gec;irerek ya$lanan insanlan "unutmamalan" gerekiyor. insan dogas1n1n unutmaya, masum gibi gorunen bu ttirden "ihanet"lere yatk1n oldugunu bile bile yapmak gerekiyor bunu. Hem de $imdi! KOLOMBiYA'DA SE<;iMLER VE UYU$TURUCU MAFYASININ TERORU
Goney Amerika ulkelerinden Kolombiya'da 11 Man glinO genel ve yerel se<;imler yap1ld1. Kolombiya halki aynca 27 MaYIS'ta yap1lacak olan devlet b~kanh ~ sec;imlerinde iktidarda bulunan Liberal Pani'nin adayin1 belirlemek amac1yla da oy kullandi. Muhafazakar Parti ile Yunsever Birlik kendi devlet ba$kan1 adaylann1 geleneksel bir bi<;imde, parti kongreleri yoluyla daha once belirlemi$lerdi. Kolombiya gorece istikrarl1 sayilabilecek bir ekonorniye sahip olmas1na ragmen, Ozellikle sol egilimli politikac1lara, aydmlara ve sendikacilara yonelik siyasi ama<;b. oldurme olaylanrun Guney Amerika'da en s1k rastland1gi ulkelerden biri. Ostelik yasadi$1 kokain ticareti yapan $ebekelerin, c;1karlanru tehdit ettiklerini dl1$lindt1kleri baz1 sivil politikactlara yOnelik suikastleri de ulkeyi surekli bir sav~ onam1nda tutuyor. Bu ac;1dan ulkede yeni yOnetirni bekleyen ana sorunlar, i<; ban$I saglamak ve yasadi$1 kokain ticaretine son vermek. Hemen haurlatalim, 1985 yihnda sol glic;lerin ortakhgiyla kurulan Liberal Parti ve Muhafazakar Parti'nin ard1ndan ulkenin uc;uncu buyuk partisi olan Yunsever Birlik'in son 6 yil i<;inde 1044 uyesi sagc1 olum mangalan ile kokain $ebekeleri tarafi.ndan olduruldu. Bunlann yarn s1ra merkez sag egilimli Liberal Parti'nin eski ba$karu Luis Carlos Galan'da 1989 yih Agustos ay1nda Medellin kokain $e-
bekesi tarafi.ndan oldun1ldu. 0 tarihten sonra bU: partinin ba$kanhk koltuguna oturan Cesar Gaviria 27 MaYIS devlet ba$kanhg1 sec;iminin en buyiik adayi. Halkin gozunde oldukc;a populer bir ki$ilige sahip oldugu soylenen Gaviria 42 ya$1Dda bir iktisat<;l. Siyasi kariyerine 25 ya$1nda Kolombiya Kongresi'ne sec;ilerek ba$layan Gaviria daha sonralan Liberal Parti'den maliye bakanhgi ve i<;i$leri bakanhgi da yapmI$ ve bu gOrevlerinde bulundugu surece etkin ve ba~nlt bir politikac1 gOrunumu vererek Kolombiya halk1n1n Onemli bir bolumunun glivenini kazanm~ bir ki$i. Sonu.;ta 11 Man sec;imlerinden Liberal Parti'nin devlet ba$kan1 adayi olarak zaferle <;1.kan Gaviria'n1n bu ba$ans1nda uyu$turucu mafyas1na kaf$1 tak1nd1g1 sen tavnn rolu de buyiik. Surekli Olum tehditleri alan Gaviria 1920'lerden bu yana ulkenin kahve piyasas1ru, petrol uretimini ve muz i<;in aynlm1$ buyiik tanm i$letmelerini denetleyen ABD ile sllrdurmeye <;ah$t1g1 yumu$ak ili$kiler Bush yonetirninin de gaynresmi onayin1 almt$ gibi gorunuyor. M-19'DAN "SiLAHLARA VEDA"
Bu arada ge<;tigimiz ayin Kolombiya'da en Onemli olaylanndan biri ulkede 16 yild1r yonetime kaf$1 gerilla sava$1 veren Marksist M-19 gerillalann1n 11 Man se<;imlerinden iki glin Once silahlann1 b1rakmalanyd1. Hukumetle imzalad1klan bar1$ anl~mas1 geregi, b~kent Bogota'n1n gliney bans1n1ndaki Santa Domingo kasabas1nda gozya$lan aras1nda silahlann1 Sosyalist Entemasyonal temsilcilerine teslim eden gerillalar, uniformalanru da yakarak sivil elbiseler i<;inde dag yollanndan ba~kente donduler. i$in ilgin<; yan1 gerillalann ayaklann1n tozuyla sec;imlere girmesi oldu. M19 (19 Nisan) gerill~lann1n lideri Carlos Pizzarro, Bogota belediye ba$kanhgina adayhgin1 koydu. Se~im kampanyas1 yiiriitecek zaman bulamasalar da 20'nin uzerinde gerilla Kolombiya Kongresi'ne ve belediye meclislerine sec;ildi. Pizarro ise yuzde lO'un uzerinde oy alarak Bogota belediye ba$kanhgi se<;imlerinde uc;uncu s1rada yer aldJ. Hanrlayanlar varchr muhakkak, 1980 ythnda Bogota'daki Dominik elc;iliginde 14 yabanc1 diploman rehin alan M-19 gerillalan, iki ay suren eylem sonras1nda milyonlarca dolarhk fidyeyi ald1klan gibi rehinelerle beraber Kuba'ya uc;mu$lard1. Gerilla grubunun komutan1 Rosemberg Pabon, ya da nam-1 diger Kumandan Bir, bugiin arnk silabh mucadeleyi b1rakm~ durumda. Politik hayattan c;ekilrni$ degil tabii, Yumba kasabas1n1n belediye ba~kanhg1n1 yap1yor. M-19 gerillalan 1985 yihnda da Adalet Sarayi'ru basmt$lar ve gt1venlik kuvvetleriyle girdikleri <;att$ma sonras1nda, grubun ileri gelenleri de dahil olmak Uz.ere lOO'den fazla ki$i Olm11$til. Olaydan sonra, biraz
â&#x20AC;˘
55
da halk aras1ndaki popiilaritesini yitiren M-19 bugiine kadar dogtu diiriist toparlanamam~n. Silahlara veda ettikten sonra ayru giin ba$kente gelen gerillalann1n 38 ya$1ndaki lideri Pizarro.Liberal Partili Devlet Ba~kan1 Virgilio Barco Vargas tarafindan, "yurtta$ Pizarro, demokrasiye ho$ geldin" sozleriyle kar$1lan1yordu. Gerci, sadece secimlerden Onceki hafta biiyiik cogunlugu sol egilimli 40 ki$inin $iddet olaylannda Oldugu Kolombiya'da, bu demokrasinin oyle aman aman davet edilesi bir yam yok. Arna pek cok hiikiimet yetkilisi, Pizarro'nun hiikiimet ile silahlanm b1rakmayan diger solcu gerilla gruplan aras1nda muhtemel ban$ goru~melerinde arabuluculuk yapabilecegini ve bOylelikle iilkede demokratikle$me yoniinde ileri ad1mlar aulabilecegini umuyor. ASIRI SAGCI TEROR
56
M-19'u bundan boyle yiiriitecegi yasal sol politikada ciddi handikaplar bekliyor. Bunlann b~1nda da kendilerine yonelecek orgiitlii bir teror kampanyas1 geliyor. Yurtsever Birlik uyelerinin 6 yilhk yasal politik miicadelelerinde yitirdikleri insan sayisma bu boliimiin ba~1nda deginmi$tim. 22 Mart'ta ise Yurtsever Birlik'ten 27 Mayis secimlerinde devlet ba$kam adayi olan Bernard Jaramillo, Medellin kokain ~ebe足 kesi tarafindan gercekl~tirildigi tahmin edilen bir suikast sonucu hayann1 yitirdi. Olayin, ~1n sagc1 oliim mangalann1 iilkede olduk~ vahim boyutlarda seyreden terOr eylemlerinin ul~足 ng. doruk noktas1m olu~turdugu sOylenebilir. Kimilerine gore ordunun belirli bir kesimiyle (anti-gerilla), kimilerine gore de kokain mafyas1 ile i$birligi icinde hareket eden, a~1n sagc1 Olum mangalann1n cinayetleri kaf$1s1nda hiikumet acze dil$mfi$, degil sol, liberal egilimli politikactlann hayatlanna dair en ufak bir giivence bile veremez duruma gelmi$tir. Hukiimet aynca ulkede istikran bozmak ve demokrasiyi yipratmak isteyen ~iddet eylemlerine kar$1 birlik ve beraberlik icinde olmak gerektigi yolundaki sozlerinin de fazlaca Otesine gecememi$tir. Gerc;i kokain mafyas1na kaf$1 son aylarda 6nemli b~anlar elde etmi~tir. Ancak bu yondeki radikal mucadele ve Onlemleriyle tan1nan ici$leri Bakaru Carlos Lemos Simmonds'un bu son cinayetten Once, hic;bir ciddi kan1ta dayanmaks1z1n, Yurtsever Birlik liderlerinin ulkede halen gerilla sava$1 veren , Kolombiya Devrimci Silahh Gueleri (FARC) ile ili~kisi oldugunu, hatta onlann politik kanad1n1 olu$turduklann1 iddia etmesi sag teror konusunda hukiimetin katettigi mesafeyi bir anda s1fira indirrni$tir. Sola yonelik ter6r olaylan artm1~. bunun uzerine 21 Man giinu, Bernard Jaramillo ici$leri bakan1n1, kendilerini olum mangalanna hedef gostermekle suclam1$, "boynuma rnezar ta$1 bagltyorsun" ~eklinde konu~m~tur.jaramillo'nun bu sozleri soy-
ledikten bir giin sonra oldiiriilmesi, Yurtsever Birlik taraftarlann1n sokaklara dokiilerek. biiyuk gOsteriler yapmalanna, i~leri Bakaru'n1n cinayere ortak olmakla suclamalanna neden oldu. ic;i$leri Bakan1, cinayetten uc; giin sonra istifa etti etmesine, ancak kendisini herhangi bir ~ekilde savunma geregi duymayan devlet ba~karu Barcos'u da pek cok konuda zayif kalmakla suc;layarak zor durumda b1rakn. Olkede kokain mafyas1n1n ~iddet eylemlerini yogunla~nrmas1 , ashnda hUkumetin Simmonds doneminde, yakalanan u~turucu mafyas1n1n elemanlann1n yarg1lanmak iizere ABD'ye g6nderilmeleri dogrultusunda yasa c1karmas1na bir tepki olarak g6n1h1yor. Yakalanan mafya elemanlan gerc;ekten de ru~足 vet ve $antaj yoluyla Kolombiya adaletinin elinden kurtulmay1 becerebiliyorlardi. Mart ay1n1n son giinlerinde muhalefetteki Muhafazakar Parti ile Yurtsever Birlik bu $iddet ortam1nda ulkenin devlet b~kanlig. secimlerine gitmesinin olanaks12 olacag1n1 belirterek secimlerin askiya ahnmas1 konusunda onak karar ald1. Ancak Liheral Parti bu karara fazla itibar etmeyecegi izlenimini veriyor. Klsacas1, Kolombiya kimi zaman cesur, kimi zaman iirkek ad1mlarla demokratikle$me yolunda emekleme dOnemi geciren bir gorilnum veriyor. PERU: ORDU iLE SENDERE LUMINOSO ARASJNDA SIKl~MIS BiR OLI<E
Bu y1l ic;inde genel sec;imlerin yap1lacag1 bir b~ka Amerika ulkesi de Peru. 8 Nisan'da devlet ba~kan1n1, senato, kongre ve yerel meclislerini belirleyecek olan Peru'da durum, Kolombiya'dan ~ok da farkl1 degil. Son 10 y1lda 18 bin ki~inin a$1n sagc1 Oliim mangalan ya da Sendere Luminoso (Ayd1nhk Yol) gerillalan tarafindan oldiiruldiigii ulkede $U s1ralarda surdiirulen secim kampanyalan kan g6luyle ku$anlm1~ durumda. Biraz gec;mi$e dondugumiizde, y1llar siiren asken yonetimlerden sonra ulkenin 1980 y1hnda merkezsag egilimli sivil bir devlet ba$kan1na kavu$tugtlnu goruyoruz. 0 tarihten bu yana da k6r-topal demokratikl~me miicadelesi veriliyor 1985 Nisan1'nda yeniden sec;imler yap1ld1g.nda iilkede sag, ag.r bir darbeye ugra~. 36 y~mdaki sosyal demokrat Alan Garcia, APRA'dan (Amerikan Devrimci Halk ittifak1) girdigi sec;imlerde oylann yiizde 4 7'sini alarak devlet ba$kan1 olmu$tU. Ba$kent Lima'n1n Marksist belediye ba~kan1 Alfonso Barrantes ise Birle$ik Sol'un adayi olarak yiizde 22 oy alarak ikinci s1rada yer alm1~t1. Geride kalan yiizde 30'luk oy kiitlesi ise merkezci, liberal ve sagc1 7 aday aras1nda payl~1lm1$U. Olkeyi siyasi ve ekonomik bir istikrara kavu~tur足 mak, demokratik bir yap1lanma ve sosyal adalet tesis etmek gibi hedeflerle yola koyulan Alan Garcia,
•
bugfin tam anlam1yla bir cikmaz1n ir;inde bulunuyor. sald1nlanna ka~t koyleri savunma hedefine ve muhGer;tigimiz yd siyasi amar;h cinayetler sonucunda birlige yonelmi~ bir rur "korucu"lara kattlmaya zor3200 ki~i hayann1 yitirdi. Aybk enflasyon yU.zde 30 lan1yor. HukOmetin bu bolgede ban~1 korumaya yocivannda. Halk gelecek giivencesini yitirm~, korku nelik u~lan ise oldukr;a clltz. Mario Vargas Uosa'run Demokratik Cephe'den devlet b~kan1 ser;ilmesi ile sindirilmi~, yild1nlm1~ durumda. 1970 yiltnda Peru Komunist Partisi'nden aynlan, bir halinde rondalann modem silahlarla donanlacagt ve felsefe profesoru olan Abimael Guzman tarafmdan ku- gerillalara ka~t zafer kazanmarun tek yolunun bu olarulan Maocu Sendere Luminoso, ilk on yili boyunca . cagi soyleniyor. Ancak bolge halk1 bu "tedbir"den bile deh~ete duAnd daglanndaki ktz1lderili koylerinde <;ah~malan n1 surdurdu. Sagc1 olum mangalann1n sald1nlan ve ~Oyor. \:t1nku, Peru'da ordu birlikleri ile i~birligine ekonomik nedenlerle birr;ok ktz1lderilinin kentlere girmek, denize du~erken y1lana sanlmak gibi bir ~ey. gelmesi uzerine stratejisini yav~ yava~ ktrlardan kent- Bir kar; yil once, Ayacucho'nun bir koyt1nde 40 koylOnun kadedilmesi olay1n1n sorumlulugu once Senlere dogru kayd1rd1. Bugiin ise Ayacucho bolgesindeki ktz1lderililer eko- dere Luminoso'ya atfedilmi~. daha sonra cinayedenomik nedenlerden ziyade ordunun ve Sendere Lu- rin ordu birlikleri taraftndan gercekle~tirildigi anlaminoso'nun kendilerine yonelmi~ baskt ve terorlerin- ~1lm1~. bunun uzerine devlet ba~kan1 Alan Garcia, geden dolay1 kentlere go<; ediyor. 1824 yihnda ispan- nel kurmay ba~kan1 ve ust duzey bir kac generalin yol somurgecileri Ulkeden atarak Peru'nun bagimsizltk gorevlerine son vermi$ti. Tabii, koyluler ir;in ordu birlikleri ile Sendere Lukazanmas1nda bt1yt1k bir payi ve haklt bir gururu olan Ayacucho, bugiin korkunun ve terorun egemenUginde minoso aras1nda bir fark yok degil. 29 Mart tarihli ya$ayan zavalb, 91resiz insanlar diyan. Financial Times gazetesinde Sally Bowen imzas1yla Su s1ralar yogun bir sabotaj faaliyeti i<;inde gorulen Ayacucho'dan yaz1lm1~ bir yaz1da, bolgede ya~ayan Sendere Luminoso, benzeri eylemlerini ge<;en yiltn bir koylu kad1run sl'.>ylediklerinden aktanlanlar bu kokas1m ayinda yap1lan yerel se<;imler oncesinde de sfu- nuda ilginc bir omek olu~turuyor: "Halk ordu birlikleri ile Sendere Luminoso arastndaki farkt bilir. Gediirmu~tii . Boykot r;agnst bir hayli etkili olmu~. ser;imlere kaolmayanlar ile kullan1rken ho~ ya da ge- ce yans1 kapt <;ahnd1gtnda ir;eri giren maskeliler asr;ersiz oy verenlerin oran1 yt1zde 65'i bulmu~tu. Ha- kerdir. Sendere ise gelir ve oldOrur. insanlan ahp goyattn1 kaybeden yerel yonetici ve adaylann sayis1 ise turerek i$kence yapmaz." 1987 y1h ortalannda Carlos Escobar adb bir savc1, l 50'ye ula~m1~tt. Olkenin dogu kesimindeki kokain hammaddesin- iilkenin ba~savc1s1 Hugo Denegri tarafindan, Ayacucce zengin ormanhk bolgede uyu~turucu ka91kr;1lan ho bolgesinde ortadan kayboldugu iddia edilen koyile ortak "i~" kurup, "devrime giden her yol mubah" liilerin durumlann1 ara~ormak uzere hukukculardan anlay1~1yla kazand1gi paralar1 silaha yattrd1gi one suolu~an bir ekibin ba~1na getirildi. Bolgede yapug1 18 rulen Sendere Luminoso, 8 Nisan ser;imleri i<;in boy- ayltk ara~urmalar sonucunda askerlerin gerillalann kot <;agr1s1nda bulundu ve ser;imlere kaolan adayla- kokiinii kaz1mak amac1yla en zalim yontemlere ba~ ra oliim tehditleri savurdu. 22 Mart'ta ise APRA'n1n vurdugunu, ~upheli gordukleri ki~ileri 24 saat icinde devlet b~kan1 aday1 kimin taraf1ndan gerr;ekle~tiril polise telim etmeleri gerekirken, asla boyle bir yola digi anla~1lamayan bir cinayete kurban gidiyordu. E~ ba~vurmad1klann1, bu yolla 572 ki~inin ortadan kaytesi gunu ise, Lima'da merkez sag egilimli Demokra- boldugunu, ancak 200'\inun sonradan geri dondiigutik Cephe'nin bir kongre adayint vuran Sendere Lu- nu ve bunlann r;ok ag1r i~kencelerden gectiklerinin minoso, 28 Mart'ta ur; giinluk bir "silahh grev" r;agn- tesbit edildigini rnpor ediyordu. 27 ~inin de 1988 s1nda bulundu. Bu kavram, hem genel grev, hem de Mayis'1nda askerler taraftndan oldiiruldugunu cesetgenel greve kattlmayanlara yonelik $iddet eylemleri- lerin bulundugu toplu mezann da ortaya r;1kanld1gtne giri~ilmesi anlam1na geliyor. Korkutmaya dayal1 ru yaz1yordu raporunda. 500 sayfadan olu~an rapobu rur bir yon tern ulkenin bir r;ok yerinde grevin bir runu ba~savc1ya teslim ederek Ayacucho Asken Kohayli etkili olmas1na yol ar;o. mutanltgi aleyhine soru$turma ar;1lmas1ru onerdikten birkar; giin sonra, Ba~savc1 Denegri'den gorevinden PERU'DA KORUCULUK SiSTEMi ahnd1g1na dair bir teleks ahr. Yolun sonuna gel~Peru'da halktn yandan fazlas1 ~u s1ralar olaganusru tir Escobar. ~1n sagc1 c5lum mangalanndan surekli hal alttnda ya~1yor. APRA'run Ayacucho'dan bir mil- olum tehditleri almaya ba~layan Escobar, 91reyi ulletvekiU adayi, devlete ait curistik bir otelde koruma keden aynlarak ABD'ye gitmekte bulur. ABD'den sipolisleri ile birlikte kahyor. Ayacucho bolgesinde yasi s1g1nma talebinde bulunan Escobar, aylard1r Cahalk, ordu zoruyla "rondas" ad1 verilen, eskiden da- lifornia'da gizli bir adreste olum mangalanndan sakvar h1rs1zlanna kar~t olu~turulmu~. bugun ise gerilla lan1yor. Ad1n1 1987 y1hnda Sendere Luminoso geril-
,..
57
lalan taraftndan oldunilen sagc1 general Rodrigo Franco'dan alan a~1n sagc1 Olum mangalann1n i~leri Bakanhgt ile yaktn ilgisi oldugu da one suniluyor. Ger-;ekten, garip bir iddia gibi goninuyor, ama ulkede Birl~ik Sol muhalefet de dahil pek ~ok ki~i ve kurulu~ sosyal demokrat Alan Garcia yOnetiminin bu tiir baglan oldugu konusunda ortak bir fikir ta~1yor. EL SALVADOR'DA
58
BARI~
UMUTLARI
El Salvador'da 1989 Man'1nda yap1lan devlet ba~kan足 hgt se-;imlerini a~1n sagc1 ARENA panisinin adayt Alfredo Cristiani kazanm1~0. Oy kullanma orarurun yt1zde 60'1 bile bulmad1gt bu sei;imlerde H1ristiyan Demokratlar yilzde 37, sol egilimli Demokratik Birl~im ise ancak yuzde 3 oran1nda oy alabilmi~lerdi. FMLN (Fal."abundo Marti Ulusal Kurtulu~ Cephesi) ise haurlanacag1 gibi se-;imleri boykot etmi~ti. Ancak, sei;imleri engellemeye yonelik, Peru'da Sendere Luminoso'nun yapngi tilrden, faaliyetlere kalkt~mam1~. oy merkezlerine sald1rmam1~n. FMLN gerillalan buna ragmen se-;im Oncesinde baz1 karakollara sald1rm1slar, yapnklan a-;1l<lamalarda bu eylemlerin askerlerin halkt zorla sand1k ba~1na gorurmelerini engellemek amac1yla ger-;el<l~tirdil<lerini duyurmu~lardi. Su s1ralar ulkede FMLN gerillalan ile devlet b~kan足 hgtna se-;ilmeden Once kahve ticareti yapan milyoner bir i~ adam1 olan Cristiani'nin ARENA yonetimi aras1nda ban~ gOni~melerinin b~lamas1 umuluyor. Nikaragua'da Sandinistlerin iktidarlann1 kaybetmesi ile Onemli bir maddi destekten yoksun kalan FMLN, zaten arttk amaclanrun hukUmeti devirmek degil, hiiktimeti ulkede ger~ek anlamda bir ban$ getirecek ilcili gOnismelere zorlamak oldugunu belirtmekten sakinm1yor. Devlet baskan1 Cristiani'yi gerillalarla ban~ anla~足 mas1 imzalamaya zorlayacak en Onemli olay FMLN'nin gercekle~tirdigi kas1m saldins1n1n 4a otesinde, ABO Kongresi'nde Demokrat Partili iiyeler aras1nda El Salvador'a yap1lan yard1m1n az11:lnlmas1 konusunda giderek anan hassasiyet Gectigimiz yihn kas1m aytnda Oldunilen 6 cizvit papaz1mn El Salvador ordusuna baSh rutbeli subaylar taraftndan katledildi~nin anlas1lmas1 iizerine ABO Kongresi bu iilkeye yapnklan yard1m1 kesebilecel<leri tehdidinde bulunmu~tu. ABD taraftndan kurulan Atlacatl Taburu askerlerinin gercekl~tirdigi bu katliam, ulkeye 10 yil boyunca 4 milyar dolara yaktn yard1m yapnus olan ABD'nin "ayib1n1" dunyarun gozleri oniine serm~. ABD, 70 bin ki~inin Oldllgti i~ sava~1n sona ermesi icin Cristiani yOnetimine baski yapmaya b~lam~n. Ancak, Birikim'in Subat sayismda da ele ahnan bu geli~melerin ardindan, Nikaragua'da Sandinistler silrpriz bir secim yenilgisine uSfayinca, bir b~ anla~ mas1 konusunda Subat ayinda New York'da Birl~~
Milletler Genel Sekreteri ile gOni~en Cristiani, gerillalann onemli bir desteginin ortadan kalkngi, kozlann kendi elinde olduSu du~ilncesinden hareketle ~足 leri agtrdan almaya b~lam1~n. Fakat, Ozellikle mart ayintn onalannda ABD Kongresi'nin Demokrat Partili baz1 uyeleri 1991 yih icin ongonilen 375 milyon dolarltk yard1nun azalnlmas1 konusunda harekete ge~tiler. Beyaz Saray D1siliskiler Alt Komisyonu B~kan1 David Obey ise "paralann bo~ yere bir fare deligine aulmas1na" kars1 oldugunu sOyleyerek, Kongre'de bu konuda olumsuz oy kullanacagtn1 a~1klad1. Bu arada, FMLN de kendileriyle bu nisan ay1 icinde g0ni$melere ba~layacagtn1 ima eden hiikilmetin bu sureci h1zland1rmas1 gerektigini ve Birlesrni~ Milletler'in konuyla ilgili geli$melere ac1khk getirmesi gerektigini duyurdu. FMLN'nin ac1l<lik getirilmesini istedigi ana konu, hukiimetin bu yihn sonuna dogru imzalanmak ilzere bir bans anla~mas1 icin takvim haz1rlayip haz1rlamad1g1. Hiikiimet ~u ana kadar bu konudaki ac1klaman1n BM Gene} Sekreteri Perez de Cuellar tarafindan kisa sure i~inde yap1lacag1n1 belirtirken aynnnlara girmemekte ISrar ediyor. Mart ayi icerisinde ulkede tan1k olunan bir diger onemli olay da, daha Once irao-Irak Sav~1'n1 sona erdirilmesinde caba harcam1~ olan Birl~mi~ Milletler yetkilisi ikbal Rtza'n1n ulkede Mart 1991 'de yap1lacak olan secimlere muhtemel kauhm1 konusunu incelemek amac1yla El Salvador'u ziyaret etmesi. Bu arada 26 Man'1n El Salvador icin ta~1d1gt onemi unutmamak gerekiyor. El Salvador Ba$piskoposu Oscar Romero, 26 Mart 1980'de a$1n sagc1 olum mangalan tarafindan Oldunilmustu. Katili bugilne degin yakalanamayan Romero icin hem El Salvador'da hem de ABD'de gosteriler diizenlendi. ABD'de Beyaz Saray onunde bir gosteri yapan 10 bin ki~i ABD'nin Orta Amerika'ya yonelik politikas1 aleyhine sloganlar atar- . ken Flqrida'da ise aym amacla 5 bin ki~i yilni~ yap-
n. FMLN El Salvador'da hicbir zaman, Sendere Luminoso'nun Peru'da ifade ettigi anlayi~a sahip bir gerilla orgtltil olmadi. Onun muhtemel bir ban~ an~mas1 sonrasmda ulkenin yasal siyaset sahnesinde yerini almas1 alnnda yalnizca Cristiani'nin degil El Salvador halktn1n da imzas1n1 ta$1yacasi bir sure~ olacaknr. On~n sonra ne olacagi ise, bir katiller silnisilnun yillard1r muhafaza edegeldil<leri koku~mu~ bir dU.zene kars1 iilkedeki diger sol gil~lerle FMLN'nin ilziilerek sOyleyeyim, biraz da Sandinistlerin Nikaragua'daki se~im yenilgisinden c1karacal<lan derslere, ama en Onemlisi ktsa sure icinde toplumun anti-militaris beklentilerinin gerisine dtlsmeden, kendilerini "silahsiz" bir alanda yepyeni bir toplum projesi ile "donatarak" elde edebilecel<leri kazarumlara bagh gOninilyor. Birikim 12 IN l SAN 1 9 9 0
HAiTT'Df
"ORDU GUvENCESi"
Antiller'de olduk~a yoksul bir ulke olan Haiti'de ise, sagc1 Duvalier diktatOrlugunun 1986'da devrilmesinden bu yana henuz se~imle i~ ba~1na gelmi~ bir yonetim yok. Ge~tigimiz ay dunya kamuoyunun giindemini s1k<;a i$gal eden ulkede yonetim ulkeyi sei;imlere haz1rlamas1 amac1yla ordu tarafindan sivil bir devlet ba$kan1na davredildi. Dolayis1yla yine "ordu giivencesi" ya da "kefilligi" gibi bir olgudan soz etme imkan1m1z var. Evet, askert bir lider yok $U anda Haiti'de, ancak ordunun her an sivil yoneticilerin ensesinde hissetirmekte oldugu solugundan bahsedilebilir. 1986 y1hndan beri askert liderlerin hep ulkeyi sei;imlere haz1rlayacagi yolunda yerine getirmedikleri vaadleri soz konusu. 18 ay Once bir darbe ile i$ ha$1na gelen General Prosper Avril'in muhaliflerine kar$1 giri~tigi kanh bastirma eylemleri, olaganusru hal • ilanlan vc ulkeye saran siyasi cinayetler kar$1s1ndaki beceriksiz icraatleri Haiti ile en fazla ticari ili$kisi olan ABD'yi bile rahats1z eder olm~tu . ABD'yi rahatsiz etmesinin bir nedeni de ulkede giderek yayginl~n hukumet ka~10 gosteriler ve genel grev tehditlerinin du~undurdukleri olsa gerek. Yeni bir "operatif" marifete giri$mektense, ulkedeki toplumsal muhalefeti bir par<;a olsun tannin etmeye yard1mc1 olma yolunu tercih eden Washington kurmaylan General Avril'i ~ kilmeye zorlamak yonunde kampanyaya b~la~lar d1. Bu kampanya ekonomik a1nbargo tehditi, daha sonra da, mamn ikinci haftas1 i~inde ABO Bl1y11kelcisi Alvin Adams'1n Avril'i ziyareti ile meyvesini verdi ve General Avril y6netimden cekildi. Washington, Avril'in ulkeyi terk etmesini de istiyordu. General'e son bir klyak cekilerek ulkeyi terketmesi ii;in ABD Hava Kuvvetleri'ne bagh bir ui;ak gOnderildi. Ancak ulkenin ii;i$lerine dogtudan bir ABD mudahalesi varID1$ izleniminin verilmemesi icin Buylikelci Adams, Avril'e ulkeyi terketmesinde kullan1lacak ui;agi. Avril'in kendisinin talep eonesi gerektigini soyledi. ABD ashnda bu tlir demokrasi inceliklerine her zaman b~ vurmaz. Avril de "eski dostu"nun bu son istegini yapn ve Florida'ya ui;tu. Birkac giin sonra ise Haiti Yuksek Mahkemesi B~hakimi Ertha Pascal Trouillot 19 iiyeli Devlet Konseyi b~kanhgina getirildi. Simdi Haitililer, bir yandan ordu tarafindan atanan sivil liderlerine umutla bakarken, bir yandan Bayan Trouillot'un en lusa slirede serbest sei;imlere gidilecegi y6nundeki vaadini hakh bir $11phe ile ~1hyor lar. Duvalier'den bu yana hii;bir lider bu konuda verdigi sOzu tutmadi ~unkU. Genel Kunnay Ba$karu Herald Abraham'1n, sivil devlet ba~kan1 Trouillot'un goreve ba$lamas1 nedeniyle dt1zenlenen torende "Haiti Silahh Kuvvetleri emir ve gor'11$lerinize haz1rdir" demesi, hala Duvalierist kahnt1larla dolu ordunun agi-
nna gitmi$ olmah. Ordunun d1~1nda biirokrasinin de belirli kademelerinde varhgin1 surduren Duvalieristler "tontons macoutes" olarak bilinen sagc1 ceteler yoluyla hala terC'Jr estiriyorlar. Kendi istedikleri ki$inin devlet b~kanhg1na getirilmesini hazmedip hazmetmeyeceklerini,C'Jnt1mt1zdeki aylarda gorecegiz. Ulkede yillard1r beklenen sei;imler ii;in ABD kendi destekleyecegi adayi belirlemi$ durumda. Bu aday bir aralar Dunya Bankas1'nda da <;ah~an ve ~u an ulkede Demokrasinin Yerl~mesi Hareketi'nin liderligini yapan Marc Bazin. Vaadedilen sei;imlerin geri;ekl~e rek sivil adaylardan birinin kazanmas1 halinde, bu yoksul ulkenin ~iddetle ihtiyac1 olan dt$ yard1mlar ii;in ABD, Frana ve Kanada soz vermi$ durumda. Orta Amerika'n1n bir ba$ka "hasta adam1" olan Haiti'nin $iddetle demokrasi solumaya ihtiyac1 var ve Haiti halkl bu kez kendi liderinin k1~ladan degil sand1ktan i;1kmas1nda kararh gOrOniiyor.
•
GUATEMALA:KORKUiMPARATORLUCU 30 yillik askert yonetimden 1986 yihnda kurtulan ve o tarihten bu yana H1ristiyan Demokrat Vinicio Cerezo'nun devlet b~kanhgtnda bulan Guatemala'da da durum hie ii; ai;1c1 degil. Bu yihn kas1m ayinda yeniden sei;imlere gidecek olan ulkede sorunlar diger Orta ve Guney Amerika iilkelerinin sorunlanyla bt1yt1k olcude berize$iyor. Orduda ve list dt1zey hukUmet yetkilileri aras1nda yolsuzluk, uyu~turucu mafyas1yla i$birligi, ~1n sagc1 6lt1m mangalann1n ve giivenlik giii;lerinin surdurdiikleri terC'Jr ve cinayetler ve siyasi istikrann bir turlu ol~turulamad1gi. ko$ullarda rum bu sorunlann kaf$1s1nda yetersiz kalan bir hukUmet, insan haklan ihlallerine ald1rmayan bir devlet ba$ka-. n1, kendini her turlu hukukun iistlinde gC'JrOp de davranan ordu... Askert yC'Jnetimler boyunca 100 bin ki$inin oldt1riildligii, 40 bin ki~inin kayboldugu, yC'Jnetime ka~1 sava$an gerillalara sempatisi oldugu bilinen koylerin sozumona "model kC'Jyler" ad1 verilen ABO destekli "kallunma" projeleriyle toplu gOce ve yC'Jnetimce belirlenen bC'Jlgelerde i~mete zorland1gi ulkede, mart ayi yine kan ve korkunun egemenliginde gei;ti. ABD emperyalizminin uzanns1 olan oligaf$ik giiclerin denetimindeki 61\im mangalan ve onunla ~birligi ii;indeki uyu$turucu mafyas1 tarafindan ocak ve ~ubat aylannda 54 ki$i Olduriilmu~. bir o kadar ki$i de ortadan kaybolmu~tu. Maron ilk yans1nda da yalnizca Meksika s1n1nna yalan San Marcos bolgesinde 20 ki~i olduriildt1. Ban bas1n1nda yer alan Uluslararas1 Af Orgiiru ka.ynakh haberler bu cinayetlerin hukumete bagh giivenlik gucleri tarafindan ger9eklt$tirildigi yonunde. Bu arada mart ortalannda Guatemala ordusunda gC'Jrevli bir te~menin Qose Fernando Minera) yargiland1gi mahkemede sC'Jyledikleri hukilmeti
59
oldukc;;a gllc;; durumda b1rako. Minera, 1989 Agustos'unda Guatemala Uluslararas1 Havaalan1'ndaki uyu$turucu baglanoh yolsuzluklarla miicadele etmek amactyla gorevlendirilen ozel bir ekipte yer alan bir ordu subayi iken, kendisine ac;;1lan bir tezgah sonucu, 25 kg. kokain bulunan bir bavulu b~kas1na verdigi iddias1yla suc;;lanarak hapishaneye dii$iiyor. Uyu$turucu kac;;akc;;1lar1yla i$birligi yaptp her ordu gorevlisine sunulmayan bir "imkan"dan yararlanmak varken, cesur ve diiriist davrand1gt ic;;in ic;;eri giren Minera, â&#x20AC;˘ mahkemede de "konu$unca" bazt "baba"lann pac;;as1 iyice tutU$tu. Minera, mahkeme heyetine uyu$turucu kac;;akc;;1bg1 ile ilgili bildigi her $eyi anlatn ve devlet ba$kan1 Cerezo'nun karde$ini sahte pasaport diizenleyip satmakla, Onumuzdeki kas1m ay1ndaki sec;;imlerde H1ristiyan Demokrat Parti'den devlet ba$kanbgtna adayhg1n1 koyan Alfonso Cabrera'n1n kard~ini ise u~turucu kac;;akc;;11Iginda bizzat yer almakla suc;;lad1. Olke bir anda, bu if$aat ve iddialann yaratogi skandallarla c;;alkalanmaya ba$ladi. Ancak Cerezo, bu iddialann hilkumeti devirmeye yOnelik a$1n sag bir komplonun parc;;as1 oldugu inanctnda. Ekonominin buyiik bOliimii derin bir ekonomik bunahm ic;;indeyken, bankacihk ve in~at sektorlerinin an~1lmaz bir blly11me gOsterdigine tantk olan halk ise bu iddialan ciddiye ahyor. Ancak, ciddi bir soru$turma ile sonuc;; almantn zor oldugti ulkelerden biri olan Guaien1ala'da 111$vet ve korku, hukukc;;ulan "olu veya diri" kolayca devre dt$t btrakabiliyor. i$ba$1nda askeri yonetimin bulundugu 1982 y1hnda ulkedeki 2400 hukukc;;unun 54'ii olduriilmii$lil. Dunyarun en kanh diktatorlerinden biri olan ve 1982 yibnda askerf bir darbeyle i$ba$tna gelerek, 16 ay sonra yine bir askerf darbe ile iktidardan uzakla$unlan General ECrian Rios Montt ise 23 Mart gllnu, yani kendisini iktidara getiren darbenin sekizinci y1ldOnilmunde kas1m ay1ndaki devlet ba$kanhg1 sec;;im-
lerine a$1n. sagdan adayhg1n1 koydu. i$e baktn. insan Haklan gruplann1n, 16 ayhk diktatorliigu doneminde, binlerce koyliiniln olduriilmesine, binlercesinin goc;;e zorlanmas1na, birc;;ok koyiin ate$e verilmesine sebep olarak gosterdigi bir emekli general, hem de 1985 anayasas1n1n darbe liderlerinin devlet ba$kanhg1na aday olmas1n1 yasaklamas1na ragmen, "iktidar anayasan1n degil halktn elindedir" diyerek ktsa sure once kurdugu Guatemala Cumhuriyetc;;i Cephesi'nden sec;;imlere kanhyor. Ortahkta adaybA1n1 engelleyebilecek bir yargi organt bile goriinmt1yor. Toplumsal ilretimin on yillardan beri kendi halktn1n degil ABD'nin gereksinmeleri dogrultusunda yonlendirildigi Guatemala tum bu olup bitenlerle gerc;;ekten kOtii bir tablo c;;iziyor. Nikaragua'da Sandinistlere kaf$1 sava$an Contralara yillarca bu iilke iizerinden silah sevkeden ABO ise, Guatemala'ya yapogt ve yiizde 68'1'. askeri amac;;larda kullarulan 90 milyon dolarhk ytlhk yard1m program1n1 uluslararas1 bask1lar nedeniyle "gozden gec;;irmek" istedigini soylemenin otesinde kthn1 bile k1p1rdatm1yor. Panama'da giri$tikleri son "operatir' marifetin enesinde kendi askeri iislerinde yernin ettirerek iktidara yerle$tirdikleri Endera'n1n bile ABD'nin vaadettigi 500 milyon dolarbk ekonornik yardim1n gec;;ikmesi iizerine 15 gunluk ac;;hk grevine giderek ABD'yi protesto etmesinin de gosterdigi gibi bu ulkenin Orta ve Guney Amerika'ya yonelik dt$ politikas1 iflas etmi$tir. Dogusu ve Bans1yla $imdi kendi sorunlann1n halline yonelen Kuzey kar~1s1nda, giderek daha fazla unutulmaya, ihmale maruz kalan bir Guney. Onumiizdeki yillar, kafas1ru goziinu yara yara demokratikle$me u&ra$1 veren baz1 Guney t'ilkelerinin, dunya duzeninin hiyaraf$ik yap1lanmas1n1n degi$mesi kaf$1s1ndaki vadilerindeki kara bulutlan kendi oz kaynaklann1 seferber ederek dag1up dagttamayacaklann1 gOsterecektir.
â&#x20AC;˘
60 Birikim 121N ISAN1990
,
,
A C H
L L E
0 C C H E T T 0
''Sosyalizrni yeniden ac;rnal1yiz''
L E
S 6 Y L E $
'
J
tart1~rnaya •
ERIC HOBSBAWM ' •
5BKP'nin hegemonyasi altindahi Komintem'in, ulusal honjonhtilrlere Jazlaca inisiyatif tanimayan geneUemeci ortodohs stratejisinden, 1960'h yillardan sonra siynlan Avrupa KP'lerinin hendilerine yeni strateji ara~ lan arasinda italyan Koniunist Partisi'nin (iKP) ,ok onemli bir yeri vardir. Bunda iKP'nin tarihi boyunca Komintem 'le daha ozerh bir il~hi i,erisinde olmas1n1n etkisinden sozedilebilir. iKP de dahil bir(:Ok Avrupa KP'si '70'li ytllar i'erisinde, Avrupa'nin parlamenter sepm bi'imini habullenm~ler, programlannda Leninizme il~ hin bazi belirsiz l>geler 1nuhafaza etmehle beraber, hendi ozel stratejilerini tanimlama ve gel~tirme yo1una git1ni$lerdir. Ancah res1nl KP'ler aras1nda yalnizca iKP'nin digerlerinden radihal bifimde Jarhlt ve yeni bir stratejiye yoneldigi goralda. iKP'nin o donemdehi gene! sehreteri Enrico Berlinguer'in "tarihsel uzla~ma " ad1yla tan1mlad1g1 bu yeni stratejisi, iKP'nin kendisini, toplumun Hzristiyan Demohrat tabaniyla bir hutupsallth il~hisi ifinde tan1mlayarak ihtidara gelmenin ya da bu ihtidan muhafaza etmenin italya gibi bir alhede vahim sonu,lar doguracagindan; ama hepsinden onemlisi H1ristiyan De1nohratlann hal~ bir tabana dayanmasindan otilril, bu partinin Katolik halk taban1yla ittifaha girmeyi hedejliyordu. Bu ittifak, o donemde qzellikle H1ristiyan Demohrat Parti'nin "uzIQ$ma"ya yana~mayan tavnndan ve K1Zil Tugaylar'1n artan teror eylemleri ytlziinden ger,ehle$medi. Ancak iKP, bu stratejisinden otara kitlesel destegini de yitirmedi. Biraz daha ileri gidereh spekalatifyorumlarda bulunanlar, Avrupa'daki resml KP'ler oylanni d~urilrken, iKP'nin bu yeni stratejisi ile muhtemel bir oy kayb1n1 da o.nledigini ileri sarm~lerdi. Tabii bunda, Berlinguer'in darast politihact imaj1n1n da etkili oldugu unutulmamah. Bugun bir bu,uh mi1yon civanndahi uyesiyle ve yilz-
•
-
de 27'lih oy orani ile 8at1'n1n en bayah homunist partisi olan iKP, 1988 yihnda gene! sehreterlige gelen Achille Occhetto onderliginde daha radikal bir yonel~i n i'erisinde. Ge,tigimiz n1art ay1nda Bologna'da 19. Kongresini ger~kle$tiren iKP, orak-,eki,li amblen1inden ve mevcut adzndan vazge,erek, Je1ninistleri, ,evrecileri, ilerici Katolikleri ve italyan Sosyalist Partisi taban1n1 da ipne alacak, henuz adi konmadigt ifin biraz mizahl bir vurguyla "~ey" (LA Cosa) denilen yeni bir ol~mun kurulU$ ~h$ntalanna ba$lad1. Occhetto'nun bu dogrul.tudahi onerileri Kongre'de yazde 65'lik bir ,ogunlukla kabul edilirken, partinin Occhetto'dan onceki genel sekreteri Alessandro Natta'n1n ve Pietro Ingro'nun oncillaguna yaptrgi kanadzn da bir,ok konuda muhalefet ettigt goralda. 69 yzlhh siyasi hayat1n1n en onemli tarihf kav$ahlanndan birinde bulunan iKP'yi onumuzdehi mayzs aytnda yapilacah yerel se,imlerde onemli bir sznav behliyor. II. Danya Sava$• sonrasrnda ,oh bU$anlz yerel yonetim ornehleri sergileyen iKP, bu se,imler sonrasrnda ise enerjisini, 69 ytllrh siyasi hayat1n1n en bilyilh de~mini ger,eh1e$tirmeh uzere yine bu yiltn kasim ay1nda yap1lacak 20. Kongre'si uzerinde yogunla$tiracah. ingiliz solunun saygin simalanndan Eric Hobsbawm'in, iKP'nin 54 ya$indaki Genel Sekreteri Achille Occhetto ile hendini yeniden-i~ etmeh arzusunda olan ve Sosyalist Entemasyonal'e aye olmayt da planlayan partinin yeni hedejleri Qzerinde yaptigi bu honU$mada soyledikleri bir(:Oklan ipn $Q$tr'ttCt gelebilir. <;oh oz.gal tarihe sahip bir parti de olsa, sonu' olarak bir KP genel sekreterinin soyledikleri, homunist hareketin gelinen noktadahi buyuh de~imini de gosteriyor. Birikim, elinden geldigince sonrahi say1lannda da bu honuyla ilgili olarah yeni gel~meleri aktarmaya ~11$amhtl~
61
Tarihsel bir doniim noktas1ndayiz: Dogu Avrupa sistemleri ¢ktii, SSCB'de tehlikeli bir durum· var ve y~am1m1Z1n onemli bir boliimiinii adad1gim1z: Ekim Devrimi geleneginin sonuna geldigini goriiyoruz:. Sizce de durum boyle mi?
•
• Evet, yaln1zca pratikte degil, teoride de tiimuyle bir degi~im gerektiren bir donum noktas1nda oldugumuzu hissediyorum. Boylesi bir zamanda yeni cevaplar bulmak yeterli degil; yeni sorulara da ihtiya~ var. "Ger~ekte varolan komlinizm"in devasa boyutlarda bir bunal1mla ka~1 ka~1ya oldugunu du~unuyorum. Tabii ·bu terimle kastettigim, degerini ha la koruyan idealler kumesi degil; ozgiil bir parti, devlet, orgiitlenme ve toplum tasanm1 ile ortaya ~1kan komunist hareket Simdi bu komunizm, hayat verdigi ve sol ile sag, sosyalizm ile kapitalizm aras1ndaki mucadelenin iki blok arasrndaki mucadeleye indirgenebilecegi ~ek linde -uluslararas1 alanda burun solun bedelini odemek zorunda kald1g1- bir yanh~ inanca sahip olan devlet sisteminin ~okmesine yolac;u. Oncelikle "tek ulkede sosyalizm" ile, daha sonra, yani II. Dunya Sava~1 ertesinde ise Sovyetler Birligi etrafinda kemikle~en blogu savunarak kendini tantmlaman1n sosyalizmin gelecegi oldugu yanl~ma d~ul du. Bu yantlgi. dunyan1n bir~ok ko~esinde alnndan kallulmas1 <;ok gii~ bir tarihsel trajediyle sonu<;land1. Buna ragmen italyan Komunist Partisi endustriyel danyada en bayah homiinist hitle partisi olarak kald1. Hatta alhesindehi solun ~ogunlugunun destegine sahip yegclne parti. Nereden kaynaklanryor bu?
62
• iKP Ekim Devrimi'yle birlikte dogdu. Fakat zaman i~inde bir~ok defalar kendini yeniledi. iKP'yi bugiin Livomo'da kurulmu~ parti gibi du~iinmek hata olur. 0 ~ekilde kalm~ olsayd1k biz de digcr komunist partilerin yazgis1n1 payla~caknk. iKP l 926'da yeniden in~ edildi~ Lyon Tezleri ve Gramsci partiyi Komunist Entemasyonal'in 21 ilkesinin·<;ok daha otelerine, ulusal realitenin tan1nmas1na goturilyordu. Ve Togliatti'nin yeni partisi Komintern partileri geleneginden kesinlikle ve tamam1yla aynlm1~t1. Siiphesiz uzun sure bir karars1zhk hUkum surdu. Hem ikinci Dunya Sava~1'ndan zaferle ~Lknu~ Sovyetler Birligi ile olan baglanm1za, bunun prestijine sahip c;1luyor, hem de ayru zamanda italyan reformist geleneginin en iyi yonlerini deneyimimize dahil etmege imkan veren bamba~ka ~eyler yap1yorduk. Bu kararsizhk gitgide daha da <;eli~kili bir hal alm1~n. Benim du~iinceme gore iKP'nin giicu astl olarak, Komintem partilerinin dayand1gr temel ilkelerden tamam1yla uzakl~~ bir parti olmas1ndan ileri gelmektedir.
Peki, nit;in iKP biz:e bu denli savunmadaym1~ gornniimiinii veriyor? Nit;in hi~ sorun1lusu olmad1g1 ~eylerden dolayz sorumluluk duyuyor?
• iKP i~in degi~im ihtiyac1, Dogu Avrupa'da olup bitenlerden mu~terek bir sorumluluk duyma ger~egin den kaynaklannuyor. Fakat, a~1k konu~mak laz1m. iKP olarak bizler ii~ kademeden ge~tik. Onceleri, uluslararas1 komunist hareketin en kritik unsuruyduk. Daha sonra, onunla belirgin bir anla~mazhk i<;ine girdik. Son olarak da bu hareketi terkettik ve Avrupa solunun bir parc;as1 oldugumuzu ilan ettik. San1nm, bugun ger~ekten sorun ilk sorunuzda yat1yor. 1945'in diinyas1 koklii bir degi~im ge~irdi. Biz, bu degi~imin belirli bir evresinde iki bloga ayr1lm1~ bir dunyada ele~tirel bir tavtr ald1k. Sol bugC1n italya, Avrupa ve tum dunyada yeniden yap1lanma ile kar~1 ka~1ya.
Oyleyse 1945 oncelerine donelim. Soron, Ekim Devrimi deneyimine ve perspektifine s1h1ca bagh hareketlerin dunyaya bah1~lan. Burada terhedilenlerin sadece 1917 oncesi -bir~ok- sosyalist harehete ait gelenekler olmad1gi; italya'dahi gibi komunist harehetlerin sahip oldugu totaliter devlet itt§asr ile asla ozde~le$tirilemeyecek deneyim ve geleneklerin de terkedildigi soylenebilir. Ne dersiniz:?
• ilkin, sosyal demokrat gelenek bile zaman iyinde degi~ti. Brandt ?a~kanhg1ndaki Sosyalist Entemasyonal, arnk ne l 9 l 4'te sava~tan yana olmak suyuyla damgalanm1~ entemasyonaldi ne de sav~ sonras1 ye-· niden ortaya <;1krn1~ ve bloklar aras1ndaki aynma ~ok s1k1 bir ~ekilde bagh Sosyalist Entemasyonal. Hatta 1950'lerde Amerikan politikas1n1n bir uzanns1 bile sayilabilirdi. iki alanda temel bir degi~iklik olu~tu: Dogu politikas1 ve Kuzey-Giiney ili~kileri . Bu, iki insana, Brandt ve Olaf Palme'ye baghydt. Uluslararas1 sosyalizmin teorik ba~ a~1s1n1n rumuyle de~tigi soylenebilir. Arna bizim i~in onemli olan bir gelenekten digerine ge~mek degil. Solun i~levini yeniden ele alacak uluslararas1 bir harekette yeralmak iddias1ndayiz. Bunu yapabiliriz, <;unku bunyesinde refonncu bir gelenegi ve buy\ik reformlar yapabilme giicunu birle~ tirmi~ bir komunist partisiyiz. Olkenin ~ok zengin reform gelenegine sahip iki oolgesinde en gii~hi olu~umuz tesaduf degil. Ve biz bu gelenege yeni ve orijinal bir ~ey, komunist hayal giicii getiriyoruz; fakat ikinci s1ruf bir reformizme degil, ozerk emek~i s1n1flara ait, onlan devleti yonetmeye muktedir goren hayal giicunu. Fakat epeyden beri iKP reformist bir yonde ilerlemiyor mu? Geriye, butaniiyle olmasa da, daha Birikim 12 I NI SAN 1 9 9 0
zjyade, olqp biten ~eylerin bi~msel olarak kabul edilmesi kaltyor; ne de olsa partiye uzun sure egemen olm~ bir gelenegin izleri hc2lc2 varl1gin1 sardurilyor. • Bizde yenilik<;i ogelerle bunun tersi olan ogeler bi.: rarada y~or. Partimizi, varolan y6netici Simfa getirilecek bir altematifin mesnedi gibi sunabilecek bir politikan1n imkanlanndan butiinuyle faydalanamamiz1n nedeni budur. Tabii, bunun 1989-90'daki donum noktas1ndan kaynakland1gin1 soylemek istemiyorum. Ne yazik ki on y1ldan ya da daha fazla bir siireden beri oylanmiz surekli dii~uyor. Ozellikle gen<; insanbr aras1ndaki durumumuz uzuntii verici. Baz1lan nJn iddia ettigi. gibi bu, partinin militan karakterinin azalm1~ olmas1ndan ileri gelmiyor. Bizim sorunumuzun komiinist bir karakterden ziyade, sol partilerin i~leNine ili~kin bir karakter ta~1dig.t inanc1ndayun. ~tl~ttg.tmiz gt1<;ll1kler ingiltere'de i~<;i Partisi'nin, Almanya'da Sosyal Demokrat Parti'nin ve neo-liberal ya da neo-konservatif siyaset yiiriitmek istemeyen biitiin partilerin ya~amaya ba~ lad1gi gt1<;liiklerle zarnan a<;"is1ndan ayn1 d6neme denk du~iiyor. Tercihlerini diger y6nde kullanan sosyalist partiler de var. Dolayis1yla sol politik kiiltiir ve bir parti olma tarz1n1n ta kendisi yeniden tan1mlanmak zorunda. Arttk bugt1nl1n <;eli~kilerinin, yani 19. yiizyihn degi.l, 2000 yilin1n <;eli~kilerinin Oznelerini mucadele ve eyleme <;ekebilecek yeni bir parti bi<;imi bulmarntz gerekiyor. S6zgelimi, i~<;i-koylu ittifaki gibi geleneksel bir dii~unce bugl1n arttk anlarnsizd1r; hatta hala orak ve ~e ki<; amblemi ile temsil ediliyorsa bile. Bugitn, belirleyici olan sorun, bir butun olarak i~ diinyas1 ile ekoloji ve kad1n ozgt1rlug{i gibi s1n1f <;eli~kisini kesen <;el~kiler aras1ndaki ili~kidir. Bizier, siyaset yapma yollanru, bir 6rgt1tsel yap1 olarak siyasi partiyi ve sol programlan yeniden degerlendirme ihtiyaclm hissediyoruz. Ve bunu yaparken· de, kendimizi yalnizca italyan solu olarak degi.l, fa.kat Ozellikle Avrupa solundan b~layarak uluslararas1 baglamda solun yeniden oi:giitlenmesine kendi kat. kis1n1 ya pan partilerden biri olarak g6riiyoruz.
iKP'nin gen4 ol(ekli bir sorunun ulusal bir tezahura oldugunda, sosyalist hareketin ve 4(i s1nifi hareketinin son yirmi 'yildtr bir bunalrm i(inde oldugunda anla~sak bile, parti kavram1n1n kendisinde de bir kriz yok mu? • insanlann ozgiir, politik birlikteligi.nin bir arac1 olarak parti, demokrasinin temel bir olgusudur. Fakat hi<; ~uphe yok ki italya'da da partiler dejenere oldular. Y6netimde olanlarda butiin kararlann parti sek-
retaryast aracihgi ile ahnmaSina dogru bir yOnelim var. Bizim gibi <;ok partili sistemlerde bile durum ayn1; parti yiiksek gorevlileri aras1nda ger<;ek yetenegi., hatta giri~imci 1;abay1 bile basnran bir kesim var. italyan demokrasisinin Avrupa'n1n diger ulkelerinden farkh olarak, kendine ozgt1 bir sorunu da var. Demokrasimiz 1945'ten beri diger partilerin uydu gibi onun etrafinda yerald1gi daimi bir H1ristiyan Demokrat Parti hakimiyeti ve bu ~ekilde iktidann d1~1nda tutulm~ temel bir komunist partisi aras1nda bloke edildi. Bir siyasi parti arttk sadece idealler vazederek yiizyillar boyu suriip gidemez. Biz Katolik kilisesi degi.liz. Siyasi bir partiyi.z ve italyan anayasas1 bize ulkenin onderligi i<;in ~h~mak gorevini bunun i<;in veriyor. Onun i<;in en onemli siyasi sorun, iilkemizde bir alternatif olu~turacak ko~ullann nas1l yaranlacagi sorunudur. Craxi'yle, Hiristiyan Demokratlarla beraber olmayan, onlann tarafinda olmak istemeyen, komunist olmayan, fakat bu altematif sorununu ozgt1rce tartl~maktan yana biitiin sol gt1<;leri kazanmak i<;in italyan siyasi hayannda buyiik bir sars1no ile ~e b~ ladik.
Boyle bir altematifin merkezinde komunistleri destekleyenlerle sosyalistleri destekleyenler aras1ndaki il4ki sorunu yeralacakttr. Sosyalistler olmadan sol bir altematif yaratamazs1n1z. •
Ku~kusuz
sosyalistler olmadan altematif diye bir ~ey de olamaz, fakat boyle siirdugu muddet<;e de sosyalistler bizimle birlikte bir altematif istemediklerini soyluyorlar. •
•
• Sosyalistlerin Avrupa'run diger butiln iilkelerinde oldugu gibi komunistlerden fazla oy ahncaya kadar bizi kabul edilmez buluyorlar. Bu, Craxi'nin i~gal ettigi. olumsuz bir pozisyon ve ne yaz1k ki bu durum ulke siyasi hayannda bir kilitlenmeye yola~1yor. 0 zaman bahsettigimiz altematif hi( mumkun degil.
Bana Oyle g6ninuyor ki geriye sadece Htristiyan Demokratlarla gen4 bir koalisyon olu~turma ihtimali kal1yor. • Gen;ekten de oyle, bunu denedik.... Arna ben H1ristiyan Demokratlan i<;eren geni$ bir koalisyonun anayasa degi~ikligi. i<;in anla~m1~ bir hilkiimet i<;inde olabilecegini du~iinuyorum. italya'da biz bu politik oyuna, se<;im reformuna, politika ve kamu yonetimi aras1ndaki il~kiye, kamunun bilme hakk1na, Guney'deki su<;lar konusuna, yani iktidar ve ~salara ait <;e~itli sorunlann kurallann1 yeniden tan'lmlamak ihti-
63
yac1yla yiizy11zeyiz. Bunun ic;in boyle bir hiikumete gerek duyulabilir. Buna uzun boylu girmek istemiyorum - fakat bir omek vereyim: Olkemiz boydan boya orgutlii suc;la kaplanm1~nr. Geni~ bir koalisyon ancak boyle bir 'kurucu safha' ile birlikte tasarlanabilir ve altematiflerin tarn~maya ac;tlmas1na yardrmc1 olabilir. Fakat bunlann hic;biri Komunist Parti yeterli bir dinamizme kavu~mad1kc;a gerc;ekl~emez. \:iinku italya'da yiiriirliikteki iktidar sistemi kendi dii~uncele rini i~leyen ve yiizde 25-26 oy alarak kimbilir kac; y1l daha iktidan H1ristiyan Demokrat ve sosyalistlere btrakan bir komiinist partiyle rahatc;a yanyana gidebilir. Kongre raporlanntzda yeni bir politik ol~um teklif ediyorsunuz. Eger ~u anda sosyalistlerle anla~ma ihtimali geri;ekten yoksa: bu yeni olu~um kimlerden meydana ~elecek? • Sosyalistlerle anl~ma ihtimal d1~1 degil. Yeni olu~umun sosyalistleri,·altematifi ciddiye almaya zorlayacagJ.nt soyliiyoruz ve nitekim tam da bu fikri ac;1klad1g1miz donemde Sosyalist Parti'de y1llardan beri ilk kez bir tarn~ma ba~ladt. Sosyalistlerin ~u s1ralar • bizim kongrenin sonuc;lann1 beklemeleri yfJ.zii'nden ara verilmi~ olsa da. . iKP bu kadar uzun sure yalttzlm1~ bir durumda kald1. Kendi hatas1 yU.zunden m~ yoksa ba~ka nedenler mi var?
•
• San1nm esas hata bizde degildi. italyan demokrasisinin kuruculanndan biri olan iKP'nin 194 7 anayasasmdan beri demokratik bir zeminde kalacagi iyice belli olm~tu. Bizim d1~lanmamiz1n, altematif bir hiikiimet olmaks1z1n iktidan guc;lendinnek isteyen yonetici s1n1flann c;1kanna oldugunu dii~iiniiyorum. ~oyle deniyordu: Komunistler demokrat ve iyi c;ocuklard1r, kusursuz muhalefet yaparlar, ama bir iktidara gelirlerse her ~ey degi~ecektir. Amerika buna kar~1-· d1r ve biz de tatsiz durumlarla ka~1l~abiliriz. Bu, boyle bir a~amada, bizim uygun bir koalisyon olu~tur maya yetersiz oldugumuz one siiruliirken c;ok etkili oluyordu. Oylann yii.zde 51 'ini almamizdan ba$ka hic;bir yol yoktu ki bu oran1 Hlristiyan Demokratlar bile alam1yor. •
64
Simdi, aradaki mesafeyi kapatarak yonetime geldiginiZi varsayaltm. Halk, kamuoyu sizin alternatif politikalann1z1 gormek istiyor. Peki iKP ya da diger sosyalist partiler ve -hatta bu yalnizca iKP'ye ozgtl bir sorun olmadigt it;in- bizler, buttln iyiniyetli insanlann payla~ttgrntn otesinde somut bir perspektife, i;evre sorunlan, feminizm, Guney sorunu ve mafya uzerinde bir bak~ at;151na sahip miyiz?
Aynca... • Soziiniizii kestigim ic;in ozur dilerim, ama sorunlan birbirine baglamaya kalki~mad1kc;a herkesin iizerinde mutabakata vard1gi $eyler bunlar. Yani demek istiyorum ki, herkes c;evreyi savunma arzusunda; tabii ki tiiketim ve iiretim tarzlann1 sorgulamaya yeltenmeden yap1yorlar bunu. Aynca kad1nlann ozgurle~mesi konusunda da oyle. Herkes, <;a~rria hayanndaki ve toplumun orgiitlenmesinde kad1nlann tekil omeklerdeki egemenligini sorgulamad1kc;a ayn1 fikirde. Kisacas1 gunumiizde kendini ele~tiri iistu tutmak <;ok yaygin toplumsal bir egilim. Fakat hi<; unutulmamas1 gereken c;ok temel ·bir gerc;ek varsa, o da italya Komiinist Partisi'nin son y1llarda belirgin bir gerileme i<;inde olmas1. Oy oran1nda <;ok fazla gorunmiiyor bu gerc;ek. Hala yiizde 27 gibi y11ksek bir oran <;iinkii. Beni as1l endi~elendiren gene; insanlann oylanndaki azalma. 1945'ten bu yana gen<;ler aras1ndaki oy oran1miz her zaman ortalaman1n iizerinde olmu~ken, ~imdi bu rakam ortalaman1n bayagi alnnda. Bu gene; insanlara nas1l seslenecegiz? Bu buyuk bir sorun. Biz de ingiltere'de, i~i;i Partisi'nde benzer bir sorunu ya~1yoruz. insanlann komunist partiyi tercih etmelerinin ne tur poZitif gereki;eleri var? Neden komunist partiye oy versinler? Craxi'nin sosyalistlerine oy vermeleri anla~tlabiliyor; Craxi ve takipi;ilerinin yan1nda yeni kapitalizmin yoneticileri olan butun bir patronaj sistemi var. <;ok ahlaklt degil Qma yine de bir nedendir bu.
.
• Evet, fakat pozitif gerekc;eler degi~en ko~ullara s1ki s1kiya baghd1r. Zamantn aki~1 i<;erisinde bir tiir siyasi istikrar olu~tu. Niifusun c;ogunlugu ic;in tiiketim ve i~ giivenligi alanlannda ilerlemeler kaydedildi. Geri kalanlar buyiik bir rakam olu~turmalanna ragmen yine de az1nhkta kahyorlar. Se<;imler sozkonusu oldugunda, bu insanlann oylanna ula~mak oyle kendiliginden ger<;ekle~en bir ~ey degil. Fakat ashnda koruyucu politikalar iiretmekle bu miimkiin olabiliyor. Aralanndaki i<;sel c;el~kiler kabannadik<;a, bizim i<;in kendi i<;inde bir atalet giicii olan bir sistem bu. Hatta c;ok daha a91k, canh ve dinamik politik inisyatiflerin bile bu ili~kiler dokusu uzerinde kisa donemde bir etki yaratma ya da onun giiciinii kirma garantisi yok. Bununla birlikte iilkemizde ba~ka bir hayat tarzt hakkinda perspektifleri geni~leten belli birtakim dii~unceler one siirmek bizce, etkili bir strateji. Yani biz daha fazla pazar degil, daha iyi bir pazar i<;in daha iyi bir devlet istiyoruz. Toplumda, ic;inde devinen herkes -kamu, ozel, goniillii kurulu~lar ve benzerleri- i<;in daha belirgin kurallara ihtiyac; var. Yani devlet ve kamuya ait kurutu~lar yonetime daha az Birikim 12 /N i SAN 1990 •
•
kaolmali ve herkese kendi imkanlann1 ortaya koyma ftrsau vermelidir. Bu yeni toplumsal ili$kiler ~r <;evesi, kamu ahlak1 ve bizim merkezi onemdeki so·runlanm1zdan biri olan su<; olgusu ile baglannhd1r. Saruyorum halk, devlet<;i olmayan ve kamuya daha fazla karar sure<;lerine kaolma imkanlan veren pozitif bir projeden yana olacakor. <;unku italyan toplumunda $U anda canli ve yarauc1, ama parti siscemi tarati.ndan basnnlan ne varsa onlar1 harekete ge<;irmek zorunda olan onlard1r. Benim $U anda kullanmakta oldugum rurden, geleneksel olmayan bir lisan bile daba once sahip olmad1gtm1z bir konsensusa yola<;abilir. Onun i<;in Sosyalist Parti'deki <;el~kileri a<;1ga y1kararak, fakat onlarla yeni bir birligin yollann1 da ay1k tutarak, daha geni$ bir destek saglamak uzere kap1lan aynk. Katolik dunyadaki yeli$kileri ay1ga <;1karmak ve i<;indeki <;ok onemli birtaktm unsurlarla birligi gundeme sokmak, ktsaca, italya'daki siyasi hayan devinime sokmak istiyoruz. Ku$kusuz bu bir glinde yapilabilecek bir $ey degil. Devletp/ik uzerine bir soru. Bana oyle geliyor ki, italya'da devlet~ilik sorunu i>ze/ bir baglamda ortaya ~k1yor. Sorun devleti i$1er hale getirmek, ~iinkii o ya h i~ i~le miyor ya da bir patronaj sistemi olarak ~al~1yor.
• italya'da devleti gii<;lendirmenin hiy geregi yok, zaten yeteri kadar gii<;lu ve bu bir Ozelle$tirme sorunu da degil. Biz devlet miilkiyetindeki $eylerin 6zell~ tirilmesine daima ka~1 olmu$uzdur. <;unkii bu kamu ile Ozel alan ili$kisinde yeni bir $ekil bulma sorunudur. Burada merkezt konu, daha once soyledigim gibi, diizenlemedir. Benim g6n1$iime gore devlet dogrudan yonetim demek degil; kamu projeleri olu$turmak ve politik yonetimden aynlmi$ yonetim inisyatifleri demektir. italya'da "ger<;ekte varolan sosyalizm"e benzer bir $ey var: Politikac1lar dogrudan yonetiyor ve bu yii.zden de hi~bir $ey ~ah$m1yor. Politikac1lar kurallan saglamah, projeler ortaya koymah, fakat toplumla duyarlt btr beraberlik i~indt.> i$leri yonetmek teknisyenlere, sivil topluma aittir. Burada merkezr ve en onemli konu "kamu" kavram1ndaki degi$ikliktir. Gramsci'nin Ban'daki devlet kavram1n1 hat1rlay1n: Politik toplutnun daha zay1f ve sivil toplumun daha gii<;lii oldugu oranda toplumun geli$mesi i<;in, Dogu'da oldugundan <;ok daha duzenleyici ve liberal gorii$ler varolabilir. Hem niteliksel kopu$tan, hem de kendisini kapitalist toplumdaki modernligi yonetmeye hasreden reformizmden farb bir tedrici devrimci d6nlt$iimiin imkanlann1 bizzat Grarnsci gosterir. Dev/et konusu bana sizin projenin
ba~ka
bir yoniinii
hattrlatt1: Uluslarotesi bir Avrupa anlayt$1. italyanlar uluslarilstil bir Avtupa anlay1$1n1 her zan1an berrak bi0mde kavratn~lard1r. Ve ben de, iKP ilerici bir siyasetin ulusal bir zeminde yilriltiilemeyecegi11i bildigi i~in memnunum. Siz, Avrupa'n1n geli~imini nas1l degerler1diriyorsunuz?
• Evet, ulusal Keynescilik sonuna geldi. Bu, i$r;i bareketinin de kat1ld1g1, flstelik giir;lenmesine yard1mc1 oldugu ulusal diizeydeki bolii.$\lrn politikalann1n sonu demek. Ulusal diizeydeki politikalar ba$anstzhkla sonu<;land1 ve bizler Avrupa ~ap1nda bir alternatif bulmahy1z. Avrupa solu ile, Avrupa'daki sosyalist gruplarla olan ili$kimizde sorun, ideolojik degil. Fiili bir gur;luk var ortada. Bir Avrupa ulusu kuruluyor ve bizler Avrupa'n1n ilerici gii\lerinin ni<;in Avrupa olyekli siyasi ifade bi~imleri bula1nay1$1n1 anlayam1yoruz. Dolay1s1yla hepimiz ulusal geleneklerimizden bizlere., miras kalanlan getirmenin yan151ra, programlanmiz1n dilini ve metodolojisini birle$tirmek zorundayiz. Aksi taktirde sag her zaman kazan<;h r;1kacakar. ~
O~e/likle ulusal s1n1rlar i~inde i$lev goreceh bir
harehet olu$LUn4rken, kapita1izmin uluslarlitesi oldugunu ve halen s1n1r tan1maks1z1n i~ledigini akrlda tut1nak.
• Ekonomik demokrasi ir;in bu da kesinlikle r;ok onemli. Den1okrasinin boyutlan uluslararas1 kallonmayi i~i ne alacak bir;imde geni$letilmeli. Bu da enformasyon denetimi ve Avrupa 6l<;ekli bir 1ktisadi demokrasiye kanhm gibi sorunlan beraberinde getiriyor. Dolay1s1yla bunlar uzerinde r;ah$malar yapmak gerekiyor. Sayer bizler <;e$itli sosyalist partileri, sosyal demokratlan, komunistleri, adma her ne derseniz deyin, eskil tarihlerinden uzakla$nrmay1 ba$arabilirsek ve 6rnegin Avrupa <;ap1nda <;ah$ma saatlerinin azalolmas1 sorununu birlikte kucaklayabilirsek. Avrupa'y1 titretebiliriz. Ve bu, gen<; insanlann hayal dunyaS1n1 ger<;ckten fethedebilir. Aynca somut siyasi projeler de var- Ortak bir banka, onak bir kur, siyasi butunle$me ve Avrupa parlamentosuna etkin bir bic,:imde cevap verecek ve ulusal diizeyde daha demokratik bir;imde uygulanmas1 ve daha birle$tirici olmas1 gereken bir Avrupa hukukunun icras1. Ne gibi sorunlann pkabilecegini dii$iiniiyorsunuz?
• Riskier biiyuk. Gene! olarak san1yorum Dogu'da olup bitenler Gorba~ov'un Ortak Avrupa Evi dii$iincesini, hatta Mitterand'1n Avrupa Konfederasyonu fikrini daha kolayla$t1nyor; ve bir bakima bu <;ok olumlu
65
bir olgu. Cunkil otcki Avrupa'y1 kar$1Slna alml$ kuc;ilk Avn1pa'n1n kend1ne gore ic;sel bir k1s1rhg1 vard1r. Sorunlara bir butiin olarak Avrupa perspekciftnden bakn1ak Avrupa'ya dunyaya ac;1lan, daha oncekinden daha gcni$ bir pencere vermek anlam1na geliyor. <;unku Avrupa, Dogu ulkeleri arac1hg1yla Gilney'e ve daha geni$ bir dunyaya baglan1r. Ayn1 zamanda $Unu da anhyorum ki )'1llardan sonra "gerc;ekte varolan sosyalizn1" c;ozuldu, buz cabakas1 c;achyorve neredeyse 1914 01.cesi duruma doniiyoruz: ~tilliyet c;ilik, etnik c;at1$rnalar, kulci.irel gerilik. Dogu ulkelerinin gerc;egi -ve bu Stalinizmin bilyuk carihsel suc;udur- bu iilkelerdeki sorunlann c;ozillmeyip, gizlenn1i$ olmas1d1r. Ve $imdi bunlar, bir anda Avrupa sahnesine puskiiruyorlar. Ne kadar tehlikeli bu! Diyelim Almanya'n1n birligi belirli bir $ekilde sagtand1, Gorbac;ov ve yapng1 liberalizasyona ne olacak? Ya Rusya'da gerici bir asketi darbe olursa? Tamaro, imkanlan goruyorum. ama bunun riskleri de var. ABD'nin Dogu'daki olaylara tepki bic;imini c;ok olumsuz buluyorum. Amerikan gazeceleri $U s1ralar dii$man1n, yani komunizmin c;6kii$ll iizerine bu yuk nutuklar auyorlar. Bu onlan gene! bir silahs1zlanmaya degil, Oc;uncu Dunya'daki saVa$larda sat1$a sunmak ic;in -her zaman oldugu gibi c;ok pervas1zlar- nukleer silahlardan konvansiyonel · silahlara gec;meye goturuyor. Simdiye kadar her bolgesel sava$tn gene! bir sava$a d6nii$me tehlikesi ta$ld1g1na inan1yorlardi. Dogu'daki krizden sonra aruk bu sozkonusu degil. Onun ic;in bolgesel sava$lara mudahale etmeyi kendilerine bir gorev addediy0rlar; Panama olay1nda bunu gordilk ve $imdi de Kolombiya ac;1klanndaki ABO donann1as1 ve digerleri. Bu beni, SSCB'dehi olduk~a kayg1 verici durum da dahil ollnak iizere, Dog11 Avrupa siscen1inin ~okrnesinden sonra ortaya ~1kacak manzaraya gotiiniyor. Bt,nun hakh1nda ne dti$ilnuyorsunuz? • Dft$11nduklerimin bir kism1n1 s6ylemi$ bulunuyorum. Surec; o kadar dinamik ki bir tahmin yuruunek c;ok zor. insan1n bu duruma nas1l rnudahale edebilece~ni bilmesi c;ok l'>nemli San1nm Avrupa Solu'nun Gorbac;ov'la bir anla$ma ic;inde Dogu'daki demokratik surec;leri kontrol alunda tutmak gibi c;ok onemli bir sorumlulugu var Ne kadar olab1lirse.
66
• Evet, bu nereye kadar mumkiin? Bilmiyorum. Gec;enlerde Polon:a'dayd1m, herkesle konu$tum: Dayan1$ma, Ba$bakan }.1azoviccki, Geremek, Kardinal Glemp,Jaruzelski: vc beni c;arpan $ey herkeste siireci kontrol aluna alma isteginin bulunmas1yd1. Ba$-
bakan, komiinistler, Dayan1$ma vb. herkes Almanya'n1n birle~mesinin daha geni$ bir Avrupa burun1C$mesi c;erc;evesinde gl'>riilmesi gerektiginde hemftkirdi. Durumu kontrol alunda tutman1n bir yoludur bu. Fakat bana, mesela, Polanya'dan toprak talebinin $U anda Dogu Almanya'da Bau Almanya'dan daha giic;lii oldu~unu anlauyorlar. <;:unkii Nazi'ler orada daha giic;liiymii~ ve Nazizm Dogu Almanya'da giderilmemi$, sadece donduruhnu$. Ht·r $eye rag111r11. 011y1llarda11 beri rnilletlerin birbi1i11i hatletr11e111i$ oltnas1 olurnlu bir olgu.
• Bir yandan kontrol alunda tuttular, bir yandan da sorunlan c;ozmeden b1rakular. Ev1.·1. en btiyuk soron da bu. Yine de, izin verirseniz, ii(hi uluslararas1 soronlar blogundan u(ilncilsune gel1neh istiyoron1. Hakkinda $ilndiye kadar bir $eyler soylediginiz U(uncu Diinya. U(ii nca Dunya ile geli$tlli$ tillleler aras1ndafli farh her ge(en gun daha da belirgin hale geliyor. Geli$nl~ sanayi ulkeleri ile U(iincu Danya aras1ndahi ili$kide nas1l bir politika yurottneliyiz? • Bir tek politika izlenebilir; diinyan1n zengin bolgelerindeki uretim tarz1n1 ve riiketimi de~$tirecek bir politika. Sizce de oyle degil mi? Ama bunu k1sa surede yapabilecegimizi sanm1yorum. Peki, u.zun ya da orta vadede nas1l bir manzara bekliyorsunuz? • Orta vadede, gerilimlerin daha da kotii bir hal alacag1n1 dii$iinuyoru1n. Ancak zengin bolgeler kendilerini tehlikede hisscdene degin, gerekli degi$imleri gerc;ekle$tirmek guc;tiir. Uluslararas1 kurulu$lann bu sorunla yilzle$meye ba$lamalan bir geli$me say1hr. Tabii, etkili sonuc; alabilmek ic;in mevcut global kurulu$lara uluslarustii bir i$lev kazandmnak gerekiyor. Bu da uzun vadede gerc;ek1C$ebilecek bir $Cy. Bizde, omegin ekolojik alanda, Kuzey ve Giiney aras1ndaki ili$kiyi c;ok berrak bir bic;imde ortaya koyan Bruntland Komisyonu vard1. Fakat sonuc;ta bir komisyon olmaktan ote bir $ey degildi ve ulkeler bu dogrultuda c;aba sarfetmeye kendilerini gerc;ekten adam1$ degillerdi. <;ok maddi bir yakla$1mla, Kuzey'deki halklann ic;inde bulunduklan durum kendileri ic;in sorun olmad1kc;a herhangi somut bir sonuca ula$1lamayacag1na inan1yorum. Dolay1s1yla bir rnuhalefetin gorevi dogal olarak, tam zaman1nda bu sorunlann ustesinden gelmek ic;in duyarh kahp, tartl$mayi sl;rdurmek. Birikim 121N ISAN1990
Fahat ortada U(:tinca Dunya ulkelerinden go~ ile ili$hili bir sorun var. 0 da daha iyi $artlarda ya~amak i(:in ba~ha iilkelere go(: ettneh isteyen yoksul insanlara ha~1 duyulan ve 20. yiizy1hn sonundaki en b11yak duygu ahnnlanndan biri gibi gomnen hsenefobi. • ~u ana kadar bu dil~man1ik olgusunu, resrnen olmasa da, fiilen kabul eden tek ulke ABD oldu. Benim a~1mdan bu olay, her ~eye ragmen kiilturel a(:1dan ger(:ekten ~o h ~e$illi bir yap1ya sahip olan bu uygarhg1n oldu11(:a olurnlu bir yonii. Sizin ar11l1 siyasi bir feverana ula~an bu honuya ili$kin goril$1eriniz nedir? • Biz Avrupa'n1n c;ok trklt yap1s1n1n mC1cadelesini verdik ve bu 1rklann tam bir buti.inlc$me ic;inde olmas1n1 destekledik. Fakat, bu sorunun, Giincy'deki kalk1nm.t gereksini1nini sergileyen c;eli$kilerden biri oldugunu belirtmeliyiz. Guney'in sorunlan, incirdeki gibi kitlesel g6c;lerle c;oziime kavu$turulama:. Butun Guney, buraya gelemez; boyle bir $ey korkunc; bir tarihsel felaket olurdu. Bu ac;1dan, san1yoru1n sorun iki ba$hk alunda dcgcrlcndirilmeli: lrkc;11ik ka~1u bir egiti1n ve gelenlcrle dayan~ma ic;indc olmak. fakat ayn1 za1nanda Oc;i.incil Dunya'ntn kalkJnma son1nuna kar$1 duyarl1 bir yakla$tm sergileyebilmek. Orie kimi C1lkclcrin 6ncrdigi gibi sabit bir C1st s1111n olan bir yaklas11n i<;indc olinan1ak. kalk1nmak1a olan Ctlkelcrlc isbirligi i<;indc ol1nak gcrekiyor. ki boylccc g6<: sC1rcci de dcncti111 alt111a ahnabilsi n. Orncgin X l'ilkt.:siylc hct iki taraf i<,; in de 1nuayycn say1da gli<;n1cn. -vc her $1.'.· yi n l'Hcsindc- yard11n vc tcknolojik 111C1badele yolu)'· la kalk1n n1a i1nkan1 saglayan, i$birligine dayah bir ili$ki politika~1 kurulabilir. ihi .~on1111 clol1a olacoh. ilki. parti11i11 c1e/111111 c/(' ~i~liril111rsi ii:::rrii1r /1ir soru. l)r•~i~ih/ih <•rrrl1rr11i::: " ...... '""" uccl i r? • l)ogrusu. i~l' p.1rti .1d1n1 dl·P,i~tirrl'l'P,i;: diyl' ba~la1n;11n 1~t1 k. ha:-.111-yay1n organ Ian hi'lyll' s0yk·n1l'si Ill' rag1nrn dl)gru dl·gi I bu. Ad11n1;:dan u1.1nd1g11n1;: )'l'k. ()aha grni$ bir pol1t1k l1l u~un1 . yani. her tf1rlf1 llll'srle flz crin<lc ali$vcri$tt' bulunacag11n1: digrr gii\k'rin de kat1hnas1yla ortaya 1,·1kacak hir olu~un1 yaratinak i<;in kun1c11hir1ncl.'li:- lllplayacaktik: Pnigr.un Yl' gl'ITkir:-l' isi1n. Bi;: tarihilni: dr ilk dc1;1 li1rkh bir l1l11~111n ,,·arat1ltnas1111 trklil rdiynr drgili:. l'llgli.1tti dl· Sllj;uk s.1va~ ha~la1nada11 hi)ylc yap1111~t1. hC1tC111 it.ilyan Sl,1u·nu hirle~t intit'si gl'rl'kl·n hi.r l'llll'k1,·i lrr partisindl'll Longo da s();:rdiyllrdu. l) ;:an1anki dunun hugf111ki'u1dl·n rarkh lll1nas1na 1:1)).nlt'H Long11 \'l' 1\llll'Hdllla Sil· runu )'l'n idcn gii11dc1111· gctinni~ll·1di. Bu ~ll an ~(\;:. konusu olan politik il111·1ilrrl' ka1~1 nl.1nl.11~1 olduk<;a duygusal g\1rf111i'1y1H'. l\c:-.i11likl1· h1·n dl' duygusal hir
yakla$1mdan
uzakla~11m.
Hayaca bir komunist olarak ba~lam1~t1m ve komunist olmaktan ba~ka hie; bir $ey yapamad1m. Birc;ok kereler bir italyan komunisti olarak yeni bir politik olu~uma yoneldigimi soylemi$imdir. Ourup dururken b<i$ka birisi olup c;1kmad1m ki ben. Sorun, bu geni$le(t)menin ve bu farkh politika bic;iminin gec;erliligini degerlendirebilmekte. l\1esela, farkh guc;leri te1nsil eden demokratik, popiiler bir birlik uzerine kafa yorabilirsiniz. Se<;ime kaulma duzleminde -yerel, ulusat, Avrupa sec;imleri- temsil birligin kendisine air olsa bile komunist parti birlik ic;inde belirleyici gu<; olarak kahyordur. Ya da birlige kanlan digerleriyle tart1~1labilecek ba$ka birtaktm yollar olabilir. Bu bir politik inisyatif i$i. italyan politikasindaki kilitlenmi~ligi k1racak bir $ey. Sorun politik <;1kJ~1n dinamizmini, onun mi.thtemelen ne kadar insan1 harekete gec;irilebilecegini tahmin etmekce. Esas1nda biz belli bir sec;im yapok. Oniimuzdeki iKP kongresinden politikada kurucu bir safhay1 ba$latmak uzere bir karar vermesini istiyoruz. Bu mecrada neler olacak bir gorelim; hangi guc;leri toparlayacag1z, ulusal politikaya katacag1m1z dinamik unsurlar neler olacak, butun bunlar nas1l bir gilc; birligini gerirecck, ancak o zaman yeni olu$um dii$iincesi ic;in ;:an1an1n gehp gelmedigine karar verme sorumlulugu butiin partiyc an olacakur. Arna bu politik inisyatiL ki $ll anda bC1tun dikkatleri uzerimize topla1n1$ duru1nday1;: "e sadece komiinistler aras1nda dcgil. pCttC1n italyan ailelerinde de bir tartt~ma ba~ liun11~ttr. gaye1 talihsi:: bir ~ekilde bir fecaat, bir komplo. bir ihanct olarak dcgerlendirilirse, yurumeyecektir. Scn1111 l1c11eli iri11clc 1111 isi111 degisil1ligi degil. Brlli bir c/11r11111da 1111111111 hrclr/i ciclc11cbilir 111i? Elbetcc. 811 gc11i~ sa.na~111ay1 c>l11~111re1/li/irsc11i:::
iyi Faliat l1a11a parti cl1$11ula11 gclc11 lrphilrr ta111a1111yla ol11111lu degil gihi gcliyor: l<ongrc pani11i11 yc11i pcrspcl11(fl yed11c 1111111111 ti::l'ri11clc yog1111la~acall galiha. Kc11di11i sa \ '1t 11111aya .\'!inrli h 1/adrlc r hr 111 lu1yg1 la ncl 1nyor. Peli (1>,~11 $1iylc c/1.vrn·l1111 .. Hali. 11ilun·r1 CttL\'i 1·r di~c1lt'1i11i11 clo.~111 olc/11.~111111 ht1l111l c1t1lc1. 1'.01111in1:::111 cl ire hir scy yol1. sc1111111cla lratala11111 anlaclrlar. ·· Falutl iKP'11i11 iKP olarah 111iihr1111ncl l>ir gclcnrgi 1·e1r. i11s<111le1r Si$r11111 irinc hallar. $i~C\'C clc~il K1se1re1 . ' ~ore1y1111. /111 .fa/uc>nlcn dolar1 -l11111e1 gcirr ihi11cillu111g,rr si:::in r11g1111/11li olarak s1111d11g111111::: 1i11cr~i:cyi lu1l111I ct111c:::sc nr ole1cal1? • Clnc1'. kaygtlantnak i\in haliha;:1rda bir~·tik Hl'dt'n nldugu kabuli'1nden yt)la i:1kn1ak :l)l't1nday1:. Zaren tchlikcli ,.l, savun111ava ~c<;n11~ bir k1Hn1111d.1,·1:. S11n ' ' ' :a111anlarda yapil,\11 id.tri !"l'<;itnlcrdl' ,·f1:dl' I0-20 ;11~1:-111d.1 ny kayb<'tt ik B1rakt n. ~l'n(il'r .1r.1:-.1 nda ki l'Y t.1ban11n1:daki gerik•tnt•yi. bu hilt' kl·ndt b.1s1na Yl'll'·
67
rince ag1r bir gilr;luk. Biltiin bu konu$tuklanmtz1n farlonda olan bir ser;men kitlesi bize oy vermege devam ediyor, ama onlann d1$1nda kimsenin oyunu alam1yoruz. Genr;ler aras1nda partinin oy yilzdesi baz1 bolgelerde yilzde 12.
Bu
~ok
kaygt verici.
• Senelerdir herkes ilgilendi bununla. Fakat y1ldan y1la milyonlarca oy kaybenik. Sonunda bu duruma geldik. Su anki tercihimiz bunu degi$tirmeye yonelik. Bekleyip gorecegiz. Yenile$meyi ser;mek an1nda birtak1m geli$meler olmas1 anlam1na gelmiyor. Yeni, le$me yolunu ser;mek it;in cesaret sahibi olmah ve bizleri r;ok .zor bir donemin bekledigini kabul etmeliyiz. Komilnistlerin ve taraftarlanmtz1n san1ld1g1ndan r;ok daha zeki olduklann1 dii$iinuyorum. Eger tepede r;ok dramatik bir durum yoksa kazanmak, yahulm1$hk duygusuna kap1lmamak, yeni bir safha ar;mak gibi politik di1$ilnceler kabul edilebilecek $eylerdir. Her neyse, ben onerdigimiz $eyin bir geri ad1m atma anlam1na gelmedigini soyluyorum ve soylemeye devam edecegim. Avrupa ser;1mleri s1ras1nda isim sorunu ortaya r;1kt1 ve ben ondan utanmad1g1m1z1, politik geli$melerin bir degi$ikligi gerekli ktld1g1na karar vennedikr;e de degi$meyccegimizi soyledim. Eger birtak1m kar$1 onergeler benimkinden fazla oy alir ve kabul edi11rse, bu dunyan1n sonu demek dcgil; [akat kilr;uk bir farkla kazanacag1m1z1 san1yorum. italyan toplumunun b1zi sonuna kadar desteklcyccck ya da gi.i<; de olsa bizi izleye<.ck bu tun d inarni k ogclcri arkam1zda. B1zimki zaten oldukc,;a zor olan bir durumda dinam1k brr \_1k1s. Bunu surdilrmck zorundayrz Politik hayaum1z1n zor anlarindan birinr ya~d1g1mrza hi<,. ku~ku yok vc bunun 1r.:in c.lt baska turlU davran-
mak her zaman daha kolay. San1nm bu r;1k1$, partinin it;indeki unsurlar da dahil olmak ilzere $U anda birarada olmayan gur;leri biraraya getirmeye yard1m edecek. Solu daha d~ dag1tmak yerine, en verimli enerjilerimizi r;ok geni$ bir r;err;evede biraraya getirecek bir yol tutmah ve bunlann r;ogulcu bir parti ama sol bir rota izleyen bir parti- i<;inde ya$ay1p ya$amayacagtn1 gormeliyiz.
Son bir ~ey daha . Sosyalistlerin oniimuzdeki onyil i~indeki gelecegini nas1I gortiyorsunuz? Yani en geni~ anlam1yla, kendini o buyilk yuzy1llrk hareketle ozde~le$tiren sosyalistleri kastediyorum, bir orgilt olarak degil, bir butiln olarak... • Ashnda san1nm sosyalistler kendilerini yeniden in$a etmeliler. Tabii sadece komi.tniscler degil. Bu konuda tavnm r;ok net ve biz komi.tnistler olarak oncO.lilk yap1yoruz. Betino Craxi yan1hyor; oncil biziz. Halen .19. yuzy1lda kalan ise, Proudhon'dan bahsedip, miitevazi duzeyde de olsa gcr~ek bir kapitalizm icra eden Sosyalist Pani. Gene! olarak sosyalizmi yeniden tart1$maya ar;mahy1z. Daha once de dedigi1n gibi, yeni sorulara ihtiyac1m1z var, sadece eski sorulara yeni cevaplar aramakla yctinemeyiz. Sonu<;ta san1yorum Dogu Avrupa'daki rejimlerin <;:ok1ncsi daha gu<,:li.i bir Avrupa solunu dahi ycniden gi.tnc.lcrnc gctircbilir. Hatta vaktiyle dunyac.Jaki bolunmc<lcn bCtyuk hasar gorcn Amerikan soluna bile <.: an vcrcbilir. Vl' bu, sol i<;in ycpycni bir dc11cyi1n <lc1nck1ir. ( Marxi~n1 ( \"V
• K'«tl(·fohi Y;iha1111l.1ra
kar~t
Today, ')uh.11 1990. 1'.RTU(;IH JI llA ')FR)
d11rul.111 kc11k11 v..
tl11~111a111tk
,
68 llirikinl
12 /N iSAN 1990
'
Filistin'de bolunen israil AMOS OZ
•
•
•
•
l $gal alondaki topraklann gelecegi konusundaki tarD$malann arkas1nda, kOkeni sava$1ann ve ~gallertn oncesine uzanan c;ok derin bir bOliinme gizlenmektedir. Bu, israil devletinin niteligi ilzertne bir bolunme, Yahudilerin $U andaki varolu$unun dogas1 ilzerine ve Yahudi mirasmtn anlarru ilzerine bir ooliinmedir: bu, Yahudi degerleri ile kokleri once Ronesansa, ama ashnda daha da eskiye, incil'e ve antik Yunan'a uzanan Bao kultiin1 aras1ndaki ili$ki aras1nda bir bolunmedir. Ve daha da derinde bir oolunme pekala gizli olabilir; hayatin anlam1 ve amac1 konusunda. "insan ne ic;in Olebilir ve ne ic;in birisinin oldurulmesine nza gOsterilebilir?" sorusunun arkastnda her zaman iki ba$ka soru vard1r: "Ne ic;in ya$1yoruz" ve "Nas1l ya$amam1z gerekir?" Bu c;eli$kilerin baz1lan Siyonizm temelinde gizlenmi$ ve basnnlmt$Ur; c;Ozumleri ertelenmi$tir, c;iinkii i$in ic;indeki taraflann hemen hepsi bir patlama olmas1n1 engellemek istemi$ler, bir Kulturkampfdan (kulrur c;atl$mas1) kac;1nmak istemi$ler ve her ne olursa olsun Yahudilerin buyiik c;ogunlugu israil'e donmeden once in$a edilecek binan1n ana plant konusunda bir karar vermek istememi$lerdir. Binan1n boyle birdenbire plansiz bir bic;imde ortaya c;1kmas1 i$te boyle oldu; biz kimiz, neden burada ya$1yoruz gibi temel sorulann cevaplan kararla$nnlmadan in$aat ba$lamt$U. l 967'nin alu gfln sava$1ndan ve onu izleyen i$galden Once bir karar verilmi$ olabilirdi ve bu gerc;egi gOrme an1n1 yakalamt$ olabilirdik. Siyonizmin amac1 Davut ve Suleyman'1n krall1gin1 yeniden in$a etmekse o halde fethettigimiz topraklan ne yapmamtz gerekiyor sorusunun c;ok ac;1k bir cevab1 vardt. Siyonizmin amac1, ayd1n, ho$g0n1lu, insant ve ozgur bir toplum kurmaksa, fethedilen topraklar konusunda ne
yapmamtz gerektigi sorusunun gene ayru derecede net bit cevab1 vard1. Aln gfln sava$1ndan sonra anlam ve amac; sorusu son derecede acil ve somut bir nitelik kazanml$O. Hartum zirvesinde Arap devlet yoneticilerinin benimsedigi yalruzca uc; ha}'lr cevab1 -israil'le ban$a hayir, israil'i tan1maya hayir ve israil'le ban$ gon1$melerine ha}'lr- birc;ogumuzun varolu$umuza ili$kin temel sorulan yanh$ degerlendirmemize, bunlan pratik ve taktik anla$mazhklar gibi anlamamtza yolac;n; ornegin neyin "gerc;ekc;i" oldugu, neyin olmad1gi, "diinya" neler yapmam1za izin verecek, nelere izin vermeyecek, propagandamtzda (ya da baz1lanmiz Oyle demeyi seviyoruz: bilgilendir1nede) neyi sOyleyip, neyi soyleyemeyecegi.miz gibi. Ve sonra yiizle$mekten kat;1namayacagimiz uc; olay oldu ve bir kez daha kai,:1n1lmaz gerc;ek sorulan birlikte getirdi: Biz kimiz? Amac1m1z nedir? Ne ic;in ya$Iyoruz ve burada nas1l ya$ayacag1z? Birinci olay M1s1r'la ban$ yap1lmas1yd1; bu, kaderimizin bizi mahkam ettigi "kanh dOngfl"ye hapsoldugumuz konusunda payla$1lan genel i11anc1y1ku. Obur iki olay, i$gal edilmi$ topraklarda Filistin ayaklanmas1 ve FK6'nun ula$may1 amac;lad1gi hedefleri ac;1klayan bildirisindeki tarihsel don11$tli. Oysa yirrni yildan daha uzun bir sure onderlerimiz tarafi.ndan halkim1za, tekrar tekrar, "ya bafl$ ya toprak" sorununun varsay1msal oldugu, konu~acak kimse olmad1g1, konu$ulabilecek bir konu olmad1gt soylenmi$ti. Araba}'l attn onune koyman1n, kendi kendimize satranc; oynaman1n, dereyi gOrmeden pa~alan s1vaman1n hit;bir yaran yoktu. Simdi derenin kenanna varrnt$ bulunuyoruz. Ve derenin ad1: Ban$; toprak kar$thg1nda ban~. Bizimle konu$an biri var, ban$1 konu$maya ba~layabiliriz - ama •
69
70
durmadan meseleyi gormezlikten geliyoruz, c;unkii gerc;ekten "biz kimiz" sorusuyla ka~1la$maktan korkuyoruz, israil'in varhgin1n amac1 nedir ve ne ic;in ya$1yoruz sorulanndan korkuyoruz. Hakikati gonne an1 geldi ve biz yalanlar ic;inde diigiimlenip ilerleyemiyoruz. Bu noktada bir mesel omegi verebilirim. Bir baba, bir anne ve c;ok hasta bir c;ocuk df.1$iinelim. Hikayemizdeki baba, tam bir ic;tenlikle c;ocugun hemen hastancye kald1nhp ameliyat edilmesi gerektigine, yoksa c;ocugun olecegine inans1n. Annesi ise butiin yiiregiyle a1neliyat edilirse c;ocugunun olecegine inanSln. Her iki tarafin gc".>rii$lerini bilimsel up ac;1s1ndan hemen desteklemeye haz1r bjrer uzmanlar ekibi var. Boyle bir durumda insan ne yapar? Yargu;lar, hakemler ya da anneylc baban1n ka~1t konumlann1 c;ozebilecek ortak kabul goren bir otorite de olmadig1n1 df.1$f.lnelim. Bu insanlar ne yapar? Kavga ederler. Ortadaki felaketten otiirii birbirlerini suc;larlar. Birbirlerine, deli, katil falan derler. Arna ne yaparlar? Boyle trajik bir anla$mazhk nas1l c;oziiliir? Tabii bu meselde ben dogal olarak iki tarafta da diinyan1n en makul insanlan oldugunu dii$iiniiyorum. Demagoglardan soz etmiyorum. Boyle bir durumda taraflardan birinde ya da otekinde c;ok c;1lgin, c;ok a$In dii$iincelerin belirmesi rehlikesi vard1r. <;ocugu oliimden kurtarmak ic;in oteki taraf1 notralize etme zorunda kahr. Mudahale etme hakk1 ya da olas1hg1 onun elinden ahnmahdtr. Ortadan kald1nlmahd1r. Tecrit edilmelidir. Alai hastanesine kapaulmahd1r. Ya da daha kotiisii c;ocugu kac;1nnak gcrekebilir. Yiizbinlerce israillinin -zihinsel ve duy1:1sal duzeyde- eger israil i$gal ettigi topral<lardan c;ekilmeyi kabul etmezse, israil'in varhgimn sona erecegine inand1g1 bir gerc;ektir. Bundan daha az degil. Ote yandan yiizbinlerce ba$ka israilli de eger israil c;ekilirse israil'in varhgin1n sona erecegine inanmaktad1r. Bundan daha az degil. iki taraf da kendilerine mutlak dogrulan soyler gibi goriinen uzman dan1$manlar ve bilgilerle donanrn1$lar. 0 h~lde, boyle bir durumda insan ne yapar? ilkin, benim oldukc;a ag1r melodram kokan hikayemdeki gibi trajik bir c;at1$man1n sozkonusu oldugu durumlarda bile, once bir durup taraflann iizerinde uyu$abilecegi bir nokta var m1 diye bir bakmak gerekir. Bir temel. Bir kap1 tokmagi. Bir ipucu. Gerc;ek hayatta oldugu gibi iki taraf da c;ocugun ciddi bir tehlike ic;inde olduguna inanmaktad1r. Felaketin c;ok yak1nda oldugunu hissetmektedirler.. ikisi de tehlike duygusunu payla$rnaktad1rlar. Ve tabii (bazan en ac;1k olan $eyi bir daha gozoniine getirmekte yarar vard1r) iki taraf da c;ocugu c;ok sevmekte ve onun iyiligini istcmektedir. Ne var ki anne baba aras1nda boyle bir boliinme
onceki biitiin gerginlikleri de SU yiizC1ne c;1kar1r. Bu, "ameliyat" sorununun yalnizca yogunla$tlnp ktz1$Urd1gi biitun temel c;eli$kileri bileyip derinl~tirmi$tir. Her iki taraf da c;ocugu kunarmaktan -ama ashnda bundan daha az bir $ey kastediyorlard1r- ve bundan c;ok daha fazla bir $eylerden soz ederler. Omegin c;ocuk belki ameliyat edilmese de olmeyecektir ama canavar gibi bir $ey olacaknr. Ya da, ote yandan, ameliyattan otiirii olmeyecektir, ama ebeveynlerden birinin amk dayanamayacag1 bir yarattk haline gelecektir. Meselden gerc;ek hayattaki duruma donelim. Topraklar bolundukten sonra bir hayat olacak m1 sorusunun arkas1nda i$gal etmeye, ezmeye, kolonize etmeye devam eden ve hatta sonunda Araplan y1g1nlar halinde siiren bir israil ic;in herhangi bir hayat olacak m1? YuzlC$mekten kac;1nd1gimiz basonlm1$ sorular, ic;sell~mi$ c;eli$kiler ortada dururken: nas1l bir israil olacak bu? Biz buraya ne ic;in geldik? Anavatans1z bir hayat bu tiir bir korkun~luga yeglenmeli mi? â&#x20AC;˘ Bir~ogumuz, lran'a, Guney Afrika'ya, Libya'ya ya da Belfast'a benzer bir israil'i anlamh bulmuyoruz ve oyle bir israil'in bize gore bir yer olmad1g1n1 dli$iinuyoruz. Arna birc;ok dindar ba$ka israilli ic;in laik "ho$goriilu", demokratik, hedonist, pluralist, modem ve yaln1zca Yahudi yurtta$lara degil butun dunya yurtta$lanna ait olan bir israil, onlann anlad1gi Yahudiligin nihai ~okii$iine yol ac;an (onlann gorC1$line gore), yoz, igren~ bir yarauk olacakur. Oyleyse, i$galin surmesi ile bir ban$ anla$mas1 c;erc;evesinde topraklardan c;ekilme arastndaki kaf$tt konumlardan dogan tart1$ma, hayaon anlam1 ve amac1 konusunda hayal edilemeyecek buyiil<lukte bir uc;urumu gizlemektedir. Butun bunlan bilerek abartttm: $imdi dogmatik olmayan giivercin-(imsi) Sol ile aktlc1 $ahin-(imsi) Sag -ve belki de her gece tannsal sesler i$itmeyen ulusal dint gruplar- aras1nda, asgari bir diyalog giri$imi ic;in bir c;aba gostermenin (israil Sol'unun FK6 ile diyalog ic;in gosterdigi c;abadan daha kiic;uk bir c;aba degil) son ftrsat1n1 da kac;1nyoruz korkusundan, bilerek abartum. S1n1rlar konusunda bir konsensustan s6z etmiyorum, gerc;ekten ban$ olduktan sonra burada nas1l ya$ayacag1m1z konusunda bir anlay1$a vanna giri$iminden soz ediyorum. "Filistin'e bir santim bile verilemez" konumunu benimseyenler aras1nda, gerc;ekten Hebron ve Nablus olmadan ve ban$1n egemen oldugu ac;1k s1rurlann gerc;ekle!;tigi bir israil'in materyalist, hedonist ve laik olacagina (onlann deyi$iyle), "bir diskotel<ler ulkesi" olacag1na inanlar var ve onlar ic;in bu toptan imha edilmek kadar kotii bir durum. Ttpla, bizlerden birc;ogunun Nablus ve Ramallah'tn yakaStn1 bnakmayan bir israil'in en az1ndan Lubnan gibi, iki uluslu bir ulke â&#x20AC;˘
Sagda da ~olda da, insanlann her iki taraf1n da "puya da en kOtii durumda 1rk<;1 bir kole dcvleti olacag1na ve bunun da "her ~eyin sonu" olacag1na inanmas1 suda bekleyen ahlaki <;okii~" olarak gordt1kleri- ~eye ili$kin bir korkuyla titrediklerini ya da ahlaki bir ofgibi. Simdi on birinci saat <;alarken, solun bir boliimii ke soluduklannt goruyorum. Sanki taktik nedenlerile sag1n hi<; degilse bir bolumu aras1nda ne tiir bir le1ahlaki umutsuzluklann1 "gerc;ekc;i ya da gerc;ek<;i modus vivendi uzerinde iki grubun -hi<; degilse bu olmayan" yakla$1mlar ya da "neyin pratik neyin pratik olmad1g1" gibi konular konu$arak gizlemektedirk~gin Omn1 i<;inde- anl~bilecegini saptamak iizere bir anlay1~ yaratmak i<;in <;aba gostermenin, bunun ler. Solda ve sagda insanlann c;ogu "Ben ooyle ya~a miimkiin olup olmad1g1na a<;tkhk getirmeye <;ah~ma mak istemiyorum,. Boyle ya$ayamam ben," diye ban1n bir anlam1 olabilir. Bu yoldan, topraklar ve ban~ g1rmak istiyorlar gerc;ekte. Arna bunun ye1ine kendikonulannda da asgan bir konsensus dil$ilnmek milm- lerini ifade etmek i<;in "Giivenligin tehlikede olmas1 kun olabilir. Boyle bir konsensus olmadan -k.tsmi ve anl3$thr bir neden," ya da "konu~acak biri var", ya ge<;ici bile olsa- israil'in kendi nzas1yla ban$ ka~1h da "konu~cak kimse yok ki" demeyi tercih ediyorlar. Ac;1k<;a, 'Bu noktada ahlakr tutarhltgtm1n s1n1nna dag1nda topraklan vermesini hayal etmek bile imkanyand1m, bunun otesinde bir $eyi kabul edemem" des1zd1r. Dogru, baz1 insanlar omuzlann1 silkip, $6yle diye- mek yerine insanlar "super gu<;ler buna izin vermezceklerdir: "Ne farkeder? Eger israil, i<;eride ban~ kar- ler", ya da "Dt$ diinya buna da ab~acak, bu lokmayt da yutacaknr" ya da "Bu kitle halinde go<;e yol ac;a~1hg1nda topraklan kendi istegiyle geri vermeyecek kadar bOlilnmii~e s1k1 bir gerc;eklik tokad1 zaten onu cakttr", "Ashnda kitle go<;iinu te~vik edecektir" ve vb. c;ekilmeye zorlayacakttr: bir raund sava~ daha, super vb... demeyi tercih ediyorlar. guc;lerden bir ultimatom daha ya da her ikisi birden." Bir omek: Araplann siiri.ilmesi ya da kovulmas1olaArna bOyle bir omuz silkme yaln1zca bir umutsuz- y1yla -ki buna yalan niteliginde bir ad taktlm1~ luk degil ayn1 zamanda aptalhk belirtisidir de. Kaba "transfer"- yuz ylize gelince namuslu, insanc1l, libegii<;le topraklardan <;tkanlan bir israil, salyas1 saka- ral insanlan n "Bu imkans1z bir sec;enek <;iinkii korhndan akan, gozleri yuvalannda flldtr ftld1r donen, kunc; bir sava~a yol a<;acak," ya da "<;iinkii medeni boyle bir israil'in hic;bir gelecegi olmayacaknr. Cun- dunya boyle bir $eyi kabul ctmeyecektir.. " diye hokii onu yapan ruh parc;alanm1~ olacak, c;t1nkii ic;eri- murdand1klan n1 i$itiyoruz. Ayaga kalktp, saglam bir deki uc;urum, i<;erideki ihanet ve arkadan b1<;aklama inan<;la "Bunu akhruzdan c;1kann, Araplan kovman1suc;lamalan kapanlmak bir yana gitgide derinl~ecek za izin vermeyecegiz, iilkeyi ve orduyu ikiye bolmek tir. Daha da kotusu, k1nlm1~, a~ag1lanm1~ ve ezilmi$ pahas1na bile olsa. Kamyonlann onunil kapamak i<;in bir israil, Arap dunyas1ndaki ve Filistinliler aras1n- yollara yatma1n1z gerekse bile. Kopruleri uc;urmam1z daki en vah$i, en uc; unsurlann i$tah1n1 kabartacakur. gerekse bile. Kitle halinde kovma olmayacakur, c;unBir daha yinelemek ve vurgulamak isterim ki: Sol'- kii bunun olmas1na izin vermeyecegiz" demek gerekun bir bOlilmii ile sag1n hi<; degilse bir boliimii ara- tigi yerde. s1nda k1smi, ge<;ici ve s1n1rh bir anla~ma olmadan isDolayis1yla yapmam1z gereken ~ey, dt~andan burail'in kendi iradesiyle, ban$ ka~1hg1nda topraklar- yuk amcalanm1za yaslanmadan, kendi ahlaki s1n1ndan <;ekilmesi miimkun degildir. m1z1, yuksek sesle, ac;1k bir bi<;imde, belinmektir. isisrail ban~ an~mas1na ve bunun doguracagi c;e- rail Sag1n1n devleti bolmeyi goze almadan baz1 $eykilmeye kendi 6zgiir iradesiyle raz1 olmahd1r, c;ok ge- leri yapamayacag1n1 ogrenmesi gerekiyor. T1pk1 heni$ bir ulusal konsensus sonucunda, bilin<;li ve ken- pimizin, belki ozellikle de guverci-(ims1) Sol'un, Fidine guvenerek ve hatta gururla, bart$ ic;in ozveridc listinlilere. onIara ili$kin bizim ahlakl s1n1nmiz1n nebulunman1n gururuyla gelmelidir bu noktaya. rede oldugunu tekrar tekrar ac;1klamak, ve bizlerin, Daha once de belintigim gibi guvercinler ya da gu- hepimizin -giivercinler ve ~hinter olarak- bunu korvercinlerin c;ogu ile ulusal ve dini sag aras1ndaki ooyle kun<; da olsa sonuna kadar savunacagim121 anlatmabir anla~ma , k1smi, ge<;ici, bir anla$ma, ilkin ban~tan s1 gerektigi gibi. ic;lerinden baz1lan, guvercin-(imsi) sonraki israil'in imaj1 sorununu ele almahdtr. Tel Aviv Solun bir boli.imuni.in onlan c;ok sevdigi ve israil'in ya da Bfr-i Sebi'nin gelecekteki gorunumi.i konusun- eylemlerinden utand1g1, kendini inkar etmc noktas1da sag1n korkulann1n hi<; degilse bir boliimii yan~n na gelecek kadar utand1g1 gibi tehli.keli ve yanh~ bir nlmad1kc;a o sag hi<;bir zaman Nablus ya da Gazze'- izlenirn edinmesi.nler diye. den <;tkmaya raz1 olmayacaknr. israil toplumunun niBu nokta beni sav3$tn ve i~galin ahlaki boyutuna teligi konusunda i<;erideki uc;urumun basunlmaya de- yoneltiyor. Ye "sava$ ve i$gal" sozcul<lerin1 bilerek sec;vam etmesinde ve bunun s1n1rlann yeri konusunda tim, <;unki.i kendimi "Kahrolsun i~gal" gibi tchlikeli bir dl1$ilnce aynhgiym1~ gibi kamufle edilmesinde ve basit bir slogandan ayn bir yere koymak istiyooliimcul bir tehlike goruyorum. rum. Bu slogan1i~itince insan, l 967'de Levi Eskhol'- 71
72
un israil'inin birdenbire topraklann kendisine dar geldigine hukmedetek kom$ulanna sald1rd1g1, baz1 topraklan i$gal e.ttigini ve $imdi bundan sonra hep birlikte mutlu ya$amak i\:in aruk israil'in buralardan ~e kilme zaman1 geldigini dii$11nebilir. Elbette, "i$gal ~iinimeye yol ac;ar" (Hem de nastl!), ama i$gal sava$m bir sonucudur ve i$gal olmasa da sava$ c;unimeye yol a~ar. Akhm1za gelmi$ken soyleyelim, sava$ iki tarafi da ~iiriitur, yalnizca zafer kazananlan ve i$ga1cileri degil Ben, 'i$te Vietnam sava$1 suniyor" diyerek i~lerini rahatlatartlardan degilim ve butiin yapmamiz gereken kendi Vietnam'nruzdan c;1kmakur, o zaman her $ey hallolur; ya da bizimkisi bildi~iz eski moda bir kolonyalizmdir, yapmamiz gereken tek $ey bir parc;a dekolonizasyondur; ya da bizdeki yalnizca insan haklanntn reddidir demek ki Bil Zeit ve al-Najah iiniversitelerine ozerklik versek o zaman Hebron san otoblisler aracahgi.yla Kiryat Gat'a baglan1r, ondan sonra her $ey gt'\lluk giilistanhk olur, diyenle.rden degilim. Vietnam'la$-mamak ya da dekolonizasyondan soz etmiyoruz, ya da Filistinlilere e$it jnsan haklan tan1m~ktan. Topraklann uzcrindeki korkunc; durum yetmi$ y3$1ndaki bir sava$tn c;unik meyvesidir. i$gal sava$1n nedeni degil, sonucuydu. Ve ~oziim entegrasyon degil, oz-yOnetim ile aynlmad1r: iki halk ic;in iki devlec. Birkac; ay oncesine kadar Filistin Ulusal Hareketi boyle bir \:OZiimii reddediyordu. Simdi Filistinliler bunu kabu1 etmeye haztr olduklann1, ama israil'in bunu reddettigini sOyluyorlar. Unutulmamabdtr ki, 1977'den bcri hic;bir israil Hiikiimeti Ban Yakas1 ve Gazze $eridindeki topraklar k~l'$1hgtnda ban$ teklifinde bulunmad1 ve 1948'den beri hic;bir israil HiikUmeti Filistinlilerle Araplar ;i.ras1nda ban$ olmas1 ic;in bir teklifte bulunmad1. Hem i$gal hem ahlak sozlerinin ayru ag1zdan ~1k mas1 miimkun miidiir? Birkac; gun once bir arkada$1m bana ."Sava$, i$gal ve Ahlak" diye koydugum ba$hgi.n benim iki yiizlulugi.'.imii ele verdigini soyledi, c;unkii dedi, ahlakin oldugu yerde i$gal de yoktur ve i$galin oldugti yerde ahlak da yoktur. Nokta. Geri kalan her $ey, dedi, bu kadtn arkada$1m, "oldur ve agla" ekoluniin kutsal c;amuruna ozgiidiir. Bu aldanc1 ve basit bir gorf1$ ac;1stdtr: biitiin sava$lar ve butiin i$galler ahlak d1$1d1r, bu budur. At~ eden hie; kimsenin aglamaya hakkl yoktur ve yiiregi kanayan bir insan silah1ru elinden anp ate$ eonekten vazgec;melidir. Bu baki$ a~1stntn sagtn sen kurtlann1nkine ne kadar benzedigine i$aret etmek ilginc;tir. "silahlann safhg1" ikiyiizlu bir kavramdtr, c;unkii silahlar ahlaki kaygi olmadan miimkun olan en i;ok sayida insan1 oldurmek it;in yaptlm1$tlr ve sava$ s1ras1nda (ttpki kadtnlar ve \:Ocuklar gibi) ahlak da evde ht-
rakilmahdtr. Bu ak ve kara gorf1$unf.l benimsemeyin. Ahlakt itki, eger propagandarun, fanatizmin oyuncagi olup korl~memi$S~ bir akla-kara ikilemi ic;inde varolamaz. Butiin i$ga11er ahlak dt$tdtr desek bile -fa$iSt japonya'run Amerika taratindan i$gali bile- hala $UOU sormak zorundaytz: nas1l ahlak dt$1? Omegin, Fransa'n1n bir boliimunf.ln Almanlar taraftndan i$gali ve birkac; yil sonra Fransa'n1n Almanya'ntn bir boliimunii i~gal etmesini aynt kefeye koymamiz mumkiin mii? Bu iki i$gal e$it derecede mi kotu? Her ikisine yolac;an sebepleri, i$galcilerin gereki;eleri ac;1S1ndan, yenilmi$ halkin i~gal alttnda ya~amas1 ac;1s1ndan ayru diizeye koyabilir miyiz? San1rs1niz ki, gerc;ekten iyi olanla kotu olant bir anda ayirdedebiliriz. Ve sanki hepimiz de, kotiiyii, iizerinde kotu etiketi yapJ.$tinlm1$ olan t;ekmeceye iyiyi iyi etiketli ~ek.meceye koymak ic;in dayan1lmaz bir istek duyuyoruz. Boyle yapugimizda kendimizi guvenli ve rahat hissediyoruz. Arna genel olarak, bir derecelendinne yapma yetenegine sahibiz: sonuc;ta bunu yapmaya mecburuz da. Yaln1zca iyiyle kotiiyii degil kotuyle kotiiyii de ayirt edebilmeliyiz, gerc;eklik de c;ogu zaman onumuze iki kOtuden birini set;memizin gerektigi durumlar c;tkanr. iyiylc kotiiyii ayirt etme ya da iki kOtunun derecelerini aytrt eone yeteginin dOgt1$tan mt geldigi yoksa toplun1sal olarak m1 belirlendigi konusundaki ebedi sorulara ginneyecegim; ya da ahlaktn butiinunun zaman ve mekana bagtmh bir anla$malar sistemi olup olmad1gi, toplum ve hukumetler degi~tik\:e onun da degi~ip degi$rnedigi; iyi ve kottiniin degi$mez anlam1nda, mutlak, hepimizin, hemen hemen hepimizin kalbinin derininden bildigimiz degerler olup olmad1gi ve yalruzca bazen onu bilerek duymazhktan geldigimizi ya da bilmiyor numaras1n1 yapugimizt ya da aktlh gOrunup her $eyin gOrece oldugunu soyledigimizi, bu nerede yaz1hyml$, kim demi~, gorelim, ispat edin dedigimizi. Ayr1ca, ahlak ile hukuk ve emir veren komutan aras1ndaki biiyiileyici ili$kiyi de atlayacagim. Arna ahlak, hukuk ve askcrlik duzeninin yaln1zca ayn1 $eye verilen i.i~ ad olmad1giro ve bunlann birbirleriyle i\:eriden ili$kili uc; ayn $ey olduklann1 soylemekle yetinecegim. Bir kez bu konuda anla$trsak birkac; adtm daha ilerleyebiliriz. Herkesin bildigi gibi yasad1~1 bir diizen yasalarla c;att$lf. Eger yasayi ac;tk ve tereddiitsiiz bir bic;imde t;igniyorsa o halde bu ac;tkc;a yasadt$1 bir duzendir ve israil yuksek mahkemesi Kafr Kassem. kty1mtnda, boyle bir duzene kar$1 ~1kmantn yalnizca mOmkiin oldugunu degil iistelik bunun bir insanhk gorevi oldugunu da kan1tlam1$t1r; ve boylesine ac;tkc;a yasad1$t bir emri yerine getirirseniz, emre uymantn sorumlulugunu yuklenmek zorunda kalrr•
•
s1niz ve "yalruzca bana verilcn cmirleri uyguluyordum"un arkas1na s1ginamazs1n1z. Yasa d1$1 olmayan ama sizin goril$iinilze gore ahlak d1$1 olan bir emir ahrsan1z ne yapacaks1n1z? Yasayla c;at1$mayan ama ac;1kc;a ahlak dt$1 olan bir emir ahrsan1z ne yapman1z gerekir? Hetn ahlak d1~1 hem yasa d1~1 ama "ac;1k~ yasa d1$t" olmayan bir emir altrsan1z ne yapacaksmtz? Elbette miifreze komutan1n1z boluk kumandan1n1z1 oldurme emri verirse ya da boliik kumandaruniz bir kad1n askere kendisiyle yatma emri verirse ya da alay komutan1niz gene! kurmay ba~kan1n1z1 asman1z1, gene! kurmay ba~kan1n1z parlamentoyu basman1z1, savunma bakan1n1 ve ba~ka bakanlan, annenizi babamz1 oldiirn1enizi emrederse karar vermek kolayd1r. Butiln bunlar ac;1kc;a ahlak d1~1 emirlerdir, bugiinku duruma gore de aynca yasa d1~1d1rlar baz1lan har-n c;1lg1ncad1r ve daha once Kafr Kassem olay1 ve Eichmann davas1 olmaroas1 olsayd1 bile, her normal insan bu emirlere uyman1n yanh~ olacagin1 bilirdi. Arna silahs1z bir adam1 dovmeye gelince, i~ degi$iyor. Gostericilerin kollann1 k1rmak gerekiyorsa ne yap1lacak? Dokuz ya~1ndaki c;ocuklan ta$ attt diye biitiin bir aileni n cezaland1nlmas1 durumunda ne yap1lacak? insalann mahn1 mulkiinii yak1p }'lkmak kar$1s1nda ne tav1r ahnacak? Benim ahlak d1~1 buldugum ama gorunurde ac;1kc;a yasa d1~1 olmayan bir duzen dedigim ~eye bir bakahm. Ahlak d1~1 oldugunu iliklerinize kadar hissettiginiz, ayru zamanda yasa dt$1 olmas1 gerektigini du~ilndugunuz ve inand1gtn1z ama "ac;1kc;a yasa dt~" say1lmayan ya da yeterince "ac;1k" bir bic;imde yasa d1~1 olmayan bir emir ahrsan1z ne yapmantz gerekir? X ki~isi, bic;bir polis ya da askerin ceza uygulama hakk1 olmad1g1n1 ac;1kc;a bildigi ic;in bir Filistin multeci kamp1nda bir ki~iye ya da birden c;ok ki~iye topluca ceza uygulama emrini yerine getirrneyi reddetme hakk1na sahip midir? Ve Y adlt ki~i. insanlann ancak yargilandtktan sonra cezaland1nlabilecegini ve dola)'ls1yla ceza uygulamak ic;in verilen bir emrin yasa d1$1 oldugunu hie; ogrenmemi~e. bu nedenle X'ten farkh olarak ayru emri uygulamak zorunda rrudrr? "Ac;1kc;a" burada sozkonusu olmad1g1na gore? Ye mahkeme heyeti i~gal edilen topraklarda, ustilnun ernirlerine uyarak, ceza uygulama emrini yerine getirmekten 6tilru suc;lanan X ile Y'yi yargilamak uze're topland1g1nda, uygulad1g1 emrin "ac;1kc;a" yasa d1~1 oldugunu bilmeyen Y'yi beraat ettirip, bunu bilen X'i mi cezaland1rmah? <;unku X ic;in c;ok "ac;1k" olan $C)'den Y'nin haberi bile yoktur. Biliyorum, maalesef, teorik bir egzersiz yap1yoruz yaln1zca. <;ogu durumda X'ler ve Y'ler multeci kamplannda emirler neyse onu yapacaklard1r ve geri kalan bizler bundan habersiz ya$a}'lp duracag1z. En iyi
durumda olaym aynnnlanm incelemek uzere bir miifetti$ tayin edilip birkac; ay sonra -eger bu soru$turma ne ic;indi diye merak eden olursa- "ders ahnd1", "sonuca vard1k" ya da "sOrU$tUt1na SurQyor" gibisinden cevaplarla kar~1la$acagtz. Elbette ~unu da soyleyebilir insan: Cenevre Sozle$mesi diye bir $ey vard1r. Devlet yasas1 bunu ihlal eden her yurtta$1 yiikiimlii kilmahd1r. Dahas1 her asker, sozle$menin ilgili bolumiinu ezberlen1ek zorunda olmahd1r. 0 zaman kimse "ne yapng1m1 bilmiyordum" gerek~esiyle kendini savunamaz ve yasa d1~1 edimler yalnizca yasa d1~1 olmakla kalmay1p "ac;1kc;a yasa dt$t" olabilirdi. Arna ne yaz1k ki Cerievre Sozle$mesi yaln1zca gec;ici, k1sa vadeli i$galler durumunda uygulanabiliyor; i$galcinin kendisini hem i$galci hem de degilmi$ gibi gosterecek kadar aktlh oldugu, anla$man1n metnine uyma)'I taahhut edip ruhuna sayg1h olmad1gi ve ayn1 anda i$galin tam anlam1yla insani ve me$ru oldugunu, ama asltnda bunun bir i$gal durumu olmad1gtn1, yalruzca anayurdun kurtanlmas1 sorunu oldugunu iddia ettigi durumda Cenevre S6zle$mesi gec;erli olam1yor. Uluslararas1 hukuk i$gal edimini tan1r ve buna ~e $itli kurallar ve kis1tlamalar getirir. Yaln1z, israil'in son 22 y1lhk i$gali sozkonusu oldugunda, i$galci taraf, istedigi kurah (i$ine geleni) uygulamt$, istedigini gormezlikten gelmi$tir. Hele hele israil'de ya$ayan ama resmr kagitlan olmayan Araplar ic;in (varolan namevcutlar) "kunarma amac;b i$gal" gibi, "oturanlar ic;in ozerk topraklann birle$tirmesi" gibi igrenc; ve sa~ma kategorilerin mucidi olmusrur, israil. Ne yapmak gerekiyor? Tek tek her bireyin itaat etmekle, sue; i~leme emrine itaat etmekle, isyandan daha az bir anlama gelmeyen itaat etmemek aras1nda bir sec;ime zorland1gt nihai yol ayr1m1na m1 geldik? Neredeyse komik denebilecek baz1 rol degi$imlerine tan1k olduk. <;ok eskimi$ tart1$rnalarda farkh taraflann, rol degi~tirdiklerine, siyasal duygular, parti sadakati gerekc;eleriyle tezlerini degi$tirdiklerine tantk olduk. bki "rejim aleyhtarlanntn", fKO ile toplann yapan Solculara, yasalar vicdan1n iizerindedir, hem bu ne rezalet herkesin ayn bir dt$ politikas1 oldu~ nerede goriilm~ diye kukrediklerini gorduk. Sebasti ya isyanc1lar1n1n ve Yamit Vicdani muhaliflerinin Lubnan sava$1n1n vicdani- muhaliflerine, gene bunlann i$gal alundaki topraklarda g6rev yapnklann1, Kiryat Arba, vicdani muhaliflerini, yasalar her ~eyden ustiindtir diye azarlad1klann1 gorduk. Ya da, obt1r sec;enekte vicdan1n yasalardan usriin oldu~nu. Ya da obii.r sec;enekte, hayann kutSalhgtn1n vicdan ve yasalardan iistiin oldugunu. Ya da ba~ka se~enekte, toprag1n kutsalhgtn1n ya da Torah'1n kutsalhg1n1n, hayaun, vicdan1n ve yasan1n ustilnde oldu-
â&#x20AC;˘
73
74
gunu. Ya da ahlak1n gilvenlikten iistun oldugunu, d absurdum, ad nauseam - yani makineli tiifekler her ~eye ii.stiln gelene kadar. "Her ~yin bir stn1n vard1r" diyenler (bilin~li ve iradi olarak ~gal alnndaki topraklarda gorev yapmayt reddetme kar~LS1nda cezaland1nlmay1 kabul edenler) ile yasalara hi~ onem vermeyen (biitiin yasalann ihlal edilebilir olduguna ve cezaland1nlmak yerine odii.llendirilmeyi hak ettiklerine inanan) a~1n Sag'dan ayn1 cii.mlede soz etmek dogru olmasa da unutmamahyiz ki, ~1n Sag1n talebi, bir tek Arap kalmayana kadar oldii.rmek, siirgilne gOnderrnek, ezmek, kotli davranmak i~in izin sahibi olmakor, bunun m~rul~ma s1d1r. Ya da, Araplann ~okertilip uysal kOleler haline getirilmesinden sonra daha BU.yuk bir israil'de , yaln1zca Yahudi bir ana-babadan dogan ya da Ortodoks akidelere gore sonradan Yahudiligi kabul edenlerin y~yabilecegini ve ebediyen oyle ya~amayt kabul etmelerini talep etmektedirler. Oysa i~gal alondaki topraklarda gorev yapmayt Kant manng1na gore reddedenler (yani, yapug1m her ~eyi, yapmak istiyorum, bunu istiyorum ve bunun gene! bir norm olarak kabul edilmesine haz1nm diyenler), bu geceyans1 intifada'n1n kallop, hi~bir ban~ imzalanmadan, hatta guvenlik dlizenlemeleri bile yap1lmadan, hi~bir Filistinli topraklarla ilgili bir talepte bulunmadan, sava~1n son bulmas1 bile kesin olarak ger~ekle~meden i~gal alttndaki topraklardan ~ekilip gitmekten ~ok buyiik bir memnunluk duyacakur. Kallon ve ~ekilin. Ve hala benim i~in ~ok a~1k olmayan bir nokta da ~u: eger Araplann cogunlugu olu~tur dugu Y~il Hat'ta, Nas1ra ve ~agt Galile gibi yerlerdeki kovuklarda intifada onaya ~1karsa, bunlar ne yaparlar? Simdi, ~eli~kinin kokiine donelim; taraflann daha cok kendi konumlann1 pazarlama ve hakh ~!karma- · ya yarayan k1hflann1 bir yana b1rakahm. \;eli~kinin ozii ~udur: dii~manlar taralindan sanlm1~ bir halk1n dii~man1 kovmak icin her ~eyi, sava~ cinayetleri olarak tan1mlanan ~eyler de dahil olmak iizere her ~eyi yapmaya hakki var m1d1r? Dahas1, yabanc1 i~gali alundaki bir halk, i~galin boyundurugundan kurtulmak i9in, sava~ suclan denen ~ey de dahil olmak iizere her ~eyi yapma hakk1na sahip midir? Dii~manlann1z1n size uygulad1g1 igren9 cinayetler size kendi mii.cadelenizde 9irkin ve su~ olan yontemleri uygulama hakk1 verir mi, vermez mi? Ve gene, tekrar, sava~ s1ras1nda, sizi esaret altina alm1$ olanlara ba~kald1r1yorsan1z ya da tersine size ba~kald1ran isyanc1Jan basurmaya ~h~1yorsan1z, boyle bir anda ahlak, kad1nlar ve 9ocuklar gibi evde mi b1ralolmahd1r? · Ve gene 1948'de biitii.n sorun "Aaraplar hepimizi oldii.recek mi" iken yap1lmas1na izin verilen ~eyler,
~imdi sorun, her ~ey olup bittikten sonra, biz israilli-
lerin dort odah m1 yoksa iki bu~uk odah m1 evlerde oturacagJmIZ noktas1na gelince, israil'in hala ayn1 ~ey leri yapmaya izni var rri1? Aruk sordugum sorulann baz1lanna cevap vermeye ba~layabilirim. Bir topragt i~gal etmek birisinden zor kullanarak bir $ey almak demektir. Bir halk1 i~ gal etmek demek, insanlann iradesini k1rmak, kendi iradenizi silah zoruyla ba~kalanna kabul ettirmek demektir. Bu obii.r insan1n da istegi sizi oldiirmek ve kendini zorla size kabul ettirmek ise nplo kendini savunmak i~in girilen bir sava$1n yalnLZca bir sava~ olmas1 gibi, i~gal hakl1 ~1kanlabilir. Arna obiir insan amac1n1n sizi imha etmek oldugunu reddederse, onun i9tenliginin derecesini ve i~galin bitmesi halinde ne tiir bir garanti verdigini anlamak i9in gorii~melere girmek zorundas1nizd1r. Eger bu go~meyi kabul etmezseniz o zaman i~gal i9in en ufak bir hakhhk pay1 bile onadan kalluru$ olur. i~galin devam1n1n hakhhgt yalnizca intifada yii.ziinden kalkm1~ degildir, bunun nedeni Filistin'in konun1unu dejSi~tirdigini a9tklamas1d1r. Ve i~ga li siirdiiren bir hiikiimet, askerini, polisini, yun~lann1, ahlak ac1s1ndan 91lo~1 olmayan bir yola sokmu~tur. Ben sekiz ya~1 mdayken , Kudii.s'te Schneller Gamizonu yalonlannda gordugiim ingiliz askerlerine ta~ atardtm ve olanca.ingilizce kelime dagarc1g1m olan "ingiliz evine don!"ii hayk1nrd1m. Ve ozgiirliik ozlemiyle yanan bir halktn ezilmesine son vermenin bu durumdan 91kman1n tek yolu olduguna inan1yorum. Yitzhak Rabin'in, hie; ilgisi olmayan bir $eye polis operasyonlan havasl vermek gibi kan~tk i~lere giri~me sinden hi~bir ~ey bekleyeme)iz. Ka~1m1zda, yasa bozuculan, hooliganlar degil ozgurlugu i9in sava~an bir ulus var. israil'i kitle k1y1m1na donii~ii olmayan yola sapurmaya c;ah~aniar1n hain ogutlerini dinlememe• liyiz. israil'in Bau yakas1 ve Gazze i~galinin 96kmesinin nedeni 9oluk 9ocugun bize ta~ atmas1 degil, i~galin temelini olu~turan tezlerin cokmesidir. Filistinliler israll devletinin son bulmast i~in bayraklann1 savururken bile israil'in ic;inde Nablus ve Gazze'yi tutman1n bir degeri var mi sorusu tan1~1hyordu: gerc;ekten ba~ka 91k1~ yolu var mi? · Arna bayraklar resmen katlan1p dolaba kald1nld1ktan sonra hi~ degilse Filistin'in resmi sozciileri taraf1ndan, mesele aruk bunun degip degmemesi dejSil, dogru 1nu degil mi'ye gelmi~tir. Cevap, dogru olmad1g1d1r ve israil devletinin yan1ba$1nda yer alacak bir Filistin devletinin giivenli ve ban~ i9inde varhg1n1 saglayacak ko~ullar.iizerine derhal g6rii.~meler ba~laulmahd1r. iki halk1n ka~1likh olarak birbirlerini tan1yacagi, iki ayn devletin varhg1n1 kabul edecek tarn~malan israil devleti hemen
•
ba~latmazsa i~gal, insanlar ta~ atngi i\:in degil, gitgi-
de daha \:Ok sayida insan1n bu i~gale kaolmamas1 yuzunden \:Okecektir. Korluk ve aptalhk ne toprag1n ne de ban~1n oldugu bir duruma kolayca yola\:abilir. Su anda bile hence, bu konuda boyle hisseden israilli sayis1, mannki \:lkarsamalarla ayn1 i~i yapabilenlerden daha fazla. Her gun birka\: ki~inin gozil daha a<;1hyor. Arna her giln birka\: insan daha oluyor ve her giln nefret ve korluk daha fazla yay1hyor.
GOzlerin a<;1lmas1ile nefret yogunla~mas1 aras1ndaki yan~ta hangi taraf kazanacak, nefret mi, akil m1? Ya~ad1g1m1z gilnler israil'in kaderi a<;1s1ndan 1947 kadar onemli. Arna resmi miyopluk bana daha <;ok 1973 sonbahann1 haurlaoyor, israil'in Yorn Kippur felaketini sezme konusunda tam bir ba~ar1sizhga ugrad1gi gilnleri. (The Guardian, 23 Araltk 1989, s.9, <,;:ev: TACiSER BELGE)
â&#x20AC;˘
'
â&#x20AC;˘
â&#x20AC;˘
75
'
••
•
Sineina uzenne notlar •
SEMiH AYTA\:'LAR
•
•
Zincire vurulrnu~ bir adam1n dilnyay1 par(:alayacah gilcti hazantnas1 i<=in gozlerini hapamas1 yeter.
Octavio Paz Evreni par(:alan1ah i0n, perdenin beyazgozhapahlann1n hendisine ozgil ~1g1 yans1tn1as1 yeter.1 Luis Bunuel
nn1 atn. Bu ise gorse) bir haberle$me, bir ileti$im tilru, blrle$tirici ve ku$attc1 bir i$levdir. Endustriyel teknikle olan varolu$Sal ili$kisi sayesinde s1n1rs1z bir yay1lma ve Bazin'in dedigi gibi "oldugu gibi kalabilecek ulusal ba$kahklann alttnda gezegenimizi yava$ yav3$ kaplayan bir <;C$it birlC$me"dir3 sinemanLn yaratn~.
Sinema bu yuzy1bn sanan. Oldukca yeni, fakat olaganustii bir evrensel yaygn1hga sahip. Onlu sinema kuramc1s1 Andre Bazin'in dedigi gibi, "Sineman1n y1ldmm luz1 ile i$itilmedik ve beklenmedik ge~imi yeni teknigin s0yleyecegi $eyi buldugu, evrensel capta cogalmas1na elveri?li temalara rastlad1gi andan ba$layarak olu$tu. Her$ey sanki toplum bilincd1?1 bir $ekilde sineman1n bildirisini bekliyorrnu$ gibi gecti. Sinema, henuz bir teknikten ba$ka bir $ey degilken her uygarhgin farkinda olmaks1z1n ortaya c1kard1g1 ve her cagda ayncahkh bir sanat bi<;iminin (orta<;agda destanlar ve mimarhk, 16. yuzytlda resim, 19. yuzyilda roman) ka~1lad1g1 lo$ gizliliklerle temasa gecer gecmez gizemli bir dC>llenme olu$tu".2 BiR HALK SANATl OLARAK SiNEMA
76
Sinemarun endiistriyel teknikle olan ili$kileri diger sanat dallanndan farkh olarak zorunlu ve "varolu$sal" niteliktedir. Daha yeni bir sanat olmas1n1n nedeni de budur. Belli bir teknik kUlruru, gorse! bir dii$iince deneyimini gereksinmesine, yiiksek mali sorunlanna ka~1n hem sanaun Orunlerinin yarat1h$1, hem de kitlelerle baglar1 ac1s1ndan paradoksal olarak ba$1ndan • beri bir "az1nhk sanati" olmarn1$ttr. Sinema pratik olarak sessiz doneminde daha ac;1k gorulecegi iizere s<>zlii ve yazth dile kaf$1 "ge>rsel bir di!" olarak ortaya <;1kn. "Verbal dii$ilnme" ah$kanhgtna ka~1 iltopik bir "gorsel dii$iinme"nin tohumla-
Endustriyel teknigin yayg1nla$ma ve ileti$im ac;1s1ndan diger sanat dallannda da, ozellikle sinc1na ile boy6l<;i1$ebilecek duzeyde muzikte benzer sonuc;lar dogurdugundan 50zedilebilir. Arna sinema icin bu, ileti$im teknolojisinin sanata katk1s1 olmaktan <;ok sanaun bu tekoolojinin bir urunu olmas1ndand1r. Kitlelere ul3$tm1n h121 sinemada devinen olaganiisru kulturel e'tmenlerden biridir yaln1zca. "Resim boyle bir $eyden hie; nasiplenmedi. Ve Mozan da yaln1zca prenseslere c;ahyordu. 0 zamanki durum her sabah milyonlann Mozart dinleyebildigi bugun ile asla benzC$Lirilemez. Beethoven, zaman1nda bir avuc ki$i taraf1ndan dinlendi. Goya'n1n izlenme $ans1 onunki kadar bile degildi. Arna sinema, daha ba$1nda, Louis Lumiere zaman1nda bile ayn1 anda en az yuz ki$i taraf1ndan izleniyordu.'"' Aynca sinemantn bu yayginhgt, "ileti$im" rolu onu diger sanatlardan, sozgelimi resim ve muzikten, <;ogu kez yaz1ndan daha "tehlikeli" yapar. "Orta derecede kultCtrlii bir insan en buyiik filmlerde Luis Bunuel, "~iir vc Sinema", Cinema, 59, 37, llaziran 1959, l Ocak 1968 tarihli Turk Dili, Say1: 196, Sinema Ozel Say1s1ndan Nijal Ozon 1araf1ndan ~evrilmi~tir. 2 Andrt Bazin, "Qt~m1z1n Dili", <;:agd~ Sinema1un Sorunlan, Bilgi Yay.. 1966. l A.g.e. • J L Godard, "Sinemada A~m Oluyor:, Nisan, 2/ 3. -+5. Haziran 198'1. 1
anlaolan kan1tlardan birini ic;eren herhangi bir kitab1 kUc;umseme ile firlanp atacaknr. Bununla birlikce karanhk bir salonda rahac.;a oturan, uzerinde hemen hemen u~turucu bir glic; etkisi b1rakan l$1k ve hareketten gozleri kama$m•$, insan ylizlerinin c;ekiciligi ve yerlerin hemen degi$mesiyle btiytilenmi$ bu ayn1 ktilttirlti sayila; bilecek insan bayag1 $eyleri kuzu kuzu kabul eder."5 Bir film kitleleri diger sanat Ctrtinlerine gore c;ok daha fazla etkileyebilir, harekete gec;irebilir, $U ya da bu yonde tavtr koycnaya itebilir. Omegin Gunaha Son <;:agn'daki gibi kitlesel dtizeyde ya da Bunuel'in dedigi. gibi daha entellekttiel insanlarda bile: "Beni en c;ok etkileyen filmler aras1nda yeralan Potemkin Z1rhhs1'n1 seyrederken duydugum heyecan1 unutamam. Sinema c;1ki$1nda, Alesia yakin1ndaki bir sokakta barikatlar kunnaya haz1rlan1yorduk ki, polis olaya el atu.'>6
Bu i$lev s1n1f sava$1m1nda ve toplumun yeniden tiretiminde sinemaya diger sanatlardan daha ayncaltkb bir yer venr. BiR Oil OLARAK SiNEMA
I.
"Her sanat sanatfin1n sl'lyleyebilecek bir $eyi oldugu ve bunu bir ara~la s()yleyebildigi iJl~ude hendi. ne l'lzgu bir dildir. Bir tablo ya da bir ~iir gibi bir ~a retler dazenlemesidir. Sonucu duygulan ve dii$iinceleri aktarmaktir. Sinema bu yuzden obur sanatlann bir devam1 olmaktan ba$ka bir $ey degildir. Ancak sineman1n anlat1m olanaklan geleneksel sanatlannkinden oylesine zengin ve degi.$iktir ki sinemayi aynca ele almak ve konU$ma dili ile ger~ekten boy ol~U$ebilen tek anlat1m teknigi saymak daha yerinde olur. "7 Andre Bazin
Daha ba$1ndan itibaren sinema bir dil olarak formule edilmeye c;ah$1lm1$Ur. Bu amac;la da yaz1h dil ya da daha genel olarak "verbal" dil ile paralellikler kurulmu$ ve anolojik bir yakla$1m benimsenmi$tir: GOrtintu ile sozciik aras1nda bir ~degerlilik var m1? S6zcuk bir gortinruler kumesine mi ~1 gelrnektedir? Pudovkin'e gore sozcilkler b1r ozan iyin ne ise c;ekimler de film yonetmeni ic;in odur. Sec;me, eleme, yeniden ele alma, bilinc;li bir duzenleme ile kurgu cilmleleri, olaylar ve giderek ad1m ad1m film olu$tUrulur. Kule$ov'un bu yeni dili tan1mlamak ic;in yapn~ deneyler, kisaca "Kul~ov etkisi" ilk ipuc;lanru verir. Ayn ayn kad1nlann yi.iz, ha$, el, ayak, sac;, bacaklannl c;ekerek ve ayn uzamlar kullanarak tuvalet masas1 Onunde makyaj1ru yapan, giyinen, ama gerc;ekce varolmayip ancak sinemada varolan bir kad1n1 tek bir kad1n olarak yaratan Kul~ov kurgunun etkisi yarus1ra sineman1n "buyti"sunu de ac;1klar. Hatta, Orson Welles yonecrnenlik i$levini o kadar s1radan ve teknik bir i$lev olar>~, tan1mlar ki yaranm, tamamen kur-
gu masas1nda olU$an, sanat~m1n sinema ile $iiri birle$tirdigi yaranc1 i$levin tek yontemi olan kurgunun bir i.irtinil olarak tan1mlan1r. "Selli.iloit ku$ak bir mi.izik partisyonu gibi yaranhr ve bu yaranb$ ve bu yaratma 'kurgu' ile belirlenir; npki bir orkestra $efinin bir milzik parc;as1n1 tamamiyle soyut yo'rumlayaca~, bir b3$kas1n1n c;ok kuru ve akademik, bir uc;ilnci.isunun c;ok romantik c;alabilecegi gibi. GOrtinrulere gelince, bunlar yeterli degildir. Gori.intuler c;ok Onemlidir, ama ancak gortinrudi.ir. Onemli olan her gortinrunun silresi, her gortint11yti izleyen Obur gori.inrudiir: Kurgu salonunda olu$turulan sineman1n butun soz ustah~d1r. YOnetmen ancak o vakit gerc;ekten bir sanatc;1d1r."8 Eisenstein, Kule$OV ve Pudovkin'in kurgu anlayt$1ndan uzakla~arak dramatik ilkeyi savunur. Bir c;ekimin etkisi kendisinden once ve sonrakinden farkbd1r. Bu bir: birinden bagunsiz, hatta ka~1c c;ekimlerin .;au~masm dan kurgu dogar. Biti$ik c;ekimlerden tureyen duyu ve kavramlann c;atl$mas1ndan her ikisinde de oldugundan farkh bir kavram dogar. <;ao$ma rum sanat bi~mleri nin varolU$unun cemel ilkesidir. Sinemada bir dil arayt$1ndan kaynaklanan c;abalara dikkat edilirse genellikle sozlii diller ve diger sanatlarda ge~erli kurallann sinemadaki Ozgun kar~1hklann1n bulunmas1na dayanmaktad1r. Sinema kendi olanaklan ve kendisinin °ne oldugu a~1s1ndan daha az ele ahnml$· nr. Bu da sineman1n bir sanat olarak kendine ozgii anlanm olanaklann1n daha gee; ve daha s1n1rh kavranmas1na yola~ml$OT. Bazin'in dedigi. gibi sineman1n anlanm olanaklan ~ok zengin vc degi.~iktir, konU$ma diliyle boy olc;ii$ebilecek dtizeydedir. Ancak bu konu$ma dilinin kurallanna uydugu anlam1na gelmez. II.
"Sinema gorilntulerini yaratan mekanizma, ~lefei bah1m1ndan, i11san1n batan anlatim ara~lan aras1nda, anlrgrn uyhu s1ras1ndahi ~al1$mas1n1 en ~oh hat1rlatan1d1r. Filtn, d1'4iin elde olmaksrzrn bir oykunmesi gibidir. B.Brunius salonu yava$ yava$ haplayan haranhgin, gl'lz.leri kapamak hareketine e$ oldugunu ileri ~iinnti$lii. P~rdede ve il!Stlntn derinliginde, b1lin~1$I· na gece gezisi o vakit ba$1ar; tipk1 du$te oldugu gibi gorilntiiler ·a~rlmalar, karannalar' yard11n1yla ortaya ~1h1p kaybolurlar; za1nan ile uzay esnehle$ir, istege gore daralrr ya da uzar; sarenin zaman dizisi diizeni ve goreli degerleri arttk ger~ege uygun d~mez...sinema $ii re derinden koh salan altbilin~ ya$am1n1 anlatrna}I ~in bulunm~tur sanki. "9 Luis Bunuel 0
Luis Bunuel, a.g.y. 6 Luis Bunucl, Son Nefesim, AFA Yay., Eyhll 1986 1 Andre Bazin, a.g.e. 8 Orson \Velles, "Film bir d0.$ler k~gid1r", Cahiers du Clnema, Sayi: 84, Haziran 1958, Tllrk Dili Sinema Ozel Sa)'ISI, Ocak 1968. Cev; Nijat OzOn. 9 Luis Bunuel, "~iir ve Sinema», a.g.y. 5
'
77
78
SOzh1 dil ~izgisel karakterdedir. iki Oge birden aym anda sOylenemez. Zaman boyutunda anlamlanabilir. SOzciik tek b~1na anlamsizd1r. SOzciiklerin biraraya gelmesi ile olu~an tiimce anlamh en kiiciik birimdir. Arna tiimcenin olu~mas1 i~in sozciikler s1ras1yla belli bir zaman icinde agz1mizdan ~ikabilir ancak. Sonuc olarak soz dilden farklt olarak artzamanhdtr. Beynimizde potansiyel bir bellekte ise biitiin bu Ogeler varhklanru korur ve anhksal bir ~gn~1mla biraraya gelirler. D~uniirken, d~ lerken, ozellikle bilin~iz siire~lerimizde bu 0gelerin i.li.r kileri konu~mada oldugu gibi zamansal degildir. Sineman1n giicii ise konu~madan ~ok dilin kendisine daha yaktn olmasmdan kaynaklantr. Sinema sOzden ~ok dile yak1nd1r. C::iinkii goriintii virtiiel bir zaman, birl~tir meden ~ok ayiklama olanaklan sunar. "Film, d~iin elde olmaks1z1n bir oykunmesi gibidir." Potansiyel bellekte ya da bilin~lunda oldugu gibi gider i~ler, "sinema altbilinc y~amm1 anlatmak icin bulunm~tur sanki". GOruntl1 ~zamanh olarak (ayn1 anda) birden fazla Ogeyi birarada i~rebilir. <;unku filmde gOsterilmek istenen ile gOsterilen biJ'ar.ldadtr. Tek bir gOriintii, tek bir ~ekim kurgu olmasa bile tiimcede oldugu gibi anlam ta~tr. Hatta bir tiimceden daha fazlas1d1r. Dolayis1yla sanatlardaki 'sozdizimin' yerini tutan kurgu ek bir anlam olu~turmakta, sineman1n anlanm olanaklann1 geni~let mektedir yaln1zca. Her sanat kendine ozgii yarauc1 bit yOnteme sahiptir. Ashna baktltrsa kurguyu sinemaya OzgCt bir yOntem saymak o kadar kolay degil. Dogrusu Kul~ov'a gore sinernada kurgunun gereklili~ d~iincesi bir baktma temellerini sinema dt~1ndan ahyor. "Resim, renkler olmaks1ztn, heykel malzemesi olmaksiztn varolarnaz. Sinema parcalardan ve parcalann birl~tirilmesinden ol~ur, gercekte birbirinden ayn olan Ogelerin birle~tirilmesinden" derken Omeginj Rus edebiyattndan ahyor: "Tolstoy'un yap1tlann1n btltiin yap1s1 son derece kurgucudur. Ayn1 ~ekilde P~kin de kurguya dayan1r. Pu~kin'in herhangi bir ~iirini alabilir, ~ekim say1lan koymaktan b~ka ~ir ~ey yapmaz ve ~evrilmeye haz1r ger~ek bir ~virim senaryosu elde edebilirsinlz."10 Eger bu dogruysa kurgu sineman1n bir anlaum yontemi olmaktan ~ok diger sanatlarda da ~u ya da bu oranda bulunan ve sanatlarda sozdizimini saglayan bir yontemdir. Dolayis1yla sineman1n anlaum zenginligi ve diger dillerle boy olcu~ebilecek gucunun bir ifadesi olabilir. Arna asil giicii indirgenemez bir ~ekilde gosterilmek istenenle gosterilenin birlikteligi ve devinimdedir. Kurguyu hie kullanmaksiz1n bir film ol~rurmak mumkundur, ~unku anlam gOriintuniin kendisinde sakl1d1r. Kurgu sOzdizimi ile bu anlam1 eogaltabilir, katktda bulunabilir ancak. Boylece sinema ay1nc1 ozelligini belki de g0n1ntiiye 'ger~ek' bir devinim kazanchrmasmda bulmaktad1r. Gilles Deleuze sineman1n ruhsal y~am1 ortaya koy-
ma, d~me, inceleme yetkinligine dikkati cekiyor. Bu, onu ba$ka bir noktaya gotiin1yor: Ruhsal ya~am da dii$iincenin devinimidir. Dolay1s1yla felsefeden sinemaya birim olan beyindir. "Beyin ise ekrand1r. Dilbilim ve psikanalizin sinema icin cok buyllk katktlann1n olamayacag1n1, buna ka~tl1k molekiiler biyoloji ve beyin biyolojisinin katktlan oldugunu" d~tlntlyor Deleuze. "... Sinema goriintuy\i hareketlendirdiginden, daha dogtusu gOninruye bir oz hareket boyutu katngtndan, surekli olarak beyin devrelerini ~er, yeniden cizer." 11 Her yap1t bir 's0zdizimi'dir. Bu anlamda da sinemasal yap1tta da sOzdizimi vard1r. Bu gOriintulerin birbirleriyle baglannlan, ayn1 zamanda ses-gOriintii ili$kileridir. SiNEMA VE SEYiRCi
•
"Seyireilerin elde edilmesi ipn bin;ok yollar vardtr, ama en ba$ta onlann rahatlann1 ka,1rmamak gerekir. Sesler ve gorilntulerle al~1lmam~ bir bi9imde oynamaya kalk~ld1gi vakit, seyirdler bagtrmaya b~lar. Bu otomatik bir tepkidir. Nice'de seyirciler .film g<}sterme makinesinin bozuldugunu sand1klan ipn koltuklan delik d~ik etm~lerdir. Hi, k~ku yok, yap1lmak istenilen $eyler yazilarla, seyirdye anlat1labilir. Ama 'Kad1n Kad1nd1r' .filminin gosterildigi sinemalarda seyirdler gafil avlanm~lard1r. Godard ,e$itli ses k~aklann birle$tirme i'inde seyircilerin anla~lann1 a$Jyordu. "12 Fran~ois Truffaut Bir sanat olarak sinema ile onun tiiketicisi seyirci aras1 ili~ki diger sanat dallan ile tiiketicileri aras1ndaki ili~kiden i;ok farkhd1r. Diger alanlarda tiiketici bireyler buyilk ol~iide yap1t ile aralanndaki ili~kide 'Ozgiir' olduklan halde sinema bu Ozgurlugu bireyin elinden ahr. C.L.Strauss'un dedigi gibi: "Elime bir kitap gectiginde ya da bir kitap satin ald1g1mda kitaba duydugum ilgiye oranla dikkatimi verme karan bana aittir. istersem ilk ve son sayfaya ~l'>yle bir gozatanm ve kitab1 bir kenara biralonm ya da 'diagonal' diye tan1mlanan ~ekilde olq.iyabilirim. Bu okuma, on dakika, yanm saat ya da bir saat surebilir. Oyleki bunun icin biitlln bir giin, bir hafta ya da bir ay harcamam gerekrnez. Sinemada ise bu ozgtlrlugflm kts1tlan1r. Salona girdigim andan itibaren bir ya da iki saat icin tutsagimdir."13 Filmin tutsak edici etkisi hi~ bir sanat dahnda bu duzeyde degildir. Bu, aynt zamanda yap1un yarauc1s1 i~in 10 LL Kulechov, "An1lar", Le cinema sovietique par ceux qui l'ont £ait Tnrk Dili Sinema Ozel Sayis1, c;ev. Nija1 Ozon. 11 Gilles Deleuze, Cahiers du Cinema, Subat l 986'dan <:;ev: Alican Turah, Nisan, sayt 7. 12 F. TrulTaut, Cahiers du Cinema, s.138, Arahk 1962.den ~ev: Salah Birsel, Tilrk Dili, sayi 196. 13 C.L Strauss, Michel Delahaye ve Jacques Rivette ile roponaj. <:;ev: Alper Goner, Ve Sinema, Kitap 2, 1986.
•
de gec;erlidir. Sanat~1 da diger sanat dallannda oldugundan daha az ozgurdur. <;unkll: "Sinema resim ya da edebiyattan c;ok daha geni$ boyutlart olan bir sanat ve bu yuzden sadece muzikle bir t11r11l:ihilir Ar:il<1nnrlaki !ek fark muzigin sinemada filme ek boyut kazand1ran bir rolt\ olmas1. .. Bu nedenle sinematografik bir eser ic;in zorluklar fazladtr. Bir film c;ok fazla say1da istegi ka~1la1nak zorundad1r. Bir ressam bir resmi uc; dakikada c;izmek hakktna sahiptir. Ben, yani izleyici de bu resme sadece uc; saniye dikkat etme Ozgurlugune sahibim. Bir resmi tek bir bakt$la bellegime yerl~tirebilirim. Oysa bir film beni gosterimin sonuna kadar csir almaktadir." 14 GOruluyor ki sinema ka~1s1nda ne seyirci ne de yarauc1 'ozgiir'diir. Ayr1ca hem seyirci, hem de yarat1c1 sec;imlerinde de ozgur degildirler. Hatta bu ozgursuzliik 'piyasa ekonomisi', 'anonim kitle nabz1', 'ileti$im arac;lan' ve 'kitle ideolojisinin' belirleyiciliginin de Otesindedir. <;iinkii bu sayilan etkenler tum sanat dallan ic;in gec;erlidir. Mllzigin, resmin, romantn, hatta filmin pazara uygun tiiketim nesneleri olarak uretici ve tuketici yonunden ayn ayn kodlanmas1 degil burada sozii edilen: Seyirci ya da yarauctn1n tarafl1hgt. Tarafl1 olu$ onceleri daha bilinc;dt$1, daha spontandt belki. Fakat ozellikle 1950'leri takiben sinema bu masum, tarafs1z goruniimOnii (elbette bu goruniimdu) terketti. Sinema san1ld1g1 kadar tnasum degildi. Kamera hareketleri bile masum degildi. 'SO'lcri takiben geli$en ve '68 May1c: olaylannda doruguna ula$an bu surec;te yerl~ik olan, alt$tlmt$ olan sorgulan1yor, sec;enek aran1yor, yeni anlau1n bic;imleri yaraulmaya c;ah$thyordu. 'Ku$ku <;ag1· ba$lamt!;O. Mllzikte Beatles ile ba$layan protesto, yaz1nda 'yeni roman' anlayt$t vb. Sinema bu toplumsal arayi~t kendi. ic;inde daha uc; noktalara goturdu: Yeni gerc;ekc;ilik, yeni dalga. yeni sinen1a, ozgur sinema, anar$ist sinema, yeralo sinemas1 ya da deneysel sinema... <;:ag1n ana felsefi/etik/morar sorunlanntn vakit gec;irmeden sinemaya yanstyt!;t, marjinallerin, kahramanlann, strad1$1n1n, destanlann sinemastndan s1radan1n gunluk hayaun sinemas1na; s1rad1$tntn s1radan anlanm1ndan, s1radan1n s1radt$l anlat1m1na; onceleri sineman1n 'neyi' anla1ug1ndan, 'neyi' degil 'nas11' anlatttgtna... BOyle<.:e sinema-seyirci ili$kileri de degt$ti. Levi Strauss'un deyi$iyle: "Eskiden ...sinema hem kalitesi belirli, hem de verdigi zevk tarz1ndan her zaman ic;in emin olunabilen, k1smen homojen bir urundu. Beklenenden daha iyi ya da daha kOtii olsa da kimse bundan rahats1zhk duymaz·d1. Bugunse okullar ve kuramlar var. Bunlar insanlan her seferinde tav1r koyrnaya zorluyor (ki$isel ola-rak). .. Eger bugiin herhangi bir 6.lm seyretmek isterseniz eserin gene; Franstz okuluna mt, geleneksel. ..Amerikan uslubuna mt yoksa italyan sinemastna m1 ait oldugunu onceden bilirsiniz. Yani du$unmek, elemek, sec;mek..."15 Bu sec;icilik, ayn1 zamanda 'sec;me Ozgiirlugu'ntin olmayt$t anlarr. ..1a gelmektedir. <;unkti bu sec;rnekten c;ok
bir tavtr all$tlr. Yapu daha tasanmlantrken bir tur savunu ya da varolu$ nedenini de ac;1k~a ortaya koymak zorundad1r. Ttpkt 'yeni roman'da en onemli yazarlann ayn1 .,..,m.-.nr1"' ,,.,.,.....,. .. 1.... ,,.,._,_ 1........... --.. . 1·---e•1 ...·.- · ,l<. --··~ ............ ""' I ~t" ..."'""••••• • """J.o.t.11;>01 lClll llCI lltl llCtLll lctllla t l
.
' ·
•
yani kuramc1 da olmak zorunda kaldtklan gibi, ornegin 'yeni dalga'da da aynt zamanda kuramct ya da ele$tirmen olma dikkat ~ekici. Seyirci ya da ele$tirmen de ba$tan tavnn1 belirlemektedir. Ya anti-roman ya da 'antisinema' yaftas1 ile bir k6$eye koymak, hatta dU$man bellemek ya da abarub bir 'avant-garde'dan c;ok $CY beklentisini korumak. Bu aynt zamanda absurd/anlamb, gerc;ek~i/d~el aynmlanntn bazen 'sahte' bazen 'inandtnct' konumlanmalar1n1 da ifade etmektedir. Ya ba$tan varolan ya da uzun bir abarnh 'avant-garde' beklentisinin sonunda ula$tlan ortodoks tav1r, Ote yandan 'ortodoksi'nin umutlanntn sonmesi ile ya da ba$tan varolan 'avantgarde'tn konumlanmalan belki hep vard1. Arna hie; bir zaman yaraoc1lar 'yeni-dalga', 'yeni-gerc;ekc;i' akLmlar, 'gelecegin sinemas1', 'yeralo sinemas1' ya da benzer goruntimu ile 'yeni roman'da oldugu gibi ayn1 zamanda kuramc1lar olmak zorunda kalmad1lar. Yarattc1lar boylece 'spontan', 'dizginsiz' bir yarattct ate$ten c;ok her zaman 'kafalanntn arkas1nda bir $Cyler gizleyen', belki de bu yuzden 'rahats1z edici' konumdayd1lar. Seyirci de rahat koltuguna gomulup sahnedeki kahramanlarla Ozde~imler kurabilen seyirciden bu ozde$irnin surekli sabote edildigi, her an aldaolabilecek, dalga gec;ilebilecek ya da rahatstz edilebilecek bir rolti sec;mek ya da sec;memek konusunda ruhsal ve kUlttirel $Ckillenmesinden ve kimlik ya da kimliksizliklerinden kaynaklanan, ic;sel ve dl$Sal bir bombard1man1n etkisinde edindigi yeni konum ile hie; de ozgiir bir sec;me hakk1na sahip degildi. Arna sonunda bir sec;im ya da tarafl1hk oldugu soz gotiirmez. Yine C.L.Strauss'un dedigi gibi "son yillann sinemastndaki Ozellik kendi uzerine $U ya da bu tarzda di1$Unmesi ve bu konuda bir araY1$t olmas1d1r. Seyirci sinemaya gitmekle olumlu ya da olumsuz tavnnt gosterrneye zorlantyor." 16 "Sac;ma sapanltk ya da anla$1hrhk ashnda seyirci ic;in oldugu kadar oncu bir yonetmen ic;in de sorundur. Seyir<:iyi en az dikkate alan bir yarauct bile dolayh olarak bir yerlerde onu hesaba kattyordur. Sadece tecimsel nedenler degil, ama en az1ndan basit bir ileti~imin ve yaratma gereksiniminin nedeni olarak seyirci devrededir. Hatta yarauc1n1n yaptn kaf$1s1nda yabancila$arak bu guveni sorguladtgt zamanlar hep olmu~tur. jean Cocteau buna bir Ornek: "Filmimi gorecek seyircilerin c;ogunlugunun onu sa~ma sapan bulacag1, anla$thr bir yant olmadtg1n1 sOyleyecegi sugotllrrnez. Bu seyirciler yllzde yuz haks1z olrnayacaklard1r da; glln oluyor, anl~1hr bir A.g.y. I~ A.g.y. 16 A.g.y.
Ii
79
yan1n1 kendim de goremiyor, handiyse ugra~mayt btraktp bana inanm1~ olan kimselerden Ozur dileyecek hallere geliyorum. Arna gorglimun bana ogrettigi bir ~y var: Bir anlam ~td1ktan sonra bu anlam1 yitirir gibi gozuken ~eylerden ne pahasina olursa olsun vazge<;memek gerekir. Bu ylizden de i<;imdeki bu gli~tlzlugu yenmeye, hayran oldugum, saygt besledigim kirnseler ka~tS1n da duydugum gliveni gonh1me yeniden yerl~tirmeye bakanm. Sozun ktsas1 bir filmi ortaya koyarken, bir yap1t yarattiktan birka<; dakika sonra ba~ka biri, yabanc1 biri oluruz ya, bu 'b~ka biri'ne glivendim, bu yabanc1ya gliven gosterdim." 17 SiNEMA VE BOYO
Fantastikte en hayret uyand1ran ~ey, fantastigin varolma~1d1r, her ~ey ger~ektir. 18 Andre Breton Peki bu geli~im, seyirciyi sirlemaya ceken, onu gl1nluk ya~am1n monoionlugundan ahp du~ler dunyas1na gotiiren buyiisel etkiyi azaltm1yor mu? Sineman1n bu ho~ duygular uyand1ran buyiisel etkisi amk bir nostalji mi yoksa ideolojik olanla iyice kan~m1~ olarak zaman zaman Spielberg ve Lucacs sinemasmda farkeder gibi oldugumuz ozel bir alanla mt s1h1rh? C.LStrauss bu duyguyu olduk<;a iyi Ozetliyor: "(Eskiden sinema) oyle bir sinemayd1 ki onun meziyetlerinden OtlU yaratanlar bile haberdar degildi. An brut (kaba sanat) i<;inde ya~1yorduk ...Bu durum daha fazla surmezdi. <;unku diger alanlardan gelen teknik geli~meler sinemayi tabiri caizse -sineman1n planh <;a~malanru 6zgl1rluge zorlaytp, sinemac1lann istediklerini yapmalanna olanak tan1d1. .. Olaylann bu ~e kilde seyri normal. .. Her ~eye ragmen bir an sineman1n bizim uzerimizde ah~1lmam1~ derecede yapmaciksiz bir buyuye sahip oldugu bir donemin kaybolu~undan uzuntii duyuyorum."19 Ve ge~im. sinemac1n1n istedigini yapmas1na olanak tan1d1gt ~ndan itibaren sinema-seyirci il~kisinin yeni bi<;imleri ile seyirci se<;en, eleyen, du~Qnen bir seyirci oldu. Orun ka~1s1nda ve onu se<;mede 'tarar oldu. Klasik anlaum bicimlerinin, seyircinin ah~t1g1 ve kulturel bir uzl~1mla belirlenm~ anlanm tekniklerinin reddi, buyOsel etkiyi yaratan seyircinin kahramanla Ozd~l~me olanaklann1 6rseleyen, 6ykU zincirini zay1flatan ya da ortadan kaldiran, yeni, ah~ilmadik anlaum bi<;imleri ile ve hatta seyircinin ka<;maya <;ah~ng1 glinluk hayau gerekirse rum s1ktc1hg1n1 vurgulayarak yineleyebilen bir egilim klasik sineman1n i<;inde boyverdi. Bu, yonetme-
80
nin bireysel tavnn1, anlaum tekniklerini uygulama ve gel~tirmedeki yarauc1hgin1 one <;tkanrken seyirci oturdugu rahat koltukta yaln1zca izleyen ve kendis.ini olay ve kahramanlarla Ozd~le~tirerek biiylisel evrene giren tuketici nitelikten filmin iiretimine bizzat kaulan (iire- . timin 'seyir' ile tamamland1gt), ve tiiketirken, tuketmek i<;in yeniden iireten ya da iiretmek zorunda kalan bir ili~ki i<;ine itildi. Bu da seyircinin gormek istedigi ve goze ald1gt $eylere, kiilturel diizey ve gereksinimlerine gore s1n1fland1gt, tarafland1g1 bir surece yola<;n: • Sinemac1lann kiilturel uzl~1mlann d~1nda yogu~ dil. ve teknik anlaum olanaklan arayt~lan giderek bireysel egilimleri one <;tkanrken seyirciyi kapx di$an m1 etti? Buna 'evet' demek zor. c;anku ~u ya da bu bi<;imde seyredilecegi' gozonune ahnmadan yap1lan hi<; bir film yoktur. En bireysel c;ah~an ve oncii bir yonetmen bile seyir;:i faktorunu ister istemez hesaba katar. Tum bu anlanlanlar 'kiiltiirel uzl~1mlar' ve 'buyli'nun ortadan kalkngt anlam1na gelmez. <;unkU hala "geleneksel sanatlano hi<;biri onaya koydugu olanaklar ile gercekle$tirdikleri aras1nda boylesine bir orannsizhk" 2~ gostermiyor. Sinemantn ·bizzat kendisi buyudiir. Sinema tecimsel kaygilardan ne kadar uzak, ne kadar bireysel olursa olsun yeni anlaum teknikleri, kultiirel uzla$lm d~1 bi<;imler daha dogduklan ve cozumlendikleri ant takiben yeni uzla~1mlarla <;agd~ kultiir taraftndan kodlanmaktad1r. Boylece bu bitimsiz sure<; devam ederken kulturel uzla~1m d1$1 yeni anlaum olanaklan arama eyleminin kendisi bile k1s1ncn 'biiyi.isel' etkiyi ta$1makt.a, falan 'ayk1n' yOneuncnin yeni fiminin yeni anlanm tekniklerl merakla beklenerek bir bulmaca cozercesine biiyOsel etkiye yolac;maktad1r. Ashnda sineman1n kendisidir biiyliyii t~tyan. Ve sinemac1 elindeki bu ara<;la bir 'buylicii'diir. Ve ti.im biiyliciiler gibi ayn1 zamanda tehlikelidir. "Sinemac1(n1n) <;e$itli egilimleri vardtr. Yeteneklidir, bir buyiicii gibi sozu bedeni ile aktanr, b~kalann1n tann ya da doga sozcugti etmeleri gibi. Sinema bir cad1d1r: Ona<;agdaki gibi yaktlamaz. 0 halde yuceltilmelidir. Cannes'da, Venedik'te filan <>duller verilir ona. Hem de cogu kez en az ilgin<; ilrunlerine bile. Sinema hQ$g6ruladur. Shakespeare'in oyunlanndaki soytan gibidir. Ve onun gibi kellesini ortaya koyar."21 jean Cocteau, "Salg1na inan1yorum", Le Monde, 25 Temmuz l 959'dan <;ev: Bilge Ka.lllsu, Tiirk Dill. Sinema Out Sayi.s1, s.196. 18 Luis Bunuel, ~Stir ve Sinema", a.g.y. 19 C.L Strauss, a.g.y. 20 Luis Bunu'el, a.g.y. 21 J.L Godard, "Godard'a gore televi.zyon", <;:ev: Sungu <;:apan, Ve Sincma, say1 3.
17
•
•
'
Cernal Siireya'n1n ~iir ve yaz1n diinyas1na k1sa bir baki~ ORHAN K.4HYAOGLU
S on on y1l, Tiirkiye'de yazilan $iirin k6$e ta~1 isimlerinin s1rayla oldugu bir dOnem oldu. 13u sanat<,:1lann <,:ogu yalruzca $iir yaz1m1yla ilgilenmediler. Turk ve Dunya edebiyan iizerine de dii~iinen ; ~iirin edebiyatla olan bulu$mas1 ve aynmlanna y6nelik ozel sorunlan da devamh tartl$mayi sectiler. Bu, sanat<,:1lann $iir iiretimlerinin geli~imi i<,:in son derece onemli bir kanald1. Beh<,:et Necatigil'le ba$lay1p Cemal Siireya'yla noktalanan olumlerin bir ba$ka ozelligi de, l 950'lerin ortas1nda Pazar Postas1adh derginin i<,:inden <,:1kan II.Yeni hareketinin simgesi olan ii<,: usta.n1n k1sa arahklarla olmesi oldu. Turgut Uyar, Edip Cansever ve Cemal Sureya'yd1 bu ii<,:lii. On plana <,:ikmalanrun nedeniyse, ad1 sonradan 'll.Yeni' olarak konulan hareketin de temsilcileri olmalanyd1. Degi$ik donemlerde $air-yazar olarak da kimliklerini gosterdi bu sanat<,:1lar. Bu sanat<,:1lar aras1nda, 9 OcÂŤk giinu kaybettigimiz Cemal Sureya'n1n onemli farkhbklan var bu t1<,:liint1n i<,:inde. Son donemine kadar deneme, gunliik ve el~tiri yaz1lanyla boy gosteren Sureya'n1n, $airliginin yan1nda bu tiir dl1$iinsel sorgulamalara girn1csinin nedeni, sanatc1n1n, sosyalist diinya g6rii$11 i<,:inde yogurulup, yeni d~unceleri devamu su yilziinde cutup ele$tiriye acmas1yd1. Reel tan1m1yla 'politik' kavram1 i<,:inde dii$11nebilir miyiz Sureya'yi? San1nz du~iinebiliriz. Ancak, yazd1gt $iir ve sayis1z yaz1s1nda 'politik sanat' gibi, yaln1zca etkileme ve degi$tirme ideleriyle kurgulanan $iir ve yaz1lara hi<,: b~nnam1$n . Tam tersi, insaru yogun d~iinme boyutlanna iten ~iirler ve son derece 'yap1c1' ve tarn~Â ma ortam1n1 loz1$nracak maharette yazilar yazmas1yla dikkat <,:ekerdi. Ancak, $U parantezi de ekleyelim: '80 sonras1 doneminde, $iir ve edebiyat alan1nda, yap1c1 bir ele$tirinin ad1m ad1m dt$lna <,:1k1p, bir 'bilge', bir 'goniil adam1' imaj1yla, edebiyat cevresine ger<,:ek an-
lamda ele$tirel bakamad1g1n1, <,:ogu kez sempatik yakla$Ug:In1 eklemeliyiz. Cemal Sureya ilk ~iirini Ocak 1953'de yay1nlam1$. Etkin gOriinumuyse iki y1l sonra, Pazar Postas1 dergisinde saglam1~. Bu yillar, Demokrat Parti'yle birlikte, sosyalistlere ve demokratlara en yogun bask1lann uygulanchg1 bir donemdi. Bu noktada da, '40'h y1llarda yogunla$an politik ugra$lann i<,:inde ¡~ir' olarak miicadelen1n i<,:inde bulunmay1 secen isimler de vardt. Farkh ayd1n <,:evrelerin 1lk onemli korku ve.diren<,: donemlerinden biridir. Sanat<,:1 ve aydtn cevrenin bu doncmdeki kaosundan yola c1ka1ak, ya$ad1klan tedirginlikleri d1$lamak olas1 degil. l 955'de bir gil<,: olarak c1kan ve uc yil.sonra yayinlanacak Sureya'n1n Overcinka adh kitab1yla sembolize edilen 'II. Yeni' hareketinin, toplumcu gercek<,:i <,:evreler taraf1ndan, bir ka<,:1s ya da geri d6nfi$ $tiri olarak dii$iiniilmesinin, bir dOnem etkin bir yakla$tm, olmas1na ragmen; bugiin, ge<,:erliligini yitirdigini soylemek gerekiyor. Onlan 'kacl.$ $iiri' tan1m1na hapseden yakla$1m, bu $iirde defonnasyon ve gercekustucii imgelyrin yogun bil ~ekil<le dikkat <,:ekmesiydi. Ucu bucag1 olmayan soyutlamalar, anlams1zh~ kovalayan imge yap1lan o donemin toplumculann1n tabii ki kabullenemeyecegi bir yand1. Ancak, lOO'ii a$ktn $ajnn htzla dola$ng1 bu 'absurd' aray1$1n i<,:inden; kendini, dam1tan ve hie; de bu tan1mlamalann i<,:ine oturtamayacagtm1z son derece usta $airier c1ko. Cerna! Sureya'ntn Overcinka kitab1run ba$1 cektigi bu aktma, bugiiniin birc;ok toplumcusu hala olumlu bakamamaktadtr. 0 zaman yap1lan tan1mlamalara ayn1 kurulukta bakan bu gozlerin e1e$tirmeyi se<,:tigi bir onemli yan da, bu sanat<,:1lann Bau Edebiyau nizgarlanndan; 6zellikle de o dOnem Avrupa'da esen varolu$<;U dt1$0ncenin yogun etkilerini ta$tyor olma-
81
82
land1r. Bu dogru bir saptamad1r ashnda. Ancak, ~iir uretimi siirecinin yaln1zca dolayh etkileri olabilir bu akt~. Yoksa, tek ba~1na, ayd1nlara baskidan ka\1~ ve bu yollu bir i\e kapan1~ degildir. <;unkii bu donem ~iir yay1nlayan ki~ilerin hemen hi\birisinin direkt bir politik angajman1 bulundugu soylenemez. Bu arada, Ban kiiltiirunden olumlu beslenn1elerle, onemli bir ~iirsel iiretimin ~igine gelmi~ olanlar da vard1r. Cerna! Siireya, Turgut Uyar, Edip Cansever, Ece Ayhan ve Sezai Karako\ gibi usta ~airier, toplumsal boyutta, oturmu~ bir muhalefet kanah i\inde beslenerek ~ii-r iiretiminde bulunmu~ kimliklerdir. Sezai Karako\, '60'larla birlikte mistik ve islamc1 du~iincenin radikal kanallar1na dogru akarken; digerleri, sol algilay1~1n i\inde du~iinulebilen on~mli sorgulama boyutlann1n izini surmii~lerdir. Birey olgusu, ozellikle Edip Cansever ve Ece Ayhan'da derinlemesine sorgulanm1~. Sanat\1lar, bununla da kalmay1p, alt kiiltiirlerin, ka~1 kiilrurlere don~bilmesi konusunda ilgin\ ipu\lan getirmi~lerdir. Sureya Marksizmle sanat aras1ndaki ili~kilere derinlemesine bakan nadir isimlerdendir. Bu diizeyde o lgunla~m1~ birikiminin uriinlerini, 1967-70 yillan aras1nda, ikinci kez \1kanp 48 say1 siirdiirdiigu Papiriis dergisinde gormek miimki.in. Ancak, oncelikle ll.Yeni siirecinde yazd1g1 ~iir ve yaz1lardan yola \ikaltm istiyorum. Siireya'ntn daha sonra peki~ecek birikiminin en canh ka~1hklar1n bu gen\lik doneminde y~erttigini soylemek gerekiyor. Bu ilk doneminde, \ocukluk ve ilk gen\liginde ya~ad1klann1n ilk yogun etkilerini yakalamak miimkun. '58'de Overcinka ad1yla yay1nlanan 11. Yeni simgesi bu kitab1n onemli ayncahklar1 var. En ba~ta, gen~ anlamda bu donemin ~iirinin ozclligi olarak algilanan, deformasyon, anlatns1zhk ya <la ger\ek iistiiculiik imajlann1n Sureya ~iirindc ta111 anlam1yla kar~1hgtn1 bulmad1g1 a\ik. Yani, duygusal yogunluk ve tepkiciligin k1yas1ya onplanda oldugu bu donem ~iirin de; sanat\1n1n duygusalhg1yla \ak1~an ak1l yurutmeciligi vc zeka kullan1m1n1n )â&#x20AC;˘ogun paylann1 saptamak gerekiyor. Onu, bu klasiklc~m1~ II Yen1 tan1mlamalanndan s1y1ran ve tek ba~1na bir ki~ihk olarak ortaya koyan da bu yan1yd1. 0 atmosfcrdcn aldt&J ve olumlu olarak dam1tarak ~iirine i~ledigi yansa, 6zgiir bir soyutlama yoluna korkmadan girmesidir. Ancak bu soyutlaman1n ozgiirliigii, onu s1n1r tan1mazhga itmemi~; tam tersine, o gune kadar benzeri olmayan bir ~iir estetiginin kurulmastna onayak 6lmu$tUr. Dizcler aras1nda birbirine hemen baglanan bir anlam butunlugii !in1nda yakalanamaz Siireya, Garip ak1m1nda oldugu gibi, dize yap1s1n1 bozmadan bu ~iirin olu~abileccgini kanula1n1~ur Garip'sc cstetik ve di::e yap1s1n1 hi\e sayarak giri~tigi duygusal tepkiden hi<; de olumlu bir uretimle c;1kama1nl$Ur. Siireya'n1n <la
bir yaz1s1nda soz ettigi gibi, Garip ~iirinin, eskisiyle yapt1gi u~1n i\inde nas1l bogulduguna ~ahit olmu~Â tuk. Garipc;iler ve ozelde Orhan Veli, bu sava$ta hi\bir entclektuel kaygiya ba~vurmayip yeni bir ~iirin nas1l yap1lacag1na <lair kafa yormad1g1ndan, estetik ve sanatsal boyutlarda bir kahc1g1 yakalayan1am1~n. Cemal Sureya ve ismini az once s1ralad1g1mtz birka\ II. Yeni $airi, yeni $iirin, dize yap1s1na kadar, nas1l bir yeni kimligi olu~turacagin1 du~unmu~ler ve bu yilzden kahc1 olabilmi$lerdir. Ne yaz1k ki, Orhan Veli'nin tekerlcme ve alayc1 giindelik agz1n1 bugiin bile -hatta 20 y1ldan beri- kahc1 gorup izini surmeye \ah~anlann, $iir yazmaktan \ok; toplumculuk ad1na ~iir dalkavuklugu yapuklar1 soylenebilir. Ampirizmle ilretim boyutunun her zaman kan~ttnld1g1 politik ortam1m1zda, ~iire yakla$1m1nda \Ok farkl! olmad1g1n1 soylemek gerek. 'insan' denen karma~1k varhga butun yuzleriyle kucak a\an ilk ~air Cerna! Sureya'd1r. Klasikl~mi~ toplumcu ger\ek\iligin hic;bir zaman kavrayamad1gi noktalardan biri de budur. Sureya, bu kicapta, insan anatomisini tum c;1plakhg1yla \izmektedir. Bunu yaparken ilrettigi 'humor' duygusu o gune kadar rastlanil1nayacak bir hakikiliktedir. Devamh tutturdugu alayc1 havan1n, Orhan Veli ~iirindeki ta~lamayla hic;bir benzerligi yoktur. <;unku, humor duygusunda, bu i.iretimi saglayan ki$inin -Cem~l St.ireya- de tum canhhg1yla ya$ad1g1n1 gorf.trf.tz. insan1n bilinmez i<; duyarhhklann1n, \eli~kili algilay1~lann1n tiim c;1plakl1g1yla bu ilk doncm ~iirlerine a~1land1g1n1 goruyoruz. Bu butunluklu insan duygusunun ic;inde, cinsellik duygusu ve insani fantaziler hemen hemen ~iirlerinin tumiindc rastlad1g1m1z bir yan olur. Erotika, sanat\1n1n ~iirinin kopmaz bir par\as1 ve hu1nor duygusunun onemli biitiinleyicisidir. 'SO'lerlc birlikte geli$meye ba$1ayan, bugunse ne olduguna dair oturmu~ tan1mlamalara hlllll ula~1lamayan 'birey olma' sorununun en sivil bi\imiyle arayi~ yollann1 Cemal Siireya'n1n bu ilk doneminde belirgin olarak hissetmek mumkundur 0 donemin Bau dunyas1n1n revac;ta olan bu sorununun ulkemizdeki sorgulan1$1n1n da bu yillarda 6zelhkle edebiyat uretiminde filizlenn1eyc ba$lad1g1 soylenebilir. Ancak, tabii ki bunun, sosyalist siizge\ten gec;ip yerine oturtulmas1 sorunu bu yaz1n1n olduk\a d1$1na c;1kacag1 i\in burada kesmeyi yegliyoruz. Cemal Silreya'n1n ikinci Papiriis doneminde, Marksizmin ~iir ve bireyle olan ili$kilerini i\eren yaz1lanndan ilerideki saurlarda soz ederken, bu konuda biraz daha tan1~aca&Jmtz1 soyleyelim. II. Yeni hareketini yapay bir 'Modemizm' ara~1 olarak elc$tirenler de vard1r. Bu, ilk a$an1ada hakh bir saptama olabilir. Buna ragmen. sayd1g1m1z isimler ve ozeldc Cerna! Sureya bu yapay tan1mlaman1n i\ini doldururarak $iirini geli~tirmi$tir. Uvercinka'daki bir I
$iirde kulland1g1 "Modigliani boynu, Chagal horozu ya da Picasso gozil"niln belirlenmesi ve anlamh bir $ekilde giindemde tutulmasm1n Siireya'n1n s1radan bir isim kullan1$1 olmad1gi ac:;1k. Bu imajlann getirdigi c:;agn$tmlann, Sureya $iirinin yeni tan1mlanmas1n1 gostermek ic:;in ilginc:; bir ba$vuru oldugu ac:;1k. (:ag1m1z1n tedirgin insan1n1n ic;sel trajedisini d1~a vurmakla belirlenen bir tutumun ic:;inde bu silrec:;te sanatc:;1. Silreya'n1n tum ki$iligiyle '60'h y1llara diri bir $air olarak girmesinin onemli nedenlerinden biri de, gelenegi hic:;bir zaman d1$lamamas1d1r. Divan edebiyanndan bugiine kadar $ekillenen $iirin olu$Uffi nedenleri,_dil yap1s1 ve ideoloji konumlan uzerine kafa yoran birc:;ok onemli deneme yaz1lar1na da rastlam1$1zd1r. insan vucuduna bakt$l ve hu1nor duygusuna ek olarak, sanatc:;1da filizlenmekte olan, gelenekten ya$ad1gt giine dogru ac:;1lm1$ kopn1leri bir bir gec:;tigi bir on yildan soz edilebilir. Aruk, tarih, sosyoloji ve kultilr, insan1 ~elemekte onemli ba$vurular olarak kar$IS1na c:;1kmaktad1r. Bu arada, bir de $airin Bau cografyas1n1 yogun bir $ekilde ogrendigini; bu birikiminse hic:;bir zaman, yapay bilgi butunu olmad1g1n1 yaz1 ve $iirlerinde gormek miimkiindur. l 965'de c:;1kan "Goc:;ebe", sanatc:;1n1n Anadolu'yla olan yogun tant$tkhgin111 da sonucudur. Maliyeci olarak sayis1z yer degi$tirip, bin;ok farkh kiiltiirel formasyonlarda ya$amas1, bu zenginliginin en bil)r;::ik nedenidir denebilir. Varolu$a ili$kin sorular ve insani trajedi bu goc:;ebe donemiyle birlikte Siireya'y1 yepyeni bir $iirsel bilC$im ve kultilrel birikime itmi$tir. "Goc:;ebe" de insan daha da derinle$mekte, bilinmeyen y11zler fazlal~maktad1r. Ancak bu zenginligin buyiik nedenini, ilstunde ya$anan kultiirel olu$uma son derece duyarh bir $ekilde yakla$mas1na baglamahy1z. Bu donem $iirlerinde yetkin olarak ozilmsedigi Frans1z Edebiyau ve killtilriiyle Anadolu ki.iltiir ve efsanelerinin getirdigi izleklerin <;atl$tlklann1 goruyoruz. Resmt kultiirel degerlerin i$levsizligi; Ortadogu kiiltiiruniin ozgiil ayncahklan, idealize edilenle gerc:;ek olan hayatin c:;eli$kili olu$umu Silreya $iirini d1$tan en c:;ok etkileyen unsurlar olacakur. Tilrkiye'ye ozgu ya$amsal ic:;erikli sorgulamalann entelektilel bir siizgec:;ten gec:;irilip yogun $iir duyarhhg1 ile bulu$tugunda ortaya c:;1kan iin1niln hie; de s1radan olamayacag1 c:;1ktyor ortaya. Silreya, pratiginin de gctirdigi, benzerine pek rastlamad1gtnuz bir $iir kap1lann1 da ac:;1yor. "Goc:;ebe" ve "Olke" adh $iirler, bu kitab1n tan1mlad1gtm1z c:;au$k1s1n1n iki belirgin ornegi. Bu yogunlugun ic:;i de, $iirinin altyap1s1 diyebilecegimiz humor duygusunun ve erotikan1n ilginc:; bir zenginlige dogru ta$•nd1g1n1 da gormek miimkun. Tum bunlara ragmen, Sureya $iirinin onemli bir ~i gi olarak d11$ilnmek gerekiyor "Goc:;ebe"yi. <;unkii, bu birikimler, kendini s1nayacak bir eylem alan1na da-
vet etmi$tir oriu. Bu arada 'politik' baglamdaki dagarc1g1n1 geni$leunek ic:;in de uygun bir atmosferin ic:;indedir. 1966-70 aras1nda c:;1kan Papirils dergisi, eyleminin 6nemli bir kilometre ta$1d1r. Papiriis ashnda bir edebiyat ve kiiltiir dergisidir. Siirin son1nlan ve bireyin cografya ic:;indeki konumunu enine boyuna C$eleyen bir dergi olmu$tur. Ayn1 zamanda, o donem ciddi bir c:;1kt$ kaydeden Turkiyeli sosyalizmle de yogun baglar siirdiirmli$tlir. Bu, sanatc:;1n1n yeni bir estetik aray1$1n1n da onemli kultiirel malzemelerinden biri olmu$tur. Ozellikle Papirus'iln giri$ yaz1lannda, giindemindeki yenilikc:;i arayi$1 1'1arksist bir perspektif ic:;inde yogurma c;abas1n1 gormekteyiz. Siirin sorunlanndan yola c:;1ksa da "Marksizm ve Siir" ya da "Marksizmin Birey Anlayt$1 ve Gerc;ekc:;ilik" gibi son derece 6nemli birc;ok yaz1s1na rasthyoruz. brnegin, Marks'tan ahnttlayarak ba$lad1gi bir yaz1da, Marks'111, kapitalizmin bazt sanat dallanna ve ozellikle de $iire olan di1$manhg1 gC>rii$iiyle ilgilidir. Bu yaz1da saptad1g1 en 6nemli nokta, kapitalizmin $iire kar$1 olmas1n1 soylemesidir. Bu yaz1y1 6rnekle1ncmizin birinci nedeni, geli$me ve sosyalizm ad1na bu kanallann d1$lanmas1n1n anlams1zhg1n1 gostermek ic:;indir. ikinci olarak, sosyalist insan1n ne olduguna dair, Marksist literaturden yola c:;1karak gundeme getirdigi saptaman1n, Marksist insan1n nas1l bir olu$um ic:;inde olmas1 gerektiginin k1staslann1 olu$tunnaktad1r. "Dogan1n bir parc:;as1 olarak insan"la "bireyi toplumsal ili$kilerin bir i$lcvi" olarak tan1mlan1an111 yetersizligini gundemc getiriyor. Marks'111 unlu tan1mlamas1ndan yola c:;1karak, birey olman1n en temel k1stas1n1n, o insan1n yaratttgt pratikle olan ili$kisini ac:;1khyor. Nesnel gerc:;egin insanla ugrad1g1 degi$im ve insan1n onu kendini donii$tiirmesinde aramas1n1n kac:;1n1lmazhg1n1 haurlattyor. Bu, bir anlamda 'kendini yaratma' ko$uludur. Siirin ve $airin serinkanh bakmas1 gereken estetik sorunlanna yakla$1rken, boylesi bir mimariyi gec:;irmi$ olman1n, mutlaka aynt olc:;ude ozgun urunlere varmas1 anlam1na gelmiyor tabii. Ancak, Sureya, bu malzemeleri ve dil$iinsc1 birikimini farkh yollarla Onemli bir bile$ime ula$tnmt$ ki; l 973'de c:;1kan ilc:;uncu $iir kitab1 Beni Op Sonra Dogur Beni bu ki.iltiirel mozayigin tam anlam1yla dam1nlm1$ bir uruni'1 olmu$tur. Bu mozayigin olu$mas1nda, sanacc:;1n1n bire)'sel ca·rihinin getirdigi s1z1nulan gormezden gelemiyoruz. Son aylannda Cenk hikayelerine ili$kin oykulerle ilgili bir kitap haz1rlama c:;abas1 da, bu bireysel s1z1s1n1n kultiirel arka plan1n1 C$eleme ugra$1n1n bir sonucudur. Beni Op Sonra Dogur Beni 'de $iirinin yatagt gitgide geni$lemi$tir. 'Yabanc1'hg1n1 belgelcyen bir k1lavuz kitapur bu. 'Bir Kentin D1$ardan Gon1nil$ii'yle ba$lar bu kitap. Bir medeniyetin gobegidir $iirsel-
83
I
kent Arna, bu kentin gorunmeyen yilzii, dik- da ~apkam Dolu <;ic;ekle kitap ad1yla yayinlanm}$0. katimiz bile <;ekmeyen uzamlanna son derece olgun 'Yap1c1 elC$tirinin' edebiyatta ne olacagina dair istisbir imgelem giicuyle girer. Eski kitaplarda yer yer go- na omeklerle derlenen bu kitapta, yanhbgindan da runen, kopuk ve dolayimh baglar, bu giri$ $iirinde hic;bir $ekilde Odun venniyor. Nurullah Atac;'1n hasrum gorkemiyle yerini bulacakor. Hugo, Mallarme ya tahkh hiimanizmi, Oktay Rifat'1n $iirindeki geli$me da Anaud'lar okuyarak hayata nufuz edemeyecegini ve ki$ilik arayi$lan ya da Ahmed Arifin niye hala anlam1$ ve bilgece ol~turulmu$ bir soylem otunul- 'c;agd~' olduguna dair yakla$1mlann Ban dunyas1 ve Anadolu kiilrur degerlerini de giindemde tutarak c;agmu$tUr ba$langu; $iirinde. Siir Cografyas1nda saptad1g1m1z geni$leme, bu ki- da$ bir tarU$maya a<;Ugtnt soyleyebiliriz. iyi ayikJantapta kolaybkla yerini bulacakur. Erotikas1n1n kisve- dtgtnda ayn1 sorgulamayi ic;eren irili ufakh sayis1z yasi daha da geni$leyecek ve tutkun -ya da a$1k- oldu- z1s1 da 1982 y1hnda Giinubirlik ad1yla yayinlanm1$gu alan tamam1yla bir Anadolu cografyas1 olacakur. u. 12 Eylul darbesinin edebiyaqm1z1 da geri d6nii$ Ancak, Cumhuriyet doneminde belirlenip, bize su- ve tedirginliklere ittigi bir donemde yayinland1ginnulan bir 'Turkiye Cograt)1as1' degildir bu. Tum gec;- dan; bu kitap uzerine de ki$ilikli yorumlar yapma olami$ tarihini, s1n1fsal olc;ekleri gozard1 etmeden, Or- nag1 soz konusu olamarnt$tl. Uc;urumda Ac;an adh $iir kiCab1nda, Siireya'n1n ic; tadogu'ya kadar uzanan bir kultiir mozayigidir e$eledigi. Bilinen tarihin hep 'oteki yuzu' ilgilendirmi$- kurguyu tam anlarruyla olU$turmad1~ndan mt, bir butir onu. Bu zenginligin getirdigi tarih, kiiltur ve cog- tiin olarak kitaba nufuz ettigimizi soyleyemerni$tik. rafyalar $air kimliginde bamba$ka bir kayna$1m ola- Degi$ik okuma yollannda bile bu kitab1n, diger kirak v'Ctcut bulur. En giic;lil olan da sezgileridir. Zaten, taplardaki ic;sel butiinliik ve problematigi yakalad1bu $iirlerin salgis1ndan anlad1g1miz, bu kiiltur obegi- gin1 soyleyemeyiz. Tahir ki, boyle bir kitapla kaf$1nin ic;inde, kendi bireyselliginin, kendi trajedisinin la$matruz1n esas neden1, zaman diliminin uzak olmasi de yogun olarak i$lenmesi olmu$tur. Bu, du$uncey- ve bu surei,;te birbirini besleyen giincellik ve $iir alle, $iir uretimi aras1ndaki ortak ve ayinc1 yanlann1n gis1n1n buyt1k bir htz ve degi$ime denk gelmesi. Ayfarklna varmam1z ac;1s1ndan son derece onemli bir or- n1 zamanda, Cemal SO.reya'n1n yaz1n ortam1n1n en nektir Sureya. DCt$Ctnce uretimindeki sistematik bil- urun verici donemlerinden birinin de bu zaman aragi, $iirinde bir sarmala donCt$ecektir. <;:unku rum ic; hg1 olmast. Ancak bu yap1ta tamamen olumsuz bakugim1z sayt1zleriyle kendisi de vard1r bu alanda. 'Sevda Sozleri' ba$hkh ikinci bolum bu mozayigin omegi $iirlerden n1lmas1n. Yine Turk $iirinin ko$e ta$lan diyebileceolU$IDU$tUr. ~1tsizhk kar$1 c;tkl$ln ortak nedenidir. gimiz 'Banko', 'Uc;urumda Ac;an', 'Kame', 'Bir Bust ic;in Bu yaln1zca Anadolu clegil 'Orta dogu'ya dogru da, bu Elli Y1l Son'ra Soylenrni$tir' ve 'Tiirkiiler' gibi son deadla yaz1lan $iirlerde gosterilir. Kitab1n dordiincii ve rece yetkin $iirlere de rasthyoruz. Olgun humor duyson kesitindeyse, sanatc;1n1n 'humor' duygusunun gusunun yogun olarak sindigi bu $iirlerde '80 oncesi kent hayauyla olan 'dtiello'sundan olu$an $iirler var- ve sonras1n1n siyasas1na, kendi estetigi ic;inde getird1r. Santnz, bugun bile gerc;ek anlam1n1 bulamarnl$ digi ele$tirilerin, sanatc;1n1n karamsar yan1n1 daha bir 'to9lun1cu $iir'in son derece Onemli bir omegidir bu. ¡ su yt1ziine i,;1kard1gin1 sOylemek gerekir. "Oteller, HanTiirk $iili11in i,;ok onemli donum noktalanndan biri lar, Hamamlar ii,;in Siirekli Siir" ana ba$1tg1yla yaz1lolan Deni Op ... gibi Ece Ayhan'1n 'Devlet ve Tabiat' m1$ 6 boliimltik uzun $iir ic;in ise; Beni Op..le zirveile Okray R1fat'1n 'Yeni Siirler'i ayn1 ozdeki arayi$la- sine ula$an $iirsel estetiginin geli$kin bir takibi diyenn olgun uzant1lar1 durumurdad1r. 'Gerc;ekc;ilik' ad1- biliriz. Son yillarda haftahk 2000'e Dogru dergisinde na, Turk $irinin en s1g donemleri de bu onamda sah'lzd0$Qmler' b~hgiyla yazd1g1 yaz1lara deginelim bineye c;1kar ve 1980'e kadar egemenligini korur. Oznel tarihine bak1ld1ginda, daha iyi anla$1lacagi raz da.Bunlar politikac1, sanatc;1 ya da ba$ka dallarda gibi, hayau $iir ve $iirin sorunlan uzerine kafa yora- varolan iyi-koru sa}'lSIZ isim iizerine yazd1gi denemerak ge<;en Surcya'n1n yayinlanan kitaplan arasmda lerdir. 30 yih ~Ion bir suredir tum canhhgtyla varolan humor duygusunun, bu yaz1lara ne denli 6zgiin epeyce geni$ bir zaman dilimi oluyor. l 973'de yay1nlanan Beni Op.. den 11 yil sonra c;1- bir $ekilde sindirili$ini $a$kinhkla izlerni$tik. Ayikkan Sevda SOzleri adh toplu $iirlerin aras1nda yazd1- laya ayiklaya sec;tigi sozciikleri,-bir an insaru $~klna g1 $irlerini katug1 yeni bir kitap daha var: Uc;urumda c;evirse de- d'Ct$ilndO.gi1miizde onemli haklilik paylaAc;an. Aynca, sanat\1n1n <;C$itli dergi ve gazetelerde n bulabilecegimiz bu denemelerde; $air kimliginin uc;yazd1gi denemc ve cl~tirilerinden derlenen iki de ya- suz bucaks1Z cografyas1n1n dam1olm1$ izdii$umleriz1n kitabt yay1nland1. Yaz1m1z suresinde dar anlam- ni umanz bir gun kitap olarak okuruz ve ta$lama sada da olsa deginmeye c;ah$ng1m1z kiilrur algis1nm naundaki onemli uslu~ulugunu rum okurlar izlemi$ ozellikle edebiyat ve $iir ag1rhkh yazilan 1976 yihn- olur. Bu, yapt1g1 ele$tirilerin tiimuniln hakl1 oldugu l~tirdigi
â&#x20AC;˘
84
â&#x20AC;˘
anlam1na gelmesin. Onemli olan, hi~bir yazarda kolay bulamad1g1m1z 'kar~t' sozeuk sarrafhgid1r. $iir iiretiminin biiyiik bir hiz kazand1gi son doneminin en ~rp1e1 yih bizee l 988'dir. Bu yil i~inde â&#x20AC;˘ bir gii.n arayla- ~1kard1gi iki ~iir kitabt, santriz edebiyat klasikleri i~ine girmi~ durumdadtr. Bu kitaplardan biri Steak Nal digeriyse Giiz Bitigi'dir. '80 sonras1 polltik kaosunun derin izlerini ta$tyan Steak Nal 'da ozellikle yaz1lm1$ olan 'Kisa Tiirkiye Tarihi' adh b6liimiinde, Cumhuriyet ideolojisinin e$i bulunmaz degi$im siireeini onyillar halinde o kadar gii.zel alaya alm~nr ki; yaratugi dramatik tablolar, bizi gulmekten cok derin derin dil$iinmeye dogru itmi$tir. Halk $iiri'ne yonelik ele$tirel baki$1n1n yan1nda, dt$layamad1gi sempatik yanlan; ku$ak arkada$lan Uyar ve Cansever'in Oliimiinden sonra yazd1g1 auf $iirleri ve "S1eak Nal" adh oylumlu $iir "Ucurumda Acan"la biraz vasatla$an $iir cizgisinin urman1$1 anlam1na gelmektedir. Glum duygusunun da fazlas1yla sinmeye ba$lad1gi bir $iir silreeidir yaZilanlar. Humor duygusunda daha bir kara yana rastlanz. Hatta ad1m ad1m bir '$iir bilgesi' havas1n1 hissettiren, ilginc yabane1la$malarla donanm1$, eskiye oranla daha sald1rgan bir $iir yan1 yakalanmaktadir bu kitapta. Giiz Bitigi 'nde ise, bugiine kadar yaz1lm1$ Silreya $iirinin ve ki$isel eografyas1run tilmilnOn dam1uhp bamb~ka bir estetikle yeniden in~s1n1 gormekteyiz. Bu $iirlerinde bir tur 'ermi$ soylemi'ne dogtu kayd1gi ve kendi bireyselligi, Tilrkiye ger~egi ve tum dilnyevi sorunlann kendi $iir damarlanndan ge~ip yeniden in~ edildigi ac1kur. Ayn ayn gOzilken 20 $iir ashnda bir tanedir. Kendi ozel hayanndaki enstantanelerden Vano depremi sonras1na baki$1na; nesnel tarihten giindelik hayata kadar akan ve tum tiriligiyle
varolan insanf degerlerin son dereee olgun bir humor duygusu icinde, bir tilr soyleneeler kilmesi olarak algiland1gindan soz edilebilir. Bu oznel tarih kac1nilmaz bir dram duygusunu da ta$tr bu $iirlerde. Aneak tum bunlara ra~en, humor duygusunun yogunluguyla ~kinla$an bir dunyah ineeligini de getirmektedir. "Ke~ke yaln1z bunun icin sevseydim seni" dizesiyle biten bu 20 $iirin, ashnda ya$antlan boylesi sistemlerde yaratngt tatminsizliklere ka~t yogun bir kar~1 cikt$I da getirdigi soylenebilir. Onun sevgi anlayt$I insanhga dairdir. Gundelik sevincler onun yaln1zea kilcileilk parcalandtr. Bu a$kinl~mt$ yeni $iir seruveninin devam1n1 henilz izlemeye ba$larken yitirdik sanatctyi. $iir ilzerine getirdigi olgun di.i$ilneeler, Bau kulti.iru kadar Anadolu, Osmanh ve Ortadogu kultur eografyas1yla da yogun ah$veri$leri olan sanatcirun belki de en 6nemli Ozelligi; sosyalist bir ayd1n sanatc1 olarak toplumsal mueadele icinde bizleri daha cok ilgilendiren Dogu killtilrleriyle yogun tan1$1khgi ve bu yolla gerirdigi ele$tirel, ama o denli de yap1e1 g6ril$leridir. Bu alanda, dogmatizme de elden geldiginee s1g1nmayan bir perspektif olu$turmayi bir kultiir adam1olarak da basarrnl$Ur. $iir konusundaki radikal tutumu da sOyle ozetlenebilir: Devrimei siir deyinee -yaz1lanndan birinde de soyledigi gibi- yakla$1m1 oneelikle ve mutlaka devrimin $iirin kendisinde aranmas1 gerektigidir. Kar$tt eografyas1, tarihi, sosyolojisi ve en onemlisi de estetigiyle aneak devrimei bir siire ula$ilabileeegidir. Benzersiz bir yapt, yenilik~i ve ayncahkl1bir dil serilveninden gelinebilir buraya. Guz Bitigi adh kitabt da Turk $iirinde, bu baglamdaki onemli sicrama ta$lalanndan biri olarak antlacakur. I
â&#x20AC;˘
85 \
â&#x20AC;˘
R
E
S
M
L
G A Y R
R
E
S
M
•
I
T
A
R
H
Tencere dib1kara - KendiSt de bir askerl darbe ile yonetime gelen Enver Pa§a, Mustafa Kemal'in sryas1tahriklere kalk1§tlg1ndan §ikayette bulunuyordu.
Mustafa Kemal ve askeri darbe
86
istanbul'da bulundugun1\lz s1rada o zarnan Levaz1mat-1Umumiye Reisi bulunan ismail Hakk1 Pa~a s1k s1k M. Kemal Pa~a'yi ziyaret ennege ba$lad1. Be$ikta~'ta Akaretlerde 76 nun1arah evde oturan M. Kemal Pa~a')'• hemen her gl!n ziyaret eden ismail Hakk1 Pa$a aras1ra da M. Kemal Pa$a ile bir otomobile binerek Bogazic;i'ne dogru gezintiye c;1karlard1. Biz de obur yaver arkada$larla kendilerini arkadan takip ediyorduk. Ne konu~tuklann1 aras1ra Pa~a bize de soylerdi. Mi.lhim olarak hat111mda kalan bir mesele $t1dur: Topal ismail Hakk1 Pa~a'n1n aras1 Talat Pa$a, Kara Kemal ve Doktor Naz1m'la ac;1Jm1$ olacak ki lv1. Kemal Pa~a·ya "Bunlar memleketi baur1yorlar" demi$. Milleti ve 1nemleketi kurtarmak ic;in bir kabine militer te$kilinden sozetmi$. Ataturk, ismail Hakk1 Pa$a'n1n maksad1n1 iyice anlamak ic;in gunlerce onunla olan temaslannda daima mtima$atkar (uysal davran1p goz yumar) bir vaziyet alm1$ ve birc;ok g6ru$melerden ve
konu$malardan sonra mesele kabineye intikal etmi$. Talat Pa$a kabinesini devirerek sivilleri bertaraf etmek liizun geldigini soyleyince M. Kemal Pa$a bu meselede Enver Pa$a'n1n da dahil olup olmad1g1n1 anlamak ic;in lsmail Hakkt Pa~'ya $Unu sormu$: "Du$iindi.igiin kabineyi kimler te$kil edecektir?" ismail Hakk1 Pa$a Cemal Pa$a'dan, Halil Pa$a'dan ve M. Kemal Pa$a'dan bahsetmi~. Kabine reisi kim olacak? sualine kaT$1 da onun hakk1nda kesin bir $CY s0ylememi~. ~1. Kemal Pa$a Enver Pa$a'n1n olmas1 muvaflk olur, demi$. ismail Hakkt Pa$a da: "Evet, en munasibi odµr" dedikten sonra M. Kemal Pa$a, "Benim, te~ekkiil edecek kabinede bulunmaktansa onu haric;ten m(idafaa ve 1nuhafaza etmek ic;in yak1n ordulardan birinin kumandan1 bufunmam daha muvaf1k olur. f\,1esela ikinci Ordu kumandan1 olursam, Talat Pa$a ve arkada~lann1n te~ekkiil edecek olan kabineye kar~1 yapmak isteyecekleri btitun fenahklara miini olurum" suretindeki miitalaas1na ka~1 ismail Hakki P~. "Dii$ilnceniz dogrudur. Fakat onlan bir gece ic;erisinde yok etmek mumkundtir. Ben ona gore bir tedbir dii$linuriim." demi$. Bunun, tehlikeli bir mesele Birikim 12 INISAN 1 990
oldug~nu
gor.en Atati.irk, Fethi Bey'i bundan haberd_~r ~tmi~ v_e Ism~il H~kk1 Pa$a ile o gune kadar goru$tukler1n1 Feth1 Bey e anlatm1$. Zannedersem Fethi Bey o zaman mebus bulunuyordu. Fethi Bey de bu i$in vehametini dikkate alarak Talat Pa$a'yi haberdar eunek muvaf1k olacag1n1 soyletni$. Fakat M. Kemal Pa$a, Fethi Bey'e henuz kati bir karar mevcut 0lmad1g1ndan, Talat Pa$a'ya hie; bir $ey soylenmemesi ve bu n1esele kesbi katiyyet ettikten (kesinl~tikten) sonra faillerini curm-u me$hut halinde yakalatmak munasib olacag1 fikrinde bulunmu$. Fethi Bey, Ataturk'un £ikrine i$tirak etmemi$ ve .Talat Pa$a'y1 haberdar edecegini soyleyince Ataturk, "O halde bunu benden i$itini$ oldugunu soyleme!" demi$. Fethi Bey Talat Pa$a ile g6rfl$tiikten sonra Talat Pa$a bunun M. Ke1nal Pa$a taraf1i:dan Fethi Bey'e soylendigini anlam1$, c;unku Topal Ismail Hakki Pa$a'n1n M. Kemal Pa$a ile s1k s1k gorii$mekte olduklann1 biliyormu$. Fethi Beye, "Bunu sana soyleyen Mustafa Kemal'dir." demi$. 0 da inkar etmemi$. Bunun uzerine, "Bu ak$"am bizi1n evde toplanahm. Mustafa Kem1H de gelsin, hep beraber k?nu$alnu" demi$ ve o ak~am Talat Pa$a'n1n evine gitrni$ler. Ataturk'le Talat Pa$a ve Fethi Bey'-
Mustafa.Ken:i~ ve y~verleri - Mustafa Kemal, I.opal ismail Hak· k1 Pa§~ 1le b~~hkte b1r asker! darbe tezgah1 i9indeyken, arkada§1 Feth1 ~ey 1h durumu ac;1klamas1 ile zor durumda kald1. En· ver P~a ~1n yanrn~an 9'!<f!kt8.n ~nra yuzunun rengi degi§mi§ti. Yavenne 1dam ed1leceg1n1 soyluyordu, olum korkusu i9indey· d1. Enver Pa~a·nin sertligi gozonunde tutulursa korkmakta haks1z sayilmazd1.
den ba$ka Kara Kemal ile Doktor Naz1m Bey de bulunn1u$lar. Talat Pa$a, bu meselenin M. Kemal Pa$a tarafJ.ndan anlat1lmas1n1 istemi$. Ataturk soze ba$1amadan $U teklifte bulunmU$: "l3enim b:..irada soyleyeceklerim burada kalmahd1r. Buna <lair de herkes nan1usu ilzerine soz vermelidir." demi$, Hepsi Atatlirk'iin bu teklifini kabul ettikten sonra Topal ismail Hakki P~a ile aralannda konu$tuklanru anlatml$. Kara Kemal, Ataturk'iln anlatnklanna tamamen inanm1$ fakat Talat Pa$a bu i$te Enver Pa$a'n1n alakas1 ve malumau olmad1g1na kani bulundugunu soylerni$ ve $Unu ilave etmi$: "Enver'in bu i$te dahli olup olmad1g1n1 anlamak ic;in kendisine ismail Hakki Pa$a'y1 her i$ten c;ekmesini ve tekaude sevketmesini teklif edecegini ve eger Enver teklifini kabul ederse onun hakk1nda $i.i.phe eunege hakk1 olmad1g1n1" bildirmi$. O s1rada Enver Pa$a Berlin'de imi$. Talat Pa$a da oraya gitmi$. Bir kac; gun sonra Enver Pa$a'n1n Almanya'dan geldigini Atati.i.rk haber altnca bir i$ hakkinda kendisini gormek i.i.zere Harbiye Nezaretine gitmi$ti. 0 giln hen de M. Kemal Pa$a'n1n yanlannda idim. Enver Pa$a'n1n yan1nda yanm saattan fazla kalmt$tl. D1$ar1 c;1kt1g1 zaman yilzilnun rengi degi$ffii$ oldugunu gordum. Kendisinde asabi bir hal vard1. Harbiye Nezaretinden eve donerken otomobilde bana Talat Pa~a'n1n vermi$ oldugu sozu tutmad1g1n1 ve aralannda gorii$tiikleri meseleyi Enver Pa~a'ya anlatml$ oldugunu soyleyerek Talat Pa$a'ya deh$etli surette kiz1yorlard1. Eve geldikten sonra da $Unlan anlatu: "$imdi Enver Pa$a ismail Hakk1 Pa?a ile beni Divan-1 Harbe verebilir. Ve bu meselenin tavzih edilmesini ister. ismail Hakk1 Pa$a inkar edince ortada bir ben kahr1m. Zaten bana kar$1 husumeti oldugundan taglib-i hi.i.ki.i.met (hi.i.kiimet darbesi) yapmak istedigim hi.ikmi.i ile idam dahi ettirebilir" dedi. Mustafa Kemal Pa$a'n1n c;ok muteessir ve hiddetli oldugunu gordugum ic;in hie; bir $ey soylemeye ve sormaya cesaret edemiyordum. Enver Pa~ ile ne konu$tuklann1 yine kendisi anlatu. Yan1na girdigi zaman Enver Fa$a, "Ben de seni aratacakum. Geldigine isabet ettin" dedikten sonra, "Yahu, hiz hirbirimizin kar~1s1na c;1kugtmiz zaman elle1imizi s1kiyoruz. Halbuki arkadan benim kuyumu kaz1yorsun. Eger gozi.in bu makamda ise sen gee; de otur!" deyince Mustafa Kemal Atati.irk, Talat Pa$a tara&ndan Enver Pa$a'ya her $eyin anlaulm1$ oldugunu hukum vermi$ ve Enver Pa$a'n1n sozlerine $U mukabelede bulunmu~: "Makam1n1zda gozum yoktur, Ve o makam1 kendime c;ok kuc;uk gori.irum. Benim du$Cincem ve emelim c;ok buyuktur. Eger makam1n1zda gozum olsayd1 $imdiye kadar c;oktan oras1n1 i$gal ederdim!" Salih Bozok-Cemil S.Bozok, Hep Atatiirk'iin Yan1nda, istanbul 1985, s.185-188.
87
Darbecilerin temel dayanag1 ••memleketi kurtarmak'' '
Mustafa Kemal, 5-13 Mart zaferi ile istanbul'u kurtarmakla memleketin kurtulrnu~ olmad1giru ve Almanya'n1n 1.Diinya Harbinden muzaffer c;1kamayacagJn1 biliyordu. Bunun ic;in memleketi kunarman1n c;aresini anyordu. (...) Mustafa Kemal bu mevzu llzerinde c;ok du~unmii~. nihayet bu maksat iize1inde asken bir ihtilali de goziine alm1~ur. Bunun ic;in 91kar yo! olarak bir plan da haz1rlam1~t1r. Bu plan Cemal Pa~a'y1 Enver Pa~a'dan ay1rmak ve onun ile i~birligi yapmak esas1na dayan1yordu. l.Dunya Harbinin son safhalannda Cemal Pa~a Suriye'den istanbul'a geldigi bir sirada bir gun Mustafa Kemal de burada bulunuyordu. Cerna! Pa~a ile Perapalas otelinde konu~tu. Mustafa Kemal <;anakkale'de kendi emrinde olan ordu ile icap ederse, Istanbul iizerine yiiriiyerek hiikiimeti dii~ii rebilir ve Cemal Pa~a'n1n ba~kanhg1nda itilaf devletleri ile munferit sulh yapa.cak bir hi.ikilmet kurabilirdi ve Mustafa Kemal bu kabinede Harbiye Naz1rhg1n1 alabilirdi. Cemal Pa~a bu teklifi ac;1ktan ac;1ga reddetmemi~. fakat mµvafakat cevab1 da vermemi~tir. ~i savsaklamaga vurmu~tur. Neti.cede Harbiye Naz1n En- · ver Pa~a da plandan haberdar edilmi~rir. Bir gun Enver Pa~a ile Mustafa Kemal aras1nda bir mulakat ol-
mu~.
bu miilakauan sonra Mustafa Kemal uzun bir zaman ~ahsi bir tehlike devri gec;irmi~tir. As1m Us, Gordiiklerim, Duyduklanm, Duygulanm, Vakit Ma1baas1, is1anbul, 1964, s.123
Bir darbeci, digerini su9luyor {Enver P~a) Rauf Bey diye devam etri, Mustafa Kemal Pa~a nedense sadece gorevini ilgilendiren noktalardaki fikirlerini soylemekle kalm1yor. Askerlikle bagda~mas1 imkans1z nususi ve siyasi tahriklere de kalk1~1yor. Her halde duymu~sunuzdur, bir defa baz1 ordu kumandanlanna telgraflar c;ekerek hepsini birlikte harekete ve itaatsizlige te~vik etti. Hal)er ahnca kendisi ile konu~tum. Politika yapmak istiyorsa askerlikten c;ekilmesini soyledim. Mebusluguna yard1m edecegimi vadettim. Fikirlerini Mecliste savunmas1n1n daha dogru olacag1n1 anlatum. Kumandan olarak· orduyu nizams1zhga suriiklemek ve savunmay1 zorla~unc1 hareketlere devam ederse, onleyici tedbirler almak zorunda kalacag1m1 bildirdim. Hareketlerinin yanh~ yorumlanmas1ndan ilziildugunii, meclls ve mebusluk dii~unmedigini, askerlikte kalmay1 tercih ectigini soyledi. Hie; ~uphesiz hizmetinden memleketin vazgec;emeyecegi degerlj bir kumandan1m1zd1r. Bunu daima takdir ederim. Tekrar ordu kumandanltg1na tayin ettim. Fakat son giinlerde gene baz1 siyasi tahriklerde bulundugunu haber ald1m... Falih R11k1 Atay, <;ankaya. s.103
Mustafa Kemal'in bakanl1k talebi
Mustafa Kemal'in askerlerin siyasetle Llgra~mas1na kar~1 oldu· guna ili~kin yayg1n inane;. olsa olsa kendi ik1idar donemi i9in gec;erli o!abilir. COnkO asketligi muddetince Pol~ikay1a h~1r n~ir cim~, beceremese de askerl darbe t~bbOslerinde bulunmu~ tur.
88
<;OK GiZLiDiR 14.10.1918 Ba~yaver Hazreti Sehriyari Naci ·seyefendi'ye Talat Pa~a kabinesinin felc; bir durumda, Tevfik P~ Hazretleri'nin de belirli bir kabine kurulmas1nda giic;luklerle kar~1la~makta oldugunu haber ahyorum. Ordular sava~ gucunden yoksun ve ashnda bugiinkii kuvvetler savunmadan aciz bir duruma getirilmi~tir. Dii~man her giin daha elveri~li ve ezici ko~ullar haz1rlamaktad1r. Birlikte, olmad1gt takdirde tek tek ve kesinlikle ba~an gerc;ekle~tirmek gerekir. Bunun ic;in olduriilecek bir an dahi kalmam1~ur. Aksi takdirde yurdun tiimuyle elden c;1kmas1 ve devletimizin giderilmesi olanaks1z tehlikelerle ~~1la~mas1 olabilirlikten uzak degildir. Birikim 12 IN IS AN 1 9 9 0
t
•
SI!lda ve inanc1ndayim. Tevfik Pa~ Hazretleri size adlann1 sayd1g1m ki~ilere ba~vurdugu takdirde kolayhkla ka~1la~abilir san1nm. Uygun ise bu ki~ilerin Padi~ah1m1z Efendirnizin bilgilerine sunulmas1n1 rica ede11m. Padi~ah1n Fahri Yaveri Mustafa Kemal Sunullah Ansoy, Atatiirk'ten Bize, Hurriyet Vakft Yay., istanbul, 1987, c.l, s.245
Pa9a, unltorman1 91kar da gel! Mustafa Kemal'in, izzet Pa~'rnn hukumeti kurmas1, kendisinin de kabineye ahnmas1 lstegi Padi9ah Vahdeddin'e baghhg1n1 bil· dirmesine ragmen gen;ekle§)Tieyecek ve sonradan su9layacag1 bir yonetimin sorumtulan aras1nda yeralmaktan' kurtulacakt1.
Sayin Padi~ah1m1za olan baghhg1m ulkemin esenligini saglama bakim1ndan bilginize sunanm ki, Tevfik Pa~a Hazretleri guc;luklere rastlam1~larsa Ba~bakanh gtn derhal izzet Pa~a Hazretlerine verihhesi ve ad1gec;enin de esas1, Fethi, Tahsin, Rauf, Azmi, Canbulat, Seyhulislam Hayri ve benden olu~acak bir kabine kurmas1 zorunludur. Ad1belirtilen ki~ilerin olu~ turacagi kabinenin duruma egemen olabilecegi kan1-,
Samimane ikazlara ragmen M.Kemal Pa~a hazretleri mirliva uniformas1 ve yave1i hazreti ~ehriyari kordonunu c;1karmam1~lardi. Kongreye dahi bu klyafetle girmi~ler ve kilrsuye c;1karak nutuk irat etmek istemi~ler. Bu manzara kongre heyeti umumiyesi ilzerinde pek fena bir tesir yapm1~ ve Gumil~hane murahhas1 Zeki bey kendilerine ~u ihtarda bulunmu~tur: Pa~a: (Evvela ilnifonna ve kordonunu s1rt1ndan c;1kar ondan sonra kursilye gel! Taki milli kuvvet asken tahakkilm ~ekline girmesin.) Pa~a bu ihtarla ilniforma ve kordonunu c;1kanyor ve ondan sonra kongre saflanna kabul ve riyasete intinap olunuyor. Kaz1m Karabekir, istiklal Harbinin Esaslan, istanbul, 1981, s.107-108
Kaz1m Pa9a'n1n uyanlann1n hi9bir yaran olmad1 ve Mustafa Kemal, Erzurum Kongresi'ne Onilorma ve padi~1n kordonu ile girdi. Ona gore halk Ozerinde otorite bOyle kurulurdu. Oysa halkta Oniformaya kar91 birikmi9 bir tepki vard1 ve pa9ay1 kursuden indirip, k1hg1n1 degi9tirmeye yolladllar.
• (
•
89
•
Vatanda91ar1 tan1ma gezllerl! ••
.'
(... ) Ara s1ra c;~itli vesilelerle yurt dola~malan, tatbikatlar, koylerde vatanda~lan tan1ma gezileri de tertipleniyordu. Bu gezilere okulun mudun1 olan kumandan subaylann1 bizzat gotun1yor, yolda ahnan derslerin imtihanlann1 ca yoklamalann1 yap1yordu. Omegin: Gezilerden birinde Ankara'ya ~ok yakm bir koyde inkilaplar yolui:ida bir deneme yap1lm1~. Ataturk idaresi ve Reformlan bir maksad1 mahsusla tenkid edilerek bu subaylar heyetinin, medreseleri yeniden ai;urma, hilafeti getinne, karar ve niyetinde olduklan o koylin kahvesinde toplananlara bildirilince, buyuk kurtanc1ya 8 km mesafedeki bir koyde ikamet edip de henuz durumdan bihaber masum Turk kOyh1sunun kahve halki, "siz daha iyi bilir ve du~u nursunuz" diyerek yerlere kadar egilmi~ler ve teklifi kabullenerek adeta benimsemi~lerdi. Bu durum o giln_ bizi hayretlere du~urmu~ ve yeniden uyand1rrn1~n. General Sula Ulay'1n Hauralan, Harbiye Silah Ba$ina, Ki~ Yay, is1anbul, 1968, s.8
Koyunun kesilmesine bakamazken cephelerde binlerce insanin olOsOnO seyretmek bir 9eli$ki arzetmiyor. 90nku "o 'i$' ba$· ka".
••o,
bamba.ka blr I 9 t 1r - ••• ' ' Eski iran Sah1 Riza Pehlevi, Turkiye'yi ziyareti es-
I
90
~ Mustafa Kemal, cumhurba$kan1 olu$undan sonra da uzunca bir sure Onrtormas1n1 s1rtlndan 91karmad1. Devrin y6neticilerinin ~u da askertikten aynlmad1lar. Hatta inOnO ~bakanken orgeneralli~e terfi etti.
nas1nda Ataturk'le beraber izmir'e vc oradan Bahkesir tarikiyle <;anakkale)'e de bir seyahat yapm1~n. (... ) Canakkale'ye yakln Kirezli mevkiinde buyucek bir askert garnizon tesis ediliyordu. Gamizon binalanndan birinin temel atma toreni, iki devlet reisinin ziyareti gunune tesaduf ettirilmi~ti. ( ...) Otomobilde Ataturk solda, misafiri de sagda oturuyordu. Ve Ataturk, sol tarafta bitmek uzere bulunan manevran1n neticesini eliylc i~aret ederek $ah'a izah ediyordu. Birdenbire bir koyunun temele dogru yannhp bogazlanmak 11zere oldugunu gordu. Kurban kesiyorlardt. - "Durunuz!" diye bagtrd1. izahat1n1 bitirdikten sonra ba~1n1 saga c;evirdi ve: - "Simdi yapacag1n1z1 yap1n1z!" dedi. $ah duydugu derin hayreti gizlemedi ve istihfafkar bir eda ilc: - "Hazreti Gazi?" dedi. Ataturk 1nisafirinin ne demek istedigini anlam1~u. Sozunu kesti: - ''.Evet, dedi. Ben kana bakamam. Bir tavugun dahi bogazlanmas1na tahammul eden1e1n." Sah yine attld1: .;i;,,..~--..,,... Birikim 12 tN ISAN 1990
•
- "Fakat bu kadar c;ok bulundugunuz sav~ meydanlan ..." Atarurk: - "Ha... dedi. 0 ba~ka mesele. Oyle yerlerde cesetlerin uzerinden atlayarak giderim." Ve tekrar etti: - "O, bamba~ka bir i~tir." Hasan Rtza Soyak, nakleden: Kemal Anbumu, Atat<lrk'ten An1lar, TOrkiye i~ Bankasi KiiltOr Yay., 1969, s.112-113 I
Pa•• •n1n g1d1s1 ellenlr ml? Cumhuriyetin Onuncu Yildonumu gecesiydi. Aramizda iki Moskovah konuk da bulunuyordu. Voro~ilof ve Budiyoni. (...) Sovyet generalleri onuruna verilen o geceki ziyafette. Orduevindeki eglenceler s1ras1nda, birara konuklar aras1nda bulunan General izzettin C::ah~lar'1n gerdan1n1n, Recep Peker tarafindan gidikland1gi, Ataturk'un gozunden kac;mad1. Recep Pe-
ker birara salonda dola~m1~ ve pencere kenanndaki masada oturan izzettin C::a~lar'1n biraz ~~manca olan gerdan1ru gid1klamak isteini~ti. Recep Peker bunu yaparken samimi bir ~ekilde: - "Nasilsm Pa~a? .." diye sormu~tu. G1dikladigi ki~i bir general Recep Peker'in rutbesi ise yt1zba~1yd1. 0 s1rada ic;mekte oldugu kahvesini tabagtna doken Atarurk'un bu duruma c;ok can1 s1ktlm1~ olacak ki, ertesi gt1n, ogleye dogru KO~ke gelip, her zamanki ah~1lm1~ go~mesini yapan B~bakan ismet inonu'ye ~yle dedi: - "Recep Peker'in dun a~am yapt1gtn1 gordunuz mu? Bir yuzba~1 efendisi olan Recep Peker, nas1l olur da bir pa~an1n yflzf.tnf.t o~uyor, gid1gtn1 elleyerek ona hal haur sorabiliyor. Bir yuzba~1 efendisi haddini bilmeli. Demek ki, fazla ~1marm1~." Atarurk sert bir dille bunlan sOyledikten sonra inonu'nun bu i~i onlemesini ve Recep Beyin c;ekilmesini emretti. Cemal Granda, Atat<lrk'On U$<1~ ldim, HOrriyet Yay., Istanbul, 1973, s.168-170
•
91
Dizin
AHMET iNSEL, Militarist tap1nman1n
•
iRFAN YAVRU,
"Devrimcilik"/"reformculuk" aynm1 ve devrimci Marksizm .................................... say1:7, s.14-21 AHMET iNSEL, Leninizm sonras1na yllrliyen Dogu Avrupa .............................. . say1:7, s.22-33 TORKA Y DEMiR, Sosyalist ideoloji ve .1~\:•. s1n1fl ....................................................... . sayi 7, s.34-40 HALIL NAL<;AOCLU, Ernesto Laclau: Alternatif bir epistomoloji ve Politika .. say1 7, s. 4l-4Q OMER LA(:iNER, "Sosyalist hareket"teki • dururn ve yonelimler ................................. say1:8, s.12-18 AHMET iNSEL, Sovyetler Birligi'nde fu;ln bunahm ................................................ say1:8, s.20-31 BULENT SOMAY, "Varolan Sosyalizm"deki devrimci durum Gzerine ........................................................... say1:8, s.JL..JS ROBERT MAGGIORE, Oz S1n1rlama ......... say1:8, s.53-55 OMiT KEVAN<;, Masumlar ......................... say1:8, s.56-60 RALP MIL/BAND, Komunist rejimlcrin krizi llzerine du$l.tnceler ........................... say1:9, s.27-32 NICOS POULANTZAS, De1nokratik bir sosyalizme dogru ........................................ say1:9, s.33-39 TANIL BORA, Demokratik Almanya'da muhalefet ...................................................... say1:9, s.40-41 TURKA Y DEMiR, Dogu Avrupa'da toplumsal hareketlilik ve sosyalizm ...... say1:9, s.45-48 MURAT BELGE, 2000 yihna dogru Tllrkiye ve "Turk ulusal kimligi" ........... say1:9, s.49-55 FARUK PEKIN, Tllrk-i$ Gene! Kurulu: Bir ba$ka bahara m1? ................................. say1:9, s.56-62 SERDAR DiKKATLi-SULEYMAN DENiZMEN, Ogrenci hareketi Qzerine
bir denetne ................................................... say1:9, s.63-67 AHMET iNSEL, Topluma kar$1 iktisadi insan (I) ........................................................ say1:lO, s.21-31 MURAT BELGE, "Sosyalist birlik" tartl$malan ve sosyalistlenn taru$mad1klan .............................................. sayi:lO, s.32-36 TANIL BORA-KEMAL CAN, 1980'li y11larda fa$iSt hareket ················'··············· say1:lO, s.37-52 ULUS BAKER-MUSTAFA ARSIANTUNALI,
· Sovyet iktidann1n soyknrngu .................. VAClAV HAVEL, Anti-politik politika ........................................................... FERENC FEHER, ·ihtiya<;lar Ozerine diktat()rlllk .................................................... AHMET iNSEL, Sovyetler Birligi'nde ikinci Subat Devrimi ................................. OMiT KIVAN<;, Nikaragua, Sevgilim .......
sayi:lO, s.53-63 say1:lO, s.64-71 sayi:lO, s.72-78 say1:ll, s.19-26 say1:ll, s.27-31
'
sonu ve Sandinist hareket ........................ LISE VOGEL, Marksizm ve feminizm .... AYSEGUL DEVECiOCLU, Kad1n hareketi Qzerine baz1 dn~unceler ............................ STELLA OVADiA, 438. Madde ................. YELDA, San1lmaya ki hikliye ayniyle vaki ................................................................. ZEHRA BASAR. Sosyalistlerin tan1$malan ve varolan1n otesinde sosyalizm ....................................................... HALiL NAL<;AOCLU, Sosyalist ele$tiri ve yeni toplutnsal hareketler ................... <;ETiN UYGUR, Yeniceltek ikinci 12 Eylnl'n ya$ad1 ............................................... iRFAN YAVRU, Sosyalist hareket ve siyasal eylem ....... :........................................ AHMET INSEL. Topluma kaf"$1 iktisadi insan II .......................................................... ERCAN EREN, Sosyalizm, piyasa ve iktisadi etkinlik sorunu ............................. A Li BA YAR, Hayalt sosyalizmden reel kapitalizme ................................................... YUCEL <;ACLAR, GAP ile birlikte ve GAP i<;in dii$finceler .................................. AMOS OZ, Filistin'de bolunen israil ...... SEMiH AYTA(:lAR, Sinema lizerine notlar .............................................................. ORHAN KAHYAOCLU, Cerna! Sureya'n1n $iiT ve yaz1n dunyas1na k1sa bir bak1$ ...................................................... .
say1: 11 , s.32-35 say1:ll, s.36-47 say1:l l , s.48-52 say1:ll, s.53-55 say1:ll, s.56-59
say1: 11, s.60-64 say1: 11, s.65-67 say1: 11, s.68-69 say1:12, s.17-21 say1:12, s.22-33 say1: 12, s.34-39 say1:12, s.40-43 say1: 12, s.44-51 say1: 12, s.69-75 say1:12, s.76-80
say1:12, s.81-85
GE<;:EN AYIN BiRiKiMi
Toplun1sal <;()kuntll ve sosyalist hareketin perspektifleri ............................ . Almanya'n1n birle$mesi perspektifi ve giderek ta$rala$an Turk siyasal ya$arn1 SHP'deki bunahm ve tatihsel temelleri I Duvar ve y1k1nt1 sonras1 ...................... . 1990'h y11lar ve Tiirkiye'nin "r()nesans" ihtiyaca .......................................................... . Romanya'da CaVU$esku'nun sonu: Tarihsel bir bak1$ ........................................ "Sosyalist Ctlkeler"de son geli$meler ve i• • yen1.,, me$ru1yet aray1$Ian ....................... GQney-Kuzey aynm1n1n e$igindcki bir diinyada Tllrkiye'nin gelecegi ................. Gunumuz Turkiyesi'nde sol ve sosyalist olmak ............................................ 12 Eylul sendromu ve tarihsel bir hesap13$maya dogru ................................... Nusaybin, Mardin, Diyarbakir... Ncreye <;agnhyoruz, nereye <;agtnyoruz?............
say1:7, s.3-7 say1:7, s.7-13 say1:8, s.3-11 sayt:9, s.3-9 say1:9, s.10-14 say1:9, s.14-20 say1: 10, s.3-10 sayi: 11 s.3-8 sayi:l2, s.3-12 say1: 12, s.13-16
I
DECiNMELER
SERDAR TURGUT, Farkh bir gelecegin anahtarlan ...................................................... say1: 10, s.79 ...81
ERCAN YASA-TANIL BORA, Otomobil-i$
TULiN TINAZ TANKUT, Kad1n gozuyle
Kongresi ve Birlik ........................................ say1:7, s.67-69 FARUK CAN, Kurt sorunu uluslararas1 gunde1nde ...................................................... say1: 7, s.69-71 ERCAN YASA. Ogrenci ve de sosyalist olmak .............................................................. say1:7, s.71-72 METE TUN¢A Y, Bab1iili'nin Pravda's1 ve Bol.~evik dudusu .......................................... . say1:7, s.73 AKDOCAN 0ZKAN, Adaletin bu mu . lngiltere .......................................................... say1:7, s.73-75 ALi CiCEK. Siyasi multecilik statusonon sonu mu ......................................................... say1:7, s.75-76 LALE YALCIN-HECKMANN, Ba$ka bir KO rt konferans1n1n ard1ndan .................... sa}'l:8, s. 76-77 HIDIR GOKTAS. ilk hedef muhabirlcr .... say1:8, s.77-79 SOLEYMAN TURKER, Kendisi ic;in s1n1f ohna potansiyeli ve sendikal birlik ........ say1:8, s. 79-80 MURAT PAKER, "DKMO VE TO: pcrspektifler/sorunlat" sempozyumu ..... say1:8, s.80-84 YELDA, Her kad1n1n ba$tna geliyorsa .... say1:9, s. 79-81 A YSEGUL DEVECiOCLU, Taciz kampanyas1 Ozerine birkac; d0$0nce ...... say1:9, s.81-84 ASUMAN SUNER, Kadtnlar politikaya a1na hangi poli.tikaya .................................. say1:9, s.84-87 FEVZI METE, 141, 142 ve 163 ................. say1:lO, s.89-91 AKDOCAN DZKAN, El Salvador'da urmanan ic; sava$ ve ABO dt$ policikas1 ....................................... say1:10, s.91-93
Bilinmeyen Deger ........................................ say1: 10, s.81-83 ENG/N YILMAZ. Kadtnhk Arzulari ve c;agn$1mlan .................................................... say1:11 , s.73-75 EMIN KARACA, Tek Ki$ilik Olum ya da TKP tarihinde "glasnost" mu? .................. say1: l l , s.75-78
SERDAR DiKKATLi-YUNVS YENER,
"Tutuncunf.tn isyan1":Populist gclenekte yeni bir gedik ............................................... say1:ll, s.85-87
SOSYALiZM TARiHiNDEN BELGELER SOCRATES-JAMES ASTERIOU, TKP
1925-1935 ..................................................... say1:8, s.61 -65 METE TUNCAY, Kemalist komunizm: Sabiha Sertel'in makaleleri ........................ say1: l l, s.70-72 SOYLESi BORIS KAGARLITSKIY, Uberaller ve
muhafazakarlar pazar Stalinizminin iki kanad1d1r ........................................................ say1:8, s.45-51 ACHILLE OCCHETTO, Sosyalizmi yenidcn taru~rnaya ac;mahy1z ................... say1: 12, s.61-68 T.<\.RTISMA TANIL BORA·SULEYMAN DENiZMENSERDAR DiKKATLi. Ogrenci hareketinin
sorunlan uzerine .......................................... say1:7, s.47-60 BARNETT-KAGARLITSKIYENZENSBERGER. Sovyetler Birligi nereye gt'd'1yor.1 ........................................................... say1:8, s.36-44
SiYASi GONLOK GE<;:EN AYIN DUNYASI AKDOCAN 0ZKAN, Latin Amerika'da siville$me c;abalan ve militarizm ............ say1: 12, s.52·60 RESiMl i GAYRIRESMi TARiH Pa~a'ya
kars1 gclmek .................................. "Tarafs1z" bir cumhurb<l$kan1 ................... Resmi torenler nas1l kutlanmah .............. Halkcvleri ve muhbirligi te$vik ............... Ataturk ve kad1nlar ..................................... Mustafa Kemal ve askert darbe ...............
say1: 7. sayi:8, say1:9, say1:lO, say1: 11, say1: 12,
s.61-66 s.70-75 s. 73-78 s.84-88 s. 79-84 s.86-91
MURAT BELG.E, ABD'nin marifetleri ve
diinyay1 saran $Ovenizm dalgas1 .............. say1: 10, s.11-20 MURAT BELGE, l 990'lann ba$tnda dOnya panoramas• ....................................... say1: 11, s.9-18 lU;LGELER Moskova Yeni Sosyalistler Komitesi'nin ar;1klamas1 (Arbeiterkampf, sayi:31 l , 16.10.1989) ...................................................
say1:8, s.52
Yeni Forum'un kurulu$ bild.irisi (Frankfurter Rundschau, 13.9.1989) KiTAP ELESTiRiSi (Aktanm: Arbeiterkampf, No:311, • 16.10. 1989) ................................................ .. say1:9, s.42 TANIL BORA. Turk-i$ neden boyle? Demokratik Almanya Birle$ik Sol Teslimiyetten mucadeleye nas1l Platformu (Tagaszeitung 19.10.1989) degi$ecek? ...................................................... sa}'l:7, s.66-69 (Aktaran: Arbeiterkampf No:31 l , TANER AK<;AM. RudolfBahro okunmah.. say1:9, s.68-72 16.10.1989) ................................................... say1:9, s.43-44
'
VLADIMill PROPP FOLKLORUN YAPISI
LUIGI LOMBARDI-&\TBIANI BlR BA.$KALDIRI
KOLTORO OLAR.AK FOIJCT.OR ERIC .J. ROBSBAWM E~YALAR TANEll K<>CAK HALKOYUNLARI PlYASASI: • • • • • • • • • • • • • • •
GECM1$1 ve BUGONO' 'OZER1NE NOTLAR MUTLU OzrOll "HALKOYUNLARI"NDA KRlZ "Ye B"OFK DANS BIRlMl: KIRIZDEN COO$ lClN NOTLAR
Kirn bu Demokrat Hekimler Yepyeni bir Taf)ip Odas1 modeli (Jneriyoruz Yeni ]TO i~in yedi (Jneri Genf bir Tabip Odas1 lki ytlda bunlar da o/du lste (Jy/e bir yaz1 Doktor, doktor kolksana DKO'nde demokr<'.si ta17./ar1 uzerine Sa~ltk alan1nda m:tler ve devlet mUdahalesi Foto "$aka" Prof.Dr. Oencay Giirsoy'la slJyle$i Prof.Dr. $ahika YUksel'le slJyleyi OlJztepe SSK'da olanlar Haydi taramaya Hekifnler yargtlan1yor
CYNTRIA.J.NOVACKBEDENSELDEVtNlM
KOLTORELDlR
ME'rtN AND TORK KOYL'O' DANSLARI CRRISTOPHER BALLANTINB DENEYSEL
M'OZtGtN ESTETlGINE ooGRU ARTRUll L MANcREllt.Ell SES O'RETlMtNtN TEMELLERl 0ZERtNE ON1K1 DERS
BOGAziCl "ONivERstTESt FOim.OR KULiJBt) YAZl$MA ADUSl:
BoPD9 omv-n.i Folkl(ll' KulllbCl "tolkl<n doiru" o.p
DEMOKRAT HEKIM Y~YINLARI
'
vIKTI •••
IOI!$ BebC • t.tanbul •
•
•
•
•
•
EDENIMIZ IZIMDIR! • • INSEL ACIZE
K Yayinlan Kampanya ozel say1s1
Dag1t1m: -Cemmay dag1t1m, Cagaloglu - KadtrLKiiltiir Evi, $ahkulu Mah. ilk Belediye Cd. PIT yant No: 10/ 2 TiinelliST. Tel: 143 34 17
k
a
r
m
a
.r
x
Marx, genc;lik donemi boyunca, i~c;ilerin
s1cak devrimci mucadelesi
ic;inde dogrudan yeraldi.
â&#x20AC;˘
1848 yenilgisini izleyen yillarda Kapital uzerine c;al1~maya b~ladi. Bu arada¡ yazd1g1 Grundrisse, tarihi geli~meyi
â&#x20AC;˘
pratikten hareketle kavrayan
tarihi maddecilikle modem kapitalizmin i~leyi~ yasalann1n tahlili aras1nda bir kopru niteligi
Birikim
ta~1r.
Yay1nlar1'ndan
•
Robert Hayemann
SmualislBirlik Nisan·May1s say1s1 Birlik konusunun gecmf~inf ve geleceginl tarti~trlar ~gatay Anadol Kemal Anadol M.All Aybar Serhat Baysan MetJn t;ulhaoglu Zulfu Dicleli Orlian Dilber Tank Ziya Ekinci Ya~ar Yigit Gencay Gursoy • Salm Koc Orhan Kocak Ertugrul Kurkca Nall Satligan
VARIN Endustri Toplumu Yol Ayr1m1nda Ele~tiri ve Ger~ek Otopya
*
J. Stanislaw Lee .HAVIR '' Aforizmalar''
*
KOrf;at Bumin
Demokrasi Arayi~mda KENT
*
Ahmet Sipahioglu
KAVUNLU NATURMORT
* Pierre Clastres DEVLETE
TOPLUM
<;1k1yor
*
Oskar Anweiler
RUSVA'DA SOVYETLER 1905-1921
•
•
AnJNTl Ba~f\\USahip Sokak. No: 313 Cagaloglu·ls1anbul
Ca!}alo!}lu Ba~musahip Sokak 10/11 Ca!jalo!}lu/lst.
Telefon ve Fax: 527 03 99
KA~~I
..
ayr1nt1lar onemlidir!..
.
•
Master Plan Konusuncla nB Ba,kan1 Prof. Dr. Nusret Fitek lie Siyle'i •Master Plan • Bir Beige• Merakl1s1na Sag·~ur K1lavuzu I Do~. Dr. Caner Fidaner• B1rak1n1z Olsunler: Bir Sagl1k Politlkas1n1n Felsefesi I Prof. Dr. Cevdet Erdos! • Scigl1k Politikas1ncla Temel ilkeler ID~. Dr. Recep Akdur• ~agl1k Bak1m1ncla Nitellk Sorunu I Do~. Dr. \:agatay Guler • Tarama m1? Surveyans m1?/ Dr. Fiisun Sayek - Dr Umil Kartoglu • Yarg1lanan 'B~yaz. Eylem' ve Hastaya Yeterll Sure Ayr1lmas1/ Dr. Ata 'Soyer• Beyaz Eylemle1 ve Hukuk·Belge • ~ank1r1 Ill Orneglnde Tedavi Edicl Hlzmetrerde Birlnci Basamak Sagl1k Kuru· lutlar1n1n Verimlillginin Deperlendirilmesi I l?.r. Ali Siiha \:al1koglu -Dr. Ergiil Tun~bilek • Tam Sure Yasas1 Olay1 I Dr. Engin Tongu~ • Aslstan Egltaml ve Sires I Dr. Omer Tarim• Gun~~uz Turklye'slncle Pratlsyen Heklm K~m· dlr?I ~. Dr. Osmap Hayran • Ta,ra Hekimllginin Sorunlar1 ve Orgutlenme I Dr. Alper Ak~am • Heklmler 1,1n Sendlkala1mak Ille de Gerekll mi?I Y1ld1nm K~ • Sagl1k ..Hlzmetleri, Hekimlik Mesl!il ve Sencllka· latma I Prof Dr. Alpaslan l~1kl1 • Dunyacla Sagl1k Personelini.n Orgutlenme, Sendlkata,ma Orneklerl I Dr. Ate Soy~r.• Sagl1k Billmlerlnde Etik/ Prof. Dr. loanna Ku~uradi • ltkencenin T1bbi Yinleri / Dr.Ole Ved~I Rasmussen • DEGINMELER / 14 Mart'ta Ne Ol~u,tu? /Dr. Berna Arda • Angarya vo F1"a /Dr. Nuriye Ortayl1 • lnglltere'cle Doktorlar Partl Kurdu I Emil Edip Oymen • Klmyasal ..Hahlar1_n Etklleri ve Halep,e I Dr. Ahmet Demiray • Turklye'nin Sagl1k Slsteml Sorunu ve Baza ~izum 01.1erileri/ Dr. Ba~ol <;anPakan •Alie He~lmllgl: Necllr, Ne Degllcllr?I Dr. Siileyman Gorpelioglu •Intern Hekimllk:lf 1,incle Egltlm/lnt Dr. Mithat Bak1k
2.SAYI CIKTI •
DERGiMizi SADECE ABONE OLARAK EDiNEBiLiRSiNiZ. ABONE OLMAK i~iN: Abone bedeli olan 25.000. ll'yi Bilal Gune~ adma i~ Bankasi Ktz1loy ~ubesi 718177 veya Ziraat Bankasi M~rutiyet ~ubesi 885247-6 nolu hesaplardon birineyafinp alacag1mz dekontun fotokopi5ini bir mektupla birlikte M~rutiyet Caddesi 10/44 06640 BakanhklarAnkaro adresine gondermeniz yeterlidir.