KÜNYE Kurucular
Kemal Talha KOÇ Fatih ÇAPAK
Genel Koordinatör Esma KAPLAN
Editör
Burak ARIK
Sosyal Sorumluluk Koordinatörü Ercan KARAÇELİK
Röportaj Sorumluları M. Ebsar EREN
Kurumsal İletişim Sorumlusu Talha KOÇ
İş Geliştirme Sorumlusu Fatih ÇAPAK
Fotoğraf ve Görsel İçerik Koordinatörü Nazgül Ece KALAMİ
Tasarım Koordinatörü Muhammet GİRGİN İsmail Burak SÖNMEZ
stepdergisi | sayı 4
İletişim : info@stepdergisi.com www.stepdergisi.com
2
Somada yaşanan kaza hakkında duygu ve düşüncelerini bizimle paylaşan siz değerli okurlarımıza teşekkür ederiz..
www.stepdergisi.com
EDİTÖRDEN.. Her sayımızda siz değerli okurlarımızı önemli girişimcilerle buluşturup bir rehber görevi üstlendik, şimdi ise bu görevimizi bir kenara bırakıyoruz, çünkü biz de sizin gibi sözün bittiği yerdeyiz. Ülkemiz son zamanlarda sınav üstüne sınav veriyor. Her bir ay farklı acılarla geliyor maalesef. Bazı olayların tarifi vardır elbet; ama katliam gibi bir kazada üst üste alınan feci haberlerin hiçbir dilde karşılığı olamaz. Soma bize bugün çok derin anlamlar yüklüyor, kendi hayatımızı, yaptığımız işleri sorgulatıyor bize. Kendimize cevabını bilemediğimiz sorular soruyoruz, Soma’nın gözyaşları içimize akıyor. Hepimiz son noktadayız, “böyle bir acı olabilir mi?” diyoruz, gidip oradaki insanlara sarılmak, onlarla ağlamak, küçücük çocukların gözlerini kurutmak, hiçbir şey yapamasak da acılarına ortak olmak istiyoruz. Her çıkan cansız bedende, her sirende duygularını bilemediğimiz bir acıyla boğuluyoruz; ama hepimizin bildiği tek bir şey var: Bir ölüm ancak bu kadar gururlu ve onurlu olur. Simsiyah bedenler ancak bu kadar beyaz çıkabilir o delikten. Bir çizme ancak o kadar temiz olabilir, bir not ancak o kadar iyi ifade edebilir sevgiyi, onuru ve sonsuzluğu. Son noktada olduğumuzu söylemiştim, yüzümüzde bir gülümseme belirdiğinde bile kendimizi suçlu hissediyoruz. Yediğimiz her şey televizyon başında boğazımıza diziliyor şüphesiz. Her uyandığımızda acaba şehit sayımız kaça çıktı diye attı kalbimiz. Bu acının son noktası; ama umudun değil; bu göz pınarlarının kuruduğu nokta; ama yardım ellerinin tükendiği değil. Yakınlarıyla birlikte kendi ruhunu da o çukura gönderen insanların elinden tutup onları sırtlama vakti şimdi. Dualarımızı o insanlara gönderme vakti şimdi. Kenetlenme, bir millet olduğumuzu gösterme vakti şimdi. Suçluları unutmayıp parmakla gösterme vakti şimdi. En önemlisi de yaşadığımız sürece bu olayı hafızalara kazıma, anlatma ve kuşaklarımıza bırakma vakti şimdi. Böyle bir acı yaşandı; ama bu acı üç günlük bir yasla değil; alınan dersler ve bu yönde ortaya konulan çalışmalarla atlatılabilir sadece. Her şey sözde mümkündür; ama işin özüne inmek sadece çalışmakla mümkündür. Anladığınız üzere bu sayımızı STEP SOMA olarak çıkarıyoruz. Bu defa sizinle paylaşabileceğimiz ve kendinize örnek alabileceğiniz bir hikayemiz yok; ama daha önemlisi tüm insanlık adına çıkarabileceğiniz acı bir ders var. Bu defa iyi okumalar da diyemiyoruz; çünkü her bir satırda derin bir hüzün ve sessizlik var…
stepdergisi | sayı 4
Burak ARIK
3
www.stepdergisi.com
7-8 yıl önce Zonguldak’ta eğitim amaçlı kullanılan bir maden ocağına indiğimde bana anlatılanlardan ve gördüklerimden sonra dünyanın en zor işinin bu olduğundan emin olmuştum. Ailenin rızkını kazanmak için her gün o keskin kömür kokusunu teneffüs etmek, bizlerin hiç haberi bile olmayan kol bacak kopmaları ile sonuçlanan kazalar ve hepsinden önemlisi çoluğunu çocuğunu evde bırakarak her an can korkusu ile çalışmak... Sadece bir eğitim ocağına inmekle bunları hisseden ben, gerçek bir maden ocağını hayal bile edemiyorum. Soma’da yaşanan acıları dindirmemiz mümkün değil. Ama bize düşen bir şeyler var tabii ki, her günkünden daha fazla çalışmalı, yaptığımız işlere daha sıkı sarılmalıyız hepimiz, çünkü hiçbirimizin yaptığı iş, o maden ocağında hayatını kaybedenlerin, onları kurtarmak için saatlerce canla başla çalışan kurtarma ekiplerinin ve sağlık görevlilerinin işinden daha zor değil. Daha güzel hayatlar yaşamanın yolu, herkesin işini hakkını vererek yapmasından geçiyor bence. Allah Soma’da hayatını kaybedenlere rahmet eylesin ve ailelerine sabırlar versin.
stepdergisi | sayı 4
(TÜLAY YILDIRIM-Yıldız Teknik Üniversitesi Elektrik-Elektronik Fakültesi Elektronik ve Haberleşme Müh. Bölümü Elektronik Anabilim Dalı Başkanı)
4
www.stepdergisi.com
‘’Çizmelerimi çıkarayım, sedye kirlenmesin’’ ‘’beni bırakın Mahmut’u kurtarın’’ kirli, kibirli ve bencil kalplerimizi utandıran iki tertemiz yürek. Tüm saflığıyla insanlığımızın hala derinlerde; ama buralarda olduğunu gösteren iki samimi dilek. Soma, milletimizin canını acıtan bizleri hüzünde kenetleyen elim bir hadise oldu. Kurum bağlamış kalplerimiz o madenle birlikte çatladı, kırıldı, paramparça oldu adeta. Soma ile birlikte sadece madencilerimize sağlanan şartlara bakmadık. Hepimiz bir anlık da olsa ruhlarımıza, vicdanımıza döndük. Hırslarımızı ve basit isteklerimizi gördük. İnsanlığımız gittikçe derinlere batarken ona bir ‘’yaşam odası’’ sağlamadığımız gibi arama zahmetine bile girmediğimizi görmüş olduk. Mahmut’un baretindeki fener son olarak ruhlarımızı gömdüğümüz tünelleri aydınlattı. Ne kadar haris bir yaşam sürdürdüğümüzü duyduk anaların bacıların feryatlarında. Hepimiz, bir nebze de olsa pay aldık acıdan gerçek bir hüzün tattık, paylaştık Soma’da. Vefat eden fedakar ve çalışkan madencilerimiz belki de bir ihtimal verdiler bize. En temiz haliyle milletimizin gerçek ruhunu bulması ve kaynaşması için bir şans. Elim bir hadiseden el ele tutarak çıkma, yeniden ‘’bir’’ olma şansı, gerçek bir kurtuluş savaşı, bu kez kendi haris ruhlarımıza karşı.. (Fatih Erdoğan) stepdergisi | sayı 4
5
www.stepdergisi.com
stepdergisi | sayı 4
Soma’lı Madencinin Ardından… Kömür tozlarının içinde geldiler. Oysa gördükleri son gün ışığı olduğunu bilmeden gitmişlerdi. Bedenleri tekrar Gün yüzüne çıkarıldığında geride bıraktıkları için artık yaşanacak bir Gün kalmamıştı. Siyah elleri, yıpranmış yüzleriyle ciltleri ve uyurmuş gibi bakakalmış gözleriyle geldiler. Gitmeden bağırıp kendini kimseye dinletemeyenler, bu kez susup dinlettiler kendilerini. Kararmış dudakları suskundu; ama acıları haykırmaktaydı bu kez. Bir de bedenlerine yerleşmiş geniz yakan kömür kokuları. Ne bedenlerini taşıyanları ne de onları yıkayıp musalla taşına koyacakları rahatsız edecek olan kömür kokusu. Oysa ne de çok rahatsız olunmuştu bu kömür kokusundan. Her temiz vicdan gibi kendini suçlayan yürekler, bu kez hissetmediler bu kokuyu. Kömür tozlarının içinde geldiler. Kendileri gibi madencilerin sırtlarında... Yanlış anlamayın hemen. ‘Türkiye Seninle Gurur Duyuyor!’ denmiyordu onlara. Sırtlardaydılar... Ama bu kez Türkiye biriyle gurur duymaktan ziyade, utanmak zorunda kalıyordu 76 milyon. 76 milyon kendinden… Kendi vicdanında… (Bugün onu yerin altından sırtlayıp çıkaranlar, gün ışığına yarın yeniden dönecekler iş için, aş için. Bu kez de unutulmama umutlarını içlerinde taşıyarak.) Hayatları boyunca susan bizlere seslendiler adeta; Sizin için nedir bilemem; ama benim için kömür demek, akşam eve geldiğimde yiyecek yemek demek, elimdeki sıcak ekmek. Başkasına boyun eğmeden yaşam demek. Eğse de başımı alçak tünel tavanları, onurluca dik durabilmek demek. Sevdiğime sıcak ve güvenli bir yuva, bebeğime mama demek. Sizin ofisleriniz olabilir, ama benim için iş ve aş demek, maden demek. İşte şimdi buradayım. Kapkara ellerim, yüzüm ve kömür kokan bedenimle karşınızdayım. Bu soğuk hava deposunda yan yana dizilmiş arkadaşlarımla huzurlarınızdayım. Susturabiliyorsanız şimdi de susturun vicdanlarınızı; çevirin bakalım çevirebilecekseniz gözlerinizi; kapatın bakalım kapatabilecekseniz dudaklarınızı. Söyleyin eğer söyleyebilecek bir sözünüz varsa hala. Ağıt yaksanız ya arkamdan, ya da dökseniz ya hemencecik Prada yapılmamış timsah göz yaşlarınızı. Ya da sussanız ya her vicdanlı gibi, beni yargılamadan, hakkınızı niye aramadınız demeden? Sussanız belki duyarsınız vicdanınızın benim yerine size anlatacaklarını. Duyabilirsiniz belki ne demek istediğimi. Biliyorum; siz de vicdan taşıyorsunuz yüreğinizde her madenci gibi.
6
(Muharrem Kaplan)
Acı bir gerçek Soma Kara bir deliğe, yerin yedi kat dibine, kömüre, ömrün sonuna yolculuk Soma… Gözyaşlarına, çaresi olmayan derin yaralara, çığlıklara şahit Soma Kocasına doyamayan kadınlarla, babasının getireceği ekmeği beklerken, o ekmeğe sarılı babasını sonsuzluğa gönderen çocuklarla dolu Soma İnsan canı bu kadar mı değersiz bu ülkede? İnsanlık cebindeki paraya göre ölçülecek bir değer mi, ya da dine, dile, kültüre göre mi? Her insan kardeştir, herkes birbirinin kanıdır canıdır. Somali için gözyaşı döktük biz, Mısır’da öldürülen kardeşimiz için içimiz gitti, canımız yandı. Onların fıtratında ölmek yoktu, olağan değildi; ama benim Soma’da şehit düşen kardeşlerim için aynı kader işin fıtratından geldi, yüzlerce insan aynı kadere, aynı mesleğin fıtratından ileri, aynı yerde, aynı zamanda rastladı. Ne tesadüf değil mi?! Kaza insanın doğasında vardır, ölüm de aynı zamanda. Kaza olağandır, ölüm olağandır; ama katletmek, değersizleştirmek, kömür bataklığına atıp insanların çaresizliğinden faydalanmak ancak vicdanını kömür karasına boyamış insanlar tarafından yapılabilir. Ne gelir elden? Hangi kelime anlatabilir ki küçücük bir kızın babacığını kaybetmesini, hangi teselli verilebilir ki daha sabahında kocasının çayını dolduran kadına, hangi anaya söylenebilir kuzusunun bir daha gelmeyeceğini. Tüm duyguların birbirine girdiği acının hüznü kovaladığı, gözyaşlarının yanaklardan süzüldüğü, ellerin bari ölüsünü bulabilelim diye birleştiği bir zaman… Kardeşini geride bırakıp çukurdan çıkabilen, arkadaşlarını kurtarabilmek için girip bir daha çıkamayan, o çukura girip canını sırtında taşımak isteyen nice insanlar… Öyle bir zaman ki bu boğazımızda düğümlenen, bayraklarla birlikte hepimizin yarı insan olduğu anlar. Şükretmenin değerini ilk defa bu kadar iyi anlıyoruz, unuttuğumuz insanlar için ağlıyoruz, dünyada en zor işi kendimiz yaptığımızı zannediyoruz; ama şarjımız bittiği için üzülen insanlar olduk biz. Ne yazık ki anca bugünlerde anlıyoruz aslında yaşamanın ne yükümlülükler getirdiğini, sadece bugünlerde anlıyoruz gerçek acıyı, gerçek öfkeyi, bugünlerde soruyoruz kendimize: “Bu insanlar bir lokma için ömürlerini ortaya koyuyorken, ben o lokmayı neden tükürüyorum?” diye. Sonraysa bir vicdan azabı. Her şey olur ve biter. Ama lütfen olan bu olay bitmesin, hep yaşatılsın. Kötü emeller, çıkarlar uğruna ölüme gönderilen bu insanlar tarihimize kara bir leke olarak düşsün. Düşsün ki görsün çocuklarımız, görsün torunlarımız, her kazanın bir tedbirinin olabileceğini, her insanın bir çınar olduğunu. Bilsinler bunun bir son olduğunu, olacağını. Biz de bilelim ne olur, dursun, bitsin, ne olur SOMA bir SON olsun!!! (Burak ARIK)
stepdergisi | sayı 4
www.stepdergisi.com
7
www.stepdergisi.com
Maden işçisi olan babasını kaybeden bir çocuğun yüreğini bu saatten sonra yanan küçük yüreğinden başka ne ısıtabilir? Geleceğin hangi ışığından bahsedebilirsin ki, babası, eşi, evladı zifiri karanlıkta sonsuza uyuyan bir insana? Unutmayacağız #Soma. Kardeşlerimizi, annelerimizin gözyaşlarını unutmayacağız.
stepdergisi | sayı 4
(AYÇA TUNÇEL-ANADOLU ÜNİ. HALKLA İLİŞKİLER)
8
www.stepdergisi.com
Madencilik ve inşaat gibi ağır yaralanma ve ölümle sonuçlanan olayların yoğun olarak yaşandığı ülkemizde inşaat sektörü içinde yer alan biri olarak yönetmelik ve standartların en kısa zamanda hatalara yer vermeyecek düzeye getirilmesi umuduyla...#Soma’da hayatını kaybeden şehitlerimize Allah’tan rahmet, yakınlarına başsağlığı ve sabır dilerim...
stepdergisi | sayı 4
(ÖZGE KARAKAŞ-YTÜ MİMARLIK)
9
www.stepdergisi.com
13 mayıs 2014, saat 3.00 tüm haber kanalları son dakika bağlantısı yapıp bildirdiler olanları. Her şey belirsiz her şey karanlıktı. Herkes o baret ucundaki ışığa muhtaçtı. Çok geçmeden rakamlar çıktı ortaya; 700’e yakın kişiden bahsediyordu haberler. Türkiye kilitlendi, dualarla bekleyişler başladı. Kalemler sustu, kelimeler tükendi, gözyaşları konuşmaya başladı. Herkesin dilinde, “nasıl olur sene olmuş 2014” cümlesi. Avrupa ülkeleriyle karşılaştırıldı ihmaller ülkesi olan güzel Türkiye. Acıya karşılık üç gün yas ilan edildi. Diğer ülkeler taziye mesajları yayınladı, bazı ülkelerde yas ilan edildi, işçiler Soma için işlerini bıraktı. Bir de perde arkası vardı bu felaketin, o da onun kadar acıydı o cehennemden çıkan bir emekçi: “Çıkartayım mı” diyordu çizmelerimi, kirlenmesin sedye ,bu kadar yürek parçalayıcıydı işte emekçinin hali, kendini bu kadar değersiz hissediyordu yüreği temiz insan. Başka bir emekçi abimiz, bir arkadaşının adını haykırıp: “Onu alın beni bırakın, onun eşi hamile” diye feryat ediyordu. Yüreğimiz dağlanmıştı ve bir de kalan ailelerinin hikayeleri vardı: Zorunluluk diyordu; parasızlık diyordu tüm aileler. Herkes elinden ne gelirse yapmaya çalışıyordu. Yardım kampanyaları başlatıldı, çocuklara okuma bursu verildi. Peki o üç günden sonra ne olacaktı? Birkaç gün daha konuşulup Soma unutulacaktı, cümleler “de”li geçmiş zaman olarak kalacaktı. Aslında daha önceden de yaşanılmıştı bu felaketler. Yılda yüzden fazla işçimiz vefat ediyor, kimi gözü yaşlı annesini, kimi yeni emekleyen çocuğunu, kimi onu çok seven eşini bırakıp gitmek zorunda bırakılıyor. İhmaller öte diyarlara gidene kadar, madencilik zorunluluk olmaktan çıksın… Bu son olsun demek ne kadar acı; ama bu son olsun başımız sağ olsun…
stepdergisi | sayı 4
(Nazgol KALAMİ)
10
www.stepdergisi.com
Önce KADER deyin sonra DUA edin. Önce KADER deyin sonra DUA EDİN ve en son siz ya da bir yakınınız orda olmadığı için ŞÜKREDİN. Sakın ha sakın İSYAN ETMEYİN. Bir de bu işe SİYASETİ KARIŞTIRMAYIN. Çünkü ölümlerin sebebi daha fazla kâr etmek isteyen patronlar değil. HAK dediğin nedir ki; adalet ya da vicdan. Roboski’de ölenler TERÖRİST, madende ölenler ŞEHİT ’tir. En geri kavramlar ve duygularla bak olaya. Zaten bütün dünyada böyle bu maden, tekstil, tersane işleri. Ama sadece burada ÖLÜM; KADER ’dir. Dünya bir sınav nasıl olsa. Madendeki işçi günde 5 liraya ölümle sınanıyor. Ama olmaz, nasıl sorular böyle bunlar. Üretim tesislerinde BİLİM ADAMLARI İLE ÇALIŞMAK NEDİR? Bilimsel gelişmelerin getirdiği teknolojik-teknik çalışmaya gerek yok. Masraflı işler onlar. Patron daha fazla kazanmalı. Üç kuruş parayla geçim derdinde olup kendi geleceğine dair en küçük bir umudun olmadan o sınavdan bu sınava umutsuz, kararsız, amaçsız nasıl dönüp durduğunu görme. Ölen insanın ya da katil patronun mezhebine, ırkına, memleketine hangi partili olduğuna bak önce. Sakın insanlığa dair, vicdana dair, sevgiye dair, adalete dair en küçük bir fikir ya da duygu geliştirme kendinde. Böyle devam et canım kardeşim. Bakalım nereye varacaksınız bu şekilde...
stepdergisi | sayı 4
(Musa ÇUFALCI)
11
www.stepdergisi.com
Soma faciası ardında yüzlerce ölü ve milyonlarca yaralı bırakmıştır. Ne zaman ki toplumsal hafızaya sahip çıkıp, yaşananları unutmayıp, yapıcı eleştiri ve sorgulama mekanizmaları ile gerçeğin peşine düşeriz; işte o zaman mucize beklemeyip, kader faktörünü asgari ölçüye indirgeyebiliriz. “İnsan hayatı söz konusu ise gerisi teferruattır. “
stepdergisi | sayı 4
(Yıldız Teknik Üniversitesi Elektronik ve Haberleşme Mühendisliği Bölümü Yrd. Doç. Dr. Revna ACAR VURAL)
12
www.stepdergisi.com
Üzüntüyü sıcağı sıcağına mı, yoksa hep mi yasamak gerekir? Evet, hep yaşayacağız Soma’daki şehitlerimiz, Soma’daki yetimlerimiz, Soma’daki öksüzlerimiz hep hatırlanacak. Onlar bizim cocukluğumuz, onlar bizim yalnızliğımız, onlar bizim saf duygularımız. Tüm Türkiye yasa boğuldu. Bir anne evladından nasıl vazgeçemezse, biz de Soma’dan vazgeçemeyiz. Üzgünüz, hep üzgün kalacağız. Kalbimiz kan ağlayacak. Başımız sağ olsun...
stepdergisi | sayı 4
(Fatih Çapak.)
13
www.stepdergisi.com
Soma… Maden ocağındaki karanlığın tüm ülkemize yayıldığı o belde… Ekmek parası uğruna hayatını kaybedenlerin içimizi dağladığı felaket… Ve o beldeden geriye kalanlar; babalarını kaybetmiş minik çocuklarımız, hayat arkadaşını kaybetmiş dul kadınlarımız, dünyasını kaybetmiş gözü yaşlı annelerimiz… Keşke Soma ilçesini acılarla değil, başka bir şekilde tanısaydık… Şehitlerimizi saygıyla anıyorum, Başımız sağ olsun…
stepdergisi | sayı 4
(Talha Koç)
14
www.stepdergisi.com
-Kaza olduğunu nasıl öğrendiniz, ilk tepkiniz ne oldu? Kazanın meydana geldiğini iş arkadaşlarımdan öğrendim. İlk aklıma gelen kazanın şiddeti oldu. Hemen ailemi ve arkadaşlarımı aradım. -Ailenizden ya da arkadaşlarınızdan hayatını kaybeden oldu mu? Yakın akrabalarımızdan yok Allaha şükür, ama arkadaşlarımdan Akif Günaydın’ın vefat ettiğini televizyondan abisinin röportajından öğrendim. -Neler hissettiniz? O an hayatın boş olduğunu anladım, ‘’üç günlük dünya için fırıldak olmaya değmez.’’ sözünü hatırladım. Kendi dertlerimin basitliğini fark ettim. -Kazadan sonra bölgede ne gibi değişiklikler oldu? Toplum nasıl etkilendi? Aydınlı olup Soma’da madenlerde çalışan çok insan var, o yüzden herkes üzgündü. Hayat durmuş gibiydi, müzikler sustu, esnaflar camlara notlar astı. Soma’ya hafta sonu gidebildim. Çok fazla kolluk kuvveti vardı, halk zaten üzgün ve yorgun, bunların üzerine bu kadar kolluk kuvvetleri de halka ayrı
stepdergisi | sayı 4
Ahmet Bircan Karabulut (astsubay-26)
15
www.stepdergisi.com
bir huzursuzluk veriyor. Halk bir an önce normalleşme istiyor gibiydi. - Kazanın neden kaynaklandığı konusunda ne konuşuluyor? Çoğu konuşulan zaten televizyonda konuşulanlarla aynı. Bunların dışında Facebookta kazadan bir hafta önce (7 mayıs) #dirensoma diye bir sayfa açılmış. Belki doğal ama insanlar yine de şüpheleniyor. -Bundan sonra halkın normalleşmesi için ne yapılmalı? Madenlerde çalışmaya devam edebilirler mi? Halkın her şeyden çok psikolojik destek almaya ihtiyacı var. Birileri bu işi mutlaka yapacak, Soma’daki halkın da yapacak başka işi yok. Önemli olan madenlerin güvenlik standartlarının arttırılması.
stepdergisi | sayı 4
Nermin Işık ( madenin bulunduğu Eynez Köyünden- 32)
16
-Kaza olduğunu nasıl öğrendiniz, ilk tepkiniz ne oldu? Kaza esnasında evimdeydim(Soma’da) televizyondan önce kendi arkadaşlarımdan öğrendim. Korktum, üzüldüm, akrabalarımı düşündüm. Aradım. -Ailenizden ya da arkadaşlarınızdan hayatını kaybeden oldu mu? Yakın akrabalarımızdan yok Allaha şükür, ama yakınlarımız var, arka-
daşlarımın eşleri var, kendi komşularımızın kayıpları var, herkesin bir yakını mutlaka madende bir yerde çalışıyor, kaybımız olmasa bile herkesin evi cenaze evi gibi. -Köyde hava nasıl? Maden köye yakın ama o maden de çalışan yok denecek kadar az. Yer üstünde varmış birkaç kişi. Hemen yardıma koşmuşlar. Sabaha kadar kimse madenin başından ayrılmamış. (Kaza sonrasında Soma köye akın etmiş, şu anda girişler kontrol ediliyor. Köylü dışında Somalı bile olsa köye girişler Yasak.) -Kazanın meydana geliş sebebi hakkında ne düşünüyorlar, onlar kazayı hissetmişler mi? Bir patlama, gürültü duymuşlar; ama köyü etrafında çok fazla maden olduğu için normal karşılamışlar önce, sonra herhalde madendeki köylüler haber verdiler. Nedenini herkes televizyonda gördüklerimiz kadar biliyor. Zaten köydekilerin madencilik bilgisi çok az. -Soma’da durum nasıldı? Herkes kendini dışarıya attı, hastanelerin bahçeleri doldu, millet hastanede bekledi: “Acaba yakınımı buraya getirirler mi?” Diye. Sabaha kadar kimse uyumadı. -Şimdi? İnsanlar üzgün, herkes üzgün. İnsanlar normal hayatına dönemedi, ç cuklar okula gitmedi, esnaf dükkân kapattı, hayat durdu. -Diğer madenlerde çalışan madenciler gitti mi işe? Olaydan sonra gitmediler, işçi dayanışması oldu bir bakıma. Diğer madne yardıma gittiler. Tekrar aynı şey olsa yine giderler. -Çocuklar nasıl etkilendi? Çok etkilendiler, benim evimin yanında ilköğretim okulu var. Çocukların gürültüsü kesildi, hepsi birden sakinleşti. Hepsi üzgündü. -Soma da hayat ne zaman düzelir? Bizler için atlatmak zor değil; ama cenaze olan evlerde unutmak kolay değil. -Peki bundan sonra insanlar tekrar madende çalışmaya giderler mi? Giderler, çıkanların çoğu gideriz diyorlar. Başka işi yok ki mecbur gidecekler.
stepdergisi | sayı 4
www.stepdergisi.com
17
www.stepdergisi.com
Nurullah Özer (Öğretmen Lisesinde öğrenci, 16) -Kaza meydana geldiğinde okuldaydınız galiba, nasıl öğrendiniz, neler hissettiniz? Okuldaki hizmetlilerden öğrendik. Ben önce daha öncekiler gibi 2-3 kişi ölür 5-10 kişi de yaralanır diye düşündüm, çok önemsememiştim, büyüklüğünü eve gelince ailemden ve televizyondan öğrendim. -Yakınlarınızdan, arkadaşlarınızın ailesinden hayatını kaybedenler var mı? Kendi yakınlarımızdan yok, okulda babası ölen ona yakın arkadaşımız var; ama zaten Soma küçük olduğundan herkes birbirini tanır.
stepdergisi | sayı 4
-Okulda durum nasıl?
18
Okula ilk gün gittik sadece, o gün de çok az öğrenci vardı. Olanlar da suskundu. Sonra o gelenleri de evlerine gönderdiler. Biz de hastaneye gittik, oradaki insanlara yardım etmeye. Kendi aramızda para toplayıp su aldık. İnsanlara su dağıttık. Elimizden başka bir şey gelse yapacaktık; ama ancak o kadar paramız vardı. -Yangının çıkış nedeni hakkında duyduğunuz şeyler var mı?
www.stepdergisi.com
Bir arkadaşımızın babası bir hafta önce madende duman çıktığını söylemiş. Fakat çavuşlar bizim size para ödememiz lazım diyerek içeriye girmeye zorlamışlar. Bunun dışında yanan kömürün üstünü betonla kapatmışlar, daha sonra oradan sızan gaz patlamış. Bunun gibi rivayetler var. Bunun dışında bir arkadaşımızın dört amca oğlu çalışıyormuş madende, ikisini çıkarmışlar; ama diğerleri hala kayıp. Sorunca yangın söndürüldü diyorlar. Kayıpları olan yakınları sorunca da hala yangın var diyorlar. Sonra bir arkadaşımızın babası daha dört gün önce ilk defa başlamış madende çalışmaya, maalesef o da kurtulamayanlardan. -Üniversiteli ağabeylerinizden ablalarınızdan ne gibi yardımlar yapmalarını bekliyorsunuz? Ne yapsalar daha faydalı olurlar? Bizim gördüğümüz burada insanların para gibi maddi yardımlara çok fazla ihtiyaçları yok, daha çok manevi yardım ihtiyaçları var. Okulda yakınlarını kaybeden arkadaşlarımızla konuşmaya çalıştığımızda ağlamaya başlıyorlar. Psikolojik olarak çok yıprandılar. Teselli istiyorlar. Büyüklerimiz gelip onlarla konuşsa, beraber ağlasalar, paradan daha fazla yardımları dokunur. -Sen bu olaydan sonra madende çalışmak ister misin?
stepdergisi | sayı 4
Bu olaydan önce de çalışmak istemiyordum zaten. Benim kararımı değiştirmedi.
19