189

Page 1

SERXWEBÛN JI SERXWEBÛN Û AZADIYÊ BI RÛMETTIR TIŞTEK NÎNE Yıl: 16 / Sayı: 189 / Eylül 1997 / 5,- DM

12 EYLÜL FAfi‹ZM‹N‹N 18. YILINDA

Yüzy›llar›n tarihsel hesaplaflmas› gerçekleflti slında siyasal çözümü geliştirmek istiyorduk. Ama Mesut Yılmaz-Ecevit hükümeti adeta sağırları ve dilsizleri oynuyor. Bu, kendilerinin bileceği iştir. Çaresiz olmadığımızı göstermek boynumuzun borcudur. Hiç kimse kendini aldatmamalıdır. Gerillanın Karadeniz ve Akdeniz’e ulaşması düzenin tükenişi ve bitişi olacaktır. Ben Mahirler, Denizler ve İbrahimlerin takipçisiyim. Onların mücadeleye başladığı ve düzen tarafından bitirildikleri yerlere, yani Kızıldere’ye ve Nurhaklar’a ulaştık. Biz devrimcilerin anısına ve kanlarına bağlı insanlarız. Savaşın Karadeniz ve Akdeniz’de yaygınlaşması, o büyük devrimcilerin dört gözle bekledikleri bir durumdu. İşte, şimdi o halklar üzerine serpilen ölü toprağı kaldırıyoruz. Biraz halkına saygılı, biraz mevcut durumdan rahatsız ve tepkisi olan herkes geniş bir blok içinde birleşsin. Şimdi, bir koordinasyon merkezi oluşturmak neden mümkün olmasın? Dünyanın hiçbir yerinde bu kadar koordinesiz emekçiler var mı? Ve bu kadar sorunları ağır olan bir ülkede bir merkez oluşturmadan devrimi geliştirmek mümkün mü? İşleri bu kadar kangrene çevirmenin hiçbir anlamı yok. Bu kadar sol-devrimci geçinenler çok gerekli olan bir koordinasyonu artık gerçekleştirmelidirler. Bunun görüş farkıyla, dönemle, ortamla hiçbir alakası yok. Biz bütün gücümüzü bunun zemini yapmaya varız. Türkiye devrimcileri bilsinler ki bu, 70’lerde Mahirlerin, Denizlerin, İbrahimlerin ve Sinanların başlattıkları yüce bir devrimci hamledir. Bu büyük harekete bir kez daha onları çağırıyorum. Malazgirt Çaldıran ovasından artık yavaş yavaş Bizans’a doğru yol almaktayız. Belki semboliktir, ama bana göre tarih bir kez daha tekerrür ediyor. Birlikler yavaş yavaş köhnemiş Bizans’ın son günlerini aratmayan düzen karargahlarına doğru bir gelişim halindedir. Türkiye’deki uç beylikleri veya gerilla birlikleri harekete geçerse büyük fetih gerçekleşecektir. PKK Genel Başkanı Abdullah Öcalan yoldaş

A

“İkibuçuk eşkıya işi”nden “İkibuçuk savaş stratejisi”ne Altı ay önce Milli Askeri Strateji Konsepti’nde değişikliğe gittiğini açıklayan Türk Silahlı Kuvvetleri, en sonunda “2000’li yıllar için ikibuçuk savaş stratejisi adı al-

tında yeni bir konsept” benimsediğini kamuoyuna deklere etti. Pek nedenleri sorgulanmayan ve tartışma konusu olmayan bu yeni savaş stratejisini basın “irticaya karşı

zırhlı kolordu” vurgusunu öne çıkararak haber konusu yaptı. MASK’ta yapılan değişiklikte olduğu gibi, “ikibuçuk savaş stratejisi”ne daha çok irtica tehditinden dolayı gi-

Karadeniz-Amanos hatt›nda kaybedilen tarih kazan›l›yor ● Yazısı 16. sayfada

PKK Genel Başkanı Abdullah Öcalan yoldaş değerlendiriyor

Savaş ve sanat

“Savaş, aynı zamanda duyguların yaratılması eylemidir, büyük ve doğru duyguların. Aynı zamanda savaş ateşi, içinde yüzülen kirli suları arındırma eylemidir. Bu; bulunduğumuz kültürü temiz, artık içinde yüzülür, içilir hale getirme; yani toplumsal yatağımızı bu duruma getirme eylemidir.”

Önderliksel çıkışta en temel esin kaynağı, bir anlayış; yaşamın ihanete uğradığı ve bu haliyle yaşanmaya değmeyeceği hususuydu. Kendini PKK biçiminde bir parti olarak kararlaştırma sürecinden çok önceleri -daha doğru-dürüst toplumla, hatta aile ile tanışmamış- kişilik çıkışında yaşamın pek de arzulandığı gibi yaşanamayacağı, bunun özellikle toplumsal tehdit altında olduğunun, düşmanlarının çok olduğunun, oldukça çirkinleştirildiğinin bilincine varılmıştı. Dolayısıyla çok daha sonraları bilimsel olarak da kanıtlanacak ülkenin harabiyeti kadar, halkın kimliksizleşmesi ve klasik kölecilikte daha kötü bir konuma düşürülmesinin bir ürünü olan bu yaşama tepkili yakla● Devamı 12. sayfada

dildiği kamuoyuna yansıtılmaktaydı. Bir ülke durup dururken savaş stratejisinde ve ordu yapısında yeni düzenlemelere gitmez. Değişikliklere gidilmesi, hiçbir zaman iç ve dış dengelerin değişmesinden kopuk düşünülerek ele alınamaz. Öyle ise TSK’nin savaş stratejisinde değişikliğe gitmesi, durup dururken gündeme gelen bir durum değildir. Yine bu durum ordunun normal modernizasyon ve örgütlenme çabaları olarak da görülemez. ● Devamı 2. sayfada

Devrimci romantizm “Bir kez daha vurgulamalıyız ki, ‘Bir nehirde bir kez yıkanılır.’ Dolayısıyla grup döneminde yaşanan ruhu, yaşama damgasını vuran devrimci romantizmi partinin bütün düzeyinde, kitlesel düzeyde yakalamak mümkün değildir. Önderlik ruhunu gerçekten soluyanlar, önderlik gerçeğini kendi kişiliğinde ete-kemiğe büründürenler, ancak devrimci romantizmi yaşayabilirler.” ● Yazısı 14. sayfada

Büyük Kürdistan çözümü Abbas yoldaş değerlendiriyor

1

986, III Kongre süreci parti tarihimizde ayrı öneme sahip olan bir yıldır. Aynı zamanda 15 Ağustos Atılımı ile savaşın önünü tıkayan engellerin açığa çıktığı, çözümlendiği ve büyük Kürdistan çözümünün geliştirildiği bir yıl olmaktadır. İç-örgütsel gelişmeyi etkileyen 1986 bahar çıkışından ve Agit yoldaşın şehadetinden söz etmemiz gerekiyor. III Kongre’ye doğru düzenlemeler yapılmaktaydı. Sınır kesimleri ve iç alanlarda küçük gruplar halinde güçlerimizin üslendirilmesi gerçekleştirilmişti. Agit arkadaş bir grup arkadaşla Botan’a gitmişti. Yeniden Lolan’da da belli bir grubumuz oluşmuştu. 1985 içinde Lolan’ı tasfi● Devamı 10. sayfada

Yedi rengi do¤urdular Zagros doruklar›nda (Güney Savaşı şehit künyeleri ve Kemal Biçer hevalin anı yazısı) ● 19. sayfada


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.