SERXWEBÛN JI SERXWEBÛN Û AZADIYÊ BI RÛMETTIR TIŞTEK NÎNE Yıl: 17 / Sayı: 194 / Şubat 1998 / 5,- DM
m
Emperyalizmin Ortado¤u hamlesi ve
rın bütün devrimleri egemen-sömürücü sınıflar adına geliştirilirken, yirminci asrın devrimlerinde ise en ezilen sınıfların ve halkların kurtuluşu belirleyici yer tutar.
Avrupa’da gelişen kapitalizme karşı özellikle burjuva devrim yıllarının yerini gericiliğe bırakmasına karşın, proletarya ağırlıklı ideolojik, politik ve sosyal hareketlilikler sözkonusudur. I. Enternasyo-
w. ne
Yirminci yüzyıl devrimler ve karşıdevrimler tarihinde en çarpıcı yüzyılı ifade eder. Devrimlerin en belirgin özelliği proletarya ve halk ağırlıklı bir karaktere sahip olmalarıdır. Daha önceki yüzyılla-
te
we
.c o
KÜRDİSTAN DEVRİMİ
nal, Paris Komünü, II. Enternasyonal, III. Enternasyonal ve Bolşevik önderlikli Sovyet deneyimi ile dünyanın dört bir tarafına yayılan ve başta Çin devrimi ol-
● PKK Genel Başkanı Abdullah Öcalan yoldaşın değerlendirmesi 12. sayfada
Çelişkiyi doğru kavramak (Eser’in Anısına)
oethe, Faust adlı eserinde, Tanrı ile Mefistofeles’i (Şeytan) yanyana getirip konuşturur. Tanrı, Mefistofeles’e, kulu Faust’u tanıyıp tanımadığını sorar. Mefistofeles Faust’u tanımaktadır. Ona göre, Faust, Tanrı’ya garip bir biçimde hizmet eden, içindeki kaynaşmanın kendisini uzaklara sürüklediği, kendi deliliğinin yarı yarıya bilincinde olan; gökyüzünden en güzel yıldızları ve dünyada da en yüksek hazları isteyen; her türden yakınlık ya da uzaklığa derinden devinen kanmak bilmez gönül sahibi bir insandır. Tanrı, Faust’a güvenmektedir. Şimdilik kendisine karışık bir hizmet verse de, onu yakında aydınlığa kavuşturacaktır. Faust’u iyi tanır; çünkü “Küçük bir ağaç henüz yeşillendiği anda, bahçıvan, gelecekte onun çiçek açacağını ve meyve vereceğini bilir.”
G
● A. Haydar Kaytan yoldaşın değerlendirmesi 9. sayfada
SERXWEBÛN’dan
mak üzere ulusal kurtuluş devrimleri, neredeyse bütün yüzyılı kapsar, altüst eder. Bu devrimler geçmiş yüzyılların egemenlik anlayış ve tarzlarını büyük oranda
Kafkaslarda yaflanan geliflmeler ve olas› sonuçlar› Mahir Welat yoldaşın değerlendirmesi 4. sayfada
Ortadoğu’da bitmeyen yapay krizler
ww
JI SERXWEBÛN Û AZADIYÊ BI RÛMETTIR TIŞTEK NÎNE
Susurluk bir savaş gerçeğidir
B
alıkesir’in küçük bir kasabası olan Susurluk bir gün Türkiye’nin “merkezi” olarak uyandı. Bir kamyonun çarptığı mercedesten TC gerçeği çıktı. “devlet çeteleri” ve “çete devleti” deyimi kamuoyu gündemine oturdu. ANASOL-D hükümetinin Başbakanı Mesut Yılmaz’ın talimatı üzerine Kutlu Savaş başkanlığında hazırlanan “Susurluk Raporu” geçtiğimiz ay kamuoyuna açıklandı ve bu rapor etrafında birbirini takip eden tartışmalar başladı. Rapor genel çizgileri hem de çok yetersiz biçimde belirlemeye çalışıyor ve kamuoyuna bir tartışma çerçevesi çiziyordu. Nitekim tartışmalar ve sorular bu çerçevenin içine sıkıştırıldı. Tabii ki bu çerçeve içinde tartışmayacağız, tartışamayız. Öncelikle, “Susurluk Raporu”nun çizdiği çerçevenin tartıştırdığı iki noktayı belirtmemiz gerekiyor. Birinci nokta; bu raporun TC devletinin en azından 1993 yılı ve sonrası itibariyle “faili meçhul” olarak adlandırılan yüzlerce cinayetin ve bu cinayetleri işleyen çete oluşumlarının sorumluluğunu yarım ağızla da olsa kabulü ve itirafıdır. TC devletinin, bir yandan bu itirafı yaparken, aynı zamanda, devletin niteliği gereği böylesi oluşum ve cinayetlerin vazgeçilmezliğini de açıkça itiraf etmiş olmasıdır. Öyle ki, kamuoyu önünde sözde bir itirafta bulunur ve özeleştiri verilirken, aynı anda hatanın öldürme fiilinde değil, bu fiilin acemice yapılmış olmasında aranması ve bundan böyle de devleti koru● Devamı 2. sayfada
● Yazısı 8. sayfada
Parti dışı anlayışları meşrulaştırma ● Yazısı 10. sayfada
Düzeyler savunmas› “Her ‘gerçek’ gizlenmeyi sever; bu binlerce y›l önceki insanlar›n bir sözüydü. Gerçe¤in her zaman gizlenmeyi sevdi¤i ve aslolan›n hep gizli kald›¤› do¤ru. Bir de madalyonun di¤er yönü var. O da, insan bir fleyi ne kadar aç›klarsa, o kadar örtmüfl olur. ‹nsan, bir fleyi aç›klamada ne kadar derinlikliyse, bu aç›klamas›yla, aç›klad›¤›n›n çevresine b›rakt›¤› sis perdesi de o kadar yo¤undur. ” ● Yazısı 18. sayfada