Özgürlük yolu12

Page 1

m

ne te we .c o

w.

ww


! '

te w

ne

ww w. e. c

om ··~··

.

!

1


ihn iirr lfik

ı Mayıs

~~~s~i~i

te we .c

Faşizmi Yenme Yolunda : Kitlesel Hareket ler/ Kadir ÖZGÜR

-

Rüşvet

- Cinayet

3

ı6

25.

Aynı Sonuca Varan İki Çizgi 1 İhsan AKSOY

30

TSİP ı.

40

Kongres i

CHP'nin Tandoğan Mitingi ve «Halkla ra Özgürlü k» üzerine

49

ı Mayıs / İbrahim

60

GÜZELC E

ne

ı

Mayıs

Sanat-E debiyat Mem ü Zin/ E. ZOZAN Feqiye Teyran - Hayatı,

w.

Olaylar - Yoruml ar

ww

"1

12

...:

om

Sayı

Bu Hüküme t Düşürülmeli, Hesap Sorulmalıdır

Hırsızlık

1976

_,_____ Yıl

63 67

Şiirleri

80

Sahibi : Faruk ARAS e Yazı İşleri Müdürü : Orhan TALUN e Yönetim ve Haberleşme Adresi : Yenişehir 105-214 Sanlı Han Ankara e Abone : Yıllık 100 TL. e Altı aylık 50 TL. e Dış ülkeler için iki katıdır. e İstanbul dağıtım TAN-DA e Ar.kara ANKARA DAGITI M e İzmir : EGE DAGITI M e Dizgi - Baskı ÇARK Matbaas ı


te we .c

ne

w.

ww om


om te we .c

Bu Hükümet ~üşürülmeli Hesap Sorulmal1d1r

ww

w.

ne

MC iktidarı birinci yılını dalduru rken ülkede soygun ve siyasi cinayet olayları da doruğuna çıkmış bulunuy or. Demirel ve çevresin in yolsuzluk yaptıklarına dair çeşitli suçlama larla ülke çalkalanıyor. Demirel ise hiç bir şey olmamış gibi koltuğu nda oturmay a devam ediyor. Üstelik kendisi hakkında soruşturma yapılmasını engelliyor. CHP'nin verdiği gensoru yu reddetti rrnek için herşey yapıldı. Mecliste kurulan soruşturma hazırlık komisyonu ise aylardır birtürlü kendisin e bir başkan seçip çalışmaya geçemiyor. Demirel ve yanındakiler adalete hesap vermek ten niçin bu kadar korkuyo rlar, demeyin.. Durum apaçık ortada. CHP, MC hüküme tini bütçeni n görüşülmesi sırasında düşürmeye çalışmıştı. Ortada, hüküme tin çekilme sini gerektir en ciddi sebepler vardı. Yeğen demirel in hayali firmala r ve hayali işlemlerle mobilya ihraç ettiğine, daha doğrusu etmediği ne, ve 20 milyon lira tutarında vergi iadesi aldığına dair belgeler ortaya dökülmüş, savcılık hareket e geçmişti. MC iktidarı ülkeyi bir kargaşa ve iç savaş ortamına itmişti. Hüküm et düşürül meden bu olayların önünün alınamıyacağı gün gibi ortadaydı. Bütün bu nedenlerle, kuruluş sırasında hüküme te güven oyu vermiş birkı­ sım bağımsızların, hatta MSP'lile rin bütçeye güvenoy u vermeyecekleri umulmuştu. Ancak ne bunlar, ne de Ecevit'i n sekiz saati bulan konuşması fayda etmedi; bütçe güven oyu aldı. 3


Demirel hükü metin in düşürülmesini istemekedikl eri ve le birlik te, bunu , bütçe görüşmelerinde yapm ak istem oylamaru genso eği verec olum suz oylarını _ daha· sonra CHP 'nin hüMC de ile ru Anca k genso sına bıraktıkları söyle nip yazıldı. küme tini düşürmek müm kün olmadı. t Başba­ Yahy a Demi rel'in haya li mobi lya yolsuzluğu, bizza ak boyu tlara kan Demi rel'i ve bazı bakanları da sorum lu kılac yapmış)) annim yeğe işi bu ulaşmıştı. Gerçi Demirel, ((bana rıe, amıyaca­ tutul isinin sorum lu lamına gelen şeyler söyleyip kend yolsuzluğunun ortay a çık­ ğını iddia ediyo rdu; ancak , mobi lya üzeri ne giden bazı üst dereceli masına yardımcı olan ve bu işin rdi. Malimem urlar a baskı yapılmış ve çeşitli yerle re sürülmüşle ve biz·· Başol Halil ı ye Bakanı Yılmaz Ergen ekon, Ticar et Bakan kölerini zat Başbakan Demi rel, bu tür baskı ve işlemlerle görev ı­ hesab n tüye kullanmışlardı, bu neden le de adale t önün de bunu nı verm eleri gerek irdi. , Mart CHP 'nin verdiği genso ru önergesi Millet Meclisinde Delerin sözcü CHP'li ve DP'li ayının son haftasında görüşüldü. cinsanır rastl mirel ve arkadaşlarına yöne lttikl eri suçla mala r, az en, AP'liDikm m Ekre şan konu adına tendi . Dem okrat ik Parti lere hitab en şöyle diyor du :

te we .c

om

Bazı kişilerin,

«Devleti,

bankaları

sayan adi ve profes yonel

hırsızlar

arave

Şelefyan ' ın ortakları nızdadır . Mıgırdıç Ş elefya·n , Mı gırdıç

ne

p zarfı alın. onun avukatları da sizin aranızdadır ... Bir mektu lar-An­ hırsız yonel profes ar, hırsızl adi , lar Üzerine 'siyasi hırsız ve AP el'i Demir kara yazın, postay a atın mektu p Süley man genel merke zini bulacaktır. »

w.

sında Ancak Demirel ve ortakları suçlamaların ağırlığı karşı red- oyla 211 n 228'e karşı tınmadılar bile. Gens oru önerg esini ı. dedilmesi, bir kez daha raha t soluk almalarını sağlad

MSP 1\.hHik-Fazilet ve Din Ticar eti Yapa n Bir Parti :

ww

))ten sık Dind en, iman dan, ahlak ve fazile tten, ((milli görüş Demi rel'in günahlarına orsık dem vuran MSP 'nin, bu kez artık zama nki gibi, tak olmıyacağı umulmuştu. Anca k MSP'liler, her önerg esini n ru genso bu konu da bir hayli nutu k çekti kten sonra , ar. Onla ra gö· aleyh inde oy verec ekler ini söylediler ve öyle yaptıl ve bu iş şim­ re, genso rudan maks at hükü metin düşürülmesiydi dilik mem leket ve mille tin hayrına olmazdı.. onların MSP yönet iciler i ne tür vaazl ar verirl erse versinler, veren oy ye parti ve bu parti nin niteliğini biliriz elbet te. Ama bu

4


y urttaşların birç oğunun MSP'nin gerçek yüzünü bildiği de söylenemez. Gerçek şu ki pekçok dindar yurttaş, Erbakan Hoca ve yanındakilerin din-iman nutuklarına aldanmaktadır .

ne te

we .c om

Bu partinin yöneticiler i, bunca din-iman, ahlak-fazil et nutkunu, saf seçmeni aldatıp oyunu elinden almak için yapmaktadırlar . Ama dediklerine uygun şekilde davranmak ta mıdırlar? Kesinlikle hayır. MSP, faize haram deyip onu kaldıracağım söyJ ~> mişti. Oysa bu partinin iktidara ortak olduğu dönemde faiz hadleri arttırıldı. MSP'nin başkanı ve diğer yöneticileri, sık sık fuhuştan, müstehcen yayınlardan, filimlerden şikayet etmekte ve bütün bunlara engel olacaklarını yurttaşıara ilan etmektedirler. Ama çoktanberi iktidara ortak olan bu kişiler, bu dediklerini ne oranda yapmışl ardır? Tersine fuhuşun da, müstehcen filim ve yayınların da onl arın iktidar döneminde giderek arttı­ ğı görülüyor. Pek uzağa gitmeye lüzum yok, Erbakan Hoca ve hükümette ki bakanları , Ankara'nın göbeğindeki Güven Farkına sabah sabah inerlerse -ki burası içişleri Bakanlığının da yakı­ nındadır- orada, nelerin alınıp satıldığını , fuhuş pazarlarını, kendi gözleriyle göreceklerd ir. Bu iş artık o kadar aşikar olmuş­ tur kL Sinema afişleri ve çıplak resim ticareti yapan bazı gazete ve dergi kapakları ise son zamanlard a daha da renklenmiş bulunuyor. Erbakan Hoca ve İçişleri Bakanı Asiltürk, herhalde bütün bunları görmekted irler ve cadde kenarlarında, sinema kapı­ larında arzı endam eden t ürlü türlü çıplak memenin ve budun farkındadırlar . . . İnsanın aklına , ister istemez şu soru takılıyor: Acaba, bu işin ticaretini yapanlar Erbakan Hoca'ya inat mı bu işi giderek geliştiriyorlar! .

ww w.

Gerçek ş u ki, ne Erbakan Hoca'nın, ne de bu konuda sık sık tehditler savuran İçişleri Bak anının bu işi önlemeye güçleri yetmemektedi r ve de yet mez! ihtimal ki bunu kendileri de bilmektedirler. Çünkü seks ticareti, fuhuş , kumar, alkolizm ve benzeri çürümeler ; onların da, Demirel kardeşler , Bay Türkeş ve Feyzioğlu ile birlikte korumaya çal ıştıkları bu bozuk düzenin ürünüdür. Kapitalizm her yerde bunları üretmekted ir. Kapitalizm in ekonomik yasalarına uygundur bu! Bu bozuk düzende işadamla­ rı karlarına bakarlar . Sinema sahibi de, gazete sahibi de karını düşünmektedir, ticaret ini yapmaktadır .. Erbakan Hoca ve yanındakiler bu işi gerçekten önleyebilec eklerini sanıyariarsa yanı­ lıyorlar . İşadamlarının (!) karına dokunmak , insanı bazan bakanlık koltuğundan bile eder. Ama biz, Erbakan hocanın ve diğerlerinin bu işi pek ciddiye aldıklarını da sanmıyoruz . Onlar ol-

5


ne te

we .c om

yatırımı yapsa olsa, böyle konuşmayı uygu n bulm akta, seçim ne zama lar» selam n gönd erile maktadırlar. Ama bu, «seçmene ın, alnman Alda na kada r seçm en yurttaşı oyal amay a yetecek? · · . datılmanın da bir hadd i hudu du vardır elbet dind ar, muMSP yöneticileri, son derece ilkel bir anlayışla, ler; prop agan dahafa zaka r kitle lerin inançlarını sömü rmek tedir Anca k kitle lerin karnının bu tür larını buna dayandırmışlardır. e büyü k kitlelafla rla doyduğu görülmemiştir. Bugü n Türk iye'd irler; topra k, ekted ler işsizliğin, pahalılığın ağırlığı altında ezilm karşılık, MSP 'nin de ortak olduiş, ekme k istem ekted irler. Buna e baskı ve zulü mdü r. MSP' · ğu iktidarın onla ra götürdüğü sadec uzun süre aldanin «ahla k-ma neviy atn dema gojis i ile kitle leri birar a MSP'ye den, tabil mesi müm kün değildir. Ve daha şimdi içyü zünü anlaumu t bağlayanların büyü k çoğunluğunun işin görü lmek tedir . maya başladıkları, bu parti den uzaklaştıkları gibi bol kese«Yüzbin tank -yüz bin uçak n, <<motor fabrikasın sözlerini şimdi den vaad lerde bulu nan Erba kan Hoca'nın bu tür ıyoruz. Erba kan gülm eden dinieyecek vatandaş kaldığını sanm nılmazdı-, polikaçı bu Hoca, güttüğü tutarsız polit ika ile -ki de gider ek MSP tika sahn esind e uzun süre at koşturamıyacak, n Dem irelie rin ve siline cekti r. üstel ik Erba kan ve parti si, bugü ır. Bu kada r yolsuzlukomandoların günahlarını da omuzlamışt ı sorulduğu zama n, MSP yöneğun ve bu kada r cinay etin hesab yaptıkları din ve ticile rinin kend ilerin i mazu r göste rmel erine , mane viya t edebiyatı herh alde yetm eyec ektir ..

Şimdi

de Çime nto

Yolsuzluğu

ww w.

a yolsu zluk Haya li mobi lya ihracatının açığa çıkmasını başk nede nse hep vergi iadesiyle ilgiolayları izledi. Bu yolsu zlukl ar ve patlıcan ihli.. Haya li bulu z ihracatı , derk en haya li dom ates eri. .. İşadam­ iadel vergi k racatı ve bunl arda n sağlanan mily onlu kağıtlar üzeey anlaşılan .. Herş larımız işin kolayını bulmuşlar geliyor .. Deverinde olup bitiy or ve oturduğun yerd en mily onlar yi ham uduy la yutm ak diye böylesine derle r işte! en önemlisi!) Bu yolsuzlukların en önemlisi (yan i şimdilik nı verm eyeimka a ve herh alde Dem irel ailesine man evra yapm anan <<Çimencek olanı ise Türk iye İşçi Parti si tarafından açıkl to Yolsuzluğu n . arını sıyırıp Dem irel ve bakanları, tam gens orud an yakal Genel Sekresi Parti İşçi iye şöyle bir raha t nefes almışken , Türk

6


teri Nihat Sargın, Nisan başında, basma çimento ile ilgili önemli yolsuzluk haberini duyurdu ve belgelerini gösterdi.

vardır.

olduğunu

gösteren pekçok ipu-

te we .c

Ortada, büyük bir yolsuzluk cu

om

Olay özetle şöyledir : Vergi iadesine tabi 300 çeşit mal arasında, yalnız çimento ihracatına beş misli fazla vergi iadesi sağlıyan bir kararname , Demirel Hükümeti tarafından 16 Eylül 1975 tarihinde kabul edil~ miştir. Demirel kardeşlerin ortak olduğu GÖLTAŞ şirketi, bu kararnameni n çıkışının ertesinde, bir ay içinde büyük miktarda çimento ihraç etmiş görünmekt e ve bundan milyonlarc a vergi iadesi sağlamış bulunmaktadır.

Birkere, 300 çeşit mal arasından yalnız çimento ihracatına misli vergi iadesi sağlanması ilginçtir. üstelik bu dönemde dünyada çimento fiyatları yükselmiş ve içerde de çimento karaborsaya düşmüştür. Yani çimentonu n ihracı için şartlar uygun bulunmaktadır ve bunun için vergi iadesini arttırmaya gerek bubeş

lunmamaktadır.

Diğer

yandatı, Demirel kardeşlerin sahibolduğu GÖLTAŞ kararname nin çıkışından çok önce çimento ihracatı için hazırlık yaptığı ve belgelerini tamamladığı halde, ihracatı bekletmiş ve kararname çıkar çıkmaz yapmıştır. Bu da çıkacak kararnamede n haberli olunduğuna güçlü~ bir ihtimaldir. Yine sözkonusu ihracatın hayali olduğuna dair de ciddi bir izienim yaratan kanıtlar vardır. Basma sunulan belgelerden de anlaşıldığı üzere, Demirel kardeşlerin GÖLTAŞ şirketi, bu ihracat işinde , halen Mobilya Davasının sanığı olarak hakkında gı­ yabi tutuklama kararı bulunan Atilla Özçelik'in sahibi bulunduğu bazı şirketlerle birlikte hareket etmiştir . Mobilya yolsuzluğu­ na karışan DELTA şirketi bu olaya da karışmıştır. Bu ihracat işinde de «hayali mobilyan işinde olduğu gibi bir Kıbrıs gemisi kullanılmış görünmekt edir. Hayali mobilya ihracatının Isparta'dan Karadeniz Ereğiisi yoluyla Kıbrıs üzerinden Libya ve İtalya­ va yapılmış olması gibi, bu işte de, Nijerya ve Libya'ya Roma ve Lihtenştayn üzerinden, dolambaçlı bir şekilde ihracat yapılmış gösterilme ktedir. Aynı günde aynı gemiye, biri az, diğeri çok miktarda olmak üzere, iki bölüm halinde çimento yüklenmiş görünmekt edir. Oysa aynı şirketin, aynı günde ve aynı gemiyle yaptığı ihracat için gümrükte böylesine iki ayrı işlem yapmasına gerek olamaz.

ww

w.

ne

şirketi,

7.


haber ve resmi belgeler, ortada, bizzat Demire l'e kadar uzanan önemli bir yolsuzl uk olayının varolarak, çiment o lığını gösterm ektedir . Demire l, hüküm etin başı erinin büyük kardeşl le iadesiy ihracatına sağladığı istisna i vergi an) mümsırtınd karlar sağlamasını (elbette yoksul halkımızın kün kılmıştır. Kardeşlerinin, bu kararn amenin çıkacağından haberli oldukları anlaşılmaktadır . Bütün bunlar Demire l'in ve dirir. Bu yolsuzğer sorumluların adalet önüne çıkmalarını gerekti de araştırıl­ en yönünd ı luk olayı, ihracatın hayali olup olmadığ racak uyandı malıdır. İhracatın hayali olduğuna dair kuşkular ciddi kanıtlar vardır. Çiment o yolsuzluğuyla ilgili belgele rin kamuo yuna açıklan­ ere rağmen, masına ve basında bu konuda bütün yazılıp çizilenl cevap verdek bugüne Demire l ve diğer . soruml ular itharnıara bunbütün mekten kaçınmışlardır. Demire l adalet önüne çıkıp suçlam alar alların hesabını vermel idir. Hiç kimse bukada r ağır tmda başbakanlık koıtuğunda oturam az. basında çıkan

te we .c

om

Ayrıntıları

ne

Ama öyle görülüy or ki demire l istifayı düşünmemektedir . Olup bitenle rin iç yüzünü , o, elbette daha iyi bilmek tedir. O, belki de bunun için iktidar koltuğuna yapışmış , ne pahasına olursa olsun onu bırakmak isteme mekted ir. Hesap sorulmasın­ dan korkmaktadır Demirel! Elbette bu işten korkan yalnız o degirmişler­ ğildir. İktidar çevrele ri öylesine bir çürümüşlük içine dir ki, tek kurtuluş yolunu orda kalmak ta buluyo rlar. Böylece, iktidar gücüyl e kendile rini koruya bilecek lerini, hesap vermek ten kurt_ulacaklarını umuyo rlar.

ww

w.

Soygun lar ortaya döküld ükçe, yolsuzl uklar ayyuka çıktıkça ve çalınmış minare lere artık kılıf bulunm az oldulı::ça, onlar da kitleler i susturm ak, dikkatl eri başka tarafa çekmek için zora ve teröre başvuruyorlar. Elbette bugünk ü terör dalgası, artan baskılar, döküle n kanbirkısım yolsuzıar, salt ortaya çıkmış ve artık gizlene mez olan an faşizm, Tırman . r lukları, soygunları ört-bas etmek için değildi lesini boğmak , aynı zaman da kitleler in yüksele n devrim ci mücade soygun düzeni ni bir tüm olarak korum ak içindir. Dörtbir Yanda n Sıkışmış ,Bir İktidar

MC iktidarını sıkıştıran yalnızca, son dönem de iyice ortaya döküle n yolsuzluk olayları değil. O, bunun ötesind e, çözümü güç , bir çığ gibi arağır sorunla rla karşı karşıyadır. Hayat pahalılığı 8


Bütçede ve dış ticaretteki dev açıldar herkesin malümu. Bu durum, yatırımların büyük ölçüde gerçekleşmesini imkansız kılıyor. MC iktidarı ekonomik alanda büyük çıkmazlada kaqı karşıya. Kredi bulmak için yabancı ülkelerin kapıları zorlanıyor . Bir yandan, ülkenin bir kısım toprakları kira karşılığında Amerikan üslerine terkedilirken, diğer yandan arka arkaya yeni zamlar getiriliyor.

om

tıyor.

Amerika'nın

silah ambargosunun nasıl bir sonuca varacaiçin bir merak konusuydu. Bazıları, Demirel iktidarı­ nın üst perdeden konuşmasına bakarak, Türkiye'nin NATO'dan çekilebileceğini düşünecek kadar ileri gittiler. Oysa bütün o atıp tutmalar, salt bir kuru gürültü, içerde kamuoyunu oyalamak için bir gösterişti. Aklı başında herkes, Demirel ve ortaklarının ne derece teslimiyetçi olduklarını biliyordu ve onların, halkımızdan yana köklü hiçbir adım atamıyacaklarını, Amerikan çıkarlarına dokunamıyacaklarını daha başından söylüyordu. Basın t()plantısında , «Biz Amerika'yı kızdırmak için ne yaptık, dostlar cezalandırılır mı? » diyen Demirel'den başka ne beklenirdi.. Nitekim iş olacağına varır, Demirel hükümeti, kamuoyunun dikkatinin iç politika olayları üzerinde toplandığı, saldırıların yoğunlaştığı bir dönemde Amerikan hükümeti ile uzlaşmaya vardı. Buna göre Amerikan üsleri, bir miktar kira karşılığında çalışmaya devam edecekler ve Amerika Türkiye'ye koyduğu silah ambargosunu kaldıracak. Görülüyor ki gerici egemen sınıfların teslimiyetçi politikalarında hiç bir şey değişmiş değil. Bağımsız, tarafsız bir dış politika gütmek onların aklından bile geçmiyor. Onları dt'ı­ şündüren sadece para bulma ve silah temin etme sorunudur. Üslerin halkımız için oluşturduğu büyük tehlikeler, onların komşularımıza ve tüm Ortadoğu ülkelerine yönelik saldırgan niteliği gericilerimizin urourunda bile değil. içerde bir vurgun ve talan düzeni yürütenlerden başka ne beklenebilir. Onlar, şimdiye kadar kendi çıkarları için yabancılada hertürlü pazarlığı yaptılar ve bundan böyle de yapmaktan kaçınmayacaklar.

ww

w.

ne

te we .c

ğı çoğu kişi

Kissinger'le hükümet adına yaptı ğı Silah ambargosunun kalkması için bu sözleşmenin Amerikan Kongresinin onayından geçmesi gerek. Bu da Kıbrıs konusunun çözümüne, daha doğrusu, Kıbrıs konusunda verilecek tavizlere bağlı. Bu konuda da pazar1ık yapılmış olması ihtimali akla geliyor. Kıbrıs'ta önemli tavizler vermek ise, kamuoyunda «milliyetçiıı geçinen MC'nin durtimunu daha da sarsacaktır. Kıbrıs konusunda CHP ile milliyetçi-· Ancak,

bu

Çağlayangil'in

sözleşmeyle herşey çözülmüş değil.

9


Demirel Sıkıyöiıeı~ime Oynuyor

om

lik yarışına giren cephe ortaklarının durumu güçtür. Örneğin MSP, «cihatn çağrılarıyla, Adanın tamamının fethedilmesin i istemişti. Kıbrıs'ın yanısıra bir de Ege sorunu var. Böylece Cephe ortaklarının dış politikadaki sıkışık durumları, çıkmazları da devam ediyor.

Bu şartlarda, dörtbir yanından sıkışmış olan Demirel, çareyı tedbirlerini arttırmakta buluyor ve sıkıyönetime oynuyor. O zaman, basın susturulacak, yolsuzluktan sözedenler içeri tıkı­ lacaktır. Öyle bir ortamda Kıbrıs konusunda Amerikayla ve Yunanistan'la yapılacak pazarlık kolaylaşacaktır. Yeterki gelecek sıkıyönetim Demirel'in kontrolünde olsun ..

te we .c

baskı

sermaye çevrelerinin de işine geliyor. Grevler durdurulacak , ücretler damlurulacak ve işadamlarımız, yalnız hayali yollardan değil, bu yoldan da büyük karlar sağlıyacaklar­ dır. 12 Martta bunun tadına vardılar. Sıkıyönetim,

ise sıkıyönetimi, belki de Demirel'den daha hararetle istemektedir. O, stratejisini bunun üstüne kurmuş görünüyor. Bir bakıma hayatının son kozunu oynuyor. İktidara bir adı­ mını atmış; ama ona tek başına hakim değil. ((Ülkünsünü gerçekleştirebilmek için -Tanrı Türkü ve bu arada başkalarını da korusun!- ülkenin tek hakimi olması gerekir .. Bu nedenle o, tüm çabasını harcar görünüyor. Komandoların bu denli gözleri kanlanmışçasına okulları basmaları, sokak ortasında adam kurşunlamaları sebepsiz değil. Öyleki ortalık iyice karışsın, anarşi büyüsün ve bir dikta için şartlar olgunlaşsın . (( Başbuğ n, 12 Mart döneminden oldukça yararlanmıştı; bir ikincisinde daha da güçlenmey~, hatta tek başına iktidar olmayı umuyor.

w.

ne

((Başbuğn

devrevi bir nitelik gösteriyor. Ortalık kızışıp ta beklenen sonuç sağlanmayınca bir süre siniyor, kendilerine yönelen suçlamaların hafiflemesini bekliyorlar. Bn arada yeni bir saldırı dalgası ·için tertipler, planlar hazırlıyorlar. Demirel'le Türkeş'in bir dikta yönetiminden bekledikleri farklı elbette. Her biri kendi hesabına ondan karlı çıkacağını umuyor. Ama şu dönemde de birbirlerine muhtaçtırlar; bu nedenle birbirlerine tutunmuşlardır . Feyzioğlu ve Erbakan'la birlikte dördünün birbirine tutunduğu gibi. Düşmernek için tutunmaktadır­ lar ..

ww

Komandoların saldırıları

10


Cephe ortaklarından herbirinin içinde bulunduğu bu zayıf, durum, onların, birbirlerinin ~irli çamaşırlarına, soygunlara, siyasi cinayetlere gözyummalarına neden oluyor. Boylece yalnız nimetleri değil, günahları da bölüşüyorlar. sıkışık

ne te

we .c

om

<< Başbuğ ıı da gücünü ortakların bu çıkınazından alıyor . MHP, birer cinayet örgütüne dönüşm~ş komandoları , Ülkü Ocakları ve gençlik kollarıyla, açık bir biçimde Anayasa'ya aykırı bir örgüt durumunda. Bu parti, yıllardan beri, basının ve kamuoyunun gözleri önünde, kamplarda silahlı müfrezeler yetiştirmekte idi. Bu müfrezeler şimdi görevlerini yapıyorlar. MHP yöneticileri, suçlulara sahip ç ıkmaktan, onları açıkça övmekten çekinmiyorlar. Türkeş'in, «davadan döneni vurun» tarzındaki yazılı ölüm buyruklarının savcılığın eline geçti ği biliniyor. Türkeş'in , «Ülkücü gençlerin » silahlı old.uklarını itiraf eden beyanları basma da yansıdı. Ülkü Ocaklıların , komandoların başında, üst kademesinde yer alan kişilerin işledikleri siyasi cinayetler ortada ve bunların bazıları hakkında mahkemelerden çıkmış hükümler var. Bütün bunlar yıllardır ve özellikle son dönemlerde basında da çokça yazılıp çizilmektedir. Olup biteni «görevli» ve «sorumlular» da bili;yor. Örneğin bir sol parti, MHP'nin yaptığının onda birini yapsaydı şimdiyedek çoktan Anayasa Mahkemesi onune çıkarılmış ve kapatılmıştı. O hald~ niçin MHP hakkında bir iş­ lem yapılmıyor, bu da ilginçtir!

ww w.

MHP, bu bozuk, kokuşmuş düzenin ortaya çıkardığı politik marazlardan biridir. MSP gibi. MSP, daha çok, küçük burjuva kesimlerin muhalefetini, ortaçağa özgü şeriatçı hedeflerle ayalı­ yar, kitlelere geri ve çıkmaz yollar gösteriyor. MHP de ırkçılığı , bir başka gerici hedefi, bir başka çıkmaz sokağı gösteriyor; şart­ landırabildiği gençleri bununla oyalıyor. Ama MSP gibi, MHP'ye yön veren güçlerin de perde arkasında olduğuna ve yaptıkları işi iyi bildiklerine kuşku yoktur. Bu iki parti de, aynen AP gibi, emperyalizme bağlı, onun çıkarlarını koruyan bir politika gütmektedirler. Attıkları din-iman, soy-sop nutukları; hilal ve kurt resimleri, yalnızca saf insanları aldatmak için kullandıkları maskelerden ibarettir. Öyle olmasaydı , insanlığın Adem ile Havva'dan geldi ğini savunan Erbakan takımı ile, soylarını bir kurda dayandıran «Başbuğ » takımı nasıl böyle bir ortaklık kurabilirlerdi? Bukadar din-iman, ahlak-fazilet nutukları çeken Erbakan Hoca, mason diye suçladığı Demirel'le nasıl rahatça ortak olurdu?. «Başbuğ ıı,

ya oynuyor.

bugün Türkiye'de

Çağdaş dünyanın

artık

vakti geçmiş bir macerabir Mussolini'nin, bir

koşulları,


we .c

om

Hitler'in ortaya çıkışına hiç de elverişli değildir. Kitleler artık böyle bir kurtarıcı (!) ar amıyorlar. Gerçi sıkışan emperyalizm ve yerel geiiciler, şu ya da bu ülkede, bir Pinochet bulabilirler ama, bu tipler de, bir süre kullanılıp sonra tarihin çöp sepetine atıla­ cak araçlardır sadece. Bizim yerli ınrkÇılarımızın ıı « Ülkü ıı lerine gelince, o, ispanyol şövalyesinin ülküsü kadar bile gerçekleşme şansına sahip değildir .. MHP marazı , Türkiye'de kitleler içinde kök salamamıştır, yaygınlaşamamıştır. Bugünün olağanüstü şart­ larındaki etkinlikleri geçici bir olgudur. Komandoların hergün açığa çıkan kanlı marifetleri ve «Bağbuş ıı un bunu açıkça destekleyen beyanları , O'nu ve partisini kitlelerden daha da tecrit . etmekte, parti saflarında bile çözülmelere yol açmaktadır . MC hükümetinin düşmesi ve yakın bir seçim, «Başbuğ ıı un da, komanclolarının da balonunu söndürecektir . MC İktidannı Yıkım Bekliyor

ne te

ww w.

Demirel, Türkeş ve Feyzioğlu, uzun bir süredir ki sıkıyöne­ time oynuyorlar. Ancak bugüne kadar diledikleri noktaya ulaş amadılar . Faşist tırmanma biryerde takılıp kalıyor, herşey onl arın gönlünce olmuyor. Faşist bir dikta için gerekli ve yeterli güçleri biraraya getiremiyorla r. 12 Mart deneyi ortada duruyor. Bütün çabalara rağmen , 12 Mart faşizmi, devrimci mücadeleyi sindirmeye yetmedi. Kitleler 12 Mart den~yinden daha da bilenmiş, daha da kararlı olarak çık­ tılar; demokratik saflar daha da genişledi. Türlü yolsuzluk olayları ve gözönünde işlenen cinayetler nedeniyle bukadar yara almış Demirel grubunun, kendi kontrollerind e bir sıkıyönetim getirmeleri ve güçlü dest ek bulmaları kolay değildir . Geçtiğimiz ayda emekliye ayrılan Kara Kuvvetleri Komutanı Eşref Akın­ c ı ' nm , gazetelere manşet olan sözleri ilginçti. Akıncı , «Her baş ı sıkıyönetim bazılarını memsıkışan orduya başvurmamalıdır; nun ediyor, bazılarını da küstürüyor, ıı dedi. Bu sözlerin belli bir e ğilimi yansıttığına kuşku yoktur. fiav a Kuvvetleri Komutanlığına atanma s ı beklenen Orgeneral İrfan Özaydınlı'nın durumu ise, bu yazının yazıldığı sırada, bir sorun oluşturmakta devam ediyor. Hükümet, özaydınlı'nın atama kararnamesin i imzalayıp Cumhurbaşkanına ulaştırmak ­ t an kaçınıyor . Bu konuda cephe ortakları birbirlerini suçluyorlar. CGP, kararnameni n imzalanıp biran önce Cumhurbaşkanı­ nın onayına sunulmasını isterken, MSP de, «kararnamen in bekletilmesinin suçunu bizim üstümüze yıkmak istiyorlar ,ıı diyor. O 12


Dışına

malıdır

Düşmüş

Bu hükümet Çekilmeli, Hesap Sorul-

et ew

Yasa

e. c

om

halde suç kimde? . Cephe ortakları, başka konularda da zaman zaman birbirlerini açıkça suçlamaktan kaçınmıyorlar. Örneğin İçişleri Bakanı, anarşik olayların suçunun, büyük çapta, hükümet ortağı olan MHP ve AP'ye ait olduğunu, onların saldırgan­ ları teşvik ve himaye ettiklerini birkaç kez dile getirmek zorunda kaldı. Doğrusu bu MC, son derece garip, eşine az rastlanır · bir ortaklıktır? Ama bunun böyle sürüp gitmesi beklenemez. Ortaklığı birarada tutmak için tutkalcıların bütün çabalarına rağ­ men, onun yakın bir dönemde çözülmesi kaçınılmazdır . Bütçede ve gensoruda sağlanan -yeterli parmağa rağmen, MC iktidarı son derece hastadır ve bütün işaretler, onun, 1977 seçimlerini bulamıyacağını gösteriyor. İçinde bulunduğumuz dönem açısından en olumlu çözüm, bu hükümetin düşürülmesi ve en yakın bir tarihte erken seçimlere gidilmesidir. Devrimci ve demokratik güçlerin daha bilinçli, kararlı bir muhalefeti ve cephe ortakları iÇindeki bir çözülme buna imkan verebilir.

Öyle zaman olur ki yeterli parmak sayısı meşru olmaya yetYasaların dışına düşenler, yetkilerini aşanlar, açıkça suç işleyenler, yeterli- parmak sayısına dayanarak yaptıklarını meş­ ru gösteremezler. MC iktidarı, yolaçtığı yolsuzluk ve anarşi ile, siyasi cinayetlerle, bugün varolan yasalar açısından bile tüm meşruiyetini yitirmiş , yasa dışına düşmüştür. Böylece Demirel ve ortakları, bulundukları yerde zorla oturan kişiler durumuna · düşmüşlerdir. 8 Nisan günü, üç üniversiteli gencin, komandolar ve polisçe taranarak öldürülmesinden sonra Orhan Apaydın, Cumhuriyet'te, «Direnme Hakküı başlıklı yazısında şöyle diyordu :

w. n

,mez.

ww

Cephenin oluşturduğu hükümetin kanlı olaylar karşısın­ daki durumu siyasi sorumluluğun sınırlarını aşmış, ceza sorumluluğunun kapsamına girmiştir. «Anayasa ve hukuk dışı tutum ve davranışlar » , cinayet suçlarının düzenlenmesi, kış­ kırtıcılığı veya azmettiriciliği biçiminde kavuşturulması yargı organlarının görevine giren eylemler niteliğini almıştır. Sorun artık ülkeyi yönetmekle görevli olanların görevden ne zaman ve nasıl çekilecekleri değildir. Sorun, sorumluların adalet önünde ne zaman ve nasıl hesap verecekleri biçiminde ortaya konmalıdır.» (Altını biz çizdik).

Çağdaş

Hukukçular rutürk'e gönderdiği bir

Derneği,

açık

6 Nisan'da Cumhurbaşkanı Komektupta, ülkede can güvenliğinin 13


örgütlerden - geldiğini ve planlı bir şekilde yürütüldüğünü; hükümetin bu konuda ciddi ve yeterli tedbirler almadığını belirterek, girişim­ lerde bulunmasını istemiştir. Hükümet sorumluluğunu üstlenmiş Demirel ve ortaklarının görevlerini yapmadıkları, hatta kötüye kullandıkları; saldırıları önlemek için tedbir almak şurda kalsın, bizzat bu saldırıları teş­ vik ve himaye ettikleri, polisin içinde, tarafsız görev yapmak isteyen unsurları bile baskı altına aldıkları ve oradan oraya sürdükleri artık herkesin bildiği birşeydir. Bütün bunları gözleriyle görüp artık dayanamayan bir üniversite öğretim üyesi, Prof. Dr. Hüsnü A. Göksel, bakın 6 Nisan 1976 tarihli Cumhuriyet't eki, «KATiLLERi YAKALA YIN, YETER! n başlıklı yazısında ne diyor : saldırıların ,

bu

için

yetiştirilmiş sağcı

e. c

om

kalmadığını;

et ew

Üniversite olayları herkesin gözleri önünde olmaktadır. Bir t akım eli tabancalı , zincirli kimseler üniversiteleri basmakta, kapıları tutmakta, öğrencilere sövmekte, kurşunla­ makta, öldürmekte, arkalarında kan gölleri bırakarak çıkıp gitmektedirler ... Bugün üniversite öğrencilerinin üniversite içinde olduğu gibi üniversite dışında da can güvenliği kalmad!ğı kaç kez söylendi, kaç kez y a zıldı. Gencecij{ delikanlılar , fidan gibi kızlar, üniversitelerds, sokaklarda, otobüslerde acımasız kurşunlanıp , öldürülüyor ...

w. n

Üniversiteler hergün kana bulanırken, bü'tün güçler seyirci kalmakta; Başbakan da: «Bizden isteklerinizi söyleyin, yapalım,» diyor. Söyleyelim: Zabıta tarafsız olarak görevini yapsın, yeter. (Altını biz çizdik).

İşte, Hacettepe Üniversitesin de öğretim üyesi olan Prof. Göksel'in, herşeyi açıkça dile getiren sözleri. Üniversitelere saldıran,

ww

sokakta ve okullarda gençleri öldürenlerin, birtakım belirsiz «anarşistler n değil, «Başbuğ n un, güvenlik kuvvetlerine yardımcı diye ilan edip yaptıklarıyla her allahın günü övündüğü komandolar olduğu ve bunların çoğunun üniversite dışından devşirildi­ ği ortada. Zabıtanın tarafsız davranmadığı, davranmak istese bile buna fırsat verilmediği de ortada. Demirel'in, Türkeş'in, bu yaptıklarıyla yasa dışına düştükleri, bakanlık koltuklarında oturmaya hakları olmadığı ortada. Şimdiye kadar, üniversite gençliğine yönelen bu saldırılara karşı tek toplu ses Siyasal Bilgiler Fakültesi öğretim üyelerinden geldi. O da, Türkeş'in, olaylardan dolayı fakülte öğretim üyelerini suçlamasından sonra.. Bu fakültenin öğretim üyeleri, yayın14


ladıkları

bildiri ile Türkeş'in demecini protesto ettiler ve gençyönelen saldırının dışardan geldiğini, .saldırganların bizzat, Başbakan yardımcılığı koıtuğunda oturan Türkeş tarafından tasvip ve himaye gördüğünü söylediler. liğe

istisnanın dışında, üniversite öğretim üyeleri olaylar susuyorlar. Bukadar zulüm, haksızlık, cinayet karşı­ sında kendilerine hiç görev düşmüyor mu? Nerededir sayın hocalarımızın sınıflarda hak-hukuk, bilim özgürlüğü, aydın dürüstlüğü, doğruluk, yiğitlik üstüne çektikleri nutuklar?. Bu kadar suskunluk neden? Unutulmasın ki insan, yalnız yaptıklarıyla değil, bazan yapmadıklarıyla da suçlu olur. Ve bundan dolayı kişi herzaman yargıç önüne çıkmasa da toplumun vicdanı, tarihin

Birkaç

sayfaları kişiyi yargısız bırakmaz.

.c

om

karşısında

ne

te we

Ancak, üniversite öğretim üyelerinin bir kesimi, susmaktan da öte, bugünkü faşist tırmanışa ayak uydurmaktan, yarçiımcı olmaktan geri kalmıyorlar. Daha önceleri, Demirel'in başkanlı­ ğında toplanan Üniversiteler Arası Kurul'da, Demirel'in ekmeği­ ne yağ sürecek kararlar alınmıştı. Son olaylardan sonra toplanan Üniversite Denetim Kurulu'nda ise, bazı öğretim üyeleri sı­ kıyönetim istediler! Sıkıyönetim isteyen bu sayın hocalar, şüp­ he yok ki, olayları kimlerin körüklediğini, kimlerin kargaşa yaratarak sıkıyönetim ilanma çalıştığını çok iyi bilmektedirler. Ve bile bile bu oyunun yürütülmesine ka:tkıda bulunuyorlar. Üniversitelerimizin hocaları, öğretim üyeleri, ·bugün ülkenin içinde bulunduğu güç koşullarda çok kötü bir imtihan vermekte, kötü puan almaktadırlar. Bütün bu yasa dışı gelişmelere, işkencelere, cinayetlere karşı, Barosunun, Çağdaş Hukukçular Derneğinin tepkileri ve birkaç istisna dışında hukukçuların sesi de gereği gibi çıkmıyor. Baroların sesi yalnız Barolar Birliği'nin kongreleri sırasında mı duyulacak?.

w.

İstanbul

ww

Yasa . dışına düşmüş bu hükümetin çekilmeye mecbur edilmesi, faşist saldırıların son bulması, suçlulardan hesap sorulması için tüm demokratik güçler, sendikalar, namuslu insanlar güçlerini birleştirmeli. MC hükümeti düşürülmeÜ ve en yakın bir tarihte seçimlere gidilmelidir.

.15


om .c

Yenme Yolunda · Kitlesel Hareketler

te we

Faşizmi

Kadir ÖZGÜR

ww

w.

ne

12 Mart deneyi ortada. Sermayen in, dara düştüğünde, sınır­ lı burjuva demokras isi kuralları içinde bile olsa, demokras iden yana alamıyacağını , gücü yeterse elini kana bularnak tan asla geri durmayacağını gördük, yaşadık. Başta sosyalist hareket olmak üzere devrimci, ilerici, yurtsever hareketle r, derece derece faşizmin hedefi oldular. Devrimci lerin yanısıra, salt demokra t unsurlar da zulümden nasiplend iler. Diğer sermaye partileriy le ayrı­ lıkları gereğince şekillenmemiş olan CHP, 12 Mart faşizminin gazabı dışında kaldı. Oysa faşizmin her türlü sosyal, siyasal muhalefete gözaçtırmıyacağı, kesin egemenlik kurmak istiyeceği açık bir gerçektir . 12 Mart faşizmi bunu gerçekleştiremedi. Açık faşist bir diktatöryaya varılacak yolda 12 Mart hareketi ancak belli bir mesafeye kadar ilerleyebildi. Parlamen to, biçimsel de olsa yerinde kaldı; iktidar, parlamen to dışı güçler ve parlamen to arasında paylaşıldı. Ancak siyasal hareketle rin sermaye içl.n en tehlikeli olan kanadı budanabi ldi. Demokra tik kitle örgütleri nin en politize olmuş kesin:ıleri kapatılahildL Faşizmin, tüm muhalefe ti susturmaya, işçi sınıfının ekonomik mücadele araçları sendikaları ortadan kaldırmaya gücü yetmedi. Faşizmin belli bir kilometre ye kadar yürüyebilmiş olmasına karşılık; gizli faşist örgütler, kontrgeri lla tezgahları, Anayasa' da yeri olmayan «genişletilmiş komuta konseyleri n, olağanüstü mahkeme ler harıl harıl çalış16


mış; ((sorgusuz yargısız )) kitle katliamları, siyasal cinayetle r, dat

ağaçları , mıza

reva

işkencele rin

her türlüsü en

acımasız şekilde insanları-

görülmüştür .

1

Ortalığı

tozpembe gören kimilerin in· sandığı gibi, 12 Mart ne açıklıkla aşılmıştır, ne de MC'nin eskiyi aratmaya n baskı ve zulme dayanan uygulamalarına bakıp, «12 Mart aynel} devam etmekted ir)) demek mümkün dür. Açık faşizme giden yol- da bir noktadan öteye, 12 Mart'ın gücü yetmedi. Demokra tik güçlerce hızı kesildi. Ancak, bir ölçüde geriletiimiş olmasına rağ.ı men kesin bir yenilgiye de uğratılamadı. Günümüz de ise, burjuvazinin açık faşizme doğru yeniden tırmanması terazinin bir kefesinde, faşizmin kitle içerisinde yalnızlığa mahküm edilmesi, yenilgiye uğratılması öbür kefesinde dir. İbrenin ne tarafa meyledeceği, gelişmenin ne yönde olacağı, demokras i düşmanı güçlerle demokras i yanlısı güçler arasındaki dinamik dengeye bağlı bulunmaktadır.

et ew

MC Ne istiyor?

e. c

om

faşizmi

Dışa bağımlı

sermaye düzenini n yapısal bunalımı sürmekte büyümek te, önü alınamamaktadır. 12 Martın Erim, Melen, Talu. hükümet lerini aratmıyacak, hatta bir anlamda onlardan da gerici, daha da gözü kararmış MC ortaklığı baştadır. MC sermayen in değişik kesimleri nin, en bağnaz, en yı­ kıcı siyasal hareketle rin, zar zor biraraya getirilme siyle kurulmuştur. Sermaye nin · değişik kesimleri ni temsil eden partileti burjuvaz inin <<baba ocağı n olan AP etrafında topaflam ak için Demirel ; Türkeş'in süper ırkçılığına, Erbakan'ın ümmetçiliğine dört elle sarılmıştır. MC, işsizliği, hayat pahalılığını önlemek, kitlelerin demokra tik taleplerin i karşılamak için değil, ((komünizmle mücadele n adı altında, saldırı ve baskıyı sistemleştirrnek için oluşturulmuştur. MC iktidarı, sermaye düzenini n ayıplarını, çıkmazını kanlı bir tablonun arkasında saklıyarak siyasal gerginliği ısrarla yakuşa sürmekte , açık faşizme doğru geçit aramaktadır. içerde ve dışarda belli merkezle rden beslenen ve açıkça devlet güvenlik kuvvetler inin yardımcısı ilan edilen silahlı ırkçı örgütleri n Ni-' san başında işledikleri son cinayetle r, iktidarın bu yoldaki niyetlerini bir kez daha ortaya koymuştur. istenilen öncelikle ((olağanüstü n tedbirlerd ir, sıkıyönetimdir. MC kararlı olarak, ille de faşizme geçit aramaktadır. Doğu'da halkımıza, eskiden olduğun­ dan daha büyük kararlılıkla yöneltile n ırkçı-şöven baskı politiİşsizlik , pahalılık

ww w. n

dir.

17


·yan dan gen çlik kesiiler i boy utla ra vardırılması ; dige r dikırtmal ar ; t ü m, faşist bir min deki cina yet, baskı, terö r ve kışk tir. ta için fırsatlar yar atm aya yönelmiş e karşı, MC, dar a düşmüş her Çalışanlara , eme kçi kitl eler tan, ranıyor. Sıkı ştıkça, «Va geri ci iktidarın davrandığ ı gibi dav ır. cüle rin tehd iti altındad ıı mil let kom ünis tler in, yıkıcıl arın, bölü dikk atin i böylesine umacılar diyor, iş ve ekm ek iste yen kitl eler in göre pahalılığın kaynağı iş­ üze rind e top lam aya çalışıyor. MC'ye vler «milli ekonomiye ıı zara r çile rin fazl a ücr et tale pler idir . Gre ınlmasına dair iste kler ine, veri yor. Memurların, katsay ısın ın artt ek diyo r. Hem biraz da vatanı düşünm şimdi onu n sırası değil, gere k .. nca yaş amadan; ırkçı-şö­ Bölgeler arası den gesi zlikten, insa en sözedildiğinde; onl ara ven baskılara , zulm e son verilmesind cılar , birt akım bölü cüle r, yıkı göre, büt ün bu iste kler in arkasında kuy ruk lu şeytanlar vardır .. yaş ama , özg ürlü k ve her ö zetle, kitl eler in iş, ekm ek, insa nca alan MC, kola y bir yön etim alan da eşitlik iste kler ine, karşı bun a çalı ş ıyor , bu ama çla «vabiçi mi (!) olar ak, faşist dik ta kur may zula nar şi ç ık arıyor, kan ve tan, millet ıı yaygaraları koparıy or, . r ç aba lıyo me day ana rak ömr ünü uza tma ya ken disi ni her zam ank inDün yad a gen el bir yumuşa m anın i s avaş ıı ın artık hızını yitirdiğ den dah a iyi duyurduğu , - «Soğ uk bir dön emd e yapılan, işte bud ur.

ww w. n

et ew

e. c

om

kasının

Dem okr atik IS afla rda Dur um

, deden en « Cephe ıı de dur um böyle iken dur um ned ir? mok rati k safl ard a, eme kçi kesi min de t üm çalışanların düz ene 12 Ma rt önc esin e göre, işçi sını fı ve adır. muh alef eti dah a da ileri durumd karşı gen el eko nom ik kasola Siya si hay atta bir Kitl eler in siya setl e ilgileri gelişmiştir. ötedar sını f çıkarlarının ve onu n· yış gör ülm ekte dir. İşçi sınıfı, ısı n bilin ciyl e, serm aye yanl sind e «ken disi için sınıfıı olm anı ­ amış başl aya sı altında saf tutm TÜRK-İŞ'ten ayrılıp DİSK çatı ar; şanl çalı anla r, mem urla r, tüm tır. Öğretmenler, tekn ik elem lü emo krat ik müc ade le alanında da güç işçi sınıfının, eko nom ik-d eş meli , grev li sen dika l hak ve önc ü bir sınıf olduğunu; topl u sözl ilü bir sila h oldu ğ unu görmüş ; send ların, bu sınıfın elin de güç ıbaşl nde ümü nlarının çöz kal hakların kaz anılmasın ı, tüm soru Adına

18

«milliyetçi ıı


ww w.

ne te

we .c om

ca bir hedef olarak seçmişlerdir . bogu'da halkımız, 12 Martla, faşizmin eli kanlı ve azgın bir tehlike olduğunu daha iyi kavramış; demokratik hak ve özgürlükler için ve baskıya, zulme karşı mücadelesini daha bilinçli, kararlı biçimde yürütmeye başlamıştır. Kırsal kesimde, özellikle de küçük üreticiler kesiminde, açıkça görülen bir gelişme vardır. 12 Marttan bu yana meydana gelen ve sözü edilen gelişmele­ re karşılık; işçi' sınıfı da, diğer emekçi ve çalışan ·kitleler de, önemli bir ölçüde, egemen sınıfların siyasal ve ideolojik baskı ve denetimi altında bulunmaktadırlar. Faşizm, kitleler üzerindeki sözkonuslf etki ve denetime dayanarak tırmanma olanağı bulabilmektedir. Yoksa faşizmin, kitleler üzerinde belli bir etkinlik sağlamadan, bir boşlukta yükseldiğini sanmak, kendimizi aldatmak olur. Bugün kitlelerin, küçümsenmiyecek bir oranda, şu yada bu biçimde, burjuVazinin etki ve denetimi altında olduğunu söylemek, kanımızca bir abartma değildir. İşçi, memur, küçük üretici kitleler arasında, <<hükümet ne yandaysa o yanda olursak haklarımızı daha iyi\ alırız, katsayımız arttırılır, iyi bir toplu sözleşme yapabiliriz, ürünüroüze daha iyi fiyat verilir, » diye düşünenler az değildir. «Siyaset çirkef bir iştir ; siyaseti siyasetçiler yapar, o iş bize düşmez » tarzında düşünenler de az değildir . İşçilerin memurlaştırılmasını önemli bir kayıp olarak görmeyenler, gelişimi sessiz-sedasız karşılıyanlar birhayli. Doğu'da, daha çok ta kırlık alanlarda, kitleleri, egemen sınıf partilerinde yer alan ağalar, beyler, şeyhler kontrol etmektedirler. Bu sömürücü unsurlar, kitleler üzerinde uygulanan ırkçı-şöven baskı ve terör politikası­ nı da genel hatlarıyla onaylıyor ve ona destek oluyorlar. Bazıları, uşaklık ve işbirliği politikasını o kerteye vadırmışlardır ki, ucunun kendilerine bile dokunabileceğini hesaba katmadan, yada gelecek bir belayı kendilerinden uzak tutmak için, faşizmin dergahında secdeye gelmekten kaçınmıyorlar. Kitleleri demokrasi mücadelesinden uzak tutmaya çalışan yerli egemen sınıflar, ırk­ çı-faş ist siyasetin uygulayıcısı olan burjuvazinin suç Qrtağıdır­ lar.

Kitleler burjuvazinin ve diğer gerici unsurların denetiminde kaldığı ; emekçi saflarda burjuva ideolojisinin ve . daha geri düzeydeki ideolojilerin etkinliği varolduğu sürece demokrasi yolunda verilen mücadele de zayıf kalacaktır. Bununla birlikte, emekçi kitlelerin, çalışanların çıkarı, nesnel olarak kapitalist düzenle çelişmektedir. İşsizlik , pahalılık ça.19


dükitlelerl. gider ek daha zor duru mlar a duşürur. Geçim dele müca lü örgüt , zeylerini korum ak ve geliştirmek için onlar öğretmenler , tekni k elegereğini duya rlar. Ülkemizde de işçiler, in önem ini gimanl ar, diğer emek çi kesim ler, örgüt lü müca delen anın her yederek daha çok kavramaktadırlar . Burju vazi, düny e ne kadar / önün ın anlar rinde olduğu gibi, ülkem izde de, çalış ve çalışan-~ sınıfı zafer yine işçi kanlı tablo lar çıkarırsa çıkarsın, nın müca deles ini ekono-' ların olacaktır . Burju vazin in, işçi sınıfı gençl eri, pomik müca deley le sınırlama; sendikaları, memurları, daha iflas biraz n hergü litik sorun larda n uzak tutm a çabaları etme ktedi r. Faşizn_ıe Karşı

we .c om

iışan

Kitle sel Müca dele

ne salt parla ment er düzey deki çabal arla, ne de kit-: ılamaz . 12. lelerd en kopu k feday i harek etleri yle yenilgiye · uğrat Anca k kitlel eMart deney i bunu n doğruluğunu açıkça göste rdi. k gücü sefer : krati demo rin aktif desteği sağlanarak , yığınlarm r, devri mlistle Sosya ber edile rek faşizmin hakkından gelinebilir. dize getire cek, ci güçle r ancak bunu başardıkları ölçüde faşizmi Bu başarılmadıkça, faşist teh-' faşizm güçle rini çöker tecek lerdir . e olma klike de bugü nden yarına gidici değil , varol an bir tehlik ta devam edece ktir. denet iO -halde sorun n edir? Serm ayeni n, gerici güçle rin rını koru-ı mind eki kitlel eri; kend i ekon omik -dem okrat ik hakla lerin etki ala~ mak, geliştirmek yolun da harek ete geçir erek faşist maktır sorun . kazan ra safia k nını daral tmak , kitlel eri demo krati okrat ik müca~ -dem ekon omik Çalışan kitlel erin her bir bölüğünü örgüt leridele çerçe vesin de derle yip topad ayac ak olanl ar kitle koop eratif -: dir. Send ikala r, mem ur örgüt leri, gençl ik örgüt leri, lerdir . nduk lan Bizde, burju vazin in ve diğer geric ilerin içind e bulu k güçkrati demo tüm bunalıma, güçsüzlüğe karşılık, devri mci ve le, neden Bu ler de gereği gibi örgüt lü ve toparıanmış değildirler. tehdi ti, ciddi bir silah olma ksıkışan burju vazin in elind e faşizm ta deva m ediyor. Cephen öneri lerini n cid<<Anti-faşist cephe n, «Dem okrat ik al ve eko~ diyet kazan abilm esi, lafta n öteye gideb ilmes i için, siyas kavuşma-­ nomi k aland aki örgüt lerin belli bir ölçüde ete-kemiğe önşarttır. Odağında, sonuları gereği gözde n uzak tutul maz bir parti sinin , önna kada r devri mci, gerçe kten demo krat işçi sınıfı geçici başadele, cü siyas i örgü tün olmadığı bir anti-faşist müca

ww w.

ne te

Faşizm

20


nlar sağıasa bile; böyle bir mücade lenin toplumu , geniş ölçüde, demokr atik hedefler e ulaştırması mümkü n değildir. CHP ve Demokr asi

ne te

we .c

om

Son bir-iki aydan buyana, parlame nto dışında da demokra " si mücade lesi verilmesi gerektiğini, şu yada bu biçimde ortaya koyan CHP'nin , bu tutumu nun hangi boyutla rda gerçekleşeceği: biryana tutulur, yakın zamana kadar ortaya koyduğu tavrı değerlendirilirse görülen şudur: 1975 Şubat ve Aralık aylarında öğ­ retmenl erin demokr atik eylemle rine karşı; Gerede, Malatya , Maraş , Elazığ , Erzinca n olayıarına karşı CHP'nin gösterdiği tavır ; demokra si mücade lesindek i kararsızlığını, ondan da önemlisi, inançsızlığını ortaya koymaktadır . «Sonuna kadar düşünce ve örgütlen me özgürlüğü n gibi ileri demokr atik hedefler ile CHP arasında aşılmaz duvarların bulunduğu görülüy or. CHP'nin , faşizme karşı kitleleri n seferber edilmes inden ürktüğü, korktuğ u ortada. Oysa faşizmin yükselişinin parlame ntoda, orda-bu rda verilecek demeç ve nutukla rla önlenemiyeceği; faşist tırmanmaJ yı ancak kitleleri n yaygın ve etkin karşı koymasının durdura bi-' leceği açıktır. «Yeni CHPn, Parlame nto çatısı altında bile hangi ölçüde demokr asi mücade lesi verdiği bilinen, arayış içinde olan ve değ işik sesler çıkaran bir partidir . Uluslar arası benzerle rini, yerini, programını arıyan bir partidir . CHP daha çok, açık fa..ı şizme giden yolda sınırlı bir engel olabilec ek bir partidir . Ama demokr asinin alanını genişletme konusun da sanıldığı ve iddia edildiği gibi tutarlı bir işlevi yoktur ve olamaz.

ww w.

İşç i, memur, teknik eleman, öğretmen, tüm çalışan kitlelerin ekonom ik-demo kratik plandak i muhalef eti, «Yeni CHPnni n ilerisind e seyretm ektedir. «Umut nun ne << Karaoğlan n da, ne de bir arayış içinde olan CHP'de olmadığ ı; cı umut n un, çalışan kitle. lerin ekonomik--demo kratik mücade le hedefler ini ülke düzeyin de derl~yip toparıayıp işçi sınıfının politik hedefler iyle bir program içinde birleştirebilen, işçi sınıfının ideoloji sinin rehberliğinde siyaset yapabile n bir öncü hareket te, iş çi sınıfının örgütlü, bağım­ sız politik hareket inde olduğuna kuşku yoktur. Bu öncülük işçi sınıfı partisin de somutlanır. Paı·ti

ve Kitle Örgütle ri

Umudu n işçi sınıfı partisin de olduğu bir gerçekse de, bu~ gün, sosyal-siyasal muhalef eti çekip çevirecek, kitleleri iktidara' 21


ww w.

ne te

we .c

om

görevını hakkıyla yap acak gide n yold a yönetecek, yan i önc ülük ki, işçi sınıfı part isin in şe­ güç te bir part i yok orta yerd e. Nev ar göre ileri adımlar var. İşçi kille nme si yolu nda , 12 Mar t önc esin e seti, örgü tlen me biçi mi dışında olan sınıfının dün ya görüşü, siya tediliyor, prat ikte çıkmaz·· hare ket ve çizgiler dah a açıklıkla ayır ti işlevi ile kitle örgü tle . . dan çıkınaza düştükleri görü lüyo r. Par r. Par ti anlayışında, par~ rini n işlevi açıklığa kavuştu, kavuşuyo e geldi, geeri anlaşılır hal_ tili olm a anlayış~nda nite lik değişmel içer isin dek i değişik çalış­ liyo r. Part ilin in kitle ve kitle örgü tleri başka birç ok ülke de de ma yön tem leri kavranıyor. Ülkemizde, i var. a iddi a taşıyan birç ok part görüldüğü gibi, sosy aliz m adın sınıfına day ana n, onu n Zam an bir ayıklama yap acak elbet. İşçi belli olacak. Ola ki, mev cut poli tik eyle min i kucaklıyan part i de yen i bir mig fer etrafında oda klar dan da güç ve den ey alar ak yep isi. doğacaktır işçi sınıfı part u ülke lerd e dem okra si müAçık faşizm tehl ikes inin varolduğ um bud ur. Yakın ama ç, cadelesi gün cell ik taşır. Ülkemizde dur ak, faşizm g·üçlerini çök ertm ekti r. Bu faşist tırmanmayı durd urm düşürülmesi gün dem ded ir. ned enle de öncelikle MC iktidarının den yokedilmiş olm az elMC 'nin düşürülmesiyle bu tehl ike tüm sınırlarının eme kçi kitle lerbett e. Ond an ötey e de, dem okra sini n tik güç lerin etki siz hale den yan a genişletilmesi, anti -dem okra . geti rilm esi müc adel esi öne m taşıyacaktır ne geti rece k güç te bir yeri ıyla hakk vini göre Bug ün, önc ülük üz oluşmamış olması, kitle örgü tler inin işçi sınıfı part isin in hen gerici ideolojilerin, değer nisb i zayıflığı ve kitle ler arasında hala irliği çazme karşı müc adel eyi ve güçb yargılarının etkinliği, faşi kitle öreden sil tem ez. Çalışanları lışmalarını elbe tte erte letm ı dem okada, taşr ı olar ak gütl erin in öncelikle merk€zde, ona bağl aramaları, örgü tler inin gürati k güç ve eyle m birliği imkanları iyi hesaplıyarak baskılara cün ü bira raya geti rme leri, güç lerin i aları gere kir. AI?-ti-faşist tavırkarşı uyg un eyle m biçi mle ri koym basın toplantısı, salo n top. lar, basm a duy uru, bild iri, afişleme, kitle içerisi~de çok çeşitli biçi mde prolantısı, miti ng, yürüyüş, ü min de olabilir. Faşizme karşı her türl pağanda ve ajita syo n biçi i ·kaz anm ak esas olmalı; eylemde kitle lerin dest ek ve güv enin ­ it edecek davranışlardan dikk atle kaçı kadroları kitle lerd en tecr imel edil ir teşh ü faşizmin çirk in yüz nılmalıdır. ~itleler için de part iler , farklı görüşlerini dir. Siya si çizgi farkı olan kişi ya da görevleri kavgalarına düşmeden, acil korumanın yanısıra , klik anca k, faşizme karşı kon ubirl ikte yeri ne geti rme lidir ler. Bu da ut eko nom ik ve siya si talan her türl ü hare kett e, kitle lerin som

22


ww

w.

ne

te we .c

om

leplerini biraraya getirmekle, onun ötesinde, kitleleri aşan istek· lerin sorumsuzca ortaya konmamasıyla mümkündür. 13 Martta, demokratik 10 kitle örgütü tarafından, Ankara'da düzenlenen «Kıyımları , hayat pahalılığını ve faşizmi teling miting ve yürüyüşü )) , demokratik kitle örgütlerinin faşizme karşı ortak müçadeleleri konusunda ileri bir yaklaşım sayılmalıdır. Kitlelerin hızla demokrasi mücadelesi saflarına !\atıldığını gören burjuvazi, kitleler içinde kendine bağlı sahte örgütler kur~ makta; onları, becerebildiği kadar uzun bir süre denetiminde tutmaya çalışmaktadır. Ülkücü Öğretim Üyeleri ve Öğretmenler Derneği, Ülkücü Teknik Elemanlar Derneği, Tıbbiyeliler Birliği Derneği, Ülkücü Maliyeciler ve iktisatçıl ar Derneği , Ülkücü Memurlar Derneği, Ülkücü İşçiler Derneği, Ülkücü Esnaflar Derneği, Ülkücü Köylüler Derneği , Ülkücü Gazeteciler Derneği bunlardandrr. · Faşizme ve somutta MC'ye karşı en geniş muhalefeti hare"' kete geçirirken; faşizan uygulamalar, Y.Ur.gunlar, yolsuzluklar, cinayetler sergilenirken, çalışanların birliği de ısrarla savunul.J malıdır. İşçilerin, köylülerin, memurların, tüm çalışanların ka .. derinin, kurtuluşlarının birbirine bağlı olduğu ortaya konmalı­ dır. Sahte örgütler kitlelerin dışına itilmelidir. Doğu'da halkımız üzerinde yürütülegelen ve MC iktidarıyla daha da boyutlanan maddi ve manevi baskının son bulması kitlelerin demokratik hedefleri arasına kararlılıkla alınmalı, bu konuda egemen sınıflar­ la hertürlü uzlaşmaya son verilmelidir. Irkçı-şöven baskı ve zulme hedef olan halkımızın demokratik mücadelesini işçi sınıfının siyasal mücadelesinden uzaklaştıran, tecrit etmek isteyen her türlü yanlış görüş ve hareketle mücadele edilmelidir. Açık faşiz­ me geçişin önünde sınırlı bir engel olan CHP'nin, faşizmden yana güçlerle bir uzlaş·ma içine girmemesi için, sosyalizm adına iddia taşıyan partilerin, eleştirilerini CHP üzerinde eksik etmemeleri gerekir. . Faşist tırmanmayı durdurmak, bir yerde kolay bir başarı olabilir; ancak faşizm güçlerini çökertmek, temizlemek; yani onu açık bir yenilgiye uğratmak, << anti-faşist cephennin sağlam bir temel üzerinde kurulmuş olmasına, kararlı bir mücadele verilmesine bağlıdır. Kdtle Örgütleri ve «Tavırda Bağımsızlık>>

Bugün adı <<kitle örgütü n olan, kendilerine «demokratik kitle örgütüyüzn diyen birçok örgüt var. Değişik kitlelerin ekonomik-demokratik-mesleki haklarını savunma durumundaki örgüt-

23


ww

w.

ne

te we .c

om

ylerd edir. Kitlelelerin kitle leri tems il etme leri de değişik düze farklıdır, kimi zarin özlem ve istek lerin in demo krati k içeriği de derece uzak olman düşüktür. Ve birço k örgü tün kitle lerde n son dışı bir takım hastalıklı hare duğu da bir gerçe ktir. Sosy alizm yöne ticisi olduketle rin tems ilcile rinin kurduğu, çalıştığı, yada rından, özellikle dıkla da çalıştırıl ğu örgü tler, kend i işlevleri dışın örgü tleri diye parti işleviyle çalıştınlmak isten dikle rinde n, kitle rdır. Bu yanlış, bilin en bu tarz örgü tler kitle lerin den boşanmışla enge ldir. kitle örgü tlerin in gelişip serpi lmes inde Birin ci polit ika dışı deleri İkincisi ise klasi k bir enge ldir. Bu, kitle sınıf parti lerin in mokr asi müca deles i dışı tutm ak istey en egem en r. Send ikal mü-· düm en suyu nda tutm ak istey en örgü t anlayışıdı emle r, deva m etcadelede, mem ur örgütçülüğünde bu klasi k yönt mekt e olan enge llerd endir . list parti leÜçün cüsü ise, sosy alistl er olara k herk esi ve sosya örgü tlerin deki sosri büyü k bir önem le ilgile ndirm ekted ir. Kitle üyeliği arasın­ yalis t parti lileri n, kitle örgü tü üyeliği ile parti pratiğin düze nda ahen kli bir birlik kuramamaları, bu konu daki düze nini bozama çalış n li bir seyir: izliyememesi, kitle örgü tünü tsel bağım­ örgü < < bilm ekted ir. Bunu , kitle örgü tleri için söyle nen sında somu tlam ak müm kün. sızlık, tavırda bağımlılık n uygulama r örgü t yaÖrgü tsel bağımsızlık, kend i kuralları içinde, hiçbi yöne tmes i ini kend siyle irade da otori teden emir alma dan, kend i müca delerin kitle an demek. ccTavırda bağımlılıkn ise, tüm çalış niteliği el nesn e lesin i kend i müca deles iyle birleştirip yürü tmey l müca dele hatelver en işçi sınıfının, sosya lizmi hede fleye n gene fiilen öncü lük yapa bilec ek deretına bağımlılık deme k. Kitle lere irde, <ctavırda bacede kend isini ortay a koymuş parti olduğu takd siyas i müca deles ine bağımlı­ ğımlılık n somu tlana rak o parti nin öncü olara k göste remi yen, göslık olara k belir ir. Fiile n kend isini olan siyas i müca deley i yüterdiği hede flerle kitle lerin _çıkarına n bir parti nin kitle _ö rgütü nrüttüğünü henü z kabu l ettire miye i çizgisine olan deki üyes inin, tavırda bağımlılığı, parti sinin siyas irade cilik le kitle sine daya tmabağımlılık diye koya rak, aşırı bir az. sı, soru na doğru bir yaklaşım olam den gelKitle -Part i ilişkisinde tayin edici yaklaşım parti flerin i hede dele müca melidir. Parti ler kitle lerin özlem, istek ve de üyü köpr parti arasındaki kararlılıkla kucakladıkça kitle ve iaş­ yakın ısrarla, örme lidir. Yoksa kitle -part i yakınlaşmasında, ş bir tavır olur. yanlı mek bekle en mayı kitle den ve kitle örgü tünd konu dur. Ülbir ti haya Kitle örgü tlerin de sosya listçe çalışmak · kemi zde bunu n kökl ü bir geleneği yokt ur.

24


om e. c

Hırsızlık- Rüşvet- Cinayet

olayları ,

et ew

Dünya ölçüsünde kapitalist ülkeleri saran rüşvet ve yolsuzson yıl içinde doruğuna çıktı ; burjuva devlet adamlarının, yalancıktan da olsa varolan ar perdelerini yırtarak halk kitlelerinin gözleri önüne serildi. Türkiye'deki rüşvet, yolsuzluk, hırsızlık olayları ise, ülkemizin tarihinde rekot bir düzeye ulaştı. Bütün bunlar nedensiz değil. Şimdiye kadarki ölçüleri aşan bütün bu rezaletler, kapitalizmin yeni dönemde içine düştüğü, daha ileri düzeydeki bunalımı gösteriyor. luk

ww w. n

Zulüm ve sömürü daima içiçedir, birbirinden ayrı düşünü­ lemezler. Ticaret erbabı , işadamları, c<namuslu kazanç ıı tan, cchelal parandan sözetmekten hoşlanırlar . Oysa o namuslu kazançların , helal paraların içinde nice oyunlar vardır .. Şimdi dünyayı yönetmeye çal ışan amerikan milyarderlerinin servetinin kaynağında vahşi çe ka tl edilen . kızılderili kanları ve zincire vurulup gemilerle Afrikadan taşınan karaderili adamların alınteri yatar. Büyük keşiflerle birlikte, Avrupalı beyaz adamlar, tüccarlar, askerler, papazlar, ((dünyanın bakir topraklarına n vahşice saldır­ dılar .

Emperyalistler, dünyayı bölüşmüş ve bu bölüşüm üzerine, kendilerine göre bir cchak ve hukukııta oluşturmuşken, ortaya yeni cchak sahipleri (!) ıı çıktı.. Mussolini Habeşistan'ı kılıcının zoruyla zabtetti. Alman ve Japon faşistleri, kendi paylarını almak için, tarihin ünlü barbarlarını, kelle kesenlerini, ülkeleri ateşe verenlerini, ırza geçenlerini gölgede bırakan bir saldırı ve talan savaşına giriştiler .

25


«hak- hukuk , özgür lük ve hatta n de asla geri durmadıları mekte tanrı adına n yaptıklarını söyle ın bomHiUa da öyledir. örneğin Amerikalılar Vietn am'a napal doğu güney , tüm baları yağdırırken ve başta Saygo n olmak üzere r«özgü rken, bu işleri Asya'yı bir genele v haline getirm eye çalışı korulük, özgür dünya n için, «dünyayı komü nizm belasına karşı emikan Amer Kim ! şüphe mak içinn yapm akta idiler .. Buna ne iduyab kuşku perya listler inin bir özgür lük meleği olduğ undan o Frank lir! Sayın piskoposların İsa adına beyan ettikl eri gibi, sı rılma da, aynen böyle , « insanların özgürlüğü ve elinin · kurta işti.. çevirm içinn İspanya'yı bir kan banyo suna itiraf Siz hiç bir zorbanın, yaptığı işin zorbalık olduğunu Böy· mı? dınız rastla ına arelığ çık etti ğine , kendi kendi sini haksız ek ebilec söyley unu olduğ le şeylere rastla nmaz . Kend isinin alçak .. ir değild kadar cmamu slu n bir alçak la karşılaşmak ta kolay ve Ama sömü rü ancak zulüm le birlik t e yürüy or. Sömü rü topalist Kapit zulüm sürek li yalan la, dema gojiyle beslen iyor. toplu m asla insanlığı özlumların niteliği budur . Bu sömü rücü bir topgür ve mutlu kılamaz . O, asla adil olama z. Kapit alist sadec e ek sözetm tten adale , lumd a gerçe k anlam da özgür lükten ko mik tir. adaKapit alist toplu mda egeme n olan, « doğruluk , özgür lük, rı­ yasa:ıa iç kendi n lizmi let ıı gibi soyut kavra mlar değil , kapita vs.) ları banka , (fabrikaları dır . Bu toplu mda üretim araçlarını Egem en olan serma yedir. olur. en egem da ma elinde tutan , topiu elinde Serm ayeni n yasaları öylesine ağır basar ki, bizza t onu üdür. güdüs kar ren göste yol re· tutanı bile yönet ir. Kapit alistle zomek yoket larını Kapit alistle r ayakt a kalab ilmek için başka rında arala ndan kendi rundadırl ar . Ve bunu n için onlar , birya ve boyunduruğa vurul nı sınıfı işçi n yanda boğuşurlarken , diğer bir zor sistem i oluştur­ muş halkları rahat ça sömü rebilm ek için sistem ini harek ete gezor· bu maya zorun ludur lar. Gerektiğinde . rlar çirir, direnm eleri kanla bastırmaya çalışı bunları,

ww w. n

et ew

e. c

om

Kapit alistle r bütün

yönAma kapita list sömü rü ç arkında , zorun yanısıra başka t bu ·temle re de başv ur ulur. Bunla rdan biri de rüşve ttir. Rüşve rı bir sistem in onma z bir hasta lığıdır. Yerin e göre rüşvetin mikta Yasar. değişi kadar nlara paket sigara dan, bir şişe rakıdan milyo çok daha lerin, lara göre rüşvet suçtu r ; ancak yakayı ele veren büte küçük çapta 'rüşvet alanla r oldukları görül mekte dir. Elbet verili r yük rüşvetler daha çok <<büyük adamıar n arasınCia alınıp

26


e. co m

ve onların enselerrmesi güçtür .. Onlar bu işi daha sistemli ve kitabına uydurara k yapabilir ler.. Çağımızda rüşvet, uluslararası şirketler yoluyla daha da · geliştirildi, daha büyük boyutlara ulaş­ tırıldı. Geçtiğimiz yıl içinde Amerikan uçak şirketlerinin çeşit­ li ülkelerde ve üst düzeydek i devlet adamlarına dağıttıkları rüş­ vetler yüzmilyo nlarla ifade ediliyor. Kaz gelecek yerden tavuk esirgenmiyecegıne göre, milyarlar ca liralık alış-verişlerde milyonların esirgerrm esi de düşünülemez ..

ww

w.

ne

te w

Ayak takınn hırstzllli, «soylular n soygun yapar .. Bildiğimiz basit ((hırsızlıkn, yani bir malı ya da parayı çak· tırmadan aşırma daha çok <<ayak takımından n insanlara özgügenellikdür. Çünkü bu türden hırsızların gücü daha fazlasına le yetmez. Feodal dönemde de bu böyleydi. Alt tabakada n biri, diyelim ki bir keçi ya da at aşırırdı ve bu nedenle de ((keçi hır­ sızı n , ((at hırsızı n diye küçümse nirdi. Oysa o dönemde soylular, kılıçlarının hakkı ile ((soygunn yaparıardı ve onlara yakışanı da buydu! örneğin bir başka ülkeye ordusunu n başında girip o ülkenin ((yükte hafif, pahada ağır n mallarını ve bu arada genç kadınlarını, kızlarını talan eden bir kral için ((hırsızlık n yapmaya ne gerek vardır?. Kapitalis t toplumla rda da buna benzer bir ayırımı görmek IlfÜmkün dür. Bu toplumla rda, burjuvaz i, başka ülkeleri talan etmenin ve işçi sınıfını ince yöntemle rle sömürme nin yanısıra, zenginleşmek için başka yollara da sahiptir. örneğin, bir çimento ve demir istifçisi, karaborsacısı, çimento ve demire yapılan bir zamla, biranda onmilyon lar, yüzmilyo nlar kazanabi te hükümet aemın lir. Ve elbette bu ((helal parandır.. O karabors adamları da olabilir, zamdan haberi de bulunabi lir; ama becerikli işadamı, olmak da böyle şeylere bağlıdır işte.. Hele daha becerikli olur da hayali şirketler kurar, hayali mobilyal ar ihraç eder ve bir kalemde yirmi milyonu cebinize indirebili rseniz ne mutlu size! Böylesine kıvrak bir zeka ve beceriyle sizin yeriniz çok daha yukarılara layıktır. Bir ülkede böylesine yetenekli kişiler ol un ca o ülkenin sırtı yere gelmez. Örneğin böyleleri, '<hayali olarakn yurttaşların karnını bile doyurabi lir ve böylece açlık ve işsizlik sorununa çare de bulllfUŞ olurlar .. Hırsızlik

ve Cinayet

Ülkemizd e, son bir yılda, politik hayatta, basında, evde sokakta en çok kullanılan iki sözcüktü r bunlar. Hırsızlık diyor27


hırsızlarının , yankesicilerin büyük çapta ve kara Daha yaptığı cinsten bir kaplı kitaplara uygun şekilde c<iş )) ler. İş adamlarına, milyonerlere, <<muteber zevat)) a uygun biçimde <<iş))ler .. Ve cinayet diyorsak, bu da, bildiğimiz, kadın meselesinden, kan davasından , ya da lumpence bir çekişmeden ileri gelen cinayetler değil; örgütlü, sistemli bir şekilde yürütülen siyasi cinayetler. Hırsızlık olaylap ile cinayet olayları arasında belli bir iliş­ ki vardır. Hırsızlıkların asıl amacı cinayet değildir; ama, hır­ sızlık anında ortaya çıkan bazı sebeplerle, hırsızlık fiili, cinayetle sonuçlanabilir. Politik ciqayetlerle hırsızlık arasında da ilişki vardır . Başkalarının emeğini sömürenler, daha büyük düzeyde hırsızlık ve vurgun yapanlar, buna direnenlere karşı, çeşitli susturma yöntemlerinin yanısıra, açık saldırıya, cinayete de başvunirlar. Hırsızlık sınıfsal olunca, cinayet de politik olur ..

sak, bu,

bildiğimiz

ev ya da kasa

e. co m

hırsızlık değil.

ww

w.

ne

te w

Türkiye'de, son bir yıl. içinde ayyuka çıkan yolsuzluk ve vurgun olaylarının yanısıra siyasi cinayetierin artması hiç de rastlantı değildir. Hırsızlıkları, vurgunları kamuoyunun önüne çarşaf çarşaf serilenler; ama buna rağmen utanma denen nesneyi bilmeyenler, kitlelerin tepkisini bastırmak için her yola, her araca başvuruyorlar. Pisliklerinin ortaya dökülmesinden çıl­ gınca bir öfkeye kapılıyorlar . Kitlelerin dikkatini başka tarafa çek!llek için besleme faşist çetelerini sağa sola saldırtıyor; zor, baskı ve tehditle düzenlerini sürdürmeye çal gş ıyorlar. Hem de, sözümona, « milliyetçilik ıı adına ortaya çıkan bu cinayet şebekelerinin ; vurguncuların , emperyalistlerin ve yerli işbirlikçilerinin kiralık katilliğini yaptıklarına kuşku yoktur. Bu tür << milliyetçiler ıı daha önce başka ülkelerde de görüldü v~ halen de görülmektedir. Örneğin ünlü Amerikan uş aklarından Van Tiyö de, böylesine milliyetçilik iddiasında idi ve Vietnam'da <<komünistleri ezmekten)) dem vuruyordu. Aynı şeyi Kamboçya'da Lon Nol takımı yapıyordu. Bu ünlü << milliyetçilerin)) ikisinin yaptığı da, yalnızca , Amerikan emperyalistleriyle alçakça bir işbirliği ve kendi halklarına . ölüm ve sefalet sunmak oldu. Sonunda da kaçıp , giderlerken, bavullarında , efendilerinden aldıkları dolarları ve kendi halklarını soyarak elde ettikleri tonlarca altını götürdüler. Kaçınağa fırsat bularnıyan birçok taraftarları ise bu alçaklığın cezasını hayatlarıyla ödediler. Halk düşmanlarının ve alçakların sonu böyledir ve bizdeki halk düş­ manları, vurguncular, kiralık katiller de bunu biran dahi akılla­ rından çıkarmasınlar.

28


Soygun, ruşvet ,· cinayet olayları kapitalist dünyanın hastave en zengin kapitalist ülkeden, ABD'den, en yoksul kapitalist ülkeye kadar bu sistemi ağ gibi sarmıştır. ABD'de yalnız dünyanın en yüksek gökdeleni değil , en büyük gangster çeteleri de vardır. Özel uçaklı milyarderierin yanısıra, Harlem gibi, milyonlarca yoksul insanın sıkıştırıldığı ve aç insanların yiyecek mağazalarına saldırdıkları kesimler de vardır. Bir sömürü toplum u olan kapitalizm . devam ettikçe bu tür hastalıkların deva bul ması, ya da reziliikierin sona ermesi beklenemez.

te we .c o

m

lıklarıdır

w. ne

Ülkemizde, bu tür hastalıkların son bir yıl içinde, yani MC'nin iktidar döneminde daha da azıtmış olması rastlantı değildir. MC ortaklarının nasıl biraraya geldikleri hatırlardadır. Bu iktjdar, ülkedeki en gerici, en tutucu, ırkçı , dışa bağımlı güçler tarafından oluş turulmuştur. Aralarındaki bütün çekişmelere ve düş manlığa rağmen , gericilikte, dışa bağımlılıkta ve halkın çı­ karlarına ters düş mekte birleştiler. Yasaları açıkça çiğneyerek, yasa dışına düş erek , baskı yöntemlerine başvurarak bugüne kadar geldiler. Bugün de, ne pahasına olursa olsun iktidarı bırak­ mamak için çırpınıyorlar . Bu çırpınışın iki nedeni var kanımız­ ca: Birisi nimetleri, yani yağma hasanın böreğini paylaşmak , paylaşmaya devam etmek, diğeri de işlenen suçların hesabını verme korkusu .. Yani çıkar ve korku .. Bu nedenle çaresiz birbitlerine s arılmışlar ve düşmemeye çalışıyorlar. Bu korkulan, onları daha da sert davranmaya, bir dikta ortamından medet ummaya, f aş ist tırmanmaya iteliyor.

ww

Bu nedenle de MC iktidarının düşürülmesi, bu en gerıcı-şö­ ven güçlerin iktidardan uzaklaştırılması, ülkemiz bakımından acil bir önem taş ıyor. Faşizm güçlerinin çökertilmesi, ülkenin dı­ şa b ağımlılıktan kurtarılması , toplumun demokratikleştirilmesi ve sosyalizm yönünde,bu, bir ön adım olacaktır.

29


m te we .c o Aynı

Sonuca Varan İki Çizgi ,- - --

İhsan

AKSOY

odak noktasını sınıf mücade leleri teşkil eder. Bu mücade lede her sınıfa kendi ideolojisi rehberl ik eder. Burjuv azi kendi ideolojisine sahipti r, proleta rya da kendi İdeo­ lojisine. Proletaryanın ideolojisi bilimsel sosyalizmdir. Egeme n güçler, politik ve ideolojik planda proletaryanın sınıf mücadelesine karşı çıkarlarken onu sadece zorla sindirm eyi amaçla mazlar. Zor ve şiddetle birlikte bu mücade leyi yozlaştırarak rayın­ dan çıkarmaya da büyük önem verirler. Yılların tecrübe si ve bununl a da olanaklarıyla donatılmış buluna n egemen güçler, şmelere örgütle ve . kalmay arak dünya ölçüsün de dayanışmalar gitmek zorunluluğunu duyuyo rlar. Emper yalist-K apitaliz min dünya ölçüsüp deki askeri politik ve ekonom ik örgütle nmeler i, geın polilişen devrim ci hareke tleri önlen;ı.eyi amaçla r. İşçi sınıfın çameye engelle an yollard tik ve ekonom ik mücade lesini çeşitli ­ amacın bölme, lışırken en etkili silah olarak bu hareke ti içinden lar dan saptırma ve esas düşmanı gizlemek için sahte düşman icat etme yolu olduğunu bilir ve bu yola sıkça baş vurur. Adam heyulası yaratm a satın alma, ayrıcalıklar tanıma, komün izm erinden bazılataktikl ki da egemen güçleri n sınıf mücade lesinqe ' bırakmaları, rını teşkil eder. Sömür üye dayana n yönetim lerini kendi rızalarıyla kuşkusuz mümk ün değil. Bunun karşısında iş­ çi sınıfının örgütü de yapısını sağlam tutmak , işçi sınıfının bi-

ww

w. ne

Sınıflı toplumların

30


te we .c

om

limsel teorisinden sapmamak, çelik bir disiplin ve demokratik bir merkeziyetçilik esasını yerleştirmek, sızınalara karşı uyanık olmak vb. gibi esasları egemen kılmaya büyük özen gösterir ve ödünsüz bir politika yürüterek karşısındaki güçlere açtığı mücadelede amacına doğru yürü,meyi sağlar .. Bu kavga iki siH1hşö­ rün yeke yek dövüşmesine benzemez. Son derece geliştirilmiş oyunlarla doludur ve düşmanın ne zaman nasıl bir oyuna baş vuracağını çoğu zaman kestirrnek çok zordur. En tehlikeli oyun da devrimci güçleri biribirlerinden ayırarak, hatta karşı karşıya getirerek yalnız bırakmak ve saldırarak yok etmek .. Geri kalmış ülkelerde veya bazı ülkelerin geri kalmış bölge_,. lerinde ve bağımlı veya sömürge halklar içinde bu tertipierin daha kolayca oynandığı görülüyor. Bunun da ana nedeni o ülkelerdeki halkların bilinçlenme ve örgütlenme düzeylerinin geri oluşundandır.

ne

Birinci Çizgi : Sınıf mücadeles1 her ülkede, o ülkenin kendine özgü koşul­ ları ' içinde verilir. Bilimsel sosyalizmden kaynaklanan mücadeleler, sosyalizmin biliminin damgasını taşırlar; fakat her toplumun kendi koşulları içinde olgunla.şrp gelişirler. Her toplum için tek bir model göstermek mümkün değil. Eşit olmayan gelişme aşamaları, her toplumun kendi koşulları içinde mücadele etme gereğini de beraberinde getirmiştir . Ülkemizde sosyalizmin sorunları, kendine özgü de, diğer ülkelere göre önemli başkalıklar gösterir.

koşullar

için-

ww

w.

Devrimci mücadele, sınıf çelişkilerinin yanısıra, devrimci mücadele için son derece hayati önemi olan demokratik hak ve özgürlüklere de çözüm getirmek zorundadır. Ülke bütününe göre ekonomik ve toplumsal olarak ta bir hayli geri kalmış bulunan kesimlerde halkın demokratik talepleri çok büyük ağırlık taşımaktadır . Bu demokratik hak ve özgürlükler, devrimci mücadele için soİı derece önemli bir devrimci potansiyel oluştur­ maktadır. Bu potansiyeli sosyalist mücadeleye kanalize etmenin, proletiuyanın devrimci mücadelesiyle onun ittifakını sağlama­ nın yolu, onun taleplerine bilimsel sosyalizmin bilimsel çözümlerini vermekle mümkündür. Demokratik hak ve özgürlüklerin yoğunluk kazandığı bölgelerde, gelişen kapitalist üretim ilişkileriyle birlikte, kendi içindeki sınıflar da daha bir belirginlik kazanmakta ve bunun doğal '

31


ww

w.

ne

te we .c

om

sonucu olarak bu sınıfların kendi aralarındaki sınıf mücadelesi de hergün biraz daha gelişerek yeni yeni boyutlara ulaşmakta­ dır. Bu bölgelerdeki toplumu sınıfsız bir kitle gibi göstererek sömürüyü ve egemen sınıfları gözlerden gizlerneye çalışanların bu çabaları her gün biraz daha yenilgiye uğrarken bu sınıf ve tabakaların temsilcileri, yeni yeni görüşlerle, ideolojik ve politik mücadelelerin i ayakta tutmaya çalışmaktadırlar. Bu çabalarının başında, gelişen demokratik hak ve özgürlük mücadelesini n temsilciliğini kendi kesimlerinde göstermedir. Bu yolla sosyalistlerin etkinliğini kırmak, sosyalistleri kitlelere, demokratik hak ve özgürlüklere ihanet eden, onu pasifize ederek devrimci niteliğini ortadan kaldıran unsurlar olarak sunmaya çalışırlar. Bu tür girişimlerde bulunurlarke n gerçek devrimcilerin kendileri olduklarını iddia etmekten de geri durmazlar. Aslında buna şaşma­ mak gerekir; çünkü bugün, dünyanın her yerinde olduğu gibi ülkemizde de, geniş kitleler devrimci hareketlere ilgi duymakta ve giderek onun saflarına katılmaktadır . Bu bakımdan, egemenlerin maskeli savunucuları halk düşmanlığı yaparlarken keskin devrimci sloganların · arkasına gizlenmek zorunda kalmaktadırlar. Onları korkutan şey, kuşkusuz, demokratik hak ve özgürlüklerin gerçekten savunuculuğunu yapan ve yapacak olan sosyalistlerin kararlılığı ve mücadele azmidir. Daha düne kadar feodallere laf söyletmeyen, <<bizim ağalarımız da sömürülüyorn diyenler, bugün sevgili ağalarının açık savunuculuğunu yapamadıklarından büyük öfkeye kapılmaktadırlar. Esasen ağalarının pek . çoğu da burjuvalaşarak onları terk etti. Orda burda, «A:x welat, wax welatn diyerek ccxulamlarınıı sırtına taş yükleten ağaların sayısı hergün biraz daha azalmaktadır. Onun içindir ki, onlarla fiili hareket etmek te mümkün olmuyor artık. Öyleyse yeni yeni düzenlemeler e gerek vardır. Yeni yeni sloganlar ve taktikler ortaya atılmalıdır. Yeni bir kesime bu rölü oynatmalıdır. Bu anti sosyalist kavga, dünyanın her yerinde böyle yürütülmüştür; bizde de böyle yürür. Evet taktikler hazır ve yeni oyuncular sahnededir artık. Küçük burjuvazi sosyalizme karşı çıkarken en keskin sloganların arkasına yüzünü gizleyerek sosyalizm düşmanlığı yapıyor. Günümüzde bilimsel sosyalizme açık­ ça karşı çıkmak çok zor ve etkisiz bir yoldur. Bunun için, onun adına ona karşı çıkmak daha kolay ve etkileyicidir. 1906'larm anarşistleri, anarşist olduklarını dürüstlükle ortaya koyarak Marksizme ve Leninizme saldırıyarıardı ve Marksizm-Le ninizmi açıkça eleştiriyorlardı. Onun için, o zaman anarşistlerle politik ve ideolojik planda mücadele etmek çok daha kolaydı ve onların

32


et ew

e. c

om

yenilgileri daha basitti. Gerçekten de böyle oldu. Küçük burjuvazinin sayısal olarak çok büyük bir toplam teşkil ettiği çarlık Rusyasında, küçük burjuva ideolojisinin türlü şekilleri toplumda geniş yer bulmalarına rağmen, bu ideolojilerin maskelenmemeleri dolayısıyla, işçi sınıfının örgütlü gücünün kararlı mücadelesiyle ortadan kaldırılmaları çok uzun bir zaman almamıştır. Onların , özünde, başta işçi sınıfı olmak üzere, tür!1 halkın düş­ manları oldukları ortaya serildi. Bireyselliğin değişik biçimlerini yansıtan bu ideolojiler, işçi sınıfının bilimsel ideolojisi karşı­ sında yokolm~k zorunda kaldı. Kişisel kahramanlıklar, umutsuz girişimler, işçi sınıfının örgütlü mücadelesi karşısında silinip gitti. Ne varki günümüzde, bu sapmalar, işçi sınıfı adına ortalarda dolaşmaktadır . Bu bakımdan, onunla mücadelede daha da kararlı ve dikkatli davranmak gerekmektedir. Aslında hiçbir sı­ nıfa dayanmayan bu hareketin nasılsa yok olacağı noktasından hareket etmek son derece hatalıdır. Bu hareketin gücünü abartmak ne denli yanlışsa onu görmemekten gelmek te okadar hatalıdır ve çok büyük kayıplara yol açar. En önemlisi bu hareketin yaygaracılığı ve şarlatanlığı karşısında gerilememek, bilimsel sosyalizmin gösterdiği yolda kararlılıkla yürümek gerekir. Ülkemizde anti-sosyalistlerin ilk saldırı noktası demokratik hak ve özgürlükler ile işçi sınıfı mücadelesinin ittifak noktası­ dır.

ww w. n

Ülkemizde işçi sınıfı birliğini tamamen sağlayamamış, örgütlenmesini tamamlayamamıştır. Irkçı şöven yönetimler işçi sınıfının bırakalım demokratik hak ve özgürlükleri gereği gibi savunmasını, kendi ekonomik çıkarlarını dahi yeterince savunmasına fırsat vermemiş; faşizme ve gericiliğe karşı, güçlü politik örgütler oluşturmasını engellemiştir. Bu da sosyalizme güvensizlik, halklar arasında düşmanlık yaratmakla görevli işçi sınıfı düşmanıarına propaganda olanağı sağlamıştır. Bu sadece bizde görülen bir şey değildir. Dünyanın her tarafında sosyalizme güvensizlik yaratmaya çalışanlar işçi sınıfının ulusal kurtuluş savaşıarına katılmadığını veya işçi sınıfının devrimden uzaklaştığını bu bakımdan qevrim yapma görevinin başka sınıf veya tabakalara düştüğünü yaymaya çalışırlar. Hele çok uluslu ülkelerde bu propaganda daha değişik bir tarzda işletilir ve egemen ulusun işçi sınıfının mücadelesinde halkların düşmanlığı yaygınlruıtırılır. «Hani işçi sınıfı niçin bizim davamızı savunmuyor?n «Onların sosyalistlerinden de bize hayır gelmez .. » tarzın­ daki görüşler aslında sosyalizme güvensizlik yaymanın açık an-

33


olarak karşımıza çıkıyorlar. Bu çizgının savunucuları, hergün yeni kabuklar a bürünürk en, en azgın saldırılarını ezilen halkın sosyalistl erine yöneltirle r. Bunun nedeni ezilen halkın sosyalistl erinin kararlılık , devrimci sabır ve özveriyle , halkın ona«özgürlükıı mücadele sine dört ele sarılarak, onun güven ve yını kazanara k düşmanlarının maskesin i indirmesi ndedir. Bunun nedeni ezilen halkın sosyalistl erinin bıkıp usanmad an, ezilen halkın özgürlük mücadele si ile egemen ulusun proletary asının sosyalist mücadele sinin ittifakını sağlamaya çalışma1arı­ dır. Bunun nedeni, bilimsel yolda yürüyen ezilen halkın sosyalistlerinin , halk düşmanlarının silahlarını ellerinde n alarak onlara çevirmesidir. Ezilen halkın sosyalistleri, özgürlük mücadelesini kendi ezilen halklarına götürürle rken egemen ulusun işçi sınıfının mücadele sine asla uzak kalmazla r; ulus meselesin i onlara kavratma k için büyük ·çaba gösterirler. · Hiçbir şeyin gökten zembile gelmediğini bilirler. Bunun için de şartlanmışlıkla­ rın üzerine yürürken kendi dar görüşleri varsa onu da atarlar. Mücadeleye enternasy onalist bir gözle bakarlar. Kendileri ni' ve kitleleri enternasy onalist bir ruhla mücadele ye hazırlarlar. Sosyalizmin bilimini rehber edinirler. Egemen sınıf devrimci lerinin ulusal sorun karşısındaki şartlanm ışlıklarını iyi kavrar; fakat onlara yaklaşınanın yollarını arar, ulusal sorunun kavranmasın­ da onlara destek olurlar. Bunu sosyalist bir görev olarak bilir ve buna göre davranırlar. Sosyalizme güvensizlik yayanların karş ısına dikilirler. Kitlelerin doğru mücadele yolundan saptırılma­ larına izin vermezle r. Küçük burjuvaz inin çeşitli hareketle rini dikkaüe izler, bilimsel yerine oturtarak ona karşı gerekli kavgaya girişirler. Sosyalist ler şunu çok iyi bilirler : Sosyalist hareket geliştikçe sapmacı görüşler hızla erimeye ve tüm çığırtı-bağırtl­ larına rağmen ortadan kaybolm aya başlarlar. Besbellik i, ülkemizde henüz onların sesleri kesilmeyecek. Henüz halkımızın suumutları yla oynama süreci tamamlanmamış. Henüz bulanık Ama r. dövülüyo su havanda ve ediliyor da balık aviarnaya devam sosyalistl erin sesi hergün biraz daha gürleşmekte, her gün sosyalist mücadele biraz daha halkımıza mal olmaktadır. Artık halk düşmanlarının ağa ve sermayedarların maskeli sözcüleri nin çı­ ğırtkanlıkları kimseyi telaşlandırmıyor. Halkımızın mücadele sini, keskin sloganlar atarak devrimci bütünden koparma ya çalışan­ lar, bitişe yaklaşınanın korkusuy la, yaygaracılıktan başka bir rollerinin kalmadığını kavrama ya başlıyorlar. Yok Keko yok! Bizim dava demekle kimseyi kandıramazsm. O günler çok geride kaldı. O dava sizin değil. O dava yoksul, ezilen ve sömürüle n

ww w. n

et ew

e. c

om

latımları

34


halkımızındır .

Sizin ...

davanız ayrı.

Ve siz

davanızı cdayıkı

veçhiy-

le ıı yapıyorsunuz

İkinci

Çizgi :

ww w.

ne te

we .c

om

Çok uluslu ülkelerde egemen ulusun sosyalistl erinin görevlerinden biri de, ezilen ulusun, ulusal demokra tik sorununa devrimci çözüm getirmek tir. Bu çözüm, bilimsel sosyalizm in ccUlusların kaderleri ni kendileri nin tayin etmesi hakkın ilkesidir. Bu ilke, ulusları ve halkları burjuva merhametçiliğinden uzaklaştı­ rarak kardeşlik ve eşitliği getirir. Bu ilke mutlak bir ilkedir ve her ülkenin somut koşulları içinde uygulanır. Sosyalizm in diğer ilkeleri gibi bu da belli bir kalıba, belli bir modele sığdırılına­ mıştır ve sığdırılamaz. Egemen ulusun sosyalistl eri, kaderini tayin hakkı ilkesini, ayrılma hakkı olarak savunur. Fakat ayrıl­ ma hakkının · savunulması, ayrılmaya davet anlamına değildir. İşçi sınıfının hertürlü milliyetçi dar görüşlerden arındırılması, onun enternasy onalist bir ruhla eğitilmesi görevi sosyalistl erindir. Ezilen ulusun demokra tik ulusal mücadele sinin egemen ulusun işçi sınıfının sosyalist mücadele siyle ittifak edebilmesi için, ulusal demokra tik taleplerin in, egemen ulusun işçi sınıfının sosyalist hareketi tarafından, doğru şiarlarla dile getirilmiş olması gerekir. Sosyalizm insanın insan tarafından sömürülm esine karşı çıkarken aynı zamanda ulusla:rın veya halkların da diğer uluslar tarafından sömürülm elerine karşı çıkar. Halkların ve ulusların kurtuluşlarını kararlılıkla savunur. Ezilen sömürge ve bağımlı ülkelerin ulusal kurtuluş mücadele lerinin en büyük dostu ve destekçis i olarak, onların onayını ve güvenini alır. Bunu sosyalist bir görev bilir. Ulusların eşitliği ve kardeşliği ilkesine proletaryanın devrimci ve enternasy onalist çıkarları açısın­ dan bakar. Emperya lizme ve gericiliğe karşı olmayan, işçi sını­ fının devrimci mücadele sinin önüne dikilen hareketle ri ulusal kurtuluş hareketle ri olarak nitelendi rmez. Ulusların kaderleri ni tayin hakkı ilkesini devrimci ve demokra t açılardan değerlendi­ rir. Müşterek düşmanları .emperya lizm ve sömürü mekanizm alarına karşı tüm demokra t güçlerin ilerici nitelikler ini, işçi sı­ nıfının sosyalist potasında eritıneye çalışır. Onlarla ittifakı, başarılması gereken çok önemli bir görev olarak bilir. Dar sosyalist çizgilerden şiddetle sakınır. İttifaklar sorununa hayati bir sorun olarak bakar. Bütün bunları örgütlü gücü ile başarır . İ1?­ çi sınıfının birliğini tamamlayamadığı ve örgütlenm esini tam anlamıyla gerçekleştiremediği ülkelerde , (eğer bu ülke çok ulus-

35


ww w.

ne te

we .c

om

yüklenemez. Bu da, 1uysa), işçi sınıfı, ulus soru nunu gereği gibi düşmanları tarafın­ yuka rda da değindiğimiz gibi, sosy alizm in bunu çok iyi bilirler. dan işçi sınıfına karşı işlenir. Sosy alist ler alist lerin e çok önemli Bura da ezen ulus un ve ezilen ulus un sosy ün gerç ek düşmanı görevler düşmektedir. İşçi sınıfı, söm lirün an katılmıştır. Kurolara k, ulus al kurtuluş savaşıarına her zam olar ak en kararlı gücü nü işçi sı­ tuluş müc adel eleri nin obje ktif bir gerç ektir . Fak at işçi sınıf ı da nıfının oluşturduğu bilim sel sı yetetkil erini n dışında değildir ve onun işçi olma kapi taliz min 1 çıkkarşı ne düze mez faka t aynı zam anda kend isini söm üren de v göre Bu istem esi de gere kir. ması ve duru mun u değiştirmek birektedir. İşçi sınıfının işçi sınıfının polit ik örgü tleri ne düşm bir ruhl a eğitmek, disiplilist yona liğini sağlamak , onun ente rnas örgu tlere düşmektedir . bu ne etme k ve merkezileştirmek görevi ar müc adel esin de bayAnc ak bund an sonradır ki işçi sınıfı, iktid en tüm sınıf ve taba kala rla ezilen rağı altına ezile n ve söm ürül geti- . çelişkilerine bilim sel çözü m halkları topla yabi lir. Onların Ezile n halkların, sörir. Devr imci şiarlarını prat ikte de ispa tlar. onayını alır. Böylemür ülen tüm sınıf ve tabakaların güve n ve kazanır: Zafe re gilik ce sosy alist müc adel e de canlılık ve derin İşçi sınıfının örgü tden yold a daha büyü k adımlar atılmış olur. sınıfının öncü müflenm esini kadr olar başarır. Bu kadr olar, işçi kararlı unsurlarını rezesi olar ak en feda kar, en bilin çli ve en i, sosy alist örgü tlenm eleri n nitel ikoluşturur . Sosy alizmin bilim tler, ne kada r işçi lerin i belirtmiştir. Bu nitel ikler i olma yan örgü tems il ettik lerin i iddia etsel er de, sınıfını ve sosy alist müc adel eyi gibi, işçi sınıfının bu iddiaları bir sanıdan ileriye gitmeyeceği de engeller. İlerlemesine man i başanya gide n yold a yürüyüşünü sel yönl erini n açı­ olur . Müc adel esini köst ekle r. Meselelerin bilim aların yerleşme­ sapm sol önem lisi ğa çıkmaları geci ktiri lir ve en en ulus sosegem , lerin e zem in hazırlanır. Çok ulus lu ülke lerde erinin mülistl şosya yalis tleri nin bu tür tavırları, ezilen ulus un dar görüşlü milliyetçi cade lesin i de olum suz yönd e ·e tkile yere k tabii ki egem en uluhare ketle rin güçl enm esin e yola çarla r. Pek z ezile n ulus un ulus sun sosyalistleri, örgü tlü güç olara k yalnı var ki buna gere kli önem i verir davasını konu edin mezl er. Ne . Ne önün de ne arler. Ulus soru nu sosy alizm in sorunlarındandır soazıara götü rür. Esas en ulus kasında . Aksi görüşler bizi çıkın işçi ki kuşku yok runu na doğru biçim de yaklaşamayanlar hiç m getir emez ler. çözü u doğr de e sınıfının sosy alist müc adel esin çözümlenınediği n nunu soru İşçi sınıfının birliğinin ve ittifa klar isini göst erir. ülke lerde sapmacı görüşlerin etkinliği kend

36


we .c

om

Bugün ülkemizde, iş çi sınıfının politik hareketini kucaklı­ yan ve bu anlamda birliğini sağlamış olan güçlü bir partinin henüz oluşmadığı bir gerçektir. Ama bu yolda çabalar var ve bu çabalar gün geçtikçe daha da yoğunlaşmaktadır . Örgütlenme çabaları, eskisinden de dersler alınarak, daha ciddi temellere oturtulmaya çalışılıyor. Bu doğru . Ama bunun yanısıra, bazı -k onularda geçmişten ders alınmadığı, eski hataların tekrar edildiği de görülüyor. Özellikle, işçi sınıfı ideolojisinin önemi ve örgütlenmenin, ancak bu ideolojiye ciddi bir şekilde sarılarak, onu kadrolara özümleterek kalıcı, sağlam temellere oturtulabileceği gerçeği. Tersine, «geçmişten alınan dersler» başka türlü, geriye doğru adım atmaya neden oluyor ... soldaki bazı örgütler, ulusal sorun karşısında sessiz kaldıkları; kitlelerin baskı ve zulme karşı demokratik muha.lefetini omuzlamaktan, desteklemekten kaçındıkları gibi; ulusal sorunun önemini kavrayıp kitlelerin devrimci mücadelesini omuzlamaya çalışanları da türlü şekillerde suçluyorlar. Onlara karşı bir güvensizlik havası yaymaya, kadroları kendi pasifizmlerine şartıandırmaya çalışıyorlar . Bu baylar, sosyalist olma:Yı kendi tekellerine alıp, Doğulu sosyalistleri küçük burjuva milliyetçiliği ile suçlamaktan pek hoşlanıyorlar. <<Onların sosyalist geçinenlerinde de hayır yokturn, «onlar küçük burjuva milliyetçileridir,n tarzında sorumsuzca sözleri, yeter bilgi ve tecrübesi olmayan kadroların kulağına fısıldıyorlar. Hatta bazan daha da Heri gidip, <<bunlar anti-sosyalisttirn diyorlar.

ne te

Örneğin

ww w.

Sosyalist hareketi tekelinde sanarak onu dar grup çerçevelerine sokmayac kimsenin hakkı yoktur. Bu kimseler, işçi sınıfı­ nı temsil ettikleri zehabına k ap ılsalar bile .. Ulusal ve demokratik hak ve özgürlükleri savunmak, herkesten önce sosyalistlerin görevidir. Bu mücadele omuzlanmadıkça, baskı ve zulüm gören kitlelerdeki devrimci birikimin işçi sınıfının mücadelesiyle birleştirilmesi nasıl mümkün olac aktır? Halkın onayı ve güveni nasıl sağlanacaktır? Çok daha önemlisi : Örgütlenme ha,ngi unsurl arla başarılacaktır? Toplumsal gerçekiere gözlerini kapayan ve üstelik bunu da sosyalizm adına· (! ) yapan birtakım romantikl erı e mi?. Yok arkadaş yok! İşçi sınıfı edebiyatı yaparak tepelerde oturmak, işine gelmeyen herkesi milliyetçilik ve gericil ilde suçlamak sosyalist mücad eleye bir yarar sağlamaz, aksine onu bölüntüye uğratır . Sosyalizmin düşmanlarının ekmeğine yağ · sürer. Sosyalist örgütleurneyi sekteye uğratır. 37


we .c

om

Bugün bazıları, hem de sosyalizm adına, ÖZGÜRLÜK YOLU Dergisin den tedirgin olmaktadırlar. Herkes te biliyor ki, bu dergi, ağalık, şeyhlik gibi feodal kuruml ara, burjuva ideolojisine ve küçük burjuva kesimle rin sekter tavırlarına, yaniışiarına karsosyalis t şı, elinden geldiğince mücade le vermekt e; mücade lede Bu nektadır. savunma eri yönteml i dünya görüşünü ve devrimc , sosgericiler tüm diğer ve denle de ağalar, şeyhler, ağa-dedeler sosise, Bazıları yalizm düşmanları dergimi ze cephe almışlardır. uygulayalizm adına cephe almaya kalkma kta, dergiye boykot maya kalkışmakta ve onu gelişigüzel suçlamaktadırlar. Ve böylece onlar da gericile rin ekmeğine yağ sürmekt edirler. Üstelil{ bu baylar, hiçbir ciddi ideolojik eleştiri g~tirmeden yapıyorlar bu işi. 12 Marttan önce, bir <(sosyalist fikir dergisi>>ni sattırma­ yanlara karşı, ((bu, faşist bir düşüncenin ürünüdü r,» diyenler , bugün aynı davranışı ((Özgürlük Yoluı>na karşı gösterir lerse, onlara ne demeli?.

ne te

Sosyalis t mücade le zor ve ciddi bir mücade ledir. Bu mücadelede her türlü sapmay a karşı çıkmak, kuşkusuz, sosyalis tlerin görevidir. Ancak, ((ille de şu örgüt içinde olursan kon-q.şma hakını kakın olun> biçimin de tekelci bir tavır da yanlıştır. Başkalar birşey kimseye etmek icad isimler ralamak için yeni sapmacı getirbirlikte de ini kazandırmaz ve bu tür davranışlar tepkiler mekte gecikme zler ... Sonuç Olarak :

ww w.

Ülkemizde sosyalis t örgütlen me çabaları yoğunlaşırken kendi içinde de önemli engeller le karşılaşmaktadır. Bununl a .beraber bu güçlükl er ve engeller daha sağlam temeller e inmenin de y:olunu açmaktadır. · Bu engeller aşılacak sosyalis t mücade le tüm rayına oturara k başarı yolunda ilPrleyeboyutlarıyla bilimsel cektir. Bundan ençok rahatsız olanlar egemen güçlerle birlikte küçük burjuva sapmacılar olacaklardır. Egemen ler, iktidarl a; küçük rının elden gitmesi nden dolayı telaşa kapılmaktadırlar k korkara asından kaybolm burjuva sapmacılar da etkinlik lerinin güçlerle egemen yaygarayı basmaktadırlar. Bellidir ki yalnız mücade le etmek yetmiyo r, bununla birlikte diğer sapmal ada da mücadele etme zorunluluğu vardır. Bu mücade le yürütül ürken sosyaliz min hataların karşısına yeni hatalarl a çıkılmaz. Bilimse l n mütsınıfını işçi k, kaçınma dan gerekler i yapılır. Peşin yargılar i iş­ güçlerin ilerici ve tefikleri ni toparlam ak, onların demokr atik gerekrmek çi sınıfının devrimc i amaçları doğrultusunda birleşti 38


demokratik güçlerden soyutlayıc ı tavırlar ve sosyalist mücadeleye büyük kayıplar verir ve işçi sınıfı­ nın müttefik edinmesini önler. Bu küçük burjuva milliyetçiliğine ödün verme anlamına asla değildir . Aksine küçük burjuva milliyetçiliğiyle mücadelenin en etkin ve tek yoludur. Egemen ulusun sosyalistleri ulusal sorunda tüm şöven duygulardan arınmış olarak hareket ederler. Ulusal demokratik taleplerin özünü enternasyonalist bir anlayışla kavrarlar ve somut koşulları değer­ lendirerek tavır koyarlar. Ulus meselesinde, «bölücü değilizn korkusunu ve şartlanmışlığını ilke edinmezler. Bölücülüğü burjuvazinin anladığı tarzda de~l sosyalistlerin anladığı şekilde an- · lamlandırır ve işlerler. Bölucülüğün en tehlikelisi sosyalist hareketi bölmektir. Bu da ittifaklar meselesini gereği gibi değer­ lendiremeyerek ittifakları başaramayanların yaptığı bölücülüktür. Bir demokratik hareketin çelişkileriyle ilgilenmeyeceksin ve hem de o hareketin l<::endi saflarına katılmasını bekleyeceksin, bu olacak şeymidir? ' «Bizim meselemizi sosyalizm halletmezn ile «bu meseleyi nasılsa sosyalizm gelir halleder .. » Kavramları arasında ne fark vardır. Aynı şekilde, «Bunların sosyalistleri de bize karşıdırları, şeklindeki ifade ile «Bunların hepsi aslında küçük burjuva milliyetçileridir. Sosyalist olamıyorlarn , ifadesi arasında da hiçbir fark yoktur. lidir.

İşçi sınıfını

ww w. n

et ew e. co m

~iarlar

.

39

.


et ew e. co m

TSiP 1. Kongresi

ww w. n

Türkiye Sosyalist İşçi Partisi 'nin (TSİP) ı. Büyük kongresi, 21-27 Mart tarihinde İstanbul'da yapıldı. Kongrenin ilk üç günü açılış, Merkez Yönetim Kurulu raporunun okunması, eleştiriler ve eleştirilerin cevaplandırılması ile geçti. Daha sonraki günlerde ise yeni parti programı taslağı tartışıldı ve bazı değişikliklerle kabul edildi. Ayrıca kongre çeşitli karar tasarılarını kabul etti ve yeni yöneticileri seçti. Kongre, dergimiz adına, arkadaşımız Orhan Talun tarafından izlendi.

12 Mart faşist döneminin arkasından, sol kanatta kurulan ilk parti olmuştu. Daha partinin kuruluşundan önce, ((sosyalist partiıı nin kurulması sorunu sosyalistler ' arasında tartışma­ lıytlı. TSİP kurulduktan sonra da kendisine birçok eleştiriler yöneltildi. Birçokları sosyalist bir partinin kuruluşunu zamansız ve bunun için şartları elverişsiz görüyorlardı. Birçokları ise TSİP'i bir <<grupıı partisi olarak değerlendirdiler. TSİP,

'.

hareket etmişti; yani o, dağınıklığa düşmüş ve 12 Mart faşist zulmü ile ezqmiş sosyalistleri saflarında toparlıyabileceğini ummuştu. Ama gelişim hiç te böyle olmadı. Soldaki çeşitli gruplar TSİP'e karşı çekimser kaldılar ya da karşı tavır takındılar. Bir grup, Mihr~ Belli'nin başkanlığında TEB'i (Türkiye Emekçi Partisi) kurdu. T.İ.P'nin eski genel başkanı Aybar'ın başkanlığında Sosyalist Parti oluşTSİP, kuruluşunda <<derleniş n

40

şiarıyla


.c om

turuldu. Diğer yandan, Behice Boran'ın başkanlığında Türkiye İşçi Partisi (TİP) kuruldu. Sözkonusu derleniş şiarırıın olumlu bir sonuç vermediği TSİP merkez yönetim kurulu raporunda da kabul edilmekted ir Raporda şöyle deniyor : Ancak bütün çabalara rağmen bu şiar bir istek olmal•tan ileri gidememiş, birlik önerilen biçimiyle gerçekleştirile­ memiş ve Parti başlangıçta bir grup tarafından kurulmak zozunda kalmıştır.

ww

w. ne

te we

Raporda, bu konuda yapılan en büyük hatanın, birlik sorununa faydacı bir gözle bakılması ve ideolojik birlik ilkesine gereken önemin verilmemiş olması gösteriliyor. Partinin kuruluş döneminde ki bu hatanın ve diğer aksaklıkların temel nedeni olarak «işçi sınıfının biliminin yeterine kavranmamış ve onun mücadele metotlarına yeterince ayak uydurulamamış olmasın gösterilme kte ve «amatörlüğün ve deney azlığınınıı da · payı olduğu belirtilmek tedir. 112 sayfalık Merkez Yönetim Kurulu raporunda geniş çapta özeleştiri yapılıyor. Bu nedenle birkısım delegeler raporu bir ccİtirafnameıı olarak nitelediler. Genel Başkan Ahmet Kaçmar. ise, eleştirilere verdiği cevapta, yönetici olarak kendilerini n de, gördükleri hataları eleştirmelerinin doğal olduğunu söyledi. TSİP'in ccbir grup ıı tarafından kurulmuş olmasının yanısı­ ra, bu grubun ' da homojen olmadığı bilinmekte dir. Nitekim bu husus ta raporda kabul edilmiştir. Kuruluş sırasında varolan farklı eğilimler giderek belirginleştiler. Başklangıçta Dr. Kıvıl­ cımlı'nın görüşleri, kurucular arasında ve parti saflarında etkindi. Parti yayınlarında da Kıvılcımlı'dan çokça sözedilmekte, onun yazıları ve sözleri yolgösterici olarak alınmaktaydı. Ancak biryandan parti dışında ccdoktorculuğaıı karşı takınılan tavır diğer yandan Partinin umulan gelişmeyi gösteremem esi, parti içinde de Kıvılcımlı'nın görüşlerine karşı bir eleştiri ortamı hazırladı; parti içi hiziplerin çekişınesi hızlandı. ccDoktorcuıı kesim giderek partiden ayrıldı. Bunu, daha çok gençlik kesiminde etkin olan ccparti içi hizip))lerden diğer birinin ayrılışı izlediBu ayrılmalar, ihraçlar, bir yandan Partinin kan kaybına, bazı yerel örgütlerini n çözülüşüne yolaçarken , diğer yandan Partid~ , cc merkezciler ıı diye aldandırılan grubun etkinliği ve denetimi arttı. Kıvılcımlı'nın görüşlerine karşı ilk derli-toplu ve geniş eleştiri de bizzat parti saflarından geldi. İLKE dergisinde Kıvıl­ cımlı sert şekilde eleştirildL · 41


.c om

mından ' kısa süre de Büt ün bun lar, bir sosy alist part i bakı yöne ticil erin in de kabu l olan hızlı değişmelerdir. Bizz at TSİP «ideolojik yersizliğin, ettik leri gibi, kuruluş sırasındaki «beli ekte dir. Dierm göst dene y azlığının tersizliğin, «am a törlüğü ve andığı da sağl bir arınmanın ğer yand an, TSİP açısından belli bazı hizi pler in etkinliği gerç ekti r. Tasf iyel er ve i"Stifalar yolu yla olsa iç bütünlüğe kavuşmuştur. Bu silinmiş örgü t küçü lere k de r dışında hom ojen bir nede nle ilk büy ük kong reye , bazı istis nala Tektaş Ağaoğlu'nun dışın ­ delege yapısıyla gelindi. Oya Bay dar ve delegeler, bir-i ki kişiden da, mer kez yöne timi ne muh alef et eden ibar etti. iye şartlarının bir tahl ilini yaKonuşmasında Dün ya ve Türk , Türk iye'd e MC iktid apan TSİP Gen el Başkanı Ahm et Kaç maz e dendi, CHP 'yi eleştirdi ve şöyl n faşist tırmanmasma deği rını

ini kısaca özethald e önüm üzde ki gelişme persp ektif zı derinleşe­ açma rin güçle en lerse k , empe ryali zmin ve egem ınlmak ve f aşizan artt ü zulm 'nin MC k celc, buna bağlı olara karşılık ndırılmak isten ecek tir. Buna tırmanış daha da hızla zetnam e nmey güçle elip yüks da halkın muh alefe ti de daha değin sosy al de· lere seçim ki üzde önüm tir. Bu muh alefe tin olması büyü k bir ihtimok rasid e somutlanması ve kons antre a sosy al dem okra cund sonu mald ir. 1977 sonb ahar seçim leri . .. ür künd müm arı sinin tek başına iktid işçi sınıfımız olma k Sosy al demo krasi nin iktidarı, başta ecek ve onla ra kurgetir er dersl üzere geniş yığınlara, önem li aları ve gerek levarm cine bilin rının yolla tuluşlarının gerçe k sağlayacak­ ortam bir rini yerin e getir mele ri için olağanüstü geniş · kitle ıyla, malar çalış rki tır. İşte bu anda , bu ana kada un gerçe k yolu nu göslere devamlı hitap etmiş , ona kurtuluş ne düşenleri feda karc a ve bih akkın termiş ve bu konu da üstü toplu msal muh alefe yerin e getirmiş bir sosy alist hare ket, . ektir girec tle süra ine tin odağı olma · sürec

te we

ni :

w. ne

Şu

oluşturul­

ww

t birliğin Ahm et Kaç maz , konuşmasında, «sosyalis mes i ve «sek terizlen mn üllü bir tutu ması için prol eter alça k gön edi ; güçb irlisöyl ini ktiğ likle rden azam i ölçü de kaçınılmasın gere rdan n katavı er de «her türl ü sekt ği ve ceph e oluşturulması için çınılması gerektiğini beli rtti. ra en sert ve geniş eleştiri­ TSİP mer kez yöne timi ne ve rapo şmasında, TSİP kong releri Oya Bay dar yöne ltti. Bay dar, konu bun un bir arınma gibi sini n alte rnat ifsiz olduğunu beli rtere k, alma » ve «çözülmen olduğunu, gösterilemiyeceğini, aslında «dar ve böylece bir «yuvarnın part iden ayrılmaların iyi karşılandığını esi oluşturduğunu söypart iye hak im olar ak dike nsiz gül bahç ledi.

42


Baydar,

kuruluş sırasında yapılan başlıca hataları, 12 Mart fazla abartılması, acelecilik, Daktorun (Hikmet Kı­ vılcımlı) grubunu en güçlü kadro sayma . ve kendileri ni öncü müfreze gibi görme diye niteledi; hareketin işçi sınıfının tabanına oturtulmadığını söyledi. Kuruluştan sonra ise daha da büyük hatalar yapıldığını, parti içinde demokra tik merkeziyetçiliğin iş­ lemediğini, genel yönetim kurulu ve merkez yürütme kurulunu n ç alışamaz duruma düştüğünü, yuvarcılığın hakim olduğunu ve bu nedenle parti içinde demokra tik muhalefe t yapılamadığını söyfedi. Genel Yönetim Kurulu raporund aki, TSİP'in, Türkiye işçi sınıfının «öncü müfrezele .rinden birin olduğuna dair ifadeyi eleş­ tiren Baydar, her ülkede işçi sınıfının öncü müfrezes inin ancak bir tane olabileceğini, TSİP'in bir proleter parti olmadığım söyledi; onu bir «geçiş ·partisin olarak niteledi ve ecdaha ü.st düzeyde örgütlenm e içinn kadrolar yetiştirmesi gerektiğini savundu. Konuşmasmda soldaki diğer partileri de eleştiren baydar. özeleştiri yaparak c<ideolojik yetersizliğini n, «şürüklendiğinin . «muhalef et yapamadığının anlattı. Yönetime talip olmayacağım ve bu konuda kendisini yetersiz gördüğünü söyledi. Baydar, konuşmasının sonunda, parti için önerilerd e. de bulundu. Yuvarcılık ve « cuntacılıkıı zihniyeti nin bırakılmasını, c<ko vulan ı~ partililer in geri çağrılmasını ve yeni delegeler le olağan­ üstü bir kongre toplanmasını istedi. Oya Baydar'd an sonra söz alan Halil Çelimli, Baydar'ın konuşma.,;ım genel olarak onayladığım söyledi; Çelimli, «50-60 yıl­ lık bir parti var ve mücadele ediyor; enternasy onalist bir partidir. 1920'lerden beri varlığını sürdüren bir hareket sözkonus udur; yeter ki burjuvaz inin baskısı kalksın, n dedi ve TSİP'in DİSK'e yönelik tavrını eleştirdi.

w. n

et e

we .c om

boşluğunun

Tektaş Ağaoğlu, konuşmasında ,

ww

Oya Baydar'ın bazı eleştiri­ söyledi; ama onun, c<partinin üstüne kilit vuralım demeye gelenn tavrına katılmadığını söyledi. Partinin zamanında kurulduğunu, örgüte ihtiyaç olduğunu; çeşitli sağ ve sol sapmalar karşısında partinin kurulmasının bir zorunlulu k . olarak dayattığını belirtti. lerine

katıldığını

Ağaoğlu,

temel hatanın, partinin kurulduk tan sonra «ışçı partisin olarak adlandırılması olduğunu; işçi sınıfı partisinin demokra tik merkeziy etçilik ve çelik bir disiplin gerektirsınıfının

43


başaracak dene yoysa part inin kuru cu kadrolarının bun u müf reze lerd en biri» taden yoks un olduklarını söyledi. «Öncü vardır. TSİP ya işçi sı­ birin i eleştirerek «bir tane öncü müf reze n bun lar · olumsuzluklardır, nıfının part isidi r, ya ' değildir; bütü Ağaoğlu lması bir süre çtir, » dedi. işçi sınıfı part isin in oluşturu p soru mlu luk alm ak ve çözü m olar ak şunu öner di : cePartide kalı isi olam az; yalnız, · part tmak. TSİP işçi sınıfının

yuvarları dağı

we .c om

diğini,

ww

w. n

et e

ktır.ıı ilerde oluşacak part inin bir parçası olaca konuşmacılar, Meh met r diğe i ndak Mus tafa Zülk adir dışı t Bozkuş, Barış Dur ak, Aköz Sefe r Güv enç, Aydoğan Gezer, Sua rapo rund an yan a konuş­ Meh med ali Tan gene l yön etim kuru lu tula r. cevaplandıran GeGenel yön etim kuru lu adına eleştirileri ndaki bazı çevr eleri n, nel Sek rete r Yalçın Yusufoğlu, TSİP dışı yoru m yaptıklarını, düş­ part ileri için ccbattı-batıyorıı tarzında ırmak için eller ini oğuş ­ man ca davrandıklarını ve ((cenazeyi kald TİP'i eleştirdi. turduklarınııı beli rtere k özellikle sırasında' kari yeri st bir tuYusufoğlu, part inin kuruluşu lduğunda başka bir 1işçi tum la hare ket etme dikl erin i, TSİP kuru bu nede nle, kend ileri ne yöne ltile n sınıfı part isi varolmadığını; söyledi. TSİP'e ideolikid atör lük suçlamasının hak~ız olduğunu arasında varo lan TİP'in lojik eleştiri gelmemiştir, dedi. 1960-70 çizg isini n ise ond an 2. Ente rnas yon al çizgisinde olduğunu, MDD tü (TİP) düze ltörgü , dah a sağcıa olduğunu söyledi. MDD'cilerin kuyruğuna taktıkları­ mek yerine, hare keti küçü k burj uvaz inin · ente rnas yon alist bir nite lik olnı, TİP'in 4. Büy ük kong resin de 1968 Çekoslovakya olayını madığını, Ayb ar'la Beh ice Boran'ın ve ente rnas yon alist sa ğ· süpe r devl etler çerç eves inde koydukla,nnı söyledi.. yum ruk geleneğine TSİP'in sahi p çıktığını irileri cevaplandıran Yine genel yön etim kuru lu adına eleşt geni n ecDİSK'in güçl en. Genel Başkan Ahm et Kaç maz , bir dele ,» tarzındaki görüşünün mesi ekon omi zmin güçl enm esi dem ektir bütü ne terc ih etm eme k gerektiğini yanlış olduğunu , parçayı nduğunu, Tektaş Ağa· · söyledi. Oya Ba:ydar'm ilkesiz birliği savu k onu n da yanlış şeyler söyleoğlu'nun . olum lu olduğunu, anca i­ tartışmaların fetişizmi getirdiğ diğini, part i mes eles inde uzun ni' beli rtere k şöyle dedi : in ilkel erin i şöyle belir cti. ktaş Ağaoğlu, işçi sınıfı part isin

eeTe ı.

2. 3.

44

Güç lü ideolojik merkez, Üye yapısı (kad rola r), Bu part inin işçi sınıfıyla ve kitle ile

ilişkileri.


tur.

Türkiye'd e bugün bu kıstasları bulundur an bir parti yokVarım diyen varsa çıksın ortaya . ıı ·

om

Kaçmaz, TSİP'in bir sosyal vakıa olduğunu belirterek onu, <<ben işçi sınıfı partisi olma yolundayım diyen ve birliğe giden bir partin olarak niteledi. Oya Baydar'ı eleştirerek, <<0, geçiş partisi olsun, diyor. TSİP fabrika gibi sosyalist üretsin. Bunun literatürde ve pratikte y"eri yoktur. Bir kere TSİP kadro yetiştiren parti değildir, olmamalıdır.>>

te we .c

Kaçmaz, birden fazla öncü müfreze olamıyacağına dair eleş­ tiriye değirierek şöyle dedi : <<Türkiye sosyalist hareketin in bütünleşmemiş, birlikten uzak old).lğu görünüyo r. O halde birden fazla öncü müfreze olabilir. Bu öncü müfrezel erin birleşmesi en büyük dileğimizdir.n Kaçmaz, konuşmasında , tüm olumsuzl uklara rağmen TSİP'i ayakta tutan şeyin bilime ortodoksç a bağlılıkları olduğunu , TSİP' ­ in birliğinin sağlandığını ve onun, işçi sınıfının birliği doğrultu · sunda en güçlü aday olduğunu belirtti ve şöyle dedi : TSİP'in görevi zordur. Bir kenarda revizyoniz m, bir kenarda goşizm, ·or"ta yerde biz işçi sınıfının bilimini kullanıyoruz Önümüzde ki günlerde sancılar çekebiliriz . Kararlı olmalıyız. İtici olmayacağız, tahkir edici olmayacağız. Birliğin ideolojik birlik çerçevesin de olmasına dikkat edeceğiz. Yalnız bize yakın olanlarla değil, bizim uzağımızd a olanlarla da ilişkiler ku-

ne

rulmalıdır.

Ahmet Kaçmaz, Oya Baydar için de,· <<Manastıra çekilmesin, partide kalsın ve muhalefe tini yapsın,n dedi..

ww

w.

TSİP'in kongresin de kabul edilen yeni promram , öncekinden öz ve biçim bakımından oldukça farklıdır. İlk programın başında bulunan uzun ngerekçen ve Türkiye'n in toplumsa l yapısına, sınıf tahlilleri ne ilişkin bölüm kaldırılmış, yerine bir <<girişn bölümü konmuştur . Programın siyasi, ekonomik ve sosyal görevleri sıralıyan bölümler i, ilk programd aki amatörce anlatım ve düzenlem e biçimind en oldukça farklı, derli-topl u, özlü bir anlatıma kavuşmuştur.

İlk programd a ve tüzükte var olduğu gibi, yeni programda da <<demokratik iktidarn kavramı muhafaz a edilmiştir. İşçi­ köylü ittifakı temeline dayanan ve <<bağimsızlık, demokras i' ve özgürlük ten yana tüm toplum kesimleri ninn birliğinin ifadesi olan <<Halk cephesin kavramına ise, yeni programd a yer verilmiştir.

45


te we .c

om

dem okra si için veri len Yeni prog ram da, «Bağımsızlık ve adel e ile birleşir ve tamüc adel e, sosy aliz m için veri len müc üle edilen, bağımsızlık ve dem okra si mamlanır>> biçi min de form ade leni n ilişkilerine dı;ür için müc adel e ile sosyalizm için müc olan dan farklı bir anlayışı yoru mun , TSİP'in ilk programında prog ram da bu kon uda fazl a açık getirdiği görü lme kted ir. İlk öncesi tartışmaların etki sind en olac ak, davranılmamış, 12 Mar t son ra sosy alist devrimıı MD D'ci lerin «önce dem okra tik dev rim, arasında birçeşit «ort a tezi ile TİP'nin «sosyalist devrim» tezi da, «top lum umu zda işçi yol» izle nim i verilmişti. Yeni prog ram lend irici bir sınıf olar ak . yeralmasının sınıfının bağımsız ve yön tik halk iktidarının, dah a ilk adım­ yolaçtığı bu duru m, dem okra dönüşümlerini müm kün da, sosyalizm doğrultusundaki kök lü halk iktidarı ile sosy alist ve zoru11-lu kılar,» den erek , dem okra tik . · kavuşturulmuştur kuruluşun bağlantısı açıklığa

ww

w.

ne

mün de yera lan . önemYen i · prog ram da, «siyasi görevler» bölü nla ilgil idir ve şöyledir : li yenilÜ{lerden biri de ulus al soru rini tayi n hakkı ilke sine tüm üyle ccUlusların ken di kad erle uyg un bir poli tika izlenecektir.ıı e eklendi. Tas lakt a olm aya n bu bölüm, kon gred önc ekin den büy ük ölçüde fark · TSİP'in dah a ilk kon gres inde , ul edilmesi bile, bu part ide, kısa süre lı yen i bir prog ram kab erm eye yetiyor. Bu de- · için de yera lan öne mli değişmeleri göst i oluşumu kavuşturmak, bu part idek ğişmenin niteliğini açığa için prog ram değişikliğinin obje ktif bir gözle değerlendirebilmek tutulması gere kir. ayrıntılı bir ince lem eye tabi tiriye ve yoru ma saBu yazıda, TSİP kon gres inin , pek eleş arımız da maya çalışıldığını okuyucul pılmadan, özet le yansıtıl keti nde hare 'in Tür kiye sosy alist farketmiştir. Bu · yazıda, TSİP nda tartışmaya girm eyi, ki yeri ve muh tem el geleceği kon usu . Çün kü böyle bir tartış­ yoru mda bulunmayı yararlı bulmadık part iler i de kap sam ak zoma yalnız TSİP'i değil, sold aki diğer rundadır.

dan başlı­ söyliyelim ki, TSİP, dah a kuruluşun lükl erle güç ek iyec üms enm yara k öne mli hata lar yapmış ve küç de ileri etic yön u bizz at bu part inin karşılaşmıştır. Zate n bun mış arın an tüm hata lard kab ul ediy orla r. Bu kon grey le TSİP'in inden» bir çırpıda sıy­ kliğ eksi den ey olması, ccam atör lükt en ve Bun un yanısıra, TSİP'i tüm den rılmış olması da bekl enem ez. Şu kadarını

46


om

yok saym ak, redde tmek te kanımızca objek tif bir tavır değildir Tüm kusurlarına rağmen TSİP'in sosyalist harek etimi ze küçüms enmi yecek katkıları da olmuştur. O, bilimsel sosya list düşüncenin savunulmasında ciddi çabal ar göstermiş, bazı sapm alara, özellikle de maoculuğa karşı müca dele etmiştir. ·TSİP, iLKE ve KiTL E aracılığıyla sosya list yayının iyi örnek lerini vermiş­ tir. İşçi sınıfının 9rgüt lenm esind e arıatörlükten kurtu lmak ve işçi sınıfı saflarında enter nasyo nalis t anlayışı egem en kılmak için kend i imkanlarıyla çaba göstermiştir. Bazıları

dergi mizin tavrını «sosyalist hakem lik» sayar lar saym azlar mı bilmeyiz ama, okuyucularımız bilir ki, dergimiz, daha başından beri sosya list örgüt lenm e konu sunu ciddiye almış ve partis iz devri mcili k tavrını reddetmişt ir. Özgü rlük Yolu 'nun 3. sayısında çıkan «Sosyalist Partileşme Sorun u», yazısı, sosya list örgüt lenm enin ve bu konu da sosya listle re düşen sorumluluğ un önem ini vurg ulam akta idi. Ama bu işe önem vermek, elbet te, körük örüne bir parti anlayışının, «part i olsun da nasıl olurs a olsun » tarzında bir düşün cenin benimsendiğini gösterme z. İşçi sınıfının partis i, ancak sağlam bir ideol ojik yolgösterici likle oluşabilir, gelişebilir, devri mci görev lerini başarabilir . Bilimsel sosya list ideolojiyi kend ilerin e klavu z yapm ayan lar, hatalarını görm eyenl er veya bile bile hatal ardan dönm eyenl er, yanlış yolla ra sapan lar, hiçbi r zama n hedef e ulaşamazlar ve toplu mu kurtuluşa götür emez ler. İdeoloji parti nin canda marıdır. Sosyalis t birlik ancak ideolojik birlik teme li üzeri nde kurul abilir . Bunu n dışında oluşturulan birlik ler ancak kadroları oport ünizme götür ür. TSİP yönet iciler i hatalarını eleştirmekten kaçınmıyorlar. Bl!güzel birşey. Elbet te bu, tek başına bir çözüm getirm ez. ,Ama hata yapıp da hatasını görm ek istem emek , özeleştiri yapm aktan kaçınmak - çok daha kötü birşey . Böyle yapa nlar bir adım ileriye gidemezler. · · İşçi sınıfının parti sini oluşturmakta iddial ı olanl ar, herşey­ den önce· sosya lizmi n ilkele rine sıkı şekilde sahip çıkmalı, ideolojik tartışmaya, özeleştiriye, ve ideolojik birlik teme li üzeri nde kadroların birliğine hazır olmalı, bu yönd e çaba göste rmeli dirler.

ww w.

ne te

we .c

mı,

Kanımız odur ki ve Türk iye'd eki objek tif duru m da açıkça göste rmek tedir ki, sosya list harek etin 1910 'lara uzan an geçmişi­ ne rağmen, bugü n ülkem izde güçlü , merk ezi bir sosya list örgüt lenm e henü z sağlanabilmiş değildir. Bugü n, nicel olara k birha y-

47


r bir kan ald a top ari anola n sos yal ist pot ans iye l, gü ul etm eli ve üze rin de düaçık yür ekl ilik le kab mış değildir. Bu nu e par ne eğilrnek iste miy enl er, «işt eri enl ned n nu Bu . z iyi mel şün nızca sap ma dan iba ret tir, onl ar yal tiyi kur duk , öte kil er de bir er dileken ve ni, enler, ken di ken dil eri sol ken ard a oyn uyo rla r)) diy dan ara ri, lele ış ola bil irle r .. Ve böy riyle bir lik te kitleleİ.'i aldatm bir de, gü için ra da ken dil eri ni bir kısır dön yıllar geç tik ten son er. Sos yal istl er mü tev aiş ola rak bul abi lirl mem git yol u boy a arp ye açık n her tür lü çabayı gös ter me zi olm aya , sos yal ist bir lik içi tav iz de rin üze , gös ter ilir ken , elb ette olmalıdırlar : Bir lik çabası ir. gel ji olo ve bunların başında ide verilerniyecek şeyler de vardır nın par tisi e, ya da işçi sınıfı Tü rki ye' de sos yal ist partileşm de bul unu yor . Elb ett e oluşum sür eci için bir ı, mas rul ştu olu nin am az. ede nih ayi biç iml enm eye var Pa rti, bir gün de, kısa bir sür güç En r. idi gelişim kuranarına tab Ör güt te diy alik tik değişim, m uyu ra şartla dil eri ni yenilemek, değişen ı ü par tile r bile ken par ye' de işçi sınıfının dırlar. An cak Tü rki sağlamak durumunda ve ur ü mü fre ze hen üz bir sor und tisi , tek merkezi örg üt, tek önc şum olu bir ine les itik har eke ti, böy Tü rki ye' de işçi sınıfının pol l iye ans pot ist r. Sos yal işin başlangıcındadı bakımından hen üz ine em dön ilin cey e kad ar da oluşum güç lü bir kan ald a yön len dir ece kti r. Bu gün ar, yanılmalar sür ait bu güç lük ler , kararsızlıkl jisine kararlı şekilde sah ip işçi sınıfının ide olo yapılacak şey ise, sağla­ eli üze rin de örg üts el birliği tem lik bir jik olo ide ve mak çık Tü rsos yal ist sor um lul uk duy anl ar, ama ya çalışmaktır . Bu kon uda anm arl top a ald tin in doğru bir kan kiye işçi sınıfı pol itik har eke ri­ ele işm çek k dil eri ni kli sağlanması için, ken sı, sos yal ist birliğin çab a har cam ak zor und aan mad tır ne, dar gru p sürtüşmelerine kap çab ala r ne den li önemtileşme için gös ter ilen dırlar~ Sos yal ist par ele rin gözardı edi lme sin e adına bazı tem el ilk e eşm til par bu e, liys ist · hade o kad ar öne mli dir . Sos yal ve yanıışıara karşı mü cad ele lik te bir usu hus ak iste yen ler bu iki rek ete ger çek ten yararlı olm ur. bud da ve der gim izin tavrı gözönünde bulundurmalıdırlar ve bu yan lışlar yapanların Sos yal ist har eke t, öne mli yan nle eye rin dışın­ ütl enm ede tek el kur ma k .ist lışlarıyla bir lik te örg liğin olm aasın. Am a sos yal ist bir da da gelişir; bu na kuşku olm tin birliğini iste yen ler ftır. Sos yal ist har eke yışı güç ler i de zayı ından kur tul öğrenmeli ve yanlışlar yi me gör da ı rın ala hat di ken ma ya bakmalıdırlar .

ne te

we .c

om

büyümü ş

ww w.

li

48


om te we .c

/

CHP' nin Tandoğan . Mitingi ve •• •• l(Halklara OzgürlükJJ Uzer ine Cumhuri yet Halk :Partisi'n in 18 Nisan'da Ankara'd a düzenlemiting birçok bakımdan son derece ilginçti. Ancak mitingi ilginç yapan özellikler, kamuoyu na, mitingi görenleri n dışında, gereğince yansımadı. ilerici geçinen basın bile bazı gerçekler i gözlerden saklamak için olan-bite ni tersyüz etmekten kaçınmadı. Tandoğan Mitingi, arka arkaya sıralanan önemli olayların ertesinde düzenlenmişti. Martın son günlerind e ve nisan başında gençliğe yönelen saldırılar ve birbirini izleyen ölümler, 8 nisanda üç gencin öldürülm esi ve pekçoğunun yaralanmasıyla, tepkileri doruğuna çıkardı. Protesto sesleri ülkenin dört bir yanında yükseliyo rdu. Ankara'd a onbirrlerin katıldığı cenaze töreninin arkasından, İstanbul Barosu avukatları, olayları protesto için cüppeleriyle yürüdüle r. İşte CHP, Tandoğan mitingini , kitlelerde böylesine yoğun bir birikimin varolduğu uygun şartlarda düzenle-

w.

ne

diği

ww

mişti.

Yine

Tandoğan

mitingi, demokra tik ve sol saflarda CHP'ye bir dönemde yapılmaktaydı. Gerçekten de CHP, tırmanan faşizm karşısında kendisine düşen muhalefet görevini gereğince yapamam akta; muhalefe t ini genel baş­ kanın demeçler i ve parlamen to çalışmalarıyla sınırlamakta; kitle hareketin in önemini ya kavrama makta ya da kitlelerin haklı tepkilerin e sahip çıkmaktan ürkmekte dir. CHP'nin bu tutumu, bizzat örgüt içinde sert eleştirilere yol açmaktadır . Nitekim, Tankarşı eleştirilerin yoğunlaştığı

49


ltamitin ginde n bir gün önce topla nan CHP Küçü k K'.uru genel merk eze sert eleştiriler yında, deleg elerin , il temsi lciler inin a yapılan eleş­ yöne lttikl eri basm a kada r yansıdı. Küçü k kuru ltayd tirile r, başlıca şu nokta larda toplanmıştır: muha CHP, ülked eki faşist tırmanışa karşı gerek li etkin ı. r. lefet görev ini yapa mam akta, pasif kalmaktadı

om

doğan

miştir.

te we .c

sınırlamış­ 2. CHP, muha lefeti ni parla ment o çalışmalarıyla e kulak sesin ların ta, yığın tır. Kitle lerle . yakın ilişki kuram amak verm emek tedir. aktan 3. Parti , diğer sol ve demo krati k güçle rle diyalog kurm cephe k krati güçlü bir demo kaçınmakta ve böylece faşizme karşı yapmamaktadır. oluşturulmasında kend ine düşeni i ikti Özellikle Doğu'dan gelen temsi lciler , bu bölgede geric nin Parti karşı lara haskı eri darların kitlel er üzeri nde yürü ttükl , rerek göste örnek arını sessiz kaldığını söylemişler ve Hakk ari olayl göni heyet mci bu olayl ar sırasında CHP' nin, Hakk ari'ye bir gözle ama yapılmadığını ve olayderdiği halde , kamu oyun a hiçbi r açıkl mişlerdir. ların susku nlukl a geçiştirildiğini söyle ederKüçü k kurul tayda , eğer parti nin tutum u böyle devam lgetiri dile sık sık leceği se, kitlel erin güve n ve desteğinin yitiri

Ecev it ise, eleştirilere verdiği cevap ta bu tü:ı.· sar olma kla suçlamış, Türeleştirileri getir en temsi lciler i karam bir tablo çizkiye'd e faşizmin gelme şansı olmadığına dair iyims er Ecevit, iştir. söylem ığını» çalışt miş ve ((demokratik kurumların de suçşekil ağır i lciler bu iyims erlikt en de öte, eleştiri yapa n temsi i­ yeceğ tirmi değiş solun a bakıp lamış, CHP 'nin politikasını, kend i rtekra rini ni, ((en akıllı solun CHP olduğu» tarzındaki eski sözle Başkan

w.

ne

Gene l

lamıştır.

ww

gösteriyorCHP Küçü k Kurultayından dışarıya sızan bilgiler parti ekte, remem lendi değer ki, Ecevit, Türk iye'd e olan biten i iyi ı yollar en gerek için sinin içind e bulunduğu durgunluğu aşmak bile rileri eleşti n gelen yerin de araştırmamakta ve Parti örgü tünde . tadır lamak hırçın bir tavırla karşı olayların Nitek im Tandoğan Mitin gi, CHP lideri nin ne denli bir şe­ acı çok ına, hesab it ve kitlel erin geris inde kaldığını, Ecev it'in il Ecev er, kitlel kilde göste rdi. Tandoğan'da toplanmış olan deltay kuru , 'tems ilcile ri değildi; bu neden le de onları sustu rmak legel erini sustu rmak kada r kolay olmadı.

50


halandı.

«AP ile İşbirliği .. »

e. co m

Tandoğan alanına, 50 ile 60 bin arasında tahmin edilen büyük bir kitle toplanmıştı. Yığınlar arasında yükselen sayısız pankart ve alanı çınlatan sloganlarla, bu kitlenin gerçekten muhteşem bir görünüşü vardı. Ancak Ecevit'in konuşması bu pankartların ve bu sloganların çok gerisinde kaldı; hatta yer yer karşı­ sına düştü. DİSK'e yeni katılmış bulunan GENEL-İŞ Sendikası işçilerinin, Kızılay üzerinden Tandoğan'a yürüyüşleri de son derece güzel olmuştu. Ama Ecevit'in konuşması bu işçilerin söylediği sloganların ve taşıdığı pankartların da çok gerisinde kaldı. Bu nedenle, alana toplanan büyük ve bilinçli kitlelere karşı­ lık, bu miting, CHP ve Ecevit hesabına son derece sönük ve olumsuzluklada dolu olarak geçti. Diğer mitinglerde Ecevit'e yapılan çapt a bir tezahürat görülmedi ve Ecevit . konuştukça bu tezahürat azaldı, ortadan kalktı. Ecevit zaman zaman protesto edildi ve yu-

te w

Ecevit, faşizmle ilgili çelişik şeyler söylüyordu. Bir yandan, hükümet faşizmi getirmiştir, derken, diğer yandan, am~ demokrasi gitmemiştir, git:meyecektir, diyordu. Cephe hükümetinin yalnız TRT'yi işgal edebildiğini, bunun dışında «kurumlarınn çalış­ tığını söylüyordu.

w.

ne

Evet, bu kurumlar çalışıyordu, ama nasıl?. Saldırılar kimlerin gözleri önünde düzenleniyordu? Kimler göz yumuyarlardı ve yar . dım ediyorlardı saldırganlara? Kurumlar öyle çalışıyordu ki, ci· nayet işleyenler değil, saldırıya uğrıyan, yaralanan gençler alınıp işkenceden· geçiriliyor ve mahkeme önüne çıkarılıyorlardı.. Fa~şist ve gerici militanlar, oku,llarda, fabrikalarda, yönetim mekanizmasında kilit noktalara habire yerleştiriliyorlar ve kurumlar çalışıyordu.. Üniversite hocaları, birkaç istisnanın dışında olaylan suskunlukla seyrediyorlar, ya da sıkıyönetim çağrısında bulunuyorlar ve <<kurumlar çalışıyorn .'.

ww

Türkiye'de faşist tırmanma elbette önlenilebilir, çökertilebilir. Ama neden dolayı, bu «kurumlarınn iyi çalışmasından dolayı İnı? Kesinlikle hayır! Faşizm, kitleler içinde geniş taban bulamadığı için; 1930'ların İtalya ve Almanyasında olduğu gibi kitleleri yığınlar halinde sürükliyemediği için. Faşizmi önlemek de yine kitlelerin gücünü faşizme karşı seferber etmekle, faşizmin önün· de yığınların demokratik duvarını örmekle mümkündür. Ancak, sayın Ecevit'in bu konuda da, ((demokrasiyi ve devleti siz kurtaracaksınızı> tarzındaki okşayıcı sözlerine rağmen, kitlelerden bl:· 51


yoktur. Eger oisaydı, o, bilinçli kitleler ka~şısında AP ile işbirliğinden o kadar sözet~ezdi. Evet, ne gariptir ki sayın Ecevit, «demokrasiyi kurtarmanın " çaresi olarak, elini yeniden AP'ye uzatma yoluna başvurmakta­ diğer bif dır. O, bu gbiç günlerd en çıkmanın yolunu gericilik le, kitleledeyişle faşizmin kendisiy le, uzlaşmakta buluyor .. Ancak, ini elyönetim parti ve Ecevit olan rin bu kadar gerisine düşmüş üstünda Bu ki?. dirler de bulundu ran diğerleri nEl kadar «ilericin de düşünmeye değer .. Nitekim , Ecevit'i n, demokr asiyi kurtarm ak için AP ile işbirliği yapmak tan yana söylediği sözler, miting aladan beknını doldura n onbinle rin sert, ve herhald e Ecevit tarafın aşa dalbaştanb alanı Miting dı. lenmeye n, geniş tepkisiy le karşılan diye aşağın «in Ecevit'e galandı. Ecevit dakikal arca konuşamadı. işçi sayıda çok haykıranlar arasında, az önce onu alkışlamış olan bu sözleri vardı. Halkın bir kesimi ise, miting alanını terkeder ek işbirli­ ile AP için, etmek teskin kitleleri n, protesto etti. Ecevit'i himaye .ı eşkiyasır siyaset silahlı <<AP ğinde şartlarını sıraladığı, etmekte n elini çektiği takdirde n dediği zaman ise, kitlelerd en «Eş­ kiya AP'dirıı sloganları yükseldi. asıl Açıkça görülüy or ki CHP yönetici leri, faşist tumanmanın nereden kaynaklandığını, temel gücünü kavram amakta, ya da kavram ak istemem ektedirl er. Onlar faşist diye, yalnızca besleme bozkurtları, <<ülkücünleri ve onların başını görmek tedirler. e, Faşist tırmanmayı AP'ye rağmen ve onun dışında gösterm iş­ için a AP'yi demokr atik sayma ve onu, demokra siyi kurtarm ve tabirliğine davet etme, son derece yanlış bir değerlendirme ını vırdır. Açıktır ki, bugün faşist tırmanma, en büyük dayanağ adır. bulmakt inde çevreler AP'de ve onun arkasındaki sermaye Ecevit, elini AP'ye uzatma yöntem ini daha önce de sık sıl< Anlaşılı­ kullanmış; ancak bu el, her keresind e de reddedilmişti. yor ki o, bundan da persler çıkarmamıştır. Ecevit, <<CHP ve AP iki .büyük partidir ; demokr asinin kurtarılması için bu iki partinin işbirliği yapması; demokr asinin asgari müştereklerinde andüşmanla­ laşması gerekir,» demekte dir. Bu yanlıştır, demokr asi sayın sözler, Bu rıyla işbirliği yapılarak demokr asi kurtarılamaz. meyasi Ecevit'i n demokr asi anlayışını da gösterm ektedir: Demokr de, danını CHP ve AP gibi <<iki büyük» partiye bırakma .. Ülkemiz oyalliye tahtarav bir böyle gibi ı yapıldığ beri uzun bir zamand an nama .. Oysa emekçi halk kitleleri nin demokr asi anlayışı artık bu değildir. İki burjuva partisin in oynayacağı tahtarav alli ile ne bu bozuk düzen değişir, ne de emekçi halkın sorunlarına çözümle r

ww

w.

ne

te w

e. co m

beklediği

52


we .c

om

bulunab ilir.· Demokr atik mücade le, ancak Amerik an uşağı, emperyalizmin işbirlikçisi, gerici, ırkçı siyasi örgütler i bir yana iterek, etkisiz kılarak, halkın çıkarları doğrultusunda yol alırsa, halkın demokr atik iktidarına ulaşılabilirse başarılı bir yol izlemiş olacaktır. Demokr atik mücade lenin doğrultusu bu olmalıdır. Bunu kavram ayan, kavram ak istemey en Ecevit ve diğer CHP !iderleri, kitleleri n demokr atik mücade lesine değil, AP ile işbir­ liğine güvendi kleri için, o gün Ta~doğan alanında toplana n onbinlere ters düştüler, çıkınaza girdiler. CHP gibi sosyal-d emokrat lığa özenen bir parti için bu da kaçınılmazdı. Ancak, tarihi bakım­ dan kaçınılmaz olan çıkmaz, CHP'nin önüne biraz erken bir tarihte çıktı, ya da çıkmakta .. CHP ve «Halklara Özgürlükn ..

ne te

Ecevit'i n Tandoğan mitingin de kendi başına açtığı talihsizliklerde n biri de «halklar a özgürlük» sloganına karşı gösterdiği tepki oldu. Sayın Ecevit'i n bu slogana karşı allerjisi ötedenb eri bilinme ktedir. O, bu sloganın yasaklanması için şimdiye kadar da bir hayli çaba göstermiş bulunuy or. O gün, miting sırasında bu sloganın ortaya çıkması, cdlerici ıı geçinen basında bile çıkan, tümüyle yalan yansıtmalara karşılık, cc üç-beş goşistin)) · marifeti değildi. Slogan binlerce kişi tarafın dan atıldı. Başlangıçta atılmasına neden de bizzat Ecevit'i n kullandığı termino loji idi. Çünkü sayın Ecevit, konuşmalarında, 55 yıl önce Büyük Millet Meclisinde kullanılan ccTürkiy e Halkı terimin den bile geriye düşmekte ve bunu bile bile, ısrarla yapmaktadır.

ww w.

O gün, atılan cchalklara özgürlü k)) sloganına karşı, miting hiçbir tepki yokken ve olmayac akken, sayın Ecevit son derece öfkelendi, «Türkiye'de tek bir halk vardır, )) dedi. Bunun üzerine aynı slogan, bu kez daha geniş kitleler tarafından tekrarlandı. Daha da öfkelene n Ecevit, ecDoğu Anadolu 'da halka 'Sen Türk müsün? ' diyen faşistlerle, burada 'halklar a özgürlü k' diye bağıran sahte solcular benim gözümd e aynıdır. Onları susturm actıkça ben konuşmam, )) dedi. Faşistıerle ordaki binlerce devrimc iyi bir tutan ve bu sloganın özünü tersyüz eden .Ecevit'i n bu sözleri, binlerce kişi tarafından yuhlarla karşılandı. Kendi kendisin i çıkınaza sokan Ecevit, çaresiz kalınca, sözleri iyice birbirin e karış­ Ll ve sonunda · başka konular a geçmek zorunda kaldı. Ama az sonra, eline tutuşturulan bir pusula ile yine aynı konuya döndü: ccŞim­ di ba:::ıa gelen bir pusulay a göre, halklara özgürlü k diye bağıranalanında

53


bozku rt rozetl iler vardır,)) diyere k son derece koAma bu mik, ve kendi sinde n belke nmey en bir iddiad a bulun du. halkl ara sözler yine binler ce devrim ci t,arafından yuhal arla ve özgür lük sloganıyla karşılandı. Cumh uriye t, Milliyet gibi cdlerici)) geçin en basında, ertesi ıldı. gün, olup bitenl er ört-ba s ediler ek gerçekdışı bir şekilde yansıt Cumh uriye t Gazetesi, ccalanda bulun an bir avuç kişinin 'halkdı,)) delam özgür lük' diye bağırınalarmı Ecevi t tepkiy le karşıla : di. Aynı gazet eden Yalçın Doğan ise şöyle yazdı

om

ların arasında

we .c

goşisti onun «Halk ayd'ın, Halk biliyor . Aland a toplan an üç-beş diye bağır­ ük» özgürl ere «Kürtl ük», özgürl ara «Halkl yor. için susturu , «Doğud ;ı inatçı Onlar r. maya yelterr en damla lar selde eriyip gidiyo nda kümeetrafı ağacın Bir . taşıyor sabrı Milll Baskıya Son». H alkın adan» alanda n uz a klaştınlmasını lenmiş goşistlerin , «burnu kanam ına ne zaman izliyor uz. Ecevit hemen . Kim bunlar ? Akılları başlar e kle r ? >> düşec ğa a tuz k, gelece oyuna relecek ? Daha ne kadar

ww w.

ne te

Milliyet gazete si ise, olayları, ccEcevit'in konuşmasını, kürsü grup ye çok yakın uzaklıkta topla nan yüz kişilik bir aşırı solcu 'halkl ara özgür lük', · 'Dodevamlı sabot e etmey e uğraşmış, sık sık lük' diye bağırmışlar­ özgür ğ·u'da milli zulme son' ve 'Kürtl ere ' dır,)) diye~ek aynı biçim de yansıttı. çarMitin gi gözleriyle görüp de ertesi gün gazete lerde bu tür Çünr. şlardı uğramı lığa pıtmalarla karşılaşanlar, herha lde şaşkın Bir kere kü bu anlatılanların gerçe kle en ufak bir ilişkisi yok. son>> zulme da milli aiılan sloga n 'halkl ara özgür lük» ve ec Doğu' ya da ccyüz kişilik aşırı sloganları idi. Ve bu sloga n ccbir avuç)) devrim solcu bir grup)) tarafından değil , sayıları onbin i aşan bir n Ececi kitle tarafından söylendi. Kitlen in amacı hiçbir zama ndan alanı g mitin e Kims i. vit'in konuşmasını sabot e etmek değild ­ ştı.ra uzakla n orada uzaklaştırılamadı; böyle bir kitley i kimse nıazdı.

bCumh uriye t ve Milliyet gazet elerin in CHP'ye karşı muha tu lerı gerçek beti ve bu sloga na karşı allerji si çok olabil ir ama; uyma z. ölçüde çarpıtmak, en azından ciddi bir basın anlayışına t'in, ne Kitlel ere . gerçe k dışı bilglle r verme k ne CHP' nin, ne Ecevi de demo krasi müca delesi nin yararınadır. «Halklaı·a

Özgü rlük»

Sloganı

Demo kratik Bir

Slogandır

çevre ler bu sloga ndan niçin bu kadar tedirg ln oluyoramba rlar ve demo krasi şampiyonu geçin dikleri halde , bu sloga na go koym aya kalkıyorlar? Bazı

54


e. co m

Sayın Ecev-it, «Türkiye'de bir tek halk vardır,>> diyor. O zaman ne diye bu slogandan tedirgin oluyor; demek ki bu öneri Türkiye'ye yönelik değil.. Yok eğer, Türkiye'de birden çok halk varsa, ve bu nedenle ona karşı çıkılıyorsa, bu demektir ki sayın Ecevit ve onun gibi düşünenler, halklara özgürlük tamnmasına karşı .çıkıyorlar .. Bugünkü ırkçı-şöven baskıların; «milli zulüm>>lerin devamını istiyorlar.

«demokratik» geçinen çevreler bu sloganın özüne karşı ve CHP de bunlardan biridir. Ecevit konuşmasında, «Biz iktidara geldiğimizde, bize lmrşı ve düşman ole:nlara dahi özgürlük tanıyacağız,>> dedi ve bu sözleri, faşistierin cinayetlerinden sözettiği bir sırada söyledi. Bu demektir ki sayın Ecevit, bugünkü silahlı faşizan örgütlere dokunmayı, özgürlük ve demokrasi hatı­ rına, pek düşünmüyor . Fa.~istlerimiz, «silah istimal etmemek şar-· tıyla>> rahatça örgütlenmelerine ve propagandalarına, sayın Ecevit'in koruyucu kanatları altında devam edebilecekler.. Böyle olacağİna da kimsenin ku~ kusu olmasın! Ama aynı sayın Ecevit, hem de muhalefetteyken, «halklara özgürlük >> sloganı gibi bir söze tahammül gösteremiyor; onu söyleyenleri meydandan kovmaya kalkışıyor, kitleleri onlara karşı kışkırtıyor. Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu!. Sayın Ecevit acaba iktidar olduğunda onlara nasıl davranacak? Bu kez de polisi mi gönderecek onların üstüne? Onları zindanlara mı koyacak? Bunçlan da kimsenin kuş­ kusu olmasın! Eğer iş sayın Ecevit'e kalırsa, aynen böyle yapacaktır. Bunun için de, bazı çok cchassasn ve şöven çevreler ona tam güven duyabilirler, devleti ona emanet edebilirler! Bunurı için en küçük bir endişe duymalarına gerek yok! Bazı

ne

te w

çıkıyorlar

Zaten sayın Ecevit, getirmeyi vadettiği geniş özgürlük dünbir tek istisna koyuyor; o da faşistlerle filan ilgili değil, cchalklara özgürlük >> diyenlerle ilgilidir. Görülüyor ki faşistleri­ mizin bile korkmaları için hiç bir sebep yok ..

w.

yasına

ww

Sayın Ecevit, halkımıza zulüm uygulayanlarla, «sen Türk müsün?>> diyen faşistlerle, halkımız için özgürlük isteyenleri, zulme son verilmesini isteyenleri aynı kefeye koyuyor; hatta faşist­ lere söz hakkı tamrken, onlara bunu da tanımıyor. Ne güzel özgürlük anlayışı! Sayın Ecevit, halkımız arkanızdan koşabilir; çlinkü siz, bu gidişle ona gerçek mutluluğu vadediyorsun uz ... Halkımız CHP'nin zulmünü çok, ama çok iyi hatırlamakta­ dır; kırımların, sürgünlerin anıları daha yenidir. Kızıla boyanan toprakların rengi daha tümüyle salınadı ve derelere yığılı insan kemikleri tümüyle toprak olmadı daha .. Ama sayın Ecevit, hal-

55


gerçekten iyi yüreklidir; hatta olrr:ıası gerekenden de fazla iyi yürekli. Bu nedenle halkımız, eski CHP'nin günahlarını ne sizden, ne de Türkiye'nin içinde bulunduğu şu dönemde, faşizme karşı tavır alan, bir ölçüde demokratik niteliği bulunan «yeni CHP))den sormayı düşünüyor. Halkımız, meydanlarda sizi alkış­ lıyorsa, Batıda olduğu gibi Doğuda da ccumudumuz Ecevit)) di. yorsa, sizden ve partinizden, halktan yana bazı demokratik adım­ lar atacağıD;ızı, zulmü azaltacağınızı umduğu içindir. Yoksa si?.:, kitleleri, kendilerine masal kahramanları, şahlar peygamberler arıyan gözü kapalı, uysal, zincirlerine hazır yığınlar mı sanıyor­ sunuz?. Halkımız 1976 yılında ya.şıyor; dünyada ne olup bittiğini biliyor. O, özgürlüğün nemene bir şey olduğunu da biliyor. Her hal'kın isteyebileceği en doğal insan haklarını istiyor, isteyecektir. Onu yalancı mamalarla, ninnilerle avutabilecekl erini sananlar aldanıyorlar. Onu sapanın gücüyle susturabilece klerini sananlar da kesinlikle yanılıyorlar. Çünkü o sopa, çağımızda artık, dönüp, . onu. kullananların başında patla~aktadır . Özgürlüklerin i, en doğal, demokratik insan haklarını istemekte ve almakta kararlı olan halkımız; Türkiye'de devrimci ve demokratik mücadelenin bir bütün olduğunun da farkındadır. Türkiye'nin tüm emekçileri kardeştir, çıkarları birdir. Tüm namuslu insanlar aynı safta olacaklardır. Kimse bu safların birliği­ ni bölemiyecektir. Onun içindir ki cchalklara özgürlük » sloganı da, cıkalırolsun faşizm , kahrolsun emperyalizm>> ve öteki demokratik sloganlarla birlikte haykırılmaktadır. Daha şimdiden, Doğudan Batıya, devrimciler, demokratlar tek cephe oluşturmuşlar­ dır ve bu cephe giderek kenetlenecek, güçlenecek, milyonları ku .. ' caklıyacaktır.

w.

ne

te w

e. co m

kımız

Bazı çevreler ise, cchalklara özgürlük>> sloganına, özünde karolmamakla birlikte, bu dönemde onu kullanmanın taktik bit hata olduğunu düşünmektedirler. Bu sloganın zamansız olduğu , onun demokratik saflarda sürtüşmeler yaratacağı ve safların birliğini zedeleyeceği görüşündedirler. Bu düşünce de kanımızca yan-

ww

şı

lıştır.

Gerçekten bu dönemde zamansız olan ve bu nedenle de kullanılmaları hatalı olan; hatta özünde de yanlış olan slog·a nlar vardır. Ancak, cchalklara özgürlük>> ya da <<Doğuda milli zulme son)) sloganı için söylenemez bu. Eğer Türkiye'de Doğudan Batı­ ya, demokratik güçlerin sıkı birliği oluşturulacaksa , milyonların 56


üzerindeki ırkçı şöven baskılara , zulme karşı tepkiyi içeren böylesine demokratik şiarlara gerek vardır ve bu uğurda yürütülecek mücadele yalnız lafta kalamaz; pratik hayatta da her adım­ da ispat edilmelidir.

we .c om

CHP mitinginde de görüldüğü gibi, slogana kitleler karşı çık­ mamışlardır. Tam tersine, sayın Ecevit, başka toplantılarda da yaptığı gibi, kendisi tepki göstermiş ve kitleler üstündeki etkinliğinden yararlanar ak onun söylenınesini engellemeye, kitlele':i ona karşı kışkırtmaya çalışmıştır . Sayın Ecevit, bunu yaparken, bazı « hassas ıı çevrelerin güvenini kazanmayı düşünmüş olabilir; ya da gerçekten, özgürlük anlayışı bu konuda, o «hassasıı çevrelerle eş olabilir. Ama bizim ölçümüz bu değildir. Devrimcile rin ölçüsü kitlelerin, demokratik yığınların durumu, tepkileri, eğilim­ leridir. Sayın Ecevit bu konuda da yığınların gerisine düşmüş, kendisini çıkınaza sakmuş ve gereksiz yere hırçınlaş mıştır. Oysa devrimciler, bırakın yığınların gerisinde kalmayı , onlarla dirse!~ temasını yitirmeden , hareketi bir adım daha ileriye götürmeye ç alışırlar .

ne te

Öyle sloganlar vardır ki zamansızdırlar. Ama öyle sloganlar da vardır ki harekete yüz binleri, milyonları kazandırır lar; demok · ratik safiara yığınları çekerler; demokratik mücadeley e kitlelerin enerjisini, gücünü kazandırırlar. Yanlış sloganlard an kaçınırken zorunlu demokratik sloganları da yasaklamıyalım, onlara ambargo lwymayalım. Geride Kalanlar

ww w.

O gün Tandoğan meydanında bu sloganı haykıran binlerce devrimci ne yaptıklarını çok iyi biliyorlardı. Onları ne bir «bozkurt yakalı ıı , ne bir ajan-prova katör sürüklüyor du. Ne de her-hangi bir küçük burjuva gazeteci, onları goşist diye niteleyebilir. Olayların gerisinde kalanların, toplumdak i devrimci gelişme­ yi görüp anlamayanların bu tür suçlamaları ve gerçekleri çarpıt­ ma, gizleme çabaları, kendilerine hiç bir yarar sağlamaz. Devrimciler miting boyunca, Ecevit'in yaptığı büyük hatalara, kışkırt­ malara rağmen son derece olgun davrandılar; mitingde sonuna kadar kaldılar, ona güç kattılar ve Anıtkabre tüm kitleyle birlikte yürüdüler. Aslında . mitinge egemen olan CHP'nin dışındaki soldu. Birara miting alanını, özellikle Makina-Kimya'nın önünde terkedenle r ise, Ecevit'in AP ile işbirliği çağrısına öfkelenen CHP sempatizanları, halkt~n kişilerdi.

57


bu miting in niteliğini doğru kavray an ve onu gerçekçi biçimde yansıtan, yazar İlhami Soysal oldu. Soysal, Vatan gazete sinde, «geride kalma k» başlıklı yazısında şöyle yazdı: Basında,

we .c om

özgürlü k>> · <<CHPnin Ankara 'da düzenlediği gösteri, bir << barış ve k özözgürlü ve ni tepkisi karşı faşizme fetin Muhale toplantısıydı. ofonksiy bu ki uz lemini dile getirme k için düzenlenmişti. Kuşkus aya saptam başka bir önemli daha çok nunu yerine getirdi. Ama neden oldu; çok Bu toplantı, CHP'ni n değilse bile sayın Ecevit' in halktan koydu. önüne gözler nı J.<;aldığı e daha gerilerd in geEvet, geçen yıllarda «parlam entonu n halkın ve gençliğ sayın Ecevit, Ankara 'daki, n söyleye olarak haklı >> nı kaldığı risinde de görüldü ki, halkta n ve Tando ğ an alanında düzenl enen gösteri ve hele gençlik le adeta ayhalkla kalmış, e gençlik ten çok gerilerd halkın diyaloğu kapanmış­ le Ecevit' r. gelmişti hale r rı dil konuşu tır.

gösteri de saptan an bir gerçek de, Ecevit 'i dinş özhayır demeye gelmiş, özgürlü k ve barı lemeye P CHP-A bir le kesinlik n lemleri ni dile getirme ,ye gelmiş ı O binieri e kürsüd in, Ecevit' Sayın oldu. ri demele R» işbirliğine karşı «HAYI işbirliği yaparız » sözlerin e ile AP se gerekir için k özgürlü << barış, dalgalandı : <<Olama z! .. » karşı , alanda ki lO binler dakika larca Tandoğan'daki

ne te

gelmiş, faşizme

Bülent Ecevit bu olamazlığı oldurab ilmek halk haykırıyordu: <<Olama z! .. >> Ecevit de için koşull a r karşı sübelki de hayatının en dağınık , en az ilgi uyandıran, buna a yaptı. alanınd an Tandoğ dün asını rekli tepkile re uğrayan konuşm türlü er h solun , gelmiş için ek dinlem ni kendisi , Hiç gereği yokken yer, karşı binlere kesimle rinden kişilerine karşı , güçbirliğine hazır ın a gruplar gençlik emiyen frenliy siz tepkile r gösterd i. Heyecanını » diye CHP 'li çıkarın n alanda Bunları << gibi acı .politik karşı acemi bir ğ i binyönetic iler e görevle r vermey e kalkıştı. Oysa «Bunla r» dedi kimTabii . uyordu oluştur i Ierdi ve toplum un en dinami k kesimin havası içina curcun bir gösteri ve adı oynatm n se kimsey i yerinde dıramayan de Ecevit 'in kitleyi bir türlü derleyi p topariayıp canlan sözleri arasında bitti gitti. .. CHP Genel

Başkanı

ww w.

sıralarken

CHP'n in niteliğini biliriz elbette . Bazı iyi niyetli ler ve ş u anolda kitlele rin öneml i bir kesimi, CHP'ye umut bağlayıp ondan rebi­ mayac ak şeyler bekleseler bile; CHP ne bozu~ düzen i değişti de, lecekt ir, ne de halkımıza özgürl ük getirec ektir. Ama CHP'yi koykefeye aynı rıyla yanlıla hiçbir zaman MC partile riyle, faşizm olan her davram madık, koymu yoruz. Faşizme, gericiliğe karşı Ama CHP'n in yanlışla­ şında CHP'y i destek ledik, destekliyeceğiz. ci hareke t asla CHP' rıyla da mücad ele ediyor uz. Gerçe kten devrim nin kuyruğuna takılmıyacaktır. 58


Gerçek bir demokrasiye, özgürlüğe ulaşmak, sömurunun son ancak işçi sınıfının devrimci politikası doğrultusunda bir mücadeleyle başarılabilir. CHP'nin ne olup ne olmadığı kitlelere şimdiden açık-seçik anlatılmalı; emekçi halkın, aydınların uyanık, ve bilinçli kesimleri devrimci safiara kazanılmalıdır. CHP'nin bugün · devrimci hareketi küçu.mseme, onu kendi kuyruğuna tak· ma eğilimleri, sosyalist hareketin gereği gibi örgütlü olmamasın­ dan, dağın,ıklığ,ından ileri geliyor. Sosyalist hareket bugünkü tı­ kanıklığı, dağınıklığı aşıp güçlü bir politik varlık olarak ortaya çıktığında, kitleleri hızla, kendi öncülüğünde sürükleyebilecektir. Öyle görülüyor ki sayın Ecevit, kitlelerde kendisine karşı duyulan sevginin nedenlerini gereğince değerlendiremiyor. O, kitlelerin eğilimlerini, özlem ve isteklerini gereği gibi hesaba katmadan, örgütü ve halk yığınlarını arkasından sürükleyebileceğini ·sanı­ yar. Oysa kitlelerin ilgisini korumak, onların çıkarlarını somutta temsil edebilmeye, bu çıkarları savunabilmeye bağlıdır. Bunu · başaramıyanlar, hızla kazandıkları prestiji, aynı hızla yitirebilirler. Ecevit'in ve diğer CHP yöneticilerinin yapacakları, · örgütün ve kitlelerin ses çıkarmadan kendilerini izlemesini isternek değil, . örgütün içinden ve kitlelerden gelen sese kulak vermek, gelişen hare~<ete uyum sağlamaktır. CHP'nin kendisine düşen anti-faşist görevi yapabilmesi ve demokrasinin sınırlarını genişletmeye katkıda bulunması ~a buna bağlıdır.

ww

w.

ne

te we .c

om

bulması,

--59


om te we .c 1 MAYIS(*>

İbrahim GÜZELCE DİSK Genel Sekreteri

Sevgili Dostlar,

vardır, unutulmaz. Belki biz görmeBelki de başka bir ülkede doğmuştur . Fakat öylesine derin ve kalıcı etkiler bırakmıştır ki yüzyıllar sonra bile, sanki yaşanmışçasına hatırlanır. Artık , etle kemik gibi varlığımızın · ayrılmaz bir parçası olmuştur . Onu yok etmeye, karalamaya veya saptırmaya çalışmak mümkün değildir . Çünkü, bu gibi olaylar milyonlarca insan tarafından benimsenmiş ve durmadan gelişen, büyüyen maddi bir güç h aline gelmiştir . He· le temelinde yatan nedenler, bugün hala daha pek çok ülkede halkların varlığını tehdit ediyorsa bu tarihierin değeri ve çagdaşlığı bir kez daha artar. Bazı

tarihler, olaylar

w.

ne

mişizdir, yaşamamışızdır.

ww

İşte ı Mayıs tüm emek dünyası için bu tarihlerdendir. Ülkemizde, daha ı925'lerden itibaren burjuvazinin ı Mayıs'ı «Bahar ve Çiçek Bayramı )) olarak ilan etmesi, ı Mayıs'a kimlerin sahip çıktığını gösterir. Egemen sınıflar bu tarihi bize unuttmmak için çok uğraştılar. Sıkıyönetim mahkemeli, coplu, tabancalı, işkenceli, zindanlı baskı ve zulüm mekanizmasını çalıştır­ dılar. Fakat, artık bayraklaşan, kitlelere ait olan bu günü köf( * ) DİSK ' in hazırladığı

önsöz.

60

ı

Mayıs

broşürüne İb rahim

Güzelce 'nin

yazdığı


ayranlı, çiçekli bir piknik günü haline getiremedi ler. Onun sahipleri ı Mayıs'ı yaşattılar, yücelttiler. Sermayeni n emrindeki baskı güçleri uBütün Dünya İşçileıi Birrleşin, sloganını öldüremedi ler. Her şiddet uygulaması büyüyen kuşkularını açı­ ğa vurdu.

teli,

asıl

te we .c

om

Türkiye'de yıllardır yığınsal olarak kutlanama yan ı Mayıs , ı976 yılında bir anda yüzbinlerin , milyonların elinde, yüreğinde ve kafasında bayraklaşıyor. Alanları .dolduran kitleler kendi sı­ nıflarının gücünü, sermayenin güçsüzlüğünü daha iyi kavrıyor­ lar. ı976'nın ı Mayıs'ında Türkiye iş çi sınıfı, aynı anda, tüm dünya emekçileriyle birlikte haykırıyor. Bu haykırış, emeğin sermayeden kurtuluş mücadelesi ni dile getiriyor. Türkıiye işçi sını­ fı hareketini n uzuıı geçmişine ve dünya işçi sınıfının kazanım­ Iarına sahirp çıkan DİSK, ı Mayıs ı976'da yeni bir güç ve soluk kazanıyor. Bu soluk, Türkıiye işçi sınıfının sendikal birliğini DİSK'te gerçekleştirme soluğudur.

ne

Her geçen yılla birlikte 1 Mayıs yeni bir anlam ve daha zengin bir içerik kazanıyor. Uluslararası işçi bayramı, ilk olarak 1890'larda kutlanmıştı. O yıldan bugüne dünyamızın çehresi değişti. Daha insancıl oldu. Yeryüzünü n üçte biri kapitalizm in sömürüsünde n, yoksulluk, baskı ve zulmünden kurtularak , özgürlük kazandı. Bu ülkelerde sermayenin diktatörlüğüne sünger çekildi. 1919'da dünya yüzölçümü nün yüzde· 72'sini ve dünya nüfusunun yüzde 69'dan fazlasını sömürge ve bağımlı ülkeler oluş­ turuyordu. Bugün ise, son sömürgeler in yüzölçümü yüzde 4'ten, sömürge nüfusu ise yüzde l,l'den daha azdır . Son olarak Viet- · nam, Kamboçya, Laos, Mozambik, Gine, Angola, halkları emperyalist sömürgeciliğe ülkelerinde son vermişlerdir. Ulusal kurtuluştan sonra halklar ekonomik bağımsızlıkları için mücadele vermektedi rler. Toplumsal ilerlemeye set çeken engeller birer birer sökülüp atılmakta ve emekçiler ulusal zenginlikle rini ellerine geçirmekte dirler. İleri derecede gelişmiş kapitalist-e mperyalist ülkelerde de örgütlü işçi ve emekçi kitleler sömürü düzeninin bulıranma karşı savaşİnakla tekelci sermayemin egemenli-

ww

w.

, 1

ğini sarsıyorlar.

ı976'nın ı Mayıs'ı sosyalizmd en yana değişen böyle bir dünyada kutlanacak . Türkiye ~şçi smıfını ı Mayıs'tan koparmal{, emek dünyasından koparmak demektir. Kimsenin gücü yetmez buna.

ı Mayıs

grev

değildir.

61


dünya emekç ilerini n uluslararası birlik ve da· yanışmalarmı gösterdıiklm bill" gündü r. n yenilm ez gücüı Mayıs, birleştiğinde dünya emekç ilerini bir nü burjuv aziye dayattığı ve tüm çalışanlara örnek olduğu gündü r. Mayıs ·~üm

ı Mayıs

O gün, ve

ccBahar ve Çiçek

Bayramın değildir.

kırlarda eğlenmeyi,

sınıf uzlaşmacısı

sendik alara,

çiçek

om

1

toplamayı

biz burjuv aziyc

Türk-İş'e bırakıyoruz.

ww

w.

ne

te we .c

Şubat

62

1976


.c om 1 Mayıs

we

DÜNYA iŞÇi SINIFININ BiRLiK VE DAYANIŞMA GÜNÜ

ww w

.n et e

ı Mayıs , dünya işçilerinin birliğini, dayanışmasını simgeleyen bir güiı. Her yıl ı Mayısta, dünyanın çeşitli ülkelerinde milyonlarca iş çi ve emekçi dev gösterilerle onu kutluyor; işçi sınıfı­ nın birliğine kurtuluşa olan inancını gösteriyor. ı Mayıs, işçi sınıfının, sömürüye, zulme karşı yürüttüğü çetin mücadeleden doğdu ve Amerikan işçi sınıfının, ı874 - ı887 yılları arasında yaşadığı kanlı olaylardan kaynaklandı. Sözkonusu yıllar, Batı Avrupa'da ve Amerika'da tekelci kapitalizmin doğduğu dönemdir aynı zamanda. Tekelci aşamaya geçişle kapitalizmin işçi sınıfı üzerindeki sömürüsü de yoğunlaşmış­ tır. İşçileri daha uzun süre çalıştırmak ve bu sürede daha fazla üretimde bulunmak için yeni yöntemler denenmekte; işçiler üzerindeki baskılar yoğunlaşmakta kapitalistlerin daha çok kar ihtirası uğrunda ücretler düşürülmektedir. Çalışma saatleri ı6, hatta bazan 20'yi bulurken, çocuklar, kadınlar ağır işlerde çalıştırıl­ makta ve kendilerine çok düşük ücret ödenmektedir. Para babaları işçilere insan gözüyle değil; bir çeki hayvanı, sağmal bir inek . gözüyle bakmaktadırlar. Ve işçiler, haklarını korumak için henüz . gereği gibi örgütlü, bilinçli değildirler. ı870'ler Amerika'sında, bir yandan sanayi dev adımlarla ·b üyür ve gökdelenler yükselirken, işçi sınıfının acıları, sefaleti de derinleşiyordu. Kapitalist büyüme, mllyonlarca işçinin erken yaş­ ta moral ve fizik bakımdan tüketim~ pahasına sağlanıyordu .

63


kapitalist tekeller, New York, Şikago, Pensilvanya gibi büyük kentlerde ücretleri düşürmeye karar verdiler. ı3 Ocak ı874 günü işçiler, buna karşı New York'ta bir miting düzenlediler. Kapitalistl erin «milli muhafızları )) işçilere saldırdılar ve yüzlerce işçi yaralandı. Bundan bir süre sonra Pensilvany a kömür işçileri direnişe geçtiler. Kapitalistl er bu eylemi de kanlı şekilde bastırdılar , ıo işçi lideri asıldı. ı877 yılında maden işçi ­ lerinin başlattığı direniş kısa sürede birçok yere yayıldı; ancak işçilere karşı yine amansızca davrandılar; bu direniş sırasında da işçiler kurşunlandılar ve ı2 kişi öldü. Burjuvazi bütün bu

.c om

ı874 yılında,

direnişleri

<<kanunsuzluk » ve «devlete suçluyordu .

karşı gelmek ıı sayıyor; işiçlerı anarşi çıkarınakla

Amerika'd a 600.000 kadar işçi genel greve gitti; fabrikada üretim durdu. İşçiler 8 saatlik işgü­ pekçok nü istiyorlardı. Para babaları, işçilerin bu direnişini kırmak için, milli muhafızıarın yanısıra kiralık katilleri, gangsterler i, sarı sendikaları kullandılar; işçi hareketi içine ajanlar soktular, provakasyonlar yarattılar. Grevci işçilerden 4'ünün öldürülmes i üzerine, 4 mayısta, Highmarke t alanında binlerce işçi bir protesto toplantısı yaptı. Kapitalistl er ajanları vasıtasıyla olaylar çıkararak bu toplantıya saldırdılar; 4 işçi, 7 polis öldü, pekçok işçi ve polis de yaralandı. Bu olay nedeniyle tutuklarran işçi liderlerind en ~'ü, l l Kasım ı887'de öldürüldüle r. ı886 yılında

.n et e

we

işyerinde,

.zulme ve sömürüye karşı yürüttükle ri bu kanlı direniş, dünyada ve özellikle Avrupa işçi sınıfı saflarında derin yankılar yarattı. İşçiler, bu olaylarla sermayenin çirkin yüzünü ve kendi çıkarlarıyla burjuvazin in çıkarları arasındaki uzlaşmaz çelişkiyi bir kez daha gördüler. Birinci Enternasyo nal, ı889 yılında Paris'te yaptığı toplantıda, 8 saatlik işgünü için ı Mayıs 1886 günü Amerikan işçilerinin başlattığı genel grevden dolayı, günü ilan etti. ı Mayısı, dünya işçilerinin birlik ve dayanışma arasına hedefleri mücadele öneriıli de, işgünü saatlik 8 Böylece işçilerinin

ww w

Amerikan

alındı.

Dünya işçileri ilk ı Mayıs bayramını ı890 yılında kutladılar. O günden buyana da, her yıl bu günde, dünyanın pek çok ülkesinde, sayıları giderek artan milyonlarc a insan, bu günü kutlamakta; alanlar, işçi sınıfının birlik ve dayanışmasını, kurtuluşa olan inancını dile getiren dövizlerle, sloganlarla , marşlarla, dolup taşmakta, çınlamaktadır. O günden buyana, dünyamızda çok şey­ ler değişti. Daha şimdiden kapitalizm in sömürü ve zulmüne dün64

'


üçte birinde son verilmiştir. Geriye kalan ülkelerde ise ve ezilen halkların özgürlük, demokrasi, barış . ve sosyalizm uğrunÇ,iaki mücadeleleri devam ediyor. yamızın

işçi sınıfının

Mayıs

om

Ülkemizde 1

birlik ve dayanışma günü olarak kutlanması, işçi sınıfımız o dönemde sayıca az ve zayıf olmasına rağmen, Cumhuriyet'in kuruluşundan önceki yıllara kadar uzanmaktadır. Kurtuluş savaşı sırasında bile, işçiler kitlesel olarak bugünü kutlamışlardır. Ancak. burjuvazi, ı925 yılında bu günü. «bahar ve çiçek bayramı n ilan ederek işçi sınıfı günü olarak kutlanmasını engelledi. O günden bu yana da ülkemizde ı Mayısa karşı, daha doğrusu onun işçi bayramı olarak kutlanmasına kadar sürdürülen ·bu karşı, sert tedbirler getirildi. Günümüze baskı döneminde, işçilerin kitlesel olarak onu kutlamaları engellendi. ı Mayıs'ın işçilerin

te we

.c

Ülkemizde

Son yıllarda, ülkemizde işçi sınıfı hareketinin sayıca ve nitelikçe gösterdiği büyük gelişme karşısında, ı mayısın işçilerce kutlanmasına karşı tedbir almak için, burjuvazi, sarı TÜRK-İŞ yöneticileriyle elele vererek 24 Temmuzu «İşçi Bayramın ilan etti. Ancak bu tür oyunlar para etmedi, kimse de 24 Temmuzu işçi bayramı olarak ciddiye almadı. kez geçen yıl, ı Mayısta, İstanbul'da, bazı küçük çapta düzenlendi. Bu yıl ise, işçi sınıfımız, ı Mayısı büyük çapta ve kitlesel olarak kutlamak için hazırlanmaktadır. Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK), bu yıl, ı Mayısın büyük törenlerle kutlanması için ciddi çalışmalar yapmaktadır. Yazımız daha önce baskıya verileceği için, bu törenlerle ilgili bilgiyi ancak önümüzdeki sayıda vermek mümkün olacaktır.

ww w. ne

İlk

toplan.tılar

da olsa, ülkemizde ilk kez geniş emekçi kitlelerle yapılacak olan bu . törenierin anlamı büyüktür. Bu, elli yıl boyunca işçi sınıfımız üzerinde yaratılan karanlığın, baskının bir başka yerinden yırtılması ve ileriye doğru bir adım olacaktır. DİSK'in, bu önemli adımın atılmasında omuziadığı girişim onur verici bir davranıştır ve bu girişim, elbette tüm sosyalistler, ilericiler, demokratlar tarafından desteklenecektir. Ülkemizde bu yıl ı Mayısın, geniş emekçi kitlelerin katkısıy­ la, neden sonra ilk kez kutlanışı, üstelik de faşizm tehditlerinin varolduğu bir dönemde yapılmaktadır ve bu bakımdan da girişimin anlamı büyüktür. Bu, aynı zamanda, gerici burjuvazinin İstanbul'la sınırlı

65


ww w. ne

te we

.c

om

tüm baskı özlemlerine, çabalarına rağmen; ülkemizde devrimci mücadelenin vardığı ileri aşamayı göstermektedir. Gerçekten de baskı düzenini sürdürme ve hatta daha da ağır baskı ortamı­ na varma özlemleri gericilerimizir kursaklarında kalacaktır. Kit. lelerdeki devrimci birikimin ve kurtuluş özlemlerinin bugün vardığı aşamada, onların tarihin çarkını durdurma ve geriye çevirme çabaları boşunadır. Zafer emekçi kitlelerin, demokrasi, özgürlük taraftarlarının olacaktır. ilerici halk yığınları, gerici egemen sınıfların, emperyalistlerin ve yerli uşaklarının kurdukları tüm engelleri, tuzakları aşıp geçeceklerdir. ı Mayısta, beş kıtada, dünyanın yüzlerce ülkesinde caddeleri, alanları dolduran işçilerin, emekçilerin ayak sesleri ve onların haykırdıkları marşlar, sloganlar, tüm dünya işçilerinin birliğini gösteriyor. Dilleri, renkleri, cinsleri ne olursa- olsun, onların kaderleri birdir, çıkarları ortaktır_ Çeşitli ülkeler burjuvalarının, gericilerinin, onların arasına suni duvarlar koymaları, onları biribirinden ayırma çabaları boşunadır. İşçi sınıfı, ı Mayıslarda devrimci sesini yükseltirken, çağımı­ zın başlıca devrimci sınıfı olarak gücünü ve dayanışmasını ortaya koyarken, insanlığa sömürüsüz ve ba-skısız bir toplum vadediyor. Ve böylece onun bayramı, aynı zamanda tüm sömürülenlerin, ezilen halkların, milli zulüm görenlerin de bayramı oluyor. ı Mayıs, bu anlamda tüm ilerici insanlığın birlik ve dayanışma gününe dönüşüyor . YAŞASIN

TÜM DÜNYA

İŞÇiLERİNİN

VE

EZİLEN

HALK-

LARIN BİRLİÖİ! ı

MAYIS TÜM EMEKÇi HALKIMIZA KUTLU OLSUN!

İle~ici- Gençliğin Yayın Organı

P.K.

66

9ı4

Sirkeci-İstanbul


co m

SANAT - EDEBIYAT

e.

MEM O ZiN'DE

D-ÜNYA GÖRÜSÜ

te w

1

E. ZOZAN

ww

w.

ne

Mem u Zin bir Kürt destanıdır. Her destan gibi, bin yılların içinden akıp gelmiş .. Halk pınarından içtiği şarapla esinlenen ünlü Kürt ozanı Ehmede Xani'nin engin dehasıyla süslenerek 1695 lerde yazı)[a dökülmüş. Böylece yeni bir yaşama, yazılı edebiyat dünyasına katılarak ulaşmış günümüze. Xani'nin özgeçmişi hakkında ayrıntılı bilgimiz yok. Yalnız Hakkari'nin Xan köyünde doğduğunu, on yedinci yüzyılda yaşadığını, henüz on dört yaşındayken yazmaya başladığını, Nubara Bıçukan (Küçüklerin Turfandası) ve Eqida İrnane (İnanç Yolu) adlarında iki manzum eser daha yazmış olduğunu biliyoruz. Bunlardan ilki Arapça-Kürtçe bir sözlük, ikincisi de dar hacimli bir eserdir. Ehmede Xani, Mem u . Zin'i Kürt halkı arasında söylenegelen Meme Alan destanından yararlanarak yazmıştır. Bu, halk arasında düz anıatımlı aralıklarla dile getirilen, karşılıklı söylenmiş ezgilerden oluşan sözlü edebiyat türlerindendir. Tüm sözlü edebiyat türlerinde olduğu_ gibi, öykünün çatısı aynı kalınakla birlikte yöreler arasında anlatım ve söyleyiş farkları gösterir. Halkın kendi duyarbğının bir ürünü olan destanlar yazılı hale 67


gelinceye kadar binbir zenginlikte özgün motiflerle süslenerek biçim ve içerik kazanırlar. Destanların yüceliği ve toplumsal özelliği buradan kaynaklanmaktadır. Bir Homeros'u, bir Şekspir'i, bir Ehmede Xani'yi ölümözellik, tarihin derinliklerinden süzülüp gelen halk duyarlığını yaşadıkları dönemlerin toplumsal, siyasal ve kültürel değerleriyle içiçe yoğurup özgün bir öz ve biçim bileşimi ortaya koymalarında aranmalıdır. ·

co m

süzleştiren

e.

Xani'nin destan yazma tutkusu sadece 'sanat yapmak'tan ileri gelmiyor. O yaşadığı dönemde, halkının içinde bulunduğu bağımlılık koşullarına, kötülüklere ve ezilmişliğe de tepki gösteriyor. Bir bakıma , O'nu Mem ü Zin'i yazmaya iten başlıca neden budur. Bu amacını şu sözlerle dile getiriyor : «Saze dıle kul bı :zer O bem Sazendeye ışqe Zin O Mem

bıt

bıt»

te w

«Gönüldeki derdin şehrini kılayım efsana Zin ve Memo'yu ederek bahane»

ne

Destan ozanları , toplumdan kopuk ülküsüz kişiler değil; aksine, toplumun ve insanlığm mutluluğunu gölgeleyen kişi ve güçlere, yöneticilere ve kötü gidişe karşı-duran insanlardır . Bu başkaldırı, eserlerinin · tümünde görülür. Xani'nin bu tutkusu, Mem ü Zin'in çeşitli bölümlerinde ustalıkla işlenmiştir. Xani'nin Ülküsü :

w.

Xani, . «Zin ve ıvremo'yu ederek bahane» neyi, hangi amacı­ nı anlatmak ister? Mem ü Zin'in DERDE ME (Derdimiz) ve SEBEBE NIVİSİNA PIRTÜKE BI ZARE KURDİ (Kitabın Kürtçe · Yazılış Sebebi) bölümleri bu soruyu yeterince aydınlatmaktadır . Xani, DERDE ME (Derdimiz) bölümünde, halkının bağım­ kurtulmak isteğini, kurtuluşa ve öndere duyulan gereksinmeyi dilegetirir. özgür olmayan bir halkın ne dertleri deva _bulur, ne de kültürel değerleri değer bulur. Altın ve gümüş, sikkeyle basılmadıkça değer kazanamazlar. O'na göre. Sikke basmak da bağımsızlığa ulaşınakla olanaklıdır. Bu, ortada yoksa Xani kim için yazacaktır? Bilimi ve Xani'nin şiirini kim değer­ lendirecektir?

ww

lılıktan

«ŞOre hunera me bete danin Oedra qelema me bete zanin»

68


Derde me bı binıtın ilace llme me bı binıtın rewace? .

Ger de hebuya me serfıra?ek Sahıbkeremek suxennuwazek,

m

Neqde mı dı bu bı sikke meskuk Ne'dma wehe be rewac Cı meskuk Her cendi ku xalıs Cı temizın Neqdern-ı bı sikkeye ezizın»

Türk çesi : ortay a konsun gücümüzün, Bilinsin kadri kalemimizin «Kılıcı

we

Derdimiz deva bulsun ilmim iz revaca girsin ?

.c o

-

bir başıyükseğimiz iyilik sahibi bir şiir istey enim iz

Olsaydı eğer

te

Bizim de külçemiz sikke yle basılır Bu denli revaçsız ve şüpheli kalmazdı . Ne kada r safi ve yüks ek olsal ar da, ırlanı Altın ve gümüş sikke yle değer kazan

ne

mert lik ve yiğitlik gibi erdem lerin i bilir ve getir ir. Bütü n bunl ara rağmen şairliğinin bütü n inceliğiyle dile kten nede n kurtulamadıklarına bağımlılıktan ve boyn ubük üklü döne min koşullarına göre kurşaşar. Bunu n yanında, yaşadığı ten geri kalm az : tuluşun yollarını da göste rmek halkının

ww w.

Xan'i,

«Herci bıre şure deste himmet Zept kır jı xwera bı meri dewlet Lewra ku cihan weki eruse We hukme dı deste şure ruse»

Türk çesi :

«Her kim ki himm et elini kılıca götür düys e Kendisi için devle ti zapte tti erkek ce Çünkü dünya bir gelin gibid ir Keskin kılıcın elind edir onun hükmü de»

69


Xfmi, halkının Zaloğlu Rüste m gibi yiğitler yetiştirmesine boyun duruk tan bir türlü kurtulamayışını birlikt en, dayanışmadan yoksu n oluşuna bağlar. Bir ozanın , halkının sorunlarına sahip çıkması ve onun kurtuluşu için sanatını silah yapması yönün den Ehmed e Xani eşsiz bir örnekt ir. Onun yaşadığı yüzyılda 'Beyle r'in sofralarında eletek oğuştu ran ve türlü palkavuk luklar yapan şairlerin bolluğu gözönünde bulun durulu rsa, bu yargımızda ne denli haklı olduğumuz görülecektir.

m

· rağmen

we

.c o

Xani'n in ülküsü nü daha yakından görebilmek için, Mem u Zin'i neden Kürtç e yazdığının neden lerine bakma k gerekir. Çünkü o'nun yaşadığı yüzyılda şairler ve bilgin ler eserler ini Arapç a ya da Farsça yazarlardı. Hem de bir takım maddi çıkarlar karşılığında .. Bu yaran takımının bilimi ve şiiri ç ıkar için yapma larından Xani yakını r . Ve ulusal duygu sunun buyruğuna uyarak eserler ini Kürtçe yazar. Bu amacını şu dizelerle (mısra) dilegetirir : «Da xe l q-ı ne bejıtın ku: Ekrad Be ma'rifetın, be esi O bınyad

Enwae milel xwedan kıtebın tene dı be hesebın»

Türkç esi :

te

Kurmanc- ı

ne

«Ki el demesin 'Kürtle r, irfansız, asılsız ve temels izdirler . Çeşitli

ww w.

milletl er kitap sahibid ir, Sadece Kürtler nasips izdirler '»

Xani'n in

s anatı ve sanat anlayışı, ulusal duygu sunun bir Gerçek azanla r halkının acısını sadece paylaşan­ lar değil onu tüm yüreğiyle yaşayan ve eyleme koyanlardır. ı 7. yüzyılda bir düş ünürün , bir şairin bu duygu yu taşıması ve hiç bir çıkar gütme den eyleme koyması oldukç a ileri bir nitelik tir. Mem u Zin'in işlenişine kurgu suna ve değinişlerine bakıldığı zaman Ehmed e Xani'n in bilgece bir kişiliğe sahip olduğu görülü r. Derin dini ve tarihi bilgisi yanında Yunan felsefesini ve astronomi ile ilgili eserler okuduğu da anlaşılmaktadır. Yer yer Eflatun'da n bahset mesi, evreni oluşturan «dört nesnenye değinme­ si ve yıldızlara ilişkin benzet meler yapması bunu kanıtıamakta ­

yansımasıdır.

dır.

70


Mem

e. co m

Mem u Zin'in her dizesi bir anlam ve imaj örgüsüdür. Memo ve Zin'in aşkını, öykünün olay düğümlerini, toplumsal motifleri bu ineelikle işleyen ozana az rastlanır. Xani, halkının geçmişinden gelen bu öyküyü kendi ulusal duygusu ve sanatçı ustalığıyla bütünleştirerek destan türünün doruğuna ulaşır. Xani, yaşamı boyunca, yöneticilere dalkavukluk yapmamış, hatta · destanda yer yer onları eleşti~miş ya da hicvetmiştir Mem u Zin'in toplumsal örgüsü incelendiğinde bu özellik açıkça gö' rülür.

u Zin'de Toplumsal Öl'gü

ne

te w

Destanlar, halkın ortak (kollektif) duyarlığının ürünleridir. Bu oluşumun başlangıçlarını sayılada belirtmeye olanak yoktur. Başka bir anlatımla, toplumun toplumsal, siyasal v~ kültürel birikimlerini uzı.,m süreçte yoğurup biçimLeyen edebiyat türleridir. Halkın öz malı oldukları için, yazılı hale gelmeden çok önceleri de anlatıla gelmiştir. Ne zaman ki bir ozan tarafından kaleme alınmışlar ondan sonra değişmez bir çerçeve kazanmış­ lardır. Bir bakıma oluşum süreçleri sona ermiş böylece. Bu yargı·, artık halk arasında konuşulup söylenmedikleri anlamına gelmez. Destan ozanları, eskiden beri söylenegelen bu sözlü edebiyat ürünlerini derlemekle kalmazlar; yaşadıkları dönemin toplumsal, siyasal ve kültürel değerleriyle yağurarak kendi görüş­ lerini de katarlar. O nedenle destanlar, yazılı hale geldikleri yüzyılın çeşitli çizgilerini içlerinde taşırlar. Bu yönleriyle, birer sanat eseri oldukları kadar, tarihsel belge niteliğindedirler. Mem u Zin'i ksaca özetleyelim. Bu, konunun anlaşılınasını

w.

kolaylaştıracaktır .

ww

«Botan Beyi'nin Sıti ve Zin adlarında iki kızkardeşi vardı. Güzellikte üstlerine yoktu. Öteyandan, babaları sarayda çalışan Memo ve Taedin adlarında iki genç de Beyin hizmetindeydiler. Bir Nevruz Bayramında, Botan Beyi geleneğe uyarak bütün gençlerin gezip eğlenmelerini buyurdu. Sıti ve Zin güzel bir bahçede gezinirlerken Memo ve Taedin'le karşılaştılar. Sıti, Tacdin'e; Zin'de Memo'ya gönül verdiler. Memo ve Taedin iki kardeşten çok daha fazla severierdi birbirlerini. Halkın · araya girmesiyle, Sıti ve Taedin kırk gün ve gece süren düğünden sorira erdiler muratıarına. Ama Merrio için bu olmadı. 71


e. co m

Beyin, Bekir adınd a, ortalığı karıştırmaktan zevk alan fesat mı fesat bir kapıcısı vardı. Kısa bir söylevden sonra, Botan Beyi'ni Memo'ya düşman etti. Bey, Bekir'in gösterdiği yoldan yürüyerek bir bahaneyle Memo'yu zındana tıktı. Memo ve Zin aşk ateşiyle yanıp tutuşarak için için eridiler. Muratlarına ermeden, önce Memo sonra Zin öldüler. Bunun üzerine Tacdin, Bekir'i ikiye bölerek öldürdü. Memo ve Zin, yanyana kazılmış mezarlara gömüldüler. Zin'in vasiyetine uyarak Bekir'i de onların ayaklarının alt kısmına gömdüler. Sonra, Zin'in ve Memo'nun mezarlarından birbirine koşut iki düzgün mü düzgün çam yöneldi göklere. Bekir'in mezarın­ dan da dikenli bir ardıç yükselerek girdi iki çarnın arasına.n

te w

Me ın u Zin'de, yöneten-yönetilen ilişkileri üzerinde durmaya değer. Botan Beyi, erken kanan fakat sonderece alçal~gönüllü bir kişiliğe sahiptir. örneğin; kızkardeşi Sıti ile Taedin'in birleştirilmeleri için aracı olan halktan kimselere dostça davranır . Kırk gün ve gece süren düğün hazırlıklarına katılır ve halkla birlikte yiyip eğlenir. .

Bey'in böylesi belki de hiç görülmemiş tir . Ama halk ve Xani böyle bir yöneticileri olsun istemişler. Halkınİ horgörmeyen, onların sofrasına oturabilen biri. .. hakkın

ne

YöneticiTerin t.ü rleri «Mirın

Le

hene

şöyle konuşur

aqılın , ezizın

sadedılın, dı

be

jı bılh

w.

Ew sade

da Xani

temizın

O natemami kelami»

Dıl nadıne menşea

Türkçesi :

ww

« Bazı beyler vardır ki akıllı ve azizdirler. Fakat saf kalplidir ve işleri ayırdedemezler.

On lar sadece ahmaklıklarından ve eksikliklerinden Sözün menşeine gönül vermezler.»

Beylerin bu türlüsü, doğruyu yanlıştan, iyiyi kötüden ayır­ ma yeteneğine sahip olmayanlardır . Bunlar, kolayca kandırılabi­ lirler. Zaten yanlarına aldıkları kişiler de ikiyüzlü ve yalancı kimselerdir. 72


Yukarıya

aldığımız

dizeler; Botan Beyi'nin , kapıcısı Bekir Memo'n un aleyhine çevrilmesiyle ilgili yorum niteliğindedir. Destand a, bu kandırma sahnesi oldukça zayıf işlenmiştir. Xani, beylerin ikiyüzlü ve fesat kimseler tarafından daima kandırılabildikleri için kuşbeyinli olduklarını vurgula mak istemiştir. Xani, iyi beylerin özelliklerini belirtirk en « şefkat ve siyaset" sahibi olmaları yanında, çev.relerine aldıkları insanları uzun süre denedik lerini de söyler. Anlaşılan, halk beyden çektiği kadar beyin çevresinde çöreklen en kimsele rden de acı çekmiştir . . Mem u Zin'de mistik dinsel görüşün yanısıra Zerdüşt dinine ait motifler de işlenmiştır. örneğin , aşıkların «mumnl arla konuşmaları .. Mumlar , aşıkların kutsal dert ortakları durumu ndadır. Xani yer yer Zerdüşti olduklarını belirtir. kolaylıkla

kandırılıp

1\'Iem

u

Zin'de

e. c

om

tarafından

Z:f~ların

(Karşıtların)

Konum u

«Ey

ne

te w

Daha baştan beri aşıkların arasını bozmak ve Botan Beyi'nin öfkesini kabartm ak isteyenl er olmuştu. Bunlard an biri, Zin ve Sıti'nin Dadısı, diğeri de Bekir'di . Bunlar, evrende ki fitne ve fesadın sembolü ; iyinin, güzelin düşmanları durumun daydılar. Nitekim , Memo ve Zin öldükte n sonra Cennetd eki bir köşkün sahipleri olmuşlar, Bekir de yine kapıcıları. .. Oysa Bekir, sevgilileri mahvetm ek için elinden gelen her şeyi yapmıştı. Ama aynı görevini , mezarda n başlayarak Cennete kadar aksatma dan sürdürmesi nedendi ? Öldürül en Bekir'in nereye gömülm esi gerektiği konusun da Zin şu şöylevi verir : şah Cı

wezire

izz-Cı

temkin

ww w.

Ez hevi dı kım ne kın inade Der heqqe vi menbee fesade

Lewra ku xwedane ins Cı canan Wi xaliqe erd Cı asimanan Roja ewi hubbe da hebiban Hınge ewi buxze da reqiban

Gul hıfz-ı dı bın bı nCıke xaran Gencine xwedan dı bın bı maran»

Türkçes i :

«Ey izz ve temkinli

şah

ve vezir!

73 \


Rica ediyorum inadetmeyesiniz, Bu fesat kaynağı hakkında Çünkü insanla r ve cinlerin Allahı Yerlerin ve göklerin yaratıcısı

Güler dikenierin gagasıyla korunu r Hazineler de yılonlarla beslenir.»

om

Sevgiyi sevgiiiiere verdiğin gün O zaman buğzu da rakibiere verdi.

gerek bu bölümü nde gerekse diğer bölüml erinde iyi ve kötü doğru ve yanlış , güzel ve çirkin, kısaca olumlu ve olumsu z herşeyiri yanyan a bulunduğu görülü r. Destanın örgüsüne bakıldığı zaman karş ıtıarın hiçbiri gereksiz değildir . Hatta, kötülük lerin sembol ü olan Bekir'i n bir (( şehit>> olduğunu duyakurulmuş­ rız Zin'in ağzından . Çünkü evren bu çelişkiler üstüne bu zıtların tur. Her unsur kendi görevin i yapmaktadır . Ancak, tür konum u maddec i diyalek tik anlayış ından uzak olup, eski gibi misdestanların ve Önasya hikaye lerinin çoğund a olduğu bir Rolleri r. kötüdü de tiktir. İyiler sonuna kadar iyi, kötüler cinve arın «insanl bakıma alınlarına yazılmı ş tır onların . Çünkü , lerin Allahı » böyle olsun istemiştir .. Bu yazı , bir eleşti ri olmakt an çok, kısa bir incelem e olarak ı incelem edeğerlendirilmelidir. Mem u Zin'le ilgili daha ayrıntıl ler yapılmalıdır. Kürt edebiyatının bu anıt eseri her yönüyl e ta-

ne

te w

e. c

Destanın

ww w.

nıtılmaya değer.

Not : Bu ya z ının ha z ır l a nma sın d a, M.E. sinden ya ra rlanıldL

74

Bo zars l an' ın

Mem ü Z!n çeviri-


om ew e. c

Feqiye Teyran M. Tayfun

yorlardı.

ne t

Feqiye Teyran, Ortadoğu tarihinde önemli tarihsel dönemeçlerden birine rastlıyan yıllarda doğdu. Bir yandan bu bölgeye Haçlı Saldırılarının arttığı , diğer yandan Arap · halifelerinin güçlerinin azaldığı bir dönem. Haçlı saldırılarından, özellikle Avrupalı tüccarlar büyük karlar sağlıyor ve bu kıtada ticaret burjuvazisi giderek gelişiyordu . Bu tatlı karlar, yayılmacılığı , Orta-· uoğu Hristiyan seferlerini kışkırtıyor ve onlar bu bölgede yerLeşmek için ruhani misyonerlerden de büyük çapta yararlanı ­

ww

w.

Bu dönemde, Ortadoğu ' da Eyyübi Kürt hanedanının önem kazandığını görüyoruz. Selahattini Eyyubi'nin liderliğinde oluş­ turulan Eyyübi Devleti, Haçlı saldırılarına başarıyla karşı koydu. Ancak, özellikle Eyyübi devletinin z.ayıfladığı ve parçalandı­ ğı dönemde Kürt beylikleri arasında da sürekli sürtüşmeler , çarpışmalar oluyordu. Bu çatışmalardan en fazla zarar gören, acı çeken ise geniş halk yığınları idi. Halk, hem savaştan çalış­ maya fırsat bulamıyor ; hem de kazandığını çarpışmalarda yitiriyordu. Köylüler beylerin zorlu boyunduruğu altında idiler. Feqiye Teyran bu durumlara tanıklık ediyordu. Gördüğüne kayıtsız kalacak bir ozan değildi o. Bu nedenle yazdıklarının çoğu yoksulların, çalışanların durumunu yansıtıyor; beyleri, ağaları, zenginleri ise yeriyor. Bir şiirinde şöyle diyor : 75


Ez dengbejım hatım vıra, Heta hebın denge mira, · Ez e bınıvisım ser kaxeta Ne dıçım dera, ne mızgefta.

Bir tür_kücüyüm ben, buraya geldim, Beylerin sesi varoluncay a dek Yazarım ak kôğıt üstüne, Ne kiliseye giderim ne camiye. başka şiirinde

:

ew e. c

Bir

om

Türkçesi

zordeste mira, hale feqira, Kes guh nade jar O sefila.

Şıxule

Xırabe

Türkçesi :

Zorba beylerin elinden Biz yoksulların hali duman, Zayıflara-sefiller~ aldıran yok.

önce söyledikler i bugün de Kürt halkının d.i lindedir. Onlar, halka malolmuştur. Öyle ki, yazılı olarak ele geçmeyen şiirlerini halkın ağzından derlemek, toplamak mümkün. Toplantılarda (Cıvat'larda) « dengbejlen ı, onun beyitlerini ezbere okurlar. Feqi'nin şiirleri, ilk kez Sovyetler Birliği ' n­ de, bir divan şeklinde toplanmıştır. Halkın , Feqi'nin şiirlterini yüzyıllar boyu söyleyip yaşatınasma şaşmamak gerekir. O, çoğu azanların yaptığı gibi bir divan yazıp beylere sunmamış , halkın dilinde olmayı buna yeğlemiştir . Emekçiler için, «Eve her dem werın bira mın n (Onlar hep aklıma gelsin~er), diyor. O, yoksulların çektiklerin i görüyor, ama yılgınlığa kapılmıyordu; onların kurtuluşuna olan umudunu yitirmiyord u. Teyran ' ın altıyüz yıl

ww

w.

ne t

Feqi

onu, lirik bir ozan da sayabiliriz. «Dota Gurcan n adlı eserinde, ozan, ustalığ ını göstermekl e kalmamış , başka halklara karşı hümanist bir anlayışla, Gürcü toplumund an sevgi dolu bir dille sözetmiştir. « Şexe Senhanıyan n adlı ünlü eserinde ise, açık maddeci bir anlayış getirmiştir . Bu eserinde, bir kısım tutucu gelenekiere karşı çıkmış; örneğin , olayın kahramanı şeyhin, sevgilisine kavuşaBir

76

bakıma


bilmek için domuz otlatmasını -İslam mesine rağmen- olağan göstermiştir ..

inançlarına aykırı düş­

Feqiye Teyran , 1302 yılında, Çölemerik'in Miks köyünde doğ­ Jaba, Feqiye Teyran'la ilgili olarak şöyle yazıyor:. Aleksander du.

co m

«Feqiye Thyran, önde gelen üç · Kürt azanından biridir. Asıl -1302'de doğmuştur. Ailesi Çölemerik'in Miks adı köyündendir. Yazdıklarından ccÇiro~a Şexe Senhamyan - Senhanıyan Şeyhi'nin Hikayesi», cc Qıseya Bersıya - Bersıya Hikayesi», «Qewle Hespe Reş - Siyah Atın D.edikleri ıı adli eserler ölçüyle, yani vezinle yazılmışlardır . Mahlası Mim u Hay olup 75 yaşların­ da, 1377'de, kendi köyünde ölmüştür. » Mıhemed'dir.

te w

e.

Feqi ile ilgili olarak, Dr. Kamuran Bedirhan ise şöyle diyor: «Acaba kirndi Feqiye Teyran? .. Asıl adı neydi? Çünkü Feqiye Teyran onun lakabıdır . 'Çiroka Şexe Senhamyan - Senhanı· yan Şeyhinin Hikayesi' nin sonunda Arapça şu sözler vardır: ccSenhaniyan Şeyhinin kasidesini Mir Mıhemed yazdı, tamamladı. Mir Mıhemed , Feqiye Teyran adıyla tanınmıştır.' Bu açıkla­ maya göre Feqiye Teyran Mir (Bey) 'dir. Nerenin beyi? Olaki Miks'in beyidir. ıı

ne

Dr. Kamuran Bedirhan ' ın, Feqiye Teyran' ın bey olduğuna dair yorumunu kanıtlamak güçtür. Çünkü ozan, şiirlerinde beylere ve onların zulmüne çokça karşı çıkmaktadır . Özellikle o dönemde, kendisi de bey olan bir . kişinin bunu yapmasının kolay olmadığı açıktır . Feqi Teyran'la ilgili karanlık noktalar, ilerde, araştırmalarla daha da açığa kavuşacaktır.

ww

w.

Feqi'nin cc Şexe Senhanıyan n adlı eseri son yıllarda İsveç'te basılmıştır. Sovyet kütüphaneler inde, yukardaki eserlerinden baş­ ka, ccHevale Sıseban ıı ve ccBeyten Feqiye Teyran Yen Bı Ava Re Peyivine ıı adlı eserleri de vardır. Ozanın ccMıhacir n adlı şiiri ünlüdür:

77


co m

MIHACIR

te w

e.

Ez dengbejım hatım vıra, Heta hebın denge mira, Ez e bınıvisım ser kaxeta, Ne dıcım dera ne mızgefta. bıminım

ez be cıl, hewar O gazi, Cıqas bıminım hesir O tazi, Dıl ji hale wan dılerızi. Cole Ez e

bıkım

ne

Qeder e be rojek dıyar, E öe gotıne nave mın e jar, Metha bıdın car bı car, Lawe bejın bı kıteb o zar.

w.

E derbazbın rojen xefOr, E ben rojen qenc en kıbir,

ww

Xwe re bıkın ra O tevdir, Hesir nebın ber zulma mir.

Gul e rabın bıhar bıhar, Merg e şinbın mina hercar, Aven kanıya bızen zelal, E tunebe feqiye dılsar. Le ez

dıçım

Hezbıkın

Peşiya

78

xorten

cahıl!

Hezbıkın! Gerek e şerbıkın tıme,

hOn ji, jın, zaro O mira, peşiya zulme.

ahıl


co m

GÖC MEN

we .

Bir türkücü yüm ben, buraya geldim, Beylerin sesi varoluncaya dek Yazarım ak kôğıt üstüne, Ne kiliseye giderim, ne camiye.

ne te

Çölde çırçıplak kalsam, inleyip bağırırım. Ne denli yoksul ve tutsak olsam Gönlüm onlar için titrer.

Kader elbet bir gün güler, Söylenir benim de zavallı adım, Bazı bazı övgüler düzülecek, Çocukl ar okuyup yazarak söyleyecek.

Acılı

ww

w.

günler geçecek, Gelecek onurlu, güzel günler. Kendi bildikleri gibi yapıp Bey zulmünden, kölelikt en uzak ..

Güller olacak hep baharda gibi. Ve çayırlar hep yemyeşil, Kaynakların suyu doğurgan, berrak .. Olmayacak kederli bir feqi.

Ama

gideceğim

ey gençler! sevin! Ve savaşın hep. Siz de kadınlar. çocuklar, hepiniz Beylere karşı, zulme karşı.

Yaşamı

79


we .

co m

Ol ay lar - Yorumlar:

TÜRK -IŞ KONGRESI NE GET IRD I?

Kong re önces inde, bu toplantı ·­ da partil er üstü politik a anlayı­ şının terkedileceği yaygın biçim de söylen mekte ydi. Bazı gazete lerin sendik a başkanl a rıyla yaptık­ ları

görüşmelerde,

başkanların

w.

büyük bir kesim i de eski politiyana değiştirilmesinden kanın Nitesöylemişlerdi. olduklarını kim, bunun la ilgili bir tüzük dekabul kurul da ğişikliği genel edildi. Buna göre, seçim ler öncesinde, TÜRK-İŞ'in yetkil i kurul ları, «TÜRK-İŞ 'in amaç ve ilkele -

ww

demokratilı: doğrultusundaki ri lenme sine» destek partin in bir erdi. lecekl verebi karar Bu tüzük değişikliği ile, TÜRK İŞ 'in, işçi sınıfının etkin biçim de politik aya katılması yönün de ciddi bir tavır değfşikliğine girdiği Genel kurul un sanılmamalıdır. ki göster iyor açıkça havası TÜRK-İŞ yönet icileri nin sendik al ve politik anlayışında bir değiş-

80

me yoktu r, olamazdı da. Düne kadar son derece uzlaşmacı, sarı bir sürdü re se ndikacılık anlayışını gelen ve bu neden le de işveren kesim inden·, gerici burju va partiaferin aferin üstün e lerind en hibire birden , in kişiler bu a lan dayete ermel eri, devrim ci bir senedikacılık anlayışını benim sernel TÜRK me Değiş i. emezd ri beklen İŞ yönet icileri nde değil, sendik aişçi kesim indel a rın tabanında , 'ılerle, onlarişvereı dir. Yıllarca , «al güetlerle hüküm yana dan lüm - ver gülüm » hesabı, «karşılıklı anlayış içinde » işleri idare eden ve işçileri uyuta n yönet i·ciler bugün , eski uyuşuklukların­ dan sıyrılan, haklarına daha bişekilde sahip çı­ linçli, kararlı kan işçi kitlele ri karşısında, saltanatıarını rahatlıkla sürdü remez

ne te

Geçtiğimiz ay Ankar a 'da yapı­ 10. Genel Kurul lan TÜRK-İŞ yeni bir şey get irmetoplan.tısı, den sona erdi.

olmuşlardır.

İşçiler,

sarı sendikacı

TÜRK-İŞ'in

yüzün ü gidere k da-

ha iyi tanımaktadırlar. DİSK'in anlayışıyla ileri bir sendikacılık k güçlen gidere ve çıkışı ortaya yönet icileri nin TÜRK-İŞ mesi, bozulmasında öneml i tezgahının bir etken

olmuştur.


om

yorla r, Sorun u, salt «oyun uzu şu şuna verm eyin'> partiy e verin , çarpıklaştırıyorlar bu biçim inde işçi sınıfının politi k Oysa de. kez müca deles i bu deme k değildir. İş­ çi sınıfı politi k bir varlık olara k örgüt lenme k, bizza t iktida r mücadel esi verm ek zorundadır.

TÜRK-İŞ yönet iciler i, yeni bir parti kurm a sorun unu da arala zama n tartışıyor­ rında zama n la r . Aynı konu bu kongr eye de getirildi . Öyle anlaşılıyor ki onlar , bulur larsa böyle şartları uygun Böyle birşeyi de deney ebilir ler. smebu na nları ce sendi ka başka en Geliş lir.. açılabi da ı yollar luk sarı işçi harek etini frenli yemiy en yarane işleri sendikacılar, onu, kanal ize etmey i yacak biçim de Ama bu çabal ar düşünüyorlar. Yıllarca burju boşunadır artık. sürük lenen ğunda vazin in kuyru ler, işverenlerin değirmenine su ataşıyanlar, bund an böyle oyunl rcekle emiye yürüt rını kolay ca işçi kitlel eri böyle dir. Uyan an şeylere yolve rmeye cektir .

ne

te we .c

Ülkem izde, emek çi yığınları politika dan uzak tutma k burju vazinin taktiğidir. TÜRK-İŞ bunu sınıfına ihane t yapm akla kendi hizm et etmiştir. ve burju vaziy e şartlarda, gider ek Oysa değişen çi kitlel er, poliemek daha geniş ilgi duym akta, tik müca deley e onun önemını kavramaktadırlar. şartlarını düİşçilerin yaşama aland a etkin k politi zeltm eleri, bağlıdır. Bu bozuk olmalarına düzen in .değişmesi ise, ancak işçi vesınıfının politi k öncülüğünde rilece k müca deley le sağlanacak­ tır. İşçilerin politi kaya karışma­ düzemasını isteye nler, bu bozuk yalir nlerd isteye rmek ni sürdü nızca. İşçiler her geçen gün bunu da anlamaktadırlar. yönet iciler in:, TÜRK-İŞ İşte değişikliğini sözko nusu tüzük partil er İŞ'i TÜRKaya, yapm kalm amay a tarafsız karşısında iten şey, taban dan zorla yan işçi istekl eridir . Anca k TÜRK-İŞ yönetici leri gerçe kten, işçi hakları­ partil erden yana ve nı savun an partil erine karşı gerici burju va er mi? Buna ecekl alabil tavır bir evet deme k müm kün değil.

ww

w.

Son kongr ede seçile n kişiler yine eskile ridir. Halil Tunç, kong re önces i ve kongr e anındaki ko) nuşmalarıyla, politi k mücadeleyı burju va politikası açısından bakbir kez daha ispat ettığını Tunç da, aynen DeHalil . miştir mirel gibi, devri mci işçi harek etine kara çalınakla uğraşmıştır . sıkıyönetime Tunç , faşizme ve söylü yor; am.ı olduğunu karşı iyalnızca bunu söyle mekle yetin r hiçbi aşist anti-f -İŞ, yor. TÜRK müca deley e katılmıyor.

ve diğer arkadaşları, işçi usınıfının politi k iktidarı sorun tutuuzak rden gözle tle nu dikka Tı,_mç

Onun cu Kong re bir şey! değiş­ tirme di. O, bir oyala ma kongr esi olara k adlandırılabilir. Yöne ticiler, taban dan gelen istekl eri geiçin birşeyler yapmış çiştirmek görün düler , okada r. Ama TÜRK İŞ ' te bir değişim yok, deme k değildir bu. Sarı sendikacılık anlave işçilerin çökün tüsü yışının Bu gelir. ediyo uyanışı devam TÜRK u tutuc an yand bir şim, İŞ çatısı altından kopm alara yolaçark en, diğer yanda n, bizza t bu örgüt içinde de sola eğilimi güçlendir iyor. Bu oluşum karşısında sarı sendikacılık ya TÜRK-İŞ, ni yenili yekendi k aşara barajını cek, ya da gün geçtik çe güçle nen DİSK'in karşısında ufala nmaya devam edece ktir.

81


GÜZELCE'Yİ KA Y BETTİK 1922 yılınd a İstanbul ' da doğan Güzelce, çalışma hayatı­ na bir basın işçisi olarak atıldı. 1940 yılında İstanbul Basın Teknisyenleri Sendikasına üye oldu. 1948 yılında bu sendik anın genel sekreter liğine seçildi. 1963-1967 yılları arasında kısaca B ASIN-İŞ diye a dlandırılan bu sendikanın genel başkanlığını yaptı. İbrahim

om

Türkiyeli devrimciler, yaşamını sınıfının sendikal ve politik mücadelesine adayan bir kişiyi daha kaybettiler. DİSK Genel Sekreteri İbrahim Güzelce, yakalandığL bir has talıktan kurtulamıyarak ll Nisan 1976 günü aramızdan ayrıldı. Güzelce, hastalı­ ğına rağmen , son günlere kadar büyük bir inançla görevını yapmaya devam etti. Gösterişten uzak, çalışkan bir kişiydi. B,!l nedenle de gerek işçiler arasında gerek genel · olarak d·e vrimci saflarda kendisine güven ve sevgı duyulan bir kişiydi.

1961 yılında Türkiye İşçi Partisi'nin kurucu üyeleri arasında yer aldı. 1967'de DİSK kurulduğunda ise, Gü~elce, Basın-İş başkanı olarak kurucular arasındaydı ve DİSK'in genel sekreterliğine seçildi. 1971-1975 arasında Almanya'da, Alman Sendikalar Birliği CDGB) Berlin Yabancılar Bürosunda danışman olarak çalıştı. 1975 Mayısında toplanan DİSK 5. Genel Kurulunda yeniden genel sekreterliğe getirildi.

te we .c

işçi

w.

dır .

ne

Güzelce'nin cenaze törenine 40 binin üzerinde bir kitle katıldı. Bunun büyük kesimini işçiler oluşturuyordu. Törene çeşitli kuruluşlar tarafından 300 kadar çelenk gönderilmişti. Güzelce'nin cenazesi 14 Nisan günü İstanbul'­ da, Topkapı mezarlığında toprağ't verildi. DİSK Genel Sekreteri Güzelce'ye gösterilen büyük ilgi, devrimci işçi hareketinin bu dönemde vardığı düzeyi göstermesi bakımınd an da önem taşımakta­

Güzelce, hikayeler ve çeşitli gazete ve dergilerde işçi sorunlarıy ·­ la ilgili yazı lar yazdı. ı Mayısla ilgili son yaz ısın ı, bu sayımızda yayın l adık.

MC'NiN ZUL MO ARTIYOR

ww

Nisan başında Ankara, faşist beslernelerin yeni bir saldırı planına sahne oldu, sokaklar yine gençlerin kanına boyandı. 30 Mart günü faşisler Ankara Devlet Mimarlık Mühendislik Akademisini b ast ıl ar ve polisin gözü önünde gençleri kurşunladılar, Sami Ovalıoğlu adında bir genç öldü. K atili ise, birçok görgü tanığının b elirttiğine göre Akif Özer adında biri. Bu olayın protestola-

82

rı sürerken 8 Nisan günü faşist­ ler Siyasal Bilgiler Fakültesini b astılar ve kapıda, derslere giren

öğrencil ere

yaylım

ateşi

açtılaı:-.

Bu ateşle vurulan Hakan Yurdakuler adındaki genç öldü. Aynı günün sabahı, faşist beslemeler, polisin yanısıra, onun yardımcı kuvveti' olarak (!) Hacettepe Üniversitesini kuşatmışlardı. O gün, SBF'ne yapılan saldırı­ yı protesto için Kurtuluş meyda-


Okurlarımız

bu olayların aygazetelerden biliyor lar. Onları tekrarlamaya gerek yok. önemli olan ve h erkesin gözleriyle gördüğü, güya yurttaş ın can güvenliğini korumakla görevli olanların , gençlere k arş ı nekadar acımasız davrandıkl arı, onları kurşun yağmuruna tutuk larıdır . Bütün . bu kanlı işlerden sonra, mütat olduğu üzere, gözaltına alınanlar da saldırıya uğrı­ yan yüzlerce genç oldu. Ve o günün akşamı televizyona çıkan « Başbuğ » narnındaki zat, eli kanlı <<bozkurt» !arına övgüler düzrnekten çekinmedi. Türkiye'de iş­ ler işte bu hale gelmiştir . Bay Demirel ise «üzüntülerini» belirtti! Sanki bütün bunları önlemek onun görevi değilmiş gibi. Sanki bu işleri kimlerin destekleyip himaye etiğini bilmezmişiz gibi..

tıldı.

Gerek bu tören, gerek daha sonra CHP 'nin düzenlediği Tandoğan Mitingi ve yurdun dört bir yanında_n yükselen protesto sesleri bir kere daha gösterdi ki kitleler, bu cinayetleri ve MC'nin tutumunu nefretle karşılamaktadır­ lar. Bu iktidar halkımızın güvenini yitirmiştir, daha doğrusu o güveni hiçbir zaman kazanmış değildir. Artık herkes biliyor ki, kanlı cinayetleri önlemeyen, ona göz yuman, suçl ul arı himaye eden ve suça ortak olan bu iktidar başta oldukça bu kanlı gidişin önü de alınamıya caktır.

ww w. ne

te

rıntıl a rını

la ve «katil iktidar», <<kahrolsun faş izm» ve benzeri sloganlarla Karşıyaka'daki mezarlığa kadar yürüdü. Bu yürüyüş sırasında Ankara halkı da, yolda onlara katı­ larak, sloganları haykırarak, türlü biçimlerde bu protestoya ka-

we .c om

nma kadar yürüyen bin kadar genç orada polis barikatıyla karşılaşınca geri dönüp d ağ ılırl ar­ ken üzerlerine otomatik silahla rla a teş açıldı, bir sav aş m eydanında gibi tarandılar . Burhan Barın adlı öğrenci burada, Eşari Ora:'n ise Hacettepe üniversitesinde vuruldular. Ve bunların yantsıra yüzlerce yaralı.

Di ğer

olaylarda olduğu gibi bunda da, cenaze töreni yapılma­ sına fırsat vermemek için Burh an Barım, alelacele, memleketi olan Çorum'a gönderilirken, Eşari Oran da Ankara'da toprağa verildi. Ancak Hakan Yurdakuler'in cenaze töreni, babasının, di ğer t abii senatörlerin ve CHP'nin de çabasıyla önlenemedi. Onbinlerce kişi, 10 Nisa n günü Maltepe Camiinin önünde birikti pankartla r-

Gösterilen tepkiler karşısında bir süre sineceklerdir. Ama herzaman olduğu gibi sadece kısa bir süre. Onların yeni eylemler, yeni tertiplerle yeni büyük olaylar çıkarmaları herzaman beklenmelidir. Çünkü Demirel de ortakları da demokrasiyi rafa kalfa ş istler

dırmayı

kafalarına

ve kimsenin

koymuşlardır

buna şüphesi kalmamıştır.. Güçleri yettiğind':! her yönüyle bir dikta yönetimi kurmakta tereddüt etmeyeceklerdir. Am_a buna güçleri yetmeyecek. Dörtbaşı marnur · bir faşizm özlemi çekenler hayal kırıklığına uğrıyacak l ardır. Bu zülüm döneminin aşılması çok sürmeyecek. Kitlelere ters düşenierin ve girdikleri batakta yürürneğe ısrar edenlerin şonu kötü olacaktır. artık

83


DOGUBA YAZIT'TA DEPREM zeyine varabilirler. Bunu önleyen emperyalizm dir, sömürgecilik tir, çeşitli ülkelerin kapitalistler i, feodalleri, diğer gericileridir. Onlar toplumların gelişme yolunun önüne Bencil sömürüleri dikilmişlerdir. için halkları zincire vurmuşlardır ve bunu sürdürmek istiyorlar. Halkların kurtuluşu, bu tür acıla­ rın son bulması da o zincirleri parçalamadan geçmektedir . Doğubeyazıt'taki depremle ilgili olarak bir bildiri yayınlıyan. Kültür Derneği ve Doğubeyaz~t TÖB-DER Doğubeyazıt Şubesi de a ynı sorunlara dakunuyor ve şöy­ le diyorlar: <<Deprem sonucunda binlerce hayv a nın ve sekiz insanın ölmesinin, ayrıca yüzlerce evin yıkılına sının suçluları vardır ve bu suçlular, Be zir hane· ve ci var köylerinin kuruluşundan buyana gelip geçen iktidarlardır . Çünkü bu köylerin tümünün kuruldukları yerler bataklık ve kaygan, gevşek yapı'ı arazilerdir. Bu halk devlete vergi öderken, onun hizmetinde çalışır· ken, ondan, kendi sorunlarıyla ilgilenip derdine deva bulacağını umar ... «Biz, onların gerekli ve yeterli tedbirleri alabilecekler ine inanmıy.oruz . Çünkü onlar, aynı fela · ketler karşısında VARTO'da, ERZİNCAN'da, LİCE'de gerçek niteliklerini ortaya koydular ... » iktidarın, yönetici-lerin diğe,. tutumunu depremler sırasındaki bildiride şu örneklerle eleştiren öneriler yapılıyor: «1. Deprem felaketzedel erinin tüm yiyecek, giyecek, yatacak yer ve sağlık ihtiyaçları karşılanma­

we .c om

Son yıllarda Doğu ' nun çeşitli yerlerinde büyük can ve mal kayıp­ larına yolaçan deprem, bu kez de Doğubeyazıt çevresinde kayıplara. yolaçtı. Bu ilçenin Bezirhane köyü ile diğer çevre köylerinde yüzlerce ev yıkıldı, sekiz kişi öldü, pek çok kişi yaralandı. Ayrıca binlerce hayvanın da yıkıntılar altında kalarak öldüğü haber veriliyor. Zorlu kıştan daha yeni yakalarını kurtarmakta olan köylülerimiz bu kez de depremin verdiği acılarla karşılaştılar .

ww w. ne

te

Lice depremi sırasında ve daha önceki depremler sırasında da çok söylendi: Doğal afetlerin insanlarımıza bu kadar zarar vermesi, tabiat olayıarına karşı toplumca gerekli tedbirleri almamış olmaktan geliyor. İş, gidip bu · bozuk düzende düğümleniyor. Halkı­ mızın içine düşürüldü ğü yoksulluk ve çaresizlikle, bu tür olaylara hazırlıklı olması mümkün değil. Kal, kınmış , yol, mesken gibi sorunlannı çözmüş toplumlarda ne kışları insanlar ve hayvanlar , aç lıktan , ne soğuktan, hastalıktan kırılır; de depremler, yağışlar ve benzerı şeyler konutları yerle ·bir edebilir. Bu bozuk düzeni sürdürenieri n iş­ leri tıkırındadır ve onlar bu tür olaylardan kendileri zarar görmemektedirler. Onlar, halkımızı kendi kaderine b ırakm ış l a rdır; uyanmasını, silkinmesini , kendisini bu durumdan kurtarmasını önlemek için de, b askı, zulüm, aldatma da hil, her yola, yönteme başvurmak­ tadırlar.

Çağımızın

gelişmeleri

bilimsel ve teknik

karşısında

artık

açlık,

yoksulluk, gerilik insanların kaderi değildir. Toplumlar bütün bunları kısa sürede altedebilir; ülkelerini kalkındırabilir, çağdaş uygarlık dü-

84

lıdır.

<<Depremden zarar gören tüm köylerle civa r köylerin yerleri derhal değiştirHip sağlam yapılı bi-


nalar

yapılara!{

köylülere

dağıtır­

malıdır .

«Köylerimize karakol yerine hastane, yol, okul yapılmalıdır. <<Ama bu geçici tedbirlere rağ­ men gerçek kurtuluş emekçi hal-

Bu iki dernek, ayrıca, deprem nedeniyle yapılacak yardımlar için bi.r yardım kampanyası açtıklarını ve yardımların (Ziraat Bankası Doğubeyazıt Şubesi 107 no.lu hesaba) yapılmasını açıklamışlardır.

HASTAHANE NE ZAMAN YAPILACA~i?

sürüldüğü

çen yıl Lice yerle bir olduğunda, görevliler, jandarmayı yaralıları, toprak altmda kalanları kurtar .. mal{ için seferber edeceklerine, yı ­ kılan cezaevinden kaçan birkaç mahkümun peşine düşmüşlerdi.

Bütün bunlar, yöneticilerin karşı tutumunu pek açık şekilde gösteriyor, ve iktida rm Lice'de halka götürdüğünü söylediği yardım ve hizmetlerin gerçel{te ne biçim şeyler olduğu­ nu bir kez daha gözler önüne se riyor. halkımıza

te w

· Geçen yıl, beşbinin üzerinde ölüme ve binlerce yaralamaya neden olan depremden buyana nerdeyse bir yıl dolmaktadır. Bun.:ı karşılık Lice'ye henüz, hastahane yapılmadı. Adına <<hastane» denen tek yataklı bir barakanın bulunduğu ve Lice 'de görevlendir ilen altı sağlık personeli ve bir müstahdemin de, kendilerine gerek bulunmadığı söylenerek başka yerlere

e. c

LİCE'YE

om

kımızın iktidarındadır.»

öğrenilmiştir.

Buna karşılık Lice'nin cezaevi süratle yapılmış ve « işletmeye » konmuştur . Hatırlanacağı üzre , ge-

Cephe

ne

ZA MLAR ve AMERIKAN ÜSLERI

ortakları, halkın öfkesi olaylar üzerinde toplanmışken, adeta sessizce, gürültüye yolaçmadan, yeni zamlar getirdiler. Halkımızın zorunlu geçim maddelerine getirilen ve getirilecek olan zamlarla, emekçi halk yı­ ğınları için yaşam şartları bundan _böyle çok daha çetin olacak. Varolan pahalılık yeni zamlarl:ı. daha da artacaktır . Şimdiye kadar halkın yüzde yetmişinin, sekseninin, o dar bütçeleriyle nasıl dayandıkları şaşkınlık verecek cins tendi. Bundan böyle karın doyurmak daha da büyük bir maharet istiyor!. Vergiler, zamlar ve durmadan yükselen fiyatlarla, geniş halk yı-

kanlı

ww

w.

son

ğ ınları durmadan yoksullaşıyorlar . Beslenme düzeyleri giderek düşü­ yor. Eskiden beri varolan gizli aç-

lık

yıldan

yıla

artıyor ;

insanları­

mızın sağlıksız olmasına, hastalık ­

lara, sakatlıklara ve erken ölümlere yolaçıyor . Türkiye 'de yıldan yıla milli gelir de artıyor elbette. Ama ne reye gidiyor bu artış, kime yarı­ yor? Gelir artışının bir bölümü nü artan nüfus emerken, bir bölümünü de belli bir azınlık elinde topluyor. Ülkenin dörtbir yanında yeni yeni milyonerler türüyor ve bunların servetleri hızla şişiyor. Milyonlara milyon katmak ıçın türlü yollar var. Karaborsa, döviz kaçakçılığı, bin türlü hile ve da-

85


yoksunaştıkça

onların

zenginliği

büyüyor. Bu da doğal birşey; paralar gökten yağmıyor ya, yoksul halkın cebinden çıkıyor . Ve yoksul halk yığınları karınlarını nasıl

doyuracaklarını

düşünürken,

dışardan

gelen kredileri, ko-

aralarında

bölüşerek

toplumun geleceğini, ülkenin servetlerini yabancılara ipotek ettiler. İşbirlikçiler, başından beri yap tıkları «İkili Andlaşmaları» , NATO, CENTO gibi paktların içyüzünü kitlelerden sakladılar; büyük bir gizlilik içinde yürüttüler bu işleri ve şimdi de öyle yapmaktadırlar. Geniş halk kitleleri, bu alış-verişte kendi çıkarlarının, ya da zararlannın ne olduğunu kavramadılar uzun zaman. Gerçek şu ki, ülkeyi emperyalizme bağımlı kılan bu anlaşmala­ rın ve bağlantıların büyük halk kitlelerine hiç bir yararı dokunmamıştır. Bazı «krediler, hibeler, yardımlar» ve «ülkenin güvenliği­ nin sağ lanması » adına girişilen bu işler, yalnızca emperyalistlere ve onların yerli işbirlikçilerine yaramıştır. Emperyalistler ülke ekonomisini kendilerine bağımlı kıl­ mışlar; yatırımlar ve yüksek faizler, dengesiz alış-verişler yoluyl ;ı. soymuşlardır. Her yıl, halkımızı milyarları bulan bir değer, üll{emizden Batılı emperyalist ülkelere ak ıp gitmektedir. işbirlikçiler ise yüklü komisyonlarını almaktadır­ lar ve halkımızın soyulmasına yaptıkları bu aracılık işinden son de · rece memnundurlar. Bu bağımlı­ ülke lık ve soygunlar yüzünden elwnomisi çıkınaza girmiş, çarpık­ l aş mıştır. Dışa bağlı bir montaj sanayii, yerli sanayiin niteliğini oluşturmaktadır. Tarımda ilkel iş­ letme biçimleri devam etmektedir.

ne

te w

e. c

onlar, bir servet bolluğu içinde nereye para harcayacaklarının sı­ kıntısını çekmektedirler. Sonra da «devlet masrafları ,> için, bütçe açık verince, yeni sı­ Hihlar ve yeni savaşlar için gelsin yeni zamlar, yeni vergiler .. Ortalık siyasi cinayetlerle, sı­ kıyönetim söylentileriyle birbirine karışmışken zamlar da sessizce geliverdi. Bu şartlarda ne basın ilgi lenebilirdi bu konuyla, ne muhalefet. Cephe ortaklığı bu işte usta. Ne zaman zam yapacağını, zam yapıp ta suçu başkalarının üstüne nasıl yıkacağını iyi bilir. Güzel kotardı bu işi. Ve cephe ortaklar;., bunun yanısıra, çok daha önemli bir adım daha attılar . Amerikan hükümetiyle üsler konusunda an·

leri,

· misyonları

om

lavere .. Fırsat buldukça devlet bütçesinden yirmi milyonları a.şır­ mak da bunlar arasında. Halk

laştılar.

ww

w.

son Amerika Çağlayangil'in ziyareti sırasında, Kissinger'le, iki hükümet adına imzaladıkları and·laşmaya göre Amerikan üsleri çalışmaya devam edecek; buna kar·uygulanan silah şılık Türkiye'ye ambargosu kalkacak ve Türkiye bu üslerden beli bir kira alacak. Olup bitenlere işbi-lir bir tüccar gözüyle bakanlar için bütün bunlar doğal şeylerdir. Hatta böyleleri, Türkiye'nin karlı bir alış-ve­ bile düşünebilirle~· . riş yaptığını Silah ambargosu kalkıyor ve üslere karşılık bir hayli kira alını­ yor. Zaten cephe ortakları ve onlar gibi düşünenler, yılar var ki uluslararası ilişkilere bu gözlerle baktılar. Emperyalizmin işbirlikçi-

86

NATO ve İkili Andlaşmalar, CENTO gibi paktlarla ülkenin güvenliğinin korunduğu iddiaları ise safsa tadır. Bu paktlar, andlaşma­ lar, yalnızca işbirlikçilerin güvenli ği ni sağlamaya yaramaktadır . Bu ili şk iler , Türkiye'de geniş halk yı­ ğınları üzerinde bir b askı, sindir-


yönelen tehditin önegöstermekte dir. Bilindiği üzere, o tarihlerde, ABD 'nin, sosyalist ülkeler sınırla­ rına atom mayınları yerleştirmek is t e di ğ i ve bu nedenle Federal Almanya 'ya tekiifte bulunduğu dünya b asınına y ansımıştı. Ancak !<'ederal Alman hükümeti, bir savaı ve iş gal halinde patıatılacak olaa bu mayınları, halkının güvenliği­ n i düşünerek, sınırlarına yerleşti r ­ m eyi reddetmişti. O tarihlerde, bu m ayınların Türkiye tarafından kabul edildiği ve Doğu bölgesine yerl eş tirilmek istendiği, ya da yerl e şti r ildiği söylenip y a zıldı. O günde n buyana da gerçek durumun n e olduğu bilinmiyor. Gerçekten bu mayınlar alınıp Doğu bölgesin::! Bu husus yerl e ştirilmiş midir? aç ıkl a nmalı, ortaya konmalıdır. gerçekten böyle birşey E ğ er y apılmışsa, bunun ülkemiz, özellikle de bu bölgede yaşayan halkı­ mız açısından ne derece korkunç bir anlamı olduğu açıktır . Bu, bölge halkının kurbanlık koyun gibi fe da edilmesi, toptan ölüme terkedlımesi demek olacaktır . Güneyd o ğ u sınırlarını ,adi mayınlarla, yıll a rdır yoksul halkımız için bir ölüm tarlası haline getirenlerin, bir de bölgeye atom mayınları dögüv e nli ğ ine

mini

apaçık

te we .c om

m e aracı olarak kullanılmaktadır­ la r . Emperyalist ler bu ilişkilere da yanarak ülkede türlü oyunlar çe virmekte, gerici güçleri desteklemekte, ayakta tutmaktadırlar. Nit ekim, ABD gizli istihbarat örgütü CİA, İran'ın SAVAK ' ı, MİT ve İs r ail gizli istihbarat örgütlerinin içiçe girdikleri, birlikte işler çevirdikleri kamuoyunca da bilinmek tedir a rtık.

Mayınları

Ne Oldu?

w.

Atom

ne

Amerika ' nın ve genel olara!< NATO 'nun, ülkemizde kurduğu üsler, bulundurduğu atomik silahlar, korumak halkımızın güv e nliğini ş u r da kalsın , büyük çapta tehdit etm ektedir. Bu üsler ve bu silah la rla, ülkemiz, emperyalistl erin casusluk ve saldırı am aç ları için bir araç durumuna sokulmuşur. Bu durum, Türkiye'nin komşularıyla ili şkilerinin gelişmesinde olumsuz bir rol oynamaktadır . Herhangi bir mahalli savaşta · da, emperya·listlerin bu üsleri komşu ülkelere, ülkelerindek i Ortadoğu örnegın ileri gelişmelere karşı kullandıkla­ rı, kullanacakları deneylerle bilinmektedir. Atom silahları, bizzat insanlarımızın can güvenliğine yö n e lmiş bir tehdittir.

ww

1968'lerde ortaya çıkan «atom m a yınları» sorunu, halkımızın can

şeyip döşemediği araştırılmalı, açı­ ğ a çıkarılmalıdır.

AGRI'DA NELER OLUYOR ?

Son aylarda, Ağrı çevresinde bazı faşist çömezlerinin , gizli-açık gerici örgütlerin, arka arkaya olaylar çıkardıkları görülüyor. Daha doğrusu bu durum yalnız Ağrı'y:ı özgü değil. Bingöl'de, Bitlis'te, D ı'­ yarbakır'da, Kars'ta ve Doğu'nun daha birçok ilinde bu yönde harca nan yoğun çabalar gözden kaç-

mıyor . Anlaşılıyor ki, bu bölgede. Erzurum ve Elazığ dışında pek üslenemiyen faşistler, Türkiye ölçüsündeki planlarının başarısı ıçın, bu bölgeye de gereği gibi sızınayı zorunlu görmektedir1 er. Bunun için de idare cihazından, bu iş için gönderdikleri öğretmenlerden, öğret­ men okullarına soktukları faşist

87


çömezler, birarı;ı Bingöl Okulunda üslenmişler ve bundan yararlanarak Bingöl merkezinde gerici bir hava estirmiş­ lerdi. Ancak bu çok sürmedi ve işler tersine döndü. Faşist çömezlerin burada tutunabilmek için zaman zaman giriştikleri eylemlef de para etmedi. Son olarak, Mart a yı içinde gericiler bu ilde olaylar çıkardılar; devrimci güçlere, gençlere, TÖB-DER'e saldırmak istediler. Kitlelerden destek almak için de bir sürü yalanlar uydurdular. Ancak onların saldırıları püskürtüldü, oyunları boşa çıkarıldı. Faşist çömezleri kitlelerden daha cta tecrit oldular. Faşist

Öğretmen

w.

ne

Faşistler Ağrı çevresinde herhangi bir tabana sahip değiller . Bir ara bu ilde Ülkü Ocaklarının şubesini açtılar. Ancak oraya astıkları kurt resimleri başlarına iş açtı. Şimdi de devrimci güçleri sindirrnek için Ağrı'da ve çevre ilçelerde, MC büyük bir uğraş içinde. Öğretmenler işten · el çektiriliyor, devrimci gençler okullardan atıl­ mak isteniyor, tertipler ve soruş · turmalar birbirini izliyor.

beslemeler, öğretmen okullarının kuruluş günü olan 16 Martta Ağrı Öğretmen Lisesinde oyunlar tezgahladılar. Bozkurt resimli bayraklarını, öğrencilere v~ halka zorla alkışiatmak istediler. Yuhalarla karşılaşınca da, «Türk bayrağının yuhalandığınu iddia ettiler. Aynı oyun daha önce Tunceli Öğretmen Okulunda sahneye

ww

Faşist

88

ve hatırlanacağı üzere, iki önce büyük olaylara neden olmuştu. Faşistler burada da aynı yönteme başvurdular. Ancak bu kez, yine olay çıkarabildilerse de pek işlerine yaramadı.

!:o nmuş yıl

Faşist beslemeler, açık-gizli gerici örgütler, Ağrı ve Kars çevresinde bir başka oyuna da başvu­ ruyorlar. Onlar bu bölgede Azeri -Kürt düşmanlığını kışkırtıyorlar. Böylece emekçi halkın cephesini bölmeyi, ırkçı propagandaları için ortam yaratmayı umuyorlar. Bu amaçla Doğubeyazıt'ta, I~dır'da ve diğer kasabalarda birçok olaylar çıkarttılar. Ancak bu oyun da, devrimcilerin ve emekçi halkın uyanıklığı karşısında artık sökmüyor. Devrimciler, eskiden beri sahneye konan ve devrimci safları bölmeye çalışan bu oyunları artık iyi tanı­ yorlar. Dili ve inancı ne olursa olsun, emekçi halkın çıkarları birdir, düşmanları da aynıdır: gericiler, baskı ve zulüm yapanlar. Emekçi halk yığınları, sömürüye, gericiliğe, ırkçı şöven zulme karşı güçlerini birleştiriyorlar; zafere kolkola, kardeşçe bir dayanışm::ı içinde yürüyorlar.

te we .c om

militanlardan, polisten vs. yararlanmaya çalışıyorlar. Ayrıca bazı gerici aşiret reislerini, bazı ağ aları da, aşiret ve çıkar çekişmelerin­ den yararlanarak kendilerine köprübaşı yapmayı deniyorlar. Ancak faşistlerin bu oyunları tutmg,dı ve tutmayacaktır.

Bu bölgede son günlerde yer aolayları, bu sayıda gereği gibi yansıtmaya zaman elvermedi. Bu·· nu önümüzdeki sayıda yapabilelan

ceğiz. Faşist beslemelerin, ırkçı-geri­ ci milırakların bu bölgede giriştik­ leri yoğun çabalara karşı dikkatli olmalıyız. Bu dönemde, bu saldı­ rıları püskürtmek, saldırgan faşiz­ me ve köpeklerine taban tutturmamak için tüm ilericiler, devrimciler, demokratlar; aralarındaki görüş ayrılıkları ne olursa olsun en sıkı güçbirliğini yapmalı ve ciddi şekilde mücadele etmelidirler.


.c om

we

.n et e

ww w 路,路

.~-路

:

'


.c om

we

.n et e

ww w


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.