"EVE GİREMİYORUZ..."
Forumlar, dayanışma, sabır, demokrasi, örgütlenme…
Hep bilirdik “olağanüstü dönemler”in ardından eve dönüş zor oluyor diye. Kadınlar için daha bir zor oluyormuş meğer tecrübeyle sabitledik bir kez daha. Hangi forumdan hangi kadınla konuşsam eski gündelik hayat düzeneğinin dağıldığını, yeni bir rutin oluştuğunu, her güne Gezi Parkı’nda uyanırcasına “yeni bir gün, ne olacak acaba?” merakıyla uyandıklarını söylüyor. Hayatı yeniden merak duygusuyla yaşamayı özlemiş herkes, “normal”in normal olmayacağını yeni bir “normal”in üstelik de neredeyse kendiliğinden yaratılabileceği duygusu sarmış herkesi. Forumlar başladığında herkes gidebileceği en yakın forumu seçmeye çalışıyordu. Bölge bölge forumların oluşmasından heyecanlanan pek çok Şişlili önce Maçka forumuna gitmeye başladık. İlk gününü unutmayacağım, neredeyse 200 kişi “aman ha dağılmayalım, giderek kalabalıklaşalım” telaşı eşliğinde söz almaya başladı. Herkes eskiye dönüş olacağından henüz ziyadesiyle korkuyordu çünkü. Parkta kazanılmış yeni kavramlar, el işaretleri, söz alma sırası, moderatörün işlevi, kadınlara pozitif ayrımcılık, oylama mı eğilim belirleme mi derken sakinleşerek neler yapılabileceğinin konuşulmasına geçiş çok zor olmadı, örgütsüzlerin ayaklanması diye tarif edilince örgütlenme tartışması hep önemli bir başlık oldu haliyle. Barış konusu uzun tartışıldı kimi zaman. Birbirini kırmamaya-itmemeye çalışan bir topluluğun toplantısının parçası olmanın bile kimi zaman yettiği görülürken kimi zaman edilen bir cümleye sinirini bastırarak yapılan konuşmalara da tanık olduk elbette. Ama dert hala ortaktı: aman azalmayalım, dağılmayalım, çok zor geldik yanyana… Kadınlar Maçka’da ayrı toplantılar yapıp direniş sürecindeki gözaltılardaki taciz ve şiddeti forumların tartışma konusu haline getirdiler. Maçka Forumu’nun başlamasının üzerinden birkaç hafta geçmeden mahallelerde daha küçük forumlar örgütlendiğini duymaya başlayınca herkes mahallesinde örgütlenme üzerine de düşünmeye başladı. Kurtuluş-ortanca Parkı Forumu Şişli Merkez Mah (Sıracevizler) Forumu Maçka deneyimlerinin üzerine inşa edildi ve hala daha sürüyor. İlk gününden bu yana Tatavla Dayanışması (Kurtuluş & Feriköy Ortanca Parkı) semtine-ismine ve tarihine uygun bir şekilde çok fazla rengi biraraya getirmeyi başardı. Parkta “gençlerin”
toplanmasını homurdanarak izleyen amcaya mikrofonu uzatınca 50 yıldır bu mahelledeyim, hoşgeldinizmahallemize dedirten forum, “ninelerimden bu yana buradayım, asıl siz hoşgeldiniz bu mahalleye” diyerek mahallenin kovulmuşlarını hatırlatan forum üyesiyle biraradalığı sağladı. Bu durum bir sonraki gün parktan geçerken mikrofonu kapıp “depremi de konuşsanıza” diyen başka mahallelilerle bağ oluşturdu. Çocuklarla yapılan atölyeler, Şişli Bomonti semtindeki Kazova Tekstil Fabrikası’ndan atılan işçilerin direnişine destek yürüyüşü, Sivas’ın yıldönümünde Kurtuluş ara sokaklarında sloganlarla yapılan yürüyüş ve ardından çok kalabalık bir şekilde izlenen 2 Temmuz belgeseli ve yapılan müzik dinletisi… 1992’nin meşum gününe dair anılarını anlatırken insanlar yeniden yeniden aynı şaşkınlığı yaşadılar “nasıl yaktılar 35 insanı!” ve forumda olmak o zaman bir daha anlamlı oldu. Ertesi gün gelenler “Yok, bir daha dönemeyiz eve, vazgeçmeyeceğiz” demeyi yeniden ateşledi. Artık bir aşamaya gelindiğini ve forumun değerlendirmeye ihtiyacı olduğunu söyleyenler, bundan sonrasında ne olacağını tartışmak isteyenler, etkinliklerle ve eylemlerle forumu beslemek gerektiğini söyleyenler, mahallenin sorunlarıyla ilgilenerek mahalleyle bağı güçlendirmek gerektiğinden bahsedenler, talepler oluşturulmalı diyenler, Taksim Dayanışması’nın işlevini tartışmak gerektiğini önerenler, Yerel forumların önemine vurgu yapanlar, yereli merkezi birarada tutmak en doğrusu diyenler, eğilim belirleyememekten rahatsız olanlar, Kazova işçilerinin polis müdahalesi olacağını söylemesi üzerine her gün 20.30’da parkta buluşup Kazova işçilerine desteğe gitmenin çok önemli olduğunu söyleyenler, arada kendi söyleyeceğini unutup unutturana kızanlar, forumun sabrını güçlendirdiğini düşünenler, neden 513 Facebook üyemiz varken 20-25 kişi geliyor parka diyenler, sosyal medyada daha görünür olmalıyız önerisi yapanlar, çocuk atölyesine gelen kadınlarla diyalogu kuvvetlendirmenin önemini hatırlatanlar… İşte forum bu, görünen o ki sorular hemen her forumun sorusu, tartışılanlar hemen her yerde tartışılıyor. Ama ilk günlerden farkı şu ki, kimse artık dağılmaktan korkmuyor, belli ki kimsenin eve dönmeye niyeti yok… Hem Ali İsmail’in vasiyeti de herkesin hatırında… Demek ki doğru söylemişiz: Bu daha başlangıç!
Hemzemin’in tüm sayıları www.hemzeminposta.org adresinde PDF formatında yayınlanmaktadır. Direnişin, forumların sesini yükseltmek için forumlara gitmeden, sokağa inmeden önce bu adresi ziyaret edin; son sayıyı bastırın, çoğaltın, yaygınlaştırın. Onlar kanun yapmaya devam etsin, tarihi yazan bizleriz! www.hemzeminposta.org facebook.com/hemzeminposta twitter.com/hemzeminposta hemzeminposta@gmail.com
AKP hükümetinin ve onun başı Türkiye -Belediye- Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan'ın (adına Belediye Başkanı dedikleri, tüm o kendi önemsizliklerini kendileri kabul ve ilan etmiş kişileri anma yükünden biz de kurtulalım) Taksim Meydanı'nda ve Taksim Gezisi'nde yapmak istedikleri hangi bütünün parçasıdır? Taksim Meydanı ve yakın çevresinde trafiği yer altına alma hevesinin iki ana amacından birisi üzerinde çok konuştuk; Taksim'in başta 1 Mayıs olmak üzere tüm toplumsal eylemlere kapatılması hedefi. Malum 1 Mayıs 2013'ten önce Erdoğan'ın başvurduğu (Mayıs-Haziran eylemleri ile madden de bir anlamı olmadığı anlaşılan) "aman ha çukura düşersiniz" edebiyatı... Ancak, trafiğin -hiç bir akli gerekçe ile izah edilemiyor olmasına karşın- yer altına alınmasının aslında sermaye lehine gerçekleştirilen "sınıfsal" bir tercih olduğunu da artık daha fazla vurgulamamız gerekiyor.
Tarlabaşı'nda savaşla zorunlu göçe tabi tutulmuş Kürtleri, yoksul Türkleri, kâğıtsız göçmenleri, seks işçilerini, son ütücüleri, lgbt'leri, komileri, selpak satıcılarını, uzun sözü kısası en alttakileri, devletin tüm olanaklarını bir sermayedarın lehine kullanarak sürgün eden irade, "mutenalaşmış Tarlabaşı" sakinlerinin Tarlabaşı Bulvarı’nın trafiğiyle hiç muhatap olmaksızın İstiklal Caddesi’nin "renkli sosyal hayatına" katılmasını hedeflemektedir. Aynı zamanda, o sosyal hayata katılmak istemeyen küresel mütedeyyin burjuvazi için İstiklal Caddesi’ne paralel olarak yaratılacak -ve ihtimal helal eğlence turizmine yönelecek- yeni bir "İstiklal Caddesi" ile eşsiz kârlılıkta yeni "muhayyel mekânlar" yaratma arzusundadır. Daha yalını, Taksim "projesi", Tarlabaşı "projesi"nin bir devamıdır ve battı çıktı inşaatlarındaki ısrar, salt bir siyasi güç gösterisinden değil sınıfsal bir tercihten kaynaklanmaktadır... Peki Taksim Gezisi'nin türlü çeşitli isimle yapılaşmaya açılması hevesini simgeler dünyasının sınıfsal temelinden devamı 2. sayfada