Sterka17

Page 1

.c om

-Yıi/Saı: 4 Sayı 1 Hejmar: 17 Sibat 1 Şubat 1998 Fiat 1 Buha: 250.000-Tl

recep maraşl1

we

"sa nal sosyalizm" den ç ıkış ya da ekim devrimi ' nin "sovyet" bürokrasisinden kurtuluşunun 7. yılı

te

nevzat sağn1ç

ne

pejirandina kongra netewl

w.

ehmedi usif

ulusal birliğin

zorunluluğu

ww

ve kaçınılmazlığı

röportaj

dengbejek1 ku li eşe he ji gule distre; mıhemed şexo

ay1n dosyas1

zındanlarda birlik-direni~

zafer ve kimi zaaflar üzerine


naverok içindekiler 98 sağ tasfiyeciliğe

gotine/graff

ı

.c om karış direnme yılı olacak

reklamlardaki yumruk

2 3

nuçe/haberler

merkez büromuza tem baskını

4

ülkeye dönüş çağrısı

29

yazı dil imiz için

umut verici bir çaba

70-72

nuçe O sfrove/haber vorum

sedat değertaş

ulusal kong'rede ilk adım

7-8

~frove(yorum

pejirandin a kongre netewi ulusal birliğin zorunluluğu

9-1 o

ve kaçınılmazlığı

20-23

we

nevzat sağmç ehmedi! usif

artık avrupa nında 1

11

nur topu gibi 11

bir kürt sorunu var

27-28

roiev/gün dem

Avrupa Merkez Büro

WringeiSrr.zı.ıoo~7BERtiN Telfax: 0049-30~6188989

ne

te

recep maraş/1

1\lmarıya: Sed.aı Degı>r~aı

Feld Str,,<l9. 6!j)~3. W;sbaden/ALMANYA · Telfax: 0049,6119590182

l§al~ılar,_KKıbrıs, Yunanistan Merkez 8Uro:

Athen$/GREECE 1-3240375 ı •oıamou> ';:~lfa~~~~3ı~0'557

w.

~n,sa:: ?!Av:,[rQ'Poye_ Neuf93 --160 Noisle

h.ylimaz-a.güven

·"'•

DanllllailfO:<Bramslkkevej 35 St Th 2500 ValbiKOPENHAGEN

ww

• • Bv. 46 •

HOllitılda: A!~:kander Sti. 97 BD. 6812

Arhhem

l$l/OÇ: Ei<hoh'<lSu 235

127

sk•mol.men/STOCKHOLM

lsViÇi'e; _LoQSJi Strase 41_ 3027 Bem/SUISSE Çap/Baskı:

Ceylan Matbaası

_Beıavkirln/Dagıtım·. KOMAL

$Eiit@n Ab_an·etiy~AI?On~ K~ulları: iJrH1ye{fürkiye 6'tyıehi-_&Aylı_k:_:900.00Ö YLSaJaıte/J. Yıllık:'·l:80Q.OoOTL­ EWrOpa/Avnıpa

>~_MEihT-6 Aylı_k:·SOpM

Salane/VYılhk:

ıoo· DM

Sanal 11 sosyalizm 1den çıkış

ya da ekim devriminin 11

Sovyet 11 bürokrasis inden

kurtuluşunun 7. yılı

13-19

dosya mehflaym dosyasi zındanlarda birlik-direniş-zafer

ve kimi zaaflar üzerine

güçlerimizi birleştirelim

30-46 47-50

gengesf/tart1sma

h.ismail aslan j.ji!hat

rus bolşevikler ve marksizm kar rengi bir örgüt

röportaj

mıheıned şexo

GramJ/I'ARIS

:JOgi_lt~- .13(.-_~Sti'olıdgreen:,Road Finsbury Park•N;4 3 PX/LONDON

11

57-64 24-26

huner O cendlkültü r ve sanat 65-69


'98 SAG-TASFIYECILIGE KARŞI DIRENME YILI OLACAK! Bir yı lı daha geride bıraktık.

ww

w.

ne te we .c

om

97 yılındcı "Özeleştiri-Atılım-Yenilenme" diye başlık açmışt ı k. Sterka Rizgaı1, bu sürecin platformu olmaya ça lıştı. Bu scıdece bizim öznel olarak belirlediğimiz bir gündem değil, sağ tasfiyecilik ile radikal sosyali st hat cırasında dünya düzleminde süren a mans ı z mücade lenin öne çıkardığı bir olguydu. Ta sfiyeci li ğ in, sadece emperyalist-sömürgeci sisteme aç ık bir teslimiyet bi çiminde değil , yılg ınlık ve teslimiyeti içi boş " radikal " ve " mcı rksis t" söylemle kamufl e eden bir maskeyle karşımıza ç ıkmas ı i ş imi z i daha da zorlaştırıyordu. Bu durumun saflarda ya rattığı belirsiz liği n aşılması, köklü bir ye nilenme ve atılımla mümkündü ve böylesi bir süreç, mücadelenin kararlı , militan kadroları ile d eğ i ş ime direnen geri ci yapılanmaları birbirind en ayıracak bir turnuso l kağıdı iş l ev i de görecekiL Nitekim, tüm köklü değ i şi m süreçlerinde görü ldüğü gibi, "yenilenme" olarak tanımladığımız bu dönem de doğa l o larak ikili bir karekler ta ş ıdı . Bir yandan radikal-sosya list hattımı z ı ete k e mi ğe büründürecek ve ge l eceği ku cak layacak ye ni devrimci sürgü nler boy ve rirken, diğe r ya ndan sistem tarafınd.an beslenen her türlü yı l g ınlık , tükenmişlik, gerici daya tm alar, giz li pişmanlıkl ar birarada yaşa ndı . Diriliş ve s-ürüme, ilkeli duru ş ve a hi aks ı LI ı k, açıklık ve ikiyüzlülük, militan kavgacılık ve kararsızTık, korka kl ık ve cesaret ayn ı anda görü ldü . "Özeleştiri-Atılım-Yenilenme" parolası tasfiyeci cephede panik, siyasa l entrika ve sa ldı rganl ı k biçiminde kendini ortaya koyarken, radikal sosyal ist güçler bütün dünyada kirl eti lmi ş marksist değerle re ye ni bir içe rik kazandırmak için sabırla ve inatla mücadele ettiler. Eski a lı şka nlıkarı söküp almanın, irin bağlaR"ıı ş yaraları kesip almanın, oportüni zmi suç üstü yakalayarak teşhir etmenin son derece zorlu ve çetin bir mücadeleyi ge rekt irdi ği kendi pratiğimizde bir kez daha görüldü. Bu mücade lede katedilen mesafe, bizim için tatmin edici o lmasada, gelecek için umutlarımıLı çoğa ilan nüveler de taş ım aktadır. Özünde temel bi r ideolojik-po litik çcıtışma olan bu süreci, kişisel duruş ve yorumlarla, çe li şmelerle açıklamcıya çalışan, -daha doğru su anlamayan- bir çok kiş i de "tarafsı z lık" adı alt ında tijsfi yec ili ği n değirmenine bo l bol su taş ıdıl ar. '98 herşeye karşın sağ-tasfiyeciliğin önderlik ve örgütlenme bazında yenilgiye uğratıldığı bir y ıl o larak dü şünülme li. Kürd istan devriminde RizgarT tarihsel yeri ve misyonuna uygun bir tarzda ge li ~me k LOrundad ır. Nas ıl ? Radikal, sosya list, anti-sömürgcci, bağ ııns ı z lıkç ı , ulusal ve sosyal kurtu luşçu s ınıfsa l bir perspektif; tutarlı bir ideolojik-politik hat, ş urasından burasından sul andırılm ad a n mücadelenin sorunl arına ya nıt verecek bir yetkinliğe ulaşmak zorundadır. "Sekter", sözüm ona rad i ka l bir söylemi ağzına kadar sağ pratiğin kamufle edilmesi için kull anan lafazan a nlay ışı mahkOm etmek zorunludur. Kadrolarına sahte umutlar dağıtan, sonra o umutları ke ndi şa h sında yok eden pratik m~hkOm edilmelidir. Süreci n gerekti rdiği atılıml arı yapma ka rarldığ ı ve dinamizminden uzak, küçük dünyalar ve küçük hedefler içinde giz lenen, büyük iddia ve kavga lara yabanc ılaş mış ö nderlik a nl ayışın ın daha fazla hareketin ö nünü tıkamasına iLin veri lemez. Başına buyruk, y ılg ın, hedefsiz ve ö rgüt dışı tüm al ı şkanlıklarına s ı kı s ı kıya sa rılmış kadroların , devrimin kararlı bir milita nı ola rak hareket etmeleri beklenemez. Tüm bun lar emperya list-sömü rgec iliğin , devrimci yap ıl a rı ta sfiye etmek için y ürüttüğü sağdan kuşatma ların tcza hürleri o larak görülmeli , sadece kendi ba şımız a gelen ve özgü n bir şey fTli ş gibi değil, tüm devrimci örgüt ve yap ıları içine alan bir sa l dırı olarak alg ıl anmalıdır. Sistemin politikaları iyi o kunursa, tüm yapıların sağ- tas fi yeye karşı direnmeleri ve yenilgiye u ğ ratm a l arının ne denli kritik o ldu ğu an l aş ıl acaktır. Ideo lojik tuta rlılıkıa, s iyascı l kararl ılıkl a ve ö rgütsel duru şta, militan bir ruh ve anlay ı ş l a mücadelede ısrar etmek son derece hcıyatidir. Sterka RizgarT, 98 yılında sağ tcısfiyeciliğe karşı mücade lenin bayrakları o lma misyonunu sürdürecektir. Değerli Okurlar,

1997 TC aç ı s ınd an da kritik politik ge li şm e l ere sahne o ldu. Bunların başında MGK' nın "M ili Guven lik Konseptin"de yap tığı değişik li kle; 28 Ş ubat Kcı rcırl arı ilc baş l cıy ı p, Refah-Yol hükümetinin düşürü lmesi ve sonuçta Refa h Partisi'nin kapattınlma s ı na kadar devam eden bir "siyasal Islam karşıtl ığı" kampanyası gelmektedir. Diğeri ise 96 y ıl ındcı "Susurluk Kazası " ile gündeme gelen devlet içindeki hesa pl aşma ve tasfiye sürecinin, toplumdaki izdüşüm leri idi. Aslında 1990'1ar boyunca Özal dönemi de dahil, bir devlet po l itikasın ı n, artık sonuçlarının kaldırılamayacak, pisljklcrin kendi lerini de boğacak hale gelmesiyle kendi kendilerine bir çeki -düzen verme çabas.ından başka birşey değ ildi bu. Kuşkusuz sonuçta bu kirli ortaklığın ranıını yiyen tarafların karş ılıklı birbirlerinin ça ma ş ırlarını dökmeleriylc tırmanan "Susurluk Yakası", s ınırlı baz ı tasfi ye ve uzla şmal a da kapatıldı.

J


om

" Laik-anti laik" ekseninde ya ratıl a n yeni sa fl aşma ise özünde militarist-bürokrasiniq kendini yeniden konumla ndırma k, i çerde ve dı şa rda ye ni bi çimiyle dayatmak iç in ya plı ~ı po litik bir manevra nite li~indeydi . Böylece Kemalist militarist-bürokrasi, bütünüyle ye nilenme ve d eğiş im ihti yacın a ka rş ı direnebilmek için kendine yeni bir " iç düşm;ın" daha icad ederek, "Sol Kemalistl eri", bir kısım aydınl a rı ve maalesef yine bir takım kit lt· örgütlerini ya nına a lmayı ba şardı. Top lum d emo kratik mevz ilenmeye göre değ il , laik, anti laik ekseninde yapay bir sa fi aş may a itildi, gerilim tırmandırıldı ve birçok iç tasfiye ve manev ra bu arada dikkatl erden k aç ırıldı. Gerçe kte ise bütün bu konsept d egişiklikl e ri, devlet içi he sa pla şmaların, ekonomi k b un a lı m ve siyasa l dengesizliklerin temelinde Kürdistan sorunu ve U KM durmaktadır. Çöllı mde n kaçınma nın bedelleri topluma her düzeyde ağ ır faturalar o larak dö ndükçe, siyasal erk de bunu ters yönlend irmek ve zorunlulukl ardan kaç ınmak için binbir hileye başvuru yor elbette. 97 y ıl ında Genelkurmay artık "terörün köKünü kaLıdık, ezdik b itirdik, b itirecegiz' söyleminden, daha gerçekçi ve makul bir dil kullanmaya baş lam a zorunlulugu duydu. " Terör

ancak askeri olarak b u kadar gerile tilcbilir, bundan sonra sı için artık sosyal, kültiirel, ekonomik önlemler devreye sokulmalı" denmeye baş landı . Brifingler lerliplendi, bas ın

ne te we .c

geLileri düzenlendi. Yine de "siyasal çöz üm" l af ını etmemektc b üyük bir özen gös ter ilm e~ in e ragmen, PKK' nin mevcut askeri statüsünün a rtık "kabul edi l diğ i " , TSK aç ı sı nd a n bi r "sını r" ve "gerillaya a lı şma" doygunluguna ulaşıldı g ını n açık bir i l i raf ı ydı bu . "Başarı" görüntüleri a rdınd a sunulsa da bu i lirafın siyasal ya n s ım a la rının o l acağı aç ıktır. Kürd istan' daki diger temel degişiml e rd en biri de artık Güney Kürdistan s ınırının fii len ve askeri o larak o rta d a ı. ka lkmas ı o ldu diyebiliriz. Geçtigirniz y ıl boyunca say ı s ı z kez Güney Kü rdistan'a operasyon düzenleyen TC, aynı zamanda KOP güçlerini de yedeğine alma başa rı s ı gösterdi . KOP-TC i ş birli gi ile PKK'ye karş ı yürütülen o perasyonlar, Güney Kurd stan' daki halkın ve di ~e r ulusal örgütlerin de tepkisini çekti, dire ni ş l e ka rş ıl aş tı . Sonuçta bir yand a TC ve KOP, diger yanda PKK, YNK ve Güney li ö rgütlerin oluşturdu gu bir ce phe l eşme o lu ştu . Bu durum Güney Kürdi stan'da ya klaşık 5-6 yı ı,lı r süren dengelerin de kö klü biç imde degiştiğ ini , TC'nin Güney Kürdistan'a tam a n lamıyl a çöreklendigi ve emper} al istlcrden de bu yo lda o nay gördügünü o rtaya koyuyor. Tüm bu geli ş me le rin biz im cephemizde yara uıgı ka yda değer en önemli gel işme ise ku şkusul Kürdistan Ulusal Kongre'sine doğru adımların hızlandırılmasıdır. 98 bu a nlamı y l a da dire ni ş y ılı o lacak. Değerli Okurlar;

w.

Derg imil in bu say ı ya h aLJ rlı k ça lı ş mal a rı sürerken 14.2 .ı 998 günü merkez bOromuza Terö rle Mücadele Eki pleri ta ra fında n ba s kın düzenlendi. Büro çal ı şa nımı L ın da içinde o ldu ğ u toplam 7 kişi göza ltı na a lınd ı 4 gün süren göza ltı süresinden sonra. hepsi serbest b ıra kıldı. Büro ta hrip edi ld i. Arş i v, kitap, derg i, kart, vergi l e hvası ve 98 takv imi'ne cl konuldu . A lı na n eşya l a rı m ı zda n bir kıs mı geri verilirken, b üyük bi r kı s mı verilmed i. . TC'nin bütün çirkinligiyle s ürdürdü ğ ü kirli sömürge sa vaş ınd a ye nilgiye u ğra ma s ı , içine d ü ş mü ş o ldu ğ u ç irkc fli ğ ini ya rg ı s ı z infazlarla; yurtsever, devrimc i, sosyalist kurum ve kurulu ş la ra dü zenl edi ği sistematik sa ldırılarla ve ulusa l kimli ğind e n ö türü Kürt i n sanını göza ltı na a l ı p yoğ un i ş ke nce l erde n geçirm lerle va rlı ğ ını ko rumaya ça lı şmaktad ı r. TopyekOn savaşa karşı mücadelenin, topyekOn direniş 'ten geçti ğ i ge rçekl iğ ini bir kez daha yineleyerek; bu sa ld ırıl a rın biz leri yıldırm ayacağ ın ı duyuruyoruz. Baskınla i lgili gen iş • • bilg iyi ha~e r sayfa mı7d a okuyaca ksınız. Değerli Okurlar;

Geçen say ıd a Cc;aevleri ko nusunda baş i a ttı ğ ımı z tartı ş m a yaz ıl a rı m ı z ı bu sayıd;:- da

" Ayın D os yas ı " o larak sürdürüyo ru z. Hücre Tipi ya pımının bi tmesi; MGK gündeminrle çok

ww

ö nceleri a l ı nmı ş o lan ka ra rl a rın haya ta geçirilmes i için uyg un Lern in ve fırsa t k o lian ıyo r o lm as ı ; t utsak l arı n bedeller ödeyerek ka za ndı k l a rı h a kl a rın k ı y ı s ı da n , köşesin d e n tırtıldanmaya çcı l ış ıl ması ; cezaev leri üzerinde yi ne siya h bul utları n dolaş makta ol duğ una i~aret ediyor. Soru nu sadece tut~akla rın öznesi o lduğ u bir o lgu olarak görmeyip, demokra si güçlerinin bir soru nu o larak almak, du yarlıl ıgı yükse ltmek için illa tut sakla rı n kan ve can verme lerin i beklememek gerektiği n i v urgulamak istiyoru z. Yayı n ı mızı n bir am ac ı d a bu konudaki bi linç ve duyarlıl ıgın yükselmesi ne kendi cephemizden katkı s unmaktır. Bu arada ok u rla rım ız ın e l eş tiril e rini özelli kle y;llllı meti nler hal inde ul aştırrna ; arı , verimli bir ta rtı şma için d;ı ha ya ra rlı o l aca kLır d iye düş ünüyor uz. D i ğer sayı mı Ld a bulu şma k di l eğiy l e.

Sayg ıl ar ı m ız l a ....


gotine/J!rafi

1

ew e. c

om

çizgisözü

i

ww w

.n

et

'

Sibat 1Şubat 1998


nuçe haberler

merkez büromuza TEM basktnt

Merkezi Istanbul'da bulunan Dergi ve Yayınevimizin bürosu 14 Ocak 1998

günü, saat 16.30 sıralarında lstanbu iF.atih Terörle Mücadele Ekipleri tarafınd.:ın basıldı.

Bı.iro • ·· ~;ın ı arkadaşımız Kader Şaşkın ilv lıırlikte baskın sı rasınd a misafir o l;ırak büroda bulunan Yüksel

Bekiroğlu, Sıddık Satık, Özgür Bekiroğlu, Ö nder Ürün, Önder ve

Harun isimli misafirlerimiz de göz;ı ltına

ew e. c

om

POLISiN KOMAL'I TAlAN HAREKATl SI KLAŞTI sahiplerinden Nuran Maraşlı IHD'de bir Basın Aç ıklaması düzenleyerek devrimci, yurtsever, cıydın ve duyarlı insanları devletin baskı ve yı ldırm a politikalarına karşı o rtak tavır almaya davet etti. Yayınevi ve dergimizin merkez bürosu ge.ç tiğimi zi n ay ın 22'de polis tarafınd an yine basılmış; bilgisayar klavyesinden günlük gazetelere k.ıılı~ ellerine ne geç irmi ş l e rsc talan edip

gö~ürın ü ş l erdi.

a lındı.

et

11 kişiden oluşan· po lis ekibi, yak laşık 6 saat boyunca büromuzu "arama" bahanesiyle talan ederken, diğe r ya nd;ı n büroda bulunanlara küfür, hakaret ve tehditlerde bulunmayı ihmal etmedi. Arkadaşımız Kader Şaşk ı n' ın arama izni istemesi üzerine "iz in miz in yok, bir bildigirniz var ki geldik" cevab ı verildi. "Aram"a ad ı a ltınd a yap ıl a n bu tal,ırı ve yağmada; bir çok kitapevinde bulunan ve hiçbiri hakk ı nda toplatma kararı o lmayan 6 bin adet kart, 98 takvimi, çok sayıd a kitap ve dergi ay rı ca; bilgisayar disketleri, resim ve çeş itli kurumların açıklamalarını içeren arşiv ve adresleri, dia filmleri, tablolar ve vergi le hvamıza el konuldu. 6 saa t süren talandan sonra büroda bulunan 7 kiş i gözaltına alınarak Fatih Terörle Mücadeleye götürüldü. So rguları yapılıp, bir gece tutulduktan sonra 15.2.1998 günü Aksaray karakoluna gönderildi ler. Aynı gün, büro ça lı şa nım ı z ile birlikte 5 kişi akşam saatlerinde herbest bırakılırken, Yüksel B ekiroğlu ile Sıddık Satık isimli misafirler de "askere kaçağı" gerekçesiyle 17.f.1998 tarihine kadar Aksaray karakolunda tutulduktan sonra serbest

savcılığa çıkarı larak tutukland ılar.

Kü rdistan, Türkiye ve Avrupa kamuoyu ta raf ınd a n büyük tepkiyle karşılanan HADEP'e yö nelik bu sa ldı rı ve tutuk lama çeş it l i kurum ve kuru şlar, ta rafından kınandı. Kon uyla i lgili yayınevi ve dergimizin yaptı ğı ortak aç ı k l amada HADEP' e yönel ik sa ld ı rılar kınanarak; özellikle son günlerde Kürt kurumlarına yönelik devletin bask ı · politikasına karşı ortak tav ır alınması çağrısında bu lunuldu .

ww w

.n

HADEP YÖNETICILERINE TUTUKLAMA lo('Çtiğin:i7 günlerde HADCP merkez

binasına bask ı n düzenleyen Ankara TEM Ekipleri, Parti Baş kan ı M urat Bozlak ile 6 parti yöneticiyi apar topar gözaltına aldı. " lllegal örgüt üyesi" iddiasıyla gözaltına a lınan HADEP yönetici leri 4 gün sorgul andıktan sonra

bırakıldılar. Baskınla ilgili yayınevimi z in

Kornal'ın baskın son rasındaki hali

Sibat 1Şubat 1998

4


* Bar1ş

om

KüRDISTAN ULuSAL KoNGRESI *De mok rasi * Birlik ve

ew e. c

KENDI KADERINI TAYlN DEMEKTIR

KUrdistan Ulusal Kongresi'ne doğru g iri ş imle r hı zla nı yor. 1993 yılınd a belli bir aşamaya kadar gelişti kten sonra akim kalan " Kuzey Cephesi" ça lı şma larından sonraki en ciddi giri şi m bu. Hemen her KUrdistani ak ım ve ö rgutün ilke olarak benimsed iğ i, ama hayata geçirilmesi konusunda aynı istekle yo l almayan KUrdistan Ulusal Kongresi ' nin bu kez gerçekleş mc şa n sını yüksek kı l an etkenler var. Bunların başında subjekti f koşu l o lan tam bir i rade beyanı gelmektedi r. Ulusal Kongre için gi rişim le rin boyutland ığı bu süreçte, özellikle etkin grup ve yapıların gerçekten bir Ulusal Kongre ya raıma ama c ınd a old ukl a rın a yürekten inanmak istiyoruz. Istiyoruz, çünkü bu yö nde ciddi kaygılarımız da va r. Bu kaygı l a rın baş ında KUKM içi n son dereec hayati o lan ulusal kurumlaşmaların gerçek amaç l arından çok, parti örgütlerinin yan ayg ı t l arı gibi düşünülmelcri , doğrudan bir grupsal hegemonya arac ı olarak görü lmeleri gelmektedi r. Bu da o kurumları daha doğmadan ölümüne terk etmek demektir. Istenen ve beklenen etkinlikten yoksun kılınmas ı demektir. Ulusal Kongre'yi de böyle düşünmek, onu da ölü doğan veya bir türlü hayaliyet kazanmaya n diğer ulusal kurumlaşmaların akibetine bırakmak olur. Bu kaygımızı daha önceki kurumlaş m a çaba l arında yaşana n olgulara bakarak söylü yoruz. Bu , şimdi de ay nı şey olacak an l am ın a gelmez elbette. Ama Kürdistan Ulusal Kongresi' ni d emokra~inin mabedi o larak inşa e tmezsekaslında pek fazla bir şey yapmı ş,

Ulusal Kongre çalı~malarını bundan öncekilerden farklı ve daha umutlu kılan ögelere gelince; Kongreye katılma iradesini belirten gruplar artık sadece Kuzey KUrdista n' la s ınırlı değil. Güney Kürd istan başta olmak üzere Doğu ve KüçükGüney'den de örgı.itl er katılm akta, diasporadaki sömü rgeci metropollerdeki Kürt yap ılanmaları da Kongre'ye yönelmcktedirler. değil. Bu, parçacı -o tonomcu bütün ve ı an layı ş ın kırılmas başta KU rdi sta n ' ı kucaklayan Doğu ULUSAL BIRLIK yönünde son derece önemli bir ad ımd ır. Tüm Kürdistan' ı/mülteci Kürdistan da dahil/ kapsayan bir Ulusal Kongre ku şku s u z KU KM' de bir dönüm noktası olacaktır. Çünkü, KUrdistan'ın sömürge kilidini açacak olan anahtar BIRLIK'tir. Kongre'nin umut ve rici i ş<ıretlerind en biri de bu geniş katılıml a birlikte ülke

ww

w.

ne t

Kongreye kat1/ma iradesini belirten gruplar artik sadece Kuzey Kürdistan'la Güney s1mr!J Kürdistan olmak üzere ve KüçükGüney'den de örgütler kat1/makta, diasporadaki sömürgeci metropollerdeki Kürt yapilanma/an topraklarında yeşermes id ir. da Kongre'ye Kongre sı nırlı da o l:o;a özgUr bir ktedir/er. vatan toprağ ında ya pılanmaya yönelme adayd ır. Bu, parÇaCJo lmayacağı z . Kongre katılan l arın ı n siyasal da ya olgu bir konjoktOrel nin Kongre" "Ulusal otonomcu anlay1şm denetlediklcri ülke toprağ ı partilerin denge hesapları ile "dönemsel ihtiyaçlarını kadar, belirleyici bir askeri ve , kmlmast ve bütün karşılayan geçici ve taktik bir oluşum degil, KUKM'nin siyasal güçleri de stratejik bir ihtiyacı oldugu unutulmamalıdır. bulunmaktad ır. Kısaca Kongre, Kürdistan't Diğeri, U lusal Kongre'yi, bir takım siyasal paza rlı.~ların, güç vatan topragına, h.em de hem kucaklayan topl ama ma n evrala rının aracı olarak görmektedir. Orn eği n; askeri güce sahip olması ulusal TC'den bir takım tavizler koparı lmas ı karş ılığınd a; ULUSAL BIRLIK onun siyasal ve diplomatik sömürgeci leric iyi geçinmeyi U lusal Birliğe tercih eden gruplar i de kinliğin t e de, gücünü 'da yönündeson i ş i yok u şa sürme eği limi gösterebili rler. Güney Kürdistan belirleyecek temel bir faktör "Ankara Sürecini" hakim k ılm aya çal ı şan TC, "Ulusal Kongre" derece önemli bir durumundadır. Kongre' nin giriş imle rini boşa ç ı karmak için Güneyli güçler arasındaki siyasa l ve askeri sürgünde, nkara'daki A ve yor lışı ça dengeleri yeniden kurmaya güçten yok sun, sa lt d ipiom alik adtmdtr. 11

diplomatik girişimler hızlanmı ş bu lunuyor.

Sibat 1 Şubat 1998

s


misyonla sınırlı kalın ası onu ne kadar ~ıınırlayacaksa, bu da o denli güçlendirec ek Kürt ulusunu temsil yetenegini

olacağı bir Barış Süreci deneomesinde büyük yarar vardır.

Daha öncede ifade ettigirniz gibi Kürt Barışı' nın temeli elbette bütün Kürdistan parçaları nın, bütün Kürdistani Bütün diğer ulusa l kurumlaşmalar i çı n belirledigimiL, hele grupların doğal faali yet ·ala nı ol ması; Kuzey ve Guney Ulusal Kongre için temel öneme sahip olgu hiç kuşkusuz Kurdistan'daki geli şme l e rde her iki sürecin birbirini besleyen siyasal demokrasi ' nin gerçekleşmesidi r. Burada Kürt/Kürdistan ka rekıeri göLönüne a lınarak, sömürgecile re marlevra alan ı demokrasisi bir olr,unluk sınavı da verecektir. Özünde bir açmayacak politikalar belirlenmesi esas olmak durumundadır. demokrasi mücad•elesi, insanlık mücadelesi olan KUKM Do l ayısıyla, ya Ulusal Kongre'ye Kü rt Barış' ı sağlanmı ş olarak elbetteki en üst orga niaş masında demokrasiyi \e gidilir ya da U lusal Ko ngre, Ulusal Birlik, Barı~ "e ö rgürlükçü lüğü de noksansız yerine getirmek durumundad ır. Demokrasi'nin yo lunu açar. Ya da bu süreli o lu msutlaştırdıgı Ulusal Kongre ' nin üzerine dikileceği iki demokratik ayak ölçüde KOP di ğe r ulu ~a l güçlerle kesin kopu ş ma ve vardır. Birinc'ısi; etnik/ulusal demokrasi'd ir. Kü rdistan tas fi yesi nin sonuna gelir. Bu ise tercih e tti ğimiz ve üzerinden bi·nlerce yı l akan çeşitli tarihsel u ygarlıklar, kadim ~e\ ineceğimi7 bir durum degil, zorun lu kalınacak bir halklar ve kardeş halklarla, bir heterojen yapı ya sahiptir. so nıJçtur. Ç( ın kü, KOP'nin tarihsel bir geç miş i va rdır ve halen Dinlerin, meLheplerin, ulu sl arı n , çeşitli küllllrlerin yanyaııa­ Bahdinan bolgesinde Kü rt kitleleri üzerinde etkin bir içiçe ya~adıgı bir tarihscl-siya5al gerçekligi barındırır. örgullenmedir. Onun siyaseten TC sö mürgeciliği yan ından Bu neden le Kürdistan U lusal Kongresi, Kürt ulusallehçe leri uzaklaştırılmas ı bir kazanım ve önemli bir geli şme o l acaktı r. Kurmanç, lanı, Soran ve Luri grupl a rını da tcmsıl ettiği gibi; Bütün bu girift problemierin bir biçimde ortak irade içinde Asuri, Ermeni, Türkmen, Arap, Fars, Çerkes halklarının örgütlü çöz ülme yetı.:-neği nin , iradesinin gösterilmesi, Kürt Ulusu'nun siyasal temsilcilerini veya elçi lerini; Sunni Islam, Alevi ve kendı kaderiııi tayin hakkını kullanmasının önemli aracına­ diğer islami mezhep ve cemaat lerini; Yezidi inancını, devlet öncesi kuruma sahip o lmasıd ır. Suryani/Nasturi ve Ermeni Kadim Kiliselerinin temsilcilerin i KUI<M güçleri bir kongre ça tı sında birl eşmeyi ve siyaset de Kongre'ye dahil etmelidir. üretmeyi beccrirl erse Kürdistan üzerindeki ka ra nlık perdenin Kürdistan sınıflı bir toplumdur. Dolayısıyla Kürt ulusu'nun yırtılmas ı da "" meselesidir demektir. özgü rluk ve bag ıms ı zlığından ya na irade .~öste ren tüm "Ulusal Konere Hazırlık Komitesi "nin oluşumunda n itibaren s ınıfların kendi örgütlulükl eri ilc bağıms ı z o larak temsil içindı~ ye r ;ı lar. partimiz PRK-rizgari ; bu hususlada birlikte, edilmeleri esast ır . B aşta Kürdistan ' ın emekçi s ınıfları olmak esa~ o larak giri şim in başa n ya u l aşması için gerek o lu ş um­ utere, Ulusal Cephe içinde o lan, işbirlikçi ve karşı devrimci işleyi~ ve uygu lanıaya dönük görü şlerini, gerek Kürt Ba rışı'nın olmayan bütün siyasal örgütlenmeler Koııgre'dc temsil sağ lanmasına yö nel ik somut girişim l erin örgütlenmesi ) edilmelidir. I şçi sendikaları, köylü-çiftçi örgü tleri, kü ltOr-sanat amacına dönük çözüm önerilerini ayrıntılarıy la kurumları , basın-yayın kurumları, ayd ın -cdebiyatçı gündemleş tirmiş ve katılımcı ö rgütler tarafından da bu örgütlenmeleri yer al malıd ır. Siyasal yelpazede, Bağı msız­ öneril eri genel olarak olunilu karşı lanmıştır. Nitekim, özell ikle Birleş ik-Sosyalist bir Kürdistan projesinden sadece ulusal Güney Kürd ista n 'd;ıki ça tışmala r o lmak üzere, Kü rdi stan lı kiml ik düzeyinde duran taleplere; mücadele a nlayışında siyasal güçler aras ındaki tüm ça tışmaları n barışçıl yöntemlerle ,.,. s ilahlı, radikal sınıfsa l perspektiftcn, lega l-demokratik çozumünü sa~ lam ak amacıyla tüm Kürdista nl ı güçlerin düzleme kadar ge ni ş bir meş rui ye t çi7gi!>i a lınmalı , Ulusal katılacağı Ulusal Konferans 'ların düzenlenmesi de ilke olarak Kongre'nin o rtaya çıl<aracağı yelpa7cde kimlerin marjinal benimsenmiştir. ka l acağı Kongre iradesi ile ortaya çı kmalı, önceden hiçbir örgüte ambargo konulm a malı , tecrit u yg ul a nmamalıdır - ULUSAL BIRLICE GIDEN YOLUN ÖNÜNDEK I BÜTÜN t\itekim, Ulusal Kongre 'ye dönük çalışma ların daha h-ışından itibaren tüm örgütlerin ka tılımına açık o lmas ı , ol uşt urulan · ENGELLERI KALDIRALIM 1 " Haz1rlık Komitcsi"nd c tüm örgüttemsi lcilerinin siya•;a l - YAŞASlN ULUSAL KONGRE! eşi tlik temelinde yer almasın ın ilke olarak ben msenmesi, gerek " Hazırlık Komitesi'' ne, gerek daha sonraki süreçte - YAŞASlN BACIMSIZ- BIRLEŞIK-SOSYALIST KÜRDISTAN! o luş turul acak Ulusal Kongre'ye, bugün için dışarıda duran örgütlerin katılımına da açık tutulmas ı ve yi ne bu ö rgütleri sürece dahil etme amac ıy la görü şmel eri n surdürü 'i m<'si, PARTIYA RIZCARi'YA KURDISTAN demokratik katılımın esas .Ji ındığını gösteren olur.nlu ve umlıt PRK-Rizgari' verici bir yaklaşımdır. TOrkiye ve Kürdistan Örgütlenme Komitesi Ulusal Kongre ' nin bugünden görü len h andika•ı)l arınd an biri de daha şimdiden kim i grupların dışa rıda kalac a~ının anlaşı l mas ıdır. ()aha d a önem lisi KOP'nin dur•Jmudur. Çü nkü ha len KOP, TC i le askeri ve siyasal güçbirliği ıçerisinde PKK ilc ve diğer Güneyi i g~·uplarla fiilen savaşmak tadır. Bu durumda Ulusal Kongre içinde yeralması olc. naklı olmadığı gibi Kongre'nin provake edilmesine de zemi n sunmaktad ır. Aslınd a bu, bir anlamda geleneksel- feodal önderı'ik, özel ola rak da KOP için tarihsel bir dönüm noktasıdır. Çünku KOP için son bir ke7 siyasal tercihini yapma fw,atı vardır ya da artık bütün ulusal demokratik güçler KOP ile ilgili kararlarını verecektir. Sorunun esa~ yan ıtını KOP veı ecektir; ya yerel otori te uğruna TC söıııurgec ili ği ile i şbirli ği yaparak diğer ulusal güçlerle savaşma tercih ini ya pac<>, k ya da bir Kürt Barışı içerisinde yönü nu ulusal demok··atik birlige çEvirecek, d iğer grupların da KOP i le ilgili tereddutler inden s ıyrı lma ları, kesin hükü mlerini ve rıneleri gerekecekt ir. Bu anlamd.ı Kongre öncesinde KOP'nın TC il«" işbirliğirw son vermesi ve •':;üney Kurdistan'da iç barışın temini için Ku ı t şrupl.ırının ara bulucu

ww

w.

ne t

ew e. c

om

artıracaktır.

'Si bat 1 Şubat 199. 'J

6


"' nuçe u"' ştrove

haber yorum

om

·uLUSAL KONGRE'DE ILK ADlM ATlLDI l

ew e. c

ve YNK'nin karşı çıkmasına

Ulusal Kongre gerekli ve edildi. Doğu zorunludur. Hiç bir birlik Kürdistan'dan k a tılan ö rgütlerin modelini bir başkasına Komela ve yen i alternatif görmeme/iyiz. kuru lan Hizbl Şo rcşger'i Gelen Ulusal Kongre ile Kurdistan' ın, Kürdistan'ın 4 parçasında YNK'nin Iran ile ili şk il e rini mücadele eden yap1/ar e l eş ti rmesi, birbirine daha fazla YNK'n ın bu ilişkilerinden yakınlaşacaktlr. Hele do l ayı mahkum rağmen mahkum

et

Uzun bir süreden beri çalışmalan süren Kürdistan Ulusal Kongre'si ça lı şmaları yeniden başladı. Güney Kürdi s ta n' ın Sü leymaniye kentinde 4-5 Aralık'ta yapılan ilk toplantının ardından 13-14 Aral ı k'ta Bel çika'nın başkenti Brüksel'de yapılan Haz ırlık Konfcr.:ıns ı ilc Ulusal !(ongre kamuoyuna dekiere edildi. U lusal Kongre Haz ırlık Konferans' ın a Kürdistan' ın 4 parçasından siyasi örgütler, ulusal ve dini az ınlıkl arın temsilcileri, tan ınmı ş aydınlar ka tıldı. Kürdistan' ın 4 pa rças ınd a n toplam 23 siyasa l örgüt kdtılıın gösterirken, bazı örgütlerin ka tılınadıgı dikkat çek iyordu. Konferansa çagrı lı o ldu kları halde katılma ya n örgütler deg işik gerekçeler öne sürdü ler. IKDP'nın çagrı ya ceva p vermedi ği, IKDP'nin ise, "eğer Ulusal Kongreye katdırsak Irak ve Türkiye ile ilişkilerimiz bozulur, biz destekliyorz ama katılamayız"

derken; Kuzey Kürd i sta n ' lı ö rgütlerden PSK ve PYSK ise,

.n

"Güney'de savaş var. Önce b u savaş durmrılı, Ulusal Kongre öyle toplanma/ı" gerekçesini ileri sürerek katılmad ılar. PIK

ww w

ise, ö rgütsel iş lerinden dolayı ıvazeret belirtip gelmedi. Anca k sonraki toplantılara ka tılacakla rını bildirdiler. Yuka rıda ismi geçen ö rgütlerin dışında kalan tüm örgütlerin katıldığı haz ırlık konferansı top la ntıs ı, yoğun tart ışma l ar sonunda Düzen leme Komitesinin seçilmesiyle bitti. Düzenleme Komitesi' ne 15 örgü t ve baz ı aydınlar ile az ınl ıkl a rın temsilci leri seçildi . Kuzeyli a ydınlardan Şcrrıfcllirı Kaya, Mehdi Zana, Mahmut

Kılıç, Nejdet Buldan, Serhat Bucak, Kürt Pcn Brışkanı Haydar Işık ile kapatıl an DEP milletvekilleri; Doğu Kürdistan'dan Şeyh lzz eddin El Huseynf, Qazf Muhammed'in damadı ve _ bazı akraba/an; Güney Kürdistan'dan şa ir Şerko Bekes, Dr. Mahmud Osman, Güney Batı (Suri ye) Kürd istan'dan Zerdeşt Hrıco, sanatç ı Ciwan Haco ve daha ismini sayam adığ ımı z bir çok tanınmı ş şa h s iyel katıldı. Konferans boyunca gerek örgütler, gerekse ayd ı nlar en çok sömürgeci devletler ile ili şk il e r üzerinde durarak; bugün Kürt ö rgütleri arasında yaşa n a n ça tı ş ma l a rın temel nedeninin bu ilişkiler olduğu, sömürgeci devletler ile i l işki sürdüğü sürece ça tışma l arın devam edeceği; Kürt lerin özgürlük ve bagımsız lık mücade lelerinin önündeki en cidd i engelin bu olduğu, herkesin kend isini en kısa sürede bu ilişkilerin içinden çekip alınası gerektiği defalarca vurgulandı. Ulusal Kongre Haz ı rl ı k Konferansı Sonuç Bildirgesi'nde de genel o larak sömürgeci devletler ile i l işkiler i~im veri l meden

Si bat 1Şubat 1998

edilmesi talebi s;ılo nd a gerilim h avası estirdi. PKK delegasyonunun YNK'Iileri ikna etmesinin

Bağimsiz-Bir/eşik-Kürdistan

tezini savunan, siyasal stratejisini bu doğru temel üzerine inşa eden yap1/ar için Ulusal Kongre büyük bir ard ından top lantı flrsattlr. Eğer kendisine_ devam etti . Kat ılım c ı baz ı yabanCJiaşmadan, gündelik ayd ınl a rın kimi örgütleri e politik Çikariara ve aptalca bireysel taktik/ere kurban edilmeden çe l iş ki lerinden dolayı intikamc ı Ulusal Kongre, ulusal iradeyi konuşma l a rının yaratabilirse, ki temel amaç rahats ız lık ve tedirginliklere budur. Birleşik ve Bağ1ms1z yol açması , siyasal örgüt Kürdistan'm yolu aÇIImlŞ temsi lcilerinin olacaktir. müdahaleci ve yap ı c ı

davran ı ş l arıy l a etkisiz l eşi iri Idi.

Hazırlık Konfcrans ına PRK/Rizgarl delegasyonu tarafı nd an

7

;


A

A

nuçe u ş1rove haberyorum o lac aktı r. U lusa l Kongre'de bi rbirine yak ın düşünen, K urdi stan ' ı n d eğ i ş ik

parçalarındaki örgütler arasında

dayanışma eği l imleri

Kürdistan'daki mevcut parçalanmtşltk ve

ortak bir ulusal stratejik siyasetten yoksun olmamtz, Kürdistan'daki sömürgeci statünün varltğmt

güçlenecek, süreç içerisi nde daha üst düLeylerde ideolojik ve siyasal birliklerin önü açı l acaktır. Nihayet, antisönı ürgcci hareketin yı ll a rdan beri savuna ge l d iği düş ünce l e r, ideolojik-siyasal tez ler bugün

artık Kürd istan'ı n değişik parçalarında mücadele eden bir çok örgüt ta rafından

kolaylaşttrmaktadt

ew e. c

"BiLim, Bam Konferansi'na ilişkin önerimiz sadece Güney'deki ~alişma/ara ilişkindir. Biz bu çat1şmalann gerçek nedenlerini biliyoruL. Ancak, biLim bilmemiz yeterli degildir. Her Ölf?Ül çalişmalara ilişkin değişik gerekçeler ileri surmcktcdir. lJımlardan hangisinin doğru, hangisinin yanllŞ olduftuna hal/.. karar vermelidir. Banş Konferansi'na Kürdistan'In 4 parça>mdan bütün örgütler katllmalidlrlar. Ulusal Kongre Düzenleme Komiteçi, önüne ilk pratik görev olarak b unu koymal1d1r. Çat1şan taraffara acilen ç;:ığn yapllmaiJclir /Juyleliklc Ulusal Kongre'nin zemini, e tkisi, ~aygwlığ1 v<. otorite~ i çuk daha fazla geniş olacaktir. Banş Konfet atm, u/uo;a/ Çlkarlanmtza -hangi parçada olursa olsunters ılişkiler kuran ötf?ütlcrc karş1 a/acağ1, caydmc1önlemleri ,halkwda ka11lım 1yla kararfaştlrstn . Parti olarak önerimiz k1saca bu ıekildedir" dedi.

Birleşik ve Bağımsız Kürdistan' ı n yolu açılmış

om

sunulan Barı ş Konferansı önerisi kabul edildi. PRK/Rizgari adına toplantıya katılan temsilci, Barış Konfera ns ı önerisini daha öncede Avrupa Yürütme Kurulu imzasıyla kamuoyuna açıkladıkları nı, bu konferansı son derece önemli gördüklerini, Güney Kürdistan ' da yıllardan beri süregelen çatı~maların nedenlerinin halkın önünde ve aleni bir biçimde tartı~ılması gerektiğini, bu çatışmaların ancak ha l kın aktif müdahabiyle son bulacağı, halkında ciddi olarak müdahalelerinin olabilmesi için olayın tüm detayların ı bilmesi gcrckıijı,ini dile getirdi. PRK/Rizgari temsilcisi konuşmasının devamında ;

sal t bir aj itasyon formulasyonundan öte bir anlam ifade etmeyecektir. Antisönı ürgec i hareketin herkesten çok bu durumu düşünmesi gerekiyor. 20 y ı ld ı r Birl eşik­ Bağ ı m s ı z Kürdi stan deyip du ruyoruL, ama bunun için henüz bir tek pratik ad ı nı atmış değiliz. Kürdistan'ın tüm parça l a rında KOP' lerin pa rçac ı , otonomcu a nl ay ı ş ı yavaş yavaş yerini Baı:tınısızl ı kçı bir düşüneeye terketmektedir.

ww w

.n

et

Öncrilerin tartışılmasından sonra toplantıyı yöneten diva n üyeleri; gerek kendi lerinin, gerekse ilişki komitesinin görevlerini n bu toplantı ile tama mlandığın ı , bundan sonraki i ş leri yu ıü tccek U lusal Kongre DüLenierne Komitesine ihtiyaç duyu ldugunu bel irttiler. Bunun üzerine tüm ö rgütlerin konscnsüsuyla bir komite seçildi. U lusal Kongre'nin ilanıncı kadar geçen süre içerisindeki tüm iş ler i yapacak o lan komi teye 1S siyasal ö rgüt ve 12 aydın seçildi. Düzenleme Konıitesinde; PKK, YNK, PRKJRizgari, Komela, KKP Güney, YEKil1-SOriye, Hizbi Şoreşge ren Zehmetkeş, Partiya SenewebOna Kurdistan, Hevgi rtin Welatpa~z, Asuri Hareketi temsilcisi, Islami Hareket, YNDK yer ald ı lar. Kurdistan'daki mevcu t parçal anmışlık ve ortak bir ulusal stratejik siyasetten yoksun o lmamız, Kürdistan'daki sömürgeci statünun varl ı gını kolaylaştırmaktadır. Sö nıürgeci l er bizim aksimize; ;ıraı,arındaki çok ciddi sorun l a rın va rlı ğına ragmcn, ortak sömurgeleri konusunda her zaman ortak bir strateji sapt<ıyabi li yorlar. fakat Kürt ulusal hareketi, bugüne kadar o•,1ak ulusal iradeyi yaratamam ı ~. bundan dolayı d;ıı büyük bedellerle elde et tiği kaz;ınımları bile koruyamamış•ıır. Üstelik, uluslarar<ısı şa rtl ar müsait o l ma s ın a r;ıgınen. 13u durumun sürüp gitmesinde büyük sorum l u lukl arı o lan p.ııtiler ho:ıla durumu an l ay<ıbi lmiş değil l e r. Ya da anlamak istcmiyorl;ır. Ancak, durumdan rahat~ıL o lanlar, ho:ılkımı11n ya~cıd ığı ;ıc ı ları beyinlerinde, yureklerinde hi ~~eden ler "rea litcmize" boyun eğmeme lidirler. Sömürgcci devletlerle sü ren bağımlılık i li şki l eri nin bitmesini beklr·rsek, daha çok bekleriz demektir. Kimin le olur~a olsun, ulus,~l çıkarlarım ıza hizmet edecekse, ulusal stratejinin o luşmasına ka tkısı, faydası o lacaksa !ıiç tercddutsuz içinde yer almak gereki ı . Ulusal Kongre gerekli ve zoru nludur. Hiç bir birlik modeli ni bir başkasına alternatif görmeme liyiz. Ulusal Kongre ilc Kurdistcın'ın 4 parçasında mücadele eden yapı lar bi rbirine daha f;ız la yakınl;ışacaktır. Hele Bağımsız-Birleşik­ Kürdistan teLini savunan, siyasal stratej isini bu doğru teme l üzerine inşa eclcn yapı l ar için U lusal Kongre büyük bir fırsatlı r. Eğer ken<iisiııe yabancılaşmadan, gündel ik politik çıkariara ve aptalca taktik lere kurban edi lmeden Ulusal ~ongre, ulusal iradeyi yaratabi lirsc, ki temel amaç budur.

r. Sömürgeci/er bizim aksimize; aralarmdaki çok üre ı i l e mi yo r. Kürd i s tan ' ın tümünde ö rgütlülük sağlamadığı ciddi sorunlarm sürece Birleşik Kürdistan tezi savunulmakla ve kabul edilmektedir. Tek bir parçada örgutlenerek Kürelistani siyaset

Si bat 1Şubat 1998;

KDP ' I e ri ıı sa l tanat ı y ık ı l ı yor.

varltğma rağmen,

ortak sömürgeleri konusunda her zaman ortak bir strateji saptayabiiiyorlar. Fakat Kürt ulusal hareketi, bugüne kadar ortak ulusal iradeyi

PKK ise, içinde b u lundu ğ u bölgesel bağımlıl ı k ilişk i leri yaratamamtş, itibariyle sadece subjektif o larak değil, obje ktif olarak da bag ı nısızlıkçı çizgiden uzakl;ışmıştır. Kürdista n'daki ettiği geleneksel dengeleri gözeterek siyase t yapmaya ça lı şa n PKK kazamm/arı diğer parça larda siyasa l ça lı ş ma l a rı o lma s ına rağme n

bundan dolayt da büyük bedellerle elde bile

koruyamamtştlf.

bunun gereklerini yerine getiren siyasal reflekslerden uzaktır. Tcs limiyctçilcrin, yeni dünya uluslararasi şartlar düzeninin besleme ideologla rın ın aksine, Kürdistan ihtilale gebedir. Sömürgeci rağmen. güçlerin hiç bir çözü me

Üstelik,

müsait olmasma

ya na ş m ad ı kları ortadadır.

Devrimci Marksistler her türlü ulusal birlik girişi m i n in içinde yer alarak ulusal görevlerini yaparken, ş u ge rçeğ i asla unu ı mamal ıdır. Ihtilal ancak ihtilalcilerle yapılır. O halde ihtilale aday güç iddia sında bulunanlar bir kez daha şa pka l a rını önlerine koyup düş ünme lidirl er. Yoksa işin içinde payende olmak, kuyruk olmak da vard ır.

Sedat Degertaş


A

ş1rove

yorum Pi ştl nlvhenda sedsala mc Kurd, bcr bi şehrezaya kcıf)Tta liz me 'c me?a n. l3erke~.ııı.ı feodal! berebere şuna xwe ji be rke~,ın. ı

PEJIRANDINA KONG RA NETEWI

ne te we .c

A

om

kapllali1me re h i sı. Ri sebeben curbecur eşlrl dlsa di n ;ıv Kurd,m ı il m;ı . Ic o;;ı7gc h c n hevdemin ji hat ı rı d.ı ı n• 1 • ıı ıd ın . Sala 1960'a n heya J98Q'ye rCXISIInL'Il t urbecur halin sazandi n. Hinek rexisli n di nav f)evajoye d~ bOne parti, peş keşlya berxwedan an kirin . He buna parti G rex i s ıin e n cuda ne li ~te kl ed~be. Di nav hemu netewen şe hreu de bi her renge rex i s ıin hene. l3 i ras tl, hebuna rex i s ıin e n ıevel de wl enıe ndlyeke. Le bi ye k ~erte; bi hi ~ O h ida nı li ser pirsgireken neıewl bikarin bisekinin, bikari n pi rsgire kan çareser bikin ... Rexistin pergaleke, haceteke ıe koşl n eye. Her cival G her birobawerl jibo ku bige he a rnıan ca xwe rexisli nan ava dikin. Armanc, çarescrki rina pirsgirekane, rexistin F hacetekeve armanceyc. Bi awayake din em bibejin; rexisıinen rcfl (çini), rex isıine n nctcwl, rexi sıine n ali, rex isıi nen abori o yen.din tcv di bine xizmela armandl de pergalckin. Tername bcrjcwcrdlyen çini, netewi, a li, abori O civakl di peşlya berjcwcndlyen rex is ıini de disekinin. Di Tekaşina Rizgarlya Netewl ya Kurdistane de F ge leke va ha b ibe; berjewendlyen rex isıini ne keve peşiya berjewendlyen netewl. Lewra armanc, serkev ıi n a nctcwlye. Rexistin F pergaleke ve armanccye. Le mixabin, piraniya sazgehen Kurda n sc rkcv tin;ı rex i sıi n a xwe mina armanceke dipare7 in. Di b;ıwe rlya wan de, gelckc nctcwa Kurd ji rex i s ıin a wan re xizmetan bi kin. Olsa li gor wa n, bc rjewcndiyen rex i s ıini peşlya hemG berjewcndlyen civ ;ıki digire. Bele, kes ve ycke bi dcngcke bilind ü cşkere na beıe. Le di bine çalaklye n wan de cv yck pir 1c)al O xwerü d ixwiye. M ifıa yekltl, pevrayl O scrkcvtinc di nav blrobaweriye vaha çewt de nine. [ w mifte, di nav HebOna parti O !Jarastina berjewendiyen netewl deye. rexistinen cuda ne Em Asyayine. Ça nda mc F ji ç;ı nd a Asyayiye. Qerekterc mc tiştekf ecebe. Di jimina qerekterc Asyaylne. Oi nav hemO netewen nav çcnda Asyayiya n de tove şehreza de bi her demoqraslye he ci ne girtlye. Hev pejirandin G hev himbez renge rexistin kirin ji qereqtere Asyaylyan du re. Çanda serakatiye hene. Bi rast/, (şc fltiye) ji çarıd a peş keşlya hebCına rexistinen ko llektifiye fam nakc. Set"ok her ti ştc. Sero k ji her ti ş t c fa nı ve/ d ike, her ti şt c diza ne. dewlemendiyeke. Oc rmane her nexweşlye se roke. (Sedem vlye ku ji Le bi yek şerte; bi Asyaye pexembcr, ji Ewrope feylezof rabune. Olsa scdcm hiş Cı hidam li ser ve çandeye ku AtatOrk pirsgireken netewf pexembere Tirkane, Seddam pexembere lraqiyane.) bikarin bisekirtin, Derde me Kurdan ji hemü bikarin pirsgirekan Asyayiyan kOrtir G pirtirc. Lewra, em him metingehin, çareser bikin... hi m jl çanda feodaliye pir dür ne bOne O him F Asyaylne. Ev

Nevzat Sağ nı ç

Di bej in, "ku rm~ dar~ ji dare nebe, z ewala dare tune."

w.

Em Kurd, di damezirina kongra netcwi de pir dereng mane. Kongreki wilo di scrdcstpcka tekoşine n netewi de ji me re pewist bO. Le sed ın i xabin , heya Ira yekitiya ıe koşina nelewi pek ne h ;ı ti ye.

Çi ra?

ww

Gava ku Kurd pe hesarı bindestin, d;ıgirkeran welate wa n vegirtiye, desten xwe direje çeken xwc kirin. Scdsala 19'an heya va n demen paşln, graniya serok G f)e~ keşen berxwedanen nctcwi fco d ;ı l bOn, se rokeşir bOn. Bi tu awayi eşir yan jT feodal bi hcv re, li ser şopa netcwi ne meşa n e. Ev . yek ji qerektera feodaliye te. Oi diroka Kurdistane de, scdcme gring ya binketina Kurdan eve. Gava ku berxwedana Şex Seid dest pe ki r, e~ire n D e rs iın e, eşire n derda re Agirl, Wan, Bilis, Çolemerg, Sert, Merdln, Ruha o Entabe be deng ına n, deste xwe direje birayen xwe ne kirin. Mina vi, gava ku se rh ilelana Agiri an ji Dersime desı pe kir, eşiren ku d i berxwedana Şex Seld de clyen xwe girtibO n, pi ş tg i riya va n serhildanan ne kirin. Di diro ka Kurd ista nc de, ji Şcx Mehmüde Serzenci hcya Me habadc, ji Bedirxan Paş a heya Berzanl ev çarenüs ne guhcrlyc. Piri caran ji alikarlnekirine re ji mrov ş i kir d ike. lewra, allkarlnekirin ji t i ş te ke . Hinek eşlr an ji kom li cem dijmin ciye xwe girtine, bi brayen xwe re şe r ki rine. Ya pir sod ret, ya pir zor O ya pi r iza ji eve. Minaken ve yeke ira F pirin. Çi dibejin ? "Ku rme dare ji dare nebe ... " Si bat 1Şubat 1998

te

frJP.Mflf 9


A

şırove

yorum

' L~ mixabin, piraniya

her se qerekter mala me kambax kiriye.

O hcz bidcnc min, we PKK ji ho le rabe. Menaya vi eve: ku ciagirkere Tirk hez bide ne min, eze brayc xwe pir rehet bikujim. Şc rcfcdine guni fam nake ku hebOna PKK, PSK, PRK, PYSK G yf>n din tekoşina wi pixwe bi hc7 di kc. luneya van parti G rexisıinan we wi jar O weza bike. Çanda Asyayi, çanda feodali Cı çanda serakatiye eve ... [v çend mrove bi braye xwe re na, bi dijminc xwc retexe hevalbend ... Gavek din bi cehşitiye te bi nav kirin. Mezinen Kurdan çi gotine? "Ku rme dare ji dare nebe ......" . Bi serhingi parasıina rexis ı inan dcriye hevalbendiya bi dijmin re ji vedike. Di dirokc de bi nczani an ji bi serhingi parasıi na eşirtiye çawa reya hevalbendiya bi dijminre veki ri ye, iro ji piraniy.a berjewendiycn rexislini reya heva lbendiya dijmi n vedike. Mixabin O sed mixabin, iro di nav Kurdan de şOna parçebOniya eşirtiye, yen rex i s ı ini girtiye. Ev parçcbGni tekoşina netewi jar d ike, tekoşinc ji çalaklyen navnetewi du r texe, serkcvtinc ji ho le radike, dile dostan dişkine , yen dijminan şah dike.

ww

w.

ne te we .c

om

sazgehen Kurdan Çawa? serkevtina rexistina xwe Di nava Kurdan de mina armancek~ her parti Cı rcxistin xwediye serokeke. diparezin. Di baweriya Her serok ji pexembere rexisıina wan de, geleke netewa xweye. Di diroke de Kurd ji r~xistina wan re tu car du pcxember xizmetan bikin. Disa li gor ne hatine cem hev Cı pirsgireken civaki wan, berjewendiyen çareser ne kirine. Fcodali ji nav r~xistini peşiya hema Kurdan rabCı , şuna parçebCıniya berjewendiyen civaki feodaliye rexislinan digire. Be/e, kes ve yeke bi girt. Tu rexistin Wusane çare çiye? hebCına rexisıina din dengeke bilind aeşkere napejirine. Wc, mina Ça re yekc. Hckc ku Kurd bikaribin ji berjewendiyen nabeje. Le di bine braye xwe, mina rexislini bifitilin, WC bikaribin ça ra ve ycke F bibinin. hevalbende xwe Berjewendiycn rexisıini tu car li ser bcrjewendiyen netewi çalaklyen wan de ev yek nablne. Derd, n inin. Gava ku her rcxistin min;ı guharekc ve rastiye bexin guhe xwe, we pirsgireken netewi tev çareser bibin. pir zelal a xwera dixwiy~. pirsgirek Cı tengasiyen rexisıinen Ponijina bi ramana netewi ji h iş Cı hidama demoqratiki dOr Mifta yekiti, pevrayi O d in mirn.ı derd, n ine. Bi rasti, cv ramarı bi ramana demoqrasiye ve giredayiye. Pejirandina riknc dcmoqrasiye çarescriya serdestpeken hernCı pirsgirek Cı serkevtine di nav pirsgirekane. Em Kurd, mina hernCı Asyayiyan ji hemana tengasiyen xwe birobaweriye vaha çewt nabine. Yen pir demoq rasiye pir dCırin . Le bclke ve care, awarteki (istlsnaki) paşkctina çebe, Rexisıinen Kurd kirasen Asyayl biqetinl_n, mina netewen de nine. Ew mifte, di nav cceb; rexisıinen din mina şehreza li ser pirsgirekcn xwc bi hcv re birneşi n. Vaye gaLiya parastina berjewendiyen scrkctincı rexisıina KONCRA NETEwi ınizginiya ve yekeye. xwe dibine. Lcwra, Dil dixwaze ku tu rexisli n, me ji ve xewna xweş şiyar nckin. netewi deye. bi hiş Cı hidama O ev xewn ji xcwntiye dcrkeve, bibe rasteqiniyeke ji dil. Bi rasti, heqe tu rexisıine tu ne ku mc ji ve şahiye dOr bike, Mixabin O sed mixabin, netewi na, bi berjewendiyen xewna me di nav xeyale me de çilmisine. Gele Kurd ji dil G iro di nav Kurdan de şuna rexisıina xwe can bang d ike: edi bese! diponijc (ınclhczc parçebOniya eşirtiye, yen dikc).Mina nctcwen Bcse ji bcrcwendiyen rexisıi ni re! şehrcza na, mina rexistini girtiye. Ev çanda Asyayi Cı Bese jikapıisen serakatiye re! parçebOni tekoş/na netewi feodali meze bCıyeran dike. [me di hejmara peşiya me de li ser Kongra Netewi O li ser jar dike, tekoşine ji Minaka Şcrefcdirı "kurme dare" hinek din ji bisckinin, hinek din ji hGr bibin. çalaklyen navnetewi dur Elçi jibo tekoşina Kurd G Kurdistane Cı texe, serkevtine ji ho/e jibo mijara nıc pir gringc. Ji vir mehck radike, dile dostan peşi de li ser pirscke dişkine, yen dijminan şah vaha bersiv didc: Merkez Büromuzun yeni adresi: "Pejirandina hebCına dike.

me, we PKK'c ji holc rake, gava em zexim bin, we PKK jar bibe". Şerefedin , ve yeke ji ki re dibcje? Ji dijmine Kurdan re. Çi dibeje? Ji dew leta Tirk re dibejc: hcke hCın min bipejirinin

DUYUR U

Çakırağa Mah. Sorguçcu Sok. 15/3

Aksaray-ISTANBUL Telfax: (0212) 585 32 94

St@rka Rizgari'yi e oku-okut e bixwlne-bide xwendin Si bat 1Şubat 1998


""'

ŞlfOVe

yorum

.c

om

GÜNEY KÜRDISTAN'IN GERÇEKLIKLE RI Kim Kiminle Niçin Savaşıyor? harita ve şab l on herhalde şudur: "Güney Kürdistan ayrıdır Kuzey ayrıdır. Gi.ıncy'de Güneyli örgütler insiyatif sahibidir, Kuzey'de Kuzeyliler. Biri diğerinin "alanında" ise diğerine "tabi" olm<ılıdır. Birisinin "barışık, müıtefik" olduğu sömurgeci güçle, diğeri mücadele etmemelidir. Çunkü, ittifak ı bozmuş sömürgecileri saldırıy;ı kışkıı1nıış olur!" Böyle düşünen "yurtsever" ler oldukça ya da böyle düşünenler kend ilerini Kürı :turtseveri sayd ıkça, ülkemilin yüzyılllardır nedefl i~gal altında olduğunu, ulusumutun neden tuts,ık kaldığını çözümiemek için çok fa1la kafa yarınasına gerek kalmamaktadır. Ustelik soruna böyle yakla?an '·yurtsever"ler, öyle mutevazi birileri değil, koca koca örgüt adamlarının, anlı-şanlı Kürt aydınlarının olması manLaranın kritikliğini bira7 daha

ne

te we

TC sömürgecili~i bu yı l bahcır Güney Kürdistan'da 1990'/t ayla rı nda ve sonbaharda iki kez en ytllar boyunca "de facto" · kapsam lı biçimde Güney Kürdistan'a harekatlcır düzenledı. Yüksek bir /yani 11fiili durum" vardtr. Bu askeri ateş gücü ve donanınıla yapı lan, bombardıman uçak l arının desteğindeki "fiili durum", Kürdistanlt bu harekat ı n en önemli özelliği KOP ulusal güçler adma, Kürt ile aç ı k re~m i ve fii li bir işb ı rliği ile bu işgali kal ı c ı l ığa dönüştürmeye ulusu adma tarihsel ftrsatlar ça l ışmas ı d ı r. Bu süreç halen devam ed iyor... ve olanaklar yaratrmşttr. U lusal-demokratik yurtsevN bir Buna rağmen Güney/i çizgide hareket etmesi beklenen Kürdistan Demokrat Pnrtisi (KDP)'nin, örgütlerin KOP ve YNK'nin sömüıgeci orduların yedeginde, ;ıçık basiretsiz, bilinçsiz ve somut bir işbirli~i içinde olmasına rağmen, nedense halen bir kısım politika/art bu olanaklart "yurtsever" lerimiz, bu gerçeği görmek tüketmiş, ftrsatlart çok büyük istemiyorlar. Adını koymaktan, bu nu Kürd istan tarihinin de, KDP tarihinin ölçüde harcamtşttr. Onlar bu de yüzkarası bir işbirlikçilerinden biri olarak lanetlemekten, tavır almaktan olanaklart görmemiş, Kürt kaçınıyorlar. ulusal politikasmm temel Onların elini tutan, dilini bağlay;ın

taşlartm örememişlerdir.

ww

w.

ne? Baba Barzani'nin bir zamanlar Kürdistan'da "ulusa 1 kahraman" olarak Kuzey'de gelişkin bir gerilla kitlelerde b ı rakt ı ğı derin ilin hatırı mı? Yoksa, KOP bu pozisyonda bile mücadelesi olmasmm ger~·ek ten h ak l ı, "masum" veya Güney'deki kazammlafln da "mazur" o l d u ğu için m i? Bilinmedik "ince" pol itik hesapl;ır mı? Yoksa müthiş bir garantisi ve ileride bir zamanlar kendileri için de böyle bir açık kapı bırakmak için mi? güvencesi olduğunu Ne için? Hangi Kürelistani değer ve ulusal kurtu l uşr,.u politika böylesi soy anlamamtş; bir kaç kuruş bir işbirl i ğine tavır almaktan vergi gelirinin, bir kaç alıkoyabilir Kürt insan ını? Sığınılan mazeretierin en bilineni bölgedeki aşiret ağaltğmm KOP'yi mazur göstermek için PKK'nın paylaştlamamast, koskoca bir s uçlanmasıd ı r; KOP'nin bu noi<taya " i tildiği"di r... Nedir PKK'nin suçu? ulusun büyük kurtuluş Kürdistan dağ l ;ınnda olmak ve umutlartm kendi elleriyle sömürgeci militarizmle bir savaşın içinde bulunmak mı? AB ve ABD'nin boğmalarma neden "terörist örgütler" listesinde yer almak olmuştur. • mı? "Yurt~ever" lerim izi n kafasındaki

artırmaktadır.

içlerinden en "humanist" veya "akılcı" olanları ise bunu bir kardeş kavgas ı olar;ık nitelemekte ve herkesi eşit biçimde suçlayarak, ya da herkesten eşit yakınlıkta sözederek "akan kanın durmas ı nı" istemekteler. Akan kanın du rması, ulusal demokratik Leminde durması gereken örgütlerin birbirlerini

tüketmelerine son wri lmesi elbette ildir ve bu bir an önce saglanmalıdır. Ama bu, kesin likle sömürgecilikle işbirligin in, i haneti n lanetlenmesi, tecrit edilmesi, mahkum edilmesi temelinde yükselebilir i)ncak. Işbirlikçi ile sömürgeci ordulara karşı direnenleri aynı ton ve sorumluluk altına koyarak değil.... · Güney Kürdistan'da 1990'Iı yıflar boyunca "de facto" /ytıni "fiili durum" vardır. Bu "fiili durum", Kurdistanlı ulusal güçler adına, Kür1 ulusu adına tarihsel fırsatlar ve olanaklar yaratmı~tır.', Buna rağmen Güneyi i örgütlerin KOP ve YNK'nin basiretsiL, bilinçsiz politikaları ,


A

ŞlfOVe

yorum

gö rü ş me le r yapı lmas ı , iliş kile r kurulma s ı bile her zaman a nl ay ı ş la karş ıl andı.

düzen l edi ğ i sa ldırıl ara evsahipli ğ i

.c

Güney'in asli sahipleridir? Kim ki , bu ihanet demogojilerine çanak tutar bilinmelidir ki, o nlar tarih önünde sorumludurlar. Bugü n bu işbi rliği ve ihanetçiliğe ka rş ı ç ıkma k, as lınd a buna tevessül edenleride kurtarmaktır, o nurl a ndırmaktır. On la rın bu gafletten çek ilip ç ıka rılması i steği dir. Bi z, ulusa llık iddi asında ki hiçbir örgütün, ulusal mücadelenj.ıı karş ı sında "koruculaşmasını ", "koruculaştırılmasını " mazur göremez, gözyumamayız. Bu nedenledir ki, somut

ww

w.

ya pmakla baş l ayıp;_fii l i işb irliğ in e, nihayet 1997'de o ldu ğ u gibi sömürgec i ordularla birlikte PKK'ye karş ı omuz omuza savaşmaya kadar i şi va rdı rdı. Bu onun ne k;:ıd ar gözü nün döndüğünü ne kadar kendinden geçtiğin i gösteri r. Çünkü politikadan b iraz anlaya n herkes bilir ki, Kuzey'de güçili bir gerilla hareketi, Güney'deki fiili durumun biricik güvencesi ve garantisidir. Bu ortadan kalkarsa, (eğe r ge riliayı Kuzey'den söküp atabi lirlerse!) bu kendi leri~n sonudur. Ne yaz ık ki, "kardeş pclstunu" düşmanın önüne atarak, zavall ı bir iki gün lük küçük iktidar a lal}ını koruma an layışı bir kez daha sahn,ededir. Şu çok aç ık b ir gerçek ki, yine 90'1ı yıllar boyunca gelişen süreç Kuzey ve Güney Kürdistan olgusunu artık fiilen, siyaseten, askeri ve hatta ekonomik olarak tam anlamıyla bütünleştirmiştir. Kuzey'de de, Güney'de de egemen ·Jimaya çalışan tek sömürgeci güç

om

Kuzey'de de, Güney'de de egemen olmaya çalışan tek sömürgeci güçTC'dir, TSK'dtr. Irak ·sömürgeciliğinin Güney Kürdistan'daki fiili basım ha ritalarınd a kalmı ş tır. Şu varltğt asla sözkonusu halde b izim Sterka Rizgarl' de s ı k s ı k yazd ı ğ ımı z Kuzey ve Güney değildir. Hukukiliği ise, Kü rdistan devrimlerinin b irl eş ik bir süreç oldu ğunun, çözümünün de sadece kağtt üzerindedir, hiç birlikte ge l eceğin i n ne anlama geldiğini biraz daha iy i okumak ve iyi kimsenin ne TC'nin, ne anlamak gerekiyor. Artık Kuzey ve emperyalistlerin ne de ulusal Güney için tek bir mevzilenme güçlerin bunu ciddiye aldtğJ vardır. O da, TC sömürgeciliğidir. Dolayısıyla artık Güneyli örgütler yoktur, smtrda sadece bazt için de Nreel sömürgeci" güç TC'dir. "eski kafa"lar:da ve eski bastm Bunu Gü ney Kurdistan halkının başına yağ an bombalar en iyi haritalarmda kalmtşttr. Şu anlatm ı yorsa ba şka ne iyi anlatabilir? halde bizim Sterka Rizgarf'de TC, Güney Kürdistan' ın başkenti Hewler'de Türkçe okul açabiliyor ve stk stk yazdtğtmtz Kuzey ve · TC bayrakla rı a ltında "Türkmen Güney Kürdistan Kongresi" yaptı rabiliyo rsa başka ne tartı ş ıl abil ir? devrimlerinin birleşik bir Bu, öyle büyük bir batak ve a teş çemberidir ki, güya PKK'yi "Gü neyl i süreç olduğunun, çözümünün ö rgüt o lmad ı ğ ı " bahanesi ile va rlığ ına de birlikte geleceğinin ne karşı çıkar, ama sömürgec i ordulara ev sahipliği yapar, yol gösterir, anlama geldiğini biraz daha b irlikte ça rpışır; onlardan karako l iyi okumak ve iyi anlamak ya pmas ını , peşme rge le rin ma aş ını vermesini ister! PKK yabanc ı bir gerekiyor. güçtür de, TC sömürgcci o rduları mı

ne

Ama özellikle, KOP, TC'nin PKK ile ilgili o larak yap tığı daya tmalara boyun eğdi . "Güneyli", " Kuzeyli" ayrımına veya şa ntaj a ka rş ı kimi zaman ikircikl i, kimi zaman aç ık tav ırl ar ald ı. Ama sonuçta PKK'yi boğaziamak için TC' nin

TC'dir, TSK' dır. Irak sö mürgec ili ğ inin Güney Kürdistan'daki fiil i varlı ğ ı asla sözkonusu değildir. Hukukili ğ i ise, sadece kağıt üzerindedir, hiç kimsenin ne TC' nin, ne emperyalistlerin ne de ulusal güçlerin bunu ciddiye a ldı ğ ı yoktur, s ınırd a sadece baz ı "eski kafa " larda ve eski

te we

bu olanakları tüketmiş, fırsatl a rı çok büyük ö lçüde harcamıştır. O nlar bu olana kl arı görmemiş, Kürt ulusal politikasının temel taş l a rını örememiş lerdir. Kuzey'de gelişk in b ir gerilla mücade lesi olmas ının Güney'deki kazanımların da müthiş bir garantisi ve güvences i o ldu ğunu a nl ama mı ş; bir kaç ku ru ş vergi gelirinin, bir kaç bölgedeki aş iret ağa lığının paylaşılamaması, koskoca bir ulusun büyük kurtuluş umutlarını kendi elleriyle boğma l a rın a neden o lmu ş tur. 90' 1 ı y ıll ar boyunca Güney Kürdistan'da Irak sö mürgec ili ğ inin ne askeri, ne siyasi ne de ekonomik egemen liği söz konusu deği ldi r. Buna rağme n Güneyi i ö rgutler bu alacıda hiçbir ulusul kurumu·yaratmayı , ayakta tutmay ı başaramad ılar; ço k zor o lduğu , imkans ız olduğ u için değil. Sadece iradi nedenlerle, sadece geleneksel önderlik ve aşiretç i -feoda l ma ntıkla rını aşamadıkları ; bir türlü evrensel ö lçekte düşünmeyi , Kürt ulusunun tarihindeki bu önemli konjonktürü an l ayamad ıkl arı için. Bu yüzden tarihe ka rş ı büyük so rumlulukları vard ır... Kimse Güneyi i ö rgütlerden ne KOP ve ne de YNK'den TC ile savaşmalarını istemedi. Hatta diplomasi temelinde ulusal çıka rları gözetmek şartı y l a­

tav ır a lınm a lıdır. Yap ıl aca k şey, KOP'n in bu tavrından

geri ad ım almas ıdır. TC' nin Güney'de at aynatmasını meş rulaştıra n i şbirli ğ i tav ırl a rında n vazgeçmesidi r. Bu temelde yani, bu aç ık ve somut i ş birliğinden

vazgeçmek koşuluyla ; Güneyli Kuzeyli tüm ulusal örgütler Kürt Barışı mihveri altında toplanmalı, ortak politika ve ortak temsil kurumları oluşturmalıdırlar. Işte bu çerçevede kimden nası l bir fedaka rlık istenecek, n ası l bir ortak tavır beklenecek bu ulusal platformda kararlar a lınabilir. Ne

Sih;ıt 1 Su bat 1998

var ki, bu kararlar ş u aşiret agasının, bu bc zirgan ın yerel ege menli ğin i koruma sı,

üç kuru ş lu k ç ı ka rı için örgütlerin kaprisleri ya da hegemonya mücadelesi için degil, mazlum ve sömürge bir ulusun KURTULUŞU için olmak zorundadır.

Çün kü, Kürt ulusu bu tarihsel konjonktürdeki olanakları, fırsatları, bu devrimsel 'enerjiyi, bu yoğunlaşmayı boşa harcarsa, hiç kimsenin, hiç birimizin KÖLELIKTEN başka paylacak bir şeyimiz kalmayacaktır! Bu iyice bilinmelidir.

Yaza rlarımızdan g.brusk'un " Sosyalizm ve Kadın Sorunu" yaz ı diz isi dergimize ulaşmadı ğındem bu sayıda yay ınl aya ıııı yo ruz.


.

fOjeV

aymgündemi

//sanal sosvalizm"den ç1k1ş ya da ekim devrimi'nin ''sovvet'' bürokrasisinden kurtuluşunun 7. yili

co m

1

.

1

recep mara~lı Bu yıl aslında Ekim Devrimi'nin 80. yılı ....

ka fakarı ş ıkl ı ğı ve demagojilerden uzak bakıldığında, ortada "çöken sosyalizm" ya da "yıkılan Doğu Bloku rejimleri " nin o lm ad ığı, ya da çok fazla bir anlam ifade etmediği görü lür.

ilkin; SSCB ve Doğu Avrupa'da yıkı lan veya çöken şey " sosyalizm" değildi kesinl ikle... Ekim Devriminin miras ı bürokrasi tarafından toprağa gömüleli ço k o lmu ştu . O lma ya n bir sistemin çökmesi de zaten sözkonusu olamaz. Buradaki rejimleri " reel sosyalizm" o larak ad landırmak da yanıltıcıdır. Belki bunlara "sanal sosyal izm " demek daha

ww

w. ne te

Ama ben asıl olarak Ekim Devrimi'nin "Sovyet" Bürokrasisinden k.urtulu ş unun 7. yılını kutlamak istiyoıı,ım . Çünkü 90'Iı y ıllardan beri Moskova Kızıl Meydanın'da, militarizmin resmi geçit yaptığı; Kremlin duva rları üzerine kalabalık ni şan ve apoletleri, as ık s uratl arıyla tOneyen bürokratik kastın, kitlelere tepeden bakıp ihtişa m gösterisi yaptığı "Resmi Ekim Devrimi Kut l amaları" artık yapılmıyor... Onun yerine şimdi meydanı bu kez daha gönüllü ve coşkulu emekçi yı ğınl a r dolduruyor. Kızıl Bayrak, Kaleuralin kubbesinde değilse bile emekçilerin ellerinde dalgalanıyor. Yani olması gereken yerde... Belki kutlamalar ş imdi daha mütevazi ama, daha güçlü, daha coş kulu ve daha "gerçek" ... Böylece "Sovyet" bürokrasisinin hegemonya aracı olarak hergün biraz daha kirletilen, yo~l aştıralan "MarksistLeninist söylem" de, Ekim Devrimi'nin 80. yı ldönümünde, bir zamanların "sosyalist anavatan " ında, ş imdi sosyoekonomik sistem, küreselleşen kapitalist piyasaya ayak uydurabilmek için dolu dizgin bir entegrasyon programı uygulamakta ... 90'I ı yı lların baş larında "Dogu

we .

1

Bloku'nun Çöküşü", "SSCB'nin

Daglfmast'', "Sosyalizmin Yenilgisi" gibi kullanılan ifadeler bence yaşa na n

değişimin ya nılgı lı a nlatımlarıdır.

Kimileri "sosyalizm-ya da reel sosyalizm" in çökmesine bayram etti veya kahırlandı. Kimileri Doğu Bloku rejimlerinin "yıkılmas ı " nı yeni bir başlangıç ilan etti veya b itiş olarak a lkı ş ladı.

Oysa biraz daha serinka nlı ,

doğrud u r.

Ikincisi; Bir devrim ya da karşı­ devrimden, bir çöküş ya da yıkdı şta n siyasal anlamda bahsedebilmek için, iktida rların el değiştirmiş olması gerekiyor. Oysa, bu ülkedeki siyasi iktidarlar, rejimin egemenleri yerlerini olduğu gibi koruyorlar. Kendilerini "s ınıf yerine ikame etmiş" olan egemen bürokratik aygıt, ayrıcal ıkları ve sistematik yapısı yla yö netim gücü nü elinde bulundurmaya devam ediyo r. "Sovyet" rejiminin bürokrat l arı kızıl yıldız lı kalpaklarının yerine, Teksas şapka ları giymeye başlasalarda, dün o lduğu gibi bugün de siyasal gücü ellerinde bulundurmaya devam ediyo rlar. Toplam artı -değe rin ül eş ilmesi ndeki "aslan payı" da, sosyoekonomik sistemin "subaşla rı"da yine onl arın . SBKP rozeılerini çıka rıp atsalar da, bu eski yönetic iler yi ne siyasetin baş aktörü durumundalar. Eskiden de s ık s ık görülen klik ça tı ş ma larını saymazsa k aygı t yerli yerinde duruyo r. SSCB'nin BDT'ye dö nü ş ümü ve çevre Cumhuriyet'lerin "Egemen" liklerini ilan etmeleri nden sonra b ile buraların yönetimleri de yine Sovyetik

Sibat 1 Şubat 1998

. Qt.iMIMf

,Bürokrasinin yönetimi a ltında. Rusya, Ukrayna ve Bye l o-Rusya'yı "Eski Komünist Önderler" yeni kimlikleri ile yönetmekıeler. Gorbaçov' un Dı ş i ş leri Bakanı Şvarnadze (Ed.) G ürc ista n' ın Devlet Başkanı; Brejnev ve Andropov dönemlerinde SBKP MK üyel ikleri ve KGB yönetimlerinde çalışan Haydar Aliyev, Azerbaycan'ın bir num ara lı yöneticisi. .. Kazakistan' ın N ur Sultan Nazarbayefi de, Kırgızistan' ın Askar Akayev'i de eski komünist parti yöneticileri. Hatta Kırg ı z i st a n , Türkmenistan gibi cumhuriyetlerde resmi olarak Komüni sı Partiler iktidardalar. Tepelerch·ki bu görüntü aşağ ı doğru da heml'n hemen aynen devam eder.

Öyleyse "yı kı ldı", "çöktü", "dagıld ı " denen ne? Bürokratik kastların yık ılıp çökmedi ği, dağılmadığı o ldukça açık! O rtada çö kü ş ünden, yıkı lış ında n bahsedilecek bir sosyal izmden, sosyalist sistemden de sözedilemez. "YDD"ci lerin ve emperyalist burjuvaji adına "şa mata" yapa n l arın, sosyalist sol'u da oldukça etkileyen propaganda bombardıman ını bir ya na b ı rak ı rsak; o lup biteni kısaca özetleyebiliriz. "Tek Ülkede Sosyalizm" mümkün müydü, deği l miydi; Bu ülkelerde sosya lisı kurulu ş gerçekten yaşandı mı; yaşa nd ı ysa na s ıl ve ne zaman geri dönüşler o ldu tartı şma larını burada fazla ya pm ayacag ı z . Makalemi zi n ileriki bölumlerinde bir kaç sapıama yapmakla yetineceğiz. Elbette bu konu oldukça önemlidir. Fakat hangisi, n as ıl olursa olsun; resmi o larak "sosyalizm" iddias ındaki olan ve "Komünist

13


.

fOjeV

aym gündemi

1980 Sonlarındaki "Resrni Sosyalist'' Ülkelerde Du.rum Şuyd u: GC'ncl kareklerisli k olarak, Türk Komünist Partileri, devlet ayı'ılıyla

özdeşlcşmiş, burokratikleşmiŞie rdi. lşçı

s ını fının ve emekçi yığ ınların siyasal

dol~ylı denetimleri sözkonusu değildi.

Partı Devlet b ürokrasisi, kendisini s ını f yerine ikame etmi~; yöneten, denetleyen, egemen ve ayrıcalıkir tek güçtu. K:rılcler siyasete ve sisteme yab;ı,·,ıc ılaşnıışl ard r. Buro kra si ile ki tleler ar;:ısında açık bi r sınıf farkı, ayrıcairk yaşa nm aktaydr. TofJlumlarda genel o lcırak ahl~ki bir yoz l aş ma ve sosya list ideallerle uyuşmayan bir sosyal kültürel kirlenme sözkonusuydu. Uretici güçlerin gel i şmes i durgun /dun ya kapitalist s ta nd a rtl a rına göre oldukça geri/, ya~am standa rtlan son derece düşüktü. Kısmi sosyal güvence ler V<' iş~izliğin yaşanmasına karşı lık , genel refah düşüklllğu, kapilalist dünyanın

pompaladığr luketinı/reklam bombardımanı karşısında artan talebi karşılamakla tamamen yetersiz

ww

kalıyordu.

Ekonomiyi merkezi planlamayla idare eden bürokrasiler, mevcut sorun l arı aşmak için kontrollu olarak dünya piyasasına aç ılımı ve kapitalisı restorasyon proğramı uygulamaktaydılar. Kapitalist re s ıor;ısyo n uygulamakla kimileri (Yu gos l avy;ı ve Çin gibi) oldukça yol katetmiş olsa d<ı kimileri de, daha geriden veya temkinli hareket ctmektcydi ler. Ama tümü dC' şu veya bu biçimde ekonomiyi "d ı ş rck~bct" koşullarına uydurmak ya d;ı zaten uygulanıakla olduk l arı tekeki-bürokratik devlet kapitalizminin, kapalı ve

Marksizm-Leninizm, bu devletlerin resmi ideolojisi olmaya devam ediyor ve bu, bürokrasiye içerdeki hegemonya sim meşrulaşttrma imkanlan sunduğu gibi, uluslararast alanda da politik manevra kabiliyeti sağltyordu. Buna karştitk, her devlet tüm ideolojik-söylemini dtş politika çtkarlarma göre değiştirmelde veya yeniden düzen/eyeb ilmekteydi. 1980'/i ytllarm sonlarmda Gorbaçov'un önderlik ettiği "GiastnostPerestroyka " (açık/tk ve yeniden yaptlanma) politikast, kutuplaşmanm sona ermesi ve "küreselleşmenin " de başlangtetna işaret eder. Gorbaçov po/itikast yamlsamalar yaratsada asti olarak; mevcut tekelci devlet kapitalizmlerinin kontrollü olarak dünya piyasasma açtlmast ve uyum/ulaştirmasi (entegre edilmesi) demekti.

co m

w. ne te

yönetim üzerinde de, ürettiideri artı­ de~er üzerinde de hiç bir dogrudan veya

s ınırla y ı c ı koşullarından çık ı ş

ararna ktayd ıl ar. Marksizm-lenini zm, bu devletlerin resmi ideolojisi olmaya devam ediyor ve bu, burokrasiye içerdeki hegemonyasını meşrulaştırma imkanları sunduğu gibi, uluslarara~ ı alanda da politik manevra kabiliycti sağ lı yo rdu . Buna kaı~ıl ı k, her devlet tüm ideolojik söylemini cl ı ş politika ç ıkarlarına göre değiştrrmekte veya yeniden duzenlcyebilmd.ıeydi. 1980' 1i yılların sonlarında Gorbaçov'un önderlik ettiği "Giastnost-Pere~troyka" (cıçık l ık ve yeniden yapılanmal po l itikası, kutu pla?man ın sona ermesi ve "kure~elleşmenin " de başlangıcına işaret eder. Gorbaçov polilikils ı yanılsamalar ya ratsil da as ıl olarak; mevcut tckelci devlet kilp italizmlerinin kontrollu o larak dünya piyasilsına aç ı l ması ve u yumlula ştırmas ı (entegre edilmesi) demekli. Bir bakıma ÇHC'de 1978'den beri bir derece ihtiyatlı olarak yü rütulen progrilm, genel-geçer bir ekonomik politikil haline getiriliyo rdu. 1990' 1arda yaşa na n hızlı dönüşüm ise bu politikaların ka ç ınılmaz ~onuçları olarak gundeme geldi. "Berlin Du varlarının Y ıkılmas ı ", "Iki Almilnya' nın Birleşmesi" gibi dramatik siyasa l değ i ş imierin yanı s ıra esas o larak bu dönemi karekleri ze eden şey; sözkonu~u bürokratik oligarşilerin, ideolojik formasyon

we .

Prtrti"lerin iktidarda oldu~ u tüm ülkeler 1980'1erin sonuna geli ndi ~ inde aşağı yukarı b irbirine benzer biçimlerde yönetili yorlardı. Hangi aşamalardan g<>çmi~ olurlarsa olsunlar -ister hiç sosyalizm yüzü görmemiş olsun lar, i~ıer sosyalizm kurulupda bir evrede revizC' edilmi ş obun, isterse yaşadıkları şey in adına "sosya lizm" denmeyc devarn edilsin- bu ülkelerin rejimleri birbirilerine çok bcnzemckteydi. .. Hatta birbirilerini kıy;ısıya eleşti rmiş ve "lJunya sosya li s ı hareketlerinin merkezi" olma iddasıyla rekabet <>Imi~ olan ulkeler bı le sonuçta aynı hi.~aya gclnıi?lerdi: SSCB, ÇHC ve Armıvutluk ... Merkez dışı duran Yugoslavya, Küba, Kore ve Viet•nam'ı da özgünluklerini vurgu lamak koşuluyla listeye dahil edcbilirii!.

değiştirme lerid i r. Buna bir bakıma, dün "Sosyal izmi

in şaa" etme ad ına yönete n, plan laya n bürokrasin in; bugün, sistemi dünya piyasa~ına entegre etme programıyla yö netmeye devam eımes idc di yebi liriz. Sosya li ~t inşa'yı yapanıayan Pilrti-L)ev let aygıtı, bu kez kapitalist inşayı üstleniyordu. Bunun içinde zaten ödünç ve i ğret i duran ideolojik ma lzenıesini, simgelerini inanılmaz bir hız ve u s ta lı kl a ç ık a rı yor. Çünkü ister "sosyalizmin inşası" ister piyasa kapitalizminin inşası adı na olsu n kendi!>i yönetmeye devilm edecek, ye ni sürecin ö nüne ç ıkaKiı ğ ı tüm siyasal, ekonomik, idari olanak l arı kendisi için kalıcı ayrı cal ık ve statüler haline getirmeye devanı edecek. Bürokrasinin ideolojik-po litik söylemini kolaylıkla değiştircbilcceğinin bir hilyli örneği va rdır. Kuşkusuz burada anlatmak marş tan, küllerini Kremlin Duvarı'ndan ç ıkarmak için ya rı şan da Stalin'in istediğimiz "gelene ilğam, gidene ürkütücü bürokrasisindcn başkası paşanı!" tarzındaki memur zihniyetinden değildir. fakat burada daha da kapsamlı çok dahil fa rklı bir şey... Trajik biçimde bir o lgu ya işaret etmekteyiz; ka tledilmesinden d.ıha bir kaç hafta Burada sadece ideolojiye uya n, ta bi öncesine• kadar IRKP Kongresinde Çavuşesku'yu ayakta a lkı şiayan ve butun olan d eği l ; bizzat onu kend isi için devletin resmi ideolojisi olarak üreten karar tasarılilrını "firesiz" onayiayan delegeleri n hiçbiri , katiedi lmcsi s ırası nda devletiparti bürokrasisi sözkonusudur. Yine kendi statükosu merkezde olmak ona silh ip çıkmamı ~lardı. Ö lümünun kaydıyla bürokrasi y uka rıdan aşağı üzeri nden daha 5-6 yı l geçmeden onu doğru ideolojik-politik söyleminde köklü "va tan haini" ilan edip ismini ulusal

Si bat 1 Şubat 1998

14


.

fOJeV

aymgündemi etti. Çünkü rejim k0ndini sosyalist o larak ta n ımlıyo r, uygulanan şey her ne ise kitleler ba kımın da n " reel" o lmasa bile "sanal" olarak sosyalizm o lara!- 1-o münizm o lara k- a l g ıl a nı )o rdu. Buna ra ğ me n b uı o i- ra ti k

değ ild ir.

ne te

we .

co m

D ikkat edilirse bu program, söLko nusu rej imierin başka bir burjuva iktida rı ta rafınd a n a laşağı edilmi ş ve bu "karş ı­ devrim" iktida rl a rınca d eği l, dün ülkeyi "so~ya li z m" söylemiyle yö n etm iş olan aynı bürokratik ayg ıt tara fında n yürıltülmekıe dir . Ve yine dün olduğu gibi yukarıd an aşağıya .. Yine bürokratik ayg ıtl a r sağ- muh.ıl l'fe t kastın ayrıca lı klı statülerini koruya rak ta rafından da yık ılmadı. Bürokrasi zaten k(•ndini çoktan veya deği şti rerek ... Kuş kusu z emperyalist burju vazi için burada ö nemli o lan şey, h az ırlamı ş o ldu ğu entegrasyon SSCB ve Doğu Avrupa ülkelerinde progra n:ıın ı b iu;ıt yürütmeye üretilen a rtı değerin kend ilerine ve bunun ava ııtaj l ;ırı nı statüye kısıtlamasız olarak açılm ış olmasıdır. dö nü ş türmeye karar verdi. Bu ülkelerde a rtı-değe rin pay l aş ım c ı s ı llunun içinde resmi devlet ıdeo loj is i o larak tüm sosyalizm olarak mülk sahibi büro kratik ayg ıtl a rın ~oylemi ve simgeleri terkedildL veya gerçek anlamda yerli kapi ta list g iri ş imc ile rin /burjuvaz inin bizzat A~ lında bun a sosyalist kendisinin/ bulunup bulunmamas ı terminolojinin bürokras ilerin ikinci l bir sorundur. Üstelik tüm elinden kurtuluşudur da olumsuz özellik ve geriliklerine ka rşı l ı k d iyebiliriz. Ama n ası l bir eski sistemin "sosyal güvenlik, işsiz lik" " kurtuluş ! " .. Içi boşaltılmış, gibi alanlarda tuıturduğ u düzeyin birden kull a n ı lmı~, tecavüze uğra mış bire alabora o lm ası karş ı s ınd a ve mil yo nl a rın gözünde yükselecek halk muhalefetine bu ına kayb prestij bir önemli bü rokratik ayg ıtl a rın ke ndilerinin u ğratılmı ş o larak! ka rşılayacak o lm a l a rı da ayrı bir avantaj Sosyalizmin "yıkılış ı ", çökü şü sayılabilir... "Öiüyü sahibine çektirmek" diye diye emperyalist gibi bir şey bu. burjuvaLi ta rafında n düğün "Giobalizm" in gerçek u ygula}• ı c ı bayram ed ilen şey SSCB ve aktö rleri o larak adın a eskiden ve Doğ u Bloku devletleri nin bazıl a rına halen sosya list denen b u " Resmi Ideolojisi olara k resimler entegrasyon prog ra mını (jç ay rı ~osyali s t söylemden biçim içerisinde uyguluyorlar: Ilki, vazgeçmelerinden baş ka bir şey değ ildir. Ve bu, Önded iği ni Rusya' nın yaptığı eski SSBC sözkonusu rejimleri bu kez Cumhuriyetlerinde, biLZat eski "sanal" olarak değ il "gerçek" büro kratik ayg ıtın y ürüttüğü sosyomuhtevala rı ile a lgıl anma la rı ekonomik entegrasyon ... ba kımınd a n kitleler için de Ikinci Grup: Polanya'daki ö rneğin yara rlıdır, sosyalist hareketler ardında n giderek eski rejimin büro kratik için de... aygıtı ile burjuva muhalefetin bi r Çünkü birazdan tartı şacagımı z biçimde u z laştığ ı ve ka rma bir tarzda gibi halen resmi ideoloji olarak birlikte yü rütük leri uyum prog ra m ı ... "Ma rksiz-Leninizm " söylemini ÜçUncu Grup: SSCB cumhuriyeılerinin kull anmaya devam eden, iktidarda resmi uyguladığı uyum programına benzer b ir Komünist Partilerin " tek parti iktidarını " entegrasyonun, KP i ktida rı , Kız ıl Bayrak sürdürdüğü Çin Halk Cumhuriyeti'n in ve M-L söylem a ltında yı.irütül mesi. .. uygulamakla olduğu d eğ i ş im prog ra mı Çin Halk Cumhuriyeti, KUba ve Kuzey özünde Rusya' da, Doğ u Avrupa'da Kore gibi ülkelerde bugün uygulanma.'<ta uygulanmakta olanlarl a aynıdır. o lan rejimierin "Sosyalizm" o larak Bı.iro krasi iktidarla rının nite liği üzerinde ta nımlanması nın ne derece mümkün bitmek bilmeyen ya nıl gı, kulla nıl an olduğu tartışması b ir yana, bu resmi ideolojik söyleme dayanarak ekonomileri o piyasaya kapa l ı o lma la rı aç ı klama lar yapılmaya çalış ıldı kça tezlerimizi ortadan ka ld ı rm a m a kt a dır. sü receğe benzemekted ir. Ş u halde emperya list kapitalist sistemin Birinci Grup: bir pa rças ı olarak kabul edilmeleri iz m i n Anavatan ı" nda "Sosyal gereken bu bürokratik rejimlerin, "Yeni D ünya D üzeni" ve " Kürese lleş m e" Izlenen Yol: Rusya Örnegi konseptinde uygulamakla o ldukla rı Burada baş ında n beri tüm süreçlerde program, bu ülke lerin ka pal ı eko nomik bürokratik ayg ıtın insiyatifi sistemlerinin dün ya nın genel-geçer sözko nusudur. Değişenl e r iç ya da dış kapitalist piyasa kurall a rına ve o nun etkenlerl e biçim d eğ i ştirse de özünde siyasal izdüşümler ine bürokratik kas tın bilinçli p rog ra ml a rı u yumlulaştı rma ktan başka bir şey olarak yü rütülmüş tür. K uşkusuz bu,

w.

ı mayıs 93 olaylarında yaralanan bir komunist

bir d egiş ikliğ i iradi olarak gerçekleştirme ktedir. Kuşku su z bu keyfi

ww

bir tercih olarak degil, bir içi zorunluluk olarak, kendini dayatan koşull arın ürünü o larak ortaya ç ıkma kta dır. Eger 90'1arda yaşa nan şey gerçe kten de büro kratik rejimierin çökmesi ol saydı; bunun sosyalizmin önünde gerçe kte as ıl bü yük gerici engel olan bu yapıların tasfiye olması ile sosyalizme doğru gerçek büyük ilerleme olarak görmek gerekirdi. Fakat ha y ır, bürokralik rejimierin muhalifleri "sosyalist hareketlerden " değil , Batı 'nın hararetle d este klediği burjuva liberal a kımla rda n o luşu yordu .

Sonuçta bürokratik rejimiere "sol''dan kitle muhalefeti değil, daha sağd a n her türlü burjuva muhalefet geli şti . Kitlelerin rejime ka rş ı hoşnutsuz lukl arını sosyalist hareket değil , bu sağ muhalefet teslim

Si bat 1 Şubat 1998

[ Q@tl'

15


.

roıev aym_gündemi burokratil\ aygıtların keyfi tercih leri bir bi< inıdc ustünlü k kazand ı . Darbeler, olarak belirlenemez, kapalı ekonomik etnik çatısma lar, d ı~ mudahaleler etkili sistemler direnmelerinin son sınırına oldu. ...J Bugün Kafkasya Cumhuriyetlerind e gelmişlerdi: zaten ayrıca lı klı statü.lerl <> yürüttüğü be~lenen bi.ırokrac;inirı piyasa koşull arına Merkezi Moskova bürokrasisinin direnmesi iç in de bir neden yoktu. Bu ctkinligi ile yerel burokrati ~ a~g ıtların ....ıe,Xt'/, yönde burokratik aygıtın sırasal insiyati fiyle, birlikte ayn ı z manda ; · ı Ul insiyatifinin en yetkin temsilcisi gelqneksel burju va muhalefetinde ortak Gorbaçov' dur. Gorbaıyov'un temsil etligi edilmeye çalı şıldığı bir geç ış pr<?gramı . uygulanmaktadır grup, piyasa entegrasyon surecine 'Sosyalizm söyleminin , "sıyasa l Bu ge lişmeler olmasa~d ı Ermenistan, Azerbaycan ve Gı.i rcistan'ı 2. gruba kurum l arının kendisi"ni de dahil etmişti. IŞI Höylcce iktidardaki Komünist Partiler dahil edebilirdik. Hatta di.'~poradaki Ba t ı Avrupa'daki "Sosyal Demokrat" ~ermaye gücü, dene~ mi vt nicelıği yle B ...ı • / Ermeni burjuvazisi, Ermeni~tan'da e-.ki partılerio kopyalan haline geliyorJardı. uönüşmes1; Am;ı Yeltsin'le temsil edilen kanat, daha burokr.llik aygıtla UZJYla nla~ maya bile gerek d uyma~s ı zın uyum program ını acar ve hız h ç ıktı . Esk i so~.ya li st bizzat kendisı uygulayabilirdı. Aynı şeyi terminoloji, simge ve kuorum l arın entegrasyon programı i(; in gerekli Türkiye'n in aktif karı~macılı~ı nedeniyle Azerbeycan için söylemek mümkündür. olmadığı , hatta ayakb?.ğ ı o lduğu, Belki de bu etkenler taktik geri çekiıme entegrasyona uyarlı cl.aha genel burjuva değişiklik/erdi Ama ~iyasa l söylem ve kL•, ruml arın gerekli içindeki Rusya'nı n blı}'lik devlet b · k · '/ "•X ...J politikası ve olanakla'ını kullanma~ı iç ir olacağını savundu. Sonuçta değişim programının mant.ıksal tutarl ılığını da bu karşıt bir yol oynadı . Sovyet Bürokra ~ isinin merı ezden grup temsil etti. yürüttüğü uyum progrımı sonuç olarak • Dikkat cdilirsr~ eski SSCB'nin merkezi şey olduğu; Cumhuriyetler i Rusya, Byelo-Rusya, ya lnı z ideolojik değil, siy<sill kururnlar Ukrayna, Ka;zakistan' da burjuva mu halif ve hukuksal ya p ıda dcı buna denk gelen değişiklikleri zorunlu :.:ıld ı SSCB'nin a kım l ar ve rejim karş ıtı kitle eylemliliklr.!ri fazla geli~in deği lle rdi . BDT'ye dönüşmesi; Birlik Ana yasas ı ve . yeni hukuksal düzen le meler; Buna karşil ı k zorla Sovyetize edilmiş . ; · olan ve K ı711 Ordu zoruyla SSCB'ye parlamenter demokrasi vb. gibi aynı kurumsal değiş iklikl erdj bunlar. Ama dahil cd;,Jmiş olan Cumhuriyetlerde rejim karşıtı muhalefet hem örgutlu, hem bürokrasi öncülügünde kurulan de kitlesel bir nitelik kazanmı~;tı. ."demokrasi "nin ne me nem b ir şey Toplumsal hafızaları ve s ı nıf refleksleri ol duğu ; bir yıl önce tankların üzerine çıkarak demokrasi gösterisi yapan henüz kaybolmamış o lan Baltık bağimstzllk savaşan Ycltsin' in bir yı l sonra aynı tankiara Cumhuriyetlerin i -l etonya, Litvanya ve Ç · , parlamento binasını bombalatıırması; • Estonya'yı-, bu nedenle bürokratik bağımsı zlık için savaşan Çeçenistan'ın ayg ıtla burjuva muhalefetin uzl aştığı 2. tarumar edilmesi, KP'nin ya sa kl a nma s ı grup, Doğu Avrupa ü lkelerine dahil gibi icraatlarla belli o ldu: Burokrasi etmek gerekecektir. "burjuva demokrasisi" dersini iyi Benzer bir ge li şim i Kafkas ça lı ş mıştı !. Cumhuriyetleri, G ürcistan , Ermenistan, Asıl o larak ekonom ik uyum Azerbaycan için de söylemek ve onları programına gelince; bu bir yan ıyla hızlı • ...ı ...ı • •• • da 2. gruba dahil etmek söz konuc;udur. bir öze lleştirme, yan i ulusal-yerel bir Çünkü buralarda da insiyatif hem kapitalist sınıfın ya ratılması sorununu çalişmlŞti~. Moskova burokrasisinin, hem de yerel gündeme getiriyor. Diger ya nı yl a büro kratik aygıtın dene timi nden pa zarın tüm kurallarıyla dışa aç ıl mas ı ile ç ıkmıştı. Kendi dinamikler~ üzerinde birlikte de iç pazarın nas ıl pa yiaşıiacağ ı org utlenmi? o lan " Halk Cephe" leri programına "Sovyet" bürokrasini n neden sorunu gündeme geliyor. kitlesel bir gucc ula~mış ve yönetim leri bu kadar "teşne" olduğunun cevab ı da Bi rbirine bağl ı olarak bu iki sorunun ıasffye noktasına ge lnıi ~lcrdi. Bu ülkeleri cevap anah tarı da yine bürokraside kendiliğinden ortaya ç ıkar. 2.gruba katmamı za engel o lan bir dizi Uyum programı sürecinin BDT'te nasıl durmaktadır. UluslararaSoL sermayenin siyasa l ge lişme ve mudahaleye son 7 vı l bir egemen sın ıf tablosu çıkaracağı aşağı Rusya/BDT pazarındaki paylaş ımc ı içinde tanık olduk. Bu da sözkonusu yukarı belli olmuştur. ortağı bürokratik kastın/devletin bizzat Kafkas Cumhuriyetlerini n hem Bürokrasi; Devlet Iş letmele ri, bankalar, kendisi olacağı gibi, ulusal-yerel birbirleriyle hem ke nd i içlerindeki ulusal temel ayrıcalık l ar üzerinde toplumsal giı i~i mc i s ınıf (Tıpkı Kemalist iktidarın çelişmc lerin, Moskova tarafından ustacil Türkiye'de 70 yıld ır ya ptı ğı gibi) devletin artı-değeri ı ulcşilmesindek i a~lan-payın ı kull anılması durnıildilı .kendisi t arafından yaratılacaktır. Bu da koruma ya devam edecektir. Bu SilVa?ıırılmalarıdır. BiniPı, c yı llı k Rus olanaklar bir yandan piyasaya uygun sonuçta aynı kapıya çıkar: BDT'nin Ka fkasya'da etkin o ldu. Sonuçta eski gi ri ş im c i "yeni burjuva s ınıfı " normlarda mülk sahibi sın ıf haline "Sovyet" Bürokrasisini n bütün gözde gelmek içi n ku ll anılacak, diğe r yandan bürokrasiden, onun işbirlikçile ri ve temsilcileri burjuva muhalefet karşıs ı nda bürokratik aygıtın bir yönetici sınıf çevresi nden oluşaca k ve onun koruma s ı olarak alışık ol duğu ay rı ca lı k l ar yeni a lıında büyüyecektı r. Böylece uyum

ww

w.

ne te

we .

co m

Sovyet Bürokrasisinin me"kezuen uyum programi SOnUÇ o/arak, va/ntz ideo/o•il'k o siyasal kurumlar ve hukuksal yaptda da buna d k l d ,x· 'kfkl · en ge en eo 1 en zorunlu ktldl. SSCB'nin k DT'ye Bir. i Anayasasi ve yeni hukuksal düzenleme/er; parlamenter demokrasi vb. gibi kurumsaf bunlar. uro raSI önciJ UoÜnue kurulan "demokrasi"nin ne menem bir bir y1! önce tanklarm üzerine Çikarak demokrasi gösterisi vapan Ye/tsin'in bir yt/ sonra tankiara parlamento binasm1 bomba/attlfmasl; için eçenlstan m tarumar edilmesi, KP'nin yasaklanmasi gibi icraat/arla belli oldu: Bürokrasi "burjuva k · ., uemo rasiSI uerStnl tyl

Si bat 1Şubat 1998

16


.

fOjeV

aymgündemi gayet net an latır. 1 Bu tabloya •· yabancı sermaye" olarak çok uluslu tekelleri dahıl ettiğimizde bu günkü BDT ve eski ''Dogu Bloku" üll..elcrindcki

merkezli Doğu Bloku" nun dı~ına duşmuşlcrdi, hcm de bu ülkelerdeki so~ ya list iktidarlar Faşist Alman. işgaline karşı bizzat ulusal kurtuluşçu ~osyalist

ww

w.

ne

te

we

.c om

partizan savaşıyla ku rulmu ştu. K ızıl O rdu burada sö7konusu devrimleri koruyan b ir dış etken oluşturur . Oysa Bulgaristan dışındaki diğer tüm artı-değerin "Doğu Bloku" ülkelerindeki rejimler iç paylaş ımcıları dinamiklerden çok, Kızıl Ordunun kapitalizmin " aç buraları ele geçirmiş olması, Dünya kurtları'ndan' oluş.1cak paylaş ımında çizginin "beri ya nında" demektir. Bir yandan kalmalarıyla kurulmuşlardır; Romanya, büyük bir mali güç, Polanya, Macaristan, Çekoslavakya, tekno lojik Listünlük ve Baltık Cumhuriyetleri ve nihavPt Doğu de ney imlerıyle ulu slararası sermaye; Almanya ... öte yandan eski Bu ülkelerde eski burju·.u ~ııı ııııı kamu sal mülk sa h ip liği . hafızası henüz oldukça yenidir. Burjuva ve yöneticilikten gelen muhalefettarihsel temellere sahiptir"'· gucünü yen özel Batı Avrupa ile daha sıcak ve dogrudan mu Ikiyel sahipligi ve ilişkilere sahiptir. Sosyalisi iktidarların girişimciliğiyle yaziaşması ve bürokratik mekanizma d eğiştirmeye çal ışan SSCB'den daha çabuk ve etkin oluşmu~, bürokrasi; di~e r uydu-ekonomik ve politik nitelikleriyle y~ndan eskiden gayrı­ ço k daha çabuk yozlaşmıştı r. Bu meşru , şimdi yasal nedenlerle piyasa ekonomisı ne açı lma olarak soygun yapan yönünde SSCB'den farklı olarak güçlü biçimler a ltında da olsa devam ye rel-ulusal mafya grupları ... Ve tab ii bir burjuva muhalefet her zaman ettirilecek. Bürokrasi dışa açı lı mda bütün bun ların ke ndi aıalarındaKı ilginç varoldu; 1956 Macaristan ve 67 uluslararası şirketl erin, tekellerin en bağl aşıklıkları, birliktelikleri vep Çekoslavakya'yı anımsayalım. ı 980' I i büyük pa ı1neri , rakipsiz işbirlikçisi çatış maları ... yılların ba~larında ise Doğu Avrupa'da olarak hem iç-hem dış p azarın/ kü resel • Katalik Ki lisesi'nin en güçlü oldu ğu artı -d~ğerin/ pay sahipleri arasına girme yerde Polonya'da, rejim muhalefeti hızla ı.....Gnm fırsatı yakalayacaktır. Bu, bürokrasinin kitleselleşti ve bürokratik aygıtı istemeye Muzaffer Kızılordu'nun Urünü de süreçteki değişim çizgisini gösteri··. istemeye reform lara doğru itti. Aygıtın Rejimlerde Izlenen Yol: Özellikle BDT Cumhuriyetierindeki askeri darbede dahil her türlı.l baskıcı hızlı özelleşti rme sürecinde kendini Polonya Örnegi yöntemi denediği fa kat muhalefeti gösterebilecek, sermaye biril..imi ya pı ıa gerilctcmediği Polanya'da 90'Iı yıllara Burada o lup bitenler, eskı SSCB den ~a n s ı olan bir sın ı f ancak bürokrasinir gelindığinde bir "uzlaşma" ve karma bir az-çok örgütlenmiş ve kitlesel bir eski soyguncu ortakl arı ve yöntemleri ilc burjuva muhalefetin varlı ğı ve bürokratik rejim o luşmu ştu bile. Aslınd.1 Doğu türeyip palazlanmış o lan "Devlet Avrupa'y ı 90'Iı yıl ları n başlar nda kasıp aygıtın insiyatifini koruyamayarak belirli Mafyası" olabilir. Bu nedenlc eski kavuran kitlesel gösteriler ve dinamik biç uzlaşma, karma yönelimlerin cevvql sermayedar SSCB'nin yeni, süreci Polanya ı O yılda kaletm i şli. olu şması yla ayrılır. tLirlü gayrı me~ru s ınıfı ancak her Polanya'nın 1O yılda ulaştı ğı noktayı Bu farkl ı lı k, bu ülkelerdeki sosy.ılist i şl er, rüşvet, kaçakçılık vb. ile o rganize Doğu Avrupa ülkeleri hı zlı dünya i ktidarların oluşu ve geçirilen sürcçlcde olmuş ve sermaye bi ri ktirmiş olan Mafya yakından ilinlilidir. Blok dı~ındal..i konjonkllirü nedeniyle bir yıl içinde grup larınd an türeyebilir. Bütün işaretler katetti ler. Yugoslavya ve Arnavutluk 'un özgün de bunu doğrulamaktadır. SBKP örneğiyl e zaten kendilerini durumları nedeniyle ayrı ca ele a1mak Üçüncüsü, bürokrasi bizzat kendisi, entegrasyon programına ha7ırlamış olan gerekiyor. (ünkü bunlar hem "Moskova yakın çevresi ni ka yı ran bir torpil ve . Doğu Avrupa lı bürokratik rejimler, kitle 1 PetrolcU Vladimir Potanin, Dış Ticaret koruma c ılıkla uydu bir sermaye s ınıtı gösteriler! ve muhalefet karşısında .. B.:ı/..anlıgı'nda; Petrolcü Boris Beresowski •aratacak. Böylece hem kendi ikbal in ı Bilimler Akademisi'nde malemdtik in3iyatifi daha fazla kaybetmemek ıçın ögrelmeniydi. Bugün 2.4 milyar dolarlık Ö/el 'bal tutan parmak ya lar" misali uzlaşmayı seçtiler. Uyum programı ıazırlarken, bu vasilik nedeni ilc burjuva ser. eti olan Clrodorkowski ise Komünist böylece karma bir siyasal grup Gençlik Orgütü Komsomol'un Mo~kova ll ;ruplar üzerindeki siyasal vesayctini tarafından sürdürüldü. Başkan Yardımcıltgı'nr yapıyordu. 17 Kasım <o rumayı umacaktır. Doğu Avrupa rejimleri içinde uyum bir ise; örnek bir 1997- Milliyet 1 Diğer Serbest piyasa ekonomisi ne geçtikten programına ayak direyen sadeec si.trP.dir Türkiye gündemini oluşturan sonra Rusya ' nın "Dolar Milyarderi" olan Romanya'dır. Hem muhalefet hem de "Susurluk Kazası nedeniyle Savcı Kutlu 7 kişinin hepsinin servetlerini son ı O yıl Savaş'ın Ocak 98'de hazırlamış olduğu SSCB'nin öncülük etti ği entegrasyon içinde yapmış olmaları ve babalarının Susurluk Raporu'nda görülmektedir. Eski program ına direnmeyi Çavuşesku'lar Komunist Parti'nin önde gelen SBKP MK üyesi şimdiki Azerbaycan hayadarı yla ödediler. [ ski rej imin Cumhurbaşkanı Haydar Alivey'in oglu /lhan yöneticilerinden olma ları bu durumu yönetici leri hem bir iç-darbe, hem de Aliyev'in bu raporda adı geçmekte ve mafya ayaklanmasıyla aşağ ı edildi. kitle Yine ile ili~isi oldugu belirtilmektedir. Dünyada ilk keL insanlar odalarının 14.2. T998 günü aynı savcının yapttgı içinde televizyonlardan naklen ihtilal arıklamada H.Aiiyev'in direJ..t Susurluk olay mda karanlık işlere kaFtşlığı açıklanmıştır H

Si bat 1Şubat 1998

17


.

fOJ eV yayını izlediler. Eski rejim in baskı

s ınırlı o ldu ğu, yaşarn 'ianrlardı nın ise

aym gündemi

ww

w.

ne

te

we

.c om

piyasa kapitalizmi yapılacağı nı zaten yöntemlerine karşı Romanya 'da sefa let sın ırlarında durrlugu Gorbaçov belirtmişti. Eski SBKP yerine meydanlara taşan halk, batılı yayın . Arnavutluk'ta halkın ·ıan · li köyli n ikame ed ilen Zuga nov önderliğindeki organlarının pompal adığ ı cicili bicili kavalcı larının " peşine ıakı l manıa sı tüketim toplumu ve siyasal özgürlükle Rusya Federasyonu Komünist Partisi imkansız gibiy di. Arn .. vııı ··me kçile re rinin giden yo lun Çavuşesku' l arın cesetlerin iktidara gelirse "bu, kapital iLmin, in emek gücü ve i manı la 1 ı y l ece üzerinden geçt iğine inanarak, rejim in sosyali7min klZII bayragı altında Balkan lar ve Akde nil ulk, lerin in tüm sirngelerini kendi elleriyle parçaladı. gündelik kurulması anlamına gelecektir; bu, Latin pazarına açılnıı- oldu. Bu yüzden Romanya' daki geçiş süreci Daha başından SOS).ı l ıi'ııı ve kapit alizm Ame rika ülkelerinde görü len bagtm/ı çok daha kaotik o ldu; büyü k umutlarla kapitali7min sosyal-liberal bir ikinc i arası " karma " bir yol ız l ı ıııiş olan, refah beklentisiyle ba~kaldıran kitlel er, baskısı olacaktir." diyen A. Lapin2 piyasayada yaba ncı • olın.ıvan birden bire kend ilerin i daha büyük bir haks ız değildir. Yugoslavya'da sorun ulu~a l -devle tl er yoksu lluk, işsizlik ve sefale ti n kucağınd Kapitalist restorasyonun en kararlı ve a temelinde iç pazarın pel\ laşımı buld ular: Romanya ' nın ernek gücü ve bilin çli uygulayıcısı ÇKP ve Çin kavgasına dönüştü. ( ;ıoha ll eşen pazar ın insanı tam anlamıyla " pazara" dü ş tü ... bürokrasisi oldu . Mao Zedung küçük aktörl eri olm,ık uLere, bir alan Piyasaya uyum sürecini Kadarizmin kapma t e l aşına düşe n ulus-devletçikle döneminde, SSCB'yi sosyalizmden r kapitalist resıorasyonda kazandırdığı ayrı lı p kapitalizme sapmak ve Balkanların ortasında t.ım bir "sosya lbirik imle en kolay geçiren ülkelerden emperyali st" bir devlet haline gelmekle boğaz l aşma yaşadılar. SSCB'yi de biri Maca rista n diğeri de, ge li şk in bir suçla yan ÇKP, sanki "bu işi biz sizden stabi lize etmek için " Ulusların Kendi endüstri ve sosyal bünyeye sahip o lan daha iyi yaparız" der gibi 1978'do Kaderini Tayin Hakkını " Estonya, Çekoslavakya 'dır. Öyle ki Çek ve "dünyaya açılm a ve ekon omiy i Letonya, Litvanya için savunmuş olan Slovakların yönetim lerin i ayırmalar YDD 'ci ler, muraılarına erdikleri için bu ı bile liberalleşlirme" kararını açıkl amıştı.3 son derece sessiz ve barışçıl biçim de ilkeden iki yüzlüce geri dönmüşler; Çin'd eki sosya list piyasa ekonomisi gerçekleşt i . "birli kler" , "federasyonlar'' vaat eder 1978'1erden beri evrim leşe rek Bulgaristan ise bü rokratik rejim ler o lmu ş l ardı. Tam da bu kaos eski gelişmektedir. ÇKP, bürokrasi eliyle özel içinde Bal kanlar ve Ortadoğu Yugoslavya' nın iki buyü k devlete giriş imciler (burjuva sını Oyaratmaya kaçakç ılığının devlet eliyle duzen lendiği daha o zaman başladı ve 1993'de Sırhistan ve Hırvatistan 'a bölün mesi , tek ülke olarak, piyasaya " işbitirici " parlamentoya bu grubun temsilcileri diğer küçü kleri n ise bun lara tabi girişimcilerini ortak etmekte güçlü resm i o larak katı lmaya baş l adı l ar. Bir kalmayıp bağımsız l aşmak istem k esiyle çekrnedi!. .. dönemin Komünal Çiftli kleri, (Siovakya, Makedonya, Bosna-Hersek, Blokun en güçlü endü stri ve üretim restorasyon döne mind e Köy Kasaba Karadağ) derin leşti. Bosna-Hersek' in gücüne sahip ülkesi Doğu Alma nya ise Işletmeleri (KKI) olarak, devlet/öze bağımsızlı ğı sorunu Balkanlar'da l Batı tarafından tam anlam ıyla ilhak girişimci melez birim ler halin de yüzbin lerce insanın kaybına neden o lan edi ldi.B u rada bürokrasinin iktidarda ekonomin in temel taşlarını o luşturd u . bir yerel savaşa dönüştü. kalma şansı hemen hemen hiç yoktu . Böylece tarım sa l nüfusun artı-değer Dikk at edili rse Balkanlar'da ve Çünkü yanı başındaki ulu sdaşı Federal üretimi ile piyasa için gerek li o lacak Kafkasya'da yaşa nan çatışmalar, piyas a serm aye birik im kaynakları ülkenin tüm Almanya'nın emperyalist mali serm ayes i sürecinde yer almak isteyen ulusa l bölgelerinde garantiye al ınmış ve siyasal gücü buna olanak vermezd burjuvazilerin varolma savaş ı oldu ğu i. bulu nuyo r. Doğu su da piyasa ekon omisine geçm kada r, büyü k devle e tlerin küçü k uluslara Çin piyasaya açılma yolunda da diğer kararından sonra iki Almanya'nın hükmetme; buna karşı ulusa l kiml ikrejimlerden daha önde gidiyor. özgü birleşmesi artık sadece ulusa l soru rlük müca deles inin de n Bir farkla ki, Çin pazarının talip leri yans ıma l arıdır. YDD 'nin de haline geliyordu . Bu duru mda piyasa daha çok Asya-Pasifik bölgesinden "küreselleşme ve post- mod erniz ekonomisinin devi olan Alma n ya'n ın m" oluşmakta. Bürokrasinin uluslarara hikayelerinin tüm c ilas ı önce likle yapacağı tek şey "eski parçasını sı " satın sermayeye kapı l arı açarken bundan bu ra larda dökülmüştür. almaktan ibaretıi. Bunu da hem yara rlanma tavrına bir örnekte, bu Rusya'ya verdiği ekon omik ve siyasi pazarda " rüşvet ve özel çıkar" olmadan rüşvelferle, hem de Doğu'yu tümü il.r! m yle girişim yapıl amaması. Bu tip bağla ntıları kendine entegre etme maliy etiyle seve "Kızıl Yıldızlı Kap itali zm" : ise kü ltürel yakınl ı kları nedeniyle kurm seve ödedi. Özeesi Doğu Almanya' nın a Çin Hal k Cumhuriyeti şans ın a en çok Asya-Pasifik bölge si piyasaya entegrasyonu ve genelde sahip Çin . Çin ayrıca Borsaya sahip ilk örneği, makalemiz boyu nca bürokrati k rejim ierin küresell eşmen in bir anla ttığımız "piyasaya komünist ülke olarak (Şanghay ve entegrasyon parçası olmaları; iki Almanya' nın Shenzen'de) da tarihe geçti 1992 'de. programı serüveni" için, resmi ideo birleşmesi ve Berlin Duvarının yıkıl loji ması Faka olara t Çin'i n kapita list restorasyon u ndaki k "sosy alizm "den, onu n simgesel ile sembolize olmuştur diyeb iliriz. en karekteristik özell ik Ordu nun kurum ve organ ların dan vazg eçme k Av rupa'nın iki özgün "sosyal ist" (militarist bürokrasinin) durumudur. gerekmediğini, bunun zoru n lu bir şart rej iminden biri o lan Arna vutlu k, hem Türki ye'deki ne benzer bir şekilde Çin olmad ığın ı ortaya koyuyor. Çin hem SSCB'ye çok keskin eleşt iriler Halk Kurtuluş O rdusu, 20 binden faz la Belki de art ık bir milyarı aşan ürkütücü yö neltmiş olmasına karşı lık, eleşti rdiği işletmeye ortak olara k katılıyor. nüfusu ve muazzam potansiyel leri ile (OYAK' ı ıkıbeti n içine düşmekten kurtulamad ı. anımsayal ım !) Çin'i n, zaptu rapt a ltınd a piyasaya :nver Hoca ' nın ölümü yle birlik te, açı lm ası; kontrolden çık ıp sonuç Endüstri, tıp, ulaşım, taşımacılık ve ları :arizmayla ayakta duran bürokrasi, kestirilemeyecek bir göç veya toplumsal fiğerlerinin izini sürm eye başladı. patlamalara neden o lm aması için 2 A. Lapin, "Tüm Birlik Bolşevik Partis i Jretici güçle rin son derece zayı f oldu ğu, Yöneticisiyle Görı.işme ", Proleter Dogru emperyalist burjuvazi tarafında n ltu, ıaşkent Tiran sokaklarındaki s,1, s. 74, 1994 özell ikle istenen birşeydir bu. tomo bi lierin bir elin parmaklarıyla Orak-Çekiç simgeleri a lıınd a da pekala 3 Deng Xiaoping öndcrli~indcki 11. Merkez Koıniıesi'nin 3. oturumu (1978) Si bat 1Şubat 1998

18


.

fOJeV

aymgündemi

Örneklerin Genel Sonuçları Genel ha tl a rı y l a üç ay rı yol izlese de

4 John Naisbitt , N Global Paradoks", "Büyüyen Ekonominin Cilçlenen Küçük Aktörleri*, "Ejderha Yüzytfı : Çin Toplu luğu Parçalarmdan Güç Aliyor* Sdbdh Kitap l a rı , 1994- Istanbul

Sonuçta bürokratik aygıti ;ır eski t;ırz va rlı kların ı sürdü remeyeceklcri kü reselleşme koşu ll arı nda kendi yerleri ni /kaderleri ni/ kendi leri tayin etmektedirler. Ayrı bir makale ve başlı başına tart ışma konu l a rı o lan, " Bürokrasi ve sınır i l işki l eri" i le "~osyalist iktidar" veya "sosyalist kuruluşl arın yozlaşmaları, tıkanma ları, geri dönüşlere" ilişk i n görüş lerim ili de başka bir yazıda ele almak yerinde olacaktı r.

.''Uyum" ve "Geçiş" programlannda emekçi stmflar sisteme ''yabanctlaşmafannm" bir ürünü olarak ya edilgen ya da, piyasaya geçiş sürecini htzlandtran muhalefetin aktörleri olarak yer

we .c

w. ne

ww a nl aş ılır .

öncü- yürütücu bir görev üst lenmiş olmal arında yatar.

om

b ir lama nların "Sosyalizm" ku rma idd i as ınd a ki Komünist Parti ve Devlet aygıtının (büro kratik kastın ) h a rıl h arıl dünya kapitalist piyasas ına entegrasyon prog ramını yürütt ükleri, bunun ö n cü lüğü nü yü rüttükl eri görülmekted ir. He rşeyd e n ö nce bu, bürokrasilerin sistemin ma nt ığı yl a uyumlu mülk sahibi sınıfla r ha line gelmeleri için geçirdikleri bir tra nsformasyon sürecidir. Bu yüzden uyum ö nce likle bürokratik aygıtların kendileri için geçerlidir. Bütün örneklerde sözko nusu re jimlerdeki emekç i y ığı n la rın mülkiyet il işk il e r i, üretim ta rzı içindeki rol leri değ i ş memektedi r; hatta yaşam sta ndartları ve sosya l güvencelerinde d üşüşler ve sarsıntı l ar olmaktad ı r. Tüketim malzemel erin in çeşitlenmesi ve ka liıe l e nmes i ni n bedel i daha çok yo ksull aşma ve i şs i z li k olarak ödenmektedir. "Uyum" ve "Geçiş" programla rında emekçi s ı n ıfl a r sisteme "yaba n cıl aşma la rının " bir ürünü olarak ya ed ilgen ya da, piyasaya geçiş sürecini hı z landıra n muhalefetin aktörleri olarak yer a lmışl ard ır. Beklenild iğinin aksine bürokratik rej imlerin, "reel sosyalizm" lerin devrimci sosyalist eleş t irisi ve alternatifi nden hareket eden sosya list muhalefet sözkonusu o lm a mı ş tır. Denilebilir ki, "sosyalizmin yenilgisi" ya da "b un a lımın dan" ba hsed ilecekse bu, bürokratik ayg ı t lar piyasa ekonomisi prog ram ını uygulamaya karar ve rd ikleri için değil; bir Lamanların sosyalist i ktida ri a rın a güç ve rm i ş olan kitleterele sosyalist muhalefetin ö rg ü t l e n e m em iş o lm as ı , prestijini y itirmi ş ol mas ında

te

inşaatlan, turizme kadar çok çeşi tli sektörlerde Halk Kurtulu ş O rdusu (HKO) Çin eko nomisinin bir parçası, ekonomi _ de H KO' nun bir pa rçası haline gelmi ş. Şu anda d ünyanın büyük ekonomisi durumunda o lan Çin' in bu tempoyla giderse 2000'Ii y ıll arda ABD ve j apo nya'yı da geride b ı r;ıkarak bi rinci güç haline gelecegi tahminleri yapılı yor. 4 Elbette ekonominin büyumesi aynı oranda yaşam sta ndardının , refa hında büyüyecegi a nl amına gelmiyo r. Sınıfl arın geli şimi ve sosyal fa rklılıkl ar, eş its i L iikler çok daha faLia büyüyecek. 1997 yı l ı n da Çin, Hong-Kong'un yö netimini Ingiltere'den törenle devra ldıgında kimi leri -konuya halen eski bilgilerle bakanlar- iki ayrı sistemin birbiriyle nas ıl u yu şacağ ı gibi a nl ams ı z sorular sorabildi ler. Oysa Çin, Ho ngKo ng' u devralmadan ço k önce HongKo ng sermayesi Çin' in içine yerleşmiş, ekonomiyi işgal etmişti bile. Çin'e taş ına n en büyü!< sermaye Hong-Kong'a aittir ve bundan çok uzun yı llar önce Çin ve Ho ng-Kong ekonomileri b ü tü n le~mişti.ÇKP'nin Eylül 1997'de yap ıl an 15. Ko ngresinde, Devlet ve Parti Ba~ka nı Jiang Zemin' in ö nerileri doğ rultu sunda ikibin delege, devlet iş l e tme l e rinin d eğiş ik mülkiyet biçimlerine d ö nü ş türülmes ini o n ayla d ı. Delegeler yine oyb irli ğ i ile Deng Xiao Ping'in ekonomik öğ re ti l e ri nin parti progra mın a a lınm as ın a da karar verdiler. Kendilerin in "sosyal ist pazar ekonomisi" a d ı ve rd ikleri entegrasyon prog ra mının ye ni aşarnaların a göre, ilk etapta büyük devlet işletmelerin i n dörtte üçünün hisse senetleri yolu yla ano nim şirketlere dö nüş türülmesi ve 130 bin ka mu iş le tmesinin de verimli olmadıkla rı gerekçesiyle kapatılmala rı pla n la nıyor. Ko ngrede bir basın topla nı ıs ı d üzenleyen ekonomi B aka n ı, bunun "güçlülerin yaşayacağ ı , zay ıfl a rın kaybo l acağ ı bir sistem o l acağ ını " belirtiyor. Bunu bir ye rlerden h a tırlı yo ru z d eğ il m i? Çin paza rının bü y ü k lü ğ ü , o l a n a kl a rı ve gücü gözönüne a lındığ ında emperyalist burjuvazinin; pi yasaya entegrasyon sürecini "başa rı y l a" yü rüten Çin bürokrasisine, ÇKP'ye, Kı zıl Y ıldız ve sosya list se nıbo il e re neden bu kadar hoşgörülü yakl aştığ ı çok daha iyi

d urm a ktad ı r.

Bu maka lemizi n temel d ü ş ün cesi ni bürokratik aygıtla rın kendilerini egemen s ını f yerine koyarak yönetti kleri reji mierin çökmedikleri, fakat zaten içinde o l d u k l a rı sistemin "kü rese ll eşe n ekonomi" koşulları na uyum süreci ge l iştird i k leri olu şturmaktad ır. "K ürese ll eşme" ve "YD D" konularını ay rı bir yaz ı konusu o larak tartışmak

yerinde o lur. Kürese ll eş me nin ana fi krini "ekonominin ulu slararasılaşması ile devletin gücü a ras ın da ters bi r ora n tı old uğu , kürese ll eşme a rttıkça devleti n rolü küç üleceği n e dair" genel çizgi ol u ş tu rmaktadır . Bu fiki r küresel ekonomi içinde bürokratik ayg ı tların neden daha fazla " tekelci devlet kapitalizmi" mode linde ve kap a lı bir sistemde ekono minin tüm mu s lu k l a rını elleri nde tu tamayacak l a rını yeterin ce açı klamı ş o lma ktad ır. Beri yandan k ü resel leşme n in yaşadıgı di ğer

paradoksta, yine devlet aygı t ının bu p rograml a rı uygulamakla en azında n SSCB ve Çin gibi dev eko nomilerde Si bat 1Şubat 1998

almtşlardtr. Bekleni/diğinin

aksine bürokratik rejim/erin, ''reel sosyalizm"lerin devrimci sosyalist eleştirisi ve alternatifinden hareket eden sosyalist muhalefet sözkonusu olmamtşttr. Denilebilir ki, //sosyalizmin yenilgisi" ya da "bunaltmmdan" bahsedilecekse bu, bürokratik ayg1tlar piyasa ekonomisi programm1 uygulamaya karar verdikleri için değil; bir zamanlarm sosyalist iktidarianna güç vermiş olan kitlelerde sosyalist muhalefetin örgütlenememiş olmas1, prestijini yitirmiş o/masmda durmaktadir.

19


A

ŞlfOVe

yorum Bugün ülkemiz Kürdi sta n ' ın her yönünde ve her karış topragında vahşi bir sömürge savaşı sürdüıiildügü halde; kaybedecek 7amanı ve lü ksü o lmayan özgürl ük ve bagıms ız lık savaşçıları, ulusumuzun Ulusal Birlik'ini saglamak görevinden hiç bir gerekçeyle uzaklaşamazlar. Bu gerekçe varlık/yokluk meselesi o lsa dahi, ulusal birligin önüne geçemez, ancak UKM'yi etkileyebilir. Ulusumuzun ve ülkemizin içinde bulundugu va ay nı zamanda ulusumuzu n meşru siyasi temsilcilerinin bir fotog rafını ve ren panorama politik aç ıdan hiç de iç açıcı 'degildir. Beyni ve iskeleıi parça l a nmı ş bir ulusun psiko-sosyal durumunun, bagrında n çıka n siyasal örgütlenmelere yans ımanıası düşunülemez. Problem, bu ya ns ıma nın boyutund a ve bundan arınmak çabasında durmaktad ır . Praksis ı göstermektedir ki; teoride bütünlügü yakalayan lar bile, pratikle eksik kalma_kıadırlar. Parça düzeyinde örgütlenmeyi taktik yerine strateji haline getirenler, program ve.p_ol iti ka ların ı buna göre belirlemiş lerd ir. Bu nedenledi r ki ulusumuzun özgürlUgünü ve ulkemizin bag ı msız lı ğı nı ö nüne koyan siyasal temsilciler bile, bütünlükçü praksis zemininde durmamaktad ırl a r. D urm ad ıkl arı gibi, ya nlış pratik içinde bunu hedef dahi edinememcktedirler. Dışarıdan gelen veya teorik olarak açınılanan tüm bu yönlü sunular, taşın suda ya rattıgı dalgalar gibi yok olma ktad ır . Ge rçek praksis, teorik ve pratik birl ikten geçer. Salt teori, "entellektü el" belirlertrelerden başka bir an lam ifade etmez! Salt pratik ise kısır döngüden başka bir sonu ca yol açmaz. Ne eylem için eylem, ne de la(-J, güzaf. Ulusa l birligin ya nında, sosyalist perspektife sa hip yap ıl ar a rasında da birlikler sağlanamamaktadır. Ulusal birlik yolunda perspektif açması gereken sosyalist yapı l ar, ancak ortaya ç ıkan an lık ge li ş me l er ya da dönemsel gereksinmelerden dolayı bi r araya gelmektedirler. Bu aynı zamanda, sorun un, ulusun ihtilalci di namiklarini başka biçimler altınd a parçalayan ve örgütler a rası yabancılaşmada somutlaşa n bir başka yönünü

om

ulusal birliğin

gibi bugün de sürmekte ve ulusun bugünkü gelişmiş lik düzeyine uymayan yapıları UKM' nin karşıs ına dikme çabalarına girmektedirler. KUKM'yi engelleme çabalarının geçici ve dönemsel o lması, topyekun duruştan geçmektedir. Problem bunu başarıJj

zorunlufuğu

ve

başaramamakla

yatmaktad ır .

ne te we .c

Ulusal birligin taba nda

kaçJnJimaziJğJ

Ulusun kendi merkezi , örgötünü yaratması her ne kadar ka çınılmaz ise de, politik temsilcilerin mevcut tavrı, çekilen acıların derinleştirilmesine ve uzat ılmasına

"bütün yerine parça", "genel yerine özel" anlayış ında göstermektedir.· Böylece ulusal çıkarlar, örgütsel çıkari ara endekslenmekte, hatta yer değiştirmekted ir. Diger bir anlamda ulusal ç ıka rl a r amaç olmaktan ç ı k ı p ulusal birlik bilincini, örgütsel çıkarlar için araç haline örgütler aras/ politik gelmektedir. Bu tahribat, en küçük örgütsel birimlere dahi nüfuz etmişti r. dostluğu pratik ad1mlar/a Bundan ç ı kı ş yol u; ulusal birlik gelişti rmek; yabanCilaşmayi bi lincini, örgütler aras ı politik do stluğu pratik adımlarla gel iştirmek; ve yaratt1ğ1 biçimleri yaba n c ılaşmayı ve yara ıtıgı biçimleri h ay;:ıt ın her a l a nınd a malıkum ederek hayatm her alanmda yerine gerçek alternatif ilişkileri ikame mahkum ederek yerine edecek devirnci mücade leyi yükseltmcktir. Aksi durum bölünmeleri gerçek alternatif ilişkileri arttırarak devam edecektir. KUKM'nin ikame edecek devirnci kendini aşarak gerçek anlamda enıernasyo n aliz mi yakalayabilecegi bir ml.icadeleyi yükseltmektir. dönemde, bunu başaramazsak, bunca .E!mek ve çaba boşa çıkabilir. Ihtilali n Aksi durum bölünmeleri bir l eşik li gi kuralı önümüze bunu görev arttlfar ak devam edecektir. olarak koymakla ve zorlamaktad ır. Kuzey-Güney yakın iaşmas ı bunun somut KUKM'nin kendini aşarak ifadesidir. Bu yakınlaşma politi k gerçek anlamda yabancılaşman ın aşılmas ı için önümüze çı kmış ve değerlendirilmesi gereken bi r enternasyonalizm i fırsaııır. Ulusumuz bunu istemekle, süreç bun u dayatmaktadır. yakalayabi/eceği bir Devrimin objektif koş ulları bu dönemde, bunu düzeyde iken, emperyali st-kapitali st sömürgecilerin baskıları ve komploları başaramazsak, bunca emek bunu kırmakta oldukça zo rlanacaklardır. ve çaba boşa Çikabilir. Emperyalistlerin giri şimleri dün oldugu

w.

ww ol u şturmaktad ır.

Bu yaba n c ılaşmadan dogan 1 Praksis: Üretken faaliyet=Teori+ Pratik

geri düzeyde seyretmesi, mevcut gelişmişl ik düzeyini ters yönde etkileyebilecek bir başka olgudur. Bu

olguyazamanında neşter atı lmazsa, yara tacağı tahribatlar oldukça derin olacaktır, hatta olmaktadır.

Ehmed~ Usif

parçalanmışlık politakada kendini:

gelişmiş olması ve siyasal yapı larda daha

Si bat 1Şubat 1998

20


A

ŞlfOVe

yorum dayatılmaktadır. Bunun ne kadar

om

.c

we

ne

ise, fiili ve örgütlü zora başvurmadıkları sürece liberal muhalif olma hakkında anlam bulmaktadır. Sistem bunun için güvencedir. Sag dalga vurgunu yiyen "sol", "YDD"nin programlarını, toplurnlara "yeni" bir hayat tarzı olarak sunma görevini de üstlenmiştir. Kendilerini realist ve rasyonalist olarak pazarlayan bu kes i m, aynı zamanda "YDD"nin teşhir olan yüzü ilc kitleler arasında sübap görevi görmektedir. Sağ dalganın, ihtilallerin en sıcak merkezinde duran Kürdistan toplumuna yansımaması/yansıtılmaması mümkün · degildi. Böyle de oldu. Uzun bir süredir emperyalist-kapital i st sömOrgeciler eliyle, "YDD"nin çerçevesi içinde hazırlanan programlar, Kürdistan'da hayata geçirilmeye çalışılmakta; buna uygun siy;ısi organizasyonlar oluşturulmakta , mevcut o lanlara ise buna uygun biçim verilmeye çalışılmakta veya zorlanmaktadır. Kürdistan sorunu bu düzeye çekilerek, düzen sınırl arı içinde çözü lmeye çalışı lmakta, bunun önünde engel olarak duran radikal örgütlenmelere ise, imha dayatı lmaktadır. Işin radikaller yönü böyleyken, toplumun bağımsızlık. ve birlik talebine sahip geniş kesimlerine de radikallerin anti-propagandası yapılmakta ve "tck" altcrnatifin ise düzen sınırları içinde duranların olduğu

ww w. "YDD" ve Sag Dalga Vurgunu Yiyen "Sol"

Emperyalist-sömürgeciler; yeni dünya düzen(sizligli adı altında dizginsiz sömürü programlarıyla, bütün uluslara ve toplurnlara teslimiyeti, liberalleşmeyi , boyun egmcyi, "biricik otorite ve son toplumsal sistem olduğu" teranelerini dayatmaktadır. Bu başarıldığı takdirde, istenilen "özgür ve örgütsüz köl~!er" sistemi yaratılmış olunacaktır. Ozgürlük: sömürenler için sonsuz"sömürüde; sömürülenler için

.

Siyasal yapiiarda, ideolojik, tutacağı, bagımsızlıkçı hatta sahip olan UKM güçlerinin yapacakları çalışmalar. programatik çözüm bağlıdır. Bu süre içinde de "YDD" formülleri farklilik arzedebi/ir; _programlarının Kürdistan bölümü i~leqıeye devam edecektir. doğal o/am da budur zaten. Elbette ki dayatılan bu Fakat, ulusal ve toplumsal çözüm(süzlü~ün panzehiri, yine, ulusal birliktir. Birligin olmayışı, bu ve benzeri Çikarlar için asgari "çözüm" önerilerinin ulusumlh:a müştereklerde ulusal birliğin dayatılmasına ve buna taban teşkil eden bazı kesimlerin ortaya çıkmasına neden zemini her zaman vardır.. ! En olmuştur. Ortaya çıkarılan bu düzen içi yapılar, bir yönüyle parçalanmışlığın azmdan UKM güçleri, ulusal sonucuylred, diğer bir yönüyle de bu düııeyin (p"lırçalanmışlığın) devamının bağtmstzllk cephesini nedenlerinden biri olmaktadırlar. örgüt/eyerek işe "Kürt sorunu" nun "çözüm"ü için sağ başlayabilir/er. Bu nokta, yani kesime sunulan destek, iki temel amacı içermektedir. Birincisi, Kürdistan pratikteki gelişmeler; sorununun çözümünde düzen içi engelleyen ve toP,Iumu samimiyette tumusol kağ1d1 çözümsüzlükleri sistem dışında tutan kesimi parçalamak görevi görecektir. Birlik ve ve atomize etmek iken; ikincisi ise, Kürt Ulusunun Kendi Kaderini Tayin Hakkını cephe zemini KUKM'nin engellemektedir. Bu program lozan'ın garantörleri olan bütün aşamalarmda olduğu çerçevesinde ABD ile Avrupa ve Türkiye Osrail'i·de gibi bugün de vardlf. Ama gözönünde bulundurmak gerekiyor) mutabakat içinde ve belli bir plan yarm ço_k geç olabilir!11 dahilinde hareket engellemektir.

te

· yarayacaktır. Herhalde dünyanın bir başka yerinde böylesi ters eşitsiz gelişim _gözlemlemek mümkün degildir. Ulusun taleplerini programlaştırdıgı iddiasında olan biz öncüler, pratik adımlardaki yetersizliklerimizi ve yarattıgı bu garip tutumu nereye sıgdıracagız acaba? Bu noktanın sorgulanmas ı gerektigi kanaatindeyim. Siyasal yapılarda, ideolojik , programatik çözüm formülleri farklılık arzedebilir; doğal olanı da budur zaten. Fakat, ulusal ve toplumsal çıkarlar için asgari müştert!klerde ulusal birligin zemini her zaman vardır .. ! En azından UKM güçleri, ulusal bağımsızlık cephesini örgütleyerek işe başlayabilirler. Bu nokta, yani pratikteki geli~meler; samimiyette tumusol kagıdı görevi görecektir. Birlik ve cephe zemini KUKM' nin bütün aşamalarında olduğu gibi bugün de vardır. Ama yarın çok geç olabilir!!! Bugün düşmanlarımız ulusal biriiğimizi oluşturmamamız için en ufak ulusal dinamikleri-dahi parçalamayı ve her türlü yöntemle imha etmeyi önlerine görev olarak . koymuşlardır. Bu amaçla da bölge dinamfklcrini birbirine ka~ı düşman d!Jrumuna getirmeyi amaçlamış ve bunu büyük oranda başarmıştır. Bu alanda düşmanın başarı kazanmasının önünü açan, ulusal birligin yoksunlugudur1 Ikinci bir zemini de, yukarıda degindigimiz gibi, siyasa~ yapıların programatik zaafları oluşturmaktadır. Örgütsel, "parça"sal, aşiretsel ve sömürgecilerle girişilen ilişkisel çıkarların, ulusal çıkarlada sürekli çatışmaşJ, bu zemini beslemiş ve güçlendi rm iştir. Ulusun siyasal birligi bagımsızlık temelinde oluşturulamadıgı sürece de, açılan yaralar kolay kolay kapanmayacaktır. Elbette emperyalist-sömürgecilerin Kürdistan ve Ortadogu üzerinde oynadıkları oyun sadece bu politikalarla sınırlı degildir.

Sibat 1Şubat 1998

Plandaki pürüzler ABD ve Avrupa emperyalizmi ile sömOrgeci TC' nin pastadan daha fazla pay kapmak istemesi nedeniyledir. Bu arada gelişmekte olan Rus emperyalizminin de "oyun bozan" tavırları gözden kaçmamaktadır. Bu anlamda, Iran, Irak ve Suriye sömürgecileri de bu Noyun bozan" tavırlara ortak edilmek istenmektedir. Japonya'nın ise bölge düzeyinde ciddi düşünceleri olmasına ragmen, şjmdilik direkt müdah~leden kaçınmaktadır. Militarisı sömürgeci zorun, metropollere göç ettirilerek mültecileştirilen Kürtler üzerinde entegrasyon düzeyinde başarı sagladığı görülmektedir. Bu ekonomik entegrasyon, bütün Kürdistan'a ve Ortadoğu'ya dayatılmak istenmektedir. Metropollerde mülteci hayatı süren ve ekonomik entegrasyon düzeyinde tehlikesi ile karşı karşıya kalan kesimlerin tekrar ülkeye yönlendirilmesi, ulusal cephenin savaşı buralara kaydırmasıyla mümkün olacaktır. Bu kitleler aynı zamanda " Kürt şahsiyet! i" sag partilerin oy potansiyellerini oluşturm~ktadır. Bu sag. yapılanmalar, entegrasyon sürecinde mülteciler ile düzen arasında, bir sübaR görevi de görmektedir. Bu sag parti ve kesimlerin, ulusumuzun yaşadığı bagımsızlığa yabancılaşma sürecinde en iyi araçlardan biri oldukları da bir başka yönü oluşturmaktadır.


A

ŞlfOVe

yorum

s6mü~ecicende~n

kurtarrnadan, kendi kaderimizi·belirlememizin olanaği yoktur. ,Kurtuluş ise, egemen ulus solu ile oluşturulacak birlikler/e hızlanacakttr.

Tüm bunlar görmezden ve bilmezden gelinerek, Kürdistan topraklarmda ortak örgütlenme anlay1ş1yla örgütsel-siyasal çalişmalar yapmak, bunu da "enternasyonalizm" klfifl ile öitmek, KUKM dinamiklerini nesnel olarak parçalamak ve zayif düşürerek, baş çelişkimizin çözümünü engel/eyerek geciktirmektir...

ww w.

ne

talebimiz görmezden gelinrnekiedir . Ulusumuzun bagımsızlık. ve özgürilik talebi; emperyalistlerin de onayıyla Türkiye Sol' unun "Milli Kurtuluşçu " dedigi Kemalistler tarafından kanla bastırıldı. Ama bu talep do~rultusunda yaktıg ımı z isyan ateşleri , Kürdista n' ın tüm bölgelerinde hiç bir zaınan söndürülemedi. Ama ulusumuza 'ı<arşı ~ürdürülen 75 yıll ık jenosid, sürg•ün, ımha , kan ve gözyaş ı uygulamaları görmezden gelinemez. l.Jiusal scırunu az ınlıklar sorununa, Kürdistan scırununu basit bir "Kürt sorunu" derekesir.ıe indirgeyen mantık, nesnel olar<ık Kürdistan'ı oldugu biçimiyle kabul etmiş olmaktadır. Yani, Lozan 'ı onaylamış o lmaktad ır. Suni sınırlada aynlan diğer bölgelerde yaşayanların talepleri ni görmezden gelen ve ulusal birlik ve bütünlügü parça layan böylesi bir anlayış böiOcOiüktOr ..! 1969 öncesi, içinde bufundugu Türkiye solunun ideoloji'ı< hegemonyasınd·an kurtulamayan ve bunu devam ettiren Kürdistani hareketlerde de bu yaklaş ım • göLienmektedir. Böylesi parçacı an layışların da yanlış politikalara hizmet ettigi ve ülkemizi bölen formülasyonlara kan taşıdığını da burada bel_irtmekte fayda var. U lkemizin uluslararası bir sömürge olması ve dört sömürgeci devlet arasında parçalanmış olarak bulunması; beraberinde, Türk, Arap ve Fars solunun kendi sorunları dogrultusunda Kürt insanını örgütleme pazarını da doğurmuştur. Genel anlamda egemen ulus solları, hiç bir düzeyde, Küv-ı ulusunun Kendi Kaderini Tayin Hakkının

om

~öyleme gereği yokıur. Sözü edilen eserlerde, kimin milliyetçi oldugu kimin olmadıgı , milliyetçiligin ilerici ve gerici yanlarının ne zaman ve hangi koşullarda ortaya çıktı g ı yeterince açıklanmaktadır. Onun için konunun baştan sona, tekrardan tartışılması bizim için gereksizdir. Ihtiyacı olanlar tartışmaya devam etsin. Bununla birlikte "örgütlenme pazarı " nın oluşmasının bir nedeni de, birliği geciktirmemizdir; siyasal birlik ve buna baglı örgütlülüğün gecikmesi, bu durumun devamına olanak hazırlayacaktır. Burada altın ı bir kez daha çizerek belirtmek gereki• ki: Kürdistan ve Kürt ulusu tek ve bütündür. Ulusumuzun . kendi kaderini kendisinin belirlemesinin yolu meşru, bagımsız ve ayrı ~rgotlemeden geçmektedir. Özgürlüğümüzü ve bağımsızlığımızı sömürgeci cendereden kurtarmadan, kendi kaderimizi belirlememizin olanagı yoktur. Kurtuluş ise, egemen ulus solu ile oluşturulacak birliklerle hı z lanacaktır. Tüm bunlar görmezden ve bilmezden gelinerek, Kürdistan topraklarında ortak örgütlenme anlayışıyla örgütsel-siyasal ça lışmalar yapmak, bunu da "enternasyonalizm" kı lıfı ile örtmek, KUKM dinamiklerini nesnel olarak parçalamak ve zayıf doşorerek, baş çelişkimizin çözümOnO engelleyerek geciktirmektir ... _ Ayrıca sömürgeci TC'nin tehcir politikalarıyla sömürgeci metropollere göçettirdigi Kürt kitlesinin ikili görevi olduğu da unutulmamalıdır. Bu kesimin börinci görevi, Kürdistan I:Jiusal Kurtuluş Mücadelesi ve buna bağlı olarak öncelikle bu mücadelenin özneleri olan yapılarda örgütlenmekti,r. Ikincisi ise, egemen ulus ve azınlık halkların proleterleri ile dayanışma ve ittifak içinde olmasıdı r. Tüm bunlar ğözardı edilerek, bu kesimi sadece üzerinde örgüilenecek dinamik bir güç olarak görmek, sonuç olarak bu kitlenin kendi kendine yabancılaşmasını doğuracak ve Kürdistan ulusal dinamik gOçlerini bölecektir. Kaldı ki, söm(frgeci zorla, vatanından koparılarak sömürgeci metropollerde muhacirleş~rilen Kürt kitlesi, beraberinde ortaya KOrt sorununu da çıkarmaktadır. Türkiye solunun şimdiye kadar bu kesim için ve Kürt soru.nu özgülünde bir program · açmış olmaması, olguya hangi açıdan yaklaşJıklarını bir kez daha gözler önüne sermektedir. Bu yapılan, hataya halkımız ı ortak etmekten başka bir şey

.c

Türk-Yunan savaş ı döneminde dahi

yıkıcı bir şekilde gündemde olan ve 75 yıldır süren özgürlük ve bagımsıılı k

bağlmSIZflğlmiZI

konuya Marksist klasiklerde yeterince deginildiği için, burada fazlaca birşey

we

saglamıştır.

Kürdistan ve Kürt ulusu tek ve bütündür. Ulusumuzun kendi kaderini kendisinin belirlemesinin yolu meşru, bağ1ms1z ve ayn örgüdemeden . geçmektedir. ÖzgOr!Oğümüzü ve

te

Türkiye Solu ve Kürtler Emperyalistler eliyle sömürgeci devletler arasında böluştürülerek ~mürgeleştirilen Kürdistan'ı, Türkiye Solu, fiili olarak parçalanmış biçimiyle kabul etmiş; Kürdistan sorununa Misak-ı Milli s ınırları içinde "Kürt sorunu" olarak bakmış, ideolojik-politik-örgütsel formasyonunu bunun üzerine oturtmuştur. Kürdistan' ı bir ülke olarak ve üzerinde yaşayanları da bir ulus olarak görmemiş; görmezden, bi lmezden gelmiştir. Kürdistan sorununun çözümüne azınlık programı açmış, ulusal sorun ile toplumsal so rum.ı aynılaştırma çabas ı IÇil'le' girmiş; diger bir ifadey_le sapla saman karıştırılmış, temel çeliŞki baş çelişkin in yerini almıştır. Böylece farklı sorunlara aynı çözümler üreterek krizin derinleşmesini

bir önkoşulu olan bagımsızlık (;:.yrı örgütlenme) ve özgürlük hakkını savunmamıştır. Türkiye solu, Kuzey Kürdistan açısından sorunu, Türkiye'nin demokrasi ve sosyalizm sorununa endeksiemiş ve bu dogrultuda birlikte örgütlenme anlayışını dayatmış; ulusumuzun ayrılma hakkı ve talebi "burjuva milliyetçiligi" veya "Kürt milliyetçiliği" olarak sözde mahkum edilmeye çalışılmıştır. Birlikte örgütlenme dayatmasının kılıfı da "enternasyonalizm" adı altında, büyük ulus sosya l-şövenizmi olmuştur. Bu

Sibat/Şubat 1998

değildir. Işin bu kutbu böyleyken, diğer

Qtit'flllf ... 22


A

ş1rove

yorum

ne

te we

Herhalde bu konuda daha fazla birşey söylemeye gerek yoktur. Kimin milliyetçi oldugu, kimin komünist oldugu açıktır.. Bugün hala " hem Kürt hem de Tür~ partisiyiz", " umudun adı Türkiye'de ve Kürdistan'da " diyenler; Misak-ı Milli' ci anlayışıyla ulusumuzu birlikte örgütlerneye zorlayanlar, ideolojik ve politik olarak egemenlerden ayrı dursalar da, pratikte Kürdistan' ı bölenieric üst üste dü şmektedirler. Bu minval üzerinde hareket eden ya pılara, öncelikli önerimiz; nasıl ki bir Yunan, Bulgar veya herhangi bir başka ülkenin proleteryasının " parti" si veya " umut" u olamıyor ve olamayacaklarsa, Kürt ulusunll11 da umudu veya partisi olma sevdasını bırakmaları yönündedir. Ülkemiz Kürdistan salt Misak-ı Milli sınırları içindeki bölgeden ibaret degildir. Kürdistan 'da umudun adı olmak, Zagros'larda, M ehabat' ta, Erbil'de, Süleymaniye'de, Qamışlo'da, Cudi'de, Rewanduz'da olmaktır. Ayrıca, kurguland ı gı gibi Kürdistan salt Misak-ı Milli s ınırl arı içinde kalan bölge kadar olsa dahi, yine de kendi kaderimizi tayin

ad1m1 devrimci bilinç ve teori iken, ikinci ad1m1da tJrgütlenmedir. Bunun Kürdistan'daki aÇIIImı: Ulusal ve toplumsal kurtuluşta, ulusal özgürlük için toplumsal birlik bilinci; baA1ms1zllk için birleşik merkezi örgütiiilük şeklindedir. Öyleyse Kürdistan'da bulunan tüm parti ve örgütler, blltün taktik-stratejik programatik hedeflerini merkezi birlik koordinatma kilitiemek zorundadlflar. Tersi durumda fiili olarak ulusal ve toplumsal yabanCIIaşmanm önü aÇIIacaktlf... J

Özgürleşmenin ilk adımı devrimci bilinç ve teori iken, ikinci adımı da örgütlenmedir. Bunun Kürdistan'daki açı l ımı: Ulusal ve toplumsal kurtuluşla, ulusal özgürlük içi n toplumsal birlik bilinci; bağımsızlık için' birleşik merkezi örgütlülük şeklindedir. ÖyleysP Kü rdistan'da bulunan tüm parti ve örgütler, bütün taktik-stratejik programatik hedeflerini merkel i birlik koordinatına kilitiemek zorundadırlar. Tersi durumda fiili olarak ulusal ve toplumsal yabancılaşmanın önü açı l acaktır ... ! Ulusal ve toplumı;al kurtulu ş mücadelesinde yeterli başarıyı sağlayamayan siyasal Örgütlenmeler, belli bir zaman zarfında kendi içinde anti-örgütçü yaklaşımları da doğuracaktır. Bu, dogalında gelişen bir olgudur. Çünkü, ulusal ve toplumsal parçalanmışlık yaba ncılaşmay ı , bu da anti-örgüttavrını beraberinde getirecektir. Anti-örgütçü yaklaşım içinde bulunanların ulusal ve toplumsal kurtuluşu örgüılernek diye bir sorunları da olamaz. Bu kesimler gerek alt, gerekse üst örgütlenmelerde kafa bulanıklıgı yaratmakta ve yabancılaşmanın bir sonucuyken, bu durumda da bir nedeni haline .gelmektedir. Diger bir yönüyle örgüt i'çinde gelişen liberal ve anti-örgüt tavrı birlik için de engel haline gelmektedir. Örgütler içinde bu kesimlerden hızla kurtulmak, ulusal birlik yolunda engel olan yapıları bir kenara bıra kmak, bı. rleşik merkezi örgütlenmenin önünde engeli durumunda olan ve sömürgecileric işbirligi geliştiren örgütlenmeleri, birlik çizgis inin dı~ınc!a tutı'llak ulusal ve toplumsal çıkarl a r aç ı ~; ından gerekli ve zorunludur.

om

örgütlen~bilirim" şeklinde olmakl,ildır.

Özgürleşmenin ilk

.c

külbunda ise gelişmeler şöyledir. Kürdislani örgütler, ideolojik ve programatik olarak örtüşlükleri Türkiye'li "enternasyonalist komünist" lere görevlerini hatırlatırklarında ve Kürdistan saflarında dövü ş meye davet elliklerinde aldıkları cevap genellikle "ben Türküm (!)ve Türk siyasa l ya pılanmalarında kendimi ifade edebilir ve

hakkım ızın önkoşulu, ül~emizin bagımsızlıgı ve ulusumuzun özgürlügüdür. Bu arkadaşlar, ulusumuza

ww

w.

program sunmaktan bir an önce vazgeçmeli, Kürdistan Ulusal ve Toplumsal Kurtuluş Güçleri'yle saglam birlikler oluşturmanın zeminini acilen ya ratma l ıdırlar. Her egemen ulus solu kendi ülkesinin boyundurugunda olan parçayla i lgilenmeye ve üstünde yaşayan ları da kendi himayesine almaya kalkarsa, Kürdistan başka biçimler altında egemenlikten kurtulamayacaktır. Bu, bagımsız, birleşik, demokratik ve sosyalist Kürdistan'ın kurulmaması için engel olmak degil de nedir? Kimse bu durumu "enternasyonalizm", "sosyalizm", " komünizm" veya herhangi b;r başka sol kavramla açıklaıyıaya kalkma sın . Komünist veya sosyalist olmak, egemenligin her türüne karşı olmak demektir. 70 yı ll ı k Sovyetler deneyimi bizlere gösterdi ki, hiç bir devlet, ulus ya da halk baskısı altında zorla birarada lutulamaz/lutu l mamalıdı r. Tüm bunlara ragmen, son süreçte Türkiye solunun bu sorunla ilgili olarak özeleştirel pratik ve teorik bir tutumu göz lenmekıe ise de; henüz geçmişteki

Sonuç olarak

yan iışiara yönelik özeleştirel bir

açıklamalarına rastlanmamıştı r.

U lusal Birligi Saglamak Için Ö rgüdenmek Şart!

Bugün sosyalist mücadelenin agırlıklı olarak ulusal k ıJrtuluş mücadelelerinin sırtına bindigi bilinmektedir. Depremierin fay hallının merkez üssü durumunda olan ve Ortadogu'da toplumsa l kurtulu ş mücadelelerinin odagı konumunda bulunan Kürdistan Ihtilali'nin yaraıacagı etkinin bilinciyle, birligi örgütlernek şarttır. KOrdisıani örgütlenmeler, Kürdistan' ın birleşik merkezi örgütlülOgünü kendilerini merkez alarak degil; çok renkli ve çok sesli bir birliği hedefleyerek ve ulusal birlik örgütlenmesini esas alarak

Kür·distan ' ın ve Kürt ulusunun içinde bulun,d uğu panoramayı değiştirecek olanlar, bağımsız birleşik demokratik bir Kürdist.1n 'dan yana olanlardır. Ve bu yapılani arın önlerinde duran acil hedef

Bağımsıdık Cephesi'nin ol uşturulıiT'asıdır. Yapılar bu sorumluidklarının bilinciyle hareket etmek 7orundadırlar. Kürt ulusunun vebal i, bu ~;orumluluktan kaçanların boynundadı r. Kürt Ulusal Birliği'nin bütün cephe lerde hayat bulma zamanı

çoktan gelmi,'itir, hatta geçmektedir... Ulusal kurtuiiJŞ trenine binrnek isteyenlere bi n selam olsun ...

başarabilirler.

Sibat 1Şubat 1998

p titjllf

23


.IMf.

A

gengeşı tartişma

om

tasni fi ve iş l e rin Bugün için amaç hiç şüphesiz hiyera rş i s i gerekiyor .... .hapishaneleri, işkence Kafa l a rı n aç ılm ası, merkezleri, kara sermayesi ve • örümcek ağla rı nın kesin dipçiklerle, tanktarla sürdürü len te m izliği, hedefl eri n bir politika karşısına, kitleleri sapta nması ve güvenle ataga geçirebilecek bir yü rünecek yola sağla m sosyal toplum projesinin cidd i bir çekim merkezi o larak adım larla basıtması d ü şünü l mesi gereken diki lmesidir. M ikroplardan ilklerden. Çünkü, n as ı l arın mış bir çekim merkez i ... baş l arsa k öyle bitiririz. " Bu amaca u laş mada araç ise Eğe r, kafa lar berrak sosyalist kimligini, radikal deği l , hedefler belli kimligini, bağ ıms ız lıkç ı ruhunu deği l ise, yürüneo yo lda korkusuzca haykıra bi l en siyasal örgütlenmelerdir. Yar ın böylesi kapkara olmak durumunda ka l ır.... bir çekim m erkezine Bu nedenle güçlü bir ul aş ıldığınd a, amaç yeri ni ulusal po liti k ç ı kış ın ya n ısıra, kurtulu şa terk edecektir. Araç güçlü bir prati k ç ı kışı da nedir? Dün am aç o lan sosyalist 2. bölüm çekim merkezi .... Bu kez bizim yakalamak d u ru m undayı z. için amaç o lan ulusal kurtu lu ş Sa n alç ı n ın ilk eseri süreci, ulaşıldıgında toplumsal çoğunl uk l a en kötü eseri kurtuluş un bir arac ı haline olarak anı msa nı r. Yetm i ş dö nü şece ktir. Böylesine bir y ıllı k bir SSCB süreç, reel sosyalizm deneyimi, otuz yıll ık örneklerinde görüldüğü gibi ~yas i bi r mi ras ın parti yi her şeyin üstünde tutan, üzerinde yükselen amaç olma öze lli ğ ini sonsuza dek sürdüren sakatl ık l ardan bizlerin ise " kötü " bir kurta raca ktır... Adım adım eseri meydana yürünmelidir. Atarl)<lyacag ımı z · getirmede tereddütü büyük büyük ad ıml a rı bitmek anl aş ır deği ld i r. Türk burjuvazisinin dahi, Kürt tükenmek b ilmeyen sümüklü aydın sohbetlerinde d ün yas ını anlamaya ko nu şacağımı za, küçü k çal ı ştığı şu gü nlerde, Düzenle bartşık olamayız. Düzenle bartşık olan, tutucu, adımlarla, trübünlerden sahaya dar kalı pçı bir inme mütevaz il iği mantı ğa sap l a nı p asi olamayan devrimci dönüşümlerde iddia kalmak, ancak ve gösterilmelidiJ. .. " sahibi olmast gülünçtür. Isyankar muhalefetin ancak süreçten Bu nedenle ya ptığ ımı z ı bi lmek, bild iğimizi yapmak, " usul üne" uygun kaçış tepelerinde dolaşarak değil, bizzat onun içinde, olarak yapa rken de öğrenme ta nıml anabi li r. mütevaz i l iğini göstermemiz Düzenle ba rı ş ı k onunla birlikte adımlan yoğunlaşttrmak için gerekiyor. Pratik uygu l aması o lamayı z. Düzenle beklemek niye? olmayan, mi tomani ve ba rı ş ı k o lan, asi projeksiyon gibi temel psiko olamayan devrimci siyasal h astal ıkl a rın "oyalama", muhalefeti bir araya getirecek masada dönüşüm l erde iddia sahi bi o l mas ı bir scı nda l ye bulmak, masanın ·etraf ında "bekleme oda larında", "çtirüme ve yok gülünçtür. Isyankar muhalefetin o lma" alternatifinde kulaç a tamay ız. bile durmak mümkün değildir.. . tepelerinde dolaşarak değ i l, bizzat onun Ortak ulusal çıka rl ar çe rçevesinde Sandalyesiz muhalefet olmaz ... Ortak içinde, onunla birlikte adı ml arı güdümlenecek bir muhatefete doğ ru yoğu n taşıırmak için beklemek niye? Bu muhalefeti bir masada toplarken, şey le r söylemek yetmiyor, bu kendimize de oturabi l eceğimiz bir noktada kesinl ikle pratik poli tika muhalefete doğru şeyler göstermek sandalye yaratmak zorundayız. Bunun sana tının ince ligini yakafamak gerekiyo r. U lusal birli kten sürekl i dem gerekmektedir. Bu da, tı rşik ustası olmak ilk adımı ise bilinenlerde, a lı şılmı ş vurulm aktadır. Muhalefetin birlik ruhu olanlarda ısrar etmemektir. Sorun eski ile, örgüt ustası olmak ya da bilim içinde bir araya geti rilmesinde kimsenin adamı edas ı y l a çaka satmakla, prati ğ in ilişkilerin törpülenmesi deği l, irin bir kuş ku su yok. Ancak, ·ortak bir tutmuş yaraların kökte n sökülüp adamı olmak arasındaki ince ayrım muhalefet eğe r bir masa etrafına atılmasındadır. Bilinir ki, kan yaraya noktaların ı yaka lamaktan geçiyor. oturacaksa, özellikle radikal siyasal ilkel bir çaredir, yang ı nda ise yeni bir Pratik ç ı kış, politik çı kış derken, hiç mücadelede ısrarlı olanlar, "ekabir doğuş gizlidir hep... şüphe yok ki, teorik ç ı kmaz l arı es öğre tme n" havasından çıkarak, en Sahaya inebi l eceğimiz eylemin geçmiyoruz . T u tars ı z bir teorik az ınd an bu masa etrafında bir kürsüye örgü tlenmesi, aynı zama nda isya nın birikimi n, t utarlı bir prat i ğ i n i oturabilecek kadar güçlenrnek örgütlenmesi ve işin ö rgütlenlflesidir. Bu tu tturcıbilmek ya da te rsini d ü şü n mek zorund adırla r. ba~il bir slogan değil, örgütlenmenin ham bir hayalden öteye bir şey değ ildi r. Kı çı kırık dergici l ik, yazmanlık la, Ayrıl ı k l arın ortaya ka nması n a sansür temel direği dir. Kişileri bir araya dernekçi ko mploculuk, "ai le" getirmek, basitçe b ir l:ıi yera rşi çizmek u ygul and ı ğı sürece, birlik n o kta l a rı mız ı örgütlernesi anlayış ıyla, değil ortak deği l, i şlerin biraraya geti rilmesi, işleri n ö ne çıkarmam ız mümkün deği l,

te we

.c

kar rengi bir örgüt

ww

w.

ne

J.Jehat

Sibat 1Şubat 1998

24


A

gengeş1

aşağıda n yukarıya doğru ış ıldayarak yükselen ve kitleselleşen, eylem içi nde dogan ve gene lleşep kitle h a reketliliği karşısında panik göStemıez saygıl ı ve d eğe r verici ya n aş ırsak, ideolojik kabız lığ~ aşab iliriz. Çünkü, çağd aş ve

hasilması

ww

dol ayısıyla topyekün çözümler üretilmesi gerektiğinde ıs rarlı olmuş tu k. Şöyle, soğu kkanlı bir şeki lde dönüp yakın tarihçemize baktıgı mızda, tam bir dört başl ı ejderhaya dönüşmüş d üşmana karşın, kendi kendimizi tüketmekte ısrarlı olage l mişiz ... Ta rihimiz çok da parlak değil. Doğrudur dire niş ieric dolu bir tarih, ancak her di ren işi n içinde kirli bir ihanet her zaman yuva kurmuş, büyümüş ve b irlik, ittifak özlemleri asırl ık çınarlar gibi devrilmeden günümüze dek ulaşmı ş ... Başl ı baş ına bir tez konusu o lan ulusal birl ik sorunu doğru kavran ılmayı gerektirmekted ir. Beyni ve iskeleti parçala nm ış bir ulusun, ulus sıfat ın a u laşması nda birl ik o lgusu her geçen gün önemini a rtırmaktadır... Oluşturacağımız aracın gerçek

co m

sağlam adımlarla

dilşünülmesi gereken

ilk/erden. Çünkü, nasıl başlarsak öyle bitiririz. Eğer, kafalar berrak değil, hedefler belli değil ise, yürünen yolda · kapkara olmak ·durumunda kalır.... Bu nedenle güçlü bir politik çtktşm yamstra, güçlü bir pratik ç1k1ş1 da yakalamak

w. ne te

modern toplumu kendi is ıeğimi z le değil , kitlelerin devrimci talepleri doğrultusunda in şa edeceğiz. Kepenk kapatma, tencere ça lma, ı ş ık söndürme, susma, sessiz yürüme, kitlesel cenaze törenleri, şe hitl e ri govendlerle uğ urlama gibi spanlan eylem biçimlerine tepeden olurup ahkam kes il eceğ in e, bu eylem biçimlerinden yükselerek, bunu devrimin sel yatağına sürükleme ideolojik çıkarma nın en önemli etken id ir. Ulusumuz on yıllardır direniyor. Defalarca ye nilmi ş, ancak, si l ah ın ı bir türlü teslim etmemi ştir. Bu kez ulusal kurtulu ş mücadelesi sadece fizi ki bir yenilgi ile karşı karş ıya değil, aynı zamanda ideolojik bir alt-üstle de ka rş ı karşı yad ır . Tqplumun din cı m i kl erin de n olan a ydınların ideolojik açmazı mutlaka aşma ları gerekmektedir. Yenilginin şokund a n kurtulmak zorunlu . Buna hazır bir zemin de var. Doğrudur, paramparça bir ulusun yeniden inşa sırıda ço k önemli yollar katedildi. Ancak sayı yine de az, i ş haddinden ço k fazla . Bu nedenle birden fazla işi yapmak, birden fazla i şi a y nı anda dü ş\inme k durumund ay ız. ilk i ş elbetteki gizli işsi z liğe son vermektir. Yüzbinlere ulaşalım mekan i kliği göstermiyoruz elbette, a n ca~, üç i ken sayıyı beşe çıkarmaktan çekinmeyelim diyoruz. Aci llerin tesbiti, acil müdahaleyi hız l andıracakt ır... Acillerin tesbitinde ş u a ltı cümleyi h afızamıza kaydetmeli, reddetmeli ve asla tekerrüre izin vermemeliyiz. -Orga nl aŞma adın a bürokrasi

Kafalarm aÇIIması, örümcek ağlarmm kesin temizliği, hedeflerin saptanması ve yilrünecek yola

we .

olanaks ız ... Birileri otursun yazs ın , digerleri buna razı göstersin . Düşüncesi bile urkütücü. Kitlelerden, dö nüşümü ya kalayacagımız insan malzemesinden uzak suni ten<'füsle, sera tipi üretimle, ulusa l kurtuluşu dünya ulu starı na kesinli kle ilham kay nag ı o lacak 35 milyonluk bir ulusun di re ni şin i formüle edemeyiz. Ta rtı ş ma, gö rü ş a lı ş-veriş i en küçük bilgi üretimine dahi serpil ebil eceğ i alan ta nıma, ye nilenebilmemizin ön şa.rtı ; eğer darbeci, kontrac ı düşünmü yo rsak ... Ideolojik bir kabı z lık elbette var. Yeniden üretime ka tlanamayan, mücadelenin gözbe beğ i kadro l a rı küçümseyen, giderek ta rikatl aşa n ve kütle l eşe n bir cisim halini alan yap ıl a nmala rın ac ı kaderidir bu ... Başkal arının yaptıgın a kızara k, kendi yaptı kla rımız ı eğer ö rt-bas etmezsek,

durumundayız.

Ö nderl ik ad ına, şefl ik -Disiplin, otorite ad ın a insiyatifsiz kütl ese ll eş m e ya da -Demokrasi ç ı ğ ı rtkan lığı adına,

ö rgü ts üz lü ğe teşvi k ,

-Insiya tif adın a, desentralizasyonu yaygınlaştı rmak, -Katılımcı! ık ad ına, programatik yapıla nmayı dinamitlemek.... Sözün özü, yukarıda oturma nın tutucu lu ğunda n, aşağıda h a mma ll aş m an ın i sya nında n a rın ara k , ç ıl dıra n sömürge va hşe tinin ö nüne ciddi, tu ta rlı , ka ra rl ı, ana malzemesi in sa nın o nurlu yaşa mı üzerine yükselen b ir savaş örgütüne yaraşı r dönüşümü göstermek, yaşa mak, gelecek ku şak l ara

derslerle dolu i rinden arı n mış bir pratik sunabilmek gerekiyor. Zerre kadar tereddütü o lan mu tlaka yoldan çe kilmelidir... Aslında onlarca kez su almakta olan yaşlı bir geminin yolcul arı olduğumu zu vurgulamı ştı k .. Batarken birlikte ba tacağımızı, kurtul a nl arı n ise kaza şo kunu asla uıiutamayacakl arın ı,

Si bat 1 Şubat 1998

taş ıyı cı la rı kadrolarım ız ın, yu ka rıda vurguladığımız kar rengi bir araç için arı ndm iması gereken hastalıkl arın yanı sıra, ülke ge rçekliğimi z konusunda, ö nderlik ve birlik konul arınd a ciddi öir eği ti m e ve

ortak davra nı ş biçimlerine

ih t i yaçları var .. Bir kez daha

vu rgu layalı m. Siyasa l arenada hiç bir zaman düz bir çizgi üze rinde hareket edilmez. Siyasetin kul var l a rı her zaman ini ş ç ı k ı şla rl a, z ikzaklarla do ludu r. In atç ı ol mam ız ge rek ıigin i , buna paralel hayal etmesini de öğre n me mi z ge rekti ğ i ni, hayalin salı küçük burjuvaziye özgü bi r olgu o lmadı ğ ını belirtmi şti k. Mücadele söz l üğü m üze bir kavramı daha kalın harflerle işle me l iyiz . Umut edebilmek ... Kırm ızı, yeşi l, beyazın üzerini sımsıkı ısılacak sarı bir güneşi görebilme umudunu içimizde saklayabilme, büyütebilme umudu ... Ö rgüt içi karmaşa bir ya na, örgüt d ışında da hep kişise l kayg ıl ar ulus kaygısı nı sollamaktad ır. Bunun nedenlerini uzun u zadı ya akademik o larak irdeleme niyetinde deği l iz. Ancak, neden hep doğruları söylememize rağmen , bür türlü kitlelere ulaşamama sıkıntısını anlayabi lmek ve önderli k sorununu ya kıne n i nceleyebilmemiz içi n kısa bir tarih turuna ihtiyaç var ... Çok çeş itli nedenler s ıra l anabilir, amma velakin dört anahtar kavram ulu sl aşm a sürecimiz neden yerli yerine oturma d ıg ını birazc ıkda o lsa ne tl eşt i rmekted ir.

Ilk ana h tarımız geleneksel ö nderlik ..... Biliniyor, geleneksel önderligin toplumsal gövdesi toprak ve din feodalilesi ile eşraf kategorisi içinde şeki llenm işti r. Diger bir yanıyla da, feodalilenin olgun laştırdığ ı köklü aşiret i lişk i le ri geleneksel önderliğin toplumsal gövdesini o luşturmaktadır. Hemen bu noktada bir olguya dikkat

Pt:1*11! ~ıs


gengeşı"" tarttşma

birden fazla işi yapmak, birden fazla işi aym anda düşünmek durumundayız. ilk iş elbetteki gizli işsizfiğe son vermektir. Yüzbinlere ulaşalım mekanikfiği

,- ;_jstermiyoruz elbette, r~ncak, üç iken sayıyı

aklarmas ınd a aş ire t yapılanmasının

büyük kalkısı vardır. Ikinci önemli özellik ise, kollektif bi linç ve kollektif gelenekiere sahip o lmasıd ır. Ulus laşma sürecinde gericileşmesinin nedeni ise, ulus kaygısının giderek yerini aşiret kaygısına terk etmesidir. Bu yanıyla günümüze direkt sarkmıştır. Günümüzün mevcut küçük burjuva önderli~lerini etkilemekte ve aşı l amadığı içinde son tahlilde nüans farklılıkları olsa da kendine benzetmektedir. Elbetteki, bir asrın başında yaşa n a nl arla, asrı n sonunda yaşananlar birbirini tekerrür ediyorsa

çarpıklık kaçını lmazdır. Hatası sevabıyla geleneksel önderlik dönemini tamamlamış ve sürece elveda etmiştir. Geçmişi aşamamak dünün sorunu değil , bugünün gündemidi r. Çarpık lığın

Kendi resmi önünde konuşan lider, ö lmeden bi r politik partinin ana organında 20-25 tane posterini yayıniatan lider, kadroları küçümseyen, hatta açıktan küfür eden karizmalar, ana mesleğini köfteye, dolmaya endeksleyen önderler üretmemizin; gariplikler içinde, çarpık bir mücadele alanında hızla kaymamızın başka bir izahı olmasa gerek ... Evet, çağdaş Kürdistan tarihinde bir dönüm noktası o lan Mustafa Barzani, ki geleneksel önder li ği n ciddi bir temsilcisidir, aş ılamamı ş tır. Dolayısıyla , ulaşılan "çağdaş" önderlikler, tıpkı köyleri n terk edilmesinden sonra şehire gelen, şaşıran, şaş ırdıkça gariplenen ler gibi, karmaşa içinde geleneklerin etkisinde çarpık gelişmektedirler. Bizim için ise durum biraz daha vahimdir. Kitle tabanının o lmaması, aşi re t ve dolayı sıyla kırsal temellerden kopuk o lmak, çok dar ve şe hirde oluşan aile

beşe çıkarmaktan

w. ne te

çekinmeye/im diyoruz. Acil/erin tesbiti, acil müdahaleyi hızland1racakt1r... Acil/erin tesbitind_e şu altt cümleyi haftzam1za kaydetmeli, reddetme/i ve asla tekerrüre izin vermeme/iyiz. -Organ/aşma adma bürokrasi -Önderlik adma, şeflik

ww

-Disiplin, otorite adma insiyatifsiz kütleselleşme ya da -Demokrasi Çiğirtkanlığı adma, örgütsüzlüğe teşvik,

-Insiyatif adma, desentra/izasyonu

yaygmlaşt1rmak,

-Kattftl_1lclftk adma, programatik

yapılanmay1

dinamitlemek...

davranışlar, güneşin vu rduğu islikanıete

göre eğilip bükülmek birlik ~orunun tartışılmasın.a en önemli etkenlerden biri ve belki de en önemlisi. Fakat, bu sorunu mekanik kavramamak gerekmektedir. ısrarlı bir direniş gerekiyor. Ancak, Kürdistan topl umu sın ı fl ardan o luşm aktadır ve şu veya bu şekilde berrak olmasa da sın ıfların sözcüleri oluşmaktadır. Eğer ulusal kurtuluş, bir ulusun aynı zamanda ulu slaşabilme süreci ise ve bu süreçte bütün Kü rdista nlılar (etnik guruplar da) yer alacaksa, stratejik hedeflerimizi, kitleler arasında uzun vadeli bir çal ış ı ıı ile yerli yerine oturtacağımız ı bilmek zorundayız. Bu şu anlama geliyor. Sivri slogan lar atarak, kitle ça lışmasından kaçmak değiJ, kültürel özerkliğin yoğun olarak ta raftar bulduğu ortamlarda dahi, onların talep çizgilerinde bile durabi lme cesareti göstermektir. Biraz daha basitleşti ri rsek, KOP' lerin gelenekleri ile bir arada durabilmek, stratejik hedeflerimizi boğmuyor. Tam tersine stratejik hedeflerimizi ta şıyabileceğimiz daha kitlesel alanlar önümüze açıyor. Bü tün bunlara paralel, kap italist üretim ili şki l e rinde frenlenen ge l işme ki, tasıamam sömürge statüsüyle ilintilidir, homojen s ınıf ve

we .

aşı lm ası da ...

örgüt içi veya dışı , kadrosal ya da kitlesel birlik ruhu, sömürgei nsa nına özgü kendini koruma içgüdüsü ile yerle bir edilmeye devam edilmektedir. Ideolojide birlik bir ön koşul değil artık. Ancak, " Bağımsız- Birleşik" bir Kürdistan talebinden ıs rar, ki hiç bir taktiksel çık ı şı engellemiyor, birlik süreçlerini motivize edecek en ö nemi etkenlerden biri. Bu konuda gösterilen ikircikli tavır ve

co m

çekmekte yarar var. Aşi ret örgütlenmesi öyle aşağı lacanak, küfür ve karalamayla iLah edilebilecek bir olgu degil. Kürt insanının hiç bir imkan ve şa rt olmaksızın değerl eri ni günümüZt'

yapılanmas ına dönü şmeyi hızlandırmıştır. Onun için çıkmaz, marjinalleşme biraz daha hızlı yaşanmaktad ır... Ulusal birliği yakalayama m anın

önündeki en önem li engellerden bir diğeri ise hiç şüphe yok ki, stratejik duruşda gö.sterilen kararsızlıktır. 70'Ii yıllardan bu yana bıkmadan i şlemeye ça lıştığımız, "mümkün o landan değil, gerçek o landan hareket etme" ge re kliliği halen geçerliliğin i korumaktadır. Bugün artı k mümkün olabilecek gibi görünen o lgular dahi artık mümkün görünmemektedir. Bir Gündem Gazetesine, bir HADEP pratiğine, Kü ltür Merkez'lerine, Vakıf'lara ve hatta bağımsız kadın örgütlenmelerine, Kürt olduğundan dolayı gösterilen tepkiler, en azından TC pratiğinde " mümkün" gibi görünen kültürel özerklik a nlayışını dahi mümkün kılmıyor. Fakat "birlik",

Sibat 1Şubat 1998

tabakaların oluşumunu güçlendirdiği

gibi, s ınıfların taleplere uygun bir örgüt motifinin oluşumunu güç le ndirdiği gibi, sınıfların taleplere uygun bir örgüt motifinin oluşumunu da engelliyo r. Dolayısıyla ara sınıflar ve özellikle küçük burjuvazi ulusal kurtuluş sürecine damgasını vuruyo r. Bu şu anlama geliyor. Küçük burjuvaziye özgü o lağan mücadelesi bizlerin gel eceğini tayin etmemeli, ulusun çıkarlarına uygun politikalar gel iş tirmemizin önüne engel dikilmemel i.

26


A

ŞlfOVe

yorum

binlerce kürt mültecinin italya'da dile getirdiği gerçek:

om

art1k avrupa'~1n -da //nur topu gibi"

ne te we .c

bir kürt sorunu var var ki bu hiç bir zaman "siyasal çözüm"O yani "kendi kaderini tayin hakkı" temelindeki özgürlükçü bir çözüm değil, adı bile konulmamış sömürge statüsünde bazı " i yileştirme" l e rden ibarettir. Ne var ki Kürdistan devrimi, doğası geregi sarsıntılarını Ortadoğ u düzeyinde duyurmaktan öteye geçip yıllardır Avrvpa meydanlarında kendini dayatmaktadır. Bu sadece Kürt politik mültecilerinin siyasal ça lı şmaları ile değil, bölge dengelerini sarsmas ı ve Avrupa'da -özellikle Almanya'dakitlesel bir boyuta ulaşmasında da kendini göstermektedir. Avrupa'nın bizzat siyasi coğrafya içerisindeki Bask, Irianda ve Korsika gibi ulusal kurtuluş hareketleri bile bu cografyadan binlerce kilometre u zak lıktaki Kürdistan UKM'si kadar Avrupa aktivitesi gösteremiyorlar. Kürtler Avrupa'nın büyük kentlerinde onbinlerin, yüzbin lerin buluştuğu stadyum gösterileri, yürüyüşler, festivaller, politik etkinlikler gösteriyorlar. Hemen her tür Kürt partisi Avrupa etkinligi yürütüyor. Bu etkinlikler Avrupa demokratik kamuoyu kitle örgü tleri ni de etkiliyor,

korunmasından kaynaklanıyor. Kurt halkı üzerindeki her türlü soyk ırım , sürgün ve zo rba lığa

düğümlemektP bir zamanlar ç ıkar gören

ww

w.

Rizgarl'nin '70'Ii yıllardan beri dile getirdigi bir politik gerçekl ik var: "Kürdistan sorunu uluslararası bir sorundur." "Çünkü, Kürdistan uluslararası bir sömürgedir." Kürdistan, bölgedeki sömürgeci devletlerce paylaşılmıştır; ama bu paylaşım emperyalistlerin yaptıgı bir paylaşımdır. Bağımsız-Eirleşik bir Kürdistan yerine her bir parçası ayrı bir sömürgeci devlete bırakılmış bir siyasa l harita, emperyalistlerin Ortadogu çıkarları için daha uygun gelmiştir. Fransız mandası Suriye, Ingiliz mandası Irak ile emperyalistlerin gözbebegi Kemalist Ankara Hükümeti ile lraiı Şahlıgı'nın güçlendirilmesi, 1. Paylaşımın galip emperyalist devletlerine daha akılcı ge lmiştir: Kemalistler'le Ingiliz emperyalistleri arasındaki pürüz, sadece "Musul Vilayeti (Güney Kürdistan)"nin Osma lıl ar'a mı yoksa Arap yönetimine mi bırakılacagı noktas ındadı r. Bu o lgu lar artık' Ingiliz Dışişleri arşivlerinde de rahatça izlenebilir. Kürdistan sorununun "uluslararası bir sorun" olması, sadece onun bölge devletlerinin ortak sömürgesi olmasından kaynaklanmıyor, bu sömürgenin Ortadoğu'daki emperyalist kilidin düğüm noktası olmasından ve statünOn emperyalistlerce belirlenip

. NATO'dan BM'ye kadar bütün uluslararası kurJJiuşların sömürgeci devletlerin yanında yer aldıgı bütün tarihsel bir süreci burada yinelemeye gerek yok. Ama Kürdistan Ulusal Kurtuluş Mücadelesi'nin devrimci -dina:nikleri bölge devletlerini sarsıp sallamaya başladıkça, uluslararası . odaklar da sömürgecilere daha "ak ıl cı" · öneriler yapmakta geci~miyorl ard ı. Ne

harekeılendiriyor.

Kısaca, onyıllardır Kürdistan sorunu

artık Avrupa'nın bir "iç sorunu" haline

de gelmişti r. St: runu yerinde Avrupa, sorunun sonuçlarına katlanmak zorunda kalarak adeta bedel ödemektedir.

ltalya sahillerine yıgılan Kürdistan gerçekligidir. Geçtigirniz Ocak ayı içerisinde halyan sahillerine hurda geınilerle ç ık arma yapan binlerce Kürt mültecisi bu gerçeği bir kez daha farklı bir boyutu ile gündeme getirdi. Kürdistan sorunu

Si bat 1Şubat 1998

büyük mülteci akını olarak da

Avrupa'nın sınırlarını zorlamaktadır.

"Beklenildiği gibi ltalya, karşı karşıya kaldığı bu göç sorununa siyasal bir

çözüm bulunması yönündeki taleplerini dile getirdi ve Türkiye'ye yönel ik eleştirilerinin dozunu artırd ı . Bir yandan da mülteci yükünü payiaşmas ı için Avrupa Birliği'ne çağrıda bulundu. Zaten Schengen an laşması u ya rınca, Avrupa Birli ği üyeleri arasındaki serbest dolaşım mülteci akınının esas hedefi olan Orta Avrupa ülkelerini özellikle Almanya')..ı bir kez daha tedirgin etmekte gccikmedi. Sorun kendilerinden uzakta olduğunda üst . perdeden makro-politika yapan devletler, mülteci akını karşısında "yerinde ~ivasal çöz üm için" biraz daha kıp ırdanmaya başladılar.

Çünkü herkes biliyor ki özgür bir

Kürdistan sorununun "uluslararasi bir sorun" olmast, sadece onun bölge devletlerinin ortak sömürgesi olmasmdan kaynaklanmtyor, bu sömürgenin Ortadoğu'daki emperyalist kilidin düğüm noktasi olmasmdan ve statünün emperyalistlerce belirlenip korunmasmdan kaynaklamyor.

''t.f'W'" ~ı7


A

ŞlfOVe

yorum vatanı

bulunmayan, toprakları

üzerinde acımasız bir sava~ın,

om

soykırım ve surgi.lnün.

varoldııltJ ~u'

ne te we .c

insanların göç elmesi kadar normal bir şey yok. Üstelik zorunlu göç Kürt halkının yeni karşılaştıgı bir sorun da degil. Kuzey Kürdistan'daki Kürtler son on yı l içinde bütün i ürkiye metropolleri' nin nüfusunu ikiyeüçe k•Liadılar. 91 yılında da yüzbinlerce Güney Kürdistan'lı Kuzey'e sıgınmak zo runda kalmıştı. Keza köy yakmalar, özellikle '92 Şırnak katliamının a rdından onbinlerce Kürt bu kez Güney Kürdistan' a göç etti. BM gözelimindeki Ertuş kampı TC-KOP. işbirligi sonucu kapatıldı. Fakat sanki ço k güvenli hale ge lmiş gibi BM kampının kapatılmas ının ardından bu kez yine binlerce Kürdistan'lı -özellikle Güney Kürdistan'lı ­ Avrupa s ınırl a rına daya ndı. Avrupa'ya yönelik siyasal ve eko nomik mültecilik de kuşkusuz yeni bir olgu değil; on yı llardır süregelen bir akın. Fakat s ıkı önlemler ve birtakım zorluklarla da olsa Avrupa bu göçü bir biçimde sindirebiliyordu . Kürdistan'ı insansızlaştırma, Kürtler'i vatansıziaştırma politikasının bilinçli uygulayıcısı TC'nin ise bu göçü zaten teşvik ettiği bilinmektedir. Nasıl olsa yapıl ı yor diyerek eroin, kara para ticaretinde o ldu ğ u gibi bizzat devletin kendisi de Maf)'a grupl arı yla ortaklıklar, işbirliği içinde kcncli payını a lma y ı da ihmal etmiyor.Özelliklc, Güney' li göçmenlerin yönlendirildigi ülke asl ınd a Yunanistan'dır. Hem boydan boya denetimi çok zor bir deniz bulunması, hem yakınlıgı, hem de Kürt politikası nedeniyle Yunanistan, göçün en yakın hedefi olmaktayd ı . Bir yan ıyla da TC, göçü Yunanistan'a pompalayarak Kurt nüfusunun iç dengelçrini bozmas ı , tepki gelişmesi ve yak laşımlarından ötürü Yunanistan' ı bir tür "ceza l a ndırma" amacı gülmekteydi. Geçtig irniz y ıllarda mülteci tacirlerinin ellerinde ilkel tekneleri denizde batan, boğulan yüzlerce mültecinin dramları bas ına

Yunanistan ise politik göçmenlere ve Kürt sorununa duyarlı yakl aşsa da, özellikle Cüney Kürdistan'dan yönelen ekonomik göç karşıs ında sert tedbirler almaya başladı. Kürdistan konusunda ve özellikle karşılaştıgı göç akını karşıs ındaki itirazlarını TC ile olan tarihsel çe lişme lerine bağlayan Avrupa karşısınd~ da derdini bir türlü

tanınmaması için de üste ç ıkmaktan da

çeki nmedi.

Avrupalı'nın hafızası zayıftır. Göçün hızı kesildiğinde Kürdistan sorununa yeniden "yüksek çıkarl arı" açısından

bakarak, yeniden sömürgeci devletleri üzmeyecek çözümler üretmeye ça lışacaklar. Sterka Rizgari' de birçok du yuramı yo rdu . kez yazdık, sömürge Kü rdistan sorunu Yunanistan'ın aldığı önlemler ulu s lararası bir sorundur ve çözümü de nedeniyle göç, kaç ınılmaz o larak uluslararası olmak zorundad ır. italya'ya yöneldi. ·zaten göçmenleri n ı<ürdistan sorununun TC' ni n bir " iç hedefi Yunanistan ya da ltalya'da meselesi" olmad ı ğı zaten politik bir kalmak deği l kıta Avrupası' dır. gerçe ktir. Bu gerçek şimdi her gün Yunanistan ve ltalya ise geçiş içi n bir ge nişl eyen mülteci sorunu olarak durak, atlama tahta s ı olarak Avrupa ' nın kucagına da otUfTI1U Ş görülmektedir. Ister siyasi olsun, ister .bulunmaktadır. Kürt sorunu "göçmen ekonomik olsun göçmen politikası uluslar sorunlarına " yepyeni bir boyut konusunda en sıkı ve dayalnıacı daha ·eklemektedir. Çünkü daha önceki davranan ltalya' nın ise Arnavut göçler nihayet komşu ülkeler arasında göçünden sonra ikinci kez agzı fena cereyan eden ve bundan dolayı halde yanmışa benzemektedir. Tek tek enternasyonalize o lan so runlardı. Şimdi bireylere karşı bile o ldukça katı ise gerek ltalya ve Yunanistan davrandıgı bilinen ltal ya'nın sahillerinde kıyılarında olduğu gibi kitle halinde, beliren binlerce insan karşı sında çok gerekse süre kli s ızmalar halinde daha faz la sesini yükse ltmesi doğrudan Avrupa'ya yönelmiştir. kaçınılmazdı. Kürdistan'ın sömürge statüsünde Açgözlü mafya'nın mülteci ticaretini sömürgeci devletlerip sürekli bu denli taşırması , TC' nin göçü teşvik ve desteklenip palazlandınlarak, Kürdistan yönlendirme politikasının bu kez politik sorununu ulus larara s ı planda çözüm bir silah olarak ters tepmesine neden bulunmasına kaçınmakla, bu dramdan oldu. Mülteci akını, vata nsı z bırakılan • dogrudan sorumlu bulunan Avrupa için her türlü hak ve özgürlüğü gözardı Kürt sorunu da artık bir " iç sorun "dur. edilen bu halkın dramını bir kez daha Kürt halkı için gerekli olan şey güncelleştird i. Kürt göçünün asıl "sığınma hakkı ", pansumanvari sorumlusu ve üstelik yönlendiricisl olan " kızılhaç " çözümleri değil ülke ve TC ise, her zamanki pişkinligi ile özgürlük tür. Istanbul'daki birkaç göçmen taeirini Özgür bir ülke ve kendi kaderini toplayıp kulaklarını çeke rek göçü tayin hakkına sahip özgür bir ulus, PKK' nin organize ettiğini vb. söyleyerek mülteci sorununun gerçek çözıımodor. geçiştirmey~ çalıştı. Asıl olarak ise

w.

ww yansıdı.

sığınanlara "politik sığınma hakkı "

Si bat 1Şubat 1998


nuçe •

Merkezi Almanya'da bulunan Kürdistan Hukukçular Birliği Av rupa' nın v aroş l a rında yaşayan Kurt mül tecilerin ülke

topraklarına dönmelerini saglamak ama cıyla bir kampanya duzcnledi. Bu kanıpan yayı bizler de destekliyor, faxla gönderilen çağrı metoini o ku yucularınııza sunuyoruz. Türk devletinin uzun bir süredi r yürüttüğü Kürd ista' nı in~ansızlaştırma politikası bütün hızıyla devam ediyor. Bir y<ından Kürdistan köylerini yakıp- yıkarke n, di ğer yandan Avrupa kapılarını açık tutarak insa n tac irleri araC' ı y la Kürt

insanını toprağından koparmaya çalışıyo r. Bunun en somut örnegi geçti ğimiz aylarda insan tac irleri ta rafından binlerce Kürdlln Ingiltere'ye göllirülü şünde yaşandı . Kadın, çocuk, yaş lılarda n oluşan gruplar gunlerce süren yo lculugu aç, susuz, peri şan bir halde geç ırdi . Sömürgec i Türk devletinin bu oyununu boşa çı karmak bütün yu rt~ever, devrimci, a ydın , sosyalist Kurt insa nın ın temel görevi o lmalıdır. Kürdi~tan Hukukçular Birligi 'nirı o luşturduğu bu kampanya metni elden ele dolaştırılma lı , ülkeye dö nü şle r bir an evvel sağ l a nma lıdır. Unutulmama lı ki , ülke to prağ ına sahip ç ı kıldığı oranda Özgürlü k ve B ağ ınısıLlık mu cadele~i başa nya ula şacakıır.

om

ÜLKEYE DÖNÜŞ ÇAGRISI

haberler

we .c

YURTSEVER KAMUOYUNA

AGRI

b

te

Turk devletinin ve diğer ~oınurgeci güçlerin, ulusal varlığımıza ve haklarınııza karşı yıliaıttır yürullüklcri kirli sa• .ışın yarattığı yıkını Vl' ıahribatl.ır artarak sürüyor. Buna ek olarak ülkemili insansızlaştırmayı hedefleyen göc;crtnıc uygulam;ıları had s.:ıfhaya çıkmış durumda olup; Türk devlet Ç<'teiPrinin Kürdistanlıları ülke dı~ ın~ ve ozdlikle AvrliJ.>a varoşları na taşıma eylenıleri pervasızca devam ediyor. Türk devletinin ulusumuza karşı şimdiye kadar işlediği suçların yanında "Kürdistanı insansizla~tınna", uygul.1nı.1ları,

w. ne

· "insan ticareti " olarak dünya kamuoyunun gündemine otunı1uştur. Gerçekler tüm boyutlarıyla gun yuıtine çıkını~ v·~ Kürdi<.tan ulusal kurtuluş mticadelesiniil meşruiyeti uluslarcırası düzlemde ve insanlık vicdanında hak ettiği yNe do~.ru hızla yol almaktadır. Boylesi bir süreçte in<.an olmanın <.orumlulugu tarihseldir ve sorumluluklarımız.ı sahip çıkm.ık ' hayatidir. Bu nedenlerle , Öncelikle ülkemizde ısr<ırla surdürülen kirlı savaşın durdurulması; kalıcı, eşit ve onurlu bir barışın .;;:ıglanahilmc.~i i~ in; AvruJ.>a'nın hangi ülkesinde olursak olalım; ülkemizi ne zaman ve hangi nedenle terk etmişsek edelim ve bulunduğumuz ulkedc kaz<ındıgımıL hukuksal st<ıtu ne olur~a olsun, gözlerimizi topraklarımıza dikmenin ve omı rutmızu kurtarmak için atılması gereken adımları atmanın gunudür. Bunun için,

Aşağıda haLırtanan dilekçe örneğini, boş kısımlarını doldurduktcın sonra, gerekli bilgilerle birlikte en kıscı süreele Kürdistan Hukukçular llirligi Genel Merkezine tek tck ya da toplu olarak en geç Şubat t-998 ayının sonuna kadar

• ~ Kampanya süre5ince değişik etkinliklerle gelişmeler kamuoyuna aktarılacakiır. Birliğimize ulaşacak dilckçe örnekleri tasnif edildikten sonra ilgili kurum ve devlet yetkililerine en kısa sürede mtiracaat edilecektir.

ww

ulaştırınız.

KÜRDISTAN HUKUKÇULAR BIRLICI GENEL MERKEZI Adres: Beriiner Str. 87 51063 Koln/Oeutschiand Tei:00492216401567 f.ax.;_OO 49 221 645819

Si bat 1Şubat 1996


... dosya mehl

..

aym dosyasi

we .c

om

ZINDAN LARDA. B 1 R L 1 K-D 1 R E N 1 Ş­ z ·A FE R VE KiMI ZAAFLAR ÜZERINE Devrimci direnişçi

z ından

ve bir

üretmesinin güvencesidir .. Sayıs ı z o rga n ve kurumun kompleks bileşiminde n oluşan bu araç, varlığın ı sürekl i kılan iki temel sütun üzerinde inşa ed il mi ş tir: Militarizm ve Bürokratizm ... Burjuvazi; sisteme meş rulu k kazand ırmak, u yg u l ama l arını "halkın iradesi" o larak sunmak için, devlet o rga nl a rını "yönelip-yönlendirdiği" va r say ılan temel b!r ku rum daha oluşturmuştur: parlamento .. yan i huku k diliyle "yasama o rgan ı " .. Seçim gibi "demokratik" bir yöntemle vücut bulan bu organ, sistemin i ş le y i ş in e yasa l biçim kazandırarak devletin uygul amalarına meşruiyet sağlar. Bu özell i ğ i yle parlemento, aynı zamanda kurulu düzenin emniyet sübabıd ı r; kendi içinden ç ıkardı ğ ı icra organ ı (hükümet-"iktidar") ile bir ya ndan ekono mik ve siyasa l yaşam ı be lli kalıplar içine hapsetmeye çalış ı rk e n , diğer yandan bu ka lıp l ara s ı ğmaya n siyasa l ve toplumsal muhalefeti sürekli ve sistemli biçimde baskı a ltında tutar... Kimi zaman ideolojik ve siyasa l araçlarla muhalefeti el kis izleştirmeye ça lı ş ırk en, kimi zaman da doğrudan şiddet araçları ile (ordu, polis, cezaev leri) ezer: Parlamento tüm bu uygu lamalara yasa l çerçeve k aza ndı rır . Bürokrasi ve ordu gibi köklü ve kalıcı bir kurum d eğ i l dir. Az ge li ş mi ş ülkele rde s ık ça gö rüldü ğü gibi, var lı ğ ı za.man zaman sekteye uğrayabilir, kimi zaman da uzun s ü re lı de-:re dış ı kalabilir. Parlamentosl.ız devlet o labilir ama ordusuz ve bürokrats ı z devlet olmaz. Devlet, gerek ideolojik a raçları ve egemen s ınıf ı n "h ukuk sistemi ", gerek doğ rudan bask ı araçlarıyla sistem i ~orumaya e ndeks lidir. Refleksleri bu yö nde ge li şmiştir. Muhalefetin gücü ne ve burjuvazinin siyasa l tercih lerine bağ l ı olarak, ya her türlü muhalefeti acımasızca ezen baskıcı nitelikleriyle, ya d a nispeten ılımlı yö ntemlerl e karşımıza çı kar. Katı. baskıcı kimliğini arka planda tuttu ğ u dönemlerde, halkı reformi sı yö ntemlerle manipule eder.. Ceberrut dev let baskı ve ş idd et araç l a rını , reformcu .~evlet da ha çok ideolojik hegemonya araçla rın ı çal ı şt ı m. Uretici güç lerin gel i şme düzeyine, muhalefetin gücü ne. v~ .s ı n ı f mücadelesinin keskinlik derecesine göre devlet yenı bıç ımler

te

politikasının

ol u şturulm as ı,

w. ne

ö ncelikle devletin ve o nun baskı a ra ç larından biri o lan cezaevlerinin temel işlevleriyle birlikte ye rli yerine oturlulmasına bağlıdır.

ww

Mevcut toplumsal düzenin korunmasında egemen sınıfl arın e linde ö rgütlü baskı a racı olan devlet, siyasa l ve toplumsal yaşamın her a lan ında bu niteliğine denk düşen bir ö rgütlenme içine girer.. "Toplumun egemen maddi gücü o lan sınıf, aynı zamanda egemen manevi gücüd ür de" dcr Marks.. Devlet bu egemenliğ in siyasa l ifadesinden başka bir şey değil. Siyasa l egemen liği n ideolojik ve kültürel araç l arı (eğ itim, meı:Jya, hukuk, ahlak, siyase t vb.) o ldu ğu gibi, doğrudan bas kı araçları da (ordu, polis, mahkemeler, cezaev leri vb.) va rdır. S ınıflı toplumla ı ın o rtaya ç ıkı şıy l a birlikte ve her ye ni toplumsal formasyonda, siyasal iktidarı eli nde bulunduran egemen s ınıfi a ra göre eklemlenerek ad ım ad ım o lg unl aşa n bu kurumlar modern burjuva devletinde en üst biç'imini almı ş tır . Bu siyasal egemen li ği n , her türlü ideolojik ve bas kı araç l arıy l a birlik te tüm topl umsa l ilişkileri kendi s ınıf iktidarına göre biçimlendirmes inde her zaman " hukuk" un düzenleyici fonksiyonu öne çı kartılm ış, bu an lamda her ye ni toplumsal formasyonun egemen sınıfı, kendi siyasal iktidarına meşruluk kazand ı ran ve koruya n bir "hukuk si stem i"yle birlikte ortaya çı kmışt ır. • Kapitalist toplumun içinde taşıdığı dinamiklere uyarlı bir oluşum gösteren modern devlet, kimi zaman düzenleyici, kimi zaman yavaş f a tı c ı iş l evleriyle si stemin kendini Sibat 1Şubat 1998

\

'C..

30


dosya mehl :ı ym dosyasi alabilir. Burjuvazinin siyasal egemen lik aracı o larak devletin kurumları arasında cezaev leri olgusu nerede durmaktadır? Zında nların gerçek i ş l evi ve rolü ned ir?

olması muhtemeltoplumsal muhalefeti türlü kurallarla s ınıriayıp etkis izleşti rmede bir "korkutma" ve "terör" aracıdır. Siyasal iktidarın "ceza siyaseti" toplumsal yapıdaki dengeler için, mevcut sistemi tehdit edebilecek her türlü direniş ve başkaidırıyı yasaklamalarla önlemeye dönüktür. "Cezaevleri

ew

e. co m

siyaseti" ise, bu önlemlere rağmen sistem için tehdit olmaya qevam edenlerin fiziki olarak toplumdan tecrit edilmesi, ezilmesi ve sindiritmesine yönelliktir. Çağımızda, özellikle de toplumsal muhalefetin güçlü oldugu Polis-mahkeme ve cezaev leri üçgeni, mevcut hukuk. sistemi ülkelerde cezaevleri her zaman tıka basa dolu o lmu ştur ... içinde, egemen sınıfın iktidarına dayalı düzeni siyasalEkonomik ve siyasal bunalımlar ilc sarsılan devlet, sistemi " hukuksal" ş iddet ve baskı ile korumanın uygulamadaki üç ayakta tutabiirnek için muhalefete acımasız şeki lde saldırır ... sac ayagıdırla r. Egemen hukuk sisteminin "yasa"larla ifade Çoğu kez bu sa ldırıl a rında yasal kılıf o lu şturma gereği bi le edilen kurallar bütünü, bu sac ayagı nın şidde t ve ve baskıya duymaz; şiddet, baskı ve sind irme politikaları açık ve çıplak dayalı faaliyetleri ve aralarındaki ilişkiye toplum nezdinde biçimde uygulanır, devlet hakem rolünden çıkar. "meşru " bir görünüm vermeyi amaçlar. Bu anlamda Muhalefetin ezilmesi ve sindirilmesinde cezaevleri son yürürlükteki"hukuk sistemi", bir yandan: tüm bir toplumun, derece önemli bir i şieve sahiptir .. Cezaevleri ile, bir ya ndan başta Anayasalar olmak üzere, yasalar, yönetmen likler ve düzen dışı muhalefetin etkin kadroları toplumdan iLole diger mevzuatla birlikte egemen sınıfların siyasal-ideolojik edilmeye, etkisizleşti rilmeye ça lışılırken, diğer yandan bu hegemonyasına göre "düzen"lenmesi ve bu toplumsal siyasa l kadrolar islah edilmeye, eh lil eştirilmeye ça lı şılır. Bu "düzen"in korunmasını öngörürken bir yandan da hem bu amaçla imha dahil, her yönteme başvurulur. durumu, hemde bunun siyasal şiddet ve baskıya dayalı . Burada ba,çftca be~ temel hedefi vardır devletin. u ygulamalarını perdeler. Bu sistem içinde polis ve cezaev leri, doğrudan fiziki baskı ve şiddet ögeleri olarak, Birincisi; toplumun siyasa llaşmasında etkin role sahip devrimci kadroları toplumdan izole etmek... mahkemelerde "hukuk" terörünün uygulayıcısı olarak öne . ç_ıkarlar. Bunlar aynı z inci rin birbirini tamamlayan · Ikincisi; siyasal tutsakları cezaevlerinde ideolojik ve siyasal öğelerd ir. Devletin "ceza ve cezaevleri siyaseti" mevcut olarak işlevsizlcştirmek ve teslim almak... · hukuk sisteminin siyasal şidde t ve baskı mekanizmasının ÜçOncOsO; tutsakların düşünce ve yaşam birliği içi n koLasıdır. "Ceza ve cezaevleri" siyaseti, var olan ya da oluşturdukları komü~ar yaşamı dinamitlcmck ...

BURJUVA DIKTATÖRLÜKLERINDE CEZAEVLERININ IŞLEVI

görüşler .. görüşler.. görüŞier.. görüşler .. görüşler .. görüşler .. görüşler .. görüşler..

.

ne t

f,lKK

-

l

pavasa Tutsaklan Adına Zeki Akıl

ZINDANLAR DEVRIMIN MILITAN KADROLARININ YETIŞTIRILDICI BIR ALANA ÇEVRILMELIDIR

w.

Zindanların_ egemenler, devrimciler açısından oynadığı rolü , ge~el gelişmeleri, politikaları ortay;ı koymak kısa bir

yazını"' konusu olmanın ötcsindedir. Bu açıdan kısa, ancak satır başlarıyla zindan gerçekli~ine değinmekle yetineccgiz. Cezaevleri, egemen sınıfların iktidarlarını korumak için oluşturdukları zor ·aygıtlarından biridir. Egemenler açısından zindan politikalarının özü; varolan düzeni tehlikeye düşüren, tehdit eden eylemlilikleri ve çalışmaları engelleme. kendileri için zararlı gördükleri kesimleri toplumdan yahtarak, toplumun ve mücadelenin dışına atmak oluşturmaktadır.

ww

Zindanlar aracılığıyla muhalifleri üzerinde sınırsız bir terör uygulayan egemenler,. yoğun bir propaganda faaliyetiyle düzene muhalif olanları haksrz gösterip kendi meşruiyetlerini ispatlamay;ı çalışmaktadırlar. Zindanların işlevi öz olarak'böyle konulduğunda, Osmanlıdan günümüze Türk egemenlik sisteminin zindanl;ıra biçtiği misyon da daha rahat anlaşılır. Bilindigi gibi Osmanlı zindanları meşhurdur. Osmanlı döneminde muhalif güçler baskı, işkence ile sindirilmeyc çalışılmı~, bir çogu zindanlarda bo~durulmuş, büyük bir kesimi de baskı ve işkencenin yah ında kişiliksizlc?tirilerek boyun eğd irilmiş, tövbe ettitilerek " ıslah" edilmiştir. Aynı gelenek cumhuriyet döneminde de sürdürülmüş, başta CIA ve NATO patentli,. emperyalist ülkeiNin sömürgelerde uyguladığı yöntemlerle zenginleştiriterek başta devrimciler ve Kürtler olmak üzere, düzene muhalif tüm kesiırılcr üzerinde teför esıirilcrek zindanlara doldurulmuş, psikolojik baskı altına alınmış, lanetlenmiş, toplum için çok tehlikeli, çok kötü gösterilmiştir. faşist karekıerli rejim için kendi aleyhinde örgütlenenleri, mücadele edenleri tasfiye etmenin son halkası zindanla.rdır. Komployla, terörle, zorla ortadan kaldırılabilenler kaldırılır, kalanlar ise zindanlara doldurulur. Zinqanlar imha .ve tasfiye etmenin, ezmenin son halkasını olu;;turmuştur. Denilebilir ki; Türkiye'de biraz demokrat, biraz halkın iyiliğini isteyen vicdan sahibi aydınlardan eczaevlerinden geçmeyen kalmamıştır. Zindan politikaları en acımasız biç:imiyle ülkemizde uygulanagelmiştir. Kürdistan'da Kürt VC' Kürtlük adına bir çift laf edenler bile acımasızca ezilmiş, katliamlardan , kırımlardan kurtulanlar zindanlarda en va hşi ve en ağır işkencelerden geçirilmiş, sindirilmiş, sağ olar;ık zindanlardan çıkarılanlar ise büyük oranda mücadelenin dışın;ı itilmiştir.

Si bat 1Şubat 1998

[ lit1ti§JM! ;,


dosya mehi aym dosyast

e. co m

kitlesel olarak göza ltına alınanların büyük bir kesimi bilinçli o larak tutuklanıp aylarca cezaevlerinde b ı rak ılmakta , tutuklu kalması nedeniyle i şsiz kalan, i ş lerı bozulan, evden çıkartılan, a ilcsiyle so runları derinleşen dolayısıyla ye ni bir ekonomik ve sosyal y ıkınıla karşı karşıya kalan bu ki ş ilerin önemli bir kesimi, ta hliye olduktan sonra siyasa l faa li ye tlerden hızla uzak l aşnıak tad ırlar.)

ew

Devlet, bu saldırıların d a toplumsal muhalefeti ve onun o; iyasa l ögele rini bir bütün olarak hedef alır .. Muhalefetin çcşi tli kesimlerine ka rş ı u ygu ladığı politikalarda kısmi ,bir takım fa rklar gö rülse de, amacı tüm devrimci-demokratik muhalefeti çzerek imha etmek, en azından düze n sınırları içine ~ekmek ve terbiye etmektir.. Bu olgu devrimci lerin zından politikalarını o luştururken ilz<.>rindc yükselmeleri gereken önemli bir noktadır .. Or1 letjn devrimci muhalefete ye dc.ii5ik ccraeylerinde (arUı oolitı{.,alar uyeulamasının ise iki temel nedeni vardır: Birinci neden devletin hedefi küçültme, muhalefeti bôlmc taktı~ıdir... Muhalefetin çeş itli ögelerine ve her cezaevine 'li>ntcmi uygulamanın, sonuçta tutsakların aynı butunleşmc~in~, en azından ortak saldırılar karşısında ortak savunma düzeyleri oluşturmalarına yol açacağı öngörüsünden hareketle, hedefi küçültme takligine başvurur . Ikinci, neden, düzen dış ı muhalefetin, radikalizmden kuıtulu~ temelini reformizme, anti-kapitalist marks ist muhalefetten, anti ı ek ı omık dı.ızenlerinin, aile ~omi.ırgeci demokratik muhalefete kadar değişen bir çeşitlilik tuy u ratılmasını böylece bu göstl rmesidir Devlet tüm bu muhalefeti .ıynı kalıba dökerek Bu yüzden, reformisıler ile şn alarını ı~lamak Jmac,lanır. • htltUtl leşmelerini istemez . e y t. klık' ettiklelı ıddiasıyl.ı radikaller, "bölücüler" ile "sol"cu lar ;ırası na ayrım koyar.

görüşler .. görüşler.. görOşl er.. görüş ler.. görüşler.. görüş ler.. görüşler.. görüşler.. "~~-

ww

w.

ne t

lVI a) ın tutu ı, m ların 12 ~ 1 ıl l.:ı şist rcjımi döneminde geliştiğini gordük. Onbinlerce e ı ı ~ c v ım ir m CC'Za 1 ı ne dolrluru!du. B;ı~ta pilot zindanlar olarak seçilen Divarb~kır ve Mamak k le 1 n k uıe c tüm zıııdanlarcıa ut •.ık .ırı ~indlnne, pışmc~n ctıimıc, kişiliksizleştirme, sosyalizm adına, Kürt d n nt. varsa rtadan kd dırılmak i t~ndı Bunu g r klı> tirrnek içın de insan aklının alnıayacagı baskı ve ı n 1 rı g lı lı rı dı tur. . akıtır \ahşet dO eyinıl U} u lam la ra maruz kaldı. Amaç, zindanlardaki tut~aklar şahsında 1 rın ıönd 1 rin ır.ıdesıni kırmak mumkunsc tUL<>i!kları kendi karşılma dönüştlırmek, kişilikleri çürüterek o yal ızme olan in,ı"< ı okc tın k düzenin karşı!>ında bir irade olu~turulmayacagını ı<>pat l kurtul u., ı li ı 1 polıtika bu du e nitekim bu polıtık ıl rı n buyuk ımı nda ~onu~· aldıgı goruldu. Hir çok devrimci hareket ozla t, uysallaştı, düzen içın zaraf5ı hc~le g ldı. Bu doncmdc k~ba şıddetıcn tutalım, ırkçı faşist nclı habılıta!>yon kadar butun vöııtunfpr tu ıki r U t rı nde denmdi. c mınd ~ı aınan"IZ v.ıhşet uygulanıaları VC' ı~ aı <t ctt rm( polıtıkaları onlarca devrimc inın canları pahasına k m lı dır('nışlcrlc kı~men puskurtuldü. An , k r ı k d('vleti bu am;ıçlarından hic bir .lama n vazgeçmed i. usto Atılı ını ilc gelisen savaıla biriıktı btl Jlitıkaları derinleştirerek uygul;ımaya çalıştığını görmekteyiz. k u yı lda açlık ı;rev l< ri, ol(ıın nrı;H u ~cl ll ı ı, h s .tlık, iŞKC'n< e gibi ncdeniC'rle ı ınciimiarda yaş.ımını k ıyi ktıl< 1 ylul Askeri Ceza0vlcrindC' }ilpnan kayıplard:u ı k daha f;ızladır. Yani ı emel polıtik ı larda bir değişiklik özkıınusu elf. ddir Zınd;ın yonetı"lılerındc sivıllrşme ~ildı cc dışa k ı§ı bir goruntü olmaktan öteyt> gilınıyor. Günümüzdeki bır c, ok u gul ı ı .ı 12 EyiOI'ü bile .ıratrnamaktadı r ltıl,al. r ncduı dcri nlf'~tirilerek surdi.ırülmC'ktt:tlir? Zi dan po ıtik.:ılarırıı Kurdı~tan·da ~ürduri.ıiC'n ımha amaçlı özel Bu • vaş ~ lıtık.ıl rıodan ayrı du~ ı.lnnıek.imkan~ızdır. Devlet bir butun olM. k ozcl ~.ıvas politık. !arına gör(. mcvzılendiriliyor. lt rı MGK topldntılarınııı bir gundeın maddesi nlar ık cl • alınm.ıkt.l, uygula'liiC.lk pol tikafar özel 5avaş kurmaylarınca ( lırl ı ıı ktcdir Adalet B;ık;ın lı~ı, !-ildecc basit bir duzc nlcyJ< i ve uygula}'ıcıdır Zindanlar, u lke gu~ı.;n li~inın ve sava şın hir ı ır~.ı ı ı lar< k t•le alı unakta, politikalar buna gore belirltı nı ktcdir. Zınd nl.ır ..ıva~uı bır cepl esı ol<~ rak ele alındıgından, bır bıltün olarak .dev le l ve topluma nulu.t. eden öze l !>ava kaynaklı Çt.;l 1 şn c, vln5tnıasırıı bu .ılanda da buluyor. Bir çok cezaE-vinin tlış gOvcnliğınden sorumlu suba lar, i<urdiq.ln da·savaşta lunnn ırk ı ~<>Vl'n polıt kaları n agır etkisinde bulunan, :ıtık.ım duygulaıı~la dolu ki şilcrrlt>n eçılmekte, yiıw vonetimler HP'hlerckn olu~turulmakı. dır, ÖLCc~i; tc~tim al m. va, ıtirafçıl~tırm ı7a, n~•mlıkıan ı. ıkarmaya ı 5 dı anl.ıı da ch lı ı ır .ınında, zindanlarda yaş.ınan bu çetelcşrnc de daha kC'yfi, daha k.ınlı bır sureci ba~lanı. V<· onelı g m 1 polıtıl ],.ınan binlerce tutsagın yaı mı, her zamankinden claha fazla tchdıt altındadır. Cezaevlerinde bugun d lctın t lin ıııı tk .•ıı <,ı rı glıvt nlıgıı den sö.ı::etr.ıek mümkt.ın degilrlır ll.tlkın c n li uzeıınd<' uygulanan ozel savaş yöntemleri ce7acvlcrind<: de uygulanmaktadır. Tutqkları toplumdc~n y;ılıtm.ıkl.ı }t:tınilmcnwkıc, cezaevleri birer korku, dC'h~l.'t yuvas ı haline getirilerek tut~aklnrın ?ah~ında toplum üzerinde

Sibat 1Şubat 1998


dosya mehi aym do~yas1

TÜRKIYE VE KÜRDISTAN CEZAEVLERINDE DURUM

suçlanmak ve tutuklanmak için yeterli bir nedendr. Kürt tutsaklar, kışla disiplini alırnda akıl almaz yontemlerle ulusal ve siyasal kimliklerinden arınciırılmay;ı Ç]lış ıldr . Yine bu dönemde cezaevleri itirafçı yar.ıtnıak amaayla lıircr sorgu lama merkezine dönüştüruldu. Buna karşılıl-. tutsaklar onurlarını korumak, teslim olmanıilk için destarJSı direniş örrlekleri verdiler ... Elbelte cct.ıevleri sadece direnişiere sahne olmadı .. Yiğitlik ve ~ortaklık , di ren i~ ve teslimiyet, kahramanlık ve alr,.aklık bir .ırada yaşandı .. Zulmün vahşete dönü~tuğü bu donemde ya~anan ceLaf'vleri praııgi tum devrimcilerin sayısız dersler çrkaracagr zengin bir laboratuar durumundadır.. 12 Eylül'den sonra cezaevleri koordinl!li V( tek nwrkt·zden yone tilmeye başlandı .. Cezacvlçrınjn jdarj yapısı yeniden dü;enlendj: çalı~anları sadece idari olarak degil. ideolojik olarakta by proeramları y yı;u larnaya hazır bale ~etirildi. CeLaevlerioin idari yap ı s ı belirlenen :ımaçlaıa baglı olarak bütünüyle yeniden organize edilirh o, gerici ve faşistlrrdco devşirilen kadrolarla tahkim edildi ... Dogrudan dogruya MGK, MIT ve Hüklimetio eşgüdümü ilç -;aptanao pol iti~alar ;ıcımasrz biçimde uygulamaya kondu.. Baskı ve lşken< elerio yanı qra, bir }ıgın "hukuk"sal hokkabazlıklarl.1 tutsaklara bovıın egdirilmeye çalışıldı. Bütün'amaç; devrimci tutsakları ideolojik ve c;ir,ı~al olarak teslim almak, bunun başarıl.ırmdı~ı ookt<ıd;ı birlik ve dayanışmalarını kırmak, önder ka;iml.ırı ic;e imha etmek ya da

we .c

Denilcbilir ki 1980 Askeri Darbesi, Türkiye ve Kürdistan'da her alanda yen i bir surcç ba ş lattı. Cezaevleri tam bir ölüm kampına dönuşturuldu .. Bir yandan dışarıda demokratik ve sosyalist muhalefete yöne lik topyekün bir imha harekatı surdurulurkcn, diger yar>da n cezaevlerincieki tutsaklar birer işkence kobayı haline getirildi. Sorgu-mahkeme ve cezaevi uçgeni arasındaki i şbölumu ve uygulama ufarkları " neredeyse bulunuyle ortadan kalktı .. Mahkeme ve cezaevleri so rgu surecinin doğrudan birer uzantısı haline getirildi .. Polis sorgusunun bili?ini kurtuluş gibi gören devrimci demokrat kadrolar, mahkeme ve cezaevlerinde çok daha kap~amlı işkence , baskı ve zihinsel çökerime programlarıyla karşılaştı l ar..

Bu süreçte Kürdistan tam bi~ yarı açık cezaPv ine dönüştürüldü. ulusal kimlige dönük çok yorılu bir saldırı başlatıldı. Kürt olmak, bunu ifade etmek gözaltına alınmak, .

om

Egemen sı nıfların muhalefetin çeşitli kesimlerine farklı politikalar uygulamasının nedenlerini burada aramak gerekir. Devrimcilerin Lından politiklarında hesaLa katmaları gereken ikinci önemli olgu da budur... Yani düşmanın amaçlarından biri hedefi kuçü ltmck ve muhalefeti bölmek ise, devrimcilere' düşen gorev bu hesabı boşa çıkarmaktır.. Birlik ve ittifak politikamız temelde dü~manın bu polıti klarının anti teLi olarak şeki ltenrnek zorundadır. Devletin yapısına, cezaevlerinin varlık nedenine ve amacına işaret etlikten sonra şimdi de zindan politikanıılı belirleme aç ısından Türkiye ve Kürdistan'daki cezaevlerine ilişkin bir kaç temel ~aptama yapmak istiyoruz.

te

görüşler.. görüşler .. görüşler .. görüşler.. görüşler.. görüşler.. görüşler.. görüşler.. cayd ırı cı ve siodirid bir etki yaratılmaya çalışrlm;ıkt.ıdır. Bunun iç-in rejim dü~ürebiltliğini duşOrrıll'k aj.ınla~tır ı bı cli~ini aja ola~tırmak, korıtrala~tırabildiğini kontrala?trrm.ık i~temektedir. Boylece kendi karşrtıoa dorıuşrnu~ tiph;ıı toplu md iki

insani degl!r yargıları uzerine saldırımak istemekte, bunların şah,ında irıançsızlığı, guvensizligı, orguhllzlu~li gclı~tir~rel

örıderlik.,iz, ki~ilik~ıL bir toplum yaratmayı hedeflemektedir.

ne

Özgurluk Vt' ulusal kurtuluş için yola çı kaoları özgürlük kar~ıtı ve halk dütnıanı çctelc·r<• dörıuştıltrnel tum ınsanı

değerteri 1-.usup tahrip t>tmek, bu işe bula~anları bin pı ,m,ı n etmek i<.tıyorlar. Rejimin bu hedefının önumk•kr e rı bu>-uk ~ ng( 1

w.

ise tutsakl.ırıo orgutlü direni~idir . Politikalarını uygularnada en büyük engel olarak tut-;akl,ırın orgutlü lugüoü gören özel sava~ rejim .;un sur Çte daha ço hücre tipi cezaevlerini güodemle~tirmektrdiı. Tutsaklar y.ıolızlac;tırıl;ırak toplumdan ve m(ıcadeledeo lllmuyle yalıtılm,ık orgi.ıtse l rerleb ve yaşam alışkanlıkları yokedılnıck ıman.;,ıl ozcllikleri güdükle?tiriloıek, boylelikle te lım alınmak istenmektedir. Hücredeki bir tutsak rejimin kulturüncleo daha çok etkilc·oecPk iradc~izleşe.ı;~ k, ideolojisrn .lm ları a sahiplil.; etmeyl'cek, baskıya daha fazla açık olacak vf' sındirile((~ktir. tıu Nitekim ağır işkenceleı, sorgulard.ın geçirilen bir çok deneyınısız in,arıırı zorla ıtir;,tçı ba~ımsız ko uşlara k m politikanın bir p.uçasıdır. Soıguda iracft>c;i krrrlmı?, ki~iligi d.ırbeleomiş kimselerin devrimci örgutiU rtam 1. bıle kendilerine gelmek'ri .ıyl.ırr, yılları bulan bir çaba, cmd ve eğitimi gerektirmektedir. Devrım<.i urgütluluk ve ıbyanışmanııı olmadıgı ortamlar, ki~iliksizle;;tirmeye, etkisizleştirmeye, tPslim almaya en asrk ortdmlardır. Zindanlar, taşi~r ~ömürgeci iradenin kılıç gıbı tutsaklara dayatıldığı ort.ımlardıı Şımdi bu politika hücre tipr cezaevleıiylr d.ılıa da d nnh.>ştırllmcl<: istcnıncktf'dir. V<• Inı politikaların öncelikle Kurdht.ın'd,ı, Elazığ, Diy.ırbakır, Erzurum, Elhi~t.ırı gibı ct.ı vlerinde geli?lirilmeye ç.ılısıldı~ı gôılilrncktl·dıı. Özel sav. ?ın \ t' çı tel ~ııu:nin co çok geli~Jit,i bu atıni uda c.c a v(ı rınin d

ww

gelişmelerden payını alrn;ı~ı kaçınıimaldır

Türkiye ccphcsincic ise tutsakları H •.urrıı nır 1 ı k bir }OiltC'rni o!.ııı rchabi lit.:ısyoo polıtıl". uygulanmaktadır. Bali imkanlar sun ul arak in ıni ı c kle tirtr 1\ r lıa\cte surüUC} Prr>k, dış rı ı <ıki nı b gcrçckliltindcn kopar1ar,ık, rulıeo, örgübel H' ô?am t, ı olar::ıl mılim nıılim, saat <<ı.ıt o üm -uruldc

konusudur. Yani öz ünden ho~altılmı~, dejenere edilmi~ bir l:i~ilik y.ıratılmak ı tcrımer-:t dir Burad rla 1 nt uygulamalası vardır, ama a,;ırlıklı olarak uygulan.ın politıka refıabilitil'} ondur. Erı az baskı v z ondan daha fazla tehlikeli olan reh,ıbılita~yoola insanlar dülcnıçile~tırilmt:kte, ~a~cılaştı ılm k tüketilmektedir. Bu uygulanıada belki fizikse-l ölum azdır, .ıma tutsakl.ır zamana }a}'ılrn i cr 1 edilmeye çalı~ılmaktadır. Kürdi~tao'lı devrimci tutsaklar açısından özellikle anlaşılması ger~keo şudur: Yurutulc n c.,wa < ku t

önderligine karşı rehin olarak tutulmaktadırlar. Onlar için savaş hukuku da diycmcycccgimız ok d.ıha 1 mahkeme, özel yasa, ö~el infaz gibi uygulamalar dayatılmaktaciır. Yeri gcldigıııdt> ya··al.ır rah ıl ki. ~ ı~r ı• r hakkını vermeliyiz ki, faşist rejim zindan politika ve uygulamal.uıodd devrimcilNd o Çv u davranmaktadrr. Yasa ve tüzük tanımamaktadır. Sibat 1Şubat 1998

''h®ll' 33


dosva meht

~

--r-ayin dosyasi--------------------~---- ~ ---

we .c

om

sakat bırakmaktı. Birincis i: Tecrübeli tu tsakların yaşad ı kları deneyleri Devletin bu amaçla uyguladığı politikalar devrimci genelleştiremeden, en azından yararlanılacak biçimde tu tsakların direniş leri ne çarparak geriledikçe devlet çok daha belge lendirmeden tahliye olmaları ya da başka cezaevine sa ld ı rgan l aştı , yer yer bireysel ve kitlese l imhaya yöneldi.. götürülmele ri, yeni tutsakların bir çok şeyi baştan yaşayarak Devletin doğrudan imhaya yönelmesi, özünde tu tsakları öğ renmek zorunda kalmalarıönemli bir handikap teslim alma politikasının iflas ı anlamı na geliyordu; başka bir yaratmaktadır.. Bir tarafta oturmuş kurumsal yapısıyla olayları aniatınıla imha, genellikle ideolojik ve politik yenilginin kendi açısından en ince ayrıntısına kada r değerlendirerek ifadesi o larak gündemleşiyord u . gittikçe u z m a nl aşan dev let, diğer tarafta o nca bedel Aradan geçen on beş y ıl içi nde TC bi r hayli tecrübe ödemesine rağmen, yaşad ı k l arın ı genel ve kalıc ı tecrübelere kazandı. .. Baskı ve i şke n ce metodla rı nda, insan hakları dön üştürmekte ye tersiz kalan, bu an lamda öğre n me ihlalleri alanında neredeyse dünyanın en gelişm i ş(!) devletle ri yetenekleri zayıf olan devrimci tutsak lar.. Ne kendi aras ı na gi rdi. yaşad ı k~arından ne de başkalarının yaşad ı ğı olaylardan ders Tutsa kl ar ı terbiye etmek için bugün de çeş itl i yöntemler ç ı karamayan, ç ı ka rı lan dersleri ise yeni kuşak l ara yeterince dene'niyor. Cezaevleri programı önü nde tu tsakia(ın bi rleşik aklaramayan devrimci tutsak lar, sonuçta ağır bedeller direnişini başlıca engel olarak gören devlet, tutsakları bölme, ödemişle r, halen de ödemeye devam ediyorlar. hedefi küçültme, böylece birbirinden izole edilmiş devrimci Ikincisi; Örgüt ve partilerin tecrübelerinin kendileriyle sı nırlı tutsak l arı daha kolay "teslim a lma" ve etkisizleşt ir me kalması, grupçu sap i a ntıi a r nedeniyle başka örgütleri n ıaktiklc~ini öne çı karıyor. Hücre ıepj cezaevleri jse. bi rli k tecrübelerinden yararlanmaya ve öğrenmeye kapa lı dayanısma ye direnj~le rj n i bir türlü k ı ramadıe ı deyrjmc j o lmalarıd ı r. Grup tecrübelerini genelleştirmede cimri, başka tutsakları. yanlızla~t ı ra@k etkjs jz leHirmek amacıyl a devreye grupların tecrübelerine karş ı ise takayıt yaklaşımların faturası soktukları son "çözüm"dür. bugüne kadar çok ödendi; bu yaklaşım larda ısrar edilmesi Kuşkus u z bu süreç içinde devrimc i tutsaklar da ö nemli ha li nde da ha da ödenecek. · tecrübeler kazand ı. Ne va r ki bu tecrübelerin yeterince bilince Üçün cüsü ; Cezaevleri arasında i l işki ve koo rdinasyonun çıkarıldığı söylenemez. Yaşa n an ların tüm tutsaklar için geçerli zayıf olması, her cezaevinde yaşanan tecrü~elerin o ve kabul edilebilir ortak bir mücadele anlayış ı na cezaeviyle sın ı r l ı kalması , Türkiye ve Kürdistan çapında bir dönüştürü l mesinde o ldukça yetersiz ka l ındı. Bunun sonuçları cezaevleri ö rgütlenmesine, bu örgütlenmeyi sağlayacak ortak ise oldukça yı k ı c ı o ldu. Öğre nme ve ders alma kon usunda bir a n layışa ve programa ulaşılamaması da, giderilmesi tüm cezaevlerinde karş ıl aş ı lan o lumsuzluklara ilişkin, burada gereken bi r diğer olumsuzluktu r.. bir kaç temel noktaya işaret etmek gerekiyor.

te

görüşler.. görüşler.. görüşler..görüşler.. görüşler .. görüşler..görüşler.. görüşler..

w.

ne

Görü lduğu gibi kırkın üzerindeki 7indanda neredeyse kırk ayrı uygulama var. Nerede neyi uygulayabildiyse .. .) Diyarbakir cezaevind<' '96 Eyl ul ayında gerçekleştirile n ve sav unmas ı z 1 O tutsağ ın . kafas ı ezile re k ö ldürüldü~ü , onlarcas ın ın agır yariilanmasına neden o lan katliam anıla rda canlıdır. Tam bir intikam alma ve halkın gözünü korkutma, yıldırma amacıyla gerçekle~tirilen bu katliam, devletin rehin olarak tutma politikasının bir ifadesidir. Yine mücade lenin gelişim seyrine göre mahkemelerde tutsaklara misillem<' a maçl ı cezalar ya~dırılma kta, bu tür yöntemlerle sürekli "biz de eli mizde bulunanlara yöne liriz" mesajı verilmektedir. Bu açıda n tutsa kların da kend ilerin i "no rmal" statüde bir tutuklu-hükümlü gibi görme yerine; öcvrime, ha lka ve önde rliğe ka rş ı rehin o larak tutulduklarını bilmeleri en do~rus udur. Bu vahşi, karan lık, gayri-insani, bitirici uygulama ve politikalara karşı tutsakl arın kendilerini koru mala rının en temel yo lu savaş ı yükseltmek, bu temelde ö rgütlenmek, zindanları devrimc i mücadele içindeki kitlelerin di re niş gücüyle kuşatmaktı r. Kuşkusuz, bask ı ve teröre ka rşı tutsa kla rın direnişi de ö nemlidir. Ve z indanlarda kesin tisiz süren bir d i ren iş ge le neği ya ratıldı . Mazlumlar'dan, Dörtler'e, Büyük Ö lüm O rucu Di renişçileri'ne kadar yine Türkiye zindanlarındaki ölüm oruçları ve di renişlerle i şkence, bas kı ve terör teşhir edi lm iş, dü nya kamuoyunun gündemine sokulmuştu r. Bugün eger zindanlardaki tutsakl ar lıirazc ı k nefes a l abili yo r~a bu direni ş l e r sonucudur. Yoksa Türk devletinin z indandakilere yaşam h akkı

tanımasındcın değil. Ancak direniş kaba anlamda ele a l ı n ırsa so nuçsuz o lu r. Cezaevleri d ireni ş lerin i sadece ekonomik-sosya l boyutla rıyla, bask ı ve işkencen in o lmaö ığ ı , rahat koşu l lar yaratma am cı yla sınırlı tutmamak gerekiyor. Ku şkusuz, insani yaşam koşulla rı ya ratıl malı. Tu tsakl a rın kendileri ni örgütleme, yeniden üretme koşulla rı olm a lıdır. Ve as ıl d i rcn işçi lik, büyük militanlık, saglam bir kafa ve k iş ili kle dı şarı ya, devrim a la nına ç ıkmayı bilmekti r. Zindan sorunl a rın a, ili şki le rine boğulmamak, kafa ların hapis olmamas ını sağl amak, devrimden ve mücade lede n kopmamak, ideo loj ik, siyasal o larak devrime haz ırlanmak önemlidir. Sağl am bir ideoloii ve politika kişide hayat bu lmazsa, o )< i~inin ·zama na yayılmış baskı yöntemlerine

ww

veya rehabilitasyon pol itikala rına ciayanması zordur. En güçlü irade bile zamanla dalgala r karş ısında ku mlaşan kayalar gibi ve .zora karşı d ircnild iği gibi, r;ıhata karşı da direni lmelidir. Bir çok insan uzun bir zaman diliminde nasıl aşınıp mücadeleden dağ ıltr gider. Cezaevindek i rehavcte, rahata karş ı bilinci, ruhu, iradeyi sürekli ye nileyerek, ge l iştirmek gereklidir. Baskı koptu~ un u an l ayamamak t adır.

üzeilikle düşma n ın tutsak ları birbi rinden ayı rma, tecrit etme politi kasın a karş ı büyük bir di reni ş gereklidir. Bir çok i nsanın örgüt ortamında, ka l abalı kla r içinde bile tckleştiğini, toplumsal, siyasal, örgütsel özell ikleri ni yiti rdiğini görüyoruz. Ö nemli olan tek leşmeye, bircyse lliğe ka rşı direnmek, irade savaşını keskinleştilmek, sağlam bir dü nya görüşüne, sağla m bir militan kişiliğe u laşmak; davac;ına, ha l kına bağ lı , her tü rlü zorluk ka rşı s ında yolundan sapmayan acısıyla, sevinciyle, emeği yle kendini bir mücadeleci olarak yeti ştirmekt ir. Direnmen in en temel yo lu budur. . Yoksa cezaevlerinde bir l<aç sal d ırı y ı püskurtmek bir kaç di renişi başarıyla yürütmek, her şey degildir ve insanı ''Dirend ik kazand ık, biz yeterliyiz" gibi ya nlı ş bir anl;ıyışa götürür. Cezaevleriyle !>ı nrrlı bir devrimc ilik olmaz. Cezaevi dev rimci liği yerine ulusal ve sınıfsa l kapsay ıc ılıkta, büyükilikle devrimc ili k esastı r. Bir çok hareketin cezaevlerine çok abartılı, demogojik, savaş ve toplum ge rçekliğinden

Si bat 1Şubat 1998

••t:tmth 34


rr~

- - - - - - - - - - -LJdosya mehi aym dosyasi

ortam yaratmaktad ırlar. "So l" sekterizm, eczaevlerinde yaln ı z diğer örgü t ve gruplara değil , kendi kadrolarına karş ı da dayatmacıdır. Çoğu kez sempatizan-kad ro ayrımı yapmaksız ın, ayn ı davadan ya rgılanan tüm arkadaşlarına aynı eylem biçimini dayatan "sol" sekteri zm, tüm arkadaş larını en üst eylem biçimlerine zo rlayarak çöz ülmelere de e lve ri şli bir ortam hazırlar. Direnişierin belli aşa malarınd a genç unsurların dökülmelerine neden olan bu tutum, hem eylem sürelerini n u ıamas ına ve daha ağ ır bedeller ödenmesine yol açmakta, hem de cezaev leri idareleri karş ı s ınd a tutsakların pazarlık marjını dü şürmektedir. Bu yakla ş ım , yüksek iradi ka rarlılık ve bilinç gerektiren uzun süreli üst eylem biçimlerinde direni ş in program hedeflerine ula şma süreci ni se kıeye uğrattığı gibi, genç ve tec rübesiz tutsa kların belli bir süreç gerektiren eğ itiml eri ni de zo rlaştı rm akta, hatta bu tür dayatma lada kendilerine güvenlerini yitiren bir çok genç unsurun, devletin

BIRLI~IN ÖNÜNDEKI BAŞLlCA ENGEL: DAR GRUPÇULUK

om

Cezaevlerinde üzerinde durulması gereken zaafların başında dar grupçu a nlayış gelmektedir. Kimi zaman binbir çabayla oluşturulan birliklerin dinamitlenmesine yol açan bu h as talık, yenilgilerin başlıca nedenidir. Genel olarak devrimci harekete egemen olan dar grupçuluk, kendini merkez alan ve mücadelenin ge nel ç ıkarlarını hiçe sayan sorumsuz tutumuyla, cezaevi direnişlerinde bir çok tahribata kaynaklık

"bağı msı z laştırma ", "i tirafçı l aş tırm a" tuzaklarına düşmelerine

yol açmaktadır. "Sol" sekterizm, herkesi ayn ı kalıba sokan bu eylem biçimini kimi zaman diğer gruplara da dayatmakta ve eylemlerde kendi arkadaşlarını; bilinç, tecn.lbe, istek ve benzeri kriteri ere göre kate.gorize eden grupları da küçümsemektedir. Örneğin; parti lerine sempati <!uyduğu ve destek olduğu için tutuklanan ve bu yüzden cezaevinde çok geniş bir kitleysi bulunan PKK gibi örgütlerin bile kadro ve se mpatizanlarını bu tarzda kategorileştirmesi, "sol" sekter gruplarca suçlama konusu yap ılabilmekted ir.. Gerek kendi kitlesinin durumunu gerekse başka örgütlerin özgün durumunu hesaba katmayan "sol sekterizm", keskin ka lı cı mevLiler ajitasyonlarına karşın, söz leri ve kazanabilmeoin ön koş ulu olan birlikleri dinamitleyic i tutumuyla, cezaevleri dire ni ş l er ind e pek çok olumsuzluğun

te we

Birlik ve Djrenj~lerj Zaafa UCratan Iki Sapma:"Sol Sekterizm" ve SaC Uzla~macılık" "Sol Sekterizm", somut koşulları hesaba katmaya n ve kendini merkez alan özelli kleriy le cezaevle rinde s ıkça karşılaşılan bir çocukluk hasta lı ğıdır. Hatırlanacağ ı gibi lenin, savaştan çıkmış yorgun vetakatsiz durumda.ki genç Sovyet Cumhuriyetine nefes ald ırmak ve topadamas ını sağlamak amacıyla Sovyetler aleyhine o lmasına rağmen A lmanya ile BRET-LITOVSK anlaşmasının imzalanmasını i s temi ş, kimi Bolşev ik ·önderler Lenin' i "uzlaşma c ı " lıkl a suçlaya rak buna karş ı çıkmış l ard ı .. lenin ise Sovyetler'in durumunu, " haydutlar tarafından kuşatılmış bir yolcu''ya benzeterek, bu durumdaki bi r yolcunun hayatını kurtarmak için ceketini vermesinin doğru oluduğunu, anetak "bizden cekelimizi deği l de ha yatımızı isterlerse savaşa rak ölmesini de bilmek" ge rekti ği görüşünü savunarak anlaşmaya karşı çıkanları "sol komünistlik" le eleştirmişti .. Sonuçta lenin Almanlara taviz ve rerek savaş tan çe kildi, bir kaç yıl sonra SSCB gücünü toplayınca da an l aşma hükümlerini geçersiz sayd ı . Şayet o ko ş ullarda savaşa devam edilseydi, büyük olası lıkl a genç Sovyet Cumhuriyeti y ıkıl acaktı. O günden bu yana, kendi ko ş ullarını , dü ş manının durumunu, güç dengelerini , mücadelede yer alan diğe r aktörlerin taktiklerini, karş ı s ındaki güçlerin neyi nas ıl yaptığ ını, elin.deki imkan ve araçları ne şekilde kullanacağını hesa.plamadan düz bir mantıkla her şeyi "güç gösterileriyle" çözebi leceğ ini zannedenlere "sol komüni stler" denmcye

.c

etmiştir.

w. ne

kaynağıdır. Başına buyruk davranmakta "sol"

baş l andı.

Cezaevlerinde de aynı özellikleri gösteren "sol sekterler", ben merkezci ve rek3betçi tutumlarıyl a tutsakl a rın ortak hareket etme koşulla rını kırdıkları gi bi, çöz!lmsQz politikalarıyla da "sağ uzla şmacı lığın" güçlenmesine el verişli

sekterizmden hiçte geri ka lmayan sağ sekteri zm ise, devlet karşısındaki u Lia şmac ı çoğ u kez "sol" sekterizmin tutumunun gerekçelerini, dayalmalarına tepki olarak lanse etmektedi r. Bu yüzden kimi za man devrimci grupl ara karşı o l abild i ğince sekterken, düşmana karşı uzlaşmacı bir profil çiLebilmektedir. "Sağ uzlaşmacılık", genellikle kazanı lmı ş hakları koruma ya da hak kazanma mücadelesine duyarsızlık, diya log yoluyla çözümün tık a ndı ğ ı noktalarda ge l işen fiili eylemliliklerden kaç ınma, hak gasp l arı karşısında mevzileri kolaylıkla terk etme ve benzeri özellikleriyle cezaevleri mücadelelerini zaa fa

görOşler..görOşler.• görOşler.. görOşler .. görOşler •. görOşler.. görOşler .. görOşler..

ww

kopuk yaklaştığı görülüyor. Cezaevi mücadelesini devrimin bütünlüğü içinde bir yere oturtmak gerekiyor. Nitekim, birçok yanlış yaklaşımlar da görüldü. Cezaevlerini herkesin nıerkeıine oturtmanın, tüm olanakl a rı, halkı cezaevleri için harekete geçirmenin yanlışlığı bugün daha iyi anlaşılmaktadır. Dediğimiz gibi en büyük direniş, devrimci kişiliği, kültürü korumak, geliştirmek ve en dognı bir örgüt~el ifadeye kavu~turmaktır. Bu açıdan zindanlar birer okula, adeta örs ve çekiç arasında dövı.llerck çelildeşen devrimin militan kadrolarının yetiştirildigi bir alana çevrj lmelidir. Hayattan kopmuş, ayağı yere basmayan, ağzı laf yapan, demogojik, aydın­ entellektüel görünümler, özentiler, bir hareketi, bir kişiyi bitirmek ve tasfiye etmek için bire birdir. Zindan ko?ulları da böylesi bir şekilleome için e lve rişlidir. Bu açıdan çizgiden sapmamak, ideolojik-politik derinliğe ulaşmak için kendini egitmek, yeniden yeniden eğitmek esastır. Başka türlü bir devrimci cezaevinde yaşayamaz. Aşınma ancak bu şekilde önlenir. Ve yaşam sevinci-coşkusu süreklileşir. Başka biçimde ayakta kalmak zordur. Kısa vade li kaba direnişçiler, militanlar çok görüldü. Birçogu uzun yı llar içinde gevşedi, yumuşadı, giderek umutlarını, inançlarını yitirdiler. Ve faşist , rejime karşı mücadele gücünü kendilerinde görmediklerinde bu düzene ak ıp gittiler. Devrimciler bir hayvanı terbiye etme temelinde uygulanan kamçı ve şeker politikalarını boşa çıkarmalı ; devrimin, özgürlügün asi, başegmez, temsilcileri olmasını bilmelidir. Tutsakların ?ahsında kazanan sömürgeci faşizm değil, halk ve devrim olmalıdır. Yaşamı bir direniş, direnişi bir yaşam biçimi ol<ırak görmek gerekir. Direniş her yönüyle, dü şünsel, ruhsal. fiziksel olarak yaşam biçimine dönüştLirülıneli.

Si bat 1Şubat 1998


------------_.=1r- ~

dosya mehf aym dosyas1

i radelerini önemscmeycn, kimi zaman hiçe sayan bir sekterizm sergilemektedirler. Kendini çok çeşitli biçimlerde ortaya koyan dar grupçuluğun cezaevleri pratiğinde en s ık karş ılaşılan örnekleri ise şunlardır: ı .Ortak Eylemlerin Özelle~tirilmesi ,

te we .c

Ayn ı siperde birlikte vuruşan ~rklı siyasi anlayış iara mensup tu•saklar, ne yaz ık ki omuz omuza yürüttükleri kavgadan bi rl i kte ders ç ı karmak ve s onu ç la rını kamuoyuna bi rlikte sunmak "becerisini" gösterememc ktcdirler. Bunun başlıca nedeni , müca delenin genel ç ıkarlarını hiçe sayan dar

görülür. Kimi zaman " kar o rta klığı" bi le hazmedilmemekte, bütün seva pi a rı ki şi ya da grup hanesine yaz ma gayreti içine girilmektedir.. Bunun doğal sonucu olarak da, kamuoyuna eksik, yanlış ve ab a rtılı bilgiler s unulmaktad ı r. O rt ak eylemlilikl er i ç indeki ö rgüt lerin , dir e ni ş in so rumlulu ğ unu , g ünahı yl a- seva b ıy l a birli kte yükleome olgunluğunu göstermemel eri , eylemlerin tek tek örgütler Larafınd a n ve birbirini tekz i p eder tarzda kamu oyuna sunulma s ı , bir yandan ö rgütler a ras ı g ü ve n s i z li ğ i derinl eştirirken , di ğe r yandan zaten oldukça zor sağlan abile n g üç ve eylem birlikl er ini de on arı lm az ·b içim de zedelemektedir. Elbette her örgütün eylemle ri kend i b a kı ş aç ı sın d a n d eğe rl e ndirm e_ ve yorumlama ha k k ı vard ı r. Ancak önce li kle ortak bir dilin ya kalanm as ı , ortak sonuçlar ç ıka rılması gerekir. Grup aç ıkl am a la rının ise ortak ,aç ı k la mala rı dı şl ay ı cı içerikle o lma mas ın a ve objektif o l masına özen gösteri lmelidi r. Hele bir de d ire ni ş am ac ın a u laş m amışsa ya da ye ni lgi yaşanmı şsa, bu kez "kendini aklama ve başka l a rını suçlama" a nla y ı ş ı oldukça gürültü lü biçi mde öne ç ı k makta , bu da g ruplara ra s ı ili ş kil e ri iyice tahrip etmekted ir. Bu atmosferde e l eş tiri - öze l eş tiri yönlem ini işle te re k so nu ç ları birli kte pay l aşm a k · neredeyse imka n s ı z hale gel irken, "ye nilgiden" birlikte ders ç ık a rma k ve bu olu msuz tabioyu yeni el i re ni şlerle tersine çevirme imka nl a rı da aynı şe kild e neredeyse tamamen ortadan ka lkma ktad ı r ..

om

uğralan bir hastalıktır. "Sağ uzlaşmacılık" ile "sol komünizm" aynı madalyonun iki ayrı yüzü gibidirler; z ıt görünmelerine rağm e n pratik Luluml arıy l a birbi rini beslemekte, lutsakl a rın sağlıklı bir d i reniş progra mı etrafında birleşme l e ri ve örgütlenmelerini engellemektedirler. Her iki a nlayışın sahipleri de, başkala rının

grupçuluktur. Bu nedenle ortak ey lemlilikleri birli kte dc ı;erlend i rme k , dire ni ş lerde n ortak sonuç lar ç ıka rm a k, neredeyse im kan sız hale gelmektedir .. Her örgüt içinde bulunduğu eylemi kendi açıs ında n degerlendirmekte, bu dege rlendirmeleri ne de genelde subjektifizm egemen olmak tadı r. Cezaevlerini değerl e ndire n kitap, makale ya da bas ın aç ıklama ları ince l endiğinde, aynı olayı her örgütün bı r b i ri nd e n fa rklı a nlattı ğ ı ve yo rumladı ğ ı görülür. Cezaevleriyle ilgili makaleler dikkatle in ce le ndiğ ind e büyük bölumündc, olaylara ve olgulara ş irket mantığ ıyla yaklaşıldı ğı, zara rı kimse üstlenmezken, herkesin kara sahip çıktığ ı

görüşler.. görüşler.. görüşler.. görüşl~r.. görüşler .. görüşler.. görüşler .. görüşler..

PSK Adına lbrahim Can

ne

(

CEZAEVLERI REJIMIN BOY AYNASIDIR

ww w.

Tıı rk iye' nin siyasal yaşamında, demokrasi, hukuk ve adaletten söz eden, ancak uygulamada şiddete tapan hukuk ve adalet ;·ol:sunu bir yönetim anlayışı egemendir. Bu anlayış, ulusal ve sosyal muhalefetin yükseldiği her dönemde halka zoru d.ı •a tmış; zindan, sürgün ve katliamı ön görmüştür. Burjuvazi hiç bir dönem koyduğu yasalara kendisini bağlı saymamış ve hı r sıkıştığında onları yok sayarak, kimi durumda toptan ortadan kaldırmaktan geri durmamışttr. Bugün yaşanan sıkıntıların tcn~elinde, e~menler kliğinin hak-hukuk tanımayan bu bağnaz tutumunun payı va rdır. l '! indiği gibi Türkiye egemenlerinin beslendikleri şovenist-ırkçı .~amar oldukça eski ve güçlüdür. Türkiye Cumhuriyetini kuranlar ideolojik gıdalarını bu damardan alarak yola çıktılar. Ulkeyi yönetme siyasetlerini, iç ve dış dengeleri, inifak politikalarmı buna uygun bir eksene oturttular. Militarizmin güçlendirilerek muhalefetin susturulmasını esas aldılar. Yasal güçlerinin yeterli gelmediği durumlarda, yasadışı oluşumlara. bel bagladılar. Çetclcrin yok edemedi~i muhalifleri ecuevlerinde ezerek, ki?ilik haklarına ve onurlarına saldırarak sindirmeyi temel politika haline getirdiler. Dünden bugüne itl~eyi yönetenler bu politikaya sıkı sıkıya bağlı kaldılar. Bu yüzden yaygınlaştırtlatak sürdürülen sömürü ilişkilerine a cımasız bir baskı ve zulüm politikası eşlik etti. Yığınların barış, demokr.asi ve özgürlük talebi, her defasında yeni baskı tedbirlerine gerekçe yapi!dı. Sıkı yönetimler, OHAL'Ier, DGM'ler d!'!rken, devletin adalet işleri mafyaya, güvenli~ ise çetelere emanet edildi. Hiç kuşkusuz b·u· dJ.ırumun oluşmasında Kürt ulusal hareketini şiddet yöntemleriyle bastırma çıfgınlıgı teıiıel. etkendir. Rejim, baskı yönte~1leriyle kendini savunup, kitl~ere terör uygularken demokratik, özgür ve e~itlikçi bir toplum için mücadele edenleri, "terörist'' diye suçlamaktadır. - • Bugün ulusal ve sosyal muhalefet güçleri rejim le hesaplaşma içindedir ve büyük bedeller ödemektedirler. Bu bedelin en agır ödendiği alanların başında ise ŞüP.hesiz, cezaevleri geliyor. Rejimin cezaevleri politikası her dönemde fiziki ve· düşünsel imhayı öngörmüştür. 12- Eylül'ün faşist generalleri, "a~mayalım da besieyeJim mi?" diyorlardı. Bu yaklaşım, Cumhuriyet rejiminin cezaevlerine ne gözle baktığını ibret verici bir tarzda ortaya koyuyor. B~ li ki, arzulanan şey içeriye alınan herkesin yokedilıncsidir. Bu dogrudan başarı lamayınca daha dolaylı yol ve yöntemler denenmektedir. Birbirini izleyen hükümetlerin baskı politikalarında bulu~malarının birçok nedeni var. Ancak, cezaevleri politikasını beli rleyen iki temel nedenden sözcdilebilinir: Birincisi; rejim tutuklu ve hük1imlülere saldırarak, kitle muhalefetine gözdağı

, Si bat/ Şubat1998

"'"'-+

..Pt1 W1'! 36


dosya mehl ayın dosyasi 2.Yanlı~ Bil&ilendir me ve Gerçekler in Ajjtasyonl a

zorlaşmaktadır.

Boeulması:

3. Ben Merkezcilik Cezaevlerindeki gclişmelerle.ilgili kamuoyunu bilgilendirme Altı çizilmesi gereken bir diger nokta da tek tck grup nesnellik kaygısı taşınmamakta ve erinin yarattığı olumsuzluklardır. "Benim ben eylemlilikl meler değerlendir genellikle kitleye dönük ajitasyon ilc siyasal merkez alan dar grupçu birbirine karıştırı lmaktadır. Kadro politikalarına da abartılı bagdaı'ta halife" mantığıyla kendini birlik Lerninlerini çıkararak öne i eylemliliğin grup anlayış, yanlış un ajitasyonla r egemen o lm aktadır. Kamuoyun olarak da, genellikle "ilkesel neden Buna cktedir. dinamitlem adına ajitasyon ve propaganda zaman çoğu mesi bilgilcndiril kararlar" gösterilme ktedir .. bilinçlice yapılmakta, düşmanı daha etkili teşhir edeceği var ·farklılıklar" ya da " merkezi olmadığı kuşkusuz sonuçta o grubu olup merkezi Kararların marifct sunulması abartılarak arın l yaşanan sayılarak, bağlar. Ama pratik sonuçlar ı bakımından tüm tutsakları sa nılmaktadır. konularda grup kararları öne çıkarılarak gelişigüzel ilgilendiren karşı e devrimciler ve yanlıştır derece son yaklaşım Oysa bu i birlik zeminlerini dinamitlemekle kalmaz, sergilcnmes tavırlar hangi işleyen bir silaha dönüşmektedir. Cezaevleriyle ilgili her programlarını daha kolay uygulamasına da eczaevleri devletin in devrimciler ise, çıktıgında ortaya olduğu bir bilginin yanlış doğrudan ... Eğer tum tutsakları hazırlar ortam elverişli uluslararası kamuoyunda ve kitleler ncıdindeki güvenirliği ircdcsi hiçe di ğe r grupların dahi, durumlarda etkileyen vahşi çok pek devletin durum Bu ktedir. Ledclcnme söz konusu karar ister yerel ister merkez i olarak uygulamasını da gizlcyici bir işl ev görmektedir. Devletin sayılıyorsa, bu bir dayatmadır ve muhteva olarak birlik olsun, alınmış demokratik bölümü buyük rının uygulamala insanlık dışı "Istim arkadan gelsin" mantığıyla " ben tutumdur... bir karşıtı kamuoyunda yeterince teşhir edilmemiş olmasına karşın, anlayışı, sahiplerine hiçbir şey takılın" peşime gidiyorum ihtiyacı abartılma ayrıca arın l olay cezaevlerinde yaşanan mücadeleden çok şey alıp genel gibi, dığı kazandırma duyulması anlaşılır gibi değil. son onbeş yıl içinde bu tutsaklar Devrimci . götürmüştür sadece meler", bilgilendir " Bu tür yanlış ve abartılı ödemişlerd ir. Bu nedenle kilde şe ağır çok bedelini direnişierin etkinli ğini ve kamuoyu desteğini zay ı flatmakla yaklaşımın olaylarda, tutsaklar etkileyen eczaevini tüm sonuçları alarak ele biçimde objektif ve kalmıyor, olayları serinkanlı tutumlardan dayatmacı sayan hiçe iradelerini yaşanan l arı diyalektik bütünsellik içinde değerlendirmek ve birbirlerini n eylemleri siyasal özgün grupların arda, l Zından lar. kaçınmalıdır sonuçlar tutacak ışık ımıza ge l eceğe dönük politikalar uzerinde zemini birlik mutlaka eylemlilik türlü her dışında çıkarmak; zından pratiğimizi e l eştiri ~ozgccınden geçirerek sınırlı kalan eylemlilikler, hem gruplarla tek Tek ir. yükselmelid kadar o bir da çıkarmak dersler ortak tüm tutsakları kapsayan

we

.c om

amaçlı açıklamalarda

te

görüşler .. görüşler .. görüşler.. görüşler .. görüşler.. görüşler..görüşler..görüşler..

ww

w.

ne

istemektedir. Tabutluklar~ vermek istemekte, ikinCisi ise; onları yıldırıp dev·rimci degerierden uzaklaştırarak teslim almak r tutuklulara bu yüLden yıllardı örnekleri vahşet yığın bir daha ve dayatması hücreler, zecri sevk uygulamaları , itirafçılık isteniyor. Türkiye cetaevleri insanların uygulanıyor. Adeta dışarıda yaşan;ın ların inlikarnı içerdeki insanlardan alınmak yöntemleri, p~ikolojik J.;obay olarak kullanıldığı birer deney laboratuvarına dönüşturülmüştür. En acımasız işkence tedir. gözl<>nmek ve edilmekte test buralarda denemeleri ilaç tekellerin ve sonuçları b~skıların altındadır. Bir ço~unda üzeilikle Kürdistan'daki cezaevleri, zaten düşük olan Türkiye cezaevleri standardının çok daha keyfi tutumlara bağlı yeterli yemek, yatak ve uygun sağlık ko~ullan yoktur. Haberleşme, havalandırma, kitap vb. ihtiyaçlar tutuklu ve uygulama, her ndeki Cezaevleri ır. tutulmaktad düzeyde bir yetersiz da olarak ya hiç saglanmamakta ya işkenceye yatkın unsurlar hükümlülerin onurlanna, dü~ünce ~i~ter- lerine sa ldırı biçiminde planlanmı?tır. Görevli pcr~onel ve mektup dağılımına kadar hemen hcı arasından seçilm<>kte ve bunlar kogu~ kapılarının açılmasından tutun da, görüşme işi tutsaklar için bir eziyet ve işkence sürcd ne dönüşlürmektcdirler. aynada, devletin hukuk Özetle söylemek gerekirse, Türkiye cezaevleri Türk devletinin boy aynası durumundadır. Bu arliırarak cezaevleri somutunda duyarlılığı Toplum~al dir. görülmekte izleri kan bula~an ve sırıtmakta yuzü tanımaz Devrimci ve yur~ever tutsaklar bunu geleceğimiLe ve onurumuza yöneltilen insanlık dı~ı !>aldın ları boşa çıkartmak gerekir. ycnilmezliğini yiğitçc ortaya onurunun insanlık yatırarak, a~·lıga i bedenlerin karşı baskıya ve başarmak için keyfiliğc bunu l.;anıtladılar. Bugün de direnişieric büyuk koyuyorlar. Diyarbekir Cezaevi başta olmak üzere, birçok cezaevinde edilse bile, olüm orucunun kabul Istekleri bulunuyor. eşiğinde ölümün tutsak Birçok var. grevleri birçok cezaevinde açlık bitenleri ~essizlik içinde olup efendileri, Rejimin kalacaktır. yıkıcı etkilerini vücutlannda taşıyacak ve belki birçokları ~akat ı dışa vururken, uluslararası hukuk yctnın dışı in~anlık tutumuyla bu hükümet, Mevcut izliyorlar. gibi yokmuş hiç bir şey ilkelerini de utanmazca çiğniyor. 19B2 tarihli bir kararla "Tutuklu ve Bilindiği gibi Dünya Sa~lık Örgütü'nün önermesi sonucu BM Genel Kurulu 18 Aralık davranış ya da cezaya !.;arşı kırıcı onur da ya dışı insanlık gözaltında bulunanların işkence ve başkaca zalimce, Konseyi'nin 31.8.1957 tarihli Toplumsal Ve Ekonomik BM konuda aynı Yine r. yayınlamıştı belge bir korunması ... "nı içeren etmiştir. Ve Türk devleti kabul daha belgeyi bir içeren "Tutuklulara uygulanınası gereken davranış standardı kurallarını" ;o. • girmiştir. altına yükümlülük <:'derek beyan bütün bu kararl;ıra uyacağını hu yıllık Bunca ir. getirmişlerd haline alışkanlık Gönilüyor ki, egemenler evrensel hukuk normlarını hiçe saymayı bir çözülme bir alanda her bugün yüzünden tavır Bu yok. niyctiC'ri çıkarmaya ders tablodan alışkanlıkta ısrar etmenin yar~ltığı içerde ve dışarda güvensiz ve '-'<: dağılma süreci ya~anıyor. Ekonomi çökmüş, siyasal ve toplumsal istikrar bozulmuş, halldarımızın özgur ve gitmiş, boşa çabaları boğma muhalefeti n Egemenleri karanlık bir gelecegin içine girilmiştir. ı~rar etmenin zararı buyütmekten çabalarda beyhude bu halde O iştir. yokedilemem iradesi kumıa gelecek bir demokratik başka bir sonuca ulaşması mümkün değildir. .;

1

Si bat 1Şubat 1998

37


dosya mehf

~

aym dosyas i --------------------------~--

te

we

.c om

sonuç alınmasını zorlaştırmakta, hem de pek çok örnekte Dar grupçu a nlayışın kendini ortaya görüldügü gibi, devletin işini kolaylaştırmaktadır. Tutsakl arın de içinde yer a ldığı ortak platformla koyuş biçimlerinden biri rın kararlarını kendisi için birliği, düşman sa ldırılarınd a ne kadar cayd ırı c ı ise, parçalı bağlayı cı görmemesi; onaylad ığ.ı', a ltına imza attığı kararl arı duru ş da o ölçüde devleti cesaretlendirici işlev görmektedir. tanımayan liberal bir pratik sergilemesidi r.. .Oysa temsili . kurumlarda alınan ka rarlara uymamak , her şeyden önce· kendi 4. Eylem KırıcılıCı: .irademize saygıs ız lıktır. Içinde bulunduğumuz platformlardan Dar grupçulugun s ıkça karşılaşılan özelliklerinden biri de ç ık a n kararların a rkası nda durmak ve kararlı biçimde ortak eylemlilikler içinde öngörülen direniş programlarının uygulamak siyasal ilke açısından olduğ u kadar etik açıdan da dışına taşan keyfi davranışlardar. Bu, kimi zaman kendini "sol zorunludur. Bu bağlamda , bizimde bir parçası olduğum u z sekteri zm" biçiminde, kimi zaman da direnişin belli bir ortak o lu şuml ardan ç ıkan kararla r tüm grup la r için bağ l ayıc ı safhas ında genel iradeyi hiçe sayarale ortak eylemliliklerden. olma lı , her grup sözkonus u kararların içselleştir ilmesi için çekilme biçiminde ortaya koymaktadır. Daha çok açlık kendi tabanına yönelik de bunun çal ı şm as ını yapmalıd ır. grev le rinde görülen, fiili eylemle rde de karşılaŞılan bu Birlik kurumlarının . sağ lıklı i ş l ernemesi ve yi ne yete rince davranışlar, cezaevi idareleri karşısında bütünlü~lü duruşu üretken o l amamasının neden lerinden biri de, birlik ortadan kaldıran ve ödenen bedelleri ağırlaştıra n eylem kırıcı görüşmelerinde ortaya ç ı kan yeni durumlara denk düşen görüş bir tutumdur. oluşturmada , gö rü ş değiştirmede temsilcil erin insiyatif ' ' Zaman zaman içine düşülen olumsuzluklardan biri de ortak kullanamamasıdır.. Temsilcilerin yeni du rumlar karşısınd.a eylem lilik dışında kalan grupla rın , direnişin · ~ tkinli ğ ini gö,rüş geliştirme ve karar verme insiyatifle rinin o lab ildiğin ce zay ırl atan tutumlarıdır. Oysa ortak eylem içinde şu yada bu .s ınırl andırılmış ol ma s ı , fiili olaylar karşıs ınd a ortak tutum nedenle yer almayan gruplar direniş boyunca eylemin içeriği belirleme o l a naklarını ortadan kaldırmakta, bu da somu t. ve talepleriyle çe lişe n d avra nış l ardan kaçınmalıdırlar. durumtar karş ısında temsilcil erin manevra yapma Tutsaklar aynı eylemlilik içinde yer almasa da, direniş~ yete neklerini köreiterek etkinliklerini zayıflatmaktadır. zay ıflatıcı tutumlardan kaçınmalı, devlet karşısında eylem · Son. olafak üze rinde durmamız gereken olumsuzlu klardan halindeki a rkadaşları yla uyum içinde olmalıd ırlar. Örneğin biri de, tutsak temsilcil e rin in ara l atındakr- anlayış 1994 tarihinde Buca Cezaevi nde gerçekl eşen ve 46 gü~ farklılıklarının diplomatik görü şmelere ve "paza rlı k"lara süren ortak açlık grevine, özgün durumlarındarı dolayl fiili ya ns ımasıd ır. , ka tılım gösteremeyen DHKP-C, eylemlilik süreci boyunca Bu so n derece cidd i bir o lumsuz lu ktur. Çünkü her d i re n iştek i tutsaklarl a dayanışma içinde olm u ş, . açl ık mücadele nin kaderi sonuçta "masa başı" gö rüşmele rind e dire niş inin belli bir safh as ında siyasa l desteğini üç gün lük belirlenir. Tutsak temsilcile rinin diplomatik görüşmele rde grevle fiili desteğe dönüştürmüştür; pazarlıgın kritik kendi içlerinde netleşmiş ve bütü nlükl ü olarak hareket aşamalarında ise "eylemdeki a rkadaşları nın isteklerinin kabu l etmemefe ri, farklı tutuml ar sergileme leri , hem düşmanla edilmemesi hal inde süresiz açlık eylemine katılacaklarını" "pazar lı k" gücü nü zayıflatmakta hem de devletin gruplar ifade ederek ce:?aevi idaresi üzerinde küçümsenemeyecek bir a ra sındaki çatlaklıkl ara sızma ve bu çat l akla rı büyütme taktiği baskı o luşturmuştur. ge lişti rmesi ne yo l açmaktadır. 5. Ö[iütsel Liberalizm ve Inisiyatif YokluCu: Bu nedenle cezaevi idareleriyle ya da devletin temsilcileriyle

ne

görüşler .. görüşler .. görüşler .. görüşler .. görüşler.. görüşler .. görüşler..

ww

w.

O halde bu bcyhude çabalarda ısrar etmenin zararı büyütmekten başka bir sonuca ulaşması mümkün ~ Bugün yapılmasr gereken şey, d<>mokratik açılımların bir an önce başlatılarak barış ortamının 'degildir. Siğlanmasıdır. Kürt sorununun şiddet dışı politik düzlemler<> taşınması, varolan gerilimi düşürecek, kendisine bağlı şckillen'm bütün sorunların· çözümünü kolaylaştıracaktır. Ifade ve örgütlenme özgürlüğünOn önündeki engellerin kaldırılma sı , Kürt politik partilerine · serbestçe faaliyet hakkı verilmesi ve ayrımsız bir genel ~~ın çıkarılması ise, olağan d ışı koşulların yarauıgı sorunlan ~1 yoluna koymak için acilen atılması gereken adımlardır . Ulkeyi kaos durumundan ve geldiği uçurumun kıyısından batka türlü kurtarmak mümkün olmayacaktır. • ; Ancak akıl dışı tutumunda ısrar ederek bütün rezervlerini tüketen egemenlerin bu adımları · kendiliğinden atmayacaklaw biliniyor. Bu Acdenle ilerici. demokrat. yurtsever tum kişi ve kesimlerin ciddi bir iş ve güç birligi zemini yaratmatara.: ihtiyaç halini almıştır. Böyle bir güç birli~i politik yapıların ve kişilerin tck tek mücadele birkaç katını saglayacagı açıktır. Rejimin cezaevlerine dönük saldırısı da ancak böylesi bir lerinin sagladıgı avant.ajların-· karşı Bugün cezaevlerinde yaşananlar hemen müdahale yi gerektiren aşamaya gelmiş bulunuyo duruşla pOskürtülebilini~ r. Bütün araçlar devreyf', sokularak, bütü.n yollar denenerek iş lenrnek istenen toplu cinayetierin önüne geçebiliriz. • .' Vurgulanması gereken yanlardan .birisi de tutsakların direniş biçimlerin i tespit ederken· dışarda gelişen mücadelenin boyutu ve kitlelerdeki duyarlılığı hesaba katmaları konusudur. Hiç kuşkusuz, bugün cezaevler inde yaşanan eylemJilik ve duyarlılığın boyutu "dışarda yaşananlardan" çok daha ileridedir. Bu nedenle kamuoyunun yelerli düzeyde ilgili ve duyarlf olmadığı bir ortamda gerçekleşen ölüm oruçları ve bunun yol açabilecegi ölümler rejim tarafından kolayca göğüslenebilmcktedir. Geçmiş hükümetlerin böylesi süreçlerde açlık grevlerinin ölümle sonuçlanması için nasıl ay? sürdüklerini hep birlikte yaşadık. Bugünkü hükümelin duyarsız tavrı aynı sonuçların yeniden arzulandığını ortaya koyu.for. Rejimin cezaevleri pol itikasınr teşhir edebilecek eylemlilikler zinciri örgütlenerek, tutsakları n fiili direni~ olanaklarını birleştirip ölüm oruçlarına ge,Jek kalmadan cezaevleri koşulların ın iyileştirilmesi ve tutsakların siyasal kimliklerinin tanınması sağlanabilir. / • Belli ki rejim, cezaevleri sqmutunda demokra~i . barış ve özgürlük güçleri ile bir hesapla~m a içindedir. Bu hesapla~mayı halklarımız lehine bir sonuca ulaştıra mazsak, moral değerlerimiıle birlikte geleceğe güvenimizide ö nemli oranda kaybedeceğiz. Bu kayıp göze alınamaz.

• Si bat 1Şubat 1998


~ dosya mehl aym dosyasi -------------~~-~-----

Cezaevi ko~ul/arwda bulunan c!e viimci ö rgütler. bu sa pmalarta direni~le rdeki o lumsuz e tkile rjoi azaltmak için: Kendi kitlelerinin durumunu; diger grupların durumunu;

yaşadıkları

cezaevlerinin özgon durumunu; dış . kamuoyunun durumunu; genel tutsaklık koşullarını ve bu koşullar altında yapılabilecekterin sınırlaMnı;

Dikenin o an ki siyasal gondemi ve dengelerini çok iyi degerlendirmek, atacakları adımı iyice ölçap-biçrnek ve bir kez karar verdikten sonra da kararlı bir şekilde uygulamak durumundadırlar.

.c om

görü şme lerde tutsak temsilcileri son derece uyanık olmalı, tam bi r uyum içinde hareket etmelidirler.

ww

w. n

et ew e

Yin e k a rarların uygulanma süreci içinde, sürece etki edecek faktörler ve bu fa ktörülerdeki degişiml eri görerek po li ti k d eğiş iklikl e r e, t ak t ik manevralara a ç ık olmak gerekir. Sözge lim i bir sa tranç oyun cusu, oyununa genellikle bir savaş stratejisi saptayarak baş lar . Bu stratejinin hedefi \ kez d eğ i ş m ez dir. An ca k çoğ u belirlenen stratejiye uygun oynanmaya baş la ndığ ınd a, ya pılaca k hamleleri .. · ve katılımcı biçimde i ş l eye n komünar yaşam üzerinde belirleyen karşı tarafın savaş stratejisi ve hamleleridir. Oyuncu bir d i reni ş gelenegi ne kadar anl amsızsa, savaşçı genel bir savaş strateji si s ap ıayab ilir ama hamlelerin i yükselmeyen d iren işçi bir ruhla don a nmamı ş bir komün de o kadar boş ve d eğiş mez bir plana bağ l aya m az. Hatta kimi zaman ka rş ı ve anl a msızd ı r. Zi ndanlarda ol uşturd uğumuz komünlerle ta ra fın stratejisi önceden tasarlanan genel oyun kurgusunu idea lleri mize uygun bir yaşam o l uşturarak, kapi talizmin bile değiştirebil ir. üzerimizdeki ideoloji k, siyasa l ve ekonomik deformasyonunu Bu anlamda her savaş, mutlaka savaş koşull arının ve her türl ü tes tirn iyeti ve boyun eğmey i oşa ç ı karırken ; güç l erin ge rçek duruml a rının obj ekti f b savaşa n rededen bir direni ş a nlayı şıyla da, düşma nın bizleri teslim d eğe rlendirilme s ini , y ine savaş süreci içinde .ö nceden alma p rog ra ml a rını b oşa ç ı ka rmay ı ve f iili sa ldırıl a rını hesaplanmayan ge liş mel er ka rş ı s ınd a harekat pla nını ye ni a maç l a rız. Biri içe dönük, diğeri dışa dönü k duruml ara uyari ayacak po litik es n e kli ğe ve taktik püskOrtmeyi programatik temel ini o lu ş turur. Ama her izin görevlerim değ i ş ikli k lere aç ı k o lunmas ını gerektirir. ikisin in de temel özell iği , egemen sın ıfl arın ideoloji k-siyasal ve askeri sa ldırıl a rın a karşı d i re n işi örgLitlemek, d üş man ın NE YAPMALI? · merkezi ve yerel pol iti kaların ı boşa çı karmaktır.. Hiç ku şku s uz egemen sı nı fl a rın cezaev leri po l i ti kas ı Birli k ve dire ni ş a nl ayı ş ımı za geçmeden önce komlin devrimci tutsak ların zında n po litika l a rının o lu şturulmas ında anlayı ş ımı z ı k ı saca özetlemek istiyoruz .. belirleyici öneme sahiptir. Her şeyd en önce şunun çok iyi kav r a nm as ı ve i çse ll eş tirilm es i ge reki yo r; tut sa klık A-DEVRIMCI DIRENIŞIN ÜZERINDE mücadelenin sonu değ ildir.. . M ücadelenin başka bir alanda ve fa r k lı koşullard a sürdürülmesidir ve elbette bu alandaki YüKSELDIGI TEMEL: KOMÜNLER Devrimci t utsak l a rın yaşam biçim i " komün" dür. Tüm mücadelenin araç ve yöntemleri de yeni koş ull a ra u ya rlı o l acaktır. devrimci tu tsakla rın be nimsediğ i bu yaşa m biçimini çeş itl i Devrimci mücadele her şart ve koş u l a ltında kesi ntisiz grupl ar bi rbirinden fa rklı yo ruml aya rak uyg ulamakta, sürdürOlrnek zorundadır. Cezaevinde hayat da, kavga da denilebi lir ki " ko mün" ün gerekl il iginde herkes bi rleşmesine devam eder.. O halde hem h aya tın bu koşulla ra u ya rlı olarak rağmen, her örgüt ve partin in kendine özgü bir komün anl ayış ı ye niden düzenlenmesi ve hem de kavga araç ve ortaya ç ı kmaktad ı r. Bu da birden çok komün a nl ayı ş ının ve • bun a bağ lı o larak so sya lizm a nl ay ı ş ının bulundu ğ unu . yöntemlerinin yeni koşullara uyarla nması gerekir. ' Zindaa mücadelemizin b irbirini tamam/ayan iki <emel aya~ı gösteriyor. va rdır: Ö te ya ndan, öze ll ikle ulusa l ve toplumsal kurtu l u ş Birincisi; y a şam biçimimizi yeni koş ull a ra göre yeniden mücadelesin in yü ksel i şi y le birlikte, toplumun her kesim ve tabakal a rından in san l a rı n da cezaevlerine do l duru ld uğu, düzenlemek.. Ikincisi; kavga ve direni ş biçimimizi tutsa k lık koşulla rına bu nl arın önemli bir kes imin in sosyalizmle tanı şmadı kla rı, daha çok yurtsever-demokrat olarak ta nımlandı ktan bilinerJ bir uyarlamak. Bunlar bir bütünün iki ayrılmaz pa rçasıdırlar. En demokratik gerçektir. Bizim komün anlayışımız esas olarak bugünkü ve· Si bat 1Şubat 1998

39


do~ameht

~

--Jr--------------------------u-·aym dosyası

gelecekteki çı karları itibariyle sosyalist siyasal mu cadele nin tabanında durduklarını ö ngörd üg ümüz bu direnişlerinin kesimlere dı ş lamacı ya da dayatmac ı bir sekıe rlikle yaklaşılmasını içerme7. oluşturur Tersine, sosyalist siyasal mücadelenin tabanı nd a durdukları ölçüde bu duruşunu, düşilnsel kesimlerin, cezaev i direniş k 1k b' mücadelesi süreciyle birlikte, ulusal yaşam 6IY ve toplumsal kurtuluş programı içinde bilinçlendirilmele rini, • • •-ı 1 örgütlenme l e rini hedefler. Bu If anlamda komün, devrimci tutsakla rın yakmftğ1 yaşam biçimi olmanın yanı s ıra, ortak yaşamın asgari kurallarıyla aynı derin/eştirirken, koşullar altında bulunan yurtsevert demokrat tutsak larında katılımına aytŞ

siyaseti de gereksiz hale getirecektir.

et ew e

.c om

Komanler tutsaklarm birlik Marks, Lahey Kongresinde " Iktisadi kurt;.luş ve temelini amaç, her siyasal faaliyet bu amaca baglı birer araçtır" decken, ko münizmi amaç, ... Tutsaklarm parti'yi ise araç olarak tarif ediyordu . Amaçaraç ilişkisinde, çubuk sürekli amaca dogru ortak bükülürse aracın a~li fonksiyonları dışına rx· / çıka rak yozlaşması barajlanabilir. Tam da 1" 1 e bu noktada, ö rgüt bilincini karartacak ya m 1 ve taç/andlfarak organik hale yaklaşırnlara karşı duyarlı olmak gerekir.. b' d ''k Kapitalist ve sömürgeci kuşatma al tında getlftr; yan an lueDIOJI - örgütlendirilen konılin ieri siyasal nitelikten teorik arındırmak, başka bir ifadeyle örgü t ve parti bilincini zayıflatmak, sosyalizmi dogmadan öte yandan ö ldürmek demektir.. Objektif bütün koşulları l /. t'l.. , varolsa bile, partisiz bir sosyalizmin doğması an art pra ltue ,es olanaksızdır. Parti, küçük komünal birimleri aç ıktır. etme imkant sağlar... genel toplumsal dönüşümün birer parçası Komiınler tutsakların birlik ve k _ı o l arak büti.inleştirecek temel araçt ır. dırenişlerinin temelini ol uşturur... Kavganm S/Ca pratiğinue Dağınık güçleri ve çabaları bütünleştiren Tutsakların o rtak duruşunu, düşü n~el ortak bir ruhsaf şekil/enme devrimci bir örgü t olmaksızın birbirinden yak ınlık ve yaşam birligiyl e izole alanlarda filiz lenen sosya l ist taçlandırarak organik hale getirir; bir ve kültür birliği yaratarak embri yonların kendiliğinden olgunlaşarak yandan ideolojik-teorik yakın l ığ ı t ts k/ k t g_ezegen sathına yayı laması olanaksızdır .. derinleştirirken, öte yandan anlayışları U a art aynaş trtr. Ozet le; komün amaç, parti araçtı r; ne ki, pratikte test etme imkanı sağ l ar... DolayslZ biçimde birlikte kavganın en ileri unsurlarının bilcşcni olan Kavganın sıcak pratiginde ortak bi1 k l k b'J'I.. partinin oluşturucu yön lend irici rolü ruhsal şekillcnme ve kültür birliği üretme Üeşme If lKLe olmaksızın, bu küçükveprotatipler gönü llü yarata rak tutsakları kaynaştırır. tüketmek ve yine düşmanla küçük grupların burjuvazi için zararsız Do l ays ı z Öiç imde birlikte üretmek, bohem yaşam istekleriJli tatminden öteye ül eşmek, birlikte tüketmek ve yine göğüs göğüse birlikte geçmez. Bu tür "komün "lerde bir araya gelen düşmanla gögüs göğüse birlikte vuruşmak, demokratik ve bireyler kendi bohem dünyalarında vuruşmak, demokratik ve sosyalist "pay laşım cı-katı lım c ı " bir yaşam bi lincin. yaşam tarzıyla bütün leşerek sosyalist bilincin yaşam sll rÖürdükleri n i sa nsa l ar d .. , aslı nda içselleşmesini saglar. /. b k kendilerini soyutlad ıkları (!) d ış dunyadaki 1 Direniş temelinde ö rgütlenm iş tarzty a ÜtÜnleşere baskı-sömürü, zülüm ve vahşete duyarsız 1

konılinden

yoks un

bir cezaev i

yaşa mında yozlaşma ve çürüme kaçın ıl mazdı r. , Böyle bir atmosferde

1

içsel/eşmesini sağlar.

her tutsak kendini yaşamaya ve giderek derbederleşmeye

w. n

baş lar, arabesk ve liberal yaşaml a birlikte yılgın lık-karamsarlık

sa l gın bir hastalık halini al ır; tutsaklar içerideki yaşamdan ve

kaldıklarından, sistemi n aykırı(!) parçaları o lmaktan kurtulamazlar... Komünizmi kelebeğe benzetecek olursak, örgütü de kelebegin içinde qn l anıp büyüdügü kozaya benzeteb iliriz.. Komünl er partisi z, kelebek kozasız düşünülemez.

ww

kavgadan koparak, j"ıaya lle ritle başbaşa kalır ve gün saymaya Fiili bir kuşatma ve saldırı altında olan cezaev leri komünleri, başlar. Liberalizm örgütlülügü saglayan degerieri kemirdikçe birer direniş odagı o larak aynı zamanda d ışarıda sürdürülen direnişin temelleri zay ıfl ar, burjuvazinin ideolojik ve fii li genel mücadelenin ay rılm az parça l arıdırlar. Cezaevi sa ldırılarına e l ve ri şli bir ortam oluşur ve bu da kaçınılmaz komünlerinde siyasal örgü tlenme ile ekonomik ve toplumsal olarak teslimiyete götürür.. yaşam dolaysız o larak iç içedir.. Ilişkilerin dolaysız ve çıplak Komünizmi, bugünkü koşulların dayattığı tllm siyasal biçim oluşu, dışarıda ihtiyaç ve zorunluluklardan kaynaklanan pek ve araçlardan arı nmış öLgürlükçü ve eşitl ikçi bir yaşam olarak çok örgt;tsel biçimin içeride o rtadan kaldırılmasın ı gerektirir.. ta~av ur edecek o lursak, komünle r, ge lecekte ulaşmak Cezaevi komünl erind e; hıyarer~i, yetki, merkeziyetçi lik, btediğimiz yaşam biçi.mimizin bugü nkü proto tipleridirler. i liegalite gibi örgüt yön ıemleri , daha çok dı~arı ya dönük Devrimci partiler, komünlerde iç5elleştiri lmi~ sosyal ist yaşam yüzüyle geçerli olmalıdır. Iç i~lerlikte ise bu yöntemler tarL ın a dayandığı, sosyalist yaşam biçiminden beslendiği mümkün o lduğu ölçüde geriye çeki'lmeli, parti ili~kilerinden ölçüde, varlık amacına odaklanabi lir ve kendi lerini yeniden doğan idari yetki ler kullanılmamalıdır.. üretebi 1i rler. Kapital ist-emper.ya 1i st kuşa tm a a ltı nda Öncülük, tarihsel-toplumsal temelleri var olan bir realitedir; komünlerin kenqiliginden çogalması ve ge n elleşmesi . ancak ö ncü olmak bir sosyaliste yetki ve ayrıcalık degil, daha imkansızdır. Savaşçı bir k?~ü~isı_ parti, ko~ünar ya~a m!n çok sorumluluk yükler. Eşitsiz gel işim yasasının bilinç ve topluınsallaşt.ırılm~s ı -~urec ını~ 9 n!-'nu a~an_ b~r ?u.ldozerdır. yetenekteyarattığ ı farklilığın dogal sonucu olarak ortaya çı~aı;ı Her turlu burı_u va orgutl7nrı:ıesıne l<arşı guçlu .?ır ı~tıd~r ~dağı öncOIOk o lgusu, siyasal ve toplumsal yaşamda hiyarerşiye ol u şturmak uzere be."ı bır evreye ka~~r su~eklı buyuyen- dayanarak yönetim yaoma kü ltürüne dönü~tüğünde devrimci guçleren bu ar~ç. t ~m t_o~lum komun leştıkçe, tedrıce n niteligini yitirerek ·uicileşi r. Bu anlamda cezaevi z~y.ıfl~mak .ve tarıhse l ışlevını t~~am la~ı.ğ ı 7aman da, devlet komün lerinde tutsakları n niceliğine göre artan ya da azalan g~bı dığer s ı yasa l. o l.uşurı:ı l arl_a bı rlı kt~,.son~ek _du ~~mundadır. idari biçimler mutlaka komünal yaşam ta rz ı ve ilişki S ı yaset ve yonetımın elıtlerın ya da .. one~ lerın ı şı olmakta~ biçimlerine uyarlanmalıdır. ç ıkarılarak toplumsa ll aştırılması, oncu ıle artçı aras ındakı Cezaevi konıli ni eri ile ilgili e leştirilerim izi bir yana fa rkın süreç içinde giderek ortadan kaldırılması, iktidar odakl ı Sibat 1Şubat 1998


~~

dosya m~hf ·

-----------------------------b-aym dosyas1

·girmeden şu şeki lde formüle edebiliriz: a-Ortak yaşama tüm mal va rlıgı ile katılım esas tır. Bunun yöntemi kornOn işlediğinde somu tlaştırılır... b-Ortak yaşamda , siyasal-en tellektüel maddi hizmet üretimine azami katılım esas tır.

c-Komünde siyasal-ekonomik ve toplumsal yaşam açıklık ilkesi üzerine kurulur. Güve nliğe dönük tedbirler dışında tüm uygulama lar kamUnar yaşam ı o lu şturan bireylerin denetimine açı ktır.

d-Ü retim-paylaş ım ve tüketim kollektif

oluşturur.

Devrimciler hangi koşulda olursa olsun, zmdanda siyasal, ideolojik ve teorik eğitimi asfa ihmal edemezler; teorik ve pratik olarak kendilerini sürekli geliştirmek

Devrimci ler hangi koşulda o lursa olsun, zındanda siyasal, ideolojik ve teorik egitimi asla ihmal edemezler; teorik ve pratik olarak kendilerin i sürekli ge li ştirmek güçlendirmek zorundadırlar. Bilgi küpü olmak, entellektüel tatmin yaratmak için değil; yaşamında uygu lamak ve mücadele pratiğine geçirmek için zorunludu r bu. Kuşkusuz eğitimin, öğretimde n fark lı olarak en temel öze lliği, pratik davranış kalıp l arımızı etki lernesil değiştirmesidir. Pratiğin yo lunu pratik çözü mlere hi zmet aydınla tm ayan, etmeyen bilgi, kibirl i aydı nları n "ayrıca lıklı olma" a racından başka anlam ifade etmez. Devrimci ft!r bir yandan teorik-ide olojik olarak yetkin l eşi rken diğer yanda n bunu ede rek test pratikle riyle sürek li geliştirmezlerse; giderek kısırlaşma , yozlaşma tehlikesi yaşa rlar. Bu nedenle zından koşulları her ya nıy la bir eğitim ve yenilenm e l aboratuarı gi bi

.c om

yaşam cezaevi kendi bırakırsak, anlayışımızın içerigini, işlerlige fazla

güçlendirmek zorundadirlar. Bilgi küpü olmak, entellektüel tatmin rilip, planlanmalıdır. yaratmak için değil; değerlendi Devlet " içeri basit bir suçtan girenierin militan uygulamak olarak çıkmalarından yak ınırken; bir yandan ini baskının hedefi olarak işaret ve mücadele pratiğine cezaevler etmek isterken, diğer yan ı yla da teme l korkusunu dile getirir. geçirmek için Dikkalten kaçınlmaması ~e reken bir nokta da. zorunludur bu. devletin z ınd an po liti kas ınd a sadeec zulmü ye

ww

w. ne te we

yaşa mı n gereklerin e uygun yürütülür ken herkesin bu sürece yeteneklerine göre eşitlik ~sine uygun katılması sağ l anır. Eşitlik ilkesi mekanik biçimde mutlak eşitliği öngörmcz; yetenek ve ihtiyaç lar, hasta lık ve yaşlılık gibi olgular gözetilerek uygulanır.. e-Komünü oluşturan bireylerin ekonomik , siyasa l ve entellekt üel katılımıı.daki farkl ılı klar ayrıcal ık nedeni olamaz. yaşammda ge li ştiri lm e~i · ve f-Yetene klcrin komünü o lu şturan çeşitlendi rilm es i ; bireylerin siyasal, entellektü el ve pratik ye tenek ve yete rliliklerin in en Llst düzeye ç ı karı lması ve dönüştürülmesi hedcflenir. g-Komün ; tüm faaliyetle ri ve görevleri program l a~t ırır. Işbölümü esas ın a göre uygular. Bütüne yaban cıla ştınc ı etkilerinden sakınma k için u ygu l an ır . Herkesin i şe katrlması ­ i şbö lümü dönüşümlü işbölümünOn b ir zorunlul uk içinde öğre nmesi ve süreç olmaktan ç ık a rılmas ı amaçlan ır. h-Komün ün i şle rli ği ve niteligi sosyal ist demokras i a nl ay ı ş ın a göre belirlenir ve kendini kapitalist toplumsa l yaşam ın anti-tezi olarak ifade eder. Ancak sosyalist olmayan yu rtsever-demokratl arın da içi nde kendini rahatlıkla jfade edeb ileceği bir demokratik işlerliğe sahiptir. i-Komün; kapitalist koşulların egemen olduğu bir toplumda o luşan sosyalist nitelikli toplumsal birimdir. Birimi olu şturan bireylerin bilinç ve iradelerinin ürünüdür. Komünle saglanan ortak yaşamın azami hedefi; yö neten-yönetilen, etken-edil gen, yapabilen-yapamayan vb. gibi her türlü egemen li ğe temel teşk il eden tüm ayrıcalıkları süreç içinde ortadan kald ırmaktır . Kendisi de bir egemenl ik biçimi olan sosyalist-demokrasi'nin de süreç içinde aşılmas ı amaçlanır.. k-Komün iç işlerliğinde , demokra tik yönel im ve denetimden, öz yönetim ve denetime geçişi amaçlar. Bunun için i ş bölümü ve u z m aniaşman ın bireylerin bi linç ve yetenekl eri ode ya ratt ı ğ ı uçurumu ve yabanc ıl aşmayı azalımayı VP. giderek yok etmeyi amaçlar. Bu an lamda komün; teorik ve pratik egi timiyle, antikapitalist temelde örgütlenm i ş üretimc i-katılımcı ve paylaşımcı yaşam tarzıyla, direnişçifiği esas alan nitelikleriyle aynı zamanda gerçek bir okuldur.

11

imhayı de~il; ayn ı zamanda tutsakları ~evşetme. ehli l eştirme. özel yaşam ve beklentile rini organize etmesin i sağlayarak düzen s ınırları içine çekme yan ınının da bylundy~ydyr. Kimi zaman bu yan daha ağırl ıklı olarak öne ç ı kabil ir. Ya da değ i şik cezaevlerinde her iki uc ayn ı anda uygulanarak, tutsakları n ıs l ah o lması

amaçl anır. Geçmişte bir çok cezaevinde bunun örneklerine rastlandı. Hatta ayn ı cezaev inde bile bu iki yöntemi n birlikte uygulandığı görüldü. Yaptırımlar karşısındaki tutumianna göre tutsaklar kategorize edilerek ayrı uygu lamalara tabi tutuldu .. Direnişi kırmak için belli yaptırıml a rı kabullenen ya da kimi

b>akların gaspedilmesine göz yuman tutsaklara, bilinçli olarak esnek davranıldı . Ancak çoğu zaman, direniş bütünüyle kınldıktan sonra bu ayrım da kaldırılarak bütün tutsaklar ayrımsız bi çimde katı ve ağır bir baskı al tın a a lındı. Eğitim bu nedenle de sürekli diri, politik canlılık ve u yanık olma bak ımınd an bir zorunlulu ktur. Sa n a~a l üretimi saymazsak büyük ölçüde maddi üretimden k~uk yaşayan tutsakların , entellektü el, siyasal üretimler iyle daha fazla düşü.ı se l, ruhsal yoğunlaşma koşu ll arı vard ır . Bunun kendini

kollektif urctime toplumsallaşmasının yolu yine ECITIM'dir.

öğütmeye

değil ,

B-DIRENIŞ ANLAYlŞlMlZ

dönüşmesi

ve

Devrimci tutsaklar içte cezaevi yaşamını komün esas l arına uygun olarak düzenlerken dışa dönük görevlerin in temelini devletin ve cezaevi idaresinin politikalarına karşı bi linçli, sistemli, çok yönlü bir mücadele ve direnişin örgütlendirilmesi oluşturmaktadır ... Cezaevinde mücadele araç ve yöntem leri nin tutsaklık Cezaevlerini Bir Okul Haline Çevirmek a uyarlanması gerekir. Mücadele yöntemle ri, esas ko~ulların "Cezaev leri devrimci ler için bir ok uldu r" sozu, zından politikalarını boşa ç ıkarma ekseninde devletin olarak etmez. ifade şey kendiliğindenci bir tarzda al ındığ ınd a bir Başka bir ifadeyle politikamızın odak noktası, r. ştirilmelidi geli Z ınd a n 'ın, düşmanın ç ıpl ak zoruyla yüzyüze ge linerek sa ldırıl arı karşısında direnişi örgü tlemek, ınıfların s egemen sırf Ama kendiliğinden öğrettiği pek çok şey vard ır kuşkusuz. merkezi politikafarını boşa çı~rmak ve yerel bununla yelin mek büyük bir gerili k, hatta ça rpık bir bilinç devletin Sibat 1 Şubat 1998

( lltflif l' 41


dosya me hl a:.y:m~do~s:y.:-as:1----llllil!llll--------------- ~ - o l ma lıdı r.

Ku~ ku suz cezaev lerinde her şa rt ve koşul altında DI RE N IŞ ESAST lR. PoJitika mız , bu vazgeç i l mez~ üzerine o turmak zorund adır. Elbette di re ni ş in yö ntem v e bi ç imi; • b ylundu gumu7 cezaev inin özel ye özgün konumuna dey let~e uygylanan politikalara. diğe r cezaev lerini kapsayan genel direnj~in ko~ull a rının yar olup olmadığına . siyas al konjonktüre ye o an' ın somut ko~y llarına göre belitleoecektjr.

.c om

diren iş haıtı mız o l~a l ıdır. Geçici Ceza evleri direniş taktik geri çekilmeler dış ında bu hat, sonuna kadar savu oul ma lıd ır. programlan hede f ve Şayet kaz ın ı lmış haklar' bu hattın talepleri bakimmdan iç iodeyse korum a . dı ş ındays a haklan eeli~tjnne amaçlı mücadele demokratik bir içerige yöntem i öne ç ıka rı lmal ı d ı sahiptir. Esas aldlgi mücadele Ancak, bir ya ndan mevcur.t hakları koruma ile bu hakları geniş letme yöntemi; ideolojik ve siyasal mücad elesi bir bütünlü k içi nde ele düzeyde karşi-sa/diri, fiili alını rken, diğer yandan mücad ele tak tikleri açı s ında n b irbi rinden saldinlar karş1smda ise a y r ı ş t ı r ıl m a lı d ı r . A sg a r i bütün

Pratikte bu ne anlama gelmek tedir? Bunun an l a mı şudur: Şayet prog ram ımı z içi nde olsun ya da eczaev lerini kapsay an genel bir dire ni ş söz DIRENIŞ SA VAŞ/DIR. o l mas ı n , kazanılmı ş her hak konu su deği l se, tek tek cezaev leri ile ilgili terked il mez bir mevzi olarak dire niş biçi mi ve taktikle ri o cezaev indeki sav unma hatt ı mı z ın i ç inde tutsakl ar ta rafında n belirle nmelid ir. Ikinci si, karşi karşwa d e ğe rl e n d i r i 1m eli di r . .E.l.i.!i tutsak l ar ey l em iç ind e g e li ş tirdikl e ri egeme n 1i k a lt ında , ba ş ka bi r taktikleriy le genel durum a u ya rlı ve onu ifadey le tuts aklık k oşu ll arı n da, tamam layıcı bir düzeyde durmalıdırlar; ancak sa ld ı rının mü cade le st rateji si direniş son tabiild e kendi somut d urum l a rından o larak benim senme si, hareket etmeli dirler. Bu somut durum u, kitl esel özdeşleşmiştir. yenilgi ve teslimi yelin zemini ni bulund u kları cezaev inde karş ı karş ı y a h az ı r l ar . A n cak sav unma kaldıkları uygulamalar, tutsakl arın nicel ve hattı m ı z ın. del inmesi durum unda, nitel durumları, birlik düzeyleri ve taleplerini ateş d ev l etin fii li sa l dırılarını içe rir. O anki ül ke günde mi, siyasal ve _ı püskü rtrnek ye çaydırmak am acl ı toplum sa l o l ay l ar ise genel si yasa l 1 SaVaŞI taktik ka rş ı ·sa l dırılar , ye r yer konjon ktürü o luşturur. Dire n iş biç imleri, başvu ru l a bi l ecek b i r mücadele bütün bunlar gözeti l erek uyg ul amay a · yöntem idir. Burada da karş ı -saldırı , ko nma lıd ı r. Sözgel imi devleti n hak gasp lanna s a l d ı rga n güçler i dogrudan yo k ka rş ı bir hafta sonra aç lık grevi pl an l a nmı şsa ve o hafta da etmek am aç l ı degil, fii li sa ldırıları savunm a hattının ötesine ülke gündem ine bu eylemi büyük ölçüde gö lgeleyecek olaylar püskürtrnek için başvuru lan bir mücad ele yöntem idir. Bu girmi şse (sınır ötesi operasyon, ani bir savaş kararı , hükümet öze ll i ğ i y l e k a rş ı -sa ldırı , savunma stratejis i nin bir parça s ı ve boşlug u, bü yük bi r doğal afe t vb. gi bi) ey lemi ertelem e etkin bir direnm e biçimi ola rak tuts ak l arın meHu savunm a esnekl iği gösteril ebilmel idir. h akkıd ı r. Yine eylem baş l a dıkta n sonra önceden hesapl anmayan Cezaevi iç i nde ce z a l a ndırm a a m aç lı s a l d ı rıla ra ise ancak . eylem in kaderin i etkileyecek yeni ge li ş m e l e r söz provakasyon niteligi taşıd ığında n, özgün duruml ar d ış ında asla konusuysa, bu durum d eğe rle ndirilm c l i , yeni durma uygun başvu rulmamalıd ır. Ideolo ji k ve siyasal dOzeyd e ise daha çok manev ralar ya p ı lab i lme lidir. karşı-sa ldırı düzeyinde dunna k gerekir. Bu anlamd a devletin Yuka rıd a da belirtti girniz gibi, her eylemi n bir stratej isi ve po l it i kas ını, daya ndığı temelle ri her düzeyde teş hir etmek buna ulaş m a k için belirle nmiş mücadele yô ntemi ve taktikle ri erte4enemez bir görevd ir. vardır . Çok önemli nedenler ol madıkça strateji deg işti ri lmez. Unutu l mam a l ı ki, bizleri tutsak alanlar askeri ve teknik Ancak mücadele yö ntemi ve taktikl er devletin ve cez aevi açı dan ne kadar "güçlü" olsalar da, bu fiziksel "üstün" lükleri idarelerin in m a n ev ra.l a rın a b ağ lı olarak d eğiş ik l i ğe aç ık ideoloj ik-siyas al düzeyde güçsüz lüge dö nüş mekte, devrim ci tutu l mal ı, devrim c i tutsaklar d a buna göre yüksek düzeyd e irade ve bi l inç karş ı s ı nd a sahip o l dukları tüm araç ve politik manevra kabiliye tine sahip olma lıdırırlar. o lanakla rı işlemez hale gelmek tedir. Saldırgan l aşma l arın ın asıl Ne va r ki , gö rüldüğü kada rı y l a devrim ci tutsakl ar bir çok nedenl erind en biri de budur. durum da yeterli taktik esnekl ik gôsteremiyorl ar; o anki Tutsak l arı n ekonom ik-demokrati k hak l a rı n ı n ko runmas ı ve ge lişmele ri sağlıkl ı olarak· d eğer lendi rme ve o a nın koşulla rı na ge l iş tirilmesi için devleti n fi z iksel güç gösteri lerinin , fiili göre isabetl i politi kalar belirleme ve u yg u ~amada yetersi z sa l d ırıların ın mu tlaka barajlanmas ı gerekir . Bu, son derece ka lı yo rl a r. · ka rarlı, bilinç li-planlı bir politika nın yürütOl mesini gerektiriyor. Cezaev leri dire ni ş prog r a m l arı hedef ve talep leri Mücad ele ve di re niş anlayış ımızın ni rengi noktalarından biri ba k ı mınd a n d emokratik bir i çe ri ğc sahipti r. Esas a l d ı ğ ı de şudur: mücadele yöntem i; ideoloj ik ve siyasal düzeyde ka rş ı-sal dırı , Siyasal ve ideoloj ik tercihleri bizden farklı olan devrim ci fi ili sald ı rılar karşısınd a ise DIREN IS SAVAŞlDlR. Tutsak bir lar gruba yönelik herhan gi bir fii li saldırıy ı, nedeni ne olursa olsun sürekl i biç imde çok yön l ü sa ldırı y l a ka rş ı k a rş ı ya d oğruda n kendim ize ya pılm ı ş kabul ediyoruz. Bu tür ol du k larınd a n , savunm a stratej imiz dire ni ş kav ra mıyl a sald ı rı lara h iç bir biç imde seyirci ka l amayı z. Sözkon usu ö zd eş l eş mi şt i r . Savunm a h a ttımı7 her an a teş a l t ı nd a ö rgütün mücadele ve direniş an l ayışı bizden farklı olabili r oldugundan, sürekl i d i renme sava~ı içinde olmak gerekir . pratikte farkl ı bir direni ş prog ra m ı iç inde olabili riz, hatta • Direni ş kavra mının kendisi, zaten muhteva olarak savunm a grup, bize rağme n yanlı ş bu l duğumuz eyl emlilik ler iç in anl amını içeri yo r. Bu baglarnda tutsa klrğ ı n özgün k oşulları , girebili r. Bunların hiç biri as kerin-ga rdiyanı n tutsaklara yöneli t ı pk ı polis sorgusu nda oldugu gibi, z ı nd a n koş ull a rınd a da fii l i sal dı rı s ı na gerekç e olama z. I şke nce ve baskının , fi i ı • saldırı karşısında direniş in esas a l ınmasını gerekti riyor. sal d ı rıla rın sözkonusu o lduğu yerde, s a l dı rı ya m a ru~ olanlar; Programatik taleplerimizin asgari hedefleri , ayn ı zaman da destek olmak için an l ayış b i rliği ya da yak ınl ığı aramak abestir

ww w. ne te we

Tutsaklar sürekli biçimde çok yönlü sald1nyla olduklarmdan, savunma stratejimiz kavramwla Savunma hatttm1z her an altmda oldugundan, •· k/' d' · · SUre trenme IÇtnue olmak gerekir.

Sibat 1Şubat 1998

c: 42


dosya meh1 aym dosyasi vb. bu deklerasyon la somut bir çerçeveye

Işkenceye kal}ı ç ı km ak, sa l d~ rgan l a ra karş ı

n haklarin Tutsaklar, öncelikle tüm kavu ştu rulma lıd ır .. Deklerasyo alt sın ırı n ı belirlemel i, üst s ın ı rını ise aç ı k siyasi grup ve çevrelerin tutma lı dır . Söz ko nu su dekl c rasyo na u kç u la rın da ka t kı l arı saglanarak son katiiimiyla hükümlü ve bh uiçkimi ve r i lmel i ve ka muoyuna tutuklularm haklartm s unulm a lı d ır. Ge rekirse ad e Jet baka n lıgı n a , cezaev leri savc ılı k l ar ı ve içeren ortak bir "Haklar müdü rl ük leri ne d e ve rilmel i, tü m cezaev leri nde deklerasyo nda bel irtilen Deklerasyonu"' standartiara ,ve ko_şuUara u yu lması ta lep hazlflamahdlflar. edil melidir. Ay rı ca her cezaev i, baş ka indeki arkadaşla rına yö nelik o l ası Deklerasyon, tutsaklarm cezaev her sald ırı yı doğr ud a n ke nd ile ri ne cezaevi haklarm1 . yapı lmış kab ul edecekle rini ve bunun d ire ni ş gerekçes i o l acagı nı da il an · maddeler halinde etmelidir. Beli rl enen bu h ak l a rın al t s ını rı n a inilmesi yine dire ni ş gerekçesi somutlaştımahdlf. Bu kabul edilmel i ve harekete geçilmelidi r. deklerasyon aym Hak gaspla rı ve bask ı la r mevcut in ışıgınd a kategorize edilme li, zamanda, tutsaklarm deneyimler yi ne eylem biçimleri de aynı şek il de bugüne kadar çeşitli o l abi l diği n ce çErşi t li ve zengin tutularak ö ncede n katego ri ze ed i lmel i ve direnişler/e ve bir çok somutl aştırılmalıd ır; hangi bask ı ve sa ld ırı ay nıdır. Dev letin cezaev leri modeli, koş ulla rı en ne tü r ey l eml i li k ler ka r şısı n da bedel ödeyerek kötü olan cezaev leridi r. Hatta bunu bile n okta ~ a r ıy l a ana ge li şti r i l eceği i yeterli görmemek tedir. Amaç, bu model kazand1klart haklarm da belirlenmel idir. Etkisi ve işl ev i zayıfl a mı ş bütün cezaev leri sa thın a yayg ınl aştı rm aktır. biçimlerind en mümkün oldukça bir sentezi olma!Jdlf.. eylemılma Baştft tu tsak l a rın d i ren işleri olmak üzere bir lı , ye ni eyl em b i çi m le ri

hedefi o lan örgütün durmak, a nlayışından bagımsız bir tutumdur ve.'kendi etik ve siyasal a nlayı şımızın ürünüdür. Sizce 'sosyalist olm anı n d a temel kriterleri nden biridir bu .. . Bir sosyalist, dün ya nın neresi nde y.aşa nırsa yaşa n s ın ezilen ulusa ve ci nse, emekçi s ını f1a ra, di nsel ve etnik az ınlı k l a ra ya pıl an ber türlü zulme, ha ksı zlıga ka rşı çı kar; bunun iÇin onla rın görü ş ve prog ramları y la ö rtüş m ey i koş ul saymaz; daha da ö tesi, dü ş ma n adetti gi kesi mlere d ahi i şke nce ya pılm as ın ı onaylamaz . Direniş anlayışımız açısından altı çizilmesi gereken ikinci önemli nokta şudur: Devletin zaman zaman belli cezaevlerinde yöneli k özel programlar u ygul amasına karş ın, özünde cezaevleri politikas ının hedefleri tüm Bü t ü n kapsa m ak t a dır . cezaev l erini cezaevlerinde ay nı anda tek bir programı n uyg ulana mamasının nedenlerini ise yukarıd a A ncak bütün ça lı ş tık. aç ı k l a m aya cezaevlerinde d evletin varmak isted iği hedef

te we

.c o

m

sa l d ırının

ww

w. ne

çok yan fa ktör nedeniyle devleti n öngö rdüğ ü cezaev l e rin de baz ı pr og r a ml a rı u yg ul aya m a m ası, bu p rogram hedeflerind en vazgeçtigi a n la mına gelmiyor. Devlet tetiktedir ve modellerini n sayıs ın ı a rtırm ak için her fırsattan ya rarl a nmaktadı r. Devletin bütün cezaevlerin e yöneli k progra m hedefl eri nin genel ve a mac ı b akımınd a n ay nı nitelikli o lm as ı , tüm tu tsak l arı n ay n ı dire n iş çizgisinde durm a l a rı n ı , genel ve topyekün bir duru ş göstermelerini Lorunlu k ılm aktad ır. A rtı k gelinen aşam ada !e~ tck cezaevleriy le sınırlı eylem biçimlerin in koşullarının ıy ı ce zayılamış oldugu aç ıktı r.. Hangi cezaevinde yaşanırsa yaşa nsın, temel haK l arı gasp etmeye yönel ik fi il i saldırı l ar ve keyfi sürgünlere karş ı mücade le, mutlaka diger cezaevlerin i de iç ine alan getıe l bir dire ni ş düzeyine yükseltilmelidi r. Devlet, herhangi bir cezaevine yönelik fiili sald ırısının genel dire ni ş in fitilin i ateş l eyeceg in i bilmel idir. Yüzeysel Öir ayrım yapmak gerekirse; gerek mevcut ha kla rı ge ni ş l et m e , gerekse mevcu t durumu koruma amaç l ı eylemlil ikleri n tüm cezaev leri için öngörülen bir çerçevede ele a lınmas ı gereki r. B az ı duruml ard a mevcut h akla rı ge n iş letme amac ı yl a gir işi len eylemler, sözkonusu eylemliligi baş l a t a n cezaev leriy le s ınırlı lokal eylemler ol arak ka labilselerde, devletin baş lattıgı fi ili sald ırı ve hak gaspla rına karş ı mevcut durumu ko rum a amaç l ı eylemlil ikler herhalilkarda tüm cezaevlerin i içine alan genel eylemliliklere dogru geli ş me lidir . Tutsa klar, öncelikle tüm siyasi gru p ve çevre leri n katılım ıyl a hükümlü ve tutu kluların hak larını içeren ortak bi rN Haklar Deklerasyonu" haz ırl a malıdırlar. Deklerasyo n, tu tsakların cezaevi hakları nı maddeler halinde somutlaştı mal ıdır. Bu deklerasyo n aynı zamanda, tutsakla rı n bugüne kadar çeş i tl i di re ni ş lerle ve b ir çok bedel ödeyerek kaza ndı k l a rı h akla rı n d a bi r sentezi o lma lıdır. . Koğu ş yaşamı , bes len me, sağl ı k, savu~ma hakk ı, sevk, kelepçeleme ta rz ı, idare-gard iyan ve as ke rın tutum ve d avranı ş ları, avukat görüş me leri , ziyaret günleri-saati ve b içimi, eşya al ım ı, ilet işim hakları, yayın alı mı ~ibat 1 Şubat 1998

kaçın

ge li şti rilm e lid ir .

Öze ll ikle

tutsak lık

koş ull a rında . vazgeçilmez eylem biçimlerind en biri olan ve çoğ u zaman yersiz ve za m a n s ı L ku ll a n ı l d ı ğ ında n etkisi b ir hayl i zayıf l aya n aç lık grevleri , gelinen aşa m ada ancak

otu zuncu -kı rk ıncı günde ses geti ren ve genellikle devrimcilerin ka lıcı sağlı k problem leri edinerek yıpranm a la rına yo l açan

Bu bakım da n iyi bir h az ırlı k geçi lmeden ve etkin b ir kamuoyu d esteğ i örgütlendirilmeden bu eylem biçimine başvuru l mama lıdır. Ö te ya nda n lokal ve genel eylemlilik b içimleri de net olarak bel i rl enmel i, a ra l a rın daki i 1iş ki biçimleri ve geç i ş l e r oturtulma lıdı r. Söz gelimi lokal eylemiere d iğer cezaevleri ne tür destekler verecektir? K ı smi hak g<ıs pl a rını ortadan ka l d ırma ya da mevcut h akl a rı ge n işlet m e a macıyl a ~aş l at ıl an bir lokal eylemlilik sürecinde, ne tür gelişmeler genel eylemlilige geçişe gerekçe o l acaktı r? Her b i r cezaevini n öze l ve özgü n durumunun yaratacagı esneklikl er nelerdir? Bunlar tartış ıl arak netleşti ri lme li , bütün cezaevlerinde ortak b ir a nl ayışa ul aş ılma lı d ır . Bu sadece di re n iş p rog ra mının çerçevesini değ il , mücadele yöntemlerini de netl eş ti recekt ir. Zında n d ire ni ş l erinde üze ri nde d ur ulm ası gereke n olgulardan biri de, bask ı ve insan h ak l a rı ihlallerinin tutsaklar ta rafı nd a n somu t biçimde belgelendi rilmesinin önemidir. Yaşana n her o lay ın demokratik kamuoyunda o ldu ğ u kadar, devletin resmi k urul uş l a rı nezdinde de belgelendi rilmesi, d ı şa dönük siyasal ve diplomatik ça lı ş m a l arın güvenilir belge ve bilgi lere dayanması açıs ında n zorunludur. (Cu mhu riye t Bask ı veya sa l d ı rıları n resmi düzeyde Savcılı kları, Ade Jet Bakanlıgı vs.) kayıtl ara geçilmesinin önemi ne yaz ı k ki devrimci tutsaklar tarafından yeterince bilince ç ı karı l mış değ i l. Tutsaklar ya bu girişimle r i n bir sonuç doğurmayacağı nı, " yasa l" haklaqn k ull a nılm as ının burjuva h ukuku ndan medet umm ak a n lam ın a geld i ği n i düşündükl eri nden ya da bu tür gi rişim l eri " devletten çöz üm bekleme" olarak a lg ıl ad ık l a rı nda n , " resmi" g iri ş imle rde n ka rş ı bir silaha dô nü şmü ştür .

aşam as ı nda n

kaçınmaktadırlar.

!it@' '! 43


dosya mehl ~ -~aym dosy asi-----------~------~~ mücadeleyi sosyali

--

m

mücadelenin zmdan direnişlerinin özü, en stratejisine bağlı stvesiyasal onunla uyumlu yürütm ek ve bir maniv elaya genel ifadeyle demokrasi dönüştü rmektir. mücadelesidir. Türkiyeli Öyleyse baskı ve hak ı:asp l arını belgel endjre rek kavganın hukuk devrimci ve komürıist cephe sinde de kıyasıya vury~mak. özünd e iman lı C ın binlerc e yı l dır tutsaklar için bu sürdürü len mücadelelerle cli~le-tırnakla mücadelenin içerigi dar kazand ı C ı demo kratik hakluı sahiptenrnek ve onu ı:eli~tinnek anlamına anlamda insan haklafi ~ perspektifinde dururken, Tam da bu noktada, çıkarı l acak periyodik

.c o

Oysa gerek basına ve kamuo yu na gerek ulusal ve uluslararası düzeyd eki demo kratik kuruluşlara yönel ik çalışmalarda resmi kayıtlara geçirilmiş belge lere büyük ihtiyaç var .. TC'nin cezaevleri politikasını teşhir etmede ve insan hakları kuruluşlarını harekete gcçirmede, siyasal ve idcolpj ik açılımları içeren metinlerden çok, olay ve olguları net biçimd e ortaya koyan ve belge niteligi taşıyan metinterin çok daha etkili olduğu açıktır .. Özellik le uluslararası kuru lu şların, sı.kça karşılaştıkları yanlış' ve abartılı bilgile re karşı bir ihtiyat olarak , kendil erine ulaşan bilgile ri araş~ırarak doğru la tma veya belgel endirm e ihtiyacı duydukları bi liniyor .. Bu açıdan bakıldığında eczaevlerinde yaşananları belgelendiren her metnin, yanlızca bu olayları tarihin hafızasına kaydet mek değil , ;ıynı zamanda dışarıda sürdürülen siyasal ve diplom atik çalışmalara kaynak sunma , bu çalışmalarla bütünleşme anlamı taşıdığı açıktır. Öyleyse genel toplum~al mücad elenin bir parçası olarak eczae vlerind eki her eylem ve etkinliğimizi, dı~Mıda sürdür ülen mücad eleye k,atkıları açısından da değerlendirmek, zindan cephes inden sürekli veriler sunarak genel siyasal mücad eleye katılmak siyasal görev olarak algılanmalı ve en iyi şekilde yerine getirilmelidir. ' Yine tutsaklarda yer yer görülen bir diğer öneml i eksikli k de, demok ratik mücad elenin hukuksal biçimin e kar~ı

bir 11Cezae vleri Bülten i" bir çok işlevi yerine getire bilir. Bunu, " Haklar Dekler asyon u" çerçevesinde dışarıda örgütle ndirite cek ve bütün demok ratik kuruluşları ve çevreleri içine alacak bir "Ceza evleri Platfo rmu" ra ha tl ı k 1a yapabi lir. Tutsakların her hak ihlalini be !gele nd i rm e leri, cezaev lerind< 'kr temsilci kurullarının bu bilgi ve belgeleri düzen i i biçim de "Ceza evleri Platfor mu"na ulaştırması, bulten in omurgasın ı oluştu ra caktır. Cezae vi genelge ve yönetmel ikleri, kararnameler ve ceza hüküm lerine ilişkin siyasal ve hukuk i incelem e yazıları; toplum sal muhalefetin durum u ve dış kamuoyunun zı nd anlara ilişkin sorum lulukl arını içeren yaz ıl ada da bülten zengin l eştirilmelidir. Abartma ve yanlış yo ruml ardan titizlikl e kaçınılması, bilgiler in nesnel olması ve bütünü yle olgu la ra dayandı rı lm ası, sözkon usu bülten i aynı zaman da başvurulacak. güven ilir bir kaynağa ve

Kürdistanlılar açısından

w. ne

te we

buna ek olarak sömürgeci yargtlamalarm reddi ile savaş esirligi statüsünan kabul ettiri/mesini de kapsamaktadtr. Sömürgeci yargiiamalarm reddi ve sava~ esirligi statüsünün kabul ettirilinesi mücadelesi, bizzat ulusal ve toplumsal kurtulu~ mlicadelesinin temel felsefesinin bir sonucudur. Zira, ulus~/ ve toplumsal kurtuluş mücadelesi, es~ olarak ~~pora dönüştürecektir. ye~erince duyarlı olunmamasıdır. Oneel ikle şunun bilinme si gerekir : sömürgeci Ozetle; zıhdan direnişlerinin özü, en sistemin r{!ddi ve genel burjuva hukukunda emekçilerin yararına ifadeyle demok mılcadelesidir. onun tüm kurumlarmdan Türkiyeli devrimci ve rasi v;ırolan hükümler, ezilen ve sömürülen komünist tutsaklar sınıfiara burjuvazi tarafından bahşcdilmiş için bu mücadelenin içeriği dar anlamda kopu~un ifadesidir. insan hakları perspe ktifinde dururk en , haklar değil, yüzlerc e hatta binlerc e

ww

yıllık toplumsal mücadeleler sonucunda Kürdistanlılar aç ı sından buna ek olarak ve nice bedelle r ödenerek elde edilen sömürgeci yargılamaların ;eddi ile savaş haklardır. Burjuva kanunları işkence ve baskıyı yasaklayan .esirtig i statusünün kabul eHirilm esin i de kapsamaktadır. hüküm ler içeriyorsa, bunlar " iyilik sever" burjuva zinin lütfu Sömürgeci yargılamaların reddi ve sava~ esirlig i statüsümin değil, emekçitere ait evrenselleşmiş kazanımlardır. Hal böyle kabul ettirilm esi mücadelesi, bizzat ulusal ve toplumsal o1unca, burjuv azi, kabul etmek zorund a kaldığı ve artık kurtuluş mücadelesinin temel felsefesinin bir sonucudur. Zira, evrensel normla r haline gelen "demo kratik" hakların içini ulusal ve toplum sal kurtuluş mücad elesi, esas olarak boşaltmak, uygulatmamak ya da sıkça görüld üğü gibi kendi s~m~rgeci.si~temin reddi ve onun tüm kurumlarından kopuşun çıkarları doğrult.':lsunda kullanmak için, kuşku yok ki her yola bır ıfadesıdır. Do l ayısıy la, bu mücad ele sürecinde tutsak başvuracaktır. Oylcys e bu haklara sahip çıkmak , ulusal ve düşenler için red ettikleri sömürgeci hukuk sisteminin ve onun uluslararası hukukt a ifade edilmiş nispi burjuva demok ratik ~urumlarının hiç bir meşruluğu yoktur . Savaş esirliğinin, haklara işlerlik kazandırmak ve geli?tir mck de ezilenl ere ın sanl ı ğın ortak mücad ele tarihin in kazanımlarıyla da dü~er. Tutsakların direnişlerde cezaevleri genelg elerinde ifade belirlenmiş anlamı, kendisine karşı savaşılan devleti n "iç ed ıl en baskıcı hüküm terin değişmesini talep etmele ri, hukuku "na tabi tutulmamayı gerekti rir. Bu an lamda, savaş kazanıları hakların kanun i hüküm lere dönüşerek ~s!rliği ~tatüsü i le sömılrgeci yargılamanın reddi, birbiriy le kalıcılaşmasını isteme leri. bir yanıyla da bu direnişierin ı çıçe bır durum dur. Bu bakımdan, özellik le ulusal ve . hukuksal bir kaz~nım yaratma amacı taşıdığını gösterm iyor toplum sal kurtuluş mücadele~inin sıcak pratigi içinde ve mu? Burjuva yasa larmda ifade edi len-- hakların nerede yse düşman karşısında taktik olarak kimliğin gizlenemediği tamamı yüz yıllardır bu şekilde sürdür ülen mücad elelerle koşullarda tutsak düşenlerin, bu andan itibaren sömürgcci parça parça elde edi lmedi mi? Demek ki demok ratik yarg ıl ama l ar ı reddet meleri ve kendil erine savaş esiri mücad ele dediğimiz olgunu n bir yanını da bu statüsünde davranılmasını istemeleri, bunu meşru bir hak oluşturmaktadır. Anc.ak burada dikkat edilmesi gereken yan, o larak sonuna kadar savunma ları gerekir. Cezaevi sürecinde hukuksal mücadeleyi "yasallığa" hapsetmemek, demok ratik bu tür taleplere yönelik bir eyleml ilikler gü nd eml eştirilirken de

Si bat 1Şubat 1998

44


dosya mehf

aym dosyasi ~-------------------

~

--

kur umla şmalariı taşıyamadıkları ö lçüde, yakınları nın tahliye ol mas ından sonra geri çekilm i şle r,

, sistemli ve uzun vadeli bir planalma içinde hareket etmek gerekir. Böylesi bir eylem niteliği gereği kesinlik sürekli ve kesintisiz olmak zorundadır. Zira, -ör, geçmişteki DGM boykotu eylemlerinde olduğu gibi- böylesi eylemlerin belli bir dönem sürdürülüp sonra bırakılması , adeta sömürgeci yargılamanın meşruiyetinin kabul edilmesi savaş es irli ğ i statusünün kabul ettirilmesi talebinden vazgeçilmesi gibi yorumlanabilmektedir. (Dipnot; Bu konuda bkz. Z.Xalid " D GM' Ieri ~oykot Tavrının Anlamı ve Siyasa l Sonuçları Uzerine" St~rka Rizgarl, sayı 3-4 s. 68-69) Demokratik hakların korunma s ı ve geliştililmesinde siyasa l mücadele esastır dedik: Bunun agırlıklı olarak öne çıkarılması gereken yanı ise demokratik ve hukuksal mücadeledir. Bu mücadelede yasallıktan degil, mçHuiyetıen hareket edilmelidir.

ö r gü tlülükle re,

w. ne te we

.c

om

zmdanlar çok çeşitli eğilim/ere, değişik parti bu konudaki tecrübelerini daha sonraki reçde ge l i şen mücadelelere ve örgüt/ere mensup so taşıyamamışlardır. Bu durum, 91 sonras ı tutsaklarm zorunlu . cezaevi direnişlerinde, ailelerin destegi bakımında öneml i bir boşluk olarak bir arada doğurmuştur. Cezaevleri direnişlerinin kamuoyu ayağını ol u şt uran demokratik bulunduğu ve aym kitl e kuruluşlarının kurumsal uygulamalara maruz örgütlülüğüne karşın, daha etki n bir potansiyele sah ip olan tutsak yakı n lar ı kaldıklari mücadele daha çok spontan, gü nü birli k ve alanlafldlf. Bir arada dönemsel eyleml.il ikler içinde yeterince olamam ı şlardır . Son zamanlard a bulunmanm zorunluluğu aktif tutsak yakın larının bazı örgü tlülükler ve bunun sonucu olarak içinde oldukları gözlense de, ne yazıkki bunun tüm tutsak yak ınları n ın aym sorunlarla karşı örgütlenmesi ni kapsayan bir geniş lik içinde olmadığı görülmektedir. Oysa, C-BIRLIK ANLAYI ŞIMIZ karşwa olunmast, tüm cezaev lerin in iç birliği, dışarda da Zından direnişleri aç ı s ından birliği , tutsaklari nesnel olarak cezaev lerinin en temel ve etkil i unsurları birbiriyle organik bütünlüğü olan üç cepheli olan ailelerin en geniş . temelde birliğini , bir mücadele ve direni ş birliğ i olarak görmek . ortak bir noktada kalıcı bir örgütlülü ğe kavuşturulmasını

gerekir. Birinc i· cephede tek tek her gerektirmektedi r. bir/eştirmektedir. cezaevindeki tutsakların iç birli ğ ini sağlamak, Ikinci aqım olarak tüm ,cezaevleri ikinci cephede, tüm cezaevlerininin genel d ire ni şle r i arası nd a saglıkl ı bir koordinasyonunu ve birli ğ ini sağ lam ak , koordinasyona ve mücadele birl i ğine üç üncü cephede ise cezaevlerindeki ul aş ılmalıdır. mücadele ile dışa rıdaki mücadelenin hedef direniş Cezaevleri d i ren i şlerin e destek ver!Tleye birliği ve koordinasyonunu sağ lamak gerekir. ça lı şan demokratik kamuoyu · ise Her üç cephede sOrdürülen mücade lenin birbirinden kopuk ve bö l lük- pörçük özgün fa rklılıklarını yads ımadan , hedeflerde .. . D ı ş kamuoyu ancak direnişin durumda inşa birliğin, mü cade le ve ili ş kil e rd e kritik aşama l arı nd a harekete geçmekte, koordinasyonun sağ l a nmas ı başarının tek gene llikl e bu girişim l e r birbirind en güvencesidir. bağ ım s ı z ve c ılı z etkinl ikl er ola rak Bir çok cezaevinde birden fazla temsilciler kalmaktadır. Insan hakları kuruluşları (IHD, IHV), hukuk kurulu ya da konsey var.. Tutsaklık koşullarında bile kimi zaman asgari müşterekler yakalanamıyor. Bunun nedenlerine- kuruluşları (Barol ar, Çagdaş Hukukçular De rn eğ i , Genç Hukukçu lar Birligi, TOHAV), işçi ve kamu sendika ları , TIB, niçi nlerine önceki bölümlerde az çok işaret ettik. Demokrasi Platformları, HADEP, ÖDP, EMEP, Tutuklu Aileleri • Ilk adım olarak her cezaevi özgü lünde tek bir karargaha Dernekleri, Dergi ve Basın Platformları vb. cezaevleriyle i lgili ul aş ılmalıdır. girişimlerinde çogu kez birbirinden bağımsız· hareket etmekte, Cezaevleri arasındaki birliğe gelince, bu noktada da durum ça lı şm a l arını birleştirerek ortak ve daha güçlü bir etkinlik . iç açıcı değil. . Cezaevleri arasında dar anlamda bile bir örgütlernek yerine, birbirinden kopuk ayrı ayrı g iri şim lerde koordinasyon yok. Grupların kendi iç daya nı ş mal arını bu lunmak tadırl ar. Daha da kötüsü kimi zaman bu kuruluşların saymazsak, cezaev leri arasınd a tutsa klığ ın getirdi ğ i ortak baz ıları direnişierin en kritik anlarında bile zaman zaman du yar lılıkta R kaynaklanan ve daha çok kendiliğinden bir rekabet güdüleriyle hareket etmekte, birbirilerine karşı d ayanaşma ~öz konusu .. Direnişin başladığı cezaev leri çoğu dışlayıcı tav ırlar alabilmektedirler. kez uzun .sure ya nlı 7. kalmakta, tek tek cezaevlerinde süren Üçüncü adım olarak, hem cezaevlerine dönük dışarıda v~ t~leplerin . içeriğ i bakımın~an ge nel nitelik taş ıya n birbirinden kopuk sürdü rülen ça l ışma l arın ortak bir platform dıre nı ş l e rde bıle çoğu zaman dığe r cezaevlerinden yeterli içinde birliği sağl a nmalı, hem de zındanlardaki mücadele ile destek alınamamaktadır.. Burada bir parantezle de olsa, dışa rıdaki mücadelenin temel dışarıdaki mücadelenin uyum ve koordinasyonu

ww

Devrimci tutsaklar bu ortak paydadan yükselerek ortak ve savunma düzeylerini etmek birlikte zorundadlflar.

?ir u.nsuru ola~ ~utsa~ ~ilel er i konu sundaki bir eksikliğ in ozellıkle altı çızılmelıdır. Geçmişten bu yana cezaev leri dire nişlerinin kamuoyuna mal o lm as ınd a başarıyla so nu ç lanmasında tutsak ailelerinin, yak ınl a rının katkısının önemli bir etkisi olmuştur. Özellikle 80'Ii yıllardaki z ından direni ş leti , dışarıdaki ai lelerin müca delesi y l e de öz?eşleş~işti~. D~vrimci mücade le içinde çoğu kez ihmal edılen aılelerın bır çoğu, cezaevi direnişlerinde ciddi bir siyasa llaşma süreci de yaşamışlard ır. Bugün ciddi bir etkinliği bulunan IHD' Ierin de bizzat b u sürec~ ürünü oldukları h.atırlard~dır. Ancak, 90' Ia rın başınd a da yaşa ndığı gibi, bu sureçte s ı yasa ll~şa n , öne ç ıkan ailelerin bir çoğu , bunu somut

Sibat 1Şubat 1998

sağlanmalıdır.

Açıktır ki zındanlar çok çeş itli eği limlere, değişik parti ve örgütlere mensup tutsa kl ar ın zorunlu olarak bir arada bulunduğu ve ay nı uygulamalara maruz kaldıkları mücadele alanlarıdır. Bir arada bulunmanın zorunl u l u ğu ve bunun so nucu olarak aynı sorunlarla karşı karşıya o lunm as ı , tüm tutsakl a rı nesnel olarak ortak bir noktada birleşlirmekted ir. Devrimci tu tsaklar bu ortak paydadan yükse lerek ortak direniş ve savunma düzeylerini birlikte in·şa etmek zorundadırlar. Bu nede nle, öznel konumları ne olursa olsun , nesnel ol arak burjuvazinin sa ldırıl a rın a hedef olan ve tutsak düşen tüm devrimci örgü t-parti ve kişileri kucaklayali bir birlik yaratmak


dosya meh'i ~ aym dosyast --~---------~----------hayati öneme sahiptir. Bunun için her

--

sınırları içinde duran, örgütlü bir güce. dönüştürrnek mümkün olacaktır.

şeyden önce gereki i olan SOSY ALl ST SIYASAL DEMOKRASI anlayışıd ır.

Burjuvazinin sistemli şiddet eşliğinde ve tüm SONUÇ OLARAK; Burjuvazinin sistemli ş iddet eşl iğin de ve gücünü seferber ederek tüm gücünü seferber ederek uygulamaya uygulamaya ça!Jştlğt çalıştı ğı tutsakları TESLIM ALMA PROGRAMLARI ' na, devrimci tutsaklar tutsak/art TESLIM ALMA ancak birleşik bir DIRENIŞ PROGRAMI PROGRAMLAR/'na, ile etkili biçimde karşı durabilirler. Bu geliştirmek zorundadırlar. programın temel şiarı ise her şart ve koşul Bu amaçla tutsaklar bir yandan devrimci tutsaklar ancak a ltın da direniş bayrağın ı yükseltmek ve ara l arında ki si yasa l fark lılıkl arı birleşik bir DIRENIŞ asla teslim olmamaktır. gözetirken, diğer yandan birlik zeminini Di reniş programı iki temel bölümden o luş turmada ve korumada yüksek bir PROGKJtM/ ile etkili oluşma lı .. so rumluluk bilinciyle hareket Birinci bölümde programın asgari ve etmelidirler. Mücade leyi grupsal biçimde karşt durabilir/er. azami hedefleri, üzerinde anlaşılan genel düzeyden çıkarabi lmenin ve sağlam bir Bu programm temel şiart ise ve özel direniş ilkeleri öz olarak formüle cezaevi grgü tl ülüğüne ulaşabilmesinin ilk edilmelidir. ve temel ko~ul u budur. Jı.er şart ve koşu/.altmda Ikinci

.c

Ö rgüt ve partilerin kendi cezaevleri

bölümde ise çalışma alanları ile bu alanlarda yapı lması gerekenler mümkün o ldu ğu ö l çüde ay rıntılı biçimde işlenmel id ir. Cezaevleri genelinde ve her cezaevi özgQiünde yapı lması gerekenler ve dış kamtıoyundan beklentiler de burada işlenmelidir. Bu bölümde ele alınacak tutsak taleplerinin içeriği ve kapsamı, yukarı da sözü edilen kamuoyuna açılacak deklerasyona dönüştürülmelidir. Mücadele yöntemleri de bu bölümde ortaya koyu lmalıdır. Mücadeler.in bir ayağını içerideki birl i k ve örgütlenme oluştururken, bir ayağını da dışarısı oluşturmaktad ı r. Tutsaklar ite d ı ş kamuoyunun mücadele birl i ği n i sağlamak, zından cii •'!niş l crinin program hedefleri açısından stratejik öneme sahiptir. Direniş birliklerinin başlıca ama : ı ; devletin tutsaklar üzerine gel i ştirdiği bütün politikaları çok yönlü olarak boşa çıkartmak; sa ldı rıları pt.iskt.irtmek, zındanları devrimci mücadelenin organik bir parçası olarak; bir direniş ocağı, bir okul haline getirmektir.

direniş bayrağmt

yükseltmek ve asla teslim olmamakttr.

w. ne te we

p r ogram larını başka gruplara dayatmaktan çıkmaları ve ortak sorunları ,

om

Devrimci tutsaklar bu ortak paydadan yükselerek, ortak savunma ve direniş barikatları nı birlikte inşa etmek; ideo l oj i k, siyasa l ve örgütsel dayaimaiardan kaçınarak, ama siyasal farklılıkları da gözeterek birl i k, dayanışma ve ittifak zeminlerini

çözümleri içeren bir mücadele ve direniş prosr.1mı üzerinde anlaşmaları , birliğe giden yo lda at ılmı ş jkjncj önemli adımdır.

ww

Devrimci yelpazede yer alan örgüt ve partiler niceliksel güçlerine bak.ılmaksızın, bu birlik içinde yer almalı ve birlik en demokratık ve katılımcı bir biçimde inşa edilmelidir. Ilirliğin sağ lıklı bir zemin üzerine oturması için bu noktalarda son derece titiz o lunm a lıdır. Bi di ğin örgütlendirilmesinin ü çüncü temel koşulu da, · progr?m ve hedeflerJe aniaşm ı ş örgüt ve partilerin yetki ve sorumlu lukların ı, görev ve hakların ı belirleyecek blr işlerlik üzerinde an l aşmalarıdı r.. Bu, örgütleri keyfi tutumlardan, aklına eseni yapma a lışkan lığından ç ı kararak; ne yapacağını, nasıl yapacağını bilen,. hak ve sorumlulukların sınırları içinde duran, örgütlü b.irleşik bir güce dönüştürecektir. Başarı ancak işlerliği n e tle şt irilmi ş' böylesi bir dayanışma zemininde mllmkündür. Cezaevleri pratiği de bu gerçeği kan ıtlamaktad ır. Ortak so runl arın açık-seçik şekilde formüle edildiği bir program üzerinde an l aşmaya varılma sı, bize "'ne yapmalıl" soru~un~ n yan ı!ını; program ve hedeflerde an i aşmış örgüt ve partderı n ye tkı ve sorum lulukl ~rını, görev ve haklarını , ça lı şma yö ntem ve kurallarını be li rleyen ve işlerliği somutlaştıra n bir yö netmelik ise, bize " kim " ve "nasıl yapmalı?" sorusunun ya nıtını verecektir. Di reniş programının k~ğ.~t Oze.rinde kalmaması~ sağlanan birliğin ete-kem iğe burunmes~, bu. koşull arın yerıne getirilmesine bağlıdır. Gerek dırenış. programı gerek yönetmelik tüm tutsaklar için bağlayıcı o lmalıdı r. Il kesel ve merkezi politikalardaki farklılıklar dış ınd a bağlayıcılık i lkesine mutlaka uyulmalıdır. Sağlam bir birliğin O LMAZSA OLMAZ KOŞULUDUR bu ... Birliğin başka şekilde yürümesi ve sağlam temele oturlulması mümkün değildir. Söz konusu ilkesel farklılıklar ise önceden tartışılmalı, ~~tleştirilmeli ve tanımı üzerinde an laşmaya varılma lıdır. üzeilikle eylem içinde gündem leştiri len , özgün v7 ayrı. dav~a~ış l~ra .~ere~çe yap ı!an. " ilkesel farklılık"lar birliği dınamıtleyıcı bır oze llı ğe sahıptır. Bu tür tavırlar kabul ed ilmemeli ve mutlakd yaptırım nedeni o lmalıd ır. Ancak o zam~n birlik içinde yer alan örgütler keyfi tutumlardan, aklına esen ı yapma alışkan lığından ç ı kabilir ve yine ancak o zaman tutsakları, anlamsız ve çeli şki li sesler çıkaran kalaba l ıkların birl iğinden; ne yapacağını bilen, hak ve sorum lulu klarının Sibat 1Şubat 1998

YAŞASlN ÖRGÜTLÜ BIRLEŞIK MÜCADELE!

YAŞASlN DEVRI_ MCI DAYANIŞMA!

PRK-Rizgarf Davası Tutsaklan


dosya mehl

100

aym dosyasi -----------~------------- ~ -itilmektedir. Dönem dönem gelişti rilen fiili eylemlilikler ise kanla bastırılmaktadır. Son yıll ardaki zindan panoraması ince lendiginde, girilen açlı k grevlerinin aras ında herhangi bir zaman boşluguna rastlanmayac;aktır. Özellikle Erzurum, Batman ve Elbistan gibi cezaevlerinde arka arkaya süresiz açlık grevleri ya~nmaktadır. Açlık grevleriyle kazanılan insanca yaşam hakları, kısa süre içinde gasp edilmekte ve açlık grevleri arka arkaya gelmektedir. Ortaya çıkan sonucu görmek için, cezaev lerinin dönem dönem yayınladık ları ve kitle örgütlerine gönderdikleri hastalık listelerine bir göL atmak yeterlidir. Aynı uygulamalar; gerek demokratik kamuoyu tepkilerinin Kürdistan'a oranla daha rahat ifade edi lebilmesinden, gerekse cezaevlerinin şeh ir merkezlerinde olmasından ötürü Türkiye'de görece o larak daha alt seviyede uygulanmaktadır. Sonuçları itibariyle amaç aynıd ır. Her koşulda

ayrıştırılmaktadır. 13aşta da

te we .c om

güçleri mizi

diye farklılık göstermekte ve yi ne bu yerlerdeki .sak, tutuklu veya hükümlüler siyasi ve adli diye

birleştirelim

belirttigirniz gibi, bu ayrımların tümQ pratik baskı ve işkence düzeyinde farklılık

göstermektedir. Askeri cezaevlerindeki mevcut uygulamalar; 12 Eylül

koşullarındaki uygulamalarının hiçbir degişiklige ugramamı ş devamı

niteligindedir. Hatırlanacagı

ww

w. ne

Bilindigi gibi zindan lar, her zaman zulüm, işke nce ve insan hakları ihlallerinin yaşand ı gı, sistemli devlet terörünün örgütlü olarak uygulandıgı , ya lın ve açık.bi r alan olagelmiştir... Uygulanan sistemli devlet terörü, cezaevleri boyutunda; bölgeden bölgeye, cezaevinden cezaevine, cezaevinin kapsamı ve niteli~ine göre deg işiklik göstermektedir. Anıa bu d eğ i ş iklik nitelik yönünden degil, nicelik yönü nden o lmaktadır. Yani, uygulanan şiddetin dozajı açısından d eg i şiklik içermektedir. Zindanlara yöne lik geliştirilen bu politikalar; başta Genel Kurmay Başkanlıgı olmak üzert;! MIT ve Hükümet üçlüsünün MGK içinde koordineli ça lışması sonucunda belirlenmekte ve belirlenen bu politikalar, uygun (!)görülen kadrolar üzerinden uygulamaya sok ulmaktad ır. Haya tın bir çok alanında oldugu gibi, zindanlardaki mevcut uygulamalar da, 12 Eylül koşu llarının ve düzenlemelerinin bir devam ı olarak süregelmiştir. Özellikle son üç yılda, cezaevlerine yönelik politikalar oldukça net bir biçimde izlenebilmekted ir. Cezaevlerinde devreye sokulan uygulamalar arasındaki farklılıkl a ra kısaca bir gözatacak olursak: Bu alanlar kendi aralarında başta askeri ve sivi l cezaevleri olarak, daha sonra da Kürdistan ve Türkiye o larak ikiye ayrı ş maktadır. Sivil cezaevleri kendi aralarında tutuk ve hüküm evleri

Kürdistan'da bulunan cezaevlt:rindeki tutsaklara yönelik uygulamalarm susturulmuşlugunun rahatlıgıyla, işkence ve zor kullanımına gidilmiş, şiddeti ve boyutu, Türkiye insanlar beyinde teslim a lınmaya cezaevlerindeki şiddetten çalış ılmıştı . Askeri cezaevlerinin gözlerden uzak olması ve buradan kat kat fazla, özel ve özenle dışarıya dogru olan enformasyonun hemen hemen sıfırlanmas ı , mevcut uygutanmaktad1r. Uygulanan u yg ulamaların günyüzüne çıkmasını politikalarla tutsaklar, ölüm büyük oranda engellemekle ve ortaya çıkacak kamuoyu tepkisinin önüne derecelerine varan geçilmektedir. Buradaki uygulamalar yaralanma ve tek kelimeyle va hşet boyutundadır. Sivil toplum kurum ve kurulu ş ları sakatlanmalarla karşt karştya duyarlılıgının, özellikle ilgiye mazhar olamayan bu cezaevlerinde kalmaktadir. Estirilen terör yogunla şması , büyük bir önem ve ayaklara/tma alman taş ımaktadır. Kürdistan' da bulunan insan/tk c1nuru karştsmdaj cezaevlerindeki tutsaklara yönelik açlik grevleri, ölüm oruç/art, u ygulama l a rın ş iddeti ve boyutu, Türkiye cezaev lerindeki şiddetten kat kendini yakmalar gibi meşru kat fazla, özel ve özenle uyguianmaktadır. Uygulanan direniş biçimleri geliştiren politikalarla tutsaklar, ölüm tutsaklar, bu direnişler derecelerine varan ya ralanma ve sakatlanmalarla karşı karşıya sonucunda da geri dönüşü kalmaktadır. Estirilen terör ve ayaklar mümkün olmayan fiziki a ltına al ınan in sanlık onuru karş ısında; aç lı k grev leri , ölüm o ruç ları , kendini tahribatlada karşt karştya yakmalar gibi meşru direniş biçimleri geliştiren tutsaklar, bu direnişler kalmaktadir. Tutsaklar adeta sonucunda da geri dönüşü mümkün bu eylemiere bilinçli ve olmayan fiziki tahribatlada karşı karşıya kalmaktadır. Tutsaklar adeta sistemli olarak itilmektedir. bu eylemiere bilinçli ve sistemli o larak üzere o günlerin tozu dumanı içinde ve hümaniter kurumların

Si bat 1Şubat 1998

47


dosya mehf

rn1

--~------------------------o-arm dosyasi

. tutsaklar siyasi kimliklerinden arı ndırılmak ve beyinde teslim al ınmak istenmekte, direnenler ise, sürekli bir biçimde savunma mevzilerinde ve eylemli liklerde tutularak yıpratı lmak ve imha edilmekle karşı karşıyadırlar. Tutuklu ve hükümiO statüsünde ay rıştırılan cezaevlerindeki uygulamalar da, kendi içinde farklılaşmakta; tutukevlerindeki uygulamaların şiddeti, "tutukhı" olarak gösteri len tutsakları sindirmek, kişil iksiz l eştirmek, itirMçılaştırmak ve teslim almak için alabildigine tırmandırılmaktadır. Hak gaspları , maddi-manevi işkence yöntemleri "rehabilitasyon" adı altında hayata geçirilmektedir. "HOkümlü" , cezaevlerinde ise bu uygulamalar, gevşek politikalarla kendini göstermektedir. Adli bölümlere gözauıgımızda ise, tarif edilemez vahşi l ikte uygulamalarla karşılaşmaktayız. Ama bu uygulamalar tüm adli tutuklu veya hükümlülere yansımamaktadı r . Bunlar da kendi içlerinde ekonomik durumlarına göre sınıfl andırılmakta ve buna uygun

gibi, aynı zamanda sağ lı ks ız ortamlarda pişirilerek verilmektedir. Bir cezaevi ekmegi fiyatının 35.000 TL. ve bir yumurtanın 20.000 TL. olduğu gözönünde bulundurulduğunda, durumun vehameti gözler önüne serilecektir. Ekmeğin tutarı iaşe bedelinden düşürüldüğünde, ögün başı farkliiaşma/da; ortalama tutar 43.000 n. olmaktadı r. tutukevlerindeki Bu kadar bir tutar ile nasıl bir yemeğin hazırlanacağını varın siz düşünün. Bir uygulamalarm şiddeti, de buna, bu tip ortamları bir arpalık olarak gören ve üreyen kesimler "tutuklu" olarak gösterilen (ihaleleri "alan" aıacı-müteahitler ve tutsaklan sindirmek, cezaevi ilgili pcr.>oneli) eklendığinde, geriye pek söylenecek bir şey kişiliksizleştirmek, kalmamaktadır. Ailelerimizin getird iği itirafçılaştlrmak ve teslim yiyecekler ise, "arama" ad ı altında asker ve gardiyanlar tarafından kullanılamaz almak için alabildiRine ve korunamaz hale getirilmektedir. Adli tutukluların bu hakları bile -ailelerinin tırmandmlmaktadlf. Hak ' yiyecek getirmesi- yoktur. Böylece, gasp/an, maddi-manevi başta adli tutuklular olmak üzere, tutsaklar cezaevi kanıinierinden alış- ' işkence yöntemleri verişe zorlanmakta; tutukevlerinin "rehabilitasyon" adı altmda binlerle ifade edilen kalabalık nüfusu düşünüldügünde, ortada dönen cironun hayata geçirilmektedir. miktarı, cezaevi başına milyartarla ifade uHükümlü" cezaevlerinde ise edilmektedir. Diger bir ifadeyle ailelerin davranışlarla ka~ılaşmaktadırlar. ve tutuklu veya tu tsakların cepterindeki bu uygulamalar, gevşek Ekonomik durumu kötü olan insanlar, paraya zorla el konmaktadır. istenilen işte bir köle gibi zorla Tutuklu veya tutsak l arın cezaevleri politikalarla kendini ça lı ştırılmakta, cezaevlerinin bütün arasındaki sevkleri de aç ı k bir ranı işleri bunlara yaptırılmaktadır. Cezaevi göstermektedir. kaynağı durumuna dönüştürOlmuş yönetimleri istediği zaman, bunların durumdadır. Herhangi bir cezaevinden hayatla olan baglarını keyfi bir bir başka cezaevine yapı lan sevk, kişi biçimde kesebilmektedir. Ekonomik durmaktadır. Hastalıkların teşhis ve başına on milyonlada ifade edilen durumu iyi olanlar ise, idarelerle tedavisi kasıtlı ve planlı bir biçimd~ paralarta gerçekleştirilmektedir. Hatta, işbirligi içinde her \ürlü konforlu yaşamı engellenmekte; hastaneye çeşitli özellikle son dönemlerde, "tutuklu" sürebilmektedirler. Ba9rampaşa eski gerekçelerle gqtürü lmeyen tutsaklara, statüsü altında tutulan tutsakların ;avcısının kamuoyuna yapııgı cezaevi doktorlarının reçeteyle verdiği yarg ıl and ı klar~ il dışındaki ıç ıklama l a r, dönen pislikleri aç ı klaması ilaçlar da cezaevi tarafından temin cezaevlerinde konumlandırılmaları ıçısından ibret vericidir. Durum aşikar edilmemektedir. Adalet Bakanlığı 'nın 1 sonucunda; mahkeme ve hastane )ldugu için üzerinde faz lat:a Eylül 1997 tarih ve 9704473 kayıt sevklerinde bile para talep edilmekte; :lurmayacagız. numaralı yazıs ı yla, çeşitli sivil toplum "aksi takd irde ödenek yoklugundan Devletin sürdürdügü sistemli terör örgütleri ve hUmaniter kurumlara dolayı götüremeyiz" şeklindeki ı.>Oii tikala rı , üstüne üstlük bir de yap ılan açı klamada "tutu klu ların yaklaşımiara girilmekted ir. Böylece cezaevlerinin saglı ks ı z koşu llarıyla tedavi leri ve i laçları karşılanmaktadır" a'ileler, mahkemeleri n bir an önce birleşıiginde, ortaya ç ıkan manzara çok şeklindeki ibare tamamen gerçek dışıdır. sonuçlanması için bir dünya parayı daha ürkütücü boyutlara ul aşmaktadı r. Bu açıklamaya karşın, cezaevi idareleri harcamaktadır. Bu tip vakalar Kendi içinde bir dezenfekte özelligi "ödenek yok, bu nedenle tedaviler nedeniyle, bir çok mahkeme heyeti, taşıyan boya-badana işleri ve ilaçlama yapılamıyor, ilaçlar karşılanamıyor" gibi cezaevi idareleri hakkında suç yapılmayarak, yemekierin pişirildigi ve gerekçeler öne sürmektedir. Ilaçlar duyurusunda bulunmuştur. Sevklerden dağıtıldı gı ortamlar üzerinde hiç bir veri lm ediği gibi, tutsakların kendi elde edilen ranı, cezaevi idaresi ve dış hassasiyet gösterilmeyerek, yıpranan ve olanakların ı kullana rak ai leleri güvenli kten sorumlu jandarma subayları hasar gören malzemeler aracılığıyla sağladıgı ilaçlar ise, çeşitli arasında paylaşılmaktadır. Adli degiştirilmeyerek, içme suyu olarak "güvenlik" gerekçeleriyle tutsaklara ve tutuklular arasında yaygın olarak verilen kuyu suyu klorlanmayarak, tutuklutara verilmemektedir. Yine ilaç kullanılan bağımlılık yaratan bilinçli bir şekilde hastalık üreten geliren bir çok aile, polis tarafından maddelerin de pazarı oluştu rulmuştur. ortamlar hazırlanmaktadır. cezaevi çıkışında gözaltına alınmakla ve Cezaevleri personeli ve dış güvenlikten Gerek işkenceler, gerek sağlıksız "teröristlere yardım ediyorsunuz" sorumlu jandarmalar, bu pazardan koşullar ve gerekse tutsaklara yönelik bu suç l amalarıyla işkencelere tabi milyartarla ifade edilen gelirler elde uygulamalar karşısında, gerçekleştirilen tutulmaktadır. etmektedirler. Cezaevlerinde o luşan bu direnişler sonucunda ortaya çıkan 160.000 TL. iaşe bedeli karşılığında pazarların toplam geli ri düşüldüğünde, hastalıkların tedavisi de, cezaevlerinde verilen üç öğün yemek, besleyicilik ortada ne muazzam paralar döndüğü başlıbaşına bir sorun olarak_ degeri açısından oldukça kötü oldugu o rtaya çıkacaktır. Özcesi, insanlık dışı

ww

w. ne

te we .c om

Tutuklu ve hükDm/a staWsünde ayriştıfilan cezaevlerindeki uygulamalar· da, kendi içinde

. Sibat 1Şubat 1998


d_o_s.~_a_m_e_h_r______ ______ ______ ______ ____ ~--~ aym dosyasi olacaktır", denmektedir. Aynı yazı içinde, cezaevi personelinin çeşitli yer ve zamanlardaki aç ı klamalarına yönelik olarak; "tek kişilik hü.ı::reler yaptın lıyor,

et e

Tutsakların veya adli tutukluların hastane veya mahkemeye gidi}-gelişleri de işkı::nce uygulamalarına dönüştürülmüştür. Bugün artık işkence, sadece polis merkezlerinde yapılmıyorl Cezaevleri, hastane mahkum koguşları ve koridorları, mahkeme salonları birer işkence merkez ine dönuştürülmüş durumdadır. Cezaevlerinde bu işke n celerden geçmemiş bir tek siyasi tutsak bulmak mümkün degildir. Yapıl a n bu işkence l e rl e onlarca insan katledilmiş, yüzlercesi de sakat bı rakı lmıştır. Türkiye'de işkence, artı k bir sır olmaktan çıkmış, basın ve kamuoyu gü ndeminin birinci s ıra sı n a oturmuş durumdadır. Devletin en yetkili bürokratları veya kurumları bile işkencenin va rlığını kabul etmekte, fakat işkence ı.ıygulamal arını artan oranda devam etti rmektedir.lşkence lere maruz kalan siyasi tutsakların durumları Adli Tıp Kurumları tarafından büyük o randa be lgelenmiştir. Kü rdistan cezaevlerinde, Adli Tıp doktorlarına u laşamayan tutsakla rın sayısı da azmsanmayacak ölçüdedir. Bir çok doktor, polis ve asker baskısı altında, somut i şkence belirtilerine ragmen, rapor veremernekte veya vermemektedir. lşkencelerle ilgili Cumhuriyet Başsavcılıkları'na yapıl an suç duyurulan ya takipsizlikle sonuçlanmakta ya da i şlem yap ılmaya dahi gerek duyulmamaktadır. Özellikle Avrupa Insan Hakları Mahkemesi'nin Türkiye'yi çeşitli dava lardan dolayı mahkum etmesinden bu yana, Cumhuriyet Başsavcılıkları, yaptıgımız suç duyurulan nı işleme koymamaktadır. Buradan bir kez daha an laş ılıyor ki, " hukuk sistemi" dolaysız iktidar . din!ktifleriyle işlemektedir. Bu in sa nlı k dışı uygulamalara karş ı özellikle direnen siyasi tutsaklar, hiç çeki nilmeden, fırsat yaka l andığı anda imha edilmektedirler. Son dört yılda, bu tip sa ldırılar sonucunda elli kişinin üzerinde savunmasız insan, merkezi politikalar sonucunda katledilmiştir. Yapı lan katliamların uygu lamacıs ı o lan personelden bir tekinin bile cezai yaptırımla karşılaşmaması ve aç ıla n davaların büyük bir bölümünün takipsizlikle so nuç lanması, oldukça düşündürücüdür. Ama bunun yanında, sald !rıya uğrayan tüm siyasi tutsaklara dava açılmış ve agır hapis cezaları

om

durmaktadır.

Tutsaklarm veya adli tutuklularm hastane veya bu hücrelere terör suçundan hükümlü mahkemeye gidiş-gelişleri ve tutuklular konulacak" şeklinde de işkence uygulamalarına beyanlarda bulunularak "tutuklu ve hükümlüleri veya ailelerini tedirgi~ dönOştürülmüştür. Bugün edecek bir ortam yaran ıkları an laş ılmaktadır" de'nilerek, bugün için art1k işkence, sadece polis böyle söylemiere gidilmemesi yönünde merkezlerinde yap1lmworl uyarı yapılmaktad ır. Bu genelgelerden de an l aşılacağı Cezaevleri, hastane üzere, amaç artı k bir biçimde ortadadır ve "hücre sistemi" dir. Devle\, aşagıda mahkum koguşlan ve belirtecegimiz hedeflerine, hücre koridor/an, mahkeme sistemiyle çok daha kolay ulaşabileceğini düşünmektedir. Bu salonlan birer işkence nedenle de, cezaevlerindeki hayatın merkezine dönOştürülmllş tüm a l anında ödenek bulamayan trilyonlarca lira tutarındaki durumdadlf. Cezaevlerinde devlet, parayı, hücre tipi cezaevleri yapımınd a bu işkencelerden geçmemiş · kullanabilmektedir. Hücre tipi cezaev lerinde kull a nılacak personel tipi bir tek siyasi tutsak bulmak de şimdiden genelgeleric belirlenmiştir. konuya ilişkin genelge içindeki bir mümkün degildir. Yapilan Bu belirleme şöyl edir: "Cezaevi infaz bu işkenceler/e onlarca koruma memurla rı ; onar kişi şekl inde, gözüpek, cesur ve milliyetçi kişilerden insan kat/edilmiş, yaziereesi oluşacak biçimde ve bir müdürün sorumlulugunda ekipler oluşturula rak de sakat blfakllmiŞtlf. görev yapacaklardır". Buradan da 1 Türkiye de işkence, art1k bir açıkça anlaşı'lmaktadır ki, siyasi karşı seçilen kişiler özel slf oimaktan çtkm1ş, basm tutsaklara olarak sağ görüşlü ve .l_aşistle rden ve kamuoyu gündeminin seçilmektedir. Devlet, Jı.ugüne kadar olduğu gibi, bundan sötıra da birinci Slfasma oturmuş · (genelge ler düzeyinde bunu açıklayarak) insa nlık dışı durumdadlf.

we .c

bu uygulamaların merkezinde, Gezaevleri ni merkezi politikalarla yöneten ve yönlendiren devlı!t

uygulamalarını, bu çetelere •

ww w. n

yaptı racaktı r. Cezaevlerinde yaşa nan bu gelişmeler "Adalet" Bakanlıgı tarafından genelgeler ve insanlık dışı uygulamalarla ilgili yayın lamaya devam edilmektedir. 14 olarak Avrupa Insan Hakları Temmuz Genelgesi de bunlardan Mahkemesi'ne yönelik yapılan sadece biridir. Bu genelgedeve girişim ler sonucu; Avrupa Işkence ve son'ils ında yay ınlana n genelgelerdeki Insanlık Dışı veya Küçültücü Ceza veya belirleme ler, merkezi o larak devletin üst MuamelenH-ı Önlenmesi Komitesi'nin kademelerinde belirlenen politikaların, Türkiye'deki i şken ce l eri araştırmak için hücre tipi cezaevle ri nde nası l sinsi bir girişimde bulunması üzerine, "Adalet" şek ilde hayata geçiri lecegini an l atmas ı Bakanlıgı yayın l adığ ı bir genelgeyle bakımından önemlid ir. Ada let Bakan lıgı tüm cezaevlerini uyarmıştır. Bu Ceza ve Tevkif Evleri Genel Müdürlüğü genelgede aynen şöyle denmektedir: tarafından, Cumhuriyet "B ilindigi üzere sözleşme gereğin ce Başsavcılıldarı'na ve Cezaevi Mümessil komitenin inceleyeceği cezaevini Savcılıkları'na "gizli" i bareli bir genelge • önceden belirleme yüküm lülü ğü gönde rilmi ştir. Bu genelgeyle cezaevi yoktur. Ziyaretin tam tarihi ise 10-15 idarecileri uyarılmakla ve hücrelere • gün öncesinden bildirilmektedir: Buna yö nelik olarak; "yap ıl an bu yeni karşılık ziyaret edilecek olan koşulların, hücre sistemi veya tck kişilik cezaevini n neresi olacağ ı , sözkonusu oda sistemiyle bir ilgisi ziyaretten çok k ı sa bir si.ıre önceki bu lunmamaktad ı r. (. .. ) Bunların hücre zaman dilimi içerisinde haberdar sistemi olarak ad iand ıniması edi lmektedir.( ... ) Söz l eş me gereği kamuoyunda tcpkilere yol açmaktad ır. heyetin ziyareti sırasında her türlü Tadil edilen bu yeni bölümlere 'küçük ko laylıgın gösterilmesi ve taleplerin • koguş' küçük kişilik 6 ile '4 da ya koğuş' yerine getirilmesi, gerekirse mahalli denilmesi en uygun adiandırma

veri lmiştir.

Cezaevlerinde bir yandan bunlar olurken, diğer ya ndan da özellikle siyasi tutsatdan zrhinsel olarak çökertme ve teslim alma programları dahilinde

Si bat 1Şubat 1998

49


dosya mehi

----aym dosya si ----------=:--::-=-~~---- u-Devletin birinci hedefi, işkence ve b~skıy1 süreklileştirerek

geçen kom ite tarafından denetlenmeye hazı r tutulması, (...)"Aynı genelge içinde, alınması gereken tedbirler de bir hayli ilginçtir. Bu tedbirler, açlık grevlerimizin ve ölüm orucumu zun talepleriyle üst üste düşmektedir. Bu kısım ise şöykdir: "Cezaev lerinin insani

güçlerini birbirinden ya lıtlay ı cı ve parçalayıcı bir politika izlemektedir. Böylece bö lünmüş ve güçten 'düşürülmüş bir muhalefeti teslim almak çok daha kolay olacaktır. Dördüncü hedefi, cezaevle ri arasında dayanışmayı kırmak, tüm cezaevle rini kapsayan genel ve topyekün direnişin koşullarını ortadan kaldırmaktır. Cezaevleri geneli için çıkarı lan yönetme liklerin, tüm cezaevle rinde aynı anda uygulamaya konması da bu planın

ww w. n

et e

we .c

om

cezaevlerini yaşanmaz hale yaşam koşullarının iyileşti rilmesi, getirmek ve tievrimci tutuklu yakınlarının ve avukatların ziyaretle rinde yaşanan fiziki veya idari tutsaklan sindirmektir sıkıntıla rın giderilmesi, tutuklulara gerek Ikinci hedefi, hücre tipi cezaevi içerisinde, gerek mahkeme ve hastaney e sevk sırasında , gerekse parças ıdır. cezaevlerini devreye sokup, d ışarıdan müdahale edilmesi Devletin beşinci hedefi ise, saldırı ve tutsaklan sürekli ve sistemli durumunda kötü veya küçültücü hak gasplarını sü reklileştirerek muamele yapılmasın ı önleyecek kamuoyunu baskıya a lıştırmak ve zulmü biçimdesaldın altmda tedbirlerin alınmasını, tutukluların kanıksamasını sağlamaktır. tutarak ekonomik, sosyal ve günün makul bir süresini toplu sosyal Duyarlılıkları köreltilmiş, zulmo ve faaliyetlerle geçirebilmesi için gerekli baskıyı kanıksamış bir toplumun siyasal yaşamlanm organize sosyal ortamın yaratılma sı (sosyal ve yaratılma sı devletin başlıca amaçları ki.ıltürel etkinlikler, sportif faaliyetlerle etmelerini ambargo alttna vs.)( arasındac!ır. ... )". Bu sat ırlar cezaevlerindeki Altıncı ve son nokta da, cezaevlerine almak, düşünsel çalişma ve uygulamaların bir itirafıdır da ayn ı yönelik geliştirilen katliam boyutlu zamanda. üretim faaliyetlerini uygulamaları rahat yapıırabilmek için, TC' nin merkezi devlet politikalarının oluşan pazarları korumaktır. Böylece dışa ve içe karşı nasıl bir çifte standarta ortadan kald1rmakt1r. milyarlarca lirayı zahmets izce cebe sahip oldugu bizler açısından bir sır Üçüncü hedefi, "böl-yönet'' degildir. Ama bu politika ve indiren personel, gelirlerinin devamı için insanları katietmekten uygulam alar, yeterince teşhir edilmezs e. politikas1yla tutsaklarm çekinmeyecektir. kamuoyunu yan ılımaya devam Biz tutsaklar, pratikte maruz birliğini parçalamaktlf. edecektir. kaldığımız bu uygulamalar karşısında ; ıJevletin her zamanki başlıca Dördüncü hedefi, gerek Avrupa Insan Hakları Mahkemesi, po liti ka larında n biri, toplumsal gerekse Türkiye ve uluslararası düzeyde muhalefe tin öncü kadroları nı tutsak cezaevleri arasmda kamuoyuna yönel ik yaptığ ımız alarak kitleden ya lıtm aksa, ikincisi de dayamşmay1 klfmak, tüm girişimleı in. ikiyüzlü tavırlada nasıl tutsak aldığı bu kadroları içeride de boşa ç ıkarı In . 'va~ :ı lış ıldıg ı gözler işlevsiz leştirmektir. Bunlara, şimdi de cezaevlerini kapsayan genel bir önündedir. Devk · bu yüzü de artık üçüncü olgu eklenmiş tir. O da, teşhir olmuştur . Ama bu teşhirle birlikte, yarat ılan cezaevleri pazarının ve topyekün direnişin demokratik kamuoyu, hümaniter korunmasıdır. Bununla birlikte <;levletin koşullaflm ortadan kurumlar, sivil toplum ve demokratik tutsaklara yönelik programının kitle örgütleri ve !<endine ':i nsa nım " hedeflerini altı maddede özetlemek kaldlfmaktJr. diyen herkes anti-demokratik mümkündür: beşinci hedefi ise, sa/dm ve uygu lamalara karşı duruş sergilemezse, Devletin birinci hedefi, işkence ve devlet maskesini ye .-ıilemekte baskıyı süreklileştirerek cezaevlerini hak gasplanm gecikmeyeceklir. Içerinin ve dışarının yaşanmaz hale getirmek ve devrimci süreklileştirerek

kamuoyunu basktya aflştJrmak ve zulmü kamksamasmt sağlamakttr, cezaevlerine yönelik geliştirilen katliam boyutlu uygulamalan rahat yapttrabi/mek için, oluşan pazarlan korumakttr.

·mkanların da kullanılarak eksikli klerin giderilmesi, ülkemizin uluslararası konumu açıs ı ndan üzerinde hassasiyetle durulması, tüm cezaevlerinin her an adı

tutsakları sindinnektir. Korku ve y ılgınlık aşılanmış, sindirilmiş beyiniere

çok daha kolay egemen olunacağı

hesap l anmaktad ır. Diğer programların ı

uygulayabilmesi, bir ölçüde bu

po liti kasının başarısına baglıdır.

Ikinci hedefi, hücre tipi cezaevlerini devreye sokup, tutsakları sürekli ve sistemli biçimde saldırı a ltında tutarak ekonomik, sosyal ve siyasal yaşam l a rını organize etmelerini amba rgo alt ın a almak, düşünsel çalışma ve üretim faaliyetle rini ortadan ka ldırmaktır. Böylece at ıl ve işlevsiz kalan devrimci öncüyü, toplumsal muhalefetten

demokratik ve siyasi talepler

doğrultusunda güçlerini

birleştirmeleriyle, başarı kaçınılmaz olacaktı r.

Bu anlamda, görev ve

sorumlulukları nın bilincinde olduğuna inandığımız devrimci-demokrat basını ,

demokratik kitle örgütlerini sivil toplum kuruluşlarını ve siyasal yapılanma ları sesimize ses kalmaya, g ü çl e rimiz ı birleştirmeye davet ediyoruz. 11/1 '2./1997

BUCA CEZAEVI SIYASI TUTSAKLARI /\DINA HIKMET YILMAZ- AHMET GÜVEN

yalıtabileceğini düşünınektedir.

Üçüncü hedefi, "böl-yönet"

politikasıyla tutsakların birliğini pa rçalamaktır. Bu amaçla muhalefet

Sibat 1 Şubat 1998

so


·dosya mehf aym dosyas1

Idam cezaSIna çarptırı/an Buca zındanmdaki PRK/Rizgart ve YRNK Temsilcisi 1996 yı/ı <)Jam Onıcu Dinenişçisi Ahmet GUven ile yapılan roportajı yaymlıyonız. Bu röpıırtaj daha önce Ozgor Ge lecek Dergisi'nin 22-A8usıos-4Ey/OI

we .c

om

Cezaevlerinde hayat da kavga da devam ediyor

ölüm orucu mevzisinde aslolan; ortaya koymaktadır. Bu Ulusal ve toplumsal mücadelenin anla y ışın sonucu olarak Ö .O ve Süresiz Açlık kazan tm/ar~nt devrimin Çikarlafi Grevi (SAG) şehitlerini anma etkinlikleri bölük doğrultusunda topluma kavratma ve pörçük bir şekild~ gerçekleşmiştir. O lümü devrim mücadelesinde verdiğimiz birer bile paylaşa n insanla rın bunu hak etmediklerini kilometre taş1 hC!Iine getirebilmektir. düş ünü yo rum.

sayısmda yayınlandı.

g irişti ğimi z irade savaş ında farklı

Öncelikle, Ö lüm O rucu (Ö.O)

renklerin yan ya na olarak, en üst direni ş biçimlerinden biri o lan Ölüm O rucu yastığına baş koyması, ancak yine . kendileri ta rafınd a n a nl atıla bil ir. O nların dı ş ınd a ve onlara rağme n aniatılmaya çalış ıldığı zaman duygu, heyecan ve coşkuda n uzak bir a nlatım olacaktır. Ancak o an ve süreç duygulada buluşa bili rse bir anlam ifade edebilir. D iğe r tü rlüsü soyut teorik beJ;rlemelerden öteye geç medi ği için fazlaca bir anlam ifade etmeyecektir. Bu konuda en iyi tarihi elbette yine gazi ler yazaca ktır. Onl a rın d ışınd a yaz tl acak tarih, objektiflikten ve insa ni duygulardan uzak olaca ktır. O sürecin en güzel yanla rında n biri, ö lüme yaklaştıkça ve a rtık insa nl arın ka.p atışla rının bile birbirine güç verdi ği bir j ırad a, grupsal ç ıka rl a r denen o lgunun ortamdan uza kl aşm as ıdır. O anda ortama, üst boyuttaki saf insani du/ gular egemen o lma ktadır. Her gelen ölüm haberiyle ö lüyor, dü şma na inat tekrar diriliyorsunuz. "0 a rkadaş ın yerinde keşke ben o l saydım" demekten kendini alamıyorsun; onların kalp atışlarının duruşunu, kendi kalbinin du ruşu gibi hissedebiliyor; farklı yüreklerde atan tek yü rek gibi davranabiliyorsun. Ortak d ireniş hattında bu güzel duygu yoğunlukla rı yaşanırken, d iğer yandan po litik planda ne yazık ki tekelci bir ya klaşım sözkonusudur. Bu, kendini zindanlarda ve dışarıdaki pratik alanda

et e

OG- 96 O/am Orucu direnişimizin zaferini ag1r bedeller &leyerek şehitlerimiz/e kazand1k. Direnişimizi ve şehitlerimizi anmanm 1. ylldiJnlJmO ile ilgili duygu ve düşüncelerinizi alabilir miyiz? yıldönümünde göstermi ş olduğunuz bu nazik .,ranı ş nedeniyle size ve

ww w. n

gazelenize teşekkür ederim . Herşeyde n önce, farklı fa rklı mekanlarda da o lsak, aynı amaçlar uğruna ve ortak düşmana karşı omuz omuza yan ya na ortak ve birl eş ik dire ni ş hattında dövüştüğümüz kavga arkadaşlarımizda n Aygün Uğur, A. Berdan Kerimgiller, Ilginç Özkeskin, Ali Ayata, Hüseyin Demircioj':tlu, Müjdat Yana!, Tahsin Yılmaz, A. fdil Erkmen, Hicabi Küçük, Yemliha Kaya, Osman Akgün ve Hayati Can' ın şehadeti önünde bir kez daha saygı yla eğiliyo r, tüm gazi a rkad aş l a ra selam ve saygılarımı sunuyo rum. O günlerin duygu ve dü şün celerini kelimelerle ifade etmenin tam anlamı yla mümkün ol amayacağını düşünü yo rum . Hele hele ö lüll' ">ru çculatı dış ındakiler tarafından hiç anlatılamaz. Kurulacak güzel bir dünya uğruna, ortak amaç ve hedefler doğ rultusunda birer kilometre taşı o labilmek ve bu amaca varabiirnek için zindan koş ull a rında bilinç ve iradeden baş ka bir s il a hı olmayan biz tutsa kl a rın , ortak dü ş m a nımı z i a

Sibat/Şubat 1998

Kurulacak o güzel dünya için Ö.O'nu değe rle ndirmek, onu sahiplenmenin ve şeh i tl e rimi ze gösterdigirniz saygının bir ge reğ idir . Yanlı z ö nemli o lan, bu tartı ş ma ve d eğe rl e nd i rme le rd en ortak sonuçlar çıka rma k ve ge leceğe ortak ta rihi bir miras bıra kma ktır. Fakat ş imd iye kadar dergi ve gazete sayfalarında n takip ed ebildi ğ imiz kad a rıy la çok farklı bir seyir izlenmektedir. Bu konu röportaj s ınırl a rını aşacağ ı için g irmeyeceğ im . Bununla birlikte, bir noktaya değinmede n geçem eyeceğ im. Ortak birl eşik direni~ h attının bizim de yeraldığımız 0 .0 mevz isinde aslolan:Uiusal ve toplumsal mücadelenin kazanımlarını devrimin çıkarları do~rultusunda topluma kavratma ve devrim mücadelesinde verdi~imiz birer kilometre taşı haline getirebilmektir. Tarih belki de böylesi k a psa mlı ve desta nsı bir zindan di re ni ş in e ilk kez ta nıklık etmi ştir. Bu anlamda da direniş, çıkarıl acak derslerle doludur.

OC- Sizce egemenler '96 May1s genelgelerini niçin ve neyi hedefleyerek devreye soktu? Sömürgeci burjuva diktatörlüğü, yükselen Kürdistan Ulusal Kurtuluş Mücadelesi karşısında tuıunamamış ve her gün gerilla mevzilerinde a ldığı darbeler sonucunda gerilemiştir. Bu Türkiye'de de devrimci to plumsal

ptm•Fsı


r: ~

dosya mehl

----~-----~-: aym c!osyast

Devlet de hiç bir zaman boş durup beklemed i ve hiç bir zaman da beklemeyecek. 12 Eylül Cuntası'nda n sonra Türkiye ve Kürdistan · cezaevlerinin idari yapısı yeniden düzenlendi, buna uygun kadrolaşmaya gidilerek, tek merkezden koordine edi lmeye ve yö netilmeye başlandı. Tabutluk olarak tarihe geçen ve içinde Eskişe hi r'in de bulundugu Özel Tip ve Hücre Tipi cezaevleri birer birer devreye sokuldu. Devlet, 1 Agustos genelgesi olarak bilinen gen~lge lerle bu durumu somutl aştı rdı. Devletin bu po li tika l arına karşı tutsaklar da destansı direnişiere girip, bu ama ns ız kavgada iki şehit ve onlarca gazi vererek Eskişehir Cabutlugunu kapattırdı. Devlet, bir kez: daha devrimci lerin çelik iradeleri karşısında geri adım atmak zorunda bırakıldı. Biz parti olarak, yukarıda sözü edilen Ö.O ve Aydın-Eskişehir Direniş Hattı'nda bulunduk. Gücümüz oran ında da bu direnişierin öznesi olmaya

ww w. n

kontrgeri lla katil Mehmet ~ar üzerinden açık bir biçimde ortaya koyuyordu . Tüm bu durumun yasal kılıfı da oluşturulm ak durumundaydı. Tüm b unl a rın önemi Mayıs genelgelerinde somut ifadesini buldu. Bu genelgelerde amaç; teslim alma, itirafçılaştırma, tutsakları birbirinden tecrit etmekti. Bu genelgeler, tutsaklar teslim alınamadıgı zaman katietme anlayışı yla hazırla ndı . Bunun sonucu olarak 12 şe hit, onlarca sakat veri ldi.

OG- Sizce '96 O/om Orucu direnişimiz • hangi tarihsel gerçekfigin ve zonınlulugun bir sonucu olarak . gerçekleştil Bilindigi gibi 12 Eylül Militarisı Bürokratik Cuntası, toplum üzerine bir karabasan gibi çökerek, kelimenin tam an l amıyla topluma teslimiyeti, devrimci ulusal kurtuluş muhalefete ise imha politikasını dayatmıştı. Özel olarak da Kürdistan cezaevlerinde va hşi-barbar ·• ,karekterini en çıplak bir şekilde devreye · :sokmuştu . Saygon Zindanları'nda uygulanan işkence imha uygulamaları Amed Zindam'nın yanında çok basit kalm ı ş, onlarca devrimci, yurtsever tutsak katledilmiş, yüzlercesi sakat bırakılm ı ştı. Bu vahşet uygulamalarına karşı tek tek militan direnişler gösteriise de,

tutsaklarının direniş gerçekligi, saydıgımız nedenlerin zorunlu sonucu

o larak ortaya ç ıktı .

OC- '96 Olam Orucu Direnişimizin tarihsel linemi hakktndaki daşOnce/eriniz ne/erdirl

om

ç ı kartı ldı.

et e

po litikalarının nasıl uygulanacagını "Adalet" Bakanlıg'na getirilen

zindanlar teslim a lınmaya çalı ş ılmı ş ve bu, büyük oranda da başarılmı ştı. Artık bir noktada buna dur diyebilmek gerekiyordu. Giderek teslimiyete karşı direniş ler başgöstermeye başladı . Tek • tek başlaya n militan direnişler, gelecek direnişler için birer kıvılcım oldular. Bu, dörtlerle başlayan, açlık grevleri ve Ö.O'Iarıyla ifadesini bulmaya başlayan bir süreçti. Oiyarbekir'de en üst eylem olan Ö.O'Iarının devamı Metris'le kendini gösterdi. Böylece başlayan süreçte '90 sürecine kadar devletin teslim alma programı karşısında deslansı direnişler gösteri lerek saldırılar püskürtBidü. Devletin politikaları boşa

Biz tutsaklar '96 Ölüm Orucu

Direnişimizde çok çetin ve amansız bir irade savaşına girdi k. Devlet devrimci tutsakların çelik iradesi karşısında geri ad ım attı. Tüm insanlıgın tanıklık ettiği siyasal bir yenilgi aldı . Dünya

kamuoyunda Ö.O'nun etkisi haftalarca tartı şılacak kadar büyük oldu. Emperyalist devletler bile olumlu veya olumsuz açıklamalar yapmak zorunda kaldı. Böylece devletin cezaevlerindeki özgürlük tutsaklarına karşı sürdürdügü politikalar, en çıplak biçimiyle teşhir oldu. Bu amansız savaşta 12 şehit ve onlarca gazi ile düşmanın saldırı politikaları barajlandı, siyasal kazanımlarla dolu başarılar elde edi ldi. Bilinç ve iradelerinden ba~ka bir silahı olmayan tutsakların direnme kavgasında, düşmana geri adım attınlıyorsa, bedeli ne olursa olsun kazanılmış siyasal bir zafer sözkonusudur. Ayrıca belki de ilk kez düşmanla özgürlü k tutsakları arasındaki kavgada, birçok örgüt, düşmanın merkezi politikıısı karş ısında topyekün birleşik direniş örgütlologonde buluşularak am<insız bir mücadeleye gi ri şm i ş oldu. Dışarda duranlar ise bu durumu destekleyen veya o nu besleyen yakın bir tavır içine girdi ve zindan tarihinde yeterli. olmasa da olumlu bir gelenek yaratı ldı. Tarihe altın harflerle yazıl acak ve gelecekte girilecek direnişler açısından da. olumlu derslerle dolu bir direniş mi msı yaratıldı. Çok kısa olarak bunları söyleyebilirim .

we .c

muhalefeti ivmelendirmiştir. Devrimci mücadele sonucunda ulusal ve toplumsal muhalefetten yalıta rak zindan lara dolduru!an özgürlük tutsakları, zindan tarihi boyunca devrimci muhalefetin can lı ayakl arından biri olmuştur. Her türlü araç ve o lanaga.,sahip olan düşmanın, cezaevlerini teslim alma programlarıyla, bilinç ve iradelerinden başka hiç bir silahı bulunmayan özgürlük tutsaklarının direnme kavgalarında; yani tutsak ile tutsak eden aras ındaki irade savaşında, düşman saldırı l arı sürekli püskürtü lmüş, geri adım attırılm ı şt ır. Dışarda ve zindanlarda böyle bi r süreç yaşanırken, Aralık 1995 Erken Genel Seçimlerine gidildi. Seçimlerden sonra ANAYOL hükümeti kuruldu. Tutsaidarın direnişi karşısında sürekli gerileyen devlet, dördüncü orduyu da (medya) yanına alarak cezaevlerini hedef tahtasına oturttu. Böylelikle psikolojik savaşın alt zemini olu şturulmaya ça lı şıld ı . Tesli m alma programı özellikle pilot olarak seçi len cezaevleri nde devreye sokulmak isteniyordu . lik uygulamaları Kiirdistan'da başlatmak istediler. Cezaevlerine yöne lik MGK, M IT ve hükümet üçlüsü, merkezi devlet

çalıştık.

Özellikle Ö.O öncesindeki son iki yılda

tutsakların direnişleri karşısında, devletin teslim alma programı ve pol i tikası iş lemez hale gelmişt ir. Bunun karş ı sında, en masum direnişe

katliamlarla cevap veri liyordu . Bu kat liamdan birisi de, Parti olarak bizim de içinde bulundugumuz ve üç şehit, 40 agır yara lı verilerek sonuçlandırılan Buca direnişiydi (Ki daha önceki sald ırıl arda o nlarca insan agır yarala nmı ştı. O nların içinden birisi de bendim). Bu katietme süreci Diyarbekir'den başlatıldı, Buca ve Ümraniye'de devam ettirildi. Bu merkezi genel politikalara dur diyebilmek ancak topyekün birleşik direniş hattı yaratmakla mümkündü. Herkesi kapsayabilecek bir direniş p rog ram ı y l a devlet karşısına ç ıkm ak gerekiyordu. Bu da, süresiz açlık grevleriyle başlayan ve Ö.O ile zirveye ulaşan bir direniş hattı idi. Kısa olarak aç ı klamaya çalıştıgımız özgürlük

,Si bat 1Şubat 1998

OC- Sizce O/am Orucu Direnişimizin kazanımlan nelerdirl ö.O'nu taleplerden ziyade siyasal olarak degerlendirmenin daha doğru olacagını düşünüyorum. Birinc;i olarak; MGK'da planlanan ve programlaştırılan saldırı politikala rını degerlendirmemiz zindanlarla s ınırlı tutul amaz; Kürdiştan'da yükselen özgürlü k ve bagımsızlık mücadelesi ve Türkiye'de sürdürülen toplumsal mücadeleye karşı girişilen saldırılardan ayırdedilemez. Direnişin sonuçları da aynı biçimde, hem dışa rd aki hem de içerdeki

mücadeleyi etkileyen..ve ilgilendiren b nitelige sahiptir! '96 0.0 ve SAG direnişleriyle devletin C"e7aevlerine yönelik saldırı programlar Hn önüne bir sı


dosya mehl

.

aym dosyas1 ~-----------~-----

baraj çekildi. Devlete açıkça " Bizleri çignemeden programlarınızı uygulayamazsınız" mesajı net bir biçimde tekrar veri lmiştir. Daha önemlisi, devlete, devrimcileri tutsak etse bi le siyasa l olarak asla teslim alamayacagı bir kez daha gösterilmiştir. Ikincisi; direniş "Şu kadar talep vardı, 12 şehit onlarca gazi verildi. Bu kadar hak kazanıldı " gibi kar-zarar ve esnaf felsefesi ile degerlendirilemez. Eylem hak kazanma mücadelesinden öte, siyasal boyutlarıyla birlikte ele a lınarak degerlendirilmelidir. Aynı zamanda asıl taleplerin önemli kısmı da devlet tarafından kabullenilmek zorunda kalındı. Eskişe hir Tabutlugu yeniden siyasi tutsaklara kapatıldı. Bununla birlikte, takip edebildigirniz kadarı y la diplomatik reflekslerde eksiklik göze

~

--

kullanılabilir önemli bir direniş biçimi olarak bakar. O bakımdan birey partiden, parti bireyden bagımsız

we

.c

om

MGK'da planlanan ve düşünülemez. program/aştm/an sa/dm OC- Direnişten sonra 0 .0 ve SAC politikalarmi direnişçileri çeşitli kalıcı rahatsızlıklar degerlen.dirmemiz zindantarla yaşıyor. Sizin bu yijnlü ne gibi saglık problemleriniz var, yeterince tedavi s1mrlt tutu/amaz; görebiliyormusunuzl Kürdistan'da yükselen Ö.O sonucunda her Ö.O direnişçisi gibi benim de devam eden sag lık özgürlük ve bagm'1s1zltk problemlerim var. Bize karş ı bilinçli ve milcade/esi ve Türkiye'de kasıtlı olarak uygulanan politikalardan dolayı tedavi olamıyoruz. Kendi sürdürülen toplumsal imkanlarımızia tedavilerimizi mücadeleye karşı girişilen gerçekleştirmeye çalışıyoruz. Doktorların tanısına göre, saldmiardan ay!fdedilemez. rah atsı z lıklarımın tedavisinin kardiyoloji ve nöro loji bölümlerinde yapılması Direnişin sonuçları da aynı çarpıyordu. gerekiyor. Hastaneye gidebildigirniz Tutsaklık koşullarında "kayıp-yenilgi ", biçimde, hem dışardaki hem zaman lar ise çoğu doktor, h emş ire ve "zafer-teslimiyet" kavramiarına çok titiz sağlık personeli gerekli hassasiyeti de içerdeki mücadeleyi . yakla ş ılmalıdır . Tutsaklıgın kendisi göstermemektedir. Önemli sayılabi lecek tutsagı fiziksel olarak düşman ın nesnesi etkileyen ve ilgilendiren hastal ı klarım bun l ardır. bir haline getirebilir. Yani düşman, •• tutsakların bedenleri üzerinde her kirlü nitelige sahiptir! OC- Vermek istediliniz başka bir uygulama o l anag ın a sahip olabilir. Ar:ıcak bu, ne dü ş man için bir zafer, ne

mesajmız var mıl

te

politikamz açısmdan bu konuda neler siJyleyeceksiniz? Ö.O süreci öncesinde kitle iletiş im

yayınl a rımıza yönelik devletin yoğun

baskıs ı sonucu, yayınlarımız uzun süre

ç ıkamadı. Bu nedenle kamuoyuna

kendimizi ifade edecek araçlardan yoksu n bir şekilde Ö .O'na girdik. Ö.O so nras ında da bu durum devam etti. Fakat dışa rda tüm pratik faaliyetlerin içinde olduk. Ancak gazete ilanla rıyla kendimizi kamuoyuna duyurabildik. Bu da, günlük devrimci basının il a nla rımı z ı kendiliginden değiştirmesi sonucu i~tedigimiz düzeyde gerçekleşemiyordu . O.O'na girmemiz, bütün kamuoyunun bi lgisinde olmasına rağmen, o süreçten bugüne kadar takip ettiğimiz kadarıy l a bu durum görmezden, bilmezden ve duymazdan gelindi. Bizce bu düşündürü cü bir durumdur. Birleşik direniş hattında Ö.O mevzisinde yer almamıza ragmen, politik dostl arımız ın yayın larında bizden hiç sözedilmemesini, devrimci siyasete grupçu an layışın bir tezahürü olduğunu

ww w.

ne

de tutsak için bir teslimiyettir. Tutsak düşünce ve beyni ile nesneleşme di g i sür~ce, o kendisi için daima bir öz nedir. ı,edeni tutsak alınmış, ama beyni özgürdü r. Tutsak için teslimiyet, düşmanın uygulamalarına gönüllü olarak razı olmak ve boyun egmek noktas ında başlamaktadır. Bu anlamda şehit vermek, sakat kalmak sonuçta fiz iki bir ka yıp olsa da, siyasal kazanımlar sözkonusudur. Üçüncü bir nokta; devrimci tutsakların hiç bir cezaevinde teslim alınamayacagı ve herhangi bi r cezaevi ndeki sorunun diger cezaevlerini etkileyecegi ve ay nı zamanda herhangi bir cezaeVi sorununun tüm cezaevlerinin sorunu oldugu ço k açık ve net bir biçimde gösterilmi ş tir. Bu bak ımd an, yüzlerce şe hit olsa da programlarının uyg ulanama yacağ ı dü ş mana

göste rilmiştir.

Dördüncü bir nokta; devrimci

tutsakl a rın mücadele ve dire ni ş

birliklerinin bir kez daha yak ı obi r biçimde anlaşılması, devrimci örgüt ve partilerin grup dayalmalarında n çıkarak, asgari olarak ortak bir direniş ve mücadele programında aniaşmış olmala rı, önemsenmesi gereken bir kazanımdır. Ö.O'nun kaza nımla rını çoga ltmak mümkündür.

ÖC- O/üm Orucu'na PRK/rizgari

tutsak/art olarak sadece Buca Hapishanesi'nde siz girdiniz. Parti

düşünüyoruz.

Bulunduğumuz tüm cezaevlerinde

Ö.O'na gidemezdik. Bizim için bu doğru değildi. Ayrıca nicel olarak cezaevlerinde en az tutsagı bulunan siyasi hareketlerden biriyiz. O nun için sadece Buca Cezaevi' nde Ö.O'na girdik. Partimiz, geçmi şte oldugugibi, direniş biçimlerinden birisi olan O.O'na dogru politik amaçlar doğrultu s und a

Si bat 1Şubat 1998

Cezaevlerinde hayat da kavga da devam ediyor. Kavganın araç ve yöntemlerinin tu tsak lık koşullarına u yarlanmas ı gerekir. Bu araç ve yöntemler düşmanın ce1aevi politikasını her zaman boşa çıkarma temelinde o lm a lıdır. Politikalarımızın odak noktası , sistemin saldırılarına karşı direnişi örgütleı\ıek ve düşmanın

po litika l arın ı boşa ç ıkarmak olmalıdır.

Mücadele birliklerini üst biriikiere ç ı kararak kal ıc ı hale getirilmesinin öneminin kavranması ve maddi yaşam la buluşturu lması acil olarak kendini

dayatmıştır. Ö.O ve SAC, 12 şehidi ve o nlarca gazisiyle devrimcilerin direniş geleneklerine şan l ı ve destansı bir halka daha eklemiştir. Ancak bu tutsak ları rehavete sürüklememeli, devletin boş dunnayacagı yeniden saldınlara yönelecegi akıldan çıkarılma malıdır. Unutulmamalıdır ki içerinin ve dışarının mücadele hedefleri birleşirve birleşik-örgütlü direnişler gösterilirse başanya ulaşabilir. Saldırılar karşısında şiarımız ise her zaman direnmek,

d irenrnek ve yine di renrnek olmalıdır. Ayrıca gazelenize bir önerim o lacak: Gazetenizi n bir sayfasını Ö .O'na girenler için özgür kürsü o larak açarsa nız çok saygın bir çal ışm·a ortaya çıkacagı kanısındayım. Teşekkür

ederim. .YRNK Savaş Esiri Ahmet Güven

53


nuçe haberler

"TAMPON BÖLGE" UYGULAMASI GÜNEY KÜRDiSTAN'IN ADlM ADlM iLHAKIDIR

hız l a boşa l tmaya başlamı~tır. Amaçlanan, "güve nilir siviller" adı al tında boşaltılan yerlere

PDK ile a nlaşma daha akılcı

görü lmüştür. Gerçi PDK'nin eskiden

Türkmen ya da Türk kökenlileri

beri YNK ile birlikte TC ile ili şki içinde olduğu ve TC' nin her fırsatta bu güçleri, PKK' nin Güney' den ç ıkartılmas ı için zo rladığı , TC'nin de desteğ i y l e PKK'ye karşı askeri operasyonlar' duzenledikleri bilinmektedir. Ancak, gerek bu harekatların başarıs ı zlığı, gerekse kend i

yerle~tirere k, bu bölgelerin demografik yapısı nı değiştirmek , böylece uzun vadede kendileri için kalıcı statükolar elde etmektir. Geçmi ş ten bu yana Kuzey KO rdi sta n ' ın , özell ikle TC'ye

"s ıntr" bölgelerinde buna benzer uygulamalar sistematik bir şe kilde sürdürü lmüş, boşalıı l an Kürt ye rl eş im yerlerine dışardan Türkler'in yerleştirilmesi, demografik yapın ı n değiştirilmesi ve asimilasyonuna hı z veri lmesi ile bu bölgelerin Kürdistan'dan kopartılması hedeflenmiştir. Yine geçmişte Kıbrıs'ta yapıldığı gibi, Güney Kürdistan'da da işgal so nrası fiili durum yaratılmak istenmektedir. Son dönemlerdeki TCIsrail ilişkileri de gözönünde

.c

ara larındaki sorunların derinleşmesi

we

karşısında PKK ile çalışmakta fazla istekli davranmamal a rı karşısında, Ankara toplan/1/any/a POK'nın da bu plana dahil edilmesi sağ l anm ı ş ve Güney'e gi ren TC o rdul arı , eskisinden farklı olarak sa lt PKK mevzilerine değil , YNK'yc de sa l dı rmıştır.

(.. )

Bugün ABD'n in de des teği ni alan TC, artı k bu plan ları adım adım uygul ayacağı ortamı yaka ladığ ını düşünmektedir. Böylece, hem Kuzey'deki s ila hlı direniş in en önem li nefes borusunu keseceğini, hem de

te

Kürdistan'a s ı k sık işgal seferleri düLenleyen TC, Ekim ayındaki son işgal gi rişiminin ard ından bu kez "tampon bölge" u yg ulam as ıyla işga li kalı c ıl aşt ıracağı nı ilan etti. TC'nin resmi aç ıklamalarına göre; Gü ney'de, Etruş' tan Berwari'ye kadar uzanan bir hat derinliğinde ki köyler boşaltı larak, bu bölgedeki bazı yerlere, bir kısmı Türkiye'den getirtilecek "güvenilir siviller" yerleşti ril ecek, ay rı ca TC'ni n baz ı askeri birlikleri bölgede konuşlandırılacak ve PDK güçleriyle birlikte "suıtr güvenliği" sağl ayacak. Hemen belirtelim ki, TC'nin Güney Kürdistan 'daki bu " tampon bölge" uygu laması, Güney Kürdi stan ' ın adım adım işgal ve ilhakıdır. Ge l işme l er, bu planın hazırlıklarının son bir y ıl içinde yoğ unlaştırıldığını göstermektedir. Nitekim TC o rdul a rı , bu son bir y ıl içinde peşpeşe ve oldukça büyük askeri güçlerle Güney Kürdistan'a g irmi ş le r, bu harekatlarda onlarca köyü yakıp y ıkarak boşaltm ış lar ve baz ı stratejik yerlere kalıc ı askeri güç ve istihbarat e l ema nl a rı ye rleştirmişlerdir. Yine bu son bir yıl içinde ya pılan Ankara t oplant ıl a rın da bir yanda n Türkmen kartt devreye sok ulmu ş, diğer yandan da PDK ilc TC

om

hannamayacağı çok iyi b ilindiğ ind en,

Uzun bi r süredir "s ınif ötesi operasyon~~ ad ı altında Güney

Sömürgeci TC güçleri, işgal ve il hak ettikleri bölgelerdeki ye rleş im yerleri ni

"Musul-Kerkük~~ e giden yolun

bulundurulduğunda, ABD planlarının

bölgedeki diğer üssü lsrail ' in,"

filislin'i lsraillileştirme" pratiğinde n

edi ndi ğ i deneyimlerden de

yararlan ı lacak tı r. ( ... )

.

ww w.

ne

kendisine açı l acağın ı hesa plamaktadır. KUKM'nin radikal bağımsıLiıkçı PDK' nin, Güney'de tek başına hattının s ilahlı direnişi ile gelişen antiegemen olma saplantıları , TC'nin bu sömürgeci ulusal damokratik h esap ları na dahi l o lm asını mücadele, sömürgecilerin bu saldırıları kolaylaştırmıştı r. TC orduları düne kadar karşısında, ortak bir direniş ve savaş "stntr ötesi harekat bahanesiyle cephesinin yaratılmas ı yla daha da aras ınd aki işbirliği so mutla ş tırılm ış tır. g iriştikl e ri i şga l seferlerin i bugün artı k serpilecektir. Emperya list ve TC'nin Güney Kürdistan'a yönelik PDK' nin açık daveti yeleriyle sömürgecilerin "Kürdistan sorununu hesa plarının eskiden beri büyük ö lçüde düzenlemekte, üstelik "tampon bölge" tarihe gömme" hesap l arıyla başl attıkları Türkmen az ınlık üzerine kurulu o ldu ğu ad ı altında ilhaka da girişmektedirl er. her g i rişi m, bu sorunu emperyalist ve bilinmektedir. Geçmişte MIT'in KUKM açısında n acı veren bu sömürgecilerin kalbine, patlamaya hazır girişim i y l e kurdurulan "Mi lli Tü rkmen ge l işmelerde unutulan bir şey vard ır ki, bir bomba halinde taşıyacakt ır. Partisi"nin kendisinden beklenen katl i amcı, ta l a n c ı veyayı lmac ı bir PRK-rizgari, Güney Kürdistan'da görevleri ye rine getiremernesi ve ge le neğe sahip o lan sömürgeci TC, i ş i TC' ni ıı "tampon bölge" uygulamas ı ile Türkmenler üzerindeki denetimin bittiğinde kendi işbirlikçil erini ortadan başlatılan bu sürece dikkat çekerken, zayıflamaya baş l aması karşısında TC, kaklırmakta mahirdir ve ya rın ilk fı rsatta emperyalist ve sömürgecilerin yeniden kendine bağ l ı örgütlenmelere o nlara da yönelecektir. Kürd istan'a dönük siyasetlerine k arş ı Güney Kü rdistan'daki "tampon bölge" topyekün bir dire ni ş ve savaş cephes in i gitmiştir. Keza, " PDK-YNK ateşkes in i u yg ulama s ı , bir kez daha Kürt ulusunun denetleme" bahanesiyle Türkmenlere oluşturacak, ulusal güçler a rasındaki kaderin in, iradesi dışında , emperyalist bölgede etkin bir rol verilmesini sorunları sömürgeci ve emperyalist • ve sömürgeciler tarafından ta yin sağlamış ve geçen aylarda düzenlenen merkezlerde değil , kendi edilmesidir. Emperyal ist kapitalist "Türkmen Ko nferans ı "y la da, TC'nin ve kurumlaşmalarımız içinde çözecek sistemin Ortadoğu 'ya yönelik yeni ABD emperyalizm inin bölgeye dönük ulusal birlik zemin lerinin vakit paylaşım planlarının ilk adımıdır. hesaplarında Türkmenlere verilen ro lün geçiril meden kurulmas ının önemi ve Güney Kürdistan, ulusl araras ı aciliyetine bir kez daha işaret eder. Bu uygul amas ı planlanmıştır. kamuoyunun gözleri önünde (... ) bakımdan, TC'nin "tampon bölge" emperya list ve sömürgeci güçler Anca k, tüm bu planların hayata . u ygu l amasıy l a da ya ttı ğı işga l ve ilhak tarafından yen iden bölünüp geçirilmesi, PDK' nin de bu plana dahil karşısında sömürgeci Iran' la paylaş ıl maktadır. Bugün TC tarafında n edilmesiyle mümkün olabi lmi ş tir. yakıniaşmayı ya da Iran, Irak ve Suriye baş l a tılan sürece yarın diğer sömürgeci Kuzey'de b ile geri lla ile sömürgedieriyle ittifak önermeyi güçlerin de dahil olması kimseyi başedilemezken , diğer Kürt güçleri de kaygıyla karşılar. Başta PDK'ya olmak şaş ırtmamalıd ır. karşı ya al ınarak Güney' e girilip orada üzere, emperyalist ve sömürgeci Si bat 1Şubat 1998

54


nuçe haberler

siyasetleri ve PDK'nin bu siyasetler içindeki yerini teşhir edelim. Tanı bir suskunluk içinde bulunan ulu s lararası demokratik kamuoyunun harekete geçmesini sağlayacak eylemlilikler içinde olal ım .

aras ındaki ça tı ş mal a rın durdurulmas ının görüşü lm es i " çağrı s ınd a bulunarak

lsveç' te bir toplantı düzenlediler. Aralarında PRK-rizgar'i ''nin de bulunduğu baz ı Kürdistan'l ı örgutlerin katı ldığı ilk toplantıda bir sonuca va rılamayınca, Almanya'da, merkeli temsi l duzeyinde ikinci bir top lantının yapılması kararlaştırıldı. 25. 1O. 97 tarihinde düze nlenen ikinci toplantı ya

PRK-rizgar1, PSK, PYSK, PYK- Suriye, PIK, PDK-Iran, PDK-BakOr ve Hevbendi-Suriye katıl dı lar. PRK-rizgari o larak bu topla ntıda ş u tesbit ve önerileri dile getirdik.

sağlanmafldrr.

(. .. )

Toplantının so nl arına doğru, ayn ı

zamanda toplantıyı da yönetmekte olan PSK Genel Sekreteri K. Burkay toplantıdan öLetle şu son u çların çı ktığını belirtti: "Bir heyet oluşturulup, savaşan taraflara, savaşı durdurmaları için bir mektup yaLılması ve heyet gönderilmesi, savaş ı istemediğimiLe dair bir açıkl ama yap ılmas ı , sesimizin mutlaka halka duyurularak, bizim de kuwet olduğumuzun dost ve düşnıancı gösterilmesi, Ulusal Konferans vb. şeylerin de şimdiki i~

7) Güney Kürdistan'da sürmek/e olan

Partiya Rizgar'iya Kurdistan PRK/rizgar1 Avrupa Yürütme Kurulu

4) Bu amaçla bir heyet oluşturulmali ve bu heyet, ilk etapta Ulusal Konferans'a dönük olarak çattşmalarm durdurulup, sömürgeci devletlerin Güney Kürdistan'afiilen mi.Jdstıafelerine yol açan apk işbirlik/erine son verilmesi talebiyle bölgeye gidip taraftarla görüşme/i, buna göre Konferansın ön hazrr!Jklarınr yürütmclidir. Ayrrca bu öneri ve yapdan görüşmelerin sonuçlan kamuoyuna antnda ileti/mc/i, kamuoyu desteği de

"Güney Kürdistan 'daki Kürt grupları

om

s ilah lı direnişi yükselte l inı. Bulunduğumuz her alanda Guney Kürdistan ' ın işgal ve i lhak edilmesine karş ı ortak siyasi ve diplomatik çabalara hız verelim. -Guney Kürdi stan ' ın i şga l ve ilhakına yo l açan emperyalist-sönıürgeci

geçtiğimiz aylarda, PSK ve PYSK

ew e. c

güçlerin güdünıünde hareket edenlere, bu işbirliklerinden vazgeçerek ulusal zemi nlere dönme çağrısı yapar -TC' nin bu son i şga l ve ilhak harekatia rına karşı Kürdistan dağlarında , şeh irle rde ve sönıü rgeci metropollerdeki

çatrşmalarda, Kürdistan lt güçler arasındaki sorun/ann emperyalist ve

sömürgeci güçler tarafından kullanrlrp derinleş t irilmesi önemli bir etkendir.

2) Güney Kurdistan'daki çatışmaların durdurulması gerekir, ancak bunun nedenle rini ortadan kaldrracak bir

-,ll!lll!l!~fi!W~II:""II!!IIr:"rJI!II.!II~IIIIrJJ!!,.!ll deği 1, i ki nci ad ı mda

~ Güney Kürdistan'daki Çali)'IIIQIQIIII vVII UUIIIIQ;:)I ''s-"'

ACiL ULUSAL i-;~-; {i

ne t

Güney Kürdistan, bir yandan Kürd i s tanlı gruplar a ra s ındaki

ww

w.

çatışmala rl a, bi r yandan da sömürgeci ve emperyalist güçlerin i şgal ve i l hak tehditleriyle tam bir kaos ortamına sürüklenmi ş durumda. "Körfez krizi" sonras ı ortaya ç ı kan fiili durumun tüm Kürdistan'da ya rattığı umut ış ıkları yerini hız l a bir belirsizligeve karamsarlığa terketmekte. Kürdi stan ' ın emperyalizm eliyle dört parçaya bölünüp sömürgeci güçlerce ayrı ayrı i şga l ve il hak ed ilm işliğ i sorunu orta yerde dururken, buna bir de " kendi aralarındaki sorunl a rı çözme iradesi gösteremeyen Kürd i stanlı güçlerin ça tışma ları" eklenmiş durumda. Bu ça tış malcırın nedenleri hakkında çok değişik gerekçeler ileri sürülebi li r. Anca k so nuçlarının emperya listsömürgcci siyasetleri n egemenliklerini

çözüm iireti/medikçe, bu sorunlar var oldukça bu ça tışma/ann devam edeceği ortadadtr. KeLa, ça trşmalan sürdüren bazr örgütlerin, Kürdistanlr güçlerin. girişimlerinden z iyade, emperyalist ve sömürgcci m erkezlerin insiyatifine bağlı hareket e ttikleri de bir gerçektir. 3) 13u bağlamda, KUKM'nin temel dayanağı olan örgütlerin, aralarmdaki sorunlan ulusal mekanizmalarda çözm elerini sağlayret somut giri}imlerde bulunmasr gerekir. Bunun için, gündem maddesi şimdilik sadece "Giiney Kürdistan'da çatrşmalara ne den gösterilen tüm sorun/ann tartrş ılması " olarak belirlenecek bir Ulusal Konferans düzenlenme/idir. Bu çatrşmalann nedenlerine ilişkin her türto tesbit ve eleştiriler bu Konferansta dile getirilmeli ve onun sonuçlan üzerinde hareket edilme lidir. Böylesi bir süreç, Kürdistan'da ihtiyaç duyulan ortak ulusal birlik düzeylerinin yarattfmasr için de olumlu bir pratik sergileyebilir.

kolaylaştırd ıgı ortadad ır. (... )

Güney'deki çatı şmala rın daha da yoğunl aş ıp, kapsamının geniş lediği

Sibat 1Şubat 1998

şeyler olduğu." Bu bağlanıda

kamuoyuna yönelik kendi hazırladığı bir bildiri taslağı sundu. Bildiri taslağında, toplantıda dile getirilen görüşlere nalaran daha temkinli ifadeler yer a lnıa ktaydı ve genel o larak d iğe r örgüt temsilcileri tarafından da kabu l gördu. Bizim bildiriye ilişkin eleşt i ri l erimiz iki noktada somutlaştı . Ilki; bildirideki önerilen heyetin "çatışmaların durdurulnıasını " sağlama fonksiyonu ve etkisin in belirsiz olduğuna ilişkindi. Nitekim, ol uştu rulan heyetin çatışan Kürdi sta n' lı güçler üzerinde bir etkisinin o l acağı ve çat ı şma l arın durdurulnıasını sağ l ayacağ ı hususunda en baş ta heyet önerisine destek verenle rin açık tereddütleri söz konusuydu ve "savaşanların bizi dinlenıeyecek l eri" kanısı egemendi. Biz de, ça tı şmaların nedenleri o rta yerde durdukça çatı şan tarafların birbirlerini suçlamaya devam edeceklerini, bu bakımdan çatışma ların durdurulması yla birlikte sorunların Ulusal Konferans gibi bir düzeyde tartışı lıp çözümü gibi somut öneriler olmadıkça, gönderi lecek bir heyetin pek bir iş l ev in in olmayacağ ını belirttik. Ikinci olarak; taslak bildiri de Güney Kürdistan'daki çatışmaları n "birakuji" olarak ta nımlandı ğ ı bölüme itiraz

KONFERANS ÇAGRt.«ız: · ve Kamuo una Zorunlu Bir Aç1klama

ele alınabil ecek

55


nuçe haberler çatışmaların durmadığı/durmayacağı ortadadır. Kürdistanlı güçler, kendi aralarındaki sorunları emperyalist ve sömürgeci güçlerle değil , birbirleriyle ve birlikte çözmek zorundadırlar. Zira,

emperyalist ve sömürgeci güçlerin çıkarları ile KUKM' nin ç ıkarları uzlaşmaz bir çelişki içindedir ve onların asıl amaçları, bu sorunları daha da derinleştirerek KUKM'ni istikrarsızlığa sevketmeye, zaman zaman fiili müdahalelerle, zaman zaman da "hakem" rolünü üstlenerek Kürdistan üzerindeki kontrol ve nüfu s larını arttırmaya, böylece KUKM' ni adım adım tasfiye etmeye yöneliktir. Bu bakımdan, emperyalist ve sömürgeci güçler mevcut sorunların çözümünde değil , bizzat kaynağında durmaktadır. Bu hesapların boşa çıkartılması, Kürdistanlı güçlerin kendi aralarındaki sorunları kendi oluşturdukları mekanizmalar içinde çözme iradesi göstermelerinde durmaktadır ve temel gündem maddesi, "Güney Kürdistan'daki çatışmaların nedenlerini tartışıp çözümler üretmeye" dönük bir Ulusal Konferans düzenlenmesi acil olarak kendini dayatmıştır. Tüm Kürdistanlı örgüt, kurum ve kişileri, gelişmeleri uzaktan izleme ya da "yasak savma" yerine bu tür çabalara destek

ww

w.

ne t

ew e. c

om

sedasız bunları ortada bırakmadık. Bu ederek, sömürgeci güçlerin, korucuların anlamda, dostlarımız da düşmanlarımız vb. katıldığı bir savaşın "birakuji" olamayacağını, üzerinde tartışılan ve da bizi çok iyi tanımaktadırlar ve K. farklı görüşler olan böyle bir Burkay ' ın ifadeleri, eğer özel bir amaç belirlemenin sorunu çözmeye yardımcı sarfedi lmemişse, ~on derece talihsiz ve olmadığını, bu bakımdan en azından düşündüıi.ıcüdür. "birakuji" belirlemesinin bildiriden Bir o kadar düşündürücü olan ise, çıkartılması gerektiğini belirtik. Bu toplantıya katılan diğer örgüt eleştirilerimiz karşısında K. Burkay, temsilcilerinin tavrında durmaktadır. "birakuji belirlemesinin kendileri için de Bizim, bu tavrı protesto edip, kendi önemli olmadığı ve çıkartı labileceği " irademizle toplantıyı terketmemiz yönünde görüş bildirirken, diğer örgüt karşısında bizden gitmememizi rica temsilcileri "birakuji belirlemesinin çok eden örgüt temsilcileri, gözlerinin önemli olduğu ve kalmas ı gerektiğini" önünde ccrcyan eden bu antisavundu lar. Biz duruma açıklık getirmek demokratik tutum karşı s ında ağızlarını açıp tck kelime görüş ifade etmeyerek, için söz almak i stediğimiz de ise K. adeta bu tavıra ortak olmuşlardır. Burkay toplantıda sık sık yaptığı gibi Burada, Kürdistan kamuoyuna ve sözümüzü kesip, "a rkad aş l ar çok dostlarımıza şunu açıkça belirtmek konuştular, kardeş kardeşi öldürmüyor istiyoruz. Bizim K. Surkay'la ya da diyorlar" yorumunda bulundu. Kürdistanlı diger örgütlerle siyasalKendisini, bizim adımıza belirleme ideolojik ayrılıklarımızın olması, bu yapmaması konusunda u yarmamız temelde gerekirse en sert tartışmalar karşıs ında da bağırıp çağı rmaya başladı. içinde bulunmamız ayrı bir olgudur ve Doğrusu , 1-ıem KUKM'de kendisine olağandır. Bunlar, dayandığımıL s ınıf birtakım misyonlar atfeden bir örgütün temellerinden, savunduğumuz siyasalGenel Sekreteri, hem dışarıya karşı "şair ideolojik programlardan gelen ruhi u, sevecen, demokrat" bir görüntü farklılıklardır ve KUKM süreci açısından çizmeye çalışan biri, hem de toplantıyı da bir zenginliktir. Ancak, KUKM yöneten olarak K. Burkay ' ın içine süreci, ortak düşmanianınıza karşı düştüğü bu durum, içinden geçtiğimiz asgari programlarda ulusal birlik süreç açısından da üzüntü vericiydi ve düzeylerinin oluşturulmasını da zorunlu kendi sine " madem kabada y ı ve zorbaca tavırlada bizim yerimize gö rü ş ' kılmaktadır ve biz, KU KM' nin dışına belirtecektiniz, bizi niye toplantıya düşmeyen, karşısında yer almayan tüm çağırdınız" diye sormaktan kendimizi siyasa l güçlerle, bulunduğumuz her alamadık. Surkay' ın verdiği cevap, yerde, her fırsatta, bu düLeylerin ge re ktirdi ğ i ortak programlar içinde içinde bulunulan ruh hali açısından da ilkeli birliktel ikieri savunuyoruz. Bunun önemli ve anlamlıydı. "Sizi çağırınakla anlamı, ortak amaçlar etrafında hata yap tık . 20 y ıldır ben sizi tanıyorum ve yine rolünüzü oynadınız. Ç ıkın iradeleriyle yan yana gelen siyasal güçlerin, ayrı oldukları ya nl a rın a ltını dı şa rı!. .." çizerken, ortak yanl a rını ö ne Aslında bu "samimi" ifadeler, 20 ç ıkardıkları demokratik bir işleyişi yıldır kimin kimi tanıdığını ortaya kendilerine esas almalarıdır. Bu koymakta. Yine de, içinden geçtiğimiz bakımdan, "Güney Kürdistan'daki sürecin sorumluluğunu gözönünde çatışma/ann önlenmesi" nden, "Ulusal bulundurarak, K. Burkay' la bir polemiğe Kongre" ye, "ulusal kurumlaşma" lardan girmeyi uygun bulmuyoruz. Ancak ş unu "sosyalistlerin birl;gi " ne kadar her türlü da belirtmek gerekir ki, siyasi bir düzeyi, ortak KUKM sürecinde ortak hareket olarak yola çıktığımızdan bu yana emperyalist ve sömürgeci güçler direni ş mevzi lerinin yaratılmasındaki topyekün başarısızlık ve karşısındaki duru ş umuz, KUKM içindeki eksikliklerimizin bir yanının, bu konuda yerimiz ve savundu ğumuz ilkeler duyarlı , sorumlu ve samimi hareket deği şmed i. Hala da, hiç bir emperyalist edilmemesinde, bu yöndeki en iyi ve sömürgeci güçle bağımlılık ilişkisine niyetli giri şimle rin bile "kapalı kapılar girmeden, ya lpalamadan, ardında" olup bitmesi nedeniyle bulunduğumuz her alanda Ulusal ve kamuoyuna mal o lamamas ı , dolayısıyla Toplumsal Kurtuluş Mücadelesi ' ne Kürdistan kamuoyuna hesap vermeme omuz vermeyi s i.ırdürüyo ru z. Bugüne bir so runısu z luğa alışkanlığının kadar, ilkelerimizden taviz vermeden dönüşmesinde yattığını artık tüm ulusal zeminlerde de var olmaya, görebil iyoruz. eleştiri ve önerilerimiLle katkıda (. .. ) bulunmaya çal ı ştık. Ancak, "birlik ve Sonuç olarak bir kez daha z i s il şek ilkesiz, ;ıltında ittifak" ;ıdı tekra rlı yoruL; Gı.iney'de, Kürdistanlı oluşumlarda yer alıp, sonra da hiç siyasal güçler arasındaki çatı ~malara yo l kimseye bir hesap vermeden sessiz açan nedenler/so runlar çözülmedikçe

Si bat 1Şubat 1998

olmay;ı çağırıyoruz.

Partiya Rizgariya Kürdistan PRK/rizgari Avrupa Yürütme Kurulu

• Ll HOYBUN~ GULDARIKIRINA STRAN~ HOYBÜN Navenda Çand O Pişeya Kurdistan di 25.12.1997 da ji bo blyanlyen Kurd li Danimarka konsereki pek hani. konser bi taybetl·ji bo, Kurden ku JOO sal bere koçe Navçe Anadolu ki s inıun O iro ji koçe danimarka kirine. Bi sitranen dilovani O eşqc ya hOnermend Serbil i nd Kanat O Abdo Waso girse geh kelegirini bu n, gch ji govend girtin.Di xwendina mesajen kO ji aliye Komita Rezenamaya Evropa a PRK-rizgari, Bereirsiyariya PRK-rizgari a Fransa O HOYBUN Berlin, ji şeva mera hatibu G bi şiyaren girse ya wek "biji Kurdistan, biji serxwebun" Konsera me edi geş kir. Em karkeren HOYBÜN; gelek sipasc wan yen kO bi bruskeyen xwe piştgiriya me kirin, yen tevle şeva riıe bibun Cı yen ku keda wan tevle ve kare bi rumet biyc ciikin. Birninin di xwesiye da .. Karkeren HOYBÜN Danimarka


A

gengeşı tart1şma

Sosyalizmi üzerinde Marksist teoriyi teorize etme'si tesadüfi b ir olgu değ ildi. Birincisi; bilimi, üretimin bir parças ı haline getiren kapitalizmin belirli bir gelişme düzeyine denk geliyordu, ikincisi; sınıf mücadelesi teori k temeline otu rmadığı için sağ ve sol sapma ları aşamıyor, kapitalizmin s ınırları içinde kalıyordu . Bu paradoks doğ ru bir kav rayı ş ve çözüm

Akabinde ulusal ~- - • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • sorunu ele aldılar.

bolşevikler ve biz kOrıdistanlı •boJ~ikler" 2 dizisi

rus

Ulusal Kurtuluş Mücadelelerine dinamizm ve yeni perspektifler açtı lar. Rusya'da i şçi

.c om

Mark s' ın Alman Fe ls~fesi, Ingiliz Eko nomi Po litigi ve Fra ns ız

bolşevikler ve

marksizm

sınıfından,

kapital izmden başka yeni bir d inamik daha ortaya çıkarm ı ş l a rdı. Bu evrensel yasa l arın reddiydi.(!) Bu toplumsal geriye, doğal 61arak yok olacak olgulara geri dönüştü(!)

we

Ve nihayet, Rusya gibi geri bir ülkede i şçi s ı nıfı ve Komünistler iktidarı demokratik devrimi eks ikli ğ i e leştirel -pratikl e yapıp " ilerici" tamamlanıp, toplumsal kapita lizmi inşa yaşama ve kavgaya etmesi için uyarlamaydı. lngiliz burjuvaziye tes lim Ekonomi Po litiği etmesi gerekirken, kapitalizmin işleyiş Bolşevikler bu yasa l arını aç mıştı, sorun tarihsel yasala_rın_ in sanı pratik olarak iktisadi tam aksine BUYUK i şleyi ş yasala rının EKIM DEVRIMI i le merkezine koymayd ı . i ktidarı ele geç i riyorlard ı . "Otorite" önderler ha~en _g~_leneksel Fransız sosyalizmini n kendisi pratik kavgayd ı , sorun toplumsal Rus darbeci l iğ1, sınıf i kameciliği yaygaraları~ı.sur~üru_y~rl ard ı. yasaların bu pratikle sentezleştiril ryıesiyd i. Özcesi, toplumsal Avrupa merkez li kültür ile biçi'!.'len~~' po l ıt ık surecın ı n gelişme yasalarının toplumsal dönüştürme eylemiyle büyük bir kısmın ı ülke d ışında multe~ı~ı~ yaşa~ı ve yaşam bütünleştirmeydi . tarz ı ile geçiren, ülkede işçi bürokrasıs ı ıçınde orgutlenen ve Avrupa'da gelişen kapitalizmi n toplumsal iş leyiş yasalarını_n onlarla da canlı bir kan do l aşımı olmayan bu "otorite" açılımı, eleştirisi ve işçi sınıfının toplumsal kavgasının t~~lerı, ·önderlikler, profesyonel devrimci bir yaşam ~a~~ı i~ i.n~e olan, doğal olarak Avrupa merkezciyd i . Zaten Ma~ks' ın. k:ndısı de işçi sı nıfı nın en dinamik kesimleriyle canlı b ı r ı lışkı ı~ınde toplumsal devrimin merkezine Avru pa Devrım lerı nı durmadan etkilenen/etkileyen, her bu h randa sın ıfa gıden,. . koyuyordu. Bu nda nd ır ki marksizm Avrupa' daki, geleneksel onun bir parças ı olan ülkedeki her toplumsal dö_nüş~me pratı k sını f mücadelesinin izlerini bünyesinde halen barındı rıyordu . ve programatik olarak kendin i uyariayan Bolşev ı k lerı S ınıf milcalesine kendi lencilik, örgü tlenmeyle iç içe geçmiş bir an l aması kavraması toplumsal yasalara aykırıydı. Bolşev i kl er durumda ağırlığını koruyordu. Ulusal Kurtulu~ Mücadele!eri gerçekte~ Rus'lu! Rus t<:>plu~sal de_ğe~lerinin dinamiklerine ve prekapitalist toplum dinamikleri küçümsenıp, mesafelı tarihse l misyon yüklemışlerdı. Rus ışç ı sınıfı _ve y~ksu l_ duruluyordu . köyl ülüğün geri ama kararl ı lığına ev~ensel ? •~amıklerı RSDIP'nde de egemen yaklaş ı m bu temeldeydi. Ancak eklemişlerdi, bunun üzerinde marks ıst teorıyı-sın ıf . . RSDIP içindeki marksist "otorite" olan tüm önderiere rağmen, mücadelesini örmüş l erdi. Ve şimdi de Dünya Dev rı mc ı Bol şev i k hizip bu geleneksel yapıya bir karşı duruş . gösterebildi. l enin önderliği ndeki Bolşevikler Avrupa merkezi ı Hareketine evrensel değerler sunuyorlard ı . Marksizmi soyut, kendiliğindenci yasalara indirgeyen, deneyimleri birer değişmez şablon haline getiren bu "otorite" biçimlendikleri Avrupa sınıf mücadelesi kültür~ n~ .. önderiere karşı, Rusya pratiğini ekledi. Ilk tartışmala r; statüko l aştıran, kend i "geri" toplumsal değerle rı nı one çı karıp Avrupa'daki kend iliğ indencilik yanı ağır basan sın ıf dönüştürmeyi gerilik olarak gören Plekhanovlar, Martovlar mücadelesi ve örgütleRme anlayış ına Rus müdahaleci-öncü KENDI TOPLUMSAL YAPILARINA YABANClLAŞMANlN sınıf mücadelesi ve örgülleome anlayışın a ekleyip BEDELINI, VERILEN BIR ÖMÜR KAVGAYA RACMEN, KARŞI sentezleştirme oldu. En yakın aostlarından kıyametler koptu. DEVRIMCI SAFLAR.A: SAVRULMA ILE ÖDEDILER. Rus darbecil ik gelen eğinin, sı nıf yerine kendini ikame Küçümsenen, darbecilikle kendini sınıryerine k~y~akla etmenin, s ınıfı küçümsem enin suçlama larıyla kuşatıl mak suçlanan bo lşevikler ise; k:ndi top_lu_msal ~eğe~lerın ı e~re~~el istendi. .. değerlerle sentez leştirmenın bedel ın~ buyuk Ekı~ ~e~rımı ı le Akabi nde demo kratik devrim perspektifini burjuvaziye ald ı lar. "Geri" değerleri, dünya devrımcı hareketı nın, ınsan ı n teslim etme yerine işç i -köylü ittifakı ve iktidarını öne sürdü. evrensel değerlerinin en zirvesine taşıdılar ... Geleneksel tekel ö ncesi kapitalizmi i lerici gören "otorite" Bugün EKIM DEVRIMI' nin yerin i enkazlar ~ldı. Anca~, önderler kıyame t yaygara la rı nı yine kopard ı lar, geri Rus bı rakt ığı deneyimler ve kazan ımlarla sın ı f mucadele l erı_ ve mujik'i burj uvazinin ö nüne koyuluyordu, evrensel yasa lar u lusal kurtuluş hareketlerine köklü bir miras bıraktı. Ekım Ru slaşt ırılı yordu. (!) Devrimi'nin niteliği, Lenin sonrası gelişme l er vs. tartışma yöntemi o lmadan çözülemezdi. Alman felseiesi "baş aşağı"da o lsa epey yol a lmı ştı , temel

ww

w.

ne

te

H.lsmail Aslan

Sibat 1 Şubat 1998


A

gengeş1 tartişma konumuz dışında, ancak koiıumuza bağlantılı olarak şunu söyleyebiliriz ki, Lenin' in ö lümü, Bolşevik yapı ve işleriiliğin imhası sonrasında, bu kez Avrupa merkezciliğin aksine Dünya Devrimci hareketi "Rus"laştı, akabinde "Çin''lilcşti, "Arnavuı"laştı, Avrupa merkezyetçili k kendini tekrar üretti. Ulusal ve Toplumsal kavgalardaki bu yaba ncılaşmanın sonucu ise enkaz ve emperyalist-kapitalist ~istemi n ideolojik-siyasal egemenliğinin eLilenlerin iliklerine kadar kendini yerleştirmesi oldu ...

y,ıı~ıl.ırımala rınd a, ilk ket

Avrupa'da gelişen kapitalizmin gl tiıc ıı "OCAK KOMÜNÜ " i.ı \ e < ıın in gi rişimi ile toplumsal işleyiş kurul lu. Ancak, Kornal'da bu g• n< 'osyalist ekibin dışında yasalarmm aÇiltml, '>ıvaıı Hareketinin bir kısım eleştirisi ve işçi ~.ı d ı• ı ları ile cuti oranda da ı · l~a diğer TKDP'Ii kadrolarda smlfmm toplumsal \H ılmıştı. Bu bir çok Biz Kürdistanlı "Bolşevikler'' ve 20-25 Yıllık kavgasmm tez/eri, k<·~ınıin çeşi tli ideolojikHikayemizd e Ulusal Degeriere Yabancılaşma: poiilik hesapları içinde bir doğal olarak Avrupa y.ı\ ı nevini aşan bir misyon Bugünkü PRK-RiLgari'n in üzerinde biçimlendiği Komaiile olu~ıuru lan Konıal, k ı sa merkezciydi. Zaten Rizgari süreci, Kürdistan'daki ayciın ve geleneksel sürede beklenerıin de Marks'm kendisi de önderiikierin minısının sosyalist de~crlerlc takviye edildiği çok iı l l·~inde bir siyasi ilgi odağ ı renkli bir tablodur. o ldu. Ancak bu heterojen toplumsal devrimin Bundandır ki, Komai-Rizgari ve PRK-Rizgari sürecinin teorikyap ı , Kürt hareketinin 3 farklı pratik gelişimi hemen hemen KuLey Kürdistan'daki pratik merkezin e Avrupa geleneğini (Metropolde mücadelenin tunesi olanıanıış. tum sosyalist kadroların gelişim kanunı l anan sosyalist Devrimlerini sürecini yansıtmaktadır. Bunun için 13iL Kürdistanlı aydınlar, yurtsever-milliyetçi "Bolşevikler" tartışmasını Rizgari üzerinden sürdüreccğiz. ayd ınl ar ve Kürdistan'daki koyuyordu. Ayrıca şimdiye kadar temel baz olarak aldığımız ulusalgeleneksel önderiikierin demokratik kıstaslara sosyalist kıstasları da ekleyeceğiz. ideolojik-siyasal yansımaları Bundandl f ki Kuşkusuz 19. ve 20.yy. ba~larındaki Kurt hareketi ve olan Kürdistan'daki marksizm aydınlarının idaolojik, siyasal yapılarında, yaşanı taularında, yu rtsever-milliyetç i burjuva, toplumsal i lişkilerinde belirleyici olan sınıfsal konunılarıydı. medrese aydın ları) bir arada Avrupa'd aki, Tartışma konumuL olan yab;ıncılaşmanında maddi temeli sınıf tutmanın sancıla rını ilk gelenekse l smlf ilişkilcriydi. Ancak ulusal-demok ratik bir mücadelede de her günden yaşamaya başladı. s ınıfın kendi i li şki ve perspektifinin olması ilc sö nıürgeci Herkes, kendi siyasi mücadelesinin burjuvazinin ve giderek egemen ulusun ilişki ve damgasını vurma hesabı perspektiflerinin anti-sönıürgeci kavgaya damgasını vurması içindeydi. Sosyalist gençlerin izlerini bünyesin de ayrı bir olgudur ve titizlikle ayırtedi lmelidir. UlusalDDKO Savu nmal arını halen barmdmyordu. demokratik hareket sosyalist bir zeminde seyretmemesi yay ınl amasına misilierne halinde sömürgeci ilişki ve perspektiften kurtulmak mümkün S1mf mücalesin e olarak, Şıvan hareketinden müdür? Ya da günümüzde burjuva önderlikler, özellikle de gelenler, Şıvan'ın "Kü rt Halk kendi/enc ilik, Kürdist;ın özgülünde ulusal direnişlerini anti-sömürgeci Hareketi ve Baas lrkçı lı ğı" perspektifle sonuna kadar sürdürebilide r mi? Burjuva ve küçük adlı ça lı şmasını adeta örgütlenmeyle iç içe burjuva önderiikierin emperyalist-sömürgeci değerler ve korsanca yayın l aya rak cevap geçmiş bir durumda perspektifi bünyelerinde ağırlıklı olarak taşımaları, onların sınıf ve rdiler. Şıvancılar al ttan alta kareklerleri gereği zorunlu bir nitelikleri değil midir? vb. Komal'ı kendi örgütsel ağlfliğml koruyordu. soruları çoğa ltabiliriz. Günümüzde bunun Lizcrinde eskiden perspektifleri için kullanmak gelen yoğun tartışmalar var.Tartışma konumuzun önemli bir Ulusal Kurtuluş i stiyorla rdı . Sosyalist yanı olmak ile birlikte bu soru lar üzerindeki tartışma bu gençlerin her örgütsel Mücadeleleri ve yazının amaçlarını aşmaktadır. Bu tartışmanıızda pratik olarak nüveler taşıyan ç ıkı ş l arı bu bu değerlerin taşınması ve sonuçlarını, Oterinde yükseldiğimiz hesaplarla çatışt ı g ınd prekapitalist toplum na miras ve bizde bıraktığı etkilerin anlaşılmas ı için tartıştık. · buna lım daha da büyüyordu. dinamikleri Yoksa 19. ve 20. yy. başlarındaki Kurt ayd ın ve Bu çatışma 21 Mart 1976 önderliklerini yargı la yıp-aklama ya da o dönemin sınıf tarihinde Rizgari dergisinin küçümsenip, mesafeli tahlillerini yapmak bu metnin kapsamını aşar. Sorduğ umu z çıkışına kadar sürdü. sorularla ilgili kısa bir belirleme yapıp geçmede ise yara r var. duruluyordu. Rizgari dergisiyle Kornal nı .ıhkı ıne l crde Kürtleri n "ayrı

ww

w.

ne

te

we

.c om

bıı ha k olduğu"nu dile

19. ve 20. yy. başlarında Kürdistanlı aydın ve geleneksel önderlikler eğer ideolojik-pratik bir birlik ve bütünselliği yakalayabilseydiler, egemen değerlerin yerine ulusal değerlerini egemen kılıp anti-sömürgcci perspektifi sonuna kadar sürdürcbilirlerdi. Ancak, günümüzde burjuva sınıf ve anlayışların nasıl ki anti-emperyalistlikleri göreli ve biçimseldir, anti-sömürgeci nitelikleri de göreli ve biçimsel olmuştur. Bu tartışma Kürdistan'daki sınıfların niteliğini ve giderek yeniden ittifaklar sorununu da gütden gcçirmeyi gerektiren kapsamlı bir açılımı ve perspektifi gerektirdiğinden biz konumuza dönelim. Komal, metropol öğrenci hareketinin TIP'in Gençlik Kolları, Fikir Kulübü gibi lcgal yapılarda faaliyet gösteren, akabinde DDKO içinde aktif görevler alan ve nihayet DDKO Sibat 1 Şubat 1998

içindeki sosyalist gençler, Ş ıvan hareketinden tasfiye

edilenler ile birlikte yeni bir politik özne olarak siyaset arenasma çı kıyorlardı. Bu çıkış ile birlikte Korna l üzerinde örgütsel hesapl arı tutmayan Şı vancılar ise hı zla Kornal çevresinden kopup, DDKD'yi homojenleştirmeye yöneld iler. Ancak, bu kopuşa rağmen metropol ve Kürdistan'da yoğun bir sosyalist ve yurtsever kitle tarafından Rizgari ilgi gördü. Ayrıca, bu sü reçten kopan bir grupda Kawa'yı kurdular. Ancak Şıvancıların ayrılması ile Komai-Rizgari sürecine tamamen egemen olan sosyalist gençler, Rizgarl'deki sosyalist ve ulusal perspektifin dengel i bir sentez içinde gittigi yayın politikasını ancak 2 sayı sürdürdüler. Rizgari 3 tüm bileşenleri olumlu-olumsuz alt-ü st etmekle kalmadı, bugünkü Rizgari


A

gengeş1 tart1şma oluşturan, metropollerdeki Kürt

başlannda

Kürdistanli aydm ve geleneksel önderlikler eğer ideolojik-pratik bir birlik ve bütünsel/iği

aydınlarının kendi ulusal gerçekliklerine yabancı ta şmil eğilimini tekrar üretti. Bu yabancıtilşma (ideolojik ve örgütsel perspektiftel RiLgari 4'de kendini geni şleterek üretti. .. Rizgari 3 ve sonras ı süreci kavramilk için biraz geriye gırlip metropoldeki bu sosyalist gençlerin toplumsal ilişkilerini irdeleyelim. DDKO Davilsı tutuklularından "Ocak Komünü" üyesi gençler ve çevres inin oluşıurdugu bu genç sosyalist grup, Fikir Kulüpleri, TIP gençlik kollaıı

s,ı . ''l " >rtiınizme karşı, Türk Sol'unun sekter parlamento ilı la> ' ını "urdistan'a uyariayan Misak-i Millici bir yakla şımın n ıı\ e rini !aşıyordu. Parlamento ilişkisi sadece sömürgeci ı ırl. •ııento ile sınırlanıyordu. Bağımsızlık perspektifinin 1 .ı ı l ınenıo anlayışı, ancak 1987'dc PRK-Rizgari programında er ıl ıp gündemleşecekti. Ancak yine aynı seçim siyaseti lir•ı urülcrek. f.. ;gilıi 4 bu sureci daha da pekiştirdi; Rizgari 3 ile baş l atılan ·• A. tlll.ılkının Anti-Sömürgeci Ulusal Demokratik

co m

hareketinin temel zaafını

19. ve 20. yy.

'"' .cadı ·lesinin Ideolojik Tezlerini Inşa Süreci" ilc tıpkı Avrupa ı ' ı kc; ı sınıf mlicadelesinin tezleri Kürdisıan'a giydiriliyordu.

~ ııt h.ılkının ANTI-SÖMÜRGECI ULUSAL DEMOKRATIK · ıUCADELESI DENILIYOR, AMA SOSYALIST DEVRIMIN-

·1 d"/ "i 'JIF MÜCADELESININ GELIŞIMININ SÖMÜRGEDE yaka1ayab1 Se)'< 1er EKRAR ETII(;t VARSAYlMilLE MÜCADELE YÖNTEMI VE egemen fAKTIKISTRATEJIK TEZLER OLUŞTURULUYORDU. Yaşadığımız gün/cı~ kitlelerin kendiliginden gelme değerlerm yerme lıareketlerinin lıızla boyutlandılfı ve merkezi otoritenin !;Ömürgeci baskılarının giderek yolfunlaştıgı önemli günlerdir. u/usa/ deXer/erini i~i~de faaliyet gösterip . . 6' bıçımlenmış ve DDKO sürccı ı ,1! Kurdistan'da kitlelerin kcndiligindcn gelme hareketlerine egemen k1/ip anti- Kürdistan sorununa olduğu kadar, sömürgcci siyaset ve ideolojinin tahrip elliği ve yönelmiş lerdi. gelenek haline getirdilfi sahte tercihlerinde deşifre edilerek ve sömürgeci Biçimlendikleri siyasal perspektif bunların fikir ve eylem muhtevasına anti-sömuı~cci ulusal sosyalist devrim demokratik mücadelenin siyasetini egemen J..ıln_ıak, perspektifi sonuna Türkiye'deki perspekıifiydi. Pratik prespekiille gündcmdedir." (Rizgari 3) Sömürgedeki savaş .•ı ynı kadar illegalite-legalite bütünselligi metropoldeki sın ı f savaşının kendiliğindencili~c biçim içinde ıeori7e edilen yarı vermeye dönüştürülüyordu. Köle ayaklanmaların ın, köylü sürdürebilir/erdi. legaliteydi. Agırlıklı o l;ırak ayaklanmalarının ya da ilnti-sömurgeci savaşlarında tek tek metropoJe okumaya gönderilmi~ tepki ve başkaldırıların hiç bir 7aman feodal ve kapitalist (ya Ancak, Kürdistan'ın varlıklı ve etkin da anti-sömürgecil devrim (ve savaşların) temel eylem ve günümüzde ailelerinin çocuklarıydılilr ya da dinamikleri olmamıştı. Kendiliğinden sınıf mücadelesinin tarihsel sürgün lerle meıropole di nilmik potansiyeli kapitalizme özgüydü. Ama bir türlü burjuva sm d ve sürülmüş Kürt ailelerinin Kürd istan'ın toplumsal koşull<ırına dayanan teori anlay1şlarm nas1l çocuklarıydılar. Öğrenim oluşturu lam ı yordu. Içinde konumlanan metropol kültürü ve süreçleri içinde, sömürgeci yaşam il'işkileri, mücildelenin tezleri YAŞAM GIBI ki antikültür ile tanışıp tüketici bir MELEZ'Ieştiriyordu. Mücadelenin ideolojik-siyasal tezlerini oluşturup, emperyalistlikleri yaşam biçimlenişi içindeyken, sol kültürlerle b ulu şuncil mücadeleye önderlik edilmesi (ki, parti programı da doğal göreli ve kozmopolit bir yapı ortaya olarak önderligin bilinci ile kadroların pratikte bunu çıkmıştı, Geleneksel sol kültürün uygulamasının sentezidir) teorik olarak öne çıkarı lıyor, o biçimse/dir, anti- kronik hastalığı olan maddi dönemin sembolük ulusal kurtuluş önderlerinden Amilkal sömürgeci yilşam ın bilimselteorisini yapma Kabral dilden dile dolaştırılıyordu. Ama A.Kabral'ın siyasal yerine, maddi yaşamı teoriye bilinci metropolde biçimlenmesine rağmen, ülkeye döndükten nitelikleri de göreli uyarlama hastalığını büyük sonra kendi siyasal tezlerini oluşturduğu ve ülkede pratik oranda içinde taşıyorlardı. ve biçimsel önderliği yürüttüğü gerçekliği algılanamıyordu. Kürdistan'ın •

w. ne te

we .

1

DDKO sürecinde Kürdistan'daki bir ülke olduğu dörde parçalandığı belirtiliyor, ama bir geleneksel aydın ve halkla sömürgeci ülke metropolünde, bir parçaya "uygun" tezler ileri buluşmaları, bu hastalığı büyük sürülüyordu. Ulusal kurtuluş savaşının tezleri deniliyordu, oranda aşmalarını sağ ladı. Ancak ama Türkiye'deki iktidar olma perspektifinin tez leri, politik perspektifleri 68'in politik perspektifiydi. Komal ve sömürgedeki savaşa uyarlandırılıyordu. Bir türlü marksist Rizgari 1, tüm bunların bir senteziydi. Ayrıca bu süreçte bir tezler "Kürtleşemiyordu". Rizgari 4'deki "Demokratik Kitle örgütlenme modeli ve kadro politikası da olmayınca, Örgütleri Siyaseti" ilc bu yaklaşım daha da pekişti, toplumsal ilişki biçimi ve alternatif kultür ya ratma konusunda Avrupa'daki ve Rusyil'daki kapitalizmin doğal örgütlenmesinin yol ayrımına varacak bir çatışma dogmuyordu. Rizgari 3 ve 4 yaratt ığı ekonomik demokratik lcgal örgütleme ve bu düzeyi bombalayan bir perspektifli; mücadelenin kendiliğinden ve örgütsüzlüğüne karşı, devrimci a- Rizgari 3; yıllardır Kürdistanlı aydınların açık-gizli müdahale ve örgütlcnmeyi ekleyen; Leninist, illegal sömürgeci parlamento'da yer alma ve uzla şma teorilerini mücadelenin, legal mücadele ağ l arıyla örülmesi tezi, bombardumana tutan radikal bir ç ıkıştı. Tüm uzlaşmacı ekonomik-demokratik mücadeleye sömürgede aynı misyon aydın/melle/bürokral vb. kesimlerin hı.da Komai-Rizgilri yüklenerek ulusal kurtuluş savaşına uyarlanıyordu ... Aynı çevresinden kopuşlarını getirdi. Zilmanda anti-sömürgeci mücadelenin Peşmerge örgütlemesi, b- Rizgari 3; muhteva ve biçimde Türk Sol' u ile aynı kurtanimış alanlar teorisi, köylülüğün motor güç tespiti vb. bulvarda bir hesaplaşmaydı. Biçimi rlegişmiş Kürtçe kalmış, dil biri ikte tartışılıyordu ... Türk "Sol" unun Güney Kürdistan'daki ve üslubu entellektüelleşmişti. Türk Sol'u ile poJemik temel ulusal direnişi görmeyiş i eleştiri liyor, ama Peşmerge'nin antialınmıştı. Bu özellikleri Kürdistan'daki Komai-Rizgari'nin sömürgeci savaşı verirken nasıllegal-illegal örgütlemeyi çevresinde bulunan yurtsever kesimi olumsuz etkiledi. oluşturup oluşturmadığı ya da oluşturulabilip c- Rizgari 3; tüm rildikal yaklaş ı mına rağmen, Kürdistan'daki oluşturulamayacağı tartışılıyordu. Ac:N net olarak tesbit edilip

ww

olmuştur.

Si bat 1Şubat 1998

Pf'4t"ll! sg


A

gengeş1 tart1şma SAVAŞ olduğu her tezde vurgulariıyordu . Ama tezler oluşturulunca savaş ekonomik-demokratik mücadelenin düzeyi ile s ınırlandırrlıyo rdu . Kuşkus uz Leninist illegal örgütün kendini legal ö rgütlerle kuşatma tezi, sömürgelerdeki; Kent ö rgütlenmelerinin ekonomik-demokratik.alanr ve kır'daki bu

ww

w. ne te

we .

co m

Rizgari 7, tam bir ikirci li kdi. Bir ya ndan KUKM'yi Türkiye'nin demo krati kleşmesi derekesine indirgeyen sağ anlayı ş mahkum edilip, kitlelere anti-sömürgeci perspektif hedef gösterili yor. Diğer yandan Rizgarl S'deki ittifaklar siyasetini yad s ı yaca k düzeyde, Kürdistan 'daki burjuva, küçükburjuva yapılanmalar Sosyalist Devrimin s ınıf ili ş kile ri perspektifteki koş ull ar içinde geçerlidir. Ama anti-sömürgeci savaş ın örgütlenmesi bununla s ınırla ndırrlmayacak kadar temelinde ele a lınıp, ulusal-demokratik niteliği'değ i l, sınıfsal ka psamlrdır. Ö rneğin; gerilla faaliyeti tamamen illegal bir nite liğ i ile anti-sömür.geci mücadele içinde mahkum faal iyettir, ne kentte ne de kır' d a ke ndi[ıi legal ağl a rl a ö remez. ediliyordu . Bir taraftan anti-sömürgeci ittifağın temelini ya da PKK' nin kent'teki geri lla faa liyetlerinin imh as ının en ö nemli zeminini Kürdistan' ı n askeri i şgald e n arındırrlıp zaafı da, legal alanlarda ko numlanmadaki, kadrol arın bağımsız laştrrrlm ası temel inde tü m sını fların -Tabi ki bu arada konformonist ısra rla rıdır. Bizim tartıştığı mız düzey bu Leninist ulusal taleplere sahip ç ı kan burj uva ve küçük burjuva ya pıl a rında - ittifa ğ ından bahsed iliyo r, Anti-sömü rgeci örgütleme modelinin reddi veya geçersiz liği değil , tek a nl ayış persp ektif bu s ınıfl a rın ittifağı olarak konu luyo r, d iğe r yandan ve yönteme dönü ş türülmesi dir. Bu ya kl aş ımın temel a lınmas ının anti-sömürgeci savaş ile ise Ozgürlük Yolu -PSK' nin küçü k burjuvazinin sını f görüşü uyuş up, u yuşmaması "Kürtleş ip" "Kürtleşme mes i " de arda oldu ğunu, onun için Kürd istan Ihtilal ine gelmeyeceğini ka ls ın, metko po ldeki Dev-Yol, TIP vb. ö rgütlerin etki alanı belirtiyordu. Bir taraftan savaşta ittifa kç ı bi r sını f ve güç, d iğer taraftan ay nı sava ~ta, savaşa karşı bir s ınıf ve güç o larak içinde bu a nl ay ı ş bile sakat uygulanarak " illegal örgütlenme legal ağla rl a hışa tılm a lıdır'' tezinin illegal ayağı unutuluyordu ! değe rl e ndirili yo rdu. " Kürtl eşme" ile Me l ez l eşme birlikte yürüyordu . Bu dönemde Kürdistan ve metropollerde tüm Kürdi stanlı ya pıla r h a rıl h arıl " Parti" kurarken, Ankara ağırlıklı Bu teorik yabancılaşma süreci tektek ya da ufa k gruplar halinde yurtsever nitelikleri önde o lan kesimlerin Rizgari' den metropollerde bu çalışma lara yukarıda n bak rlıp ko pu ş u ile b irlikte yürüyordu. Kürd istan'da var olan daha çok küçümsenerek, TIP, Dev-Yol, Troçkist vb. dost çevreleriyle örgütsel nitelikli rahatsız lıkların durmadan muhalefet aynı yaşam ve alışkanlıklarla teori ol uşturulmaya ça lışma kla üretmeye devam e tti ğ i bu süreçte metropol merkez li bölünme ka lınm ı yo r aynı anl ay ı ş metropol ve Kürdistan'daki kadrolara yaşa ndı . Tekrar bu süreçten almak üzere, bu teori k sürecin da taşı rııyordu. Bunda ndır ki ne yaşam, ne teori pratik i ş l e rli ğ ine bakma k için biraz geriye gidelim: "Kürtleşmiyordu ". Bu dö nem özellikle Kürdistan' da yoğun · Kornal 'ın ku ruluş süreciyle birlikte, karşılı klı egemenl ik kopuşların oldugu bir süreç o ldu/olmak zorundayd ı da. kurma ve çatı şm a l a r sadece genç sosyalist eki ple, Ş ıva n c ıl a r Örgütleme sorunu kendini dayatıyordu. Metropollerde a rasında yaşa nmı yo rdu. Çatı şma l a r genç sosyalist ekip içinde ekonomik-demo kratik mücadelenin kendiliğinden yarattığı veya va r olan ihtiyaca devrimci hareketin kendi ya nlış ve de va rdı. Özellikle metkapoldeki sürgün kökenliler ile doğrula rıyla cevap vererek oluşturdukla rı legal ö rgütlemeler, Kürdis.tan'dan metro po Je okumaya gidenler aras ında toplumsal değe rl e rinin çatı ş mas ı temelinde çe l işk il e r va rdı. doğal o larak Kürdistan'da aynı nitelik ve potansiyel de o lmay ın ca, d iğer Kürdi s ta n ' lı yapıl a nma l a r gibi (PK~' nin Her ne kadar metropolün sol kültürü ile biçimlenip, tamamen bu a l a nl a rı yad sıyan yak l aş ımı hariç) legal gençlik metropo l yaşam tarz ları ~irbi r ine yakın oı_m asına ve t.eori k so runl ~rd a ay nı noktadan benzer ç ıkı ş l ar yapsal arda, dernekleri kurma yarış ına giriliyordu. Temel örgütleme de a ra l a rında kültürel fark ve çe l işk i le r va rd ı . Daha Korna l ' ın il k bunun üzeri nde yükseliyordu . kuruluş sü recinde, katftn ili şkile rini n geti rdi ği d eğer Bu faaliyetler, metro po llerdeki, Türk "Sol"unun ta rtı şma fa rklılıkla rını bünyesine sindiremeyen, Kürdi stan kökenli düzeyleri, ajitasyo nl a rı ile b irlikte yurütül üyordu . Tabi bu perspektif "e li t l eşmi ş", "entell e ktü e ll eşmi ş" dar Rizgar'i "Ocak Komünü "nün en önde un surl arında n biri siyasal kadro l arınd a n başka kimseyi pek ilgilendi rmiyordu . Yurtsever kavgayı bırak acak kadar kın lm ıştı ... kesimler yavaş yavaş kopuyariard ı . Korna l ' ın kurulu şunu n akabi nde Kürd istan örgütlernesi sürgün Kürtlerinden "Ocak Komünü" üyesi I.Güçlü'ye Rizgarl 5 ile "Kürtleşmeye" bir yönelim görülüyordu. U lusal b ı rakı lmı ş tı.1 968 metropol öğre n c i hareketi nin kü ltür ve il işki Kurtuluş Savaşı 'n ın ittifa kları nı , sosyalist hareketin biçimi i le ayağınd a botin, k ı çı nd a kot pantolon, s ı rt ın da meş in Kürd istan'daki dinami klerini tartı şıyo rdu. Ama halen koçıx (mont) bir ayağ ı metropol de Türk "Sol"u ile dostörgütlenme perspektifi ni kent'in sendikal-demokratik mücade lesi ile illegal mücadelenin bütü n se lli ğ in e cemaat sohbetleri nde, d iğer ayağ ı Kü rdista n'da tam bir dayandrrryordu. Bu a n lay ı şa bağ lı o larak k ırsa l'da " militan" önder yapı sıyla Kürdistan' a inmişti. K ı sa süreda Kornal çevresindeki ke nt kökenl i öğ re n ci ve pexas (lümpen kooperati fçilik, şehir derneklerinin yeri ni a lıyordu . Teori bir kültürü) genç liğ in imre ndiğ i, kendini ona benzetmeye çalıştıgı türlü "Kürtleşe miyordu". Avrupa ve metropo l merkez li sosyalist deneyimler, emperyalist-sömürgeci to plumlardaki IDEAL TIP o l muştu . Dostlll k, saygı, alçak gönüll ülük, sadelik gibi insani değe rl e r eş i tl i k ve yo l daş lı k a d ı n a, saygıs ı z lı ga , sınıfların mücadele biçimleri sömürge toplum s ınıfiarına gösterişe, bi çimciliğe dönüştü. "IDEAL ABI" gibi otu rulupgiydiriliyordu. Nasılsa köylülük, köylülüktü. Adı na KUKM ya ka l k ındı , aj ite çekild i . Marks-Lenin fe lan ki tab ın , fe lan da savaşı deni)iyordu, kurtanimı ş alanlar stratejisi sayfasının, fe lan pa rag rafında şöyl e d em i şl e r ile baş l ar ge lişti ri liyo rdJ. Kürd istan'ın diğer dağında Köylü ler ya tartı şm a. Tan rı var yok, Kürd istan sömü rge mi, değil mi? soyut toprağından ko parılm ış ya da Ku rta ni m ış alanda geri perspektifleriyle de olsa üretim leri ni sürdürürken, bu di ğe r dağ ta rtı şma l arı h ayatın ca n a lıcı sorun larının bilimsel an;ı!i l. ve motor güç dedi ğ i s ını fı lcgalite de sömürgcci eko nomi içinde çözümünün önüne geçti. Güzel Türkçe konuşma, gütcl Türkçe ş ii r o kuma-yazmalar (Bu konuda ideal tip o larak, ko numl a nd ırı yo rdu . v Türkçe mil itan ş iir kitap l a rı bas ıl m ı ş O. Kota n'lar, S.Sabri' ler Rizgari 6, tekrar Kü rd istan'dan "Kürtl eşme " eğ il i minde n vard ı .) M i l itan l arı n dili nde s l oga ni aşa rak gidiyor. Bu ta rt ışma uzaklaş ıyordu; metropollerde konumlanan merkez kadrolar, ve yara tıl a n kadro ti pi yurtsever kes imi Korna l ile karş ı k arşıya doğal çevreleri olan Türk "Sol"u ile günlük ta rtışmala rını yi ne getirdi. Şi kaye tler, e leştiriler Ankara'ya götü rüldü. (Ankara "Kürt Hal kının Anti-Sömürgeci U lusal Demokrati k başkent idi ya!) O rdan da umut kesi lince yüzlerce, binlerce M ücadelesinin Ideolojik Tezleri nin In şası" ile karr ştırıp, KUKM'nin siyasa l tezlerini Türk "Sol" unun e l eştiris i hayatın deneyimi ile bi çimlen m iş, sosyalizme açı k yurtsever derekesine düşürüyordu ... kadro ve kitle tek tek ya da gurup, gurup güze rgah ın ı hayata Si bat 1Şubat 1998

60


A

gengeş1 tarttşma veya diğer yapılanmalara

çevirdi. Gittikleri diğer alanlarda Kürdistan'daki siyasetin oluşturulmasında da diger yaptianmalar belirleyici roller oynadı lar. .. bırakm Rizgarf gibi Ama, Rizgari önderlik ve kadroları , gidenlerin arkasından melez bir yapı ağlamadı! Onlar, " küçük

likidatörlerin kucağından kurtarma uğraşı ise "Başkent" kurmaylarının iş ve uğraşı olamazdı ... Adına "Siyasi Kurul" denilen " Başkent" karargahı ol uşturularak, düne kadar olmayan yetki de kendi kendine verildi. Başarısızlık

co m

ödüllendiriliyordu. Ülke'ye dönmelerine yönelik çağrı yapan Kürdistan'daki bir kaç c ı l ız seside bilgisizlik, perspektifsizlik ile sustu rmak kolay burjuva, milliyetçi, reformist, o ldu; Devrimci öncü, Merkez Komite ve Merkez Organ o/ma/arım, Barzani'ci ya da Ş ı va n cı'ydılar'', Jandarmanın erişemeyeceği bir alanda konumlanmalıdır. kalıpta " mıZmJ Z" edenler de aynı Kü rdistan'da Jandarma her yere erişebilirdi, ama Kürdistan muhtevayı halen ağırlıklı olarak Jandarması Ankara'ya, lsıanbu l'a, Adana'ya erişebi lirmiydi! içlerinde barındırıyorlardı. Ya Birde yayın ç ıkarma gibi ihtilali n en üst ve zor görevlerini "proleter devrimci gıda yı yerine getiriyorlardı! Tabi geleneksel " Başke nt" yöneticilerinin hazmedecekler ya da çekip Taşra'ya güvensizlikleri n ide doğal olarak taş ıd ık l arı ndan, durumundaydılar. gidecekler''di. Böylelikle sadece hemen metropolden kendileri gibi öğre nc i-ayd ın ilişkileri gidenlerin deği l, gideceklerinde içi nde biçimlenmiş yö netici (Valiler !) atamayı da ihmal arkasından ağlanmayacaktı. etmediler. Bu arada önüne pratik kavgayı koyanlar Akabinde ASOK-DER' ler geldi. metropolden tüm güçlerini Kü rdistan'a kaydırıyorlardı. Ama Tıpkı, Istanbul-Ankara'daki Dev"Baş ke nt" kurmaylı ğ ı , metropole adam çekmek için Genç'ler, Fikir Ku lüpleri gibi uğraşıyo rdu. Tabi gidenler de kısa sürede oluşan toplumsal ihtilal karargahiarına dönüştü. kişiliğe ya uyum sağ lı yo r, ya da dıştalanarak (mücadeleden Kürdistanlı Gençlik ya rı legal birimleri, legal kaçarak!) kaybo lu yorlardı. .. mesleki örgütleri yönetmeye Rizgari 9 bu süreçte çıktı , metropolde dost ve ili şk ide olunan başladı. Köylülük ise u ğ raşmaya çevrelerin sorun ve tartış maları yine "Kürt Halkının Antiuzlaşmaci değmeyecek gerilikteydi! Tek tük Sömürgeci Ulusal Demokratik Mücadelesinin Ideolojik Siyasal ayrı l mayıp, muhalefette Tezlerinin lnşas ı" nı belirliyordu. Yine "teori" direnenler de "Baş kent"te n gelen "Kürtleşemiyordu" Faşizm analizi ve Anti-faşist mücadelenin " müfetti ş" önderlerce tezleri açılıyordu. Avrupa'daki marksistteorideki, faşizm ve susturulmaya ça lı ş ıldı . Gerçi anti-faşizm tartışma larının bir sentezi yapılıp, Kürdistan'a duruş/art muhalefet edenlerin de teorik giydiriliyordu. Kimse de anti-sömürgeci Oşga l cileri ülkeden kıyaslanamayacak olarak "örgüte geçelim" atma) savaşın metropol ülkedeki toplumsal kavga nın ideolojikdemekten öte biçimlcnişleri, siyasal tezlerini in şa etmesi ilc ne ilgisi va r diye sormuyordu. yöntemleri, mücadele an l ay ı şları Çünkü Kürdistan'daki diğer yap ıl anmalar bırakın Rizgari gibi pek farklı değildi ya ... melez bir yapı o lmalarını, metropol örgütlerinin birer ' I şler iyi gidi yordu! Ancak karikatürü durumundaydılar. Çünkü RIZCARININ IDEOLOJIKTal abani " Baş ke nt" SIYASAL TEZLERI MEVCUT KÜRDISTANLI kurma ylarının hesabını YAPILANMALARlN UZLAŞMACI VE PARÇACI IDEOLOJIKkürdstanlıydt, bozmuştu. Tam bir şaş kınlık SIYASAL TEZ VE PRATIK DURUŞLARI KlYASLANMAYACAK va rdı . Tezler, teoriler hep Türk KADAR ÇOK DAHA ILERDEYDI, ÇOK DAHA "Sol" una göre biçimlendirilmiş, KÜRDISTANLlYOL ÇOK DAHA RADIKAL ve bagtmstzlıkçtydt. böylece tek tehlike o lan Türk BACIMSIZLIKÇIYDL KÜRT HAREKETININ IDEOLOJIK "Sol"unun tasallulu atlatılmı ştı. OLARAK EN SOL'UNDAYOL ELEŞTIRI LER HEP SAC'DAN Ama tasallut ba ş ka bir ülkeden PARÇACI - UZLAŞMAC I ÇIZGIYE YÖN ELIKTI. IDEOLOJIK gelmi şti! " Başkent"tc iş le r PERSPEKTIFI RIZCARI'YI KAVRAMAYA BILE YETMIYOROU, tıkırında ydı, ama taşrada he rşey ILERI BIR ELEŞTIRIYI NASIL YAPABILIRLERDI KI. alt-üst o lmu şt u . Ama Bu ge li şme l e r olurken Kürdistan'a sıkıyönetim geliyordu. Eleştiriler " baş kent"teki genel kurmayın lllegaliteyi derneğin resmi üyesi olmama ya da yasal derginin bunun nedenlerini irdelemesine yasa l sahibi-sorumlusu o lmamak olarak algılayan 68'in sağ' gerek yo ktu. Çünkü Taşra'lar metropol kültürü ile biçimlenen "Başkent" kurmayları, hep başka ldırır ve bastırılırdı! Ve likidatörlerin onca jurnallcrinc ka rş ı , polisin bildiği legal aile uzlaşmacı nas ılsa Başkent'lerde geleneksel evlerini bile değiştirme gibi bir değişime gelmeyen düzene haz ı r reçeteler va rdı , ta şrada ki dönüşmüş " illegalitelerinin" bedelini cv ve bürolarından güçler başkaldırmışsa, hemen Kürdistan jandarm ası olmasa bile siyasi polis tarafınd an onun yerine, onlara daha önce alınma ile ödediler. Tabi ki hemen Kürdistan jandarmasına muhalefet edenleri ata-tayi n et - teslim edilmek üzere!.. tüm kötülükleri de Bu süreç aynı zamanda, parti ku rma "askeri" haz ırlı k baş ka Id ı ra n l arı n-a yrı la n 1arı ndö nemiydi de, ancak parti de, askeri h az ırlık da, ayn ı üzerine yık. BÖYLELIKLE ASIL metropol kültürü ile sürüp "Kürtlcşcmiyordu". SORUMLU OLAN MERKEZI Işçi s ınıfının diğer s ınıf ve katmanlardan ayrı eleştiri YÖNETIM AKLANlR. Ve öyle de örgütlenmesinin ifadesi olan Sınıf Partisi ve ilişki biçimi yapıldı . 2-3 KIŞI GÜNAH KEÇI olduğu gibi sömürge Kürdistan'a giydiriliyordu. Kürdistan ILAN EDILEREK BIR SÜREÇ VE Komünist Partisi-Örgütleme Komitesi oluşturuluyordu. "BAŞKENT " KURMAYLARI Bu parti, işçi sınıfını ya lnız mı örgütleyecekti? Yoksa AKLANDL köylüyü-küçük burjuvaziyi de ö rgütlcyccek miydi? Eğer diğer Bu arada Kürdistan 'a bir-iki ziyaret yapılıp, işleri n yo lunda kesimleri de örgütlcrsc sınıf partisi olurmuydu. Komünistlerin gidip gitmediği denetlendi. Giden binlerce militan genci partisi s ınıf partisine denk geliyor muydu? vb. onlarca soru

metropol örgütlerinin birer karikatürü

w. ne te

yaptianmalarm ve parçac1 ideolojik siyasal tez ve pratik

we .

Çünkü rizgarf'nin ideolojik siyasal tezleri mevcut

kadar çok daha ilerdeydi, çok daha çok daha radikal ve

ww

Kürt hareketinin ideolojik olarak en so/u'ndaydt. hep dan parçaCI, çizgiye yöne/ikti. Ideolojik perspektifi rizgari'yi kavramaya yetmiyordu, ileri bir nastl yapabiliriirdi ki.

Sibat 1Şubat 1998

Q t@IM!

61


A

gengeş1 tarttşma

ww

w. ne te

we .

co m

sorulmadan parti programı hazırlanıp, kadrolar bu program Avrupa'daki yabancılaşma ise üzerinde egitiliyordu. Tabi bunu dogal olarak işçi sınıfın ı n doğal olarak daha ileri boyutta 12 Eylültüm bilinçli ilişki biçiminin kriterlerinin parti içinde uygu lanması oklu. Ulkede metropo llerde izliyordu. Madem ki sınıf partisiydi. Bolşeviklerdeki temel ytktciltgma karşt, kadro lar kendi başl arına i l işki biçimi olan Yolda~ça Güven Ilişkileride parti içinde tek bırakı ld ı . Cezaevlerindeki Rizgari'nin özgün ilişki biçimi olmalıydı. Sömürgede işçi sınıfının nicei-nitel militanlar va hşete varan durumunda 3 varlıgı ve kültürünün olup olmaması tartışmaya degecek kad<ır işkence l e.ri, ailelerinin desıeg i olumlu önemli degildi, ilişk i biçimi işç i sınıfının nicei-nitel varlıgın ı n gelişmeye de ile karş ılad ı la r, unutulm a dışında bir olguydu. Onun i çın "süreç yoldaşça güven öylesineydi ki, eski "önder" yol açabilirdi. il i şkilerini inşa sürecidir. Buna ayak uyduramayanlar, ayak arkadaşlarını, yakın larını bi le Birincisi; /ega/ uydurabilecekleri sürece kadar yoldan çekilsin ler"e vardı. Bu cezaevleri nde yalnız aç-perişan olanaklarm zorunlu dogal o larak sekterizmi de getirecekti. Tabi bu kriterler sadeec bıraktılar... Tabi bu .süreçte kadro ve kitleler içindi, clit önderler için degil! olarak ortadan çıkardık l arı 1-2 bildiride de "Askeri" haz ı rlıkl ar ise ideolojik olarak öne ç ı karılan ve kendilerini aklayıp Avrupa'da kalkiŞI ile legalizmi, sembolleştirilen peşmerge'ye ragmen, kurtanimış alan ka lan tüm Kurdistan'lı yapılara /egalite-illegalite yak l aşırnma ragmen yine metropol ili şkı w kultürü içinde verip-veriştirdi ler, oysa oldu. Kürdistan'dan metropole çekilen genç militanlar, bütünselligi ile gerçekten, o nlar kadro ve metropolde ki reaksiyoner grupların 5ilahlı mücadele yöntemi mili ta n la rın ı çok daha fazla kanşt~ran içinde bogu ldu. sa h ip l eniyorlardı ... yap1/anmanm Tabi bundan önce KUK ile Guney'de kamp kurmak uıere 1987'de Cezaevinden çıkan iliega/iteye çekilip, prensipte an l aşma saglanmış, Irak KOP'den kc:unp yeri talebi eski önderler de Avrupa'ya de kabu l edilmişti. (Sonradan yapılan açık l amada ı CJ83 -84 yöneldi. Bunca deger onagöre döneminde PKK'ye tahsis ed ilen kamp yerinin, KOP'nin erozyonundan sonra sınıf biçimlenmesi Rizgari-KUK'a tahsi~ ettiği yer o ldugu açıkl andı) Bu protokolle partisinden "geçici" geri adım ihtimaliydi. yüzlerin Kürdistan'a çevrilmeside gündeml eşmişti. 12 Eylül atıl arak, yine kend i a ralarında Askeri-Bürokratik cuntası da o lunca, "Başkent"te karargah Ikincisi; özünde kimseye sorup dan ışmadan kuran son "önderler"de kara rgahı terk etmek 7orunda ka lm ı şt ı . Sosyalist Kitle Partisi olan PRK- /ega/ olan "il/ega/" 12 Eylü l tüm y ı kıc ılı ğına karşı, Kizgari'nin özgün durumunda Rizga ri'yi kurdular. Parti sonuç önderlerin, adeta 3 olumlu gelişmeye de yol açabi lirdi. bildirgesinde yapı lan düzene dönüşmüş Birincisi; legal olanakların zorunlu o larak ortadan kalkışı ile açıklamalardan anlaşıld ığı legalizmi, legalite iliegalite bü tü nse ll iği ile karıştıran kada rı y l a, aşagı-yuka rı aynı metropol ilişki, yapı l a n manın illegaliteye çekilip, ona göre biçimlenmcsi kü ltür ve yaşa ml a biçimlenen ve alişkan/tk ve yaşam ihtimaliydi. çogun l uğ u da Avrupa'dan tarzlaflm ortadan Ikincisi; özünde legal olan "illcgal" önderlerin, adeta olmak uzere metropol ve düzene dönüşmüş metropol ilişki, a l ışkanlık ve yaşam Kürdistan'dan da baz ı kadroları kaldiracak bir tarz l a rı nı ortadan ka l d ı racak bir örgütlemeyi bilinçli-bilinçsiz Geniş le ti l m iş Merkez örgütlemeyi bilinçliengellemelerine neden olan metropoldeki konumlanma Komitesine atıyarak ~üreç bilinçsiz · koşulları ortadan kal ktıgında n, SAVAŞ ÖRGÜTÜNE ENGEL götürülmek istendi. Ancak engellemelerine OLMAOAN, ÖNDER OLMAYA YÖNELME IHTIMALIYOL Metropol örgütlenmesi yine aynı yak l a~ ı m ve yahancı l aşma ÜçOncOsO; Güney'c geçerek, Misak-ı M illici eği li mler ve neden olan içindeydi. Kürdistan'daki mantı k metropol "Sol"unun mücadele yöntemlerinden arınabi lme metropoldeki yine ikil iydi ve metropolihtimaliydi. konum/anma Kürdistan çatı şmas ı da Ancak bı rakın Güney Kürdist<ın'a geı,.meyi, Şam'da bile baş l amışt ı . Avrupa'da ise durulamadı; k ı sa bir Şam malasından sonra Avrupa'ya kapak koşullan ortadan ağ ırlı k lı olarak siyaset bir atıl dı. KUK ile o luşturu lan düzey sabote edi ldi. KUK'u yutma ~~lkt1gmqan, SAVAŞ ho~i'ye dönüşmüştü. Boş hesaplarına girildi. KU K' un G. Sekreteri bile Avrupa'da KKP ORGUTUNE ENGEL zama nlarda ve çevreye karşı sürecine çekildi. Tabi hemen baş ı na 20 yaşında metropolün OLMADAN, yürütülen bir hobi. KKP yayın tüm şımarıkl ı k sayg ısız lıgını içselleştiren "Sınıf intiharından organında Komün ist öncü geçmiş, proleter devrimci" bir mi l it<ın verilerek, marksist ÖNDEROLMAYA önderlik olarak yerini al ı p, olması ögretilmeye çal ışıldı(!) Tabi ömrü ayiara sığabildi, rolünü oynamazsa, Güney'deki YÖNELME "proleter devrimci gıda yı hazmedememiş ve kaçmıştı" IHTIMAL/YOl. Peşmerge'n i n "eş kıyalaşacağı" metropolde ise yarı lümpen, yarı devrimci "önderler" ile bel irlemeleri yap ılı yordu. si lah lı gençler boguldu. 2-3 yı llık illegal deneyimler ve kültür Üçüncüsü; PKK'nin sil ahlı çık ı şına daha ise adeta beyinlerden silinerek unu tturu ldu. Bu dönemin tüm Güney' e geçerek, geri bi r mantık ve küçümseme sakat örgütlenme ve perspektifine rağmen. lllegalite ve si lahla Misak-1 Millici ile bakı ldı. Gerçi şiirler de, tan ışan gençler zamanla yeni bir nitelik ve biçimlenmeyc ajitatif yaz ı larda dunün girdi ler. Agır iliegalite koşu llarında kendini ıiske etmeyen egilim/er ve "sümüklü" çocuklarının kafa "önderlerin" tcdbirl i l iği sonucunda, büyük oranda insiyatif metropol "So/"unun tuluşundan paye çı karıl ıyorclu. kullanmayı ögrendiler. Ayrı bir ruh hal i ile biçimiendi ler, bu mücadele Ama silahlı ç ı kışın ideolojikRizgari'dc olmayan bir biçimlenişti. 12 Eylül'ün en karanl ı k yöntemlerinden siyasal değerlendirilmesine günlerinde hem silah kullanıldı hem de silahl ı faaliyetler gelince, yapı sessiz kalıyordu. sürdürüldü ... lik kez profesyonellik içf'rigine uygun bir şekilde ar1nabilme Tüm Rizgari kadro l arının yaşama geçiri lmeye çal ışı klı, tabi tüm bunlaı kadrolara ilişkin ihtimaliydi. ideolojik biçiıniC'nme l erini dönüşüm lerdi. üslubun. ~,adar etkileyen adeta "Önderler" eski tas, eski hamam işi götürüyor, demoralize edici bir ilişki sürdürüyorlardı. .. doğal idco.oıik lidcı c';; "" gorülen O.Kotan, tüm şiddeti ile


A

gengeş1 tartişma

yabanCilaşma Kürt

mü ke mm e lli yeıç i a nl ayı ş l a as lınd'li kadro larda sinsice edilgenliği , umutsuzluğu bul aşıcı bir mikrop gibi a ş ıl ı yordu ... Halen de bu b ilinçli karşı-d evrimci çarpıtm anın

aydmmm metropolde konumlanmasmm üzerimizdeki etkilerin i tarihsel mirast taş ıdı ğ ımı z ı belirtirsek, ne kadar rılı oldu ğu da -ya da üzerinde yükselen obaşa ldukl a rı da- daha net görülu r... Kürt aydmlarmm Bu koşullarda, Öza l' ın "Kürt realitesi açı lımının " sinyalleri kronik hastallgmm ve rildiğ i süreçte 1. Ko n fc ran~ ya pıldı. Konferans Belgeleri ve farkit ilişkiler Merkez Yay ın Orga n ı nd a içinde kendini ta rtı ş ı lan belge ve konulardan a nlaş ıld ığı kadarıyla: Dün üretmesidir. Iki Ankara'da, Adana'da, bu toplumsal değer - süreçte de Avrupa' larda ba~ l a rı "yar göğs ündc" iyi birer baba sömürgeci, o larak Kürdistan Ihtilali ne sömürge- arasmda "önderlik" yapanlar, sadece

ol an öLe leşti ri perspektifi ni de açmak gerekir: Devrimci harekette öze l eştirin in kendini dön üştü rme n in temel yöntemi o ldu ğ u öğreti l ir. Ve "hataları n, zaafların nedenlerini kavramak ve nasıl dönüşt ü rü leceği ni ortaya koymak" olarak ifade edilir. Ne günah ç ı karma ne de ecza ve od ul n o rm l arın ı n hayata geçirilmesin i içerme ol mad ığı v u rg ul a nı r. Sadeec o rgan izmay ı tehdit eden hücrelerin, kendilerini organizmaya u yu m lama l a rı olarak ele a lını r. Ya ni öze l eştiri, bir söylem ya da teorik bir belirleme deği l , bizza tihi pratiktir. Yaşa mın/dav ra nı ş la rı n bili nçle bütü n se ll iğ ini sağ l a mak tır.

m

sol' dan gerilla eylemliliklerine saldırıyordu. Daha sonra 1991 'de nedemet getirirken ileri su rduğü tezlerinde 1984'ten beri sosyalizme, bağıms ızlığa, illegal mucadeleye ve doğa l olarak sil ahlı mücadeleye in anmadığını, ina ncını yiti rdiğini a ç ık l ayacaktı . Y ıll a rca ikiyüzlü bir r iyakihlı k ile sosyali zm ad ına, bağ ımsız lı k a dın a kadro ve kitleleri na s ı l bi ç iml e ndirdi ğ in i de ortaya koymu ş o luyo rdu. Pratikte u ygulanması mümkün o lmayan

ne te we

.c o

Rizga ri sürecinin belirli dönemleri nde "cesur" öze leş ti ril e r görülmektedir. Ancak hem hatan ın ve zaafla rın tespitinde, hemde nasıl o rtadan kaldırılacağında bir netlik ko nulmamaktadır. Eğer yakl aşı k 20 sene önce veri len öze leş tiri y i , o n beş sene sonra tekrar ve bir beş sene sonra tekrar veriyorsan, en iyimser yak laşımla yirmi sene önce, on beş sene ö nce verilen özel eştir ile r öze l eştir i değ ild i r. Son verilen aynı nitelikli özeleşt i ri ile birlikte ayn ı dav ra nış ve tepkileri gösteriyorsan bu da özeleşti ri değildir. KENDIN I AKLAMADI R, BIRŞEYLERI ve BIRILERINI GÜNAH KEÇISI ILAN EDIPAYNI SÜRECI, ZMFI SÜRDÜRME GERICILilillJIR. Bunu kavramak pek de zor birşey deği l dir. Yeter ki, süreci takip edelim. Örneğ in metropolde konumlan ıp, antisömürgeci mücadeleyi metropol sol'u rasyonelleri ile ya rı legal düLeyde yürütmeyi ele ala lım; Dün mu (yirmi yıl önce) sömurgeci TC, anti-sömürgec i mu halefete ka rş ı daha sa ldırga ndı , yoksa bugün mü? Eğer sald ı rı l a rın binlerce fa ili meçhul ile ö rgütsüz insanlara b ile yö nelecek düzeyde art t ığ ın ı ehlileşmemi şle r sabote ettikleri kabul edersek; b iz e leştirdiğim iz dünden ne kadardaha fazla stktşmanm sürecin tüm gün a hını de rnekçilikten l ega ll eş mede n geri çeki lm işiz? E ğer l egalleş m e marksizme, bağımsızl ık de bir geri çekilme varsa ve bu nitelik olarak da mevcut getirdiği anl ayışına, illegal örgütlenme ve düzeye uyumluysa, biz im bugün verdiğ imiz öze l eşti ri , bilinçli bir d ö nü ş üm eylemidir. Yoksa, süreci sürdürme ge ric i l i ğidir. MELEZLEŞME 'dir. si lahlı mücadeleye yıkıp gider ayak son baru tl a rın ı da kin ve Bunu metin içinde ta rtı ştı ğ ını veya tart ı ş m ad ı ğı m Ilim öfke ile KU KM'nin üzerine öze l eşt iri yi kapsayan örneklerde uygulamak ve sorgulamak boşaltmışlard ı. .. ge rekir. Ç ıka n sonuç ile idd ial ı tespitlerimizi, e l eştir i l erimizi, Buna karş ın, metropol öze leştirilerimizi ele al ı p anlam yü klemek gerekir. Bunun için delegeleri de, klasik Rizgari'ci söylenenlere değ il, söylenenlerin davranışlara el eşti rici, entellektüel, ya nsıtıl ıp/yansıtılma masına bakmak gerekir. Basit örnekleri yaban cilaşm ış legal ve öğrenci a rtırab ili riz. Örneğin; legal mekanlarda, kahvc lerde, dost sohbetlerinde, I.Güçlü gibi saatlerce aj ite çeken, Marks'tan perspektifl i yapıla rını, geçm i ş stktşmanm metropo l örgütlenmesine a lı p, Lenin' le so nuçland ıra n, herşeyi b ilip-kimseyi din lemesini getirdiği ayrı rahmet okulacak düzeyde bilmeyen, yer yer sevecen abi paz l arın da-ye r yer e ri şi l mez pal az l a ndırmı ş ve ül keye " IDEAL TIP" pozisyo n larına giren " militan abilerimiz" (!) artık tamamen yaba nc ıl aş mı ş l a r ... yo k mu? Yoksa daha da arttı mı ? Ya da daha me t ropo liul aş ı yo r Eski önderler ve ka ları merkezi muy uz-Av rupalı l aş ı yo r muyuz yo ksa Kürd ista nlıl aş ı yo r unsurlar ise YEN I BIR SUÇLU muyuz? Ya da bata k lı ğ ı kurutma o lan, kendi ya pı sa l meleşleşmesi GÜNA H KEÇISI BULUP TÜM h as ta l ığımıza mı yöneliyoruz? Yo ksa sivri sinekleri ö ldürme GÜ NA HLARI BUN LARA ol an, içimizde günah keçisi yaratma ve dış tasa llutlar arama YÜKLEYIP, KENDILERI N I BILE GÖZDEN GEÇIRMEYE ile mi uğraşıyoruz?vs. vs. • CESARET ETMEDEN YO LA D EVAM ETMIŞLERDIR ... Biz Kürdista n ' lı "Bo lşevikler" soyutlamasının odag ın a Konferans so nras ı açıla n legal düzeylerde ise eski oturttuğumuz Rizgarl sürecini bu tartışmalar sonucunda alışka nlı k lar kendini daha da üreterek bu günlere gelindiğini özetlersek: gösteriyor ... Rizgari; ideoloj ik olarak sömürgecil ik ile bağl arı nı koparan Bugünkü süreci tartış ırsa k önümüze geçmişi n çok daha en radikal say ı sa l ya pı o lmas ın a rağme n, d iğe r Kü rd ista n 'l ı zaaflı ve yaba net iaşm ış bir tekrarının daha geni ş boyutta örg lltıere göre kısmi de olsa metro po l merkezli ideolojik kendini üretmesini ö rneklemekten farklı birşey ç ıkmama ktadır. yabanc ıl aşmay ı yaş ı yo rdu , yaş ı yor... TABLO HEP AYNI O LMAKTAD lR. KENDI TOPLUMSAL Rizgari; sosyalist gelenek içinde en e leş t i ri ci Kü rdista n lı DEGERLERIILE EVRENSEL TO PLUMSAL D EGERLER ILE siyasal ya pıl a nm a o lmas ın a rağmen d iğer K ürdista n lı EMPERYALIST SÖM ÜRGECI TOPLUMSAL DEGERLERIN örgütlenmelere kı s me n de olsa Avrupa merkezli statik I LIŞ KI BIÇIMLERIN IN IÇ IÇE GEÇTIGI M ELEZ BIR YAPI, marks ist kultürü yaş ı yo rdu , yaş ı yo r ... KADRO ve KITLE ve PERSPEKTIF... Rizgarl; ko llektif önderlik ko llektif yaşam teorik ve siyasal Biz Kü rdista n ' l ı " B o lşev ik l e r" sürecini ve nite l iğini biçimlend irme ba kımından d iğer Kürdistanlı yapıla nmalardan yaba nc ı laşm a ya n ıyl a d eğe r lendirirke n , kronik bir hasta lı k daha doğru prespeklife rağme n , bürokralizmi, sömürgeci

Hemde dört parçada, dört ayn kültürle-kendi kültürünün arasma

ww

w.

4 melez tip/i bir kürt aydtm ..

Sibat 1Subat 1 Q98


gengeş1 tarttşma yaşam tarzını bünyesinde taşıyordu , taşıyor... Rizgari; diger Kürdistanlı siyasal yapılanmala ra göre, Kürdistanlı degerieri daha öne çıka rmas ına rağmen , sömürgeci değerleri ülkeye taşıyordu , taşıyor ... Sorun; mevcut yap ıl anma l ardan daha ileri ya da geri olmadıg ından , asıl sorun özetle toplumsal gerçeklige denk gelip gelmemede oldugundan, bir toplumsal yabanc ıl aşmayı bağrında yaşa tı yordu, yaşa tı yo r... Bu yabancı laşma Kürt ayd ınının metropolde k-onumlanmasının tarihsel miras ı üzerinde yükselen Kürt aydınların ın kronik hastalığının farklı ilişkiler içi nde kendini üretmesidir. Iki toplumsal deger -sömürgeci, sömürgearasında sık ı şmanın get irdiği MELEZLEŞME 'd ir. Hem de dört parçada, dört ay rı kültürle-kendi kültürünün arasına s ıkışmanın getirdiği 4 AYRI MELEZ TIP'LI BIR KÜRT AYDINI

düşüncelerim ize, duygularımıza egemen? Ya da biraz daha' yakına gelelim, Mahabat' ı , Hewler'i bırakın metropoldekiler mi , yoksa Amed, Muş, Bitlis'teki ili şki ve yaşam süreçlerimizmi bizde kendini yaşatı yor? Eğe r rüyalarımız ve hayallerimiz metropolle dolu ise, eger rüyalarımız, hayallerimiz de esir a lınmı~sa ÖZGÜR ÖZLEMLERDEN SÖZ

ww

w.

ne te we .c

om

EDEBILIRMIYIZ-YA DA RUYA VE HAYALLERIM IZ BILE SÖMÜRGECI DEVLETLERIN I ŞGALCI SINIFLARilLE KUŞATILMIŞ ISE SÖMÜRGECI SINIFLAR lN SUNI' LIGINI NEYLE IZAH EDECEGIZ. BUNUNLA BAGIMSIZLIGA, MÜCADELEYE IHANET EDIP, KUKM'NI TC'NIN DEMOKRATIKLEŞMES I NE INDIRGEYENLERI HAKLI ÇIKARMIYOR MUYUZ? YIN E PARÇACI YAKLAŞlM I HAKLI ÇIKARMIYOR MUYUZ? Genelde Kürdi stan' lı yap ıl anmaların, özelde Biz Kürdistan'lı "Bolşevikler"i n MELEZLIGI BURADA O RTAYA ÇlKl YOR. MELEZLEŞMESI.. BIZLERI, IDDIALARlMili YADSIYOR. KAOSA SOKUYOR, Kuşkusuz burada tartı ştıgımız ulusal-toplumsal kavganın SÖMÜRGECI SINIRLARI KAALE ALMAYAN BIR IDEO LOJI ve militan yap ı s ıdır. Yoksa, kültürle, dille kendini s ınırl aya n , sömürgeci yargı değe rlerinin kuşatılması altında, sömürgeci KU KM' nin emek ve değeri üzerinde kariyer yapma metrepellerde konumlanıp, sömürgede anti-sömürgeci savaşı hesaplarıyla oradan-buraya savrulan RANT YIYICI AYDINLAR sürdürme u ğraş ıp bizi melezleşti riyor. Bununla da s ınırlı değildir. Bizzat anti-sömürgeci mücadelenin tek güvencesi kalmıyo r, bizi bizim gibi melezleşm i ş kitleler dışında olan örgütlü kadrolar ya da siyasi ya pıl a rdır. Yani özgür bir Kürd istan toplumu yla buluşma mızı/bütünleşmemiz i ülke ve toplum kurmayı yüklenen lerdir. Yani biz Kürd ista nlı engelliyor. Kaza-be la bu melez kitle dı ş ında içimize giren tek" Bolşevikl e r"dir. Onun için sorun sadece bugünü deği l , tük kadrolarda ya bize benzi yor/benzetiyoruz ya da gelecegi de tehdit ediyor ve şimdiden biçimiendiriyor ki, bu hayati bir olgudur. BU OLGU SÖMÜRGECI YAŞAM TARZI VE dıştalıyoru z.B u melez yap ı ile Kü rdistan toplumundan soyl!tlanınca, durmadan içe dönüyoruz, örgütlemeyi, KÜL TÜRÜ N BÜNYEMIZE YERLEŞMESIDIR. Olgu; ideolojiye tartı ş ı yoruz (!) Böylelikle toplumsal sorunu n çözüm sömürgecilerin sömü rge ulusun tarihsel ge lişimini yöntem lerine ula ştığ ımızı sanı yoruz(!) Ama, sömürge toplumu durdurması, toplumsal ilişkilerini yaşayamaz hale gibi ağlamasını, acı çekmesini, üzül mesini, sevinmesini, getirmesinin, ulusal bir kişilik oluşmasının engellenmesinin, eğ lenmesi ni , pay l aşmasını bilmeyen ya da küçümseyip ul.~ sa\bilinc in gelişmesinin ö nüne geçmesi ama c ıyla; yads ı ya n sömürge toplumu ayd ın ı; sömürge toplu mun SOMURGE TO PLUMUN DEGERLERIN I BILINÇLI O LARAK eğ iliml er ini , ac ılarını , reflekslerini kısacası pedegojik yap ı s ı n ı HO RLAMASI, GERI GÖSTERMESI, KENDI DEGERLERINI bilemez/kavrayamaz, onlara çözüm gelirecek araç ve ÇAG DAŞ O LARAK SUNMASI ILE BIZE EMPOZE ETilGI örgütlülüğü oluşturamaz. · YAŞAM BIÇIMINI o veya bu düı;eyde BÜNYEMIZDE Kı sacas ı , biz Kürdistanlı " Bolşevikler"in temel hastalıgı , TAŞ l YARAK, adeta sömi.irgecilerin, sömürge ulusun kronik l eş mi ş emperyalist ve sömürgeci metropollerden aydınlarını sömürgeci iliş kilerin devamı için kullanmak KUKM'yi yönetmeye ça lı şma hastalıg ı dır. Bu hem bağ ı msızlık amacıyla, KENDI AYDIN ININ BIRER KARIKATÜRÜ HALINE perspektifinin sürdürülmesin in hem de bag ı msız etkin bir güç SOKUP, ADETA SOYTARILAŞTIRMAS I POLITIKASININ olan ın önünde ilk büyük engeldi r. Düşman ve suçlu .aramanın etki lerinin, belirli bir düzyede de olsa BIZDE KENDINI belirli dönemler için belki raha tlatıcı ve aldatıc ı yararları Ü RETMESIDIR. BIR DÖNÜP TEK TEK SIYASI YAPILARlN olabi li r, ama bizi programatik hedefierimize asla vardı rtamaz. BIÇIMLENDIRDIGI KADRO TIPLERINE BAKTIGIMIZDA, Onun için ilk hastalıktan başlamak bir varlık-yokluk AYN I ÜLKENIN VE SÖMÜRGE TOPLUMUN KADROLARI şoru ıııudur. OLARAK, RIZGARICILER NE KADAR BIR YNK'LI, IKDP'LI, PKK'LI ya da IKDP'LI KADROLARA BENZIYO R ne kadar Dev-Yol'cuya, TKP' Iiye, Troçkist'e veya TIKKO' cuya benziyoruz. Keza b ir YNK'Ii ne kadar bize, ne kadar Arap devam edecek aydınına, bir Iran KOP' li ne kadar bize, ne kadar Pers kadro tipine benziyor. Burada taı1ı ştığımı z d eğiş ik s ınıfla rın kültürlerinin, biçim l eni ş ierinin uluslara göre ayrışıp­ ayrışmayacağı olgusu değil. Kuşkusuz bir Kürt burjuva aydını Kürt i şçiden çok Türk veya Arap burjuva aydınına benzeşecektir, ya da bu sosyalist aydın içinde geçerlidir. Ama bizim tartıştığımız olgu dört parçadaki aynı s ını fı n dahi farklı DÜZELTME biçimlenmesidir. Yoksa sömürgeci suni sınırların açtı g ı ya ra kimilerinin dediği gibi 4 ayrı Kürt U lusu mu yaratmış? Yoksa Bolşevikler ve biz Kürdistanlı "bo lşevikle r" yaz ı · b izm i sömürgeci liğe karşı savaş ırken, savaştığımız dizisinin 16. say ımı zda yeralan 1. bölümünün son sömürgecilerin farklı değerlerini bünyemi zde taşıyoruz. parafrafında " ... bu gerçekli Türk sol'undan tam bir Parçacı yakl aş ım bunun sonucu deği lmidir? Eğer öyleyse ideolojik kopuş saglamasına rağmen ...." cümlesi yanlış bizde mi parçacı yız? Bu, üzerinde mutlaka üzerinde ciddi yazılmıştir. Doğrusu ciddi düşünülmesi tüm boyut larıyl a irdelenmesi gereken bir " ... bu gerçekti Türk sol 'undan tam bir ideolojik kopuş olgudur. D evam edelim, biz ne kadar Hewler' i, Mahabat'ı, sagl amamasına rağmen ..." olacaktır. Qamuşlu 'yu, Amed' i qzlüyoruz? Ya da ne kadar Anka ra' yı, Düzeltir, özür dileriz. lstanbu l' u, lzmir' i, Mersin' i ve buralardaki to plumsal Sterka Rizgarl Dergisi Teknik Tervisi \ ili şkil erimiz i , dostlukl arımızı, anılarımız ı özlüyo ruz? Hangisi ~ ~ Sibat 1 Şubat 1998

lltfflt!f r


huner açend

m

kültür ve sanat

ne te we

.c o

MIHEMED ŞEXO

ww

w.

li wir derbas kir Oez dibejim, li Baküre deng~jiye ji baş hOr dibO ge/o? Weke Meha Çiriya Paşln O 1997'an Kurqislane ji naskiri bO. Belkiji ber EvdaM Zeynikl}, Feqiy{j Teyra O hwd... hunermend Beha ~xo li vir bO. Li ser kaseden Kurdili cihina ne qedexebOna lklora fo ji kevn, ji ku Hunermende ee daxwaziya NÇM~, ji Qamişloka Başare naskiri be, le yen temene wa n mezin, xwe nestene, di nerina min de ew ne BiçOk rahiştibO bisqa xwe OhatibO gellek kes Mihemcd Şexo nas di kin O le hunermend e. Yani, we tişteki bide ku StenboM. Me ji bi pirranTti ser jiyan O guhdari kirine. Ji bo vi nifşe nO belki ne li Belki biji. xwe millete guhe ri dO hunera Mihemed ~xo, ~ re naskiri be. Weki din ji, li Roj hilal O li Evdale Zcynikc, li Feqiye Teyra guhdari hevpeyvinek çekir. Her du deng jT gel/ek nekiribe. Le, nerinen wi li ser jiyana yen Başar baş te naskirin. li ber ku li n.ıv caran kelogir1 dibOn... L~ xweş dihate wilo hebO n. Pirr stranen Kurdiyen mina wan jiyaye. guh: "NejT bo mitdin/Biji bo jiyan"... Evdale Zcynike gotine. Ne bi taybeli ew e"Axina wi tim ji dil te"" Le dengl} wi}i stran digotin, Ic ji wan digirt. Bingeha kO tel Ew denge xweser ataybet.. xwc ji wan da nibO. •• Ez dibejim, wekc axina wi, denge e }i bo Mihemed şexo huner çi bO? e Muzika dinya~ nas dikir? Bi muzika Wi ji ji dil te. Eger denge wi ne ji dil be ... Çawa ~zt hune~ dibO? Yaniıçi deng ji dil derkeve we bigihe • • Bi rasti, ev pirsen wilo rO li rO, li dinyayi} re (Yani, wek muzika Ereb, ya dil. U çi kesen min bi hisline di bejin, yeki ten pirsin. Le wek em li hunere Faris, ya Tirk Ohwd.. .) çi cOre "Me li Mihcmcd Şcxo gu hdari kiriye, cm dibinin, wck hunere dayi xuyakirin; ~wendiyen wi hebOn? nema dikarin je dur kevin". Ev maniya jiyana gel bO. Jiyana milleteki bindest, bi O dikir ari guhd wan li • • Bele. Pirr ye ku ji dil goti ye. Nemaze, ez li tişteki milleteki bi Kurdi diaxive ... Ez ve te re Ere bi pirr distrand ji. Di destpeka xwe de eş O axina millete me bej im, her tişt ser dibinim. Yani, berhemen wi wilo gotibOn stran kased du kascdck belki ji bi ve ve giredayi ye. Ya ni, her kes dibine dibejin. Rewşa millete Kurd di hunerc de bi Ercbi. Hunermendine pirr bi nav O ku Mihemed şexo li ser wi dibeje. didlt O nezi dibO. deng yen Ereban; wek Mihemed Dibeje, "welle ji bo min straye ne ji bo Evdilwehab, Wehdi Asafi, Ferid Atraş ji xwe ... ". Ya ni, her kese Kurd wilo te re e Yani, riya wi dibir huneri} ew rewşa kevin d istrandin O pi rr kaseden wan dibine. ku mil/eti} wi te de bO. BeM, din ya hebOn ku Mihemcd le guhdari di kir. hunera wi (muzika wi) bi çi hatibO Heta bi Tirkl ji guhdari di kir O le ji d ixist e HOn dikarin behsa çOna wi ya BaşO~ !>i bisqa xwe. Farisi ... jixwe neh salan li hOnandin? O rojhilate Kurdistan bikin? Çima Mezin xweş dikarlbO ji Farisi bi jiyaye, ne Ira • • ]i biçOkayiya xwc ve hez ji huncra çO? bigotana. Yani, ncrinen wi li ser muzika Kurd kir. U rcwşa xwe ji - mina rcwşa •• Pirr zor le dihat. Ez dibejim, pirsekc mirovekl Kurd; dibin işkence O zore de gelen din ji - xeyn ji millete Kurd, ku her kes dizane; le car di em e bej in: jiyayi dil. Ev bOn; ku hunera xwe li ser he bO n. ]iyana xwe ya huneri nikaribO ava kir O muzika xwe pe hOnand. Yani, e Mihemed şexo, bi taybeli li tevahiya berdewam bikira, pirr zor le dihat li em dikarin bej in pirr bandoren Başüre BiçOk... Wcki min goti, eger dengbejen kevin ji le hcbOn; mina Kurdistan~} di van her neh-deh saMn rehetiya xwe bixwesta, ew ji dikaribO Mihemed Arife CizraWi, Kawis Axa, dawi de baş hate naskirin. HOn vi} bi çi hunermendine Kurd ku-li Ewropa mina Meyremxan ... O yen ku bingcha xwe vegi~idin? Ewropaye bijiya.Le her O dijln, hcri li ser ava dikir, Radya Yeriva n bO ee Bi rasti, wi ne wek her hunermendi her wibiçOya digoı, "Ez dixwazim di nav gele ya ku pirr le guhdari dikir, O ya Bexda, ku riycn xwcşi je re vebu n O bere xwe Çun ki, li wir, we deme beşe Kurdi. Çun ki, tu radyoyen me yen da xwcşiyc; wi ev ti şt nekir. Wi her xwe xwe de bim". 1974'an Owi dixwest li heba reşek şo ji Kurdi kaseden tu O bOn. din tunc dit; li se r xaka welate xwe bO, di nav bikeve nav we şoreşe de, gele xwe ye nebOn. Ew e, guhe xwe dewlcmend di kir gele xwe de bO. Ji Başare BiçOk, gava BaşO re Mezin ji bibine. ]i ber ku li we tenebi wan her du ciyan. tadcyi O zor d it, bere xwe da Başüre ji naskiri bO. Mixabin, saleke dom dere Mezin, ji wi r bere xwe da Rojhilate yani, nema; şoreş şikesl. Di wir de nekir, Li kir? di nas baş Kurd gele Muztka e Kurdistan O ji xwe bi temaml em re xwe Si bat 1Şubat 1998

[Q@II' 6s


hune;O çend kültür ve sanat

om

hin hevalan ku muzika Kurdi dixin bin xizmeta muzika Ewropi de. Dema Lubnanc ew bO o nave wi li BerGde derkeı, belav bO; bi çend strancn peşin ku li we de gotin, wek "Gulizar", "Hebs O Zlnd arı KGr OTari" ... Niha, vcca pi ş tı mirina wi h in radib in di bej in, "Ew stran yen me ne!"; em ve naxin ser bexte xwe. Wek tc gotin, dercw li saxan nabin, li miri ya n dibin. Mihemed Şcxo, her dixwest straneke Kurd'i bibeje da millet le guhdari bike. Serhem yen ke bin normal e li cem. Bes lişta ku dixwest, rewşa millet bigihenc.

ne te we .c

ew F mina peşmergeki mişext bO O bi wan peşmergeyen Kurdistana Başare Mezin re çO Mchabadc. Li Mehabad€ wc kaseda yekemin (ewa ku li peşiya we dibeje, "Ji Mehabad, ji kaniya xwina şehida ... "), to mar d ike. Ji Mehabadc ji pi şli _yan kcşeya n , HikOmcta Şahe Iran, ew rakirin birin bajareki pirr biçuk. Gelen ku li wi bajari dijiyan Kurd bOn, Turkmcn bOn, Firs bOn ... Ew bi xwe pirr dO ri gel bO n, bi rasti ji. Jiyana ku li wir dom kir ji her tadeyi Cı zor bO. Jixwc her, jiyana wi eş bO; heta roja çOyi .Eeş dil, rojeke bi xweşi nedit. U wexte ji Başare Mezin kirin hcrin Mchabade ji, peşm e rgeya n gotine, "Tu bixwaze here Ewropa em e te bişiyenin.Tu zilameki hunernıcnd i, tu e kare xwe baştir bidomene li wir". Le wi ıo t , "Na, ma ez ji bo ke dikim, ji bo gele xwe dikim. Ez dixwazim bi we re, di nav gele xwe de birn. Ji xwc ez herim wir wc ki li min guhdari bikc?". Ycıııi, wi her Cı her, ne li jina xwc geri; diva, tişte ku bide ji nav gel be, ji eşa gel be; gava . tu li ştcki berbiçav nebejc, tu e çi bi~~~? Sede~a _ku dixwest li nav gele xwe bıııya,ev bu. Jı wi re normal bO li kCıjan parçeye Kurdistane bijiya. Her, li dora wi çend kesen ku le guhdari bikin wc hebana. '

e Mihemed şexo, li ser gel/ek şiiren Cegerxwin ji xebitiye O ew bi muzfka xwe hOnandine. Pewendiyen wl O Cegerxwin hebOn? Yan ji bi çi hawf bOn ev pewendi?

,

ww

w.

rederketin di we deme de. Bere xwe da BerOde hem ku kar bike O hem ji rewşa huneri li wc de xurt bO, li Lubnane. Sala 197o'yi çQ xwendina huner a muzike kir. 1972'yan bO mina kesekiji ' Hcvgirtina Hunermenden Lubnane O e Gava li Başa~ BiçOk, zordariyeke denge wi Levi ye wan ji bO.(Pey re icaLet(diplome) ji dane.). Li wiı komek çawa MdibO? bi nave "Serkewtin" ava kirin; ew bO, -~·- Nik~ribO li ciheki bistra; ya ni, ew MehmOd Eziz Şakir bO, keçek bi navc dıgırtın. Zı nd an bO, lexistin bO, her dihat Perwin bCı, Remezan CimOberi heba male OdiçO zindane, mal OLindan u . niha li cem me (Başure BiçOk) tc ladcyi O işkence ... Le bi rasti, her k~ nask!rin, O pirr xort O keç ji hebO n yen di hat berdan le xurttir di bO. Behtir ku bı wa n re liz dikirin. Bi rasti, di wir berhemen wi xurt dibGn, bchlir dihate de deng_da. Mihemed Şexo, yek ji wan gi redan bi we ramana di seri wi de. kesan bu ku xwe mezin nediditin. Yani, Gava ku dil gellek li dO hene u le dikaribO xorteki nuhali bihata gotiba, g~ h~ar'i di kin Oji bo vi geli te girtin, "Ma mo~Le, Lu ji min re lexe, ez e bchtır dida. bistrem"; ev ti ş teki normal bCı li cem. Wl e Mihemed şexo, li BerOde ji maye. tim X'we didit miroveki 'adiya(no rmal)'. HO n dikarin behsa mana wl' ya li we U yek din ji, xweşbCına denge wi, wek dere bikin; yanf, ji bo çi çO, çi kir li we goti, axina wi tim ji dil bO. Ji wir.. ? destpeke Few deng bO. Denge xwe da. • • Li Berilde dest bi huner kir, sala 1969-70'yi. Çunki, li cem me kare huncr ZanebOna wi ya ji xwendinc ji bandora xwe dikir~ bi rasti. Di xwendina xwe de zor _bo di ~ela civ~ki de. Kese ku diraje F jir bO. U aleta ku rahi ş ti ye ji ne ıc mbOr saze, derdıkeve dı daweta de lcdixc ... cv bO, bisq bO O pirr bi zanebCın rahi ş ti yc. tişt pi!! ş~r m ~i hat~ dilin. Malbala wi(ya Str~n a Kurdi, ı:ara yekemin ku bi bisqe M.Ş) ıı dıgot, Ev tı şt ne duri sı e". Le wi ledıkevc. Belkı Ereban beri Kurdan cv tişt neani ber çave xwe, wi ev perde rah~tiyc bisqe; le gava wi rahiştiye, bi çirand . Wl ji O yen pe reji-mina Seid Yusif, MehmGd Eziz Şak ir... hcmi bi hev r~hc Kurdayeti rahiştiye. Bisq xistiye bin x ızmeta sıran a Kurdi de. Ne wck -nihaSibat 1Şubat 1998

•• Pewendiyen bi Cegerxw'in re ji mej ve bOn; her çiqas demckc kin ji hevdCı ditibin. Le, ji bere de dest avetibG ser diwanen Cegerxwin, ji helbesten wi re awaz danibOn O strabCı. Ez dikarim ve g?tin~ Cege~win bi~jim -hOn ji dı za nın Qamışlo bajareki biçCık e; Seydaye Cegerxwin, rojeke di ber m~le ke re diçc O helbesta xwe ya "Ez Ç~me Nav Bexçe Gula" dibihlze ji wir, pe xweş te, guhe xwe didiye. (Hingl ji ber ku kes tune bO helbesten diwane bixwenin; ye n ku nave helbestvanan dida xuyakirin, dcngbej bOn. Çunki, xwcndina Kurdi yesaq bO Cı ji hela duyan ve, xwendcva n tune bOn kem bOn. Xwendevanen ku hebOn /-yen Kurden BaşGr- tev bi Lipen Erebi dix~cndin. Yani, belkiji nu ji 80'yi O banı de hela ku yekheban xwendina K~rdi ya tipen latini kirine. Paşi we ji d~wane tune bOn, çapkirina wan yesaq bu.). Yani, Cegerxwin pirr kefa xwe ani j ~ re. Got, "We ev deng~j pirr deng bıde O we naveki w'i çebibe". Tu tekiliyen wan i nezik hebOn tune bOn nizanim. Ji ber ku, hema ji Lubnane hat o_s_aleke nema, çO Başare Mezin. O ji bılı Seydaye Cegerxwin ji, yen mina Bebihar gotine, wek "Rabe Ji Xewe" "Hebs O Zindan KOr OTari", "[ z B0:0 Ferar", "Derdan Çi Ez Diljar Kirim", "Ey Welat Welat" o yen Seydaye Tirej gotine, wek "Le Le Ciwane", "Em Hemi Peşmerge ne", "Olsa Li MinAwir Kişand" ...


hunerO çend kültür ve sanat

• • Pişti ~egera xwe ya ji IraniL 1982'yan ji lrane hat, 1984'an O 1985'an ji ev her du kased çekiri ne. Ez bi xwe ji pe re li kemanc dixinim di van kasedan de. Wek min gol, nedixwest kare wi tim je re be. Xortine nOhati hebOn, dihatinc cem; wi ji dixwesı ew bi peş kevi n O alikariya wan dikir. Heviya wi ji wan ew bO ku alikariya wi bikin, ji bo tomarbuna wan her du kasedan.

e }iyana rojane ya Mihemed şexo çawa bOl •• Wek her keseki Kurd dijiya. Yani, xwe nedidit hunermend. Belki ev gotin, ji bo hunermenden me yen din wek rcxncyeke ben dilin; le, bi rasti jl jiyarıa wl wek miroveki Kurd, karkeri bO; bi deste xwe kare xwc dikir, gepa nanc xwe ji xwedana eniya xwe diani.

O tiştekf din jf; sedema ku ji aliye her keseki Kurd te hezkirin jf; ew rastiya wi ya ku helbest bi rast/ Obi dilekişewat gotibOn O muzfka wl ji ya ku li helbeste datan~ dihat wergerandin ji naveroka helbeste re. Yani, berf tu li denge wf guhdarf bike, he muzfk e, tu e bizanibe we Mihemed Şexo çi bibeje.

e HOn muzika wl/i kOjan kategori~ dirOn~ninl

•• Muzlka wi rengeki taybel O tene pe bO. Weke ku bi xwe dibistanek ava kiribO. Niha tu çar sazbendan bine, we be gotin, "Ha ev ji renge Mihemed şexo ledide". Yani, muzika wi te naskirin.

e. co m

Hem f Peşmerge ne" ji te de h~ye, ku bi koroye re dagirtine, hene O muzik pimieng e. Çi cudayiya van ji yen din heye Oev her du kased kOjan deme çekirinel •

Şexo çi bibcje. Ev bO ya ku millet je hez ·

di kir.

e Di nav kaseden M.Ş de kasedek heye ku hi dantna forme.muzlka xwe ji wan~n din cuda ye: "KDÇe Me Barkir". Care, muzik li ser helbesteke tene, yek form bO; le, di vir de, bi hatina her malike helbeste re forme muzika we strane jl te guhertin. HOn dikarin li ser ve cudatiye O kaseda ku ev stran M heye, çi bi~jin ?

M.Ş, her O her da O reng ew reng ma. Le, dixwest nl!7iki muzika gelen din F bibe, guhertinek li muzike çcbibe O muzika Kurdi xurtbuna xwe ji d ide xuyakirin di vir de. ji bo gelen biyani ji nas bikin, zanibin ku va ye muzika Kurdan ji li peş e, ne li paş e. Ve, xurtbOnek dida. Ez dibejim, her kese hunermend nikare ve bike. Wi, di ve kasede de ji her malike helbeste re muzlkekc nO datani. Çi lo ji le re bej im (. .. ), wi helbest diani; belki bi salan li cem dima, heta ku awaz jc re didani. Wi dixwesl wergerandina her peyveke, her gotineke di naveroka helbeste de, bi muzlke be: Wexte dibeje, "koçe me barkir... " O pey rc,"dotmam li ser min ... ". Yani, te dixe hundire helbestvan, ka wi çawa ew riste danine. Helbesıva n, ji xwe re mijGI dibe di jiyane de, li wi ti~te ku we biniviscne. Mihemed Şexo ji, xwe dixe hundire wi helbestvani, da ku karibe bi ware muziki wergerandineke li ser çeke.

te w

e Du kaseden wl-wek ya ku strana "Em

ww

w. ne

min in. Yani, rewşa wan i abori ez pek ten im. Wi her O her tadeyi dil; hejar ma, e Yan~ xeyn ji ka~ xwe ye muzike belenga7 ma, mişext bO, derbeder bO ... karine din jl dikirin? · le heta roja tali ji denge xwe sar nekir O • • Ere. Heta, di destpeke de avdarıa denge saza xwe sar nekir. Digot, "Heta pembü dikir. Dema ku li Trane dijiya ez karibim ez e bikim". Em dikarin (wek ' lac' i' ji te gotin; wck mişexteki kurtejiyana wi bej in, eger hOn bixwazin: Başüre Mezin bO, çObO), mamostcyiya Sala 1948'an hale di ne li gunde Girbawi zarokan dikir li dibistana Trane. Dersen O zarokatiya xwe li gunde Xecoke zimanl! Erebi O yen muzike dida. Pişti de rbas ki r, rlibista na peşin ji li vi gu ndi hatina Xumeyni di 1980'yi de, muzik kir O ya navin hate Qamiş l o. Ew F ji ber yesaq bO li cem -.yan; edi ma zimane rewşa bave me ya abori, berdewam Erebi tene je re. U li wc dere dip lomeya nekir. 1967'an çO leşkeriye, ji ber ku zimanc Farisi ji stand. Paşi wc, bO çaven wl pirr qels bO n, dieşiyan, wi ero mutcrcim; yani, wergeriya zimanc Erebi kirin; jixwe, paşi we bO ku çü Lubnane. O Farisi dik ir. P i şti hat SO ri, nikaribü Em mina malbateke karker in, bi de O kareki bike. Du mehan bO memür di bavc xwe. Di sala 1989'an de, 9'~ meha kareki de, paşe hi kumete dlsa cw je Adare, beri bi se rojan nexweş ket O me derxistin. Gotin, "Mihemed Şcxo O wi li nexweşxaneye raLand, rojaçararı memOrtiye bike di hikumete de, cv çü ser dilovaniya xwe, li Qamişlo. çenabe!". Mc tomargehek vekiribO di Serhemen wi F ten jimartin di 14 1987'an de; ew F du heyvan ma a kasedan de. Pirrani, ji helbestvanen Kurd mOma sor leket... O ma girti heta mirina yen mezin straye; mina Seyrlaye Tirej, wi ji, heta penc salan. Nexwest li ber Seydayc Cegerxwin, Bfbihar, Emen? deste kcsi meyzene, keseki wilo ku se ri La'le, Ehmede Şex Salih, Dr.Feydella li ber hikumetan da nayne, we çawa li Xiznawi, Mistefa EtrOşi(ji Kurdistana ber mirova n keti be. Rabü bi we Rojhi lat), Sebrl Botan!... O gellek ji mezinbOna xwe ya di hunermendiyc de, berhemen xorten nOhati ji xwendine, bj di dawetan de lexist ü got. Got, "Ez we xwcııdine xwestiye wan bigihenc. U qebOI nakim, hin wcrin ji n::ıin re bejin, IH'Il >P,Ii ıı ''i bi xwe ji he ne yen ku 'ji te van çend quruşan'!". Edi temem~ wi xw!! ııdinc; \\l'k "Di Zindane Dinalim F mezin bü, ne ye ciawetan bü O me ji [z", "Ra be Gulistan" ... Ü tişteki din jl; digotiye, millet ji... yani, min bi xwe pe scdema ku ji aliye her keseki Kurd tc re alikari ji di kir. Wexte ew ji rojhilal hczkirin jl; cw rastiya wi ya ku helbest bi zivirl e7 esker bOm -min eskcriya rasti ü bi di lekişewat gotibün O muzika hikOmetc di kir. Pa~i, sala 1985'an ku v•i ji ya ku li helbeste d alani, dihat min qedand, min goliye, "Edi tu li mal wergerandin ji naveroka helbeste re. be, ez c ji dcla te bikim" O min kir ji... O Yani, beri tu li denge wi guhdari bike, he pi~ti çuna wi ji, niha zaroken wi li cem mu1ik e, lu e bizarıibe we Mihemed Si bat 1 Şubat 1998

Ji we ruhiyete fem dikir...

Ere, ji ruhiyeta wi helbestvani rcm di kir.

e KOjan safe bO ku ev kased tomar

kirt •

.

1983.

"Nesrfn": Straneke ku M ji li ser zimane pirraniya guhda~n Mihemed şexo ... HOn dikarin behsa ve strane ji bikinl •• "Nesrin"; ye ku ew nivisandiye Xeler Zibarl ye. (Ni ha, di Radyoya Denge [merika, beşe Kurdi de kar d ike.). Çi straneke M.Ş hcbe ku mirov li ser nesekinin O Ic guhdari bikin, we bejin, "Evini yc ... ji va n stranen me ye em her car le guhdari di kin". Le, wexte te guh da naveroka wc, ne cvincke ku te zanin e. Sırana "Nesrin" ji parçeyek ji wan c.

67


huner a·çend kültür ve sanat

ew e. c

e ' Gu/' ji bo Mihemed şexo çi bO, bi dirina we? • • Ye min, ez di bejim, 'Gul', di nerina wi de her tim Kurdistan bO. Mesele; gul, yan renge we ze r heye, yan spi heye, yan sor heye, yan kesk heye. Le, wl gotiye, "Gule kesk O sor O ze r e"; se reng dayiye O gu le k bi te na xwe se reng te de tu ne ne. Ya dawi; di helbeste de dibeje, "Bi Xwede ez pismame te mc/ Bi sO nd ez pesindare te me". (Bi ken) Baş e, li vir, gul aniye ş iba ndiye dotmame jl; le, ne weke wan aşiqe n ku ji ber 'dotmama xwe' xwe d id in kuş ti n, weke ku xwe di ber welate xwe de d ide ku ştin . "Bi sO nd ez pesindare \e me/ Li ser ceng O haware te me": Ev ceng O hawar, şoreşen ku li Kurdistane çebOne. "Qclene te ji xwina min e": Her kese ku ji bo millete xwe xwlne nede, nagihe armanca xwe.

Tu nizanibe bi Kurdl biaxfve, tu e çi/o strana Kurm bi~je?l Yan/, tu naveroka we helbeste nizanibe, tu e çi/o ji dil bikare bibeje?! Tu e we strane çi/o bigihfne guhe guhdar?! Diçe li pişt mfkrofone disekine Q nikare çend peyvan bi Kurdf bibeje; tu çi/o distre, jikere distre?!

biaxive, tu e çilo sırana Kurdl bibeje?! Yani, tu naveroka we helbeste nizanibe, tu e çilo ji dil bikare bibeje?! Tu e we sırane çilo bigihlne guhe guhdar?! Diçe li pişt mlkrofo ne disekine O nikare çend peyvan pi Kurdi bibllje; tu çilo distre, ji ke re distre?! Di her du konsera n de F du keç ji van koman, du stranen Mihemed Şexo, goti n. Baş. e ku em haz ir bO n!. Helbest j1 hati bOguhertin, muzik jl. Pişti ku xelas ki rin, min bang kir wan, min got, (bi ken... )ka werin, em xwediye sı ra nan li vi r in; yani, ka hOn çi dibejin? )i nO min ji wan re nivlsa ndiye, min goti ye "ev e, ev e". Maniya gotine ni za nin, baş e, ku tu nizanibe, ka ev helbestvan çi dibejin, tu e çilo ve şirove bike?! Kese hunermend, ne laz im e li be nda wl geli be ku di konsere de je re li çepikan bixe. Ya baş ku tu wl geli bigiriyene, bera ji te fem bikin; ji dil bistri, ji bo ku ew te bigih in. Di konsera min a li vir, li NÇM'e, hin pireken Kurd li reza peşi bOn; he di sıra na min a peşi de giriyan, ku ew giriya n hestir ji çaven min jl hatin, min hew karlbO bistrem. Maniya ve; ew t iş te ku min goti, pe hesiyane, xwe gi handine wan.

om

Gotineke Erebi heye: "El ma' na fl qelb-1 şa' ir": Yani, naveroka helbeste, maniya we di hundire hel bestvan de ye, mirov di ve je bixwaze. Xelef Zibarl, ev helbest di 1973-74'an de nivls iye. Maneyen we pirr kOr in; yani, bi ge llek renga n te dilin. O hostayiya M .Ş jl, di ware hanandina muzlke de dlsa xwe daye xuyakirin. Peyva 'Cu/', hema bibeje, di hem/ sttanen wl de h eye... Rast e, gelieki heye.

bl· n guhdari kirin o we xwcndeva ne "urd li ser bisekine. Wi zaniba straneke ı..u bılıej c, dch safe din neye guhda rl kirin, çenekiriye. We k me got, cw hi salan li sef xebiti ye. Çunki, ne ji rcıj.ı ku te de, digot; ji roja be re, bo pe'crojc ... Şaşiti, di serokatiya va n ı..onıa n de ne ku yek he nizanibe Kurdi O wi bike endame van koman. Stranen ku e Hin komen muzika Kurd hene, li Ewropa, li vir... Xeyn ji yen xwe, stranen Mi hemed Şexo, Tehsin Taha, Seid YOsif gelen ji o yen weke Mihemed şexo ji, bi çi·ki ri nc, jixwe pirr bi zanebOn çekirine. li,we cw bi xwe F nOjen in. NOjenl, ne nave 'modemfzekirin'e ji nO şlrove tl'ne ku tu aleten Ewropayl bixiyc O dikin. Ev çiqasi serkefti dibin di vi ka ri brbeje. Eger bikaribin, bera yen de? iolklorl(geleri) nOjen bikin. Beriya niha • • Peşi ez spasiya we dikim ku wc bi çend rojeki, di MedTV de, min li em anin ser ve çande. Bi rastl, min komeke guhdarl kir: Strana hunermende nedixwest ji ber xwe bejim; le, pi ştl we nemir Tchsin Ta ha ya bi nave ev deri vekir, ez F dixwazim o ez e ''Herivane" digotin. Bi rastl jl, ez dibejim bej im: Wek min li vir F dlt O li MedTV jl; ku Tehsin Taha çaven xwe vekira ji gore nizani m, ev komen me yen nü, bi çi rabOya, we xwe bi da r ve kira; ege r rengi dirajine van sırana n -ku ev s ıra n bi bibihizta ku s ı ra n a wl bi vi rengi hati de hsalan, bi blstsalan ketine guhe gotin. Ev ti şteki ne rast e ! Bi rasti, wexte millete Kurd O bi paq ijl li wan te ez dibihizim yek diraje sıra n a M .Ş guhda rikirin, O ne jixwe bi awayekl d ibeje, ez pirr kefxweş dibim. Le, bes ku "nOjen" ledixin, dibejin?!. Ev bi rastl, bi emanet rajine O mut ika we hunermenden nO ku bi folklora Kurdl, neguherenin. Ye me, li cem me ( B aş üre stranen'gelerl guhe xwe dewlemend BiçOk), avakirina koman qedexe ye. nekin, ez ne bawer i"m ku ew bi ser Sazbend F kem in. (Eger hebin jl, li ser kevin. We nikaribin tu berhemen tiliyen destan ten jimartin.). Ji be r ve ez kurdewari bidin; berhemen wan, we di bejim, cv komen heyl, karen ku bikin dOrl Kurdi bin. Ya peşl; wexte tu d iraje bcra bi başib i kin. Ev rexneyeke biçOk e stranen mina yen Mihemed Şexo, yen cm li wan d ikin ü hevlya min ji wa n nemir Tchsin Ta ha, Hesen Cizrawi O tu tıeye. J-le r tişt d i dema we de te kirin. Ez bi xwe zanibe, tu ni kare van pek bine, ji dikarim tişteki di ji bibejim li ser hatina bo çi tu e bike? Ya d idu yan; O çi gunehe . me ya ve dere: Ez li du konseran haz ir wl helbestva ni heye; tu e helbesta wi bC bOm, min li wan g uhdarl kir; ser ü ber bike. He lbesten ku Mihemed hunermenden wa n he ni za nin baş bi Şexo xwendine, heta pence h sa le d in jl Kurdl biaxivin. Tu niza nibe bi Kurdl

ww

w.

ne t

\\e

Sibat 1Şubat 1998

e Daxwaziya M.Ş ya heri mezin çi bO ge/o? • • Daxwaziya wl ji mina miroveki Kurd, beri miri neke welatckl azad bibine. Car dr, w ilo denge xwe bi serbest! bigi hene vi mi Ileti. Le mixabln, şense wl tu ne bO. O paşe ji; ji sırana wl ya "Gava Ez Mirim Geli Zi ndiya" diyar bO, pe redi hat xuyaki rin ku we di bihare de here, di Azare de. "Keled min çeki n ji du keziya": Du kezl d i vi r de, Dicle O Ferat in ku li ser xaka Kurd istane dimeş in . "Da bikime şini bo me hemiya": Şini di vi r de, bi du maneyan e; mina gi ri, O şlni ya ku li bihare çedibe. Roja çO, ez dibej im, ege ~ deqiqeyeke tene sere xwe ra kira, li wl milleti bincriya -tevl ku Qami ş lo bajarekl pirr biç ük e; ji nü edi Azrall ji nikarlbO ru he wi bistanda. Yen ku ruhe wl standine, hew di karlbO n ruhe wl bistanda!.. Eger ew gel bidlta; ka çi lo li dO dim eş in , ew keç O xort çawa bi keviran li sere xwe di xin. Em biraye n wl, ı;nal bata wl bOn, O mi n didlt her kese di cinazeye de, bi qasi me pe di eş iya n, digi riyan. Hingl min fem kir; ew ne ji mala me tene, le ji her maleke Ku rd çO. Ve yeke, eşa me kem ki r. e M.Ş, xeyn ji z ordariya hl!umetl!, tu zordari ji aliy~ hin ~xistinan yan F kesan, le bOye ge/o? • • Madem em Kurd in, le bo. Mi llete me, her keseki naskirl dixwaze bi kişine bi aliye xwe de. Bi taybeti, ez dikarim li

68


huneru çend kültür ve sanat

e Yan~ t~ xuyakirin ku avakirina

OMihemed Şexo, ketiye rewşa yen li sere çiye ji,

wi bi xwe ji ev tişt jiyaye, ew kar ji kiriye,rahiştiye keleşnikove ji. Ne tene bi mesela saze, tembOre. Yani, tişte gotiye, ji rewşa xwe ya hundire xwe gotiye. Ew he/best, mina tişteki pe re çedibOn O heta ku dineqandin. Min nave gel/ek he/bestvanan gotin, le ku tu li stranen wi guhdari dike, tu dibe qey yek helbestvani nivisine ewqas stran. Tişte neziki xwe datani. Bi denge xwe, bi yek ruhi straye.

om

e Ya ke ye he/best? •• Ya Dr. Bedirxan Sindi ye. Xwedi ye "Ey Felek" ji ye. Ev kareki muhlm bOje re ku d a nıbo ber xwe: s ıra n a d irej di Kurdi de. Wek di ya "Koçe Me Barkir" de, we di we F pirr guhertin çeki ra. Yani, ye guhdar nedizanl ka ew kased çawa xelas bO ye. [w sıra n, dor yanzdeh malikan awaz je re dan!. Le mixabin, çO ser dilova niya xwe. ~di pey re, min rahi ştiye. {Car di bi allkariya r erh ad Tçmo bO ku wi ji ber kiribOn Oji min re digot, "wl, ev awaz je re danlnc".). Tişte mabO, min ji salen 1990'1 dewam kir heta 1995'an O min tirnam kir. Min ev kased, niha, dagirtiye bi denge xwe. Kasedeke safi 46 deqiqe ye k helbest e. Pirr giran bO li ser min. Le, min goı , bera daxwaziya wi bi ci be. Me bi bisqe, ade Oorge muzlka we çekir O wilo tomar kir, bi wl hawl...

• Çima orgl ji ber ve dipirsim: gava muzlkvanen me dirajine, bi kar tenin, deng~ we tOj e, xav e ... •• Bi rasli ji, guhdaran edi guhe me eşa ndin . Hingl digotin, "çima bi bisqe tene, bi saze tene?". Ez pe ne qane bOm. Yani, jiyaneke xweıtir dikaribO Min dixwest biiOr heba, ney, keman... ! berdewam bi kira. U ez bawer nak im, . e, ev li cem me ıun e ne, hunermenden hunermendeki din wek wi ve fidakariye va n ıune ne. O pirr bi meseleya abori ji bike; xwe bi eşe bigihene. u ser xwc F em pe di eşin . Tu e saleke li se r kasedeke dibejim.Kes nikare xwe bixe rewşa wl. bixebite, li ıomarge heke yan ji Ez dibejim, ji aliye hunere, muzlke ve studyoyeke to mar bike; ser we t'aba{ked) mlraseke baş ji we re hiştiye... xwe re, eşa xwe re ji tu e pareya n bide Ev tişteki normal e. Tiştckl tcbiT ye; di wan. Ne wek ve dere ye. Niha, li vir, maleke de tesira denge wl, tesira jiyana kese hunermend di ka re ji hatina wL Otişte min ditiye, wek min ji we re berhemen xwe, jiyana xwe derbas bikin. got, ne denge min dibe wek ye wi... l e, li we, ev deh salen min in ez diçime bi denge xwe, bi strane n xwe nih a, min nav d aweta n~di strem . Di nerlna min de şeş kased çekirine. Ez ji helbesten dawet, mirove hunermend bi peş de Seydaye Tlrej, Seydaye Cegerxwin, nabin. Le, here O were mirov çi bike?! Bebihar, Dr. Bedirxan Sindl, {O hevalekl Mirov dixwaze ti şte ki ji gele xwe re ji me ye_no heye:) Ferhad Tçmo ... va n bi bike; le, bi tengayi ye. Ev ji .eşe iç e. awaza xwe dihOnenim. {Mihemed Şexo, helbesleke Ferhad lçmo ya bi nave e Wekf din, tiştekf han bixwazin bi ser "Deste Min Gellek Bi Te X weş e O han", ve bikinl.. di 1985'an de, bi kome re ev sıra nd . O • • Ez, ji bo ku we ev Imkana axaftine piştl ve, edi Ferhad lçmo, zedetir da min {bi taybelili ser keke min nivlsand. Got, "P iştl ku Mihemed Şexo, Mihemed şexo), sipas dikim ji we re. helbesleke min stra ye, ez e binivisinim". O alikariye ji aliye awaz an Fbi min re Em sipas dikin .. dike ev heval; awaza n ji ji wa n re da line.)

ne

muzfka xwe ji bijiyana xwe ve giredaye... •• Ew, beguman c. O jiya na wl ji bi jiya na gel ve gircdayl bO. Bi rewşa gele xwe diji ya. Çilo ji ıe re bejim?.. Bi zarokan re bi saeıan dirOniş t, li wa n guhdari dikir, di xwesı jiyana wan nas bike. Heta, rojen cejnan, sibehan, zaroken ku dihatin eydani ya wl diki rin, wi, li wan di neri, hesliren wl dihatin, li wan zarokan dirarni Odigiri ya ... O roj, eyd tune bO ku ncdigiriya; ya ni, illeh hestir ji çaven wl kem nedibOn.

"Mehabad" de; ew a bi nave "Şe rmin e Dil". Hindek ji parçeyen ve helbeste gi habOne; yekl peş me rge dabOne. Le, piştl ku hat Kurdistana BaşOre Biçak, helbest tirnam hat je re. 48 malik in.

te we .c

ser partiyan bejim, partiyen me yen Kurdan. {Maşella, ro bi ro zede dibin !.). Çi di Baş are BiçOk, çi di ye Mezin de be, çi di Bakar Oçi di Rojhilal de be; her dixwazin ew kese navdar, be xiz meıe ji wan ıene re bike. l e ev, nerlnen pirr şaş in! Kese hunermend, nivlskar, milke gel in, gele xwe ne. Ne ye partiyan bi xwe. Eger, ew partiyen ku ji bo rewşa gele xwe O xaka welaıe xwe bi rastl xebate dikin; we azadiya wl hunermendi, wl nivlskarl bidiye, da ew ji ji bo wl geli bike,bixebiıe. O Mihemed Şexo, ketiye rewşa yen li sere çiye ji, wl bi xwe ji ev tişt jiyaye, ew kar F kiriye, rahiştiye ke leş nlkove ji. Ne ıen e bi mesela saze, tembOre. Ya ni, ti ş ıe gotiye, ji rewşa xwe ya hundire xwe gotiye. Ew helbest, mi na ıişte kl pe re çedibOn o heta ku dineqandin. Min nave gellek helbestvanan gotin, le ku ıu li stranen wl guhdarl d ike, lu di be qey yek helbestvanl nivisine ewqas stran. Ti şte nezlki xwe datanl. Bi denge xwe, bi yek ruhi strayc. Her tişte ra hi şti yc, bi hessasiyet ra hi şti ye. Hin stran hene, guhdar dibejin, "ji yen peşl xweştir kiriyc". Yani, axlna xwe di xiste nav.

ww

w.

e Bi dirina we, Mihemed ~xo, dewlemendiyeke çawa hişt ji gel~ xwe • re? • • Wı, bi paqiji rahişt hunere; eva heri baş bO . Tişten ku kirinF · eger berhemine kem ji bin; le, ji dil kiri ye. Ew helbesten ku hanandine ji dewlemendiye k daye sıra na Kurdi Oez dibejim, ew e her hebin.)i ber ku tu kengl straneke ji wan dibeje, tu e be qey Mihemed Şexo nO çebOye. Sıran a wi kevin nabe. Niha, li Qamişlo, wexte ten kaseden wl ji cem me dibin, ji tescilale . pişti ku her limi d i nav wan de ji bO; le guhdari di kin Odibejin, "em çiqasi le guhdarl di kin, di helbeste de be, di awaze de be, em tişte kl nO dibinin". Ew tişte ki taybetl bi wi ye. Mihemed Şexo yek e O tu Mihemed Şexo'ye din dernakevin. )i ber ku ji eşe, li eşe s ıraye. Jiyana wi wilo bO. Ya gele wl wilo bO .

e Behsa kasedeke dikin ku tene yek stran e. L~, bi f!Jirina M. Ş, nfv~ maye. HOn dikarin behsa v~ kilsecM bikin? ki wilo bifikire, di •• Ew stran, ben Di kaseda hin 1975'an 69


nuçe haberler

UMUT

om

YAZI DILIMIZ IÇIN

te we .c

VERICI s·IR ÇABA 20 Aralık 1997 günü Kürt Enstitüsü'nün çagrı s ı üzerine, ara larınd a MKM, MED-

KOM, DOZ YAYI NEVI, JIYANA REWŞEN, STRAN, NÜBIHAR, H~Vi, AZADIYA WELAT, dergimiz ST~RKA

oluşturmaktadır. Hemen tüm kuruml arımı z bu ka rmaşada n ra ha ts ız o lma l a rın a ragm.:!n ka lıc ı çözüm önermeleri hep as kı da ka ldı. Talep şu ydu; yaz ı di lini bir biçimde te k leştirme k . Bu süreçte ya n lı ş

oldugunu, bu nedenle k ısa biçiminin kullanıl maması gerektiği yönünde görüş belirtti. D i ğe r ku rum temsilcileri ise uzun ya da k ısa yaz ılış ının gramatik açı d a n bir sorun ya ra tmad ı ğ ın ı , ancak kelimeni n orjin ine dakunulm a m as ı için uzun yaz ıl ış biçimin in yeğl enmesi gerek tiği ni söylediler. 17 Ocak 1998 günü ikinci top l a nt ı ge rçe kleş t i ril di. Bu topl a nt ~a yu ka rıda adı geçen kurumlarda n HEVi ile MEDKOM temsilcileri katılm adı. Toplantı da allı aylık çalışm a programı ve her ay üzerinde tartışılıp karara baglanacak ~onu başlıkları tespit edild i. Sözkonusu ko nu baş lı k l a rı ve a ltı aylık ça lışm a takviminin haz ırla nı p yurt içi ve yurt d ış ınd ak i ilgili tüm ki ş i ve kurumla ra gönderilmesi görevini Kürt Enstitüsü üslendi. Kişi ve kurumlarda n konu

ww

w.

ne

'RIZGAR1 ve KOMAL YAYlNEVI ya da dogrular üzerinde akademik temsilcilerinin de bulundugu geni ş tartışma lara girmeden -ya nlı ş ın üzerinde ka tıl ımlı bir toplantı düzenlendi . Kürtçe bile olsa- birligi ya kalamak. Yay ın c ıl ar yayınlardaki karmaş ıklıg ı gidermeyi; olarak tartıjiJla sürecini akademisyenlere alfabe, gramer ve yaz ım kurall a rınd a 'b ıra km ak. O nl a rı n üzerinde anl aş tı kl a rı birligi hedefleye n topl a ntı y ıll a rın ku ra llara uymak. özlemine umut vaat etti. Işte Kürt Enstitüsü bu gerçekten Bilindigi gibi Kürtçe'nin Kurmanci lehçesi, ünlü dilbilimci Celadet Bedirxan hareketle ul aşab ildigi tüm k işi ve kuruml ara bir çag rıda bulunarak söz tarafında n l atin harflerine u ya rla nd ı. lik ko nusu talep için il k adımı attı. lik olmasa bile ge ni ş kapsa mlı ilk gramer to pl a ntı da, yaz ı dilinin tek l eştir i lmes i ça lış ma ları da onun tarafınd a n kaleme yönünde ilke kara rı a lındı. Ayrı ca ay lık a lındı . Buna paralel o larak yaz ım periyodik çalışma to p lant• 1 arı kura lların ı da biçimlendirmeye ça lıştı. ka rarl aş tırıldı . Ancak o günden bu yana gramer, alfabe Topl a ntı da cinsiyet eklerinin yaz ılı ş baş lı kları h ak ~ ı n da ki gö rü ş l e ri y l e ve yaz ım kuralları üze rinde tartı şmala r birli kte, ça lı şma takvi mine katılm a l arı biçimi ta rtışıldı. Örneğin; "Rojnama bitmedi. Sonraki dilbilimciler -Prof. istenecek. To pl a ntı ya herhangi bir min" mı "Rojnameya min" mı ; "Perl! Qanad@ Kurdo, Baran, Kemal Badıllı , nedenle katılamayaca kların konu min" mı "Perey~ min" mı , "Kongra Feqi HOseyn gibileri- kı smi d eg i ş ikli k l e r başl ı kl arı hakkındaki görüş leri yaz ıl ı Netewi" mi "Kongreya Neteweyi" mi ya pı p, yaz ı diline fa rklı yorumlar o larak Enstitü'ye ul aştırmala rı talep "Ez diçime rojname" mi "Ez diçime getirdiler. Yorum farklılıkl an sadece edilecek. rojnamey@" mi? Hangi yaz ılı ş biçimi di l bilimcilerle·s ınırlı ka lmadı , çeş itli Bu toplantıda ise "y" den ö nce gelen kullanılma lıyd ı ? Tartışmada dergi miz, kurumtar hatta tek tek yazarlar bile, "i" tartışıldı . Örneğin; "çiya" mı ,"çiya Kornal Yayınevi temsilcisi ve Feqi ke ndil e r~ne ta n ı dıkl a rı insiya tiflerle, . "mı , "deriy@ mal~" mı "deriy@ mal@" HOseyn, her iki yaz ılış biçiminin de bamba ş ka yorumlarla yazı dilini gramatik aç ıda n yanlış olmadıgını ancak mı, '"siya min" mı "'siya mın " mı ? kull a nm ay ı sürdürdüler. Günümüzde bu Hangi yaz ılış biçimi doğrudur? gerek ha l kın yaygın bir biçimde yorum farklılıkla rı öylesine uç bir Topl antıya katılanla rda n dergimiz ve kullandıg ı , gerekse Kürtçe'nin kısalımay ı noktaya taşınmış ki, adeta her kurumun Ko rnal temsilcisi, "y" nin kendinden sevme özgünlü ğ ünd en ö türü birinci ayrı bir yaz ı dili o luşmuş . Bunun biçimin, yani kı sa yaz ılı ş biçiminin ya ra uı g ı ka rış ıklı k bir ya ndan o ku yucu önce gelen "i" yi yumuşattığını, ancak kull a nıl mas ının daha doğ ru o l acağ ı kitlesini şaş kınlı ga sürüklerken, :>te bu yu muşama nın "i" sesine ya ndan dilimizin ge li ş ip serpilmesinin yönünde görüş belirtiler. Tori ise birinci dö nti ~med iği ni , "i" ile "i" a ras ında ki yazılış biçiminin kelimeni n orijinalini ö nünde ciddi bir handi kap . bir sese döni.ı ştüğünü, kural o larak, bozdu~u için tamamen ya nlı ş Si bat 1Şubat 1998


nuçe haberler

se l a mlı yo ru z . Farklı kurumlarımızın

b) Mijara "be" ye.

Derbare ve de ji hernan alozi O tevlihevi xwe d ide der. Hin kes dengdera "e" ye ku beriya bedenga "y" ye te mina "i" ye dinivisi n. Hin kes ji deste xwe nadine.

ww

kararları ve uyulm ası gereken yaz ı dili kurallarını okuyucu larımıza dergimi z arac ılığıyla ulaştıracağı z, yaz ı kadromuzun d ı şında ki oku yu c ularımızın da bunlara u ymasını i steyeceğ iz.

3l Avrel !25.4.1998)

Peyvine me hene ku her hcrcm bi

teşeye ke wan bilev dike. Ev peyv ji di ware niviski de dibine egeren se reşiya n .

Derbare ve mijare de xala ginng ev e ku hin pcyv li hin deveran bi "h" ye ten bilevkirin; ku ev bedenga " h" ye ji te pişi ya peyve Mina k:

Si Mi Ci

Tiri Diri

si h mi h ci h tirih diri h

sih mi h clh

4) Gu lan (23.5.1998)

Mijara civine li ser awaye nivisina qertafa deme "e, de, {tuye tel we" ye. Derbareve de, gejahi ji çend aliya n ve derte peş i ya me. Him bikaranina wan O him ji awaye nivisina wan. Bi taybeti li ser nivisina "e" ye ge lemşeyeke mezin heye Hinck "e" bi sere xwe Cı hinek ji we bi clnavke ve dinivisin . Eze bem

Reya mezin Deya min

Riya mczin Diya min

w.

yeti nmeyeceğ iz; topl a ntıl a rda a lınan

Eyni noli "bi" ye, bi ve perkite rengder te çekirin. Peyv navder e, le gava "be" te peşiye dibe rengdcr. Di ve dabaşa de ji di ware vekite de nakokiyek heye. Hin kes bi pcyvc ve, h in kes ji je cuda dinivisin.

om

b-) Mijara din ji "e" ya ku bcriya "y" ye . te ye.

ne t

grupsal hiçbir kayg ı göstermeksizin bu ça l ışmaya ka tılmalarını önemsiyoruz. Kurumların biraraya gelerek mesai yapmaları bile tek başına selam lanacak bir anlay ı ş tır. Sürecin çeş itl i nedenlerle sekıeye uğrarnaması ve ilk günkü şevkle sürdürülmesi için Sterka Rizgarl olarak üstümüze düşeni yerine getirecegiz. Kü ltür cephesinde başl atı lan bu sürecin, diğer birlik ça lı şmalarından çı karıla ca k ac ı derslerin ı ş ığ ında zaferle taçland ı rılacagına inanmak istiyoruz. Periyodik toplantı lara katılım, kurumların bu işi ne kadar ciddiye aldıgının göstergesi olacaktır. Sterka Rizgan olarak to plantılard a alı n an her ka rarın -bize ters gelse bilcu ygul ay ı cı s ı o la cağız. Bununla da

Mina ku di nimiıneya n de ji dixuye, bi du awayan "bi" te bikaranin.

ew e. c

nasıl ki sert ile yumuşak arasında kalan Kürt Enstitüsü'nde yapılan tartışlamalar tüm seslerin sert seslerle yazı lması sonunda yazı dili kurallanyla ilgili metni gerekiyorsa, kısa ile uzun arasında sunuyoruz. kalan seslerde de uzun olanın tercih edilmesi, yani "i" nin kullan ılması Weki ku hO n ji dizani n di çapemen i Cı gerekligini ifade ettiler. Feql HOseyn de weşa nen kurdi de, derbare rastnivis, Cı dilimizde varolan sesiere bikaranina peyvan de alozl O tevlihevi dokunulmama s ı gerekıigini, "y"den heye. li bo ku ev arişc ji hole rabin, em önce gelen "i" nin oldugu gibi kalması li ser van minaken jerin bi hev dixwazin 11 önce den Y" ise Ton belirtti. gerektiğini re guftOgoycke li dar bixin O hinek gelen bütün "i" lerin "i" ye biryaren h cvbeş bistinin. dönü şmesinin bir gramer kuralı oldu ğunu ifade etti. STRAN temsilcisi 1- R~emi (28.2.1998) bu konuda görüş açık l ainazken, diğer kurum temsilcileri, Tori' nin görüşlerine Di civina ve mehe de we li ser du 11 katıldılar. "y" den ö nce gelen 0" nun babetan be rawestin. da "u" ya dönüşmesi konusu a) Mijara dengrera "i" ye ku beriya tartış ılırken, Kornal Yay ınevi , Sterka bedenga 'Y ye te ji bo ve, ku em Rizgari, Feqi HOseyn ile Stran nimOneyan bidin: temsilcisinin görüşleri degişmedi. Ancak Weki te zanin, li ser ve yeke nakokiyek bu kez Ton de Kom~l Yayınevi, Sterka heye. Di z imam~ niviski de hinek ''i" ya Rizgarl ve Feqi HOscyn gibi "O" nun ku te peş i ya bedcnga "y" ye weki "i" ye 11 korunması ve U" ya d önüşturülmemesi dinivisi n. Hinek ji, berevaji ve rewşe yönünde görüş belirtirken, di ğe r dinivisin . temsilciler 11Y" den önce gelen 110" nun da "u" ya dönüşebileceğini ifade ettiler. Sterka Rizgarl o larak bu çabayı kültür Tiriye reş Deriyemale cephemizin bir kazanımı olarak Tiriye reş Deny~ male

ez e bem

o "be" ye ne. di warc ratnivise de,

Mine je re bigota min e je re bigota Le gava ku di cihe "e" ye de "de" te nivisin, wekheviyek derdikeve raste. Her kes "de" ye ji clnavk O pcyve cuda , bi sere xwe dinivise.

hevgirtinek li ser awaye bikaranina van nin e ku bi wan rengder tene çekiri n.

Rhlnt;_

2) Adar (21.3.1998)

Mijara ve civinc ji, li ser pcrkiten "bi"

Ji kerema xwe za nin O ramana xwe ya derbare va n babetan de, amde bikin O beşdari civine bibin. hcke derfeten we yen beşdarbOne tunc bin, ramanen xwe ji me re bişinin.

a) "bi" ye

Mebest ji ve "bi'' ye ew e ku, pe rengder te çekirin . Minak: Bi av Bi xwe

biav bixwe

Bi rOn Bi dar

bi rO n bi dar

Sterka Rizgari'yi e oku-okut e bixwine-bide xwendin Si bat 1Şubat 1998

c

71


nuçe

Katjimer

6 Reşeml

1800

Cramera Kurmanci

, Sami Berbang

7 Reşeml

1400

Weje

i Hasan Kaya

13 Reşeml

1400

Cramera Kurmanci

Sami Berbang

14 Reşeml

........ : Kongreya Enstituya Kurefi

20 Reşeml

1800

Çramera KL,Jrmc:ırıcl ..

_2_1 Reşeml

1400

Dahürandina peyvan ....

. ,Zana_Farqlrıf~tj9,sa.rı ~a.ya __ .....

_27 Re_ş~r.nl

1800

Cramera .Kurmanci . ·- . .. .

;. S.c:ımi Berb~ng . .. .... ........

28 Reşeml

1400

Weje-DahOrandina peyvan

; Hasan Kaya-Zana Farqlnl

.................. .

1800

Cramera Kurman·cı

, Sami Berbang

7 Adar..................... ......

1400

Sorani-Kurmanci

j M..u hammed Salay i

13 Adar

1800

Cramera.'S.l!r.ma.nc.l

Sami ..Berbang_ . . . . .

1400

Weje-Dahurandi_ncı peyvarı.

Hasan . ~aya~?:c:ı.n.cı FarqlnL

1800

Gr a nı. ·..ı Kurmanci

Sami Berbang

6 Adar

14 Adar ............

w.

20 Adar

:······

. ..........sa.~ i Berba.ng _.. ...

ne t

ı

Nav

Mijar

ew e. c

Dem

om

haberler

...... ..................

................... .ı

21 Adar

Betlane-Cejna ~~~r.<?.~~-- ............. .

27 Adar

1800

Cramera Kurmanc:r .. .. ... . ...... ; Şam_i _ Berbang .. .

28 Adar

1400

Qahurar.ıgi rıc:ı__ peyv_<ln.................... :.f:ar:ı.cı .F.a.rqlni

1800

DahOrandina peyvan

Sami Berbang

4 Avrel

1800

.. Dahürandina peyvan

Zana Farqini

_10 Avreı_

1800

Gramera Kurmanci

Sami Berbal')g__..

11 Avreı

1400

Sora_ni~Kurm-D._peyvan

Muhamed Salayi-Zana __ farqini ..

17 Avrel

1800

Gramara Kurmanci

. Sami Berbang

18 Avrel

1400

Weje

Hasan kaya

..ı

24 Avrel

1800

Gramera Kurmanci

: Sami Berbang

ı

1400

Dahürandina ~v-=an_ _ _ _, =Za =-n...:a_ F_a_ rq,_in_i _ _ __ _ _ _j

ww

..... 3.1\Y.r.~l.. ... ........................

___

25 Avrel

_..;__

Sibat 1Şubat 1998

72

........... .

,


ew e. c

et

.n

ww w om


om ew e. c et .n

ww w ,

/

-

.• GAVA KU TOFAN VEDA . . . F:..w n ş'T ıi s:ı::P- cfı.Di 13 i s :E · 'fr JlYAN JiNU""'\IE :V.E!:>TPEBİ'Ke..... . ••• VE SUlAR ÇEXhclGiNtDE O GEMİ ctJoi 'DE DURACAX •.. HAYAT YENiD:EN BAŞl.AYAC.AK


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.