SERXWEBÛN JI SERXWEBÛN Û AZADIYÊ BI RÛMETTIR TIŞTEK NÎNE Yıl: 16 / Sayı: 187 / Temmuz 1997 / 5,- DM
Yeni devrimci bir yükselifl bafll›yor K
ürdistan ulusal kurtuluş mücadelesi başladığından bu yana, en derinlikli gelişmeler bulunduğumuz bu günlerde yaşanıyor. Şimdiki aşama, her türlü özellikleriyle çözümlenmesi ilginç bir aşamadır. TC devletinin içinde bulunduğu durum ile mücadelemizin vardığı düzey; savaşın genel düzeyi hakkında çok ilginç, eşsiz bir görünüm oluşturmak-
l Yarat›lmak istenen bu platformun bir ‘sol’a ihtiyac› var, yine ‘Kürt’e ihtiyac› var, hatta flu son dönemlerdeki bütün toz-dumana ra¤men ‘islamc›’ya ihtiyac› var. Hemen bütün ‘kanatlar›’n›n tak›ld›¤› bir ‘sistem’dir amaçlanan.” tadır. Rakiplerin her ikisinin içinde bulundukları son durumlar önemli hatlarıyla gazetemizde işlendi. Bu süreç bitmiş değil, bütün hızla devam ediyor. Sömürgeci Türk devletinin şu anda içinde bulunduğu durum nedir? Açıkça ortaya koymak gerekir ki, Kürdistan cephesinde ulusal kurtuluş mücadelesi serpilip gelişirken; öte yandan Türkiye cephe-
Emperyalist planlar Zap’›n doruklar›na gömüldü Bugüne kadar Güney Kürdistan’a irili ufaklı sayısız operasyon gerçekleştirildi. Ancak bunların içinde üç tanesi, önemli ve stratejik amaçları olan kapsamlı büyük harekatlardır. Bunlardan birincisi; 1992 sonba-
harında gerçekleşen ve Güney Savaşı olarak tarihimize geçen stratejik seferdir. İkincisi; 1995 baharında gerçekleşen ve kod adı “Çelik Harekatı” olarak konulan Güney ● Devamı 4. sayfada
PKK Genel Başkanı Abdullah Öcalan yoldaş değerlendiriyor
14 Temmuz direnifli PKK’nin en büyük gerçe¤idir undan onbeş yıl önce partimizin temellerini atan Kemal, Hayri gibi yoldaşlarımız direniş kararını verdiklerinde partinin büyüklüğünü göstermişlerdir. Ne teslimiyet, ne düşüş, -sonuna kadar direniş. Bu, parti tarihimiz ve yaşamımızda tarihi bir adım olmuştur. İşte, 14 Temmuz anısına dürüstçe yaklaşmak isteyenler, sonuç çıkarmak isteyenler, her yönüyle kendilerini bu gerçeğe ulaştırmalıdırlar. Aksi halde bu direniş ve bu şehitlere layık olamazlar ve kendilerinden bir şey çıkmaz. Hatta, bu gerçeklikten sizlerde belli bir uzaklaşma yaşanmaktadır. Her şeyden önce bu tarihsel anı üzerinde durduğumuzda parti gerçeği
B
“Biz zayıf, basit, hafif insanlar için yokuz. Küçük ve zayıf insanın düşmanıyız. Biz onların yok olmaları anlamına geliyoruz. Biz büyümek isteyen bir insanla, kendisini gerçekleştirmek yapmak isteyen, kendisini direniş yapan, düşmana karşı kendini büyük silahlandırmak isteyenleriz.”
● Devamı 12. sayfada
sinde ordu giderek kendini kurumsallaştırmıştır. Mevcut bütün Türkiye ve Kürdistan’daki gelişmeler ve en önemlisi de ülkemizdeki savaşın stratejisi ordu tarafından belirlenmektedir. Bunun dışındaki hükümetler veya cumhurbaşkanlığı gibi devlet kademeleri, daha çok verili savaş ortamını en iyi biçimde kamufle etmek üzere örgütlendirilmişlerdir. Bu durum kendisini en iyi bir biçimde Güney savaşında gösterdi. Güney savaşının sadece sonuçları değil, nedenleri ile de ilgili hiçbir ciddi değerlendirmeye gitmediler. Son siyasal durumu ve yaşanan olayları şöyle sıralamaya çalışırsak: 14 Mayıs 1997 tarihinde başlayan Güney savaşı, Refah-Yol hükümetine son darbeyi vurdu. Savaş bu kez “temizleme”yi dayatıyor. Sömürgeci Türk ordusu, 1997 14 Mayıs’ında yüzbine yakın gücünü Güney Kürdistan sınırından içeri salarken, TV ekranlarına yansıyan görüntülerin gerisinde, Kürdistan savaşında yenik Türk ordusunun, bu seferden askeri bir zafer beklemediği anlaşılıyordu. Kürdistan savaşında yenik Türk ordusu ve genareller, esas olarak Türkiye’de siyasal alanı açmanın çabası içindeydiler. Burada sakın yanlış anlaşılmasın. Bu, Kürdistan savaşında siyasal çözüm arayışı değil, artık bütün gözenekleri kapanmış Türk siyasal yaşamına soluk aldırma ve güç dengelerini yerli ● Devamı 2. sayfada
Yeni bir işgal girişimi
NATO’NUN GENİŞLEME POLİTİKASI ● Yazısı 7. sayfada
Yaşamımızın mütevazi ayrıntıları militanlaşmamızın dölyatığıdır Parti Önderliği’nin, emek süreci yaptırımı uygun görülmüş bir arkadaşa “Sen gerillaya gidince bir yoldaşına doğru-dürüst bir bardak su ver, yeter. Senin emek sürecin bu olsun” diyerek affettiğini anlatmışlardı. Anlam vermeye çalıştım. Militanlık merakı ve endişesiyle devrimci savaşımızın ve yaşamımızın ayrıntılarına önem vermeye, üzerinde yoğunlaşarak düşünmeye başladım. Devrimcinin işi devrim yapmaktır. Bir zanaatçı profesyonelliği ve titizliğiyle devrim işine merak sarmak ve yapılan işin her aşamasında başarıyı yakalayan bir onur ve yerini bulacağına dair bir güvenle yarattığına bakmak, devrim işçiliğinin militanlık boyutudur. Devrimci savaşım böylesi bir militanlık ve militanlaşma çizgisinde gelişip güçlenir. Demiri oya gibi işleyen bir zanaatçı sabrıyla belki de, ama işlenen oyanın her kıvrımına döneme denk düşen bir görev ve sorumluluk bilinciyle tüm emeğini ve yeteneğini yatırabildiğin; bunu inançla, güvenle yapabildiğin oranda kendini devrime katabiliyorsun demektir. Oysa devrim büyük iştir. Onun yüceliği karşısında büyülenip, ona yanılgılı yaklaşarak her anına, her görevine cevap olma mütevaziliğinden kendini koparmak, devrim işçiliği● Devamı 14. sayfada
“Benim için artık yılların, ağır hapislerin, müebbetlerin, hatta idamların önemi yoktur. Halkımın ve ülkemin yüce davasına bağlılığım, parti ilkelerine olan inanç ve bağlılığım önemlidir. Ve her şeyden çok PKK’nin onur ve prestiji önemlidir.” M. Hayri Durmuş yoldaşın 1980 tarihinde Diyarbakır zindanından ailesine yazdığı mektup 10. sayfada
“Tarih içinde sürekli görünür olmak, sürekli duyulur olmak yalnızca onların ulaştığı bir varolma düzeyidir” Yaşamak ve savaşmak; yaşamak, bütün öfke ve acımasızlığıyla; bu yüzden de bütün güzelliğiyle sürüyor. Yaşamakta süren her şeyde şimdi onların soluk soluğa düşleri gerçekleşmektedir. Onlar, derin sevinçli bir göz olarak, Kürdistan toprağı üzerinde gerçekleşen her şeye bakıyorlar. Geçmişten, yaşanmış olan her şeyden şimdi gerçekleşen her şeye taşınmaktadırlar. İşte, şimdi şehit olan her insanımızın yarım kalan düşleri Kürt ülkesi dağlarında gerçekleşiyor. Çünkü onlar yaşayan, ışıktan yontulardır. Onlar, yükseklerde çok yükseklerde bir memleket ve yüksek dağ zirveleridir, dağ zirvelerinde gerçekleşmek isteyenlerdir. Çünkü, PKK’yi en iyi onlar tanımladılar. Onlar ölmediler, yok! Ateş fitiller gibi Dimdik ayakta Barut ortasındalar! Karıştı bakır tenli O canım hayalleri Çayır çimene...
● anı yazıları 19-20 ve 21. sayfalarda