14_

Page 1

KOMAL'a polis baskm• ve kapatma Mete Demirkol tutuklandi

g. brusk

yenilenme sürecinin sancı l a rı

ve yöntem

recep

mara ş lı

ın t i-sömürgeci muhalefetin

demokrat ik kitle

14

Sibat/Şubat

1997

Fiat/Buha 250.000 TL (KDV Dahil)

ne te w

örgütleri politikası ne

Sayı/Hejmar

co m

-3

e.

Vıi/Sal

o lma lı ?

ropörtaj

abdullah saydın; "sö mürgeciliğin

sa ldı rga nlı ğ ı karşısında

HADEP' i savunmak bir

ww

w.

görevdi"

m. zilan

güney hangi yön e ?

çend gotinek ~t· ser

1

qezryta susur uke nevzat

sağmç


naverok içindeki ler 3

S<ıyı/Hejnıar:14 Sibaı/Şubat 1997

Xwed~

li ser

250.000 TL

editörden gotlne/gra fl

adına

Dinç

Berpirsiyare Nlvisaren/Sorumlu Yazıişleri MüdOrU Söngül Diribaş

Adres/Navnişan Nanı ık

Merkez Büro Kemal Caddesi. Sayd<ın P<ılas Ap. 21-23 Kal 5, Daire 19 Aksa ray/1stanbu 1 TeVfax: (0212) 5115 32 94

Ankara: Sakary~ Cad. In kil ap Sok. Örnek işhaıı ı Kat: 3 8/71 Kızı l <ıy/Ank<ıra Tel fax: (0312) 432 53 14

lzmir: lkbal işınerkezi 1367. Sok. NO: 2 Kat: 8/ 803 Basmane/Izmir Tel fax: (0232) 425 68 19

Avrupa Merkez Büro Wrangel Str. 21 10 977 BERLiN Telfax: 0049-30-6183301

w.

• • •

Fransa: 7 Av. du ıxıve ııeuf 93 160 Nois Le Crand/PARIS

ww

Tlı

• •

lsveç: Ekholnısu 235 Bv. 127 46 Ska rl ıo lrnen/STCX:KHOLM

isviçre: Loosli Strase 41 3027 Bern/SUISSE Ceylan

Matba.ı s ı

Belavkirin/Dagıtım : KOMAL Şer~n Abonetiya-Abone Koşulları:

Tirkiye/Türkiye 6 Mdıi-6 Ay lık: 1.500.000 1 L-

Salek/1

Y ıllık: J.OOO.OOOTL(wrOpa/Avrupa

6 Mehl-6 Aylık: 50 DM Salek/1 Y ı llık: 100 DM

6. 9 33 9

dosya mehi/ayın dosyası

öze l eştir i -yen il enme-atılı m

g.brOsk

yeni lenme sürec i n in sancılar ı

nevzad

sağmç

1 8 . 23

ve yöntem

2 4. 32

gündem/roj ev çend gotin ek li ser qezlya susur luke

35.36

genge~i/tartı~ma

recep

maraşit

m.zilan h.ismail arslan

demokratik kitle örgütleri ne o lma(ma)lı?

politikas ı

10. 1 7

"güney" hangi yöne ? bol şev i k li k ve biz "K ürd i sta n ' lı "

3 7.4

bol şev i kler

47.5

l ~ kolin/araştırma

can erz in

hakan tosun

bask ve iri anda modelleri kürd istan iç in "çözüm" olabi lir mi?

43 .46

müzik/sinema müzik sanat ı üzerine birkaç söz ı ş ı k l a r sönmesin , evet ama nasıl

41 .4 2

eşkıya romant i zııı i var

özge ya/m

geri lla gerçekl i ği yok

abone formu

42

1forma

aboneti

2500

Hollanda: Alexander Sır. 97 BD. 68 ı 2 Arnhem

Ç ap/Baskı:

"sömürgec i liğin sa l dı rıl arı ka rşısı nd a

baverşengo

Ingiltere: 137 B Stroudgreen road Finshury Park N4 3 PX/LO DON Danimarka: B rcıınsl kkevej 35 St. Valb!KOPENHAGEN

4.5

değerlend i rmes i

Balkanlar, Kıbrı s, Yunanistan Merkez Büro: Stadı ou 5 Büro: 608 1O 557 Athens/GREECE Telfax: 0030-1-3240375

3

almanya 'da yen i bir kürtkültürev i "u lusa l kiml ikl i legal bir partiye doğru"

ne

Almanya Erdem Beyazşahin Alien Str. 37 47 166 H aınborn/DUISBURG Tel: 0049-203-557524 Fax: 0049-203-548553

Deqlqa ke tarlti nuçe/ haberler polis Koma l 'ı ta lan etti hevpeyivin/ röporta j

HADEP ' i savu nmak görevdi"

hoybOn dr. ziya ça vreş

te

Adana: Alimünif Cad. Büyükadana lşlıanı Kal: 4 N0:30 Seyhan/Adana Telfax:(0322) 352 17 92

abdullah saydm

2

we .

Rıza

yeniden merhaba

co m

Yı VSa l:

3 mehle 3 Nav/Pa~nav

Ad/Soyad Navnişan

Mr.ti

ay lık

6 mehi

e 6ay lık

sa le k e

y ı ll ı k


YENIDEN MERHABA

!

ww

w. ne te

we .

co m

Uzun bir aradan sonra okurlarım ı za "Yeniden merhaba!" diyebilmek büyük mutluluk. Bir yılı aşkın zamandır yayına ara vermemiLin birbiriyle iç içe geçen çok çeşitli nedenleri vardı. Bunların içinde en belirleyici alanını, siyasal hareketimizin yen ilenme ihtiyacından dagan tartı şmalar oluşturuyor. Gerçekte en dogru ola n ı, bu tcırtı şm<ının o kurl arımızın kat ıl ım ıyla birl ikte dergi aracıl ı gıyla yü rütülmesi dir. Ne ki bizi irademiz dışında kuşatan ko ş ullarda yö ntemsiz, hedefsiz bir tartışına kulübü anlayış ı y l a, beyinleri büsbütün alabora etmek düşünülemez di. Sömürgeci burjuvazinin zorba yasakları ve provakasyonl ada mayı n lanmış antid emokr;ıtik bir ortamda sag lıkh bir tartışma yürütmenin zorlukları ortada. Diğer yan ı yl;ı bu tın ışmaların dar bir çe rçevede yürütülmesin in getirecegi sakın ca lar da ayrı bir açmaz oluşturuyordu. Hal böyle olunca ve diğer faktörlerle birlikte yayına ara ve rın eye karar verdik. Şimdi Sterka Rizgari sürece denk düşen gereksinimiere göre ye niden dizayn ed ilerek yine "yola dcv;ım" diyor. Sürecimilin ihti yaç ları , KU KM' nin ö nündeki siyasal ideolojik-örgü tse l so runların enine boyuna tartı şı l ma s ın ı gerekli kılı yor. Bu sorunlar nesneldir; sadece belli bir grubu, belli bir çevre ya da örgütlcnmeyi, onların son dereec daralmış öznel gündemlerini degil, bir bütün olarak KUKM 'yi ilgilendiriyor ; emekçi yı gın ların, Kurt ulu~ unun yaşa msa l ~orunlarını ilgilendiriyor. [ s kimi ş, tıkanmı ş örgütlenme biçim lerini; artık gericiliğe d öo u ş mü ş siyaset yapma t;ırzlcırı enine boyuna sorgulamak ve aşmak gerekiyor. Eleşt irid e olduğu kadar, Ö7clcşti ride de cesa retli olmak gerekiyor. Yalnızccı siyasa l literatürümü7rlen deği l; bir düşünce ve davr;ınış bütunlugü ola rcık sosya list anlayış ı n yavaş yavaş günlük yaşa m ı mızdan , ö rgütlenmeleri mizden, siyaset yapma law ve kültürümü7d en uzaklaştığı bir dönemcç te; sosya li ~t ~iyasal da h;ıreket in hem Kürdistan özgülündeki, hem de evrensel so runl arın ı tartışmak, t;ım bu nedenle son derece yaşaınsa ldır. KUKM ' nin "Ul usal Birlik" ve uluslararası politikadaki duru ş un a ilişkin süregiden cdil gc n l i ğe; s i yasc:ı l t ı kanıklığın aş ılıncı s ına şiddetle i htiyaç vcı r. Bu tartı şmcılar as la siyasa l pratikten, mücadeleden kopuk, soyu t olmayaca ktır. "Önce tartış ı p çö7ümleyeliın, sonra yapal ı m" mc:ıntığı y la değil, s i yasc:ı l ınü ccı cfe l e nin ya kı c ı prcıtiği içeri sinde; ona ihtiyacı o lcınlarl a birlikte t a rtı şmak ve değişimi, at ı lıını birlikte başarmak gerekiyor. Sökü lüp atılması gerekenele tereddüt etmemek gibi, dünün ve bugünün bütün diri, can lı değedefine kıska n ç lık l a sahip ç ıkmak gerekiyor. Özeesi sorumlu ve bi lin\·li davranmak .. . Evet, bunları değişik alternatifleriy le birlikte, ay nı zamanda bir NÖZELEŞTIRI .,. YEN IL ENME .,. AT ILI M" ruhu içinde tartışmak, tartışan lara, sorgulaya nlara açık bir platform olarcık Sterka Ri zga rl hazırd ı r. · Bu cırcıda dergimizin yeni d önem ycıyın hazırl ıklarının ~o n aşc:ımaya vard ığ ı bir esnada, KOMAL Merkez Bürosu polis tarafından basılarcık talan edildi. Yayın taslaklarımızcı, kitaplara, arşivlere c l konuldu. Büro tahrip edildi. Üç arkadaşımız göza ltına a lındı. Büro, on gün süreyle DGM savc ılı~ ın ı n direktifiyle kapatıldı. Eski Yaz ıi şleri Müdürümüz Mete DEMIRKOL ise DGM'ce tutuklcı ndı. Koınal'ın bcıs ılması ve Mete' nin tutuk l a nm as ı ile i lgili u l us l a rcırcı s ı bir kampan ycı düzenlendi. De rgimizi n Temmu z 1994' de kcı rşı l aştığı prova kcı syon ve tutu k l a nıalcırda n sonra, yayın aşa ma sında u ğ radıg ı bu ikinci engelleme ve sindirme hareketinin bir d iğer öLclliği de; özeleştiri, ye nilenme ve cıtılım su reci nden panige kapılan kimi bildik u nsu rların , bu süreci sabote etme ugruna polisiye saidıniarcı alcın açarak onlarlcı o rtcıkl;ı ş m a l arı oldu. Hask ın hakkındaki haber ve yoruml arı haber scıyfalarımızda okuyacaksın ız . Bu arada Dergimiz hakkında DGM'de açılmış davalar da son hızıyla sürüyor. Dergimiz bu scıyıdan itibaren sizlerden gelen tcı lepleri de d ikkate alcırak i çe riğinde bazı d eğiş iklikler yaptı. Yayın periyodumuz un düzensiz o lm ası ve biçim nedeniyle haber-yorum ag ırlı ğ ını arka plcına cı l ı rken, siyasal değerlendirme ve teorik yaz ı ları öne ç ık a rm ayı uygun bulduk. Çı karken yayı nladıg ı mı z yay ın ilkelerimiL ve siyasa l <ınlayışımı7 ise kararlılıkla-sürmekte ve sürdü rüler.ektir. Sayg ılcırım ı z l a ...


gotine/ızraf1

ww

w. ne te

we .

co m

çizgisözü

Si bat/Şubat

1,.,._~ll!li-k'!t

'dhf§§)'if

c

3


nuçe haberler

Ya 1nevimizin merke z bürosuna bask1n !

co m

PO LIS KO MA L '1 TA LA N ETT I on

gün

gözetim

ve rilen

arka-

daşlarımız yoğun i şke n cede n ~eçi r­

ildiler. Kornal

BU KEZ SAHNEDE .MUHBIR PROVAKATÖRLER DE VARDI

' •

Basım - Yayım-Dağıtım

ortaklarından Ali Beyköylo ve büro ça lışanl arımızdan Erdal Yetkiner, Istanbul Insan Hakla rı Derneğ i' nde polis bas kınını anlatan bir bası n düzenl eye re k olayı toplantısı kınadı lar..

we .

Kadir Satak, Mete Demirkol, Molla Osman Yavuz ULUSLARARASlAF arkadaşlaramız Gözaltına Alındı lar.. ÖRGÜTÜNDE N ACIL EYLEM Merkez Büromuzu Basan TEM Ekipleri, Bütün ekipÇACRISI koydu. el rına dökümania yayın ve arşiv kitap, man, KOMAL ' ın polis baskınıyla talan Büromuz on gün süreyle kapatıldı. "edilmesi ve çal ı şanları nın işken ceye Ziyaretçiler gözaltına alındı, çalışanlar ölümle alınması Avrupa'da çe~itli kuruluşlar tarafından kınanı rken, U luslararası Af • Pdildi.. tehdit Kadir

Örgütü (Amnesty International) Mete Demirkol ve Molla Osman Yavuz' un serbest bırakılması için "Acil Eylem Çagflst" ya ptı. DGM nezdi ndeki Avukatların girişimleri Savcılık tarafından, Stc rka Rizgarl ve Kornal Büro larının

w.

ne te

Satık,

ww

nesiyle bütün ekipmanlara, a rş iv kilapiara el koydu. BilgiDergimizin Merkez Bürosu ve sayar klavyesi, slayt makinesi, filmKOMAL Basım-Yay ım - D ağıtım ' ın ler, fotoğraf makinaları, vb. ne bulduIstanbul/Aksaray'daki Yönetim Mer- larsa götürd.üler. Daha sonra gözalt ın a alınan kczi 22 Ocak 1997 gün ü ögle saatlerinde Istanbul Terörle Mücadele E- ziyaretçiler serbest bırakıl ırken, arkakipleri ta rafı nd a n basıldı. Büro'da daşlarımızdar Kadi r Satık, Dergimibulunan sorumlu ve ça lışan arka- zin eski sorumlu Yazıişleri MüdürlerDemirkol ve Büro daşımızla birlikte 7 kişi gözaltına inde n Mete ça lışa nlarında n Molla Osman Yavuz alındılar. Polis, büroda ara ma yapma baha- sorguya a l ı ndıla r. DGM Savcılıgınca cio sya l a rına ,

Sibat/Şubat 1997

di. Fakat, "yasak yay ın bulundurma" gerekçesiyle toplu gözaltı ve büronun a raoarak talan edilmesi arasındaki ilgisizliği açıklamaya yanaşmadıar. Amacın , Kornal' ın yayın politikası izl e diği siyasi çizgi olduğu açıktı.

IKINCI BASKlN, TEHDIT VE KAPATMA ...

Ali Beyköylü ve Erdal Yetkiner bas ın toplantısında Istanbul

basılmasını "PRK/ Rizgari Bildirileri · Bulundurmak" olarak gerekçelendiril-

Nitekim üçüncü gün, polisler bO romuza ikinci kez bir bask ın da ha · düzenlediler. Anlaşıl a n talan ve göza ltılara rağmen büronun yeniden • · açılması ve protesto kampanyaları düzenle nmesi ca nlarını s ıkmı ştı. Ziyaretçi leri bir daha büroya gelmemeleri için te hdit eden polisler, büro ça lışanlarından Erdal Yetkiner' i de bo ro yu a ç mama s ı ve memleketi ne dönmesi içi n silahla tehdit ettiler. Büroyu boşaltan ka l abalık bir polis ekibi, uzun süre içerde killd ı kta n sonra boroyu kapattıl ar. Avukat Eren Keskin ve lrfan GOier'in polis baskınının u sü ls ü z lü ğü, büroya komplo yapılabil eceğine dair başv u ru g iri ş iml e ri ka rşı s ın da DGM Savc ılı ğı

EQt4M'if ' 4


nuçe haberler

it

131

l cırdı. fl az ı Demo kra-

tik Ki tle Ö rgütlerini ve kurumları kendi kişi se l -g rupsa l

we .

tckkc ve d erga h ları halin e getirme heve 'inde olan, ve k i ~ise l h ı rs l arıy la devrimciler a rası n a

ni fa k

ve

d ü ş ma nlık

~o ru ~ turma

Buronun

sur e~ in e

kad;ır

ka pa lı tu t ul ac a ğ ını

McıkcL

bil dird i.

3 1 Ocak' ta DGM 'ye ç ık a rıl a n Kadir Satık ve Molla Osman Yavuz se rbes t bıra kılır ke n , So rumlu Yaz ıi ş l e ri M udu rümüz Mete Demirkol tutukl a ndı . DGM'nin tutukl a m as ın a gerekçe o larak, Buca Cezaevinde PKK, PRK/Rizg ari ve YRNK ' Ii tutsak l arı n b irl i kt e ç ıkardıkları " B rat i " (Ka rdeş lik) isimli ceza ev i dergisin in foto ko pi sinin Ya yınevinde bulunması göste rildi. Dem i rko l tutu k l a ndıkta n sonra Gebze cezaev ine gönderildi . M ete De mirk o l ' un tutukl a nm as ı

bu

ki ş il e r;

u mdu k l a rını bulam a m a n ı n ö fkes iy le i ~ i muhbirliğe kad ar va rd ırmı ş l a rdı ..

flu yüzden de amaç lan ö nünde enge l o larak gördük leri Komal 'a ka rş ı yoğun b ir sald ı rı kampa n yas ı baş l a ttılar. Ö nu ne gel en her yerd e lnşta Genel Yay ın Yöne tmenimi z olmak üzere, bütü n Kornal ve Dergi ça lı ş anl a rının ismi v<-rilcrck ve Kornal Bürosu hedef gös teri lerek kampan yalar d üzenlediler. B as kınd a n bi rkaf,. gü n ö nce d e a rk ada~ l a rımız ı po lise hedef gösteren aç ı k bir ih ba r bildiris i ç ıkarıldı . Ko m a l 'a ka r şı y urütül e n bu

di ğe ri e r in kind e n farklı o lma yacak tı r.

w.

a rk ada ş l a rıırıızdan

t o huml a rı

ek mekte n \-e kinmeyen

ne te

TUTUKLAMA

sadırga nlık o kad ar pervas ı z la ştı ki, Avrupa'da ve Türkiye'de çeş itl i y<>rlere te lefon açarak hiç ilgisi olmayan o laylara bilioç li o larak Yay ın ev imi zi hed ef göste re n bu provakatö rl er, "KOMAL' I BASMAKTA N , BASTIRMAKTAN" söze tmel e rinin hemen ardında n ikinci gün Terörle Mücadele Ekipl eri , bu hedefe s alci ı r cıra k M erkez buroyu talan etmekte ve i ~ mi hed e fe ko nul an cırk a d a? l a rım ız ı göza ltına <ı lma kta gec ikmedi ler. Po l is, büro bas kının d aha il k a nınd a " Biz basma~ayd ık, zaten on lar bas aca k lı " d iye re k n i yeıl e ri n i gizleme gereği bile duymadı. Sömürgecil erin eylemleri ile kendi ki ş i se l hırs ve k<ıri ye rl e ri u ğ run a l((ır­ (lista n'i ve sosya l i st d eğe rl eri imha ederek si yaset yapmaya ~·a l ışa n ama. bunu ya parken de kendil erin e engel olarak gördükl eri Stcrka Rizgari ve Kom a l ' ı hed efe koyan; bunu kendi lerine bir güve nce saya nlar, daha ilk adı m l a rında po lisle o rtak zeminlerde bulu ~an iki ya ndaş haline geldiler. DNgi nıi z, a ra ş tırm a lar sonu çl andığ ı nda bu tekkcc i, nıuh bı r ve po lis i ş birli kçi!> i t a k•mını gereken zemin ve platfo rmlarda t eş hir edecekli r. Tarih , k i ş i se l h ı rs ve inti kam ama ç larını ihbarc ılık ve po li ~le işbirliğ ine va rdıracak kadar; mücad elemizin o nuru ve köşetaşı kurumlara sa ldırga nlı g ı kend ileri ne bir güvence saya n ve m eşg al e edinenl eri hep l ay ı k ol dukl a rı çöpluge gö ndermi şti r. Bu prova katif öge lerin aki be tl eri de

co m

METE DEMIRKOL TUTUKLANDI

sömürgecil er ya lnız degildi. Sahneye ye ni muhbir ve prova katö rler ç ıkmı ş tı ; pol ise aç ı k hedefler gösteri yo r; ihbarlar yapı yo r ve kı ş kırtı yo r-

çeşi tli basın ku rulu ş ların ca kın a nd ı. U lu s l a ra ras ı Af Ö rgütü' nün düzenle-

diği

kampanya ise d evam ediyor.

ww

BU KEZ SAHNEDE MU H BIR PROVAKATÖRLER DE VARDI

1994 Temmuz'u nda De rgimize yönelik geniş çaplı operasyon ve prova kasyon g irişiminde n sonra bu yeni b askın , elbette yayın politik amı z ve siyasa l çizgimize karş ı sömürgec ilerin du ydukl a rı bir ra ha ts ız lığ ın ifad esiyd i . Yurtsever, d ev rimc i ve sosyalist ba s ına karş ı sindirme kampan y a s ının bir par ça sı ol an bu bask ın , TC Dev l etinin ve onun ko ku şan kuruml a rının bir te la ş ve sa ldırg anlığ ını d a ifade etmekteydi . An ca k bu d efaki sa ldırıl a rında

Sibat/Şub at

U a!> kından

1997

APM1i 1

sonra KOMAL

s


llll!lh~ev, ...p_eıı'-y_fv_fn_ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ • • röportaj HADEP kurucusu, eski PM-MYK üyesi ve Genel Sekreter

HADEP'I Sindirme Operasyonunun DGM ayağı:

ABD ULLAH SAYDIN "Küskünler Geri Döndü'' Haberlerine Yanıt Verd i:'"Bizim sivas/ literatQrümüzde •

küskünlük veya ngeri dönmek yoktur

1

'

11

11

ne te we .c om

.. . . YONETICILERE SILAHLI ÇETE KURMA, BAYRAK . . INDIRENLERE IDAM CEZASI . . ISTENDI ..

Yardımcısıyla görüştük

Sömürgeciliğin Şövenist Saldırganlığı Karşısında

HADEP'i Savunmak Bir Görevdi ..

"Eieştirilerimiz

Ankara iiADEP 2. büyük kurultayında meydana geleıı bayrak indırme olayı nedeniyle gözaltına a/wan HADEP yöneteileri lınkkmda açılan dava Ankara 1 Nolu DGM'de ,'?örıil­ ıtiı.

ve yönetimlerden çekilme kararımız da, sömü rgecilerin provakasyonlarına karşı ortak barikat oluşturmak da Partiyi sahiplenmedir. Biz siyasal ahlak ve sorumluluğumuzun gereklerini yerine getirdik."

e TOrkiye 'de /ega / parti neyi ifade eder? Bu statü içerisinde HEP-DEP

Savcı, esas hakkmdaki mlilaa/ada iddianamedeki suç lamaları tekrarlayarak HADEP Gerıt•l başkaııı M urat Bozlak ve Geııel Merkez. lfÖııeticileri için 168/1, Ankara ll yöıut i cileri ve ii yeleri içiıı 168/2 Sırrı Sakık için ise 3713 sayılı yasaııın 8/1 maddelerince cezalaııdırılnuılarını istedi. Savcı Mete Yüksel, aralamıda HADEP Ge1Jel Başkanı Murat Boz/ak'ında bulunduğu 23 sanığı 22,5 yıla, 19 samğı 15 yıla kadar hapis cı:znsılf/11 cezalandırılmasını isterken , l;nyrnğı indirdiği ileri siiruleıı Fatt~nl Akcan ile ona bu talimatı verdiğ iddia edilen Gıyasettin Mordenız'in idamını talep etti. Sanık ların tutukluluk hal/en deı•anı ediyor. Duruşma 14 Mart' a

mi ş ıi.

w.

e Legal ve demokratik miJcadele diyorsunuz, biraz mug/ak bir kavram geliyor. DlJşlJncelerinizi /ega/ bir zeminde savunmaya çalıştmız; parti olarak demokrasiyi istediniz. Dışa karşı ve kendi iç bünyenizde bu konuda ne kadar başarılı oldunuz.'

Lega lin sözlük karşılıgı ancak dilimize serbesi vey,ı gizli olmayan anlamı ön planda olmı..~tur. Yasalar )ınıf egemenliği }'<l da koruyuculugu ve ulu~al kaygılar veya başka herhangi bir baskıcı nedenle değilde bazı in~an i zo runlu luklardan dolayı bi Ic orl<ıya çıks;ı, süreç içerisinefe Pskidikı;c yasa koyucunun üzerinde dahi baskı unsuru o lmaya başlar; diy;ıiE'klik dü ş üne eye göre reddedilmesi toplumsal bir ge reksinim halini alır. Diktatörlüklerde koruyucu zırh anti demokratik yasa lardır; toplum~;ıl görev buna uymayı dcgil kar~ ı durmayı öngörlir. Uolayısıyl;ı yasal itenin yerine •

ww

yas aldır;

ertrleııdi.

HA DEP yöneteileri frakkwda hapis ce:nltırı gerek yurtiçi, gerekse

savcı nm istemiş olduğu

yurtdışı11daki çeşitli kurıtııılar tarııfmdan sömürgec militnrizmin HADE:P'ı sindirme politkas11ır11 yargı a.ıfn.~ı olarak dt'kaleırdirildi.

Siba t/5ııh ıt

1997

6


~he~vı... pll l l !e.. rl_v_fn_____________ • • röportaj oldugunu o günden bu yana hiçbir şeyin degişmedigini, önceki • kararımıza saygılı olmamız gerektigini, ülkemizin şartları KUKM'nin stratej ik hedeflerine yardımc ı olma ve ulu s l ararası durumunu protestodan yana tavır almamız gerekt irdiğini söylediysek de ikna edemedik. Seçime katılma kararı 4' e karşı 30 oyla PM de kabul edildi. M uhalefet şerhimiz i bir yazı lı metinle kamuoyuna duyurduk; ancak HADEP'in seçimde başarılı çıkması içinde elimizden gelen çabay ı göstereceğimizi belirttik ve pratigimizle de ıspatladık. Seçim kürsülerinde dilimiz döndüğünce parlamentonun ve düzenin teş hirini , _süren sömürgeci savaş ı kitlelere anlatmaya ça lı ş tık.

geliyor. DEP'in 1994 yerel seçimleri

kiŞkirtl/an şiJvenist dalga ve oluştur-

bayrağı en iyi .asanlara görev verildi. Dogrusu en büyük ebatı temin etmiş l e rdi de, ancak k itlenin bunu kabul etmesi için ikna edememiş l erd i ; Halbuki ofay geliyorum diyordu; HADEP'in 1996 Newroz'unda, 1 Mayıs gösteri lerinde, Istanbul'daki · barış mitinginde PKK'yi destekleyen slogan lar, panka rtlar, posterler açılm ı ş ve gösteri ler yap ılmı ştı. Bu kongrede de kitle ve medya va rd ı, gösteri yapab il irdi ih timali hesaplan-

ne te we .c om

(evrensel ve bilimsel şekl iyle) meşruiyeti koyuyoruz; bunun da demokrasinin ilkeleri içerisinde gerçekleşebi leceğ ine inanıyoruz. Çok . ses l i li ği, çok re nkliliği doğal farklılıkların kabulünü i çse lleştirerek yaşamay ı demokratik bir görev olarak görüyorum. En iyi uygul aması ise azınlı k haklarını savunmakla mümkündür. Toplumsal gelişme ortak pay- • dalar üzerinde degerler yarata rak mümkündür. HADEP'te farklı düşüncede oldugumuzu bildikleri halde parti içinde va rlı ğ ımız a tahammül edemeyenler va rdı. Var lığ ımı z ı "kullanma" mantığıyla kabul edenler ise çoğunluktayd ı. "Parti içi demokrasi" ise iş leti l emedi; içerde başarılamadığı içi n de dışa yönelik demokrasi program dahilinde sistematize edilemiyordu .

malı yd ı.

eHADEP'in son 2. kongresinde "bayrak indirme ve paster asma" e Parti faaliyetlerinin ·en önemlileriataylarmdan sonra medya desteiJinde arasmda seçim _v e seçim siyaseti . ylJrüW/en Savaş çtiJtrtkanltklan,

ile ilgili tavrt ile HADEP'in 1995 Ara/tk genel seçimlerindeki tavtrlannm veya başanlarmm neler oldugunu açtklayaf?ilir misiniz?

u/mak istenilen tepkiyi birlikte yaşadtk. Sonuçta genel başkan dahil HADEP Ost yöneticileri tutukJandtlar, halen cezaevindedir• Seçim d_önemleri top lumsa~. politi-Jer.Oiayt en yakmdan gözlemleyen zasyonun ve sıyasal nabzın en yukve yaşayan birisi olarak düşünce/esek old uğu dönemlerdir. ,iyasi belir. . . . rmtz ne1end'trı, lemelerımızde bu konu nun hesapla • B k 1 1 2 1k fl k"tl ı · ayra o ayı ya nız . gene on . [3. d d 11 - ı HADEP'. ı 11 o ı ması gere k ır. ır tara an ı e e rın

taleplerine cevap veri rken, diğer taraftan siyasi duruşumuzu tarihe mal 1 k b" · d rr rkl t k o aca ıçım e . 1 ız 1 e sap ama

zorunday~z. Seç ım zama nl~rını , seç ımd ek ı amaç l ar ı

ve seç ım şartb" b ı · .. .. .. · 1 :rı n ıl IZ ~ı r ere~ I~Or~z onukm~z~ onu uyar. nca ız ım unu a u etmeme, muhalefet etme hakkı mız vard ır. H er d ayalma y ı k ab u ı etme ·b· b.ır zorun 1u ı u 11umuz o 1mad ı 11ı:, ına gı ı ·· d k ·k 6 gore emo ralı şart 1arı ve uygun zama nı amaçlarımız için öne sürme, b. · ö ·· ·ı · .. t k • z ı ~ m':;.g~cı e rın e~ us ,urumardın kani ırkı to ank prtar emeMn ortya1994 en e s erne en u arır. a. . . . . yerel seç ımlerıne gırebılmenın şartı k b h f . ı· arı yo tu ve unu er ırsatta çeş ı t 1 kurum larda anlatmaya çal ı ştık. Arkad Al' B k .. , .. , .. · 1 ey oy u nun ım~as ı y 1a aşımız yayı nla nan metne karşı DEP ıçerı sinde sert tavırlar alındı. Partiden ğ" k d f "h d"l ı r<ıç e ı ece ı o nusu e a1arca b d Id A k d 1 as_ın a. yer a ı. nca a ay ar

1

ww

1

gen~ .

. d

o ngresın e

Nisan 1993 tarihinde legal parti

çal'fmaları tartışınalarıha. fiilen katılan ASaydın DEP'in kuruculan arasında yer aldı. Genel sekreter yardıması ve MK üyesiolarak bir süre çalıştıktan sonra 1. i<urultayda PM üyeliği sürdürürken yayınlanan demecinden dolayı 2 ay cezaevinde kaldı. "2 Mart Parlemento Darbe"siyle kapatılan DEP'ten sonra

w.

1

1 0 d ın · ~öan e ~aşan. ı. DEP ın genel kongrelerı dahıl o lmak üzere kongre ö ncesi PM toplantılarında veya MYK , .. toplantılarında Turk bayrağın ı asma zo runfulugu yoktur, bizi destekleyen kitle tarafından da hoş görülmemekd" d d 11·ı· ,, 1e ır, as ı 1masın an ya na e6 ı ız d d. k d 1 11 ı 11 e ı yse e oy ço 6 un u6 uy a b ı k b ı d·ı· d 11 ayraı:,ın as ı ması a u e ı ı yor u. HADEP' . 1 k lt h ı . _ın_ · uru ay ı_~, azı r ama komıtesının başında gorev alm ıştım, Türk bayrağını asma la rı düşü ncesine katı lmasam dahi, görevim gereği bir bayrak astırdım . Kongre salonunda k·ıı · ö ·· ·· ü d b b k ı e nın g zu on n e u ayra küçüktür, bize yakışmaz gerekçe. · k b" k • d" ·ı· s ı y 1c ın ırı ı p, ye rın e ya ın ır arakoldan temi n ed ildiğin i ögrend iğim d h b .. ··k b" b k Id K .. ··k a a uy~ . •.r. ayra ası 1• uçu bay rağın ındırılırken yuhal anması ve b.. .. k b x 1 k ı ı uyu ayra 5 ın ası ı r en yu ıa anması , hatta bazı şahıs l arın sahneye f k b ıs d ı k · ır1al y~ ra daydraı;ı lyerh_en_ a mak ıs1eme e rı me ya a a ey ımı ze s ı ça ·ı şe 1 nmı·ş ı·ı. Bu o 1ayd a (h erh angı· b"ır g· b"l d 1 araştırma yapma gere ı ı e uyu d ) · · · 1 k ma an o 1ay ın ıe rtıpç ı s ı o ara suçd ı k k d h 1an ı m. 2. gene 1 ongre e az ı r ı k d d · ı · d onusun a e ney ım e rım en yararl ;ın ılması için görev talep ettimse de b k k k ·· ·ı k ayra onusu gere çe gos 1erı ere gre ~ k eöı '

belırlen ı yor, ça lışmalar yapılı yordu,

seçim gününe b ir hafta kala seçim· k d B. l ere gı rmeme ara rı a1ını yar u. ı ze . .. . . k-arş ı h erh ang ı aze 1eş tırı yapma . d ı d .. d "k · . gere ğ ı uyu ma an, soy 1e ı e rımı z ı· · . h . · uygu ı an d ı. Bu b ızım par ı ı ç ı mu a1eb. b d . · d fet ı mız e ır aşarıy ı. HADEP'. 1995 · · ın . seçı_m 1c_rı . t;ırtışılırken seçımiere g ıreb ılmenın koş ulları eskisine nazaran daha ağı r

Daha sonra gerek sonuç bildirgesinde gerekse verilen demeçlerde hatta mahkeme salonunda "bay rağı ajan provakatörler ind irm i şlerdir, partimizi zor durumda bırakmak için bir tertiptir" gibi söylemler iyice içinden çık ılmaz bir durum doğurmuştur. Bayrağı indirenleri, o gösterileri yapanlar ı , destek olanları yarg ıl amak bizim işimiz deği ldi r. Eger cezanın şahsifiği ilkesi varsa " biz yapmadık" demek yeterli bir cev aptır. Ayrıca çok

Sibat/Şubat 1997

HADEP'in kuruculan arasında yer aldı. 2. dönem MK üyesi ve Genel Sekreter Yardımcısı olarak çalıştı. 24 Aralık 1995 günü basında çıkan bir demeci gerekçe gösterilerek tutuklandı. 2.5 ay sonra Buca Cezaevinden tahliye edilirken TEM şubesi polislerince yeniden gözaltına alındığında Buca'da süren açlık grevinin 30. günündeydi. 2 gün sorgulandıktan sonra tektar Buca Cezaevine gönderilen A.Saydın, HADEP'in 30 Haziran 199(t@ıj.hin· de ki 2. olağan kurı.dtayma kadar l;m silrdürdü. 7


.ıl!lh~ev;..p_e!l'-y_fv_fn_ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _...._

IJB

röportaj

e

Kongrede bazı PM oyesi arkabirlikte yiJnetim kademelerinde giJrev almayacagmızt bildiren bir bildiri dekiere etmiştiniz.

gibi Metnimiz de belirttigirniz partimiz siyasal yap ılanm a olarak Kürdistan 'da ki ortaya ç ıkt ıg ınd a toplumsa l muhalefet tarafından büyük karşılanmıştı. bir ilgi ve coş kuyla Kürdistan'daki kitleler partimizle birlikte legal zeminde kendini ifade edecek bir kanal bulmuştu . Devlet aç ı s ınd an ise ezilmesi, sindirilmesi gereken büyük bir potansiye l aç ıga ç ı kmıştı .. Bu, HADEP'in ve mirasçısı o ldugu HEP ve DEP'in

ı spatlıyor. TC, kısa bir hocalamadan sonra

partimizle ilgili derhal ikili bir politika uygulamaya koydu. Sopa ve havuç politikasıyla HADEP'i terbiye etme programıydı bu .. Bu klasik politikanın gereği olarak bir ya nd;ın HADEP'te yogunlaşan ulusal muhalefetin y urtsever-devrimci ögelerine karşı yoğun bir devlet terörü uygupartiyi diğer yandan lanırk en, eh lil eşti rmek ve KUKM'sini hedeflerinden koparmak için çok yönlü bir kuşatma politikası devreye sokuldu .. Bu dayatm;ı karşısında: HADEP ya meşruiyeti esas alarak politikalarını KUKM'nin ihtiyaçlarına göre biçimlendirecekti; ya da ken'dini yasalllık çerçevesi ne hapscdecekti .. Ya kitleleri, Kürdistan'da sürdürülen özgürlük ve bağımsızlık mücadelesinin politik ve diplomatik ihtiyaçla rına göre direnişçi bir tarzda harekete geçiren bir parti olacakt ı ; ya da kitle taleplerini hiçe sayan, direniş ve eylem taleplerini bastıran, atalcti ve eylemsizliği tercih eden bir parti o l acakt ı .. Ya ulusal mücadele zemininde duran tüm eğil im ve grupları ortak bir farklı bir l eştirebile n , zeminde anlayışların kendilerini ifade edebi ldikleri, ideolojik-pol itik üretim süreçlerine katılabildikleri çok sesli bir parti o la taktı; ya da farklılıkları dışlayan monolitik bir örgüt yapısına

w. n

et e

we

daşlarmızla

devletin boy hedefi haline gelmesi için yete rli bir nedendi. Yaşadıgımız de bugünü hergün gelişmeler

Sizi bu tavtra iten nedenler nelerdil

.c om

iyi biliniyorki her gün dünyanın bir çok bölgesinde başta ABD bayragı olmak üzere bayraklar yalnız indirilmekle kalmaz yakılır, protestolar yapılır, bunlar neden gösterilerek savaşlar başlamaz veya kıyametler koparılmaz. Bu tepkiler öyle tahmin ediyorum ki sadece TC ye ve resmi ideoloji ile biçimlenen malum yapıya ait bir özelliktir.

dönüşecekti.

ww

Biz partimizin adına uygun olarak çok sesli, heterojen bir kimlik kazanher kadernede ması , farklı seslerin kendilerini ifade edebileceği ve böylece renkli, tartışan, sorgulayan ve bu ortamda sağlıklı politikalar ürctebilen bir parti haline gelebilmesi i çin bugüne kadar büyük çaba s;ırfettik .. Yine her defasında demokratik bir partinin çoğ unluğun hegemonyasına tevecı ııl1 etmemesi ge rekti ğine, parti içind~- tüm eğ iliml erin va rlığına ve kendi leri ni ifade etme ha ki arını güvence al tın a alması gereğine işaret ettik . Ve bu yöndeki görüş, öneri ve eleştiri l crim i zi her defasında yi neledik. Ne var ki tüm ısrarl arı mıza tek sesli, homojen rağmen, partinin bir noktaya doğru hızla ilerlemekte old uğunu

gözledik.Farklı

eği limiere

mensup on lardan, varlık nedenleri olan politik kimliklerini reddetmeleri i stendi. Bu resmi anlayışa biat etmeyen lerin giderek tasfiye edii diğine tanık olduk. Bu yaklaşım parSibat/Sun-.t 1997

8


p....

-..he-.Vı .... e~r.... rv.fn..._____ ____ ____ _

WB

röportaj

doğru bulmadık.

Sonuç olarak kongreler partinin kendini yenilemesidir; yoksa yeniden devamını sağ laması içi n formalitelerin yerine getiri ldi ği yasa l zorunluluklar değildirler. Kısa ca bize yönetimlerde yerinizi alabilirsiniz tek lifine karşılık,"bizim siyasi kimliğimiz va r, biz o kimlikle partinin yönetim kademelerinde yer alabi liriz" dedik ve bunu bildiri ile kongre salonunda yans ıttı k.

şövenist sald ırgan lıgı karşısında HADEP'i sav unmaktı. Bu bir görcvdi.

• Biz ilk ka rarı alırken bayrak henüz yoktu ve sonucu da ortada değildi. Yönetim kademelerinin dışında üye olarak ve komisyonlarda görevimizi yerine getirmeyi ve saglıklı bir iç muhalefet düşünüyor­ duk. Ancak ayn ı gece Elbistan'dan gelen 4 delegemiz geri dönerken Kayse ri yakınla rında katledildi ler, HADEP binaları polis ablukası altındaydı,Gene l Merkez yönetimine yeniden seçilen sekiz yöneticimiz, divanda yeralan görevliler, Ankara il yöneticileri 1O günlük göza ltı süresinden sonra tutuklanmışlardı. Bayrak a~ma kampanyalarıyla birlikte ve her kolda n sü rekli m edya nın bombardıman ı altındaydık. Böylesi bir durumda partiye sahip çıkmak artık ahlaki bir sorun haline ge lmişti. Zor günde, yoğu n baskılarla karşıkarşıya iken eleşt iril erimizi ve muhalefet görevimizi ön plana çıkaramazdık. Onlar bizde saklı kalması koşuluyla sadece tavsiyelerde bulunmak yerine, varo lan yönet ici arkadaşlarımızı görevle-rinde kalmaya ikna ettik. Durumu açıklayan ve her türlü göreve hazır olduğumuzu belirten yaz ımızı bildirirken " küskünler geri döndü" yakıştırmas ı yapıldı.

ww

w. n

olayı

ULUSAL K Ml Kl LEGAL BIR PARTIYE OOCRU" DECERLENDIRMESI

Kürdistan'i bir duru;; sergi/eyecek Kürtlerin hak ve özgürlüklerinden yol çtkacak, programatik yakla~tm iti/Jdr, iyle bütünlüklü ve hagtm~ızltkÇt oi.J cak bir /ega/ parti olgus11na evet. Böyle bir parti- NHADEP" süreci itibar iyle sa~ pratigin k.ırşısmda, radikal ~·t me~ru duruşuyl.ı siyasal yaşamın başlamaltdır. Felsefesi yeni, ahla/.. yeni, kökü geçmişten günümü7e v gelecege uzayacak..bir olu?um ~-:ere kiyor. Bu oluşum "TURKirE'LI" olm.ık, Türkiye'nin siyasi yapıst ve tarihinde özne ol.ıbilmeyi reddetme/idir. Stcrf.., Rizgari'nin 2. saytsmda fpgal pall olgusuna atifta bulunaraf..· kalem ' alman 6 madc/t:fik yaklaşımı, höyfc, bir oluşum açısmdan olumlu buluyor um. Madde msdde yaztyorum: Seçim leri, parlamentonun teılıiri ve kürsünü halk Jehinf! ku/lamlmast için donem glJre deterlendircn bir parti,ya)ı/ltğ degil, ufusalltgt temel alan bir parti. Ulusal mücadelenin leg;ıl demokrati ay;tgmt oluşturacak bir parti, Tür emekçilerinin ve Kürt halkının sorun larmtn çözümüne progr;ım açan am lcendini UKM'nin yerine koymayan bi parti,yüıünü halka, arkasmı egcme güçlere diJnen bir parti,dost güçlere "teror örgütü", "terörist" da yatma/arına karşı çtkan bi parti,demokratik ·merkeziyetçi/ik ilke sinin esas alınrlıgı bir parti, (.. Kürdistan tarihinde, .siyasal .bir yrıp olarak yer almak, anti-~ömurgeô bi çelcim merkezi haline gelmek clbNt önemli. Devrimci kitle ~alt?nıalar aÇisından bu önem daha bü;ıik. 1\:irdi stan'da sömürgeci zotbaltftt kaldırılması, öncelikle ülkenin a•kcr

Üstelik biz zaten yönetimlerde görev söylerken bi le bir üye olarak partiye karşı görev ve sorumluluklarımızın devam edeceğini, partinin olumlu gördügümüz tüm icraatlarını, pratik-po litik kararlarını öLveriyle destekleyeceğimizi, üyeliğin geti rdiği görev ve haklarımız gereği bundan sonra da gö rü ş, öneri ve c l cştiri l erimiz l e parti politikalarına kat ılm aya devam edeceğimizi belirtmiştik. Somut o laylar karşısındııki tutumumuz da bunun doğ;ıl bir gereğidir. Bizim siyasi literatürümüzde "küskünlük" veya "geri dönmek" yoktur.Eie ş tiri ve yönetim lerden çeki lme kararımız da, sömürgecilerin provakasyonlarınil karşı ortak barikat o lu şturmak da partiyi sahiplenmedir. Biz siyasa l ahlak ve sorumluluğumu­ zun gereklerini yerine getirdik.Tavrımızın böyle s unulma s ı iyi niyetli yaklaşımımızın suistima liydi. Bu tür yaklaşımlar, bizi üzse bile duygusal davranma taraflısı değiliz. HADEPtde çal ı şan kimi arkadaşlarımız da tavrımızın böyle sunu lmasına haklı olarak tepki gö~terdiler. Bir de parti' nin " iyiH günlerinde en önlerele görünen, " mebusluk" ya da kimbilir hangi siyasi ranliye hevesi için orta lıkta dolaşıp kimseye söz hakkı vermek istemeyen birçok kişinin birden bire ortadan yok olmaları yan ınd a bizim bu tavrımız aslında e leştirici oluşumuzun gerçekte ne denli bir sahiplenme o ldu ğunun da bir örneğ i olmuştur. i~galden arınclmlm.ısına ba~lıdtr. 1\i.ıı Gerçekte bizim duruşumuz siyasal distan 'm bagımsulıp,ı ve Kurt ulu.~unut ahlakımızın bir gereğidir; yönetim özgürlitjtıı UKKTH gt"reği önkoşulrlıır lerde olsakda o lmasakcia doğru Bu J..o~u/un yerin'' gf'tiri/mı:~i lıaH bildiğimiz bu yak l aş ımı inatla sürdüKürt ulu:;unurıdur. Siyasi önderlikiNi receğiz. Çünkü va rolan eleştirileri­ miz, siyasi im;an/ar~mu bu :;üreçlcriı miz de, dayatan görev ve sorumluluk- belirleyicisi olmaltdtr. (.. ) bu oluşum, lara hazır olmak da bir sahiplenmekan taştyan ötgütlcnmdf.'ritı en büyü dir. Son kararımıLia çalışma l arımıza olumsuzluklar~, kitlescllc?cmemeleri bı r;ıktığımız yerden ancak eksikleridir. ve "Türkiyeli" b.ıkış açmdır. ( mi7le ilgili özeleştir il erimizi ve rerek dönem açısından sosyalizme değil, ısrarla ve daha da yoğunlaşarak "so~yalist"' devletlere yüzün dunil deva m edecegiz. olmasıdır.... almayacağ ımı zı

et e

e Kuru/tayda yiJnetime girmeme karart aldıgmızt belirtmiştiniz. Daha sonra basından ögrendigimiz kadartyla "KiJskiJnler geri diJndiJ" başlıgt altmda çıkan yazıda yönetimlerde kalmayı ve her UJriO görevi üst/enmeyi kabul etmişsiniz. Bu sonuca nasıl gelindi?

11

.c om

rinde izlenen yö ntem ve politikalar, partinin merkezi ve yerel yö netim kaderneleri ndeki görev ve soruml uluklarımızı yerine gelirebilme koşullarımızın artık tamamen ortadan kaldırıldığını gös terdi. Parti yö netiminde üstlendiğimiz veya üstl eneceğimiz so rumlulukları yerine gelirebilme koşullarımız oldukça sın ırlandı. l'arti politikalarının saptanmasında ve yönet im işlevlerinde hiç bir etkisi olmadan yer almayı da

Haııa bazı arkadaş l arımız da hem çekilme kararı aldın ız, hem de çekilme kararını herhang bir değişme olmadan niye degiştirdiniz gibi sitcmler eıtiler. Oys;ı, ortada çok büyük bi r sald ırı kamp;ınyası vard ı ve yönetim tümüyle tutuklanmıştı. Bu durumda yapılacak tek şey; sömürgeciligin bu

we

çok ağır bedeler ödetmiştir .. Yapılan son il ve ilçe kongrele-

timize

Tüm bu olumsuzlukların recldi}'lı.:. yeni bir siircç olumlulukla

e Verdiliniz bilgilerden dolayı teşekkür

Sibat/Şubat

1997

başlayacak

g(~tirece/..tir

ederiz.

9


A

gengeşt tarttşma KUKM (Kürdistan

• • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • çerçevesine

Anti-Sömürgeci Muhalefetin

sıkışlırı l abilmesi elbette sözkonusu ola-

Demokrat ik Kitle

Burada siyasa l radikalizmin ölçü tü.nü, KUKM 'nin kendi ta rihsel haklılı g ı ve meşruiyetinin esas alınıp-alınmaması ile; sömürgeci kurumların ve yasa ların /bir bütün sistemin/ meşru olarak kabul edilip edi lmemesi

muhtevasının değişme­

siyle, geri letilmesiyle mümkündür. Bu nedenle KUKM'nin stratejik hedeflerinden düşm csi/düşi.ırü 1mesi; !>btemle cklcmlenebilir hale getirilmesi sömü rgeci burjuvazinin temel politika larından biri olage lmıştir.

mazdı.

Örgütleri Politikası Ne Olma(ma)ll?

oluşturmuştur.

we .c

Mucadelesil'nin stratejik hedefleri, sömürgeci sistemle u;daşmaz bir karşıtlık içindedir ve bu çelişki ancak devrimle çöLülebilir. Bu u1laşmaz kar~ıtlığın çözulmesi değil, ama yumuşatıla­ bilmcsi ise ancak karşıtlardan herbiri nin

om

vlu~al Kurtuluş

Recep Mara~lı

Legal düzlemde yeni örgütlenme biçimleri~e ~.ç ı k durmak, bir dönemin ihtiyaçlarını karşılayan_ orgut!enme biçimlerinin bir sonraki süreçte yetmeyeb ıl e~~ğ ı , h~tt.a zarar l ı olabi l eceği gerçeğiyle örgütlenme b ı çım le rı n ı mutlaklaştımıamak gerekir. Ozell_ikle ~ lus~l_ve top lu ~sa l muha lefetin kabardığı , sömü rgecı buqvazının_ de pol_ıt ı_ka belirlemede acze düştüğü , ne yapacağını bı l emedığı denge durumlarında, önceden öngörü l mey~~ yeni l eg~l­ yığınsa l örgütlenme biçimleri ortaya ç ı kab ılır . Hatta k ı tleler siyasi partilerin öngörülerin~e~ ba& ı msı_z ?lar~~ kendiliğinden çeşitli örgütlenme b ı ç ı mlerı g~ lı şt~ r~bılır­ ler. Rejimin olağan hukuk düzenine ay~ı_rı ~ ı r ?ıçım_?e ortaya ç ıkan bu tür örgütlenmeler, güç ılışkı l e rı ne gore siyasetin meşru örgütlenmeleri o larak siyasa l arenada son derece ağırl ıklı rol oynayabil irler.

ww w. n

et e

Siyasal şiddeti n tek yö ntem o lmas ının yaratt ıgı açmaLiar karşısında sömürgec i burjuvazinin ycdcgindeki siyasal yön tem, KUKM'yi düzen içine çekmek, onu sistemin bir parçası haline geti rebilmektir. 90' Iı yıllarda sömürgeci burjuvaLinin son derece ikircikli ve kendine güvensiz bir biçimde . . .. uygulamaya ça lıştı ğ ı l egallcştirıne ve ehlı l eştırmc po l ıtı­ k;ısına s ık s ık vurgu ya ptığımı z hatırlana cak tır. U lusal Kurtuluş Mücadelesinin kitl ese ll eş ti g i bir süreçte aç ık , l ega l -yığ ın sa l siyasa l mücadelenin devri mciler açısından da son derece önemli olduğu kuşk usu7dur. Hal böyle o lunca açık, y ı ğ ın sa l mi.ıcadele sömürgeci siyasetin tum aygıtlarıyla, KUKM a ras ında so n dereec gerilimli biı alan o lu ş turmaktadır . Yine 90'Iı yı llara damgasını vuran bir biçimde Kürdi~tani hareketlerin lcgal politika arayış l arı ve sömü rgeci burjuvazini n burayı aç ık bir av ;ılanı haline getirmesinin trajik scrı.ive nini hep beraber yaşad ık 1 yaşıyoruz.

"Yasall1k De~il Meş~~iyet" .. Açık, .Y.ığı~sa l, demokratı~. alana ılış~ın o larak bız~m

KUKM güçlerinin bu alanda o ldukça bocaladıkları, dizginlerinden boşalarak kitleseleşen antisömürgeci muhalefeti yasallık s ınırlarında

durmaya zorlayarak onu kötürüm l eş tirdik­ leri veya legal örgütlenme ve ça lışma biçi mlerini sadece rejimle bir uzlaşma aracı o larak algılayan siyasal bir dargörüşlülüğün kurbanı olduklarını da hep beraber izledik. Ne varki, UKM'nin bu yetmezliklerine karşın sömürgeci burjuvazi y ığınsal, demokratik alandaki gelişmelerden o

kadar ürktü ki, bizzat kendi si bu alanı marjin a lleştirme veya ortadan kaldırma yollarına başvur.du. HEP DEP ve HADEP süreçlerindekı provakasyonlar, sindirm~ operasyonları ve kuşatmalar bunun bir örneğidir. Bun;ı karşın KUKM güçlerinin yığın.s~ l .aç ık alanı dogru degerlendirebildikler i ve. söı:nü.rgec_ılı.ğın_ sıkıştırıld~~ı . belalı bir güç haline getırebıldıklerını soylemek mumkün deği ldir. Legal alana musallat olan yasa ll ık sın ırl.arında durmak ve kitle hareketini dizginleme mantığı , s ıstemle uzlaş ma konseptleri arama ça ba l arıy l a ve parlamentarizmle birleşin ce burayı işlevsizleştiren ölümcül bir

hastalı ğa dö nüştü.

Le

Sivil Toplum Örgütleri mi, Demokratik Kitle Orgütleri mi? al ığınsa l alandaki tek ö rgütlenme biçimi,

"Siyasi partiler degil elbetteki. Meşruiyet" oldu. .. Hedef kitlesi ve ;ımaçları çok farklı olan yüzlerce dernek .. Söm~rgeci. burju_v~zinin KU~M 'y.ı ~ç ık-y ı ğınsa l mucadelege niş bir örgütlenme a lanı olu~turur. ~ı~ıf-kitle örgütleri b ı ç ımlerıyle sıstem ı ç ıne çekebılmcs ı~ın, . o larak sendikalar başl ı ca güçtur. Çeşıtl ı sı n ı f ve tabaka-ehlil eştirebilmes inin- tek yolu; o nu s ı stemın Y?sallığı ların çıkar ve ihtiyaçlarına denk düşen, sendikalar, mesiçerisine hapscdebilrnesidir. Oysa, KUKM ken~ı pota~lck kuruluşları, odalar da demokratik baskı grupl_arı siyelleri içi nde dar kadro ve siyasal çalışma bıçım l crınc olu ştururlar. Siyasi iktidarı hedeflemeyen, ama s ıstem artık s ığmadığ ı için aç ık-yığın ~;ıl ~ lan bı~. zor~nluluk içinde toplumsal potansiyelleri h.arekete. ,g~ç iren çok haline ge lmi şken; ayn ı pota nsıye lın sömurgecı yasa l arı n çeş itli ve yaygın "Sivil Toplum Örgütlerı nın yanı sıra; temel

polıtık şıarımız

legal mucadclcde .

Yasallık Değıl,

Sibat/Şubat

1997

Partile~ Ya~ası"na

uygun

kurulmuş


A

gengeş1 tartişma

l anıyor.

Örnegin; Kürt hareke tinin legal politika aray ışl arı nın bir ürünü olarak ortaya ç ı kan HEP, bir "S iyasi Parti" kimligi ve biçimiyle kurul.~p çal ı şmasına karşın, dah? çok bir Demokratik Kitle Orgütü 'nü a ndı r~.yord.u. ~EP'ın ardılları da dönem dönem ve kısmen bu oze llı klerı yaygınlık ve taşıdı lar. Bunun nedeni, Kürtlerin i.lk kez kitlesellik bazı nda bir siyasa l partı deneyımı yaşama­ larıydı. Siyasal kadrola rın çogu ge nçli~ örgütl~rin~en, derneklerden geliyorlard ı . Baz ıl a rı da ıllegal s ı yas ı yaşa mdan ilk kez aç ık-yasa l -y ı g ın sa l bir alana geç mi ş l erdi. Bu nedenledir ki, oyunun kura ll ar ını az-çok bilen eski CHP/SHP' Ii kad rolar örgütlenmeye damgasını ., . , .. . .. vurmakta gecikmemişle~di. .

Demokratik Kitle Örgütlerin in o larak baz ı temel özelHem örgü tlenme tarzı olarak, hem sisteme karşı duruş l arı itibariyle DEMOKRATIK olmalarıd ır. Digeride bell i bir grubun, çevre veya zümreye değil, kitleye açık o lma l arıdır. KITLESEL o luşlarıdır. Üçüncü temel özelli kleri ise, amaçları ile be l ir l e nmi ş tanımlarına uygun likleri vard ır: Biri;

olmalar ı d ı r.

Iç işleyişinde ve siyasa l iktidara karşı tavrınd;ı demokratik olmayan, sadece bel li bir grup veya dar kadro ka lıpl arıy l a hareket eden örgü tl enmeler; kend ilerini nastl

Legal alanda siyasi radikalizmin ölçütünü, KUKM'nin kendi tarihsel haklll1ğ1 ve meşruiyeti­ nin esas alinipaiinmamasi ile; sömürgeci kurum/ann ve yasalann /bir bütün olarak sistemin/ meşru olarak kabul edilip edilmemes1 oluştu rmuştu r.

we .c

?u.

Demokratik Kitle Örgütlerinin Mantıgı ..

om

özgün amaçlarla yapılan an kü~t~r-s~na t ~urumları; entellektüel-akademik araştırma, egıtım, ögretım kurumlarını da bu alanın belli başlı olguları arasınd a sayabiliriz. Her yerde oldugu gibi bu alanda da müthiş bir kavram kargaşas ı gözlernek mümkündür. Kav ram kargaşası sadece o l gu ların bilinçli ya da bilinçsiz çarpıtılmasından kaynak l a nmı yor. Ay n ı zamanda bu alanda tek bir tanıma uymayan son derece çeş itli biçimlerin /hatta anormal bi leşimie rin-ka rı şıml arı ni va ro lmas ınd an da kaynak-

örne~i n HDemokratık Kıt/e Örgutlen ıle S1v1l Toplum Örgütleri" aras ında bir özdeşlik ku rulduguna,

.. ve Ulusal Demokratik Kurumlarımiz

KUKM aç ıs ınd an gündemde olan U lusal-Demokratik kurumla rın nitelikleri ve işleyişieri itibariyle DKÖ' Ieriyle ayrıl an ve çak ı şan yan ları var. UKM'nin öneell ikle bağıms ı z k uruml arın ı yaratmaya başladığı bir dönemde bu ay rıml arın kavranması oldukça hayatidir. Çünkü " Ulusal Demokratik Kurum'' olma sav ıy l a adeta bi r çizgi dernekçiliği , grupçu bir yuva l a rım a ya ra tıldıgına, ulusal kurum olma mantığı ve gereğinin içirıin

ww w. n

et e

çogu zaman ikisinin birbiri yeri ne kullanıldıklar~na ta~ık oluyo-ruz. Sözgelimi son zamanlard a tartı~ma gunde mıne giren "tarikatlar", udinsel cemaat ler" de ~ ırer top~u~sal . örgütlenmedi r. Katı dinsel dogmalar ve hıyerarşı ı ç ınd ekı bu örgütlenmelerin hiçbirinin "demokratik': o ldug~ _söyl~­ nemez. Buna ragmen bu tür ö rgüt l enme l e rın ke ndı s ı s ı vıl . . . toplumun unsurları s~y ı lma ları gerekir. Ya da örneği n, TUSIAD veya TOBB kend ı ı çlerı n~e demokrasiyi uygulasalar bile "kitle örgü tü " değillerdır; .. tekelci burjuvazi nin belli ka n atların ın ol u ştu rduk l arı kluplerdir bunlar. Buna karşın i ktidardaki sını fın özgün t_ab~­ kalarının örgütlenmeleri olarak toplumsal yapıda bell ı b ır agırlıkla rı o lmakla kalmaz, siyasal i ktida rı da doğrud a n y;ı d;ı dolaylı olarak etkileyip yö nlendirebilirler. Böyle olunca bu örgütlenmeleri sırf siyasi iktidar ol mayı amaçlamad ı kları ve kendi içlerinde demokrasi uygu- . ladıklarına bakarak /hiyeraşini n ve kararların seç ıml e belirlenmesi gibi/ "Demokratik Kitle Örgütü" ya da "Sivil toplum Örgütü" s~.ymak ~ü~kün m.üd.ür ? Sivil Toplum Orgütlerı; sı yasal ıktıd ar ve kamusa.l alanın dışında kalan, siyasi iktida rı amaçl;ımayan _t~m toplumsal örgütlenmelerdir. Bu örgütlenmeler kend ı ı_çler­ inde "demokra tik" olmasa lar veya tüm toplumsal kesım­ Ieri değil, be lli sınıf ve ta bakaların , ç ıka~ gr~p_la rının özgün örgütlenmeleri <;>larak varolsa l a~ bıl,; sıv ı! top~um örgütleri saymak gerekır. Bu tanıma g~re Demo.kratık Kitle Örgütleri" sivi l toplum örgütlerinın başat bır ka~e-. gorisini oluşturur ama onunla özdeş ve aynı_ ~ey degıldır. "Sivil Toplum Örgütlerini" sadece depol ıtı ze . /politikadan arınmış/ bir alan olar?k yorum~arı:ak ıs~eyen­ lere bir sözümüz yok. Onlar belkı de kendılerıne b ır hayal alemi kurmak i st4to rl a rd ır. Ama biz, sivi l toplum örgü tlerini demokratik toplumun ögeleri o l ~rak görmekle birlikte, onların hepsini "Demokratik Kitle Orgütü" olara k tanımlayamayız ve birbiri ye rine kullanamayız. Ayr ıca DKÖ' Ier de siyasi iktidarı ele geçirmeyi amaçlamasal_ar bile, siyasetten arınmış depolitize örgütlenmeler değıller­ dir. Tersine çok çeş it li toplumsal gru pların hak ve taleplerini harekete geç irerek siyasal i ktidarın hegemonya a l a nını daraltan, denetleyen bir işlev görürler. Zaten bu nedenle "demokratik" tirl er.

tanımiarsa tanımiasıniar

DKÖ'Ieri değillerdir.

Sibat/Şubat 1997

boşa lt ıldığına s ı kça tan ı k o lm aktayız.

Herşeyde n önce DKÖ işleyişinden, amaçları, programati k hedefleri bakımından ayrılması gereken "U lusal Demokratik" kurumların; kültür ve sanat, eğitim, araştırma, yardımlaşma vb. ne

olursa olsun Kürdistani tüm yapıl ara açık o lması, yani ulusal o lması gerekir. Kültür, sanat, bilimsel araşt ırm a, eğitim gibi işlev­ ler ancak özgür ve demokratik koşullarda gelişti ri lebi l ir. Bürokratik, merkezci, emir ve komuta ederek her sorunu idari mantıkla çözmeye tahammülili alan lar değildir bunlar. Gösterişe, geçici ve moda olana kapılmak; kalıcı bir eko l ve çizg i olu~ tur­ maya engeldir. Kurum olmak demek,. b ır ad reste, birkaç unsurun yanyana ge lıp baz ı etkinli kler yapmas ı demek değ ildir . Kuru~ olabilmek için ka l ıcı değerlere, tutarl ı bır çizgiye, çokça emek sarfedilmesine, uzun vadeli çalışmaya gerek vardır. Kültur, sanat, bilim, eğilim, öğretim kısaca tü~ alanlarda ortaya tutarlı bir fe lsefe, bel ır­ gin bir tarz, bir yöntem konması gerekir.

1 rizgan

11


A

gengeşt tartişma

kaldırmaz.

Bu tür kurumlarda idari aygıt, yönetınete için degil sadece hizmet etmek için, kurumun iht i yaç larını karşılamak için dizayn edilmelidir . Yoksa bir kit le eyleminin kotar ı r gibi, b ir sanat o layın ı n, akademik bir ça lışmanın ketarılmas ı ya da egitim, ögretim faaliyeti düzenlenmesi ayn ı manlık ve yö ntemlerle mümkün degildir. Kürt müzigi, ti yatrosu, sinemas ı , folkloni, vb. estetik ve kültürel bütün alanlardaki kurumlaşınalarımız elbetteki tek sesli ve tek merkezli olarak da ge li ş tiril emez. Ama umlaşma/an­ bunu her grubun, her siyasa l ya pı ya da anlayı~ın kendine folklor ekibi veya müzik gur ubu ç ık a rm as ı derekesine inrlirgemek de, ulusal kurumlaşm a mantı g ından hiç birşey geliştirilemez. anl amamak demektir. Kısaca DKÖ'Ierini kötürüm l eştire n mantık aynı ugursuzlugu Ulusal Kurunılaşma çabala rını da sabote etmektedir. anlay1ş1n Nelerdir bunlar?

A YÖO' Ier IYÖ D' Ier ve Dev-Genç dernekleri siyasetin özneleriydiler. TKP'den çok IGD ortadaydı. KIP değil DOKD biliniyordu . Hangi derneğe üyeyseniz veya gidip geliyorsanız, hangi siyasal örgütün adamı oldugunu7 anlaşılıyorrlu. Birçok siyasi hareket önce derneklerde ayrışıyordu. Siyasal bir örgütlenme ler öncel ikle yayg ın b ir dernek l eş menin ard ından geliyordu. Bu örgütsel ikamecil ik ve devrimci öznenin kayı ~ ı nın toplumsal- siyasal neden leri, belki zorunlulukl arı vardı. Fakat DKÖ'Ierin birer çiLgi örgütlenmesi olarak kuru lmala rı ; buraların örgütlerin bir ya rış ve hegemonya a lan ı haline gelmeleri, onlara fonksiyonlarının çok ötesinde siyasa l yük ler bindirilmes i hem DKÖ'Ieri tahrip elli, hem siyasa l örgütlenmelerin parçalanmasın;ı, deşifrasyon a, nihayet kolay birer sa ldırı ve imha hedefi haline gelme si ne de yo l açtı. 12 Eylül C unlas ın'da Sıkıyönetim Mahkemele rinin cilt c ilt iddianamel eri, hep bu alanlarda devşiril en bilgiler ve veriler üzerine kuruludur. Gr uplararası \at ışma ve boğazlaşmaların en ko lay proveke eclilebilrl i ği, tahribala en aç ı k a l anları da buralar olmu~tur.

te

m1z elbette ki tek ses/i ve tek merkezli olarak

X~ygın Anomali ~ . Siyasi

Orgütler ve DKO' Ierin Birbirlerin in Yerine Ikame Edi lmeleri

ne

Ama bunu her grubun, her siyasal yap1 ya da kendin e fo/klor ekibi veya müzik gurubu Çikarmasi derekesine indirge mek de, ulusal

anılı yo rlardı.

we .c

Kürt müzigi, tiyatrosu, sinemasi, folklorü, vb estetik ve kültürel bütün alanlardaki kur-

sine koşut olarak; her türlü gençlik örgütü dahil olmak üzere dernekler, sendikalar, meslek örgütleri gerilinıli bir çat ışma alanı haline geldi. Hemen her siyasal grubun, neredeyse her fraksiyonun kendi un s urlarını topladıg ı çizgi dernekleri, sendikalar kuruldu. Aynı hastalık, Türk sosya ltst hareketinden hızla kopuşmas ına ragmen metropol karralıy l a Kürdistan'a , Kürt hareketlerine de taşı ndı. Öyleki, artık siyasal örgütler kendi etkinlikleri varl ı klarıyla değil, hareket etiirdikleri gençlik örgüt leri ya da sahip oldukları dernekler adıyla

om

Bu da kesinlikle bürokratizm i, bu a l a n ları günün geçici politik manev ra l a rı ve dernekçi lik mantıg ıy l a kullanılmasını

70' 1i yı llarda Türkiye Sosyalist hareketind e, özellikle kurumlaşma gençlik örgütlerind e görülen en yayg ın sapma, Demokratik mant1ğ1ndan Kitle Örgütleri' nin adeta birer birşey siyas i örgüt gibi dav ranma ları , bu yap ıl a nma l a ra siyasa l örgüt misyonu yüklenmes iyd i. Bu dönemde gençligin politize o lm as ı ve sosyal ist hareketin özellikle ögrenci gençlik arasında hı z lı bir ge li ş m e göstermesi, iki tür ikamecilige yol açmıştı. Bi ri ncisi; devrimci öznenin, teorik planda olmasa bile siyasa l ve örgütsel olarak işçi s ınıfı ndan kayd ı rı l arak, gençlige /öğ re n c i ge nç liğe/ abartı l ı bir özne yüklemi yapılma s ı . Iki nci si; yine buradan kayn<ık l anaıi bir tarzda sınıfa dayalı siyasa l örgütl enmelerd en beklenen ça lışmaların , öğrenci gençligin kitlesel örgütlerini n üzeri ne kayması. Bu ikaıne c iligin serüvenleri Türkiye devrimc i hareketinde derin izler bıra kmı ştır. Daha sonra ise bu ikameciligi n ye ni bir türevi ortaya çı ktı. Bu kez, Türk Sol'un ço k çeş itli kliklere ve örgütlenme lere bölünme-

ww

w.

hiç anlamamak demek tir

Sibat/Ş u bat

1997

" Rızgari 4" ve ASDKD' Ier

Bu ikameci anlayışa o dönemde en duyarlı ya klaşan akımlardan biri Rizgari oldu. Rizgari Dergisi 'nin 4. say ısı ba ş lı baş ı n a bu konuya "Kürt Halkının Anri-Sömürgcci

Ulusal Uemokrark Mücadelesinin Demokratik Kitle Orgüt leri Siyasetrne ayrı l mış! ~. Orada ortaya konan DKO

anlay ış ı ,

temel nitelikleriyle d oğ ruluğ l!nu bugiın de koru-

maktadır. Ne varki Rizgari 4'deki DKÖ siyaseti üzerine

Anti-Sömürgeci U lusal Demokanlayışı henüz ye rli rgütlenme ö siyasal lefetin ratik Muha yerine oturtu lamadığı için, diğer Türk ve Kürt solu h.ıre­ ketlerinin başına gelen Rizgar7 hareketinin de başına geldi. ldeoloj:k-s iyasal ça lışman ı n kısa sü rede yarattığı dinamik potansiyel doğru örgütsel biçimlerle kar~ılana ­ madı ğ ı içi n, en hazır ve revaçta olan biçime, gençlik der neklcrine yöneld i. Daha sonra örgütsel inşan ın yöntem leri ve biçimi üzerine gelişen bir ayrı lığ ın da kavga alanı haline getiri len bu örgütlenme tarz ı ASOKD'Ier den

yapılan aç ıl ı mlara rağm en,

baş kası deği ldi.

Kaçın ıl maz olarak mevcut potansiyeli n, bir parti örgulüyle değil de, lega l bir g~ nçlik örgütüyle, derneklerle kaTiaşmas ı onu boğm akt.ın başka bir so nuç vermeye( l'kti. uyle de oldu. Bu dernekler de hem Rizgari-Aia RiLgari ayrı şması n ı n gerilim alanları olmaktan, hem de genç insa nların sıkıyönetim mahkemele rinde yargılamaları iı,.in bir ç ıkı ş noktas ı olmaktan kurtulamadı. Rizgari 4'deki açılımlara karşın bile bile "lades" dennıişti; çünkü hiçbir devrimci potansiyel örgütsüz kala mazclı ve bulabi ldiği en yak ın örgütsel biç imlere kanalize olmakta gecikmiyordu. Iradi müdahale geç kalınca kendiliginden örgütlenme.biçimleri yapıya egemen ol maktaydı. Denebilirki , DKO'Ier ve siyasi örgütler aras ınd a o lma s ı veya o lm aması gereken ilişki biçimleri hakkında


A

gengeş1 tart1şma

di.

Ne varki, siyasal-toplumsal hafız a zayıflıgı bu deneyim aktanm ın ı kesi ntiye uğratı yo r . Bu nedenle, günümüzde yaşanan DKÖ pol itikalarına bakarak bu deneyimINi bir kez daha vu rgula mak gereği ortaya ç ıkıyor. Dünkünün aynı olmasa bi le deg işik biçimler a.!arilk benzer ya nlışların yi nelendiğine tanık oluyoruz. Ustelik yer yer daha kötü biçimlerd e ..

DKÖ'Ie rde çok seslilik ya da "Oyunun Ku ralları"

..

DKÖ'Ieri kitle muhal efetin in hizme tine sokarak, onlari etkin bir araç haline getirm e derdinde o lan siyasa l yaptiarin veya bireylerin, bura-

we .c

Anti-Sömürgeci Muhalefe t, Demokra tik Kitle Orgütlerinin misyon sapmasınil veya çizgi dernekleri , grup loka lleri haline gelmesine/getirilmesine karşı duyarlı olmal ıdır. Duyarlılıgın nedeni hem ~iyasal örgutlenm elerin, hem de DKÖ'Ierin varlık nedenleri ve işlevlerinin karıştırı l masından dogan tahribatın önlenmesidir. Bu aynı zamanda gruplar, anlay ı şlar, siyasi hareketle r arasıncia demokratik zeminieri n amacına uygun ve verimli kullanılmasını sag l ayacagı gibi, eksikliğin çok fazla duyduğumuz demokrasi kültürünü n içsclleş mc.:;i, hatta sosyalist demokrasi anlayış ı nın ye rleşm c'> i için de en uyg un zeminlerd ir. Bu platformla r sömürgeci militcıri zme mal1cme taşıyan, siyasal alanların vurgun yedikleri yumuşak karın olmaktan çıkıp tersine, kitlelerin seferber edilip, muhalefetin yönlendir ilerek rejimin geriletildi gi düLeyleri haline ancak böyle gelebilir. Bu kavrayış, DKÖ'Ierd e tek scsl il[ğin değil, tersine programla saptanmış hedefler iç inde de~işik düşünce ve egilimleri n, örgütlü veya örgütsüL bireylerin "Oyun~n Kuralları içincle" oynama l arını öngörür. Bu, re kabetı düşmanlık ve karşınakine hayat hakkı tanımama değil, teşvik cciici bir yarış haline sokar. Unulmam ak gerekir ki, otorite olmadan örgütlenm e 'olma7, faka t ister demokratik ister totali ter bütün örgütlenmelercie otorite ve iktidar olur ama yalnızca DEMOKRATIK örgütlenmelerde MUHALEFET vardır. Çok yinelenen tan ı mıyla demokras i çoğ un luk tahakkümü değ i ldi r; tersine demokrasi ancak muhalefetin var olma, alternatif olabilme hakkı i le belirlenir. Öyle ise DKÖ'Ierd e farklı anlayışların var o lmasın ı ve bunların kendi programlarını etk in kılabiirnek için çal ı şma larını /oyunun kurallarını birebir oynayara k/ yönetime gelmeleri ni, işin bir gereğ i olarak kabul etmek gerekir. Yönetime gelebi lmek veya etkin olmak gibi, muhalif kalmak, etkin olamamak da kabul edilmesi gereken bir olgudur. Azı n l ıkta kalınd ığı zaman hemen bu al an ın terkedilm esi, adeta haks ı zlığa uğramış, ezilmiş, küsmüş edasıyla örgütlenme lerden çal ışmakta n vazgeçi lmesi yan l ışt ı r. Ya da bir kitle örgütünde yönetime ge l indiğinde ve etkinli k ku rul duğunda bir zafer edas ı y la muhalefeti n hayat hakk ı n ı n ortadan kaldırılması ka bul edilemez .

sadece bu tan ıma indirgersck o zaman "dernekç ilik" cicdiğimiz, ayak oyunlarını, hilelcr, kumpaslar, kurnazlıklada ka~;ın ı lmı ş etkinlikle ri veya yö netim ola nak l arını çok abartm ı ~ olu ru 7. "Oyunun kuralları " esprisini böyle a lgılaya nların el incic l)KÖ'Ier gerçektek i işlevlerini yiti rir, sadeec bu işı kendilerin e meşgale edinmiş birkaç kaşarl a nmış dernekçin in kendi lerini t;ıtmin ettikleri bir yere dönti ş ür. Böylesi bir "DKÖ" ise, vars ın kime hay ırlı ise ona olsun! Geç mi şte olduğu gibi günümüzcic de kimi örneklerde gördügümuL üzere, kendilerine bir büro ya da lokal arayan b;ızı grup veya kişilerin gösterişli isimlerle "Dernek" aç tıkl arıncı tanık oluyoru z. Veya kurulu derneklerde küçük <,aplı bir ugra? verdikten son ra b ura y ı "ellerine gcçirenle r" faaliyet yapıyorlar veya ya ptıklarını sa nı yo rlar. Bunlar bel ki bir takım kişilerin adres ihtiyaç larını , biraraya ge lip sohbet etme, çene çalma i htiyaç ların ı k;ıı ş ıl ar ama elbetteki bunları DKÖ'Icr olarak niteleycmeyiz. Kimi 7aman iyi lar~n özelleştiri­ ni yetli yaklaş ımlar ve umutlarla kurulan baz ı kurum veya dernekler de surec; iç inde böyle bir an la yışa kurban giderek, birkaç ki ş inin özel bürosu, etrafiarına özel "Dernekçiliğe " ilişkleri ni, müritlern i, taraftar karşt ları nı top l ayıp, " dernekçil ik yaptık l arı", dedikodu ürettik- uğraş leri veya kendi kendileri ni gerekeceği/ tatmi n ettikleri hir tür " Tekke".yc dönüşebiliyor. gerektiği kuşku­ DKO'Ic ri kitle muhalefeti nin hizmetine sokarak, on la rı etkin bir araç haline geti rme derdinde olan siyasal yapı lar ın veya bireyleri n, buraların öze ll eşli rilip tekke veya dergah haline geti ri lmesine, "Dernekçil i ğe" karş ı kararlı bir uğ raş vermeleri

om

devrimci hareket oldukça zengin bir deney birikimine

~ahip. Üstelik bu deneyiml eri n hedeli oldukça agır öden-

ww

w.

ne

te

Jip tekke veya dergah haline getiril mesin e,

Dernekçi lik ve Tekkeleşmeye karşı ..

Burada "oyunun ku ra ll arı"ndan anlaş ıl ması gereken demokrasi kültürü nün muhtevasıdır. Yoksa mutlaka o lması gereken, tüzük ve hukuk kuralarının .. sözel/biçi mse l an lam ı y l a uygulanmas ı bir DKO'de kural ların işleti l diğ i a n lamına ge lmez. Eğer oyunun ku ralla rı n ı Sibat/Şub at

1997

kararli bir verme leri

suzdu r

ge rekeceği/gerek tiğ i kuşkusuzd u r.

DKÖ Çalı ş ma larında Iki Yanlı Ş Demokra tik Kitle Ö rgütleri içerisinde iki ;ıyr ı yanlış;ı daha dikkat çekmek gerekiyor. Birincisi; DKÖ'Ieri kendi siyasi örgütlerinin hege-mo n yası veya düpedüz yö nelimi a l tıncia almak isteyen ve buraları bir iktidar alanı olarak gören anlayı şl ardır. Bu anl ayışla r DKÖ'Icrin yönetimin i ele geçirmek için birbiriyle rekabet eder; iktidar mü cacie lesi yaparak alanın özgül yapısını, kitlesel ve demokrat ik niteligini tahrip ederler. Rllkip örgüllerin bir mücadele ve kap ı şma a l anı gelirilen bu

:nWM••

13


gengeşl tart1şma bı rakıldıkları

bir örgütlenme tarz ıdı r. Zorun luluktan kayBu nedenle DKÖ'Ier gibi yasall ı k-açı klık kuralları içinde çal ışan yıg ın sal örgütlenmeler içeri sinde illegal siyasi örgütlenmelerin kadrolarının, taraftarlarI arının bulunma l arı ve buraya uyarlı etkinl i klerde ça lışınaları yads ın amaz. Bu insanların DKÖ' Ierde varolmalarını istememek sonuçta burjuva yasalcı lı ğ ı na ve siyasal iktidarın dayattığı hegemonyaya çok kötü bir teslimiyetten başka birşey değildir. Örgütlü kadro l arın DKÖ' Ierde çal ışmaların ı enge lemeye ça lı şmak, örgütsüz hale gelmelerini veya örgütün herşeyden elini ayağını çekmesini talep etmek bir tür ta sfiyecilikten başka bir şey değildir. O halde DKÖ'Ier içeri sinde legal veya illegal örgütlenmelerden insanların (yaln ı zca birey olarak değil örgütlü olarak da) çal ı şabi l e ­ ceklerini, bunun meşru bir hak o ldu ğunu kabullenerek işe başlamak ge rekir. Bu anlayışın çeş itli siyasal güçlerin desteğini, biri kimlerini, düşünce zenginl iklerini de mevcut OKÖ'ye transfer edilmesini sağlayacağ ını bunun hem etkinl ik hem yeterlilik açısında n son derece yara rlı oldu ğunu görmek de gereki r. Diğer yandan, örgütler veya örgütlü kişi ler elbette DKÖ'Ier içerisinde kendi yak l aşım ve tarzlarını benimsetme u ğraşı verecekl erdi r. Bu da kabul edilecek bir şeydir. Ama DKÖ'Ieri kendilerinin emir-komuta a ltına aldıkları, yön lend irdikeri , diğerlerine karşı iktidar savaşı verdik leri bir kapışma a l anı olarak görmeleri yan iış ı kabul edilemez. Çünkü herhangi bir siyasal örgütlenmenin bir DKÖ içinde ça lı şmas ından an l aşılması gereken şey , herşeyde n ·önce bu örgütlenmenin amaç ve hedefinin kendi asgarf program ilkeleri açıs ınd an benimsenmesi demektir. Eğer DKO'nün amaç ve hedefleri siyasa l yapılanmaların hedefleriyle hi ç bir düzlemde çak ı şm ı yorsa, o örgü tlenme içinde bulunmak ve _ç:a lı şmanın sadece bir mantığ ı ka l ır. O da sözkonusu DKO'yü sabote etmek, proveke etmek,

om

naklanmaktadır.

ne te we .c

yapılarda yönetim bir klik tarafından ele geçirildiginde ise kaçın ıl maz olarak bu nu digerlerinin tasfiye edilmesi izler. Dernek veya kur.uluş hıtla homojen l eştiril i r. Rakipler "temizlendikten " sonrcı da, kend ilerine ku l lanılacak veya kalkcın yapı lacak "kitle" gözüyle bakılan, "örgütsüz, yurtsever ve demokrat unsurlar" olarak görülen kişierin de bu güvensil ortam ı hızla terkettiklerine tanık oluruz. DKÖ'Ierde iki Sonuçta o dernek veya kuruayfl yanliş; luş kimin veya hangi grubun eline geçmişse, kendi kendibirincisi; leriyle başbaşa kaldıkları, DKÖ'Ieri kendi kendi lerinin çal ıp yine kendilerinin dinledikleri bir klüp siyasi örgütleri- haline gelir. nin hege- Bu bir DKÖ'nün öldürülmesi, imha edilmesi demektir. Hem monyasi veya DKÖ işlevini yitirir, hem de düpedüz yöne- içindekiler polis için kolayca denetlenebilen bir timi alt1nda av haline gelirler. almak isteyen Aslına bakıldıgında bu, "Pirus zaferi" gibi birşeyd ir. Grupçu ve buralafl bir dar görüş lülüktür. Çünkü

iktidar alan1 olarak gören

kazandıkları sa ndıkları şeyi asl ında o anda kaybetmiş ler­

dir. Ikinci yan lış ise, bunun tam tersini yani DKÖ' Ierde Ikincisi bunun örgütlü insan l arın, örgütlü tam tersini, yani ça lı şmaların ı kabul etmeyen "anti-örgüt" tavı rdır. DKÖ'Ierde Demokratik Kitle Ö rgütörgütlü leri ' nin siyasa l örgü tlerin ve hegemonya alanı insanlafln,örgüt yarış haline getirilmesi nin yo l lü çalişmalafini açtığı tahribatlardan korunadına takın ılan bu "antikabul etmeyen mak örgüt" ta v ırl a r; sonuçta "anti-örgüt" DKÖ' Ieri disiplinsiz, sorumsuz, başıbozuk bireylerin tavlfdlf. kendi kendilerini tatmin ettikl eri bir dergaha dönüştürür. Siyasa l anlayışlardan ve örgütlü insanlardan arınd ırılmış bir DKÖ ça lışmasında harekete geçirilebilecek çok büyük bir potansiyel ve çeşitlilik dışianmış olur. Deney aktanını ve birikim ye rine, subjektif tasarımlar ve etkinligi olmayan eylemlilik projeleriyle başbaşa kalınır. Bu da tersten bir çabayla DKÖ'Ierin iş levsi­ z l eştiri lme s i , etkisiz, suya sabuna dokunmayan yap ılanmalar haline gelmesine yol açar. Ge ç mişte ve günümüzde bu iki tür ya nlı ş ın felç ettiği DKO' Iere on larca örnek vermek mümkündür. Her iki ya nlı ş la da bire bir mücadele edilmesi gerek tiğ i açıktır. Herşeyden önce Legal veya lllegal örgütlenmeler siyasal ve toplumsal bir gerçekliktir. lllegalite kendisi başl ı başına seçilen bir "amaç" değil, burjuvazinin zorbalığı ve sa ldı rgan lı ğı karş ı sında muhalif siyas i örgütlenmelerin başvurmak zorunda

ww

w.

anlay1şlardlf.

Sibatf<:.,.h;ıt

1997

dağıtmaktan başka bi rşey deği ldi r. Oysa amaçları ve programatik hedefleri bakımından herhangi bir düzlemde çakışan bir DKÖ, kitlesel etkin ikIere açı l arı bir alan, diğer anlayış ve gruplarla yapılan dolaysız bir iş ve gü ç birliği demektir. Bir siyasal örgütlen-

menin bu alanlarda kitlelerin egitilmesi, seferber edi lmesi, onlara öğretilmesi kadar kendi öğreneceği pek çok şey

olduğu açıkt ır.

Içinde ça lı şıl an bir DKÖ amacı ve kapsamı ne kadar etk in ve başarı l ı olursa, bir siyasal örgütlenmenin de buna yap tı ğ ı katk ı ve ka tılım ı bakımından ayn ı başarı ya da başarıs ı zl ı g ı paylaşmış olacağın ı varsaymak gerekecektir. DKÖ'Ier içindeki örgütlü ça lı şmada n a nl aşılmas ı gereken şey; bu alanlarda o örgütlenmenin muhtevasına uygun , onu güçlendirici bir performans gösteril rıı .!si gerektiğ idir. bakımından

Nerede "Ayrı", Nerede "Birlikte" KUKM aç ı sından "ayrı " mı, "birlikte" mi örgütlenme tartı ş maları çok ş ükür gerilerde kaldı. Çünkü, zaten Ulusal Kurtulu ş Mücade lesi kendi örgü tlenmelerini, bağ ı msız kurum ve kuruluşlarını yarattı, kendi yolunda ilerlemeye devam ediyor. Sosyalist hareketlerin de ülke temelinde diğer s ı nıf ve tabakalardan bağıms ı z ve ayrı örgütlenmeleri en az ından herkesin teorik olarak d oğruluğunu kabul ettiği bir gerçek .. Dün bunlar, Kürtleri ayrı bir ulus, Kürd istan ' ı ayrı bir ülke, Kürdistan Ulusal Kurtuluş Mücadelesini bir olgu o larak görmeyen gr upl a rın litaretüründe bir aşa~ ı bir 14


A

gengeş1 tarttşma bu

kalıyor. Şimdi

"ortak örgütlenmelerin" , "nerede", " nasıl " ve "ne 7ilman" olabilecegini, ayaklarım ı z daha saglam ye re bas;ır;ık tart ı şabi l iriz.

Kısaca önüne hangi tür programatik bir hedef koyarsak koyalım metropollerdeki Kürelistani kitleyi, buralardaki toplumsal yaşa mdan, i l işki lerde!"\ ve mücadelelerden soyuılamak hem mümkün değildir, hem de doğru değildir. Öyleyse bu olguyu bir avtıntaja dönü ştüren bir çiLgi izl<'mek durumundayız.

Bu da birinci kategorideki göç kitlesinin siyasal olarak KUKM örgütlerin ın içinde örgütlenmekle, bu program atik hedefler içinde çalışmilklil birlikte; metropollerde aynı zamanda sendika l arın, Demokratik Kitle Örgütlerinin içinde de birlikte örgütl enmelidir. Böylece bur;ılarda hem toplumsal mücade lenin gerekleri oliln görevlerini yerine getirecek, hem de metropollerdeki toplumsal muhalefete KU KM 'nin programatifk perspektiflerini ta ş ıyacaktır. Bu nedenle metropollerdeki sendika larda, DKÖ'Ierkarş1 karş1ya inde, ayrışmak "Kürt" nitelikli ayrı sendika ve DKÖ'Ier olduğu gerçeğidir. o l u şturmak yerine ortak örgütlenmeler içinde kalmak ve buraları Lorlamak gerekir. Bunu ilke olarak kabul etmekle biri ik te mutlak-

Metropolle re göçettire/e n Kürdistan 'li kitleler aç1s1ndan dikkate altnmas1 gereken en önemli husus bu kitlenin, IKILI bir misyonla

ww

w.

ne te we .c

Kürdistan hareketlerinin /hangi sınıf ve tabakaya hitap ederlerse etsinler/ bagımsız ve ayrı örgütlenecekleri, bu örgü tlenmelerin meş ru o l duğunu tartışmak gereksizdir. Buna karşın gerek Ulusal Kurtu l uş zemininde, gerek sosyalist siyasal mücadele zemininde, gerekse demokratik güçbirlikleri, ittifaklar zemininde " nerede" ve "nasıl" ORTAK Ö RGÜTLEN ILMESI gerektiğini bir kez daha tanımlamak geregi vard ı r. Bu özellikle, sömürgeci metropo llerde, sendikalar ve Demokratik Kitle Örgütleri Lernininde da-ya tan bir ihtiyaç haline ge l miştir. Kaftılarındaki TC h;ıritası (Misak-ı Mill i sınırları) gerçeğinden daha stığ lam olan kişile re sömürge ve metropol arasındaki a yrımı anlatmak belki biraz güç. Ama bu ;ıyrımın tutarlı o l duğunu düşündügümüz kadro lara söyleyeceğimiz şey l e r var.. Sömürgeci metropollerde geçmişten bugüne kadar, sürgünler ve--eko nomik neden lerle yığılm ı ş büyük bir göç kitlesi birikmiştir. Bu kitle, 90' 1arda sömürgeci militarizmin Kürdistan ' ı in sa nsızlaşt ı rma , köy yakma ve boşa l tma kam pan yas ı ile bir kaç misli katlanarak tırtmıştır. Bu göç kitlesinin umulanın aksine "entegre" olmayacağ ın ı , sorunun bu yolla ortad;ın kaldırılama yacağ ını daha önce epeyce tartışm ı ş tı k. O lgunun bir diğer ytını da bu muazzam göç kit lesinin, ulusa l ve sınıfsal ol;ırak radikal gerilimler taş ı dığı nın da dikkate alınarak nasıl bir politika ıaşınacağıdır? Buna uyarl ı olarak ne tür bir örgütlenme taw ile gidi lecekti r bu potansiye le? Birjnci sj; Göç kitlesinin doğal o larak ü1kesine geri dönmesin i; ül kesi nin bağıms ız l ığı ve ulusunun kurtu lu şu iç in bir özne o lmas ını esas alan bir politikad ır. lk.i.ru;ls.i; Kürdistan' daki politik geli şmele re ve devrimin izleyeceği rotaya göre değişe bilir o lsa da metropol lerde her zaman h atırı sa y ıl ır bir Kü rt nüfusunun "YERL EŞIK ÖGE" olarak ka lacağ ı ve bu neden le, bu kitlenin metropoldeki demokrasi-sosyalizm mücadel esi nin bir pa rças ı olarak gören politikal ar .. Ikinci şık için, Türk burjuvazisi de dahil pek çok politika, üstel ik "asimilasyon, entegrasyon" kav ramları içerisinde politikalar üretiyorlar. Ftıkat hem birinci, hem ikinci ş ı kltırdtı dikktıte alınması gereken en önemli husus bu kitlenin, IKILI bir misyonla karşı ktırşıya olduğu gcrçeğid ir. Ikili görevin IKIRCIKLILIK ya da KARARSIZLIK haline gelmemesi için, buna uygun politik.ılar, örgü tlenmeler y.:ır,:ıtılmas ı zorunludur.

olmak.

om

yukarı çekilip duruyordu. Şimdi dost düşman herkes olguların nesnel ligini kabu l ediyor/etmek zorunda

Nedenl Bi ri ncisi; Metropollerde biriken göç kitlesini Ulusal Kurt u lu ş Mücadelesini n asl i un s urla rı ncitın biri olarak kabu l ettiği miz htılde bile bu kitle, " mü lteci" haline ge ldiği ve buna karşı l ık d ı ş l ama değ i l "entegrasyona" zorland ığı iç in IKILI bir görevle karşı ka rşıya kalmaktad ır. Hem, KUKM' nin metropollerde dahi olsa asli bir unsuru olarak "ayrı " örgütlcnmek; ülkesindeki mücadelenin eksenine uyarlı siyasal ça l ış maların içi nde olmak; hem de entegre olmaya zorltınd ığı ve birlikte yaşadığı mC'tropollerdeki toplumsal, s ınıfs al mücadelenin de içinde yt!r alartık bu mücadelenin de ilklif bir ögesi Sibat/Şu bat 1997

laştırmak i ste mey işimizin

Ikili görevin IKIRCIKLILIK ya da KARARSIZLIK haline gelmemes i için, buna uygun politikalar, örgütlenmeler yarattlmast zorunludur.

nedeni, Türkiye'deki antiKürt şöve ni7min dizginsiz boyutlara va rmas ı ve özellikle "demokratik muhalefeti belirlemesi durumunda bu alanlarda bile ortak hareket etme, birlikte örgütlenmenin zemini ka lmayabilir. Bundandır ki, kendi sini nas ıl tanımiarsa tanımla s ı n "Anti-Kürt" bir ya pılanmacia kalma zorun l ulu ğ u yoktur. Ikinci kategori için ise, eger metropoller de sürekli ve ka l ı cı olarak bir Kürt nufusu olacaksa -ki evet olacakt1r- bu nüfus hem bu toplumsal yapın ın özgün kimlikli bir ögesi olarak demokrasi mücadelesinin, hem de kend i ulusunun kurtuluşu ve özgürlüğünUn bir ögesi olarak 1 aynı zamanda bu ikisinin birbirine bağlı oldugu bilinciyle/ IKILI bir görev yürüte- • cektir. Bu görev, metropollerdeki Kürt kitlesinin ulusal kim ligini vu rgulayaca k ve asimilasyona zorla entegre edilmeye karşı direnecek ULUSAL KURUMLAR oluştur­ mak, bunları yaşatmaktır. Bu ulusal kurumlar (basın-yayı n , egitim, kültür ve sanat, ekonomik dayanış ma, vakıflar vb ..) hem ye rleş ik Kürt nüfusunun kimlikten kaynaklanan ihtiya ç larına , hem de UKM'ni n yükl ed i ~! görev lere cevap vereceklerdir. üzeesi sömürgeci metropoller için ay rı

15


A

gengeş1 tartışma ve birlikte örgütlenme biçimlerini şöyle . a y rıştırabi l iriz : Ulusal kimlikten ka ynaklanan ve U lusal Ku rtulu ş görevler için ayrı ; toplumsal muhalefet ve demokrasi mücadelesi için bi rl ikte örgütlenme biçimlerini aynı anda yaşam a geçirme beceri si göstermek zorun -

Radyo-TV,Gazete dergi bas ın-ya y ın ku r umla rının varlığı; her ulustan, her cins, her ırk ve dinden, her görüşten in sa nın birlikte eşit hakl ada aynı toplum içersi nde yaşa masının kısaca DEMO KRATIK TO PLUM UN vazgeçilmez ögeleri olarak görü lmelidir.

Ne Yapmamalı ?

om

dad ı rl a r .

Hangi tür örgütlenme olursa olsun sonuçta hepsi birer araçtır. ö rgütlenme biçimlerini ve bi zali hi .örgütün ke ndisini amaç haline getirmek ve onu fe t iş l eşt irm e mek gereki r. Demokratik Kitle Ö rgütleri de ancak kitle muhalefetini seferber edebi ldikleri, y ı ğ ınların kendi eylemlilikleri iç inde öğre ndik l e ri , hak ve özgürlüklerin in s ınırl a rın ı ge ni ş ietti k l e ri ora nda iş l ev l e rin i yerine getirirler. kayn a kl a nma ktadı r. Çel işk i I şlevini yerine geti rerneyen örgütlenme biçimlerinde, ve ta lepleri n fa rkl ılıgı mücaısrar etmek; onları birbirinin yerin e koyntemlerinde yö yöntemve delenin niteligini ayrı lerini de farklıl aştırır. F arklı mak, gerici bir sa pkı nlıktı ·. Legal düz lemde yeni örgütlenme biçimlerine aç ı k çeliş ki ve taleplere aynı durmak, bir dönemin ihti ya ç l a rını ka rş ıla yan örgütlenme çözüm yöntemleri yle ya kl aş ılmaz . Bu DKÖ'Ier için biçimlerinin bir sonraki süreçte yetmeyebileceğ i , hatta za ra rlı o labileceğ i ge rçeğiy l~ örgütlenme biç imlerini şöyle de geçerlidir. Kimi durumlarda Türk emekçi- mutlaklaştı rma ma k gerekir. Özellikle ulusal ve toplumsal ler için demokratik bir istem, ayrıştlfa 1 muhalefetin k.. bardı ğ ı , sömürgeci bu rjvaz in in de pol itika belirlemede acze düştü ğü , ne ya pa c ağ ını bil e me diğ i Kürtler için a nıi-demokratik denge durumlarında , önceden öngörü lmeyen yeni legalolabilir. örneğin; zo-runlu y ı ğınsa l örgütlenme biçi mleri ortaya çıkabi l ir. Hatta kiti lkokul e~itimi , Türk ha l kı leler siyasi partileri n öngörülerinden bağımsı z olarak için demokratik bir talepken, ke ndi l iği nd en çeş iıJi örgütlenme biçimleri ge li ş ti rebilir­ bu zorunluluk Kürt halkı için erı zoraki asimilasyon demektir. UŞ ler. Bunlar daha çok toplumsal ha reke tlili ğin örgü tlenme leri aşt ığı durumlarda ortaya çıka rla r. Yasa l çe rçeve lere Bu alanda Kürt halkı için demokratik istem anca k veya bel irli ka lıpl ara sığma l a rı, sığdırıl ma ları mümkün " kendi ana diliyle eğitim deği ldir. Hatta rejimin o lağan hukuk düzenine aykırı bir biç imde ortaya ç ık a n bu tür örgütlenmeler, güç i l i şkil e r­ ha kk ı ve zorunlu Türkçe ine göre siyasetin meş ru örgütlenmeleri olarak siyasa l eğ itimin ka ld ırıl ması " olabiarenada son derece ağ ır l ıklı rol oynayabilirler. l ir. Bu talep fark l ılı ğının SSCB' nin dağı l ması ve Doğu Avrupa' daki e~itim emekçileri a rasında sa rsınt ı lard a önemli rol oynayan M uhalefet Platformları , nas ıl derin tartışma lar ve çel işmeler ya rattığı bilinmek- H alk Cepheleri ya kın bi rer örnekti r. If 1 Kürdistan 'daki muhalefetin kitl ese ll eşmes ine ve tedir. Bu örnekleri çağalımak düzenden ko pu ş mas ına işare t olara k ortaya ç ı k an HEPzor o lma ya c akt ı r . Dikkat edilmesi gereken D EP gibi kitle partileri karş ı s ı nd a sömürgeci militarizmin aynı sıl ikircikli ka ld ığ ı ; bir yandan bu parti leri kitl elerin na ortakve aşan l "farklı nokta, yaşama çok radikalleş mes ine ka rş ı bir baraj olarak kullandaha ederek tesbit talepleri " laşan dü şünürke n; bir ya ndan da aynı partilerin sis"nerede ay rı , nt!rede m ayı temin ayak l arını s ars ma sı tehlikesinden n asıl ürktükleri , birl ikte?" sorusuna doğru o nlara tahammül etme ile imha etme aras ınd a gidip gelya nıtlar verebilmektir. Bu belki biraz ka rmaşı k gele- d ikieri denge dönemleri yaşa ndı ğ ı h at ırl ardad ı r. If Baş ka tür aç ık-yığ ınsa l örgütlenme biçimleri de kenbilecektir ama, sömürge di lerini dayatarak meş rulaşabilir ve siyas i aktörl er haline savaş ının ya rattı ~ ı koşu ll ar, bu ta rz ı zorun lu gelebi lirler. Devrimc iler için kitleleri seferber edecek k ıl mak tad ır. Sendikalarda, Demokratik Kitl e y ığın örgütleri ku,·maktan ya da kitlelerin ke nd i li ğinden Örgütlerinde toplumsa l muhalefeti n çeşitl i kurduk l arı örgütl enmelerde çal ışmakta n kaç ın mal arı g ü ç birli ğ i a l anl a rınd a birlikte örgütlenmek; buralarda ulusal k imli ğe da ya l ı ay rı örgütlen- teorik olarak dogmatizm, pratik olarak siyasal körlü ktü r. meler o lu ş turm aya ça l ı ş ma k ; özgün görevler Bu anlayışl a KUKM 'nin bir ögesi olarak sömü rgeci metroiçin ay rı Dernek veya Kurumlar açmayı pollerdeki " Anti-Sömürgeci Muhalefet" in, Demokratik engellemez. Sözgelimi göç kitlesinin özgün Kitle Ö rgütleri ve U lusal Dekmokratik kurumlar politisorunla rına dikkat çekmek üzere ka s ıd a bir iç tuta rlılığa bağlı ol arak gel i ştirilme l idir. "Yardıml aşma ve Daya nış ma dernekleri", D emokratik Kitle Ö rgütleri içinde bura ların muhtevasına "Vakıfl ar" açmak bu i lkeye ters d eği ldir. uygun ça lı ş malar yürütmek gerekir. Çünkü a m ac ı y l a beli rlenen bu o l u şurnl a ra Bu zemin leri dejcnere etmeden, onl ara bilinçli bir Türk aydınlarının, emekçilerinin, demokratmuhteva kaza ndırarak/ zengi nleştirerek ça lı şm ak; bütün ta rının , sosya listlerinin ka tı l ım ı n ı sağ l ama k bu ça l ışmal arı da stratejik hedefler ış ığ ında koordine ve başa rma k çok a n la mlı o l acaktır. etmek de zorun ludur. Ay nı şe kild e metropollerd e, Kürtçe eğ itim Sömürgeci metropollerd eki legal çal ı~ma a la nında veren dershaneler, kurs lar, eğiti m-öğ retim "yasa llık degit, meşrui yeti n " esas alınd ığ ı, demokrati k kitle örgütlerinde çogulcu, k a tılımcı, il ke lerl e k u rum l arı , kültür-Sanat K uruml a rı aç ılmas ı ,

et

ww w

.n

Özeesi sömürgeci metropo lve /er için birlikte örgüt· · J 1enme b IÇim erini • b '/'/fiZ: U/usa/ kim/ikten kaynaklanan ve Ulusal Kurtu·· / · 1 gorev IÇin ayn; top1umsa 1 muhalef et Ve demokrasi mücadel esi için · b · /'k te örgüt/enme biçim/ed . . an a rJnl geçirme becerisi göstermek zorundad 1ar.

ew e. c

Burada a ltı çizi lmesi gereken ol gularda biri de ş udur; Demokrasi mücadelesi, Türkiye ve Kü rdistan aç ı s ı nd a n fa rk l ı anlamlar içeri r. Bu daha çok acil ve temel taleplerin, çe li ş kileri n fa rklılıgında n

Sibat/Şuhat

1997

[ Q®r(• z:

16


A

gengeş1 tartışma

Bir yandan ulusal demokratik kurumların oluşturul­ masına, geliştirilmesine veya bizzat kuruluşularına katılmak, öncülük etmek ve buralarda kurumların amaç ve niteliklerine uygun duruşlar gösterilmelidir. Çal ı şılan her alanda bir programa sahip olmak, o alana ilişkin politik çözümlemeler ge liştirerek bunların genel bir anlayış haline gelmesine veya yö netimlere taşınmasına çalışmak ilke edinilmelidir. Metropollerdeki DKÖ'Ierin yönetime gelmeyi hedeflememe tarzındaki eski anlay ı ş da; her

örgütlenmeyi milliyet temelinde ayrıştıran anlayışlar da terkedilmelidr. DKÖ'Ieri grupların emi r komutasına, yan kurulu~u haline sokmaya ça lışan, örgüt kimliklerini dayatan veya bura l arı öze lleştirip tekke dergah haline geti.rmeye ça lışa n an l ayışiara geçit verilmemelidir. Bir kitle çalışması olarak, DKÖ etkinl iklerinin vazgeçilmez prensibi; kitle hareketinin. devrimci muhalefetinin hizmetinde olmak; ona entellektüel. siyasal. ör~ütsel destekler saglamaktır. •

om

çalışılmalıdır.

~ş~u_'-=-'R-=-=-A-=-=D=-::.i..::...::K~A:..=L_''--=e:...___:! ..

ew e. c

-=-B...=.;;.a=-=-k

et

Bakalım gerçekten de " RADIKAL" ismine uygun muydu? Bunu daha reklam kampanyasında ögrenme fırsa tımız oldu. raıih Sultan Mehmet ve Zeki Müren' in ünlÜ'" rad ikal ler a rası nda o ldu ğunu; Vehbi Koç'la Karl Marx'ın birlikte radikal olabildiklerini şe hrin reklam panolarına as ılan büyük posterlerden öğrendik. Kampanya boyunca saba h -ak~am bütün TV kana ll arında suratımını dayatılan bir söz lük "&ad.ilıl'in Ngeleneksel ve alışılmış olandan belirgin biçimde ayrılan düşünce, davranış veya kişi " demek olduğunu anlatmaya ça lı şt ı. Bu kampanyadan sonra insanlar ~ık sık şöy l e konuşmaya başladılar: "Bugün radikal takılaçagım, çay yerine kahve istiyorum!" Böylece a nlaş ıldıki "radikal" kavramı da ıçı boşa ltılıp, za ra rs ı z hale getirilmek ü7ere burjuvaLi tarafında n büyük bir reklam kampanyası ile ga<>bediliyordu.Tıpkı bir zaman lar "devrim", "sosya li7m" k avramları oldugu gibi. Doğan Grubu'nun gazeıe­ Ierinden biri o larak Radikal, bu alan ı gerçekten radikal dü şünce ve tavırl ara kapalmak üzere yerini ald ı. "Radikal", sonuçta diğerlerinden aııcok " liberal " çiLgisiyle ayrılabilen; kalite olarak eli ayağı düzgün ama, kesinlikle "radikal olm<ıy<ın'" bir yay ın gazete. CaLete logosunun diğerl~ri gibi kırm ı zı d eğ il de, mavi o l ması d ı ş ın da; sbte nıle kökten çe l işen hiçbir radikal tavrına tanık

Artık Türk basını da " radikalleşti" ! Gös terişli bir reklam kampan yas ının

ardından

basın dünyasına " RA D 1KAL " isimli bir günlük

sayılıyo rdu.

.n

gazete daha girdi. Böylece bir kez daha kavramların i çinin boşaltı l masında en iyi yöntemin ona sahip çıkarak yapmak oldugu ispatlandı. " Radikal " olmak çok degil , geç tığimi z yıllarda burjuva id eoloğ ları ve onlara ya ranma c;abasındaki "eski solcu lar" tarafından önemli bir "suçlama "

ww w

Emperyalist sistemin "Yeni Dünya Düzeni" nin

çelişk il e ri

y umuşaıııgını ,

" u ç" ları

törpüledi ğ ini

iddia ettigi siyasa l bir düzlemde radikal olmak / radikal olmaya çal ışmak/ kötü bir şey say ılıyordu. Radikal olmak marjinalleşrnek demekti. Makbul olan liberal olmak, uzlaşmak, sistem ra syonell eriyle uyumlu almaktı ; gerçekçi olmak, o labil eni olduğu kadarıyla kabul etmek sınırl arı 7orlamamak gerekiyord u. Hele kökten değiş iml e r, isternek ayak l a rı yere basmamak ve adeta " uçmak" gibi birşeydi.

"Devrim" ve "sosyalizm" mi? O da ne? Tam böyle bir ahval içindeyken " RADIKAL " ad ı y la bir gazete ç ık armak ve üstelik "radikal" olmay ı en üst dereceden öven bir rek lam kampanyasıyl a piyasaya girmek doğ ru s u ilgin ç bir fi ki rdi.

Sibat/Şubat

1997

o lmadık.

Radikal , diğerleri gi bi tencer~-tava yerine, yemek tarifleri dağıtarak ne kadar radikal oldugunu göstermeye çalış ı yor. Rejimin ideolojik-siyasa l hegemonya araçlarıyla kopuş maya n; Kürdistan'da yürütülen kirli sömürge savaş ına; militarist-bürokrasiye açık tavır almaya n bir " radikal izm" olabilir mi? Biz, kendisiyle uyum lu bir siyasal pratik tavır olmaksızın, radikal söylemlerin de; mücadele ıaw ve nite li ğ i itibari yle sistemle çaıışsa bile teorik, siy<ısa l planda onunla kopuşmayan silahlı mücadelenin de sonuçta "reformizm"e denk düşen~~ini tar tı ş ırken, birilerinin büyük bir tanıana ile "raclikalizm"in içini boşaltmak için bu kadar açcle eeleceklerini hesaplayamamış tık.

17


dosya mehf baverşengo

MarkS. Grul'f" anlayış -soy küçük ezile ezile yok olmakla karşı karşıyadır. Bu yiizdeu pmıik içindedir 1Jl' burjuı•allır,

saldırgandtr. Keııdini beğnmıişlik, kısırlık "ya ben ya lıiç" gericiliği , bağnazlık, herkese tepe dm bakma, 1ıerşeyi bilme, geveulik, dedıkodu, deşifrasvoıı, ~anıata ı•e

~at1l1m • • •

"Siyasal bir partinin kendi yaniışiarına karşı tutumu, Parti'nin ciddiyetinin ve kendi sınıfına ve çalışan halk yıgınlarına karşı sorumluluğunu pratikte yerine getirmesinin en önemli ve en kesin ölçütlerinden biridir. Açıkça yaniışı kabul etmek, nedenlerini açıklamak, qu yaniışı doğuran durumu tahlil etmek ve yaniışı dikkatle düzeltme yollarını tartışmak; işte bu, Parti'nin yükümlülüklerini yerine getirmesidir."

w. ne

te

tiim kalıcı değerleri bir anda dinamitleme soı-umsıızluğu .. Grupçu arılayış hiçbir zaman tutarlı ve uzun vadeli bir eylem planı sunamaz. Oııun disiplin dediği şey kendi ourkliğinin kabul edilmesidir. Onun genişleme dediği şey kendini kabul

, ~yenile · nme

we .c

Yıi1978 ..Yıl 1997.. MJarihte önemli olaylar iki kez tekrarlanır der Hegel. Ama Hegel ekle.meyi unutmuş; Birincitinde trajedl, ikincisinde komedi olaraki .. N

om

~öz.eleştiri

etfırmedir.

ww

Gru1ıçu anlayış sekterdir. Grupçu anlayış kmdim 1ıareketm tepesinde gôrmeye alışkındır. Buna manmıştır. Bunu yitirmemek için, i'irneğin demek lokallerirıde yuınru,~ımu masalam vur,1rak "biiiz proleterr dwrimcileriii" naralarmı atarken, d(~erleriııi suçlamak için, diğerlerini mahkum etmek için sömiirgecilain ı•e her boydan gericiliğin yuvalauma imkanlarına sahip olduğu, izlemek, gözlernek imkallIarına sahip oldu,~u yerlerde deı•­ rinıci hareketin nnrettiği tedbirleri ve duyarlılığı aptalca kelimderle yerine getirdiğini 5anarak, rıesnel olarak bir junıalci durumuna .dı'iştüğünii göremeyecek katlar

gözüdönmüştiir.

Bu arada bir yandan "demokratik kitle örgütle.-; strateji tartışması yapan, ke11disini partı gdreıı mılayı~ları reddetmelidir" der ama lıemell' küçuk bir paııik b.:ıfgdsterhıce bu temel ilkesini a~tak­ lar ultıııa alarak, demokratik kitle dernekleriui bir korunak sayma ciiceliğilıe ,'{irişir. •

Bir siyasi hareke t s ık s ık kendini kendini ye niden üretmeyi /yinelenmek için değil yen ilenmek için öz-yapı sını sık sık analiz masasına yatırmasın ı bilmelidir. ÖLe le ş tiri ge l e n e~i olmayan, önü ndeki görevlere ve sürece uygun olarak kendini yeni lemesini bil meyen siyas i yap ıl ar; topluma ta ş ıdıkları umutları kendileriyle birliktc gömmüş le rdi r. Kişiler gibi siyasi yapı ların da "in tih a rı " seçmeleri belki kendi bile cekleri bir şeyd ir; ama kendileriyle birlikte öldürecekleri şey eger kitlelerde u ya ndırılmı ş umutların , kadrolara t aş ınmı ş heyecanların , bilinç ve sorgu lam ayı,

değerler

s istematiğinin

ö ldürülli şü

ise buna izin ve rilemez. Eger önünüze ko yduğu nuz görevler ve progra m;:ıtik hedefler arasında derin uçurumlar varsa ve yılla rdır b unları bir türlü aşama mı şsa nı z, olguyu hep kendi dışınızdaki koşul­ larla, size ragmen varo lan nedenlerle açıklayamazsınız. Eger hep önü nü Le koyduğunuz si lahlı mücadeleye uLakta kalmışsaııız; eger sürek li örgütlenme Sibat/Şubat

1997

QWi!if

18

krizleri yaşa mı şsan ı z, eger kitle hare ketlerine öncülq k etmede hep iddidlı, ama hep dışında kalmışsanız , orada sorg ulanması gereken "dışınızda bir yerlerdeki" nedenler degil, siyasa l yapınızdaki devrimci iradenin kendisidir. Bugün geldiğim iz sü reçte, yi rmi beş yıllık siyasi geleneğ imi zin yarattığı olumlu degerlerle; yaptıklarıyla , yapamadıklarıyla ; ö nün e koyd ugu hedefler ile kendi gerç ekli~ i arasında varolan çel işkiyle; Kürdistan 'da temsil etti ği siyasi hattı ile, hasılı bir bütün olarak kendini c iddi bir biçimde so rgulama s ı , olumlu değer­ leri üzerinde yükselerek kendini aşması dayatmıştır.

Ke ndi halimizden memn un bir biçimde oldugumuz gibi kalamayız. Bir yol ayrımında oldugumu z çok açıktır. Bu yol ayrımı birileri ile birilerinin ayrımı , ayrı yollara gitmeleri değildir. Bu kendimize, siyasi hareketimize ve onun bir öznesi olarak Kürdistan Ulusal ve Toplumsal Kurtuluş Mücadelesi' ndeki yerimize ilişkin bir yol ayrımıdır. Ya yenile nmeyi, atılımı seçcccP,iz ya da çürüyüp yoko lmayı ..


dosya me hl

ay1n dosyasi

kuşatılmış sömürge bir ülkenin , sömürge bir toplumu n ulusal-sosyal

Ya başta kendi kişiliklerimiz olmak üzere tüm varlıgımızı özeleştiriye tabi tu~a.ca~ız veya hastalıkların bünyemızı bıraz daha kemirmesine izin verecegiz. Yol ayrım ı: ya diriliş ya tOke-

mesine izin vermemeliyiz. SORUN UN DECIL ÇÖZÜM Ü N ÖZNESI OLMAK

Siyasi hareketl erde, yap ıl anma­ larda sorunların, buna lı mların olması Üstelik dünya ölçegind e doğaldır. yaşanan gerici 1i k dönemi nde siyasi hareket lerin kendile r i ni bundan yoktur. da şansları yalı.tlama çıkarılıp bünyed en Çelışıne l er

Çe l işme

yasalarında hareke tin/dina migin var~ır. Şu halde sorun l arın, varlığı

~eğıl;. ~unlara

nası l

yaklaştığımız

geniş l eyerek,

kapanar ak açılarak

sagl amalıyız. Çünkü kriz geneldir ; ya l n~z bizi ~eğil tüm yapıl arı ilgilendırmektedır. Çünkü değişmesi ve değiştirilmesi gereken , değişimi gereken ler öncelik le yaşaması ?unun gerekliliğini ve zorunluluğuna

ww

lıesaplaşa lım m nı m " ... Ama bir "korku" vardır.

ıkna olmalı , değişime /yenilen meye açık olmalıdırlar. Yoksa değişim ve kendim izi yenilem e ihtiyacı, bürokra tik kararlar ve yönerge lerle sağlanamaz. Gericileşmiş alışkan lı kların direnci tahmin edemeyeceğimiz kadar çetin olabilir. Çünkü yerleşik yapıların, statüleri n, içselleşmiş hastalıkların aşılması önemli bir alt-üst oluştur ve bu alt-üst oluş karşısında hiç umultepkile rle ve direniş madık r. lacaktı karşılaşı Bu nedenle dir ki sorunların

katı lım, bu gerona ihtiyacı olanlar kabul edilmesi i lkesel bir ön koşuldur. Bunu'n ardından eski hasta lı klarıyla alı ş kan lı ki arı yi a, yaşamakta inat ve ısrar edenlerl e, yenilenm ek ve ilerleme k isteyenlerin birbirler inin eteğini çekiştir­ mekten, ayağına dolanma ktan vazgeçmeleri gf'lecek tir. tanı.~ı

;te çözümüne

eklılığın tarafından

w. ne

Sorunları

Çözümü daralara k, değil,

te

çözmed e kulyöntem ve olaylara landığımız yaklaşım tarzımız nileliğimizi belir. leyen temel bir ölçüttür. Devrimc i bir hareket sorunların varlığından, çelişmelerin kendisin den korkma z. Onları gizleme z, ama çözüm yöntemi , gösterdiği irade ve kararlılık l a digerleri nden ayrı lı r. Sorun lar, bunalımlar karşısında bozguna mı uğruyoruz? Kafalarıınız karışıyor, geleceğe ve yapı mıza olan güvenim iz mi sarsı lıyor; değerlerimiz kaybolup bilincim iz mi parçalanıyor 1 likid~ mi oluyoruz? üzeesi Problem ierin çözümü mü mi olacağız, yoksa onlara tesl im mu yoksa çözüolacağız? Sorunun mün mü öznesi o l acağız? Işte bütün meselel .. Ö:?ellikle bizim gibi dört bir yanı

onemlıdır.

olmalıdır.

om

~iz hiç tereddütsüz birincisi ni seçınelı ve onun tüm gerekler ini ikirciksiz, hesapsız, ön şartsız yerine getirmeliyiz. Hiçbirşeyin "eskisi gibi" gitn:ıesine, artık yanlışlıgı kanıtlanmış sıyaset yapma tarzları ile; artık kcf tutmuş gerici alışkanlıklarla sürdürül -

ve Irer boy. baka baka demokratik kitle demekleri lokalleri~i işgal ederek siyasal stratejiler çızme, kendi gizli (!) yanlarını , kirli çamaşırlarını ortaya dökıne kabadaylığına girişir. Ustiiııe üstlük sağa sola çamur oıtarak cdal/enir: "onlarrr korkuyorlarrr, grisinler

Günlere~ sön:ürgeci/erin dan gerıcılerın gözlerine

E-Pet, devrimciler de "korkar" lar!.. Onlar, teori ilc pratiğirı birliğini korumak, onu kurmak, hayata geçirmekle yükiimlii olduklarından attıkları her adımda teori ilc pratiğin birbirini dışlamasından "korkar"lar. Bu "korku" onları müthiş bir ölçüde duyarlı davranmaya, hiçilk hesapfar T?e~ınde ko~mamaya, panik ve telaş ıçmde biifiili ilkelerini ayaklar nltma almamaya, teoriyi paspas diye yerlere sermemeye, olabildiğince titiz ve tedbirli anıaya zorunlu kılar. Devrim ciler, kendile rini akl ama, savunm a ihtiyacına girdikle ri an polisle mal zeme verme çizgisi ile karşı karşıya geldik lerini bilirler. Attıkları Jıer adımı ölçerek-biçerek ata.rlar. Anın dar grupçu anlayış bunun adına korkaklık der. Ve bağıra bağıra bununla övünür. çünkü kendisi çok kabadayıdır. Çünkü kendisim aklamak 1ıer şeyi demektir. Çünkü, ondan sonra tufan olmuş olmamış, ondan sonra henüz körpecik fidanlar içinde duran değerler tahrip olı~uş olm:ımış, önemli değil. Önemlı olan bır tek şey vardır. Kendi körlt'igü içinda görebildiği n/anlarda, kendini aklamak. Aklanır mı? B.unu ancak hareket ettiği alanııı sıyasalaşma düzeyi belirler. Bir de asla affetmeyen tari1ı. Grupçu an l ayış rekabet çidir. Yarışmayı, devrimci eylem. sayar. Yarış alanlarını da genellikle siit emı:ireceği, harekete getireceği ve de kafa kala alma umudunu taşıdığı çerçeve/ere sıkıştmr. Aynı a l a nl a rın onu tükürüp atacağı n ı ise pek düşünmez. Grupçu an layış sinsidir . Ve grupçu anlayıştan asla bir part anlayışı çıkmaz. Çıkamaz. Grupçu anlayıştan çıka çıka ancak bozgunw luk, yıkıcı/ık, hiı:ipçilik, kısır döngüler ve jurnalcilik çıkar

we .c

niştir.

atılamaz.

kurtu l uşuna soyunmuş, ateş altında hareke tleri çalışan açısından , kendi bünyesi ni kemiren hastalıklara karş ı yaklaşımı açık, cesur, özgüven içinde ve kararlı

yürüme ye

ÖZELEŞTIRI: NED EN VE NASIL l

Kökleri 70' öncesin de duran siyasi hareket imizin ciddi bir özeleştiri ihtiyacı içinde olduğu kesindir . Evet; biz yine Kürdistan ulusal kurtuluş mücadelesinde özel l i kle teorik-i deoloji k ve siyasa l planda kazandırılan değerler ve yol aç ı c ı lıkla; Ortadoğu'nun, Avrupa'nın siyaset ortamında kire çamura bulanmadan, hiçbir sömürgeci gücün veya siyasal odağın ~edeğine düşmeden bağımsız poli tık hdllını koruyab ilen ender siyasi hareket lerden biri olmak la onur duya l ım. Sosyalist siyasal mücadeledeki kararlılık, sosyalist siyasal tezleri n Kürdista n gerçeki i ği ne indirgenişi, ideolojik dogmati zme karşı duruşumuzla övünelim . Evet, ama bütün bun ların doğru oluşu, gerekip de yapayapmamız n madı k l arımız; kadrolara ve kitle-

"Örgüte duyulan ba/!ltltk ve gurur, devri mci vir harakette mutlaka vazgeçilme z bir özelliktir. Ama örgütsel fetişizm, öz ellikle de henü z önderlik hakktnt kanitlayamamtş bir partid e ortaya çtktnca, yön şaştrttcl bir egilim halin e geleb ilir.

Sibat/Şu bat

1997

D Wl! i!

19


~d~o~s~ya~m~e~h ;.:.;..l-----------· ~~-ayin dosyasi -=ı

bir alanda inşa göryükümlü kıldığnı unutuverir. Diyelim ki, bir demokratik kitle örgütleri siyaseti oluşlurmuş ve bunu hayata geçirmek için bazı birimler yaratmıştır. Bu birimlerin ilkeleri ortadır. Ve bu birinı/erin ilkeleri altmda imzası vardır. Dar grupçu anlayış bunu bir elde es geçer. Ve hemen ke11di im zas mı taşıyan ilkeler sis tematiğitti ayaklar ~ltma alarak, kendi yarat tığı birimleri kısa bir sürede boğa: layacak kötiirüm eylt'mlere g irişir. Bunun ad ına devr im cı t av ı r der. Ve ötekileri suçlar, ka ralar. Çüııki.i, grup anlayışı hep kendiııden sorumludur. O, lıer zaman diğerlerinin bitip t ükeııdiğin i, yok olduğıııııı, ama kendisinin gelişfiğini varsayar ve böyle sıınar. Ve bir kere grupçu an la11ışm tımak­ ları beyiniere sapiandı niı, artık orada her boydan gerici liği, oportiiniz.mi, sonsuz bağışlanıayı, lıoşgiirnıeyi, her t ii rdeıı hataları ve yanlışları örtbas etmeyi görmek olağandır . Çünkü, grupçu anlayışı keııdine ölçü olarak doğru olanı , devrim ci olanı, yapacak ve yaratacak olanı değil, şakşakçılığı, pı~pışlamayı arar. Kuru gürültiiyii ııe kôlece kabullenmeyi arar. Ancak, bun ları arkalar. Ancak, bunlara hayal lıakk ı tarıır. En masum bir eleştiri bile, diğer gruptan olmaya yeterlidır. Dolayısıyla en masımı bir eleştiri sahibi bile hemen yok edilmelidir ve 110k edilir. · Ama tam da bu ııoktada, grup gericiliği filizielim eye ve militan odakları içinden yıkınağa baş la r. Ve de m tehlikeli grup anlayışı olarak bütün saldırganlığ ı t•e patavatsızığı ile yaratı lan değerit'Te hıicunı eder. lıışa halindeki yapıları dinamitler, dağarcığında biriktirdiği bütün olumsuzlukları sergilerneyi devrimcilik saııır. Kendisi ile beraber bı1türı bir sürecin imha smı giindenıe getirir. Ama /ııı imlıada kendini aklama gibi aptalca bir avuntu içmde fa rfaralık yapmayı da ilımal etmez. Grupçıı mılayış bir yawtan lı er gerici kıpırtıya kulak ı•enııeyi yöıı • tı·m olarak beuimserken , öte yandan siyasal bir bağnazlı kla hegemonya

om

sıı~ır~arı çizilmiş

ww

w. ne

te

evı ıle

we .c

Bu alımlara daha bir süre evvel te~rik "çerçeveler" verdiğiııi, ideoloık platfonnar çizdiğini 1•e onu,

lere sunduğumu z programın gerek- değişti rme yöntemidir. Bi lmsel yöntem lerine uygun siyasa l ve örgütse l bir o lara k bundan faydalanaca k o lan prati k gös terem ey i ş imi z i aç ıkl a­ öncelikle biziz. m aL. Ya nlı ş l a rımı z ı ve ye tersizlikBu nedenle en kötü niyetlisinden, lerimizi mazur göstermez. en saçma sapan ola nın a; yapa nların Lenin "Siyasa l bi r partin i n kendi kim l i ğ ine ba kma ks ı z ın ke nd i mi zl e yaniışi arına ka rş ı tutumu, Pa rti 'nin ilgi li bü t ün eleş tiri l e ri de d ikka te ciddiye tinin ve ke ndi s ını fın a ve a lma lı yı z. Bunla r olguyu aç ı kl amasa­ ça lı şa n halk y ı ğ ınl a rın a k a rş ı sor- lar bile dı şa rd a n n as ıl a l g ıl a ndığ ımı z ı um lulugunu pratikte ye rine getirme- gösterirl er. Sağ l ı k l ı bir öze leş ti ri , si nin en önemli ve en kesin ö l ç üt~ el e ş li ri lerden ya rarl ana bil meyi gerek lerind en birid i r." der; "Aç ıkça li ri r. ya n iış ı ka bul etmek, nedenl erin i ÖZELEŞTIRIYI, dönemsel ve koşul aç ı k la mak, bu yan lı ş ı doğura n dur- lara bağ lı olarak değ il , sü rekli ve umu ta hl il etmek ve ya niı ş ı dikka- y a yg ın bi r biç imde hayata geçirmetl e düzeltme yo ll a rın ı ta rt ı şma k; li y iz. "öze l eş t i ri "· ço k zo ru nlu işte bu, Parti ' nin yükümlü l ük lerini ka ld ı ğ ımı zd a bir ke re yap ı p kurtulyerine getirmesidir." cl uğu muz bir şey d eğ il ; sürekli ve sis13ir siyasa l hareket iç in de böyle- temli k ull a nm a mı z gereke n bir yöndir. Bizim tam da ya pmamız gere- temdir. Bir bilim yöntem i düş ünü nki , ken budur; siyasa l so rumlu l u ğ umu ­ po l itika ürete n ve t aş ı ya nl a r onu ~. un yer in e get irilm esi dir . sadece be lli bir alanda, bell i yerlerde üze l eş iiri hem kendi kendimiz le ku ll an s ın l ar. Bu açı kça labo ratu h esap l aş m adır, hem de a dın a poli va r ında ma t eryalis t , gü n l ük tika y ürüttü ğ ümü z y ı ğ ınla ra k a rşı yaşam ı nda ise idea list olan birini n bir hesap vermedir. yaşa dığ ı tu ta rs ı z l ığa benzer. Oysa Öze l eşti ri konusunda ço k şey öze l eş tiri , hayatın her ala nında kulyaz ılıp ç iz ildi . Ya nlı ş l arla , zaa- l a nd ı ğ ımı z d iya lektik çöz üml ern eyi flarla b aşedilmesi i çin dev rimci bir s ı k s ık ve tut a rlı olarak kendimize yöntem olarak da; Hristi ya n felsefe- yöneltmekten baş ka birşey değildi r .. si nden ödü nç a l ı n a n ta rz ı y l a Gerçek bir özeleşti ri sadece "a rınm a k için bir gü nah ç ıka rtm a" y anl ı ş l a rın sa p ta m as ın da n iba ret o l ayı o larak da; "öze l eş tiri bizim d eğ ildir . Bir öze l eş tirini n gerçek olu p s il a hımı zd ır " di ye rek kadro l ara o lm adı ğ ı nı anlamak için, öze l eşt iri yi zorla ya ptır ıl a n sonra b aş a k a kıl a n ya pana " h ata s ını n as ıl giderecef,ini" bi r şey olarak da ama çoğ unluk l a so rmalı s ın ız. Eğe r ya nl ış ını giderme • a m açdı ş ı kull a nıl a n bir yön tem ola- konusunda hiçbi r fikrc sahip deği l se ge ldi . öze leşti ri ya pm amış demekti r. Çü nkü Biz burada bireylerin, bir otorite ya nlı şları m ızı n n asıl ortadan karş ı s ınd a kendile rin e d ayat ıl a n k a ldı r ıl acağın ı tan ıml a m ak, hangi no rml arl a kendi ke ndil erin i yö nü müzle nas ı l müc adele "ya rg ıl a m a ları nda n " d eğ il , da ha ed eceğ imi .li, öze l eş t i r imi7 i somutgenel ve özgür bir Leminde si yasa l l aş tı racak tır. hareketlerin so rumlulukl a rını ortaya Özel likle kollektif yap ılar, kurumkoya n ö7cleştiri de n bahsediyo ru z. lar, c;iyasa l hareketler için "öze l eş ti ri# Hem bireyler olara k, hem kurumsal, çoğu zaman "günah keçis i bulm ;ı kollektif olarak .. kamp a n yası n a" d ö n üş m e tehlikesi Şa ir W ilhelm Reic h b a k ı n taş ı m ış t ı r.. Iş in en ko lay ya nı da Öze l eş tiri k urn az l arı i çin neler budu r. "Suçlu"yu bul up, k u y ru ğ un a yazm ı ş; ci a tenekeyi bağ lad ın ız m ı , y u nmuş "Ş u ö7e leşti rid e çok şey ler var, arı n m ış, ye n i l enmi ş olu rsunuz ! GerBirkere herkesten ö nce dav ra n a r.ık çe ktc ise bu, çok da ha k a rm aş ık ve e leştiril e rin önüne geçiyorum, derin lerd e duran ya n lış l a rın , y ap ısa l " Bu adam ne kadar namuslu " boz u kl ukl arı n kamufle ed ilmesi ne dedirtiyorum, zemin haz ırl a m a k ta n başka nedir ki? So nra öze l eş tirim i aba rtarak ona El be tt e öze l eş tir i, bi r tak ını itiraz edilmesini umuyorum, ya nlı ş l a rın "suçunu " birilerine y ı kıp, Sonu çta çok ya man biri o lup s u çl u b ulm a u ğ r aşı ç ıkı yo rum ." d eğ i l dir/o lm a malıdır . Bunun tam tersi Böy les i kurn az lıkl a rın kim seye bir dav ranış la yan lışla rı gene ll eştiri p , hele bir siyasa l harekete getirece{ti o lgularda, olaylarda, so mutl aşt ırmak­ hiç bir fayda yok tur. Çünkü tan kaç ınm a k.. da aynı uğ urs u z işlevi öze l eş t i r i b aş kal a rı ı ç ın degil , görmez nıi ? Oze l eşti ri n i n so nu çlar ı n ı öncelikle kendimiz için ya ptıg ımı z gögüsleyc meyen ni ce ya p ı böyle bir şeydir . Kendi kendini ta nıma , küll e m e/ge n e ll e m e ta vr ı yla , çö züm l eme ve h ede fin e gö re " hepimi zin hatal a rı o lmu şt ur, hata

S ibat/Şubat

199 7

GtMf''

20


dosya mehl ay1n dosyasi

altmda tuttuğu ''kitleııiıı" arayışlarına da ertgl:'l o'nıayı amaç sayar. Bu bııkımdarı, bir yaııdıın dıştan gelecek kokuşmuş ımsurlarlıı orgaıı­

om

ortaktır" diyerek, hataların kesi durmaktadır. larımız Kitl e parti si olmaya karar verkaynaklarını, nedenlerini, somutluketmekten dikten sonra bile ne Kürdistan'daki ifad e l a rını içten içe çürü- kitlelerle ne de metropollerdeki ko rkarak/ka ç ıoarak Kürdi stani kitleyle bağlar kuramameyi yeglemi ş lerdi r. ve kit l e lere ı.ilk eye Kimi zaman da siyasi ya pılar teo- manın , rik-ideolojik hatların ın dogru, siyasa l ya b a n c ılaşa n dar bir kadro hareketi programlarının mükemmel oldugunu, olarak ka lman ın bunal ımıdır. Sömürgecilerin daya tm a ve ama sorunun bunldrı bir türlü hayata geçi rememe kten kayna ki and ı ğ ı nı ku şatm a ianna karşı donanımlıyken ; aç ı klayan şablon özeleştirilerle çık ar ­ Avrupa'da emperyalist metropoliNkarşısına. den }enen sağ tasfiyeci vurgunun kamuoyunun lar somut b un al ımıdır . O rganla şama manın , " Pa rt im izin/hdfeketimi z in koşu ll arın somu t tah liline dayalı ger- edi nilmi ş sta tüleri , bürokratizmi çek devrimci bir programa sahip aşa rnamanın bunalımıdır. Kimsenin pratiğini beğenmeye n o l mas ın a ragmen, bunu hayata geçirememekten dolayı halkımı zrı özeleş tiri sivri dilli bir e l eş tirm e nlik ve ideo

we .c

l o jik

se kte ri z min

radikallik

san ılmasının bunalımıdır.

Ö nderliğin yö netme, yö nlendirme ve öncüluk etmedeki yetmezlikleriyle; edilgen, insiyatifsiz ama kendini beğenmi ş yayg ın kadro tipinin birleşere k devrim ci irade d ö nüşm esini n zaafiyeline bunalımıdır.

Kü rd is tan ' ı n askeri i şga ld e n ülk e mizin arındırılmasını, bağımsızlaşmasında temel ö lç üt kabu l etmesine rağme n buna uya rlı bir örgütlenme ve savaş ını içinde olamamanın; ülkem izde sürmekte olan yıkıc ı bir sömürge savaş ın a, bir gerilla mücadelesi olgu~una ragmen bunların dış ınd a kalabilmesinin bunalımıdır.

larda fedaka.rca vu ruşan devrimci gruplan içiııe almaz. Onları iğrenç bir pragmatızm!e kullanmayı anuıç sayar. Ama ne edip eder hep tepelerde do/aşma ı:;terisi­ nin tatnıın olmasını sa.~layacak biçimler bulur... Ama onlarla ne örgütsel bir Jıiyerarşi kurar ve ıu• de ideoloik siyasal bir bı1ğ ... Yalııızca kendi dar kafalılığınııı, kısır dıi ııyasıııın karımması içiıı

inaııır!

w. ne

ww malıyız.

ÖZELEŞTIRI VE YENILENMENIN

HEDEFLERI

Bunalımın odağında önüne ulusal ve toplumsal kurtuluşu koymuş siyasal hır hareketin savaş örgü tü haline ge lememesi, kitlcselleşememesi, kurumlaşamamas ı ve yaba n c ılaşma tehli-

..yem tekkeler kurma 'Jlanağı ancak eldeki mevcut yapıııın hiç olmazsa bir böliimilnu elden kaçımıama lıesabı uzerinead~r. Bu arada JUmalciliği de, ihbe iftinıyı da mıtşru ••e mübalı sayar. Grupçu anlayış, kentline güTJensizliğin, gizlenmek istenen fukara.lığın, yetersizliğin ue yeteneksizliğin iftıdesidir. Maddi temeli kiiçilk baırjuvazıye dayalıdır. Çünkü, kendisi de bizatilıi küçük burjuvazinin exilimlerıııin, gudü/erinirı, tehdit altında olan çıkarlarının paniğinin ve öfkesinin ifadesidir. Kendisini gizlemesinitı, güçlü ve yetkin göstermesinin nt>detıleriuden biri de budur. Çiinkü, giiçlU görümneye ihtiyacı vardır. Güçiii görJnmekle, güçlü olnıanııı ayrı ayrı şe_11ler olduğunu da bilir. Ama bunıı umursamaz, bütun sonm geçici başarılar ~tğrutıa intihar • girişimleridir . . Donkişotluktur. Grupçu anlayış niceliğe önem verir. Sayıcıı çok muyuz? öyl~st sorun yok? Az mıyrz, ne edip edip çoğalmanın yollarını aramalryız.

~ÖrgOtlenmedeki kararsızlıgı,

örgOtte kararlılığa dönOştOrelim .. Hıçbir örgü tlenme biçimi sonsuz, mutlak ve deği şmez değildir. Ve yine hiçbir ö rgüt kendi başına bir amaç olamaz; olmamalıdır. Bir örgutlenme, ancak toplumsal bir ihtiyaca denk düştüğü ve bunu karşıtayabildiği oranda varo lma, yaşayab ilme hakkı kazanır .

Herhangi bir örgütlenmenin kendisini va r ede n koşullardan ve ihtiyaçlardan bagı msızl aşarak, kendisi için bir amaç haline gelmesi bir yabancılaşmadır.lşlevlerine ve yeterliliklerine bağlı oarak aşağı yukarı her ö rgütlenme böyle bir yaba n c ıla ş ma tehlikes iyle karşı karş ı yadır .

H a reke timiz in

özeleşti

ri

gel eneği vardır.

19&7'de kamuoyuna açık l anan bir özeleştiri metninde, daha 70' 1i Anti-sömürgeci Ulusal y ıllard a Demokratik Muhalefetin ideolojikpolitik inşa sürecinin, örgütsel inşa il e atbaşı gitmemesinin; örgü tlü olarak çıkı ş ya pılamaması temel bir Slbat/Şubat 1997

DtM'••

üst

duzeyden emir-kumanda teraneleriyle sı!rsemleti/mi~ diyaoğ/ar/a sürdürebildiği kadar bu ilişkiyi sürdılr­ ür. İlişkiııin kırılmaya yilz: tuttuğu evrelerde de, literatıirdm aşırdığı birkaç kllfürle, bu destek kıtalarmı mahkum "eder" . Mahkum ett(~int•

te

veriyoruzH derler. Böylece oyunculara ;ıynı kötü sena ryoyu birkez daha, va r guçle ri yl e oynamaktan başka bir sc~enek k;ılmamaktadır. Qy<;a bilinir ki, evet, iyi bir senaryodan oyuncuları n ya da yönetmenin yeteneksizliği ya da maddi koşulların e l ve ri ~s iz ligi yı.izünde n kötü bir fi lm ç ıkabilir; ama kötü bir senaryodan asla iyi bir film çıkaramazs ın ız .. Ideolojik dogmatizm, bOrokratik sta tüko c uluğun en keskin kılıcıdır . Bunda ndır ki devrimci bir siyasi hareket ideolojik-siyasal hattını da özeleşti ri dışı tutamaz tutmama lıdır. Bunun ters i ucu yani ideo lojikgözden h a ttın s i yasa l geç irilmesi/ revize edilmesi adına, ülküterin ge rçekle ştirilemedig i yerde, gerçekl erin ülküleştirilmesi, realiterasyonalite makasına girilmesi de, özeleş tiri de~il emperyal ist-sömürgeci teslimiyet karşısında bur ju vazi bayrağı çekmektir. Ha yı r biz ülkülerimizden, siyasa l hedeflerimizden vazgeçmiyor, bunların özeleştirisini vermiyoruz. özeleştiri bız n eden le Bu i ht iyacı nı ve so rgulanması gereken yan lışların a ltını çiziyor, fakat ortaya önceden hazırlanmış, sonuçlandırılmış HAZlR BIR ÖZELEŞTIRI ile çıkmak yerine; Diyo ruz ki, bu öze l eştiri ye hep birlik te tartı şa ra k ulaşa lım. Öze l eştir­ iyı bi r bozgun, bir yı kım olarak değil , topyekü n bir ye nilenmen in , atılımın o larak kullan dinamik bir a racı

larıııı kötürümleştirecek mıkroplan depolıırknı , bir yrından da ku~kucı., ceberrııt, giiıımsi:; ilişkiler/e keııcli asal dgeleriniı; çuruyılp gitmelerine ortam ha;;ırlılr. Bu pespayelıkteıı asla kurtulamıız. Çünkü Int yaprs.1/ bir pe.;payt'liktır. Kendi tıarlık nedenidir. Grupçu anlayış, yerel alan-

21


~·.

dosya mehl

ay1n dosyasi

Hadi öyltyse devrimci duyarlılığı, ve asla ihlali gerekmeyen ilkeleri ilılal ederek mevcut durumda elimizde olabilecek/ere saldıralım .. İ~tc grup anlayışıımı burjuvazi ile birleşen çizgisi budur. Onlar ne k·adar devrimci olduklarmz söylerlerse siiylesinler, eylemleri muhteııa itibariyle burjııva::iye hizmet eder. Kendileri zındandıı da olsa, ı:.ıllum da görseler, vurulup ölseler de yaptıkları şey devriinin sırlarını, duyarlı n oktalarını, eksiklerıni , kusurlarını "kitle" ye sergiledikleri

için, şıı ya da bu noktada, bu • "bilgilendirme'' burjuvazinin .antenleriue ııla~acaktır. Grııpçu anlayış, yerine göre teoriyi de bir silah olarak kullanmayı hiç ihmal etmez. Ama teori, grupçu a11layı~ın varlığına neden olan şart­ ların, özel olarak kilçük burjuvazinin elinde devrimci bir silah olarak kullnmlamaz. Bunlar ancak, kulIandık/amu sandıkları silalıı işlenıez

ww w. n

et e

hale getirmek için ne mümkünse onıı yaparlar. Esas olarak da bu silahı, kendi cüceliklerini devleşlirrne gericiliğinin hizmetine sunarlar. Bu yapılırken de elbette, devrimci mücadeletıiıı temellerinde gedikler açarlar, devrimci hareketin silahlarını iflemez hale getirirler. Devrimci teori, ancak· devrimci proJetaryanıtı ııe onun partisinin elinde gerçek bir silah olarak kullanılır. Marksizmin alfabesiyle beraber öğrenileıı gerçek budur. Ozetle, grupçu anlayış, inatçıiğı ve -patavatsızlığı ve imhacı eğilimleriyle, kiiçük burjuvalığıyla, istikrarsızlığı yalan ve inkarcıltğıyla, bağnazlığı ve sekterliğiyle, benden sonra tufan sapkmlığı, bencilliği, horlayıcılığı, alaycılığı, jurnalciliğiyle, parçalayıcı ve yıkıctlığıyla hasılı kendi sunduğumuz tüm biçimler ıçın­ deki gerici nitelikleriyle mücadelede ezilmesi, yok edilmesi gereken bir olgudur. Gör::v; lıareketin uzun vııdeli çıknrlarını, dar grup kıs ır döııgusil içinde inatla korumak, yılınadan dar grupçu aıılayı~ı siyasal ve deolojik düzeyde teşhir etmektir.

we .c

om

~orıımluluğu

zaaf olarak belirtil erek öze le~ tiri s ıraya ayak uydu ramayız. Bu öl ümcül ya pılmı ştı. ve çürütücü bir çe l işkidir. O günlerin örgütlenmede gecikme Bu çclişme ayn ı zamanda örgütte, ve kara r s ızlı ğ ı , bu gün örgütse l önderli kte, kadro anlay ı ş ı nda, siyasal buna lıml a r olarak kendisini sürdür- ça lı ş m a d a birbiri nden oldukça fark l ı mektedir. yö ntem ler, tarz lar kullanı l masını Rizgarl hareketi, 1979 yılında ki 9. getirmektedir. Bunl arı n her ikisinin bir sa yı s ı ve 1O say ılı broş üründe, arada veya garip bir ka rı ş ımı örgüıte Ö rgütlenme perspektifini; komüni st ka - ra rs ı zl ı k ve bunal ı m demektir. Bunun aş ılması gerekl idir. öncünün savaş alanınd a ki ye ri ni Elbette ülkemizde bir pro letarya alma öngörüsü nden hareketle Kürdist a n ' ın dört pa rçası nd a tck ve merk- parti si gerekli ve zorunludur. Buna ezi prol etarya parti si o larak ortaya k a r ş ın d ogmatik örgü t lenme koydu. Bugün Kürd i sta n 'ı n dört pa r- a nl ay ı ş i a rın a ve olgu l ar ı şablonlara ça s ında örgütlü tek ve merkez i bir s ı ğdır ma gerici l igi ne de düşcm e yiz. proletarya partisi yok. Buna karşılık S ını fın kendini bü tün toplum yerine; kimse Kürdistan'd a p roletarya parti - pa rlinin kendisini bütün sınıf yerine; sinin varolm as ı görüşünde n vazgeç- öncü kad ronun ke ndin i bütün parti ti gini, bunun mümkün ve gerekli ye rine ve ni hayet " şe f " veya " şefle r o lm adıgını veya ola mayacag ı sonu- o li ga rşi~i ı" ke ndi ni tüm bunların ye rin e koy.ıcağ ı ika mec ileğe subjekticuna vardı gını d a dekiere etrrı i yo r. Hem Kürdi stan Ulusal K urtulu ş vizme de geçit ve remeyiz. Dev rimci b ir örgü t kendin i i nşa Mücadelesinin kaç ınılmaz olarak aynı zamand a Topumsal Kurtulu ş u ederken, sadece 19 17 ka lıp larını yani SOSYAL BIR DE VRIMI öngö r- rehber edinip, ondan sonra~i 70 yıllık dügünü söy lü yo ruz , ama a y nı pra ti ğ in , b u partilerin nas ıl bürokrat ik zamanda ulusal -d emokratik nitelik- ç ıka r a yg ıti a rın a dö nü ştü gü tarih ini n li, cephe örgütlenmelerinin na s ıl d eneyi mle rinden yara rl a n am am az lı k olup da sosya l kurtuluş un bir öznesi ed em ez. S ı nıf-ki tl e i nsiyat i f i ni , ol acag ını a ç ıklamı yo ruz . katılım cılı ğı dış la yan; i llegal iteyi bürKürdistan' da komünist öncü, müca- o kr asinin ken d i n i de netim d en dele al anında örgütlü olarak ye rini kaç ırmas ın ın bi r s i la hı haline getiren; al acak mı , almayacak mı ? Ala caksa ~a rş ı -şidd et te kı;ı ik leri yle veya yasalc ı b unun yolu yöntemi ne ol acaktır. b içiml erle d üşma nını tersten kopyaKürdi sta n' lı M arksistl er sosya list layarak üreyen a n layışiarapr i m veresiyasa l hatıımızın ge regi olarak biz meyiz. Ve ni hayet bütün bunlar uluslarbu geregin iç inde mi dı şında mı o l acag ı z? a r as ı sosya l ist h areketi n düny a Yoksa Kürdistan' d a bu niteliklere ö lçeg indc yaşa d ıg ı ideoloj ik-politikuygun gerçekten bir s ınıf partisi va r örgütsel b un a l ı mın dan; yitirdigi prestij mıdır, va rsa adresi nedir? Sosya lisı k aybı ve yaşa na n sars ı nt ı la rdan Birlik ya da muhtemel başka plat- b ağ ım sı z olarak da dü~ünü le mez. Bu formlar ülkemiz in bu ihti yac ın a bunalı m ya ln ız ö rgütlenmede değil , h ay atın tüm alan ın da bizi etki lemekdenk düş üyorl ar mı ? " Oereyi geçerken at değ i ştirilmez" tedir. Ke ndimizi evrensel ölçekteki diye bir söz va rdır. Kürdi sta n ' lı bu so ru nsa l ı n dı ş ında varsayarak "ne komüni stler, Kürdi stan ulu sa l ve ya pa lım biz her ya n ı sömürgeci lerle sosyal devrimini kendi öz-örgütüyle ku ş at ı l m ı ş maz l um bir ulu sun mi, yoksa başka tip örgütlenmeler bağ ım s ı z lı k mücadelesini veriyo -ruz; bütün dün yan ı n sosya l izm so içi n de mi göğ üsleyece k ? Ö rn ekl erini geç mi ş te s ık ça runl a rında n kend imizi sorumlu sa yagördü gümüz gibi, b ir örgütün ke nd i m ay ı z" denilemez. Çünk ü tam da bu kendi sini "s ınıf parti si " veya nedenle u lu sla rara s ı sosyal ist hareke" komünist öncü" ilan etmes iyle bu tin bun a lımı ve onun boşl u gu n u çok sorun hallolur mu? iy i kul lanmaya emperya list ge r ici l iğ i n Kı saca bir ya ndan Kürdistan 'da bir her türlü saldırgan lığ ı k arş ı sı nda en s ınıf parti sinin kendi m a ntı ğ ı ve çok da bizim buna i htiyac ı mız vard ı r. dinamikleri üzerind e va ro lma s ı ; Üs tel ik sı nıf dayanışma s ı nın , diğer yandan bir devrimci b ir özne e nt e rn asyo n a li st ö r g ü tlenme olarak bizim bu süreci n neres inde a nl ay ı şı n ı n çokta ndır unutuldugu 1 o l acag ımı z ı ço k ne t ve aç ık unutturul d u ğ u b ir evrede Komünist biçimde tarif E:tme zorunlulu ğ umuz öncünün örgütlenmesi sadece sömürge v ardır . ülkedeki devrimci aydınların ön lerine K a fa mı z b aş ka bir ye rde, gövde- koydukl a rı öznel bir gündem değ il, miz b aş k a bir ye rde o l a m ay ı z . entern asyona l bi r ye nil enmen i n de B aş ka bir davulun sesini dinleye rek öges i o larak d ü ş ü n ül me k duru mun-

Rı:zgari

8.

Ocak/1979

Sibat/Şubat 1997

QEf#i\JI ı.: 22


dosya mehf .ay1n dosyasi değiştirmeliyiz ..

Bir siyasi hareket ancak devrimci üzerinde va rolur. Bunalımın kadrolar üzeri ndek etki si veya kadroların bunalıma katkısı geometrik dizi gibi büyümektedir. Bu bakımdan görevlerimizin gereklerine, sosyalist-siyasa l perspektifimize uygu n tutarlı bir kadro politikasına sahip olmak can a lı c ı bir öneme sahiptir. Nas ıl kadrolar istiyoruz? Inanmı ş ve mürit ruhlu kişilikler mi, yoksa ukala, derbeder, liberal insanlar mı? Tek-tip ideal bir kadro tipi tanımlam ak ve sonra bütün in san l arı bu kalıba uydurmak üzere o nl arı yonidealisttup-biçmeye çal ı şmak metafizik bir yak la şım olur. Bir örgüt, bir siyasi hareket " tek tip insan" gibi "tek-tip kadro" yaratma a ra yış ın a gid iyo rsa orada müthiş bi r bürokratizm ve lider sultası var demektir. Örgütü, siyasal mücadeleyi bireylerin kişiliklerini geliştirmele ri ve özgürleş mel er in in, temel a racı ola rak düşünüp dizayn etmek gerekir. Her yap ının ideolojik-teorik öğre­ tisine, iç eğitimine, siyaset yapma tarLiarına bağlı olarak; amaç ları . ortak bir ruhi başka türlü olsa bile şckille nm e ile birbiriyle be n zeşe n kadro tipl eri ya rattıklarını biliriz. Bir Lamanlar bu tipler, giyim-kuşamdaıi, kullanılan jargona kadar ne kadar da özelleşmiş ti .

• Kurulsal-kollektif önderlik mi Şeflik mi?

mu? Elbette gerektiriyor. Kollektif-kurulsal önderlik neden siyasette cesur, hayata anında mühale edebilen, hızlı karar a lıp uygulayabilen bir yönetim yapamıyor? Bu saciece her şeyin ayrıntılarıy l a organ larda tarıışılıp, bir türlü karara vanlamamasından -pratik iradeye dö nü ştürü l e memesinden mi kaynaklanıyor. O rgansal kurumlaşmalar yaral ıla ­

arnsarl ı ğa düşerler.

Kadro-kitle partileri, örgüt lenmeleri, eger "ara kadroar" ile diyalektigi bu yakayabir iederse güçlenebilmektedirler. Bugün ülkemizdeki yaygın öderlik genellikle t arzı, kişiye" "ö nd er misyonlar abartı lı yükleyen, onu abaryer yer tan, ve " tanrı"laştıran geleneksel toplumlardan devralınan bir önderliktir. Önderin

ww w. n

Bizim yaygın kadro tipimiL öLell ikle metropol kültürüyle beslenmiş, asimilasyonun ağ ır etkilerini taşıyan; Kent-kasaba a ra s ınd a gidip ge len ayd ınlar ve öğre n cile rde n o luşmak­ tadır. Metropol kültürü ile gerilimli bir kopuşu yaşad ıkl arı halde, Kür-distan köy lülü ğü ile de bir türlü bu lu şama­ malarının yak ı c ı çe li şkis i de burada yatar. Bu iletişimsizlik, hem kültürel hem sınıfsal nedenler taşır. Kit lelere açıla ­ mayan aydın öğrenci kadro hareketi bir çizgiye sonunda elitist/seçki nci oturur. Ne köylülüge, ne kasaba küçükşe hir ne es n af ına , burjuvazisine en ufak bir sempati duymadıgı; adına hareket etmek istediği proletarya ise, henüz kendi kişiligiyle " ortada olmadığı" için ayd ın kadro hızla içi ne kapanır. nıüthi ~ beğennıez; Kimseyi konfornıis/nıükemnıeliyetçidi r. Bu içe son u çta ukal a, kendini yöneliş beğenmiş- ideolojik olarak sek ter bu yüzden de ne kitle çalışmas ın a ne de siyasal biriikiere açık o lmayan bir

d ı şında elverişs i7li ği koşulların eleştir ilip sorgulanmayı gerektrmiyoı

Hareketimiz devrimci önderlik ~o­ "kollektif-kurulsa l sürek li önderi ik" olarak tarif etti .. Aslında bu, bizim gibi geleneksel-top lumsal olarak lidere dayalı örgütlenme biçimleri ni (aşiret l er, tarikatler vb) henüz mamaması özerkleşmelere, gevşek li k, aşamayan toplumlarda tutunması olotorite Laafı gibi olgudisiplinsi7lik, sabır ve dukça uzun vadeli çal ı şma Yan lışlık kolleki steyen. bir tarzdır. Çünkü bu tip lara yol açmıyor mu? anlayışın ı önderlik tif-kurulsal önderlik, kaçınılmaz o larak "özgür" ve uygulama biçiminde veya insan lara, modern s ınıflara , demokrasi algılama bu an l ay ı şta mı yoksa bir türlü kültürüne, katılımcılığa dayanmak bizzat fleşip-ku ru lsa ll aşama makta " "kollekti Lorundad ır. Horlanarak, aşağılanarak, mı? biat ederek, boyun eğdirilerek temel Atılım ve yenilenmenin "örgütlendirilmiş insan" bu tip örgütönderdevrimci birinin, unsurlarından lenmede söz konusu olamaz. Ya da henü7 bu no rml a rı bünyesinde taşıya n lik sorunsalının doğru kavranması bir unsur böyle bir yap ıda, ya kısa olduğunu bir kez daha vurgu layarak sürede " ne o ldum delisi olup" geçelim; Karar almada ekip çalışması; çıgrında n çıkar; ya da "herşeyi bilen, her sözleri doğru ve kesin olan" şefler alanlarda takım oyunu .. yerine ke ndine benzeyen insanların yönetiminde olmaktan güvensizliğe, in a n çs ı zlığa ve k a r - . - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -.. runsalını

et e

kadroları

ister olumlansın ister siyasal -toplumsal bir olgudur. Sorun elbetteki tercih degil, siyasal bir ilke sorunudur. ilkeleştirdigimi7 Peki bizim "kol lektif-kurulsal önderlik", veri li Bunlar

eleştirilsin

om

~ Kadro tipimizi

kadro tipini besler. Bu sosyoloji k-siyasal olguya bütün siyasa l örgütleri n belası olan edilgen, insiyatifsiz, ancak söylenen i söylendigi kadar yapmaya koşullandırılmış bürokratik tipler ek lendi ği nd e, kadro politikasının ciddi bir biçimde sorgulanması ge reği ortaya çıkmaktadır.

we .c

dadır.

kar i zmas ının

başka

bütün diger şeylerden daha fazla önem taşıdığı bu hareketkadrolar lerde, sadece ö nder ile aras ınd aki kitle iletişimin birer aracı olarak önem taş ımak­

DEDIM-DEDI Dedim dOşOncelerl Dedi, Otopikl . Dedim hastahkarl Dedi kronik! Dedim bölünmeler? Dedi atomik! Dedim düzelecekl Dediki yoh yohl Dedim reformizm? Dedi suyumdur. Dedim işbirligi? Dedi huyumdur. Dedim ya sapmalar? Dedi yolumdur. Dedim bitecek mi? Dediki yoh yohl Dedim Dedim Dedim Dedim

sorunlar? Dedi dizboyu. engeller? Dedi yolboyu. ilerleme? Dedi bir arpa boyu. daha var mı? Dediki yoh yohl

Dedik eleştiri? Dedi yamandtrl Dedim özeleştiri? Dedi amandırl Dedim çözüm? Dedi zamandır! Dedim hiç bitmez mi? Dediki yoh yoh! Can Erzjn

tadırlar.

Sibat/Şubat 1997

Q@!'il

23


~~ -

dosya mehf ay1n dosyasi "Her buhran alışılmış şeyleri

.bir

yana

y~nilenme

ambalajları

parçalar, eskiyi siler süpürür, ortaya yeni

we .c

Sürecinin

fırlatır, dış

om

g.brusk

köşed e n teğe t geçen e leş tiri lerle böyle bir h esapl aşma süreci ne girilmesi i m ka ns ı z d ı. Keskin sosya list kavram larla perdelenerek beslenen bu rj uva i l i şk i biçi mleri, ahl aki d eğerleri neredeyse tüm hücrelerimize s i nm i ş, pis bir çürÜme ya ratm ışt ı. . Burjuva değerler, yanl ı zca Doğu Blo k' unda d eğil, sosyalist örgüt ve yap ıların neredeyse tüm ünde ye niden ü re til m i ş t i.. Bu çürümeden nasibin i almayan tek bir örgü t k a lm a m ış tı. .. Bug ünün ih ti yaç l a rın a ya nıt vermeyen teorilerle ne kend imizi ne de dün yay ı a nlam a mı z ve değ i şti r memiz mümkün deği ldi . 13 u e nkazı n a ltın dan , ancak köklü bir teori k rö nesansla k al k ılabilirdi. . Bu da sabı rl ı ve yı rt ıcı bir entell ektüel çabay ı , yine buna h az ır kara rl ı bir iradeyi gerekti riyordu. Ku ş ku s u z yoğ unl aşa n sorgul ama ve t a rtı şmala r kri z in aş ıl mas ı yö nünde önemli bi r teori k biriki m sağl ad ı. Ne var ki bu birikim, henüz res mi sosya lizmin kavramsal çerçeves in i aşacak, geleneksel ö rgüt motif leri ni n kabu kl a rın ı çatiatacak o l g unlu ğa u l aşm ı ş d eğ il. Eski nin siyaset yapış tarz ı , yaşam ve davra nış biçimi , düş ü nce ve felsefesi, estetik ve kü ltürel değerleri ge l iŞe n ye ni dü ş ün celer üzerinde hala bi r hayalet gibi do l aşıyor, bi li nçleri karartmaya devam ed iyor. KUKM ' de ye r alan sosyalist siyasal güçler bu değe rle ndirmenin d ı ş ı nda d eği l. Hatta deni l eb i l i r ki " Kürd i s t a n lı marksistler" ul usla ra rası d üzeyde sürdürülen ideoloji k-te6ri k ta rtı ş m a l a rd a va rı la n so nu ç l ar ın da bir hayli gerisindeler.

Sanetiart ve

kaynakları

ve güçeri çıkarır"

·YÖNTEM

m ize o ldu ve Kriz, va ro la n d evrim c i ö rgütlenmel erin bü yük bölümünde çürüme biç iminde kendini o rtaya koyarken, bir bö lümünde ise ye nil enme ça b a ları y l a birl ikte va rlığını halen sürdürüyo r.. Yaşa n a n deprem , "sosya li st " p r a ti ğ in a rk a pl a nını b ütün çı pl a klı ğ ı y l a, üstelik herkesin gö rebil eceğ i b içimde o rtaya koydu .. Sosyalizm a dın a öyle şey l e r ya pılmı ş tı ki, o rtaya ç ı kan bu tabl onun kitl el erde sosyalizme karş ı inanç y ilimine yo l aç ma mas ı mümkün d eğ ildi. Burjuvaz i ise bu ucube pratiğ i marksizme fatura etmek için harekete geçmekte geçikmedi; b ütün gücünü seferber ederek çok yön lü bir ideolojik ve si yasa l s·a ldırı baş l attı. Bu durumda ya pıl aca k iki şey va rdı ; ya yenilg i kabul edilecek teslim o lu n aca ktı , ya d a mevcut pratik ac ı mas ı z bi ç imde sorgu lanacak ve ma rksizmin ru~un a uyg un yeni bir sosya liz m anl ay ı şı o rta ya ko nul a-

ne

Sosyal izmin büyük itiba r kaybına bir dö nemden geçiyo ru z. Sosya list siyasa l mücadelenin yüzelli y ıllık prati ğ i y l e kaza nıl a n " mevzi ler" önce içten içe çürüdü, ard ından d a u ğ ra dı ğ ı

bire r- ikişer dü ştü .

d ag ıldı. . .

te

"Kurme dare dare nebe zewale dare tünne'" Kürt Atasözül YENiLENME SÜRECiNiN NERESiNDEYiZ?

Lenin

ww

w.

" Reel sosyalizmin" sosyalist jargonl a rı terkederek kapitalize o lma sürecine açık b içi mde yö nelmesi, sosyalist ö rgütlenmelerin büyük bölümünde şok etkisi ya ra ttı. . Bunu ö nceden görebilen, en az ınd a n teorik o larak bu sonuca h az ırlıklı o lan " marksist" hareketler de şoktan şu ya da bu ölçüde nasib ini a ldı. Sosya lizm tarihinin ye ni bir dönemine g irilmişii a rtı k; ideolojik-teorik, siyasa l ve örgütsel kri zler dönemi ... Krizin etki a l a nı bununla s ınırlı kalm adı ; kültür ve eti k planda da derin

ca ktı ? sa rsı ntıl ar yaşa nd ı.. Marksistler elbette i kinci yo lu seçAza lan etkisine rağ me n şok un etk i- til er. leri sürüyo r. Mücade le a l a n ı değ i ş ime Anca k kl as ik sosyalizm ile sa dece inatla di ren en "sosya 1i st" ö rgüt lerin si yasa l ve ö rgütse l düzeyde d eğ il ;

cese tl e ri y le d o lu. So n o n beş y ıl içinde "kominü st" ya d a "sosya list" patentli yüzlerce ö rgüt ve parti , ya düzen partisi haline geldi ya da ato-

kültürel , estetik ve eti k alanda da köklü bir hesapla ş m a k aç ınılm az dı. Sosyalist literalürün resmi kavramsal çerçeves i i çinde durara k, kı y ıd a n

NEREDEN

BAŞLAMALI?

Evet, akla gelen ilk ca n a lı cı soru bu; nereden başla m al ı ? El be tte ö nce sosya lizm anlayış ın da ye nilenmeli. . M uhtevamızı bel irleyen, a mac ımız ı ve idea llerimiz i ifade eden temel o lgu budu r .. G«ı n üştü rülm es i ge reken ikin c i no kta, ö rgü t len m& an l ayış ı dır . Her ye ni içerik (sosyalizm) içinde daha iyi bes l e neceğ i , daha rahat ge l işip se rpil eceği yeni biçimler (örgü t) o lu ş tu rur. Çünkü içerik ve biçim birbiri yle uyuml u o lmak, birbirini tamamlamak zor u ndad ır . Yeni fi kirler eski bi çi mler iç inde uygulanamaz; uyg ul anmaya ka lkıl sa da ö m rü uzun o lmaz, eski örgü tsel biçimler er ya da geç yeni fiki rleri b oğar ya da içini boşa l ta ra k kendine benzeti r. Yine, " n as ı l b ir sosyal izm" sorusuna


dosya mehf ay1n dosyasi yo l açtığı olumsuz so nu ç l a rı belirgin biçimde Küdistan'da da, kend i siyasa l pratiğimizde de görmek mümkün. Siyasa l pratigimi7, özellikle son altı y ıl içindeki gelişmeler, ~iyasa l ahlak anlayış ım ııda ve yö ntemde ortakyenilenmeyi laşmadan topyekün i~a re tl eri n i başa ra maya cağ ı m ız ı n veriyor .. Değişmenin , yeni lenmenin gerekliliğini kabul etmek kendi başına çok şey ifade etm ~or çün kü ; süreci na s ıl tanımlıyoruz ; neyi , nasıl ve hangi Ta rtı ş ma yönde değişti receğiz? biçim l erinden pratik uygulamalara sürecin bütün sa fhalarında kadar harekat yöntemimizi, yak l aşım tarz ımızı belirlememiz gerekiyor ...

we .c

om

zihnimizde ya rgılamadan infaz ederolayları ve olguları ilkelerle iz; degil, yapanın kimligiyle degerlendirir, ta.frımızı ona göre koyarız; bunun adına da ''dengeleri gözetmek" ya da "politik piçlik" deriz. Entrikada ustalaşmayı siyasette ustala şma k olarak de her algılarız. Bunları yaparken türlü haksll:lıga , çıkar ilişkilerine, yalana, çifte standarda ut;ınmadan karşı oludugumuzu c;öyleriz. Özeesi algılama, düşünme , yorumlama ve yargı l am;ı biçiminıizd e de köklü bir yenilenmeye ihtiyaç var. fe lsefi ve ahlaki Başka bir anlatımla, düzeyde de köklu bir yenilenme şart. Hatta denilebilir ki, topyekün bir yeni lenme için birinci koşul dünyayı

Kuşkusuz yogunlaşan sorgu-

ÖNCE YENILENME

YÖNTEMINDE DEVRIM lama ve tartışmalar krizin Yöntem deyip geçmeyelim .. En az aşılması yönünde önemli bir teorik birikim sağladı. Ne var sorunun kendisi kadar önemlidir, bakış açımızın temelidir.. ki bu birikim, henuz resmi Doğru düşünme k , sorunu dogru sosyalizmin kavramsal çerçetanımiayabiimek kadar çözümune de dogru yöntemle, bilim yöntemiyle vesini aşacak, geleneksel örgüt motiflerinin kabuklarını yak la şmak yenilenme sürecinde çatiatacak olgunluğa ulaşmış atılması gereken ilk temel adımdır. Marksist felsefenin yöntemini değil. Eskinin siyaset yapı'

te

verilecek yan ıt ; kü ltürel degerleri mizde, siyasal ahlak a nl ayışımızda da köklü bir yeni lenmeyi getirecektir. Değişim ve yenilenmenin en zor ya nı Kuşkusuz yeni bir da burasıdır.. sosya lizm an l ayışı gel i ş tirmek de kolay değil, ama asıl iş bundan sonra teorik olarak kabullebaşlıyor; yani nilen yeni 'doğruları' içselleştirmek, bir davranış ve kültür biç imine dönüştürmek. I şte o zaman yeni lenme söylem olmaktan ç ıkar; sosya l, siyasal ve örgü tsel yaşamımı z ın vazgeçilmez gerçeği haline ge lmi ş olur. Özetle; yen i bir sosyalizm anlayışı , yeni örgütlenme demek, yeni bir örgütlenme ise, yenilenm i ş kadrolar, yen il enm i ~ önderlik demek .. Ancak bunu nasıl yapacağım ız ı bilmiyorsak, ye nilenmeye sosyalizm ve örgüt lenme anlay ı ş ı~d a n başlaya ­ Bu bak ımdan nereden mayız. hangi başlamalı? soru sundan önce, yöntemle-nasıl yenilenmeli? sorusuna net cevap vermiş o lmamız gerekir. Bu soru ya dogru yanıt ve remez ve uygulamada bunun geregini yerine getiremezsek, nereden başlarsak çabalarım ı zın boşa gitbaşlıyalım mesi kaçınılmazdır ..

ww

w.

ne

3' Öyleyse yenilenmeyi öncelikle yöntarzı, yaşam ve davranış biçi~ ternden başlalmamız gerekiyor.. Teorik olarak bakıldıgında yöntem mi, dü?(ince ve felsefesi, estetik ve küJtürel değerleri sorusunun herkesçe bilinen h;ızır bir cevabı var; bilim yöntemi ya da diya- gelişen yeni düşünceler üzerlektik yöntem. inde hala bir hayalet gibi Ne var ki, pratikte bunun tersi bir dolaşıyor, bilinçleri karartyerde durdugumuz da bir gerçek.. may:a devam ediy:or. Sözgelimi gün lük yaşant ımı z ın bir kesitinin kare kare fotoğrafını alalım llliiliiiiiiiliiiiiiiiiiiiii-iiiiiiiiliiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiliiiiilıliiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiii._ ve yavaş çekimle üzeri nde düşünelim . Görü lecektir ki ne hukuk kavrama ve yorum lama yöntemimizi alanında, ne kültür ve ahlak alanında, değiştirmekse, ikinci koşul, siyasal ne de yaşam ve ilişki biçimimizde ahlak an layışımız ı değiştirmektir .. Bu bilimin esamesi bile yok. Diyalek- iki noktada cesur ad ıml ar at ılm adan ne de sosya li zm tikten, bilim yön teminden s ıkça söz ne örgütlenme ederiz, ama Aristo'ya bile rahmet oku - anlayışında kendimizi ycn ileyebi lmelacak kadar ak-karacı yız; ne dili - miz mümkün değil. Açıktır ki sorgulama ve tartışmaları mizde, ne de bakışımızda henüz gri geride doğru bir zemin üzerinde sürdürecek tonlar yok. Kapitalizmin bıraktığı ilişki biçimlerini hergün, her yöntem ve hedeflerde ortak bir dilin saat yeniden üretiriz. Asya toplum- yaka lanm amış olması, etik planda Ianna özgü pek çok a lı şkanlığı ince yaygın bir çürümenin yaşanması yenibiçimler içinde devam ettiririz. Çıkar lenme koşullarını iyic• zorl aştırıyor. ilişkileri üzerine kurulu burjuva politi- Bu nedenle kriz, dönüştürücü özellikkalarını e le ştiririz ama " politika leriyle değil; daha çok dağıtıcı, partüketi c i özellikleriyle öne sanatı" adına her türlü iki yüL iülügü, çalay ı cı, Kimi zaman resmi tezler yalanı, entrikayı mübah görürüz. Dev- çık ı yor. psikolojisiyle fanatik rimci ilişkilerde açık lı gın ve güven in savunma öneminden söz ederiz, ama neredeyse biçimde savunulurken, kimi zaman kuşku üretim merkezleri haline gelir- sosyalist miras kökten reddedilerek yaklaş ıml a sistem iz .. "Savunma hakkı kutsaldır" deriz, reel politiker "yarg ıs ı z infazlara" karşı ç ı~arı z, a'\Ja rasyonalize ediliyor. Yöntem yanlışl a rının , etik çü rümenin her gün, her saat bir arkad<ışımıtı

sıbat/Şubaı t997

DtmJ< ıs

tck sözcükle iz;ıh etmek mümkün olsaydı sanırım en uygun kavram "hareket.. olurdu. duran kaynağında Haraketin ateşteyicin in, çelişki olduğunu ise hepimiz bi liyoruz.. Tüm maddi ve zihinsel olaylar hareketin çe~itli biçimlerinin, değ işik özellikteki ve nitelikteki çel i şkiterin toplamından başka bir şey değil.. Bu tanım her olay ve olguya, etki l ediği ve etkı lendiği olaylarla birlikte bütünlüklü ve hareketli bir SÜREÇ olarak bakmayı gerektiriyor. Çürüyen ve gelişen, eskiyen ve yeni lenen, yühelen ve düşen ya nları yla birlikte ilerleyen bir sü reç .. Hayat, bu çelişkiler yumağının ateş iedi ği sonsuz akışkanlık ve harebiz bu ketlilik içinde devinirken, akı şın neresindeyiz? Içinde mi dışında m ı ? l çindeysek, doğa l ve kendiliğinden değişimin pasif bi l eşenlerin­ den biri mi; hareket yasal arını , zorundeği ş im lulukl arı bilince ç ıkaran, dinamiğine özgür iradesine yön veren özneler miyiz? değiştirme dünyayı Yoksa, iddiasıyl a yola çıkarken bu değişimin değişime inatla direnen dış ında, fosilleşmiş gerici ler miyiz.? Açıktır ki, biz istesekle istemesekle zaten bizden bağımsız olarak surup giden ve irademiz dışında hepimizi (diyalektiği)


dosva mehl aytn dosyast

H

ww

w.

ne

te

we

.c om

içine alan bir değişim var.. Buna dir- bilim ahlak ı uzerine oturtacağıdnan­ devrimci özünü boşalttık. Eleştirerek idealizmin yöntemini onun Sorun, çlarımızı da bu iki temel üzerine otur aştığ ı enmek mümkün değil. uyguyazdıklarına düşüncelerine, değişim sOrecine değiş(tir)me eylemi- taeağız. Yine değişimin imkan ve olanak ladık. Marksizmi, ona Lenin ' i de mizle katılmak , iradi etkinliğimizle ve söyledikleri larını, başka bir ifadeyle ddi~imin ekleyerek özgı.irleşebilmektir. y aptıklarıyla bitmiş tamamlanmış , bu de ör~ütlenmeleri araçları öznel yıl elli yüz Marks, bundan yak laşık kapalı bir dünya anlayı~ı önce yazmıştı: "aslolan donyayı bilgi ve bilinçlenme sürecinden yo la yenilcnmeye Sonuçta bu can l ı , getirdik. haline çıkarak yaratacağız .. değiştirmektir" . taşlaştı rdık .. felsefeyi doğurgan Unutulmamal ı ; "mutl<:k doğru " , Marks'ın dünyay ı ve tabi dünyayla Hiç birlikte kendi~ini değiştirme sürecine "değişmez gerçek " yoktur.. YENILENMEK IÇIN YADSIMAK, n;ısıl katıldığını az çok biliriL. Ama birşeyi kutsamayalım, fctişleşıirmeye­ IÇIN YlKMAK ŞARTI KURMAK bir biz degiştirilccek dünyanın h,inde lim .. Ne marksizmi ne de başka bizşey her z Fetişleştirdiğimi şeyi.. da ya dışında değil , genellikle Değiş im ve yenilenme; bir analiz, listünde dururuz. Biz nasıl olsa den uzaklaşır, bize yabancılaşır. Marks miras olarak bize, sadece a raştırma ve keşif sürecidir.. Sürekli değişim surecimiz i ıamam l amışız. Şimd i sıra, bir türlü kendimizi içinde yaşadığı dönemin olay ve olgu larının bir devrimdir.. Kendini, başkalarını başlayan; 1 anlamakla ~örmediğimiz dünyayı değiştirmekte .. bilimsel çözümlemelerini değil, esas ve süreci cevap ihtiyaçlarına mücadelenin ın Marks' Dünya değiş(tiril)mek için müdahale- olarak felsefesini bıraktı.. eski doldurmuş zamanını vermeyen, zamanla çözümlemeleri sel lim bi de biz "nesne'', bir mizi bekleyen sadece değiştiren(!) bir özneyiz geçerlilikle rini yitirebilirler. Ama yön- ilişki biçimlerini, siyaset yapış tarzı tcmi, kendini aşma ve yenilenme ve degerierini yıkma ey lemiy le çünkü. Oysa, dünyayı değiştirmenin dinamiklerine sahiptir ve bu yöntem gelişen; yeni bir yaşam ve ilişki sü rdürmekle- biçimi kurma etkin li ğiyle sürdürülen amansız kavgasını verirken, bu süre- bugün de geçerliliğini cin bir parçası olduğumuzu düşun- dir. En azından henüz çürütülebilmiş bir devrim.. [ski ve yeninin değil. Bundandır ki Lukas, "birinin çatışmas ınd a bir önceki sürecin tüm meyiz. ol umlu değerlerini özümleyerek "iç savaşlcır zorlu en ki lmamalı Unutu savaşlardır " . Eger kendi kişi li ğimizde --------------• aşan, ula şılan bir sentez .. Değişim ve yenilenme; seçenekler zorlu bir iç savaşı göze alamaz, ve o lasılıklar sagrınağı aıtında yüruUnutulma mali ki en değiştirme eylemini kendimizden tülen tuzaklarta dolu zorlu bir yo lcuı ı başlatmazsak, değil dünyayı, hiç bir bitmeyen luktur aynı zamanda; zor u savaş ar "iç şeyi değiştiremeyiz. .. k yolculu bir tamamlanmayan savaşıardar". E~er kendi Kuşkusuz sonuçta yine değişiriz ama tırnağa tepeden yolculuk, zorlu Bu bir zorlu de kicili~imiz çürüyerek, olarak değil; iradi bilinç, kararlılık ve inat ister. Vuruşa 6 Y kokuşarak.. iç savaşa göze alamaz, vuruşa ilerienilecek bu mayın lı yo lda sarsak adımlarl a yürünmez. Yılgınl ığa Peki devrimci bir tarzda nasıl de~ictirme eylemini karamsarlığa asla yer yoktur bu yol6 Y ddi~eceAiz. kendimizi nasıl yeojculukta. başlatmazen kendimizd !eyeceeiz? ayn ı zamanda bir ilke, anlay ı ş sak, de~il <.IOnyayt, hiç veBudeğerler Elbette zorunl u lu kl arı kavrayarak ... savaşımıdır.. 6 kavMarks'ın deyişiyle dünyayı doğru seyirci de olunmaz; kavgada Bu eyiz. deiDştirem şeyi bir rayarak, doğru yorumlayarak .. Çünkü vuruşsun yolu temizlebirileri "hele değiştirmek için bilmek ve kavramak sin, ş u barikatları aşs ın, bu süreçte 1 Ancak bu tek başına yeterli marksist olup olmadtğma tek tek bir şa rt.. olmayacağıma ondan so nra olup Çürüyüp yok olup gitmekten taktm tezlerin doğruluğuna inanmtş değil.. mantığıyla hareket ediveririm" karar kurtu lmak için kendimizi yads ım ayı , olmastyla değil, bambaşka bir partizan, kavganın Her lemez. eleştirerek aşmayı bilmek, bilmiyor- nedenle karar veri/;r ve bu neden öznesi olmak, bir öncü gibi yol açıcı sak öğrenmek zo rundayız .. yöntem 'dir. der. olmak zorunda. hrıyat Ya ögreneceğiz, ya da Bu yöntem ise, her şeye eleştirel Elbette yen ilenme hareketi kendintarafından acımasızca eleneceğiz. bakmayı, · geçerli bugünün den menkul bir olgu değildir. Üçüncü bir yol yok .. veya eksik ının yar doğrularının, Bunun için önce anlayacağız, kav- yanlışları o l ab ile ceğini öngören diya- Değişrnek ve değiş(tirlmek gibi ikili bir yanı var. Değiştirmek için önce Marksist lektik yöntemdi r.. rayacağız.. epistomoloji nin(bi lgi bilimi) yolu nu Marks, kendi tezlerinin bu tespitten değişmek, değişimi içselleştirmek izleyerek fikri , bilgiden; bilgiyi ger- muaf tutu lmasını ve söylediklerinin gerek .. Bizi ayetleştirilmesin i asla istemedi. Kenç ık a r acağız.. çekl ikten önyarg ıl arım ız ın, öfke, korku ve disini dogmalaştıranlara cNı "ben Kuşkusuz başlangıç zordur. ~ kuşkularımızto yönetmesine asla izin marksist değilim" diyerek oldukça sel deei~imi başlatmak, böyle bir Sadece ve sadeec anlaml ı bir ya nıt ve rdi. ve rm eyeceğiz. öncülük etmek ise çok değişime bilimsel bilgiyi esas alacagız . Peki biz ne yaptık; marksizmi, daha zor .. Yargılarımızı olay ve olguların tüm Marks'ın çizdikleriyle Örgütsel sistemlerin daha zor yazıp bağlantı ve ara bağlantılarının anali- özdeşleşt irdik . yenilenebildigi biliBölünOp koliara ögrendigi ve tik çözümlemesinden elde edilen çok ay rıldıkç a aramızdaki kavgalarda niyor. Kollektif değerler haline ge lmiş yön lü bilgileome sürecinin ü7erinde Marks' ı şaşmaz bir hakem olarak ilah- örgüt normlarını değiştirmek kolay Siyasal ahlakımız.ın laştırdık. inşa edeceğiz.. Biçimine sahip çıkarken deği ldir çünkü. temelini de, sadece gerçeği esas alan

Sibat/Şubat 1997 • DfAAA'iJ

26


dosya mehl

ay1n dosyasi

bilmiştir.

Degişim

ve yenilenme; bir analiz, araştırma ve keşif sürecidir .. Sürekli bir devrimdir .. Kendini, başkalarım ve süreci anlamakla başlayan; mücadelenin ihtiyaçlarına cevap vermeyen,

ve öldürücü de olabilir. KuşkusuL devrimci bir örgütle yenilenme sürecine en ideal yak l aş ım bi lim yöntemini, sanatsal bir ineelikle bütünleştirerek uygulamaktır. Örgütlenmeyi dagııma~lan geleneksel örgüt motiflerini aşmak, bu si.ireci sistemi ve kadroları şaşkınlığa düşürmeden hızlandırmak ince bir sanattır. Ancak önderliğin, kelimenin ge rçek anlamında önderlik kavramının içini doldurabildiği, yenilenme sürecine öncü lü k edebi l ecek bilinç ve yeteneğe sahip olduğu; kadrolarında bu sürece etkin biçimde katılabildiği yapı larda bunu uygulamak mümkündür.

GIZLI YENILENME OLMAZ

Radikal bir yen ilenme ihtiyaç olarak kendini dayatmışs;ı, y;ıp ılma s ı gereken ilk iş maskelerimili fırlatıp almak tır . Yani kendi gerçek li ğimiz l e yüz yüze gelme cesaret ine sa hip

te

zamanıni doldurmuş

eski ilişki biçimlerini, siyaset yapış tarz1 ve degerierini yakma eylemiyle gelişen; yeni bir yaşam ve ilişki biçimi kurma etkinligiyle sürdürülen bir devrim ..

ve olaylara indirgenir; dedim-dedi, sen-ben çekişmeleri ile yaraııl.:ın hay-huy içinde insanlar sersemletilir.. Gerçek ne kadar acı olursa olsun ort;ıya koymaktan, kadroları ve kitleleri bilgilendirmekten korkulmanıalı.. Çünkü bi lgisizlik ve belirsizl ik çeşi tli seneryoların üretilmesine ortam haLırlar, sisli-pus lu bir havcı oluşturur.. Böyle haval;ırı sevenler ortalıkta cirit atmaya, yalan balonları uçurmaya başlarlar. Bu atmosferin bes l ediği kuşku ve güvensi7lik, kadroları içten içe kem ir ir; inançlarını, heyecanlarını, kararlılıklarını ti.iketir. Yoldaşlık ve güven kavramlarının içi iyice boşaltıfır, an lam sı7laşt ır ılır. Herkesten ve her şeyden kuşkulanmak moda o lur; ortalıkta kuşku ve güvensizfigin besledigi hayaletler dolaşmaya başlar. Hayaletlerle baş etmek ise, gerçeklerin üstesinden gelmekten çok daha zordur. Elbette her açık tartışmanın menfi sonuçları da va rdır, olacaktır .. Tartışma, henüz buna alışmamış o lan kadrolarda pratik görevlere karşı fakayıtlık ve disiplinsiziiğe, uLun y ıll ar süren suskun lu ğun­ bastırı l m ışl ı ğın get irdigi kızgı nlık ve hırçınlıga yol açabili r. Uzun y ıllard ı r birik ti ren ve tartışmayan kadrolara sahibiz. En tepedeki kadrolardan en al ı kadrolara kadar durum bu. Hatta yer yer taban kadro lar daha cesurca tartışırken "önderler" açık tartışmalardan

we

yeni ihtiy;ıçlarına yanıt veremez duruma geld i klerinde de de~iştirmek bir hayli wr oluyor. Lenin, büyük mücadelelerle örgi.ite kabul e tireb ildi ğ i pek çok yön tem ve taktiği, yine ancak çok yorucu mücadelelerle deği~tire­

fısıltı kanalları resmi haberleşme sisteminden daha h ıLiı çalışır .. Bu ortam içinde temel sorun larda n uzak !aşılı r. Ta rı ışınal .ır anlayışlar ü7eri nde odaklanmal, ki~i

l arda

.c om

Sosy;ılist etikelli örgütler bu sap ta- meyi doğal bir alışkanlık haline gctirmanın dışında degiller.. RSDiP memi~se, değişimi oldukça sancılı örneğinde görüldüğü gibi bir dönemin biçimde yaşar, bu tür durumlarda ihtiyaçlarını k.ır~ı l amak ü7crc geliştir­ örgüt bulıranlar ve patlamalarla ilen ve ö rgüte kabul ettiri len müca- öğrenir. Doğal olarak böylesi yeniciele yöntemleri, bir sürc so ıır a lenmelerin kayıp ve tahribatları da bir değişme7 kuralleıra ve ö rgüt kültür- hayli fazla olur. llatta başka örneküne dönüşüyor, a rtık mi.icadelenin lerde görüldüğü gibi, kriz çökert ici

olmaktır.

Aynayı

öncelikle kendimi7e tut-

ww

w.

ne

masını öğrenmeli yiL. Bunun başka bir anlat ımı açıklık, açık lık ve yine açıklıkt ır .. Biribirimiz karşısında yüreğ imi z l e beynimiz le ç ırıl ç ı plak durmalıyız.. Hata l arımızı kendimize, arkadaş l arımıza, dostlarımıza ve halka söylemekten korkmama lı yız, sadece elillerin tartışıp yen ilenmeye ihtiyacı kaçındı. yok.. Tartışma ve yeni lenmenin Şimdi tartışmanın öni.inü açarken Oysa değişrnek ve değiştirmek sınırlarını o labildi ğince genişletmek hırçın ve kızgın tavırlada sosyalist örgi.i tlerin varl ık nedeni gerek. karşılaşılması olağandır. olmalıdır. Onlar, sürekli lik i~inde Açık tartışalım, tartış mak ıarar verBu bağlamda açıkl ı k ve yen i lenmek; ke nd i nde topl a d ı k la rı me7. Tartışma engel leni rse degişim ve katılımcılığın pek çok menfi sonudevriınci öLeliikieri tüm toplumo:ı yay- yenilenme dinamikleri kırılır. Içten mak; amacına yaklaşt ık ça, tarihsel içi çürümeye başlarıL; giderek mikro- çlarıy la karşılaşabi liriz. SöL gelimi misyonunu tamamiaciıkça işlevsi­ plara karşı dayanma ve direnme gücü- açıklık; anlayışların tartışılmasına değil, kişi ve olaylar tartışmasına zleşerek sönmek zoru ndadırlar. Siste- müz zayıflar, bağışıklık sistemimiz dönüşti.irülerek örgüt sırlarının ortalığa min anti-tezi olarak ortaya çıktıkları, felç olur. saçıldığı j urnalciliğ e ve. tasfiyecifiğe kulland ıkl arı yöntem ve araçlar büyük Açık tartışma güven ve rir .. Kitlelere ö lçüde karşıtları tarafından belirlen- olumlu örnek ol ur. Böylece demokrasi, dönüşebilir .. "Tartışma Özgü.rlüğü" hiç bir dcğer ve yöntem in tanınmadıgı," di~i için, sistemle birlikte kendi yok sadece dışsal bir istem olmaktan dağıtıcı ve parçalayıcı yanlarıylo:ı oluş koşullarını d<t hazırlarlar. ç ıkar, içselle~ir. öne çıkabilir. Bundandır ki, kendi varlık nedenini, Bütün sorunlarını o lgunluk içinde Ancak bunlara bakarak tartışma ve toplumu değiştirme sürecinin etkin tartışan ve yenilenebife n bir hareket, katılımı ortadan kaldıran, her şeyi aracı olarak tanımlayan bir örgüt, sürbir anlamda başka yenilenme çaba- yetkiyle çözmeye ça l ı~a n idari ek li yenilenme ve değişim iç inde larına d;ı model sun mu ş olur. çözOmcologe sarı lmayalım. olmak; i ş lev ve i şle rliliğini öğrenen Eleştiri, öneri ve katılımın o rtadan Bir yöntemin her 7aman görülebilir ve yeni lenen bir tarz ü7erine oturt- kaldırılması dedikodu ve fiskos kötü örneklerinden yola çıkarak o mak zorunda. Şayet

örgüt,

öğrenme

ve yenilen-

ortamı nı yayg ınl aşt ı rır ..

Sibat/Şubat

1997

Böyle ortam-

DfJ#i!'il

n

yöntemin kendisi mahkum edilemez.


dosya mehi

aytn dosyasi

konfederatif bir örgütlenme anlayışına Bunun vardığ ı daha uc nokta ise, koniluk ve derebeyliktir. Bölüm ler başlarındaki kontların kapatması haline geli r. tartışmak , ki Bundandır tartış(tır) mak, yerel deneyimleri , yerel bakış l arı genel bir havu7di1 toplamak; bunları senteziemek ve bu sonuçlar ı tec rü beler o l arak genelleştirilmiş yeniden örgü te götürmek, böyle bir işlerlik kurmak kol;ıy değil. değil çat ı şmac ı t artış ılm alı; Bu n u sağla m ;ı k içi n res m i bütün aç ıkla y ı cı, kaotik degil yalın dil kul- ~---·B~u-a·t·m-o·s·t•e·rii111J!i•n-olarak görmek, agaç l arı ormandan lanarak yapı lmalıdır bu. Sentez bura ay ı rdetmek, farklı bölümterin ve farklı beslediği kuşku ve dan ç ık acaktı r.. görevlerin b ir araya ge lerek nasıl • l'k k d 1 ·· ortak bir süreç o lu şturd uğun u kavra guvensız ı ' a ro an SORUN YERELDECiL GENELDiR: içten içe kemirir; inan- mak gerekiyor. ÇÖZÜM DE GENEL OLACAKTIR Topyekün orak yenilenebi lmemiz; Ç larını, heyecanlarını, ancak kadrolarda böylesi bir genele yenilenme yakıcı Evet, topyekün lı şkan lığı, örgütsel bütün lükle a bakış tüketir. rını kararlılıkla dayatmış kendini bir ihti y;ıç o larak c:.lık ve güven kav- ilgili sorumlulu k bilinci yara tmakla durumda. Yolda or mümkün o l acaktır. Sorunlarımı z yerel ya da fokal değil , ramlatının içi iyice geneldir. Kuşkusu7 çözümüde genel olacaktır.

ne

etmek ise, gerçeklerin üstesinden gelmekten çok daha zordur.

YENILENMENIN DIRENÇ NOKTALARI

nYeni bir düzenin oluşturu /masmdan daha ıelı/ikc/i daha belirsiz hiç bir yoktur; çü nkü yenilikçinin şey karşısma ya mevcut sistemden ç ıka n bulunan düşmanlar ya da yeni sisiemden çıkar saglıyabi/ecek yarım gönüllü savunucu/ar çıkar" d i yor, Machyavel, "Prens" adlı eserinde .. Newton da, her etkinin bir eş bir de karş ı tepkisi o ldugunu söyler. Bu fizik yas<ıs ı siyasal ve topl\]msal örgütlenmelere uygulandıgında, her devrimin bir karşı-dev rimi oldugunu a nl a tır. Evet, yenilenme süreci hiç kuşkusuz karşısında bir dizi gerici direnç noktal arı bulacaktır.

T;ısfiyeci ve parçalayıcılar; köklü gecik tirm ek için ateş degişimi tarzımız bunu ya rattı. düşürücü semtomalik çözümler ö neren Kad rola rın genel sorunlara yeterince yamac ılar; yarı gönü llüler, izlemeye du ya rlı olmamas ı, daha çok kendi çekilen 'bekle gör'cü ler; kavgay ı t<ıti l yaşad ı ğı sorunlara ve doğrudan t;ınık etmek isteyen fırsatçılar ; sürecin saplanması, bir o ldu ğ u olaylara içinde görünen ama hiç bir siyasal ve iş bölümünün ortaya pratik üretime katılmadan rölan tide yan ı y i ada

w.

ww lardır.

bırakır.

om

boşaltılır, anlamsızlaşttrılır. Herkesten ve her şeyden kuşkulanmak moda olur; ortalıktq kuşku ve güvensizligin beslediği hayaletler dolaşmaya başlar. Hayaletler le baş

te

Yenilenme süreciyle karşı karşıya olan ö rgütsel yapılar, o nu o luşturan bireylerin bilinç ve iradelerinde eşit düzeyde dönüşümler sağla maL.~ ı,ıe li ~jm yasası ö rgüt bütünlogünde de Sonuçta kadrolar, acımasızca işler. . organ ve üniteler yeni lenmeyi birbir inden farklı alg ıl a r , farklı tepkiler gösterirl er. Siyasa l programı, temel tezlerinıizi, hukuk ve i ş l erfiğ i birbirinden f;ırklı bu algılayan, farklı uygu la ya n; nedenle di l -davranış ve duygu ola rak birbirine yabanc ıla şan üniteterin ne tür olumsuz sonuçlara yol açtığı görülüyor. Yine aynı yan lı şa düşülmemeli. Her alanda birbirinden bagımsız, birbiriyle çe li şe n değişim programları, va r o lan yabanc ıl aş mayı daha da derinleştirir. Bu nedenle tek tek birimieric s ınırlı kalacak bir yen ilenmenin pek anlam ifade etmeyeceğ i bilinmelidir. düşünce ve dil Kuşk u s uz farklı l ıkları her 7aman o l acakt ır , olmalıdı r . Ayn ı kalıp tan ç ıkmı ş tek tip imanlar yaratmak amaç lanm amal ı ; farklılıklar, ge lişme ve değişime ivme kazandıran zeng inlikler olarak görü lmelidir ... Geçmişte leninist örgüt ve kültür devrimi tezlerinden esinfeniterek tek tip insan yaratma gayretlerinin ne tür tahribatlara yo l aç ıı g ını hepimiz biliyoruz. Burada üzerinde durduğumuz esas sorun; bir örgü tün varlık nedeni o lan temel ilke ve tezlerinde, hukuk ve işlerliginde, çeşitli birim ve ünite)erin yo rum ve u ygu l ;ıma fark lılı klarının yarattığı siyasal ve örgütsel t;ıhribat­

Okumayan, tartışmayan , siyasal ve ideolojik uretime, örgütsel karar alma sü reçle rin e katılm;ıya n , talimat harekete geçmeyen; almadıkça insiyatifi kural ve yöntemleri tak nıama o larak algıl ayan kadro yapımız d;ı bun;ı eklendiğinde, bütünlüklü bir yC>nilenmenin nasıl 7orlu bir süreç i7leyeceği daha iyi anlaşılır.. Kuşkusuz bu durum kendiliğinden siyaset yap ı ş oluşmadı, egemen

we .c

Her yöntem ya da kural uç noktalarda yorumla ndı ğ ında o lumsuz sonuçlara yo l açabilir; merkeziyetçi ligin despotizme, demokrasinin liberal i zme vardırı ldıg ı gibi. .. Esas o lan; eleştiri ve önerilerimizle sağlam;ık, bu yöntemle katı lım c ılı gı örgüt ir;ıd csi ni açığa çıkarmaktır. Bunun için devrimci mücadelenin emretıiği tedbirleri de uygul;ıy;ırak yöntemler içinde sonuna kadar

örgütsel yabancılaşma çıkard ı ğı biçimlerinden biridir .. Bu tür bir yabanc ıl aşma sü recinin izledigi yol, tüm örgütlenmelerde üç aşağı beş yukarı ayn ıdır: Ö nce görev ya da alan şöven i zmi ge li şmeye başla r ; bütüne bağlılık, işbirliği ve zayıflar; güdü l e ri dayanışma kıskançlık , rekabet ve sürtüşmc­ çatışma egitimleri güçlenir. . Bütün içindeki her bölüm kendini merkez özerk l eşmeye, görmeye, merke7i başlar; bağımsızlaşmaya örgüt a nl ay ı şı yerini, her bölümün kendine özel hukuk alan l a rı isteyen

Sibat/Şubat

1997

QMi\'jf

28

duranlar; "ta rafs ı Liık" adına değerleri ­ mizi diniere kan taşıyanlar yeni lenme ve değişimden umudunu kesen ancak ne yapacağ ını da bi lerneye n çaresizler, yenilenme sürecinin gerici direnç noktalarıdırlar.. Ayrıcalık peşinde koşan, bulunduğu

yeri bir mevki ve iktidar aracı olarak gören, yete nek lerinden ve konumun dan emin olmadığı için başka l a rını ve değişimi kendisi içi n bir tehdit o larak gören statükocu lar, örgütü amaçlaştırarak fetişize eden ler de değişime inatla ayak direyecek o lan-


dosya mehf

ay1n dosyasi

politikayı öğrcnmişlerdir. Siyasal geçmiş l eri boşa ömürdür onlar için artık. geçmişleri ne hayıflanırlar.

oıur.

YAPAY KAVGALARA DIKKAT

we .c

geçen bi r Bu yüzden Kaybed i 1miş ömürlerini fatura edecekleri suçlular ararlar ve mutlaka zanlı bi rilerini de bulurlar. Kindar ve rek.ıbetçidirler. -III!!~!IP~PII!!ı---111!~-~...-

BaAiılıAtmiZ fanatik, inançlanmiZ dogmatik olunca nefret ve dü şman 1161m1z ~ da ölÇOSÜZ ve kural tanemaz 1 H 1bö f 1 o uyor. a ye o unca, devrimci mücadelenin yOzlerce ytllık pratiginden sOzülerek 1 "1... k 1 ge en tüm 1 ~e Ve Ura lan bir anda ayaklar altına alabiliyoruz.Böylece örgütsel fetişizm Q k d b"tr y z se sen erece l"k ı dönüşle ikiz kardeşi anti-örgütçülülie

ne

Aynı şey bizim içinde geçerli.. Tuıucuyuz, zor öğreniyoruz, daha da kötüsü krizlerle ögreniyoruz. Tartışmay ı bi lmiyo ruz. Tabi diaolog kurmayı, birbirimizi dinlemeyi ve an l amay ı da. l nandıg ımız şeylere önce olağanüstü misyonlar yük lüyerek fetişleştiriyoruz, mistik biçimde bağlanıyoruz; ardından da her türlü eleşt iri ve yeni lenmeye

intikam alma duyguları hortlar. Bu noktada tüm devrimci ilke ve yöntcmleri rafa kaldırırlar. Içinde büyüdükleri rahmi parçalamaya, yaralılan tüm değerleri tahrib etmeye yönelirler .. Kendilerini siyasi bir ceset gördükleri için, tek amaç ları maskelerini düşür­ enleri "öldüremeseler bile komaya sokabilmek"tir. Bunu yapabileceklerini sanırlar. Ama hiç bir zaman bir aksiyon yaratamazlar .. Böyle bir dertleri de yoktur zaten. O lsa olsa geçici bir reaksiyon dalgası yaratarak ortalıg ı bulandırabi lirler ..

om

egoizmc bırakır. Örgütsel kurallar, bu unsurlar için "özgürlüklerini" kısan prangal;ıra dönüşür.. Böylece yeni bir hayat felsefesi başlar. Artık başkalarını dcgil, sadece kendilerini yaşıyacaklard ı r. Birey olmanın tadını çıkaracaklardır. Çünkü akıl l arı başlarına ge l miş, kendi deyimleriyle

te

lar aras ındadır. Hiç bir ilke ve anlayış birligine ve karşıılıgına dayanmayan kişise l dostluklar ve kişisel düşmanlıklar da yenilenme süreci önündeki aşı l ması gereken barajlard ı r .. Kuşkusuz bu gerici direnç noktal arın ın her biri, niteliklerine ve beklentilerine göre çeşitli tutumlar al ırl ar. Bazılarının tutumu bilinçlidir, yenilenmeyi dinamitleme amaç lıdır; bazıları ise yenilenmeyi içten li kle istemesine karşın bilinç ve deneyim eksikli~i nedeniyle içine düştüğü ruh hali, on l arı yenilenmenin frenleri haline getirir. Degişim karşısında aldıkları tutumlar çeşitli ve degişken olmakla birlikte hepsinin ortak noktası yeni lenme sürecini geciktirmeleridir. Ne var ki , yeni lenmeyi geciktirebi iselerde engel leme şansları yoktur; yeni lenmeye direnmek akıntıya kürek çekmektir çünkü.. Elbette hastalık kronikse, tedavisi zorsa dayanılmaz agrılar verecektir. Bu dogaı.. Dogal o lan bir şey daha var; şayet hastalık kimi uzuvların kesilip atılmasın ı gerektiriyorsa bunda as la tereddüt göslerilmemelidir.. Bu nokt ada en küçük bir tereddüt, hastalığın bütün o rga ni ımay ı sarmasına neden olur. Açıktır ki, yen ilenmeyi bilmeyen yapılar krizlerle öğrenir, böylesi bir ögrenmenin bedeli ise oldukça ağır

w.

6 dönüşebiliyor.

kapanıyoruz. Bağlandığımız kişi

ww

Başkalarının gelişmesini KUKM 'nin ve yap ıl a rd a n ş u kazanımı olarak göremeyecek kadar ya da bu nedenle umudumuz kesil- kıskançtırlar. Dünyaya kapkara gözdiğinde de, tüm değerlerimiz hızla lüklerle bakarlar. Yürek bahçelerinde boşa lm aya baş lı yo r. temiz bir çiçek açmaz hiç bir zaman. Bağldığımız fanatik, in a nçlarım ız Vesveseli ve komplocudurlar. Sürekli dogmatik o lun ca n efre t ve entrika ve pislik üretirlcr, bunu da düşmanlığımızda ölçüsüz ve kural çevrelerine siyasallaşma ola rak suntanımaz oluyor. Hal böyle olunca, arlar. Beyni illihap ıuımamış bir devrimci mücadelenin yüzlerce yıllık sosyal istin hayal dahi ederneyeceği pratiğinden süzöjlerek gelen tüm ilke kadar yalan ve iftira mucididirler. ve kuralları bir anda ayaklar altına Siyasa l mücadele süreç lerini al abi li yoruz. Böylece örgütsel özgürleşme ve insanlaşma eylemi fetişizm yoz seksen derecelik bir olarak görmez l er; terşine, dönüşle ikiz kardeşi anti-örgOtçolüge yaşamlarından çalınmış kayıp yı llar olarak görürler. Bu yüzden kendiler dönOşeblliyor. Bu atmosfer içinde örgüt fetişizmi ini devrimci siyasete kazandırmış, yerini baya~ı bir liberalizme, hiç bir o lanlara vefa dcgil, düşmanlık beslerotorile ve değer tanımaz doyumsuz bir ler, içten içe kinleni rler. Bazen maskclerini düşürenlerden

Sibat/Şubat 1997

nt•f -29

Yenilenme süreçlerinde sıkça karşılaşılan durumlardan bi ri de kısır kavgaların yarattığ ı kaos ortamında esas ve temel sorun l arın tartışma gündeminden düşürülmesidir. Dedikodu, fiskos ve dez informasyonla yaratı l an yapay gündemler, tartışmaların merk-

ezi haline getiri lmek istenir. Bilinçli olarak böyle bir ortam yaratılır.. Bu kavgacıların asıl amaçları gerçeklerin açığa çıkmasın ı engellemektir. Yapay kavga lar yaralarak hesap vermekten kaçan bu açık gözler, hiç bir değer ve ölçü tanımazlar .. Topye kun bir değişimin kendi yetki ve otoritelerini yok edeceği endişesiyle hareket ederler. Bu nedenle hırçın pole miklerre hır-gürle gündemi saptırmaya çalışırlar, bu amaçla kişisel çelişkileri ateşlerler.. Bir çok genç unsuru; tanımadığı, dinlemediği, görüşl erini bilmediği insanlara tek yan lı bilgilerle düşman hale getirirler. Parse llenmiş alanlarda örgüt o torile sini kullanarak kurdukları egemenl iklerini koruma kaygısıyla a l abildiğine saldırgandırlar.. Kendileri de yenilenmeden yana olduklarını, haıta kendileri dışında herkesin yenienmeye karşı oldugunu söylerler, ama kimi zaman sessiz ve pasif direnişieric kimi zaman provakatif olaylarla yenilenmeyc dönük hazırlık projelerini dinamitlerlcr .. Sorunları gerekli· platformlarda açıkça tartışmazlar, yüz yüze hesaplaşmalardan "bize hakaret ediliyor" gerekçesiyle köşe-bucak kaçarlar ama kapalı kapı l ar ardında onları yeterince lanımayan unsurlara dedikodu ve fiskosu o l abildiğince yaygınlaştırırlar. Onlar için bu unsurlar, k ı sa bir süre için de olsa yalanlarını pazarlayabileceklcri yeni müşteriler gibidir. Her zaman açık sabotajcı degildirler, çoğu zaman gerçek yüzlerini gizlerler. Bir çok maske takar ve pek


dosya mehl

ay1n dosyasi

ler. Mazlum rolü oynayarak kendilerini ac ınd ırmada bir hayli ustadırlar. Bir parazil gibi hep tüketirler ama yokluk kendilerine sahip edebiyatıyla çıkılmadığını söyleyerek acındırma Birilerine sahip politikası güderler. çı kı l mamışsa, yetkili oldu k ları için hesap vermesi en başta kendileri vermemek içın gerekirken, "borç önce kendisi borç isteyen" kasaba esnafı kurnazlığıy la herkesten önce ve herkesten çok sızlanırlar. olmak, mütevazi Paylaşmak, yakınmamak , yaratılan her degeri, varolan her yeteneği kollektifleştir­ mek, bunun için kimseye imti yaz tanımamak gibi sosyalist değerl eri hızla ve hovardaca tüketirler .. Mücadelenin en Lor dönemlerinde hiç bir gerekçe göstermeden yıllarca yan gelip yatarken, yaşam ı nı hiç bir fede sadece karlık edebiyatı yapmadan, görev ve sorumluluk bi l inciyle mütevazi biçimde kavgaya hasredenlerin, zindanda zulümele ömür tüketmiş vc halen mütevazi biçimde tüketmektc kendilerine pek olanların kar~ısına , çok yanlış şeyler yaptırılmış iyi emek unsurları, genç niyetli tartışmalarıyla çıkarırlar. Kürdistan'da milyonlarca Kürt köylüsü yurtseverlıklerinin bedelini muhaceratın puslu yollarında işkence, ölüm ve açlık içinde öderlerken; her gün onlarca gerilla "özguı vatan toprakları için"

ww

w. ne

te

we .c

om

çok şekle gi rerler. Kimi zaman ye ni- - - - - - - - - - - - - - - lik yanlısı görünürl er, ama aynı anda Ancak kavgada vurbu yönlü lüm çabaları çelmelerler. Kurullarda uygulanmak üzere tasarulup düşenlerin, lanmış tüm brgtıtsel işle.ri geciktirirler, zamana yayarak anlamsızlaştırmaya "Ömrün ü Namuslu Günkadroçal ışırlar .. Gerekli bilgileri lere Armağan Edenlerin", larla paylaşmayı, örgütsel metinleri şarktlarımtzt daha a lı birimlere ufaştırmayı unuturlar ama aynı kadrolara yalan yanlış bilgiler özgürce haykirabilmek taşımada, dedikodutarl a zehirlernede için zindanda -zulumde oldukça mahirdirler. Onlar için önemli olan o anki çıkar­ bedel ödeyenierin ruhları, mücadeleni n korumaktır, larını gelecegi onları hiç mi hiç .ilgilendir- bir parça namuslu kalanmez. larm yakalarım bir ömür "mevki" e l eştiri Bulundukları boyu bırakmaz. Bu yüzok iarının hedefi haline gelim;e hemen konum degiştirerek ok atan lar arasına den hiç bir zaman kendikatılırlar, hatta en yaman alı c ılardan a ltın a metni eleştiri leriyle barışık yaşamaz:. biri olurlar. Her imza atarak, her haklı eleştir i ye lar, yaşayan bedenlerinde yandaş görünerek, hatta kendi yaptı~ı her zaman köle ve ölü yanlış l arı herkesten çok eleştirerek, bu tür ali cengiz oyunlarıyla gizleyebir ruh taşırlar. bileceklerini umarlar. ve Siyasi polisin izleme, gözleme denetleme imkanlarına sahip oldugu alanlarda gladyatö rlü ğe soyunmayı meziyet sanırlar. Çünkü yöntemi ve ~ete kazandırılan unsurları da kuşku sınırla rı bel irlenmiş devrimci platform larda veremedikler i hesapları yüzde ve güvensiz li k mikrohuyla zeh iryüz tersyüz ederek polisin c irit allığı leyqrek atomize ederler. Bu unsurları istediği gibi yön~tehilmek alanlarda ortalığa c;açmay ı gelecek- keyifleri için hukuk ve işlediği bilinçli olarak lerinin güvencesi olarak görürler. Her türlü siyasi çirkefle kendilerine öğretmez le r. Görev, hak, yetki ve sorinandırabildikleri in sanları yapay kav- umluluklarının anlam ve çe rçevesini kör bilmeyen bu unsurlar durumu kavragatar l a kemikleştirerek, zamanla maya başiadığında ise, boğarak, düşmanlık duyguları içinde öğrenme ve bilgileome haklarını rahatsızlıklar başgösterince de yargaspederler. Tahrib edilen, zedelenen attıkları <;onucu n faturasını başka yerh esabı nın kendilerinde n lere çıl..arırılar.. unsurların Örgütü; kend i yaşamları dışında, sorulmakta oldugunu ise özellikle gizkapısında tabe l esı olan, bilinmeyen lerl er. Siyasal gelencgimizd e o lmayan bir bir yerlerden kasasına paralar akan, hastalığı daha yayg ınla ştırır l ar: Emek sigorta ve emekli lik hakları vermese tartışmalarıyla her işi, ya ratılan her de zor;ı düşen herkesin yard ı mına degeri öze ll eştirirler, şahsi l eştirirler. hızır gibi yetişen görülmez ilahi bır Küçük burjuva tutkuları kaşıyarak her güç olarak gördükleri için, bu ilahi işin ve her şeyın tapulu sah iplerini organizasyona bir şey kalmazlar, ama On lar için toplumsa l ondan her şey isterler .. türetirler.. "Siyasi bağımsızlığını korumak için mücadeleye ve onun bir arac ı olan bir devlete yaslanmayacağını, tek hiç değer bir örgüte ait hiç bir şey, hiç yoktur. Bilinç ve literatürlerinde tem- güvencesinin siyasi çizgisine inanan sili iş'e rastlıyamazsı n ız . Ke nd i leri kadrolarının yaratıcı lı ğı o l duğunu" kayıtsız başka yerde, örgüt başka bir yerde- yazan, örgüt programını devletten dir.. Sadece kar'a ortak şirket sahi- koşu l s u z onaylarlar ama pleri gibidirler; eksik-yanlı ş ne varsa ödenek bekleyen üçkagıtçı müteahhitsürekl i ödenek faturası örgüte aittir; iyi bir şey ler gibi örgütten beklerler. kendileri rağmen örgüte yapı lmı şsa Bir tek yazı yaLmaz, bir tek haber yapm ı ştır. ama yayınlarla ilgili herkyapmazlar ne rı kazandırdıkla Siyasete, ilkelere bir araç ne de bir insan vardır. e~ıen çok konuşma hakkını kendilerdeğer üretmeı­ A ld ıkl arı yctkilerle girdikleri ala n- inde görürler. Hiç bir larda siyasete degil, kendilerine ler ama tiretilen-yaratılan her· eleger Kendilerinde n önce siya- uzerinde herkesten çok söL sahibidirça lı şı rl ar. Sibat/Şubat 1997

pt§!pe

30

dağbaşlarında saldırıl ı yor" un~urların

düşerken,

şehit

"Emekleri nize,

haklarınıza

yalanlarıyla

"ego"larını

bu

genç

şahlandırırlar.

Bu arkadaşlara mütcvazi olmanın, devrimci ahiakın an i anı ve erdemlerini değil, sadeec "ben" bilincini taşırlar.

paylaşımın,

ÇÖZÜMSÜ ZLÜCÜN YARATTICI RUH HALl: UMUTSUZL UK VE YILCINLIK Her sorun, çözümünun tohumlarını da kendi içinde taşır .. Sorunun yanlış tanımlanması , çözüm bulunmaması , gerçekte o sorunun çözlimunün var olmad ığı anl;ımına gelmez. Kaldı ki, çözümün tarihsel-toplumsal olgun1aşmamış koşulları yeterince olabilir. Bu durumda yapılması gereken şey, tarihsel koşulların olgunlaşma süreiradenin hızlandırmada cin i sınırların ı belirlemek; bir katalizör olarak bilinç ve iradenin zorlayıc ı etkisini doğru ~ aptamak ıır .. Ba5ka bir aniatınıla iriıkan~ızı görmek; neyin ol;ıv.~eceğini, neyin ola-


~d~o~s .~~a~rn~e~h~'----------------------- ~~--­ ayln dosyasi mayacağının ayırd ına varmaktı r. cağını bi lememektedi r. Beyni, yüreği, Çözüm şartl a rı , ister olgunlaşmış du~ünce ve duyguları parçalanmıştır. olsu n , ister olmasın, her halukarda Yüreğinin yarısı kavgada yarısı özel yapılm ası gereken şey; sorunu cioğru yaşam düşlerindedir .. Düş diyorum,

ww

w. ne

te

we .c

om

bir türlü çozumun öznesi o larak görmez, görmek istemez .. Kimi kadrolar ise, yapısal çürümeyle birlikte zamanla ge ri ci le~en tanımlamak, çözüm dinamiklerin i çünkü henüz hesap- kitap yapacak örgütsel yap ıy l a uyumlu hale gelir; örgütlemek ve harekete geçirmektir kadar kopmamışt ı r kavgadan. Kav çürüme sü reçlerine müdahale edecek Bu yapılamad ı ğında, ortaya genelde ga nın on urland ı rı c ı -özgü rleşti ri c i ye nilikçi niteliklerini kaybeder. Bu iki sonuç çıkı yor. sıcağ ı ile hayatın soğuk cazibesi durumu anlatan meşhur bir h aşlanmış Kişi ya tarihsel toplumsal koşullara arasında gel-git yaşamaktadır. kurbaga hikayesi vardır: " Bir boyun eği yo r, çözümü n imkansızlığını Kimi zaman düşmanla vuruşurken kurbagayı kaynar suyun içine koysavunmaya başlıyor ya da kendine kavgadan kopmayı , kimi lamarı da san ı z haşlanmamak için kendini güvenini yitiriyor; çözüm koşulları var kavgadan kopmuşken mucadeleyi hemen dışa rı atmaya çal ı şaça kt ı r, olsada kendi yetenek ve b ilincinin duşler.. Şayet siyaseti tahtil etmişse ama eğer b ir kurbağayı oda yaşam ı bir angarya, hala si yaset sıcaklığında suyun içine koyar ve yapıyorsa mı.icadele adına yapııgı ko rkutm azsa nı z, öyle kımıldamadan işler angaryad ır.. Ticarelle rahat, duracaktıt. Bu arada su sıcaklığını müşterilerine karşı sevecendir; siyas artırırsanız, sıcak lı k yavaş yavaş yükPratik etkinlikl erle etle ise, gergin ve asabidir. Gösteriş selirken kurbağa hiç bir şey yapmaz. budalas ıdı r, çok çalışır görünüı ama Tersine halinden keyfi yeri nde gibi bütünleştirilmeyen, iş yaparken durmadan oflayıp sı zlar; görünür. Sıcaklık arttıkça , kurbağa onunla tamamlanmayan görev heyecanı kaybolmuştur, yorgun mayışacak ve daha çok sersemleyehiç bir teorik ve siyasal ve bezgindir. cektir. Taki kaptan dışarı ç ıka c;ık hali Kelimenin gerçek anlam ı yla tam b ir kalmayıncaya kadar. Onu dışarı fırla­ tartışma sürecinin yol ayrımındadır. Ya üzerine kabu~ maktan a lı koya cak hiç bir şey olm:ı­ anlamı yoktur. Siyasal gibi çöken umutsuzluk ve yılgın lı k masına rağmen, kurbaga o rada oturup ciuygularını param parça edecek, başiarımayı bekleyecek tir. Çünkü bilinç ve devrimci atilak ruhunu ve bilincini özgurleştirecek kurbağa hayatına yönelen ani tehditancak etkin toplumsal ve tir. Ya eieı hayall tercih edecek, l eri a l gılamaya programlanmıştır, yüreğinele ve beyninde " iyi " ve yavaş , tedrici değişmelere ve tehlisiyasal mücadele içinde "güzel" olarak ne ka lmı şsa on l arı da kelere değil. .. " söküp alacaktır .. kazanılır. Kişisel Işte bu unsurların durumu da, yavaş Ancak kavgada vurulup düşenlerin, yavaş gelen bir tehlikeyi farkedeözgürleşme zulme ve "Ömrünü Namuslu Günlere Armagan meyen başlanmış kurbağa misaline sömürüye başkaldırıyla, Edenlerin ", şarkı l arım ı zı daha benzer. Bozulma tedricen ve içten içe haykırabilmek için zindanda geliştiği için hastalıklara karşı koyma toplumsal özgürlük ise özgürce -zulumde bedel ödeyenierin ruhları, direnci iyice zay ıfl ar. Durum farkedil örgütlü kavga ile edini- bir parça namuslu ka l<ınların yaka diğinde de yen ilenme dinamikleri nerl arını bir ömür boyu bırakmaz. Bu edeyse tamamen körelm işlir. l ir. Yeni lenme süreçlerinde yüzden hiç bir zaman kendileriyle izleyici barış ı k yaşamaz l ar, yaşayan beden- olmayı yeğ l eyenle r in sayışı da az lerinde her zaman köle ve ö lü bir değil .. buna yetmediğini düşünmeye ruh ta?ırlar. Bu arkadaşlar iyiniyetle kendilerine baş lı yor . Yılgınlık ve umutsuzluk bir yol güven verecek gelişmeleri beklerler.. Ilkinele v;ırılan yer felsefi ide:ıli7m­ ayrımıdır.. Varacagı yer, ya kavga ya Birileri çıksı n bu işleri düzcilsin ve dir. Kişi, köklü b iç imde ideolojik ve teslimiyet, ya özgü rlük ya kölelik, ya on l arın güvenlerin i kazansın isterler. siyasal kopuş yaşadığı için psikolojik onurlu yaşam ya ruhsal Her kimse bu birileri, b ir türlü ç ı k ıpla ö lümdür. olarak rahaıtır. Bir çok evrelerden Evet, yenilenme ihtiyacı ve orta lı ğı düzeltemez .. Neyi bek ledikgeçtikten sonra geld iği yer ile vard ı ğı aray ı ş ın da çözümsüzl ü ğ ün ortaya leri, ne istedikleri ni pek çok kimse yer arasındaki köprüleri artık tama - çıkard ı ğ ı bu sonuç ne yazık ki pel.. öğrenemez bile .. Inandıkları doğruları men atmıştır; ezerıle ezilen, mazlumla çok ol umlu değe rin yitip gitmesine ortaya koymak, uğruna mücadele zalim arasındaki kavg;ıcia safları nı neden olur. Bu tür bekle-gör politikasını kadroların yeni- etmek yerine belirlemiştir; ge r çekçi li ğin ve lenme sürec inde izledikleri grafik tercih ettik leri için haklı olsalar da, ak ıl cılığ ın erdemlerini keşfeimiş ve bu tutumlarıyla çürüme sürecine aşağı-yukarı aynıdır. herkese de hararetli biçimde sa lık Ö nce mücadele azminde ve (;nerji- ya rdım cı o ldu klar ını düşünmezlcr vermekted ir. Bunlara söyleyecek fazla sinde hı1lı bir tükeniş başlar.. "Bu bile .. bir sö7ümüz yok .. böyl e gitmez, mutlaka degişmeli, Bunlar a rası nd a siyasal ve ahlaki lkincisinde, ideolojik ve siyasal değiştirmeliyiz" tutumu zaman geç- o la rak tertemiz, çaresizlikten kırgın kopuş henüz gerçekleşmemiştir; kişi , tikçe yerini "bu durum degişmez , biçimde kendi iç dünyasına çekilen ülkesinde yaşanan acıları yüreğinde değiştirmek mümkün değil" gibi gerici bir çok unsur var. Nedeni ne o lursa ve beyninde duymaya devam eder. bir yaklaş ım a terketmeye başlar .. olsun içinden geçtiğimiz süreçte bu Kan ve ateş çemberi içinde, özgürlüğü Baş l angıçta kendisin i izleyici olmayı olmasa da en un sur l arın tercih için döne döne dövüşen ulusu için azı nd a n güvend igi kimseleri çözümün etmeleri mücadelede önemli bir dezayü reği yanar. Içinde hala bir şeyler ö1nesi olarak görenler, bir sü re sonra va ntaj' dı r . yapma isteği vardır; ama kendine ve Cu arkadaşların ortak özell ikleri, o kimselerin de me h d i o lmadıgını yo ld aşlarına güveni ni yitirmi~tir; anlamaya başlar. Ama yine kendini asla yalan söylememe leridir.. Kavumutsuzdur, çaresizdi r ve ne yapagada pazarlıksız ye r a lmı şla rdır.

Sioat/Şubat 1997

QtflUpa

31


J_

dosya meh l

ay1n dosyasi

metropolle rde ö rgütlenme ve Kürt sor evlere yabancı, ilkademik ytını ön unu, politik türkleş mc, öz güç teori · planda, tek boyutlu kadrola r haline leri, Gü ney Kürdistan, PKK, seçim geldik. Bu durum ge lcceğim i ,:;j ipotek siyaseti , Cephe ve birlik, silahlı alt•na aldı. Bunun sancılarını halen nıüctıciele anlayışı, lega l parti ve çekiyoruz. Bu kez yenilenme anıtıçlı teşhb ve legal mücadele anlayışı, U lusa l süreci btışlaımış bulunuyoru z. tartışmtı vb. anlayışı Kurum ve DKÖ siyasa iAynı hataya düşmeyelim; Bu li ste çoğaltılabilir. kena ra r i b izi görcvlerim pratik bütün için devrim Özcesi; zi hinsel se l ve kapsamlı bir tartışmaya bırakmayal ım .. Pratik etkinl i klerle bi.ıtunlcşt i riliht iyac ımız var .. Düşünce gardrobumeyen, onunla tamamlanm ayan hiç muzu radikal biçimde ycni lemeliyiz. Bu rjuvazi her yeni ge li şmey i mark- bir teorik ve siyasal tarıı~ma sürecinin sizmi çü rütmek içi n kullanıyor, bu an lamı yoktur. Siyasal bilinç ve devve açık. Ancak biz de savunma psikolo- rimci ah lak ancak etkin toplumsal jisinden çıkmal ı yız, burjuvazin in siyasal mücadele içinde kazanılır. savunma Kişisel özgOrleşme zulme ve sömürşeyi her saldı rdı ğı lı y ı 7.. oye başkaldırıyla, toplumsal özgOriOk b_ırakma yana r bi ı . ın ~ ıdır lı tı lı ş~an yan lı z bırakmanıal Bu~ı~vtı. ı?eologlarınd_tın ?nce ve daha ise örgütlü kavga ile edinilir. Bit: içinde olsak da olmasakta· e,:;icık ılı bı~·ımde mcırksızmı sorgulamal ı , TARTIŞMA GÜNDEM iMiZi varold~kı,·a , mazlumla r enlcr, l yiz. li ü~~tme yen~den ve el_i ti~m ş li gc TAN IMLAYAL IM t"lcmi dünya ,ômürüsüz insanlığın , yuksekl~rc Marksız.~ ı n bayragını kesintisiz bi<imde k;ıvga sürdükçe de ıl şek bu ancak _y_u~seklere daha Bu yaz ıd a ye nil en me yö ntemini ~ ürecek ~orunl;ı rı çekebı lı rı z. değil, gü ndem imi ldeki Elbctt~· bu kavga yan lı lca J..ar~ ı ­ · deği_l edil~cn ureci~· s Yenile~me tartışmak istcrd ik. Ancak metin içinde lere h ı vanct s!'bekeleri nc devrimci n mudahale egıl d de ~ ık s ık ifade ed ilen nedenlerde n etken, ızlcycn ~n a~ bunl,~r kadar içideğil, ktırşı _ki Buıı~an~lır r. gerektiriyo ı ar l k~d~o dolayı daha çok yen ilenme yöntemi bolguncu lara , sılmış mize dıs orguı ve karşı-direnç biç imleri üzerinde ?u~u~ ~a~ ro ve ~-araftcırlar, karşıcia am;ınsız biçimde rıcılara ı pt sa rı Ila ra ku ve yontem nde ı~ı ~plını durma gereği duydu k. ra etkın sürdürülec ek. IJile ve top l umu Oysa gündemim ize alıp ıartışmam ı z ı ~s~ ll cştı rerek, tartışmala dönüştürmek için yaraıııgıınız Ma. .. .. . .. tılmalıdır!<ır ka çımdc ı b gereken çok şey var .. 1 S~run n~ h_erh~ngı bı~ ~ bolum~n- ç lara bulaşan hasta lı kları tem izleme Sosya lizm anlay ı ş ın a baglı oltırak; teknık ı şl c rın yenıde n o rga nıze mücadele~ini sü rekl i ve sisıt• ınli dekı sosya l isı mü cad e le n i n b i le şen leri, ka v g;ıyı sürdürme den _n? de bir organda ünite biçimde kad ın sorunu, çevre sorunu, ulustıl e~i lm:si, ı mız yoktur. şans ktızanma uygulama ve yorum , nın zmı nı şove ın sorun , 2 l .yy gi re rke n s ın ıfl;ır Evet tarıışacag ı z, sorgu l ayacag ı z; devlet-cr k- farklarının o~taya ç ıkard ığ ı o lumsuL yap ıl a rı , degişen yenilenmek için tartışırken praancak .. r sorunudu dermc ı g lukları egemen lik-iktidar ve hegemonya kavbi r yana bı rakmayacağız . kavgayı tik şı, ~nlayı kavga. ı, anlayı~ ık rtımları, bilimsel teknolojik d evrim, Yayınc ıl zı , yarg ıl arımız ı hemen, rımı a l Sonuç en ~o , stılı n ~yo apta __ ve a ~rop?gan_d arı, l sanay i ö tesi toplum t art ı şma ıest pratikle ı na sıcağ sıcagı ıdeo, ı ş ı lay an on~erlı.k uvriyerizm in ve popülizmi n siyasa l tı~~-lıderlık_ ve edeccgiz.. Her ulusal ve toplumsal paylaşım ve u_retı~. ıyasal s ve lopk so nu ç ları vb. mc.~kezıye ı~ ılık ~-e_demok- protestonu n içinde olacağız. ZorÖ rgütlenme anlayışına baglı o larak; an l~ yış ı oz:t le ı~m __duş~n~e. v~ balıga kar~ı toplumsal isyan bayrağını anlayışı,_ ı ras s ınıf parti ilişkile ri , sınıf pa rt isi-kitle .kultu ~u.nu yüksclteceğ i z. Kitl elerin hoşnutsuL ­ partisi, öncü parti an l ay ı şı, ö nderlik- davranış _şekıllerıy l e or?ut değışım lukl arı nı tepkilerini örgüt l emeye, bır ış gen daha çok kapsayan liderl ik an l ay ı ş ı , örgütse l fetişizm, onltırın kendi lerini ifade etmelerine kadro tın l tıyışı, merke1iye tçilik ve sorunudur. .. Kendimizi kitleyardımcı oltıcağ ı z. yeni aşağı baştan _olarakta Teknik demol-.rasi a nla yış ı , legal ite - ill egtıli tc etki nlik içinde pratik birlikte lerle Otomasyon dır. lı a ~nılm den tcç hı zaıl anltıyışı vb. giz. yenileyece man ç~gında. k_asyon t~lcko~unı ~e Fe lsefi düzeyde; kültür-stıntıt ve Unutmamal ı ki devrimci bilinci n ve s ı yaset es te tik politikaları, bilim-felse fe ıfaktur donemı a l etlerıyle i örgütlenm enin filizlcndiği devrimç . . amaz. l yapı ili şk il eri, mtırksist fe lsefe ve yön tem A ı~ c~~ ne!erın, ~~ ~~~ ve nasıl toprak onu büyüten, güçlendiren dinasorun l arı vb. kad rola rl a mikler kadar, onu yozlaştıran ilişki­ Ekonom ik düzeyde; dönemsel kriz değış tırılmesı gerekl ı ğ ını sadece yukarı l arda lerle de çepeçevre kuşat ıl m ı ş durumdalgaları ve ktıpitalizmin yen ilenme t artı şmada n , rın. so nu ! l ?~ ını dadır. Düzen i ayakta tutan degerlcr, tartı~ma!a ş lmı yap! dinamikleri, kadın sorunu bağlanıında anti-tezi olarak ortaya s:ıkmış bir deger- kullanım-degeri ve karşı lı ğ ı teb l ığ ed:r_e~ hıç .~ır şeyı n degıştırıle- onun bünyesinde bir kez yeşermeye örgütün ı:ılmalıdır. çık~ ınce ~ ~)ı cc ıyı nıeyeceğı ö d e nm e mi ş emeğin iktisa t bilimindek i tcdbir başlad ı mı , lişmeye ge ve noktaÖyleys_~ hep bırlıkte ?eğışım yeri, üretim ve yen iden üretim sorunu, çürüme, ardından da önce alınmazsa yor.. rekı ge yuklenmek larına sosyal ist ekono mi vb, yık ı m kaçınılmaz o lur.. Kürdistan'ın d emografik yap ı s ındaki oöCüŞE oöCüŞE Bu asla unutulmama lı ... dcgişikliklerin progrtım ve örgü tl enme ŞECECIZ I DEC Kurdiarın ınıfl s etkileri, arına i an lay ı ş mevzilen melcri, ye ni st an' d a Bir za mtınl ar "önce ideo lojik in şaa" s ınıfl arın sömürgeler de özgün şekille­ ö rgütse l görevleri nişleri ittifaklar perspektifi, sömürgeci dedi k, s i ytısa l ve

ugruna ölmeye h az ırdırlar. Kişilik ve karekler özellikleri c nıriktı ve çi rkcfi kaldırmaz. Dire niş ve ktır­ arlılıkları daha çok sömürgeci lere yö neliktir. Ö rgütse l has t;ı lıklara, iç en trikalara karşı ise şerbctli değildir­ ler. Ö rgü tsel sistem içinde çö7ünıe in a nç larını yitirdikçe, küskün şeki lde kendi dünytılarına çekilmiş l crdir.. safla rı ndan m ücadele Onla rın düşmeleri ya da ye nile nme sü reci ne kaıılmanıaltırı biçimde etkin kuşkusuz ki büyük kayıptır ve bu unsurlardan vazgeç ilmemelidi r. Onlar dtı, her şeye rağmen kavgayı omu7lave fiilen ta şıma kta oltın yan yoldaşla rından vaz geçmenieli , o nları

ww

w.

ne te we .c

om

ld ctılle ri

\ı---------------------~-----------b_ir~y_tı_n_a_b_ı_ra_k_ı_ık_·._s_olnP.l;ıç~t;a~p;r;a~ti;k~g~o-·r_------------------------------------

Sibat/Şubat

1997

Qt@l jl

32


~h~ev_p~e~r_w_i_n _______ _______ _______ __ röportaj hakkında kı saca bilgi verir misiniz? e Sizlerin de çok iyi bildiği gibi Kürt ulusu yıllardan beri Türk sömürgeciliğine karşı bağımsızlık ve özgürlük mi.ıcadelesi vermelctedir. Sömürgeci Türk devleti de ulusumuzun bu

Almanya'da yenı· b'ır Kürt Kiı· ı türevi

Mala Çanda Kurd

nasıldır?

meşru direnişini kırmak

e

için akla hayale gelebilecek tüm baskı yöntemlerini işletmektedir. Kür-

Üyelerimizin

ço~nluğu mültecidir. Işçiler arasında da çalışmalarımız var. Ancak işçiler bu işe

ne te we .c

dislan'ı Kürtsüzleştirmc

Türk devletinin temel gayesi haline gelmiştir. . Köylerin boşaltılması, ambargo ve ekonomik baskılar bu planın saç ayaklarını oluşturmak-

tadırlar. Doğrusunu söy!emek gerekirse, Kürdistan ulusal kurtuluş harekcti karşı tedbirler gcliştiremcdiği için Türk devleti bu planında ba\>anlı olmu ştur. Kürt!erin Türk metropollerine ve Avrupa'ya akın etmesi Kürdistan'ın dışında Kürt kolonilerini

~~~ş~~~Jid~~~:~~ır.

oranında

durumda derneğimizbirvar. Bunun yanında Berlin ve Köln' de dernek kurma çalışmalanmız so nuçlanmak üzeredir. En kısa sü-rede federasyonlaşmayı hedefJiyoruz. • Uye bi] eşimiz

om

• Bize çalışmalarınız

laB

Almanya Temsilcirniz, Essen'qe yeni açılan Kürt Kültür daha az duyarlıdırlar. ~ • Alman kamuoyuyla evi (Mala Çanq.a Kurd HOYBUN) yönetim kurulu üyeleri ilişkileriniz var mı? Ali Haydar Ozdenıir, Erdem Beyazşahin ve Mazlum İsmail Cetıgiz ile görüştii.

"TUm •• dun •• ya da f e d erasyonı •• ··ıdUgU, •• "" •• kU ··ı •• aflfl ÇOZU fUfe 1 OfOllOml•fll•ll kaosa dönüştüg"'Ü bir kOflJ• oktürde Ku··rt ulu' suna otonomı·yı· dayatmak haksızııktır. " • Bu demeklerle ilişkileriniz ne düzeydedir. Bunlarla or tak iş yapmayı düşünüyor musunuz? e Bunlarla henüz bir ilişkimiz yok. Ancak, şartları oluşursa bazı alanlarda özellikle okullarda Kürt çocuklarına ana dilde eğitim hakkı için devlete baskı yapmayı ve kamuoyu oluşturmayı tasarhyoruz. • Kültürel çalışmaların yanında siyasal faaliyette yürütmeyi düşünüyor musunuz? e Biz kültürel çalışmalarla siyasal çalışmaların keskin hatlarla birbirinden ayrı olduğunu düşünmüyoruz. Kültürel faaliyet Kürtler için siyasal faaliyetin bir parçasıdır. Bu nedenle, kültürel faaliyetle birlikte özellikle demokratik kamuoyunun desteğini almak ve Türk proragandasının önünü kesrnek için ınformasyona dayalı çeşitli etkinlikler yapmayı tasarhyoruz. • Almanya'nın başka şehirlerinde demek çalışmalannız var

ww

w.

Avrupa'ya göç etmek zorunda bırakilan ve ağır mültecilik ko;;ullan alhnda yaşavan halkırnızı asimilasyondan korumak ve ülkeyle bağlarını canlı tutmak için kültürel ve demokratik kurumlar aracılığıyla mücadele etmeye çalışıyoruz. • Derneğinizin üyeleri genel olarak hangi siyasal çevrelerden gelmektedirler? e Demeğimizin üyeleri, genel olarak PRK-Rizgari sempatizanlanndan oluşmaktadır. • Bu tip demokratik kurumların daha geniş çevreleri kapsaması gerekmiyor mu? e Haklısınız. Ancak, sizlerin de bildiği gibi Kürt siyasal çevreleri arasında henüz bır siyasal konsensus ortamı oluşmamıştır. Ulusu temsil eden bir iradenin oluşmamış olması her siyasal çevreyi bu tip demokratik kurumlar oluslurmaya zorlamaktadır.

• Essen'de sizden başka Kürt derneği var mı? e Bizim dışımızda Essen'de ikı tane Kürt derneği daha var.

mı?

e

Şu

anda Duisburg'da faa,l

Si bat/Şubat 1997

Q@!if

33

e Almanya'da Kürdistan sorununa duyarlı demokratik ve sol çevrelerden oluşan küçük ama etkili bir kamuoyu mevcuttur. Bunlarla iç işlerine kanşmama, kendi anlayışını empoze etmeme ve karşılıklı saygı temelinde ortak işler yapmayı

tasarlıyoruz. Ancak, Avrupa'da çok ciddı

~~~~h~:.~e~~l~~~ak

demokratik kamuoyu Kürdistan sorununu kültürel boyutuyla ve devrimci şiddetten arınmış biçimiyle kabullenmektedirler. Biz bu anlayışı yanlış görüyoruz. Meşru direnişimiz ve bağımsız devlet kurma hakkımız hiç bir biçimde gözardı edilemez. Tüm dünyada federasyonlan n çözüldüğü, kültürel otonaminin kaosa dönüştüğü bır konjoktürde Kürt ulusuna otonomiyi dayatmak haksızlıktır. Enternasyonalizm, ulusların kendi kaderlerini tayin hakkını yani bağımsız devlet kurma hakkını kayıtsız şartsız desteklemektir. • Son olarak eklemek istediğiniz bir şey var mı? e Nerede olursak olalım, herşeyimizle bağımsızlık ve özgürlük mücadelesini destekleyelim. Çünkü, hiç bir şey öz~rlük ve bağımsızlıktan daha degerh olamaz. • Teşekkür ederiz. e Biz de derginizc teşekkür ediyoruz ve yayın hayatınızda başarılar diliyoruz.


pirtuk

W-

koçgir i halk · hareketi ••

~

cemil

~~

gündoğan

beytüşşebap

ayaklanmasi

1996 DONEMI YA YlNLARI

Isteme Adresi Namık Kemal Caddesi Saydan Palas Apt. No 21, 23 Kat 5 0.19 Aksaray 1 IStanbul

s.bulut

demi re i kawa'ya IŞI k

w.

ne

ve şeyh sait i syanma etki leri

recep

te we

----\-. ---. \:o

.c om

kitap

joseph mace scaron

trabzon imparatorluSn'-'n son gOnleri

------

nesimi yaman

maraşlı

"GAP"

ww

yasakli yaz1lar

Sibat/Şubat

1997


rojev ay1n gündemi

te we

.c om

b ide. 1- Nave vi rexisıine pir gring nine. Lewra ew çi nav li xwe didanin bi la bidanin, nave wan~ rasti Komara Tirkiyeye. Şixwe KT (Komara Tirkiye) ji ewil hey;ı niha komarek xefc. Di n;ıva diroka wc de tişteki e~kere tu neye. Aboriya we ji aboriycke xcf o qir~je, siyaseta we ji siyasctck xef o qin~je. Ji d;ımezirendina KT hey;ı iro jina dewlete li ser finfonekan, li ser fesactiyan u li ser celeb cclcb ley1baziyan meşaye. Li her deme diroka we de axin u nalina reben u belengazan heye. Ç;ıwan te zanin KT li ser xime Osmaniyan hate ava kirin. Ew ley1~n ku di seraye Osmaniyan de dihate meşandin, yekbiyek Komara nO de ji dom;ınd. Jibo ku tekoşina karker~n tirk bete fetisandin, kemalisttın çawan bi qoministcn tirkan leyistin ü çawan Moskovaye xapandin hej ne hatiye bir kirin. Olsa jibo qirkirina ıekoşina gel~ Kurd, kemalistarı him di nav gel de u him ji di rexisıinen navnetewi de siyaseteki çawan meşandin hej ji bira kesine çOye. Kij dere ve dewlete paqije, kij dere dewlete eşkereye? KT bixwe bi sere xwe dewleteki xef Oqin?je. Nave vi dewlete him çeteye, him gladioye O him qontraye. KT di her deme diroka xwc de li ber çave gele xwe dewletekt xef bOye. Jibo ku ev dcwleta xwinmij jiyan;ı xwc bidonıine çi ji deste we te texsir nake. Mixabin bedengiya civata tirk, wi kiriye şirike ley7ba7iyen dewlete. Bi vi ewaye . L. . . h t "Gl dA 11 T. k · L1 ser a 10 ya , tr an ptr ttşt a e gotm. 1 ser civata ıirk ji qirej bOye. 2- Halezanin O ku dewleta tirk pixwc rexistineki xefe. vi rexiştina ,xefH herkes dipeyive. Heya lro d!roka_vi r~xi.sti_nc r~~ısbir~sı d}roka KT yeye ... herkes ditln ramanen xwe peşkeş kir. ji giregireWsane Serdestpeka vı r~xıstınc ne ı ı Teşkılat-ı Mahsusa, ne ı ı dewra Demoqrat Parti o ne ji ji sala 70yan virveye. Koroara Tlfktyel heya hOrehOre Wl1 herkes dt Ji damezirendin;ı dewleta Osmaniyan heya damezirendina tanga xwe de hinek tiştan gotin. Le di nav civata KT ye, ji wir ji heya iro pir tişten xweser peyda bOye. Her yek ji . . . . t1rkan de /1 ser 1/1 rextstme tu tfaq çenebOye. Ne van di nav;ı xwe de bOyeren gringin. Le yek ji wan bi ıenc sere xwe ~rsiva pirsen iroyin n;ıdc. Ango Teşkilat-i Mahsusa ji li ser nave W/, ne li ser dlroka Wl1 ne li ser Terr~k~ye_ sa la 1 9 14~n de hatiye d~mezire~din o tekiliyen wi1 bi kurtasili ser tu tişteki wi li hev a liye lttiha~ arınanca wı; şerc dıne ya yekemın de daxwaz u xwestınen • Eleman pekanine. Di vi rexisiline de ji nijadperastiya tirkan hatm çenebuye. hatiye meşandin Ic ew nijadperasti xizmeta emperyalizma Em himeki vekin; Elemtın kiriye. Hinek kare vi rexisıine pişte rojan jibo 1- Navc vi rexisıina "xef" çiye? Hinek diben "Giadio"ye. damezirandina MITe bOye minakek. Hinek diben "Qontrgerila"ye. Hinek ji diben "çetc"ye. iro Gladio pişte damezirandina prani li ser nave "çeıe"yi li hev hatina. Ya rası kejaneye? KT (Komara Tirklye) 2- Oiroka vi rexisıina "xef" çiye O ji kO destpe dike? Hinek NATOye, di nav dewleten rista hember li NATOyede ji j1 hinek ewil heya niha parti/Iye, ji ji "Teşki l a-i Mahsusa", hinek ji "Demoqrat (sistem;ı) sosyalist hatiye cianin O "sala 70yan virve" dieline destpe kirin. Ya rast kejane? komarek xefe. Di 3- T~kiliyen wi çine O ji kG destpe dike heya li kO diçe? Li peşber rexisıinen qomOnist ji şer nava diroka we de kiriye. Çiyc ku KT di dewra ser vi ji cu rbecur tişt tenc gotin. Hinek diben, "endeme vi rexisiine faşist O nijadpcrasten tirkan in. Di nava dewlete de ji Demoqrat Partiye de ketiye di nav tiştki ekeşke re hinek heval Cı hogiren wan hene". Hinek diben, cv rexistin ji NATOye, hinek kes serdestpeka tuneye. Aborlya we karen qirej bi wi deme ve gire mafya, siyasetvan O ji pelisan pek hatiye" Ewen ku vaha didin. ji aborlyeke xef O dib~jin carna şuna "polis" an, carnan ji şuna "siyasetva"nan Çete ji peyvek pir tenge O tu "dewlet"e daıini n. Ya rast kejanc? qirejel slyaseta we jl 4- Arm;ıca van çiye? Li ser arm;ınca van ji yekiti çenebOyc. kare ji dil nava vi peyve de ci slyasetek xef O nagire. Peyva çete pixwe tişteki Hinek diben "arnıanca van fayd~ şcxsiye, dewlete ji jibo vi arınanca xwe emilandine Hinek diben "na, cv wclatparezen nayne hişe mrov. Geleke ev peyv qireje. }i bi peyvekT din bete nişandan. Di tirkan in, jibo peşketin Oserketina dewlete kare piroz damezirendin a KT hinek rojnaman de çete bi pcyva pekanine". Hinek ji "cv bi emperyalizma Emrikayeve dibe gav Ew didin. nişan dcwlete de heya iro jlna dewlete gredeyine Ojibo serketina siyaseta wT, di Rojhilata-navin "çeta dewletı~" ku dewlet pixwc k;ıren granbaha dikin" dibcjin. Bi prani tekiliyen van li ser li ser flnfonekan1 li esrar, eroin, xomarxane O li ser b;ıç (rtdye) xwestine dibinin. Ya çete be, cv navc hane kere tişteki naye. Ev nav diroka siyaseta qireL ser fesadiyan O li ser rast kejanc? direka dewleta qircj eşkere jT nake. ce/eb ce/eb Siyaset;ı Tirkiye di nava vi de xitimye, lewra kes naxwa7e Wsane ewen ku diben "çeta Tirkiye Komara xime we Rast!, bike. bilcv O bib'ine rast ya ku leyzbaziyan meşaye. dewlete" diven ku rastbirası bihejine O kevir li ser kevre nehele. Seroke ANAP'e Mesut qirejayiyc ji çeteyiye, ji dewlete we kim, bi cşkere Li her deme dlroka tişte her ez "ku digot ne belasebeb Yilmaz we de axin 0 na/Ina rizgar bikin. Ango dewlet pixwe devlet je zerar biblne." Dewlet we çawan jc zerar bibine? paqije (!) le çeteki di nav dcwletc Bersiva vi pirs~ herkesek bi ewaye xw~ digot O he ji dibeje. reben O belengazan de heye ew qireje (!). Be şi k, Eme disa bene li ser vi yeke. Em nih;ı bene li ser çar dancke ira Da Gladio, Mahsusa, Teşkilat-i ji pirsan tername bersiva wc danekan çar van Lekolina jore. heye.

o

A

A

A

w.

ne

A

A

11

ww

Sibat/Şubat 1997 D~ ~ ~


.

fOJeV

ay1n gündem i demezirendi na wi de şehrezayi tunebc O bingeha xwe li ser neheqiyen civa ki O netewi d;ınibe edi xer ji wi dewlctc nayc!. Le her yek ji van tcnc bi sere xwe Praniya komaren Rojhil;ıta navin bi vi ewaye hatiye s<ı7<ındin. 11axapinin. hinge misqalekl hiş an ji hemO pevra siyaseta dewlete Iran, Iraq ji yek ji wan komarane. Le ew dewletKTkcsitemaşe na ve eş kere dibe n "em zordarin- diktatorin-". Le Bi di sere wl de heye kifşe nake. min dewleta demoqratim, "ez dibeje rchet rehet çav dina dike 3- Gava ku dewlctcki serdapeda dewleteki mafiye, mafen mrovin li cem min piroze, di dewleta qirej pibe, tiştcki wi yen rast ji baş dizane ku rene." Ewcn ku li armanca vi dewlet~ namine. Sedem viye ku teki liyen min de herkes wekheve, sazgehcn mindi eşke rOycn wan sor qet kin, mezin dircwlln van dewlete nave ser . e. mafyaye rastbirası bi ?cwlete re van tekiliye nabe çin:ı? Lewra rasti rojekiji ne bOye mehvane wan. n q~r 1 heye, lewra dewlct pıxwc Direwkeri ji sereye Osmaniy;ın bOye mirate -mirasc- wan bi vemirendina t~koşfnamafyaye. Ew mafyaye ku ji nobcdari heya iro hatiyc.Qezlya Susurlukc qcnc bOye. [v yczi an derketine, dewlctc qontrola zedetir o netewl giringe. ROye dewlete be şik cşkcrc kir.1ro tername qNiyeki girtin. hatine ji an kuşlin hatine metina karkeren sazgeh{m dewlete le dixebile ku vi rOye xwe yen qirej bide bir Emer LOtfOTopal O Hüseyin ki ri n, an ji wi qcziye bi ewayeki pO ne bike. Tirke. }ibo ku ev rista Başbaşin F minakek ji wane. Peşiya vi qcziyc bi hezeren rOpclli ser yirejaya dcwlete Tekiliyen vi rexisiina xef (KT) be d' · t t tikeliyen ine d dere nvisandin. Wclatparez O şoreşgcrcn kurd denge ~wc bi her hate Li sinore. s m .n~ -s!s emakesinedidane seh kirin. Ewen ku eligol "d~w l et mrov dikoje, xwc çekiriye. Kuştina endamen btmeşe ÇI tt dest~ dewlet gund dişcwitine, rex~stinen Ermcniyan, şe\~itandina dewlet di nava ık areta eroine dcye, dewlet~ te t~xslr dewl~tişkcnce clike" dihatine ecza kirin. Ew tişten ku me we darıstane -dehle Yewnanıs tanc gave digol iro qismeki rojnamen tirkan Oqismcki ji nake. He/bet ewen minakcn eşkerene. Minake ku siyasetvanen tirkan dibejin. Le nab~yniya nıc de heji firqek O kes Çi rin. pi ji bOne ne cşkere (!) ku karen pfroz hebe, mezin heye. Em bibejin "dewlel tev di nava vi qirejaye deyc." ine d derE! ki qircj rcxistineki dikin geleke xelate tekiliye van F bi wa n re heye. Le ew dewlete ji vi qircjaye dur di kin o qirejaye texinc li ser mrov Oçcnd sazgehen dewl0tc. Ew van bOyeran ji me çend iyaman-, Tahir axa -Tahir Ad wan j'i bete dan. rintir dizanin. Lewre bi hezaren wesiqe di desten wan de heye. O Bucak Sedat Zeydan, Mistefa Aborfya dewlete li ewen weke van çiqas pis O be Le wesiqan eşkere nakin. Mesut Yilmaz çi digot "ku ez her ti ş te eşkere bikim, we dewlet je 7erar bibine." Te 7anin ku dewlet ji ser tekaşma geM şe refin tete zanin, disa tete zanin kuştina Emer LOifO Topal zcrar nabine. Başe, dewlet we ji çi kurd di nava lflase ku dcwlctc rastbirası bi van re tekiliye ki qircj çekiriye. Di diroka zerare bibine. 1- Ji kuştina bi hezaran mrovan, weke Vedat deye. Heke tekoş/na hevdemin de minake va ha pirin. Aydin, Musa Anter, Medel Serhat, Yusuf Ziya ekincl, 13ehçet Diyap axa, Hesen Xeyri O Reçber CaniOrk, Savaş Bu ldan .... 2 Ji valakirin O şewitandina gundan Rizgarfya Netewa 3- Wl! ji kuştina hinck mroven xwe zerar bibine, Kurdistan (TRNK) ne çend mroveki ji va nin. Dawiya van zerar bibine.Bitlis, Tarik Ümit, A.Cem Ersever, çend generel. ... weke Eşref mrovan baş ıaıe zanin. Be şik navnetewi wa zerar bibine. 5 We ji direwe na bO eşkere Ji weke 4ewen O Bucak Sedct dawiya bOya, abortya zerar bibinc. Direjkirina vi liste xwe ijiya xwinm O xwinxwari ku [wen nebe. çctir Rehber ji ji wi wan t~re w~ dewlete zanin ku kes nabeje MIT an ji H<ıte bese. ji qas Ev naxwazc. Dogu xwe çcp d id in nlşan , Weke . b1'ktra ev st yaseta Perinçek ji jibo selameta dewletc sazgehen cwlekariye bi la zcrar nebinin. Le li ser dewlete qire jl we eşkere ne tekiliyen xwe texsir na kin. Jiboyc diricifin, dibcn "bila dewlet zerar nebine bcse!". Wsane dewlet kiye? mrovc wlo ewile ewlekariya bOya Ewc ku kes da başa wi nake, wi ji her ı iş te dur texin rlewlel dcwletc te, paşi birobawcriyen · çcpiti... Jiboye Hüseyin Kocadag i digotin "ew mrovek başbO, cwe. Dewlet artcşa-ordiya- TirkiyE!ye. Seroke dcwletc ji çcp O demoqratcki Mja bO". Nayte dilin ku cw mrov ji, li ber seroka rteşa Tirkiyeye. Bi rasti dcwlet, di nav şexsiyeta arteşe de doza kurdan ewile nijadpereste paşi çepe. Mr<1Ven weke jibo xwe dide nişan. Sebebe ku diken naken nikarin civateki paqij Odewleteki paqij ji nOve darnezirinin eve. Çiller, Agar an ji ewlekariya dewletc deste xwe bi xwina gele kurd dişon. Gava ku navc Abdullah Çati i bi nave Demirel, an F Mesut Demirel misyona xwe pek linin ewqas. Dawiya pegerena Yilmaz re dabor dibe, herkes şaş dimine. Gava ku cendeke wi qomisyonan ji hat. Rapor kete deslll serokwezire Tirkiye. Çend roj ewil rapor kcte desten rojnamegiran ji. Rapor, ne lene li cem Hüseyin Kocadag hatedilin betir şaş bOn. Gotin hev?" hinek sazgen O kesan paqij dike, hebOna rexisıinen ku eşkere cem "Hüseyin Çepe ew faşist O nijadperastc, çawan tene bOne ji inkar d ike. Dixwiye ku nckarine xwe ji bixapinin. weke dewlete vi O xwe bira nayne baş Tirkiyc Le kes diroka Lewra ji niha ve gengeşiyen mczin li ser vi rapor telc kirin. dewlete şehrezayi dipejirinin. Ev bOyeren paşin baş da zanin Ev nexweşi hcj we pir bidome. Gotineki mezinen kurdan heye O kes her bi ji wi tekiliyen O xefe rexisitineki pixwe KT ku dibe "ev girar wc pir av hilde" Dewlet bi temamE! sazgehen sazgeheki qirej re heye O didome. xwe ve le xebiti ku vi pirse ji rojeva Tirkiye bE!xe, Ic ji dest lcki misqa hinge cinlyeki, ku mrove Ew kifşeye. 4- Armanç n va O nehat. Lewra ew tişten ku cşke re bOye ne tişte n erzan O hi ş di sere wi de heye baş dizane ku armanca vi dewlete laye. Teslimbuna qesase Ozdemir Sabanci, scrdehaliyen va metina zedetir o netewi tekoşina vemirendina qircj tekiliyen seroke aczmendiyan ji ve rojeve neguherand. Em binirne ka karkcrcn tirke. Jibo ku ev rista -sistema- nadirisı birneşe çi ti destc dewlete te texsir nake. Helbet ewen ku karen piroz (!) rojen peşiya me de jibo ku rojev biguhere dewlet te çi bine sere xwc O serengele xwc.P i şti qeziya Susurluke eşkere bO ku di kin geleke xelate wan ji bete dan. Aboriya dewlete li ser heya pirsgreka Kurdistanc nep i şkive O neyte çareserkirin we pizor dewletc Aboriya deye. iflase nava di kurd tekoşina gele tera maaşe curbecur O çeken nOjen dike. Kuçiken derdore xwe Komare Tirkiye di nava qircjayande hej pir bimine. Paqijaya ji bi danastandina -ticareta- esra r Oeroine, bi paç xwestine O dewlete O ye civata tirk be mecale -imkane- Gav bi gav serketin O peşketina TRNKe wc Tirkiye ji paqij bike. Carek din bi xomarxanan ter d ike. Hekc Tekoşina Rizgariya Netewa bikira ji halezanin ku rizgariya gclll tirk ji bi teoşina gele kurdv~ wan tere we dewlete aboriya bOya, Kurdistan (TRNK) ne giredayiye. Di Tirkiye de piştgirtina hezen TRNK teminata O cv siyaseta qire ji we eşkere ne bOya. G;ıv;ı ku dewleteki ji demoqrasiyeyc ji... şehrczayiye dur ket her tişt tetc seri. Dcwleteki ku xima Şere Taybcti (ÖHD), Qontrgerila, MIT O yen din rexisıinen gringin.

om

Armanc kifşeye Ew mrove ku cinfyeki,

o

A

A

ww

w.

a

ne te we .c

A

Sibat/Ş ubat

1997

Q%!i1

36


gengesi tart1şma

..

ww

w.

ne te we .c

om

Son bir kaç yıldan bu yana . .•••••••...-ılll!!l ll!l•lll!ll[lll!ll•...•lllllllllll!l~ dökülmeye başlamış, bu GünC'y Kürdistan, bölgeye yöneNedenledir ki, lik degişik hesaplaşmatarla kamuoyunda sarsılan büyüyen SLirekl i bir gerilim "imaj"larını kurtarmak için hattında durmakta. 91 'deki istemeyerek de olsa dur"Körfez Savaşı"ndan sonra uma müdahale etmek zorortaya çıkan de facto durumun unda kalmışlardı. Böylece, getirdigi iyimser hava, kı sa 36. paralelin Kuzeyi lrak'a süre sonra yerini belirsizlik ve yasaklanıp, "Çekiç Güç"ün kaosa bıraktı. bölgede Oysa, 9 1'de yakalanan tarkonuşlandırılma~ıyla, aynı ihsel fırsatla , fiilen bagımsız M.Zilan zamanda Güney Kürdisbir devlet oluşumunun şartları tan' daki ulusal güçlerin dogmuş, Güney Kürdistan'ın insiyatifi, "saddama karşı büyük bir kısmı Kürt hareketlerkoruma" tehditi yle bir inin denetimi altına girmiş, anlamda "vesayet altına" seçimler yapılıp bir parlamt>nto da alınmış oluyordu. Ortaolu?turulmuş, tüm kamu yönedogu'daki nüfus alanlarının timi ve hizmetleri Irak'tan ve bum.ın biçimlerinin bagımsız olarak, bölgedeki Kürt yeniden nasıl belirleneceği otoritesi tarafından yürütülmeye üzerine henüz net ve ortak başlanmış, "Federe Kürt devlebir programa ulaşamamış ti" ilan edilmişti. Ancak, araolan emperyalist çevrelerin dan geçen süre içinde, bu rekabetinde bu dönemde kalan ı miarın daha da ge l iştiril ABD bir adım öne geçer mesi, kurumtaşması bir yana ken, bazı programların korunması bile mümkün olaolgunlaştırılması için madı. Sonuçta, 92'den bu yana zamanda kazanılmış gerek dört sömürgeci gücün oluyordu. Öte yandan, dogrudan ya da dalaylı yollarla başta TC olmak üzere diger bölgeye müdahaleleri, gerek sömürgeci güçler başta ABD olmak üzere, emperyalist güçlerin bölgeye de,durumu kendi lehlerine çevirmek,en azından kendi dönük programları ve gerekse bölgedeki Kürdistanlı güçlerin aleyhlerine gelişmesini önlemek için bölgeye müdahale kendi aralarındaki ve diger sömürgeci güçler ve emperyalist etmeye başladılar. Sömürgeci güçlerin üzerinde mutabık çevrelerle ilişkileri ile bu teme lde kuru lan ittifaklar, oldukları tek şey, Güney Kürdistan'da bagım~ız bir devletin çatışmalar içinde bu belirsiz li k ve kaos daha da pekişti. kurulmasının önlenmesiydi. AI3D -ve onu Ortadogu'da tek Güney Kürdistan'daki bu durumun en çok bölgedeki dört başına bırakmak isteyen diger müttefikleri de, sermayenin sömürgeci devlet ile emperyalistlerin işine yaradıgını ihtiyaç duydugu güven ve istikrarın kurulabilmesi için "Kürt sanırız söylemeye bi le gerek yoktur. Hatırlan ı rsa, 91 'deki sorununun,"Y"DD rasyonalleri içinde bir çözüme "Körfez savaşı" döneminde kendi denetimlerinden çık ı p kavuşturulmas ı "nı gerekli gördügü ölçüde, hem Kürt harekeKuweyt'i işgale ka lkan Saddam'a karşı başta ABD olmak tini bir bütün olarak bu program içine çekip ehlileştirme ya üzere tüm emperyal ist güçler harekete geçmiş, Kuweyt'in da tasfiye etme,hem de diger sömürgeci devletleri kendi zengin petrol yataklarını yeniden denetime almak ve aynı programına"ikna"etme uğraşı içinde hareket etmeye zamanda "Yeni Dilnya Düzeni" programları çerçevesinde başladı.Güney Kürdistanlı güçler de başından itibaren kenOrtadoğu'daki denetimlerini güçlendirmek amacıyl a büyük dilerine dayatılan bu değişik hesaplar içinde konumlanmaya çaplı bu askeri harekata girişmişlerdi. Ve bu harekat dünya çalıştılar. Ancak,Güney Kürdistan'a yönelik uzun vadeli bir kamuoyuna "Kuwcyt'i Saddam diktatörlügünden kurtarmak" programı olmamakla birlikte, Kuzey Kürdistan'da yürüttüğü olarak sunulmu ştu. Ancak, aynı dönemde bölgede oluşan silah l ı mücadele çer_çevesinde Güneyi bir "cephe gerisi",bir yeni denge lerle birlikte ha l kın ve siyasal güçlerin Güney "nefes borusu"olarak kullanan PKK'nin bölgedeki varlıgı,bu Kurdistan ' ı kendi denetim lerine alma l arı ve sömürgeci haliyle üzerinde tartış ı lan programlar için bir engel o l uştugüçleri bölgeden temizlemeleri karşısında, en azından o ruyordu. Aynı şekilde PKK de şiddetle ihtiyaç duyduğu bu dönemde bu yönde bir gelişmeyi öngörmeyen emperyalist alandaki gelişmelerin dışında kalmak istemiyordu.Sonuçta ve sömürgeciler büyük bi r te l aşa kapı l m ı şlar, k ı sa bir süre PKK, kendi çizgisinde Partlya Azadlya Kurdlstan'ı (PAK) sonra Saddam' ı n tüm güçleriyle Güney Kürdistan'ı yeniden kurarak o l ası gelişmelere kendini hazırlarken,PDK ve işgal etmesine adeta davetiye çıkarmışlardı. Ne varki, YNK,TC ile ittifak halinde PKK'yi bölgeden çıkarmak,en sömllrgeci Irak güçlerinin katliamlarından kaçan milyonazından etkisini kırmak için PKK'ye saldırıyordu.PDK ve larca Güney Kürdistan'lının Kuzey ve Dogu Kürdistan'a YNK'nin TC'nin destegiyle gerçekleştirdigi bu dogru topluca kaçmaya başlamış ve tam bir insanlık trajedi- hare~at,PKK'nin bölgede belli bir dönem için gerilemesini sine dönilşen bu durum kamuoyunda büyük tepki yaratm ı ştı. sag l ad ı,a n cak tamamen ortadan ka ld ı ramadı.PAK deneyimi "Dünya Barışı" ad ı na "Kuweyt'i Saddam'dan kurtardıklarını" nin başarısızlıkla sonuçlanmasın ı n ardından PKK, bu kez iddia edenlerin, ondan daha büyük bir katliama onay verYNK ile yakınlaşma ve Iran Kürdistan'ını da kullanma me~iyle, emperyalizmin "YDD"nin cilaları daha o anda yoluna gitti.PKK'nin YNK ile yakınlaşması,aynı lamanda

Sibat/Şu bat 1997

37


gengesi tart1şma

bakım ıntlan,PKK' n in "imaj"deg iştirmeye başlamas ı , ilk

ateşkes karcırının al ınm ası, PSK koller imzalanmcısı da bu ilişki

içinde durumu mumkün oldugu kada r kendi lehine çevirme aray ı ş ların a yö neldi. Nitekim Kuzey'de PKK'nin yürüttü~ü ~ il ahlı mücadele nezdinde KUKM'ni tümden imha etme temelinde katliam ve vahşetini boy utl and ırırk en,PKK'nin Güney Kürdistan'dan ç ı ka r t ılm as ı , l ojis tik desıeginin

te

ne

w.

ww

Sibat/Şubat 1997

Kuzey Kürdistan'da silahil mücadelenin ivme kazanmaslyla birlikte, Kürdistan sorununun kendi resmi s1mrlan içindeki boyutuna ancak militarist yöntemlerle karş1 durabilen,buna karşm emperyalist metropollerin "Y"D D programlan çerçevesinde gündeme getirdik leri"çözüm "/erin bask1s1 altmda da bulunan TC ise ,mevcut durumun,kendi ''Kürt sorunu"yla çok yakmdan ilgili olmasi nedeniyle, Güney Kürdistan' daki gelişmeler

kesilmesi için PDK ve YNK ile resmi ilişkiler kurup,her fırsatta bu iki gücü PKK ile karşı karşıycı getirmeye ça lıştı. 91'den sonra bölgedeki etkinligi kı rı lan Irak sömürgecileri de hiç kuşkusuz uzun yıllardırkendi sömürgeleri olcın Güney Kürdistan'daki gelişmeler­ den uzak durmadı,ilgisini kcsmcdi.Özellikle Irak Di n arın ı değiştirerek,sık s ık su ikastler ve sabotaj lar düzenleyerek,91 sonrasında da Güney'deki siya~aı ve ekonomik duruma müdahalesini sürdürdu. 199 1 ile 95 arasındaki dönem bu geli şmele r e trafında,başla n gıçtaki kıscı bir dönem dışında sürekli istik rarsızlık ve çat ı şmalar içinde geçti. 9S'teki D ublin toplantıları karş1smda dcı , böylesi bir zamanda, kendince"temki n/i" ABD'nin yönetiminde, PDK ve YNK ile bi rli kte INC'nin, Ingilhareket etmeyi tere'nin ve gözlemci olarak da yegledi TC'nin katılımıyla düzenlendi. Bu görüşme lerin, Kürdistan sorununun artık ulus lararas ı bir sorun olarak çözülmes ine doğru bir adım oluşturduğu, KDP ve YNK'yi "emperyalist çözüm lere" daha fazla yakl aştırırken, politik raclikalizm şahsında PKK'nin tecrit ve tasfiyesinin öngörü l düğü, Kürt Federe Devleti'nin, INC'nin otoritesini onaylayarak yeniden Bağdat'la ekiemienmeyi kabul ettiği ve TC ile sınır güvenliği için i şb irli ğ i yap ılmas ı y la Güney/Kuzey ayrımın ın meşrulaştırılması gibi sonuçlara da van ldığı genel olcırak kabul gören bir tesbitti. Dublin görüşmelerinde e~eryal i st­ ler, insiyatifleri doğrultusunda kendi çözümlerini daya lmışla rdı. TC ise, Kürtlerle resmi bir görüşmede aynı masada oturmak tan hoşnut olmasada, kendisine rağmen ge lişe n bu sü reci n dı şı nda k;ılmaınak, en azından kendi aleyhine bir sonuca gidilmemesini sağlamak için, istemeyerek de olscı bu toplantılarda yer ald ı . Dublin görüşme lerinde alına n kara rlara PKK derhal karş ı çı ktı. Ancak bu karşı çıkış, Dublin görüşmelerine ve

we

ve Hevgirtin-PDK ile protodönemine elenk gelen ve YNK'nin çahcılarının da inkar ·edilemeyecegi yeni bir süreci n habercisiyclı. PDK ve YNK aras ınd ak i sorunlar,o dönemde ABD ve TC'den beklediklerini bulamamaları,zaten sın ırlı olanaklar ve kaynaktarla hareket edebilen iktidarın paylaşımı 1 ku llanımı konusunda an l aşamama l arı ve nihayet ekonomik ve siyasi krizin giderek büyümesi karşısında,93'ten itibaren birbirleriyle çatışmcı lcırına neden olacak şek i Icle iyice derinleşti. Bir türlü kurumsa llaşt ırılmaya n parlamento ve hükümet dağıldı.Mevcut krizden etkilenen diğer siyasi partiler de, PDK ya da YNK'den birini tercih etme durumuyla karşı kar~ıya kalıp,bu partilere illihak ettiler.Kendi parlamentosunu bile bombalayacak denli çığ rınd a n çıkan çat ı şma l arl a Kuzey Kürdistan,bu kez de PDK ve YNK a ras ınci a bölünclü .PDK ve YNK,bölgedeki kaygan zeminde iyice karmaşıklaşan hesaplar içinde yeni ili şki ve illifak arayışlarına girdiler. Y'JK,ABD'nin kend ilerini dışiayarak bölgeye mudaha le etmesi nden rahatsız olan Iran ve Suriye'ye yanaşırken,KDP daha ço k TC ve ABD'ye yanaşma çabcısında oldu. Baş ında n beri Güney Kürdistan'daki ge li şme te ıle ilgilenmekte olan,Ortacloğu'da "anti-ABD" bir siyaset izleyen Iran ve Suriye, ABD' ni n TC'yi de peşine takarak Güney'de kendi başına hareket etmesine karşı oldular.Ancak-lran'ın zamcın zaman, bu bölgede üstenmiş olan Iran PDK'ycı karşı yapt ığ ı harekatlar dışında-fiilen bölgeye mudahale etme o l anak l a rı bu lunmad ı ğ ınd an,ge l en ekse l yöntem lerine başvurarak, bölgedeki güçlerin so run larında n yararlanmaya,bun lardan yola çıkarak on l cırı etkilerneye çal ı ştıla r.Haua lran,ideolojik olarak da kendine yak ın duran Islami hareketi n bölgeye yerleşmesi ve gelişmesi için oldukça çaba sarfetti.PKK'nin Suriye ile ili~kileri ve nihayet YNK'nin PDK ile so runları vb.o l g ulcır da bu iki sömü rgeci gücün bölgedeki siyasa l ge lişme lere müdahale etmelerini , etkide bulunmalarını kolaylaştıran etmenlerdi. Kuzey Kürdistan'da s i la hl ı mücadelenin ivme kazan masıyla birlikte,Kürdistan sorununun kendi resmi sın ırl arı içindeki boyutuna ancak militarisı yö ntemlerle karşı durabilen,buna karşın emperya list metropo llerin "Y"DD program l a rı çe rçevesinde gündeme gelirdi kleri "çözüm"lerin bask ı sı alt ınd a da bulunan TC ise mevcut durumun,kendi "Kürt sorunu"yta çok yak ınd a n i lgi li o lması nedeniyle, Güney Kürdistan'daki gelişmeler karşısında kendince "temkinli" hareket etmeyi yeğ ledi. 80' 1i yı llardan bu yana, lrak yö netiminin d e onay ıyla ,''sı cak takip,s ınır ö tesi hecıre ka t "adı altında PKK'ye karşı askeri operasyonlar düzenlenmekle b irlikte,"Körfez savaş ı"döneminde bir ara"Güney Kü rdi s tan 'ın i şga li " bu şe kilde bir "federasyon"a gidilmesi, böylece uzun vadede "bir biçimde" çözü lecek olan "Kürdistan Sorununu kendi açısından çözme"gibi tartış m alar gündeme geldiyse de,hem emperyalist çev relerin böyle bir gelişmeye onay ve rmemeleri ,hem de siyasa l iktidarın militarist-bürokrat kanadının ilerde bu durumun kendileri için daha da büyü k sorunlara yol açacağı düşüncesiy l e buna ka rşı ç ı kma l a rı fazla uzun sürmedi. Kürdistan' ın diğer

parçalarındaki her kıpırdanışın,Kuzey Kürdistan'ı yakından etkileyeceği ni bilen ve Kürdistan'ın genelinde, en küçük bir statüko değişikliğine karşı olan TC, bir yandan diğer sömürgeci güçlerle ortcı k siyasetler beli rlemek ve Güney'in tekrcır Scıddam yönelimine b ı rakılmas ı için çaba sarfederken , di~er ya ndan da tam olarak kar~ı da durulamayan ABD hesapları

.c om

YNK'nin bölgede PDK'ya karşı güç dengesini lehine çevirmek için yaralanmak istedigi bir durumdu.Uzun vaded e Güney Kürdistan'daki -ve tabii nihaye tincle Kuzey Kürdistan'daki- olası gel işmelerde yer edinebilmek

QMi!if

38


gengesi A

tarti~ ... a

muhtevadaydı. Ayrıca PKK'nın baz ı açıklamalarında

Iran ve Suriye'n in durdugu, PDK'nin dah;ı çok bu ilk blokla, YNK ve PKK'nin de ikincilerle yakın i aşlıkiarı daha da belir gin bir şekild e görüldü. Kısa süre öncesine kadar da bölge deki illifaklar bu yörüngede seyretıi.

PKK'nin, Dublin

D ublin sürecinin kı sa sürede görüşmelerinden, iflas etmesi, bundan o lumsuz kendisinin Güney etkilenen tarafları başka aray ı ş la rda itti. N itekim TC, Kürdistan'dan tecrigeçen y ıl içinde Güney Kürdistini öngören bir ıan 'a peşpeşe operasyonlar çtkmasma sonucun Güney da, Ardından düzenledi. Kürdistan' da "tampon bölge" karşt olmas1 ise, o lu şturacağını ilan etti. böylesi bir durum, Başlangıçta ABD'nin de alllan yani PKK'nin alla onay verdi[ti bu giriş im, Ortadoğu ü7erine henüz ABD ile Güney Kürdi-

we

Dublin'de öngörü len çerçevenin d ı şınd a "çözümler" öneril miyur. Dublin görüşmele rinde ye ral an emperyalist ve sömür geci çevre lere, hemen hemen ayn ı koşullarla , haııa kimi zaman daha da geri koşullarla görüşme önerdikleri bili niyordu. Bu bakımdan , D ublin görü~mele ri , bu gö rü şmelere ka tıl tı n tarafidr o larak KOP ve YNK'yi ne kadar emperyalist "çözünı" l e re yak la ş tırm ışsa, PKK'de o kadar bu "çözü nıl e r"e angaje olma, giderek emperyalist "çözümler" içinde kendine bir yer artımtı çabasında olduğun un ipu çla rını ve rmekteydi. PKK'nın, D ublin görüşme l e r inden, kendisinin Gü ney Kürdbtan'dan tecritini öngören bir sonucun ç ıkm as ın a karşı o lm ası ise, böylesi bir durum yani PKK'nin Güney Kürd ist an' dan tecrit ed ilmesi ve Kuzey'de yürü tülen s il a hlı müca delenin en ö nemli nefes borusunun kesilmeye ça lı şılmasına ka rşı çıkması ku~kusuz son derece olağand ı ve haklıydı. Ne va rk i PKK, Nyeni b ir 84 a tılım ı" adı altında, adeta unu dij:tcr sömürgeci güçler gibi değerlcndirir bir ad l andı rm ;ıy l a PDK'ya savaş açarak sorunu çözme yolunu tercih etti. Üstelik, " lı ..ık' l a demokratik federasyon" talebini kullanarak, PAK surecinden sonra ilk kez resmen Güney Kürdistan' da siy;ıs;ı l bir taleptc bu lunuyordu. Faka t, " lrak'la demokratik federasyon" talebi nin kendisi de, Güney/Kuzey ayrım ını meşrulaştıran bir yerde duruyordu. Diğer bir olgu ise, PKK aynı tepkiyi, D ublin görüşmeiNinde KOP ile b irlikte yeralan, TC ilc ve emperya list güçlerle ili~kilcrinde KOP'den hiç de aşağı kalır ya nı o lmayan YNK'ye göstermem i ş, ona ka rşı sessiz ka l mayı yeğ l em i şti. Dublin görüşmeler in e yönelik diğer bir tepki de, bu gö rü şme lerde yer alamayan, bu nedenle süreci n kendileri dı ş ınd a ge li ş m es ind e n ra h a ts ı z lık duyan Iran ve Suriye'den geldi ve o tarihlerde TC ile birlikte yapacakları " üçlü görüşmey i " iptal ettiler. Bu dönemde, Dublin sürecinin dışında bırakılan Iran ve Suriye'nin, KOP ilc çatışma l arında kayıplar;ı uğrayan ve böylesi ça tışmalar koşullar a lıı nda Dublin'dc anlaşmak durumunda kalan YI\.K'nin -ki Talabani aynı günlerde Suriye'ye gidip ge lmi ş t i- ve nihayet Gü ney Kü rdistan'dan tecrit edilme ve en önemli nefes borusunun kesilmesi tehditiy le k;ırşıkarşıya olan PKK'nin ç ıkarları tam da üstüste düşüyordu. Iran ve Suriye'nin, doğrudan müdahale yeri ne, bö lgede bulunan YNK ve PKK üzerine hesapl ar yapa rak , sü reçte söz sahibi olmak ;ımacını taşımala rı , bu iki sömürgec-i güce yak ıniaşmış olan YNK'nin, PDK'nin böylesi bir çatı~mayla kaybedecekleri ya da zayı flama~ ı üzerine hesaplar yapmas ı gibi olgu larda birarada düşünü ld üğünde, PKK'n in PDK'ya böylesi söylem lerle ve il k defa o larak -ki, daha önce PKK hep sald ırı ya uğrayan tara flı - üstelik de ku7eyde kritik bir dönemden geçilirken kapsam lı bir sa ldırıya geçmesi , siyasa.l o larak tek başına hareket etmcd i[ti ni, yalnız olm ad ığ ını gösteren önemli veri lerdi. Nitekim kısa bir süre sonra, ara-

larında tam bir mütabaka t olmasa da, Güney Kürdistan'a dönük hesap ları n bir yan ında ABD ve TC'nin , diğe r yan ında

.c om

bu gö rüşme l erd e tartış ılan "çözüm" lerden ziyade, bu görü şmel erde Güney Kürdistan için kendi aleyhine a lınan kararlardı. Zira, ay nı tarihlerde Oslo'da da, gayrı resmi olmas ına rağmen -ki hem düzenleyenler, hem de geri pl anda bu Lür top lantılara aktif destek verenler bakımından bu tür top l an tılar, emperyalist çevrelerin ileriye dönük politikalarının olgu nla ştırıldı ğ ı zeminlerdi- en az Dublin görü şme l eri kadar önemli (çün kü, !srail-Filistin gö rüşm e l e ri de, aynı kesimler tarafından , aynı ye rde düzenlenen bu tür bir toplan tı yltı başlamış tı.) bir seminer/konferans düzenlen mişti . PKK çevresinin de katıldı~ı bu toplantıda tartışı lan "çözüm önerileri", aşagı yuka rı Oublin görüşme le ri ile aynı

h esaplaşmasın ı tamaml;ım am ış

te

ne

w.

ww

Sibat/Şubat

1997

stan'dan tecrit edil-

olan Avrupa Birliği devletlerinden mesi ve Kuzey'de sert bir tepki alınca, yine yürütülen si/ahlt ABD'nin de geri adım atması yla ş imdilik rafa kaldırıldı. Dubl in mücadele nin en sürecinin o rtadan kalkışı önemli nefes borusıras ınd a "müllefik lerinden" sunun kesilmeye umdu ğ u desteği bulamayan PDK ise, ezel i rakibi YNK'yi Güney çaltştlmasma karşt Kürdistan'dan atmak sap l an ı ısıy l a kuşkusuz ç1kmas1 Saddam'la işbirli[tinc girmeyi bile derece son göze aldı ve beş yıl önce Kürdistan' dan atıl an Irak sömürgeciler i- olagandt ve ni önceki aylarda, bu kez kendi hakltyd1 elleriy le Kürdistan 'a get irdi. Saddam güçleri yle birlikte YNK'ya karşı başlat ıl an saldırı sonucu, kısa zamanda Erbil \e Süleymaniye 'yi ele geçirdiler. Kü rt ulusu, bu kez " iç savaş" l a bir kc7 dtıha kendi ülkesinde muh acera tı yaşarken, PDK, kendisini Güney'deki tek hakim güç ilan etti ve Irak'la "özerklik için" resmi görüşmelere başlaya ­ cağ ını açıkl ad ı . Sonradan yapılan açı klama l a rdan d;ı a nl aş ıl acağı üzere ABD, PDK'nin Irak' la birlikte YNK'ye yönelik bir harekata girişeceğin i önceden biliyordu ve bir bak ıma Iran'ın YNK ile ilişkilerinden dolayı bölgede etkinliğ ini gelişti rmes inin böylece kırtıcağın ı düşünerek bu iş bir liğine o nay verm i ~ti . Bu hareka ttan sonra YNK'nin uzun süre toparlanama yacağ ı düşünülürken , kısa bir süre zarfı nd a Iran'ın da de steğiyle harekete geçen YNK, Erbil dışındaki eski yerlerini geri ;ıldı. Zaten, yıllardır birbirleriyle çatışan ve ;ıske ri güçlerinin birb irine yak ın olmas ı nedeniyle birbir lerine pek bir ü~Lün lü k sağ l amayan POK ve YNK' nin k ı sa a ra lı k l arla büyük şeh i rler i , kasaba l a rı ele geçirip bırakma­ ları da, böyle!>i bir askeri destek o lmadan mümkün olamazdı. Nitekim, bu son çatışm a ların, PDK ve YNK u7erinden yürütülen bir tür Iran-Irak sav;ışı olduğu d;ı söylencli. Tüm hesaplar k ı sa za manda alt üst u l nıası, ü~telik Güney Kürd ista n'daki iki güçten bi rinin lr,ın',ı di~crlerin i n de lrak'a yaklaşması karşısında yine ABIJ'nin giri~imleriyle Dublin' in deva mı diye nitelenen Ankara görüşmeleri yap ıld ı . Dublin'den farklı o larak, bu kez PDK-Saddam i şbirliğinden son ra ağı r bir d arbe alan INC top l a ntıl;ıra çağrılmam ış lı ve görü şme masasında PDK ve YNK' nin

GfAM!if

39


gengeş/ tart1şma

herhangt diğer blf parçadaki- bu tür olum suz

vardıklarınınefa işareti sayılabi­

w.

ne te we .c

lirdi. Ancak , görüşmeler sonrası tarafların yaptığı il~ık_lamala~a bakı l ırsa, Ankara goruşmelerın • gelişmeler, de, geleceği belirsiz bir "siyasal bir hasta- "ateşkes"ten baş.ka ~örOnürcfe hemen hemen hıç bır sonuç. . /anma '' olarak bir çıkmad ı . POK ve YNK ıemsılcı• .' .. • .. VIfUS gtbJ tum lerinin ayrı ;ıyrı yaptıkl;ırı vücuda yaytltp aç ı klamalarlrı sonuç bilcfirgeleriettiler. lik top/um sa/ bilinc i ne ve metinlere itiraz toplant ı ya k;ıtılan Türkme nlerin, / d ·· / kore tme. en, ~ U- TC' nin Güney siyasetini bu kez sal zemm lennd e kendi Ü7erlerinden yürütme biraraya gelmeleri amacına tavır koydula r ve ikim i toplantıy;ı katıl~a~lılcır. ~l3!J ve zorlanmaltdlf. Par- TC sadece kencfı ısteklerını çalann kaderleri- m<'tinlere geçirip ilan ettiler. nin içiçe geçtiği Sonuçta, kopartılan on.~~- tanta-. Ankara g?ru~melerı bir dönem de bu naya ra~ınen , AI3D ve TC dı?ıncicı hıçbır tcırafı • daha da gerekit ve memnun edemedi. Gerçi Al30 ve zorun/udur. TC'de, öngörd ükleri çerçeveyi nlere istedikÇözü m1 sömür- Kürtlere ve Türkme . leri gibi dikte ettirememiş r• gect Ve emperya1lSt o l makla başarısız sayı labilirle metropol/erde di. Ancak, Ankara görüşmeleri­ deği/, kendi içi- nin ~ev~ut duı:u~u aksi yönde hıç bır değışı.klı~e ~ğr.atmizde ortak taar- de manw;; olması, sıyas<ıl ıstık• . ' ruz zemmlennd e rarsızlığın ve belirsiz liklcrin aranmaltdtr. dev;ım ediyor olm<ısı, bu durumdan en fazla çıkarı olan empery;ılist ve sömürg eci güçlerin lehine i~lemektedir. Başt<ı da belirtildiği gibi Gü ney Kürdistan ' ın sürekli o larak siyasal Vt: ekonom ik bir ist ikrarsızlığa t.ıbi k ıl ınması, siyasal, toplumsal ve ekonom ik gelişimin dinamik lerinin bilinçli olarak k ı rılması durumu , Kürdist;ın sorunun un Kürt engelle nu l u~un u n kendi irade)i doğru l tusunda çözümü nun mesine dönük empery alist ve ~ömürgeci siy;ıset l erle doğ rudan i l işki l i oldu. Nitekim , 91 sonra~ınd;ı seçimiN Devleti yap ıl masına, parlame nto kuru l masına, redere Kürt ilan edilmes ine rağme n , bu kurumla r çalıştırılmadı. Örneğin, parlame nto, sömürgeci Irak rejimini n gerici hukuk sisteminde hemen hemen hiçbir değişikliğe gideme di ve ''Federe Devlet" Irak' ın ırkçı , sömürg eci, gerici şeriat yasal arıyla yöneti lmeye devam edildi. Hazırlan;ın anayasa Ve taslağı ise, TC ve Al3l)'ni n bask ı sıyla rafa ka l dırıldı. bir y;ından şimdi de görünen odur ki, Kü rdistan' ı n genelin de empery alist kapita list sistemin "Yeni" Düny;ı düzenin i n rasyonelleri nin en geri ve alt düzeyle ri içinde Kü rdist<ın sorununa biçim verme arayışları sürdürü lürken, d iğer yanıyl a da dört sömürgeci devlet, Kürdista n'da mevcut statüko nun da, dev<ımı içi n ellerind en geleni yapmak ta ve şu and;ı

ww

1

kendisin i Güney Kürdist an'daki "Türkm enlerin hamisi" ilan etti. TC'nin bir kaç yıl önce de Türkme nleri, Musul-K erkük d planıyla dahil olmak istediğini 'd k" G .. uney ~ '· -ya ~ ve bu yönde belli bir mütabakata

insiyati fi elde bu lundurm ak yandan düşmilnla çevrili kurtuolması, dünyay a açılan bir kapısının olmaması, ulusal iur ve luş hareket leri için oldukçi l dezavantajlı bir durumc belkide bu kuşatılm ı şlıktan dolcıyı , ulusal kurtuluş hareket lerinden bir çogu, "sömurg eci güçlerin kendi aralarındai<i değişik çelişki lerden yararliln ma" adına sömürgec-i güçlerle düzeyle rde ilişkilere girmişlerdir. Güney Kürdistan'da bulunan ulusal güçler de bu tür ilişkilere sahiptir ler. Ancak, Güney Kürdistan pratigin in bize gö~terdigi önemli bir durum, sömürg ecilerin , ulusal kurtuluşçu güçlerin çelişkilerinden denetim e y;ırarlanma, kullanm il , ulusal hareketi geriletip r devletle eci "sömürg güçlerin ulusal sunda, alma konu daha arasındaki çelişkiden yararlan ma" siyasetinden çok fazla başarılı oldukl;ırıdır. Çel işki l eri KUKM' ne karşı kullanan, hilreket elliren daha çok sömürgeci güçler olmu~, ulusal hareketin bölunmü~lügünden en çok kencfisi yararilişki lanmıştır. Buna karşın , en aman~ız düşmanıyla bile karşı ecilere sömürg güçler; çu kuruluş ulusal içinde olabilen ortak bir duruş gö~termede, el<' geçirile n mevzi lcri, kazanınıları güçlend irip geli~tirmede, KUKM' nc ivme mamak­ kilzilndırmada gerekli ve zorunlu siyasetleri oluştur fini insiyati giderek adan, koruy;1m dahi t<ı, elde bulunanları

siy;ısal gündem i beli rlemede tadırlar. Kürdistan'ın dört bir

om

ileri de yanısıra, Güney Kürdista n'daki Türkme nlerin temsilc bulunuy ordu. Ayrıca TC'de Dublin' rlen farklı ol<ırak, "gözlem ci" sıfatı yla değil dogruda n görüşmeler<~ katıldı ve

Sibat/Şubat

1997

yitirme tehditiy le karşı kar~ıya bulunmaktadırlar. Ulusal güçler ilrasında süren çatışma ve gerginli kler, temelde herşeyden önce Kürdiı.tanlı ~iya~a l güçlerin ulusal kuortak ebilme, belirley <ır polıtikill ort<ık bir arilya gelme, rumlar olu~turup bunları geliştirme zeminin i ortadan kaldırmaktcı, kar~ılıklı şartlanmal;ırı ve düşmanlığı kurtuluş onarılmaz bir şek ilde pekiştirmektedir. Daha ulusal çekmiş çileler ve acı onca amış, andıram :,onuçl savaşını bile bir ulusun hafızasında bir de "iç savaş" gibi bir dönemi n yeretmesi, sosyo-k ültürel geli~imi de olumsu z etkileye cektir. Diger yandan, zaten sınırlı olan ve bu nedenle ı.:u l liinn büyük l anımı, paylaşımı her zaman sorunlu olan kaynak ölçüde bu çatışmalara har<:anar<ık heba eciilme~i. ba~ıa Ilinnet sa~lık ve egitim hizmetl eri olmak uzere, Lünı '>Osyal lerin, kamu hizmetl erinin ye ıinc getirilm emesi sonucunu olanakdoğurmaktadır. Örneğin, zaten yeterli ders ve okul n larının bulunmadığı bir ortamda mevcut okulları v.b nedenkapanması , ders araç gereçle rinin sağlananıama~ı lerle eğitim kalitesi de sürekli olarak düşmektedir . "Kürtçe kullanım eğitim" hakkının elde ediirliği bu yerde, bu hakkın kamu şartı ortadan kaldırılmaktadır. Benzer durum, eliğer hizmetl eri için de geçerlid ir. Ekonom ik ve siyasal krizin kurtuluşçu derinleşmesi , mevcut ortilmda kit lelerin ulusal unıut­ giderek halkın , asına kaybolm in güçlere kar~ı güvenin kriz ortamı, suzluğa kapılmas ı na da neden olmaktadır. Bu lere insanların ülkeler ini terketm elerinde n, şeriatçı hareket yönelm elerine kadar bir dizi sorunu dil beraber inde getirmekted ir. Bütün bunları uzatma k, heryerden çok sayıda örnek vermek mümkü n. Ancak sonuçta ekonom ik, sosyal ve siyasal alancia yaşanan bu kriz ler toplums al ilerleme nin iç dinamik lerini parçala makla, ulusal ve toplums al kurtuluş surecin i darbele mekted ir. Güney' deki -y<ı da herhilng i diğer bir parçadaki- bu tür olumsu z gelişmeler, "siyasal bir hastalanma" olarcık, bir virüs gibi tüm vücuda yay ı lıp top lumsal ri bilinci köreltnıeden, ulusal zeminle rinde biraraya gelmele bir geçtiği içiçe rinin zorlanmalıdır. Parçilların kaderle dönemd e bu daha dil gerekli ve zorunlu dur. Çözüm, sömürge<.i ve empery.ılist metrop ollerde deği l , kendi içimizd e, ortak taarruz zemin lerinde aranmalıdır.

QtA§D'il

40


muz /k müzik .

Hakan Tosun

. Sanat n~di:?B_irço_k aydın insan,bu ~oruyu önce ~endı l erıne sonra bırbırlerıne sormuşlardır.Ve bu soruyu kıme sora rsanız sor~n,n~ut~ak <;uretle herhangi bir cevap .

om

ne te we .c

MÜ ZIK SANATI ÜZER INE BiRKAÇ SÖ Z

en y~ksun,salt_ g_üzelliğe kör sağır sırao;ın bir yurtt;ış oldugu gcrçcJırıı ansilin k;ıvrayıverir."Umarım ki G.ısset haklı çıkar ve bu in~anlar gerçegi kavrayabil ir ler. Yazımızrrı başlığından uzaklayma mak için müzik san~tın_a döncccğim_.Eski çaglara bakııgımızda müzigın butun ınsanlık .~zerındeki etki~inin a<;ık bir şekilde farkrrıa varırız.Oyle ki müzik(ilkd de olsa)in~anlık tarihinde ,dilden de önce insanlar ara~ı ruhs.ı l ileti~im a~·acı oln~uştur.Halla daha da ileri gitmi~ ve ilkel dınlerde, rnsanlarca kabul edilen kuhal ruha ula~nıanın va1ge~ ilmez bi ı aracı olmuştur.Ç.agııı din adami~ rı da,insanları etkilemek için müziği yo[tun bir ~ekilde k~lla~rnr~lardır.lnsanlık tarihinde müzik anl<ımında oyle bır donem y;:ı~a mnrştır ki,müzık bir yandan elinleri ctkilerk~n,bu ~c~ din _müzigi etki l emiştir.l8.-19.yüzyı l a kadar dın nıuzrğı tekelı altına a l mış ve bütün dini tören ve ayrnlc-rdC' müzik vazgeçilme z bir unsur halini alnırştrr.Avıup.=ı da yaşanan reform ve rönesans · döneminde n sonra müzik sanatı doğal olarak <,eperlerini yık_may~,sınırlarını zorlamaya ba~lamıştır.1789 fransı z ll~tı_lalıı~sanlı~ın butün sosyal hayatını etkilcdigi ~ıbr,~uzrk te rns.ının so~yal yaşanırnın vazgeçi l mez bir

a l ırs ı n ı z.Oysa kı, hıçkımsC' ~anatı .ınlatmanın,sanatı

w.

tarif etmenin çok zor,kesin yargılı bir tarifin imkansız oldugunu söylemez.H ep birilc-ri alıkanı kC'ser durur. ligisi o lan veya olmayan,b ilen veya' bilmeyt•n herkes,sanatın o engin deryasının kıyısından bile geçememişken,sanatsal yorumlar, eleştiriler yaparlar.Zehra lpşiroglu Eleştirinin Eleştirisi kitabında şöyle dcr; "Eleştirinin amaCI karşı p/..mak deR il, açıga çıkartma/..,anl.ım~ktır." Oysa yukarıda ~özunü etti~imiz aydın sanat cleştırmenleri(!)iyi bir sanat csC'ıini yerden· yere vurabiliyorl~r veyahut da abuk subuk, herh.\ngi el le t~t~lur bır kaygı duymaksıtın yapılmış ~.mat cserlerını(!) göklere ç ı karabiliyorlar.Yine üzülerek belirtiyorum ki bu aydın s.ınat eleşıirmC'nleri(!)bazı top l umları Çerni~evski'nin tabiriyle "Mavi Çorap"yön temiyle çok iyi e t kiliyorlar.l3i.ıtün bunlar bizim toplumumu z(Kürt toplumu)gi bi kendini,kültürürıü,sanatını daha yeni-yeni aramaya başlayan ve sanatını bulma endişes i duyan toplumlard a geri dönülenıeyeC(•k yanılgı lara götürebilir . Burada ben de,diğerleri gibi sanat ve s,ınat eserleri hakkında ahkanılar kesecek degilinı.Yalnızca bu günkü du rumumuzla sanat ı kesin bir dille tarif e?enıeyccegimizi ve bu gün "Sanat ncdir("gibi ciddi b ı r soruya cevap verme gaflctinden kaçınıp,bu kez de "~a ı_~at__ praıigi ncdir?"sorusunu sormamız gerektiğini duşunuyorum.l3u soruya cevap verebilmek için de

s~nat pra~iğini anlamamız gerckiyor.lnsanların urcttiği

ww

bı escderın sa n atsallıgını kim ortaya koyuyor?Sanat pratiginin kura l ları nelerd i r?Sanatçı kimdir?Bu kurallara uyan in~;ınlar mıdır?Bunun gibi bir çok soru,y ı gın halinde' üzeriı.ıize gel iyor.Ciddi olarak bu sorulara cevap "ermeden kimin sanat hakkında konuşmaya hakkı olabilır?Sanat,tarihtc her zaman yenilikçi ve korkusuz çabalar l cı kendini ge l iştirebilm i şti r.Oysa bir gerçek var L;i, yenilikçi sanat her zam;ın i<,in,yeni ve farklı oldugu için t~p l umda ka~u l g~rı:ıe zorlugu yaşamıştır.Ortcga Ga~~e t,bu psı koloı ı yı çok net bir ~ekilde sap tamışt ı r;"yenilikçi 5anat, y ı ~ınları karşısında bulacaktır.Bi• kimsenin bir sanat yapıtını sevmcsi,onu an l ayamarı:ıasından doğuyorsa,bC'Iirsiz bir aşa~ılanma duyar.O k ı mse sanatın kutsallı~ını görme yetisind

Si bat/Şu bat

1997

oğesı ~larak b~ e_ıkidcn ııasibini almıştır.Avrupa'da

BAROK donenıı dıye anılan dönemde müzik üzerindeki b~ olu~ılu ~tkilcr hat safhaya ulaşmış ve bu arayış yogu bır şekıld<' ıvme kazanmıştır.Butün bu olumlu geli~mclc-rC' kar~ın Doğu ve Orta doğu külturleri, üzülerek belirtmek gerekir ki diğer bütün alanlarda olduğu gibi tutucu ve gerici bir tavırla bütün bu oln l ar;ı sC'yirc_i kalmıştır.Hu tutucu ve gerici ~eyircilik yakın geçmışe kadar kendini yoğun olarak hisseilirmiş ve bu yan_lış tutum Dogu ve O~tadoğu ha l klcırını birkaç yuzyıl

gerıye goturmuştur.Ustcl ık dunyanın başka hiı,biryerind

olmayan D~ğ~ mü_zi~i_ndeki yoğun lirizm yakın geçmi şe k~da~ kendını gelıştırıp,yenıleycmemiştir.

Şımdı Kürt müziğı üzNinde biraz durarağız.Parça parça edilmiş,talan edi l miş Kürt kültürli bu gun kı rrrıtrlarryla kendini gösternıeye,kendini ifade etmeye başlamrştı! ..Eg~men güçlerin baltasıy l a bu zegin ormana gırılmış ve gelişi güzel bir şeki l eli özellikleri

talaıı edilmiştir.Bugün;Kürt müziği ,a ltına abuk-subuk sözler yazılmış bir şekilde insanlara lan~e edilerek bu talan hat ~afh~y~ ulaşt ı rılm ı ştı r.Kürt müziğinin bu tcıl.ından kendını kurtarmaya ,kendini kabul ettirmeye ça l ıştığı bu günde, Kürt müziği sisteminden kilometrele rcc uzak yorum larla Kürt müziği;kendine Kürt müzikçisi diy<'n bazı insanlar tarafından ,b ilinısellikten uzak ve folklorik özel likleri gözardı c~li!er~k,ticari kaygılarla müzik yaparak maale~cf ıkıncı kez talan edilmişti r.Bu nıüzikleri,Kürt nıüzıği olup olmadğrndan,sa l t Kürtçe nıuzik talep eden halk,acil bir şekilde aydın l ar tarafından uyand ı r ı l ı p uyarıimalı ve bu arz-talep i l i~ki~rne son verilmelidir . Bu ilişki bozulunca dog;ıl olarak bu yanlışa alet olan müzikçiiN de tecrit olac;ıklar veya daha cidd i ve bilimsel çcıylışma l ar yapmak gerektiğinin farkına varıp,bu yond<' çalışmalara yönelecekl erdir.Dileg imiz de budur.lş ı k hızıyla Kürt müzigi üzerinde bilimsel ç.ırı~malar yapılıp,Kürt müzigi s ıstcm ,yo rum,icrrı ,söz,ç a l gr ve tema özelliğiyle ortaya ç~ka_rılıp,bu darbeler onarılnıal ı dır.Mizaç olarak ümitli bı~ ınsan _ ?l?uğumdan bu Y.~n l ı?la~ın düzeltilerc gi ve duzclecegı ınancındayım.KURT MUZICINI N GENIŞ UFKUNA DOCRU HEP BERABER ...

41


.

_________________________________ • ll'

~s~ln.e._m.a._

film

eş k1ya

ış1klar ••

romantizm i var gerilla

o

sonmes1n

om

evet

ama nas1l?

gerçekliği

Hakan TOSUN

yok

wmı Ozge YAll N

we .c

Rüzgardan sönmek üzere olan bir mum. Kendi ke ndine fitilin ucu ndil ~ ı rı.ıınıyor ateş. Önce bir el u Lan ı yo r ateşe dogru, sonra lıir el daha, ardından iki çift el ,ıteş in direnişine ya rdım ediyor ve rüzgar kesiliyor, mumun ateş i o iki çift elin yard ımı yl a kaLa nı yo r rüzgara karş ı. Böyle hoş ve anlaşılması zor olmayan bir imgeyle başlıyor " Işıklar Sönmesin" . Sonunda O rtadogu'nun, orta yerinin kuzeyine düşen ya raya dokunmak geregini hissetti Yeşil çam! Bu yara nın verdigi a cı , Yeşilçam sinemasının da bir yerlerinde sız iarnaya baş ladı. Gerek sa natın, gerek sosyal yaşa mın tüm ala nlarında, bu kaçınılmaz gerçek her geçen gün kendisini daha da da yatıyor. Nihayet bu savaş ı anlatmak için Yeşilçam sinemasının da, bir zorunluluk ihti yacı hissetmesi ve bunu yapabilmek için ilk ad ımları atmış olması , bu s inemanın devletinin, gerçekleri anlamaya başfadıgı ve a rtık her konunun çeki nmeden a n latılabileceği bir yapıya dö nüşlüğ ü söylenebilir mi? Kimse kendini kandırmas ı n. Fi lmin proje aşa ması ve senaryosu hakkında çeşitli spekülasyonlar var. Ya Ai senaryonun birkaç kez yaz ılıp, beğeni lmeyip değişti rildiği, filmefe geçen taraffardan ya rdım istendiği, fakat buna karşılık bazı şartl ar konulduğu, örneğin; ordu mensupla rının senaryoyu görmek istemesi ve gerekl i gördükleri yerleri değiştirmek istemeieı i gibi çeşitli olaylar yaşanmı ş. Bütün bu o laylardan ötürü, film izlendiğinde; her ne kadar bu savaşı aniatma cesareti gösterilmişse de, bunu anlatırken doğal olarak korkak davranıldığı an laşı l ıyor. Filmi hazırlay;ı nlar taraf olma korkusuyla temayı o lmas ı dilenen nitelikte irdeleyememişfer.Tabii ki bu ko rku, bu ülkede sanat yapma nın tehl ikeli bir i ş o lmas ınd an kaynaklanıyor. Filmefe geçen asker ve gerilla a ras ınd a k i diyaloglar konuyu sorgulamak ve ta rtışmaya açm;ık ;ıçı sında n zayıf kalm ış. Diyaloglar bilinen nakaratlardan ö teye gidemiyordu.Bu da (doğal o larakl olaya tara f o lma ko rku sundan kaynaklanıyordu. Askerin ceketindeki bayrağa rağmen, gerillanın yoldaşını kurtarmak içi n ce keri kullanmayı kabul etmesi, imgelem açısınd an anlamlı bir ayrıntı, fakat bundan daha öteye . gidemiyordu. Görünlüler ustaca çekilmi ş, teknik açıd an ço k iyiydi. O müthiş görüntüleri n a rka sındaki foo müz iğinin yeterince özgün o lmayışı çok şey k;ıybettirmişti. Müzik daha etki leyici olabilseydi o görünlüler daha bir anlam kazanabil irdi. Müzik,aceleye gelmiş b ir izienim bırakıyordu. Herşeye rağmen filmin fina( sahnesindeki boşa ltıiıp-yakıimış bir köydeki, yerini terketmemiş, kimin dost kimin düşman o lduğunu şaşırmış ve akli dengesini yitirmiş köylünün durumu ve yanındaki küçük k ız çocuğunun olduğu bölümdü. Burada insan ( duygusalfıktan olsa gerek) gözyaş l a rını tuta mı yo r. Yi ne de tema o larak ilk fi lm o lmasınc-Jan dolayı izlenecek bir film "Iş ıklar Sönmesin" ...

· '->un

Türk ka lite i lı,ık ımından eli yüzü · düzgün filmlerinden biri olan "eş kı ya" seyirciden ele ilgi görüyor. Malzeme ve konu yine Kürtlerele n, Kürdistan' dan. Filmin kahramanı Baran 35 y ıl cezaevi nele d eğ i l de, sanki "yedi uyurla r m ağaras ında" h erşeyden habersiLce kalabilmiş eski bir eşk ıya!. Bunca y ıl Kürdi stan cezaevlerinde yatm ı ş bir "eşk ı ya" nın d es ta nl aşa n cezaevi direnişlerinden ve on l arın ya rattı ğ ı kültürel -siyasa l değerl e rd e n , kendi toplumunda yaşanan siyasa l değ i şimle rden habersiz olma sı senaryonun en zayıf ya nı . Belki de senarist-yönetmen Yavuz Turgul , yaşa nan bunca şey in hiç yaşanmamış ol masını di ler gibi bir Ooğu egzotizmine s ığınmış. Oysa "Doğ u " da, oralarda bir yerle rde halen Cudi' nin tepesinde eşkı ya l arın yerini, aynı kültürden ve toplumsal yapıdan ge lm iş ama bu kez "Yavu klul a rına göz diken ağaya ka rş ı değil", ülkelerini işgal altında bulunduran sömürgeci militarizme karşı savaşa n ge rillal a rın a lm ı ş o lma s ı , fi lmi n hiçbir karesinde anımsa tılm ı yor bile... Aslında Turgul'un yapılı , kaybolup giden eski zaman eş kıya l ı ğına/toplumsal eşk ıyalığa karşı görkemli bir ağ ıt gibi kurgul anmış. Yiğitlik, dürüstlük, sadakat gibi pek çok erdemle ve feodal değerlerle birlikte; metropolde kapitalizmin ya lan, dolan ve ka ll eşlik içinde çürü ttü ğü bir ma fya-eşkı ya fığ ı aras ında son bir rövanş yapıyo r gibidirler. Fiilm, Mem O Zin, Ferhat ile Şirin gibi ancak destan larda kal an bir aşk hikayesine dönen Keje-Baran sevdas ını da kulsad ı ktan sonra "eşk ıyanın göğe uçurulması" ile sona eriyor.Kimbifir belki de Yavuz Turgu l ,"eşk ı ya" Baran'la birlikte toplumsal eşkı ya lığı , t ı pkı Ince Memed'lcr, Ince Cumali' ler gibi yaşatt ı ktan sonra eski ya romant izmine görkemli bir son haz ırla ma k istiyor.Oysa unutu l maması gereken bir gerçeklik de, bu toprakların artık eşk ı ya gibi bireysel başka l dırıl a rı d eğ il , se rhı l danlar, toplumsaf direni ş l er, gerill a gerçek l i ği ni yarat-m ış o ldu ğudur. Fi fmin oyuncu l u ğu , ay rıntıl a rdaki titizlik göz dolduruyor. Fakat yine senarist ve yönelmenin Kürdistan gerçeğin e oldukça naif ya k laştığını bu ayrıntılard ~ da izlemek mümkün. Kürtçe is iıni e rin "Keje" de olduğu gibi durmadan bozuk vurgula nm ası; Urfa ile Hasankeyfi n birden bire aynı mekana taş ınması; Baran'ın Kü rt karekterinin iyice ottırmaması, köylü kad ı nın çok kitabi ko nuşması vb gibi.. Umarız, Kürdistan'lı sanatçıların kendi gerçekliklerini ifade edecekleri sinema ortamları uzak değildir. l nsan"eş kıya"yı seyrederken Y ılmaz Güney' in sinemaya bıraktı ğ ı miras ı ve yaşasayd ı yapab ileceklerini an ı m sa madan edemi yor.

te

ne

w.

ww

Sibai/Şubat 1997

yıllarda

,ınemas ının

42


/ekolfn

om

araştirma

we .c

Bask ve Irianda Modelleri Kürdistan Için 11Çözüm 11 Olabilir mi?

deki çeli şk i gibidir bu da. Kü rdistan'da agır bir feodal yapı old ugundan ve TC'nin bu feodal ya pı yı tasfi ye etme gibi "kutsal misyon" yüklendigini ifade etmesine ragmen, Kürdistan'daki bütün feodal kurumlarının yaşayaka lmas ının, işbirlikç i feodaller ve eşraf-mütegallibe gericiligi ile modem ulusaf kurtu luşçu güçleri sindirmeye çal ıştıkları da bizim tarihimizin ögrettigi bir derstir. TC bugün "veni sömürgeci" yöntemlere kendin ı Jl ıştırma-dö nü ştürme sa n cı l a rı yaşa mak ta d ır. Ş imdi ye kadar u ygu lad ı gı yöntemler "klasik" bile degil, siyasal zorba lı k ve ekonomik yagmaya dayal ı "ilkel" sömürgeci yönden "Kürt realitesini ta nı ma" n okt asına temlerdi. van ldı ktan sonra, b .Ergil Kürt realitesini TOBB Raporu, devleti, bu eski yönşöyle tanımlı yor: temlerfe sorunu çözemeyecegine, o nu "Kürtler ulus degil bir etnik kültürel daha da azd ıracagın a inandırmaya kümedir" ' çalışsada, ne sosyo-ekono mik ne de Bu ;arif elbetteki bilimsel degil, siya- s~yasal potansiyelleri :·b·u· ~üv~ni:' kendisal bir tercihtir. Çünkü Kürtlerin ulus sım~ v~r.m eye yetr;:ıedıgı ıçın, güven . olarak kabul edilmeleri "ulusal eksıklıgı duygusu na çare olarak, term ıha kları"nın kabul edilm'esini; "siyasal hak- nol?ji ile oynay~rak durumu kurtaracak la rın kabulünün ise bagımsız devlet kura- yenı ka~ramlar uretmeye çal ışmaktadı r. bi lme (self-determination) hakkının" kabul Bu yenı ka~ramları n, ? nlara.uyçu n . edilmesini gerektirmektedir yu mu.şa~ s.~Y~~al form~llere ındı'?enebıAmaç zaten bütün bunlardan uzak lecegı duşunulmektedır.Bu da, sıya~al durulmasının, kaçınılmasının yo l ve yönpsikolojinin ürünü zorlama çabalardır temlerinin tesbiti, ö nlemlerinin alınmas ı ve elbetteki bilimsel olmaktan uzaktır. olduguna göre "bilimsellik adı mı" Kürtlerin Ulus sorununda kavram ka rgaşası "ulus" degil "alt kültürel küme" oldugunu yaratmak ve Kürt ulusunun )<endi kadersöylemek "görev haline" gelmektedir. in i tayin ha kkın ı kabul etmemek için, D.Ergil, Kürtlerin neden "ulus" demagoji yaratmaya yetecek kadar olmadıklarını ise tartışmaya yanaşmıyor. "sözcük" bollugu va r. Isterseniz Türkçe Kürt tarihini yok sayması boşuna degildir. "Ulus" dersiniz, isterseniz Arapça Sömürge ulusla rı n, sömürgeci misya- "Milletten Milliyet", isterseniz Yunanca nerler ta rafından "ilkel topluluklar", "geri "Etnos'tan Etnisite"ye, isterseniz Latince kültürler", "alt-kültür küme leri" sayılmala rı "Nation"a kadar. Öyle bir bir kargaşa yeni bir şey degil.. yara tılır ki, "Kürtler Ulus degildirler Siyasal hakları zorla gaspedilerek Milliyettir" diyerekteyü ksek teori ler yar~ömü rge leştirilen ulusların; "uygar'' sömür- alabilirsiniz. Tı pkı "Kalpsiz adamın geciler ta rafında n "medenileştirildi kl eri" yüregi o lması gibi" birşeydir bu. sav ı klasik sömürgeci bir söylemdir. Tıpkı Birbirine karışmış çok dil ve kavbütün sömü rgecilerin kendi zulüm ve ege- ramın bollugun demagoji yapmak için menlikleri ne "uygarlaştırma" ge rekçesi bulunmaz fı rsattır. Kürtler "Ulus" uydurmaianna ragmen; sömü rgedeki feo- ol mas ı n, "Siyasi Hakları özellikle kend i dal yap ı yı ayakta tutmayı hedeflemelerin- kaderini tayin hakkı" olmasın dcı . lı ne

"SSCB'yi parçalamak için "kendi kaderini tayin Ülkesinin ve Tarihinin Reddi Rapo run ilk kurgusund a "Dogu Anado- hakktnt demokrasi değeri lu'nun Tarihi" diye bir başlı k d ü şünül ­ olarak savunan Batt, aynt mesine ragmen, bundan neden vazgeşeyi dünyamn başka yöreleçildigini D.Ergi l şöyle açı klıyo r: "Doğu Anadolu'nun tarihi bilimsel rindeki gerici rejimleri koruolmaktan çok, her yazanm başka bir mak ve halklan ulusal amaç ve bakış açısıyla kaleme aldığı hik~yeler kolleksiyonundan oluşuyor" boğaz/aşma/ar, actfar içinde Bu as lında daha başında Kürt ve b~rakmak pahasma terkeKü rdistan olgusuna nesnel degil, ideolojik olarak resmi tarih, resmi po litika nın derek iki yüzlü davrandt." no rmla rıyl a ya kl aş ıl acagını n bir itirafı E/ana Bonner gibidir. Bir ulusun varlıgını, dolayısıyla Varlığının .

te

Kürt Ulusal

w.

ne

siyasal ha kla rını reddetmenin en kesti rme yolu "onun bir tarihi olmadıgını" iddia etmektir. Ay nı zamanda küçümscyici /yo ksay ı c ı misyoner aydın tav rını da ya ns ıtmaktadır. Türki ye 'de resmi ta ri~ elbetteki Kürdistan tarihini incelenmesini hem fi ilen hem hukuken engclledigi gibi, en ag ır ce z a l a ndırma l arlada caydırmaya ça lışmı şt ı r. Fakat bu, "Dogu Anadolu tarihinin hikayeler kolleksiyonu" olarak yo ksa y ılmas ı için gerekçe degi ldir. Ka l dı ki, Kürdistan Ulusal Kurtuluş Mücadelesinin ge li ş mes iyle,' öze ll ikle tarih ala nında ba ş lıbaş ın a bir yogunla ş m a yaşa nmı şt ı r. D ün ya nın say ılı

Kü rdolog ve Dogu Bilimcilerini n Türkçeye çevrildigi gibi, bir hayli özgün ça lı şm a d a literatü re

ww

ça lışma ları

kazandırılmtŞ_tır.

D.Ergil'in Kürt tarih ini inkar etmek ugruna bu bilimsel ça lışma ve araş tı rma­ ları "yok sayması", "küçümsemesi"de en azından hafifliktir, resmi tezler lehine bir

ça rpı tma dır .

Bilimsel olmak i ddias ınd a n daha baş ınd a n uzakl aş mı ştır. Çünkü, resmi

devlet ideolojisinin teme l ka bulü olan "Kürtlerin bir ulus olmadıgı " tezi temel veri olarak a lınmı ş tır. 70 yıldır ''Türkiye'de Kürt diye bir ulus yoktur, herkes Türktür." söylemin-

Cari Erzin

Sibat/Şubat

1997

43


lekolin araşt~rma

lanan şey ÖZERKLIK ve FEDERASYON biçimleridir. Eğer, alt-kültür kümelerinin "siyasal hakları o lmaması" gerekiyo rsa federasyon ve özerklik gibi siyasa l katılım biçimlerine yönelik tercih hakları da olmaması gerekiyor. TOBB raporu burada da müthiş bir çe li şk i ye düşmektedir. Çünkü, ulus ların va rlı ğ ını kabul etmek, illa AYRI'Iığı kabul etmek anlamına gelmiyor. Ulusların ortak yaşama kültürleri, iradeleri ve çıkar birlikleri varsa bunu siyasal alanda durumlarına uygun bir formül bulmakta da zorlanmayacaklardır. Federasyon veya özerklik bu siyasal birlik biçimlerinden sadece ikisidir. Bir ya nda Kürtlerin ulus deği l "altkültür kümesi old uğunu" ve siyasi hakları olmayacagını söyleceksiniz, sonra da siyasi haklar içinde sadece "federasyon" ve "özerkligi" çözüm modeli olarak tartıştıracaksınız . Bu

Eğer, ortak bir gelecek ve

tutarsızl ıktır. Aslında D.Ergil'in TOBB raporunda düşmekten kurtulamadığı tuta rsız lık ve

we .

co m

istemekte ve adayı bölmektedir? Irak'ta Arap'lardan, Kürtler, Türkler ve Türkmenlerden o luşmu ş bir "IRAK ULUSU" oldugunu iddia edebilir miyiz? SSCB'de 70 yıllık "reel sosyalizm" deneyinin "sosyalist tek ulus yaratma" iddi asına karşılık bir SOVYET ULUSU'ndan bahscdebilir miyiz? O zaman egemen cumhuriyetleri n, Sovyet ulusunun bir "alt-kültür kümesi" olarak bagımsızlık ilan etmelerini uygarlık a dına neden alkışiadın ız? Bir RUS ULUSU değ il de RUSYA ULUSU oldugunu, Çeçen'lerin bir altkültür kümesi olarak, "kültürel a lanı siyasa ll aştı rm a l a rının" doğru o lmadı g ını söyleyebilir miyiz? Şimdi yi rminci yüzy ı l ın en barbar ulusal boğazlaşmalarından birini yaşayan iç-içe geçmiş bir YUGOSLAV ULUSU o luştuğunu ve "alt-kültür kümeleri" arasında bir savaş yaşandığ ını söyleyebilir miyiz?

ORTAK BIR SIYASAL YAPI arzu ediliyorsa, arttk Kürt ulusunun POLITIK BIR ÖZNE olarak, bu siyasal YENIDEN YAPILANMAYA özgür iradesiyle kattlmastm sağlamak gerekir.

ww

w. ne te

olursa olsun. Var olan kavramlar tıkanınca Ulusun bir alt'ı, üst'ü, ön'ü, arkası, Pre'si, Pro'su bir sürü kavram daha üretilebilir. Raporun yaptıgı da tamamen bu ... Türkiye sorhareketi de yirmibeş yıldır "Ulus" Kavramı ile bir aşagı bir yukarı oynadı durdu. "Kürtler ulus mudur yoksa Milliyet mi" yoksa "etnik gurup mu".Onlar daha bunu ta rtışıp dururlarken, Kürt Ulusu kendi bagımsız • siyasal örgütlenme kurumlarını o lu ş turdugu gibi kendi ulusal kurtuluş devrimini de yaşamaya başladı. Böylece "sol" sürecin gerisinde kaldı , kavramları eskidi ve tartışmaları anlamsızlaştı. Kavramlarla oynayarak "çıkış yolu bulma" sıras ı "liberal burjuvalara", "burjuva demokratlara" gelmiş görünüyor. Bu belki ilerlemedir ama sürecin çok gerisinde kaldıgı için de çaresizliktir. Raporun ö nerdigi kavram "TÜRK ULUSU" yerine "TÜRKIYE ULUSU"dur. Bunun kapsayıcı bir kavram olacagı ileri sürülmektedir. Kürtlerin ise, bu kavramın içerdigi bir öge olarak bir "alt kültür kümesi" kabul edilmesi öne-rilmektedir. Ergil, raporunda "ulus kavramı ile kültür kültür kümeleri karşıt gerçeklikler degildir'' derken, (s. 52) hemen ardından bu yargısı ile çelişmek üzere "bir kültür kümesin in, self- determinasyon, dolayısıyla siyasal kimlik arama hak k ı olmadıgını" (s.54) söylemektedir. Çünkü, "ulus"u çeşitli kültür kümeleri v~ cinisiteler arasında uyumlu birlik olcırak algıladıgını" belirtmektedir. Oysa, "çeşitli kültür küme leri" ve "etnisitelerin" uyumlu bir birlik sag ladıkları, böyle varsaymak la oluşmaz, gerçekten kaynaşmış-birleşmiş olmaları ile olur. Ikincisi; eger "kültür kümeleri" ulusun alıında birdeger taşı yorsa, örnegin Türklük de bir "alt kültür kümesi" midir? Türklük de bir alt kültür kümesi ise, bütün siyasal alanı başlı başına bu "kültür kümesinin belirlemesi"nin önüne nasıl geçeceksiniz? Sadece ad ını ''Türkiye ulusu" yaparak mı? Görüldügü gibi olguların isimlerini dcgiştirme­ klc on l a rın barındırdıkları ilişk i biçimleri, gerilimleri, çelişmeleri ortadan kaldı rmış olmuyorsunuz. Eger" Türklük" de, "Kürtlük" gibi bir "alı kültür kümesi" ise, neden Türklük self-determination hakkını kullanmıştır, kullanmaktadır da, onun gibi bir altkültür kümesi olan Kürtler böyle bir hak talep etmemelidir. Örnegin, bu yaklaşımla bakıldıgında bilim adına tutarlı olmak bakımından şöyle demek gerekmez mi? "KlBRlS'ta, Türk ve Rum ulusları yoktur. · KIBRIS ULUSU vard ır. "O zaman TC Kıbrıs'ta bir "a lt-kü ltür kümesi" olan Türkler için neden "self-determination"

TOBB raporu "siyasal birliği" kabul ettircbilmek ve Kürt ulusal hakl a rını rededebilmek için dolambaçlı yollar arayıp, başka eşdeğer örneklere uygulanma yetenegi olmayan, siyaset bilimini zorlayan kavramlarla durumu kurlarmava çalışıyor ama olmuyor. Kendi içinde tutarlı bir teori kurmayı bile başaramıyor. Bu paradoks FEDERASYON konusunda da kendini gösteriyor. Ergil, araştırma raporunda "deneklerin % 42.5'inin tercihinin FEDERASYON olduğunu (s.38) vurgulamakla ve% ~ 3'de "özerklik" i steğini saptamaktadır. Fakat denekieric özel görüşmelerde "feaerasyon" ve "özerklik" arasındaki ayrımın belirsiz olduğunu, "federasyon"u da tanımlayamadıklarını iddia etmektedir. Yani, denekierin yarısından çoğu ne anlama geldigini bile tam bilmeden federasyon ve özerklik istemektedirler. (Elbette böyle cahil bir topluluğa federasyon diye başka bir şey de versen·olur mantıgı çık ıyor.)

. Oysa, FEDERASYON da ÖZERKLIK de BACIMSIZ DEVLET de açıktır ki, siyasa l yapıya ili şk in taleplerdir. Bask ve Irianda örneklerinde alıntılardaki kavrartı cambaz lıkları bir ya na koyul.ursa, uygu-

Sibat/Şubat 1997 _Qt@lif

44

çifte standart GONZALES DOKTRININDE de vard ır. "Bask çözümü"nün mimarlarından Ispanya Başbakanı Gonzales, "her ulusun kendi kaderini tayin hakkı olamayacagını /kullanamayacağını" savunur. "Çünkü" der, "bu tüm dünyada bu bir istikrars ızlık yaratır''. Fakat bir farkla ki, Gonzales bu hakkı kullanamayacaklarını iddia ederken onların "ulus" olduklarını inkar etmiyor. Ulusları başka bir şey haline getirip "kültürel küme" vb. yapmıyor. Temel bir siyasal hakkın kuiJanılamayacag ını açıkca savunuyor. Sakharov'un eşi Elana Bonner ise, GONZALES DOKTRINI ve "Yeni Dünya Düzen" nin bu tavrını "iki yüzlülük ve ahlaksızlık" olarak tanımlamaktadır. "Çünkü" der, • SSCB'yi parçalamak için "kendi kaderini tayin hakkını demokrasi degeri olarak savunan B atı , aynı şeyi dünyanın başka yörelerindeki gerici rejimleri korumak ve ha lkları ulusal bogazlaşmalar, acılar içinde bırakmak pahasına terkederek iki yüzlü davrandı." , (NPQ.) Kürtler "ulus"tur. Kürdistan ülkesi va rdır. Kürdistan'la TC ilişkileri "sömürge-sömürgeci" ili şkileridir. Metropollerde birlikte yaşayan Türk ve Kürt toplumları arasındaki ilişki, eşitsiz bir ezen-ezilen ulus ilişkisidir. Dolayısıyla, TC siyasa l sınırları içerisinde hem Kürdistan ülkesinin kurtuluşu , bagımsızlığı , hem de metropollerde Kürt ve Türk toplumlarının eşit haklar temelinde birlikte yaşama sorunları vardır. Üstelik Ergil'in "TÜRKIYE ULUSUNUN altkültür kümesi" saydıgı Kürtler, Kürdistan coğrafyasının diger sömürgeci devletlerce işgal edilmiş parçalarında da aynı


le kol/n araştlfma o rtak lıgı n ı n "norml arı" kopya la n mı~

olarak bir kaç ta dır.

~ey gara nti le nnı i~ ol~ak

-Türkiye'nin toprak bütünliiRü ve ünite r devlet yap1.sın ın korunmasi, -Kurdistan sorununun kazandlft l uluslararasi meşruiyecin getireceği baskilardan korunmak, -Avrupa'nın getireceği "çosyoekonomik ve siyasal g iivencele r/c" ulu sal sorunun yaralliği gerilimleri a7altm1;. olmak. Bask ve Irianda modelleri, dah;ı dogrusu kimi yöntemlerin kopya lanm;ıs, Türkiye'yi Avrupa ve düny;ı kamuoyu karşıs ı nda ra hatlatabilir ve Kü rdistan sor unundaki gerilimi aza ltab iıi r mi? Bu kuşkuludu r.Çunku bu modeller Bask ve Iria nda' nı n kendis ini bile ra batiatmış

co m

~iyas;ıl h;ıkl;ır için scıva~m;ıkt;ı, mücadele den ve kendilerini (('nı~il etmeyen bu devetmektedirler. Bu, uirbirine b;ıglı ve girift le te karşı k<'nd ilcrini T[,\ i SIL {'(ieçck polil ik ö rgütlenmelerini olu ıurnıu~tur. ~orunun çöLü mü içi n mevcut st;ı tünün Dolayıs ıyl;ı "Dcmokrcıtik" bir toplum değişmesi birinci koşuldur. Ikincisi, yen ilenecek olan top lum- inşa etmek isteyenler "SOSYAL KONTRAT"ı yeni lernek isteyenler (ki Kürts;ı l mukavcieye özgü r ve eşit bir taraf ler ;ıçıs ı ndan böyle kontrat yoktur) o larak Kürt ulusunun siycısal iradesinin de katıl masıdı r. Bu, siyasal i ıade ise tenı- TEMSILI örgutleri, "ncısı l ederiz de ~af dışı si l demektir. Kü rı ulusu ~iy;ısal i radesini bı rakı rı z" diye düşünmek yerine yeni bir ise, politik örgütleri, ulusal kurumları SIYASAL ORTAKLlGI NASIL YAKALARIZ, NASIL INŞA EOEB ILI RIZ diye "R;ıporlar" efiyle ku llanacaktır. Eger, ORTAK BIR GELECEK ve O RT AK BIR SIYASAL YAPI haz ırl a ma lıd ı rl ar. R;ıpor, hem Kü rtlerin temsili ö rgü tleri arzu ediliyo rsa, a rtı k Kürt ulusunun ilc demokrasiye k;ıt ılm;ıla rın ı n yolunu POLITIK BIR ÖZNE olarak bu siyasa l YENIDEN YAPILANMAYA öLgür ir;ıde- tı kamaya, hem siyasal hakl;ı rının . Y?~fuğunu kan ıtlamaya, hem de bır siyle katı lmasın ı s<ıgl;ımak gerekir. Bu nun siy;ısa l anl;ımı özgürlü ktür. Kendi bıçımdc bu sorun?an. d;ı uz;ık k;ılmaya kaderini tayin hakkını kullanabilmektir. ça lışıyor. Bu m uthış bır açnı;ızdır. Ama ne KAVRAMSAL, ne ILKESEL, ne de Ama bu siyasa l iradenin mutlak i nti ka mcı , bozgunçu ve sorumsuL davr;ı- SIYASAL ETIK o larak tut;ı rlı ofa mad ıgı için n açag ını , kendi kendini yönetemPyecegini, bu ha kkını kull ;ı n amaya­ cağı nı , isti krars ı z lı k ya r;ı tacag ını vb. Aslında Bask ve irianda iddia ederek onu ta nımakta n "Model"lerinin ne derece kaçınma k ye ni sömürgcci tezler üreı­ mektt;!l başka bir şey degildir. "çözüm" oldukları bir yana O rneğ in , D.Ergil raporun öne çıkarılmalarının asıl tartıştığımız bölümünde şunla rı söybugün lerken ha klıdır: "Demokrasi nedeni, TC'ye biçilen va rdığ ı noktada, birey kadar o nun ken"Uluslararası işbölümü ve disini ait h issettiği kümeyi de siyase tin öznesi o larak kabul etmekted ir. pazar paylaşımındaki Toplumsal istikrar sadece bireylerin Avrupa oluşudur. yeri"nin degil, onl a rı "taşıya n" ve yönlendiren kü meleri ile temsili örgi.ıtleri(nin) Böylece Avrupa ortaklığının arasında varılan bir uz laşmanın ürünü"normlarııı kopyalanmış dür" der. Ama Türkiye'de böyle bir olarak bir çok şey garantiUZLAŞMA YO KTUR. Kürtlere

w. ne te

we .

d eğ ildir .

lenmiş olmaktadır.

dayatılmış koşulla ra zorba lıkl a, şiddet ve savaş l a ne olursa olsun u yma la rı

ww

istenmektedir. UZLAŞMA GEREKLIDIR diyenler ise, bunun yine kendi b ildikleri biçi mde o lmasını ve "Bireylerin" muhat ;ı p al ınması gerektiğin; söyleyerek kend i kendiyle çelişmekten de kaç ınmaz. Hemen bir iki sa tır ötede ise Ergil, "Demokratik toplumlarda vatilndaşa bireyse l olarak kendi kilderini tayin etme hakk ı ta nımış oldugu içi n, bu hakkın kimi örgütlerce emr-i vaki ilc gasbedilmesi kabul edilemez. Hele gasp edilmi ş bir hakkın yasadışı bir mücadeleyi meşru kılmak için kullanılması hiç kabul edilemez" diyerek, "temsili örgütlerin arasındaki varılacak uzlaşmayı" inkar etmektedir. Bizim örneğimizde bireysel o larak da , ulusal of.arak da, halk o larak da ya da "alt kültürel küme" o larak da (ne derseniz deyin) kendi kaderini tayin ha kkı gasbedilmiş olan Kürtlerd ir. Casbeden ise TC devletidi r. Üstelik bu gasp, tarihsel bir suç ol;ırak soykırıma , etnik arındırnı<ıya , sürgüne, zorba l :~a daya lıdır. Kurtler kendi ha klarını gasbe-

başarılı da ofamıyor.

Bask ye Irianda Modelleri Kürdistan Için "Çözüm" Olabilir

mi?

TO BB Raporu'nun "çözüme" ilişkin ö rneklemelerini verdigi ve bir bakıma alternatif sunduğu bölüm ise BASK ve IRLANDA' nın ince lendigi "Avrupa'da Etnik Çatışmalar" başlıklı üçüncü bölüm. Burada a raştı rmacı peşinen, verifen "örnekleri~" birebir uygulanabilecegini ama kendı özgün koşulla rına uygun ya nla rının alınabilecegini ve temel felsefenin, özellikle "demokrasile rde" bu sorunun nasıl çözüldügünün dikkate a lınması gerekligini belirtiyor. Aslında Bask ve Irianda "Model"lerinin ne derece "çözüm" oldukları bir ya na öne ç ı ka rılma larının ası l nedeni, TC'yc biçilen "U fus larara~ı işbö­ lümü ve pazar paylaşımındaki ycri"n in Avrupa olu şu d ur. Böylece Avrupa

Sibat/Şubat

1997

Gt§l'il

45

Digeride ne TC' nin, Ispanya ve Ingiltere gibi ekonomik ve siyasa l potansiyeli ve sorunu ka ldı rma kapasitesi vard ır; ne de Kü rdistan'ın durumu Bask ve Irianda'ya birebir benzcmcrnektedir. Ingiltere ve Ispanya, geçen birkaç yüzyılın ekonomik ve askeri guçlc birl ikte "sömürge kültürü ve deneyimini" en çok içse llcştirmiş o lan iki devletidir. Sö mürgelerini sadece siyasal zorba lı k l a elde tutma ihti yacı duymuyorlar. Bu nedenle deniz aşırı sömürgelerin in hepsinin bagımsıL iığını ta nımış olan bu devletler için ö nemli o lan "ekonomik bağımlılı k ve siyasal hegoma nya"n ın sür mesidir. Irianda ve Bask ' ın bağımsızf ıgı da bu devletler ta rafından resmen kabul edilse bile güçlerinden ve bağlı ülkeler üzerindeki kaza nç l arından, e tkil~'rinde n pek faz la birşey y itirmiş o lmayacakl ardır.O nedenle Ispan ya' nın Bask';ı, özellikle Ingiltere'nin Kuzey Irianda'ya ka rşı yürüttügü politika daha çok "SIYASAL PRESTIJ" ve "MODEL" oluştur­ mama noktasında ö nem kazanmaktad ır. Bu soruna ka rş ı daha rahat ve liberal davranabilmeferinin nedeni budur. TC için ise benzer durum sözkonusu değildir. Kürdistan, TC'nin Osrnilnl ı imparato rluğu topra kla rından mi ra~

a ~a.r a_k sömürgele~tirebild iği a la nlard;ın bın? ır. TC de Ing ılıere ve fspanya gibi ~enış topra klara egemen olm uş bir ımpa rato rluğun mirasçısıdır. Fakat imparatorluk toprakl arını kaybettikten sonr;ı, kendi "Ana yurduna" değil ke ndisinin olmaya n bir toprak parçası na s ıkışmıştır.

Eko nomik ve üretici güçler ba kımında n gerileyen bir sosyal ve siyasal yapı kendini bu güvensizlikteancak katı bir mil ita risı merkeziyetçi yapıyl a koruyabilmi ştir.

Raporun kimi yerlerinde geç t iği gibi, TC Misa k-ı milli 'si Türklerin An;ı vata nı değil , göçle ve fetih le edindikleri

f


le kol/n araştlfma

ww

w.

ne

te

we .c

om

bir coğrafyad ır.To praklarına gllvens iLdir- mize neden karışıyorlar' diye sor;ı nl ar, lanmak istenip, yine kendi elleriyle fiyasler. Bu toprakları sadeec bildigirniL 'Siz kendi sorunlarınızı kendi başınıza koya dönüşmesi bile gözardı edilmemc"klasik" sömürge anlamında "kendisine çözecek yeteneği gösteremiyorsunuz. li: Herri-Bata~una ve Sien Fein örgütle.ribağlamak" degil, bizzat "vatanla~tırmak" Sizin istikrarın ız ve toprak büHlnlüğOnOz nın ~~P-DEP de~ d.aha ~a~slı o larak sısamacıyla elinde tutmaktadır.Çünkll, Türk bizim için de önemlidir' yan ıtını alıp tcm ıçınde kalabıldıklerı bır gerçek. cgcmcnligi için Diyarbekir'lc Istanbul'un şaş ırmaya hallrlanmalıdırlar. Ama Raporun başı.ndaı~ sonuna. ka~lar 0 "yabancı" lığı aynıdır. Ya da her ikisini de zamana kadar dış müdahale gerçckle~miş ruhuna ve fclsefesıne .~ıne.n rad:,kalızm "Turk yurdu" saymaktadı r. o labi lir. Çünkü siyasi-askeri doktrindc karşıtl ığı ba~l~~~~.d~ ~ntı.~~~K . tavır o Türk ~ömürgec iliğinin bu özgun .. ı b' k · d . 'BIR ARADA kadar açık kı; terorıst orgutun sı lah ve şoy e ı ra sı yon var ır. , terörle yapmaya söz verdiği her MAKUL yap ı sı, onu sömürgenin ulusal ku rtulu ş ISTIKRAR IÇINDE TUT, TUTAMIYOR- şeyin, devlet ta rafından ba rış içinde ve h;ırcketi karşısında son dcreec korkuya ve paniğe düşürmcktcdir. Militarizm sor- SAN BlRAK KENDIIÇLERINDE "o l ağan" biçimde yapılacağına halk ISTIKRARLI PARÇALARA AYRILSINLAR' inandırılmalıdır." (s.165) derken bir unu toptan bir yoko lu ş veya varo lma sorunu olarak a l g ıl ama k t;ıdır. (abç) Işte, Türkiye bunu hiçbir zaman başka paradoks daha yaşamaktadır. Eğer Dolayısıyla anı l an modelleri "çok buyük dedirtmemcli ve kendi sorunla rını kendi "terörist örgütün yapmaya söz verdiği güvenceler duymaksızın u ygu l aması" sağduyusu ve becerisi ile aşmal ıdır." MAKUL şeyleri" devlet yapacaksa, zaten o l ası degildir. (s.95) demektedi(. örgütün bu araçları kullanmasına gerek Kürdistan aç ıs ınd an bakıldığında Raporun en önemli ve özet nıe~ajı da kalmayacaktır. Ama sorun "MAKUL"un budur. Bask ve Irianda mo~.e li ~enilen ise; sorun sadeec TC' nin bir "iç işi" ne olduğu ve'devletin bunu gerçekten olm;ıkt;ın çıkm ı ş; öncelikle Kürt lerin şey, bu ULUSLARARASI ÇOZUM'e karşı yapı p yapmayacağıd ır. Devlet bu önerilen ve en çok hayat bulabilecek o lan "Makul" şeyleri ycıprnaya neden DÜN yaşadıgı ve Kürdistan cog rafyas ını paylaşmış o lan diğer bölge devletlerini TC için en.. "~hven': ~özüm ~ayıl maktadır. değil de BUGÜN halkı inandırmaya Bu bolumde ılgınç belırlenıelerdcn Oran, Irak ve Suriye) yakından ilgilendirçalışacaksa, her iki durumda da "teröri~t mektcdir. Kri tik bir bölgede, petrol boru biri de W.T.Johnsen ad l ı Amerikal ı askeri örgütün meşru iyet" zemin i eskisinden hatları , su havLaları , transit yolları üzer- strateji uzmanının "Etnik anlaşmcıLi ıkları daha fazla olacak demektir. Çünku amaç inde o lm ası ve jeo-politik önemi, etki le- ve aktörlerini" 8 grupta sınıflandırırken hasıl olmuş demektir. Kürtlere ayırdığı yerdir. diği devletlerle birlikte Kürdistan soruErgi! büyük harflerle vurguladığı bu nunu Kafkaslar ve Ortadoğu 'da global MAKUL'ü de belirliyor aslında: dengeleri degiştirebilecek bir konuma "TARAFLAR, NE KADAR RADIKAL Ama ki m ne derse des i n BIR KONUMU yükseltmektedir. Bu nedeni<', konu TEMSIL EDERLERSE sadece TC' nin "şu ya da bu biçimiyle KÜRDiSTAN DEVRIMI bin ETSINLER, SIYASAL (PAZARLlK) çözüm bu lm;ıs ına, kend ini hazı r hissetSISTEMINE ALlNMALlDlR. SISTEM yılların zincirinden mesine bağ l ı o lmaksız ın " uluslararas ı ONLARI YUMUŞAT ACAK VE gündeme o turmu şt ur. boşalmış OLACANLAŞTIRACAKTIR. TARAFLAR, Şimdiye kadar Kürdis tan'ın uluslarSISTEMIN OLANAKLARINI VE DICER ÖZGÜRLÜK arayan arası sömürge kalmasının en önemli AKTÖRLERIN ELLERINI ANCAK nedeni onun "bir i stik ra rs ı z lı k unsuru bir halkın isyanı olarak SIYASET OYUNUNA DAHIL OLURolarak varo lm asını engellemek" içindi. LARSA GÖRECEKLERDIR." (s.l33) kendi sözünü Am;ı ş imdi Kürtl er ge liştird ikl eri ıs r;ırlı O zaman sormak gerekiyor, bu ve bilinçli mücadeleleriyle, kendileri söyleyecektir. "TARAFLAR" neden Kürt ulusunun siyasal yap ıl anma l ara katılmaksızın MEŞRU POLITIK ÖRGÜTLENMELERI ve jo hn ~e n , ETA (Bask) ve IRA (Kuzey ist i krarın sağ l anamayacağını tüm KURUMLARI O LMASlN? ırlanda) örgütlerini ş imdiki haliyle "Ulus dünyaya gösterdiler. Dolayısıyla dün al<'yhte o lan ulu s lararası faktö r, bu a l tı terö rist hareketler'' diye nitelendirirkBu Değ.yrlendirmenin nedenle artı k Kürtlerin lehine dönmüştür en, PKK'yi "Ulus-altı etnik milisler'' olarak SON SOZ'ü Şudur: yine aynı nedenle. Bu kadar önemli bir değerlendirmiştir. Ayrıca Uluslar-ötesi Kürdistan coğrafyas ında bir devrim coğrafya'na yaklaşık SO milyonluk b ir etnik cepheler sınıflamasın a da OJ1adoğu yaşanıyor. Bu devrim, niteliği itibari ile nüfusun, radikal toplumsal depremler ve Kafkaslar'da tomurcuklanan PanULUSAL DEMOKRATIK'tir. Güçlü kuşağ ında bir istikrarsızlık unsuru olarak Kü rdizm hareketi nitelemesi yapmakt~dır TOPLUMSAL DEVRIM dinam ikleriyle kalmasındcınsa, yeı)i ulusal veya ul..ıslar­ Uu bölümünde en ilginç o lan yan ı yürümektedir. Kap~amı itibariyle başta arası sö71cşmclerlc SIYASAL ISTIKRARA Bask ve Irianda modellerinin "Kürdistan Türkiye o lmak üzere BÖLGESEL ve kavuşturu lma ları kaçınıimaL hale sorununun", "KÜRT ULUSAL U LUSLARARASI bir etkiye sahiptir. gelmişt ir . ANLAŞMAZLICININ" nasıl çözti leceği TC egemenleri ve emperyalist sisBu, Kürtlerin mevcut statulcrinin olarak değil PKK'nin nasıl tasfiye editem, bu devrimi onun asgari hedeflerini son bulmcısı demektir.Ama bu uluslarleceği, "TERÖRIZMLE NASIL MÜCADELE sistem içine çekerek ve devrimci örgütarası nitelik ve etkiden ötürü, p;uçalarEDILECECI" ekseninde ta rtışılmasıd ı r. lenmeleri tasfiye ederek sınırlamaya daki benzer ve birleşik çözüm ku ra l ı Böyle bak ıldığ ınd a TC' nin ateşini söndürmeyc ça lışı yor. TOBB Bask ve Irianda modellerinin birebir "Terörizmle mücadele" bağlamında lspa Raporu, bunun yöntemleri üzerine "yeni uygulanma s ını olanaksız kılar. nya ve Ingiltere'den "Terörle Mücadele dönem" politikalara i şaret etmektedir. Raporun bir yeri nde şöy le denmek- Yasas ı " ,"Özel Tim"ler vb. a labileceği Ama kim ne derse desin tedir; "E(';ER, 'DOCU SORUNUNU' herşeyi zaten ald ığını görmekteyiz. KÜRDISTAN DEVRIMI bin yılların zinAŞMAK IÇIN, Ş I DDET DIŞINDA ULUAlın maya n tek şey, sorunun asıl çözücirinden boşalmış ÖZGÜRLÜK arayan SAL BIR PROJE GERÇEKLEŞTIRILE­ müne ilişkin yaklaşımdı r . Hatta terörist bir halkın isyant olarak kendi sözOnO MEZSE, ÇÖZÜM DIŞARIDAN GELEörgüt yerine yasal temsilcilerin sistem söyleyecektir.• CEKTIR." içine çekilmesi örneğin HEP ve DEP Bugün 'D ış güçler bizim iç iş le riö rneklerinde bizzat TC tarafından uyguS ibat/Şubat

1997

pt11gn1e

46


gengesi A

tarttşma Marks'ın

feda etme üzerinde yükselen sosyalist ahlak değerler­ iyle biçimlenip, parti içi tartışma ve görev bölümünü parti içi iktidar mücadelesinin reddi ve parti kollektivizminin gel i şmesinin zorunlu

ünlü 11 .tezi

" filozoflar yalmzca dünyayi değişik biçimlerde yorumladdar, önemli olan onu

koşulu kılan yo l daşça

güven ilişkisinin egemenligi i le toplumsal devrim sürecinde yabancılaşmamış, fetişleşmem iş BIR ARAÇ OLMA NITELILiiNI KORUYABILMIŞTIR.

ı s rarl a " ... tüzükle ancak ve ancak bunu tekrarlamaya devam liliilıiiliMia etmeli yiz- hareket etmenin, r®~~~~~~~·~;,;;;tı~; ~~~;.SiitM. örgütü bilinmeyen, gizemli bir aygıt haline getirmemenin yö ntemlerini tartışıyordu. Sadece partililer için değil, 'biz sosyaldemokratlar Çar'a ve onun köpeklerine karşı giz l iliğe baş vururuzama halkın partimiz hakkındaki her

Lenin

we .c

~ft':"f.h~ f!'\":trri'r"H'~r:-:l~t:"ı-iı~~ Al:fl~rm~n ... ,~"-"".... değil,

;\~HPJ~M~~~~~~NR~mfttı·~~ şeyi,

~~~~~~~~~~~~~~!~~~m~

w.

ne

aksine Lenin, Rus devrimi :;ıc~~uol.öilo:;;} sürecinde toplumsal muhalefetin çogu zaman ilerisinde degil, gerisinde kalmasıydı, top lumscı l tepkileri sürekli devrime kanalize eden barajlcıyıcı niteligiydi, cımcı hiç bir zcımcın güncel ç ıkarla r için söndürmeden, heba etmeden. Bundandır ki, tOm kriz dönemi s l oga nı "s ınıfa gidin, sınıfta n ögrenin" o lmu ş tur. · Çoğu zaman ülk-: dış ın da toplumsal ge li şme l erde n kopuk yaşayan Lenin, temel teorik-siyasal bi ı ikimini hep parti ko lle k-. tivizminden a ldı. Tek tek rapor ve mektuplardaki AYRlNTlLAR onun yaşam kaynagı oldu. Krupskaya'nın belirttiği gibi "Rusya'da ne zaman h cı reketin yeni biçimlerini n üstündeki örtüyü ka ldıra n ve perspektiflerinin kavrarımasını sağ!aycın bir mektup ç ı ka­ gelse, Vladimir llyich, Martov ve hatta Vera Ivanova bu mektupla rı tekrar tekrar okurl ard ı . Vladimir llyich, ondan sonra uzun süre odada aşağı yuka rı gezinir, bir türlü uyuyamazdı. Cenevre'ye taş ındıktan sonra ben bu tür mektupları Plevhanov'a göstermeye ça lıştım , fakat onun tepkisi beni hayretler içinde bıraktı. Her bir mektubun göreli degerierini kavramay ı ve satırl ar arasında bir sürü şeyle r-okuma yı mümkün kılan "O-DENEYIMLE ŞEKILLENEN-ÖLÇÜ onda yoktu" Lenin gibi "ayrıntılara dikkat etmek, ayrıntıları adeta beynimize yapıştırnıak" gibi s ınıftan, yaşanıda n öğrenmeye ihtiyaç duymayan Plcıkhonov, Troçki'nin belirttiği gibi "mükemme l bir marksist propagandacı ve polemikçiydi, ama proletarya nın devrimci politikacıs ı degildi" ve olamazd ı . Bu düzey bolşevik partisinin, parti inşası sürecinde devrimin s ı cak dönemlerinde mutlak merkeziyetçili ğe varan uygulama larına ragmen geliştirdiği ademi merkeziyetçilik, açıklık ve YOLDAŞÇA GÜVEN ILIŞKILERI'nin yarattıgı işlerlik o lmadan yakalanamazdı. Eşit hak ve görevler temelinde, toplumsal devrimi gerçe kleştirm e amacıyla gönüllü iradi birliğin ifadesi olan devrimci parti; her şeyi sınıf mücadelesinin ç ıkarla rı için

ww

parti içindeki her

görüşü programının ve ~.. ,..~. politikasının ge l işmesini

te

yarat ılmas ı yd ı . Sanılanın

om

değiştirmek/ir" anla yış ına

pratik cevap o lan Leninist Parti, işçi sınıfının teorikpratik deneyiminin yanı s ıra Rusya koşu ll arı nda Narcdnikierin irade, kararlılık ve fedaka rlıklarından da sonuçlar ç ıka rmı şt ır . Tüm iddialar ve teorik belirlernelerin aksine, bolşevik parti ne mükemmel işleywı bir merkezi aygı t o labilmiş ve ne de sınıf dışında öncü aydınların bir örgütü haline gelmi şti r. Kuşkusuz Lenin bir deha idi ve perspektifiyle devrimin yo l göstericisiydi, amcı Lenin cıynı zamanda bolşeviklerin kollektif biriki miydi. Lenin' in deha ve perspektifi de bu kollektif birikimi merkez il eşti rip, sentez leş tirmes i ve tekrar partiye yöneltebilmesiydi. Ve asıl belirleyici o lan bolşevik kadro tipinin

bilmesi için ve hatta herhangi kongrede şu veya bu parti delegesinin ne dedigini bilmesi için her türlü zahmcte gireri~" bir yanda n merkeziyetçilik, disiplin ve sorumluluk diğer yandan açı klık, katılım, insiyati f ve en önemlisi de "yoldaşça etki lenme" üzerinde yükselen parti ilişkisi bir bolşevik kadro tipi yaratt ı . Devrimci kabarış ve yeni lgilerle iç içe geçen Sovyet Devrimi sürecinde, bo l şevik kadrolar bir çok dönem 1 yıl 2 yıl merkezden kopuk tek başına kaldılar, ama biçimlendikleri bo l şev ik kültür her birine merkezden kopuk olsa bile organ olma nite liği kazandırdı. Menşeviklerin aksine yoksu"lluk içinde, o l a n aks ı z lıklarl a boğu şa rak ya ratm ayı, oluştu rmayı ö nlerine koydular. Her bolşevik kendi başına gittiği her alanda bir hücre oldu, bir örgüt oldu; sosyalizmi yaşanı biçimi o larak yaln ız kald ı ğında bi le yaşattı. Deneyimlerini ilişkilerini her düzeyde merkezileştirdi. Fedakarl ık, organsal yara tı c ılık tek baş ın a kaldığında daha da artt ı , on l arı kamçıladı. Dol ayı s ı y l a bolşev ikl er proletaryanın en d in ;ımik , ya ra tı c ı , coşk ulu fedakar üyelerini topladılar. J.Molyneux' un belirliği gibi RSDIP sürecinde bile "Bo lşev ikler, Parti örgütünü en alt düzeyinde m en şev iklerde n daha genç ve bu yüzden s ıradan üyeler arasında değil, 'eylemci ler' arasında daha çok idiler. Bu bolşeviklerin örgütsel yapının gençlerin sorumluluk gerektiren yerlere gelmelerine menşeviklerden daha kolay izin verd iklerini gösterir. Politik olarak bu genç insanlar bo l şevik hizip içi n daha dinamik ve zinde bir liderlik sağ l aya­ bi li yo rl ard ı ". Bu dinamik kad~o birikim ve deneyimi ile önderli ği besliyordu. 1912'de Pravda da bizzat işçi l erden gelen ve on l arın günlük hayat koşullarını ve mücadelelerini ya n s ı tan sayı sız birleştirilmiş raporlardan 11 .000 (onbirbinl tanesi yay ınl a nmı ştı. Böylesi bir işlerlik ve böylesi bir taban karşısında hangi önderlik kendisini buna uyarlamadan önderlik vasfını sürdürebi li·r, kollektif sonuçlara direnip kendini sürdürebilir? Bolşeviklerin tarihsel misyonu kollektif birikim in in

Sibat/Şubat 1997 [Gf'&hlif~ 47


gengesi A

tarttşma

ew

Öncelikle biz Kürdistanlı "bolşevikler" derken, kimikimleri tartışmak istedigimi vurgulayayım. Birincisi: Arap ve Pers "solu" içinde konumlanan kendine "Marksist" d iyen ama gerek bulundukları Kürdistan parçasında, özellikle de Kürdist;ın 'ın diger parçalarında ki, toplumsal yapı ve emekçilerle, di[tcr sömürgeci dev letler kadar -kulla nma ve ajaniaştı rma il işkileri de olsa dört sömürgeci devletler her p;ırçadaki toplumsal güçlerle ilişki kurmaktadır- Ilgi ve ilişki kurmaEgemen ulus sosyalist dan, diger parçalardaki ulu. d k '/ sal-ıoplumsal hareketlerden h are.k et~n en et 1 e- kopuk, bulundugu parçadaki nen Kürd1stan/1 sosya- hareketi, egemen ulus

co m

BIZ KÜ RDISTAN'LI "BOLŞEVI KLER"

biçimlenen ve konumlandırılan devletler, yeni biçimlenme sürecinde bu niteliklerini kaybetmektedirler. Dün mevcut statü üzerinde anlaşma ve hareket etme, bugün artık mümkün olmamal,.1adır. Gerçi KU KM ' nin gel işmesi ne karşı ya n yana gelip KUKM'yi bogmaya yönelik progr~mları ol~ştu~ı~~ ya . yine devam etmektedirler, anc;ık mad~ı olarak bır_butunsellık içinde bu programları ;ırtık ha yat;ı gcçırmemektedırler. Çünkü, artı k NE KÜRDISTAN ESKI KURDISTAN'~ı~, ne de koşul ve statüler eski koşu l ve statülerdir. Bunun ıçın ayrı ayrı ağırlıkl arını KUKM'yi kuşatmaya ve KU KM' ni kendi_ iç dinamikleri içinde birbirine kırdırıp bogmaya vermektedırler. Emperyalist-sömürgecilerin Kürdistan'ın uluslararası sömürge statüsünü sürdürmeye yönelik bu KU KM' nin içindeki güçlerin k u şaltılması, kendi program hedeflerine çekilmesi ve ;ısıl olarak da KUKM güçlerinin KENDI KENDINI KIRMASI TEM[LINDE HAREKET ETMELERI ya da zorunda kalmaları aynı zamanda KUKM güçlerinin eline h_e~ Kürt ulu~u.nun. hem de emperyalist-sönıürgeçi ege menlığın gel<':cğı~ı tcsl ı;rı edilmesini getirmiştir. Bu ndandır ki, Kürt hareketı t~rıhscl bır süreç yaşa maktadır; Kendi içindeki konumlanma~ı ıle hem Kürdistan'ın özgüriOgünü ve geleceğini inşa etme ola~a~ını elde etmiştir, hem de emperyalist -sömürgeci çık;ırlar ı çın edecegi kırıntılar uğruna KUKM'ni boğm;ı ihaneti ni. Hem Kü rtulusu hemde emperyalist-sömürgeci egemenliğin kaderini eline geçiren KUKM içindeki etkin ya pılara bakııgımızda; Kurum laşma, birlik ve nıücadele~e.n ço~; Kurumla~mayı saboıe etme, iç çatışma , uzlaşma eğ ılımlerı agırlıklı olarak sergilenmektedir. Öze ll~k_le empe~aliz~.in . nadir koruma altına aldığı alanlardan bı rı ol;ın Güney Kurdı­ stan'da; adeta zorla "armagan" edilen statüyü ufak gr~~sal v~ güncel ç ı karlar uğruna feda eden sömürgec~ egemcnlığı yen_ı­ den inşayı içeren ihanet ve uzlaşmalarına gıre n gelecek burıu­ va, küçük-burjuva önderlikler, bu tarihsel süreci Kürt ulusu' nun bağımsızlık ve özgürlügü için kullarıamayaçak­ larını, daha doğrusu sınıfsal k;ırekteri geregi kullanmayacağı bir gerçeklik olarak önümüzde durmaktadır. Ama asıl önemlisi olan biz Kürdistanl ı "Bo lşeviklerin "durumudur. "Devrimin akibeti işç i sınıfının burjuva7inin yamag ı, otokrasiye karşı sa ldırı gücü bakımından güçlü, oysa politik bakımdan güçsüz BIR YAMAGl OLYP ~OLMA YAÇACINA HALK DEVRIMININ ÖNDERI ROLUNU OYNAYIPOYNAMAYAÇACININ A BACLIDIR" (Lenin) yani biz "Bo lşeviklerin" önderlik rolü oynayıp, oynarnamasına bağlıd ı r. Biz doğru o ldugumuz için hiç bir_ güç ve s ~nı f öıı_der­ liği bize armağan etmez, önderligi ele geçırme pratık faalıyet ürünüdür, kavgayı yüklenme olayıdır... Elbette sınıfsal karekıeri gereği KOP ihanet erlecek,uzlaşacak, elbette YNK ihanet edip uzlaşacak, 1-KDP ihanet edip uzlaşacak, ne zamandan beri proletarya da komünistler burjuvaziye bel bağladı, umut kabu l ettı . Bu sını f savaşının inkarıdır. . . "Proleter devrimcilerin görevi, önce sömürgecılerı kovalım, sonra burjuvazi ile hesabımızı görürüz dogrultusu nd ;ı işleyen ve k;ıçınıl maz ~l arak ~osya!-~övenizme _bat_acak_ olan p rogm;ıtik kaypak lık değıl, buquvazının-u l usal nıte lıktckı burjuvazinin- sömürgecileric çe l işmesini titizlikle ~cgerlendir­ ip muha lefet odakları nda ittifaklar oluşturarak, MUCADELEMIZ PROLETER DEVRIMCI ÖNDERLICIN HEGEMONYASINI- IDEOLOJIK-SIYASAL-ÖRGÜTSEL ÖNDERLIGINI YARATMA KARARLJLJ(~ JDIR (Rizgari 5 1978-lstanbul). Bu hem ulusal hem enternasyonal görevdir. Kürdistan Komünist Partisi (KKP) programında beli rlediği gibi parti (KKP) "... dünya Proleteryasının bir kolu olan Kür-

e.

hareket ettirilmesinde yatmaktadır. Lenin'i, Lenin yapan bolşevikterin kollektif nitelik ve birikimleridir. Ve bolşeviki ik, hayatın her alanında ve kendinde bir dönüştürme, örgütl~me eylemi olan SOSYALIST YAŞAM BIÇIMIDIR. Her bolşevık coşkulu, yaratıcı , fedakar, katılımcı, sorgulayıcı "sınıf ç_ık_ar­ larının bilincine varmış, proletaryanın örgütüne, onun ıçı nde erimeksizin katılan bir JAKOBEN"di. Ama herşeylerini devrime tabi kılmış bir JAKOBEN. I.Deutseher, T roçky'nin 4. Enlemasyoneli örgütlerken içinde bulundugu ruh hal ini betimlerken; bolşevik kadrolarla devrim yapmış Troçky'nin etrafında toplanan taraftarlarıyla bolşevikleri karşılaştırdıg ın da o l uşmayan bolşevik ruhun getirdigi umutsuzlugun, hayal kırıklılıgının Troçky'de oluşturdugu karamsarlıga özellikle dikkat çekiyordu. Ve esas vurgu yaptıgı da BOLŞEVIK RUH 'uydu. özetle; Bolşevik örgütlenme, bolşevik kadroyu, bo lşevik insanı yarattı, bolşevik kadro ve insa nda Lenin'de dahil bolşevik partisi kol lektifizmini yarattı. Sınıfla buluşan bu ko llektif sonucun sentezi de, Büyük Ekim Devrimi oldu.

ww

w. n

et

list/er, dogasl geregi "devri~" perspektifınin_ SÖmÜrPeci metlid:ıOI- yedegınde ~-le ~larak, dıger o . . . parça larda orgutlenen gele/erde biÇim/en ller. neksel burjuva-küçü k burÜikeye yönelişleri ise, juva öncierli,~lere .~o.fre~"2eyi, uluslararast sosyalist karalamayı . komunısılık . .. sayan, kendı toplumsal hareketm tum za- yapı larına yabancılaşan, af/art ve metropol "uluslararası proleter kültürüyle oldu. orduyu, ülke düzeyindeki K nd' toplumuna müfr~z~l_eri'~. olarak ülk~de e 1 • • • devrımı orgutleme yerıne, yabanci, kiŞtil k ve ülke devriminin -4 parçadaşablonlar/a toplumsal dinamiklı;rini, ~avaş ~lanlarını burıuv~ ön~erlık~ere yapiyi biçimlendir- bırakan ve böylelıklc; ülke meye kalktiiar. devrimini örgütlemeden k;ıçan DEVRIM KAÇAKLARI, ANTI-MARKSIST ve emperyalist-sömürgcci program ların bilinçsiz taşıyı cı k u rban ları o lan, Kürdi stanlı kadrolar "biz Kürdistanlı bolşevikler" kavram ı içinde ele alınmamaktad ır. Ikincisi: Kendine "Kürdistanlı Sosyalist" hareket dese de, Kürdistan devrimini sömürgeci devletlerin sınırları içinde ve bu devletlerin "demokratikleşmesi" perspektifiyle ele alan dört parçadaki uzlaşmacı , reformisı kişi ve yap ıl ar" biz Kürdist;ın lı Marksist olarak ifade eden tck tck kadro ve örgütsel yapıları kapsay<ın Bolşevikler kavramı ve tartı şması dışında WW~ru~ . "Yeni Dünya Düzeni" ile degişen dün ya st;ıtüsü sömürgecı devletlerin eski dengeler içindeki birlik ve konumlanmalarını ortadan kaldırmaktadır. B u ndandır ki, eski statünun ü7erinde

Sibat/Şu bat 1997

ya

distan Proletaryasının örgütlü öncü güçü olarak, toplumsal devrimin nihai amaCina ve temel ilkelerine titizlikle ve

kıskançlikla bag/ıdır.

GAADI

48


gengesi tart1şma

laştırdıl ar.

Kuzeyde özellikle 12 Eylül Cun tas ı sonras ı yüz lerini sömürgec:i metropollerden Avrupa'ya çeviren öndercikler, Istanbul-Stockholm hattı arasında bir çok durakla merkezi " üsler" kurup, binlerce kadroyu ülkeden peşl erine sürüklediler. Yaşamda kafalarında ıabulaş t ırd ı kları önderciklerle yan ya na gelen kadrolar, önderciklerin yetenekleri, kapasiteleri, samimiyetleri, yaşam biçimleri v~ ... karş ısında şoke oldular. Ve giderek sisteme adepte olur hale geldiler. Sömürgeci z ınd an l ar degil, örgütsel amaçla çık ıl a n Avrupa metropolleri kadrol arı tüketti. Ama,

e.

Evet, aşağ ı y u karı tüm "sosya list" yakla şımlar bu temelde bir ideolojik teorik yak l aş ım göstermektedir. Anca k, siyasa l ve örgütsel o larak nerde duruyoru z? Eğer devrimci kavga emekçi s ınıfların toplumsal taleplerini ö rgütleme ve iktidarı ele geçirme eylemi ise, eger sosyalizm her şeyde n önce toplumsal sistem ve biçimi be, b iz nerede duruyoruz? Yargı l adığım ız, i hanet ve u zlaşmacı l ık ile s u çladıgımız burjuva, küçük burjuva ö nderlikler, ulusal-toplumsal muhalefeti kendi amaç ve programı temelinde örgüdeyip s ınıfsal çıka r ve i l işkileri için KlSMI KlRlNTilAR KARŞIUC';I emperyalistsömürgecilere pa7arlarken ihanet ve uzlaşma içindeler de; toplumsal muhalefeti örgütleyemeyen, dö n üştüremeyen ve böylelikle ulusal-toplumsal köleligin sü rüp gitmesine seyirci kalan biz "bolşevikle r" ihanet ve uzla~ma içi nde degilmiyiz? Oört parçachı ateşkes, "siyas i çözüm" oıon omi , özerklik gibi gi rişimler mi u z l aşma ? Yoksa sömürgecilere karş ı s ıkma­ ya n, s ıka maya n biz "bo l şevikle r" in duruşumu uzlaşma ? Dünya nın neresinde hangi devrimci hareket kendisi savaşmadan başka s ınıf ve güçlere sav aşın yoksa uzlaşmacısınız, ihanetçisiniz vı. ... deyip ahkamlar ke smiştir? ()oğu KUrdistan'da sol-sosyalist söylemle 1-KDP'den kopan güçlerle kendisine sorulan soruyu A.Kasemlu "yeter ki

G[RJCILIC';INI HEP SÜRDÜRDÜLER ... Birlik derken, bunu KUKM 'nin ihti yacı olan askeri, siya~al ve diplomatık birliğ i dinamitleyen, kendi örgütsel-önderlik gerici l iğin i koruma atraksiyonuyla geride kalan muritleşmiş, memurlaşmış kadrolarının üzerind<' egemenlikleri aracına dönüştürdüler. Herşeyi eleşiiren -daha doğrusu alternatif koymamanın doğa l sonucu olarak karalaya n- ajitatif yalan ve abartılada kadroları aptallaştıran "bolşevik" ya pılar, kadrol a rın ya rat ı c ılığını, katılımını mücadele azmini, heyecan ve coş kusunu yıkarak düzene entegre o lmas ını sağ l adı l ar, ukala-

co m

Büyük amacma vam1a için program hedefleri yönünde bütün muhalif ve devrimci hareketleri, proleter olmayan emekçi sınıf ve katmanlar~örgütlendirip, biliçlendirir ve mücadelelerine de 6NCULUK EDER. Bunun gereği, Kürdistan prolelaryasmın toplumsal devrimi başarması, egemen sınıf olarak örgütlenerek, büyük amacma giden yolda bütün engelleri aşmasmı; dünya proletaryas ının birlik, dayanışma ve mucade/e cephesinde onurlu yerini alm..ıst için ilk siyasal görev olarak önüne; ülkenin bağunsı7ftğı ve ulusun (Jzgürlüğü ile, silahlt ytğınların doğrudan iktidarına dayalı demokratik bir toplum inşasını koyar. Bunun için ulusun silah ianmasına tekabül eden ulusal kurtuluş ordusunu yara tır" (KKP programı).

beğenmediğimiz, uzlaşmacı,

ew

et

savaşsınlar;

buyursunlar ayrt parti olarak gelsinler, birlikte

w. n

sava~altm, ama OAC ZORDUR, sorun ideolojik değil, DA CIN ZORL UCUNA DA YANMAMAKTIR" diye cevaplamıştı . Maalesef pratikte öyle o ldu. Dagda kuru bulgurla, palamuıla karın doyurman ın bile lüks sayıldığı ülkemi7de kentlerde, metropollerde, Avrupalarda bir gün aç kalmas ını devrimin esas sorunu haline getiren biz "boşev ik " l er başkalarına ne için savaş mı yors unuz , ne için emperyalist sömürgecileric ilişki içindesiniz deme hakkını nereden alıyoruz? Hakldığımızdan mı? F edakarl ığımızda n mı ? Yaratıc ılığımı zda n mı ? Yoksa kendimize çizdiği miz

ww

"Önderlik" payemizden mi? Elbette bunla rın s ınıfsal­ toplumsal nedenleri va rdır. [gemen ulus sosyalist hareketinden etkilenen Kürdi s tanlı sosyalistler, doğası ge reğ i sömürgeci metropollerde biçimlendiler. Ü lkeye yöne liş leri ise, ulusla raras ı sosyalist hareketin tüm zaafla rı ve metropol kültürü yle oldu .Kendi toplumuna yaba nc ı , kişilik ve şablo nla d a toplumsal yapı yı biçimlendirmeye kalktılar. Miras alınan şablon ve st alinisı bü rokratik ö rgü tlenmeyle "örgütlendikleri", " dönüştürdükleri " kadrolara yaba n c ıl aşmayı, edi lgen memurluğu, tüketi c iliği , it iatı , mOri tliği empoze etti ler. Ama zoru görünce -özellikle kuzeydesiyasete örgütlenmeye, dönüştürmeye katmadıkları kadrolar yabane riaşlıkları yapıları bir bir terk ettiler. Zaten kadrolardan beslenmeyen, onlarca denetlenip dönüştürülmeyen örgüt önderlikleri gerici yıllarda kadroları hareket eliinme yeteneğine sahip olmazdı, olmadı da. Kendi ektikleri kadro tipi kendilerini terk etti ğinde ortada kaldılar, yıllarca alıştıkları örgütsel anlayışları terk ederneyecek kadar bürokratl aşan, tutuculaşan bu ö nderlikler, KUKM'ni örgütlemeyi, KENDI LIDERLIKÇlKLERlNI ÖRGÜTLEME OLARAK SÜRDÜRME

Sibat/Şubaı 1997

Dört parçada

ihanetçi dedigirniz yapı lar ateşkes, "siyasi diş le-tımakla ülke topraklarına sa rıldılar, acılar çektiçözüm", otonomi, ler, zorluklar gördüler burözerklik gibi juva ve feodal bilinçle de girişimler mi olsa DEC';ER YARA TIILAR. uzlaşma? Yoksa Kürdi stanlı biz "bo l şev ikl e r" in ise, kalıcı sömürgecilere karşt elegerleri o lmadı , o l amazdı stkmayan stkamayan da. O nun için binlerce kadro, biz "bolşevik/er"in yönetim ve denetimine katılmadıgı ya pılarını terk duruşu mu uzlaşma? ederken hiç zo rlanmadılar . Dünyanm neresinde Çünkü, ö rgütsel yapılarını hangi devrimci kendi kollektif değe rleri o larak görmedi ler, istediği hareket kendisi zaman bir şirketten ayrılan savaşmadan, başka memur gibi çekip gittiler, smtf ve güçlere hayat içinde egi lgenl eşti l e r. "savaşm, yoksa Kendi ba ş ına bir hücre, bir 0rgan olma gibi bo l şev ik vasfı uzlaşmac1smtz, ihaakı ll a rında n bile geçirmedinetçsiniz11 vs .. deyip ler, geçiremezdiler de. Siyaahkamlar kesmiştir? sete katılmak dön ü ştürmek "y uka rıl a rın " i şiydi. Ama, y ukarıl a rın ö nderii kierin kadroların kollektif birikiminin topl a mı olduğ u, tüm günah ve sevab ın ortag ı oldugunu yuka rıla rı , önderlikleri kendisinin oluşıurdugu, kendisinin dö nüştürmesi gerekligini görmedi ya da böyle bir niteliği ve amac ı yoktu, zaten yaşamla ilişki s i de bumı ele vermi yordu. Hep yuka rıdan bekleme mantı ğ ı ; s i la h ı, paray ı , tekniği, kuru m l a rı , organ l arı oluşturma, h a l kı örgütleme önderciklere hava le edildi. Bir ayagı düzenle iç-içe etrafta dolaşılıp duruldu. Zaten önderciklerinde istedigi buydu, ancak hesap sormayan, denetlemeyen, yönetmeyen bir müriller takım ı ile i ş ler götürülebilinirdi. Soyut kavramlarla, soyut projelerle, soyut dogru larla siyaset yapma, biz Kürdistanlı ubolşeviklerin" temel niteligi oldu. Toplumsa l gerçekler, toplumsal acılar, toplumsal heyecan ve coşkular bize yabancı oldu. Soyut teorik lafazanlık temel siyasi ça lı şma biçimine dönüştü ... "Soyut doğru diye bir şey yoktur, dogru her zaman somuttur" yaşa mın ge rçeğ id i r, yaşamın yansımas ıdı r. D ı şardan ahkam kesme ile doğru ve somu t sonuçlara varılamayacağ ını binlerce ke;: bil ince çıkarmak gerekir. Samimi isek, gerçekten

?IMI'•

49


gengeşf tartişma

te we .c

om

se arabu lucular haline gelm eıniL, buna RAZI O LMAMI Z değil soyut ol;ı ra k d eğ i l , somut bir olgu ularak sosyaliLmi ke ndinedir? i, tüketic , nıi LC ya ş<ı nı tarzı o lara k a lmı şs<ı k; memur, edilgen eleştiri Ku şkusu z tek toplumsal d önüşüm arac ıını z ol.ı n yapıda n , soyut ş<ı b l o ncu, koruyucu, tutucu, d ı ş<ırcfan bekiC'y i< i ızca yöne lı­ ımas c a za ılarıını tıifakç i ve imize kend ızı nsilahım teorik ü ngörül erden, etkin, katılı mcı, yaratıı ı , yönetip yö mel iyiz. Ku ş ku s u z ideoloj ik mücacfele politik dostluk temelendiric i, fedaka r bir coş ku ve heyaca n la somut ge rçe k li ğe, ı li nde, kendi program hedeflerimiz doğrultus uncia i ııi fa kç belirley ici prati ğe yönelnıel i yiz. Pratikte bir güç olarak; öncü, , götürüp halka ızı arım l k farklılı ız ı güçleri mizden ayrı ya nl ;ırım ız ı , bir güç o l<ırak bugünkü öngörülerimi L i, bugünkü yargı larım VARizim b bu z, mi gerekçe durma rı ay bizim Bu . z tarı ışacağı halen s<ıv unu yorsa k, halen doğru luğu ~ürü yo rsa bir a nl;:ını , LIK NEDEN IM IZ. Ama, geleneksel yapılar cled iğiıniz burjuva ifade eder, yoksa asla "devri mci laf ebe liği ni" uyuz luğunu güç bir etkin da an' Kürdist bugün ve r pıla ya burjuva küçük geçmeyen bir lafaza nlıkt<ın gerillao l;ın yapı la rın, tck tek üyeleri nden, peşme rge ve Kuşkusuz tek baş ka bir_şey !fad~ et_mez. Maaola ra~ örgü ı­ bütün bir n rlerinde n_ön~e l;ırın~a kadro arından l .. .. .. lesef bugun b ı z Kurd ı s t <ı nlı sel yapılarından GUCU MUZ ve O LANAK LARIMIZ OLÇUtop /umsa1 d onuşum "bulşev iklerin" durumu SÜND E daha f;ızla emek sarf etmeden, da h;ı fazla ulusalaraci mlZ olan "devrimci laf ebeliği " ve lafak toplumsal değe rlerimi ze, sosya lisı d eğerlerl e sentezleşti rere e leştiri silah imiZI za nlıkt<ın öteye gitmi yo r ... to prak l a rın a sa rı lmadan, ülke la faz daha , n kın;ıda ı ç p hi s;ı e 'tt '- "... Ko münistler, hem prati kte · s.ıl ­ claha faz la t o plums;ı l ya pı içinde erimcden, da ha faz la ulu k end1·m IZe V: 1 1 ülkenin işç i s ınıfı partiler inin en l ık , soğuk, acı , aç fazla, daha an, ratmad ya değer umsal opl ı fakçt !artm lza i leri, en k;:ırarlı kesimi, bütün yoksu lluk içinde kavgay ı sürdürm eden, " medeni çağda ş" aCimaSlZCa yöne/t- d !ğe rlerin in b<ışın ı 7e ken kesimi- empery alist-sömü rgeci d eğere ve yaşam biçimiy le iç- içe ufakme/iy iz. Kuşkusuz dırler. hen:ı de tı:orıde proletartefek i şl er yapı p , ufak-tefek bedelle r ödeyerek siyaset yapma buyuk çogun l uğu tifini 'd / "k .. d e /e yanın n i tin gerici l iğin i titizlikl e ayı rt etme temelin de sınıf perspek karş ıs ınd;:ı proletarya hcıreke 1 eo 0)1 muca k, Anca ır. taş anlam verme ele südürme, ideoloj ik mücad polit ik dostl uk teme - izl ed iği çizgiyi, hareke tin kat ılı m , fed<ıka rlık ve dönü ş üm eylemi yle ir b e üzerind nların o a varar. /inde kend i program koşu lla rını ve en sonund top lumsal devrim sürecin in gerLrd iliği yeri ne getirilebilini /~1 · · d ğ / cağı genel sonuçlan anlamar, söylenı yaşa listçe sosya nınaz, lu o ist Sosyal ki; r B u ndandı hed e/ı ertmi Z . C? ru - l arından ileri gelen bir üstünekten keza ınini maddi somut bir gerçeklik yapına ya yönelm tusunda 1tttfakç1 lüğe sahiptirler". Sorun bunun hiç bir başka en nelmed yö ğe ili c rim ev d an lukt cu lu ;ı rabu dir. güçle rimiz den ayn gereklerini yerine getirmede i ğe ne bizim ne de Kürdis ta nl ı emekç igevezel ve laf , ri eşti l e teori Hem pratikte, hem la sa b rı kalmamıştır. yan nmiZ I, bunun gerekleri ni yerine getirip, lerin t;ıkat ve ve umut mu ? Her bo l şev ik bi r hücre, bir organ, armak ş Ba burjuva k küçi.ı , burjuva lanı farklt ltk/ar tmiZI ;:ı potansi yeli ise, biz K ürdi stan' ın dört p<ır­ devrim ir b rgüt, ö halka götür üp önderii kiere terk etme sorumsuz- bir dinam iğ i ç;ıs ındaki binlerce bo lşevi k niye umut ve devrim

tarttşacağiZ . B~ luğund;ın kurtulm ;ıd ır.

d

· ·

b IZim ayrt _urma

ne

gerekçem1z/ bu bizim VARLIK NEDE NIMI Z.

KU KM ' nin demok ratik ve sosyalisı gerekl iliği, proleter öncünün bolşev ik öncünün maddi bi r güç olarak KUKM ' ne önderli k etmesi ~ l~r<ık daya t~asıdı r. Bu.gere.klilı ğ ı ye rın e gct ı rme ye n bız Kurd i s ta nlı "bo l şev i k l e r" tıpk ı

ww w.

A "HAKEKETIN GERE KLEKIN II KiNCIL ŞEYLERE TABI KILMAY RAZI OLANLAR KENDILERI IN DEVRIM CI DECIL ARABU belirLUCU OLDUK LARI N I SONR ADAN GÖRECEKLERD IR" ş lemesi gibi ihtilale öncülü k iddi;ı s ınd a olan bizlerin sava PKK'ye ne, yeri anm.ık l num ko uygun ıza iddiam a l an larında "TC ile kısmı reforınl .ı r için u z laşm a , S<ıv<ı şı peki ştir" ya da ya YNK'ye 1-KDP'ye iç çatı şmalara girme, ulu s;:ı l kuruıniaşma git veya 1-KDP'ye bağııns ı zl ığı s.ıv un eliyen fi lozofla r ya da

~

Okurlarına Çağrı

o l maya lım ? Görev; kendiıniz den , ya p ı m ızda n ba ş laya rak bolşev iklc ş m ed e.

Ba şa rır mı yı z?

"Eive rir ki, coş ku haylaz çocukl a rı boğaz la m;ıs ın ! " a var, Eğer devrim ci kavgada as ıl o lan "gemiy i bat ırınakl a ma ktı r" rnı ı k ı lay ro olan i Oneml ta. rm;ık tı aş l u karay;ı ise, eğe r devöz d ey i şind e vurgulanan iradi kara lıl ık ve istikrar ise; zinciri r süreçle ir b n ıla ;ıktar kuşağa n kuşakta rim coşk u y l a F ı rtın ay;:ı yön ve rme ey lemind e, fı rtın a nın ö nünde l mid ir devfırt ın aya yön veren haylaz ço cu kların zaferi deği rim. Ya da fırtın aya yön veremeyen, fı rtın a n ın sü rük l ed i ği, ve bayrağını n c o ş kunun boğaz l ;:ıdığ ı haylaz çoc u kların miraz devrim ? ir mid il eğ d ın<ısı n a l ga l yeni ku şak l arca zaferl e d;ı • niye? k;ıçmak n zaferde e, Öyleys i.

de Dergi nizin düzeı:ıli olara k sizlere ulaşabi lmes i, yaygın biçim üstnıını dağıtılab ilmesi için Abon e olmaya ve gönü llü dağıtı ı yazar ve biri muha llü gönü lenmeye; kend ini zi dergi nizin kdeste ada manl dökü sayarak haber, fotoğ raf, yaz ı , resim vb. anekipm lemeye; polisin bir kez daha yayın araç-gereç ve lerini l arım ı za el koy mas ı neden iyle yay ın araç ve gereç nlemeye; düze rı nyala sağ l a mak bak ımınd an da bağı ş kampa d ak i rımız a tartışma köşele rine yazı göndermeye ve bürol tartı şma topl attiarına kat ıl maya ....

Sibat/Şubat

1997

.

so


te we .c

ne

ww w. om


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.