B23 2

Page 1

A y l

1

h

sosyalist

h u l t u r

d e r g

MURAT BELGE

Prag'da bir toplantl dolay1s1yla sivil toplum TANER AK'AM Turkiye ve Korfez krizi CAN KOZANOCLU Me~ru mudafaa kanah isteriz! Sava~

AKDOCAN OZKAN

ve medyamn gor dedigi IGNACIO RAMONET

Cepheden uzak bir televizyon SERGE HALiMi Kamuflaj uniformah medyalar MUHAMMED M.MALiK Ortado~ c;at1~mas1 ic;in Kurdistan

HASAN SALAMEH Politik iktidar ve Suudi devleti iSMAiL SOYTEMiZ

Bir "insan Haklan. Parkl" dolayts1yla insan ve "hak"lan (1) GEQEN

AYIN,BIRIKIMI

Tur~t Ozal ve. politika

·

OMER LA<;INER Sava~ Sonras1 Ortadogu SINEMA SALiHA MERiH AKIN Rec;elci, tur~ucu ve fahi~e RESIMLI

GAYRIRESMI

TARIH

Ataturk ve tevazu DE01NMELER Kadmlan Seviyoruz • Sava~(c;t) uygarhg1m1z

MART 1991

2 '-'

6000 Tl

1

s

1



• ~

Ayltk sosyalist kultilr dergisi

MART 1991

3

G E C E N A'jiN B i R i K I M i Turgut Ozal ve politika QMER I..A<;:iNER

Sava$ sonras1 Onadogu

10 MURAT BELGE

Prag'da bir toplanu dolayiSlyla sivil toplum

16 TANER AK(:AM

Turkiye ve Korfez ktizi

25 CAN KOZANOGW

Me$ru mudafaa kanah isteriz!

30 AKDOGAN OZKAN Sava~

ve medyamn gor dedigi

34 UMiT KI VAN(:-ABDUll.AH ONAY

Fazilet - 1

35 IGNACIO RAMONET

Cepheden uzak bir televizyon

38

SERGE HALiMi

Kamuflaj uniformah medyalar

41

Fazilet - 2

42

M UHAMMED M.MAliK

Onadogu

<;:aU~mas1

ir;inde Kurdistan

48 HASAN SALAMEH

Politik iktidar ve Suudi devleti

61 ISMAiL SOYTEMIZ

Bir "insan Haklan Park!" dolayts•yla insan ve "hak"lan (I)

68

Fazilet - 3

69

S iN EMA SALiHA MERiH AKIN

Rer;elci,

tur~ucu

ve fahise

71 Fazilet - 4

RESiML i

72

GAYRIRESMi Ataturk ve ·tevazu

T ARiH

76

DEG i N ME L ER KADIN KULTUR EVi VE MOR (:ATI'DAN KADINLAR

Kadmlan seviy9ruz BULENT KAYA

Savas(<;!) uygarhg1mlz


Birikim Yaymcthk Ltd

Sirketi adtna sahibi: Y~leri Mudiini:

' Tasanm: Gorse! GOrse! Dllzenleme ve

Murat Beige Abdullah Onay Omit Ktvan,

ismail Abbas Serap Yegen Perka A.$. Ayhan Matbaaaltk Hurriyet Holding A.$.

Bilgisayar Uygulama: Yaptm:

Baslo: Dagmm:

Abo n e olmak iqin. a~aQ•da belirtilen abone be· delini, Blrlklm Limlttd $h1tttl'nln Pamukbank Turbe ~ 210233 No'lu. hesablna y8llrm8ntl: .... benl<a dekontu foto. kopisini, Blltin Yaytnllrt, ~y&IOiya caddesl, No:17-19/A, Sultanahmtt 3«00 Istanbul adresine gOndtrmeniz yeterlidir. Adln!ll, adrtsinizi, posta kodunuzu ve abone i~leminizin hangi say1dan ba~laya· caOm•ll•tfen bildiriniz. Abone bedtlleri :

Yurtiyi: Avrupa, OrtedoQu: Amerika: 45 $

70.000TL 40$ Avustralya: 45 $

Ek s I k s a y ' Ia r iqin ba~vuru adresleri: ISTANBUL: heti~im Krtabevi Klodfarer Cad. No.7 CaQaloOtu ANKARA: heti~im Kitabevi Selanik Cad. No.72/A KIZifay IZMIR: hetiQim K~abevi 859. Sok. No: 118, Zemin Kat, Konak

'

B

Birikim Yay1nlau KQr;UIIt) .tya c.d. No.17·19tA SJk If• mat~~

Ttl.5121134


G

E

9

E

N

T urgut Ozal'm kendisini cumhurba$kam se<;:tirttigi, Yiidmm Akbulut'u da Ba$bakan SC\-tigi gunlerde, ANAP ve Ozal iizerine Birikim'de <;:1kan yazrda, Ozal'm politikalan nm, gft<;:siizlukleri n hesabt iizerine omnuldugu belirtiliyordu. Burada Ozal'm herhangi bir te-?ebbuse giri$irken, bu i~i yapabilmem i<;:in gereken yetki ve siyasal giicilm var rm diye degil, bu i!,>i yapmama engel olabileceklerin ne gibi guc;suz!Ctkleri var ve bunlar onlann engel olma vas1flanm ne ol<;:ilde onleyebiliyor tarzmda ozetleyebilecegilniz bir yakla$1ma sahip olduguna i~aret ediliyordu. Bay Ozal, ~u i~i hangi gucilnc, yetkisine dayanarak yapmaya kalki$lyor diye sorup, cevabm t ancak bolilk por<;:ilk verebildigimiz her konuda, soruyu $U yukanda soylenenlere uygun hale getirdigimizde pekala doyurucu bir cevap bulabiliriz. Aynca boyle bakJldt~nda, Ozal'm falanca giri~iminin hangi amaca yonelik oldugu sorusuna da bir boyutuyla cevap bulmu$ oluruz. Ancak ~una da i$aret edilmelidir ki; guc;:siizlukler zemininde yliliitulen bir politika. politika

N.

y

A

R

8

eyleminin zaten ihlale meyilli oldugu ilke, deger, kural ve geleneklerin bftsbii.tiln ihlaline, smtdan ara~lar haline gelme<l tJ\m"''".. na s :r:o h"tt" bir Jv<>n-> .... - -... "' giderek keyfi.ligin egemen olmasma kap1y1 ardma kadar a~ar. Bu kaypak zeminde, en cambaz oyunculann "iktidar sarho~lu­ gu"na pek benzer bir tarz tutturmalan bir zontnluluk, ka<;tmlmazhk haline gelir. Bu neclenle de son bir ay ic;inde T.Ozal'm $ahs1yla ilgili olan iki spektakuler olay1 Semra Ozal'm ANAP istanbul il ba$kanhgma "aday'' olmast ve Talabani'nin Ankara'ya davet edilmesi- sadece, ardlanndaki -ilki ANAP'la, oteki TC devletiyle ilgili- politik hesap ve stratejilerin ne olabilecegi noktasmdan degerlendirmemek gerekir. Her ikisinde de Bay Ozal'm , &

,...., ,

~"

....

••

~._

't

ba~kalannm gii~suzlugunden

gil<; elde etmeye dayah politika

yonteminin

~imdiye

kadarki ba~anlanndan gelen bir "iktidar sarho$1ugu"nun cicldi etkileri var goziikmektedir. Elbette ki bu noktaya i~aret etmek, Bay Ozal'm her iki olayda da kendine gore bazt hesaplan, planlamalan olmadtgt anlamma gelmez. Nitekim Biri-

K

M

kim 'in Subat 1991 say1smda Ozal'm Irakh Kurt onderlerle dogrudan ili~kiye gec;:me, hatta pazarhk yapma imkanlan arayabilO?c-P.gini yazm1~. bu giri~imle­ rin gerisinde nastl bir hesabm, amacm yauyor olabilecegine deginmi$tik. S.Ozal'm ANAP ic;:inde fiilen devreye sokulmasmm da ardmda, elbette bir hesap, bir plan vardtr. Belirtelim ki S.Ozal'm $ahst, "cumhurba$kant C$i" olma 6zelligi bir yana btraklhrsa, bu hesabm dayandmldtguu tahmin ettigimiz verilerin hie; de gen;ek<;:i olmad1gt soylenemez. Bay Ozal "Kftrt sorunu"na ili$kin politikastm daha henuz sergil eme safl1asmda. Halk, kamuO)'U ve "ilgili"ler ~imdilik bu ucun ucun sergilenen "a<;:thm "t dikkatle izlemekte. Yakmda tavnlar belirlendiginde epey gtirillti.i kopacagt ve kolay kolay da dinmeyecegi gon11ecektir. S.Ozal olaymda ise gunlltti, hem de beklenmedik ~iddette kopmu$tur. T.Ozal ANAP i~inde hesapta olmayan gil<; ve kararhhkta bir engelle kar$Ila$ml~ ve t6kezlemi!?tir. Bunlar T.Ozal politikasmm

3


4

sonunun &t:ldigini belirten i~a­ retler midir? T.Ozal'm giiysuzlulderden iehine giic;: dev~irme yomemi aruk ~leyememekte midir? Her ik:i soruya da tam anlam•yla ve gonul rahathg•yla evet diyebilmek ic;:in, her ~yden once 6zal'm uzerinde at ko~tur­ dugu ulke politik zeminini olusturan elemanlann giiysiizliikler:inden stynlmaya ba(ilamalan gozlemlenebiliyor olmahd1r. Boyle bir olgu heniiz sozkonusu degildir. Ama buna ragmen S.Ozal olaymda ciddi olc;:ude tokezleyen, tokezletilen Ozal, hemen ardmdan ~u ciiretli ve "kural-dt$1" Kurtlerle pazarhk girisirn i nedeniyle de, kombine bir saldm kampanyastyla kar~tla(itrsa, ayakta kalmakta c;:ok zorlanacak demektir. Bu, Ozal'm arttk onlenemeyen dii$0~unii getirebilir. Bir sure sonra Ozal gitm.i(i, en azmdan rolunii yitirmi$ olabilir. Ama Ozal'm keyfilige varan bir politika yapma y6ntemini surdiirebildigi zemin boylece degismis olmayacakur. <;unku Ozal neden degil bir sonu<;, o zeminin bir uliiniidiir. Az once de belirtildigi Ozre Ozal'm bu son ik.i te(iebbiisiinde de, kendi ic;:inde bir manugt, anla(itlabilir hesab1 olan ciddi planlann yamstra, bir rur iktidar sarho$lugundan gelen hayret ver:ici bir keyfilik dozu yanyanadtr. Bu keyfiligin sozkonusu gir:isimler:ine verdigi bic;;im, ger:ideki hesab1 yiiriitememesinin bashca engeli oluverm i~tir. Ozellikle Kurt sorunu ile ilgili gir:isimde bu apaylk goriilebilmektedir. ilk tepkiler derlendiginde onaya <;tkan durum ~oyl edi r ki: Tiirk.iye'nin resmi siyasal diizeninin bashca aktorlerinin hemen tiimii bu son te?ebbiisunde Ozal'm kar$tSmdadtr. Ozal, bunlann kar~tsmda "Kurt

sorunu"nu yeni ba$tan dii$ilnmek, "eski yOziim"u soyle ya da boyle, ama epeyce ciddi okekli bic;:imde d egi~tinnek gerektigini ifade eden, bu anlamda cesur bir tavir gostennektedir. En azmdan, cumhurba$kam konumuyla yapllgt bu konudaki ilk giri$imleriyle bir tabuyu ytkml$ degilse bile, kokten silkelemi$tir. Bunun etki ve yankilan gelecekte daha da belirgin bi<;imde hissedilecektir. Ozal'm "Kurt sorunu" ile ilgili politikas1 bir dizi karanhk hesab1, c;:tkar ve kullanma taktikler:ini ic;;er:iyor olabilir ve mutlaka da oyledir. Kulturel 6zerklikten baslaytp federasyonlara kadar uzanan bir )'lgm projenin onahga sahndtgt bu havada Ozal, Kiinler:i kaptldtklan. iyimserlikten pi$man edecek soguk bir hesabm, oyunun pesinde de olabi lir. Kurt sorunuyla ilgili statiikonun surdiirulmesinden yana olanlan bir yana btrak1rsak, bu sorunun yeni ba?tan ele ahnmas•m isteme noktasmda birlesen c;-.e~itli egilimlerden olu~an yelpaze; bir yandan Ozal'm hangi karanhk niyetlerle bu sorunu kurcaladtgtm de~ifre etmeye yahsuken, bir yandan da -Ozal'm aytJ~ kap1 arahgmdan- )'lllardtr savunageldigi ~oziim kahplanm tekrarlama)'l siirdiiriirse ~ok ciddi bir imkam -deyim yerindeyse- heba etm i~ olur. Sozkonusu imkan, Ozal Kurt sorununu telaffuz etti diye dogmamt?tlr. Dogu-Bau ger:iliminin sona er:i~i ve Korfez sava~tyla kendini duyuran, Ortadogu ve Batt Asya'daki "yeni bir diinya" aray 1~ma yonelik derin kitlesel hareket potansiyeller:inin ktmtldamaya ba$lamast gibi tar:ihsel bir olgu ve iht:iyacm geregidir. "Kiirt sorunu"nu bu ~apta bir ~erc;evenin i<;inde du:_;i.i nmek, dola}'lstyla da bolgeni n tum

halklanm milli devletli olup olmadtklan na bakmakstzm "sorun"lu olarak addedip, orrak bir arayts ufkuna davet edecek motivasyonlan yaratabilmek. Bolgenin gelecegine geryekten seslenebilecek, orada etkili ve belirleyici olabilecek saghkh tek yaklastm, goliinl1rdeki tum handikaplanna ragmen ancak bu nitelikte olabilir. Bu cesaret, ozguven ve gUcllll yeterince varolup olmadtgmt onilmiizdeki aylarda gorebilecegiz. Bu arada T.Ozal, TC devlet gelencklerini <:igneyip, "devlet"i, ba~hca resmf siyasal giiyleri, hatta bizzat partisini dt~ta tutup, dar bir ek.iple resmi devlet politikasma aykm islere yeltenmekle <;izmey:i pek a$ttgtndan 6turii, herhalde yayhm ate~ine tutulacaknr. ~in i At\JAP'a il ba~kam yapmak gibi, yine teamulde yeri olmayan bir te~ebbiiste bulundugu ic;;in zaten ba$lanu~ olan yayhm ate~leri bu ikincisiyle de birle~ip iyice yogu nla~cakur. Ozal, ~imdiye kadar ba~kalan­ mn gD.c;;suzluklerinden oturii geregince sahiplenemedikleri, bo~ btrakuklan, dolaytstyla yeterinee tepki gosteremeyecekleri alanlarda gir:i~i mle r ba~lata ­ rak, hem giindemi belirlemeyi hem de "is bitir:ici" stfaum kazanma)'l basard1. Ancak su son iki tesebbl:siinde de karstsma aldtklannm en giic;;sCtz olduklan alanlara degil, aksine neredeyse varolu?iannm dayanagt alan noktalara el atu , oralarda is c;;evi.nneye kalkisn. ANAP ic;;indeki "muhafazak1ir" denilen kanadt, astl gt:icunC1 aldtgt orgiit biinyesinde gerilemeye zorlad1. Ozal, ANAP'm seymen k.itlesindek.i "muhafazakar" oy oramnm, pani orgiirundeki muhafazakar agtrhgm epey alnnda oldugu ve part:inin kendine c;;ekebilecegi oylann arnk "dinciBirikim2 3/Mart 1 991


muhafazakar" kesimlerden gelmeyecegi tespitiyle orgCtt i<;i bir operasyon karan alrnt$ olabilir. ANAP'h muha(azakarlann sicilleri de asJI kaynaklanna (Refah Partisi) donemeyecek derecede y1iklu oldugu i<;in, can damarlanna yonelik olmasma ragmen bu operasyona boyun egeceklerine kesin gozuyle bakm t~ olabilir. Ama hesab1 tutmamt$, S.Ozal'm puro dumanlan arkasmda toplanmt$ eski fa~ist ve menfaat gruplan kannasm1 "liberal-laik" diye lanse eden kamuoyu olu~turucu mekanizmalann yogun gayretine ragmen, "muhafazakar" denilenl~r T.Ozal ve S.Ozal'a act bir fiyasko tattlmlt~lardtr. ANAP'ta aralar yeniden duzelebilir, ama "buyu" bozulmu~. Ozal yontemleri tokezlemi~ zaten yapt~tmna olan vazo <;atlarnt$tlr. Bundan b<>yle ANAP'ta her an ciddile~ebilecek bir i<; hesapla~maya haztr ortam var olacakur. Kun sorunuyla ilgili giri~i足 minde durumu daha da "vahim"dir. Gerek "devlet"in gerek SHP ve DYP'nin bu sorunda statukoyu kararhhkla savunamayacak olmalanndan gelen gli<;sCtzluklerini hesap ederek T.Ozal, KCtrtlere ve s6zCt edilen diizen partilerine oy veren stradan vatanda$lar kitlesine dogrudan hitap ederek, orglitsCtz, ama geni~ bir kitle destegini ardma alarak bu i~e soyunma)'l kurgulamt~ goziikmektedir. Ger<;ekten de, Ozal'm basmda ve ozellikle televizyonun ozel programlannda konuyla ilgili soylediklerini, oy verdikleri partiler ne olursa olsun hayli geni~ bir vatanda$ toplulugu makul kaf$tlayabilir. Bu insanlar DYP ve SHP sozculeri ve bir lostm basm tarafmdan -"devlet"in destegine de sahip oldugu ima edilen- bir

anti-Ozal kampanyast ba~lau足 hrsa en azmdan bu konuda Ozal'a sahip <;tkma egilimi de duyabilirler. Oysa Ozal, ne bu egilimi kendisi ic;:in gu<; haline getirebilecek mekanizmaya sahiptir (ANAP ic;:inde Ozal'm sozkonUSU giri~imleri kar$1Smda ciddi ve geni$ bir huzursuzluk haliyle dogmu~tur ve Ozal kendi "liberal"lerine ozellikle bu konuda asia gCtvenemeyecegini biliyor olmahdtr) ne de o egilimin kendiliginden harekete gecmesini ister. Oyle anla$Jhyor ki, Ozal, sozkonusu kitle destegi-

Sav~

nin, bu destek fikrini zihinletinin bir k6$esine yazmastm ve bu destegi , omegin cumhurba$kamnm halk tarafmdan secilecegi muhtemel bir se~imde Ozal'a vetilecek oya tahvil etmesini istemekte, bu hesabt kurmaktadtr. Ama once ~u iki koldan gelen yayltm ate~ini hafifletebilmesi gerekir. "kerde" bunun yolunu bulmast hayli zor, ama mart sonunda ABD'ye gidecek 0\an Ozal'1 ABD'liler ici bo~ olsa da suslu bir hediye paketi ile yoiJarlarsa, Ozal ~u steak ilkbahan pekala atlatabilir.

-sonrasl Ortadogu

K orfez krizinin dunyamn i<;ine girdigi yeni d6nemin ko~ullan ve atmosferi baglammda ortaya <;tkan ilk 6nemli, kapsamh sorun oldugu ba~mdan beri soylendi. Dola)'lsiyla kriz surecinin <;e$itli safhalannm ya~anma ve algtlanma tarzt, y6netici ve yonlendirici aygttlar ve halklar duzeyinde ahnan tav1rlann 6zellikleri, en azmdan orta vadede, bu "yeni donem"in ba$hca karakteristikleri hakkmda dikkate deger ipuc;:lan verecekti. Nitekim oyle de oldu, ama burun bunlar ~u anda ola)'ln asker! g6n1nn1 ve sonu<;lannm perdesi alnnda pek se<;ilememektedir. Bunun herhalde ilk nedeni, sava~m korkulan 6\<;t.i.de mCtthi~ dogal ve insani )'lktmlar meydana gelmeksizin sonuc;:lanmt~ olmastdu. Her ne kadar lrak'm asker, si..,'ii 200 bine yakm olu verdigi, y(izbinlercesinin yaralandtgt, sanayii ve ula$1ID altyaptsmm parampar<;a edildigi biliniyor ise de, bu nihayet sava$ 6ncesinde yaptlan

zayiat tahminlerinin yamnda hayli kii~iik kalmaktadtr. Ote yandan diinya kamuoyunun ezici <;ogunlugu, lrak'm "cezalandmlmast" talebi yontmde olu~mu~-olu$turulmu~ oldugu i<;in, zayiaun derecesini ol<;ecek gozler astl olarak "muttefik" kuvvetlerin ugrayacagi ka)'lplara, Irak dt~mdaki dogal zenginliklerin tahribattna <;evrilmi~ti . Onbinlerle saytlacak olu vermeyi goze aldtgt soylenen "mCtttefikler"in, 200'ii bile bulmayan olii vererek "zafer"i kazanrnl$ olmalan ve bunun yamstra petrol yataklannm ciddi bir zarara ugramamt~ olu~u. kimyasal ve biyolojik silahlann da kullamlmayi~l, ortada adeta "i~"in tereyagmdan lol c;:ekercesine "temiz" halledildigi gibi bir hava yarato. Bu hava, o denli etkili ve herkes o denli bu hava)'l solumak istemektedir ki, lrak teslim olab neredeyse iki hafta gec;:mi~ olmasma ragmen, 200 bin 6\Ct venni~ maglup Irak halkmm hali nastldtr diyen, sozii edilir Bi r i kim23/ M8tl199 1

5


6

bir insani ilgi gosterisi bile yoktur ortada. Maglup lrak'a ka~1 bu tutumda, sadece maglubiyetin faturas1 bir yamyla da boyledir denmekle yetinilmeyecek bir ba$ka unsur daha sozkonusudur. 0 da Irak'm ozellikle kara sava$mda gosterdigi performansla ilgilidir. Aylard1r, sonuc;ta muttefiklere yenilse bile kok soktiirecek bir ordu olarak propaganda edilen lrak ordusu, olU$turulan bu efsane kaf$1Stnda pek gudi.ik kalan bir direnme gen;ek1e$tirebilmi~ , Kuveyt'i bozgun halinde terketmi$tir. Dolay•s•yla ~imdi Irak'a ugrad1g1 onca hasara, verdigi yiizbinlerce oluye ragmen rnerhametle degil ktt<;umsemeyle bakan kamuoyu, onu "kahramanca yenilmedigi" i<;:in, yani "mtlttellkler"e giinlerce d ayamp agtr zayiatlar verdiremedigi, kendisi de "son neferine kadar" denilecek bic;imdc 6liime haz1r sava~ma­ d•g• i<;:in adeta ay•plamaktadlr. Televizyonlar, gazeteler, 6nune gelen her "Bauh"ya teslim olmak ic;in <;npman, teslim oldugu ABD'li askerlerin postallanna yuz suren Irakhlann haber ve goriinrulerini ya)'lmla)'lp, zillet halinde maglup lrak imaj1m yerle~tirmek ve peki~tir­ mek i<;:in ozel bir <;aba da gosterdiler. Bu imajm Arap halklannda bir utanc; duygusu olu~turmas1 herhalde amac;lanmt~tl ve galiba ~imdilik ba$anya da u la$liml~Ur. Oyle goninmektedir ki; Irak'm yenilgisi degil de boyle yenilmesi , Korfez krizi dolay1mmda ruhunu, rum varhgm1 silkeleyip sarsacak bir trajediyi y<l$amaya hazlrlanml~ Arap h alklanmn rum duyarhhk kanallanna bir okac; gibi oturmu$tur. Korfezde kara sava~1 b3$laymcaya kadar Arap h alkJanmn giderek geni$leyen bir kesiminin a<;1k<;a ya$ad1gt endi$e, gurur ve CO$ku

dolu h ava, Irak kara o rdusunun klsa surede yenilgiye ugramas•yla yerini bir bozgun sonrast sessizligine buakm1~nr. Milliyetc;iligin ve millidevletlerin tarih sahnesine c;•kUgt donemden beri tum dunyada, milliyetc;i bir aktm ve milli devlet olu$tunnak, bunlara kaynakltk edecek bir milli kimlik ve gurur du ygusu yaratmak isteyen herkes, asker1 zaferlere, o olmazsa "kahramanca direni~ hareketleri"ne zonmluluk derecesinde ihtiyac; duymu~lard1r. Bilinen tiim milletlerin, resmt millet ideolojilerinin istisnastz tumi.inde "vatanda~"lann bu "zafer"ler veya "milli d ireni~"­ Ierle "milli kimligi"ni kavramas1 ozel!ik!e istenir. lrak ve Saddam Hiiscyin, <;:agda~ Arap milliyet~iliginin Onadogu boigesinde one ~1kttg1 son elli y•ldan beri giderek daha fazla ihtiyaCJm duydugu o "zafer"i kazanacak, o susuzlugu giderecek gibi gonindu, oyle alg•landL Beklenen hie; ~uphesiz Irak'm kaJ?ISmda saf iuiwu~ dunyanm en modem ve gC1<;lii sava$ ayg1t1m Ihlen yenmesi degildi. Ancak olaganiistu hayal giicli sahipleli aske1i bir kapt~­ madan Irak'm galip <;•kacagtna ihtimal verebilirdi. Ger~i Saddam Htiseyin'in agzmdan lrak yonetimi, zafeli kazanacak.lanm ilan etmekte, bu da birc;ok insanda Irak'm elinde olaganustu etkili bilinmedik bir asken kozun varoldugu ihtimalini du$11ndiinmekteydi. Ve bu dii$unce, son ana kadar giderek giic;ten du$mesine ragmen, ozellikle b6lge Araplanmn zihninde, b~klentisinde canhhgmt korudu. Kendisini, kat$IStnda saf tutmu~ giic;lerle asker! baklmdan ba~edebilir gibi sunarak lrak y6netimi, ozellikle bolge Arap halkJanmn o zafer bekJentisini alabildigine kabanmaya c;ah$tl.

15 Ocak'm az oncesinde Kuveyt'tcn k1smen c;ekilmi~ olsaydt bile, bu beklentiyi yeterince do yurmu~ olabilecekken bunu ya pmad1 (veya yapamad1). Dola)'lstyla kara sava$1 ba~la­ )'lp, ilk iki giin saldtrganlan ''sinekler gibi" o ldurdiiklerini soyledikten sonra Kuveyt'ten c;eki lmeyi kabul ettigini ilan etmesi, ugrad1g1 bozgunu kamufle edemedigi gibi, Arap kitleleri nezdindc kabanng1 zafer beklentisi oranmda manevi bir y1k1m da yaram Arap diinyasma bir ki~ilik, bir kirnlik kazand1rmak iddias1yla one c;tkan Arap milliyet~iligi ak1m1, lrak'taki son hamlesiyle birli kte arnk tiim ~ansm1 yitirmi~ olmaktadu. 0 kimlik ve ki~ilik ihtiyac1 hal!i vardtr, ama bunu kar~Ilayacak, bic;imlendirecek ve yonlendirecek aklm arnk "milliyetc;i " karakterde olmayacakur. Ortadogu'da ve tum Arap dunyasmda dinamigini milliyetc;i aklmlardan alan ~u ana kadarki don em kapanml~ tlr.

Burava kadar sovlenenlerden. ' ' . eger lrak yonetimi ve Saddam daha "ak1lCJ" bir politika izleyebilseydi, Korfez kriziyle Arap milliyet<;:iligi doneminin kapanmak ~oyle dursu n, yepyeni bir htz ve etkinlik kazanabilecegi gibi bir yargtya vanlabilir. Hatta $0yle bir kam savunuluyormu$ gibi de dii$Liniilebilir: Eger lrak ordusu "kahramanca" c;arpl$lp da yenilseydi, Arap milliyet<;:i aklmlara gii<;:lii bir ivme kazandtrnU$ o lurdu. Evet, 6mimuzdeki birka<;: )'llhk do nem ic;in mGmkiindu bu. Eger Irak yonetimi ve Saddam • tum hand ikaplanna. ~irkin sicillerine ragmen, ozellikle Onad ogu bolgesi Araplan nezdinde prestijlerinin dorukta oldugu ocak a)'l ortalannda "$erefiyle geri c;ekilebilir", boylece halklanna zafer duygusuna pek yakln Birikim 23/ Mart 1991


i

bir hava tattlrabilirdi. Ancak ~u noktayt da onemle gozoniinde tutrnak gerekir: Eger bu yap!labilseydi, Arap halklannda ol~acak d ii~unii~ ve ruh hali sadece ~eklen "milliyetc;i" goriinebilecek, ic;erigi 'ise ~u anda Arap diinyasmm kimlik arayt$ma seslenen her tflr akirnm hucumuyla -i<; hesapl~ma­ lan kac;Imlmaz lalan- bir kan~tm olabilecekti. Zaten Irak yOnetimi ve Saddarn da lehlerine bir hava yaratabilmek i<;in soy Arap milliyetc;iligine Ozgu laik temalardan ziyade, daha evrensel karakterdeki "dinler arast c;an~ma"mn ve ..zenginyoksul, ezen-ezilen uluslar aynmma dayah "Oc;uncu Dunyact" soylemin temalanm One pkarmaya c;ah~ml~U. 0 nedenle de Irak dt~mdaki Arap ve Mushlman halklar arasmdaki "Irak yanhst" aktmm ba~ml cekenler asd olarak, soylemlerine "Uc;iincii Di.inyact"hgm temalanm da yediren islamc1 hareketler oldu. 6n safta olmasma ragmen lrak halkmm, en azmdan Arap c;ogunlugun, y6neticilerince yaptlan bu co~turrna kampanyasma can-1 gOnulden kaulmadtgt b~mdan beri gozlernlenebiliyordu. itiraz edilmiyor, ama "oncii bir halk"m co~kusu da gorulmuyordu. Strf lrak Araplan a~1smdan baktld1gtnda bile, o kampanyamn inandmct, cezbedici olamamasmm anla~thr nedenleri vard1 c;i.inku. Sekiz ytl iran'daki islami devrime kar~1 Miisluman kimliklerini bir yana koyup Arap kimliklerini dii~ii­ nerek sava$rnalan istenen lrakh Sii Araplar, boylece Sunni Araplarla yanyana mezhepda~lan iranhlan "di.i~man" yerine koymaya zorlandtlar. Kendilerini Musluman ve Sii saydtklan oranda bu sava~ nedeniyle kendi kendileriyle c;eli~tile r. Yonetim ac;1smdan ise bir

c;eli~ki

sOzkonusu de~ildi. Oncelikle Arap ve laiktiler. Dint -Sii- ve "Oteki millet"ten olanlarla c;a~malan "de>gal"dt. Ama ~imdi Korfez krizi nedeniyle en genelde bir din c;an~rnast sOylemini, hatta anti-emperyalist "0c;uncu Dunyact" sOylemi kullanmaya b~lad1klannda, hem $imdiye kadar kullandtklan laik-milliyet~i s6ylemle hem de iran'la yapuklan sav~ ger~e­ giyle ~eli~mi~ oluyorlarch. Si.inni ya da Sii Irak Arap hallo ic;in bu yeni soylem dint ideolojilerine uygun dii$Se bile, daha izleri heniiz taze olan iran'la sava~ "pratik"leriyle r;eli~rnek­ teydi. Bu nedenle de sOzkonusu c;eli~kiyi kendilerine ya~tan Baas yonetiminin ardmdan yiiri.ime giic; ve ~evkleti sm1rhyd1. Kuveyt'in i~gal ve ilhaktna ideolojik ve psikolojik olarak ' haz1rlanmamt$ olsalar da, kendileri i<;in bir olc;ude emrivaki gibi gelen bu eylemi anla$Ihr nedenlerle benimsediler. Ama bu, Saddam'm din ve "Oc;cmcu Dunyact"ltgt alelacele eklemlemi~ soylevleriyle kendisi arasmda tutarh bir bag kurabilen, kendisini 0 soylevlerde ifade edilen misyonu hakktyla ustlenebilecek gibi gOren bir halkin benimsernesi degildi. 0 yllzden de hie; hesapta olmayan derecede agtr, siirekli ve uzun bir bombard1man sureci ya~amanm etkisiyle o igreti duran misyon stvast parc;alandJ. Onunla birlikte Saddam -Baas- diktatOrh1guniin son noktaya kadar gerilmi~ denetim ipleri de gen i~ olc;ude koptu. Su anda bombardtman alunda sokulduklan st~haklardan c;1kan Irakl1 ki tleler, sadece ilzerlerindeki ytkmu parc;alanm degil, yon'!timin ilzerlerine giydirdigi ideolojik kimlik yapmustm da silkelemektedirler. Simdi artlk kendilerini bizzat nastl hissediyorlarsa oyledirler. Kurt

azmhga zaten seslenmeyen, Araphk bilincinin kullanabildigi her ~eyi seferber ederek ~~iril­ m~ bu son hamlenin de bozgunla sonu~lanmastyla Irak, etnik, mezhepsel ve bOlgesel kimliklerin ~ne ~tkngt bir altil.st olu~ dOnernine girrn~tir. Saddarn'h ve onsuz Baas yonetimi, muhaliflere birtalam tavizler vererek "dllzen"i yeniden saglayabilir. Bumu st1rtU.lrn~ ve sav~ tazminatlannm Oksesine yannlmt~ bir -Irak'm bOlgedeki rum devletlerin i~ine geldigi unutulrnamahdtr. ABD ve muttefiklerinin, Saddarn mutlaka devrilmelidir tezindeh vazge~meleri sebepsiz degildir. 0 tez sav~tan yenik, ama itiban pek az zedelenrni~ bic;imde ~tkabilecek bir lrak yonetimi ve Saddam i~in ge~erliydi. Kald1 ki bu tezin kamuoyuna a~tklanan gerek~esi, ger~ek

amac1 yansitrnamaktadJr. Denildi ki "Muttefikler", Irak'm "dunyanm b~inci :g11cu" durumunda olan sava~ makinesini tarnamen kumak istemektedirler ve b.oylece de Irak'm b6lge iizerinde tehdit edici bir gii<; olarak kalmastm onlemi~ olacaklardtr. Hava bombard1mammn sav~ tarihinde _gorulmemi~ olc;ude uzun ve yogun olu~unu da bu gerekc;eyle izah ediyorlard1. Oysa, oyle samyoruz ki, eget .Irak "muttefikler"e yine bu kadar az zayiat verdiren, ama onlara c;ok daha uzun suren bir direni~ gOsterip, aym kaytplarla duzenli olarak Kuveyt'i terkedebilmi~ olsaydt ve bu durumda mutareke yaptlsaydt, bu "Muttefikler"in asla "i~i"ne gelmezdi. <::unku bu durumda "sava~ makinesi" ag.r bic;imde tahrip olmu~. ama bOlge Arap halklan nezdinde kazandtgl prestiji onlara verdigi "moral"i koruyan bir lrak varolacakn. "Muttefikler"in asli siyasal amact ise, "lrak sava~ makine-

7


si"ni de~il. i$te bu prestij ve morali tahrip edebilmekti. Sava~m

8

planlanmast,

yiirlitiilu~ tarzl

tamamen bu siyasal amayla uyarh idi. "Sava$ siyasetin 'b a$ka vasttalarla' surdun1lmesidir" 6zdeyi$ini bu kadar dogrulayan bir omek galiba enderdir. Gudulen siyaset, bu sava$m neredeyse en "teknik" yanlanna bile ince bir titizlikle yedirilmi$ti. ilgin~tir ki sava$m teknik klsnuyla siyasal amay ili$kisi, olay esnasmda sadece Irak'm yapnklanyla ilgili olarak konu$uldu. lrak'm israil'e atugt fiizelerin "Muttefikler"arast dayanl$mayt bozmak gibi bir siyasal amaca yonelik oldu~u ve yine Irak'm Suudi Arabistan'm Hafci kasabasma yapn&I akmm, ulke iyinde dayanma azmini yiikseltmek, dunya kamuoyunda sava$tn yetin ve kanh ge~ecegi kams1m gUylendirerek ban$ yoniinde egilimleri harekete geyirmek gibi siyasal ama~lar ta$1d1g1 one suruldu. Bunlar $iiphesiz yanh$ degildi, ama ote yandan omegin "Muttdikler"in hava bombard1mamm "normal" ol~uleri kat be kat a$an tarzda surdunneleri olgusu sadece askerf gerek~elerle a~lk­ lamyor, burada ozel bir siyasal ama~tan sOz edilmiyordu. Siyasal denilebilecek tek gerekc;e, ABD yonetiminin ulke i~i kamuoyunu gozeterek, harekatm miimkiin en az saytda Amerikan c;ocugu zayianyla sonuc;landmfmasmt istedigi $eklindeydi. Bununla s1rf ABD kamuoyuna degil, tum dunyaya da "insanma deger ve o nem veren" bir ABD portresi ~iziliyor, boyIeee bilhassa Korfez denildiginde akla gelen ABD'nin petrol ve c;1kar hesaplanyla karannt$ ylizune ."insani" bir hava piiskurtO.lmii$ olu)'ordu. Bu havanm etkili olabilmesi i~in Irak askerf g11cO.nun iirkutiicii

boyutta oldugu fikrinin 3$1lanml$ olmas1 $artn. Aylar oncesind t:n beri yap1lan ve irak'm dun yamn be$inci -kimilerine goreyse dorduncu- buyiik asken guciine sahip oldugu yolundaki propaganda bu $3rtl yeterince saglamt$0. Bu, "dunyanm b e$inci askerf gCtcu"min, yeterli donammdan yoksun iran ordusu onundeki performansl, yururlukteki abartma kampanyasmm tozu dumam ic;inde unutulup gidiyordu. "Kuveyt'i kurtanna" operasyonuna salt askerf, teknik bir sorun olarak bakan bir uzman, kara sava$1 6ncesi bombardtmamn en fazla bir hafta, bilemediniz on-onbe~ gun. sunnesi gerektigini soyler. Bu sava~ta da rahathkla soylenebilir ki, ononbe$ gCtnluk bombard1mandan sonra askerf baklmdan istenen sonuc;lar saglan·ml$0. Hemen ardmdan kara harekan ba$laulsaydl, lrak ordusu yine aym surede degilse bile "Muttefik ler"e ancak aym zayiau verdirerek yenilrni~ olurdu. Ama bu · benimsedigi b ir amac;, hatta bir • misyon ugruna sava$n&I du~uncesini koruyan, kendi gil~ ve yeteneklerinden ku~kuya kapllmarni$ bir ordunun, gorevini e~den geldigince yapm1~ o ldugu d uygusuyla ya~adtgJ. bir yenilgi olurdu. lrak halla ic;in de aym $eyler sozkon usudur. Ancak, daha az say1da Arnerikan ~ocuguna malolsa da istenen lrak'm boyle yenilmesi degildir. 0 nedenle de salt askeri zafer a~1smdan bak1ld1&1nda gereksiz gorulecek olan ilk be~-on gCtnden sonraki bombardlman, Jrak'm yenilgisinin amac;lanan tipte bir yenilgi olmas1 ic;in surd urulmli$tiir. ilk be$-On gCtnluk bombardlmandan sonraki fastlda, lrak a,s kerf gucumin maddi ktsmma sozii edilir ek kay1plar verdirildigini, boyle bir "yarar"m gozetildigini

sanm1yoruz. Hatta bunlann Irak ordusunun sava$ma, direnme azmini t5rp0lemek gibi askert moralle ili$kili bir gayeye bizmet ertigi tezi bile klsmen gec;erlidir. C:unkii bunlan da tefenuat, yan sonuc;lar gibi telakki edecek ana amac;, Irak ordusu ve halkim mumkun en dar kapsamli bir varolu~ kaygtsma suruklendigi bir du~unce ve davram$ haline itmektir. T arihin belki de en agtr bombardlmamm adeta ba~1 e lleri arasmda buzulmu~ gunlerce ya~ayan lrak ordusu ve halki, b u haliyle bombard1 man oncesi havasmt ktyasladJgtnda herhalde once ac1 act giiliiyor, sonra o acizlik duygusunu hissediyor ve bir sure sonra da kendisine butiin bunlan ya~atan kaf$1Stndaki aman vennez gCtce sessiz bir tOvbekarhk da yuklu bir korku ve saygt kan$lffil ruh haliyle teslime hazulamyordu. "Dunyanm be$inci asken gucu", birinci guce, aralannda don basamak oldugu $eklinde bir bilgi ve "tecrube"nin duygusuyla degil, aralannda yerle gok arasmdaki farka benzer b ir $CY oldugu gibi bir "ikna edilme" havasmda teslim oldu. insan yenebilecekken yenildigi birin e dli$man olmay1 surdutii.r. Haddini a~an bir iddiay~ asia ba~edemeyecegi birine kaf$1, o na ragmen ileri sunnfl$, bunun i~in ugra$mi~ biri kaf$1smdakinin ~amanyla "kendine geldiginde", yiizfmu kJzartan sadece yedigi $amar degildir, yaptt&l densizlikten duydugu "mahcubiyer"in payt biraz daha fazlad1r. Teslim olan lrak bu haldedir. Ama bu sonuc;: bile gudulen siyasal amacm sadece bir ktsm1d1r. "Muttefikler"in·· ana govdesini olu~turan "Banltlar" ve onctt gu~ ABD, Korfez sava~1 uzerinden dogrudan tum "Guney" dunyasma, dolayh ola8irikim 23/ Mart 1991


rak da Kuzey'in, "Bau"nm halklanna onumCtzdeki donemi nastl alg!lamak gerektigini bildiren bir mesaj ileuni~ ve ilk sonw;:lara bakthrsa bekledigi, arzu ettigi cevab1 da almt:?tlr. Bu mesaj, sava~m yiiriitulu~ tarzma yedirilmi~, "naklen yaym" perdesinde olu!?tumlan sava$ imaj1yla da iletilmi!?tir. Sava$tn geleneksel olarak akla ilk gelen bogu$an insanlar imajt, burada ilk kez yerini ~arpt~an aletler imajma bJrakll1l!?tlr. Patriot'lar Scud'larla ~arp1~mt$, tank avcJSJ u~aklar tanklarla dogli$mCt~ ve daha sava!? ba!?lamadan once insanlar, bu aletleri kullanacak insanlann maharet ve sava$~t hk ozelliklerini dii!?Ctnmeye degil, aletlerin performanslanm k.tyaslamaya ah~tmlmt$lardtr. insanlar aletlerinin bir par~as1 olarak onlann prospektuslerine bakilarak onceden okunabilecek kaderlerini payla~mt$, galip, maglup, imha eden veya edilen olmu~­ lardir. Yi"trutulen harekaun ve verilen zayiaun aletler bazmda hesaplamp ifade edilmesi, basit bir kestirmeden kon~ma tam degil, insanlara "sava~" . "sava$mak" dedikleri ~eyleri aruk ne tur bir $CY olarak anlamalan gerektigi yolunda bir derstir. Aynca ogrenilmelidir ki, aruk sava$ derken kasdetmemiz gereken, bu aletler kap•~ma­ smda daha geri bir teknolojinin urunu olan, en ufak bir ku$kuya yer vermeyecek bi~imde yenilmeye mahkumdur. Korfezdeki ABO sava$ gOsterisi bunu en etkileyici bi<;imde kamtlamt~lr ve bu kamtlama tam olsun diye dii$t1nulmll$ ve 6yle duzenlenmi$tir. ihti$amJ zihinlere kazmsm diye sliresi uzaulan panay1rlarda oldugu gibi, Korfez sava$tmn bu bombard1man safhast da ''gene! yarar'' gozetilerek uzaulmt$, bir super teknoloji ve usn1n aletler sergisi cereyan

ediyormu!?<;asma sunulmu$tur. Elbette ki biraz du~un i:tlurse "mli!?teriler"in ahm $Cvkini ktrabilecek bir sergidir bu. C:unkii. gostere gostere imha edilen lrak, "Guney" dunyasmm en ileri dii.zeyde ahmlar yapabilmi$ ulkesidir. lrak'm aynasmda, "Guney"li potansiyel mu~teri ler, ne kadar zengin, "list raflardan" ahm yapmt$ olurlarsa olsunlar, "uretici-saucJ"lann kar:?tsmda ne hale dll$ebileceklerini gormu~­ lerdir. Dlinyamn en birinci mO$terisi, sann almakla sancJlardan ancak bir k.J.ymtk koparabilecek guce eri~ebildigini gostermistir. Bu, ozellikle ABO i~in, ama dolayh olarak tum Kuzey halklan i<;in de gec;erli olan "Vietnam sendromu"ndan kunulma anlamma geliyor. Oyle degcrlendirildi. (:unku orada da silah teknolojileri ve guc;leri arasmda, lrak-ABO arasmda oldugu kadar derece farkt olan glic;ler ~arpl~­ ffil~tl. ama yenilen daha ustiin olana sahip ABO olmu~tu . Ancak 6zenle belinilmeyen bir nokta var: Orada iki devlet glicu degil, bir devlet glicuyle halk glicu c;arpt$ffil$tl. Bir devlet glicu ic;in onemh olan noktalara, "duzen" ordulannm savunma ve lojistik hatlanna oliimcul tesirler yapan si"tper teknolojinin aletleri, aym etkiyi Vietnamh sava$~1iar uzerinde yapamamaktaydt. insanlar aletlerle ba~edebilmi!?lerdi.

"Vietnam sendromundan kurtulu$"un sozculeri, Irak-Vietnam farkm1 insan faktorunu bir yana b1rak1p yeni teknolojinin nitelikleri, k1smen de <:61-tropik orman farkt gibi nedenlere baghyorlar. (:Cmku bu sonuncu tur nedenler, i~ine girilen yeni dunya duzeni donemine egemen olmast arzulanan du~iinu~ tarztyla uyu!?makta. 0 iki nedenin kader ve konum belirleyicisi olarak sunumunda, hi<; ~Op-

hesiz "Kuzey"in, "Ban"mn insam, kaderinin o teknolojik gucu elinde tutabilme "becerisi"ne bagh oldugunu di:t~Cmurken, "Guney"in insanlan da kaderlerinin cografi ya da tarihl-kulturel "doga"lan He zaten ~izilm i~ oldugunu anlamahdtrlar. "(:61 finmast~ntn zihinlere ufledigi ana siyasal mesajm ozeti bu. Ve eger mesajm ozeti buysa; insam kendi eserinin (bilim ve teknolojinin) edilgen bir uzanUSI , aleti haline getiren bir dunya gi:irli:?ii ve kulturun temsilcisi ve sahipleri, "Guney"de ve ozel olarak Onadogu'da kar~tlanna yine insam kul. nesne yerine koymu~ ideolojilerin ~· k­ masmt bekliyor ve istiyorlar demektir. Su anda busbutun bir "BatJ- H tristiyan kar~nhgt ", reddi bazma otunulmaya ~ah~tlan radikal islamct aktmlann , bO\ge halklanna, kendi tarihi-kltlti.\rel kaynaklanna sanlma adma, bu kaynagm ozu-ekseni olarak sunulan bir islama d6nli:? ~ag­ nst yap1yor olmalan, Tann ve tarih tarafindan onceden belirlenmi!? kaderimizi degi$tiremeyecegimizi s6ylemek anlamma gelir. Oysa "Guney"in ve ozel o larak bu bolge halklanmn, onurlu ve aydmhk bir gelecege yuruyebilme gucunu bulmast, biri Dogu kaynakh eski, oteki Bau patentli "modem" gonmumlu olup. aym kaderci sonuca gelip dayanan ikili <;emberi a~ma sorusunu 6nune koyan, ~ok yonlu bir silkinme ihtiyae~n1 duyabilmesine bagh olacakttr. OME.R LA<;iNE.R •• * nu S<l)'ldaki ~evirilerden "Onad~u (.ar~mas1 i\i ndc Kurdi.sl.an" )'3.1.151 1983'e kadarki dOnemi konu ahyo~ ak1ilel boy\11 ek.sikligine ra~en, iran ve lrak Kurdistan"mdaki orgutlu go,ler hakkmda verdigi bilgiler nedeni)·lc ya)'lmh)"Oruz. Aym sorun. S.Arabistan'la ilgili ceviri •~in de geceth. Eski bir mak:ll e olmasma ragmrn. S.Arabistan'm politik ve toplumsal ydp1S1 hakkmda dcrli toplu bilgi verici Ozelli)l,mden OtC•rO bu )'liZI YI da )'ll)"lmlamayt tcrci h eui k.

9


Prag'da bir toplant1 dolaYJsiyla sivil toplum MURAT BELGE

E kim aymda Prag'da bir toplannya ~agnlmt~om. Toplanunm amac1, resmiyet-dt~l bir Avrupa Meclisi'nin kurulmastydt Avrupa'da eski bloklann ortadan kalkmast, doguda eski iktidarlann y•ktlmast gibi dramatik olaylan izleyen donemde, onceki Avrupa Toplulugu c;:abalanmn sahip oldugundan daha geni~ bir ufukta bir Avrupa Birligi fikti ve umudu dogmu~ru . Bu Birlik, toplanuyt duzenleyenlere gore, bazt ahhiki/manevi degerler uzerinde kurulup yukselecek bir birlik olmaltyd1. Bu degerlerin hie;: degilse bir ktsmt. Helsinki Antla~mast'mn hukumlerinde ic;:kindi. Dolaytstyla, bu huklimlerin bir asgari temel o lu~tunna­ Sl anlammda: kurulacak mechsin admtn Helsinki Yurtta~lar Meclisi olmast oneriliyordu. Bu Mcclis'le ilgili birc;:ok oncmli konu olacagmt ve ileride t .mlan daha aynnoh yazaca@m• tahmin ediyorum. Ama ~imdi yapmak istedigim bu degil. Kanldl gim toplanoda edindigim izlenimlerden, ozelUkle Dogu Avrupa baglanunda "sivil toplum" kavramma verilen yeni •c;:erikleri aktannak ve bunu tam-?mak istiyorum. Avrupa Meclisi fikri, degindigim degi~irnden bir hayli zarnan once ol u~rnu~. Ol u~turanlar, ba~ta c;:ekoslovaklar olmak uzere, Dogu Avrupa i.ilkelerinden c;:e~itli muhalifler ve onlann Bau'da yakm o!duklan bireyler - kurumsal duzeyde ise Bau'daki ban~ dernekleri. NATO'nun ve Yar~ova Paku'mn neredeyse di.inyamn temel diregi gibi durdugu bu donemde, boyle bir Avrupa Birligi fikri tam bir iitopyaym•~· Ama c;:arptci degi$irnclen sonra, c;:ekoslovakya'nm eski muhalifleri ve yeni yoneticileri, utopyalanm bir gerc;:ekle~ebilirlik duzeyinde yururluge sokmu~Jar. Ginigim toplannmn gene! ozelligi buydu.

.. "'

10

1989-90 s1rasmda gerc;:ekle~en c;arp!CI iktidar degi~i-

mi olay l annd~n once, Dogu Avrupa ulkelerinin muhalif aydmlan arasmda, "sivil toplum" kavramma bir hayli onem verildigini biliyordum. Ama oylesine bir "bilmek"ti bu. Okuyarak "haberdar" olmak, h i~bir zaman dolays•z deneyiri1in bilgisini vermiyor. Bati'da daha c;:ok tartl~Ilan , ozellikle de Gramsci'nin Bau toplumlanna ozgil devrimci milcadele .yontemi usrune yazdtk.lannm yeniden su yiizune c;•kmasJ Ctstilne yaygm bic;:imde bir "referans noktas•" haline getirilen "sivil toplum" kavram1 yetmi~lerd e n bu yana Dogu Avrupa'claki muhalefetin Sikc;a ba$vurdugu bir kavram olmu~tu. Ba~mdan be1i, yani Hegel'den beri "sivil to'plum" kavramt, bir yan•yla, toplumla devletin ili!;ikisinin niteligini ac;:•klamak ic;:in kullamhm~n r. Bu bak1mdan, "sosyalist" devletle ciddi sorunu olan Dogu Avrupah muhaliflerin bu kavrama sanlmalannm anla~Jiu· bir yam vard1. Dogu Avrupa'da, varolan devlet ve onun uygulamalanna yonelcn ele~tiri ve muhalefetin onemli bir kolu eskiden sosyalisui; ~iip­ hesiz, zaten sosyalizme kar~1 olduklan ic;in bu rejimlere dii$man olanlar da c;oktu, ama onlann muhalefeti -bu baglamda almmca- 6zglin degildi. Sosyalist olmayan diinyamn zaten her yerde ve her zaman sosyalizme yonelttigi ele~tiri kapsammda du~unuyorla r­ dL Sosyalist muha!efet ise, yaygm deyimiyle "varolan sosyalizm"i, varolmas1 gereken sosyalizm noktasmdan ele$tiriyordu. Ancak, seksenli y1llara gelindigindc, Dogu Avrupa'da sosyalist muhalefet yok olmaya yi.iz tuttu. Ba~ka dil?Cmce c;:izgileri olu~tu ve bunJar o kiic;uk c;:aph Marksist-sosyalist muhalefeti de ozi.imsediler. Muhalefetin ele~tirisinin ve taleplcrinin ag1rhg• insan haklan gibi alanlara kayd1. Nitekim bugun bu i.ilkelerde ahnan sec;:im'sonuc;lanna gene! olarak bakug.m tzda, eski komunizmin )'ams1ra sosyal demokrasinin de bir c;:ekicilige sahip olmadtgm• goBirikim 23 I Mar I 1 9 9 1


-------------------------------------------------------------------------------------------------------------·-

riiyoruz. Bu surer;te, "sivil'' sozunu de i(.eren birr;ok onemli kavram r;1 kn: Sivil haklar, sivil forum , sivil toplum vb. Sonur; olarak "sivil" sozu, rejime kar~1 olan, rejimin de ka~1 oldugu her ~eyi temsil eder hale geldi. Bu durumda, Turkiye'nin seksenli )'lllardaki seriivenini and1ran baz1 ozellikler var. Turkiye'de asken yonetim (ve dolaytStyla devlet-tOplum i~kisinde yeni bir bi(.imleni~) s1rasmda "sivil toplum" kavrammm kullammt yaygmla~tL Askeri yonetime muhalif olanlardan Marksist kesim ir;indekiler, "sivil toplumculu~a" da ~iddetl e du~man o ldular. Turkiye'de vurgu biraz farkl1 gibiydi. Kavram vulgarize edilirken, daha r;ok "asketi: olmayan" anlamm1 kazamyordu. izleyebildigim kadanyla, "sivil toplumculugu'' sevmeyen Marksistlerin onemli bit; ka r~1 r;1k1~ nedeni buna baghyd•: Birileri, rejimin sivill~mes iyle (demilitarize olmastyla) yetiniyorlard1; demek ki, asker sultasmdan bir ol~iide anndmlml~ bir burjuva toplumuyla yetinmeye haz1rddar. Ashnda, "boyle di:t~tinenler yoktu" diyecek dummda degiliz. Belki vard1, hala vard1r, olabilir de. Biraz daha "teorik" d enebilir bir duzeyde yazanlar, "sivilwplum" laf1m eden herkese e~itlikr;i ilkelerle hakaret yagdmrken , bunun Dogu Avrupa'daki, ''varolan sosyalist rejimlere kar~1" anlamm1 biliyor ve onun ir;in mi tepki duyuyorlardt, orasmt bilmiyorum, bir tahmin de yapamam. Turkiye'de kavramm i(.eriginin bu ~ekilde sapUglm gozlerken, Prag'daki to plannda i~ittigim konu$rnalarda Dogu Avrupa'da bunun kadar vahim ba~ka sapmalar da olabildigini gordum. "Sapma" derken, tekrar edeyim, all~dmt$ bir;imde "insanlann dogru (.izgiden sapmas1" gibi bir ~eyi kasdenniyorum. Sadece bit kavramm $irndiye kadar saptanm •~ ic;:erigiyle ~imdiki kullanunmdan edindigi ir;erik arasmdaki rnesafeyi anlauyomin. "Vahim" derken de, oncelikle bu mesafenin buyClklilgiinii soyluyorum. Omegin, bir "ihanet"ten falan soz etmiyorum. Bunlar ashnda olur, normaldir. Oz TL1rk~e yeni icat edilirken "u~ak" keiimesi "hava meydam" olsun diye tCtretilmi$ti; uc;an nesne ic;in "uc;ur" d e nmi~ti. Ama benimseme ola)'l boyle gerr;ekle$medi. Sonuc; olarak da, benimsenme onemlidir. Yete r ki, hangi kavramla n e anlaltlgJmiZJ bilelim. Toplanuda biri, l989'da olan iktidar d egi~imlerini anlatJrken, "$imdi sivil toplum iktidara geldi," dedi, omegin. Samyorum bu, insanlann ne ko nU$tuklanm $a?Jrmalanna yo! ar;acak anlam kaymalannm r;arp!Cl bir omegidir. Bizim bildigimiz anlamda tammlamaya devam edeceksek "sivil to plum" iktidara gelmez, gelemez. (l"mku oyle bir (lzne degildir ve tammJ geregi "iktidann d 1~mda " oland1r. Turkiye'de de "altyapi/ Listyapt" terimleri kimi zaman boyle bilmeden kullam hr; "altyap•" kimilerine

"ezilenler" <;:agtl$tml yapar ve "altyapmm iktidara gelmesi"nden soz edilir. Sivil toplumun iktidara gelmesi de neredeyse bunun kadar "vahim" bir anlam sapmas• gosteriyor. Demek ki, aym kelime ve kavramlan kullanarak bamba~ka ~eyler soyleyebiliyoruz. "Sivil toplum" aslmda bir h ayli "s•kJ~tk", condensee bir kavram. ilk bakl~ta belli eonese de i~inde karma~tk bir i~erikler yumagt gizliyor. Omegin "kapitalizm" gibi bir kavram ona gore daha basit; "kapitalizm" i~erigini kendi olu~tumcu ogelerine daha kolay indirgeyebilirsiniz: ~u ve ~u uretim ili~kileri vb. "Fransa kapitalist bir toplumdur," cumlesi gorece daha diiz bir ciimledir (elbette bunun da ozgiille~tirilmesi gerekir, ama gene de daha diiz). Sivil toplum bir kere bir "toplum" degildir (omegin "Fransa bir sivil toplumdur," denemez, ciimle olarak). Bir toplumun i~in­ de bulunabilen bir "~ey"dir, ama niceliksel bir ~ey de degildir. Daha r;ok bir toplumun varolu~unun, kendini yeniden-iiretmesinin iislubuna ili~kin bir nitelemedir. Bu soyutluklan nedeniyle boyle stk stk terminoloji sapmalanna yol ar;•yor. Onun ir;in "sivil toplum" iktidara gelmez, iktidara gelen turd en bir ~cy, bir ozne vb. degildir. Daha r;ok, varh~yla, bir toplumda iktidann olu~ma bir;im ve ili~­ kilerini belirleyen bir ~eydir. Bun un, ille tammladtg•m•z anlamda demokrasiyle yakJndan baglan nh olmast da gerekmez. Sozgeli~i fa~izm, herhalde demokrasiyle yakJndan baglanuh degildir. Ama sivil toplumun bir ulkede varh~ , orada olacaksa fa~izmin niteligini de belirler. Almanya'da ve italya'da nazizm ve fa~izm ~ag.dan yukanya kitle hareketi oldularsa, olabildilerse ve olmak geregini duydularsa, bu. o iki ulkenin ger;mi~inde onemli siviltoplum yapllanmn bulunmasma da baglanmahd1r. Toplumda sivil toplum yapllannm bulunmasmdan yana olanlar iktidara gelebilir, sivil haklann yerle~­ mesi ve koklqmesinden yana olanlar iktidara gelebilir vb. Bu gibi iktidarlar, o verili toplumda sivil toplumun geli~mesine katkJda bulunabilirler. Ama bu da ancak o kadard1r, ~l"mku toplumu "sanayile~tirmek" gibi bir ~ey sozkonusu degildir; "toplumu sivil toplumla?tJrmak" program• yoktur. Boyle bir surer; olacaksa, bu da toplumun kendi dinamikleriyle yuriir. Bugiin "sivil toplum"dan soz ederken, hepimizin bildigi gibi, somut olarak Ban Avmpa toplumlannda gordugumiiz niteliklerden soz ediyoruz. Bu da, kimsenin bilin(.li r;abasmm uriinu degil, a~ag1 yukan bin YJlhk bir tarihin sonucudur. Bilinr;li bir ~abayla. program ve planla sivil toplum yaraulmaml$tlr. Yarattlacagtnl da sanm1yorum. Gene de bir ~ey var. Bu "$ey"in ne olabilecegine gelmek ic;:in "sivil toplum"un hence temel olan ozelligini soyutlamam gerekiyor. Kendi hesabm1a, en temel ogelerine (ya da tammlanna) indirgedigimde, "sivil

11


I

12

toplum"da ~Oyle bir ozellik goruyorum. Sivil toplum 6zelliklerine sahip bir toplumda toplumsal ideoloji yuk.andan ~agtya belirlenmez; bireylerin ~oyle ya da boyle, ama kendilerine 6zgu ideolojileri vard1r. C,:unku toplumun temelinde bu sonuca varma}'l mumkun kllan pratik hayat bi~imleri de vard1r: bag-tms1z 6rgtHlenme gelenekleri, topht olarak hak arama geleneklerine ortam haz1rlar vb. Tarih ic;:inde bu haklara ve .bu haklann hukukunu korudugu kurumlara (bu, dinf kurum olabilir, aile olabilir, pek c;:ok ~ey olabilir) bir c;:e~it dokunulmazhk, neredeyse kutsalhk yuklenmi~tir ve siyasi yap1, iktidar vb. bu dokunulmazhklara saygth olmak zorundadrr. Bu nedenle bir toplumda sivil toplumun varhgt, o toplumda siyaset yapma gelenegini belirler. Onerilen ~u ya da bu siyaset, toplumun gene! ideolojisinde asgari kabul gorebilmelidir. Toplumu ilma edemeyen ideoloji, iktidar olamaz (burada "ikna"mn dereceleri var: 6rnegin ben A ideolojisine ikna olmami~Imd tr, ama o ideolojinin iktidar olmasmm m e~ru olduguna ikna olmu~umdur). Dolayts1yla toplumun siyasi guce kar~1 ciddi bir dayamklthg1 vardtr ve siyasi gi:tc;:, her neyse, bunu hesaba katmak zorundad1r. Bu soyutluk derecesine getirdigimizde, sivil toplum rurunden bir toplumsalh~ . bir 6zerklik ilkesini, bagtmstz yurtta~lar sistemini, berhangi bir ideolojiyle, bu arada sosyalizmle eklemleyebiliriz. Bu elbette ~im ­ diye kadar gordugumuz bic;:imleriyle otoriter/totaliter, monolitik sosyalizm olamaz. Sonuc;:ta, demokrasiyle c;:eli~en herhangi bir sistem olamaz. Ama olmaSI gerektigi gibi demokratik olan bir sosyalizm, anlanlan rurde bir toplumsalhkla bagda~aca~ gibi, ondan gilc;: de alabilir. Prag'daki toplannda, sivil toplum kavrammm "~i~­ me"ye ugrad1~ anl~thyordu; pek c;:ok kimse "olumlu" buldugu her ~eyi onun i\srune }'lgarak kavramt $i:?irm~ti B6y1ece "her derde deva" bir ni.telik almt$0 "sivil toplum". Bunun yamstra ba$ka mistifikasyonlar da gozlemledim. Bir tanesi, Dogu Avrupa'daki "devrim"le ilgiliydi. Dogu Avrupa'nm "sosyalist"·rejimlerinin c;:6k~~Cmu bir "devrim" olarak algilamak oldukc;:a yaygm bir taVIr. Buna bagl.i olarak, tarih boyunca "devrim" konusunda insanlann yapageldigi bir yanh$hk daha ortaya c;:Iklyor. 0 da ~u yanlw bilindigi gibi tatihte onemli olaylar, hele "devrim"ler, sonraki degt~im l er ic;:in ''model" say1lml$tlr. Ekim Devrimi'ni yapan Bol~vik kadrolann ba~hca ugra$t, bununla 1789 arasmda paralellikler kurmakn. Daha sonra da, dunyamn her yerinde insanlar Ekim Devrimi'ni yeniden yapmaya c;:all$Ular. Devrimler oldu, ama hi~biri Ekim Devrimi'ne benzemedi. Sonradan, bunlann herbirinin izleyicileri c;:tkn, onlar da ba~anh olrnad1. Devrirn tarihi c;:ok zengin olmayan Turkiye'de bile 68-71 arast, 27 Maps'! tekrarlama c;:abalanyla doluydu, gelen, 12 Mart

oldu. ~imdi

de, Dogu Avrupa ulkelerindek.i iktidar degi$iminden bOyle bir genel model c;:tkarma egilimleri var. Dola}'lstyla iki soru sormak gerek.iyor: birincisi bunlara ''devrim" denebilir mi? ikincisi, bOyle bir gene! model mumkun mudur? iki soruya da basit olumlama ya da olumsuzlamalar c;:er~evesinde cevap verilemeyecegi kamsmda}'lm. Birinciden ba$layahm. ilkin, buradaki "evet" veya "ha)'l.t"lan sosyalizmc kar~1 almml$ duygusal taVlrlardan anndmnak gerekiyor. ~u doneme kadar "devrim" nicedir sosyalistlerin tekelindeydi ve kapitalizme, emperyalizme vb. kar$1 gerc;:ekle~ecek bir ~eydi. Sosyalizme du~man olanlar sosyalizmin flkllmasJ gerektigine inamyorlardt, ama bunun bir "devrimci" ~eklini geli$tirmemi~lerdi. Dogu Avrupa "mucizeleri" patlak veri.nce, bu, onlar ic;:in "ho$ bir surpriz" oldu. Demek sosyalizme ka~1 devri.m de mumkundu ve bu olay gerc;:e kle~mi~ti. Simdi, Dogu Avrupa'daki olaym "devrim" oldugu konusunda 1srar edeceklerin onemli bir bolumu bu kategoriye girmektedir ve onlar buna inanmak isteyeceklerdir. Ortodoks sosyalistlere gelince, onlar hala, ne kadar koru 6zellikleri olursa olsun, "sosyalist" bir rejime kar~~ bir "devrim" olabilecegini kabullenmeye haz1r degiller. ~imdiye kadar ezberledikleri kitapta boyle bir ba$hk yok; kitapta yoksa gerc;:ekte de olamaz. Demek ki, olsa olsa, bir kar~1-devrim olrnu$tur. Devri.m 1 dar anlammda, bir siyasi rejimin, kendi degi!?imi i~in koydugu prosedurler d1~mda ve rejimin bunyesinde yer almayan ki$ilerin ve kitlelerin etkinligiyle degi~mesidir. ikinci niteleme bizi "clarbe" kavrammdan uzakla~ttnr. Buna gore devrim silahh veya siiahstz da olabilir. Dogu Avrupa'da -ya da bu ulkelerin ~ogunda- olanlara bu dar anlammda "devrim" diyebiliriz samyorum. Ama boyle soyleyince, "devrim" herhangj bir ukanmt$ rejimin olagandt$1 ve kitleselligi de olan bir giri~imle alt edilmesi anlamma geliyor ve stradanla~tyor. kimiz rahat, bftyuk harfle yazacagtmiz bir "devrim" i<;in sanki ba~ka bazt $eyler gerekiyor: 6megin, devrim gelecege donuk bir olayd1r, temelde. Daha dogrusu, aruk usandmct ve dayamlmaz hale gelmi~ bir «bilinen''den, CO$kulu bir "bilinmeyen"i kutmak fuere aolmt~ kuraldt~l bir adtmdtr. Bu soylediklerim de "politik'' devrimle smtrh. Tam bir devrimden soz edebilmek i<;in , politik degi~im­ den <;ok, insan ili~kilerindeki degi$imin gerc;:e kle~ti­ gini gormek gerekiyor. Politik devrim kendisi gerc;:ekle~tigi halde bunu gen;ekl~tirmeyebilir, hatta gidi~anyla kendisi buna engel olabilir ki, tarihte buyiik devrimlerde bu olay hep gozlenmi~tir. Gene de devrim, yenilige dogru bir aolnndtr: ger~ekl~tiremese bile, o yeni insan ili$kileri hedefi ve 6zlemi, kendi Bi ri kim 2 3 I M a r t 1 9 9 1


olu~umunun

c;ok onemli itici giiciidiir. Bu bir oznelliktir elbette, ama devrimler zomnlu olarak yuksek dozda oznellik ir,:erirler. Oysa Dogu Avrupa'da olanlann hir,: boyle bir boyutu yok. Bu toplumlar bir yenilige yonelmekten c;ok, varolan ve bilinen, ama kendilerine ir,:inde olma hakkl ranmmayan bir di.izene yonelmeyi sec;tiler. Bu baglamda, 6megin "Prag Bahan" ad1yla bildigimiz kJsa siireli olay, benim yukanda tammlamaya c;alt~ug1m "devrim"e, ~imdikinden <;ok daha yaklnd1. Son durumda ise Dogu Avmpa iilkeleri , Ban Avrupa t:llkeleri gibi, kapitalizmin egemen oldugu bir dftzende ya$amak istiyorlar. Sorun bundan ibaret. "i~ te, zaten bu da kar~1-devrimdir," diyenler <;Ikabilir ve <;tkmi~ttr. Ama bu da yanh~ te$his. Kar~t­ devrim, insan ili~kilerini yeni ve bilinmedik, e~itlik­ c;i ve ozgi.ir bir yonde donC~tiirme mucadelesine ka~I, bu ili$kilerin eskisi gibi kalmasmdan yana olanlar tarafmdan gen,:ekle$tirilir. Ama Dogu Avrupa iilkelerinde zaten oyle insan ili$kileri kurulmaml!?tt. Kapitalist Bau\la oldugundan da beter, hiyerar~ik. basklci, bireysel ve toplumsal geli~meyi engelleyici ili~ki ler kurulmu~ ya da empoze edilmi$ri. Dogu Avrupa "sosyalizm"inin toplumda ~ imdiye kadar egemen luldigi manugt )'1kmak, hie; de kar$I-devrim degildir. Ola}'ln analizini sanmm ba~ka kavramlarla yuriitmek gerekiyor. Ne devrim, ne de kar~J-devrim uyuyor Dogu Avrupa olaylanm ac;tklamaya. Orrada ic;ten i<;e kurumus bir yap1var. Bu. Dogu Avrupa sosyalizmi dedigimiz $eyin kendisi. Onun resmt yiizii. D1~andan bakmca, olmu~ bir bocegin heniiz kurumamts kabugu gibi duruyordu orada. ic;inin bo~aldtgl hemen belli olmuyordu. Ama biri dokundu ve kabuk dag1ldt. Dogu Avrupa'daki iktidar degi~imini Sovyetler Birligi'nin rolii di$mda anlamak miimkiin degildir. Ba~­ ka turlu soyleyecek olursak, Sovyet!er Birligi'nin mudahale etmeyeceginin anla$tlmasi, Dogu Avrupa'daki sosyalist rejimlerin birbiri ardma c;okmesi siirecini olaganiistu htzlandmmsur. Peki, Sovyetler Birligi mC1dahale etseydi, bu olmayacak rmyd1? Bir zaman sonra mutl:l.ka olacak!.:; ama mudahale, hem bunu geciktirir hem de bir,:imini bir hayli degi$tirirdi. Tabii bu mudahale SSCB'de Brejnevci bir rejimin siirrnekte oldugu kosullarda mumkfmdii. Bunu da Gorbac;ov yapamazd1. SSCB'de Brejnev'i Gorbac;ov'un izlemesi ise krizin "sosyalizmin anayurdunda", yani Sovyetler'de ya$anma bic;iminin kar;tntlmaz sonucuydu. Dola)'lsiyla bu olay da aym kam1a~amn bir par<;asiydL Brejnev'in ya da Brejnevciligin ya$amaya devam etmesi, krizi ba$ka turlu bir patlamaya gotiirecekti; ama mutlaka bir patlamaya gidilecekti. Dogu Avrupa iilkelerinde sosyalist rejimler Il.DD.nya Sava$I'm izleyerek kuruldukran sonra, bu iilkeler-

de huzursuzluk da ba~ladt ve bir dizi irili ufakh patlamayla kendini ac;rga vurdu: once Dogu Almanya'da, sonra Macaristan ve Polonya'da, derken ~ekos­ lovakya'da ve gene Polonya'da; bundan sonra, toplumsal kayna$ma hie; durmad1. Bu olaylann hepsinde, ba~kaldmna, Sovyetler'in dogrudan veya dolayh varhgiyla durduruldu. Boyle olmas1, o ulkelerdeki rejimlerin zaten tamamen kendi gil(;leriyle iktidar surdurmediginin bir ba~ka kanmyd1. Bu ulkelerde ho~­ nutsuzluk yaygmd1, ama dunyada sosyalizm du~Cm­ cesi ve ozlemi henl!z iflas etme durumunda degildi. Simdi de, sosyalizm herhalde iflas ermi~ degil (yaralar alsa da- bu gundemdeki en 6nemli tam$ma maddemiz olacak, yakm gelecekte); ama bu sosyalizm iflas etti. Dogu Avrupa'daki sosyalist rejimlerin, $iddet uygulamayan gostericilere ~iddet uygulamasr miimkundu; omegin Honecker, Tienanmen'de olanlan, "kar~I-devrimin basonlmas1" olarak nitelerken, keneli iilkesinde olabileceklere kar~1 nasrl bir karanhk tavir alabileceginin ipucunu veriyordu. Ama bu rejimler arok tilkenmi~. takatsiz kalmi~lardt. Sov-yet yardlml olmada-n pek fazla ya~ayacak halleri yokru. Sovyetler'in de kendi sonmlanyla ba$1 dC>nmii$ durumda kimseye yardtm edecek halleri yoktu - hele bu ic;i bo$alml$ rejimlere yardun etmek, o zamana kadar yapllmt~ her ~eyi teperaklak c;evirirdi. Bu rejimlerin ic;ten ic;e kurumalan, buyiik olc;ude kendi ozelliklerinin sonucu olmakla birlikte, Dogu Avrupa iilkelerinde "d1~ etki" her zaman oldukc;a ozeL yani bu i.ilkelere ozgu, onemli bir rol oy namt~Or. Bu iilkelerin yurtta~lan, dunyantn ba~ka hic;bir yerinde goru\memi~ bir bir,:imde, kendilerini ba~kalanyla kar~Ila~urma durumundaydtlar. ~iiphesiz diinyamn her yerinde pek c;ok insan boyle kar~tla~urmalar yapar: bir Arjantinli, "k~ke ABD'de ya~ydun," der, bir Tunuslu Fransa'ya imrenirvb. Ama Dogu Avrupa'da rejimin ideolojisi siirekli olarak bu kar~tla$Ormamn ko$Uilanm yeniden-Clretmekteydi. ~iinku zaten rejimin varolu$ nedeni buydu. Resmt diizeyde sosyalizm, milliyet dahil her turlii aynmu1 llstunde ve otesinde, bir sistem somnuydu; "sosyalist sistem, kapiralist sistemden iyidir": iddia buydu. Bu nedenle o insanlar, o rejimle ya~tyorlardt ve kendilerine ya~anabilece k en iyi sistemde ya$ad1klan soyleniyordu. Ama ya$ad1klan, bu iddianm dogruluguna inanmalanm imkans1z kthyordu. Ya~adtklanndan umutsuzluklan anukc;a, yoksunluk duygulan biiyudiikc;e, kendilerini, rejimin kotC\ledigi dfmyantn insanlanyla klyashyorlardJ. Sonu~­ ta, yoksunluk, o kotulenen dunyadaki insan\ann sahip olduklan $eylerden yoksun olmaku onlar ic;in. Bu ruh hali, herhangi bir azgeli~mi~ kapitalist Ctlkenin Bau'ya duydugu imrenmeden bir hayli farkhdtr. ~iin­ kii sozgeli~i bir (ek ya da bir Macar, bir Alman ya da iralyan gibi varolma)'l, kendi dogal hakki saym;~k-

13


14

taydL Bu dogal hakka sahip oldugu halde, bir yerlerde tarih sapm1~, oyle olacagma i~te boyle olmak zorunda kalm1~u . Surecin ba~lannda, Dogu Alman halkmm rejimine, Lenin'in deyimiyle "ayaklanyla" verdi~ cevap bu c;erc;evede anlamhd1r. Duvar, tel 6rgii, gedik vb. ac;•ldi~ yerden Dogu Almanyahlar Bau Almanya'ya gec;tiler. Her ~ey son derece netti. Biirun bu 6zellikler biraraya geldiginde, Dogu Avrupa'daki iktidar de~~ikligi oldukc;a ozgul bir durum ahyor. Boyle bir iktidar degi~imi , "devrim" kavramlm•za pek s•gmad1~ gibi (ya da "kar~t-devrim"), ba~­ ka iilkelerde tekrarlanabilir bir model gibi de goziikmuyor. Omegin Dogu Almanya'da, "Biz de Bau Almanya'dakiler gibi ya~ayabiliriz. Bunu rejimimiz onluyor," demek c;ok gec;erliydi. Ama bunu, sozgeli~i. Tiirkiye'de soyleyemezsiniz, soylemeniz anlamh olmaz. Meksikahlar. "Biz Amerika gibi olabilirdik. Bunu rejimimiz engelledi." diyemez. Buralarda yoksullugun ve dolaylSiyla yoksunlugun c;ok farkh tarihf nedenleri vard1r. Bu iktidar degi~iminin ba~ka ulkeler veya bolgeler ic;in bir model olup olamayacagm• raru~mak ic;in biraz da oradaki muhalefetin eylem bic;imlerine bakahm. Ashnda burada da tek bir model bulmak giic;, a rna baz1 ortakhklar saptanabilir. Yalmz muhalefet bic;imleri degil, iktidann ya da iktidar panilerinin tutumlan da bir hayli degi~ikti. Ome~n Polonya'da darbeyle iktidara gelen jaruzelski ile Dayam~ma elbette kar~n kutuplan temsil ediyorlard1, ama ikisi de c;ok onemli bir noktada yakla~•yor, hatta 6ttulii bir ittifaka girebiliyordu: bu da, muhtemel bir Sovyet fiili miidahalesine meydan vermeme noktas1ydL Macaristan'da Kadar'1 ugurlayan paninin kendisi de~~i mi gerc;ekl~tirecek ara~ olma roliin(\ benimsemi~ti (ama bir sure sonra halk onu da fuzult buldu). B<lyle bir parti, kaskau <;:ekoslovak partisine ya da hunhar <;:avu$esku ikridanna elbette ki benzemiyordu. Ote yandan, Romanya ve Bulgaristan'da gozle kolay gorunur bir muhalefet yoktu. Polonya'daki ~an h muhalefet hi~­ bir Dogu Avrupa l'dkesinde gorlinmi.iyordu - burada Katolikligin oynad•g• rollin de benzeri yoktu. Ancak, buriin bu iilkelerde, i.i~ a~a~ be~ yukan benzer ozellikler gosteren bir aydm muhalefeti vard1 ve bunun en olgunl~m1~ bi<:imi <;:ekoslovakya'dayd1. Nitekim, o zamandan bu zamana, bu muhalefetin felsefesini en iyi anlatan seder de Havel'den gelm i~ tir. "Gtl~iizlerin iktidan", diyordu Havel. Ahlaki ve yasal bir kar~1 koyu~tan soz ediyordu. "Politika olmayan bir politika"y1 anlauyordu. Muhalefetin me~rui ­ yeti, insan haklan platformundan geliyordu ve bu platformu <:igneyen iktidar me~ruluk d1~ma dii~uyor­ du. Son u~ta bu yeni muhalif politikamn )'Oneldigi nokta, ne darbe ya da ihtilal, ne kitlesel gosteri, ne bilinen kahplarda politik 6rgiitlenme bic;imleriydi : bi-

reylerin vicdamna, ahl:ik ve dogmluk. adalet olc;ulerine yoneliyordu. Bu, "politika" olarak kabul edilccekse (ki bence o da bir ttlr ''politika"d1r), politikamn ah~tlmt~ anlam1 ya da tammmm tamamen d1~mda olan bir ~eydi. Ama, bir ba~ka duzeyde bakildigmda, bunun belki <:ok yeni ol mad1g1 da di.i~iini'tleb ilir. Eger Hlristiyanh~n da bit politikas1 oldugunu kabul ediyorsak, ~imdi Havel'in ilkelerini ac;tkladtg• politika yapma bi<:iminin buna yakm taraflan vard1r. Temelde bir "mazlum" politikas•d•r bu; ama ahlaken, kendini "mazlum" hale getiren kaba g\ice tepeden bakan, onu vicdanen mahkum eden bir mazlumluk bi<:imi. Dogu Avrupa'daki iktidar degi~imi olaym• bu gibi kokenlerine indirgedigimizde, burada gereginde evrensel de olabilecek baz1 ogeler bulabiliriz. Daha once soyledigim gibi, dogrudan dogruya Dogu Avrupa ya~an tlsimn_ bu olaylardaki pay1 c;ok bi.iyiiktu, ama ozellikle "iki-bloklu dunya" olgusunun ktsa surede tarihe kan~masmda n sonra, hep birlikte yeni bir doneme girdigimiz goruliiyor. Omegin Giiney Afrika'mn beyaz yonetiminin tam da bu donemde onemli uzla~ma ad1mlan atmasmm bu yeni uluslararas1 baglam ac;1smdan bir anlam1 olsa gerektir. Boyle ipuc;:lanm biraraya getirdigimlzde, sozkonu· su uluslararas1 boyutun bundan sonraki diinya politikasmda, ~imdiye kadar oldugundan c;ok daha bclirleyici bir rol oynamaya ba~layacagml soyleyebiliriz. Su ya da bu toplumun kendi biinyesi i<:inde sivil to plum o'lu~mas1 veya gu~lenmesinden 6te (ama bunu da di~lamaksiZln) ~i md i dtinya kamuoyu diyebilecegimiz bir ~ey <;:•k•yor ortaya. Her i\lke, yapuklan ve yapacaklan konusunda, bu kamuoyunun da onaym• kazanmaya gittik~e daha faz1a i htiya~ duyacak. Bu kamuoyunun yap1smda ise "insana yak1~an" diye ozetl eyebilece~m bir olc;ii geli~iyor: "llu davram~ insanhga yakl~u/Bu hareket insanhga s1gm•yor" vb. Bu. klasik "insan haklan"n1 ic;eren, ama aym zamanda onu a~an bir Cilc;u. Bu kamuoyu $iiphesiz esk.iden de vard1; ama etkileri pek belli olmayan bir potansiyeldi. Konjonkttir, daha belirleyici olrnasma imkan vermiyordu. Simdi bu imkamn dogrnasm1 yalmzca rnerkezi SSCB olan "Di.'tnya Komiinist sistemi"nin y•k1lmasma rn1 baglamak gerekiyor? B~ka bir soyl eyi~le, diinyamn c;ok daha iyi bir diinya olacag1 vard1 da, bunu komi'mizm mi engelliyordu? Elbette ki boyle degildi Ama kutupla~m·~ bir dunya vard1; bu di.'tnya, barut h<:ISI da degil. niikleer bir cephanelik iistunde otun'¥ordu. Bu son derece gergin dunyada en gec;erli "ilke" reel-polirik'ti. i ~ buraya gelince, komunist dl'myanm da ortaya farkh bir davram~ koydugu yoktu. Bu ottamda, soziintt ettigim kamuoyunun edilgin kalmas1 kac;ImlmazdL Bir ikim 23/ Ma r t 1991


Gec;en zaman ve y~anan olaylarla, bu edilgenle~足 tirilmi~ dunya kamuoyunun kendi c;erc;evesi ic;inde olgunla~masmm yamsua, fazla goze c;arpmayan bir ge~me de bugiin ve gelecek i<;in, geri doniilmesi zor biT bilinc;lilik yarato: ban~ hareketi, ama ondan da fazla c;evreci harek~t. aram!Zdaki biitun aynmlara ve ~tl~malara ragmen, son analizde, tek bir gezegenin insanlan oldugumuzu, c;agda~ teknolojinin giicu yiiziinden bunun insanlar arasmda deh~etli bir kader birligi yaratngim, insanlar ile gezegen arasmda da son derece ciddi ve tehlikeli bir kader birligi kuruldugunu zihinlerimize na~etti. Bu du~unsel geli~me de, 1990'lann somut politik konjonktiilii.yle ~kl~tyor, onunla ustiiste geliyor. Bunun onemli sonuc;:lan var. Gunumllzun dunyasmda sorunlar amk yerel degil; dola)'lstyla c;:ozumler de yerel olamtyo,r. Eskiden, "ben evimin temizliginden sorumluyum," anla)'l~l vardt ve yeterli gorunuyordu. Ama ~imdiki "kirletme" imkanlannm geni~li足 gi nedeniyle, kom$umuzun evinin temizligi de bizi yaklndan, kendi evimiz kadar ilgilendiriyor. Bu durum, "bu dunyadan hepimiz sorumluyuz," anla)'l~l足 m giic;lendiriyor ve yaygmla~unyor. (ok olumlu bir geli~me, mutlaka. Sorumluluk duygusu, yav~ yav~ kesinle~en deger

yargtlanna da baglanchginda, dunya arnk ~iddet istemiyo~; insanhga insanhk d1~1 muamele isterniyot Eskin.in son derece yaygm "c;:au~rna" temelli seylern.i arkaikle~iyor: "insan alalh ve akllct bir varllksa, sorunlanru c;:a~rnadan c;:.ozmeli." Bu rnanok gittikc;:e giic;:len.iyor. P.enllz giic;:lu egilimler olarak onada bulunan bu filizlenmeler etkili, belirleyici ve nihayet egemen olabilmek ic;:in, dunyanm kurumsal yaptsmda baz1 degi~imler gfmdeme gelmelidir. Omegin arnk yepyeni bir Birle~mi~ Milletler yap1s1 olu~mahdtr. Yeni bihn<;liligi tastyacak ve gelistirecek yeni kurumlar kurulmahdtr. E~itsiz geli~mi~ dunyada, bu olumlu geli~melerden de kendi hesabma hegemonya <;:tkarmaya ~h~anlar olacaknr. Bu baktmdan, boyle geli~meleri g6z6m.inde bulunduran yeni bir solun bic;:imlenmesi son derece 6nernlidir. "Dunyadan sorumlu olma" dedigimiz durumu, ozel~tirisiz bir kibirle kendini uygarhgin sahibi sa)'lp o uygarhga uymayanlan azarlayarak ve hatta doverek terbiye etmeye kalkl~anlara ka~1 insanhk degerlerini bilen ve onunu goren bir sol gerekiyor. Her $eyden once, bencil c;:tkar hesaplannm otesinde hi<;bir deger tammayan, ~imdi rakipsiz kaldtgi inanctyla adarnak1lh ~1rnarma egilimine giren kapitalizme ka~1 boyle bir solun varhgi gerekiyor.

15


Ttirkiye ve Korfez krizi TANER AK(:AM

Busanrlar yazlldtgtnda Korfez sav~t bo.tun bilinmezligi ile devam ediyordu. Bu nedenle Turkiye'nin, sava~ta bugiin ald1gtndan b~ka ne ti.ir aktif gorevler almak zorunda kalaca~ uzerine bir ~ey soylemek olduk~a zor. Bu daha <;ok sava~m ala~t tarafmdan belirlenecek. Sava~m sonuc;lan ve neler getirecegi uzerine ise ~imdiden konu~mak i~in zaman heniiz c;ok erken. Sadece, sonuc;:lanm kestiremeyecegimiz kadar buyilk tehlikelerle dolu ve son derece uzun siirecek bir doneme girdigimizi soyleyebiliriz. Barut n~ISI Ortadogu patlamt~nr. Ve bir tek burayla smtrh kalmayacakur. Olaym ~evre tahriban ve dogal dengelerin bozulmas1 gibi, bizler i ~in yen i ve sonuc;lan bilinemez boyutlanm bir kenara b1ralmsak. geli~meleri I. ve II. dunya sava~lan ile k1yaslamak gerekmektedir. · Diinyad a yeni giic;ler dengesinin' olu~turulmast ve buna bagh olarak yeni egemenlik alanlanna boliinmesi sorunu g(lndeme gelmi~tir. Dolaytstyla krize ve sonuc;lanna bir tek bugiine kadar ah$tlmt$ ol~ulerle bakmak yeterli degildir. Geleneksel emperyalizm ve anti-emperyalizm ekseni ile halledilemeyecek bir problem kompleksi ile ka~1 kar~tyaytz. Bu k.riz, aym zamanda geleneksel d~iince kahplannm olu~masma yol ac;an gene! dunya durumunun da degi~mi~ oldugunun bir i~aretidir. Bu yaztda sava~m ~~~ nedenleri ve Tiirkiye'nin sava~a girmek zorunda kalmasmm veya bu derece istekli girmek istemesinin arka planmdaki nedenler llzerinde duracagtz. Ve muhtemel c;tk.t$ yollan uzerinde tartl~maya ~ah~acagtz. SAV~IN

16

<;:IKIS NEDENLERi OZE,RiNE BiRKA<;: SOZ

Korfez sav~mm ni~in c;tkngt konusunda iki temel k.tsa a~tklama ·bi~imi vardtr. Birincisi, sava~m nedeni olarak lrak'm Kuveyt'i i~gal etmesi ve BM karanna uy-

mamas1 nedeniyle, diinya devletlerinin askeri miidahale haklamn dogmast g6sterilmektedir. "iktisadi ambargonun amac;lanan sonucu vermemesi iizerine sava~ geriye kalan tek sec;enekti", deniyor. lkinci gene! izah tarz1 ise, sava~m emperyalist guc;lerce c;tkarttl· dtgi yolundadtr. Bolgede ozellikle ham petrol kaynaklan olmak iizere, ekonomik ve siyasi c;xkarlan olan emperyalist g(l~ler, lrak'm Kuveyt'i i$gal etmesini bahane bilerek sava~a girmi$lerdir. Bolgede askeri olarak var olmak ve enerji kaynaklanm komrol etmek eSkiden beri var olan bir hedefti. SSCB gibi buna ka~t koyacak bir super giiciin yoklugunda bu plan hayata gec;irilm i~tir. Bu her iki ac;t.klama tam da eksik ve eksik olduklan ic;in de yanh~ur. Sava? ne Irak'm BM kararlanna uymamasmm otomatik sonucudur ne de geleneksel emperyalizm teorileri ile ac;tklanabilir. Sava~m ekseni, emperyalistler ve anti-emperyalistler temelinde olu~mamaktadtr.

Ozellikle Turkiye gibi ulkelerde geleneksel antiAmerikancthgtn ve yine geleneksel anti-emperyalizmin guc;lu olmast bizleri c;ok ~abuk sonuc;lara itmektedir. Bir tarafta saldxrgan, k6tu emperyalizm, 6biir tarafta zavalll, korunmaya muhtac; Oc;uncu Diin· ya tablosu c;ok sevdigimiz bir ac;tklama tam olmaktadtr. Bu bak.t~ sayesinde, Oc;iincu Dunya iilkelerinin bir~ogundaki totaliter rejimlere daha steak bakabiliyoruz. Aynca, geri kalmt? iilke insam olmayt, belli olumsuz davram~lanmtzm g~rekc;elendirilmesi i~in de kullanmaktaytz. Emperyalistlerde biiyiik bir su~ olarak ele~tir~igimiz eylem ve davram?lar ya bagxmstzhk adma ya da zorunluluk adma savunulmaktadtr. Oysa Oc;uncl't Dunya ulkesi olmak. hic;bir ulkeye, emperyalistler ba$vurunca sue; · olan belli eylemlerde bulunma hakk.tm vermez ve vermemelidir.


Olkeleri ve politikalanm degerlendirirken tek ve ortak bir standart kullanmak gerekmektedir. Sava~a yo! ac;an en 6nemli neden, s6yledigim gibi ne Kuveyt'in i~gal edilmesi ne de emperyalizmin bolgedeki ekonomik <;Ikarland1r. Bu faktorler belki birer yan neden olarak 6nemli bir rol oynami~lardn. Ama daha onceki bir<;ok omeginden bildigimiz gibi, ne bir ba~ka ulkenin i~gal edilmesi ne de <;e$itli defalar patlak veren petrol krizleri bir sava~a yo! a<;ml$tlr. (1974 buyiik petrol krizi haurlansm.) Bu sefer de ac;mak zorunda degildi. lrak'm Kuveyt'i i$gali, di.inyada devam eden krizlere bir yenisini ckleyebilir; K.tbns, Afganistan, Utbnan, israil gibi siirekli sorun haline c;evrilebilirdi. Ama bu yola gidihnedi. (:iinku saV3$3 yol ac;an asli neden, Arap-israil c;atl~masmm gelinen noktada israil devletini toptan yok etme potansiyeline ula~m1~ oldugunun ve israil'e yonelik tehdidin ciddi oldugunun anla$Ilml$ olmasidlr. l. Ortadogu ve israil sorunu, maalesef Turk kamuoyunda c;ok fazla 6nemsenen bir konu degildir. Filistinlilerin Muslilman olmalan vc devlet kum1a gibi hakl1 bir talepleri olmas1 bizi soruna sadece Arap penceresindcn bakmaya itmi~tir. Ozellikle islami akimlarda yaygm olan Yahudi dil$manhgmm da bizler (IZerinde dolayh bir etkisi oldugunu gOnnek gerekmcktedir. "israil, siyonist bir devlettir ve b6lgede emperyalizmin <;1karlanm temsil etmektedir." Bizlere egemen olan dil$ilnce budur. Sorun uzerinc bunun atesine giden bir baki$ ac;:Isl geli$tinne zahmetine katlanmayt hie;: dii$ilnmedik. Ama bu du~ilnce eksiktir ve dogru degildir. Ne kadar ~Iroct gelirse gelsin, bolgedeki israil ve Yahudi sorununa ba~ka bir gozlukle bakmaya ah?mamiZ gerekmektedir. Bugiine kadar geleneksel anti-emperyalist tavnn da etkisiyle sadece Filistin halkmm devlet kunna hakkiyla sm1rh pencereyi ac;:amazsak bugiinku c;:att$mayl anlayamayJz. Soruna bugune kadar bakugtm1z pencerenin ele~ti­ rilmesi gereken iki 6nemli boyutu vard1r: Arap milliyetc;:iligi ve geleneksel Yahudi dit~manhg1. Filistin sorununa yonelik Arap <;:6zilmilniln uzun y1llar, israil halkmm yok edilmesi, ortadan kaldmlmasi temeline otunnu$ oldugunu haurlatmakta fayda vard1r. Son ylilardaki degi~me egilimlerine ragmen bu temel dii$11nce Arap aleminde varhgim bugiine kadar silrdunnit$tlir. Sava~tan soma ise bu dil~uncenin daha da gii<;lenecegini tahmin etmek zor degildir. 2. Yahudi halki belki de dunyamn en talihsiz halklanndan birisidir. Tarih boyunca bu kadar katledilmi$, silrillmit~ bir ba$ka halk bulmak milmkun degildir. Tum bir Avrupa (Rusya'da dahil) H1ristiyanhk tarihi, Yahudi katliamlan tarihidir de. II.Dilnya Sava$I'ndaki 6 milyon Yahudinin katledilmesi ile tarihsel doruk noktasma ula~an Yahudi katliam1, sava$ sonrast ba~ka boyutlarda devam etmi~tir. Omegin,

sosyalist SSCB ve Dogu Bloku ulkelerinde Yahudiler soru$tunnalara ve takiplere ugramt~lardir. Il.Dunya Sava$I sonucu, Yahudi halk1 asirlardir katledilmesinin fiyau olarak BM'den devlet olma hakkm1 elde etmi~tir.

Bu elbette Arap halkmm gonitllu ruastyla olmatm~­ ur. Burada Arap-israil c;:au~masmm tarihc;:esine ve evrelerine ginnek durumunda degiliz. Ama 6zetle soylemek gerekirse, uluslararas1 geli~melerin sonucu israil halkuun ba~ma gelmi~ olan en olumsuz ~ey, bolgede varhgm1 korumay1 Ban yamnda kalarak saglamak zorunda kalmt$ olmas1dtr. Birlikte ya~am ~6zil­ mu, tarihsel geli$melerin sonucu, hem Araplar hem de israil devleti tarafmdan harcanmt~ur. Bunda israil devletinin politikalan kadar Arap devletlerinin bu halkin varhgtru reddeden, geleneksel Yahudi di.i$maru tutumlannm da payt vard1r. Kuveyt'in i$galinden itibaren, Saddam'm silrekli Filistin ve israil sorununu devreye sokmak istemesi, ABD'nin bunu duyrnak bile istememesinin arkasmda bu buyilk tarihsel c;:eli~ki yatmaktadn. Sava$a da esas olarak bu c;:atl$manm yo! a(,:Ugim tar.dlann pohtikalanndan c;:1kannak da milmkilndilr. 3. Saddam ne Hitler'dir ne de birilerinin iddia eni81 gibi bir ~llgm veya akil hastasldtr. (Tarihte onemli altiist olu~lan ba~aran, buna cesaret eden her insanda, normal olarak tammlanan karakter yap1lanmn 6tesinde bazl ozelliklerin oldugunu ise zaten biliyoruz. Psikolojinin alanma giren bu sorun ~imdilik bizi ilgilendinniyor.) Aksine Kuveyt olay1 ile dii~ilnce­ lerinde ciddi olan ve onlan hayata gec;:innek ic;:in her yolu kullanmaya haz1r bir Arap milliyetc;:isidir. Ana amac1 Arap ulusunu birle~tinnek, bunun 6rriindeki engelleri tek tek temizlemek ve oolgede askerf-iktisadi bir gil<; olmakur. Onilnde iki 6nemli engel vard1r. Kendi tammtyla "gerici Arap rejimleri" ve israil. Elindeki askert gilcilyle bu ikisini de ortadan kald1nna fikrinde ciddidir. Kuveyt i$galinden sonra, Filistin sorununu giindeme getinnesi bu nedenle taktik bir kurtul~ kaptsl degil, hedefledigi yonde onemli bir adtmdi.

4. Amerika'yt uyaran, harekete gec;:iren de bu nedenle Kuveyt i~gahdir. Bu israil'in yok edilmesine yonelik ciddi bir uyanyd1. Saddam'm elindeki askeri giiciin bilyuklilgil (dunyanm dordunci"t buyilk ordusuna sahip olmast); kisa sitrede atom bombas1 imal edecek duruma gelmesi, ciddi bir soruyu beraberinde getiriyordu. Bu askeri gil<; nasi! ortadan kaldmlacaku? Bu askert giiciln bizzat ABD, Avrupa ve SSCB tarafmdan yarauldtgmi ise eklemeye gerek yoktur. Saddam'm hedefledigi bilyilk Arap Birligi ve sahip oldugu askerf potansiyelin tehdit edici boyutlan, Kuvcyt i$gali ile rum (,:tplakltgtyla ac;:tga c;:•km1~0r. Bu aym zamanda ABD'nin, bugilne kadar silrdurdugu Orta-

17


~

18

dogt: politikas:mr. it1:.1st anlamma da gelmcktcdir. Bugi'm e kadar, komunizmi bolgede geriye itmek. petrol c;:1karlanm korumak, Frans1z vc ingilizieri bolgeden uzak tutmaya c;ah~mak eksenindc. soguk sava~m esasl.mna gore olu~mu~. savunmact olarak tammlanabiiecek bolge politikast, israil'in korunmast noktasmda iflas etm i ~tir. Amerika'yt bu denli hdt bir bic;:imde sava$a iten ana faktor budur. Dunya Yahudi nulusunun yuzde 44'\ini.in ABD'de ya~ayor olmast. Aynca Amerikan toplumunda, Yahudilere kar$t, il. Di'm,¡a Sava$t'nda Holacaust kurbanlanna yard1m edilmedigi i~in duyulan su~ luluk duygusu bu politikant n 1,lu~ masmm 6nernli boyutlandtr. '5. AI3D ve Avrupa'nm elinde krizi Araplann bir i~ sorunu haline getinne ~anst vardt. Nitekim <;e~itli devlt:tlerin ve Arap Bi rligi'nin bu )'6ndc giri~imleri olmu~­ tu. Ozellikle ba~lang1 <;ta Saddam, Arap aleminde bile bir sald1rgan olarak clegerlend i ril m i~ t i . Filistin intifada hareketinde, Saddam't diktator ve zalim olarak suc;:layan yaz1ve afi~ l e ri sokaklarda bile gormek mumki'tndu. Arap alemindeki tavtr degi~ikligi. ABD'nin b61gede asker\ varhgtyla yava~ yava$ degi~meye ba$1amt::;; krizin umummas1 ile birlikte ise Saddam yanltSl , ABD dii$mam bir tavtr egemen olmu~tur. Cevap venlmesi gereken soru, ABD ;l.<;tsmdan sorunu Arap devlctleri uzerinden <;ozme ~ans1 varken, en azmdan kriz1 bu S1ntrda tuuna $31151 varken, nic;in bu derece acde ve tela$la asker\ mi.idahale yap!lll1t$ur7 Ya Ame1ika, Arap alcminde egt'men olan anti,\mctikanct havayt bilmemektt:'dir ,.c tum Arap halkmt kar;astna alacagtnt hcsap etmemi$ti ya da onu bu rizikoya iten ba~ka bir faktor vard1. O!ayiar bize daha t;ok iki nci ihtimalin sozkonusu oldugunu gostl'riyor. Irak'tn silahlanmasm1 saglamak veya en azmdan scyirci kalmakla ABD kendisi a<;tsmdan tchlikeli bir i~ yapmt? oldugunu farketmi~t i . israil'in varhgtnt tehdit ed en Saddam't Arap t.'ltkeleri faktoru ile durduramazd1. (unki.i Kuveyt kti zinin belli b ir boyutunda Saddam'm israil'c sald trmast, Arap alemini yen iden yan tna almasma yetecekti. Bu ncdcnle Saddam 'm asker1 gucl'm(i ytkmak olmazsa olmaz bir hede{ olmu~tu ABD i\-in. 6. $iiphesiz ABD'yi bu denli l11Zla sava?a iten ba$ka faktorler de vard1r. Fakat bunlar ancak yukandaki tablo ile birli kte oncm kazanmaktadtrlar. Amcrika'mn dunyada bir numaralt egemt.>n gii<; durumunu kaybetmesi, kaybcmigi iktisadi gucu, yeni buyi.ik ikrisadi guc;le1i asker\ zorunluluk (,:emberinc alarak, yeuiden kum1ak istcmesi; toplum olarak i<;inde bulun ~ dugu krizi, <,:6kC1~ ve karamsarltgt hu sava~ psikolojisi ilc a.<?mak istem<'si; bolgedeki petrol kaynaklan uzerindc gtivenilir bir dcnctim kurmak arzusu ; Amerikan silah sanayiinin ytllard tr ellerinde birikmi~ sava~ malzeme:.ini kullanma ve yeni teknik silahlan de-

ncme istegi gibi ncdenler de bu sava$m ~1kmasmda belli bir rol oynamt$lardtr. Aynca ABD-SSCB geriliminin ort.adan kalkmast ile ycni bir dCtnya duzenini kurmak zomnlulugu ort.aya t;tkmt$Ur. ABD bu di:tzeni esas olarak kendi istegi dogmltusunda (elbeue diger yeni super gut;lerle pazarltklar sCtrecinde) kurmak istcmektedir. Bu get;i$ doneminde korkulan ~ey ise. buyuk devlerin dt$mda. )rtaya c;tkan bo$lugu doldunnak it;in yeni <;lkL$lann yaptlmastdtr. lrak'm r;:tkt$1 boylesi bir t;lkl$Ur ve bu nedenlc de tum gtH;lerce ortak olarak engellenmek istenmektedir. 7. Bu noktada, 6nemli bir sorun da bolgede surekli asker\ gi.i<; bulundunnamn ABD ac;tsmdan ne denli istenir bir politika oldugudur. Geleneksel emperyalizm tcorileri t~ tgtn da, ABD'nin amacmm zaten bolgede asker\ olarak var olmak oldugunu, $irndi bunu elde etme ~anstnt buldugunu ileri s i.irmek oldukt;a zord ~r. Su andaki ABD asker\' varhgt ve bunun surekli bolgede kalmas1 ihtimali ABD'nin en buyi.ik sorunlanndan bi ti sidir. Ozcllikle Vietnam sava$mdan sonra, bolzede uzun siheli var olmak diger faktorlerle birliktc cle almdtgmda ABD at;tsmdan ciddi bir rizikodur. Sad dam 'm sava~1 uzaunaya y6nelik taktiginin arkasmda da bu du~unce yatmaktadtr. Sava~ nastl birerse bilSin, Kuveyt, Suudi Anbisran gibi ulkelerin varhklan m surdurmeleri aruk buyuk ol~iidr ABD asken varhgtna bagltdtr. Aksi rakdirde bu ulkclcrin ayakra kalamayaca~l bolgeyi taruyan bir\=Ok uzman tarafmd an cia ileri sllntlmektedir. ABD'niil sav3$t en ktsa suredc bitirmek istemesinin bir nedeni de bolgede askeri olarak fazla kalmama arzusu idi, ama bunun gerr;:ekle~mesi t;ok zor goruluyor. Bu nokta ABD'nin en zaytf noktastdir ve belki de genel olarak bolgeden yenik <;tkmastmn temellerini haztrlamaktadtr. 8. Saddam'm satchrganltgmm sava~ dt~l melOdlarla c;ozilmi.i mCnnkilndu. Fakat buna kimse yana.<?mak is~emed i . Ne Saddam ne de ABO g6ril$me ve ba n~ yoluyla bir \=6zum aramaya istekli gorulduler. Saddam, lrak'm eski ruyast l<uveyt'i lmakmak istemiyordu; Amerika ise, israil ic;:in bCtyitk tehlike haline gelen Saddam'm asker! gi1cCmii yok ctmeyi kendisinin tek heden olarak koymu~;tu. Kuveyt i~galinin anlamt bunun i\=in gerekli bahancyi venni~ olmastd!r. Kuveyt'in i~­ galindcn sonra ya~a na n ise sadece dunya kamuoyunda me~ruiyct kavgas1 yliriltmek ve bunun kazamld1g1 anda sava$a girmekti. Oyle de oldu. Fakat bu sava~ ile tarafiar amac;.ladtklan ~eylerin tam tersi sonuc;:lan elde etmekle k ar~1 kar~1yadtrlar. 9. Sava$1 haklt sava~ olarak gorup, bunu israil'in kac;:mt!maz )'Ok olmasmt engellemek amaCtyla savunanlar g6rmrk zorundadtrlar ki bu sava~Ja amac;:lanna daha yaktnla~ mam t~ aksine ondan daha da uzakla~m1~Birikim 2 3/ Mart 1 9 91


lardu. Sav~. kendisi i~in neden olarak gosterilen ~y­ leri ~ozmemi~, aksine daha da sorunlu hale getirmi~­ tir. Arap-israil yakmla~mast yerine nefret tohumlan ekilmi~tir. israil'in rehdit edilmesi azalmam1~ aksine daha da bilyumii~tiir. 'Bu devletin mevcut haliyle devamt daha da sorunlu hale gelmi~ ve Filistin sorununun c;ozumu i~in zorunlu, israil-Filistin yakmla$mast ortadan kalkmt~nr. 10. Bugfm Turkiye'de sava~a kar$1 tavu ahmrken, bu, a~rhkla Amerika'ya saldm temelinde yaptlmaktachr. Bu ~itphesiz dogru yanlan olan bir tavud1r. <;:c:nkii Ametika'run bu sava$ ic;in ileri surditgu tum gerekc;eler bizzat Amerika'mn kendisine ka~t da kullamlabilir. lrak't askerf bir super haline getirenler, Giivenlik Konseyi'nde lrak'a saldm emri veren i.ilkelerin kendiletidir. Aynca gerek ABD'nin gerek SSCB'nin ellerindeki askerf potansiyeli c;~itli zaytf halklara kar$1 canlanmn istedikleri gibi kullandtklanm da biliyoruz. Bugun aym manukla en ba~ta iki super gCtce sava~ ilan etmek gerekirdi. Fakat ABD'ye ve sava$a yo\ ac;an diger ulkelere yonelti\ecek ahlaki ele..$tiriler dogru olmakla birlikte yeterli degildir. <;:unku sadece ABD'ye ka~1 olmak, bolge halklan lehindeki c;ozum onerilerinin onunde bir engel darak durmaktad1r. Bugun 6zellikle Saddam'1n anti-Amerika silahma bu denli sanlmasmm bir nedeni de budur. Saddam kendisini altematif olarak dayatmamn $ansm1 burada gormektedir. YabanCI i~gal guc;lerinin bolgedeki varhklannm surmesi c;au~maya giderek bir Kuzey-Guney c;an~mas1 karakteri vermektedir. Soylenen ~u olmaktad1r; "Guneyli yoksul ve ezilen devlet ve halklar, emperyalist salduganhga ve i~gal e kar$1 mucadele etmektedirler." Saddam tarafmdan da desteklenen ve Turkiye'de de oldukc;a fazla taraftar bulan bu ~ez bolgedeki demokratik c;ozumlerin onundeki en bi.iyiik engeldir. Amerika istese de istemese de bolgede 6zeltikle Arap milliyetc;iligini bityuk 6Jc;ude kamc;llami$tlL Arap ulusal kimligi ve emperyalizme kar~1 mucadele, bolgede onumuzdeki donemde duyulacak tek slogan olacakor. Dt$ dft$mana ka~t olu$an bu ottak kimligin ise iki onemli boyutu vard1r. Birincisi yokedilmesi gereken dt~ du~mandu. BOlgede Amerikahlann yamstra Yahudiler de bu du$man tablosuna dahildir. Simdiden Amman'da veya diger Arap $ehirlerinde, Tei-Aviv'e gaz bombast aulmasmi isteyen gosteriler yapilmaktadtr. (Amman'da kadmlar, Saddam'm TeiAviv'i bombalamasuu zafer i~aretleri yl e selamlaml~­ lardJr.) Olu$makta olan ve birc;ok ki$inin ovgflylc bahsettigi Arap uyam$I bir ba~ka halk1 yoketmeyi olumlu bir tercih olarak sunmaktadn. Bunun anlam1 halklar aras1 nefret duygulannm geli$mesi ve kar~1h kh katliamlan dogi'u bulan bir mh dcmyasmm egemen olmastdir. Ba~ka halklara du~-

manhk temelinde, onlan yoketmeyi dogtu bulan bir anti-emperyalist uyam~m ise savunulacak bir tara& olamaz. Enneni olaylanm haorlayarak en azmdan biz Turklerin bu konuda son derece dikkatli olmas1 gerekmektedir. Ba!;ika halkl.ara di.i$manll.k temelinde olu$311 kimlikler hi~bir bi<;imde demokratik olamazlar ve bir c;ozum olmaktan c;ok yenilerini yaratrnaya adaydtrlar. D1~ du~mana kar$1 olu$an ortak kimligin ikinci boyutu ise ic;te uyumun saglanmastdtr. Ulusal kimlik o ulusa dahil olanlann birligini one c;tkaracak, hi\bir bic;imde farkhhga tahammul edemeyecektir. Bu durumda diktatorlukler veya Saddam gibi caniler, antiemperyalist sec;enekler olarak ortaya c;tkmaktadlrlar. Dt~ di.i~mana kar$1 birligi ve kolektif kimligi zayJflatacak her aykm giti~im in ezilmesinin ideolojik gerekc;esi hazud1r aruk. Amerika bolgeye mudahalesi ile b6lgedeki demokratikl~me siirecine 6nemli bir darbe vunnu~tur. 861gede aruk demokratik, \Ogulcu sec;enekler milliyetc;i tercihlerin yanmda kaybolup gidecektir. Irak'da, Ordun'de, Suriye'de Gorbac;ov sonras1 geli~melerin ulilnu olarak ortaya c;tkan diktatorluklerin c;ozulmesi sCIreci ~imdilik bilinmez bir gelecege ertelenmi~tir. Kimbilir belki de bu, Amerika')'l uzun erimde r-ahatslZ etmeyecek bir tercihtir. C::unku, omegin Saddam'1 Hitler'e benzeten ABD, Saddam'dan hie; farkl olmayan Hanz Esat'a, muttefiki oldugu ic;in yard1m etmekten c;ekinmemektedir. Bolgede yeni olu~acak dengeler hic;bir bic;imde bolge halklanmn gcintlllu nzas1 tcmelinde olu$mayacak ve bu yeni sorunlann ana kaynagmt olu~turacaktt r. Ostelik dt~ mudahaleye kar~1 olmak temelinde geli~tiri­ len altematifier, toplumlann demokratik temellerde yeniden 6rgi'ltlenmesi sonucunu degil, dikta.torluklelin me~nda$mast sonucunu doguracaktu. Sava~m en olumsuz sonucu eger onbinlerce insanm olmesi ise, bolgedeki dcmokratik sec;eneklerin ~imdilik ortadan kalkmas1 en onem.li diger olumsuz sonuc;tur. ll. Son bir nokta olarak sava$1, ABD ve muttefikleli a\tsmdan me~m ktlan BM faktolil uzerinde de durmak gerekmekted ir. C::unku onumuzdeki donemde, ABD-SSCB ekseninin kalkmas1 ile ortaya c;tkan bo~­ lugun nas1l doldurulacagt oncm li bir tam~ma noktaSI olacaknr. Devletler ve halklar arasmdaki ili~kile­ rin nastl duzen lenecegi C1zerine yaptlacak tarn~ma­ lann son derece geni$ boyutlan vard1r. iktisadi, sosyal e~itsizlikle: rin egemen oldugu bir dunyada tfnn devlet ve halklar arasmda e$it ve dengeli bir ili~ki ­ nin olu~abilecegini dii$i.inmek elbene zordur. Ama buna ragmen, tl\m ulkeleri baglayan, ezilen halklann pkanm gozetebilen, ortak normlann kurulmast buyuk bir gereklilik olarak onada durmaktad1r. Amac; dunyadaki mevcut statukoyu ayncn kommak

19


20

degildir elbette. Kuzey-Guney dengesizliginin boyutlan a~JSmdan salt starukoyu korumaya yonelik bir politikamn sadece zengin ve gu~lu iilkelerin egemenliklerini surdiinneleri sonucunu verecegi de ortadadlr. Esas olan, iktisadi giic;leri nedeniyle zor olsa bile, super devletlerin politik hegemonyalanm azaltabilecek kurumlan yaratabilmektir. Bug11ne kadar oldugu gibi, sadece super gii~lerce belirlenen diinya po)itik.alan yerine, turn devletlerin belirledigi, u luslararast kurumlarca ~man, ortak nonnlar ilzerine oturan politikalann egemen olmas1, ideal gibi de goriilse son derece onemli bir perspektif olarak om1miizde durmaktad1r. Amerika giic;ler dengesinde ortaya c;tkan bo~lugu doldurmak iizere, bugunden dO.nya polisligi gorevine soyunmu~ g6ruluyor ve dOnyadaki yeni duzeni de kendi arzusu dogrultusunda kurmak istiyor. Bunun d t~mda ortaya pkan bo~luktan yararlanmak isteyen lrak gibi birc;ok guc; de kendi <;Jkan dogrultusunda. <;~itli i~gal hareketlerine girebilirler. Bundan en fazla zaytf halklari.n ve devletlerin zararh <;I kacagt ortadadu . Bugiine kadar. super guc;lerin, devletler huku~ kunu hic;e sayarak <;e~itli i~gal hareketlerinde bulunduklannt da biliyoruz. Eger bugiinkii sorun, eskilerin yanma yenilerin gelmesi veya eklenmesi ile c;6zulecekse bu <,:ok olumsuz bir c;ozO.m olacakur. Tum bunlara engel olacak, uluslararast bir paktm gerekliligi giderek ac;1ga c;tkmaktadtr. Bu noktada BM'nin oneminin artacagtnt gormemiz gerekiyor. Dunyamn giderek kuc;uldug\t c;agtmtzda tum devletleri, bu arada elbette tum super giic;:leri de baglayacak birtalam onak normlann geli~tirilmesi son dercce onemlidir. lrak'm i~ga l cylemine kar~t ABD'nin dabi BM ~emsiyesine stgmmak ihtiyaClm gostermesi bu konuda son derece 6nemli bir geli~medir. Bu elbette ABD'nin bundan sonra cia BM'ye ba~h kalacag. anlamma gelmemektedir. Fakat dunya devletlerinin ortak beliriedikleri hukuk normlanmn c;ignenmesi, en azmdan c;ok kolay olmayacak, olsa bile m~­ tuiyet temelini daha kolay kaybedecektir. ABD'nin BM kararlanm kendi saldtrgan tutumu ic;in bahane olarak kullanmast, getirdigi tiim olumsuzluklara ragmen, ulusl.ararast hukuk nomtlanm [azlasJ ile devreye sokmu$ olmasmdan dolayt olumlu bir boyuta sahiptir. Bu nedenle BM'nin krizleri c;ozmede bir kmum olarak giderek artan bic;imde devreye girmesi gerekmektedir. Yaptlacak mudahalelerde ise sava~a destek veren bir tutumdan vazgec;ilmesi 6nemle uyulmast gereken bir ilke• olmak zorundadtr. Bu bak.tmdan BM'nin Kuveyt i~galine ili~kin almt~ oldugu ve sava~a me~ ru zemin veren son karar ac;tkc;a ele~tirilmek zorundadtr. Fakat bu karara ragmen, kriz c;ozumunde ba~vurulan temel manttk dogrudur ve ABD'nin kendisini gerekc;elendirmek ic;in ba~vur-

mak zorunda kaldtgt bu yontem ona kar~.n da kullamlacak genel bir prensip haline getirilmeye c;ah~tl­ mahdlr. Son bir soz. olarak eklemek gerekir ki, bu sava~. sava~an taraflann niteligi geregi emperyalist bir sava~­ or. Aynca goriilmek zorundadtr ki sav~lar hic;bir bic;imde r,:ozum degildirler. (:unkii sonuc;ta amac;ladt~ ~eylerden daha buyiik yeni sorunlara yol ac;maktadtrlar. Askert teknolojinin ve sil.ahlanmamn c;agtm!Zda almt$ oldugu korkunc; boyutlar, hakh sava$ teorilerini gec;:ersiz k.tlmt~ur. Sorunlann militarist metodlarla ne kadar c;ozulebilecegi sorusu cevaplanmak iiz.ere hepimizin onunde durmaktadtr. TORKiYE'NiN SA.VASA GiRMEK iSTEMESiNiN NEDENLERi

Turkiye'nin sava~a girmek zorunda kalmasmt ve bu konuda d1~ goriiniim itibariyle gereksiz gorunen bir tela~ ve acele i<;inde olmasmm nedenlerini ikiye aytrmak gerekmektedir. Birincisi dunya c;apmdaki gii<;ler dengesinde meydana gelen degi$iklikler ve bunun Tiirkiye'ye etkileri ikincisi ise iilkenin ic;:inde bulundugu oz.el durumdur. Onadogu'da yeni bir donem ba~lamt~nr. SSCB'nin c;okii$ siirecine ginnesi ve diinya dengelerinin ABDSSCB ekseninden c;tkmasJ Onadogu'yu da etkilemi~­ tir. Bu nedenle ya~anan olaylar, ll.Dunya Sava~t'nm sonuc;lan uzerine kurulmu~ ideolojiler, kurumlar ve politikaJarla anla~Jlamaz. Bolgenin gene! dununu ancak, 19. yii.zy1l ba~lan veya I.Dunya Sava~1 oncesi durum ile k.tyaslanabilir. "Sark sorunu" biirun <;tplakllgt ile yeniden giindemdedir. "Sark sorunu" ilk defa 1815 ytlmda Viyana'da formiile edildi. Kongre. S1rp ayaklanmas1 nedeniyle toplanmt~n ve "Sark sorunu" ile kastedilen daha .~ok Osmanh imparatorlugu'nda ya~ayan Htristiyan ahalinin durumu idi. Kavram daha sonra geni~leyerek. ozetle, Osmanh imparatorlugu'nun nastl parc;alanacagt ve yeni s1mrlann neye gore, nastl c:;izilece~i bic;i· mini aldt. Bugiin de Avrupa devletlerinin, ABD'nin en buyuk sorunlanndan birisi sava~ sonrast bolgede stmr\ann nastl tayin edilecegidir. Bug11n de upk.t 19. yiizytldaki gibi, bOlge halklan nm nza ve istegi dJ~m­ da stmrlar masa ba~lannda , biiyilk guc;lerin arzu ve isteklerine gore c;izilmek istenmektedir. I.Dunya sava~t ve onun sonucu Osmanh imparatorlugu'nun bOlunmesi ve Ekim Devrimi Onadogu'da devlet smtrlannm c;izilmesini bd!rleyen iki buyiik tariht .olaydtr. Bu iki olay sonucu olu$an ulusal devlet smnlan esasta buyiik degi~ikli kler olmakstzm g11numuze kadar devam etmi~tir. ll.Diinya Sav~t ile bu tabloya, israil devleti eklenmi$tir ki bu da bolgede ek yeni sorunlar yaratmt~ttr. Bunun dt~mda esas olarak statuko korunmu$ ve tum buyiik giic;ler, bir "barut Birikim 23 I M a r t 1 U t


--------------------------------------------------

fl<;ISI" o)arak tammJanan bolgenin "patlamamas1", dengelerin degi$memesi ic;:in ozel bir c;:aba harcaml$lardlr. Bolgedeki bugunkl! devletlerin <;ogu Osmanh vilayetleri idi. l.Dunya Sava$1 sonrast. bugunku TC'nin s1mrlan <;izildiginde, diger bolgeler ingiliz ve FranSiz egemenligine ge<;tiler. Suriye, Irak, Kuveyt, Ordun ashnda ingiliz idari birimlerinden ba$ka bir $ey degildiler. Bu b6lii$urnde uc;: ulus grubu bo$ ellerle, herhangi bir devlete sahip olmadan <;Ikular. KOrdistan, Ermenistan ve Filistin <;e$itli devletler arasmda pay edildiler. Bolgede olu~an ulusal devletlerin ag1rhkla kagn uz.erinde olu~mu~ olmas1 ve belli halklann bundan zararh <;1kmalan siirekli bir sorun kaynag1 oldu. Devlet simrlanmn masa ba~mda <;izilmi~ olmas1, her devleti oteki devlet topraklan iizerinde hak iddia etmeye itti. Suriye'nin Hatay ve Lubnan, lrak'm Kuveyt, Tftrkiye'nin Musul ve Kerkiik uzerinde gizli ac;:tk talepleri giiniimuze kadar gelmi~tir. Herhangi bir devlet sahibi olamayan, Kurtler, Em1eniler ve Filistinliler ise degi~en durumlara gore farkh ulusal devletlerin elinde oyuncak olmu~lar, bu halklann ulusal bagimSizhk arzulan ile oynanm1~ ve her devlet digerine kar~1 bu halklan kullanml~tlr Tez: U1usal devlet modeli, r,;e~itli uluslardan ha!klann i<;ic;:e, kan~1k ya~ad1g1 Onadogu i<;in bulunabilecek en kotu c;:oziimdu. Buyiik olc;:ude Avrupa ulusla~ma siirecinin etkisinde kahnarak ya yerel ulusal hareketlerce savunulan ya da emperyalist devletlerce dayau\an bu ulusal devlet modeli bolgedeki sorunlann ana kaynagt oldugu gibi, farkl1 halklar arasmda tamiri zor du$manhk ve nefret duygulanmn yerle$mesine yol a<;rni~tlr. Bolgedeki bu ic; huzursuzluk ve kan~1khklara ragmen, 6zellikle ABD ve SSCB tarafmdan izlenen detam politikas1 bolgede buyiik patlamalan engellemi~­ tir. Soguk sav~ ve onun sonucu ortaya <;Ikan DoguBatJ gerilimi bolgede bir buzdolabr etkisi yapmr~, gerek ABD gerekse SSCB bolgedeki dengeleri kendi lehine degi~tirecek, sonuc;:ta statukoyu bozmak anlamina gelecek bir giri~imde bulunmaktan kac;:mm•~lar­ dir. Bu durum ozellikle Sovyet politikalannda <;ok ac;:1k gozlenmektedir. Tum destek ve dayam~ma sozlerine ragmen, SSCB, Filistin devleti konusunda ciddi bir giri~imde bulunmad1gr gibi, bu harekete kar~1 rav1r alan diger Arap devletleriyle ili~kilerini hi<;bir zaman bozmanu~ur Ozellikle Kiinler konusunda ise tablo daha actkhdrr. Omegin 1975 ytlmda Baas rejiminin yanmda, Rus uc;ak ve pilotlan Kiln hareketini basurmaya dogmdan katrl nu~lardrr. 0 donem Saddam, Baas'da ikinci adamdtr. KC11t hareketi konusunda izlenen politika, ktsmt binakrm haklar i.;in (veya iran ~ahm m yapugt gibi, devlet <;tkarlan ac;:tsmdan) bu halki desteklemek, a rna miicadele devlet smtrlanm ·.teh-

dit eder boyutlara u~ugt an basnrmak olrnu$tur. Barzani'nin ya~adtgt dramm ozeti budur. SSCB'deki geli~meler ve Dogu-Bau geriliminin ortadan kalkmast, dunya c;:apmda yeni bir giic;ler da~•­ hmt somnunu gundeme getirmi$tir. Di.inyada olu$tumlacak yeni dengeler, Onadogu'da da yeni dengeler anlamma gelmektedir. Saddam bu dogrulmda, eski ve yeni dunya buyllklerinin izni olmadan ilk atag• yaptm~ ve bolge sava~mm ktVllCimtnt atmt$tlr. Diinya c;apmdaki geli~melerin Tetrkiye ar,;tsmdau dogn1dan sonu<;lan vard1r. iki yuz ytldtr Turkiye, bir kultiir dunyasmdan digerine gec;:i~ somnu, bir medeniyet degi$tirme sorunu ile ugra$maktadtr. Ban medeniyetinin bir parc;:ast olmak, tum toplumsal gu<;leri saran bir hedeftir ve 6zellikle Cumhuriyetin kurulmasmdan bu yana da bir ulusal histeri bic;iminde ya~anmaktadtr. islami gu<;lerden sosyalistlere kadar geni~ bir kesim ac;Ismdan Ball medeniyeti birc;:ok ozellikleri itibanyla vazgec;ilemez bir hedeftir. 200 yrl boyunca, Batt tarafmdan reddedilme, di$lanma ile ona zorla dahil olma arzusu arasmdaki gerilimi ya~tyo ­ mz. Tiirkiye tarihine k1sa bir goz atmak bu gerilimin varhgm• gormek ic;:in yeterlidir. Bau tarafmdan siirekli d1~lanan ve Avrupa evine almmak istenmeyen Turkiye'nin elindeki en bCtyitk koz. <lnri-kom\mizm silah1 idi. Abartmadan s6ylemek gerekir ki, Tiirkiye'yi bolgede 6nemli bir devlet dummuna getiren ve belki de bagtmstzhgtmlZI kismen kendisine borc;lu oldugumuz olgu Ekim Devrimi'dir. (Salt Sovyet yardtmlan degildir bunun nedeni. Emperyalist gii~lerin Sovyetler kar$1Smda tampon bir devlete duyduklan ihtiyac;: onlan Anadolu'yu payla$mak planlanndan vazgec;im1eye de itmi~, boylece kurtulu$ sava~1 buynk i~galci giic;lere ka~l bir sava$ olma ozelligini k.tsa siirede kaybetmi~­ tir.) B~ta SSCB olmak iizere Dogu Avrupa ulkelerindeki geli$meler bu tabloda esash bir degi~im anlamma gelmektedir. iki Almanya birle~mi$, Avrupa birle$mesinde ise 6nemli adtmlar aulmaktad1r. Dogu Avmpa paz.arlan tumuyle serbest kalmi~ttr. Avmpa yeni bir super gCl<; olarak orgiitlenmektedir. Yeni Avrupa, salt iktisadi bir birlik olmamn otesinde, sivasal daha da ' onemlisi kultftrel bir gft«; olarak orgCltlenmektedir. Dogu Avmpa ulkelerinin Htristiyan kuln1r diinyasmm uyeleri olmalan Avrupa birliginin ideolojik temellerinin H1ristiyan; Bau kultun1 ekseninde olu~masma giic; vermektedir. Htristiyan-Bau kulturu temelindeki bir birligin, ideolojik kar~tt gucu ise art• k komunizm degil, ba$ta islam olmak uz.ere c;evre Oc;uncu Diinya illkelerinde yaratrlabilecek diktatorluk rejimleridir. (Saddam 6meginde ilk denemeleri yaplimaktadn.) Bugilne kadar NATO'nun giiney kanadmm onemli bekc;isi Turkiye'nin bu yeni tabloda fazla bir yeri yok-

21


. . '"

22

tur. SSCS'nin onemsizl~mesi ile Turkiye, Ban i~in c;ekiciligini kaybetm i~tir. Zaten askeri nedenlerle zonmlu katlamlan bu istenmeyen ortaktan kuttulmak ic;in Bauh gCtc;ler hie; tereddut etmediler. Ostclik islami karaktetiyle Turkiye yeni olu~an Avrupa evinden c;ok daha fazla onun dii~mam olrnaya namzet kesimlere daha yakm gorunuyordu. 1 Ounyadaki geli~melerin Turkiye uzerindeki etkisini hie; beklenrneyen bir ~ok olarak tamrnlamak mumkundur. 200 )'lld1r bir hayal olarak ya~anan Ban diinyasma dahil olmak fikri , tam kap1dan i~eti adimlmJzl atmaya haztrlamrken hiisranla sonuc;lanmaktadu. Tiirkiye'de dunyadaki koklit degi$meler uzun bir clonem tarti$ilmadt ve hala da ciddi bic;imde tartt$llmt· yor. Sanki dunyada hic;bir $C)' olmam1~ gibi davramlmasmm onemli bir nedeni de ya$anan bu $Ok clurumudur. Sorunun boyutlanmn ciddiyetinin ve kendisi ic;in yaratabilecegi olumsuz sonuc;lann farkmda olmamn bilin(. alu bir tepkisi idi ashnda ya~anan. i$te bu noktada, Korfez sava~1 Tannnm biz TCtrklere verebileceg-i en bliyuk hediye idi. Turkiye aruk yeniden Bau medeniyeti ic;in ne kadar kac;Imlmaz bir ortak oldugunu ispat ermek ftrsaum elde etmi$ti . Aynca Batt medeniyetine gim1enin odenmesi gereken bir fiyao oldugunu da tarihte ogrenmi$ idik. 1945 sonrasl Bau diinyasma dahil olmamn isterik nobetlerini ge~iren Turkiye Curnhuriyeti'nin soguk sava~ kt$ttr· UCJhg1 yapttgm1 biliyoruz. ABO-SSCB gerilimini artmnak ic;in verilen ~abalar Bau dunyasma ve onun asken giicu NATO'ya alrnmak ic;in yetmeyince bu sefer giri~ iicreti olarak Kore'ye asker gonderildi. Olen 2 bin asker NATO'ya giri~ iicreti idi. Bugfm de Ozal Bau dunyasma, kap1smdan kovulma a~amasma geldigimiz Avrupa evine girebilmck i~ in her turlu fiyau odemeye hazJr goruluyor. UluslararaSI plandaki faktorlerin yams1ra, Tiirkiye'yi sava$ konusunda bu denli hcyecanh ravu almaya iten ikinci onemli neden TC devletinin ir;:inde bulundugu detin k1izdir. Bugcm varolan ktiz TC devletinin mevcut yapts1yla varhk ko~uluim tehdit etmektedir, bu nedenle kendisinden oncekilerle kiyaslanmaz. Tiirkiye'yi sava~ konusunda aktif taVlr almaya iten bu krizin ana gostcrgeleri uzerinde k1saca durmak gerekmektedir. Turkiye Cumhutiyeti, dag1lan Osmanb imparatorlugu Ctzerinde kurulmu$ bir gecekonduya bcnzemektedir. imparatorluk stmrlan ic;inde ya~ayan Turklerin son anda r;:ektikleri el freni sonucunda olu$an bu gecekondu bugi"m ti:tm tahtalan ile sallanmaktadtr. Tarihte ortaya c;tkt$ ko$ullan ve TC devleti r;ozCtmiinCtn ne derece dogru bir tercih oldugu uzerine tartt$malan $imdilik bir kenara btrakmak durumunda)'lz. Ama bugun g6rmek zorunday1z ki bu devlet bugunkit bi~imiyle, bug1mkil mesruiyet kaynaklan ile sonuna gelmi$tir. Bir r;:ozurn olmaktan r;:ok bCttCtn sorunlann biz-

zaf

ka.yna~

durumundad1r.

I<QRFEZ h'RiZi NE KATILMAYA Z.ORLAYAN AKTUEL NEDENLER

Ozal't Korfez krizinin (Jstune gitmeye iten aktuel nedenler ise bilinmektedir. Yukselen ve giderek bir balk hareketi karakteri kazanan i~r;:i hareketi ve grev dalgalan ; enflasyon ve hayat pahahhgmm yurt c;apmda yaramg, huzursuzluk; Kiirt hareketinin gcleneksel polirikalarla ~6zi1le meyecek hale gelen boyuru; kriz sayesinde buzdolabma kaldmlma $3TlSJm elde etmektedir. Ozal, krizi tnmandtrarak vc kullanarak bu aktftel problemleri c;ozrnek istemektedir. Aynca milli <;:1karlanmtz sozkonusu oldugu ic;in muhalefet partilerinin Ozai'la hesaplasmay1 erteledikletini a~Jkladlk­ lanm da bu rabloya eklersek Ozal'tn krizden beklentileri daha iyi anla$thr. Burada l=urkiye'nin sava$a aktif kaulmasmt belirleyen onemli hesaplarclan birisinin i1zerinde durmak gerekmektedir. TCtrkiye sa vas sonras1 d6nemde onemli bir iktisadi gU\: olma)'l hesaplamaktadtr. iktisadi gii~ olmanm oniinde iki 6nemli engel vard1r ve bunlann a$Jlmast gerekmektedir. Birincisi Avrupa ve ABO pazarlannda Turkiye'ye konulan engellerin kaldmlmas1; ikincisi Ortadogu ve ozellikle Sovyederdeki ulusal pazarlara girebilmek. Her iki konuda da kolayhklar elde edebilmenen yolu Bat! camias1 ic;inde yer almakta n gec;mektedi r. ABO v.e Avrupa'n m Kuveyt i$gali sonrast Turkiye'den asken ve siyasi destek isterken, bizlere biraz garip gelmi;; elsa bile, Ozal'm bir finna yoneticisi gibi pazarhk yapmasmm ve ikrisadi baz1 haklar istemesinin arkasmda yatan ncden bt.:dur. Turkiye'nin iktisadi bir gur;: olma potansiyeline sahip oldugu ve bunun c;esitli nedenlerle engellendigi gorulmek durumundadu. Bu nokta oz:ellikle sol-sosyalist dft$iinceyi savunanlar i\:in oldukc;a onemlidir. (ttnkil, sol gii~­ ler bugune kadar Turkiye'yi emperyalizmin s6murgesi olarak ilan edip, azgeli~mi~lik edebiyan yaparak vaziyeti idare etmi;;lerdir Fukarahk edebiyan yapmamn r;e;;itli avantajlan vard1. Boylece hem en altta kalan ulke ve o ulkenin solcusu olmak itibariyle davram;;lanmtzl mazur gosterebiliyorduk, hem de kendimize acmd1rma temelinde politika yiirut.ebilmenin I

Burada ilgin1; bir bcnzcrligc dikkat <;ekmeme izin veriniz. Tanzi mat don cmind e ilk Banhlasma ha reketleli ba~lad•gm ­ da, Abdulmrcit, ozelliklt: Mts11· sorunu ncdcniyle de Bau'mn yardtmm• alab il mek it;:in Bau dunyaslfla dahi l olmanm yogun kavgastm veriyord u. Bau'mn gozunc: gi rebilmek i~in yaptlan ilk refom1l.1r ise bildi~c:imizin d t~t nda , haremde b~­ lanu~ur. Abdulmccir kadml:mm ba$ta korsc giymek olmak iizerc ktyafetlcrini zorla degi ~ti rerek, Bauhlann goziine girmcye, boylece onlardan oldugumuzu ispata \3h$m t~ll $imdi benzeri zorlukla kar$1 kaf!itya kalan Ozal, Semra Hamm'1 politika hayauna sokarak islamm degil, Bau aleminin bir par~ast oldugumuz.u Bauhlara ispat etme)'C t;:a h$tyor. Birikim 2 3 I Ma rt 19 9 1


.-

kolayhklanndan yararlamyorduk. Bu halimizle bolgede iktisadi gLl<; olmaya aday bir ulkenin muhalefet glicii olmanm getirecegi politik gorevleri kavramaktan c;ok uzak bulundugumuzu soylersek fazlaca abartffil$ olmaylZ. Tiirkiye'nin bolgede yeni bir iktisadi guc; olma potansiyeline ula$abihilesi ya~anan enflasyon, hayat pahahhgmm bir diger yuzudur Kapitalizm, ilk sermaye birikimini ag1rhkla somftrgelerden elde etmi~ti. Dt$ SOrnurgesi olrnayan Ttirkiye ise bu SCimaye birikimini, ozellikle '80 sonrast inamlmaz boyutlarda olmak uzere, kendi i~c;isi , koyliisunun su1mdan elde etmi$tir Kitlelerin ~m yoksull~masJ uzerine fukarahk edebiyan yapmayt c;ok seven bizler, bir tek aglama ede· biyan yapmaktan vazgec;erek halk ytgmlannm cebin· den <;:tkan bu paralann nerelerde nastl biriktigi ve sonuclan (lzerine de kafa yormak zorundayu. Diinya <;apmdaki sennaye bkikimi siirecinde Brezilya, Meksi ka, Guney Kore gibi arttk azgeli~mi~ veya basitr,:e emperyalizme bag1mlt saytlamayacak yeni guc; merkezlerinin olu$tugunu hepimiz bilmckteyiz. Eger Bau'dan gerekli vizeyi ve ekonomik tavizleri alabilirse Thrkiye de bu ulkelerden birisi olmaya adaydn: Birr,:ok i$adamt da bu dogrultuda demec;ler vem1ekte ve Bau'mn koydugu engelleri bu konuda en ciddi problem olarak gostermektedirler. Ozal'm sava~a buyi:tk oi<;ftde ekonomik cepheden bakmasmm nedeni de budur. Turkiye'yi sava$ta aktif ro\ almaya iten diger aktu· el boyut ise Ki1rt devleti tehdididir. Amerika. Turki· ye'yi eger aktif rol almazsa, Kurt devletini kurdurtmakla tehdit etmi$tir. Bu, gen;ektcn de topraklannda en kalabahk KCtrt no.fusunu banndtran TC ac;tsmdan son derece "ciddi" bir tehdittir. Ve TC devletinin <;1karlan bunun engellenmesini gerektinnektedir. Turkiye'nin bu tehdit kar$tsmda, Ku11 sorunu komtsunda radikal ba$ka politikalan gundeme getinnek.. ten c;ok uzak oldugu ir;:in, sav~ta ABD yamnda tavtr almaktan ba$ka bir caresi yoktur. Bu noktada, Batt'da r;:ok ta111$tlan sava~ sonrast senaryolann neler olabilecegi somsu gundeme gelmektedir. Bu ayn bir tant$rna konusudur. Fakat bu cerc;evede Ti'trkiye'nin Musul ve Kerkuk'te gozu oldugu ve lrak topraklanna yaytlmak istedigi yollu ileri si.irulen fikirlere deginmekte fayda vardtr. Oc onemli ncdendcn dolayt bu tez dogru degildir. Birincisi, Turk milliyetc;iligi (Burada kastedilen Kemalist milliyet<;iliktir.), I.DCmya Sava$1 sonrast aldtgt agtr ders nedcniyle saldtrgan degil savumnact hir karaktcre sahiptir. Misak-1Mil\i tezi son derece oncmli bir ideolojik prensiptir ve bu prensip esas olarak yayJlmacthgt dt$· lamaktadtr. ideolojik nedenden daha onemli olan diger faktor ise, Turkiye'nin Irak uzcrindeki toprak hakk.t iddia etmesinin iran ve Suriye ile sava$ anlammJ gelmesidir. Aynca bu talep boylesi bir sava~ sonucu·

nu yaratmasa bile lrak Ki.irdistan'ml da ir;:ennek durumundadtr ki, kendi Ki.irtleriyle ba$ edemeyen bir Ti.irkiye'nin ba$ma bOyle bir "belay1" almas1 tam bir c;tlgmhk oiur. Ote yandan bolgede bi.iyilk bir gii<; olmayl, toprak geni$lemesi ile eldc etmeye kalkmamn en kotu yol oldugunu Saddam ornegi gostennektedir. Ekonominin sihirli gOcune inanan Ozal'm bolgesel gi.i<; olmayt ekonomik arac;larla elde etmek istedigini eklemeye bile gerek yoktur. Turkiye'nin sava~taki konumunu anlamak ac;tsmdan eklenmesi gereken son bir nokta da, Tiirkiye'nin ba~ta ikili amla~malar olmak iiZere girmi~ oldugu uluslararast ba~lanulardtr. Bu ba~lant:Ilar sonucu Turkiye'nin Avrupa ve ABD baslasma kar~t direnmc ~anst yoktur. Hele buna bir de BM kararlannt dogru bulma ve uygulama istegi de eklenirse tablo tamamlamr. Tiirkiye'deki muhalefetin ana ac;mazlanndan birisi de budur. Turkiye'nin sava$ dt~t kalmasmt istemek ancak mevcut anla$malara kar$t ac;1ktan taVIr almakla mi.imkundur. Ar;:tk ki Turkiye'ye uluslararast planda daha saygm bir yer kazandtrabilecek bu tiir bir tavn almak ic;in muhalefetin ne cesareti ne dealtcrnatif politikalan vard1r. Ba$langtc;ta halkln korkusu uzerine oynayan muhalefetin daha sonra geri ad1m atarak sesini klsmas1111n ana nedeni Turkiye'ye Ozal'dan farkh bir uluslararast yer dft$unmek anlay!$tn· dan uzak olmalandtr. Bu nedenle sava$ politikalan konusunda Ozal ~u anda alternatifsiz dutmaktadtr. TC clevletinin mevcut tercihleri ve olanaklan icinde, kendisine gore radikal adtmlar atmak isteyen Ozal'm yapugt hesapl«.r gerc;ckc;idir. Ama bu tabloda bir boyut eksiktir. Ve o boyut kendisi ni dayatmadtg; mftddet<;e de bu politi. kalarda esaslt de~i $ iklik beklenmemelidir. Bu da ir~­ san faktoriidi:tr. O:z.al i<;in Turkiye insaru fabrikaya gi. ren girdi gibidir. Demokrasi, insan haklan gibi bo· yutlar onun ic;in onemli degildir. Olsa da olur olmasa da. Ama burada bir noktamn alttnt c;:izmek gerekmektcdir. tnsan faktorunu hic;e sayma ozelligi ile O:z.al diger muhalefet guc;lerine kat$1 belli bir avantaja sahiptir. <;:unku Ozal insana sayg1s1zhk konusunda g<'1s· terdigi rahatltgt, l<urt sorununda, militarizm sorunun . da da gostem1ektedir. Kurtlerin dilini konu$up konu$mamalan, askctin cgemen rolu gibi faktorler Oza1 ic;in belirleyici degildir. Ti.im bu nokralara fim1amt1 kar-zarar hesaplan ac;tsmdan bakmaktadtr. TC devletinin tabu konulamu degi$tirmedeki ··rahatltgt'' hu tavnndan ileri gelmektedir, bunlar ~irkete zarar verdikleri an derhal degi$tirilmelidirler. Muhalefet gil<;:leri isc, bu tabular kar$tsmda Ozal'tn gosterdigi kayttsJzhgi gostermekten t.;ok uzakurlar. Ve ustelik belli tabulara stkt stkt sanlmaktadJrlar. Ozal tarafmdan bir fabrika girdisi gibi degerlendi- . •, rilen Ti.lrkiyc insant buna ac;tk<;a kar~t <;:tkmadikt.;a, 2 ~>


muhalefet gli~leri de ~ b~ma gelse Turkiye'nin tercihlerinde buyuk degi~iklikler olmayacakur. insana saygi duyan, onun temel haklanm merkezine alan bir politika ise, degil muhalefet, sol gflylerin bile ~ok dt~mda goruli.iyor. Ozellikle sol gi.ic;lerin toplum dt~ma di.i~mo.~ h i~bir etkisi olmayan durumlanna bakmakslZln, reel politika hesaplan yapmalan, kendilerine gore tespit ettikleri ~tkarlar a~tsmdan Saddam't desteklemeye veya ona kar~t ele~tirileri ~imdi足 lik ertelemeye kalkmalan ise son derece aCik.h bir tablodur. Bugfln gorulmek zorundadtr ki, sava~ kar~tsmda esasta farklt bir tavn geli~tirebilmek, Turkiye toplumunun i~ ve dt~ baglanulan konusunda esasta farkh bir taVlr geli~tirmekle mi.imkundur. Bunun anlamt Turkiye i~in yeni bir kimlik arayt~tdtr. 200 YJlhk Ba-

nhl~ma

macerasmt ve toplumun rum gli~lerince kabul edilmi~ gorulen Ban medeniyetinin ic;inde yer alma arzusunu yeniden sorgularnak gerekmektedir. Gorulmek zorundadtr ki, Tiirkiye'yi ~u anda sadece dt~ politikast itibanyla ilgilendiriyor gibi gonmen geli~足 meler, kac;mtlmaz bi<;imde Turkiye'yi kendi i~ iktisadi yaptstm, ideolojik-kulrurel annosferini dolaytstyla siyasal duzenini yeni ba~tan sorgulamaya itmektedir. Ve sava~ kar~tsmda esasta farkh bir taVlr, ancak bu boyutlarda almabilecek koklii farklt taVlr ah~足 larla mumkundiir. Yeni bir Tiirkiye. projesi biz istesek de istemesek de tarihsel bir zorunluluk olarak kendisini dayatmt~tlr. Bizler bu zorunluga verecegimiz somut altematif c;ozumlerimiz ve onerilerimiz boyurunda ciddiye almabiliriz. (8 Subat 1991 )

24 Birikim 23 I Mart 1 99 1


Dinozor kompleksi oto-sansiiliinii deldik

Me~ru

miidafaa kanal1 isteriz!

CAN KOZANOGLU

(Bu yaz1dahi "biz", asgari mti$terekler t;er~evesinde tahmin edilebilir bir "biz"dir. Kar,: lli$i,yi z kimbilir .. )

"M asal gibi" olduguna ~uphemiz yoktu. Ama her ~ey bir masaldan m1 ibaretti, yoksa vurgu "gibi"nin alnnda mtydt, "g6tiinU:idekiler" masallann son boiC!mleri kadar gu:z.el, ustelik bir de "gerc;ek" miydi, bilemiyorduk. itira:z.m yeni ad1 "anticilik" oldugu ve anticilik bize ~iddetle yasaklandtgt ic;in , "kesinlikle reddediyorum"un cezas1 dinozorluktan ba~laytp ter6ristlik uzerinden gericilige kadar u:z.andt~ ic;in ve dilimiz "yani ashnda"lara, "kabul eunek laz1m ki"lere c;ok al~­ tl~ ic;in, ses1mi:z.i ytikseltip "yeni dii:z.en denen ~ey goruntitden ibarettir" diyemedik. Zaten desek de ic;imize sinmeyecekti, c;unku kabul etmek lazimdi ki ... Ama "h1zh bir degi~im ve geli~im sureci ya~ayan dunyamt:z.da, duvarlar YJklltr ve ozglirliik ru:z.garlan eserken" edebiyauna da, en azmdan bu edebiyat tiirundeki eserlerin "muelufleri" kadar kap1lrnadtk. "Masal"la "rnasallardaki kadar gu:z.el"in arasmda kararsizdJk. Ta ki "soguk sava~ donemi bitti" iyirnserliginin kalesi, steak sava~la ytk.Ilana kadar. (ogumuz SaddamCI maddamct degildik ve herhalde Taha Yasin Ramazan'm nursuz yuzundeki zafer ifadesinden pay kapmay1 kendimize yediremezdik, yine de steak sava~ta "yenildik". Ama kalenin YJktnttlan alnnda kalan da biz degildik. Hatta, o yikmulann C1zerinde, kronikl~n kararslZhklanmizt silebilecek dogrultular c;izme ~ansmt elde ettik. Sava~ bizim sava~tmtz degildi. bir koymak akhmtzdan bile ge<;medigi ic;in o birin yuzde be~yi:IZliik rantim yemek gibi hayallerimiz de olmadt. Yenildik, yenilgimiz askeri dcgil, insani yenilgiydi. Saddam ic;in umulan "askeli yenilgiden politik zafer c;tkanna" hesabt da bize uymazdt. Ama, bizim sava~tmtz olmamasma ragmen tara£ cephesinde konu~landtgtmiz (igrenc; kelime!) sava~­ taki insani yenilgimizden politik bir yarar, :z.afer de-

gil, saglama ~anstmt:z. dogdu. (unku c;aresizligimizi ve matjinaller ligine du~menin c;ilesini hi<; bu kadar derinlemesine ya~amami~llk. Daha 6nemlisi. "yeni dunya diizeni" slogamyla piyasaya sutiilen iiruni:m kalitesini kontrol etmek ic;in, boylesine tatstz, ama b6ylesine geni~ bir imkan da elde ed e memi~tik. Ve en 6nem1isi, "degi~im sureci"ne ayak uydurahrn derken degi~imin dozunu ka<;trdt8Jmtzt pek du~iineme­ mi$tik. Ama aruk eminiz ki, "~ahinler" geleneksel ~a­ hinler, klasik emperyalizm teorisi tarihe go mCdmu~ degil. yalmzca tadilat istiyor. Evet, ~ahinler bildigimiz $ahinler, ernperyalizm bildigimize yakm bir emperyalizm . Ama gerc;ekten de, dunya diizeninde bir fark var. Eskiden de ABD'nin smtr 6tesi askeri operasyonlannm hep me~ru gerek<;eleri olurdu. Grenada'yt durup duntrken i~gal etmemi~lerdi mesela. St. Lucia, Antagua, Dominik ve St. Vincent cumhuriyetlerinden gelen "Grenada, Karayipler'de komiinist yaytlmactltk pe~inde" uyartSl uzerine harekete gec;mi~lerdi. Ostelik, Grenada'daki askeri darbe, ulkedeki birka<; Ame1ikahmn hayattm da tehlikeye sokabilirdi. Yoksa ABD'nin Karayipler'de solcu ulke istemedigi, Lubnan'daki ba~an s1zhgm ardmdan asken bir zafere ihtiyac; duydugu, hele hele Reagan'm ABD ba$kanlannm en sevdigi iki rornantik cC!mleyi, "We are the Americans" (Biz Amerikahlanz) ve "We are proud of this nation and we are proud of this army" (Bu milletle ve bu orduyla gurur duyuyoruz) ciimlelerini sarfetme a~lona du~tiigii yolundaki soylentilerin hic;bir temeli yoktu. Neyse. bunlar eskidendi. Yeniyle eskinin fark1 ise: ABD'nin devirmeyi planladigt Marksist lider Bishop'u dikba~il bulup, Reagan'dan once davranarak, Kf.lba araCth~yla bir asker'l darbe duzenleyen, Grenada'yt daha uysal sovyetiklerin

25


--·--·--

26

eline teslim eden bir Sovyetler Birligi yok aruk. Sonu~; degi~memi~ti ; ABD "m~ru gerek~;elerle", Bishop'un yerine yeni yonctimi dcvirmi~ti, Reagan romantik konu~mal ar yapmt$tt, ama yine de, SSCB admda, sicili pek temiz saytlamayacak bir "guo;" vard1 uluslararast planda, '80'lerin sonuna kadar. Dunya o gli~;ten kunuldu, digerinden kunulamadt, ortaya "yeni duzen'' denen tatstz bir dengesizlik <;tku ve yeni duzenin emperyalist manugmda, 1920 yJhnm istanbul-Ankara tten hatnndaki manttga gore Onemli bir fark yok: Hani izmit'ten kalktp Adapazan iizerjnden Geyve taraflanna dogru yol alan bir trcn, rrende de iki grup insan vardtr. istanbul'un Ankara'ya gonderdigi, RJZa Nur, Yusuf Kemal Bey, Konyah Vehbi Hoca gibi mebuslardan olu$an "nas1ha heycti" ve gariban Hintli askerler... Tehlikeli hatlara yakia$uk~;a Hintli askerleri bir korku sarar da, Rtza Nur ve arkada$lanm dagba$mda bir tarlamn onasma sutlaytp trenle gerisin getiye ka<;arlar bani ... Ne a1akadtr ki, Bombayh, Delhili yoksul Himliler Konyah Vehbi Hoca'y1 Ankara yo lunda kollayacaklar da, Vehbi Hoca orada "yapmaym yahu, vazge~;in" diyebilsin. Aym garibanlar tam tec,:hizat gezecekler ki. kar$tlanna Bilecikli milecikli bir grup <;tkarsa unifonnalanna yakJSlf bir;imde r;arp1$abilsinler... c;arp1~abilsi nler ki, ingiltere'nin nufuz alam ... Emperyalizmin tarifl, bu olay herhalde. 199l'in <:;:ol futtnasl, bu "tarif olay"dan r;ok mu farkh yani. Saddam'm haks1z olmas1, Virginiah, Arkansash. Uverpoollu ~ocuk\ann bir diktatoti.i degil, bir ulkeyi mahveunelcrini \Ok mu mannklt kthyor? (Hem onlar da ulkelerinin yoksulu. CNN'in gosterdigi Amerikah asker aileleri "$i~man yogun" bir topluluk olu$tumyorclu, Amerika'da ~i~rnanhk, bi."tyftk 61r;ude, ucuz hormonlu g1dayla beslenmenin yani gorcce yoksullugun i~aretidir. Neyse dagumayahm ... ) Birle$tni$ Milletler'in silahlar susana kadar devre dt~~ kalmast, uluslararas1 hukuk adma katl iam yapanlann uluslararas1 hukuku da devre dt$1 b1rakmalan anlamma gelmiyor mu? ABD'nin, ingiltere'nin, Fransa'mn uzak sicilleri bir yana, Irak'a satttklan silahlar diger yana ... Korfez krizi patlayana kadar ve buyuk olasthkla hala, israil'den Falanjistlcrc, panilerinin adt ilerici sosyalist mosyalist olsa da Durzilerden Nebih Berri'nin ;;apulculanna, irangate'i unutmayalnn iran'a kadar Ortadogu'da silahs1z adam btrakmama politikasmt izleyenlcr kirnler? "Aimanya'da askerlctimizin giuigi diskoya bomba konmu$" diye Libya'nm ba~t ­ na bomba yagdtranlar, c;ok ama c;ok yakm ge;;mi~te Grenada'da, Falkland'da, <:;:ad'da, Yeni Kaledonya'da, Panama'da kan dokenler kimler? Nikaragua'daki insanlann a~;h~ ve yoksullugu pahasma bir ambargoyla, ama sonuc;ta sozde mC$rU bir yolla ho$1anmadtklan yOnetimi ala~agt edenler, ala$agt etme tarihine kadar

egernen bir ulkenin ffiC$01 yonetimine kal"$1 kontra ordulan besleyenler kimler? Uluslararast hukuk adlna, c;ol fmmasm1 estirenler i~te. Bauh muttefiklerin Korfez'e petrol i~;in ko$tuklan11l Zeki Yamani bile kabul ediyor. Buna kar$1 geli$tirilebilecek tezler, "haytr, bolgede nufuz alanlanm yeniden payla$mak istiyorlar" ya da "Ortadogu ne de olsa si\ah pazan" tilnmden itirazlar olabilir. Uzatmaya gerek yok, hepsi bilinen ~eyler ve Bati'ntn, ozellikle de ABD'nin yeni duzen meni duzen takng1 yok, t;:unku galiba oyle bir $CY yok. Sava~ sonrasmm olumlu, insanctl tav1rlanna, "bolgede bizim empoze edecegimiz bir denge olarnaz"laflanna aldanmamak laztm. Bu da emperyalizmin degi$meyen yuzC1: Atc$kes masasma otururken, masada degil masaya otuturken, saga sola gulucukler dagnmak, haktan hukuktan, kendilerini zor kullanmaya iten kahrolast mecburiyetlerden soz etmek. .. Schwarzkopf, Jrakh generallere guludikler fnhurken, ufak tefek-bir arkada~mt dovdugu gerek;;esiyle hastanelik cttigi iriyan o~renc isinin disiplin kuruluna scvk kagtcltnt babacan tavularla imzalayan okul mudurilne benziyor. Kavgaya bula:?mayan vc dayak olaymt izleyen diger ogrenciler ise ~aresiz. Bizim gibi. .. Evet, yine geldik "biz"e. Biz sava~tan kesin bir yenilgiyle, t;:aresizlik hissiyle, medyaya kar$1 bir "gCmaydm" htrs1yla ve tek olumlu $C)', duygulanm1zm gft\lenmesiyle t;:tkttk. Biz, Kuveyt kenti milttefiklerin eline gec;tigi io;in yenilmedik. "Bagdat'taki mikroplu sulan anuna tesisi de bolge i~in bir tehdit mi olu~turuyordu'' somsunu C1r;-be$ ki$ilik gm pc;uklan mtzm dJ:?tna <;tkaramadtgtrni z i ~ in yenildik. Ve. "televizyonda Ametikah esir gostc-rmek Cenevre Antla$mast'na aykm da. posd open lrakh asker gostermek c;ok mu uygun·· somsunu... "Kuveyt'i kurtarma gerekc;csiyle ba$laulan savasta, Bagdat'la Kuveyt aras1nda hir;bir bagianLt kalmad1g1 ogilne 6gune anlanlJrken ve lrak teslim bayragmt c;ekmi$kCn Bagdat'taki sivillerin uzerine en buyilk hava aktnmt duzenleyenler rni hukuktan, insanhktan yana" sorusunu ... "Sava$ r;ok me~nt bir oyun mudur, hardal gazt atmanm faul olduguna itiraz yok. ama arkadan dola~tp petrol bombas1 atmak nic;in iki puandtr" sorusuntl...

"Ban~ goru~rnelcri

ic;in Moskova'ya gidecek Tank Aziz'in yolculuguna nivin gftvenlik garantisi verilcmiyor, Aziz'in ur;aguun da arada kaynaytp vumlabil ece~ini guierek soyleyenler ban~m ne yolla saglanacagmt umuyor" so1usunu... ''Bush nas!l oluyor da nem en buyllk sava$<;1, hem en buyuk ban$Sever, hem en keskin kural tammaz hem en kcskin hukuk<;u olabiliyor" sorusunu ... Birikim 2J I Ma rt 19 91


Her zaman oldu~ gibi, daha do~su )'lllardtr oldu~ gibi, kendimiz sorduk, kendimiz cevaplad1k, kendi kendimize soylendik ve yine )'lllardtr oldu~ gibi yenildik. Ama pelki de, bize allanrnt$ pullanm1~ plastik bir sav~ izletilirken basuramadtgtmtz "duygu ayaklanmast", ilk goliimtiz oldu ($eref goltlmtiz degil). inkar edenler de dahil, hepimizin degilse bile r;o~muzun ya$adtgt duygu ayaklanmast, ekran ba$mda ba$g6sterdi. "Kabul etmek laztm ki" stmfmdan her $eyi unuttuk, hatta zaman zaman Saddam'm hakstzhgmi, Kuveyt'in bagunslZhgtm bile. Miittefiklerin. en ba$ta da ABD'nin ba$anslZhgtm bekler hale geldik. Her giin biraz daha fazla, her gitn biraz daha fazla ... Ve bize empoze etmeye t;ah$uklan yeni ditzen ideolojisinin yaratugt'"dinozor kompleksi"nden her giin biraz daha uzakla$nk. Bize ait olmayan, bize uyamayacak bir manngtn "manukl1 ve temkinli r;agda$ insan" elbisesine stgt$ma sevdasmdan vazgec;mi$ olduk boylece. "Duygusalhgtn zamam degil" tiirunden kaygtlara kulak asacak halimiz de yoktu, duygu ayaklanmast kolay bastmhr tiirden degildi. Kaldt ki, bizi muhasebe servisinin somut hesaplanm bir kez daha incelemeye g6ttiren de, o ayaklanmaydt i$te. Hakkmda azr;ok dti$iindiigiimiiz, c;ok konu$tugumuz, nadiren yaztp c;izdigimiz medyamn, daha once korktugumuzdan da oldiiriicii bir deh$Cl arac.ma d6n~bildigini muhasebe servisinde gordiik. Sava$1 gostenneden gostenni$ gibi yapabilme, bir Scud nhesinden "inamlmaz $iddet" binlerce ton miittefik bombasmdan "ic;ac;tct gosteri" yaratabilme yetenekleri kar$1Smda $a$trdlk kaldtk. Ve aruk hir;bir $eyin gerc;ekler ii.sttine kutulmadtgmt, diinyanm ozenle haztrlanffil$ "imajlar"m ekseninde dondtigiinCt, yeniden, ama bu kez derinden hissettik. Bir suru "flashback" yapnk o zaman. Farkh programlan oldugu soylenen politikactlardaki farkhhgm , c;ogu uc;uk $ark1Ctdaki uc;uklu~un, yeni futbol anla)'l~mdaki yeniligin, bir sutii ~eyin, en onemlisi de "yeni dOzen"in sonu~ta yalmzca imaj oldugunu gordii.k. Dii.nyadaki en 6nemli degi$imin, imaj pazarlama alamnda kaydedilen inamlmaz mesafe oldugu iyice yer etti kafamtzda. Ve anladtk (mt) ki: Degi~memiz, yenilenmerniz gerekiyordu, ama dftnya gonmdugunden daha az degi$ti ve biz bu degi$ime ayak uydurmak i~in gereginden fazla degi$tik. Bizim i~in, bizim dt$tmtzda, bir olumsuz imaj yarauldt, biz de bu imajm iizerine ili$tirdikleri "tek yon" i$aretine uyup "onlara benzeme" maratonuna soyunduk. inandtgtmtz ve hisseu igimiz bir sutii ~eyi, "bize dinozor demesinler" korkusuyla basurdtk. Slogancthktan yana degildik, ama r,:tkl$lanmlZm bilinc;le oriilmii$ "slogancthk yapmaytn" duvanna ~arp-

masnJl da

.

onleyeme~k. 路sir. ~onraki a~ama,

onlann is~digi ~yj:h: "SiGgancihk yapmayahm" kaygtstyla i~lettlgimiz 路"Q.inozor kompleksi oto-sansiiru"nun devreye ginnesi, susmamlZ, "kabul etmek laz1m ki''lere 路 sanlmamtz... Ve bir yan etki: Sloganct "gorunmemek" ic;in, billa asgari do~lanmlZ varken, sloganslZ kalmamlZ. Sonra reddetme ozelligimizi kaybetmeye ba$ladtk. Reddetme tavnmlZln ac;tklanabilir makul nedenleri olabilirdi, reddettigimiz $eyin altematiflerini de sunabilirdik. Gelgelelim "etkili imaj c;evreleri", kar$1 c;tkma-reddetme taVIrlanna "anticilik'' diyordu. Dinozor kompleksi oto-sansuru, ''aman anticilik olmasm"t da ba~tmlZa sardt. Daha bir etkisizle~tik. Neredeyse kendimize kar~t gen;ekten amici olacaknk. Estetigin pmlnlanm, aynnnlann ferahlatlcJ.hgmt ke~fetm i$tik. Kitlriirle politikay, ihtiyactmlZ alan bic;imde yo~rabilir, "literariitii iyi bilen arkada~" ufkuyla Cumhuriyet aydtm gelenegi arasmda stlo~mak颅 tan kurtulabilirdik. "Goruntu dunyast"nda bize oyle bir imaj bic;ildi ki, biz de o imajm devammt kendi ellerimizle oyle bir c;izdik ki, kendi dunumiizii sapom ve kendimizden korkar hale geldik. Kiilturel farkhhklan, politik farkhhklann iistiine oyle bir c;tkardtk ki, matjinallige mahkum olduk. Oysa marjinalligin ay1p bir ~ey olmadtgt da "ozgiir ke$iflerimiz" arasmdaydt, ho~gorii kanallanmtz geni~liyordu. Amac; olarak degil sonuc; olarak gec;ici marjinalliklerimizi kabul edebilir noktaya da gelmi~tik. Ama onlann usta itelemeleriyle, cadde tarafma ordiigiimuz kiilttir duvanm boylesine kalmla$urmayacaknk galiba. Sava$ strasmda ya$adtgtmtz ses duyuramama, baglant1 kuramama tstJraplanm boylesine hissetmeyecektik. Anladtk (mt) ki diye ba$1amt$Uk. Laf olsun diye dej5il, gerc;ekten omekleri c;ogalnlabilecek dinozor kompleksi oco-sansiiru uygulamalanyla, iistiimilze ili~tirip parr;a parr;a bize de kabul ettirdikleri "bizim imajtmtz"la ne c;ok $CY kaybettigimizi, bu arada ger~ek degi$im ihtiyactmtzm bazt gediklerini de kapatamadtgtmtzl... Aym donemde, hem onlann istedigi yonde hem bizim ihtiyar; duydugumuz y6nde c;ok farkh iki degi~imi birden ya~adJgtrnlZl anladtk m1? Degi~im, btitun sistemdeki anahtar kavram ashnda. Onlann istedigi degi.~im, onlardan farkhymt~ gibi goriinup gittikr;e onlara benzeyen yaptlar yaratmak. imajlann yardtmtyla elbette. ANAP'a yakmhk hisseden komiinistlerin varhgt, bunun tipik 6mej5i mesela. Thatcher'm, ardmda iddiah bir r;agda$la$ma programt sallayan "sosyal Thatche~st" i~c;i Partililer btrakarak gitmesi tesaduf degil; Turkiye'de yeni diizen edebiyauna en meraklt medya kanallannm Deniz Baykal imajm1 artan bir htzla pompalamalan da. Sistem bu noktada r;ok ba$anlt c;ah$Iyor, hedef bir tur sahte c;ogulculuk. Kor-

27


28

kulur ki, birgiin di.inyada yeni sa~n tamamen tarihe kan~n~ ilan edilecek ve adlan komunistten sosyaliste, muhafazakardan radikal islamc1ya degi~en binterce yeni sag muhalefet partisi, c;e~itli adlardaki yi.izlerce yeni sag iktidara, "a$mhga kac;:madan, 1hmh ve yapict" muhalefet gosterecek. (Durum vahim, Zafer Mutlu bile Turk solunu gerc;ek sol olmaya <;agtrdt.) imaj ureticilerinin "iyi sol" yaratma operasyonu $imdilik ba$anh gibi. Ostelik etkili yontemleri de vat. Ya iyi solculugu se<;eceksiniz ya da hayatta silah gormemeniz bile onemli degil, "uluslararast terorizmin parc;:ast" ilan edileceksiniz. Onlara benzemeye yan~足 mayanlar, gerc;ekte varolup olmadtgt tart~mah uluslararast terorizmin boceklerine miistahak muarnelelerle kar~1la~cak. Ve bizim kendi tasavvurumuzdaki "iyi sol"u yakalama mecburiyetimiz daha <;ok dayatrnaya ba$layacak. (Che iyi ki bugunleri gormedi, "ge,rilla" olarak oldil. '90'lan g6rseydi, ytlan mtlan gibi bir lakap takarlardt herhalde. Sonra da bir haber: Uluslararast terorizmin actmasti isimlerinden Ytlan, yani Ernesto Che Guavera, Bolivya'mn Santa Cruz bolgesindeki Higueras koyiinde, miittefik koruculann ba~anh bir operasyonuyla yakaland1 ve oldi.iruldu. Yakalayamasalar da haberi patlaurlardt: Che Saddam'a iki Latin dilberi gondermi?!) Biz hala "biz" oldugumuza gore, en azmdan ~imdi足 lik onlann oltasmm ucundaki "iyi sol" degi!iz. bu c;:ok iyi. Ama dipten sava$ akmns1 gelmeseydi oltaya iyice yakla~abi li rdik, bu kotll. Kritik bir noktadaytz, bu onemli. imaj yaratma, pazarlama vc il~tirme c;:a~mn t6rpuleme mekanizmalanm itip gec;mek, onlann bizim ic;:in ne diyeceklerini c;ok fazla takmamak zorundayu. Arnk ne dinozor kompleksimiz, ne. abaruh "antici ve sloganct olmayahm" kaygtlan, ne buyilk ol<;iide goruntllden ibaret bir yeni diizen, ne rum muhalefet dinamiklerini aynnndaki estetik tavtrlara baglama fantezileri, ne marjinalligi arnac;: olarak ya~ama "politikast" ... (iinkii kritik bir noktadaytz. Goriintlller 6niimuzii kaptyor, imajlar iistumiize ustumiize geliyor ve hayaom12 kendi kendimize soylenmekle geciyor. Onbinlerce insamn oldiiriilmesi bir "kahramanhk video clipi" gibi sunulurken bile ... Oysa sesimizi duyurmaya, dogrudan konu~maya, tavtr koymaya, imajlan kaztmaya, kendi ih tiyac;lanm1za gore ya~ad1gtm 1z degi$imi duyurmaya "muhtactz". Bunun ilk adtmt dinozor kompleksi oto-sansurunii yenmekti ve sava~ Strasmdaki duygu ayaklanmast sayesinde ilk adtmt atok galiba. Olumlu bir geli~me yani. Ancak maruz kaldt&lmlZ saldtnyfl ka~l, bu olumlu geli~menin, komplekssiz ve daha cesur sesler <;tkarma tavnnm tek ba?ma bir anlamt yok. Medyamn bombardtmam alundayiZ. Bu sav~ hie;, ama hie; durmuyor, sava$ta giderek daha oldiiruci\ bir teknoloji

kullamhyor. Oyle ma~dur durumdayu ki. Ne yapabiliriz? Onlann cephesinde bizden biri kimligiyle varolmamn pek faydast yok. 12 Eylul sonrastmn yazth basmmda bunu anladtk. Aym ~ey goruntuli.i basm ic;:in de gec;:erli. Diyelim ki TRT'ye girdik, ne yapabiliriz? En fazla Mete Muyan olup, miittefiklerin verdigi haberleri, "ekstra sapnnna" yapmadan, abartmadan, "ABO ezdi gec;:ti" havasma sokmadan, oldugu gibi gec;:ebiliriz. Ya da 32. G.un ekibinden Mithat Berekct olup. Ordun'un gerc;:ek yiizunden urkek, ama duriist c;:izgiler nakleder, "Demek Selma Kurtcebe de ya yalanctymt~ ya kOtu haberciymi~" dedirtiriz. Arna on planda Can Okanar kahr yine, c;:unkii kana! onlann kanab: "ABD'nin dagttngt 'Nastl Teslim Olunur' bro~i.irune uygun bic;:imde teslim olanlara kimsenin bir ~ey yapngt yok. Ama elinde silahtyla kac;:maya c;:alt~anlara saldmltyor tabii." (Tabii, ha!) CNN'de de en fazla Charles jaco olabilitiz. Olum haberlerini gtHerek vermeyiz. gonnedigimiz. ~eyleri gormu~ gibi anlatmaz., gorduklerimizi gOrmezlikten gelmeyiz. Kameraya sigara ic;:erken yakalanabiliriz, ''uyumsuz bir tip" izlenimi btrakabiliriz. Ama sonuc;:ta "vurucu" yorumu, Beyaz Saray muhabiri Biebauer yapar. Haks12 sava~m ka~IU haklt sava~ mt, me~ru miidafaa hakkt mt? Bu noktada " me~ru mudafaa" daha gec;:erli galiba. C::ol Fmmast ortaltgt dagmrken gerc;:ek yi.izi.inu daha iyi gordugCtmuz medyanm bitmeyecek sald~nlanna ka~t, me~ru mudafaa kanallanna ihtiyacmnz var. lyi ama. nerede bizde teknolojinin maliyetiyle bo~cak para? Yenilgiyi kabullenmek de olacak i~ degil. Peki. goriintiilerden ibaret bir dunyamn iplerini ellerinde tutanlara kar~1 ne yapabiliriz? Onlar, s1mf gec;:me sisteminin kolayla~unlmasma kar~1 c;tktp, "ba~anh olmanm anlamt kalmtyo(' diyen ku~aklar, ku~aklar degilse bile buyi.ik ku~ak pan;:alan yaranyorlar. Bu ku~agt ve daha iyi egitim talebini anhyoruz, ama "mutlak rekabet, mutlak ba~an" manngtm anlamtyoruz. Onlar s1fm bin, bini stftr yaparken hazen uyamyoruz, hazen uyanmtyoruz. Uyandtgtmlzda, "ka<; ki$iyi uyuttular acaba'' diye dCt~iin ilp, sorumuzu duyuramtyoruz. Ve bu medyayla, "kendiliginden bilin<;, toplumsal geli~me" gibi beklentilerin giderek daha derin, daha geni~ hendekleri a~mak zorunda kalacaklanm gorilyoruz. 揃 Bundan sonra yapabileceklerini du~undugumuzde de korkuyoruz. Dunyamn "Guney"inden koordine homunular yi.ikselirse, Kuzey'de- uslenmi~ rnedyamn. ohnayan uzayhlarla <;tkmayan bir sava~1 naklen yaytmlamayacagma, boylece dunyada duzeni ve ~ika足 yetlerden annmt~ birligi saglamayacagtna kim garanti verebilir mesela? ABD'nin 6zal'a Guneydogu'da aplacak askeri Ctsler kar~thgmda , uzaydaki yeni dengelerin belirlenecegi masaya oturma sozu venneyeceBirikim 23/ Mart 1991


gi.ne emin olabilir miyiz boyle bir durumda? Ozal'm, uslerin ac;;tlmasma izin verecegine emin oldugumuz kadar emin olabilir miyiz en azmdan? Bitmeyecek saldm kar~tsmda me~ru mftdafaa kanallanmlZt nastl deVTeye sokabilecegimizi du~fmmek "ne yapabiliriz"in cevabmt bulana kadar du~fmmek zorundayu. Omr(lmuz vefa ederse elbette ki. Bu "dii~unup bulmamtz zaman ahr'' esprisi degil, ciddi bir tehdidin yaratttgt endi~e. Yeni dtlzenin Kenan EVTen'i Thatcher, "Ahlaki degerleri olanlar, olmayanlara kar$1 her tilrlii glicii kullanmakta serbesttirler" dedi. Ya ktrk katu, ya kuk saur. Ya Thatcher'm goziinde ahlaki degerlere sahip hale du~eceksiniz ya size ka~1 guc;; kullanacaklar, belki kafamza sortiler yapacaklar. (Ki~i足 sel tercih: ikinci felaket...) Gen;ekten de onlara benzemekte di renmedigimiz veya onlann gozunde ahlaki degerlere sahip olmadt-

gtmtz ic;;in ba$mnza c;;ok kotil $eyler gelebilir, daha dogrusu gelmeye devam edebilir. Ye CNN'in arristleri, TRT'nin memurlan, Babtali'nin tiiccarlan cesetlerimizin ba~mdan oyle haberler gec;;ebilirler ki, milyonlarca insan "ahlaki degerleri olmayanlardan kurtulduk" diye sevinc;; c;;tghklan atabilir. Bir kez daha: Ne yapabiliriz? ilk adtmt atttk, dinozor kompleksi oto-sansuriinden stynldtk. ikinci adtmt nastl atabiliriz, sansiirsuz yaymt hangi kanallardan yayabiliriz? Kana\ degi$tinnek isteyenler uzaktan kumanda aletlerini devreye sokabilir, ''bizim kanal"t terketmeyenler bu sorunun cevabmt bulana kadar dii$iinmek zorunda. Ostelik bu soru, "c;:agda ~ goriintu vasn" ta~tmtyor. On saniye soma kendi kendini yok etmeyecek. Ekrandan kaytp, yerini B-52'\erle dolu bir jenerige de btrakmayacak. Evet. m~ru mudafaa kanahmtzt nastl olu~turaca~z?

29


Sava~

ve medyan1n gor dedigi

AKDOGAN OZKAN

16Ocak't 17 Ocak'a baglayan gece televizyon kar~l­

30

smda CNN'i izliyordum. Bir ara ekran ba~mdan uzakla~ml$tltn ki, geri dondugumde, Bagdat muhabiri Bernard Shaw'un, "d1~anda bir$eyler oluyor" dedigini duydum: "izlcyicilerimize neler g6rdugf1milzu imlatmaya r;ah$ahm ( ...) Gokyuzu guneye dogru ur;aksavar atC$iyle 1$111~11 bir gorunum ald1. Milyonlarca ate$bocegine benziyor, 4 Temmuz kutlamalanndaki gibi ~~tl~~~ l. Buyuk k1pkmn1z1 bir patlama gogu aydmlauyor. Aman tannm, bu korkunr; bir padamayd1 ( ...) Peter, ~unu goriiyor musun? Bir go kta~ma benziyor'' 13 y1hnt Vietnam'da ger;irdigini 6grendigimiz tecrubeli sava$ muhabiri Peter Arnett'in yanm k1sa ve Bernard Shaw'un tum naifligine son verecek netlikteydi: "Samnm o 'gokta$1' bir F-15, Bernie" 0 gece Bagdat'ta ya~anan bu travmarik deneyimin tamklan , oldukr;a heyecanh bir tonla, adeta bir film sahnesini aktam gibi tasvir ettikleri olaylarla on milyonlarca insanda deh~etli heyecan verid, ama zamanla yerini mitoslara da devreden bazt izler b1rakt1lar. Buli.in bu olup bitenlerin ne "anlam"a geldigi, semiyolojinin yerini ideolojiye b1rakng1 an, yani mitosun yap1smm genel bir tarihe bagland1gi ve bir devlctin r;tkanna nastl hizmet ettiginin ar;tklandJgt resmi bir huviyet de kazandt: "Kuveyt'in kurrulu$U ba$lad1" Beyaz Saray s6zcusunce yaptlan bu a<;tklama, uydu telefon hattt ile degil, canh goruntulerle bize ula$ml~ olsa da, bir sure i<;in "film havast"ndan uzakla~ttk. Gokyuzunun, "milyonlarca aw~b6cegine benziyor" olU$lli1UI1 ardmdaki gerek<;eyi ogrenrni$tik. Dunyanm gorup gorecegi (aslmda pek de goremedigi) en buyiik $irket kurtarma operasyonu idi, "ate~bocekle ri "­ nin, "4 Temmuz kutlamalanndaki gibi 1~1 ! l~ll"hgm, "g6kta~lan "nm esas i$aret ettigi. Bu nokrada, fazlaca siyasi yoruma kalk1~madan

CNN kahramanlannm sava~ boyunca bizlere aktardtklanndan ho.reketle, ll<; izlenim edinmcnin mumkO.n olabileceginl soylemek istiyorum. l. Medyalar sayesinde sava!?tn ger~ekligini , giderek, onunla e~ zamanh ili~kide bulunan ba~ka g6sterenler ile ikame ediyor, ba$ka bir deyi$le metaforlarla du$iinuyoruz.. 2. Medyalar hayaun adeta bir sanat eseri gibi ya~a­ nabilecegi du~uncesini peki~tiriyorlar. 3. Medyalann <:e$itli imgelerinden suzulen unsurlar bellegimizin bir parr;as1 haline gelerek bizleri edilgin tutan bir algtlama sureci ile, bir yandan yeni davram$ nonnlan geli~tirmemize sebep oluyor, diger yandan da "olduruyor." ~imdi, bunlan biraz a<;ahm. Kitle ileti~im ara<;lan, sava~m ger<:ekligi ile du~un­ cesi arasmdaki u<:ummun derinl e~ mesinde c;ok onemli bir rol oynuyorlar. Bernard Shaw'un yukanda aktardlgtm sozlerinin yamstra, "mO.ttefik" kuvve£ler askeri yetkililerinin brifinglerde sarfettigi, "hava kampanyast", "angajman", "cerrahi mudahale" gibi sozler ya da i~itsel imgeler, sava$la e$zamanh ili$kiye giren ve ay1klama sureciyle ba$ta "sava~" s6zcugu olmak uzere pel~ c;ok e~zamanh 6geyi d 1~layan bir yaP' i<:inde sunuluyor. Bu yap1 sayesinde televizyon, sava~1 tarihsizle$tirip evcill e~tiriyor, gundelik dili kullanarak mitoslar yarauyor, hayaun adeta bir "sanat eseri" gibi ya$anabilecegini bile dfl~undO.rtO.yor. Bernie, john (Holliman) ve Peter'm, Bagdat'm en yiiksek binasmm 9. kaundan gokyiizune bakip; "ya~ama sanau"ndan ben·zersiz 6mekler sunu$unda oldugu gibi. Turkiye'de sava~an t.arallar arasmda degil de, medyalar arasmda rutacak birini arayan insanlann -bu insanlar bir zamanlar Latin Amerika'mn en hararetli bolgelerinde, yaBirikim 23 / Mar t 1991


•-

~arken efsanele~en

o --

-

geriUa liderlerine ozenen insanlar olmasa da- "hayau dolu dolu y~ayan" semiyolojik bir getilla liderine ozenmemelerine pek de imkan yok. Peter Arnett, bu anlamda Che'nin Bolivya ormanlanndaki yalmzhgma, neredeyse benzer ko~ullar alunda ~ahsan bir gerilla liderine benziyor. Kudil.s'teki evinin duvarlanru siisleyen antika hah ve Rus ressamlann tablolan gibi sanat eserlerini, Che'nin ubbiyeligini cangdda btrak.l$mda oldugu gibi terkedip silahtna, uydu telefon hadan ile Fly Away'ine sanhp, "eylem"e ge<;en ve "dolu dolu ya~ayarak" sananm icra eden bir gerilla lideri adeta. "Hayaumm her gil.nunil. dolu dolu y~mak istiyorum, k:imbilir belki yann param parc;a olacagJ.m" (Time, 4 ~ubat 1991, No.5, s.59) deyisinde, olil.me meydan okuyan ve biraz da "hos gelir sefa gelir"i c;agnsuran bir yan var. Bir seril.ven tutkunu gibi tamtth)IOT. Nitek.im , Peter Amett, savas bittikten soma Irak y6netiminin gazetecileri smtrdl$1 enne karan tlZerine Ba~dat'tan aynhp Amman'a gec;tiginde, CNN merkez st(idyolanndak.i program sunuculanndan larry King'in kendisine ilk sordugu sorulardan biri, "Tehlikeyi seviyor musun Peter?" oldu. (10 Man) Seril.ven tutkunu bir insan olup olmadt~ . savas basladlgmda "ilk gece" neler hissettigi soruldu. Sava$111 ba$tndan itibaren uzun bir stare Bagdat'taki tek gazeteci olma ayncahgnn ya~arm~. dil.nyamn bu kentteki rek gozli ve kulag1 olmus bir insan Arnett. G6rduklerini ve duyduklanm aktanrken, "e~siz". Ancak, yalmz bir genlla Arnett ve belki de yeniimeye ba~tan mahkum. Korfez'deki sav~1, ba~ladliSJ. giinden itibaren dizi ha1ine getiren CNN'in zamanla gizliden gizliye "persona non grata" (istenmeyen ki~i) ilan edilen umarstz bir muhabiri. FKO gerillalanmn lideri Yaser Arafat ile kaderleri en azmdan bir y6nden aym. Arafat, sava~ta yanh~ taran tuttugu iyin Suudi Arabistan yonetimince "persona non grata" ilan edilmi~ti. Arnett de, sava~ta yanhs yerde bulundugu ic:;in. Oysa, birc;oklannm yaptlga gibi, Suudi Arabistan'm Riyad keminde k.ahp, sava~1 El Hayat Oteli'nin duvardan duvara hah kaph Regency odasmdaki brifinglerden "izleyip", Birle~ik Kuwetler asken sozculerinin verdigi bilgileri bizlere aktarabilirdi. iste bunu yapmadtgJ ic;in, Bagdat'ta kahp, bir de on binlerce ton bomba altmda kalan bir halkm yak.lnmalanm bize akr.archg1 ic;in, Amiriye'de sivil stgmaga duzenlenen bombardtman sonrasmda ge,tigi haber ve goril.ntiiler ile "Yahu, bu sava~ta hie; mi olen yok?" diye soranlan yannladtgt ic;in kendi vatanda~lannm h1~mma, agtr el e~tirilerine ugradl o. Hatta Cumhuriyetyi Parti senati:itii Alan Simpson tarafmdan "Saddam yanhs1" olmakla suc;land1 ve diziyi yayma koyanlarca en az aranan insan haline geldi. Tereyagmdan ktl c;eker gibi gerc;ekle~tigi ve ceraat-

li rumon1 c;evresine zarar venneden c;ekip ald1gt sa-

vmdan hareketle "cenahi mudahale" olarak nitelenen "hava kampanyalan", «alalh bombalar", "zeki tec;hizat" turil. nitelemelerden srynlan bir paradigma sunuyordu Arnett. Yani, izleyiciler bu dizide sunulanlar sayesinde.aralannda onak bir yon bulunan gostergeleri ~gn!ltmlar yoluyla belleklerinde birbirine baghyorlardi. Star-l'in CNN'den aktardtgt goril.muleri izleyenler de gonnu~l erdir ki, Arnett, CNN'in Atlanta'daki merkez stiidyolanndaki sunuculann baz1 sorulanm, "bu sorunuzu yamtlayamam" diye cevaplandmyor, Jrak sanstminu haurlatarak, ama baztlanna da "bilmiyorum" yam om veriyor. Korfez krizi patlak verdiginden bu yana her ~eyi bildigi iddiasmdan hareketle dunyamn laftm ederek aklmca derin tahliller yapan muhabir ve "uzman"lara oylesine ahsuk ki, Bagdat'm gobeginde bulunan bir muhabirin bir ~eyleri bilmemesi, bazt konularda hir; fikri olmadt~m soylemesi yil.regime s u serpti. Bu arada, Amett'in gec;tiklerinin yalmzca bir bolumiinii olu$turdugu savas sentagmasmm, paradigmal bagmudan ser;ilen goril.ntil.lerden olu~tugunu vurgulamak gerekiyor. Turk olsun, Amerikah ya da japon olsun, ekranlan ba~mdaki izleyiciler oturma odalanna ula$an bu sentagmamn bir ser;im sonucu olu~­ tugunu biliyorlard1. Onlann bilemedigi ya da sahip olmadJgl, bu yaptlan ar;1klamak i<;in gereken iistdil idi. Ostdil gerektiren bir durum ile kar$1 kar$Iya oldugumuz ar;tk. ~6yle devam edelim: Sava$ sentagmasull bizlere ula$nranlar, ilettikleri gorunrulerde, bizlere sunduklan semagmada kendi sec;meci ve dl~la­ ytct tekniklerini unuttururcasma, bunlar yokmus gibi davramrcasma s1k stk kendi iradderi dtsmda -yani lrak Enfonnasyon Bakanhg1'nm sec;im ve sansuril.ndcn ge<;:en- enformasyon ve goril.ntftlere basvurduklanm tekrarla)'lp durdular. CNN'in Atlanta'daki merkez stiidyolanndaki spikerler Arnett'in hemen ardmdan her defasmda uzerine basa basa vurgulad1lar bunu. ~imdi,

burada soylemek istedigimi bir 6rnekle ac;Iklamaya c;ahsayun. Amen, ytkmular arasmda bir kasabayt ziyarete gitmi~tir. Sivil 6lumlere iliskin verdigi bilgiler, ilettigi g6ril.ntitler sava!lm, oyle "ate$b6cekleri", "4 Temmuz kutlamalan", "cerrahi mudahaleler", "akdh bombalar" gibi nitelemelerle cereyan etmedigini gozler online sermektedir. Riyad'daki askerl brifinglerde sunulan g6stergeler ile Amett'in ulasurdtga gostergeler arasmdaki onak yonlerin c;agnstmlar yoluyla, kendilerince arzulanmayan bir tarzda bellekte birbirine bag\anrnasmt engellemek ic;in bu si.irec:;lerden hangisinin agtr basmasa gcrektigini Atlanta bilir. Atlanta bunu hangi teknikle y'apacagma da bilir ve bunu yaparken "iddia etmez", "one surmez'', "bildirir".

31


32

Ama, lrak Enfonnasyon Bakanhgi'mn sansuru dl$10daki surec;lerin ve "ham haber malzemesi"nin kendi mckanizmalannda nas1l bir sure~ten gec;erek oturma odalanmlZa ula$ngim s6ylemez. Yalmzca Bagdat'taki haberin kaynagindan kendilerine ula$ana dek sansi.irden gec;tigini, yani "sec;ildigini" soyler, bildirir. Arnett'in gonintii ve bilgilerinin, yani bir anlamda saVa$m )'lklc1 yOniine ili$kin g6stergeierin bitmi$ ve tamamlanml~ bir soylem, kapah bir metin olu$turmamasl ic;in "k.lsa devre"ye ihtiyact vardu Atlanta'mn. Yanm1~ cesetler, kolu baca~ kopmu~ insan g6runtiileri bile gorsek, Atlanta her defasmda bu gorumii ve ona C$lik eden bilgilerin sansurlu oldugu konusunda Amett'in "arkasmdan konu$ur". Hatta, oncesinde, "bu 6liimlere miittefik uc;aklann bombardtmanlanmn yol ac;ugma dair herhangi bir deliI var m1, Peter?" gibi garip sorulara da rastlanz. Atlanta, bize gostergeler arasmda arzulanmayan bir c;agn$tffi zincirinin kunilmasma engel olmak ic;in ya da kendi arzuladtgl 6lc;ude bir uzla$1m saglamak ic;in surec;lerden birinin nas1l agu ba~cagt konusunda iki yol oldugunu gosterdi. ilk olarak, Atlanta, gostereni "oldugu gibi" vemleyebiliyor. Bu. Amett'i yedek kulubesinde uzun bir sure tunnak, ekrana nadiren getinnckle saglanabilir. Bu $tkta yeralabilecek diger bir olas1hk da, gosterenin bic;imi ile oynamakur. Ttpkt, yukanda aktardtglm sorudaki gibi. Soru, ilk ba~ta (6zellikle Amerikaltlar ic;in) "yeterli deli! olmadtkc;a zanh)'l mahkum etmemeye azami ozen gosterme" gibi, Ban'nm hur demokrasi ve adalet degerlerini one c;1kararak kendi ulke vatanda$lannm ulusal onurlanm ok$ayJCt bir i$leve de sah ip gorunuyor. Bu anlamda, bir TV dizisi olarak "War in the Gulr' (K6rfezde Sava$), sava$tn gerc;ekliginin anla$1lmasma yard1mct olacak bir "bellek edindirme"den ziyade, "evrensel koy"uml1zun baz1 insanlanmn ya$anulanm "hakl1 k.lhCI'' algt tekr.1rlanm hedeflemi$tir. Ara$Urmact, sorgula)'lCI bir temele dayamyor gibi g6zukse de, Atlanta'mn gerc;ekten de boyle bir kaygtst yoktur. Yarsa bile ~ifte standart sozkonusudur. Oturma odalanmlZl "haber" bombardtmanma tutarken, "muttefikler"in bombard1mamndan sanki hie; ceset <;tkm1yormu$ gibi, pool'lardan surekli uc;:ak, tank, top ve presizyon goruntiileri gelmesi kaf'$1Stnda "ara$Urmact" hir;:bir itiraz1 yoktur. ikinci olarak, Atlanta kimi goruntiileri ardarda ekleyerek, yani montaj yoluyla arzulanan anlamt yaranr. Bu, tek bir g6steren/ gosterilen ili$kisinin arzulanan yonde bir anlam yaraulmasm1 engelledi~ durumlarda gerc;eklC$ir. Yani, $ayet sivil stgtnagm bombalanmasma ili~kin haberden sonra yukanda aktard1g1m soru Arnett taraf:mdan miittefikleri.nki dl$mda aruk Irak hava sahasmt kullanan ba$ka hir;:bir hava kuvveti kalmad1gi hanrlanlarak, "mt1ttefiklerin yapmad1-

gma clair hic;bir delil yok" $Cklinde yamtlamyorsa, A.tlanta'nm bu yola gitmesi ka<;tmlmazd1r. Ostelik amk '"rm1ttefik" asken yetkililer de kabullenmi$\erdir bombard Imam. Bu dummda, Atlanta, bir ABD'li yetkilinin "Saddam, uluslararas1 koalisyonda c;:atlak yaratmak ic;in kendi halktm bile asken hedeflere yerle$tirerek canh kalkan yapmaktan kar;:mmayan zalim bir diktat6rdur" ~eklindeki sozlerini aktanr, b~ka bir sorgu ve suale gerek duymadan. Ye zincir tamamlamr. Atlanta her iki durumda da ideol'ojisi adma gorgiil gerc;egi bozmu~. r;:arpltmlstlr. "Miittefikler"in kazandtgl zafer ona da aittir; hem de Arnett'e ragmen boyledir bu. Sayer, sava$tn sonlanna dogru bir grup Irak askeri patetik bir bir;:imde bir italyan televizyon ekibine teslim olmus ise, ben bunda CNN'in hakktnm yendigini dCt$iint1yorum. Low-tech bir ideolojinin, hitech silah ve enfonnasyon koalisyonuna reslimiyeti, CNN'e vuran bir piyango olmahyd1. Kimbilir, ban$1 bile Sovyetler ile planlaytp ABD'yi bir kenara atmak isteyen ve boylelikle koalisyonda bir c;atlak hedefleyen Irak asken mekanizmast bir Amerikan $irketi olan CNN'e degil de bir italyan televizyonuna teslim oluyorsa, bunun alonda belki benzer bir hinlik de yauyor olabilir. Gelelim kide ileti$im arac;lanmn <;e$itli imgelerinden suzulen unsurlara. Bunlar bellegimizin bir parc;asl durumuna gec;iyorlar. izleyici ve mesajm algilaytctst olan bizler, TY'nin sundugu gostergeler arasmdan ortak yonlere sahip olanlan belleklerimizde birbirinr. baglayarak, yeni daV1"3nt$ ve tepki nom1lan geli$tiriyoruz. Ancak. mitosun ic;inde tutuklu konumumuz degi$miyor. Mesajt algtlarken edilgeniz. Bu st1recin farktnda ola1myor ve -sayet bombard1mamn yoniinii (anlamtm) degi~tirec ek bir koda sahip degilsekher mesajda oturma odamiZln koltuklannda "oluyoruz." Hegemonik ideolojinin ger~eklik hakktnda betimledigi mesajlan, onun smtrlanm <;izdigi zihinsel ufkumuz ic;inde, dondurulmu$ bir halde tuketiyoruz. Umberto Eco, 1967 ythnda kaleme ald1gi bir makalesinde, Marshall Mcluhan'm. "Gutenberg insam"nm oldiigu yolundaki tezinden hareketl~ okuyuculanm ve bilim adamlanm yine o TV ekrant onundeki koltuklarda verilecek semiyolojik bir gerilla sava~ma davet ediyordu. Ona g6re, oncelikle ekran kar$1smdald koltukJanmJZ.m i$gali gerekiyordu. <;:unku bu, mesajm kaynagmm kontrolii i<;in Enfonnasyon Bakanh~1 ya cia CBS TVsi mt1durunun kolwgunun ele ger;:irilmesinden c;ok daha kolayd1. Kaynaktan <;t.' kan mesajlann, her $eye ragmen ula~og1 yerdeki koda oagh olarak alg1landt~m bclirten Eco, vurguyu koda yap1yor ve rriesajlann edilgen bir tarzda alg1lanmasma ele$tirel bir boyut getirecek boylesi bir taktik sav~1 ile mesajm anlammm ters c;evrilebilecegini soyluyordu. Eco'nun, saptanmasmm gerekli oldugunu Birikim 23/ Mart 1991


dCt~und ugu

"kUiturel gerilla yomemleri"ni yazan bir Carlos Marighella c;tlunad1 maalesef. Sadece, o gun oldugu gibi bugi.in de elde d egi~ meden kalan bazt kodlar var. Bugun, israil'e Scud fiizesi fulatJidJgt ve bilmem ne kadar hasar meydana geldigi yolundaki mesajlar, kendilerine has kodlan olan pek c;ok Arap iilkesindeki yoksul halklann gururunu o~ad1. (.:i.inkii anlam tersine c;evrilmi.$ti. Bu iilkelerde insanlar, fallik bir sembol goriintiisCmdek.i kartondan Scud fUze maketleri ile lrak halkmtn yam nda olduklanm ilan eden sevinc; gosterileri yapular. Ama burada oksuz bir halkm (Filistin liler) sozciilugune soyunan ve fall us'a (Scud) sahip olan Baba (lrak lideri Saddam Huseyin) simgesi sozkonusudur. Bu simgesel diizen, israil'e y6nelik kastrasyon tehdidi ile, Filistinliler'e onurlu bir kimlik veriyor. Bir ba~ka deyi$le, Baba, yani fallus'un sahibi, oksiiz ogulu simgenin metaforlanndaki yeni bir yuceltmeler diinyasma sokuyor. Yamlsamalarla dolu bir dCtnya bu. (Hemen belirteyim ki, anlamm zor bir sCtrec;le tersine c;evrildigi bir taktik sava$1degildir buradaki. Burada, israil 'e dii$en Scud fiizeleriyle ilgili mesajm kaynagmm arzulamad1gt bir kod zaten b~­ tan verilidir.) (.:Cmku, mazlum Arap halklannm "kader"i, yani oksCtzlugu, Baba'ya (Saddam Huseyin) ve onun sahip oldugu fallus'a (Scud) ragmen, oksllz ogulun (Filistinliler) ozde~le~me gayretlerine ragmen degi~memi~tir. Oksiiz ogul, yine 6ksllzdur. Bu durum zaten bilin~altlannda kazthdtr ve gosteri yuru yu~le ­ rinde de kendisini ortaya koyar. Cl\TN'den izle,hgim, Ordun'dek.i bir gosteride, Saddam Huseyin posterlerinin ve kartondan Scud maketlerinin yamnda bir de aglayan c;ocuk posterine rastlamam bu durumu a~tk­ hkla ortaya koyan c;:arptcJ bir ornek ol u~turuyo rdu. Hani, Tiirkiye'de de, daha ziyade ~ehi rlera ras1 orobuslcrde ve kartpostallarda kar$tla~ttgimiz gozii ya~b c;ocuk posterinin, biitun gamh kisvesiyle Arap halkmm ortak bilinc;:alunda duruugCt endi$eler, Saddam Hilseyin'in ve Scud'lanmn israil'e yonelik kastre edici tehdidine ragmen boyle bir gosteride yer alabiliyor. Aglayan c;ocuk posteri bilinc;:altlanna kazmmt~ oksuzlugun yamstra, belki de Filistinli olmayan Araplann c;:ocuklanna kar$1 1948 ve 1967 deneyimleri sonra-

smdaki suc;:luluklannm da bir gostergesi.

••• Hani, insanoglunun ile ti ~imdeki hlZlmn bir gi:m ya~amm kendisinin oniine gec;ip gec;meyecegi so rusu vardn ya, bu sava~la birlikte kafama bunun d1~mda ba~ka sorular da ekledi. Ama, ac;tk olan bir ~ey var: Boyle bir ~ey, samnm hep bir bilim-kurgu fantezisi olarak kalacak. Yok, ~a yet gerc;ekle~i rse, samnm o zaman da, "mutt.efikler"in guvenlik gerekc;eleri yuzunden bizim bun dan habcri miz bile ohnayacak. 1982 fllmda Falkland Sava~t'nda c;ekilen goruntiilerin Tngiltere'ye Ula$maSl Cic; haftayt buJmU$lU. ingilizler, bu surenin Kmm Harbi s1rasmda The Times gazetesi muhabirinin haberlerini ulkesine ula~urdtgt sureden bile fazla oldugunu soylerler. ingiliz yaym kuru l u~u BBC, Amiriye'deki sivil st~naga duzenlenen bombard1man sonrasmdaki, benim de merakla bekledigim haber bt:Hteninde, olay yerinde filme ald1klan baz1 gorlintiileri yaytmlamayacaklanm bildirdi. A~1k sozlu bir otosansurdu bu. Hatta, bunun bu ac;tkhkta ifade edilmesi Ba~bakanhk Biirosu'nun bile ~ikayeti ne sebep olmu~. baz1 Muhafazakar Parti milletvekilleri, British Broadcasting Corporation'! (BBC) Baghdad Broadcasting Corporation olarak anmaya ba~larm~u . Sava~ biteli haftalar oluyor. Ancak pek r;ok ger~ekten belki aylar, belki ylilar soma haberdar olacag1z. Bir~oklan ise tamk olmad1gt ic;in bilinemeyecek. Bunlan du~i.in­ diikc;e ve haber diye bizlere yutturulan hi-tech silah endilstrisi defil esine ili~kin sac;ma sapan znvahklan akltma getirdikc;:e. insanoglunun ileti~im alamnda sagladtgl sCtratin bir gun sadece vicdannm stzlatmayacak bir degere ula$masmdan ba~ka bir ~ey dileyemiyomm. Ey. ekranlan ba~mdaki koltuklanna gomuhi ileti~im proletaryast, tarihin bile, kar$1Stnda kendisini savunamaz blr hale geldigi televizyon ekranlan 6ni1nde, kmn onun urettigi anlamlanduma zincirini. Haberle~me Bakanhgt koltugu hayal, oturma odamzdaki koltuga sa hip C,:J km, taTIJ$11l mesajlan! Aktif bir kauhmla dahil olacagtniz surec;:te yepyeni bir zihniyet orgutJeyin I

33


.BIZI

A DAY KOY BAKAN AT KUPONU

f zLEMEY£ Ai

H C Guzel, aynmz koydu:

LE

G

D EVAM EDiN

BiNi BiR PARA

AZETES

Semra Han1m'dan hakl1 ofke:

'' .. .. .. .............. .. ................ .............. . . ... • •

'

'

I

• ..

.. 't • " •

o

''

-

. ... .. .. • • • •

'

8 Anavatan Partisi Istanbul I! Ba~kant

e

Hasan Celal GOzel, Mehmet Ke9eciler'in s1rtrnr stvazlayarak, "Koc bunlar ko~ Erkek bunlar" dedi. GOzcL o;koc" lann, " yuka· noan degil, hanrmlann kol· tukl~nna dayanarak degil, tabandan politika yapt1klar•ni' i$aret etti.

'

adayJ: "Kim mi~ tepeden inen?" diye sordu. Bayan 6zal: "isteseydim tepeden inme gelebilirdim!"

.. Cumhurba~kanrnrn e$i Saym Semra Ozal, "C!3Vremde baz1 yagc1 insanlann oldugunun farkmdayrm. lice ba$· kanlan beni desteklerse bunlann hepsini birden atanz" $Bklinde konu~tu . ·.:Her gece Kur'an okumadan yatmadrgrnr" belirten Ozal. kendisine "Beyoglu ilea ba$· kanrnrn anas1m1 babasr K.. ~ , d 1 m1 ne olmii$ " diyen ~seo~ u n an Mustafa Ta~ar'a " Peki yurekh a~tklama tiAFiZE HANIM'INRUHU ,: 1 canrm oldu " dedi. Ta!<IMDEN YANA? ; ·f\ $~r·1~ "On~n da olumu 1 , • . /.\ \ b•r haytra l$aret b~lkr " Hasan Celal Guzel brr I/;./. sozleri uzerine oza l da, I \'\\ Cumhurba$kantnlll H;u;~~u Dogan rn 9~!'$kan J.. ~ ,\\ , vizyon konu$masrnrn 'za~." oldugunu v;; b~rs. ·;: \\ ..\ '\· . mantamasrnm cok iyi . lu~a okudugunu.. belirte· . . \ . · \ ·1 \ oldugunu · belirtti. ANAP milletvekili Leyla iek, " ne Turgut Ozal'rn ne "· ·· Yeniay K6seoglu, " kendisiKoriM bzal'rn HOsnu·non Elvan Ozal hem samimi hem hayret ic;inde· nin demokratik yoldan OzP.rinde emegi vardrr'' . 1 1 gelip gelmediginin" Ba$$eklinde konu$1U . bakan'a " sorulmasrnr '' isca, " Onun Qzerinde rah' I I tedi. Koseoglu, Ba$bakanm " geli$" yolu Oze.~ne metli Hafize OZ?I'm emegi Elvan Ozal, Ozal'rn anayasal tarafsrzligmr Gignedigi iddi· $Unlan soyledi: "Ozal vardrr. Hafize Ozal benim as1uzerine hayrete kaptlarak, " Neden c;ignesin ki! Bun- emretti. Hepimiz kabul Cenglz c;andar bgretmenimdi. Kendisini ida ne var?" diye sordu. Elvan bzat, "ANAP'ta dagrl- ettik. El kaldrrdrk." yi tanrnm. Gelini Semra neden ulkemizle malar, c;ozulmeler oldugu(Jzal'dan hep $ikayet9i otonur duymam1z DANI$MANDAN U'l AAI nu" ve "tUm bunlan yemu$tur'' $eklinde de kogereken bir niden annesinin toparlayadonemde nu$tu ve, "Eger sag olsayd: hugun mutlaka Hiisnu oldugumuzu yazd1. cagrnr" belirtti. Ailenin kt· zr, "Annem ba$kan olmak Erkal Zenger, bazr tOr Dogan'dan yana olurdu " lt".....UL HUG~! i~ Sayfalanla istedi" $eklinde konu~tu . insanlan kastederek, ··su dedi. ti.ir insanlardan ne b~~ba­ DUNYAHif Ba~kan, ~efkat sarho~u ! Ba~kan ·- samimi ve inan~li kana ne Semra Ozal'a EJI hayrr gelecegini" s6yledi. BOvtlK 1 " Bu tiir el 6penlerden IIACERACISI kimseye hayrr gelmez' · viE ANAP Zeytinburnu lice B~§kanr ANAP Sanyer ilea Ba$kanr Erda! $eklinde konu~an Erkal slzllRLE !'Jiyazi Dindar, Semra Ozal'r Aksoy, ''Samimi §Oyleyeyim, acrk Zenger. "Ba$bakanr satan gorunce "Anamrz geldi bizi $erefsoyleyeyim, ben Ozal'm hayranlabu ki$iler Semra Hanrm'r l~ndirdi '' $Cklinde konu$1U. Dindar, nndan biriyim" dedi. Aksoy sorular havada satartar'' dedi. Ozal'a "Ana ver elini bir daha 6· uzerine, " lnanarak soyli.iyorurn Erkal Zenger'in " uvak· 1 peyim" dedi. bunu " $Cklinde konu$1U. 1 ta'' mr demek istedigi an·- ...... ..... ,••• ~•r·• -. ......... ,. , ~ • 'I la$rlamadt . '··- - ·--- --··- - - - ' . -·-·-· ··I

b~~ka_ kOilU$f!la~l.nda

tele~

0 emrett•1 b• ' IZ e1 ka}dIfd1k

'Havada satarlar'

r-

f

I

~~nam geldi anam! ' Ona hayran1m!

l

l"AZ I LET 811\ ABDULLAH ONAV · 0Mi1 K I\IAI~C YAPIM10IR HABER KAYNAGI BASIN VE TRT'OIR

-- _ -

-

•7._

_, ....

' ~ · ~,. .


Cepheden uzak bir televizyon IGNACIO RAMONET

K orfez sava~mm ba~mdan beri, <;C$itli TV istasyonlanndan yaYJmlanan goruntuleri izleyen seyirciler, gtic;lu bir tatminsizlik du ygusuna kaptldtlar. Ortada, esasa ait bir ~eyler eksikti. l3izzat sava$m kendisi, gorumulerde yer almtyordu. Onun yerine, izleyicilerde hayal kmkbgt yaratan, bazt yardtmct arac;lar devreye sokulm u~tu. Ar~ivlerden alman belgeseller, maketler, haritalar, telefonla yaptlan habercilik. askeri dam~足 manlann ac;tklamalan, bunlann hepsi gosterildi. Sadece, sava~m kendisine ait goriintuler, esas olarak bunlan g6riimulemeyi hedefleyen devasa bir duzenlemenin k6r noktalan gibi kaldtlar. Peki ne oldu? insanlar niye ratmin olamadtlar? Televizyon, acaba, bir kez claha, yalan s6yl emi~ o labilir mi? Acaba, bazllannm korktuklan gibi, yeni bir Teme~var Olayt ile mi kar~t kar~tyaytz? 1 Aslmcla, televizyon izleyidlerinin bu tatminsizlikleri alnnda, buyuk bir yanlt$ anla$tlma yaoyor Yanlt~ anla~tlmamn kokcninde ise, ktsa bi r sOre once televizyondan yaytmlanan, "tartt ~thr" olmaktan c;ok, "heyecanlandmo'' iki yeni uygulama var. Birincisi, l 989'da, uluslararast duzeydeki bazt siyasi olaylann ya)'lrnt Strasmda edinilen gene] ah$kanhklar. Ve 6zellikle de, haziran aymdaki Pekin, kastm aymdaki Berlin ve arahktaki Romanya olaylan strasmda edinilenler. Bunlann her birinde de. kimsenin 6ng6remcdigi bir olay, birdenbire, akti1aliteyi alt list etti. Oy\esine 6n emliydiler ki, televizyon programlannm ba$a~agt e.dilip, izleyicilerin tutkulanm kar$tlamak konusunda tereddute gerek duyulmadt. Bu olaylardan her biri, buyuk dram ve trajedi zenginligi ta$Jyordu ve i::.leyiciler ic;:in don d6rtluk bir seyir olu$turdu. Umut, ~iddet vc olum, izleyicilerin b Ctyiil e nrni~ bakt~lan alnnda, oldukc;a basit bir siyasi platfonnda biraraya geldiier: iyi ile k6tu'niln, dogruluga kar~1 alc;:akhgm sa-

va~t...

Bu, insam allak bullak eden "haber-g6steri"nin c;:ek.iciligi, 6nemli bir olgu)'U maskeledi. Butun bu olaylar strasmda, televizyon. diger kitle ileti~im arac;:lanna ustunlugunu kabul ettirdi ve, 6zellikle de, aym olaylan izlemek, bunlara aym 6nemi vermek, aym h eyecam uyandtrmak durumundaki radyo ve yazth basma, htzmt kabul ettirerek, medya hiyerarsisinde birinci konuma yukseldi. Televizyon, g6riintu ahct cihazlann agtrhklanmn azalm~styla {6zerk Fly Away sistemi. 100 kilodan daha hafif geliyor) gerc;:ekten, 'hafir bir medya haline geldi ve uydu ya)'lnt yapan istasyonlann, butiln dunyaya yaym yapabilme 6zelligi sayesinde, radyo ve telefonla htzla rekabet etmeyt> ba~ladt. Bundan once, televizyonun, btttiin clunyamn dikkatini tek b ir yone odaklama gttcu, sadece buyiik spor olaylan ic;:in kullamlmt$tL Bundan boyle, aym gttc;:, siyasi olaylann ya)'lmlanmasmda kullamlacaktt. Haber, aym spor kaf$tla~malannda kullamlan yonteme uygun olarak, 'naklen ve canh olarak' clegerlenclirilecek, o lay, tam cereyan ettigi anda bile yorumlanabilecekti. Cable News Network'iin (CNN) biitun ba~ansmm alunda, bundan soma yaygmla ~ unlacak olan bu y6ntem yallyordui Sporda kullamldtgmda, hic;:bir sakmca yaratmayan bu yontem, -c.:unku, bir futbol mac;t kendi kurallan ic;inde oynamr, top oyunun anahtandtr (onu izlemek, l

2

Ignacio Ram one t "Mythes et delires des medias. la television necrophil e", Le Monde Diplomatique. Man 1990. (Gtrard de Selys'in yOnetimi 'tilunda, Editions EPO'da, Bruxelles, !990'da yaytmlanan Mediamensonges adlt kitaptan ahnan bir yazt okunabilir.) Yves Eudcs, "Vcrs un marche mondial de !'information televisee", Le Monde Oiplornati.que, Haziran 1988 okunabilir.

35


.36

mayJ g6rmek anlamma gelir) ve ma<;m sonucu hir,;- genelkunnaylar, viemam sav~mdan gerekli dersi <;1bir t.am $maya mahal vermez- siyasi bir olay sozkokanmt~lardJ. Geride kalanlann morallerini bozan ve nusu oldu~unda, ciddi tehlikelcr yaratmaya ba$ladt. halkta, sava$ halindeki ordu konusunda tiksindirici Zira, ola)'l, 路'naklen ve canh" vennek, gazeteciye, hic;:bir bit intiba yaratan $Ok-g6n1ntulere aruk izin verilmezarnan, geri t;ekilme, d u~(mm ek ic;:in kendine vakit yecekti. Boylelikle sava~lar, "temiz" hale getirildi. Diiayt.rma, habeti dogrulama, g6zlerinin onunde olup bi- . rust askerler, onadan kaldmlan $iddet, iyi muamele teni anlama imkam tammamaktadlr. Gazeteci, bu goren sav~ esirleri, sav~ bula!lnnlmayan sivil halk. .. yontemde, tereddih eder, yorum yapar, haberi $i$irir Banh ordulann basm servisleri, televizyonun nekrove nolens \'Oiens seyirciyi aidaur Oyunun kuralmt fii ozeihgini gozard1 etmiyorlar; aym zamanda, savabifmeden , haberi, sporda kullamlan yonteme indir- .~m oliimt:m tiikenmez kaynagJ oldugunun bilincingeyerek vermek, haber ile aktualiteyi, gazetecilikle ta- deler ve kameralarla "kan"m kar~1 kar~tya gelmesimkhgt birbirine kan~unnak demekrir. Bu da, 1989 nin, ordulann yeni, ~ovalye imajlanm bir anda yt.kaHaziran'mda Pekin olaylan nda ve ozellikle de 1989 bileceginin farkmdalar. Arahk'mda Romanya'da olup bitenterde oldugu gibi, Butiln bunlar bilinmesine ka~m. bugtine kadar biiinsant, ciddi yantlgtlara gotiiriir. yuk bir suskunlukla kar~IiandL GenelkunnaylarC)tc yandan, SoryetJer'de "glasnost" ile birlikte, Ber-Grenada ya da Panama'da oldugu gibi- basm1"savalin Duvan ve (:avu$esku rejiminin ytkth$mdan son$1n rehlikelerine kar~1 daha iyi korumak i<;in" sava~ ra, telcviz.yon kameralan , cs ki "demir perde"de, hi<;al.amm daraltttlar. (Bu durum, Amerikan deniz piyabir engclle ka r~tla~ madan gezinebildiler. En mahrem, deletinin, Panama'nm ist.ilasJ strasmda, El Pais'in foen ah$llmadtk yt~dere (hapisaneler, baklmevleri, giztograf<;:ISJ, ispanyol gazeteci Juantxu Rodriguez'i "asli polisin karargahlan, hastanelcr. morglar) girerek, kerlerin kabahatleriyle" c;:ok yakmdan ilgilendigi ic;:in ~atl?m alan, c;arp1~malan , kavgalan, k.arga$alan, basoldi:Jrulmesi ni engelleyemedi .)1 k1lan g<izler onune serdiler. Gec;rni$te, gizlilik ve sanBiR SANSOR SiYASETi ~u.r yerleri olan bu ulkelerin, "demokrasinin zaferi" ile, camd,m bir eve donCI$CCckleri vurguland1. Aym Korfez. sava~mda, bu sansur uygulamalan, ac;tk ku~ek1 lde, tele goriintulii haberin, medeni i$levinin, gorallar haline geldi. Franstz ordusu, l944'te yaytmlarunrulere niifuz. ettnck ve toplumun iizerindeki per- nan bir emre anfta bulunarak, bundan boyle, gazeteJeyi kaldn-arak gcr~ck dogasmt yansnmak oldugu tel- cilerin, dogrudan dogru}'a "steak sava~m ic;inde kin edildi. bulunmalanm" yasaklad1. Franstz televiz.yon istasyonKorfez sava~an m arifesindt:n, td cvizyon izleyici le- lanmn haber sorumlulan, cepheden gelecek goriinrinin c;:ogu, TV ist.asyonlanmn, Pekin'deki, Berlin'detuler\Jl. Ordu Sinema Basm Okulu (ECPA) teknisyen!<i vr Romanya'dak.i bu ha$anlan m -daha kusursuzcaleri tarafmdan filme ahnmasm1 ve yaytmdan once, surdiireceklcrini, sav.a~m neden oldugu dram t, $id- General Getmanos'un yonetimi alundaki Ordu HaJeti ve at:tlan gostcreceklerini dCI$CinuyorlardJ. Oste- ber vc Halkla ili$kiler Servisi (SIRPA) tarafmdan delik, TV istasyonlanna ait ckiplerin, seyircilerin, onnetlenmesini kabul ettiler. 5 ccdcn a<;1klanan t.arihte, sava$t naklen izlemeleri ic;:in, Pentagon tarafmdan, olsa olsa biraz daha az sen kuhaztrll klanm tamamlayacak, butCtn teknik duzenle- rallara bagh olan Amerikah gazeteciler ise, hukumemeltri yapacak z.arnanlan o lmu~tu. Ortada televiz.yote $ikayette bulundular ve $ll a<;1klama)'l yapular: "Bu nun nekrofilisinden (olu seviciliginden) halktn rotktsnlamalar, modern sa~a~ t.arihinde ilk kez uygulagcnciliginc kadar, herkesi tannin edecek "guc;lfl nan bir sansCtr siyasetine tekabiil etmektedir.'>6 goriintu ld ' s unulacagma clair bir soz verilmi~ havaAslmda, bu tiir kts11lamalar, ilk kez uygulantyor dest ~ardt. Gaz.eteciler ve televizyon izleyicileri, sade- gildi. Sadece, Pentagon, kurallan, ilk kez bu kadar a<;tk cc, kiic;uk bir ayn noyt. unutmu~lardt. '80'li ytllann babir bi<;imde koymu$tU. ~mdan bu yana sava~ halinde olan hic;bir Bauh gC1<;, ne basma, ne de 6zP.lliklc televizyona, sava$1 yakm路3 Ig nacio Ramo net, "!.'eclat des [a usscs evidences a Ia televidan gorme iz.ni venn i~ti. 3 sion", Le Monde Di plomatique, Mayts 1987 ve Henri Madelin, "Television en gue rre路路. Le Monde Diplomatique, Ekim Ne israil, 1982'dc Lubnan'm guneyini istila enigi n .... de, ne ingiltcrc l982'de falkland't yeniden ele gec;:ir- 1 1990 o kunabili r. "Cerr;~ hi miidahaie" temeli n de "temiz. ve y1ldmm sava~1" didtgi s1rada, nc Amerika B1rll~$ik Devletleri 1983'te Greye su n ulan, Pana ma'mn 1989 Arahk'mda istilast strasmda, nada'yt i$galindc, ne Fransa 1988'de (.ad'da, ne de yakla~1k 4 bi n s ivil oid u (ABD tarafuiClan i ~b~ma getirilen t:n cja ra hi:akumcti ni n kabul etti~ rakamlar) ve televizyo n gosABD, 1989'da Panama'yt. istilasmda gazetecilerin olaytermed i. lan izlemelerinc izin vennediler. Bt;Itun bu sava$lar liberation I I Ocak I99 J vc Lc Figaro 12 Oeak 1991. masmda, goriintu ya hi<; elde edilemedi, ya da sade- 56 Le Monde 12 O c::a k 199 1. International Herald Tribune 5 c:e ordunun denctimi altmda elde edilebildi. Butun Ocak 199 1'de okunabi lir. Birikim 23 I Marti 991


BOylelikle, bOlgeye hirer dizi muhabir gonderen, buyiik televizyon istasyonlan, (Amerika'mn dort buyuk ozel televizyon istasyonundan her biri, yani, ABC, CBS, NBC ve CNN bolgeye yuzu a~km gazeteci gonderdiler ve haftada, ortalama olarak, yakla~1k 5 milyon dolar harcadtlar) izleyicilcre cepheden goruntu gonderemediler. Korfez sava~1, boylelikle gorunmez hale geldi ve Dogu Avrupa'daki olaylan bun1n aynntlstyla izleyen scyirciler de buyiik bir hayal kmkhgtna ugrad!lar. ilk iki giinluk "sure kli" yay1mdan sonra, televizyon istasyonlan, bolgedeki muhabirletiyle yapnklan telefon go~meleri dt~mda, gosterecek tazla bir ;;eyleri olmadtgml farkettiler ve ne oldugunu anlamak i<;in CNN'i izlediklerini birbirlerine itiraf ederek, televizyon izleyicilerini btkttrdilar, vatanda~la­ nn gozunde de, gazeteci imajmm daha da du~mesi­ ne yo! a<;ular. 7 Baz1 televizyon yaptmcilanm kendine hayran bu-akan CNN modeli ise bir tuzak goruntusu verdi. OnLarca kilo elekttonik aletle, genellikle bir ore! odasmdan ya da studyodan aynlmadan, ''olay yerinde olmak" gazetecinin haber toplamaya fVJkmasmi engelliyor ve onu basit bir tamk konumuna indirgiyordu. Gazeteci de, seyirciyle birlikte, Fabrice'in Waterleo'da yapug1 tespitin dogru oldugunu kamtlad1: "Oiay yerinde olmak, olup biteni bilmek i<;in yeterli degildir" CNN muhabirijohn Holliman (iscasyonun en iyi diger iki gazetecisi, Bernard Shaw ve unlU Peter Arnett ile ekip olu~tutUyordu) 17 Ocak gecesi Bagdat'tan, yaptlan bombardtmam ilk duyuran oldugu i<;in (me ka-

II e t I J I m Y a y 1 n I a rt '

vu~acakn.

Haberi, tclefonla ve otel odasmdan bakarak, kesin olarak kimin bombaladtgml, bunu hangi silahlarla gen;ekle~tirdigini, hangi hedeflere yoneldigini ve Irak'm verdigi kar~1 h~ bilmeden gecti. KJsaca, Bagdat'ta oturan herhangi biri, telefonda oisayd1, aym i~i yapard1. Saddam Huseyin sava~1 kaybettiginde, bUtun televizyon ekiplerinin, butun vakitlerini lrak'ta, hapisaneleri, kurbanlann tamkhklanm, i~ke ncecilcrin insan vucudunda birakogt izleri g6stennek ic;:in harcayacaklan konusunda iddiaya girilebili.r. istasyonlar, yalmzca, rejimin korkunfV bir diktat6rluk oldugun u go~re­ recekler. Birr;ok izleyici. heyecanlanacak, kendinden gec;:ecek ve ~uphesiz: bu gurultu, patJTtl ve ofke ic;:erisindc, bu t(lr bir rej imin ortadan kalkmasmdan rahathk duyacaklar. Rontgencilik, sonunda tattnin edilmi~ olacak. Acaba, haftalar ya da aylar boyunca, aym televizyon ekiplerinin, lrak'm yt'vresindeki ba~ka ulkeler, 6megin Suudi Arabistan konusunda, UluslararasJ Af Orgut(l'n(m butun suc;:l!lylCI raporlanna 8 kar~m. bu dost Ctlkedeki hapisanelcre, i~ kence uygulamalanna bir goz atamadan, sabmtzhkla tepindikleri ve agtzlanm snns1k1 kaparm1~ olduklan da kaydedilecek mi ? (Lc Monde Diplomatique, $ttbat l 99J 'den 't' l .. AYDIN DEM i R ER )

7 8

Le Monde 12 Ocak 1991. "Su udi Arabistan, i5kencc ve keyfi tut.uklamalat"", Uluslararast Af OrgtHu raporu. Paris. Kasnn 1990

n d_a_n_ __ _-

- - ---···

·-

- --·

... · - ·--·-··- -

Devlet-Ocak-Dergith 12 Eylul' den 1990' 1ara Ulkucu Hareket T A NIL BORA I KEMAL CAN

_ -"

~

,

ideolojlk ve siyasal if? dinarnlgiy le, du.unce dunyas1yla Ulkucu Hareket • 1 2 Eylul'un

•o-

ku •• •sol'' soylemin kabarrnasl , islamclla·ma ve 19 kampla.ma • Mf;;:P' nin bunahnu • .. Uikucu Mafya"n•n anlam• •

D•• Turkler ve

Ulkucu Hareket • • • Komunlstler '' kar.asanda Ulkucu Hareket • A NAP'hla.an ulkuculer DAGIT I M: I LE Ti ~ i M PAZAR LAMA A . ~ . • ·iSTANBUL: KIO!Jiarer CaddeSI. ileli~im Han No. 7. Kat2. C$1o~l~. 3440C Te;· 516 22 63-64 • ANKARA: Selantk Cad No. 72/A K111lay. 06640 lei: 125 06 82 • IZMIR: 859. Sokak No· 1.'8. Zerntn Kat Kanak. 35250 Te!. 13 iO ~

_,

3I


Kan1uflaj iiniformal1 medyalar 0

0

SERGE HALIMI

38

A merikan basm1, on be~ }'lldJr Watergate Olay1'ndan miras kalma bir bagJmsJzlik unune sahip. Korfez sava~mm patlak vermesinden bir ay sonra, bu alabildi!tine goklere (:tkanlan unii, $U agtzlara saktz olmu$ beylik cumlelerin yamna, rafa kaldmnak laZJm. Zira "dorduncu giic;"un birinciye bu denli tabi oldugu ender gorulmi.i$tiir. 16 Ocak'tan itibaren bilyiik medyalar haztrola ge(:tiler. Bir kamuoyu ara$Urmast halkm generalleri gazetecilere tercih ettigini onaya c;tkannca gazeteciler oylc $eyler yapnlar ki, aradaki bu fark aytrdcdilir olmaktan (:tku . Bagdat'a yonelik ilk bombardJmanlarla ilgili Ozel bir programda NBC televizyonunun haber :;unc:cusu Tom Brokaw, sozlerini bir dilekle bagladt: sava$ "k1sa ve tatlt" ("short and sweet") olsun. Madem ki Amerika, "yok edilmesi gereken bir dfl$rnan"la kar$1 k<tr$tyaydi, isabetli soru ister istemez "Saddam Hiiseyin'in zarar verme geu.:u nedir?" 1 olmahydt. Ku$kusuz Irakh sivillerden kaytplar olacaku , lakin NBC'nin (Pentagon'a silah satan $irketlerden bi1i olan General Electric'in relevizyon $Cbekesi) }'lldtz gazetecisi "bu masumlann ya$arntm rehlikeye aranm Saddam oldugunu tekrar haurlatmak"ta 2 1srar ediyordu. NBC'nin rakiplerine oranla daha karikaturumsu olduguna hie; ku$ku yok, fakat televizyondan yazth basma kadar neredeyse her yerde benzer yakla$tm egemendi. Sava~m ilk gunlerini ozetlemek ic;in US News and World Report dergisi $U tasvirleri yapu: "Ametika'mn dort bir yamndan gelrni$ men sava$vtlann temiz yiizleri. Ne kabaday1hk tashyor, ne bobOrleniyorlar: sakin cesaretten ve profesyonellikten ba?ka bir $CY yok ( ... ) Ak$amleyin Bagdat'ta gok 1$tldarken, yeni bir ?afagm i$aretleri se(:ilebiliyordu."3 0 mukaddes tahlille yorumun aynhSJ ilkesi, bir "yurtsever" bir-

lik ve beraberlik mutabakau s1rasmda gumburtuye gidiveriyordu. CBS, gun aganrken izleyicilerine teminat veriyor: "Bu sabah habt:rler tamatmyle iyi" 4 (owerhelmingly good). Kimi zaman kiic;t1k bir sorun c;tkm1yor degil; "askerlerimizin ailelerini sinirlendiren" :> !?LI ban$ yanhst gosteriler. "Miittefik" birliklerinden soz etmck ic;in "biz" ve "bizimkiler" diyorlar; Pentagon'un halkla ili~kiler servisine donu~mu~ olan televizyon kanallannda General Schwarzkopf, General Powell'dan sonra c;tklp yerini Savunma Bakam'na btraktyor.6 Time, Ku.veyt birliklerini yeni "ozgurliik sava$c;tlan" 7 yaparken, ttmak ac;maya yana~mtyor. Ye dergi don yaztstm sava~a aytrdJgmda, bunlann birincisi General Schwarzkopl'a ic;ten bir ovgu duzmekle yetinirken, diger il(:u Irakhlartn hakschklanm ele ahyor: ~id足 dete maruz kalan muttefik pilotlar, kirletilen c;;evre, israil'e Scud fi.izeleri yollanmast. ABCde Beyaz Saray muhabiri, George Bush'un cesaretini, sogukkanhhgm1, tahammuliinii ve dinginligini anmaya ara vermiyor. HIZlm kaybeden CBS'nin sunucusu Dan Rather'a gelince, o da ozel programlanndan birini bir asker selam1 c;akarak bitirirken $6yle diyor: "Su anda Suudi Arabistan'daki erkekletimiz ve kadtnlanmtz bizi izliyor. Sizleri selamhyorum." 8 Hangi televizyonda olursa olsun programlann ac;:JIan bile Beyaz Saray'm hedefleriyle c;aki$tyor. Bush NBC News. 17 Ocak 1991 . 2 NBC News, 20 Ocak 1991. 3 US News and World Report, 28 Ocak 1991. 4 CBS News, 17 Ocak J99l. 5 NBC News, "Toda y"'. 6 31 Ocak"!a General Schwar.zkopf aym anda NBC, ABC ve t

CBS'1e somlan yanulad1. 7

Time, 4 Subat 1991.

8

CBS News. Ozel Yaym. 25 Ocak 1991. Birikim23/Marl1991


yonetimi Saddam Hi"tseyin'in savas su.;lusu olarak yargllanmast fiktini mi dile getirdi , CBS'e bagh KPJX istasyonu, Numberg Dum$mast eksenli bir dosya yayimlayacagml ilan ediyor. "Dc:nge kaygts1yla" NBC bir amiralin ardmdan sozu bir generale veriyor: her ikisi de, hi<;: de sa~JrtiCl olmayan bir sekilde <;:evresel duyarhhklar g6stererek, I<uveyt sahillerini <;irkinle$tiren Irak devlet ba$kamm "ahlaken cuce" olarak if~a ediyorlar. Pentagon'un, Suudi Genelkurmay1'n m, ingiliz Kumandanhg1'ntn ve ingilizce oldugu muddet<;e Franst.z Ordusu'nun arahksiZ ve biteviye brifingleriyle ritm kazanan doygunluk, haberin yetini ahyor. CNN ya da C-Span izleyicisinin aym gun i.;inde muuefik askerlerinin dort basm toplanusm1 izledigi oluyor. Roportajlara gelince, ordunun acemi erleri cezbetmek amaoyla haz1rlad1gt resimli bro$ftrlere benziyorlar: "kusursuz" bombardunanlann video kaynlan, "lrakhlan oldiirmek ve bir an once eve donmek" ic;in yamp tutu~an askerlerle soylesiler. Ekibiyle birlikte ba$llla buyruk bir $ekilde r6portaj yaparken kaybolmasmdan alu gun once CBS'ten Bob Simon, askel'i sansuriin dayatngl Pcntagon'un propagandacJSJ rolii kar$1Smda duydugu ofkeyi daha fazJa dizginieyemetni$ti: "Varolan sistem, bizi sava$m deh$etini yans1tan ger.;ek goriintulerden yoksun k1hyor, onlann ye1ine zararslz roportajlar koyuyor.'>9 Gen;:ekd1s1 haberler derhal, Vietnam'da kaybettikleri sava~1 Kuveyt'te kazanmak arzusundaki emekli subaylar tarafmdan asm 6l<;:i.ide yorumlamyor. Her televizyon kanab gunde 1500 dolar odedigi bir dam$man-gencrale sahip. CNN bir tuggenerali yeglemis. Gazetecilerin yakmma dflsen Scud'lar tabii ki Bagdat'1 doven bombalardan daha 6nemli : c;unku televizyon ic;:in "planlar" )'arauyorlar. Bu yuzden CNN muhabiti, bir yandan gaz maskesini t.aktp, diger yandan bagtra c;agtra kimyasal ba$11kh bir fuzenin biraz once patlad1g111t soylemekten c;ekinmeyecektir. Olay <;ok ac;1k: Televizyon, sozde haberlerin hic;bir mudahaleye ugramak.stzm akt1g1 bir musluk haline gelmistir. 500 binden razla asker bulunan ~u lrak ordusundan 9 askerin firan CNN'de "flas" olma)'l gen,:ekten hakediyor mu ?10 Gazetecilcrin s6zci.lkleti de kurmaylann dilsel ah$kanhklanna iyi oturuyor. Silahlar, "kozlar" oluyor; asken hedeflerin bombalanmast "cerrahi akm"; sivil kurban lar "yakm kay1plar"; daha bozguna ugrat!lmarn1$ bolgeler, "bcreketli" hedeflcr. 1 utsak bir Amerikah havacmm ~ism is surati, "sava~ sur;u" olarak nitelendiriliyor, bir Arap b39kentinin arahks1z bombalanmasl ise yalmzca say1s1z "sorti"nin bir neticesi. Gazetecilerin, kendilerine bit;:ilmek istenen, askerlerin ara istasyonu rolcmu sorgulamaya ccsaret edebilmeleti i.;in iki hafta beklemek gerekti. NBC bile

"Pentagon'un, medyalan ordunun ek bir silahma doniisturd llgcmu"li kabullenmek zorunda kald:. Time iSe ilk biJan~oy u $6yle ~lkartn: i ~ler 3CISI kalite, gostemJe!ik gazetecilik "maniplilasyon ve sansur"u Bir basm toplantiSL s1rasmda Genaral Powell, gazetecilere sunu teblig eui: "Bana giivenin!" Acayip olan, Ame1i kan komutanhg• tarafmdan yay1mlanan onca r;eliskili, sisirilmis ya da uydurma haberlere ragmen bu dilegin ne kadar yerine getirildigidir. Bir gun Hafci'nin lrak bir!ikleri tarafmdan ele ge<;irilisi "sivrisinegin bir fili 1s1rmasi kadar anlamh" olarak degerlendiriliyor. Ertesi gi.in, aym kentin kurtanlmasJ "ittifakm buyuk bir zaferi" oluveriyor. O perasyon s1ras1nda top aus1 yapuklan goriilse bile Amerikan birlikleri olaya "dahil" degil sa)'lhyorlar. "Muttefik" hava kuvvetlerinin "sortilerinin" "yiizde 80 isabet kaydettigi'' soyleniyor. Halbuki bu "sorti"lerin 793'Cmun ardmdan, hedeflenen 33 lrak kopriisunden baz1lan h:ila ayakta. New York Times ender olan saygisJzca (,:1k.Jslanndan birinde su yorumu yap1yor: "Pentagon'un hava ustunlugu lrakhlardan once bas1m ezdi". 13 Bunm su~u sansure yiiklemek yine de haksiZhk olacakur. Zira sorulann hala gen;ek kars1hklanm bulmad1klanndan vakmmadan once, sorulann kendile, tinin ne kadar dolambar;h·oldugunu saptamak gerek. Time, gozlemcilerin maruz kald1klan "tH; ahlaki ikilem"den bahsediyor da, bu "ikilemlerin" listesi biraz manidar: "Saddam Huseyi n'i oldiirmek elzem mi? lrak'a kar$1 nuklcer bomba kullanmak elzem tni? Bombardtmanlan yogunla$tmnak elzem mi?" 1"' Daha vahimi $U: Televizyon ~ebekeleri, sava$la ilgili ozel programlann reklam verenler i~in cazip olmadtgmt anlad1klannda, CBS onlara, reklam aralarmdan once bundan boyle "ABD'de .;ekilmi$ yurtsever planlar•·Js gibi iyimser (upbeat) goriintuler yaytmlamaya soz veriyor. Televizyon ticari olunca savas da sevimli olmak zonmdad1r. Bazen tarafgirlik dolamba~SIZ bir sekilde icra ediliyor. john Hopkins Oniversitesi profesorl erinden ve inamms bir "sahin" olan Fuad Ajami, hem US News and World Report tarafmdan kendisine ricada bulunulan bir "uzman", hem de CBS News'un "damsmam"d tr. Ocak sonunda lrak'm yo I ar;ng1 kara dalganm • •• ve lsrail'e Scud luzeleri fJ rlatJlmasmm ard1ndan, uzman-dant$man-profesor art1k Kuveyt'in otesine sarkmak gerekecegi sonucuna vanyor: "Esas hedef Saddam Huseyin rejimi oluyor." 16 Ne CBS, ne de New York Ti mes, 15 Ocak 1991. to CNN. 9 Subat 1991. II NBC News, 27 Ocak 1991. l l Time, 4 Subat I 991. 13 New Yo rk Times. 2 Subat 1991. li Ti me 4 Subat 1991. 15 New York T imes, 7 Subat 1991. 16 US News a nd World Report, 4 Subat 1991. 9

39


US News, Fuad Ajami'nin ocak a)'1 ba~mda "lrak'm saldm gucimun imhas1"nt 17 talep eden bir dilekc;eye imza koy mu~ oldugundan sad1k izleyicilerini haberdar etmeyi zorunlu gormuyorlar. "BOMBARDIMAN U<;:AKLARININ MESAJI" Sav~a

muhalif gosterilerin ele alm1~1 da o iinlu Amerikan objektifli~nin (denge politikitSt) smanmasma yardtmci oldu. 26 Ocak'ta CBS, Bau Yakast'nda toplanan 50 bin ban~ yanhsma 8 saniye, Albany'de toplanan birkac; yiiz ki~ili k B~kan Bush yanhlanna 13 saniye a)'lnr. ABC, Washington'daki sava~ kar$LO gosteriye (100 bin ki~i) bir dakika, Patriot fuzes i uretmekten "gurur duyan" i~c;ilerle yap1lan bir roportaja iki bw;uk dakikadan fazla zaman a)'lnr. Henry Kissinger bile itiraz edecek bir ~ey bularruyor: "~u ana kadar gosterilen ele ahm~t makuldu."18 Bir zamanlar, du ~manhklardan ziyade, genellikle zengin tartl~malann cereyan ettigi yazth basm da 19 geri kalacak d e~ldi r, on saflarda ise New York Times vard1r. Daha 16 Ocak tarihli ba~yazist yla ses veriyordu: "Amerikan bombardtman uc;aklannm ve fiizelerinin mesaj1, ~erefli amac;lann hizmetinde hakb bir mesajdu." Gerc;ek anlamiyla haberdar etme arkadan geldi. Rabat'taki gosteri (300 bin ki$i) ii<; gun sonra bir paragrafta anlanldi, Penragon'un (bekar) sozcusCmun duygusal hayan ise be$ misli yere laytk gon1ldu. Is1ail J c::vit:tini tammast ic;in Vatikan'a yap!lan baskilan aktaran yaz1 ise tam 13 paragraf tutuyordu.20 c;:ok daha ho$u, San Francisco gosterisi, "guvenilir" buyiik Amerikan gazetesi tarahndan ~oy足 le anlanhyordu: "Duzenleyiciler 200 bin ki~i bekliyorlardi. Kortejin yola koyulmasmdan bir bu<:uk saat once, c;ok daha az ki~i vard1, bellci 100 bin." 21 Ashna bakihrsa bir gece once, bundah da <;:ok daha az ki~i vard1... Gerektiginde a~mcthga c;anak bile tutuluyor. Kameralarla <:evrili bir halde, Indianab silik bir Temsilciler Meclisi uyesi olan Dan Burton Irak'a hemen atom bombas1 aolmasmi istiyor. George Will de derhal Savurima Bakam Richard Cheney'e "oneinli sa}'lda Amerikahmn hayaum kurtarmak" ic;in "taktik niikleer silahlann" kullamlmasmm geregi uzerine sorular yoneltiyor. Aleni budalahkla yumu~k McCarthyciligi birbirinden a)'lran mesafe her zaman c;ok belirgin olmuyor. Temsilciler Meclisi'nin Kalifomiyalt bir iiyesi "eger Saddam Hiiseyin'in lotalararasi bir fUze yapmaya vakti olsaydt bugiln c;ocuklanmtz gaz maskeleri takinak zorunda olacaklardt"23 diyebiliyor. Gostericiler, lrak

bayraklan yaloyor, poligonlarda her zamanki hedeflerin yerini Saddam Huseyin fotograflan abyor, "Bagdar kasabl"nm resmini ta~ayan tuvalet kagnl.anm lireten ~i rket ko~eyi donmeyi umuyor. Fakat bu aydmlattct oykuleri anlatuktan sonra CBS News, biitiin bunlarda "yurtseverligi.n ve birligin yeni bir dile getirili~ini n" 24 gostergeleri dt$mda bir ~ey gormek istemiyor. Halktaki sa!dm psikozu, gazetecilere, "hayatianrruz1 altust etmek isteyen ve kar~tlannda pes etmeyecegimiz teroristler" tarafmdan tepesi amnlmt~ olan Amerika'nm dort bir yanmdan derlenm i~ dedikodulan yayrna &rsau sunuyor. FBI, Amerikan vatanda~la nm yalmzca Arap kokenli olup olmadtldanm ogrenmek i<;:in sorguluyor; Pan-Am, siyasi miilteci bile olsalar Irak uyruklu herkesin uc;aklanna binmesini yasakhyor. Arap kaf$10 olaylar aroyor, ama anti-teror uzmanlannm ince hesaplan kadar ilgi toplam1yor. Senato'nun Cumhuriyet<;:i liderlerinden biri, Vietkong yanhst eski bir militanla evli olan CNN'in Bagdat muhabiri Peter Amett'i '1rak sempatizam" ilan ediveriyor. Oslup 'SO'li ytllan ammsauyor. Birlik ve beraberligin tam olmas1 i<;:in Bush yonetimi, Bagdat makamlannm sansuri.ine tabi olan roportajlan CNN'in yay1mlamaktan vazgec;mesini dileyecektir. Bu r6portajlar, "yalon hasarlar" ifadesinin resmedilmesine pek elvermiyor. Neden Pentagon'un cici goriintitleriyle yetinmezler ki? Simdilik George Bush'un yaktnmast gereksiz. ABC News!taki Peter Jennings'in saygu1 haber bulteni istisna,btiyiik haber medyalan tasavvur edilebilecek kadar uysal olduklanm a<;:tga vurdular. Beyaz Saray s6zciisii Marlin Fitzwater da bunu kabul ediyor: "Ba~足 kan, bu sava~m medyalarca ele altm~m1 harika buluyor."25 ( Le Mondc Diplomarique

Mart J 991 'den (ev: RU$EN CAKIR) 17 II.

Ocak 199l'de New York Times'ta tam sayfa yayun lanan dilekc;e. 18 CNN, 26 Ocak 1991. 19 Bkz. l.e Monde Diplomatique, Subat 1991. 20 Strastyla New York Times 6, 8 ve 7 $ubat 1991 tarihleri. 2l New York Times, 2 7 Ocak 1991. San Francisco Chronicle, sava~ yanh st olup, 26 Ocak'ca ki ban$<;1 g6steri yiitilyu$iiniin yanl151 gibi sundugu bir ld$iyc yorum yaponp i$i daha da ileri gontrdu. Sonradan hic;bir diizeltme de ya}'lmlamadt. 22 ABC News, "This Week", 3 $ubat 1991. 23 CNN. 1 $ubat 1991. CBS News, 27 Ocak 1991. 25 CNN, 26 Ocak 1991.

2'1

40 Biri k im23/Ma rt 1 99 1


. BIZI

A DAY KOY BAKAN AT KUPONU

fz L EMEYE A

LE

GA

BiNi BIR PARA

ZETES

DEVAM EDiN '· Kimler .

e

··

OfrP.biiP.Cek

'k nnler ... -.,-. · '

.-.- ..-- , ___,

~­ · ~

-

-

A ilenin Ataturk'e yak1n gagda~ k1sm 1 al1nacak ve halk1n igine sokulacak

Briithusnu 'nun

j eryad1

Bu nasll sevmek?

.. Husnu Dogan, " Ozal'1SfNmek demek, onun her istedigini yapmak, her soyledigini dogru kabul etmek degildir" $eklinde konu$fu .

Ba~bakan,

' aoan

ANAP'taki son

• DIU •

Ba$bakan Ylldmm ~ulut, Cumhurba$kam Ozal 'ln milletvekillerine, bakanlara 'Sen git istanbul'da Semra Hamm i9in 9ah$' dedigini" belirtti. Akbulut, " Ne yapmak istiyor anlam1yorum" $eklinde konu$(u. Ba$bakan, Y1ldmm Akbulut, bir soru uzerine de $Oyle dedi: " Bilmem, hi9

Cengiz 9andar bu donemde •

nlyln

ulkemizle onur duymam1z gerekt igini

yazd• ~ SAYFALAROA

..

geli~meleri

• ~ lZ

. llltucu - Giremeyecek

e'

cilige kaf$1 oldugunu" belirterek, Sernra Ozal'1n "tabandan destek almas1 gerekirdi" $eklinde konu$tU. Zeynep Y1lmaz, "Taban da $lJ anda e$imi destekfiyor" dedi.

Tutucu - Giremeyecek

degerlendirdi:

n

dii$Gnmedim. Her $eyi kongreye baglamak bilmern dogru mu? Ben onu

'

, gltemeye~e .

- -

ANAP Sanyer il9e Ba$kanl Erdal AksC!f, " Hanedanl olumsuz havasmdan kurtanp ha!km i9ine sokmak istiyoruz" dedi. Aksoy, ·'Ancak hanedamn karde~lerden olu$an tutucu kesiminden biz sorumlu degiliz" $eklinde konu$- ANAP istanbul il Ba$kantu. ll9e Ba$kanl AksC!f a- l1gmm obur aday1 Talat ma9lann1 $Oyle anlatt1: Y1lmaz' m e$i Zeynep Y1l"Biz ailenin AtatOrk'e ya- rnaz, "Semra Han1mek1n 9agda$ kiSffilnl a!arak fendi'nin ad1yllQI beni bir sevgi y1g1nl olu$(urma $a$1rttl " dedi. dG$Gncesini savunuyoruz." Yllmaz, ··tepeden inme-

:-~--'·

hi9 dii$Gnmedim. Tahminler yap1hyor, dogrudur. Ama benim oyle bir dO-

ru

llltucu • Giremeyecek

$Gncem yok. Kongre ile bir ilgisinin de olacagm1 zannetmiyorum."

The Marmara'ya "ge9erken ugrayan" inci Saba:

'Yavrusu olmak istiyorum' Mehmet Nabi inciler. " Semra Hamm'1n bu partinin ger~eK anas1 o!dugunu 7 sene once s6yledigini" a91klad1. inci baba, " Bizi yavruluga kabul ederse yavrusu olmak istiyoruz" $eklinde

Ote yandan Semra Ozal ise, "ANAP sevgi partisidir. Sizlerle bugiine kadar go-

niil goniile verdik. $imdi de elele verecegiz" ~ek!inde konu$tu .

~agd~

- Girebilecek

Yelmaz: Kimse Ataturk'ten daha ilerici degildir!

Oteki il Ba$kanl Aday1Talat Y1lmaz. " Kimsenin Atatiirk'ten daha ilerici olmadiQini" belirterek, " BugOn konu~tu . inciler. "AI<h selim sahibi yaprlan zorlamad1r' ' dedi. Y1lmaz, kendisinin "dini vegelegenin oyunu Semra cibelerini yerine getirdigini " buna kar$1hk " kayak da Ozal'a bastrrmasr gerekir" yaptlgml' • belirttikten sonra , " Bug On buna kar$1 qlkdedi ancak kendisinin mazsak yarm Ahmet. Zeynep, ertesi gun Efe, obur "tercihi olmad1grm" bildir- gun de izmir'den yeni gelin gelecek. 0 zaman biz parlinin ilt::sine ve neresine sahip ~lkacagrz? ' · diye sordu. di.

I'AZiLET BiR ABDULLAH ONAY - OMiT KIVANC YAPIMIOIR. HABER KAYNA~I BASIN liE TRT'OiR.

Zaten girmi~ durumda


Ortadogu

c;an~mas1

ic;in Kiirdistan

.

MUHAMMED M.MALIK

B u makalenin amaCl, Eylul1980'den b<t$layarak uzaytp giden lrak-iran r;:an$masmm son doneminde Kurt siyasi 6rgutlerinin rolunii incelemek ve degerlendirmekrir. iran-lrak c;atl$masl, bolgede gec;mi$i eskilere uzanan karma~1k bir konudur ve iizerinde geni? ara?llrmalar yaptl~tgmdan burada ele almmayacaknr. Ancak son d6nemin olaylanm ac;:tklayabilmek ic;in, 1975 Mart'mdaki Cezayir Antla?mast'yla doruguna ula$an daha 6nceki bir safhaya, Kunlerin kaderinin kesin degilse bile haon saythr bir oneme sahip oldugu bir safhaya gonderme yaptlmaltdtr. 196l'DEN 1979'A KADAR

42

1961 sonbahannda patlak veren Irak'taki en kapsamh Kurt isyanmm kan$1k nedenleri vardtr. Kiirtler, yeni ihtilalci hukiimetin kendi taleplerine steak bakacagt beklentisiyle., monaf$i rejimini deviren 1958 Temmuz ihtilali'ni desteklediler. Ama, Gec;ici Anayasa'mn ur;:uncii maddesinin Kun ve Araplar'm anavatandaki ortaklar olduklanm belirtmesine ragmen, 1961 Eyliil'iinden sonra Kastm\n, ayagm1 surc;:meye ba~ladt足 gt ve Kurtlerin taleplerine nza gosterecek bir durumda olmadtgt anla~tldi. Aym zamanda Kastm, a~arnah oir Toprak Refonnu Prograrm'm gundeme getirerek Kuzey bolgeslndeki ki?isel toprak miktanm 1350 dekarhk bir tavanla smtrladL Buna ek olarak ulke c;apmda ekilebilir arazi iizerinde uygulanacak bir toprak vergisi getirdi. Toprak reformunun amao, hiikiimet gelirlerini toprak vergisi yoluyla petrol dt$1 kaynaklardan yCtkseltmek hedefine yonelikti (Bu yabanCI petrol ?irketlerinin millile~ti rilmesi ve Jrak petrolunun uluslararas1 pazarlarda boykot edilme olasthgtnm belirmesi kar$1Smda onemli bir duzenlerneydi.) Bunun yamstra koylulugun destegini kazanarak devrimin toplumsal tabamm geni$lctmek de du~uniil-

mli!ltli. Kastm, ac;:tkr;a on yli kadar once Musaddtk'm dli$ii.$CIOe yol ac;:an deneyimi tekrarlamaktan kar;:mmaya r;:abahyordu. Tahmin edilecegi gibi, Kurdistan'm toprak sahipleri toprak reformu du?lincesinden ho$lanmadtlar ve onun uygulanmasma direnr;: gosterdikleri gibi, toprak vergisini odemeyi de reddettiler. Bu son durum, ba?langt.r;:ta Kurdistan Demokrat Panisi'ni (KDP), isyam "gerici, emperyalistler tarafmdan ilham edilmi$ ve ilerici lrak Cumhuriyeti'ne kar?t yonelmi$" olarak degerlendirmeye zorlad1. Ancak KDP ic;:inde gorit$ aynhklari. vardt ve uzun tartt$malar sonucunda Talabani kligi kazand1. Ardmdan Arahk 196l'de KDP'yi, 6ncelikle Mol\a Mustafa Barzani yonetimindeki a$iret liderlerinin denetiminden kurtarmak, son amar;: olarak da hareketi "Kllrdistan'm ozerkligi ve lrak ic;:in demokrasi" davasma yoneltme amactyla (6teki kligin) isyanCilann yanmda yer ald1. Bu ko?ullar alunda Irak Komunist Partisi'nin (IKP) konumu incelenmeye deger. Hem Kastm't hem de Kurt kar?ttlanm "ilerici" olarak adland1ran IKP, kendisini bir r;:tkmazm ir;:iride buluverdi. Her iki kampta da toptan bir sava? haztrbgmm olmasma ragmen, IKP, iki tarafm farkhhklanm unutarak emperyalizme kar$1 on.ak elbette IKP'nm de kauhmtyla- bir cephe olu?turmalanm 6nerdi. ilginr;:tir, iran'daki karde$ parti Tudeh de, sonradan kendisini benzer bir durum kaf$1Stnda bularak aym y6ntemi uygulamt~nr. Kastm'm za)'lf noktalanndan faydalanarak, kuzeyin lcibile liderleri ve guneyin KDP'si konumlanm sagJamla$tlrdllar ve 1963 ba$lanna kadar fiili bir ozerklik dummunu koruma)'l ba?ardtlar. Subat 1963'teki Baasr;:t darbenin ardmdan iki kesim arasmda pazarhklar ba$ladt, ancak temel ba$vuru noktalanmn farkhhgmm anla$tlrnastyla birlikte bu taTU?malar hic;:bir Uirikim 23/Mart 1991


sonuc; get:irmeden son a erdi. Baas'm goril~mecileri idari aygnm "ademi merkezile~tirilmesi" gibi; Kurt temsilcilerin ozerklik talepleriyle hic;bir ortak temeli bulunmayan bir ihtiyac;tan soz etmekteydiler. Bu arada, Kurt hareketinin "a$iretc;i" ve "aychn" kesimleri nin liderleri arasmdaki bolunme de buyflrr.eye devam · ediyordu; oyle ki, 1964'te Molla Mustafa Bar.zani, KDP liderini iran'a surgi:me gondererek hareketin rakipsiz liderli&ini elinc gec;irdi. 1964-75 arasmda Molla Mustafa paninin ta kendisiydi ve tum diger karar vem1c aygnlan yalntzca onun temsilcisi gorevini ustlenmekle yetiniyorlardt. Dahas1, 1966'dan itibaren Kurt ayaklanmas• Sah tarafmdan Irak uzerinde baslu olu~tur­ mak amac•yla buyuk bir beceriklilikle kullamlmaya (israil'in Mossad'1 ve CIA baglantdanm da unutmadan) ba~land1. iran, resmi olarak yakla~1k 200 bin Irak11 Kun multeciyi banndtrmakta ve bunlar ic;in )'11da 300 milyon dolar kadar bi:1yt1k bir miktar harcamaktaydt. Buna kar~m iran'm gerc;ek amac;lan bunun c;ok daha 6telerindeydi. Silah, destek ve gene! maddi yardm1 saglamaktan ayn olarak, iran haberalma ()rgutli, Barzani'ye lrak kuvvetlerinin hareketleri ve durumlan konusunda bilgi saghyorlardt. lrak'taki Kurt hareketine yardtm ederek Sah, yalmz Bagdat rejimini gtic;ten clii~urmekle kalm•yor, aym zamanda hareketin iran yard1ml olmadan varltgm1 siirdurememesini garanti altma altyordu. Kurt hareketinin ba!SJmhhgl garantilendigi zaman Sah, Barzani'den iran Kurtlerinin tiim siyasi muhalefet etkinliklerine bir son verme konusunda gucunft kuUanmasmt istedi. Molla Mustafa buna nza gostererek iran Kurdistam Demokratik Panisi (iKDP) taraftarlanm Tahran hllkumetini tahrik edecck faaliyederde bulunmamaya c;:a~rdt, hatta zorlad1. Barzani-Sah ittifalu o kadar ileri duzeydeydi ki, k1rktan fazla iKDP militam Barzani'nin adamlan tarafmdan ya oldi.irulmu~ ya da iran'a iade edilmi~ti . Bu ittifak1 etkisiz ktlabilmek ic;:in lrak hukf1meti 11 Mart 1970 tarihli plam onererek Ktlrl topraklanna stntrh bir ozerklik kazandtrmay1 kabullendi. Bu plan, Kurtcenin ik.i resmt dilden bin olmasmt, Ki:Irt bir ba~­ kan yardtmCISI atanmastm ve Kurtlerin hCtkumette ve burokratik aygma toplam nlifusa oranlan uyannca temsil edilmelerini i~eriyordu . Boylece, Kurdistan'm siyasi 6zerkligini garantilemekten uzak olmasma kar~m bu plan, ~imdiye kadar b61gede 6nerilmi~ en k6ktenci plan olarak ortaya c;tktyordu ve taraflar arasmda uzla~ma saglanabilmesi yolunda onemli bir ad1m olu~LUruyordu. Buna kar~m Sah, Barzani'yi plam reddetmekle daha c;ok ~ey elde edebilecegine inanchrmayi ba~ardt. Irak'ta yan ozerk bir Kurdistan, iran 'daki be~ mil yon Kurt ve birle~ik bir Kurdistan yonundeki talepleri gozoni:me almdiglnda, Sah'm arzu edecegi en son ~eydi. Onun resmt ABD raporlannda r,:ok iyi belgelenmi~ olan esas amact her iki kesimin de

kaynaklanm za)'lflatmak ve c;ao~ma)'l siirekli <;tkmaza sliti.iklemekti. 1974-75 Ki:trt Sava~1 her baklmdan ortulu bir iran-lrak sava~ • ydt ve lrak'a yilda 2 milyar dolara patlam i ~O. lrak'm askerf ve ekonomik kaynaklan boyle bir sava~1 belirli olmayan bir si:tre ir,:in kar~llayamayaca!SJndan Bar.zani'yi atlayarak onun destekc;isiyle dogntdan pazarhga giri~mekten ba~ka bir c;are kalmam1~tl. Mart 1975'te Cezayir'de gerc;:ekle~tiri­ lcn OPEC zirvesi ve Ba~kan Bumedyen'in becerikli arabuluculugu bu lirsao yaram. Olaylann geli~me htz1 ~ok yi:tksekti ve Barzani'yi ku~kusuz oldukc;a hazJrhkstz yakalad1. Sah ile B~kan Yardunc1st Saddam Hliseyin'in gorii~mesi 7 Man'ta yap1ldt. Ardmdan 22 Mart'ta Sah'm temsilcileri Bar.zani'yle bulu~arak iran'dan aruk destek beklememesi gerektigini bildirdiler. Barzani 30 Mart'ta .~artstz teslim oldugunu ac;•kladJ. 1975-79 donemi Kurt milliyetc;:i hareketinin karanhk donemiydi. iran Saht ile !rak Ba~kam Hflseyin arasmdaki yalunla~ma iki tarafm da her turlu direni~i buyuk bir sertlikle basurmaya istekli ve haztr oldugunu gostennekle kalm1yor, aym zamanda Kiirtlerin mora li de yeni bir isyam ha~latma isteginin hic;bir zaman ileri suti.ilmemesine yol ac;acak ~ekild e -en alt duzeyde bulunuyordu. Yeni siyasal gtic;lerin ortaya ~ ·­ kJ~I, ancak, Barzani hareketinin c;:oki"t~ nedenletinin degerlendirilmesi ve oldukc;:a geni~ bir ozele~tiriyi gerekli k1hyordu. iRAN DEVRiMi

1979 ba~lannda iran Ki.irtleri ~okun etkisinden kurtulmu~lardl ve iran Devrimi'nin ve devrim sonrastnm kaos ortammdan biiyuk bir siyasi avantaj saglamaya yatklndJiar. ic; ko~ullar yeterince olgun l a~m·~ gibi gotiinuyordu. Yalmzca ordu ve korku verici ic; glivcnlik te~kilau SA YAK c;ozulmu~ olmalda kalmlyor, iktidann ele gec;irilmesi ic;in elitler arasmda devam eden sen mucadele ortam; da ilerici glic;lerin taleplerini ortaya koyabilecekleri, rahat nefes ahnabilecek bo~luklar yaranyordu. Devlimin gidi~atmdan gittikc;e daha teclirgin ve yamlsamadan kunulmu~ olarak, bu guc;ler c;abalanm yeni olu~an islam Cumhuriyeti'nin c;evre bolgelerine, Kuzistan Araplannm, Tlirkmenlerin, Belucilerin ve Ki.irclerin, karga~ahgm odak noktasma yerle~tikleri bolgelere yonelttiler. Bu ulusal azmhklar arasmda Kiirtler otekiler kar~1smda avanrajh bir durumda gorlinuyorlardL Tiirklerden (~a­ ~llaca k bir bic;imde 0 donem sukunetlerini koru mu~­ lardl) sonra ikinci buyuk azmhk grubu olan Kurtler, aym zamanda elli y1lhk kesintisiz bir siyasi ve silahh ozerklik mucadelesi gelenegine ve hatm sayl]1r bir milis gt1cl1ne (pe~mergeler) de sahiptiler. Bu ytizden Kurdistan'•n iran'm ilerici guc;leri ic;in bir c;ekim merkezi olu~turmas1 ~~lrtiCI degildi. Bu g(ic;:ler onu deVlimci ate~in yaYJlaca~ bir siyasi merkez olarak kabul et-

43


44

mekteydiler. Bu durum devrimi canli tutma umudunu sunuyor gibi gorunuyor, sagla tehdit edici bir yakmlasma si.ireci ne giren Bezirgan'm geGici hukiimetinin uzerinde 6nemli bir etkiyc sahip oluyorlard1. Ki.irdistan'da en azmdan bir duzine solcu grup ya da grupc;uk faaliyet halindeydi. Bunlar Sovyet yanhst Tudeh Partisi'nden Peyker'e, Komunist Birlik'ten (<;in yanhst) Fedayin'e (bagtmstz Marksist) kadar uzamyorlardJ. l<i:m orgutleri arasmda en onemli ikisi. Agustos 1945'te Marksist olmayan sol bir parti olar:.tk kurulan iKDP ve destegini 6ncelikle gen<; ogrencilerden ve meslek <;evreleri nden alan gorece yeni bir Marksist orgut durumundaki Komala'ydi. Oyelik ve kitle tabam a~1smdan oldugu kadar, asken guc; a<;Jsmdan da iKDP. tecrubeli lideri Abdulrahman Kastmlo'yla Komala'ntn c;ok daha 6ni.indeydi. iKDP ve Komala'nm 6ncelikle bolgesel harekctlenmeyle ilgili olmalanna kar~m . kent aydtnlan arasmda 6ncmli bir kille destegine sahip olan Fedayin, Ki.irtlerin mi.icadelesiyle iilkenin geri kalam arasmda bir koprli kurmaya ~alt~arak , merkezi huki.imetin Kunleri yalnabilc!igi ve direnislerini ezebildigi Mahabad Cumhuriyeti'nin ba~tna gelen c;oku~i.in bir benzerini onlemeye ~ah~1yordu. * Mahabad'daki cuma vaazlanmn Sunni Uderi Seyh izzeddin Huseyni'nin ozel konumu da burada amlmaya de~er. Seyh izzeddin (Mamusta) Kurt hareketinin sozcCtsu konumuyla yi.ikselcn, ilerici ve bagunstz bir lider olarak, onemli bir ki~isel karizmayla tec;:hizatlanmt~ olarak ortaya ~tkmak­ taydL iran'da Kurt milliyetc;iliginin yeniden dogu~u, 1979 Man devdminin hernen ardmdan ger<;ckle~ti. Sanandaj, Kurt isyanctlann nisanda ele ge<;irdikleri ve mayts-haziran aylannda bir Gec;:ici Dcvrim Konseyi ol~turduklan ilk buyiik kent oldu. Marivan. Nakadeh, Bukan ve Paveh kcntleri de ~ok gec;:meden onu takip ettilcr vc agustosta Sak1z da onlann arasma kauldl. Birc;ok pazarhktan sonra anlastldt ki merkczi hukumet Kurtlerin ozerklik talcplerine pek kulak vermeye niyetli degildi ve eyli.ildc izzeddin Hiiseyni "ulkeyi yonetrnektc guvenilirlikten ve yeterliktcn o kadar ac;tk bi r bi<;irnde yoksun olan mollalar''la diyalogu ac;tk tutmayt anlamstz buldugunu ac;:tklad1. 4 Kastm l979'da Tahran'daki ABO clc;iligi isgal edildi ve Ba~bakan Bezirgan bunu protesto etmek amactyla istifa etti. Hi:tk(imetteki agtr to plar bu ftrsattan yararlanarak Ki.irder ve diger ilcrici orgutler uzerindeki basioyt artttrmaktaydJlar. 0 doncmde KCtrt sorununda dogrudan yabanc1 kaynaklt bir giri~imin varltgt konusunda inandmct bir kamt bulunmamaktad1r. iKDP'ye Sovyet ve lrak destegi olarak one slirulen iki kana varsa da, bunlar da tut.arlt olmaktan uzak ve c;cli~kilidir. Bu belgclerden ilki ABO Dt~i~leri Bakam Cyrus Vance ve Bezirgan'm ozel clc;:isi Amir imizam arasmdaki pazarhklara iii~-

kindir. ABD Tahran ei<;iligine gonderilen 9 Agustos 1979 tarihli bir mektubunda Vance intizam'm ~oyle soyledigini kaydetmektedir: "iran gec;:ici huki.imeti 'ytktct' propaganda yapmak amaoyla Tahran'm c;:e~itli kesimlerine 50 vatitk sekiz vericinin yerle~tiril­ mesi de dahil olmak i.izere Sovyet kaynaklt faaliyetleri n varh~ konusunda bilgilere ve kannlara sahiptir. ileti~im Bakanhgt bun lan tesbit ederek tum aygnlara el koymus durumdacltr. Sovyet uc;aklannm yttksek irtifa uc;:usian da ayn bir sorun olu~ turmak­ tadtr. Bu durumlardan birinde iran huktt met.i Mazanderan iizerinde 21 bin feet inifada uc;:maya izin vermisti. Ancak w;ak 4 bin feet irtifama kadar inmis ve Basra Korfezi'ne dogru uc;usu strasmda, aynltkc;:t Ki:mlere bilindigi kadanyla en az bir buyuk paket atmt$u. Su anda iran hukumetinin elinde, henCtz onaylamadt~ , Belucistan uzerinde yuksek irtifa uc;uslan teklifi bulunmaktadtr. " Bu konuda one surulen ikinci kamt, MaYls l980'de paniden aynlarak Tudeh'e gec;:en bazt iKDP uyelerinin iddialanm ic;:ennektedir. Bunlara gore, aynlmalanmn temel nedeni iKDP liderliginin bn'm "ilerici" yonetirniyle banst saglamak ic;in c;ok degerli ftrsatlan elinden ka<;mnast ve Bagdat Baasc;:tlanyla ittifak ic;:ine girmesiydi. iKDP'nin Sovyct yanhs1 kanadmm partiden koptugu bir donernde Sovyetlcrin Ktm isyanctlan desteklemesi pek inandmct go run memektedi r. iRAN-TRAK SAVAS!: "EYLUL 1980 iran~lrak ~ansmas1nm uzun bir sureden beri mayalamyor clmastna kar~ tn, Eyli.il l 980'de iran toprak-

lanmn lrak ordulannca ac;:tk i ~gali hem Tahran hukumetini hem de muhaliflerini sa~ktn hk i ~inde yakaladt. Buna ragmen saldm islam Cumhuriyeti'nin kapah bir bic;imde de olsa imdadma yeri~ti, ulusal ~o­ ven izmi gi.ic;lendi rd i, taraftarlan m harekcte gec;:irdigi gibi, solun buyftk bir c;ogunlugunu da pe~ine takmasmt saglad1. Bu belirsizlik ortanunda, kimin kime karst ncden mi:tcadele ettigini anlamak hi~ de kolay degildi. Aruk her kesim tarafmdan Kurdistan'm en bi"tyuk siyasi giicu olarak kabul edilen iKDP, Kurdistan'a tamnacak stmrh bir ozerklik kar~tltgmda hukumet gtu;leriyle birarada mi:tcadele etmc teklifinde bulundu. Teklif, hiikumet taraftndan kaynstz bir bi~imde reddedildi ve orduy!a Dcvrim Muhaftzlan Irak'la olan smm gtt~lendirmek, ama aym zamanda ve daha 6nemlisi Kurt direnisini ktrmak amactyla bolgeye gonderildi. Bagdat-iKDP baglanust bu stralarda 6nem kazand1. • Fed3in. 18-20 Temmuz 1980'dl' bir dayam~ma konferanst df•zcnlcdi. Kanlan gruplar wnlardt: iran Araplan Kulriir Mer. ' . kezi. Iran Kurdistant Kosidinasyon Konseyt, IKDP, Turkmen l<onse):leri, (Tahran Merkezli) KOn Cemaat.i, Fedain'in Kurt seksiyonu, Ulusal Demokratik Ccphe. Beluci Evi, Bclucl Halkt Demokralik OrgCttu. Borle c;okuluslu bir toplanu ira n'da ilk ve son kez raptldt. Birikim 23/

M a rt

1991


Smmn lrak tarafmda Kurt milliyetc;:i hareketleri, Molla Mustafa Barzani'nin ardmda btrakogt bo~lugu doldurma gucune he.nuz yeni yeni eri~mekteydil er. Barzani'nin siyasal arenayt terketmesinden pek uzun bir zaman ger,:meden, onun yerine gec,:ecek gur,:ler amsmda miicadele ba$lami~U. Celal Talabani, Kurdistan • Yurtseverler Birligi'nin (YNK) olu$turulmasmda her baktmdan ba~at rolu oynamt?tl. Ona daha kuc;uk bir gmp olan Kiirdistan Sosyalist Hareketi de katkJda bulunmu~tu . YNK, once Suriye'de kurulmu?, Suriye ve Lubnan hukiimetlerinin mali yardtmlanyla beslenerek mucadele birimletini Eylul l97Tden itibaren Kurdistan'a kaydmm~ u . Ote taraftan Molla Mustafa'nm en yaktn miicadele arkada~lanndan biri olan Mahmur Osman, Kiirdistan Birl~ik Sosyal.ist Part:isi'ni kurma amactyla YNK'dan kopan bir gmpla birlikte bir "KDP-Haztrhk Kornitesi" olu$turdu Bu son olu~um, sonradan 1981'de Irak Kurdistam Sosyalist Partisi'ni (lKSP) olu$turma amactyla ba~ka baz1 ktl.(;uk gruplarla biraraya geldi. Suriye bir kez daha, orgutunfl olu$turmada ve Kurdistan'm guney kesimlerine yaygmla~tlm1ada Mahmut Osman'm yardtmma ko$mu~­ tu. Bu s1ralarda, idris ve Mesut Barzani Kiirdistan'm l<uzey bOlgesinde "KDP-Ge<;ici Komutanhgt"m (Kiyadeh Muvakkat) olusturdular. Pek ic;:ten olmayan YNK-l<M ili~kileri, Talabani'nin birliklerini Kiirdistan'a ~tma­ smm ardmdan a~1k~a dusmanca hir hale geldi. 1978 bahannda YNK ve KM kuzey bolgelerinde silahll ~a­ usmaya girdiler; mucadele YNK ic;:in a$ag1laytc1 bir maglubiyetle sona erdi. Partinin ilk kumlu~ safhasmdan itibaren KM, devrim sonras1 Tahran hukumetiyle yakm ili?kiler ic;:ine girmi~ti . Soz gelimi Haziran l979'da Tahran Oniversitesi'ndeki "Filistin Gfmft"nc kaulan Barzani'lere VIP muamelesi yapllmt$tl. Molla Mustafa'nm cenaze toreninde iran'm Kiirdistan'daki ordu temsilcisi mezanna bir c;:elenk koyarak, kendisini bir "sava~c;:t" olarak kutsayan bir konu ~rna yap1111$0. Once ~arnran, ardmdan da savunma bakam, Bezirgan'm Barzani guc;:lerine verilecek 2 milyon dolarhk yardtm ve alnyuz tiifege iliskin onaymt sagladllar. Boylece Kurdistan'daki sol guc;:lerin kar$ISma Barzani c;:tkanlacaku. 1979 Ekim'inde idris Barza ni , Kum ~ehrindc Humeyni'yi ziyaret etti ve ondan 8 milyon dolarhk ve bin tllfeklik bir ek yardtm 6ncrisi aldL 1979'daki KM Kongresi'nde eski KDP adt patti ic;:i n korunmu~tu, arna bir ytl gec;:meden parti, IKSP ve Irak KomCmist Partisi'yle Ulusal Demokratik Cephe'yi olu~ turmak iizere biraraya gelecekti. YNK ve KDP'yi aym c;:au altmda bir araya getinneye muvaffak olamayan IKSP vc IKP bu uzun vadcli amac;: yolunda bi r adtm olusturacak $ekilde daha o zamandan YNI< ile birlikte ayn bir cephe olu~turmu~ bulunuyor\ard1. Buna karsm, YNK ilc 1983'te ba$g6steren silahlt ~a t 1~-

malann ardmdan cephe c;:ozuldu ve IKP'yle lKSP, KDP'ye daha da yakla~nlar. han cephesinde ba~taki kan~tkhk c;:ok gec;:meden yerini mucadele hahndeki gttc;:lerin ac;:tk bic;:imde kutupl~malanna btrakt!. Sec;:kinler aras1 c;:ao~malann 1981 Haziran'mda Beni Sadr'm du~u~une yol ac;:ugt zaman, onun ii<DP denetimindeki Kurt bolgelerine st~ndtgt ~ek.linde dedikodular yaytlmt~tl. 0 da c;:ok gec;:meden iran't terkederek Ulusal Direni? Konseyi (UDK) govdesinde yer alan Halkm Mucahitleri'nden Mesud Recavi'yle bulu~mak uzere Paris'e stgmdt. Destegini ilk bildiren ve 1981 Kastm'mda UDK'ya kaulan ilk ki~i Kastmlo olmu~tu. Hem iran Komala'smm, hem de iKDP'nin YNK'la iyi i~leyen ili$kilere sahip olmalanna ka~m birbirleriyle ili~kileri pek dost<;a degildi Komala, KDP'yi burjuva partisi ve stmf du~mam olarak ·~itelerken, iKDP de Komala'yt "c;:ocuksu solcular" olarak ctiketlendiriyordu. islam Cumhuriyeti'ni ac;:tkca ka~tsma almayan YNK da iKDP'ye iistli kapah bir destek vermekteydi. Kastm 1981 ve Nisan I 983 arasmda iKDP-Halkm Mucahitleri ittifakt iran islam Cumhuriyeti'nin ba~m­ daki en buytlk dertti. Bukan, Mahabad ve Piran~chir'­ de (Sanandaj eyaletinin kuzeybansmda) faaliyet merkezleri bulunan ittifak, hem lrak rejimi nden maddi destek ahyor. hem de Bagdat'm du~mam YNK'yla yakm i~birligi ic;:inde bulunU}'Ordu. 1983 yth birc;:ok baktmdan bir d6num noktastydt. ilk olarak nisan ortalannda iranhlar, iKDP liderligini atlayarak Kurt halkmm destegini kazanma amaCJyla yogun bir propaganda kampanyas1 ba~latular. Meclisin etkili hatibi 1.-la~imi Rafsancani, islam Cumhuriyeri'nin "Kiirtlere gec;:mi~te yaptlan tum haksizhklan ortadan kaldmnaya haztr" oldugunu ar,:1kladt. Aym zamanda Tahran, KDP, JKSP ve IKP'nin de destegini alarak iKDP kar~•smda oldukc;:a yogun ve ba$anh bir asker! saldm ba$lam. Bunun sonucunda 1984 ortalanna dogm, yalmzca iKDP'yi iran ropraklanm d!~ma siirmeyi ba$armakla kalmadl, ustelik lrak topraklanmn Turk smmna yakm Haj-Omran b6lgesinden girerek kuzeybat1 bolgelerinde ilerlcmeye de muvaffak oldu. 1983'\in birincisiyle baglanus1z olmayan ikinci 6nemli olay• da Tllrkiye'n in sahneye giri$iydi Belli bir sureden beri Turkiye, kendi Kurtlerinin ya~adtgl s•mr bolgelerinin yai<Jn lannda olup bitenlerden kaygt duyuyordu. 1978 ve 1980 yll lannda Tlirkiye ve lrc~k, Turk birliklerinin KCtrr pe$mcrgelerinin pe$inde "sicak Jakip" yaparak lrak topraklanna 30 kilometre kadar gircbilmelerini ongoren anla$malar imzalam t ~lar­ dJ. 1983 Mayts-Haziran aylannda Tut kiyc, uc;: Turk guvenlik g6revlisini olduren "e~ klya"yt ele gec;irmek ic;:in stnm gec;:cbilme konusunda l3agdat'tn nzast m aid!. Operasyonun hoyutlan oldukc;a bf1yuktu v~ ir.Jdia

45


edilen amar;la pek oranh degildi. Irak'm 20 kilomet-

re kadar ir;ine giren otuz bin ki~ilik bir birlige iki komando ve para~at ruga)'l katklda bulunmu$tu. Harekaun ba~ansl konusunda r;eli~kili bilgiler sozkonusuydu. Turk ve lrak yelkilileri 1500-2000 "e~klya"mn yakalandtgtm ar;tkladtlar. Ama daha gt1venilir kaynaklann verdigi bilgiye gore harekat buyuk bir ba$ansiZhkla sona ermi~ ve Turk kuvvetleri tek bir pe.?mergc dahi ele ge<;iremeden r;ekilmek zorunda kalnu~­ lardt. Goruldugu kadanyla tutuklananlann rumu, r;ogunlugu kadm vc <;ocuk madan koylulerdi. Harekaun boyutlan, Ankara'mn, 1981 ba~lanndan itibaren ortahkta dola~maya ba~layan Enneni milliyetc;:ileriyle Kurdistan i$r;i Partisi (PKK) arasmda olast bir i~­ birligine ili$kin raporlan gittik<;e daha buyiik bir tedirginlikle ciddiye almaya ba~ladtgm t g6steriyordu. Yurt dJ~mdaki Turk diplomatlanna yonelik silahh Ermeni saldmlan, Barzani'lerin KDP dcnetimindeki Kuzey lrak bOlgelerinde birliklerini yerle~tirme yolunda verdigi giivenceyle Kurdistan'daki faaliyetlerini yogunla~oran PKI<'mn eylemlerindeki ylikse~le zamansal olarak <;akl~tyordu. PAZARLIK SAFHASI

46

Ktsmen bu "siiptirme harekaumn" ba~ans1zhgi, ktsmen de Suleymaniye bolgesinde, yani lrak topraklan i~,:iru.lt: Kc,rllt:rin giri~tigi ~ilahh ml'u.:audder kar~t­ smda lrakltlar savunmalanm daha ileriye gotftrmek ihtiyaCJm hissettiler. 1983 Kastm'mda Kasunlo'nun arabuluculuguyla lrak hiikiimetiyle YNK arasmda gorli$meler ba~ladt. Buna paralel pazarhk goru~meleri, Talabani ve Saddam Huseyin'in temsilcisi arasmda lrak'm tarafsiZ bir bolgesinde ve Irak Buylikel<;isi Muhammed Sadtk ei-Me~hed He YNK merkez ko.~itesi uyeleri Fuat Kemal ve Omer ~eyh Musa arasmda Paris'te b~lamt~l1. Bagdat't ban$ go~n'Jeleri yoluna zorlayan ~ey_, iran'm yeni bir taarruz amac1yla yakla~tk yamn mil yon ki~ilik bir kuvveti sm1r boyuna )'lgdtgl yolundaki haberler ve bu kuvvetlerin, KDP pe$merge\erinin yardtmtyla Haj-Umran bolgesinden Irak topraklan ir;ine be~ mil kadar s!Zinas1ydL Goruldugu kadanyla 1983 Arahk'mda Talabani ve· Bagdat yonetimi arasmda fiili bir at~kes saglanmi$ ve Talabani cephenin kuzeyban kesiminde 40 bin ki~ilik Kurr ordusunu iran birliklerine ka~1 surmeyi kabul etmi~ti. Adlandmldtgt kadanyla bu "halk milisi", ar;tkc;:a Kunlt'tk anlamm1 <;agn$uran "pe~merge"nin yerini alacak ve YNK'mn bagnazhktan uzak dum~unu simgeleyecekti. Talabani, bu tavizi vermeye Haj-Umran harekaumn Barzani'nin KDP'si ve aynhkc;:t lrak ,Sii militanlan taranndan onak olarak ger<;ekle$tirildigi dogrulrusundaki haberler yliztinden zorlanmJ~tl. Talabani ile Barzaniler arasmda kaybolan pek bir sevgi bag. olmasa da, Kurdistan'a ,Sii stzmasmt rahatstz edici bul-

mu~tu.

Talabani'nin sozculerinden biri $6yle diyordu: ''Bu l<adar )'ll boyunca, iran'm Kurdistan'da bir islam Cumhuriyeti kurmas1 ugrunda sava$Ip bu kadar fedakarhklara gogus germedik." Bu taviz kar~Jit~nda Talabani de Bagdat'tan onemli baz1 tavizler koparmt~u. Ba~kan Hiiseyin, Kurt bolgesinin geni$letilmi$ bir ozerkligini kabul ediyor ve 1975'ten beri kapah olan Kurt kiiltiir kurumlartmn ve yaymlannm yeniden ac;:tlabilmesine soz veriyordu. Ozerk bolge stmrlan ir;indc iki dillihk -Arapc;:a ve Kfmr;enin C$it statiisu- ve belli bir mali ozerklik kabul ediliyordu. Ulkenin asker'i amar;h olmayan blit<;e pa)'lnm yuzde 25-30 kadar bir miktan -YNK tarafmdan tumunun Kurt oldugu iddia edilen bolge nufusuna oranh olarak- yerel Kurt idare konseyine devredilecekti. Bu ustu kapah bir $Ckilde, Kunlerin eskiden beri arzuladtklan petrol gelirlerinden pay alma olanagmt sa~!Jyordu. 1984 Ocak'mdan itibaren bu anla$mamn bir milli uzla~ma hiikumetine goturecegi dogmlrusunda belirtiler onaya c;:•krnaya b3$ladt. Talabani, boyle bir hCtkumetin hem komunistleri hem de koktenci-islamc• ei-Dava ((:agn) partisinin uyelerini de i<;ermesinin gerekliliginde 1srar ederken, Saddam Hiiseyin, onlann kat1hmma pek sJCak bakrntyordu. Bir ba$ka buyuk sorun da, Kiirdistan'm en buylik perrol merkezi olan ve stratejik a<;tdan buyiik onem ta~tyan, Kerkuk bolgesinin ozerk bolgeye dahil edilip edilmeyecegiydi. Uzun pazarhklardan sonra taraflar yeni bir valilik haline getirilecek kentin yerel nufusunu olu$turan Araplar, Kfmler ve Tiirkmenleri temsi~ eden ortak bir idare alunda yonetilmesi yonunde uzla$maya vardtlar. YNK kaynaklanna gore top lam aln pazarhk toplanUSJ yaptlmt~ ve bunlann her birinin sonunda taraOar beige imzalamt$1ardl. 1984 Mayts'mda iktidardaki Baas partisinin i<;inden gelen muhalefet yitzunden g6n1$melerin kesintiye u&radtgt ilan edildi. Sorun yaratan nokta, varsa)'lkh~ kadanyla Kerkuk'un ozerk bolgeye dahil edilmesiydi. Ama gorundugu kadanyla esas neden, on y1ldan daha uzun bir sure boyunca ulkeyi tek partili bir sistem ir;inde yoneten Baas partisinin yoneticilerinin, 1984 Ekim'inde yaptlmas• planlanan parlamento se<;imlcrinde, Kurt adaylannm olast rekabetinden c;:ckinmeleriydi. G6rii$melcrin sona ermesinin hemen ardmdan Talabani, Bagdat'la pazarllk surecinin b~lamastyla kesintiye ugrayan Suriye destcgini yenilemek amactyla bu ulke yetkilileriyle yeniden ili$ki kurdu. Suriye daha once destegini KDP'ye kaydtrmt$ bulunuyordu ve bu sayede ilk kez Barzanilerle Talabani arasmda bir ·tur i~birligi olasthgmtn yolu ar;tltyordu. Agustos ve ekim arasmda, lrak'ta yer alan ortak KDP-YNK harekatlanmn, bir lrak yedek ordu birligi olan Halk Ordusu'nun elli bin iiyesini ir;erdigine ili$kin raporlar yaytmlanml$0. Bu Biriki m 23 I Mar! 1 9 9 1


Turkiye'deki gerilla hareketini iki y!lhk sessizlikten sonra yeniden ba~latan Kurt gerilla hareketi PKK'nm agustosta giri!?tigi gost e ri~li saldmlarla zamansal olarak cakl~I )'Ordu. Ankara, Barzanileri PKK'y1 cesaretlendirmekle suclad1 ve iran'm Kuzey lrak'taki ilerleyi~i kar$ISmdaki ho$nutsl1Ziugunu gizlemedi. Tahran, "lrak'taki Kerkuk petrol bolgesini, Akdeniz'de Yumurtahk'taki Turk petrol terminaline baglayan petrol bom hatuna yapllacak herhangi bir saldmnm ; Turkiye'ye yapilml~ olarak kabul edilecegi'' yonunde resmen uyanldL Turk D1~i~leri Bakam Vahit Halefoglu ve genel-

kurmay ba~kam , sm1r bolgelerinde Kurt gerillalanna kar$1 yurutulecek ortak harekatlar ustune sozle~me­ leri yenilemek iizere Bagdat'1ziyaret ettiler. Amac bir kez daha Bagdat ustundeki askeri baskiyt azaltmak it,:in, Kunleri lrak'm yolundan uzakla~urmaku . Muhtemelen Turkl er benzer taleplerle iran'a da ortak harekat teklifleti goturdi'iler, ama bunlar kayitsJz bir bic;imde redded i ldi. (New Left Re"iew'nun Agusros 1990 wrihli sayJSmdan ~·ev: ULUS BAKER)

. . . .. . . .

.-:-:-:·.·.·.··:·.· . . . . ·.· .....

... - ··· -·-·...··· ........ . ....····•

•• •

••••• 0

•••• • •

. . ..... . . ..... ... .::::::-:-· ....... ...-. ·.·. ...........(::-:·>> ......... ...... . ................... .... ........ .. :::::::::::: .. ... .. .. .. .... ......... . .. . . . .. .

•• 0 •

UMIT KIVANC

. --,'

~' LL-l

•••••

.'

·........... ...

, -

D

.~

Onya zaten erkcklcrin, dolay•s•yla erkeklerin dunyasm1 anlarmaya \ah~makta ne mana var, denebili r. i$te, efendirn, boy unduruklan al!inda bir dunyada bile anca kendilerine ilavc boyundurukbr yaratarak kcndil crini koruyabilcn bu canlalann im:d.: nmesi, tiiriim uzcm gc li~mesi bak1mmdan oncrn arz ediyur. Bu kitabm ana govdesini olu$turan ilk bOICLm f.i. yazann da mensubu bulunmaktan Citiiru ziyadesiylc kan~1k duygular V<' durumlarla bu~u$mak zorunda kaldlgl. buna kar$11Jk gcct: lt:ri sokakta gez.ebildi~i "hakim ccm<tat"in haleti ruhiycsine hasrcdildi. Ki tapw aynca baz1 haurlamalar, z.iyaretlcr. bir de vicdan sahibi ruppie'lcr halinc gelen esk1 arkada$lara iihaf cdilmi$ ~oygun hikayesi ycrahyor.

/

I "' -

L

.A

l

1

OAGITIM: ILETi$iM PAZARLAMA A.$ . IST ANBUL: Klodfarer Cad. iteli~im Han No.7 Kat 1 Cagatoglu 34400. Tel. 516 22 63 · 64 ANKARA : Selanik Cad. No.72JA Ktzllay 06640. Tel. 125 06 82 iZMiR : 859. Sokak. No. 1/ 8 Zemin Kat Konak 35250. Tel. 13 10 40


Politik iktidar ve Suudi devleti HASAN SALAMEH

48

A rap yanmadasmda politik vc sosyal organizasyon daima kabileye dayanm t~tlr. Kabilenin uzerinde iktidan aruracak herhangi bir te~ebbtis degi:;;mez bir ~c ­ kilde dini ternel al mt~ttr. Omegin saygmh klan peygamberden gelen H~miler, iktidarlannt din'i bir k.imlikle in ~a e tmi~le rdir. Suudi ailesi, 18. yuzytlda onaya ~tkan ve ba$langtCtaki islama gcri don0$tm ondcrligini yapan M.ibn-i Abdulvahab ile ittifak sayesinde iktidan cle ge~irm i~­ tir. Abdulvahab Diriya $Chtinin yiineticilerinin himayesini kabul ederek, kcndi ~chrini tcrkeuigindc, bu durum bugi.inc kadar dcvam ede n ittifakm ba~langt­ ct oldu. Suudi ailcsi bu ittifak sayesinde, 6teki stradan kabilesel gu((lerin i.izerinde bir Ctstfmli.ik kazamrken, Vahhabilcr de dunyevi bir korunma sag lam t~­ lardt. Suudi yonetirni nin eq yuksck makam; -imamdini vc politikayt birliktc temsil ediyordu. 1921 'de imam1n yerin i sultan ald t. Bu da hcmen sonra, daha dunyevi olan melik veya kral unvamy!a yer degi$tirdi. Arap yan madasmm tarihi boyunca, merkezl ve politik gucun yokl ugu, en goze <;arpan ozcllik ol m u~­ tur. ilk Musluman toplumu zamamnda, politik odak, yanmadadan 5am'a htzla kaydt ve burada da kabiksel otoritc ag1 kendini tckrar onaya koydu. iktidar temcl ol::~rak d t~anda n veya d t~ destekii yerli gi'•~ler tarafmdan kulamlmakta, yonlendirilmekteydi. Osmanltlar bile h i<;bir zaman yan maday1 tam olarak kontrol cdemcmi~ ler, kcndilerini yan madam n kenarlanyla Slmriamt$lardl r. Suud i rcjim, ku ru lu~ unda, ycrl i karakteriylc d ikkat c;ekicidir. Her ne kadar l838'de Mts1rb Mehmet Ali. daha sonra da 19. yuzy tl sonlannda Osmanhlar ve birtakun dogulu kabileler Laraftnd an baskr alnna almmt~sa da, 20. yuzydm baslannda Abdulazi: ibn-i Suud, Riyad\ fethcdincc Suudi gi.ic; yenidcn dogdu. Bir-

ka~

ytl sonra ba~anlt bi r ~ckilde Guney'e ~ammar a.?iretlcrine kar~1 harekete ge<;ti ve bu, orta Arabistan 'da iktidanm saglamla$ttrdL l.Dunya Sava~1 snasmda ingi lizlerle i ~birligi yapu, fakat sava$tan sonra ingiliz etkisini, bolgeye ycni gelcn Amerikahlara petrol imtiyazt vererek htzla dengelcdt Suucli rejimin yerli k6kenleri ba~ka bir durumda, Bau <,: tkarlanyla ncredcyse 6zde~lc$me anlamma gel en bu imtiyazlann, Amerikan vc lngilizlcre kaT$1 siyasal bagunstzl1klanna hale! getirecek okC1dc olmasrna izin verm em i~ le rd ir. Kabik toplumunda, bir kabilenin, Suudiierin usrunluk saglayabilmesi dikkate degcrdir. Bu sadcce 6nemli Vahhabi baglanusma dayandmlamaz , aym zamanda oteki gu~lii kabilelcrle yap1lan stratcjik cvliliklcre de baglld1r. Mekke'yc hac ziyaretlerinden ve daha sonra petrol ihrac1ndan saglanan C.:evlet ge lirleri nc Suudi lerin el atl~tyla, aile, din!, askcri ve "evlilige bagh" anlamda hcgemonyusm m sa)1la nmas111da kullanacagt a ra~lara sahip olmu$tur. Kemsel alanlann kontrolunde almacak tav1r Suucliler ic;in daha kan $tk bir problemdi. Bir bulgenin dogrudan, askeri i~gali k\t~uk ~e h irlc rde uygundu, fakat ktyt ~ehirle ri i~i n daha ince, kam1a$lk bir metod gerc kiyordu. Buralarda ibn-i Suud ge ni~ bir yerel oto·nomiye ve yerel hukukun devamma izin venni$ti. Bu otonomi kademeli oiarak zamanla kut,:uldii ve 1932'de ulkenin adt, Need, Hi en Assir Hassa Baglmlt Kralhgmdan Suud i Arabisran olarak d egi ~tiril d i . 1920'lerin ba~mda bizzat ibn·i Suud, ailenin Arabistan bolgcsine yerl e~m csine ve gi.ic;:lenmesine yardlrn eden askcri w: dini karde~li k sava:?((llanm . "ihvan"t- dagnn. ibn-i Suud gittik~c Jttifaklara ve ailen in bi.itu n ulkedcki va'rltgma dayantr oldu. itina ile muhafaza ettigi tek ~cy sadece rejimin ulerna ile baglanustydt, dini liderler isiam hukukunu yorumlamakBiri ki m 231 Man1 9 91


Ia g6revliydiler ve hala bugun yeni monarkm se~imi masmda kendilerine dam~thr. Din! gu~ Abdulvahhab soyundan gelen "Es ~eyh" ailesinde merke,zile?mi~tir.

SUUDi iKTiDAR'DAN SlJUDi DEVlETE

Suudi devletin zuhuru, dt$ bir baskldan ~ok ic; gudm donli$Ctmunun urunudur. Rejimin yuzyCtze oldugu ilk guc;luk, l925-26'da Ha~imilerin yenilgisinden sonra Hicaz'm ilhaloyd1. Buranm kralhga entegrasyonu iki tilr probleme neden oldu. Birincisi, hukumet, kentli, ticari, okumu$ bir halk olan Hicazhlann kendilerini yenllgiye ugratan, fanatik, goc;ebe, sava$<;1 Need halkmm ustiinlugunu kabul etmesi konusunda provokasyondan kac;mmak zorundayd1. Hicaz, onu fetheden Suudilerin o zamana kadar kar?tla$madtklan bir anayasaya, bdediye meclisine ve duzenli bir orduya sahipti. Uluslararast ticaretin ve hac hareketinin bir sonucu olarak da oteki O.lkelerle eskiye dayah baglanttlan bulunuyordu. Hicaz'm tarihi ve idari yaptsma saldmda bulunmak bir ayaklanma riskini, bu yaptyt oldugu gibi dokunmadan b1rakmak ise zaman ic;inde Suudi yorungesinden kopma tehlikesini gerirebilirdi. Bu iki altematif arasmdan sec;im yapmak c;ok zordu; c;unkCl ibn-i Suud'un ihvan askerlerini klzaga ~ekmeye ba$lamastyla aym zamana denk geldi. ibn-i Suud orta yolcu bir <;ozum buldu: Ha$imiler tarafindan btraktlan idari yapmm ba$mda Suudi otoritesini saglamak i<;in, o~lu Faysal't kral naibi olarak atad1 ve Hicaz'm eski hukuk sistemine dokunmad1. Sonuc; olarak Hicaz yonetimi monar$iden daha iyi organize olmu~tu. 18 Ey1Ctll932'de ulke, Suudi Arabistan adt alnnda birle$tirildi. Hicaz ornegini takiben ibn-i Suud c;:e~it­ li eyaletlere yoneticiler atadt ve on lara geni~ serbestlik tamd1. Faysal Hicaz'da daima yerli liderlere dam$trken, Hassa'da Abdullah ibn-i Jiluvi, ibn-i Suud'un ananevi sertligini surduruyordu. Hicaz ic;:in geli~tirilmi~ bu kral naibligi modeli zamanla iktidann esas bi<;imlcnme tam oldu. Bu kavram kademeli olarak yonetim uygularnasmm cliger alanlanna da yaytldJ. ibn-i Suud'un yonetiminde bu uygulama c;ok geli$memi~ ise de ac;tkttr ki kral her idart detaya el atamazch. Sahsi ternsilcilikler b6ylece ortaya <;tku. Faysal, dt$ ili~kilerin kurulmasmm kolay oldugu Hicaz'a yerle$erek, buracla diplomatik faaliyctlerin sorumlulugunu yC1klendi. Bir tCtr her i$le ugrasan diplomat gibiydi - 6nceleri Dt$i$leri Bakam, BM nezdinde temsilci ve bi.iyukelc;i olarak c;ahs•yordu Cidde'deki d1sisleri bakam Faysal'm ~ahsi sekreteryast, onun bolgedeki naibi gibi bir seydi. Maliye Bakanltgt da 1932'de kuruldu. Burada problemler daha ciddiydi : Krahn ozel harcamalan, dev-

let but<;esinden aynlarmyordu ve bu 1950 sonuna kadar boyle kald1. Para degerinin korunmas1 (paritenin saptanmasJ gerekiyordu) ve minimum bir muhasebe islemi zorunluydu. Krahn eski arkada$1 Abdullah Suleyman, once pirinc;: ve un <;uvallanmn daha sonra da dolarlann, ibn-i Suud'un muttefik ve musterilerine dagmm1 i<;in atandt. Bu alc;:akgonuliCt organizasyon bile, Suud'un sag oldugu sure boyunca gelisemedi. Kralltk imtiyazlanm titizlikle kollayan Suud, sahtslar ve kabileler arasmda hakemlik, diplomatik yazt~malan planlama, ozel olarak ziyaretc;i kabulu gibi onemsiz sorunlara kan~­ maktan da geri dunnadt. Hicaz'da izin veri len bakanhk organizasyonundan hoslanmamaktayd1. Fakat oteki ulkelerle mubadele bir dt?i~leri bakam atanmasmt gerektiyordu; petrol ~irketleri ile ili$ki onu bir maliye bakanllg1 kurmaya zorlamaktayd1. 1944'de Amerikahlan n Dahran'da bir us kunna karan, krah acilen bir savunma bakanhgt te$kile zorladl. D1~ basktdan tamamen bagtms1z te?kil edilen bu kurulu$lar, kralm ~ahsi iktidanm asia etkilemiyordu ve kral c;ogunlukla onlan kaale almamaktaydt. Sonunda, l953'de, olumunden birkac; hafta once, iktidar mirasmm ogullan ve naipleri arasmdaki payla?Imtm kurala baglamak ic;in bir bakanlar kurulu t~kilini onayladt. ibn-i Suud. daha once kendi sa hip oldugu derecede mutlak bir iktidar gCtcClnu 3 7 oglundan birine aktam1ayt istcmedi. ibn-i Suud'un o!CtmCmun yams1ra, bir devlet organizasyonunun zuhurunun h1zlanmasmda, 6teki faktor petroldu. Suudi ham petrolu l945'den sonra buyi.ik rniktarlarda uretildi, fakat h1.2la gelisti Suratle bir c;esit devlet i<;inde devlet halinc gelen ve kraliyet iktidanm kt>ndine bagtmll ktlmaya ba$layan ARAMCO'dan du)'ttlan endi$eyc ragmen , petrol gelirleri hovardaca harcaruyordu. ARAMCO'ya hukiimete royalite odemesi dtsmda bir ~ey vermeyen imzah bir kontrat vard1 yalmzca. Ama ne isletmeleri savunacak silahh guc;lere, ne karma~tk muzakereleri }'iir\ltebilecek idari cihaza, ne kalifiye i$glici.ine, ne egitimli personele, ne de gerc;ek bir alryap1ya sahip olan hCJkumet, kralltgm rnerkezini ve dev govdesini duzenli bir i$leyise sahip ktlmakta hie;: de ehliyetli sa)'llamazdt. Sonuc; olarak ARAMCO sadece petrol flretimiyle me;;gul olmad1. Bunun yams1ra konut, havaalam, hastane ve okullar in~a eui, egitim merkezleri kurdu, artezyen kuyulan a<;u, tanmsal ara~urmalar yapu ve butun bunlann 6resinde, Amerikan hukumetini, petrol alanlanm ve orada <;ah$anlan korumak i<;in askeri usler klimtaya davet eti. Bu faaliyet Riyad hi:tkumetini c;:ifte bir gli<;:li.ikle kar$t kar~1ya b1rakn. Bu bir yandan Suudi hC1kumetinin dl$ nllfuza kar$1 olumsuzlaytct tavnm guc;lendirmeye, bir yandan da onu petrol alanmda oldugu kadar, ~imdi mudahale etmek duru-

49


munda kaldt~ sivil hayaon .;~itli alanlannda da rekahete ve yerini almak i~in hazrrlanmaya te$vik etti. iBN-i Sl:'UD'DAN SONRA

l953'de ihn-i Suud'un olumunde, kralhk kendini tuhaf bir konumda buldu: Petrol, onun ana zenginlik kaynagt resmen millile$tirilmi$ti, fakat bunu idareye ehliyetli bir devlet aygm yoktu. Bakanlar Kurulu ilk olarak 7 Mart l954'de, savunma, dt$i$leri ve maliye bakanhgma egitim, tanm, saghk, enJf.tstri, ticaret ve enfonnasyon bakanWdan da eklenmi$ olarak to plan. dL TecrObesizlik kadar, bakanlar arast rekabet de bir~ok probleme neden oldu. Ekonomi bakanhgt l953'de kurulmU$ ve fakat ertesi ytl kaldmlmt$0. Dogu'da Hassa eyaleti yoneticisi kategorik olarak i~i$leri bakanh~m n iradesini reddetti ve eyaletin polis te$kilaum kendi bildigi gibi organize etmeye devam etti. Komiteler, yuksek konseyler ve ozel komisyonlar, hazen bakanbklann kurulU$U geliyor ve rOzgar gibi gidiyordu, fakat ~ogunlukla da kendi haline buaklhyordu. Bu c;ok sunnedi, astl olarak Faysal'm et.kisi altmda bir organizasyon tasla~. bu kaosun i~inden dogmaya b3$ladt. 12 Mayts 1958'de bastian bir kralhk kararnamesi bakanlar kurulunun gorevlerini belirliyordu ve bu hukumetin kO$Cta$1 olarak kaldt. Bu belgeye gore kuru! but<;e ve i~i$lerin den sorumluydu, fakat sadece kral kanun yapabilir ve kanun, anl3$malar ve imtiyazlan yaytnlardt. Kral kurulun tekliflerine kaT$! ~tkabilirdi, fakat vetosunu hakh gostennek zorundaydt. Kralltgt, t;ok saytda, herbiri daha alt b6h1mlere (mmoka) aynlmt$ alu eyalete (mukata) belen krallt~n yerel organizasyon kararnamcsi Ekim 1963 tarihliydi. Her y6netici kralhk karamamesi ile atandt. Bir devlet orgammn ortaya t;tkmast sarsmuh ve genellikle anaf$ikti. Buna ragmen ibn:i Suud'un olumCmden bir t;eyrck yiizytl sonra soyluluk Ctnvanlanndan ziyade uzmanhklanndan dolayt sec;ilrni$, 20 bakanhktan olu$(ln bir kuru! tarafmdan yonetilen, etkileyici bir .;an vardt. iSlAM VE iKTiDARIN DiNAMiGi

50

Devlet orgammn degi$iminin ortaya ~1kmast temelde, as1l olarak kabilesel karakterdeki bir iktidar dinamigi miydi? "Suudi Arabistan'm politik sistemi, anayasalar, kurallar ve kanunlan kapsayan islami inanca dayamyordu. islam demokrasi uygulamasm1 garanti etmekte, atalet ve taklidi onaylamamaktadtr." ilerde ba$bakan yardtmctst olacak olan Fahd'tn bu at,:Jklamast, monaf$inin Bau demokrasisine ginneyi reddedi~inin ~1radan bir dogrulam$1 olarak gorulmelidir. Aym zamanda Faysal, "Ne komtinizrne ne sosyalizme ne de islam d.t$1 bir doktrine inamyoruz" der-

ken demogoji yapm1yordu. ~uphesiz, Fahd'm tavn, Bauh demokrasilerin bir reddidir: "Baz1lan Ban:U demokratik rejimi takip edilmesi gereken bir omek, sonunda insanlan, onu kabule goturen bir kader oldugunu samrlar. Eger bu sistemin politik ba$anstzhg1 kadar, bireysel diizeydeki problemlere yakl3$1mmdaki ba$anstZhgmt gonneseydik, Bauh demokratik sistemi b3$anh ve zengin sanabilirdik. Bu sistemlerin genel refah ir;in tek garanti olabileceklerine inanm1yoruz_,.

Bu cumleler sosyalist ve demokratik gCu;lere kar$1 insafstz bir saldmyd1. Boyle bir savunmaya Arabistan ve ba$ka bir yerdeki pek t;oklan inamr, ozellikle, burun MCtslurnan dunyada islami prensiplere geri d6nii$iin populer bir tasavvur olarak algtlandtgt bir donemde. Suudi rejim otoritesinin kaynagmt, islam dininden almt$ gorunur. Bu otorite, kutsal yerlerin bekc;iligi rolunde ve tanman tek hukuk olarak "$Criattn" kahcthgmda sembolize edilir. ibadet ve oruc;, polis tarafmdan mecbur tutulur ve islam egitim ve vergi sistemlerini dikkatle belirler. Liberalizme kadar islam -sosyalizm di$anda btralohrsa- dt$lanmt$ olan ideoloji ihtiyacmt kaT$thyordu. Ancak islam iki taraft keskin bir I<Ih~ olabiHrdi. Son Mekke olaylan (1979) islamm bir birle$rne c;tghgt olabilecegini rejim muhaliflerine gostenni~ti. KRALiYET AlLESi VE iTiiFAKLARI

Kastm 1979 tarihinde kurulan hukumetin yaptsma baklldi~nda, birinci ve ikinci ba~bakan yardtmCJ!tklanmn, savunma ve hava, baytnduhk ve iskan. ic;i ~颅 leri ile b elediye ve koy i$leri bakanhklan gibi butun 6nemli noktalann ibn-i Suud'un ogullan tarafmdan i~gal edildigi gon:Hmektedir. Dt$i~leri Bakanhgt uc;unctt nesilden birine, Kral Faysal'm oglu, bugunkii kraIm yegeni olan Suud'a dii$mll~tur. Bakanlar Kurulu di$mda bu nepotizm olgusu, daha da dallamp budaklanmaktad1r. Omegin Veliaht Fahd, gorunu~te aileden olmayan ki$ilere birakllrnl$ olan resmi gorevleri dogrudan Suud ailesinin otoritesine baglayan bir dizi yuksek kurulun ba$mda buIunmaktadtr. Bunlar arasmda ulusal gi.ivenlik, egitim, universiteler, petrol i$leri, genc;lik, hac ve sanayile$me gibi konular vardtr. Bu kurullar, Fahd'm ki~isel oldugu kadar onun Sudeir klanmm da butun yonetim yapiSI uzerindeki ni:tfuzunu arttrmaktadu路. Kent yonetimleri yalmzca ibn-i Suud'un yak.mlanna verilmektedir. ik.inci nesil de onemli noktalan ellerinde bulundurmaktadtr: Sultan'm oglu olan Fahd, <;:ah~ma Bakanhgi miiduntdi:tr; Fahd'm oglu Faysai'. bakanhk statusundeki genr;lik i$leri mudilriidiir; Faysal'tn oglu Halid, Assir'in valisidlr; vc Abdul Muhsin'in oglu Suud Mekke'nin vali yardtrnctstdtr. Ailenin dorduncu nesli Birikim 23/ Ma rt 1991


orduda ya da yuksek idari gorevlerde memur olarak Hassa'nm mutlak egemeni olarak davrandtlar ve dcvyonetim kademelerinde bulunmaktachrlar. let hiyerar~isinde kendisinden daha l.ist konumda bu~u prensin ya da bu ailenin devlet i~lerin in idarelunan birilerinden kent sorunlan ile i lgili gelebilecek sinde sahip oldu~u etkiyi. kesi.n olarak ortaya koymak herhangi bir mudahaleye ho~goru gostenneleri neremumkun dcgildir. Gizlilik, sayllan bir duzineyi ge~­ deyse olanakstzdt. Yargtlama yetkileiine haiz ~eyh­ meyen prensi n )'3 da aralannda en gf~<;lu olanlann ler gibi, g6revlerinin kahtsal oldugunu ve bu nedenyapnklan tOplannlan izlemeyi olanakstz klimaktad1r. . le kendi soylanndan ohnayan ki~ i l ere b•raktlamayaAncak devlet ya~amt , iktidar ili~kilerinin evrimi hak- cagmJ dil$Clnmekteydiler. Memur altmt, bilt<;:e tahsikmda azc;ok guvenilir bir tablo ortaya koymaktadtr. si ve bir butun olarak idari aygllln orgCttlenmesi, bilOmegin Faysal'm kariyerine bakahm. l954'de ba!itCln birirnlerde ya da butun kentlerde uygulanmakta bakan oldu. 1958'de olaganilstil yetkiler ftstlendi, anolan genel kurallara degil, onlann iradelerine ve ducak Kral Suud, kralhk ayncahklanm yeniden ele ge- $Ctncelerine baglt olmahydt. ibn-i Suud'un ki~iligi ve rakipsiz otoritesi, ona birligi silrdurme olana~ m verdi. cirmek uzere harekete ge\.ti ve l960'da Faysal'1 azAncak ondan sonra, bu i~levi yerine getirebilecek bir letti. Ama Kasm1 l962'de Faysal yeniden ba~bakan ­ kurum bulmak gerekti. Kral Faysal'm etkisi alnnda hga getirild i. Kral Suud'un manevralan ba~anstzhkla sonuc;land1 ve iki ytldan daha k1sa bir zaman ic;inde bulunan bakanlar kurulu giderek bu role soyundu. Faysal'm oldiirulmesi uzerine Fahd'tn de fac to ba$tahu kardc~in e terketmek zorunda brraktldL Faysal'm nufuzu, karde~leri arasmda gordilgtt destege ve ba~­ bakanhk giri~imi ba~anh olmadt ve bakanlar Fahd'a yaptlklar i$1er hakkmda diizenli olarak bilgi vermeyi bakan olarak kahnasmm yanmda 1962'den oldugil reddettiler. Bu nedenle Fahd bakanlar kurulun u at1975'e kadar Ot~i~leri Bakanhgt gorevini elinde tutmasma dayanmaktadtr. latmamn <;:aresini, bakanhk yuksek kurullannm saFahd'tn sahip oldugu etki (ise), kendisinden daha )'JSJtn arunnakta bu ldu. ibn-i Suud'a yakm olan Jiluwi'nin Hassa'daki nubuyftk iki erkek karde~i bulunmasma ragmen me~nt varis olarak sec;ilmesinin yams1ra, elinde tuttugu safuzu son derece gu<;:liiydu; oyle ki Suudiler'inKine ~it ytstz mevkiden de anla~tlabilir. 1953'de egitim bakabir gll\.leri vardJ ve Suudiler onlarla anla~maya \.ahmydt, sonra ikinci b~bakan yardtmctst olmadan once ~trlardt. Gorunen o ki, kent valiligi her zaman i\.in i~ i ~leri bakant, en son olarak da birinci ba~kan yaronlara tahsis edilmekteydi. Thunayyi buyuk bir a~iret degildir, ama klzlanndm1CISI oldu. Abdullah'm ulusal muhaf1Zlann degi~ ­ mez ba~r ve bakan lar kumlunun uc;frncil adamt oludan birini.n Faysal'la evlenmesi nUfuzunu arurdt. Su~u, ailenin azmltk hizbinin hiikumette her zaman i<;in deir(ler), bakanlar kurulunun d1~mda tutulsalar bile yer ald1gmm, (ama) boyleliklc de iktidar alamnt gehukilmette (yonetimde) yeterince temsil edilmekteni~letme olanagmdan yoksun btraktldtgmm bir g6sdirler. Diger a~retlerin durumu da aymd1r. Ulusal muhaflz 6rgutii, bu a~irederi uzla~nnnak ic;in ideal bir tergesidir. 1975'in sonlannda Abdiilaziz'in ~imdiye kadar hic;- arac;ur; ~flerinin o~llan subay, digerleti de asker olabir etkileri olrnayan iki oglu Macid ile Mithat'm karak hizmet gotiirler. ttlmastyla bakanlar kumlu (daha da) g('!<;lendirildi. Ulusal muhafiz orgutCt, askerleri ekonomik balomBunlann bakanhga terfileri, kral ile Abdullah'm, didan devlete bagtmh duruma getirerek ve boylelikle ger aile klan uyelerini bakanlar kuruluna atamak yodevletin onlar uzerindeki denetimini kolayla~tlrarak luyla, yedi Sudeir kard~in gttciinu dengeleme giri~i­ pek c;ok a~.tdan, uzun bir zaman bir guc; kayna~ olmi olarak yorum landt. (:ok onceden devlet aygnlanmu~tur. Kamu hizmetleri de devletin zenginligini arnrmamn, halktn en yoksul kesimleti uzerindeki dem kendi gCtcleri ni art1m1anm yolu olarak se<;mi~ olan Sudeir klamnm hemen hemen hegernonik bir etkisi netimini geni$letmenin bir arac1 olmaktad1r: Aym vard1. Bu etki hi:ikumetle birlikte, onunla kolkola bir rnanuk, Avrupa ve ABD'deki fmiversitelerden mezun geli~ m e gosterdi. olarak Ctlkelerine geri d6nen ytlZlerce teknokraon duDevlet, her ~e}'den once de bakanlar kurulu, krali- rumunda oldugu gibi, daha yetenekli, ama potansiyet ailesinjn farklt kollan icin bir bulu~ma zemini i~­ yel olarak daha tehlikeli ~ilerin resml gorevlere atanlevi gonnektedir. Ki~isel temsilin devle1 yap151 iizerimasmda da gec;erlidir. Yal. ·1zca ABD'de bu t(trden u<; ne vurdugu damga son derece derindir. ibn-i Suud bin ogrenci vardtr ve otuz bine yakm Suudinin yukya da haleflerinden birine, yakm akraba olmasmdan sek egitimlerini yurt d1~mda yapttklan tahmin edil6tilru, kr&lhgm kentlerinden birinin yonetirni ya da mektedir. Sahip oldugu etki yalntzca ulkenin bu tur bir bakanhk gorevi sunuldugunda, gorevi ustlenen, insanlann nitelikle1ine duydugu buyuk ihtiyac;tan debu temsil olgusunu, hiyerar~ik devlet diizeninin bir gil, 6zellikle de saytlan armk<;a ulkenin gidi$atmda par\.aSt olmaktan <;ok, dogas1 bakumndan (codal bir bir rot ustlenmeyi istemek gibi dogal bir egilime sahip olmalanndan kaynaklanmaktadtr. Varolan yapti~ olarak kavramak egilimindeydi. Omegin Jiluwiler,

51


nm bu insanlan nastl masedecegini zaman gosterecektir. KlAN VE D'EVLET: ASKER-PRENSLER

52

( Jikenin sah ip oldugu dogal zenginlik, savunmayt gilc,:le~rim1ekted ir. Kralhk c,:ok saytdaki tehdidin Ctstesinden gelebilmek ic,:in giic,:li.I bir silahlJ kuwete sahip oimak zomndadtr. Saylian yetmi~ bine varan silahlt kuwctler her gec,:en gun daha da geli~kin silahlarla donanlmaktadtr. Ancak askerligin bazt ciddi somn Jan vardtr. Askcri' kariyer, gene,: Suudi erkeklerine hemen hie,: c,:ekici gelmemektedir En iyi tahminle uufusun yalmzca yiizde 2'si orduda gorev almaktadtr vc askeri' personelin ulke topraklanna oram ise her on alu kilometre karede bir ki~idir. Suudi ordus unun haztrhk egitirni, kom!?U ulkelerle hatta en zay'l f olanlanyla bile kar~tla~n nlabilecek dummda degitdir. Bununla birlikte l978'deki savunma but~esi 14 milyar dolardt ve bunun 8 milyan silah, tec,:hizat ve baktm giderlcri olarak ABD'ye odemnek Ctzere aynltnl$11. Bugun kralltgm savunmaya yapug. harcama ki~i ba~ma 2.500 dolarla, dunyadaki her ulkeden daha fazladtr (omegin ABD'de bu rakam 520 dolardtr). Askeri kuvvetlerin bf1yuk gcli~meler gostermeleri konusunda bizzat krali>'et ailesinde tereddutler va.rchr. Sahip olduklan zenginligi koruma konusunda endi$eli olan monar~i . guc,:ICt bir ordunun ilerde bl:1yuk s1yasi bedelleri olabileccginden korkuyor gibidir. i':lkenin savunulmast ile monar$inin savunulmas1 at asmdaki ikilem, iktidann kurumsalla~masmm nasJI Slmrlt ka ld1gmt gostennektedir. "Kentlerin du$mana ka r~ 1 konmmast" geregi gam izonlann belli ba~lt kent merkezleri ne yc rle~ ti rilmes ine neden olmaktad•r. Tck ba~ma bu olgu, rejimin ordudan ne denli korktugunun ve bu gi.icii bcklenmedik bir ayaklanmaya kar~ t bir sigorta olarak ellnin altmda tutma isteginin ne denh gftc,: lu oldugunun gostergesidir. Hi r ba$ka gosterge de rejimin, say1lan hemen hemen birbirletine e~it iki askeri' birime -ordu ile ulusal muhahz orgut.il- dayanmakta olu~udur. Bu durum ne ya lmzca ge<;: mi ~ ten gelen bir 6zellik ne de hic,:bir prati k anlam1olmayan bic,:imsel bir i$b6lumudur. Her ikisinin de kuruhl!?Unda sorumlu olan ABD onlan, birbirlerini tamamlay•c• nitelikte, ama bir c,:att$ma dunnnunda da birbirlcrin in olasJ du~mam olabilecek iki ashn guc,: olarak gonnektedir Ulusal muhaf1z org(itu, rejime sad1k kalan a~iret gruplannm, ordu ise Mckke Serifi'nden miras kalan Hicaz taburlanntn bir uzantts1d1r. Komuta merkezleri birbirlerinden farkhdtr ; Hava ve Savunma Bakanbgt. veliaht prensin karde~i sultan tarafmdan temsil edilen Sudeir klamnm bir kalesidir. Ulusal muhaflzlar, Sudeir'in belki de en guc,:lu muhalifi olan Abdullah'm otoritesi altmdadtr. Silahlt Kuvvetler, ulkenin

s1mrlanm kommak ve i~ ayaklanmalan basnrmakla gorevlidir. Ulusal muhafiZlann ana gorevi, kentlerin ve petrol kuyulanmn korunmastdtr. Bu iki askeri' kuwetin 6rgiitlenme bi~imleri de farkhdlr. Ordu, kral ile savunma, ic,:i;;leri, maliye, d1;;i;;leri bakanlan ve kurmay ba;;kanmdan olu~n Yuksek Savunma Konseyi'nin 20 Mart 1960'da aldtgt bir karana KUIUIOu. urau OtrllKLennc utKemn ner yamndan asker ahnmaktad1r. Ulusa\ muhaf1z 6rgiitii ise, gamizonlannm bulundugu yoredeki a~iret uyelerinin bir karmasmdan o\u~maktad tr. Muhafiz subaylan neredeyse keyfi bir bic,:imde bu a~iretlerden sec,:ilmektedir. Resmi statuleri kan;;1kttr ve emir-komuta zinciti, duzenli askeri' hiyerar~iden c,:ok a~iret otoritesini yansnmaktadtr. Ulusal muhaftz orgutunu, bilinen askeri 6\c,:Cder i ~ersi nd e yeniden duzenleme planlan vard1r. Bu modernle~tirme program1, egitimleri ve cogran konumlan da dahil ulusal muhafiZian ordudan ti.imuyle ayn tutmaktad1r. Buna ragmen, veliah tm, 1964'de kraliyet muhafizlan omeginde oldugu gibi, ulusal muhahzlann orduyla bCniinle~rnele ri yanhst oldugu samlmaktad1r. Ne var ki, Faysal'm, kraliyet muhaftzlanmn Suud'a a~m yakmla~ttklannt dil~i.indugu bu 6nceki olaym da gosterdigi gibi, bir asker! birimin eger baghhklan a~tsm­ dan bir somn yoksa dag•ttlmast mumkun degildir. Faysal Suud'u, hanedamn etkili uyelerinin yardtmtyla yerinden eui. Bugun Abdullah'm temsil ettigi hizip krahn destegine sahip gorunmektedir ve benzeri bir ak1betle kar~ tl a~acagma clair hic,:bir belini yoktur. Sudei r'i ~l ordU}'ll eli nde tutmasma kar~tltk ulusal muhanzlar, hanedanm gozbebegi olan bir klan ordusudur. Ulusal muhaf1zlan destekleyenler bu orgiitten, bir but(in olarak rn o na~inin 6zel komma birlikleri gibi yararlanmaktad trlar. Yemen :;av~mda ulusal muhaftzlar orduyla C:?it hatta ondan daha buyiik yararhklar gostenni!?lerdi. Pek c,:ok ordu mensubu kendini du~mamn kollanna atarken ve hava kuwetleri l969'da bir askeri komploya kalk.t~m 1~ olmasma ragmen, ulusal muhaftzlardan hic,:bir ba~kaldm olmamJ~­ t J. Ve son olarak da Ulusal muhaf1z orgi.itli, du~man­ hklanna neden olabilecek se1t bir iskan politikasmm husrana ugratacagt -a~iret ya~ammm kent ko~ullan­ na ve teknolojik gel i!?melere haz1rhkstz- kesimlerinin biitl:mle~m e lerini saglamaktadtr. Kralh~m silahlt kuvvetleri tek bir ba~komutana krahn kendisine- bagh olsa da, kraliyet aile uyelerinin saytsmm c,:ok fazla olmast, pek c,:ok prensin komuta merkezlcrine yerle~tirilmesine olanak vcrmektedir. Bu subay-prenslerin tam bir saytsm1 vermek zordur, ama yuzlerce oldugu samlmaktadtr. Bu Ulusal muhaf1z orgutu ic,:in oldugu kadar diger gorevler ic,:in de gec,:erlidir. Kural olarak, Lackland, San Diego ya da Fort leaven'den mezun olanlar, diger ordu hiz~

~

"""

~

•••

'

_,,

'

I

Birikim 231 Mart 1991


metlerinde subay olarak c;ah$Jrlarken Ulusal muhafiz 6rgiitiinun list kademelerini, dt~arda askeli bir egitim gonn emi$ olan prensler doldurmaktad1r, Klsacast, ulusal savunma ile ilgili bakanhklar, ibni Suud'un ogullannm haricinde kirnseye verilmemektedir ve her zaman da boyle olmu$tur. Ailenin uytincu nesil uyeletine gelince, ibn-i Suud'un torunlanmn da keza, silahh kuvvetlerin ust kademelerindeki varhklan kimse ic;:in bir s:r degildir: Sonra, Thanayyani, Es Seyh ya da jiluwi gibi tahtla yakm baglan olan ailelerin ogullan vardtr. Geni$ ve saglam bir temel kunnak amaetyla ozenle duzenlenmi~ sa)'ISlz evlilik yoluyla hanedan baglan geni$letilmi$ ve ordu ic;indeki varhklan guc;lendirilmi$tir. Ulusal Savunma tek b~ma Suudilere btraktlmt$ degildir. Ancak rejim, Suudi ordusundaki yabanolann kimler olduklan ve gorevlerinin neler oldugu hakkmda bilgi vermekte S?n derece gonulsuz davranmaktadtr. Eldeki bilgiler silahh kuvvetlerde gorev yapan uc; SJlllf insan o]dugunu ortaya koymaktadlr: l. Ki~i sel yetenekleri ile uyarh gorevler yapan sozle$meh yabanc1 subaylar. Bunlann yakla$Jk bin be~ yuzu Pakistan kokenlidir. Ordun kokenli subaylann Sa)'ISl duzineleri bulmaktad1r. Aym zamanda Suriyeli, lrakh, Filistinli, Bengalde$li ve MIStrb subaylar vardJr. Bunlara Suudilerle aym muamele yaptlmaktadu; egitim ve lojistik konulannda son derece elkin konumlarda bulunduklan samlmaktadtr. 2. Kralhgm, dige.r ulkelerle yapmt~ oldugu ikili anl~malar gere~nce gonderilmi$ subaylar. Digerlerinin yamnda ABO, Franstz, ingiliz ve Pakistan hukiimetleri bu tur gorevlerle temsil edilmektedirler. 3. Suudi asken projelerinin yapunma kanlan yabanCl ~irket c;ah~anlan. Bunlar, kralhkta ordu ile ilgili i$lerde c;ah$an yabancdann en geni$ olarak bulundu gu gruptur. En az aln bin Amerikan yunta$tnm ~ah$­ !lgl Amcrikan $irketleri bu alanda gozle g6rt1lur bir ustunh1ge sahiptir. Bu yabanetlann varbg1 pek c;ok sorun ortaya t;Jkarmaktadtr. Siyasi rolleri old uk~a kan$tkttr ve burada bulunmalannm nedeninin tumiiyle Suudi savunma ihtiyac;lanndan mt oturu old ugu sorulabilir. Bunlar bir tiir ucretli, para kaf$JhgJ c;ah~an bir askeli g(lc; olu$tunnuyorlar mt? Bu askerler, ulke sm1rlanmn varsa)'lmlara dayah savunulmasmdan ~;ok, ic; politikadaki somut sorunlarla daha yakmdan ilgilenmeyecekler midir? MULKiYET VE SERVET

Kralhk kuruldugunda, ulke topraklannm yuzde 80'i g6c;:ebe a~iretlerin elindeyd i. Topraga yerle$m i$ olmaktan <;ok surekli hareket etmeye dayah bu knsal ge~imlik ckonomidc ozel miilkiyet kavramt son derece ilkeldi. Bu topraklann, eskiden buralarda orur-

makta olan a~iretlerin onak mi:tlkii olarak gorulmcye ba~lanmast daha sonralan oldu; bu yerler bir zamanlar ~iretler arast saylSlz c;.ao~malann kayna~tyd1. Bu baglamda miilkiyet haklan, bir iktidann temelini olu~rurmaktan c;ok ozsel olarak asken ve siyasal giice dayab sembolik degeri olan haklar oldular. ibn-i Suud'un durumu bu ozelligi tam olarak omeklemektedir. C:ok sa)'lda rakip a~ireti egemenligi alnna aldtktan soma, 1925'de, topraklanm "ulusalla~onna­ ya~. bunlan miri topraklar haline georerek el koymaya karar verdi. Bu giri~im, kapitalizm oncesi toplumlarda "somiiru ili~kilerinin gec;i~kenligini" ve "egcmenlik il~kilerinin" onemini bir kere daha gostermektedir. Biiti:m eki.li topraklann yiizde 30'u, yani Hicaz ve Assir'i n Suudi olmayan bolgeleri sektore aittir. Diger durumlarda, miras haklan sahip olmaya degil yararlanmaya (tasarruf) dayalidtr. Ball miri topraklar ikta olarak, hanedam destekleyen asker! ~eflere verilmektedir, ancak 1957'de c;tkarolan bir karamame bu ''mulk sahiplerinin" topraklanm krahn izini olmakstzm iizerlerine gec;irrnelerini yasaklamaktad1r. Niifuza gec;irilir gec;irilmez toprak mul.k (ozel mulk) olmaktadlr, ki bu tiir bir geli~meye Assir'in dl$mda seyrek olarak rastlanmaktad1r. Diger topraklar a$iredere ya da doguda yerle$ik olarak ya$ayan topluluklara aittir. Bunlara musha topraklar denir. Valoflar ise (dini topraklar) ekili ropraklann yakla$1k yuzde l O'unu olu$turmaktadtr. Daha da onemlisi Suudi toprak tasanuf sisteminde devletin toprak alnndaki kaynaklar i.izerinde sahip oldugu ozel mi"tlkiyettir. Devler, madenlerin i~letilmesini kolayla~nnnak amaCiyla biiti"m a$irerleri yerinden etme hakkma sahipti. Bu sayede ibn-i Suud , kral kararlan ile petrol a nla~ma1an yapu. ibn-i Suud (1902-1953) ile Suud (1953-1964), ke n·· di ozel gelirleri ile yonetimin gelirlerini birbirlelin . den a)'lrmadtlar. Her ikisi de, luks mallar kadar insanlarrn sadakaderini de satm almak ic;in bUyiik pa ralar harcadllar. 10 ytlda petrol gelirleri oruz kez ar-· U$ gostenni$ olmasma ragmen kral bore; para almak zorunda kaldt ve riyalin degeti ac;1k pazarda yan yan ya d11$tfl. BiHc;e uygulamasma 194 Tde ge~ilmi$ olmasma ragmen, kralhgm toptan ifiasm C$igine geldigi 1950'1i ytilann sonlanna kadar kral kendi harcamalan -ki devletin yapugt harcamalardan aynlamazdt- ile ilgili hesap vermek zorunda degildi. Burada da, bolgenin diger ulkelerinde oldugu gibi "idari ve mali kurumla nn kurulmasmm temelinde, petrol gelirlerinin nas1l harcandtgt sorunu vardt." Suud'un, ki~isel harcamalan bakm1mdan c;:ok daha tutumlu ama her $eyden once modem bir devlet yaptst olu$turmak ic;:in daha uygun biri o\an Faysal taraf:mdan degi$tirilrnesinin temelinde Suud'un patemalistik kay1ts1zhgt ile bunun

53


sonucu olarak kraliyet hazinesinin i~ine dti:?tUgil durum rol oynanU:?U. Modem devlet yaptsmm ba:?langJ.<; ilkeleri vard1, ama kcsin politikalan yoktu. 1952 Nisan'mda kral, ABD yardtm programmmm dordi.incu maddesi c;:erc;:evesinde bir para kurumunun, bir ti.ir maliye bakanhgt ile bir merkez bankasmm kurulmaSl emrini verdi. Bir Amerika1mm idaresinde bu kurum, devletin egemenlik alamnm smtrlanm c;:izmeye ve kraiiyet ailesinin keyfi mudahalelerine ka~t korumaya ~~~~t1. 1953 tarihli bir gilmtii.k yasastyla kraliyet ailesi ~im­ diye dek yararlandtgt gumnik muafiyetlerini yitirdi ve 1954'de kralhgtn ilk butc;:esinin ilamm kabul etmek zorunda kald1. 1955'de fonlann ulke dt~ma gonderilmesini yasaklayan doviz kontrolu uygulamalanna ba:?landt. Ancak bu yasalar, prensler Beyrut ve Kahire'de buyiik banka hesaplan ac;:urmaya devam ettikleri ic;:in, gerc;:ekte pek az ~eyi degi~tirdi. Kral harcamalannm yiizde 7'ye, muttefik a~ire t ~eflerine yaptlacak odemelerin yuzde l3'e vardtgt ikinci biitc;:e 1958'e kadar yaymlanmadt. 195/.'den sonra mali yaptya, Suudi Arabistan Para Orgutu (SAtvlA) egemen oldu. 1954'te, ulkenin gelirlerini ve mali etkinliklerini denetlemek uz.ere Ekonomi ve Maliye Bakanltgt kuruldu. 1954-58 ytllan nda bakanlar kurulu kararlan, bu 6rgilte kral karan ile yaymlanm t~ ytlhk butc;:eleri denetleme yetkisi verdi. Yeni tanm, ticarct, sanayi, planlama ve petrol bakanhklannm yamstra bu tur resmr dairelerin kurulmast, kraliyet ailesinin prenslerine aynlan ytlhk tahsisatta 2/Tli.ik bir azalma yaram. Mali yapmm kurumla~ma sureci; siyasal iktidann sec;:kinci niteligi , devlet kademelerinin ki~ilere payla~unlmt? olmast ve nitelikli ~gucil eksikli~ gibi genelde idarenin kat~tla$ngt aym turden engellerle surekli olarak yi.iz yiize gelrnektedir. Hie;:. kimse ne kadar paramn kfl\liyet ailesi iiyelerine degi.$ik ve ~upheli bi<;imler a lunda dagltlldtgtm bilmemektedir. C,:unku siyasal iktidar kraliyet ailesinin elindedir ve bu aile "Suudi Kralltgtmn ulusal gelirlerini yonetir, el koyabilir ve yannm politikalannda son s6z onundur." Kraliyet ailesinin herbir prensine yakl~tk lie;: yuz milyon dolar aynldtgt samlmaktadn, buna, ki$isel olarak sahip olduklan buyi1k topraklar dahil degildir. Bu zaten olaganustli miktara bir de kraliyet ailesinin resml gorevlerde bulunan uyelerine siyasal otoritelerini kullantrken keyfi bir bic;:.imde harcayabilecekleri butc;:eden aynlan pay da eklenmelidir. SUUDi ARABiST AN HALKI

54

Simdiye kadar Suudi rejimini kendi ozgilllilgu, mutlakltgt ve biriigi ic;:inde ele aldtk. Aynt zamanda cia • rejimin dogasmt ozsel olarak kunnnsalla?maya direnen klanvari, dinsel ve ozerk dogasmt ac;:.1 klamaya c;:a-

h$nk. iktidann evrimi, sonraki ytllarda ona damgasuu vuracak olan ic;: geli$melere bagltdtr. ic;:.erdeki konsensusun stirekliligi., prens hizipleri ile ittifaklan arasmdaki dengenin idamesi, kralltgm ideolojik me~ru­ iyetinin saglamltgt , Suudi rejiminin kararhhgtm saglayan temel etkenlerdir. Ancak bu rejim bo$lukta degild ir; Fransa'nm uc;: kau buyiiklugundeki bir toprak parc;:asmt yonetmekte ve milyonlarca Suudinin glindehk ya$amlan ve gelecekleri ile ilgilenmektedir. Bu nedenle ulke ic;:indeki ihtilaflar rejim ic;:.in vahim sonuc;:lar dogurabilir. Rejime d1~ardan. -bolgesel ya da uluslararast- gelen bask.tlar bir d6nu~ume ya da hatra egemen klanlar arasmda bir parc;:alanma olmakstztn da rejimin degi$mesine yol ac;:abilir. Varolan duzene muhalif siyasal gil<;lerin. gerek 6rgutlenmeleri gerekse etkileri bak.tmmdan, potansiyel toplumsal c;:.alkanularla hem en hic;:bi r ilgileri yoktur. Biz burada, onlan iktidan ele gec;:.irmek ic;:in kullanabilecek gruplardan c;:.ok. donu~ilm (m nes nel etkenleri uzerinde duracagtz. Suudilerin saytst nedir? Bu, bizi en hassas siyasal sorunlara goturecek olan temel sorudur. 1963 ve 1975 y1 llannda yap!lan nufus saynnlannm sonuc;:. lan asia yaymlanmamt~ur. "Bu, kendisinden soz edildiginde resmT ki~ilerin suratlanm ek$iten bir tabudur." Tahminler uc;:. milyonla dokuz milyon arasmda degi~e­ cek kadar buyuk farkbbklar g6stennektedir. Ancak son hesaplamalar ve degi$ik kaynaklardan yaptlan saglamalar, d6rt-d6rt bU<;:uk milyon Suudinin ya~a­ dtgtnt gostermektedir. Bu nufus bugun, son derece geleneksel bir toplum, neredeyse bir gecede, uluslararas t kapitalist sistemle gobeginden b~glandtgmda dogal olarak ortaya <;tkabilecek ihtilaf ve c;:.an~mala r ya!?amaktadtr. Olke iki ekonomiye, hatta kentli olanlar ile Bedeviler olarak iki topluma bolunmii!?tilr. Birkac;: ytl oncesine kadar goc;:.ebe olanlarla yerle~ik olanlann saytlanmn birbirlerine e~it oldugu samlmaktaydt. Ancak bu tahmin yerle!?ik hayata gec;:.mi~ olanlar arasmda Suudi kokenlileri gerc;:ekte oldugundan daha fazla hesap etmektedir. Fakat nufusun yansmdan fazlast, rejimin bizzat kendisinin de savundugu ve idame ettirmeye c;.ah?ugt goc;:ebe ve a$iret deger sistemletine baghhgmt sCtrdunnektedir. Bu bolumleme, $Cmatik olarak Necdliler ve kuzey a~irerle rin i, Hicaz'm buyi.ik kentlerinde ya da Assir'in yaylalannda ya$ayanlarla kar~1 kar:?tya koymaktadtr. A~iret-goc;:ebe ya~amt, boyle bir gec;:.rni~ten gelcn insanlar ic;:. in stradan bir am haline mi gelmi!?tir? Bugun ni.ifusun yiizde 15'ini olu~turan goc;:ebelerin, niifusun c;:.ok klic;:uk bir bolumiini:t ilgilendiren -"petrole dayalt ~m parasalla$tnl~, bir eko nominin kar~tsmda, esas olarak istikrarstz, parasalla:?mamt$ toplumsal olarak birbirlerinden kopuk, gec;:imlik bir ekonomi-" o l u~tunna ktadtr­ lar. Bu kopuklugun uzun sure devam etmesi olanakBirikim

23/Mar t 1 99 1


.

SJZdJr. Bugiin Bedevilerin ya~adJklan "degi~im sureci bir k1yamet gfmunu andirmaktacltr." Bu donu~um sadece petrolden kaynaklanm•yor. En ba~mdan beri kozmopolit kentlerin du~manhgmdan fena halde korkan Suudi rejimi, Bedevilere gf•vendi. l9l2 ve 1927 )'lllan arasmda ibn-i Suud, ihvan Birliklerinin bel kemigini olu~turmalan i~in <;ok say1da Bedeviyi iskana zorlad1. Bugi:in Suudi yonetimi butun go<;menleri iskan etmeye <;alt~maktadlr. Yonetimin bu miidahalesinin iki amaCJ vard1r; gelecekte tehdit o lu~turabi lecek bir lumpen proleter olu~umun 6niinu almak aym anda da bu potansiyel i~ giicunden, go~men ~<;i hareketini 6nlemek ic;:in yararlanmak. Ku~kusuz buna ek olarak surekli hareket halinde bulunan gruplara nazaran yerle$ik bir nilfusu siyasal denetim alonda tutmak daha kolayd1r Bu yondeki Kral Faysal'm adm1 ta~1yan ve 1960'h y•llarda uygulanmaya konan ilk projenin hedefi onbinlerce goc;:meni Harad yakmlanndaki vahalara yerle~tirmekti. Bunu benzeri projeler izledi, ama Suudi rejiminin gen<; go~ebeleri , sanayi ve tanm alanlanna c;:ekmekte yetersiz kaldtgt anla~lltyor. Bu politikanm kendi i~inde kararstzhk vard1r. On ya da on be$ ytl i<;inde tam bir iskana ula$abilmek i<;in rejim, bu sure i~inde, go<;erlere eski ya~amlanm (ythn birkac; aymda) ktsmen siirdurebilme olanag1 veren <;f!$itli ge<;imlik tahsisatlarda bulunmak zorundad1r. <;ocuklanm okula gondermcleri ic;:in ailelere verilen paralar, Bedevilerin kent ya~mma direni~ gosterdiklerini ve c;:ocuklanmn kendi a~iretlcrinden ve a~iret de~erlerin­ den uzak bi<;imde e~itim g6rmclcrinden korktuklanm ortaya koymaktadiT. Her ~eye ragmen yerle$ik hayata gec;:i$ sureci son derece h1Zi1 bir bic;imde geli~mektedir ve yonetim buyuk olc;ude kendi iradesinden ba~mstz geli$en bu si.irece egemen olmakta yetersiz kalmaktad1r. ileti~im arac;:lan bu gec;:i~ silrecinde, <;61 ekonomisinin temellerinden c;:okii~ilnu htzland1rarak c;:ok biiyuk bir etkiye sahip olmu~tur. ~iretler olduklan gibi 1.<ahrken goc;:ebe ekonomisi silinmektedir. Yine de rejimin, h1zh kemle$menin yol ac;:u~ yoldan c;:1kma duygusu ile hayal kmkhklanndan duydugu korku az degildir. G6<;ebe sorunu, onlann iskan edilmeleri ile bitmiyor. Yalmzca bic;:im degi~tiriyor. COCRAFi VE DiNSEL FARKLJLIK

Suudi rejimi varlrgmt ve geni$lemesini bir Necdli auhmi ile Yahhabi dinsel alomtnm kan~1mma borc;:ludur Bu bolgesel vc dinsel yaytlmacillk bile~imi kendini sistematik olarak baskm vem1e, sava~ ve gi:ic;:lendirilmi$ a$iret ittifaklan ile dayatmaktadtr. Bu siyasi ve dinsel hegemonyaya kar$1 haun saythr bir direni~ vard1. Bugun ise. ulkenin siyasi birliginin kumlma-

smda, petrol gelirlerinden yararlananlann sayilamun artl$mdan ve ku$kusuz daha etkin bask1 arac;:\anmn varhgmdan 6tilrii bu direni$ zaydlamaktadtr. Ancak iktidarda bulunan klamn hegemonyast halkm tumu tarafmdan co~kuyla kar$tlanmamaktadrr. Aslmda nilfusun etnik, cografi ve dinsel heterojenligi geleneksel tipte bir ayaklanma potansiyeli ta~tmaktadtr. ~iretsel: NUfusun geri kalamna. kraliyet aile uyeleri ile yakmlanna tanman olaganustil ayncaltklan hakh gostermek zordur. Bu ayncahklar hef"$eyden once, islama, ozellikle de dogrudan Kuran'a bagh e$itlikc;:i karakterdeki Hanbeli ve Vahhabi islama ters du~­ mektedir. Ozglil bir devlet ideolojisi olarak almd•~n­ da islam, hakimiyetin babadan ogula gec;:mesine engel degildir, ama ba$a gec;:mek i<;.in ~ahsi yeteneklerin ol<;ilt ahnmaSIIll da destekler. Bu a<;ldan baklldt~nda Suudi prensleri yonetmeye ehil midirkr? Ya da soruyu ba~ka ttlrlil sorarsak, Suudi ailesi dt$mda bu yetenege haiz ba~ka insanlar yok mudur? Ote yandan bu hegemonya ile ayncah~ yeni bir olgudur. Sadece iki yuz )'11 once Suudiler, onadan silinmi$ ya da buglin Suudilerin yok ettikleri "fief'in amlanm ya~atan diger pek <;ok aile gibi, Necd'm kC•c;:uk bir vahasmda y~yan soylulard1. Arap kuzeydogu~unun tanmmt$ a~ireti Sarnmariler 1930'lu yiilara kadar merkezi iktidara kar~t sava~ular. Aym bolgede bulunan Mutayyirler ile Hicaz'dan Harblann durumu da aymydt. Bu a~irederin kendi i<;lerinden ~6zf•lmeleri hemen hemen imkanstz oldugu i<;in ya istila edildiler ya da ~eflerine para, arpahk verilerek ya da evlilikler yoluyla etk.isiz hale getirildiler. "Hicret" deneyi , ozellikle siyasal iktidann a~iret i~i dayam$mayla saglandJgl bir toplumda, a~iretler ar.tSI butunle~me tasanlanmn gerc;:ekc;:i olmadtgtnt gosterdi. Kraliyet ailesinin niyeti, geleneksel ittifaklara derinlemesine niifuz etmeyen ve giinun birinde kraliyet ailesinin bizzat kendisine kar$1 tavu· alabilecek olan, a$iretler ilsru bir yap1 olu$turmakn. Bolgesel: B6lgesel heterojenlik onernsiz bir konu degildir. Suudi Arabistan'da ya~ayan herkes $imdik.i iktidann ashnda bir Necdli iktidan old ugunu bilir. Eyalet adlanm yerini cografi terimler almt~ur. Tek bir burokrasinin varhjy ve ulkedeki eyaletler aras1 ekonomik tamamlaytCJhk buyi'lk olc;iide, en azmdan siyasi duzeyde, bolgeciligin azalmasma yardunct oldu. Bolgecilik ortadan kalkmad1, uygun kosullar altmda birlikten aynlma yolundaki bir taktm giri~imlere yol ac;:abilir. ButCm siyasal muhalefet bu duyarhh~ harekete gec;:irmeye zorland1. Suudi Arabistan l.5 milyon kilometre karelik bir alam kaplamaktadtr. ik.i kent ya da eyalet arasmda <;oiler uzanmaktadu. Nefud c;oliinun ayud1g1 dogu bolgesinin Necd'in hinterlandmdan c;:ok Irak, Bahreyn ve hatta iran ile Hindistan'la tarihsel olarak daha stlo baglan olmu~tur. islamm do-

55


gu~undan

bu yana ulkenin batJ yakasmda bulunan Hicaz kentleri (Mekke, Medine ve Cidde) dunya ile her balomdan imrenilecek duzeyde ve ozerk ili~ki­ ler kurdular. Assir de, Necdli fa tihlerden farkh bir ya$am tarzmm ve dinsel gelenegin izlerini ta~1yan ba~ms1z bir prenslik kurdu. Cizan ve Nacran Suudi olmaktan t;ok Yemenidir. Petrol zengini Nassa'dan ticari Hicaz'a, Bedevi Necd'den "ekmek teknesi" Assir'e dek. tarih, gelenekkr, ~iveler ve ya~am tarzlan farkhhk gosterir. Ozellikle de kendilerine daha da 6zgul birer nitelik kazand1ran karma~1 k a~iret yap1lan bak1mmdan temelden farklthklar ta~1rlar. Dinse!: Muhalifierin ho:?nutsuzluklanm kendilerine Necdli fatihler tarafmdan bir "devlet dini" olarak dayanlan Vahhabilige kar~1 duyulan memnuniyetsizlik potasma kanalize etmeleri c;:ok daha mumkun gozukmektedir. <;cmk1:1 butCm Suudiler, Hicaz Sunnilerinin ya da Hassa Siilcrinin kentsel ya:?am tarzlanndan t;ok Necdli Bedevilerin sen ya!?am tarzlan ve gelenekleri ile daha r;ok bagda ~an Abdi1lvahab'm Kuran yorumunu payla~mamaktad1rlar. Bolgenin dogusunda ya:?ayan yakla~1k iki yuzbin $ii, ne iki yuz y1ldan beri kendilerini baslo alnnda tutan Vahhabi fanatizmini kolayca unutabilirler ne de ya$<1mlanm anlamland1ran kendi kinlerine olan baghhklanm. Bu durum Onlan gu. ney Irak'tak1' el ""1~ · ~~~ r ; -~-·-~ "I' ~ ~ ·' ·v .. ~ ya da Bahreyn gibi hallonm <,:ogunlugunu kendi din kai·de~l erinin olu$turdugu ~ii merkezler ile baglann1 surdt1m1eye yonelunektedir. Sunniler, nufusun ezici r;ogunlugunu olu~turuyor olsalar da, aralannda birlik yoktur. Vahhabizmin sen baslosma ragmen ulkedc varhgm1 surduren dort Sunni ak1m vard1r. Hassa'da Malikiler ve Hanefiler c;:ogunluktad1r. Hicaz ve Assir ise, $afilige drmyevi oiarak duyduklan 'yalonllk dolay1styla -kendilerine yakla~1k elli y!ldan beri Vahhabi versiyonu alunda dayaulan Hanbe lili~e tepki duymaktad1rlar. Eger fund amentalist Vahhabi kuram1 bugiin kra\11gt kaotik bir bi<,:imde sarmakta olan '\:ag1n ruhuna" bu denli aykm dil$l!yor ol masayd1, yukandaki farkhhklar muhtemelen pek az anlamh olabilecekti. Eger islam ile <,:agda$hk bagda~nnhrsa, Vahhabilik de kendini kesinliklc islamm en esnek ya da yenilik<,:i yorumu olarak sunamaz. Tersine, ister kaotik ister denetim altma ahnm1$ olsun ka<,:m!lmaz olarak "geli~­ me"ye yol a<,:acak olan yeni toplumsal gu<,:lerle geleneksel ya$am tarzlan arasmda varo\an ut;urumu daha da geni$letebilir. Ve Mekke olaylanmn da gosterdgi gibi dinsel fundamentalizm C1lkenin toplumsal ve ekonomik evriminin gerisinde kalrm$ olanlar i<,:in bir S1gmak olabilir ancak. 1

-

•\,.'-..\oo.lt.l

•~

'-4C..:l''

._''-''~'

TEKNOKRATLAR VE CA HiLLER

56

Her y!l ABD'den ellerinde hir ya da birka<,: iinivcrsi-

teden ald1klan diplomalarla t1lkelerine geri donen iki hin be$ yi:tz-11<;: bin Suudi, yuzde 80'i okuma yazma bilmeyen bir toplumla kar~Ii a$maktad1rlar. Sadece kent nufusunun yuzde 60'1 okur yazard1r. l990'da bu cehaleti onadan kaldtrma umudu ile yonetim bt:nCm ulkede 1000 okuma yazma kursu a~ml$tl r. Son zamanlarda yalmzca kadmlara yone\ik olarak t;ok sa}'1da egilim merkezi a<,:1lm1~nr. Buna kar~m okuma yazma duzeyi hala olaganustu dli$likrur ve y6nctimin amacma ula$amachg1 anla$1lmaktad1r. Egi timde 6nemli ilerlemeler saglanmaktad 1r, ama egitim ko~ ullan yaygmla$tmlamamaktad1r. 1~ ya~ann­ na atdmak uzere c;ok saytda ogrenci erken ya$larda okulu btrakmaktadn·. Olkede iddiah sanayi projelerine giri~ ilmi:? olmasma ragmen teknik okullarda okuyan ogrenci saytsmda bir art!~ olmamaktadtr. Gene! ve uzrnanhk egitiminin onemli bir bo!Umunu de islam hukuku ve tarihi olu$turmaktadtr. Gene;: klZlann egitirni de yetersizd ir ve faal ya~ama get;i~ i<,:in hit; haz1rhkh degillcrdir. Yonetimin bu alandaki yannm lan olagan-ustil boyutlardad1r. ikinci be~ ytlhk ic;in (1975-80) aynlan 142 rnilyar dolann 22.7 milyan (yuzde 16) cgirime aynlm1$tlf. Egitime aynlan pay bir y!l it;inde be$ kaundan fazla bir am~ gostermi~tir (1975'de 597 milyon dolartlan, 1976'da 3.3 milyar dolara) Huki'nnetin amaCJ ilkokul 6grcncisi say1sm1 iki kat armrarak 1975'deki 760 bin rakammt 1980 'de 1.3 milyona c;1karmakm. Boylec.e aln ya$1ndaki her Suudi erkek c;ocugu ve her iki ktz r;ocugundan biri okula ba$layacakm. Orta dereceli okullara giren 6grencilerin saytsmm 1976'da 20.000'den 1980'de 40.000'e (,:1 kanlmas1 gcrckmektedir. Suudi lise mezunlannm sa)'1St mn 1975'de saptanan 5.000'den 1980'de saptanan 2LOOO'e <,:tkanlmast gerekir ki boylcce ortaokullardaki ogretmcnlerin yuzde 6J'unu ve lise ogrenimindeki\erin yt:tzde 8! 'sini olu$turan yahanc!lann c:;ogunlukla da M1s1rh vc Fili stin lilerin say1s1 ind irilebilsin. Tekn ik egitim alamnda gene:; Suudileri, (sayllan 1976'da 1000) tanrn ve. sa nayi ilc ilgili okullar dcgil ticaret okullan c;ekiyor gibi gorunmektcdir. Olkede :?U anda iki modern (miversite (Riyad ve Cidde), iki lslaml Ctniversite (Mckke ve Medine) vc ikisi kad1nlar i<;:in olan birka<;: yllksekokul vard1r. Dahran'daki Petrol vc Maden Oniversitesi'ne ozel onem verilmektedir. Buraya giren az say1da ki~iye tamamen devlet bakar. Dcvletin buradaki amaCl Bau Avrupa ve ABD'ninkilerle rekabet cdecek bir petrol uzmanlan ordusu olu~turmakllr. Yonetim, teolojinin ve klasik univcrsitenin snurlamalan dt~mda ve Mekke ve Med1ne'deki hukuk okullanyla tezat olu~turan deneysel bir kurumu hu amac:;la. yaratm1511r. Kurum aym zamanda ycni bir toplumsa l btlllmmcyi de simgcler ama bu dogmakta olan ycni bir memur Slmfmm it;indedir. Birikim 23/Ma rt 1 99 1


Bu b6hinme -gene; Suudilerin meslekr egitime kar~~ ilgisizlikleri, geleneksel egitimin ezici a~rhg1, okuma yazma bilmeyenlerin c;oklugu ve kadmlan n potansiyelinin anlamstzca israflyla birli kte, kralhgm egitim projelerinin degerini du~tmnektedir. Bir yam son derece teknik diger yam a~m geleneksel alan ikilik yine de y6netimin verdigi egitimdcn yararlananlann saldmsma ugramadan egitim vermek arzusunu artnrmaktadlr. YABANCI iS<;iLER

1975'e ait resmi rakamlara gore kralhkta 314.000 yabanCJ c;ah~makr.aydL Hukumet 1975'i izleyen be$ yll i<;inde 813.000'lik bir tutar ic;in yuzde 21'lik bir y•lhk arn~ beklemi~ti. Toplam yuzde 159'luk bu arn~ Suudi emek gOciindeki yuzde 18'\ik artl$lll oldukc;a Clzerindeydi. Ama bu rakamlar guvenilir olmayabilir. l975'e ait resml rakamm gerc;eginden daha du~uk oldugu ac;1kt1r. Wells aym yJl ic;in bir milyonluk bir tahminde bulunurken, bunun iki kaona, 600.000 yabanct i~<;iye c;tkanlmas1 gerektigini dC1~iinur. Bundan tarn birbuc;uk y1l sonra Eric Rouleau rakamm 1.5 milyonu bulacagm1 tahmin etmi~tir. Rouleau, c;ah~ttrdtgl 1040 i~<;iden yaln1zca dordii Suudi olan bir sanayicinin durumunu ornek g6stenni?tir. Cidde yakmlanndaki Mercedes montaj fab1ikas1 b~kan d1~ mda Suudi c;ah$nnnamaktadn: 15 Ball Alman tarafmdan yonetilmekte vc montaj hattmda 250 Turk c;alt~urmak­ tadJr. 1972'ye dek c;ok saytda Yemenli kralltl$a pasaponsuz girebiliyordu ve yalmzca onlann saytsJ bir milyona vanyordu. Bu ki?isel tahminler yabanc1 i$gucunun, bu hftyiime oramyla devam ederse, t,:ok yakmda iki milyon stmnm a~abilecegini one surmektedirler. 1980 ic;in verilen resmt rakam, goc;rnenlerin aileleri hesaba kanlmakstzm Suudi nllfusun y\izde 20'sine e?it olan 813.000 yabanc1 i$c;idir. Bunun ctkisi c;ok buyiiktiir: ister Suudi havayollannda c;ah~an Avrupah pilorlardan soz ediyor olahm ister Yemenli tamn i~<;i leri nden, goc;men isc;ilerin aynhsl CJ!ke ekonomisini tamamtyla fdce ugraur. Bu aynl zamanda gelccek iistiine. bir kumardn· <;:Gnku ''her sanayilesme hamlesinin kaderi huki.imet.in yabanCl i$cileri icine alma konusundaki reterligine baglmh olacakur" Herne kadar kralhk kesin rakamlan yayllliamtyorsa da eldeki bilgi, bugun bir miiyondan fazia Yemenlinin ustahg1 olmayan el i~<;:i l eri olarak c;ah$tmld•gu1J, l OO'den 300.000'e varan sayilardaki Libyah, Sudanh, M1sJrh ve Filistinli gocmen kolonilcrinin devlct dairelcrinde, okullarda ya da diger "beyaz yakah" konumlarda \=ah~!l klanm gostermektedir. (:ok saytda Hinrli, Pakistani!, Gfmey Korcii ve Malezyah doktorluk, teknisyenlik, niteliksiz el isci ligi gibi fark h mcsleklerde c;ah~maktadtr. 40.000'c yakm Amerikah ve

10.000 kadar Bau Avrupa'h modem teknolojinin ya da rnaliyenin farkh cepheleriyle me~guldur. Bu denli bi.iyuk say1da yabanc1 kralhk ic;in gen;ek bir tehlike o lu~turmaktadtr. Ulkenin ticari rnerkezi, Ciclde Kuveyt gibidir -burada oruran 800.000 ki~inin y-uzde 60'1 yabanCllardn·. Yuklu maa~lar yabanc1 i~­ <;ileri c;ekmektedir -niteliksiz bir i~<;i yllda en az 5000 dolar kazanabilir. Olkeye, yasa d1~1 yollardan c;ogunlukla hac yoluyla- giren yakla~1k 2000 ki~i her ay vatanlanna geri gonderilmektedir. Grev yapma)ll deneyen GCmey Korelilcr derhal sJmrd1~1 edilrni ~ler­ dir. HC1kumet, kontrol d1~ma <;1krna tehdidi ta~1yan bir dummu engellemek ic;in, kom~u ulkelerin kuvvetli muhalefetine ragmen Mart 1976'da buyuk soz le~me­ li (28.5 milyon do\ardan fazlasmm, 50 memurun ve ll(: y1Jdan fazJa bir SllTCnin SOZkOOUSU oldugu SOzJe~­ meJet') ~irketlere gerekli i~<;ileri d1~ardan getim1e, kaLacaklan yeri saglama ve sadakatlerini garanti etme zomnlulugunu koyan bir karamame yaymlam1~nr. Bu politika, vatanda~lan arasmda duzeni saglama amactyla eski askerleri i~<;ilerin ha~ma yollayarak $irketlerinin ba$ansmt guvenceye alan, ucuz emegi kontrolii alunda tutan Asyah $irketleri, ozellikle de Korelileri kayJm1aktad1r. ZENGiN VE YOKSUL

Suudi Arabistan'da servetin dagliimtnda onemli kapilalizm oncesi <)zellikler vardtr. Suudi toplumunda en cok fakirle~tirilenler (yerlesik ya da goc;ebe) Bedevi\er, Suudi olmayanlar (ozellikle Yemenliler) ve iktidardaki zi.imreye kattlma olanagt -aile bag1, inane; cemaati, dcstegini satabilecegi eski bir soylulugu olmayan\ardJr. Bugiinku geli~me a~amast anan bir hareketl i li~ te$vik ediyorsa <.la ki~isel ba?an oykuleri hala abartma olarak kalma egilimindedir. Petrol gelirleri devletin ya da, daha keskin olarak soylcrsek kraliyet ailesinin nufuzlu iiyrlerinin elinde kalmaktad1r. Httkumet ozellikle l973'ten bu yana, bu gelirlerin c;ok Slmrlt bir b61Ctmuni.i (bir ev yapurmak gibi) ki$ise\ ihtiya<;lar ya da bir atelye acrnak gibi ticari projcler ic;in tek tek yunraslara dagnmak amactyla <;ok saylda "fonlar" olu~turdu. Bu borc;lann ko~ullan cok iyidir -geri odeme 20 ytlltk hir donem iizerinden faizsiz ve yalmzca yuzde ikilik hizmet vergisiyle yapllmaktadtr. Ancak bu odenekler nadir olarak herhangi birinin zengin olmas1nJ saglar. Bunun i<;in yonetimle s1kt baglar gerekir. Onemli kcntli ailc\er devlet yap1s1na SIZllll~lar ve en }'liksek dCtzeydc yakm ili$kiler kurmu~lard1 r. Bu komprador burjuvazi, kefalet ve ortakhk sistemleri sayesindc devlctlc karma end(istliyel projeler, en guc;lii Batt ~irketlerine veri len muafiyctler ve daha yakm

57


zamanda buytik ~aph baymd1rhk i~leri ve dam~man足 hk projeleri uzerinde yogunla~mt$ur. Geleneksel iktidann ve kent burjuvazisinin bu ortak y~m1 surekli ve ka~thkh $Gphe ortammda geli$mi$tir. Bu prensleiin i$ dunyasma giderek daha ac;tk bir $ekilde girmeleriyle kraliyet ailesinin burjuvala$masma yal ac;tnl$ur. Bu, ~uph esiz e~it olmayan bir ili$kidir: bir prensin i$adamJ almast, bir Cidde tuccannm bakan olmasmdan daha kolayd1r. Bu turden bir donu$um, kraliyet ailesi, anun yakm dastlan ya da Hicaz ya da Hadramut'un geleneksel tuccar aileleri dl$tnda kalan ki$iler ic;in girmesi zar alan kuc;uk bir c;evreyle smuhdJr. Nufus bir buti'm alarak devlet yard1mma bag1mh kaltnl$Ur ve iktidann yagunla$masmm uzanus1 olarak servetin yagunla$masmm etkilerini giderek daha fazla hissetmektedir. Ne azgeli$mi$lik, ne a$iret sistemi, ne de hegemanyact din! usryap1 giderek ayn$tnl$ toplumsal smdlann h!Zla dogu$unu yava$1atamaz ya da kamufle edemez. ERKEKLER/ KADINlA R

58

Bu muazzam donli$Gmle yuzyuze gelen Suudi toplumunun kamusal alam neredeyse yalmzca erkeklerden olu$tnU$tur. Kadmlar yeni servetten $imdi kulland!klan ev aletleti ve diger kalayhklar bic;iminde yaygm alarak yararlanmaktadtrlar, ama palitikada ya da i$ dunyasmda sesleri hie; duyulmaz. Bir Suudi kadmt amk kendi adma bir pasapart alabilir, ama yakm bir akrabas1 almadan yolculuk yapamaz. Araba kullanamaz, bir mftzeyi gezemez, birkac; istisna dJ$mda kendi kocasmt da se~emez. Kadmlar l962'den bu yana R.iyad Oniversitesi'ne kabul edilmektedirler ancak dersleri kapah devre televizyon yoluyla ayn olarak alular ve ogretmenlik ya da kadmlar hastanesinde hern$irelik dt$mdaki mesleklere ender olarak girebilirler. Cinsiyet aynmt t;ok ~iddetlid ir- evde, akulda, sokakta kau bir $Ckilde surdurulur. Yonetim, kadmlar it;in egitimi kabul ettirm ek kanusunda bin;:ok engellerle kar$Ila$tnt~trr. ilk ktz okulunun tarihi 1960'a ve ilk ana dereceli okulunki ise 1969'a 揃dayamr. Geleneksel gruplar kadmlann egitimine ~iddetle ka~1 t;tkmt$lar ve kadmlann daha etkin toplumsal rollere girmeleri i<;in yaptlan her hamleyi genellikle bo~a <;Jkarmt~lardtr. 1975'de kendilerine ar;tk olan birka;;: alancia c;ah~n 2 7 bin kadma kar$t aym mesleklerde c;ah$311 1.2 milyan erkek vard1. Hukumet, kadmlann, buro i$i gibi diger sektorlere ginnesine izin vermektense daha once onlar ic;in aynlan alanlardaki memuriyetlerin say~mt aruracak c;ah$3n kadm saytsmt 1980'e dek 48 bine c;tkarmayt ummaktadtr-.. Enformasyon Bakam "kullamlmadtgt takdirde buytik bir emek israft alan bu bliyuk patansiyeli

kullanmak" gerekliliginden soz etmekte, ama Kamu Yonetimi Enstitilsu'nun erkeklere aynlmasmda 1srar etmekte ve Suudi elc;ilerine yundi~mdaki kadmlann muhendislik, egitim, ticaret, ekonomi ve siyaset fakulteletine vaztlmal.anm vasaklamalanm "kadmlann ' ' saygmh~m karuma kaygiStyla" tenbih eden gelenekt;ilerin uzla$mazhklanyla kar~tla~tlmaktadtr. Suudi kadmt geleneksel islamm unli:t kurallanndan c;:ak daha fazlastyla kar~t ka~tyadtr - Vahhabi mezhebinin buyruklanna gogus gerer: Suudi rejiminin me~ntiyeti bu mezhep uzerine kuruludur. Emege hayati bir ihtiyat; duyan kralhk nu.fusunun yansmt kamu hayaundan anlams1zca dt$lamaktadu. Boylesi bir aynmc1hk sanunda pratesrolara yol ac;abilirdi. ama feminist muhalefet gruplanndan daha fazlasma ihtiyac; olacakor. Olke ahlakm liberallC$tirilmesini belirgin ~eki lde gundemlerine alan toplumsal ve siyasal muhalefet gruplannm geli~mesini beklemek zorundadtr. Liberalizasyon ahlaki alanla Slntrlanamayacag)na gore boyle bir sure<;: rejimin ikilernini belirginle$tireccktir. "Bir Prensesin Olumu" adh film pek c;ok polemige neden olarak rcjimin bu noktada, sistern in genet ikiyuzllilugi.inu ortaya t;tkaran bir kadtmn ba~kaldmstm, savunmas1zhgmt gostem1i?tir. BiR MUHALEFET VAR MI?

Suudi t.oplumsal donii~ttmunden kaynaklanan t;eli~足 kiler siyasi rejimin evriminde belirgin etkiler alu$turmaya henilz ba~laml$la rdtr. Rejimin ktsa donemli istikranna yard1mct alan bazt faktorler vardtr bunlar ~oyle Stralanabilir: iktidardaki ailenin a$iret aynmlanna ve prenslik rekabetlerine ragmen i<; tut.arhhgt; Temmuz 1967 sava$1 ve Nas1r'm olumunden bu yana elveri~li bolgesel ko$ullar; yurti<;:i ve bolgesel bir yau~n nna ve baghhk politikasmt finanse etmek ir;in yeterinden fazla mali kaynak Washington'un rejimin ya$amasma dair hararetli taahhutu; etkili ve orgutlCt bir basklc1 aygll, MuslUrnan S(inni Araplann Lubnan, Trak, Sudan'daki gibi bolunmeleri ve zaytfuklan, dCtzensizlikleri ve muhalefetin aynhgmt onleyen kesin c;ogunlugu. Giuik<;:e daha fazla "avam", bakanlar kumluna dahil edilmektedir. Daha yuksek, fakat hala teknik gorevlere atanmalan rejimin anlann ehliyetlerini tarudtgmi a rna aynt zamanda siyasi alandaki rollerini stmrlama endi$eSi ta~Jdtgtm gosterir. Bu teknakratlar ya planlama ve endi:tsrri gibi alanlarda yeni olu~tu 足 rulan gorevlerde ya da bu zamana dek yabancdann c;ah$Uklan gorevlerde ya da Suudi olmayan a$iretlerin temsilcileri ic;in aynlan gorevlerde bulunmaktadtrlar. Yonetim, teknokratlar ya da 3$iret temsilcileri arasmda yiikselen gerilimi onlemek i<;in hem kabile baglanulan olan hem de yuksek ogreniminden yararlanan bakanlar atamaktadtr. Boylece kabinedeki Diri kim 23/ Mar t 19 91


"avam"dan en az. 10 ki~i huz.urunda bulunduklan ki~il ere gore "~eyh " ya da "doktor" Cmvanlanmn ikisini de kullanmaktad1r. Yamini, Naz1r, Mesud ve Kueyter ailelerinin i.iyeleri bunlann arasmdad1r. Abdul Vahhap soyundan gelenlerin teknik gorevlere atanmas• ve adalet ve din i~lerindeki geleneksel mevkilerin klsmi olarak bo~alnlmasl bu ;.~z.la~manm omek\eridi r. Kral Suud bu "avam''m umutlanm ba~langl(:ta istemeyerek amrd1. Kraliyet ailesinin hC1cumuna ugrad•g• ve Faysal tarafmdan ag1r bir ~eki ldc ele~tirildigi zaman, l960'da onlara ba$vurdu ve bir "avam kabinesi" olu~turdu. Ama 15 ay sonra bu kabinenin yerine, birbiriyle karde~ olan bakan Faysa\, bakan Fahd ve Sultan'm egemenliginde ve rejimin daha uygun bir kabine getirildi. Teknokratlar, her turlu siyasi etkinlikleri engellenmesinc ragmen, birka<;: mevkiyi e\lerindc tuttular. 1962'de petrol bakanhgma (bir milliyetc;:i olan) Tariki'nin yerine (Bau lli~m·~ bir teknokrat olan ) Yamani'nin getirilmesi bu surccin bir 6rnegidir. Teknokratlann vc burjuval<l nn kuc;:uk siyasi rolleri bile azallyor olabilir. Gec;:mi~te birkac;: buyuk tuccar devlete bore;: vermi~ti. a rna bugunun petrol gelirleriyle yonetimin amk onlara ihtiyac• yoktur. Y6netim, ona SJmfm list katmanlanna zenginle~meleri ic;:in olduk<;:a buyuk bir 6zgurluk verirken bir yandan da zengin tucaarlar ve giri$imlerle, prenslcr yoluyla, stlu bir ili$kiler ag• ku1maktaclJr. BUJjuvazi kraliyet ailesinin i<;indek.i rekabetten ya da farkhhklardan yararlanabilir ama en ihrirashlan bile Arap yonetimlerinin, ideolojilcri ne olursa olsu n nasd anti demokratik olduklanm gorebilir. Bu iktidar taliplcrinin ihtiyatlanmn ve hatta eylemsizliklerinin nedeni budur. Orduya gelince, klasik coup d'etat, ancak kraliyet aile-~-;i nin birliginin bozulrnasmm bir sonucu olarak du~unulebil ir. SiYASi MUHALEFET

11 Hazi ran 1956 (No 21 7/ 23) tarihli bi r buyruk grev yapmak ya da grcvleri kt$kll1maya en az bir y•l hapis ccz.asJ verir. 1961 tarihli buyruk islam d1~mda bir kuramm icleolojinin ogrctilmesini ya da siyasi parrilcIin olu~turulmasm1 yasaklar. "Dcvlete ya da kraliyet ailesinc ka~• ~idde t hareketine kalkl$anlann" idammt ister. Devlet radyo ve telcvizyon yay•nm1 tamamen kontrol altmda tutar ve film leri yasaklamr. Enformasyon Bakanltg1 1962'de basm1 kontrol etmek ic;in kumlmu$llll' vc 1964 tarihli bir yasa sureli yaym <;:!karma hakkm1 buyuk {)\c;ude klsttlaml$ ve bakanltga, gazeteleri kapatma ve yaz1 i ~l eri mi'•dllri1 adaylannt vr>to etrne ya da istifalanm isteme hakktm vermi~~r. 197l'de devlet "sec;:ilmi~·· medya malzemesini artlrmak ic;in bir haber ajans1 kurrnu$tur. Bt-.ti.in bunlar siyasi partilcrin silikliklerini ve zaytfhklanm en azm-

dan klsmen ac;:tklar. Suudi Komunist Partisi, 1953 ARAMCO grevinin ardmdan kurulan Ulusal Reform Cephesi'nden t;J km l~­ ttr. Cephe, 1958'dcn sonra. uygulamalan vc reformist unvamyla uyu~mayan militanlan art1k tatmin etmedi - Ulusal Kurtulu~ Cephesi oldu. l963'te UKC, aynhk<;l Prens Tala! ve karde$1eriyle birle~erek Arap Ulusal Kurtulu~ Cephesi'ne girdi. AUKC'nin program! ulkeyi anayasal bir di:1zene gOtum1eyc ve monar$i ve cumhuriyet arasmdaki se<;:imi bir referanduma b•rakmaya yonelikti. Program, aym zamanda, petrol $irketleriyle an la~m a lan n. bir revizyonunu ve etkin bir baglantts1z d1~ politikay• ic;eriyordu. Ama AUKC uyelerinin c;:ok heterojen yap1smdan zarar gordu. Oyelcri arasmda d6rt asi prensten ba~ka, Nastrcilar, Baasc•lar ve ~i i din!liderleri vard1. Cepheyi destekleyen Nastr'm onlara bir kunulu!? ordusu kurmalanm onerdigi s6ylenir. Bu hie;: de gerc;:ekc;i bir oneri degildir. lrak da cepheyi bir olc;:ede desteklemi~tir. Komunistler AUKC ic;:inde varhklanm surdururken bir yandan da Beyrut'ta kurulan gizli bir grup -Suudi Kom unistleri OrgQti.i- yoluyla bag1mS1z olarak hareket etmenin faydalanna olacagma karar verdiler. UKC ve SKO c;:ok c;:abuk yok oldu ve ge1i de kalan az say1daki Suudi Komiin isti Agustos 1974'da Ulusal Kurn1 l u~ Cephesi'nin ba~kan hgJ. bir "ilk Suudi Komunistleri Kongresi ic;:in Haztrhk Komisyonu" ata.yana dek UKC ismini kullandt. Kongre Agustos 1975'de yapdch ve bir program ve "Suudi Arabistan Komi.inist Panisi" admt kabul etmek de dahil c;:ok say1da karar aldt. Kongre aym zaanda, bir politburo ve gene! sekreter sec;en bir merkez komite sec;ti. SAKP'nin du~unceleri pek yenilikc;:i gibi gorunmemektedir. SAKP'nin uluslararast duzeyde do~rulrusu ko~ulsuz Sovyet yanltstdtr. Parti, ''yanfeodal. ve kapitalist toplumsal duzenin list yaptsmda baz.1 liberaliz.m belirtilerinin g6ri1nmeye b~lad•gtm du~unur. Bir anayasa O}U$lUracak; kamu ozgurJukJerini, parJamcnter proseduru ve siyasi partHer ve i$c;:i sendikalarmm ozgi:•rliiguni:l guvence aluna alacak, yurtta~lar arasmda e~itligi saglayacak, SSCB'yle diplomatik ili$kileri yeniden kuracak, maden yataklan mn devletle~ytirilme­ sine ve Ctlkenin sanayile!;mesine gili~ecek "yurrsever, demokratik ve cumhuriyet<;:i bir duzen"e egilim g6stergini one SUlmekted ir. Parti, c;:abalanna ragmen pek kille destegi almanH ~ gibidir. Hepsinin de taraftarlannm say1st yetersiz olan daha pek c;:ok Suudi muhalefet grubu vard1r. Bunlar Arap milliyet<;iliginin a~m kanatlanndan ortaya c;:tknu~ttr ve Baas Partisi'yle, Arap Milliyetc;:ilik Harcketi'yle ya da M1strh Nastrcllarla yakln ili~kileri vardtr. l959'da kurulan ve Kahire taraflndan dec;reklenen Arap Yanmadasl Halklan Birligi bu gmplann en 6nemlisi ve en heterojen olamyd1. Ba$kanltguu Nasu ei'Said'in

59


yapogt A1'HB kendini "bilimsel sosyalizme inanan ve c;:uriimu~ monarsiyi devinnek i<;in mucadele eden devrimci bir Arap orguru" olarak tammlar. AYHB Arap yan madasmm tamamiylc birl~tirilmesinden yanadtr. Yanmadamn Kurtulu~u ic;:in Sosyalist Cephe, isminin tersine. Hicaz eyaletinin ozerkligini savunan Hicazh bir gruptu. Demokratik Halk Hareketi, paniden aynlan yerel bir gruptu. Aym zamanda, daha once soz ettigimiz, Prens Talal tarafmdan yonetilen Arap Ulusal Kurtulu~ Cephesi vard1. Genelde bu gruplann omrii c;ok ktsa, uye saytlan Slmrh oJdu ve $iddetli basklyla kar$tlaf?tliar. Arap Milliyet~i Hareketi'nin eski uyelerinden biri tarafmdan kurulan Ulusal Devrim Orgutu, 1960'1an n sonuna dogm muhalefeti yeniden canlandtrmaya c;:ah~mi ~, ama ba~ans tz ol m u~tur. Baas'm Suudi ~ubes i 1958'de kurulmu~rur. l960'lann sonundan l970'lerin ortalanna kadar Bagdat'm verdigi destek bu partiye gon'\~lerini yaymak ic;:in gerekli arac;:lan venni~tir -partinin gerc;ek gucuyle bu arac;lann duzeyi aym de-

,_

lfl 1

gildi. Bagtmsu bir Marksist grup, Demokratik Halk Partisi, Demokratik Halk Hareketi'ni teslim almt~or ve duzensiz arallklarla El-Cezire, el Cedide'yi ya)'lmlamaya devam etmektedir. Fakat grubun bir ktsmtnm aynhp ba~ka bir yaymm, En-Nidel'in c,:evresinde toplanmast bu partiyi gu<;silzle~tirmi$tir. "Yeni orta stmf' ve Amerikablann onak basktstyla bir liberall e~me tasavvur etmek ml'tmkCmdttr. Veliaht prensin boyle bir gidi$e yakmhk duyacagt zannedilmektedir. Ancak, gec;mi~te anayasa sozu veren ama yerine getirmeyen don kral vardtr. Kraliyet ailesinin en azmdan bir kolunun olumlu yakla$tmt olmakstzm boyle bir proje, kazanmak isteyenlerin daha buyuk bask.t uygulamalanm -di~er bir deyi~le varolan toplumsal yap! uzerine kurulu smtf bilincini guc;:lenditmeyi- gerektirir. Fakat, Suudi stmf bilinci, b6ylesine beklenmedik bir hiZia donu~en bir ulke ic;:in ~imdilik olgunla~mamt$ gibi gozukmektedir. (M crip ReportS, El1im 1980'de:n (e v.: SiNA $ENER-NAZLI OKTEN)

• • ' DEN BIR KITAP! .. .

TURKIYE TOPLUMUNUN BUNALIMI .

AHMET INSEL

TiJRKiYE TOPLUMUNUt-. BUNALIMI i AHIO:E: ·-\5£~ 1. "•''"

,,,· , .,~l.n ;

Ahmet insel , bir yanda TC devletini kuran ve sur· duren kadrolann obur yanda " sivil" politikacrlann yeraldrgr iktidar il i~kileri ve Gall~malanna egiliyor. Ama asll bnemlisi, devletin toplum hayatrna, top· lumsal geli$meye vurdugu damgaya ve topluma dayatt1gr il i ~kiye dikkat Gekiyor. Turkiye toplumunun son yrllarda yogunla~ml$ olarak ya$ad1g1 de· rir. bunahmrn hem tarihi kbklerini hem gi.incel nedenlerini aydrnlatmada ilk adrmrn, bi.itun projektbr· leri ve gbzleri devlete dogru c;:evirmek oldugunu ileri si.iren yazar, temel sorunsah ac;:rsrndan on em ta$1· yan, islam kar$rs rnda devlet, laiklik, milliyetQilik, Turk siyasi partileri. .. konulannr ele alryor. lnsel aynca, Turkiye toplumunun ya$adrgr bunahmdan Gl· kl$ yollann1 ara$trmken. hem bir temel kavram ola· rak demokrasinin iQerigini aydrnlatmaya Qalr$ryor, hem de bir sosyalist demokrasi perspektifi olu$1Ur· maya yonelik onermelerde bulunuyor.

60 Bitikim 2.3/ Mal11991


Bir "insan Haklan Parkl" dola)'ls1yla •

Insan ve "hak"lan (I) ISM AiL SOYTEMiZ

Otaganustu donemlerin urunu haks•zhklar kar$1Sll1· da insan haklan kavramt <:evresinde orgutlenme, ulkemizde, gene I olarak "sol"u massed en yeni bir cazibe alamdtr. Olagan donemlerdc ola~an duzen yasalanna ba$kaldm ve ardmdan gelen olagani.istu donemlerde olagan duzenin nonnatif "hak"lanna sahip Glkl$, $U m~hur i.kili mucadele anlayt$tmn i.irunti olsa gerekir. i$in ga1ibi sosyalist iilkelerde burjuva muhalefetin, kapitalist ulkelerde sosyalist muhalefetin, uluslararas1 hukuk tarafmdan duzenlenen ve onayt.yla bir i<;. hukuk kurah olan "insan Haklan Evrense l Beyannamesi"ni benimseme bic;imlerinin aym olu$udur. Bu beyannamenin hangi uluslararas1 duzenlemenin yan ur(lnu oldugunu bir an it,:in unutsak bile, konunun "hak" duzeyinde ele ahm$11ll benimscyen <:evrelcrin ic;ine dti$tlikleri dli$iinsel ac;maz ve zavalhhk yine de gorulebilir. Ortada feti$1C$tirmeden sahiplenecegimiz ne bir du:;;unsel di.izey ne de bir deger vard•r. Klasik hukuk dilinde insan, "haklon sujesi" ya da "hakkm konusu"dur. l$te terslik burada ba$lar. Konu olmas1gereken "hak" kavra•md1r aslmda. Am a hukukun devlet gi.idCun li.i evrimi it,:inde hak as!ld 1r ve insan haklon konusu olur. Burada kendini insanm ve toplumun ilzerinc koyan bir duzcy, bir dil vc bir manuk vardn. Boyle bir dilin rnanugtyla insan haklan uzerinde yukselen muhalefet istcr istemez hakkavramllll yikelten bir ayin in edilgen oznesi k•lar kendisini. Yeni bir tann ke$fedilmi~tir. "HAK"

Cezamn bireysel 6<; almaya ve doga yasalanna dayandtgt donemlcrden ge<;.ilerek gelinen bugunkti hukuk dtizeninin merkezinde, halktan soyutlanml$ ve "hak"la ku~aulm1~ bir devlet vardn. Cezalandtrmantn ilk kez devlet yetkesine ge<:tigi antik hukuk di't-

zeninin merkezinde isc kau bir iktidar otoritesi daha saf bir bic;imde gorulur BugCmun hukuk di.izeni de tiranm, monarkm, diktatoriln kan iktidannm izlerini ra~\ r. Sue; ve caa kavramlanmn uzun evriminde maddi ger<:ekligin arandtgt bir yargtiama di.izeyi ne u l a~an ceza hukuku kar~• s mda , ozel hukuk alan• ya da insana tan1nan haklar manz.umesi olan "medeni" kanunlann yarg!lama alant bic;imsel nitdiklidir. Ozel huku k alamnm bic;imselligi, insanm bizzat kendisini tantmlama yeteneginin gormezdrn gelindigi saf bir yonetscl eylemin sm trlamalanndan kaynaklamr. Medeni hakl~r manz.umesinin ozi.i yok bic;imi vardtr. Bic;imsel ve belirli k1lmmt!? tiirleri dt$tnda kalan bir hak iddiaSll11 hukuk yargtCI Oniinde dava konusu yapan birey, Medeni Kanun'un birinci maddesine 1 ra~men yargtcm ~a$ ktnhg• yla kar$lla$acakttr. Adam oturdugu yerden buyi.ik bir hayretlr "Bu ne davas1 boyle'" diyerek scslice di.i;;unecek. hadd-i zaunda dft~i'm mc­ yece ktir. ilk cleme, yarg•c•n hak iddiastm "kabule $ayan" gormcmesi)tle yaptlacak; hukuk yarg1ct haklon birey tarafindan nas1l tammland•gtyla dcgi!, ya da davacmm veya davalmm nas1l bir hak ihlaliyle kar.?t ka~tya olduguyla degil, nonnatif hukuka bi<:imsel uygunlukla ilgilenecektir. Bir clava konusu bi<;imsel hukuka uygunsa, ozl'tnde bir haksJzltk yarg• karan yap!labilecek, hukuki himaye gorebilecektir. Bic;imsel hukuka uydurulmu$ gcr<:ekler, ya$anan gerc;ekligi n yerini a\;acak ve yarg• erki kendi eliyle kendisini ya$amm d1~ma itecektir. ' Turk Mcdeni Kanunu, Kanun no 74 3. Yun-lrliik Tarihi 4 Ekim 1926, Md.l, f1k I, "K.1 nun, lab vc IUhu ilc temas cttigi bf•n1 n mcselelerde mer'idir. 1-!a kkmd~ kanuni bir hiikli m bulunmayan me.sclcdc hakim orf vc adetc gore. <'trf ve ac.lct dahi yok-.a kendisi vazt l<anun (kanun koyucu) ols~ydt bu meseleyc dair nas1 l bir kaid e vazedccek idiyc;e ona gore hi'tkmedcr'

61


62

Bir siyasi partinin sec;im vaadlerini iktida.ra geldigi.nde uygulamamas1 kar~1smda igfal edilen birey, hic;bir hukuki engel bulun mamasma ragmen bu durumu clava kon usu yapamayacak; yoksulluk ic;inde bogulan yurtta~. Anayasaya ragmen bir hukuk davasmd a devleti sorumlu gosteremeyecektir. Bir kamul~­ nrma karan ka~tsmda otuz )'llltk insan ve y~m ili~­ kilerinin bozulmasm1 haks1zltk sayan bireylerin bu insanca yakmmalanm dikkate alacak ne bir yarg~ orgam, ne bir yonetsel a nlayt~, ne de bir idari yapt, iilkemizde aransa da bulunamayacakor. Yun~ ic;in hak arama aract olan yargt yolu bic;imsellik smmnda kapanlacak ve tam da bu strurda kam udan kendisini soyutlaml$, yonetsel eylemini demagojik bir bic;imde kamusal ktlm1 ~ id are, amk m ona r~iyi bile masum saydiracak otoritesi11i insam hogan bir yayg~nhkta kuracakur. Bu soguk ve insanbktan uzak saf yonetsel soytern ~oyle seslenecektir: "Ey insan ! Kendine, degerlerine degil, nonnatif haklanna sahip <;tk. Hak tiretme, kendini iiretilmi$ normatif hakkln konusu olarak d~tin . Belirleme belirlen. Kendini haklon ozti olarak go rme, ili~kil erini normatif haklar katalogunun bic;:imsel yap1smda tammla!.. " Boyle bir soylemle "hak" yonetsel giictin uhdesinde kahrken , toplum maddi insan ili~kilerinde olumlu bic;imde tammlayamadtgt benligini inamlmaz bir htzla manevi alana kaydtracaknr. Laik hukuk, yonetsel giicun idari eylemine verdigi stmrstz destekle ~eriau iiretecektir. Devletin kendisini taraf saydtgt siyasi ceza davalannd.a da aym durum s6zkonusudur. Burada haklo tarn~m a konusu saymadtgtmtzda bile, hakkt ihlal edilenle hak ihlalcisine aym uzakhkta duran bagtmstz hir yargt!ama makamtnm varhgmm , sozkonusu edilemeyecegi goriilur. Toplumsal muhalefetin sivri U\lanna, klasik yonetsel duzenin dt~ma ta~an m e~rui­ yet anlayt~ma yonelen bu baskt, yonersel iradenin asu sayd1gt n onn ile normla bclirlencn bir konu saydt&J insan yakla~mundan soyutlanamaz. Siyasi ceza davalan, kendisini uzun bir evrim surecinde olgunla$uran ceza hukuku alanmm ve sue; tipikliginin d t~m­ da, t!pkt medeni yarg1lama gibi bi\imsel yargtla:na alanmdadtr. Boyle bir bi~imsellik iyinde insana y6netsel bir otorite tarafmdan d t ~sal ve smtrh olarak tamnan, y6netsel otoritenin insant, insana ragmen, duzenleme aract kth n an nonnatif "hak"km insanca yam yoktur. Tarihin derinliklerinde cezalandmna yetkisini haklt olarak insandan alan devlet, diger yanda idari eyleminin ~tkar biiytisi:tyle, medeni haklann oziinii hakstz olarak insandan alrn1~ttr. Dahas1, cezalandmna yetkisini, hakkm oziinu olumlu bic;imde b enliginde tammlayan insana tahakkiim kuracak olyiide geni$leten bir d evlet ve yonetsel eylemi hukuk sayan bir anlayt~ ortaya c;tkmt~ ttr. Cezalandtrmamn organik bir toplum ili~kisi ic;in-

de ~ahsi saytlmamast modem bir d~ilncenin urilmidiir. Toplum ic;inde bagtmstz ve kolektif yargt organlannm yaranlmt~ olmast, geli~m~ bir toplumsal yapmm gostergesidir. Suc;tan zarar g6ren birey, kendisini ~avunmak durumunda b traktlmayacak, bu zarar toplum tarafmdan ka~t.lanacakur. Bir olurnsuzluk, kamusal kllmm~ devletin bagtmstz organlannda degerlendirilecek; magdurun haklannda, failin insanltgtnda ve bir biitun olarak toplumun organik yaptsmda dogan bu olumsuzluk, toplumsal kununlar tarafmdan giderilecektir. Tam da burada, me~ruiyeti feti~l~tir­ meden ve yeni yeni m~ruiyet anla)'l~lanm yaptsmda geli~tirerek kuran organik toplumun ili~kisi ic;ind e, "hak"lo. kendisi, kendisini de "me~ruiyet" olarak insamn iizerinde kuran iktidann ceza hukuku anlay t~l , toplumsal yaptyt ve 0 yapmm o lumlu ozgilr geli~imini savunmak degil, bizzat kendisini savunmak bic;iminde geli~ecek; bunu ya parken, ceza hukuku d oktrinini alnist edecek; failin insanhgtm onarmak yerine, ''sue; tipikligi"n e uymayan fiilleri sue; sayarak, du~manla nm tammlayacak; kendisini ~an m~rui ­ yct anlayt~tmn , toplumsal yaptda kendisini olumlu nlarak tammlamasmt, bu dii~manhk c;izgisinde engelleyecek; Sll(,;lunun insanhgmt yok eden bir infaz anla)'l~tm toplumsal bask! aract olarak kurarken, insanlara, hakkm edilgen oznesi olma elwen-i ~er kon umunun dt~mda, insandan saYJlmama konumunun bulundugu boylece gosteri hni~ o lacaknr. Bu subjektif iktidar hakkm ozii ise, ycni me~ruiyet anlayt~la­ n n m toplumsal yaptda dogntas1, iktidara ba~kaldm olarak goriilecektir. insan 'hak'lon ozu ise, ortad.a topluma ba$ kaldmm$ bir iktidar konumu bulunmaktadlf. Kategorik olarak ceza h ukuku, organik toplum ili$kisi ic;inde olumsuzu engelleme anlayt~mm, "medeni" hukuk, olumluyu destekleme anlaYJ~mm iirunudur. i~te burada da, kendisini i$lev bazmcla halktan soyutlayarak devlet olarak tammlayan, yargt erkini yutma egilimindeki kanunkoyucu ile yasama erkini yutma egilimindeki yonetim odag1, yani bu ttir i~ c;au~m a ­ lanyla bir butun olarak devlet, ceza hukuku alamnda tarihsel olarak edindigi olumsuza miidahale eune yetkisini, aym manttkla w plumun olumlu ili~kileri ­ ne de uzatacakor. ic; c;au~malanyla "sar·J~ordtgt "idare"yi yine kendi ic;inde feti~ ktlmt~ devlet, insana ozgi! nitelikler olan dii~uncenin , siyaset yeteneginin ve yarattct hgm kimi olumln tiirlerini ceza hukuku alanma ta~trken, geri kalamm, yonetsel eylem ine engel olu~tum1 ayacak bir stmrla ku$atmt ~ur. Burada insan "hak"km ozii ya da oznesi degil, haklon konusu ya da edilgen ozn esidir. Hak ister verilsin, ister ahnsm , hak kavrammm ozii degi~memekted ir. Hak ihdas eden ya da hak talebcden, "hak" kavramma farkh konumlardan aym gozle bakmaktadn. Birikim 231 Mart 1 99 1


Yoneten-yonetilen ili~kisinin izin vermedigi, yasaklad!)51, yok sayd1gt ~ey, insamn hakkl ozunde tammlamasmdan ba~ka bir ~ey degildir. Bir tur ters man• uk ic;inde "hak", ancak yonetsel bir giic; tarafmdan belirlenir. Ozerine basarak yinelenmelidir ki; yonetsel gucun yasakladlgt "hak", insanm hakkln ozunu kendisinde tammlamas1 hakkld1r. Yonetsel gucun olu~­ turdugu genel hak betimlemesi ise, "hak"kt, y6netsel yetkesine ozguleme hakk1d1r. Ceza hukukunun "kanunsuz sur; ve ceza olmaz" olumlu ilkesi, yonetim odagt tarafmdan olumsuz bir bir;:imde medeni hukuk alaruna ~mmaktadtr. Yasamanm, organik toplumun yap1smda dogan hakstzhklan giderme ve 6zgiirlugu koruma gorevi, idare tarafmdan, "hak"kt belirleme ve ozgiirlugu smulama anlayt~tyla basunlmaktadtr. Hiikiimetten ba~layarak, biit:Un idari-orgiitsel-kurumsal yaptlar ve hatta dernek yonetimlerine vanncaya kadar bUyiikten kiir;:iige,her yonetsel yapt, "hak"lo yonetsel etkinliginin bir bile$eni olarak tammlamaktadtr. Bu ili~kinin dt~mda ne yaztk ki ger;:erli bir "hak" yoktur. Verilmi~ haklar dt~mda yonetilenin hakkl yoktur; insamn hakkt yoktur. 0 halde sorun normatif "insan haklan" sorunu degil ve yine sorun, soyut "hak" giizellemesinin gosterdigi degil, yonetsel yaptnm kendini kurdugu bu yaygm tahakkum konumudur. (unku "hak"kt tannsal bir niteleme olmaktan c;tkanp, yonetsel yetkenin bir bile~eni saymakla sorun r;:ozumlenmiyor. Hak'ktn insan d1~mda manevi kurulu~u ile "hak"lon yine insan dt~mda iktidar kategorisinde kurulu~u ve bu bagl.amda "Hak/hak"lon ister ~r'i ister laik kurulu~;u. insana kar~lClu. (unku nerede "hak"kt. yonetsel i$levinin bir bile~eni olarak belirleyen bir yonetim odag1 varsa, orada tahakkum vardtr; ve nerede tahakkum varsa, orada insan "hak''km edilgen konusudur; ozne olmaktan <;ok nesnedir. Boyle bir "hak"-iktidar ili~kisinde e~yalar feti~­ le$ir, insan ~yala~1r. Eleman arayan ilanlarda insan, "adet'' olur; t1p sempozyumlannda insan, "i~ guntf' birimidir; siyasal soylemde ise insan, "taban"dtr... Ama en kotiisu, Ankara Anakent Belediyesi veya ''sivil hukiimet"i 2 smtrlannda, "Ba~kent'e yak1~1r bir park"m3 uygulama alamnda gecekondu sahibi ise bu insan, yoklukla mall'tldftr. Bu nedenle insan Haklan Demegi Ba~kant Saym Nevzat Helvao, begenisine sunulan planlarda, 40 ytld1r burada ya~ayan insanlan istese de goremez. 4 "ANAYASA"

Yonetsel eylemini "hukuk" olarak tammlayan daralllmt~ yaygm iktidarlara kar~t, hukukun var ettigi adaJ, t idesinin heniiz sonur;:lanmamt~ mucadelesiyle su,._, · i<;inde geldigimiz yer, iktidan s1mrlama anlayl~t­ !~" urunu "modem anayasalar"d1r. "Modern anayasa"

anlayt~l,

bic;imsel metinlerden oze y<>neli~in, bu arada, tannsal egemenlik anlayt~mdan ulusal egemenlik anlayt~ma van~m. somut hukuksal uriinlerini bir ic; tutarhhg1 kusursuz kiiacak bir bic;imde tammlayabilm~ degildir. Yuzythmtzm b~mda aristokratik devlet m~ruiyetinin var ettigi "egemen devlet" kavram1 c;evresinde kendini somutla~nran anavasal metinler, kendi yetkisini kendisi tayin eden, devleti "yetki yetkisi" (kompetenz-kompetenz)5 ile donatan ve egemen devlet kavramm1 a priori bir ilke olarak ongoliip, devletin kendi kendini frenlemesini "hukuk 6tesi" (meta juridique)6 bir sorun sayan anlayt~m uliiniiyduler. Yine ylizythmlZln ba~mda anayasanm, ulke kanunlanna ruhunu veren genel bir hukuk man0)51 ic;erdiginden, bu nedenle, yasalann anayasaya "uygunlugu"nun zorunlulugundan 7 soz edilmeye b~­ landl. Ne yaz1k ki bu uygunluk denetimi bic;imsel bir tutarhhktan oteye gidemiyor, ozsel bir denetimden kaynaklanm1yordu. Osrun "egemen devlet" ilkesinin ust:Un "temel yasas!" diger yasalarla "hiyera~ik"8 bir ili~ki ic;ine sokuluyordu. Yine yuzy1hmlzm ba~mda "modern anayasa" anla)'l~ma, egemen devlet ilkesi d~mda b~ka bir kavramla yakla~!ldlgl gorulur. Bu kavram "insan"d1r. Kitabtmn birinci cildinde "egemen devlet" kavramma stklca baglanan ]ellinek, kitabmm ikinci cildinde "modern anayasa" anlayt~ml derinden etkileyen bir yakla~1m •

I

2 Bu ifade Saym Murat Karayalc;:m'm "Haydi Ankara" ba~hkh sec;:irn bro~(m1nden almmt~ur.

3 Bu ifade de 5 Arahk 1990 TRT TV 1 Gun Ba$hyor k~k prograrnmda Buyll~hir Belediye ~kam Murat Karayal~m'Ja yaptlan sayle~iden ahnmt~ur. 4 Cumhuriyel, 1 Arahk 1990 s.9. "insan Haklan Parkl, Ankara (A.A.). Siyasal Bilgiler Fakiiltesi'nin arkasmdaki 50. Ytl Parkl'm da i~ine a lacak yakl~tk 20 h ektarhk alanda "insan Haklan Parkt" olu~turulacak. Park i~inde yer alacak bnyok olc;:ekli "insan Haklan Heykeli" de, parkm i~levsel ve sanatsal olarak d u zenlenrnesinde temel olu~turacak. Anakent Belediyesi yetkililerinden a hnan bilgiye gore, daha Once sanat~tlara yap1lan ~gn sonucu insan haklan heykeli ve park duzcnlemesine ili~kin 41 proje haztrlandt. Anayasa Mahkemesi B~kan Vekili Yekta Gungor Ozden, yazar Miimtaz Soysal, insan Haklan Demegi Gene! Ba$kam Nevzat Helvacl'nm da bulundugu se~ici kuru!, bu projeler arasmdan birinciyi belirleyecek. Sec;:ilecek proje, i~levsel olarak ya da sirngeler yolu>·la dunyada ve Tii.rkiye'deki insan haklan mucadelesini, insa n haklannm tarihi ge li$imini anlatacak ilk kez parka heykel yerle~tirmek yerine he)'kelc bagh olarak <;evre d uzen lemesini getiren projcler, i$kence gorenler i~in rehabilitaSyon merkezi, c;e$it1i sosyal birimler. spor ve kultC1r alanian m da i~eriyor." 5 jellinck. G., l'Etat Moderne et son droit, Trad.G.Fardis, 191 1_ Paris. Cil t I, s.550 vd 6 Duguit, L, Traite de Droit Constitutionel, Paris, 1921-25, cilt l, s. 490 vd. 7 "Uygunluk'', j ames Bryce'm 190l'de yaytmlanan Studies in History and jurisprudence adh kitabmdan beri idareyi stmrlarna sorununun merkezinde bir kavramdtr. 8 Duguit, L, Manuel de Droit Constirutionel, s.68 3.

63


--

64

..

- -.

·· -

----- - - - - - -

sergiler. jellinek'in modem anayasalara yol g6steren li~li:t aynrm Hinsan" merkezlidir. "Aktif statii haklan ", siyasal kauhmt, sec;me ve sec;ilmeyi; "pozitif statii haklan", devletin, insanlann ya~amlanm geli$tirerek kunnalanm saglayacak olumlu gcaevlerini; "negatif statii haklan" ise, ki~isel 6zgttrli:tklere dokunulmazh!P duzenler. 9 insan merkezli bu bolumleme, insan haklan savunuculanmn ozellik sergileyen gene! olarak U\ 6zgul ugra~ aJamm da betimler. Ancak modem anayasa. sadece iktidan sm1rlama anlayJ~lntll bir uruni:t degil, iktidan yayma anlayt~l ­ nm da bir urunudur. Daralulm1~ iktidara kar$1 ada let idesinin varettigi hukuk "diktat6r sec;:me"ye cevaz veremez. Yasama, yli rutme ve yargt erklerinin birbirinden bagtmstz, birbirinden ayn orgutlenmesi iktidar tekligini a$maya, iktidan yaymaya yoneliktir. Bu i$levsel boiOnCt$ i~inde hi<;:bir erk bir iktidar 0dagt olmadtgt gibi, bu erklerin i~levli olu$U ancak yaygm bir iktidar tantmt ic;indc anlam bulacaknr. Bu yaygm iktidar tanum "ulusal egemenlik" kavrammda $el<illenccektir. Egemenligin ulusa ait olu$u temelinde bir anayasal duzenleme i<;:inde hic;bir "kurucu iktidar"m duzcnlem esi me~ru o lamayacakur. C:t:mkil bu tur bir toplum/ yasa duzenlcmesi i~inde egemenlik kayttstz ~at1Stz ulusundur, o ulusu olu~turan tek tek yuma~­ lann ve o toplumu olu$turan ya~ayan insaniann yaygm ikridan soz konusudur. Burada gerek yasama, gerck yarg1. gerekse idare bu egemenligin uz.erinde degildir. 0 halde modern bir anayasa yurtra:?m denetimine kapah bir erk, yurtta~m uzerinde bir kor.um ve dolaylSty!a dolaystz, insantn uzerinde bir deger tammayan anayasadtr. Boyle bir hukuki dtlzenleme it;:inde hi~bir erk, kendisini ulusal egcmenlik uzerinde bir iktidar yaptst o larak tammlayamaz. Yasama orgam ul usa! egemenligi temsil yetkisine sahiptir, ulusal egem enlik yetkisine degil. i~te boyle bir hukuksal duzenlerne iyinde, ulusal cgernenlik ve anayasal temsil ili~kisi dt~mda ya hi<;:bir kurucu iktidann anayasal <;an o lu~tur ma yetkisi yoktur ya da ulusal egemenlik yoktur. Yine modern anayasa baglammda, ister resmi ister sivil gene! olarak idarenin, yasama orgam gibi, bizatihi kendisindcn dogan bir temsil yetkisi bulunmamaktadtr. idareyi vareden temel olgu "gorev unsurudur". idare, ulusal egemcnlik kar~ tsmda yasal "gorev"lerle ku~aulmt$Ur ve bu gorev ili$kisinin dt$mda kendisine mCmhastr bir yetki, gorev dt~mda bir yetki, hele hcle ulusal egemenligi a~an bir yetki soz konll5u bile degildir. Burada yonetsel bir idare degil g6revli bir idare vardtr; burada yonctilen bir <;:ogunluk degil. egemen bir ulus vardtr; burada etnik/ dinsel bir yurrta$ degil, siyasi bir yurtta$ soz konusudur; burada c;:ogunluk me~ruiyeti dcgil, ulusal egemenligin vc dolays1z insanm me~ruiyeti sozkonusudur; yine burada y6net-

sel bir bolunii$ degil, ya$am alam birligi vardtr; burada Tilrk, Kurt, <;erkes, Giircu, Enneni, Rnm, Yahudi, Suryani, Amavut, Pomak, Bulgar, Zaza, Malakan degil, "insan" vard1r; i~te burada verili gec;:mi,? degil, ozgur bir bugun, yaraulacak daha OZgllr bir gelecek vardu·. C:unkli modem anayasa duzenlemesi, bir toplumsal yapt iyinde devrimi gereksiz k1lan, slirekli bir devrim vc geli$im formudur; c;:unkli modem anayasa gencllik, e,?itlik, ozgurluk vc insanca varolu$ bildirgesidir. Boy le bir i.tlke var rmdtr? Ulusal egemenhgi temsil edebilme yeteneginde yasama organlan var mtdtr? Kandisini gorevlerle ku~atan idareler va r mtdtr? Haklan n ozgurluklerin ozune ve ulusal egemenlige gore denetim yapan, maddi ger<;eklikle baglt yargt anlayt$1 var m1dtr? Belki de e n onemlisi, egemen ulus olmayt iGine sindirmi$, ulusal egemenlik bilincini insani degerlerle bcnliginde yeniden Ctretmi~ yunta~ ­ lann var cttigi bir toplum. kendisini veri li gec;:mi~i­ nin dt,?mda yeniden yaratmt$ bir ulus var rmd1r? Ulusal egemenlik, saclece bir kavram, sadece bir bilin<;: degildir. Bu kavrarmn tamtu~ gene! iktidar me~­ ruiyeti, siyasi insan1, so rumlu insam, iiretken insam, ozgur insam, zorunlu sayar. Yine u lusal egemenlik, toplumsal iktidann altmda, ulusa sorumlu ve hesap veren organlan gerektitir. Anayasa, yurtta~lar toplulugu olan ulusun kayttstz ~artstz egemenligine dayamyorsa, kaynagm1 anayasadan almayan bir devlet yetkisi tamnm1yorsa, bunun anlamL, ulusa hesap venneyen bir tek yetki tamnmtyor demektir. 0 halde modem anayasa, gcn;:ekte ulusal egemenligin orgam olan, yanh$ bir bi~imdc ''devlet organlan·· olarak tan,tmladtglmlz; ashnda topluma gorev ve hizmet ili~kisiyle bagh olan. yanh$ bir bic;:imde "yetkili makam" olarak adlandtrdtgtmtz, asltnda ulusal egemenligin alnnda o lan, yanh~ bir bi~imde "yonetici'', olarak niteledigimiz, ti:1m anayasal kun.tm ve ki~ilerin i~l.evini , ulusal egemenligin, toplumun ve d olays1z. olarak insanm denetimine a<;an anayasadtr. Bu noktaya uzu n s ure<;:lcrden ge~ilerek gelindi. Ama, aristoluatik "egcmen devlet" ilkesinin golgesi ulusal egemenligin i.izerinclen kaldmlmt~ degildir. Tannsal devlet, kendisini aristokrarik devlete donii~tlirdliglin­ de, tannsal egemenligin yerini egemen de vlet anla)'1$1 ald1. Egemen devlctin aristokratik daralttlm1~ iktidar yaptsmda egemenle~tirilcmeyccegini gosteren pek c;:ok devrim, egemenligi kayttsu ~arts1z ulusa verirken, aristokratik cgcmen devletin yerine, ulusal egemenligin organlan yaratthyordu. Ulusal egemenligin 1rk~t milliyer~i sapmalanm dt$anda b1rakugumzda, devleti fiksiyon durumuna indirge)'en bir iktidar ffiC$ruiyctini gorcbiliriz. Devleti fiksiyon sayan bu ikti9

Jellinek. G .. l'Etat Moderne et son Droit Trad.G.r:ardis, 1913, Paris, C ilt 2, s. 5 1 vd. Birikim 23!Mart19 9 1


-----------------------------------------------··-··

- · -·-·-- ....

dar ra mmlamas1 il;inde erkier ya da kurumlar coplarnJ devleti o lu~turamazlar iktidan ulusa yayan bir tamm i<;inde art1k "resmY"nin 6zcl bir anlam1 yoktur. Toplumsal iktidan tanunlayan ulusal egcmenligin, ancak ve ancak organlan vard1r. Glusal egemcnligin, temsil, gorev, denctim i~levlerinde varl!k bulan organlan ile ortak bir ya~am alamnt payla~an yuma~­ lar toplulugunun var ettigi egemcn ulusun tilzel ki$ilik ad1d1r devlet... Ama bu ~ckliyk modern anayasa anlayi~J mn du~Cmsel ozu bik nonnatif bir formdur sadece... Toplumun gcn;ek ili~kileri ic,;inde uretilen yasam kultiirU, toplumsal iktidan yaratmaktan r;:ok. daral n lml~ iktidadan var ctmeye y6nelik o\mu~; ulusal egemenligin, egemen device tarafmdan kayns1z sartSIZ c;ignenmesiyle, insanlar de.mokrasi kltltur(1nu ya~ama ktan ahkonulm u~mr.

"DOKTRiN''

Yasalann gene! hukuk manugt kar~1smdaki ''ozde~­ lik"lerini (identity), hukuksal yapt ic;.indcki "ozgiitliik"lerini (speci fi city) . duzenled ikleri alana gore "iizgii.n1uk"lerini (originality), d uzenled ikleri ilis kiye gi>re ''oznellik"lerini (subjectivity), uygulandtklan durum kar~Ismdaki ''ozellik''lerini (speciality) gozard1 eden bir hukuk manttgi ve duzen anla)'l$lna massolmu:;; bir hukuk dokttini gelenegi, gerek }'arg1 alamnda, gerekse hukuk ogretiminde cgemendir. Anayasamn lilkenin hukuki <;en;evesin i r;:izen gene! bir an layt~, 6ze yonelik temel bir bakt$ sunmas1 kar~tsmda. digcr yasalann anayasam n sundu~u t'> ze uygunlugu sozkom1su edi lmesi gerekirken, bu egcmcn doktrincr geh'nek "uygunluk" anl ayi~lmn yeri nc }'a da hemcn yan1na "hiyerar~i" manugrm yerle$tirmcktcdir. Turk hukuk mevz.uaumn )'abancl ve c;e~itli hukuk duzcnlerindcn tahvil cuigi yasal metinleri kanunla~unna han:kctiylc birlikre di.i$Unuldug(inde, bu ''h i ynar~i" a n layt~s . daha 6zel bi.r an lam kazanmaktad 1r. 1-arkh hukuk diSlplinlerinin kanunlanyla gelen farkh hukuk anhyJ~­ lan)'ia r;:e,?itlcnen 'Tftrk Hukuk Doktnni'', ithal sorunlann yercl sorunlarla kaynasug1 yerc.lc. kend1 ( abaSI)'Ia olgun la~mast n a kar~m. yine de, kcndi pratiginin sonll(,:lanm gozlcmektc ve di.iz.enlemckfe )'ftkinlc~emem i~ tir. "Doktrin" hukuka kaynakhk ettnt·k ('lde:vini bir ~e k ilde "Yasama" organ1ntn sorumluluguna devrettni~. "Yasama" kendi i\devini "idare'"nin gudutniine tcrkwnistir. "Yarg1"mn ''idarc" tarafnubn iuld igi ycr, bir butlin olarak rargJsal islnin korll' ~t igi , yasa mayt, idarcyi vc 6zel aiant dcnctknH'kten c,:ok bunlara tabi k1lmdtg1 bir konumdur. Bugi:m ":;argt"nm ulusa l ege men ligin i ~l evscl organ 1. bag1mslz hir "crk" olmadtgmi soylemek tck ba:?ma bir anlam ifade ctmcmektedir. Yargt sadcce "iJare" taraf1ndan St· mrlanmaml~, aym zarnanda kcndi kcndini <;Hllrl:Hms. u!usal cgcmcnligin i:?levscl orgam ba~11nSI Z bir ··erk''

...

olamam1~t1 r

13unun nedeni, yargmm, aristokratik egemcn devlet il kesinin golgesini u lusal egemcnlik ilkesinden kaldJ racak, kcndi iizetinden kaldlfacak, bir doktriner anlay1~a sahip olamamasmda aranmahdu. Bir kurucu iktidar, al!~!lagelm i~ yollar d 1 ~mda anayasayi degi$tirmi~. ama "Egemcnlik kayttstz sanstz ulusa airtir" ilkesini degi~ti rm e mi $t ir. Ilu kumcu iktidann anayasa metnini 6nunc alan Anayasa Mahkemcsi nc yapacakttr? Bu kurucu iktidan n di.izcnledigi Anayasa ''egcmen devlet" anlayJSJyla U)'gunluk ir;:indedir; ancak "ulusal egr.menlik" anla)'l;;tyla r;:ausmaktadtr. Egcr Anayasa Mahkemcsi "ulusal egcmenlik" anlaytsmm ozune sad1k kalacaksa, bu kumcu iktidann Anayasa's1 "yoklukla maliildur"; yok egcr Anayasa Mabkemesi bu anayasal metni "cgemen deviet" anlayi:;;Iyla birliktc benimsiyorsa, bu kez "ulusal egemenlik" an l ay1~I "yoklukla maluldur". Bu zor problemi "6z'1e (;6zmenin "ya~amsal gti~hikleri" karstsmda a.shnda daha zor olan kolay bi r bi~imdc se~il ecek ve problem ··nicimsel" manukla ~ozu lecc ktir. "Nerekim Anayasa yCt.:de doksan kusur oy almtsnr." Bu arada idari yarg1ayn1''bi<,:imsel" mant1kla sorunlara yakla~­ ma ya zorlanacak; ceza yarg1s1 ''bi<;:imselli k"le kusatJlacak; medcni yargt, hakkt "bir;:imsel" s1mrlannda tak-;im edeccktir. Anlam yitecek, oz yitecek, saik yitecek, ye1ine "bi~imsel" bi r yarg1. "bic;- imsel" bir "erk" dogacakor. Bu konumun, ·'yarg~"nm istemedigi bir konum oldugunu s<iylemek gu<;:tiH. AriS{okratik "egemen devlet'' a nla yt~mm ozu alan "hiyerar~i'' manug1, piramidin ust noktasm1 sorgulanmaz yetki ler ve haklarla donanrken. piramidin taballinl "konn'' sayar. Aristokratik ''egemen devlet" anlayi~J!llll hukuku da ayn1 du;;unsel gelenek i ~inde insam "konu" olarak dttzenler. Burada hukuk, upkl. devlrli n to plum UZCrinde kum]U$U gibi, d 1~sa\ bir kO$Ul, soyut hir norm ve bic,:imsel bir yargtya denk dCt:;;er. Konuya "ulusal egemenlik" anlayl$tyla yakla:?ngmlJZda piramidin ters c;-evrildigin i goruriiz. Burada insan bir komt degil hak oznesidir. Yinc burada ulusal cgemcnligin ttzcrinde hir iktidar 1amm1 yoktur. Dcvlet wplumun ic,;indc vc ulusal egemenligin alnnda sorumlu organlar bi\imindc kumlmaktadtr. Ulusal egemenlik anla}'tSJmn hukuku da ayr11 du~i.ince ir;:inde, insan1 hakklll konusu olarak duzenlemeyecek, hakkl insana (iz.giilc:yeccktit:. Burada hukuk, maddi bir de11-.'iim, SO)'lll brr form ve c5ze yoneli k bir yarg1ya denk du~rr. Bu kar~lla~ltrman m sonucu olarak :;;unu soylcyt:biliri;:: Yargmm bic;imset bir "crk" durumuna indirgcnmesi sadcce ve sadccc ulusa kar$Idlr. (i:mku ' cgemen dolarin iyle ">•arg1 ", kendisini bic;imscl bir erk dm umuna indirgerken vc ayn1 zamanda bic;:irnsel bir erk durumuna indirgenirken bile, bilrokratik bir yah.mnl~rmmm i<;inde "sint'-i devlrt"re yer alm aktadtr. Atistokratik egcmcn devlet anlayl$10111 hukuk

65 . I


·.· ..

66

doktrini iQ.nde o, ulusal egemenligin orgam degil, halli bir devlet orgamdtr. Egemen devlet anla)'l:?tyla biGimlenmi~ bir hukuksal doktrin yaygmsa, bu durum, ulusal egemenligi ulusa yasaklayan bir anlayt~m da yaygm olmas1 anlamlna gelir. BOyle bir doktrin, yasama orgamm ulusal egemenligin temsil orgam degil, ulusal egemenligin tecelli orgam sayarken; anayasay1, ulusun haklan ve 6zgurlukleriyle varolu~ yasas1 degil, "sine-i millet"in d!~mdaki devletin kuml u~ yasas1 olarak gorur. Varltk nedenini ya~anan anda yaranc1 isleviyle tammlamak yerine verili ge~misinde arayan ve kendisini, aynmlara kor kalan tutucu bir tarih gon.i~unde yeniden kuran hukuksal doktrin, Kanun-i Esasi ile modem anayasa arasmda temel bir fark goremeyecektir. Sanki ulkemizde ulusal egemenlik anlayi$Iyla yeni bir yap1 kurulmann~ ; iilke bag1mstzltgmt yurtta$lann 6zgllrltigi!nde yeniden tammlayan bir devrim hi<; ya~an ­ maml$tlr. Bu egemen dokuin gelenek"i bakl$tyla, aruk devletin kurulu~ yasast sayd1g1 anayasal ilkekri sadece devlet merkezU olarak ulusun, yurtta~m ve "insan"tn O.Zerinde yeniden kuracaknr. Cumhuriyet Devleti'nin, Hukuk Devleti'nin, Rcfah Devleti'nin, Gu"li.i Devlet'in, Bagimstz Devlet'in, Laik Devlet'in ve bir bC1tiin olarak "Egemen Devlet"in dtsmda kalan sadece "ucube" bir millettir. "Resmt"nin tammachg1 ya da kenclisini "resml" olarak tanunlayamayan insamn "ya~am hakk1" bile taru~mahchr amk. Diger yanda kendisini "resmi"nin hiyerarsik ili~kileri i~i nde kurarak ya~atan insamn da "insan!Jg,"dlr taru~rna konusu olan ... Bugiin ulkemizde devletin hiyerar~ik katlannt (6rnegin subay-astsubay, "amir-memur-bekc,;i" polis, sicil amiri-memur) som~turan sosyolojik-psikolojik bilimsel bir ara~ttrma yaztsl ~·en dev1imd rnetin" olmak durumundad1r. Hukukun birinci derecede sorumlular arasmda yer ald1~ boyle bir sonu<;: ka~tsmda bile aymazhgm1 surduren geleneksel doktriner okul, tek tip ida1i me~ru­ iyete destegini hi<; "ekmcyecek, itildigi yerle, olmas1 gereken yer aras1 nda bir <;eli~ki gormeyecektir. Kamu Hukuku, "ozgurliikleri yok etme oz.gCtrlugu" t iiru totolojik kategorileri kullanarak anayasal ozgurlftklerin oztinti Slnlrlamaya olanak tamyacak; Ceza Hukuku, suc,;la cezanm aym degeti ihlal etmcsini hukuk d!$1 saymayacakm. Olumsuzluklan bln·ada sayllamayacak kadar <;ok olan bOyle bir doktriner okul, yarg1y1 maddi denetim yapan bir organ olarak degil, "hak" alan ya daveren, uygulamada bi<;imsel, degerlendinnede snml!, kararlanmn maddi sonuc;:lann1 goremeyen, hftkiimlerinin geni~ etkile1ini dcgerlendiremeyen vt- pratik olmayan yargtsal idare olarak kuracakor. Halkm gozunde "mahkemeye dusmek" sozuyle tammlanan yargtsal konum, bir hukuk adam1 olmasma kar~m ba~ -

bakanm gozunde bile degi~meyecektir. 10 "iDARE"LER

Toplumsal orgutlen1s i<;inde, insam deger olmaktan <;1kanp, yerine, insanm uz.erinde ve ona hukmeden bir konum konul mu$Sa bu anzi bir durum degildir. (ok genel bir gozlem biie, topiurn iGinde her tur 6rgutscl yapmm kendisini bu konuma gore duzenledigini gosterecektir. Toplumun asa~Idan yukanya Orcttigi gene l bir egilim olmaks1z.m, "devlet"in t.oplum uzerinde toplumdan ayn bi<:imlenmesi salt idare tarafmdan becerilebilir bir i~ degildir. "Hak" insandan ahmp, idari eylemin saf yetkisine 6zgulendiginde, gene! olarak "<;tkar"m maddele~tigi bu y6netim konumu "gorev ve g6reve bagl1yetki" iliskisinde degil, "yonetsel yetki-ozel "'kar" i li~kisinde kumlacakm. Bu ili$ki, gerck bireysel gerek kamusal "ger<;ek <;tkar"m oturdugu onak zeminin dt~mda , tCtketilebilir anhk ve aktuel bir <;tkar tamrnlamas1m da yaratacakur. 'Bu akttiel <;Jkann pe$inde toplum, bir yanda bu ozel <;Jkan pcpiiler kdarken . diger yanda "yonetim-hak-<;tkar" birli kte ligi ne eri~me k i<;i n siyasi nite ligini a ra<;la$t1rarak dcpolitize olacakt1r. i~te bu noktada, hukumet, biirokrasi, yerel yonetimler, partiler, ~irketlcr, kooperati fler, sendikalar, dernekler ve akla gelebilecek her tiir 6rgutScl yap1 kendi i<;inde bir iktidar konumu olusunu, yine kendi i<;: inde depolitik bir politika klllumu olu$unu ''yonetim-hak-<;Ikar" birlikteligine ve belki de bu ozel birlikteligin "idare''lerin $ahstndaki 6zde$ligine hor<;ludur. Kamusal <;1kan Sillt "idare"nin Glkan ktlarak bozan ve ozel ~lkan npkl bu igdi~ edilmi~ kamusal c;:1kar gibi ille de bir haks1zhga dayandtran anlayt~. kendisini iiretimsiz i~lev ve yine kendisini uretihn i~i pay eden, d koyan yonetsel )'Ctke olarak bir;im lendirmektedir. Anadolu'da ''hak" kavrammm etimolojisinde biri tannsal digeri feodal iki anlam, "dilin hayat g6til$ii"ndcn bilincimize akt.anlmaktad•r. Birincisinde "Hak", tannmn adlanndan biridir; ikincisinde "hak", feodal toprak sahibinin urUn ule$tirdigi aracm ve kendisi nin adtdlr... tlirincisinde ''Hak", cvrende ve diinya .:tzerinde egemendir; ikincisinde "hak" sahipligi, mitlk u:z:erinde degi~mez ve yonetseldir. Birincisinde "Hak", bireysel dO$Unccnin i<;sel keyfiliginde :?ekillenir ve ezilenin yoneli;;inc sessiz itaat eder; ikincisinde "hak", bireysel iktidar sahipliginin keyfiliginde ezilene y6nekliginde 1taat enirir... Bu ko$utluklar uzanlabilir. Feodal bil incin bu iki soyut ol"cgi ic;:inde hak sahibinin dindt:n Onmunu altp a<;ltga cerkettigi koylii, 10

' Tlli\1~1 Btit~e Sunu~ K~musmalan I 0 Arahk 1990. Ba~bakan Ylldmm Akhulut'tm konu~mas1 : "Bizi mahkcmeyc verdiler. Bizi kimin rnahkemerc vc rdigini rnillctimiz iyi biliyor." Burada d.1va konusu dq;1I. dogruuan dava e!(,~tiri konusu edil-

mcktcdlr. Birikim 23/ Marl 1991

/'


"Hak"ka yonelecektir. Bireyin ya$amsal haklanna kar$1, ge~erli hukuk kurallanmn diizen iyinde kurdugu hakrammaz engeller a$!lamaymca, insanlann ranndan ba$ka s1gmacak, tanndan ba$ka yakaracak ycri kalmamaktad1r. Bu y6neli$in do~rdugu iktidar me$ruiyeti, teokratik bir iktidann toplumsal destegini yaraurken, aym zamanda din, biri iktidar digeri muhalefet konumu olarak aym depolitik politika diizlemine oturacakur. Ya$amsal gerekler Clzerinde yukselen ve bu ya$amsal gereklerin genel-ozel adlanndan ba$ka bir $C)' olmayan kamusal ve ozel ~•kar alanlanmn d•$Inda kurulan depolitik politika duzlemi ba$hca iki konuma dayamr: Hak sahibine "insaf' ~agnlan y la "Hakka yakan$"ta kendisini tanunlayan bir koylfl!Ctgun urettigi muhalefet ve bu muhalefet olmaks1zln me$ruiyetini teokratik temclde kurma yeteneginde olmayan iktidar... Bu muhalefetin i<;inde koylii, 6zel ~~­ kanm kendi ilrettigini ~lara!<, gizleyerek i~el bir hakstzhkla edi nme yolunu se~er. Koylu ailesi, subjektif haks1z c;1kann somutla$ttg• en kuc;uk toplumsal orgiltlenme olarak kurulurken , "hak"km dt$Sal tanum ve edinili$indeki "minarcyi ~alan kiltfma uydurur" manu~, kusurlu bir toplumsal ili$kinin temelini olu$turacaknr. Bir koylii ailesinin di$lnda kalan bireylerin kazamm1, -bunlar en yakmlan bile olsa- d!$sal olarak tammlannu$ toplam ~1kardan bir eksilmc olarak gorillecek, bu subjektif yapmm potansiyel el koyma yeteneginde bir daralma olarak algJlanacakur. Koylu ailesi, aile ic;inde egemen erkek ve ailenin hakstz ~~­ kar ili$kisinde kararlan ve etkisiyle daha egemen bir kadmm, edinimlerini feti~le$tirdigi silrekli bir kazanc; birlikteligidir. Bu tur yap1larla ger~ek c;1kar milcadelesi "illegal bir haks1zbk", "gizli bir el koyma", "c>rtilICt bir sahipl eni~" alamnda y(l$anacaknr. Burada "iman ile paramn kimde oldugu bilinemez". Bu nedenle hak sahibinin usuli.i ne uygun olarak verdigi paym oram, gen;:ek kazamm alamnm ve ya$amsal gereklerin dt~mda oldugundan, burada gerc,:ek bir yeki$me dogmaz; bu yerdeki "hak" dagltlml, depolitik politika alanmm ~eki$me konusu olur. D1ger yanda teokratik iktidar odaklan, kamusal c;:tkan y6netsel yetkelerine ozgilleme olanagmt, toplumun 6rgutleni$inden dolay1, elde ederler. Burada da kamusal ~!kar, iktidann ozel C,:lkan olarak ic;:sel bir haksizhk bilinciyle kurulmaktad1r. Toplumsal yap1da zaten "bu dunya fani, 6te dunya as1l"d!r. Biraz dramatik uslupla "zalimin zulmu varsa mazlumun Allaht vard1r". Hakkt c;alarak edinen koyluni:m ahlaksal dftzenini bu dilnyanm dl$111da kurmast, hem anlamh, hem anla$lhr, hem de manttgl a~tsmdan uygundur. Ote yanda mutlak iktidann, toplumsal muhalefeti ve hesap giinl'ml't bu dunyamn dt$ma ta$unasJ hem bizzat istedigi, hem de an l~•labilir bir durumdur. Kamudan kopan ve iktidann 6zel c;•kanna ozgulenen kamusalltk

ve ~alma manttg1yla e~ bir anla}'l~tn urilnii ozel ~~­ kar, aym mekanizmamn urilnudur ve birbirini uretir Feodal yap1da, ortada ne hns1z bir halkm masum yoneticileri varda. ne de h1rSJZ bir yonetim odagmm masum halkl. .. Halk kulturil bu durumu kendi a~l­ smdan tammlamt~ttr : "Kel ba~a $im~ir tarak"... iktidar, devlet gelene~i geregi ve biraz espiriden yoksun '\;im$ir halka kel ba~" diyememektedir sadece ... Ama bunun da ned.enlcri vard1r. Kamusal c;:1kan, kendi 6zel ~n lo.lmakla "g6revli" id.are, vergiyi tebaaya "Odev'' lolmak zorundadtr. Aslmda geni$ toprak sahiplerinin ve kent aristokrasisinin aleyhine gelisen bir sureci ba$latan, bu bozulmu~ ~1karla ~ekillenen yeni toplumsal ili$ki, tarihteki say1s1z omegi gibi, bir yanda bireysel toprak mulkiyetini, diger yanda yaygm mulkiyet iliskisinden pay alan devleti var edecektir. Aristokrasinin adil ve rasyonel olrnayan millkiyeti, yine adil ve rasyonel olmayan bir bi~imde ilga edilecektir. Bireysel toprak ml!lkiyetinin koylillerin c;tkar alanmda do~rdugu en buyuk degi$im yaygm vergi yukCl; yaygm verginin "idare''nin ~1kar alanmda dogurdugu degi$im mali buyflmedir. Feodalitenin par~ah yap1smdan merkezi feodal yap1ya gec;i$ sureci beraberinde guvlil bir maliyenin ge.li$tirdgi "egemen devlet" anla)'l$1Tll doguracaknr ve ~ogunlu kla kan$Unld1!1;J ilzere, "egemen devlet", bag!InSIZ devlet degildir. Mali ili$kilerin toplumsal yaptda dogurdu~u bilinc;, degi$im ekonomisinin gene! manugmdan etkilenen bir yurtta$hk bilincidir. Bir yanda "egemen devlet" diger yanda Odedigi semerenin kar$thguu uman yurtta$ ili$kiSi, tam anlamlyla ahc1-saUCI ili$kisi degil, "odev"li yurtta$-baba devlet ili$kisidir. Burada yetkisi tarn$1lmaz baba devletin buyurganhgt ivinde yiten kamusal ~tkar, eski "hak" sahibinin ki~isel c;tkanna ~ok benzer. Yeni iliskide halkm eski c;•kar rammlamas1 surecek, balk kulturu haks1z edimi geleneksel hakk1 sayacakur. "Baba verirse ogul altr yer, baba vermezse ogul ~a lar yer." Burada ince bir a}'llm vard1r. "Hak"lon maddi bi~i­ mini i~sel bir haks1zhkla ku$atan koylu bilinci, "egemen devlet" anla)'l$lyla aruk. bu bilincin yamna, "hak"km maddi bi~imini dtssalla$Uran, devlete ozguleyen bir bilin<; de yerle$tirmektedir. Yeni devlet yapiSlnm yeni yurttashk bilinci, geleneksel bilincin uzerinde yttkselecektir. Dilerseniz bu yeni ve geleneksel bilin~ parkma yerle~tirilen insan haklan katalogunun hangi depolitik politika ya da siyasetsiz siyaset parkma ail oldugunu ; antik ki.iltf1 rlerin zamanla olen gorkemli amtlann yamba$mda boyveren ve zarnana direnen denne c;atma yaptlanmn neleri sirngelcd igini ; resmi yonetimi, yerel yonetimi, yonetimlerimizi ve yonetilmeleti mizi, somut uygulamalan , insanhgnruz1. yazmtn ikinci boll!munde konu$ahm.

67


·BIZI

YUMRUK AT KONGRE KAZAN KUPONU

fzL EMEY£ DEVAM EDlN A

LE

G

AZ

E

TES

BINI BIR PARA

Mustafa Ta§ar FAZiLET'e a<;1klad1: Yuzune vurmak istemedim ,~

II

'

Devlet Bakan1: "Delegeler ilk kez manevi yonden zevk al1yor'' ANAP istanbul il Kongresionin huzur ve itibanndan sorumlu Devlet Bakan1 Mustafa Ta~r, " Delegelerin bugune kadar 7 senedir asker gibi oy kullandlk· lannl, yani hep tek listenin Q1kt1gmr" belirtereko "Delege:er ilk kez delegeliginin tad1n1 Clkanyor. manevi y6nden zevk al1yor" ~ek­ !inde konu~tu. Mustafa Ta~ar. .. Hie olrnazsa insanc1l bir '§ey ;'aPIP delegelere telefono

yagn cihaz1 dagrtt1klanm belirttikten sonrao "Ama onlann da silah ruhsat1 daQithklan iddialan var" diyerek ~unlan s6yledi : Ula~t1rma Bakan 1m1z Cengiz Tuncer kibar birisidir ve Kaysertli oldugu i~i n paras1m almadan kimseye hi~bir ~ey vermez. Cengiz Bey bakanllgmm mamullerini dag1t1yor, ben ise giibreden sorumlu bakan oldugum icin ancak baklava dag1tabiliyoru m.'

Semra Hantm'ca bildiriye gore kim kimdir? -- ·- - ·

00

0

Talat Y1lmaz

Cemil Qi<;ek

"Htr.snlar Saht"

"Cahif ' kdy avukat1"

ate 1n 11er

Semra Ozalo Devlet Baka- ettiler. masalann Gstune yl· m Ta~ar'm delege tokatla- k1p tepindiler. Tesir etmek mak zorunda kald1g1 ANAP zorunda kald1k" ~klinde istf!nbul il Kongresi i~in konu~u . ··Kongre partili olmayan Semra Han1m daha onmilitanlarca i~gal edildi ce de " il ba~kammn rahatbDiUn ses duzenini tahrtp SizliQI nedeniyleo aday ol0

0

0

...., _ .

'

:J~. a:.,r,artlarda

se,·gi

asa1a

_, '

Mehmet Ke<;eciler "Gericilik sembolil, utanmaz adam"

0

Bayan Dzal· ''Can guvenligi kalmamt~tt''

-.:,·'

..... .

dugunu belirtmi$, cok mutluyum yOnkO 5e\'Uigim i$i yap1yorum'' demi~ ve ~unlan s6ylemi$ti: "Makama 6nem verseydim bugOn burada olmazd1m, bir kadm olarak gelebilecegim

~erefli yere gel mi~im, K6~.k 'e Clkml~1m ." Sayan Ozal aynca

en yuksek, en

ANAP ' II Devlet Bakam Ercument Konukman, "60 kiloluk adamrm. Bu aglr"kendisini dinlemek hkla nas1l ter6r estireyim? istemeyenlere" seslenerek Kar~1 tarafa adayhktan ce· " Son pi$manhgm fayda kilmesi yolunda 6neri yapvermeyecegini" bildirdi. mad1m" dedi.

Semra Han1m'1n rakibi dertli:

~agmuru

'Anam1zm dizinden aynlmay1z' ANAP il Kongresinde Semra'nlm 1 destekleyen delegelerce as1lan pankartlarda Bayan Ozal 'm en yok elleri ve dizleri 6vGidO. Pankartlardan baz1lan ~6yleydi: ·Sevimlisin, nur vermi~ Allah sana I Ellerinde gOI av· :--s1n Semra Ana", "Merakll Cengiz <;andar yah~manla guc verdin yazdr: kadmlara, renk verdin Neden ozelllkle bu gOne~inle at1lan ad1mlarao donemde ulkemizle adm kalplerdedir ~e~n·onur duymahy1z dan Van'a"o "Ozal' 1n IC SAYFALARDA izinden anam1z1n dizinden -· ··· ·· aynImay1z."

Konukman: 60 kiloyum, nasll teror yaratay1m?

.....

0

'Ta~ralty1z

..' ..

...... Aykut'a gore Semra' mm'm "yaprsr" : Azimli ve ~iddetli

iC

SAYFAI.ARDA

diye bizi Qekemiyorlar' ANAP istanbul il Ba~kan May1 Talat Y1lmazo " KOyden gelen ta~ralllanzo bizi cekemiyor1ar" dedi. Y1lmaz, "arkaslna kimseyi almadiQinlo arkasmda delegeler, te~kilat ve Allah'm bulundugunu" belirtti veo " Biz bu yola bile bile koyulduk. Ter1emeyi pe~in olarak kabul ediyoruz" ~eklinde konu~tu.

Talat Y1lmaz, Devlet Bakan1 GOne~ Taner'in " parti binasmda silah1nr masa uzerine koyup konu~mas1ndan" yakmarak, Taner'in, "o kadar silaha merak1varsa avclhk yapmasrnr" 6nerdi.

:l'A ZiLET BiR ABDULLAH ONAY · OMiT KIVANC YAPIMIDIR. HABER KAYNAGI PASIN VE TRf'DiR.


s

Re<;elci,

N

tur~ucu

ve

fahi~e

(Ne Melih Ce1·det Anday'm ~ii1i ne de St;:en Ak.su'nun

~rk1s1

ile a/akal1d1r)

SALiHA MERiH AKIN

Baby Boom (Super Anne) Yon.: Charles Shyer Oyuncular: Diane Keaton, Sam Shepard.

re:J=

r:a

Crossing Delancy (A$k Ote Yakada) Yon.: joan Micklin Silver Oyuncular: Amy Irving, Peter Riergert. Pretty Woman (Ozel Bir Kadm) Yon: Gary Marshal Oyuncular: julia Roberts, Richard Gere. ••

O nce ya$am hakk1 erkeklere mahsustu ... Ozel (erkek) te$ebbils rniite$ebbis (erkek) ruh ile birle$tiginde "gorunmez el"in hakim oldugu piyasada her $ey yolunda olacaktt, sava$lar, katliamlar, soykmmlar erkek ~tkanna aykm oldugu i~in serrnaye egemenligin de sozkonusu olmayacak kadar kars1z ve yararstzdt.

E.

M

A

Gorunmez el gorunur ellere donit~i'trken ya da sermaye temerkilzu yaygmla$trken erkegin tac;lanmast ic;in sava$1ara gereksinimi a<;1ku. Zaferlerini ve ruhunu paraya c;evirdi, kasalara kapadt. Arka arkaya Mefisto filmleri de c;evirdi, ama karanhk, karanhku. Tekelci kapitalizm a~amasmda c;ah~an, biriktiren, faydasuu c;ogalnp zevkini aruran erkek $imdilerde yapayalmz kaldtgmm farkma vannakla kalmadt; sonu gelmeyen tahakkum bilincinin nesnesi doga ve kadtm aruk yanma c;ekmeye c;ah$tyor. liberalizmin yenisi bu kez ruh ile kadm arasmda yakt$tklthk bagmt yeniden kurup, y~am hakkt c;ah$an kadmmd1r da diyerek zevki.i sefa ic;indeki insant genelle$tiriyor. Bir kez daha tekrarlamak pahasma, kapitalizm kaybettigi ruhunu anyor. Ruhun ekonomisi haztr: "(~)imdi­ lerde bilinen ve genellikle 'korporatizm' denilerek bir kenara itilen, huki.imetin iyiliksever kollan alunda sermayeyle orgiitlft emegin bilinc,:li ortakltgtna dayah" bir ekonom ide kuc;uk mute$ebbisin o 19. yitzyJldaki gorkemi ve yaraoc1hgt bir yakalamverirse, yeniden dayam$an ve ortak yarar ile baglamm~ insan toplulugu dti$ii kurulabilirdi. DO$ler filmlerle anlaulamaz nu? Orjinal adt Baby Boom olan film (Turkc;e'ye Super Anne olarak c;evrilmi$. "Aile lokantalan" olan ulkelerde bebekler bile annelerinden kurtulamazlar) bir kadmm rasyonel ktskac;:larla bezenmi$ modem dtinyada nastl kadmhgtndan stynlmak zorunda kalmt$hgmm ve kurtulu~(!)unun hikayesi. Diana, New York'taki o koca gokdelenlerden birinde "ko~e ofisi" olan bir kadm avukat. Kendisi gibi "i$iyle evli" bir erkekle birlikte ya~t­ yor. Umutlan, istekleri, hayal kmkhklan ve sevinc;:leri hep i$iyle smtrh. Sonra minik Luise giriyor hayanna ve hersey alt:Ust oluyor. <;unkU i$ hayao, o tempo, rekabet, titm dikkatini ve enetjisihi istiyor. Pat-

69


ronu. bir tercih yapmahsm diyor. "Kaplan kadm" olmayi surdurebilirsin, ama o zaman vazge~mek zorunda olduklanm du~un. Bir yuva, c;ocuklar... Benim c;ocuklanm ve bir evim, a rna bir de kanm var. Pek.i sen? Diana "kadmhgmdan'' vazge~meli ya da hlrslanndan. Luise'i ahp bir koy evine yerl~iyor. Gen;:ek ~k orada yumu~ak balu~h. sen opii~hi bir veteriner suretinde c;tluyor ka~tsma. (Ah o ne 6pl1~. hele don dakikahk sevi~melere ah~km bir kadm ic;in.) Kaplan kadm bebegi ve elma bahc;esiyle ne yapar? Tabii ki elmah bebek mamas1 ve rec;eller. "Koy Bebegi" o kadar turuyor k.i, aynlmak zorunda kald1gt ~irkete muzafferane bir ~ekilde don me imkamm buluyor Diana. Ama hayu. 0, ger~ek a~kl. yuva)'l ve c;ocuklan se~iyor. Sec;tigi yalmzca bunlar degil: Arnk kadma ait olanlar yalmzca ev ve y<icuklar degil; o bu sevimi yaparken aym zamanda, gokdelenin orta kaunda bogulma yerine ktrda, ki.ic;uk imalathanesinde i.iretmeyi, kuc;uk kasabasma faydah olmay1 da se~mi~ oluyor. 19)0'lerdek.i kadm degil aruk o. Hollywood'un yenik i~ kadtm, yerini 19. ylizYJlm du~fme b1raktyor: Kendi faydasmt azamiye vtkanrken toplumsal yaran da saglayan ozne. Bir farkla, bu du~un sahibi bu defa kadm. Yine New York'taytz. Bu kez edebiyat gecelerinin duzenlendigi bir k.itabevinde. Izzy bu kitabevinin y6neticisi. Ho~. huzur veren, sessiz ve c;ah~kan bir kadm. Yalmz ya~1yor ve bunu tercih ettigini soyluyor ama ... Ka~1 yakadaki tur~ucu vtlup gelince ve onunla rum o sanatc;tlar, entelektueller kalabahgmt kar~J足 l~onp bir tercih (yine tercih) yapma dururnunda kalmca, aslmda o yalntzhgm lzzy'yi mutlu eunedigini anhyoruz. Zaten arkada~mm bebegine bak1~1m gordugumuzde de hissetmemi~ miydik bunu? lzzy detercihini yap1yor: Tu~ucu , yuva ve c;ocuk)ar. ~lun Ote Yakas1'na, mahallesine, cemaatine, kendine ait bir

kimlik bulabilecegi ve bir kadm olarak modemin saldmsmdan korunabilecegi yere d6nuyor. Yeni muhafazakarhk da esk.isi gibi bunun U.zerine kurulu degil mi? Gelelim dunyanm en esk.i meslegine: Sermayeler bir gece kentin karanhk mahallesinde ka~1~1rlar. Biri egitimsiz, parastz, a rna uzun ve gaze! bacaklan olan gene; bir kadm, digeri egitimli, zengin, kac;amak piyano c;alan, yalu~1kh bir banker prenstir. Bu c;agda~ kulkedisi masah banker bursuna ka~thk ya~m enerjisinin ve bilgisinin farkmda olma)'l ~;unan Sindrella'mn bu toplumun bir liyesi olmaya dogru ylirumesiyle sona eriyor. Fahi~elerin bile (0 bu topluma kaolabilmeleri ic;in bir yo! vardtr: E~i tim. iktidarda olanlann egitim aracthg1 ile uyumsuz olam kendi ic;ine almalan her zaman en az sorgulanan ve en c;ok me~足 ruiyeti olan bir yontem degil midir? Egemen erkek iktidanmn kadma yakogt l$tk esk.i masallarla ilgili. Egitim aracthgtyla nimetten yararlanma. Nimetten yararlanmaya kar~thk ya$amm aydmhk yam. Kim bu aydmhk yam bilinene terkeder? '80'li )'lllarda Anglo-Amerikan dunyasma hakim olan yeni rnuhafaz1ikar ideolojinin kadmlara y6nelik bakl~mm dillenditildigi bu uc; film gorunurdeki masahms1 sevimliliklerine ka~m. buglln bize c;ok tamdtk gelen ifadelerin sanki gorse! anlaumlan. Aile ic;indek.i uyumun toplumsal uyumun temel t~l oldugu ve kadmlann haklanm en iyi muste~arhkla足 nn, Kadmm Starusu ve Sorunlan Ba~kanhklanmn koruyabilecegi inancmm hie; degilse "devlet kao"nda hararetle desteklendigi, ~ekilde bir milli aile goruluyor afi~lerinii.1 ortaltgt kapladtgt bir zamanda ya~tyoruz. Bau'nm bile artlk cemaatin ve ailenin 6nemini kavradtgt, zaten feminizmin de oldugu soylenmiyor mu? i~te bu uc; film de, kadmlan rehabilite etmeye y6nelik ii~ yeni masal. Zevkten uc;abilirsiniz, ama rnasal oldugunu unutmazsamz. Hem de erkek masallan.

70 Birikirn 23/ Mart 1991


-

--.

BAKAN YOLLA SEQiM ERTELE

. . .

-

"-

-·-

-· .. -··--

'

· B .I ZI

fzLEMEY£ DEVAM ED1N

KUPONU

.I

A

L

E

G

A

Z

E

T

E

i

S

BiNi SiR PARA

Eski Cu m h urba$kanl Evren'in arkada$1 Jivkov ac;1klad 1: ,...

I

I

I•

I

I

' '

Bulgarlstan' tn eski

.-..: .<' .:·· :•. _ · ."1-:::": ,.····s···.·.-.· .·(. '-2:.·'., r·;~: -~~· ·:·.... ·,·m . ·.·. •' ·,-. ,-• .

Cumh urba~kant

• •• ,• ? ~--~·~·-•·•-' '~/~r 0-~J Ill . habet CISI. J

,_. ·-_

~:~-

·:

·,,.,: .c ,.

Todor Jivkov, ''Devlet

·):-<::_·-~.· ...."

: .. . _,

; ' ' ."·:· ,. ' _:"' ),fl, ·.

' ,_-.· : '

i

.·. :·

j

-,c-_';

~--

--

'

'

-.

ba~kan lan ndan

hesap da istenmez" dedi. Bizim eski Cumhurba~ka­ mmlz Kenan Evren'in yakm ar1<ada~1 , Bulgaristan'm eski cumhurba~kam Todor Jivkov, mahkemede yargllamrken, " Butiin dOnyada cumhurba~kanlan ailelerine bu tOr olanaklar saglar1ar" ~eklinde konu~u . Jivkov ~unlan s6yledi: " lster sosyalist ister kapitalist butOn Olkelerde hep dedigim gibidir. 0 Olkelerde cumhurba~lanndan hesap da istenmez."

Ba~kan NJ~1

Talat Yllmaz ''Eli kalbinde olanlara hitap ediyorum, eli cebinde olanlara degil" dedi, milletvekili Bulent Akarcall ''Devletin te~ik dairesinde memur olarak ~aii~Jr­ ken herhalde eli kalbinde oldugu igin bugunlere geldi" diye cevap verdi.

"'.. .

/-

Cumhurba~kam

Turgut · · Ozal, il kongresiyle ilgilenen bakanlara " Gidi· ~t1 begenmedim. Bu 1~in albnda kalacaksmtz. Bir ~ey yapm, iptal eHIrin bari" dedi.

••

TurgutOzal: Yan~demi~, ya~Iyorum

..

Qumhurba~kanl

Turgut OzaJ, ".tUatOrk Turk, ogun, ~all~. guven' demi~... Bu benim icin bir yan~1 r"

I

~eklinde konu~u.

....., Cengiz 9andar bu donemde Ulkemizle onur duymamtzm nit;in gerektigini yazd1

IC SAVFALARDA .

ogu~u yaKzn Talat Y1lmaz'm kamp1ndan bir delege: "Benim oyum belli, ama y11lard1r yaptlramad!Qimlz i$1erimiz vard1, o i~leri de ~6zmeye 9aii$IYOruz, bu f1rsat bir daha bulunmaz.''

.

GENI~ -~

- -

IC

HABER SJlVFALAROA ·

J'AZi:LJJT BIR ABDULLAH ONAY - OMIT KIVAN~ YAPIMIOIR. HABER KAYNAGI l:lASIN VE TRT'DIR.

.....


R

E

s

M

L

G

A

Y

R

R

E

S M

.

T A R '

......-. ·-

~

.

H : ........... ~·~

... ·"''".. ................ ... ...• ....... .. •'

"Efendi kendisine o kadar vok btiyiik gorur ki..."

Bat;k&nt; kurtarmr9t1m 1 ••

72

Anbumu'nu, Anafan:alar'l yapmt~ bir komutandim -Samyorum ki, sonradan dost-du~man herkesin go ri:t~leri de benim zanmmt perkitti- memlekete bir hizmette bulunmu~ntm , o hareketle bilhassa ba~kenti (istanbul) kun:armt~om. 'insanhk hali, bu kft~uk hizmeti yaprm~ olmamdan memnun olabilecegini umdugum Osmanh Devlet adamlanm ziyaret ediyordum. Aynca bu ziyaretleti, daha oncmli bir gorev duygusu ile yap•yord um . ilim, fen, sanat vc olaylar bak1mmdan memleketim ic;:in ve milletimin s6zu edilmek gereken olum-kalun hali ic;:in du~uncelerim vardl; ba~ta bulunanlara onlan soylemek istiyordum. Saym dl~i~­ leti bakamm da gormek ve kendisiyle konu~mak faydah olur inancma sapom. Bakanhgm bir m(tste~ar muavini vardt, Sofya Sefareti'nden tamrchm: Halil Bey. Once, bu giizel kalpli adam1 makammda buldum. i'<aZH beyefendiye ket:dilcrini ziyaret ic;:in geldigimi s6ylemesini rica ettim. Bekleme buyrugu geldi. bekledim. Bilmem ne kadar surdu, ama bekleme haylice uzadJ, bu s1rada muhterem naz1r bey, c;ok enteresan ziya-

rctc;iietini kabul eunekteydi. Farkma vardun ki, ben geldikten ve geldi&imi haber verdikten sonra gelenlcr bile naz1r bey tarafmdan kabul edilmektedir. Camm S1kllmadt de~il. mi.iste~ar muavinine, "Beyefendi hazrerleri galiba beni unuttular" dedim. Muavin, bcnim beklemekte oldugumu ba~tan hatnlam: "Bek lesin" bu yurmu~. Tam h ir serinkanhhkla muavin beyin yanmda oturdum ve kendisine dedim ki: "Sizin nazmmz. boyle manas1z ziyaretleri kabul etmelde mi zamannu gec;:irir? .. " Terbiycli ve nazik muavin sozume ka~thk vermedcn gec;:i~tirdi. Sir ara naz1r beydendlnin burosunu salona baglayan kap• ac;:!ldt ve bir odao, "Buyurun efendim" dedi. Muavin beylt:: ciddi bir konu uzerinde konu~uyor­ dum: "Nedir o?.. " dedim. Odae1: "Naztr beyefendi hazretleri ~izi kabul buyuracaklar" kar~• h&"m verdi. "Beklesinler!'' dedim. Ataturk'un Amlan, Bilgi Yaywevi,

(Ankara: 1982), s. l?-18. Birikim 23 I Mar 1 1 9 91


-------

Bir • ' ave• hlkAyesl'' Enver Pa~a, M.Kemal'in ikametgahma bir otomobil gondermi$ ve kendisini Kuruc;e~me'deki yaltsma davet etmi~. M.Kemal Pa~a'dan i~inigime gore, orada muhim bir hadise olmu~. Mustafa Kemal Pa~a yahya gidince bir salona ginni$. Biraz sonra hi~ tammadtgt bir zat ic;eriye girerek belindeki tabancasm1 <;tkanp teslim etmesini istemis. M.Kemal Pa~a. bu z.aun vaziyetinden ve ifadclerinden ~ilphelenmi$ ve siddetli bir mukabelede bulunmu~, "Sana bu emri veren kimdir?'' diye sormu$ ve "Bana basyaver Kaznn Bey'i (Kaztm Orbay) c;agtnn" demi:;;. M.Kemal Pasa'mn $iddet1i mukabelesi i.izerine ic;eri giren zat dtsan c;:tkmt~. M.Kemal de salonun kaptsma giderek orada mutaeyakklz bir halde basyaver Kawn Bey'i beklerken , ba~ka bir kaptdan Enver Pa?a mutebessim bir ~ehre ile ic;eriye ginni~. 5-10 dakika kadar M.Kemal Pasa ile gorCt~mCt~­ ler. Ve orada gec;en hadiseden birbirlerine hi<; bahsetmemisler. M.Kemal Pa~a'mn kanaatine-gore kendisine bir suikast haztrlanmt~, fakat gaftl avlayamadtklanndan buna muvaffak o lamamt~lar. Bu hikayeyi Ataturk birc;ok defalar miinasebet du~tCtkc;:e sofrada birc;ok arkada~lara anlatmt~lardtr. Salih Bozok, Hep Ataliirk'im Yamnda, <;a~da$

Yay., (Istanbul: 1985), s.l89

----

sus iltifat ve miibalaga dolu vastflar buluyor, keskin, ozlii metihler Slrahyordu. Stra seymenlere geldi: onlara dondu ve onlan bi.ze tantttJ :

- Bunlar da, dedi. Dunyamn en kahraman milletinin en yigit insanlan. Bir an durdu, o herkesin birden ta ruhunun ic;ine baklyor gorunen gozleriyle hepimizi birden sazdu ve biraz klstlan bir sesle ~oyle devam etti: - Bana gelince; eger bundan daha iyi tarihimizi bilmesem, bundan daha iyi dertlerinizi dile getirmesem , bundan daha iyi asker, bundan daha iyi hatip... Ve sizden daha c;ok yigit olmasam bu milletin bast olamazdtm... Hepimiz onunla dolu oldugumuzu, hepimiz ondan bir parc;a oldugumuzu gune~e kavusmus zerreler oldugumuzu hissediyor ve Ctrpererek s usuyorduk. .. Bir an basmt onune egdi, bir an yi:tziinde koyu bir pembelik dolastt; ilah gurutu, yerini insan tevazuuna terkediyordu. Guliimseyerek seymenin birine hitap etti: Btrak ~unu bunu ... Ne Mustafa Kemal, ne reisicumhur... ikimiz de Turk; ikimiz de efe. Sen beni bilmiyorsun ben seni ... Dagda kar~tlasuk: benden korkar mts:n, korkmaz mtsm? Seymen cevap verdi: - Sayende du~mandan korkmadtk ki senden korkahm ... Hepimiz cevab1begenmi~tik: cevap AtatCtrk'un ho~una gitmemi~ti.

' • ilah gururu ' ' Ankara'ya ayak bast~tmn ytldonumiinu kutlamaya, Halkevinde ilk defa karar venni~tik. Resit Galip nuruklanmn en guz.elini soylemi~. ben de "Ergenekon" ismindeki manzum bir perdelik piyesi bir arkadastmla oynamtsum. Birinci efsane Ergenekon'la ikinci hakiki Ankara Ergenekon'u birbirine vasleden bu piyeste daglar demircinin c;ekici ile parc;:alanJOca Turan illeri yerine Ankara gorunuyor ve kaybolan Bozkun'un yerine Ata'mn silfteti ufukta gtin ~ gibi parhyordu. (...) Ankara dekorunun onunde seymenler turkulerine ve rakislanna ba~hyorlard1. Ankarahlann gonulden kopan kadi~i nashgt ile gQndllzden beri heyecan ic;inde olan Atatiirk, bu geceki tezahurden de mutehassis olmu~ bizi sofrasma davet etmek lutfunda bulunmu~tu. (...) Biraz sonra kaptdan "Efeler geldiler" haberi verildi. "Ne efeleri" diye bir an irkildi, tabiri begenmedigini belli etti ve sonra onlan yakmma konmus iki sandalyeye oturmaya davet etti. "Simdi, dedi, size soframdakileri tamtaytm", karst ba~tan isaret ederek takdime ba~ladt : - Bu buyiik bir alimdir, tarih yazar ve okutur. - Bu biiyilk yazardu, olam ve olacagt dile getirir Dikkat ediyorduk; sofrasmdakilelin hepsi ic;in mah-

- Dusmandan tabii korkmayacai<Sln. Du~man bir ba$ka Turk degil ki, korkasm. Gel bakahm, tam efe misin? Bastm dizine dogru c;ekti; "Gel bana desteklik et bakaltml" dedi. Ve onun boynuna namlusunu dayadt~ tabancadan duvann bir yerine ni~an a! maya ba~lad 1. Kur~un boynunu, tuylerini yalayarak gec;en seymende hic;bir ktmtldama yoktu; bizler korkudan baytldt samyorduk; kur~unlar bitmisti; seymen clogruldu, yiizunde ne bir pembelik, ne bir sanhk vardt; hie; titremeyen, belki biraz gQrleyen ve giHen bir sesle: - Kursunlar bitti mi pasam? diye sordu. Bu yiizdeki huzur ve hayranhgt bir anltk baki$la sezen AtatCtrk. seymenin "Ata kur~unu insana zarar vermez'' imaniyle oyle dimdik ve sakin kalabildigini anlamtsn: birden tabancayt yere attt; htc;kmktan omuz.lan sarstltyordu: - Hata, buyiik hata... AstlsiZ, yalan! diye haykmyordu: biz sa~km susuyorduk, o tavz.ih etti: - Demin soylediklerim yalandt, yanhsu. Ben her ~ey degilim, ben hic;im. Ben hie; olurdum, eger bu millet bana boyle inanmasaydt. .. Beh.;:et Kemal <;agtar, nakleden, Kemal Anbumu, Ataturk'ten Hattralar, s.llS-117.

73


• • Kendlslnl qok buyuk

g6riir'' Atatiirk: - Nuri Conker her $ey olabilir, ama kumandan olamaz! diye latife ederdi. Bir gece de aynt ifadeyi tekrarlayarak "Nuri Conker kumanclan olamaz" demi$lerdi. Nuri Bey hiddetle ayaga kalktt. Bir elini masaya, diger elini gogsiine koyarak bir kumandan edastyla: - A.rkad~lar, dedi. Nafile yoruluyotuz. Bu zau memnun etmek_mtimkiin degildir. Bu efendi kendisini o kadar ~ok biiyiik gorur ve oyle sayar ki, her hareket, her muvaffak ba$an onun nazannda ehemmiyetini kaybeder. Asaf ilbay'dan naklcdcn, Kema! Anburnu, Atanirk'len Amlar, s.l23.

• •Tablat k uvvetlerl' •ne ayak uydur amadlm 1936 Ocak aymm ilk gCmlerindeydi. ( . .) Ka rpi~ lo-

74

kanrasma gitmi~r.ik. (... ) Birdenbire ortahk kan$tl. "Atati\rk dostlanyla beraber geliyor" sozu agtzdan agtza dolasu. Bizc yakm bir masa)'l kendisi ic;:in hazuladtlar. ilk dii~tmcem savu~mak olmu$tU. Eski rnuhalefet gaz.eteciligi ytllanndan ve istiklal Mahkernesi macerasmdan sonra Ataturk'ten ve etrafmdakilerden ne muamele gorecegimi kestiremiyordum. (. ..) Aradan pek az z.arnan gec;:misti ki, Ataturk'un masasmda bulunanlardan Kthc;: Ali Bey bizim masaya yaklasn ve e$imi dansa davet etti. Az sonra Atarurk'un yaveri yamma geldi. Atan1rk'un masasmda bulunan hammlardan birini dansa ciavet ermemin munasip olacagmt kulagm1a fts!ldadt. Bunlar c;:ok iyi alametlerdi. Bana Mutareke ve istiklal Harbi ytllannda <;:ok yakmhk gostermi$ olan Atatiirk'e sayg!lamm belli etrnenin zamam gelmis olduguna karar verdim. Ataturk'un dansta bulundugu bir Strada masasma yakla ~tlm. K1 h~ Ali Bey'e dedim ki: "Uz.un ytllardan beri biiyuk lidere saygt vc sevgimi belli etmek ftrsanndan mahrum kald1m. Bunu yapmama izin verirler mP" AtatU.rk masaya d5nunce ikisi arastnda ktsa bir konu$ma oldu. Sonra Ataturk'un sag ve sol una iki iskemle konuldu. Yaver, esimle beni masada ycr almaya c;:agtrdt. Ataturk'un geldigi duyulunca, lokanta dolmu$tu. ( ... ) Ataturk her ~eyden once. ne ic;:ecegimizi sordu. Diger ·bir masada votka ic;:tigimiz ic;:in buna devam etmek istedigimizi soyledik. Bunun i.izerine: "Unutmaym" dedi. "Votka su kan~mmadan ic;:ilir."

Araturk sonra h;ma dondu: "Astl mcsleginizden uzak diistuniiz. Bu halinizden memnun musunuz?" Ben daha agztml ac;:madan e~im Rezzan cevap verdi. "Ben memnun degilim. Bir gazeteciyle ev1endim, bir mCtddet sonra is adarm oldu. Ben buna hie;: razt degilim." Bu sozler Ataturk'un pek ho?una gitti, guider. Tekrar bana sordu: "Yeniden gazetecilige donmeyi istiyor m usunuz ?" "Elbette, dedim. (:ok sevdigim meslegimin dt$mda gec;:en pilar bana agtr kurek mahkumlugu cezas1 gibi geliyor." "Oyleyse soyleyeceklerime iyi dikkat ediniz. Size soracagtm suale dogru cevap verirseniz, yeniden gazetecilik edebilirsiniz: Uzun pilar evvel, benim Selanik Askeri Ru~tiyesi'nde <;ok sevdigim bir yaz1 hocam vard1. Bu hoca bende herhalde b<tzl meziyetlcr gormCt$, biitun derslerden tarn numara ald1g1m dikkatini c;:ekmi~ti. Stmfm birincisi olmam1 saglamak ic;:in, yaz1mm adeta okunmaz. gibi olmasma ragmen, bana yaz1 dersinden tam numara verdi. Aradan ytllar ge~­ ti. Bu zaman zarlinda ben memleketime ve bans davasma baz1 hizmetlerde bulundugumu samyordum. Hocamm oglu siyaset meydanlannda kar$1fna c;:tktL Buti.in hizinetlerime karsdtk bana s1f1r nu rnara vermeye kalkJstt. Buna diyeceginiz nedir?" ( ... ) "Memleket vc dunya ban~ma olan yaman hizmetlcrinize tam degerini vermek bakunmdan hi\ kimsedcn gcri samlmay1 kabul edemern. Bu hizmetler, en a~m ttmitlerimi a~acak nitclik ta$tyor. Yapnklanmza o kadar deger veriyord um ki, sizinle ilgisi olan her $eyin a}'m 6lGiiye uymasm1 ic;:im istedi. Blitiin tenkid ve ikaz.lanm bu emelden ileri geliyor. Araya baz1 hatah g6Iii$leri m kan$ml$ olabilir, pratik icaplan ve imkanlan olc;:mekte vakit vakit yamltnl$ olabilirim, fakat size kar$1 sevgim daima hudutsuzdu ve tenkiclleJi min iyi niyeti ise puriizsi.izdu. Ben hic;:bir siyasi emeli ve ihtirast olmayan bir gazeteciyim. Hi<;: kimsenin tesiri altmda yazt yazmadtm ve biltun tenkidlerimde yahuz memleketimin iyiligini di.isiindi.im." (... ) "Soyledikleriniz. sualime iyi bir kar$thkttr. iyi niyetinizi biliyorurn, bilmesem sizinle hie;: konu$mazdtm. Simdi bana soylediklerinizi halka ilan euneye haz1r ITIISlnlZ?" "Haztnm." "0 halde size diktc cdecegim bir ac;:tklama $Cklinin notunu ahmz." ( ... ) Atatiirk'un dikte euigi ve benim yeni harflerle zapreuigirn ac;:tklama ~uydu: "On ydd1r meslegi mden uz.ak dii~tttm. Bu zaman bir milletin hayatl ir;:in ktsa bir devirdir, fakat fertlerin hayaunda c;:ok yer tutar. On ytl once, Tabiar kuvvetlerin'nin gidi$ine ayak uydunnakta zorluklar ge~ irdim. Bu benim kabahatim Birikim 23 I Ms r t 1 99 1


degildi, 'Tabiat kuvvetlerinin' de kabahati degildi. Kusuru onahga hakim olan hal ve ~artlarda aramak icap eder. Tecn1be sahalannda on )'11 miiddet ders gordukten sonra, bir Turk sairinin : 'Bu memleketi haraphktan kunaracak bir adam yok mu ?' diye sordugu suale: 'Evet var!' diye cevap veren adamla yeniden i$birligine giri$meye kendimi istidath ve haz1r goruyorum." Ataturk dedi ki: "Yazdtklanmzt yftksek sesle okuyunuz, herkes duysun ... " Okumaya ~ahsum . Beceremedim. Heyecamm derindi. Zoraki surette i~ine girdigim i$ hayatrndan kunuluyordum, <;ocuklugumdan beri sevdigim, bagh bulundugum meslegin kap1lan bana a<;1hyordu! Ataturk ne kadar heyecanh oldugumun farkma varch. $u s6zleri soyledi: "Siz c;ok heyecan i~ind es iniz . Okuyamayacaksm1z. B1rakln da bunu C$iniz okusun." E$ill1 Rezzan bir iskemleye c;tkn. Ac;tklamayt yuksek sesle okudu. Lokantada bulunanlann hepsi bunu hararetle alkt~ladliar.

'

Ahmel Emi n Yalman, Yalan Tarihte Gordiiklerim vc Ge~irdiklcrim, Rey Yaymlan, (istanbul: 1970), c.3, s.2 15-2l9.

Yak•••ks•z hareket Bursa'da vali idim; 1935 yazmda Ataturk orayt ?ereflendirmi$ti. Meclis kapah oldugu ic;in mebuslannuzdan birkac;:t da Bursa'da bulunuyordu. llk ak$am onlan, beni ve daha baz1 kimseleri lutfedip yemege davet buyurdular. Yemege ba$lamadan once oteden beriden konu$uluyordu. Bir arahk Atatftrk mebuslardan birine dondu (Muhiddin Baha Pars): "Sizin benimle SJmf arkad~1 olan bir kardf$iniz vardJ, ne oldu?" diye sordu. Mebus arkadas: izmir'de ogretmendir; fakat tatil dolayJstyla ~imdi burada bulunuyor, emrederseniz ~agnaytm", cevabtm verdi. AtatCirk c;:a~nnasmt istedi. Birka<; dakika sonra, tekrar aym zatm ba~ka karde~l eri olup olmadlgtm da sordu. Mebustan bir de biiyuk kardesi oldugunu, onun da Bursa'da ogretmen bulundugunu cgrenince onun da <;agmlmasmt muvafakat etti ve mebus her iki karde$ini davet etti. Bir saat kadar sonra davetliler geldiler. .. Ataturk'un sm1f arkada$1 olan zat salon kaptsmdan girer ginnez yuksek sesle ve gayet laubali bir tav1rla, "Ho~geldin KemaL" dedi. Bu her baktmdan yakt~1ks1z hareket, meclise bir ag1rhk c;:okmesine sebep oldu. Buyuk Adam'a gelince, o hie; bozmad1; "buyurun, oturun" diyerek her ikisine yer gosterdi. Sofraya otunnu$, ic;:meye ba~lamt$t1k, belki de ic;:kinin tesiri ile smtf ar-

kada~1

(Hakl<1 Baha Pars) "Bu ak~amki daveti muhterem talebemden bilirim, beni ba$ka kirose haurlayamaz" yolunda bir sitemde bulundu; talebem derken sofrada bulunan Afet Hamm1 (Afet inan) kastediyordu. Bu sozlcr de, davetin nastl oldugunu bilen bizler uzerinde c;ok fena tesir yapmt$tL Fakat Ataturk arkada$tnm yuzune baklyor, hafifc;e guliiyordu; hatta bir ara c;:ok agtrlasan havayt dagltmak da istedi. Arkada$ma ismiyle hitap ederek $6yle bir muhavere kaptst ac;:u: "Sen Selanik'te evlenmistin, c;ocuklann olmadt mt?" "Oldu efendim, bir kiZlmla, bir oglum var; her ikisi de benim gibi ogreunenlik yaptyorlar... Kemal ; bilir misin o zaman sana da ... Pa$amn kmm istedikti de vermedilerdi." "Yok camm... Ben evlenme i$ini bir defa dCI$flndi1m ve yapum. Bunlar lafnr." Arkada$mm bu birbirinden mun~sebetsiz sozlerine c;:ok ic;:erledigi, fakat misafirini h1rpalamamak ic;:in nefsiyle mucadele etmekte oldugu her halinden seziliyordu. Ama ona mutlaka bir ders vermek lazlmdt; laztmdt, ama bunu bir miktar daha ic;:meden yapamayacaku ; kadehe sanldt, arkada$1111 da beraber i<;meye davet etti. Birbiri ustiine birka<; kadeh ic;:tiler, tekrar arkada$ma hi tap eui: "Sen hangi dersi okutuyorsun?" "Felsefe... " "Ruh nedir? Bana anlaur mtsm?.." Felsefe hocas1 smtfta ders verir gibi bir taVlr aldt; "Tevrar bunu diyor, Kur'an bunu diyor, filan filozof bu fikirde ... Falan filozof da $ll fikirde" diye konusmaya b~ladt. Atatiirk dayanamad1, sozfmu kesti, yftksek sesle: "Ben senin kendi kanaatini sorduro ... Harbiye'de seninle beraber okuduk, fa kat felsefe diye birders gormedik. Ben senden sonra iki y1l daha okudum; fakat yine bOyle birders yoktu. insan okumad 1~ dersi okutmaya kalkarsa i~te boyle olur. vatan evlad1 da cahiller elinde peri~an olur, gider", dedi ve bana donerek, "Yann bunu hocahktan uzaklastmmz..." ernrini verdi. Mfmaka$a s1rast degildi. "Ba~ustune efendim" dedim. Bundan sonra hadiseden buyuk bir gonul azab1 duydugu yuzunun c;:izgilerinden belli olan 6teki kardesle konu~maya ba~lad1 (Mehmet Baha Pars): "Sen ne okutuyorsun?" "Muzik efendimiz ..." "Bir parc;:a ~al bakahm .. .'' Zavalh adam beraberinde getirdigi uda bir par<;a yalcll; begenmemi~ti , onun da i~ine son vcrilmesini emretti ve sofray1 da~Ltu ... Fazh Giile<;'tcn ~ktaran, Hasan R1za Soyak, Alatiirk'ten Hanralar, Yap1 Kredi Bank.'l.st A. ~. Yaymlan, (Istanbul: 1973), s. 13-15.

75


0

E

G

Kadznlan seviyoruz

76

Gec;:en y• hn 8 Mart'mdan bu yana yine "KadmJZ" diyoruz; ofkelenmek, isyan etmek ic;:in oylc c;:ok nedenimiz var ki ... Ama aruk ~ok da scvin ~ liyiz. (1inkL\ yuzytllardir baskt altma ahm~Jm •z• , buna inatla ka~t ~~kl~tmJZI aruk gizleyerniyorlar bizden. Aruk, ofkcmiz ~oklu­ gunda umudumuz var; tarihimizi biliyoruz ve yaptyoruz. Bize dayaulan hayatlan, rolleri, mekanlan, en c;ok da kendimizi degi~tirrne­ ye devam ediyom z. Ge~en yllm 8 Man'mdan bu yana yine dayak ycdik. Yinc sokaklara dokiilduk. Pro~estolanmm surdurdiik, kar~t ~·kttk. yamt verdik. Yamt aradtk. Yine sokakta, i~ ­ yerinde, aile i~ind e tacize ugradtk. Strf kadm oldugumuz i<:in a~tkc;a ya da rafine bir bi~imde , hana "bilimsellik" adma a~agilandik. Dava ac;ttk, imza toplachk, gozalttna almdtk. Bize dayaulmaya <;ah~tlan geleneksel aileyi istemedigimiz ic;:in bo~andtk, yazdar yazdtk, kitaplar yaymladtl<. Kendi kutiiphanemizi kurduk, kadm s•gmma evleri ac;nk. ac;IImastnJ sagladJk. Kadm sorunlann • bir universite btmyesinde bilimsel olarak ele

i

N

M

almaya ba~lad1k. "Dudi.ik ottiird ilk''. Hay1r demeyi c;oktan ogrenmi~­ tik, bu y•l da bir dolu ~eye hayu· dedik. Simdi, tiim kadmlann ortak ezilmi~ligini vc ·mucadelesini :;i:ngcleyen 8 Mart'ta yine birlikleyiz ve "Kadmlan Seviyoruz" diyoruz. MOn K0T0PHANE

Evet! Ge<;tigimiz yil da bo~ durrna)'lp, varo\dugumuz gerc;egiFJin alum c;izdik yine. 14 Nisan'da, Tlirkiye'dc ilk kez bir Kadm Escrleri l<iHuphanesi ve Bilgi Merkezi kuruldu. Alu kadm1n (Fiisun Akath, jalc Baysal, Ruhsar Erten, Ash Mardin, Sitin Tckeli. Fi.isun Yara~) c;abalan ve istanbul Belediyesi'nin de yardnmyla kurulan kutliphane, kadm konusu i le ilgili her ti.irlu arasurma malzcmesinin, yaymlann, istatistik verilerin, yasa metinlerinin, gazete kupi.irlerinin, kadmlan ilgilendiren tum sonmlarla ilgili kitap ve fotograf, mektup, am, giince, kadm demeklcrinin tuzttk ve yaymlan, seminer, panel, konferans mctinleri, kadm dergileti gibi belgelerin topluca bir yerde bulunmasm1 amac;hyor. Osman!t doneminden ba~layarak kadmlanmtzm yaymlanm biraraya geririp eski harf1i kadm yazJiann1

E

L

E

R

gum~•gm a

c;•kanyor, buguni'm yazlh belgelerini saklayarak da gelecek ku$aklar i~in haz1rhyor. Kiituphane mekamnda, konser, soyle$i, konferans, sergi gibi etkinlikler de duzen leniyor. i~te bizim diyebilecegimiz, kendimize tarihimizle, bugunumuzle, hatta gelecegimizle bulabilecegimiz bir mekan! Orada bize yalan soylenmeyecek ve yttzyJ!lardJr oldugu gibi bizden bir ~ey gizlenmeyecek. YENlK YASA MADDEI.ERi

Peki gec;tigimiz yd tarihe kan~ur­ d•klanmiZI haurltyor musunuz? Ba~nmzda Demokles'in K1hCJ gibi duran ve erkek elinin hamuruyla yogrulmus Turk Ceza Yasast maddelerinden sadece bitiydi 438. Onu bize, tecavuze ugrad1~ yeuniyorrnu$ gibi fahi~elikle suc;lanan ve bir anda toplum dt~ma irilen Nazire Tarhan'm 6yki.isC1 haurlatmJ~tJ . TecavC1ze ugrayan kadm fahi~e yse cezamn indirilmesini ongoren bu inamlmaz uygulamaya kars1 ~tk l $1mJzm sonuc;lanm gec;tigimiz yd aldtk. is tanbul'da 1989'da Mor igne sati~Jy!a baslayan Cinsel Tacizc Haytr kampanyamiZm devammda 438'e de sav~ ac;m1~ ~e ~oyle demi~tik:

"Bir grup erkek

yarg1~ ,

kadmla-

Birikim 23/Marl1991


..........................................................................................................................._............._.....................,

n iffetli-iffel<>iz diye aynma tabi tutarak, kadmlar Ctzerindeki basktvt • bir kez daha yasalla$tlrdJI.ar. Bu karann ahndtSI andan itibaren butiin kadmlar, tecaviize ugramalan halinde $iddete maruz kaldtklanm degil, iffetli olup olmadtklanm kamtlamak durumunda kaldtlar. Bu karar, tecavuzii te$vik ermektedir. lrza gec;:meyi sue; olmaktan <:tkanp suc;:luyu degil, $iddete maruz kalam cezalandtrma bic;:iminde bir anla)'l$1 IDC$TU kllml$Or. Ote yandan, fahi$elik de diger butun meslckler gibi bir meslektir. Bu devlet<:e de kabul edilmi$tir ve fahi$elerden vergi almmaktadtr." Ac;:ugm11z sava:?t kazandtk ve 438 gec;en kastmda tarihe kan$U. Tarihe kan$UrdtgJmtz bir ba$ka uygulama da, kadmm c;alt~masmt kocasmm iznine baglayan Medeni Yasa'nm 159. maddesinden gil<; ahyordu. 159'a Haytr! kampanyamtza toplumun hemen her kcsiminden yogttn destek aldtk ve 159 k1sa sitrede iptal edildi. Simdi SJrada, aym yasanm , kocay1 aile reisi ilan eden 152., soyadtmJzt erkeginkine uyduran 153., kocay1 bizim 'hayat temsilciligimize' atayan 154., kadma verdigi sorumluluklan her an geri alabilecegini bildiren 155., 156., 157. ve 158. maddeleri var. istemedigimiz ve haketmedigimiz ikincil konumu yasalla$tlran bu maddeler de birgun tarihe kan~acak elbette. MOR SIGINAK

Tllrkiye'de 1987 ytlmda kadmlar tarafmdan ba~lattlan Dayaga Kar~~ Kampanya'da, \ah:?malanm gec;tigimiz ytl (ok daha ba$anlt noktalara getirdi. Her dort kadmdan birinin kocasmdan ve ailedeki diger erkeklerden dayak yedigi ulkemizde, bu olgu, mahkeme kayltlanna "kadtntn strtmdan sopayt, kammdan stpayt eksik etrnemek gerekir" bic;:iminde ge(ecek kadar mqru. Dayaga kar$t kampanya ile buna da haytr diyeli c;:ok olmu~tu ve kampanya, ge(.tigimiz mayts

..

aymda Kadm Stgma~ Vakn projesini hayata gec;irdi. Canan Ann , Emine Ba$a, Zehra Buyl'tkdagh, Yaprak Zihnioglu, Firdevs Gumi.l~­ oglu, Filiz Kerestecioglu, Fatma Ozaydm, Gul Ozlen, Sakine Gule~Y, Gitlser Kaytr, Sahika Yllksel, Nurperi Sancak, $irin Tekeli ve Nural Yasin sayesinde... Merkezi 3 Kastm gunu ac;tlan Mor c;:au Kadm Stgma&l Vakft, $irndi $iddete maruz kalan kadmlara gonitllii dayam$ma aglanyla destek oluyor, hukuki ve psikolojik dant$manltk ve mesleki rchberlik hizmetlerini ucretsiz yetine getiriyor. Ktsa vadeli ilk hedef; yaygm kadm stgJnaklan... Amac;:; aile i~inde $iddete maruz kalan tum kadmlara stgmma ve korunma imkanlan sunar ve yeni hayat altematiflerini ortaya c;:tkannaya ~ah$Jrken, kadtmn dayagm me~ru goritlmesinin getirdigi suc;luluk. korku, eziklik gibi duygulardan kurtulmasma katklda bulunmak Mor c;:au, kadmlara bu katlulanm ve "dayagm kadmm su<:u olmadtgt gibi, kadeti de olmadtguu" anlatma miicadelesini.surditrecek, ama hic;:bir kumlu$a ba&lmh olmadtgt i<;in bagt$lan mzla! Tabii, Mor (:an stgmak projesi, sosyal demokrat belediyelerimize de epey "fikir" verdi ge~Ytigimiz ytl. istanbul Anakem Belediyesi'nin Mor (:at• Vakft'm kuran kadmlara vem1ekren bir anda vazgec;tigi destegini, ''Ben yapum oldu"ya d6nli$tl'trme t;:abast, pek dogal ki, yanm kaldt. Nurettin Sozen'in $i$li Belediye Ba~kant Fatma Girik ile birlikte aylar once tum bastna ve kamuoyuna tanttUgt s1~nak heniiz c;ah~maya ba$ladt, diye duyduk. Ba:?ka kentlerden bazt belediyelerin de erkek ba$lanna bu tiir projelere soyunmasmdan bir sonuc; c;:tkmadt. Ancak, Balurkoy Belediyesi'nin Kadm Haklan Dam$mam Ugur ilhan'm da bi.lyuk katktst ve yonetimiyle ac;tt&l s•gmak ful kapasiteyle c;:ah$I)'Or. Devletin TRT'sine biie "nice

stgmaklara" dedirten geli$meler, kadmlann ge<:tigimiz yil ~Yabalan ­ nm sonu<:lanm daha fazla alan dayaga kar$1 kampanyast sayesinde oldu. Yeni st~naklann ac;tlmast ve toplum bUtununde dayagt yiyenin slH;lanmast yerine, atamn lanetlenmesi de, bunun sayesinde olacak. DiGER MOR iLKLER

Kadmlann "Tiirkiye'de ilk"lerine, gec;en )'II eklenenlerden biri de istanbul Oniversitesi bu nyesinde kurulan Kadm Sorunlan Afa$ttrma ve Uygulama Merkezi. Profesorler Necla Arat, Turkan Saylan ve Aysel (:elikel'in aylarca sl'trdi.lrdugu c;:ah~malar 1990'm Ekim aymda resmile$ti ve universitede, disiplinlerarast Kadm Ara~nnnalan YOksek Lisans Ders Program1 ba$ladl. Merkez $imdi, bagtmstz bir kursu olabilmenin mucadelesini ' venyor. Evet, gec;:tigimiz y!l da bo$ durmadtk. Ama "Onlar" da bo~ durmaddar. Bize sonnadan, stattlmttzu korumaya, kalkmmada katktda bulunmam1z1 saglamaya, kadm kurulu$lanm yonlendinneye, bizi kafalannm ic;indeki -ne idiigu hem belirli hem belirsiz- aile hayanna hapseuneye, yani kutsal baba oto~ titesi alundaki kutsal ana imajmda yok etmeye, ~ah ~ma hayanndan uzak tutmaya kalkular. Bunian da o itnlu kanun hukmiindeki karamameletiyle dayamlar. Hem devlet eliyle tepeden in me, hem de erkeklerin, ilstelik Tiirk'liikten islam'dan sozeden erkeklerin yarauc1 dil$Ctnceletiyle bezenmi~ bir ozel-guc;!O-aile hayatJ! Buynm bakahm, biz bugitne kadar aileden c;ektigimiz yeter, derken , bir de gitc;li\su c;:tkn ba$tmtza. Biz ne yapuk? "gerc;:i bizc sormadtmz ama, yamtlmtz ha)'lr" dedik; sac;tmtzl ailemize si.ipCtrge etmek yerine, sitpiirgemize binip uc;matmz gerektigini di.l~undi.ik; "Boyle ailelcrde olmak istemiyoruz" diyerek bo$anma davalan ac;ttk.

77

'


\=unku g5rduk ki, bu adamlar bizim statumuzii korumaya karar verdigine gore, ailede ba~1 m1zda bir reis bulunmaya devam edecek; evimizin yerine, kUnaj olup olmayacagtmlZa, ~ocuklann gelecegtne yine reisimiz karar verecek. Biz yine onun izni olmadan ~elik tencere bile saun alamayacagtz. Bu adamlar stat11mi.lzu koruyacak, demek ki, bizler yine yocuk balam1, ~ma~1r, yemek, bula~tk, komursu ta~Jma derken oliip gidecegiz. Bu arada, TRTden c;ah~mamLZm nasll da aile hayanm bozdugunu anlatan filmier izleyip. ibret alacagtz. Kurtaj olmak istersek, Aile Ara~tuma Kurumu'nun mahallemizdd<i uzanos1, sozgelimi yakmdaki caminin imamt, bize yocuk dogurmanm ne kadar kutsal bir gorev oldugunu anlatacak. Topladiklan Aile ~urast'nda da soyledikleri gibi, beceremezsek, kutsal meslek anneligi onlar bize ogretecekler. Sonuc;ta, kocam1z, bir de kocamLZm babas1yla aym evde ya~ayacak, onlara hizmet edecek, kan kustugumuzda da "k t ztlCI~ ~erbeti ic;tim" diyerek, daha d.a y\1celecegiz. inanmast zor, ama bunlan istediler bizden. Biz de donCtp kadmlara sorduk: "Bizimle bo~amr mtstnlZ?" MOR 00D0KLER

78

Ozel hayatlanmtzt yonlendirmekten sorumlu Devlet Bakamm1z Cemil \=icek, tam da bu stralarda bir laf etti, hanrlarstmz. Kalku, kafasmdaki aile modelini savunma hezeyam ic;inde. "Fl6rt11n fahi~lik­ ten ne farla var?" dedi. Pesti yani! Bize gore, flortle fahi~elik arasmda c;ok fark vardt ama, bu lafm dudukten bir farkt yoktu. Buna kar~~. ancak duduk c;ahnabilirdi. Simdi, "Bizimle bo~mr mtstruz?" kampanyamtz sun1yor, kimi arkada~lanmLZ bo~amrken , c;ogunun davast reddedildi. Ama temyiz yolumuz ac,:1k ve kullanacag1z. Ozetle, dayak yemeye devam

edecegiz, yine ~gtlanacak, tacize ugntyacagLZ. Yine yaz1h-yaztstz yasalarla bizi ku~atma ~abasmt surdurecekler. Biz ise, her ko~ul­ da kar~1 y1kmay1.. Bunu amk onlar bile biliyor. • KADlN KULTUREVi VE MOR <;ATl'dan kadmlar

bu giicii "$iddeti.n m~ru kullarum monopolu"ne (Weber) sahip olmalanndan alm1yorlar m1? Bulundugumuz yerden ''$iddet"i hi~bir kritere tabi tutmadan kokten reddetmeden (~iddetli me$ru savunma da dahil. \=unku $iddete dayah me$ru savunmada savunmanm m~rulug-undan c;ok $iddetin m~­ ruluguna hizmer ediyor) sava~la­ ra gen;ek anlamda ka~t olamaytz!

Sav~(p)

SA VA~ VE UYGARliK

uygarhgtmzz

Birle~mi~

"Birileri wrih yaptltJnt hayal ederken, ha· yat ~ka bir tarih duyuyor"

Wolfgang Rttrfnnann

"Sav~ politikamn ba~ka ara~Iarla

surdurulmesidir" anlayt~t geni~ <;evrelerde sava~m anlamt ve tammmm odagtm olu$turmu~tur. BOyle bir anlay1~tan hareket edildiginde geriye sav~m arkasmdaki politikaf! belirlemek ve bu politikarun gereklerine gore de "sava$a hay1r" ya da ''sava~a evet" gibi bir "politik" taYir almak kahyor: Sava$la politika arasmdaki ili~kiden hareketle sava~ olgusunu analiz etmek oldukc;a tehlikeli ve yeni sava~la­ ra, katliam ve y1kunlara ye~ilt~tk yakmak olacagmdan dolayt da bi.iy\ik bir sorumsuzluktur. Analizlerinde, kendilerine kalkt~ noktas1 olarak sadece sava~-politi­ ka ili~kisini alan tum dl1$i.ince sistemleri her sava~tn pratigini olu~­ turan insan ve doga katliamma, ytlomma ve dramma bir anlam verme yetenegini kendilerinde bulamazlar. Zira bu anlayt$ ic;in sava~. insan eylemliliginin dt$tnda, degerler sisteminden, kf1ltiirden, uygarhktan annmt~ sadece bir arar;ur, politikanm bir arac1d!r. Hay1r! Bir arar; olmaktan c,:ok 6teye "yiik• sek derecede orgutlenmi$ kolektif bir ~iddettir" sava$. (H.Saner) Sava~ ~iddetin ikiz karde$idir. istedikleri an "subjeklif sava~lar" (M. Serre) ilan eden ulusal devletler de

Milletler'in II.Dlmya Sava$I'ndan sonra yapugt ilk toplanusmm tek bir konusu vardt: Dunyayt tehdit eden atom bombasL insanhgm kokten yok olu~unun mevcut dinamigini olu$turan atom bombasmm geli$mesinin tum insanhk ve doga ic;in buyuk bir felaket olacagt herkesin ortak kamSiydL Bu aym zamanda zorunlu bir yol aynm1 yapmamn da ilk i~­ retiydi: Ya atom bombasmm ac;ugr yoldan uygarbk devam edecek ya da insanhk kendi sonunu haztrlama c;abasmdan vazgec;ecek. Yine Birle$mi$ Milletler'in nukleer sava$tn sonuc;lan llzerine, gecikmi$ de olsa, 1967 ythnda haZlrlatngt ozel bir raporda insanlt~m kendini yeniden nukleer bir sava~a haz1rlamasmm ~ok az bir ihtimal oldugu ve militarist c;evrelerin de bu konuda iyimser olduklan belirtiliyordu. insanhgm gelecegine bu iyimser yakla~tm, 15 Ocak ak~amt "ittifak Gu~leri"nin en sofistik teknikle donanmt$ uc;aklarla Irak'a hava saldmsmt ba~lattt klannda kaybolmaya ba~­ lad!. Zira ilk atom bombasmm Hiro~ima ve Nagasaki'ye anlmasmm llzerinden tam 45 YJl 6 ay gec;mi$ olmasma ragmen Korfez sava$mda kullamlan }'Ikim teknolojisi 45 y1l oncesine gore c;ok hem de c;ok ilerdeydi. Ya$a5in telo1ik ilerleme!? Onlu ban$C,:I profesor Einstein sava$1 kazananlann sadece sava~­ ta olan <;tkarlanndan degil aym zamanda insamn nefret, du~manhk ve y1krnaya duydugu zevkten de Bi rikim 23/ Mart 1991


sfa. ediyordu. Oyle ya ~mak ic,:in

.

sadece sava$tan c,:~kan olmak yetmiyor Ytkma ve oldurmekren de zevk almak gerekmiyor mu? Bu zevk insarun ic,:inde potansiyel olaral< var olan agresivitenin kendini )llktm olarak dt~ vurmast degil midir? insanda pot.ansiyel dogal bir saldtrganhgm olup olmadtgt taru$masma ginneden insanhgm kendindeki bu potansiyel salduganhgt, kendi r,:evresine ve. dogaya mCtdahale ad1 alunda YJ.lam ~eklinde dt~a vurmay1 tercih ettiginin vurgulanmast gerekiyor. Bu "ytkma zevki" bilimin ve teknigin yardJmJyla bugunkCt uygarhgm temel ta~l oldu. Yah$i hayvanlardan korunmak ir,:in geli$tirilen kesici ve oldurCtcft el aletleriyle b~layan oldurme gelenegi ve zevki bugun bize her t(trli:l sofistik ni.ikleer, kim yasal, biyolojik, gaz vb. bombalann en ileri bir teknikle uretildigi ve kullamldtgl bir uygarhk yaratu. Korfez sava$tmn da bir kez daha g6sterdigi gibi "bu kadar k1sa bir si.ire ic;inde bu kadar insam oldurmek, bu kadar $ehri yerle bir etmek, bu kadar mah yok etrnek ve bu kadar insam oldurmek ic;in $0phesiz birr,:ok bilime ihtiyar,: duyuldu; ama butun bunlan yapabilmek ic,:in biro kadar da ahlaki degerler gerekri." (P.Yalery) Zira lrak Ctstlerindc gerc;ekle~tiri­ len, 6lum sac;;an teknik-$o,run yaranCJlan ne politikact Bush ne de General SchwarzkopPur; gerr,:ek yarauctlar laboratuarlarda bu teknigi yaratan bilim adamlan, on lara rcCcrans olu$turan sosyal ve dogal bilimlerdit Modem bilimler bu i$levleriyle bugi.in adem doga yasalanmn ycrini alm1~ dummda. (M.Serre) Bu sava~ uygarhg1 bi.itun universitelere egemen bugfmkll modern bilimlerin ve bu bilimin emelijensiyasmm bir ftru nudur. Ne islam uygarhgt ve Budizm ne de Eskirnolar vb. yaram bugunku modern bi limleri. Bat1 uygarhgtdJr modern bilimle1in yaratJCJSI ve dolayts•yla da bugunku modem sava$ uy-

garhgmm. Ban d1~1 uygarhklar Ban'dan alcfiklan teknikle aslmda sofistik bir sava~ uygarhgtm da birlikte ahyorlar. Saddam'1 da sava$a surukleyen Ban'dan ithal etti&i teknik olmaml$ m1dtr? Buracfa teknik ilerlemeye kar~1 olup olmad1g1mdan oteye vurgulamak istedigim bilimle uygarhk arasmda.var olan kat?Ihkh ili$kinin i<;:erigidir Engels, Almanya'da bilim tarihini gokten inmi$ gibi gostermek isteyenlere kar~1 t;tkarak bilimin ve teknigin tarihini her toplumun kendi uygarhgmm tarihinde aranmasi gerektiginin alum <;:iziyor: 'Teknik buyuk bir oranda bili.min dummuna ba~hdtr. Bilim ise <;:ok daha fazlastyla teknigin ihtiyacma ve dummuna bagltd1r. Eger bir toplumun teknik ihtiya<;:lan varsa universitelerin bilimi geli~tinne­ sinden daha fazla toplum bilimi ilerletir. Toric;:elli deneyi gibi tf1m hidrostatik deneyler 16. ve 17. yuzYJ.l italya'da dag seilerinin duzenlenmesi gibi ya$amsal bir ihtiyac,:tan dogmu$tur." Engels sava~ olgusunu incelerken teknigin ve bilimin bu sava$taki yerin.i, toplumlann kendisine tasarladtgt uygarhktan bag•ms1z olarak ele ahnamayacagmt gostennektedir. "Ne toplama kamplan, ne jenosidler, ne dunya sava$1an ne de atom bombalan barbarltga yeniden donil~un i~aretle 1idir. Bunlar egemenlik ve teknigin modem zaferlerinin 6nu ahnmaz sonuc;:land1r. insanhgm maddi ve entelektuel ya ranmlanmn gerr;ek anlamda ozgi.ir bir dunyamn yaraulmas1na hizmet cttiginin samldtgJ bir anda, insanm insan tarafindan en yararh bir $ekilde ko lele~ tirilmesi ve yok cdilmesi, uygarhgm mihenk ta$t yap1hyor." (H.Marcuse) Sava~ aruk arac;: olmaktan C,:Jkmt~ ya$adJgJmlz uygarltgm bir amac1 olmu$tur. Freud 1930'lu )'lllarda, uygarhgm geli~irninin hangi olc;:i.ide insandaki agresyon (sald1rganhk) ve oz-yikun (olOdestmcrion) gerginliklcrinin onune ger;ecegi soru-

suna $U yamu veriyor: "Bu a~ 1dan bugunku <;ag <;ok ozel bir $ekilde incelenmeye degcr. Gunumuziin insanlan dogaya egemenliklerini oylesine geli~tirdiler ki bu egemenligin sayesinde dogayla birlikte kendilerini de yok ermeyi kolayl3$Urdllar." insanhk kendisinin ve doganm felaketini haztrlayan bu )'lklm-uygarlJk temposunu terk edip ban$<;1 bir uygarh~ nas1l b3$latabilir? i<;imizdeki potansiyel saldtrganhgtn varhgmt kabul ederek ban$ ortam1 yaraulabilinir mi? Hamlet bu soruya $6yle bit yamt vetiyor: "ban~ belki de ir,:erisinde insanlar aras1 dogal saldtrganhk ve dii~manhklann kendilerini upkt sava~lann yapn~ gibi YJ.lumla degil bizzat esteriksel uretkenlikleriyle dl$a vurdugu bir onamd1r." Her bir birey, toplum ve uygarhk boyle bir tercih yapamaz tm? i<;:imizdeki saldtrganhgt ya estetik yaratmalara y6nelerek de$atj edecegiz ya da tercihimizi YJ.klmda yaptp her zaman sava$1ar yaratacagu.. Bugi.inku. bilim ve tekni&in yaratttgl egemen uygarhk bu ikincisi uzerinde ilerlemektedir. Sosyalistinden kapitahstine kadar aynmstz biitiin ideolojiler de bu ytklm uygarhgmdan besleniyor. Uygarhgl geriye dondunnek mumkiin olmad1gt i<;:in tercihimiz daha da netlC$mektedir: bu uygarhkla ilerlemeye ya itirazs1z evet diyecegiz ya da bu uygarhgt terk etmek zomndaytz! i$tC o zaman insannl bir teknoloji vc bilimi insanhgm hizmetine sunma ~ansmt yakalaml$ olacag1z, i$te o zaman H.amlet'in "elveda fantomlar! Dunyanm ne size ne de bana (egemen uygarhgm aydmt ve bilim adam! kastediliyor. Benim notum) ihtiyact var" utopisini gerr,:ekle$tirrni~ olacag1z. Yoksa Helen Caldicott'un dedigi gibi erkek degerleriyle kurulmu$ bu )'lklm uygarhgmdan dunyayt ve bi:ttiin insanhSJ kunarma i~i ~imdiden kadmlara m1 di.i~ ­ mektedir7 • BJLENT KAYA

----·---

79


Jlefi$im Yaymlan e P RESSES UNJ VERSITA IRES D£ FRANCE

CEP iiNiVERSiTESi

Lise Vogel

Kendini yeti~tirme k isteyen 'herkese ogrenmek istedigi her konuda

marksist teo ride

1n

ltP

Muhafazakarbk

Her

llll\1'~

P<UUPM

~

... cviyi emcgin in toplumsall ~un lmast ve ailenin "s6ndUrOlmesi" ve yerl~il< degerleri yt.km alc isteyen yeni dU~Uncelcri harekete geyiren. Marksivnin kadml unn kmtul u~u iyin vazgetrilmez bi r teori.... OzeUil<lc ''klldm sorunu" llzcrinde Marksist belgeler i sunu~u inarulma2. "Muhtc~em bi r kitap" 10.000 TL.

l • f • I II I IT C I' f

'•-

· ~-~--~,.,..,

E~siz

bir genel killtiir kitaphgma sahip olun

..... ,,.... c.,.,~·~:-;, • >.......

Anka ra Da~Jttm: Ad&4 lstanbul: Cumhurlyet K ltap Kulilbii Cemm ny-T iimda-Say-Ozgiir-BIIgl· Arkad~ Pencere Yaymlan : SalkJmsi)giit Sok. 2/4 Cngaloglu-lST. Tel: 513 27 17 fl.ttstm Y0)1nlon Klodlaror Cad. lleti~im Han No: 7 Ca~I09Iu 34400 istanb~l Tel: 5 16 ?2 60-{)1~2

I ter/Jim Yaymlan • P RESSES UNIVERSITAIRES DE F RA NCE -

-

- ·.

·-

· -

-

•••

- - - - - - -

·

--

tiNiVERSiTESi

CEP •. < 1

YAYJNLANMI$ KITAP PROGRAMI ' -

'

i

I

\ "

,.

.,

.. •

..

I

.. ' .. '

:

- - ~~J

~

T

-~

I

c

P.BUR:-:t:: Y

t\. flE!'\SADOI"

A;;k

Kadm Haklan

G .Br:rro~

j.F.DRt.; t::$1'\E

Sinem a T atihi

O rtak Pazar

H.MlCl !f.l.

T. Ti l\tL R

Fa;;izmler \! SQI\M EI.

(:ok Partili Hayata Ge<:i~

Gelir E~i tsizligi

B. RO SIER

I

l

+

insan Haklan

iktisadt Kriz Kuramlan

O.SI \ IOI"Nt::T

R P£R:'\OUD

~evre cilik

Burjuvazi

M Tt:IIIA:-\ :\

ll AR\ '0:'\

p !O RGF.O:'\

Kanser

.. Ozyon etim

<


. ~,

...._____________________


Birikim Yaytnlan K~kayasolya Cad •

34400 Istanbul

No.17·191A Sultanahmet Tel. 512 17 34


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.