“SREBRENİTSA SOYKIRIMI NEDEN TANIN(A)MIYOR?”
Hazırlayan Yakup ATEŞ
İÇİNDEKİLER
I.
GİRİŞ...…………………………………………………………………………………..
II.
SOYKIRIM NEDİR?...……………………………………………………………………
III.
IV.
1.
Soykırım Kavramı Nasıl Ortaya Çıktı?
2.
Tanımlama Ölçütleri
3.
Soykırımın Aşamaları ve Engelleme Çabaları
SREBRENİTSA’DA YAŞANANLAR NEDEN SOYKIRIM? 1.
Bosna-Hersek Krizinin Kaynağı ve Gelişimi ...…………………………………
2.
Sırbistan'ın Etnik Arındırma Politikası...…………………………………..
3.
BM’nin Barış Gücü Kararı
4.
Srebrenitsa Soykırımı Kronolojisi
SREBRENİTSA SOYKIRIMI İLE İLGİLİ GÜNÜMÜZE KADAR YAŞANANLAR 1.
NATO Müdahalesi
2.
Dayton Barış Anlaşması
3.
Uluslararası Mahkeme Sürecinde Yaşananlar
4.
Son Dönemde Uluslararası Toplumun Soykırıma Yönelik Tutumları
V.
SONUÇ...………………………………………………………………………………
VI.
BİBLİYOGRAFYA...…………………………………………………………………...
-1-
I. GİRİŞ
:
Srebrenitsa
Soykırımı;
“1991-1995
Yugoslavya
İç
Savaşı'nda
Sırp
Cumhuriyeti
Ordusu'nun Srebrenitsa'da yaptığı Krivaya'95 Harekâtı kapsamında Temmuz 1995'te yaşanan ve en az 8.372 Boşnak'ın, Bosna-Hersek'in Srebrenitsa kentinde General Ratko Mladić komutasındaki ağır silahlarla donatılmış Bosna Sırp ordusu tarafından öldürülmesi” olarak ifade edilmektedir.1 Bosna-Hersek’te binlerce insanın ölümüyle nihayete eren savaş hâlâ dünya kamuoyunun hafızasından silinmemiştir. BM tarafından Güvenli Bölge ilan edilen Srebrenitsa’da binlerce insan, yine BM ve tüm dünyanın gözü önünde Sırplar tarafından katledilmiştir. Ancak Uluslararası kuruluşların özellikle de Srebrenitsa’da Sırp zulmünden kaçan insanları korumakla görevli olan Hollanda Askeri Birliği’nin bu katliama sadece seyirci kalmayıp, Sırplara her türlü yardım ve desteği verdikleri, kendilerine sığınan Boşnakları zorla Sırplara teslim ettikleri iddiası katliamdan bu yana dünyanın gündeminden düşmeyen bir olgu olarak karşımıza çıkmaktadır. Srebrenitsa Soykırımı; II. Dünya Savaşı'ndan bu yana Avrupa'da gerçekleşmiş en büyük toplu insan kıyımı olması, Avrupa'da hukuksal olarak ilk kez belgelenmiş soykırım olmasına rağmen katliamın sorumlularına yönelik cezalandırmaların yavaş kalması, bununla birlikte son dönemde BM genel konseyinde daimi üye Rusya’nın vetosu nedeniyle hâlihazırda BM tarafından tanın(a)maması konunun önemini bir kez daha ortaya çıkarmaktadır. Bu çalışmada “Srebrenitsa Soykırımı neden tanın(a)mıyor?” ana sorusu ekseninde; Srebrenitsa’da yaşanan olayların soykırım olarak neden tanın(a)madığı; 1995 sonrası dönem, tarihi perspektif içerisinde küresel değerlendirmelerden yola çıkarak katliama bizzat tanıklık edenlerin anlattıkları ve bu konudaki yazılan kitaplar çerçevesinde ortaya konulması amaçlanmaktadır. Bu kapsamda Srebrenitsa’da yaşananların daha iyi değerlendirilebilmesi açısından Balkan tarihi ile Bosna bölgesinin demografik ve sosyolojik yapısı da ortaya konulması konuların bütüncül olarak anlaşılması açısından önem taşımaktadır. Bu kapsamda Barbara JELAVICH’in Balkan Tarihi isimli eserinde; Balkan tarihinin bir çok etnik ve dini unsurun çatışmaları ile şekillendiği, Balkanlar’da en uzun barış ve düzenin tesis edilmesi Osmanlı Devleti’nin egemenliği ile birlikte olduğu, kurulan bu idari ve ekonomik düzen yüzyıllar boyunca çok da değişmeden devam etmiş olduğu, Osmanlıların bölgeden aşama aşama çekilmek zorunda kalması ve eşzamanlı olarak ortaya çıkan ulusçu hareketler ve kurulan ulus devletler ile, Balkanlar’da günümüze dek devam edecek çatışma ve problemler dönemi yeniden başladığı ifade edilmiştir. Srebrenitsa’da yaşananların anlamlandırılması açısından sunmuş olduğu tarihi çerçeve büyük önem taşımaktadır.2 Ekim 1995’te The Christian Science Monitor’de yazdığı bir makale ile 1997’de yayınladığında kendisine Pulitzer Ödülü kazandıran Amerikalı araştırmacı ve New York Times
1
Sefa SAYGIN, “Jahja Muhasilovic ile Yugoslavya'nın Dağılması ve Srebrenitsa Soykırımı Üzerine”, 5 Ağustos 2015, Türkiye Uluslararası İlişkiler Çalışmaları, erişim 25 Kasım 2017, http://www.tuicakademi.org/jahja-muhasilovic-ileyugoslavya-nin-dagilmasi-ve-srebrenitsa-soykirimi-uzerine/. 2
Bkz.: Barbara JELAVICH, History of The Balkans: Twentieth Century Volume 2, Cambridge University Press, Cambridge, 2006.
-2-
muhabiri David ROHDE’in “Endgame” isimli kitabı büyük bir yankı uyandırmış ve tüm dünyanın dikkatini Srebrenitsa’da yaşanan katliam üzerine çekmiştir. Katliamın tüm vahşetiyle gözler önüne serildiği ve katliamdaki sorumluluklarından dolayı BM ve Hollanda’nın açıkça suçlandığı bu kitap sayesinde dünya kamuoyu katliamın gerçek boyutları ve uluslararası kuruluşların bu katliamdaki rolleri konusunda haberdar olmuş, 6-16 Temmuz arasında yaşananlar gün be gün olarak anlatılmıştır.3 Srebrenitsa'nın yıkılmış, bitik insanlarının hikâyesi, çaresizliğin resmi, batı medeniyeti ve BM'nin tarihin çöplüğüne gömüldüğü şehir Srebrenitsa olarak ifade edidiği İsnam TALJİC’in Srebrenitsa'nın Öyküsü isimli eserinde; BM tarafından Güvenli Bölge ilan edilen Srebrenitsa'da 11 Temmuz 1995'te binlerce insan, BM'nin ve tüm dünyanın gözü önünde Sırplar tarafından katledildiği ve yaşadığı yerleri terk etmeye zorlandığı, geriye insanlık tarihinin en büyük utanç tablolarından biri kaldığı ifade edilmiştir.4 Mehmet KOÇAK’ın İnsanlık Tarihinde Kara bir Leke Srebrenica Soykırımı isimli eserinde; yaşanan olaylar, elde edilen bilgi ve belgeler tarafsız bir şekilde taranarak hazırlanmış, batılı bazı din adamları, siyasileri ve sözde akademisyenlerin, diğer ırkların, Avrupalı Hıristiyanların bugün ABD ve AB tarafından benimsendiği için Srebrenitsa soykırımı yaşanmış olduğu gerçeğine yönelik değerlendirmeler yapılmıştır.5 Konu ile ilgili yazılan kitapların yanında, Srebrenitsa Soykırımına yönelik belge niteliği taşıyan BM Uluslararası Mahkeme (UN International Criminal Tribunal for the former Yugoslavia-ICTY) kararları, konu uzmanlarının çalışmaları, o döneme tanıklık yapmış olanların anıları ve basında çıkan haberler esas alınarak kapsamlı bir çalışma yapılmaya çalışılmıştır. Görülmektedir ki Srebrenitsa’da yaşananlara yönelik olarak ulaşılan kaynaklarda; Balkan tarihinin 1995 öncesi döneminin ayrıntılarıyla incelenmiş olduğu ancak bu tarihten sonraki döneme genel hatlarıyla temas edildiği müşahede edilmiştir. Kaynaklarda Srebrenitsa’da yaşananların genel hatlarıyla ifade edilmeye çalışıldığı görülmekle birlikte bütüncül bir yaklaşımla uluslararası toplum tarafından Srebrenitsa Soykırımı’nın neden tanın(a)madığı net olarak ifade edilememiştir. İşte bu çalışmayla Srebrenitsa Soykırımının neden tanınan(a)madığı tüm yönleriyle ele alınmaya çalışılmış ve bu konudaki eksiklik giderilmeye çalışılarak uluslararası kamuoyunun ilgisine sunulmuştur. Bu kapsamda literatür taraması şeklinde icra edilen çalışmada konu ile ilgili yazılan kitaplar, BM Uluslararası Mahkeme kararları, olayları yaşayan tanıkların demeçleri ve yazılan makaleler kapsamında Srebrenitsa Katliamı derinlemesine incelenmiş, neden halen BM tarafından soykırım olarak tanınamadığı ifade edilmeye çalışılmıştır. Çalışmanın birinci bölümünde konunun genel hatlarıyla anlaşılması için giriş yapılacak, ikinci bölümünde soykırımın ne olduğu, kavramın nasıl ortaya çıktığı, tanımlama ölçütleri, aşamaları ve engelleme çabaları incelenerek altyapı oluşturulacak, üçüncü bölümünde Bosna Hersek krizinin kaynağı ve gelişimi, Sırbistan’ın etnik arındırma politikası, BM’nin barış gücü 3
Bkz.: David ROHDE, Endgame: The Betrayal and Fall of Srebrenica, Europe's Worst Massacre Since World War II, Library of Congress Cataloging-in-Publication Data, New York, 1997. 4
Bkz.: İsnam TALJİC, Srebrenitsa'nın Öyküsü, Çev. Elma KUTLU, Profil Yayıncılık, İstanbul, 2013.
5
Bkz.: Mehmet KOÇAK, İnsanlık Tarihinde Kara bir Leke Srebrenica Soykırımı, Batu Yayıncılık, İstanbul, 2004.
-3-
kararı ve başarısızlığın nedenleri, Srebrenitsa soykırımı kronolojisi çerçevesinde Srebrenitsa’da yaşananların neden soykırım olduğu ispatlanacak, dördüncü bölümünde Bosna Hersek’te gerçekleştirilen askeri müdahalenin niteliği ve etkinliği, Dayton Barış Anlaşması ve getirilen çözüm, uluslararası mahkeme sürecinde yaşananlar ve son dönemde uluslararası toplumun konuya yönelik tutumları çerçevesinde Srebrenitsa soykırımı ile ilgili günümüze kadar yaşananlar ortaya konularak uluslararası mahkeme tarafından verilen soykırım kararına rağmen neden hala tanın(a)madığı uluslararası kamuoyunun dikkatine sunulacaktır. II.
SOYKIRIM NEDİR? 1.
Soykırım Kavramı Nasıl Ortaya Çıktı?
Soykırım ya da Jenosit (ing. Genocide) kavramı 1944’te Polonya Yahudisi bir hukukçu olan Raphael Lemkin tarafından Yunanca “ırk”, “soy” anlamına gelen génos ile Fransızca’ya Latince
“katletmek”
anlamına
birleştirilmesiyle oluşturulmuştur.
gelen
“cidium”
kökünden
geçmiş
“cide”
sözcüklerinin
6
Soykırım; “ırk, canlı türü, siyasal görüş, din, sosyal durum ya da başka herhangi bir ayırıcı özellikleri ile diğerlerinden ayırt edilebilen bir topluluk veya toplulukların bireylerinin, yok edicilerin çıkarları doğrultusunda, bir plan çerçevesinde ve özel bir kastla yok edilmeleri anlamına gelmektedir.”7 1944’te Carnegie Uluslararası Barış Vakfı tarafından Lemkin’in en önemli çalışması olan “İşgal Altındaki Avrupa’da Mihver Devletleri’nin Yönetimi” ABD’de yayınlanmıştır. Bu kitap II. Dünya Savaşı esnasında Nazi Almanyası’nın işgal ettiği ülkelerdeki Alman yönetiminin soykırım terimi eşliğinde geniş bir hukuki analizini içermektedir. Lemkin’in uluslararası yasaların ihlali olarak soykırım fikri uluslararası kamuoyu tarafından yaygınlıkla kabul edilmiş ve Nürnberg Mahkemeleri’nin hukuki temelini oluşturmuştur. 8 2. Tanımlama Ölçütleri Tam tanımı soykırım konusunda çalışan akademisyenler arasında değişim gösterse de, 1948’de
Birleşmiş
Milletler
Soykırım
Suçunun
Engellenmesi
ve
Cezalandırılması
Sözleşmesi’nde (SSECS) hukuksal bir tanımı bulunmaktadır. Sözleşmenin 2. maddesi soykırımı; “ulusal, etnik, ırksal ve dinsel bir grubun bütününün ya da bir bölümünün yok edilmesi niyetiyle girişilen şu hareketlerden herhangi biridir: Grubun üyelerinin öldürülmesi, Grubun üyelerine ciddi bedensel ya da zihinsel hasar verilmesi, Grubun yaşam koşullarının bunun grubun bütününe ya da bir kısmına getireceği fiziksel yıkım hesaplanarak kasti olarak bozulması, Grup içinde doğumları engelleyecek yöntemlerin uygulanması, Çocukların zorla bir gruptan alınıp bir diğerine verilmesi, şeklinde tanımlar. 6
Michael A. SELLS, The Bridge Betrayed: Religion And Genocide In Bosnia, Univerity of California Press, Los Angeles, 1996, s.24. 7
“Soykırım”, Büyük Türkçe Sözlük, Türk Dil Kurumu, Ankara, 2009.
“Genocide”, erişim 25 Kasım 2017, Online Etymology Dictionary, http://www.etymonline.com/index.php?allowed_in_frame=0&search=genocide. “Origin of the term Genocide”, erişim 25 Kasım http://www.ushmm.org/confront-genocide/defining-genocide. 8
2017,
US
Holocaust
Memorial
“WikiZero - Soykırım”, erişim 29 Aralık 2017, https://www.wikizero.com/tr/Soyk%c4%b1r%c4%b1m.
-4-
Museum,
Sözleşmenin 3. maddesi ise cezalandırılacak eylemleri; Soykırım, Soykırım yapmak için gizli anlaşmalar yapmak, Soykırımda bulunulmasını doğrudan ya da dolaylı olarak kışkırtmak, Soykırıma teşebbüs, Soykırım eylemine ortak olmak,”,9 şeklinde sıralamaktadır. 3. Soykırımın Aşamaları ve Engelleme Çabaları 1996’da Soykırım Gözlem Örgütü (Genocide Watch) başkanı Gregory STANTON’ın soykırımların öngörülebilen fakat
istenirse engellenilebilen
8 aşamada gerçekleştiğini
belirtmiştir. Aşağıdaki tabloda belirtilen aşamaların Srebrenitsa özelinde kesin sınırları olmamakla birlikte nasıl ortaya çıktığı III.bölümde çok net ve açık şekilde ortaya çıkacaktır. Aşama
Özellik
Önlem
1- Sınıflandırma
İnsanlar "bizler ve onlar" diye bölünür.
"Bu erken aşamada alınacak başlıca önlem ayrımları aşacak evrensel kurumlar geliştirmektir."
2- Simgeleme
"Nefretle birleştiği zaman simgeler dışlanan grubun gönülsüz üyelerine dayatılabilir."
"Simgelemeyle mücadele için nefret simgeleri ve nefret sözleri hukuki olarak yasaklanabilir."
3- Dehümanizasyon
"Bir grubun üyeleri diğer grubun insanlığını inkâr eder. Grubun üyeleri hayvanlar, parazitler, böcekler ya da hastalıklarla özdeşleştirilir."
"Yerel ve uluslararası liderler nefret söyleminin kullanımını lanetlemeli ve kültürel olarak kabul edilemez ilan etmeli. Soykırıma teşvik eden liderlerin uluslararası yolculukları yasaklanmalı ve yurtdışı finans kaynakları dondurulmalı."
4- Örgütlenme
"Soykırım her zaman örgütlüdür. Özel ordu birlikleri ya da milisler genellikle eğitilir ve silahlandırılır."
"BM soykırımsal katliamlara katılan hükümetlere ve kişilere silah ambargosu uygulamalı ve ihlalleri incelemek için komisyonlar kurmalı."
5- Kutuplaşma
"Nefret grupları kutuplaştırıcı propaganda yayınlar."
"Önlemler ılımlı liderleri emniyet altına almak ya da insan hakları gruplarına destek vermek şeklinde olabilir. Radikallerin darbe yapmasına uluslararası yaptırımlarla karşı çıkılmalıdır."
6- Hazırlık
"Kurbanlar etnik ya da dinsel kimlikleri nedeniyle belirlenip ortaya çıkarılırlar."
"Bu aşamada soykırım acil durumu ilan edilmelidir."
7- İmha
"Bu katillerin gözünde "imha"dır çünkü kurbanlarının insan olduğuna inanmazlar."
"Bu aşamada soykırımı yalnızca hızlı ve yoğun silahlı müdahale engelleyebilir. Ağır silahlı uluslararası koruma gücü tarafından gerçekten güvenli bölgeler ya da mültecilerin kaçacağı yollar yaratılmalıdır."
8- İnkâr
"Failler herhangi bir işlediklerini inkâr ederler."
"İnkâra cevap uluslararası ya da ulusal mahkemelerce verilecek cezalardır."
suç
Tablo 1. Soykırımların 8 Aşaması
10
9
“Convention on the Prevention and Punishment of the Crime of Genocide”, UN Human Rights Office of The High Commissioner, erişim 25 Kasım 2017, http://www.ohchr.org/EN/ProfessionalInterest/Pages/CrimeOfGenocide.aspx. 10
Gregory STANTON, “The 8 Stages of Genocide, Genocide Watch”, 1996, The International Alliance to End Genocide, erişim 25 Kasım 2017, http://www.genocidewatch.org/aboutgenocide/8stagesofgenocide.html.
-5-
III.
SREBRENİTSA’DA YAŞANANLAR NEDEN SOYKIRIM? 1. Bosna-Hersek Krizinin Kaynağı ve Gelişimi Bosna-Hersek'in Osmanlı topraklarına 1463 yılında katılmıştır. Yaklaşık 400 yıl Osmanlı
egemenliği altında kalan bu iki eyalet, 1878 yılında Osmanlı'nın gücünün azalmaya başladığı bir dönemde Avusturya-Macaristan İmparatorluğu tarafından işgal edilmiş ve 1908 yılında da Avusturya-Macaristan İmparatorluğuna dâhil olmuştur. Bu imparatorluğun I. Dünya Savaşı sonunda yıkılması ile birlikte Sırbistan Krallığı, Sırplardan, Hırvatlardan ve SlovenIerden oluşan bir krallık kurmak için eski AvusturyaMacaristan topraklarına katılma kararı almış, bu topraklar üzerinde 1918 yılında kurulan devlete Yugoslavya denmiştir.11 II. Dünya Savaşı öncesi son çok partili seçimler 1938 yılında yapılmış, 1939 yılında kabul edilen ortak bir federal anayasa çoğunluğu teşkil eden Sırplar ile Hırvat ve Slovenler arasındaki anlaşmazlığı sona erdirmeye çalışmıştır. II. Dünya savaşı esnasında ise Yugoslavya; Alman, İtalyan, Macar ve Bulgar orduları tarafından işgal edilmiş, savaşın hemen sonrasında komünist partinin savaş dönemindeki lideri Josip Broz Tito yönetimi ele geçirmiştir. 1946 yılında kabul edilen Anayasa ile de Bosna ve Hersek, Hırvatistan, Makedonya, Karadağ, Sırbistan ve Slovenya'dan (6 Cumhuriyet) oluşan bilinen Yugoslavya kurulmuştur.12 Yugoslavya, 25 Haziran 1991’de Hırvatistan ve Slovenya'nın birlikten ayrılmalarıyla fiilen parçalanmaya başlamış, 15 Ekim 1991'de Bosna-Hersek Parlamentosunda Kasım 1990'daki seçimlerde çoğunluğu elde eden Müslüman Demokratik Hareket Partisi bağımsızlık kararı almıştır. 29 Şubat ve 1 Mart 1992'de yapılan referandum ile Müslümanların ve Hırvatların büyük çoğunluğu ile kabul edilen bağımsızlık kararı, Sırplar tarafından boykot edilmiştir. 7 Nisan 1992'de Bosna-Hersek, AT ve ABD tarafından bağımsız bir devlet olarak tanınmıştır.13 Bosna-Hersek'in bağımsızlığının tanınması beklenen barış ortamı ümitlerini yerine getirememiştir. Aksine Avrupa'nın 1949'da Yunan iç savaşının sona ermesinden sonra ilk defa yaşadığı ve sonuçları itibariyle hiç öngörülmeyen bir anlaşmazlığa dönüşmüştür. Şubat 1992 sonlarından itibaren, bağımsızlık için yapılacak referandumdan kısa bir süre önce çatışmalar başlamış, Belgrad’ın desteğini alan Bosnalı Sırpların, Bosna’nın bağımsızlık ilanını geri almasını istemesinin ardından, bu talep, Bosna-Hersek cumhurbaşkanı İzzetbegoviç tarafından reddedilmiş ve tam manasıyla savaş başlamıştır.14 Çatışmaların şiddetlenmesi üzerine uzun süreli bir barışa ulaşmanın çok zor olduğu ortaya çıkmış, onca ateşkes anlaşmalarına rağmen, bölgedeki gergin durum halen devam etmiş ve anlaşmazlıkta arabuluculuk yapmaya çalışan devlet adamlarını hayal kırıklığına uğratmıştır. Bilindiği üzere Bosna Hersek etnik bakımdan karışık bir yapı arz etmektedir. Bu yapının içerisinde Müslüman Boşnaklar %43, Sırplar % 32 ve Hırvatlar da % 17 oranında bir kitleyi 11
Barbara JELAVICH, History of The Balkans: Twentieth Century Volume 2, Cambridge University Press, Cambridge, 2006, s.59-62. 12
SELLS, a.g.e., s.5.
13
Hüseyin BAĞCI, “Bosna-Hersek - Soğuk Savaş Sonrası Anlaşmazlıklara Giriş”, s.258, Ankara Üniversitesi Dergiler Veritabanı, erişim 25 Kasım 2017, http://dergiler.ankara.edu.tr/dergiler/18/22/104.pdf. 14
Richard HOLBROOKE, To End A War, The Modern Library, New York, 1999, s. 34.
-6-
oluşturmaktadır.15 Bu üç kitle de Sırp ve Hırvatça konuşmakta olup, kesin bir etnik özelliğe dayalı bir sınır çizmek mümkün değildir. Uzun yıllar bir arada yaşayan bu etnik grupların birbirine karşı giriştikleri katliamlar, II. Dünya Savaşını aratmayacak düzeydedir. Nitekim Bosna Hersek'teki bir BM askeri temsilcisi "şu ana kadar bildiğimiz kadarıyla tam 17 Sırp, Müslüman ve Hırvat gruplar birbirleriyle çatışmakta olup, her grubun değişik bir amaç güttüğünü"16 vurgulayan gözlemi anlaşmazlığın karmaşık yapısını ortaya koyması açısından önemlidir. Gerek AT ve gerekse ABD Dışişleri Bakanlığı gözlemcileri de dâhil hemen hemen tüm yabancı gözlemciler Sırbistan devlet başkanı Slobodan Miloseviç'i anlaşmazlıktaki asıl sorumlu kişi olarak görmeye başlamıştır. Nitekim bu durum 30 Mayıs 1992’de BM’in 757 sayılı Sırbistan ve Karadağ'a siyasi ve ekonomik ambargo uygulama kararıyla kısa bir süre önce tescil edilmiştir. Bunun dışında, Türkiye'nin getirdiği öneri çerçevesinde, ABD ve Avrupa'da BosnaHersek'te bir askeri müdahalenin gerektiği konusunda tartışmalar başlamış, genel olarak müdahalenin Sırp güçlerine karşı yapılması gerektiği görüşü hâkim olmuştu. 2. Sırbistan'ın Etnik Arındırma Politikası Ağustos 1992 başlarından itibaren dünya kamuoyu Sırbistan'ın etnik arındırma politikası ile meşgul olmaya başlamıştır. Sırpların etnik arındırma politikasına başvurmalarının ana nedeni Bosna-Hersek'teki yerleşim düzenini ve sınırlarını değiştirme arzusuydu. Büyük insan kitlelerinin katledilmesine veya ülkeden ayrılmasına zorlayan bu politika çerçevesinde birçok ülkedeki kamuoyu, başta Türkiye olmak üzere, bu katliamların durdurulması gerektiği yolunda taleplerde bulunmalarına rağmen, ne herhangi bir ülkenin hükümeti ne de herhangi bir uluslararası örgüt organı bu soruna çözüm olacak acil bir planı veya hareketi gerçekleştirememiştir. Uluslararası kamuoyunun askeri bir müdahalede bulunmadaki isteksizliğinin yarattığı fırsat ile Sırplar etnik arındırma politikalarını büyük bir kararlılıkla uygulamaya başlamıştır. Ancak BM ve AT Sırp, Hırvat ve Boşnak delegasyonları sorunları konuşmak üzere bir araya getirmeyi başarmışlarsa da, somut bir gelişmeyi sağlamak mümkün olmamıştır.17 12 Ağustos 1992'de BM Yüksek Mülteciler Komisyonu Bosna-Hersek'ten gelen ve çoğunluğu Müslüman olan 28.000 kişiyi kabul etmeyerek, geri göndermiştir. Bu tez "güvenli bölgeler" düşüncesine karşı kullanılmıştır. Böyle bölgelerin kurulması Sırpların Müslüman ve Hırvatları zorlayarak bu bölgelere gelmelerini sağlamak olacak ve uluslararası kamuoyunu "etnik arındırma" politikalarına alet edeceklerdi.18 3. BM’nin Barış Gücü Kararı Balkanlar'da askeri bir müdahalenin, daha da çok insanın ölmesini ve yerinden olmasını engellemek için kaçınılmaz olduğu, bir şeyler yapılmasının zorunluluğundan söz edilmektedir. Ancak böyle bir müdahalenin siyasi amacının ne olacağı konusunda BM Güvenlik Konseyi 15
Mustafa SELVER, Balkanlara Stratejik Yaklaşım ve Bosna, IQ Kültür Sanat Yayıncılık, İstanbul, 2003, s. 98.
16
BAĞCI, a.g.m., s.260.
17
İsnam TALJİC, Srebrenitsa'nın Öyküsü, Çev. KUTLU Elma, Profil Yayıncılık, İstanbul, 2013.
18
HOLBROOKE, a.g.e., s.36.
-7-
üyeleri arasındaki kararsızlık nedeniyle askeri müdahale gerçekleşmemiştir. Silahlı çatışmaların Bosna-Hersek'ten
Kosova'ya
Makedonya'ya
yayılması
ve
Arnavutluğu,
Yunanistan'ı
Bulgaristan'ı, Türkiye'yi ve büyük bir olasılıkla Rusya'yı da içine çekebilecek bir Balkan Savaşı’nın çıkmasından gerek bölge ülkelerinde, gerekse Batı'da büyük endişe duyulmuştur. Bosna-Hersek'teki çatışmalarda etkisiz kaldığı için BM Genel Sekreterinden sonra en fazla eleştirilen BM Barış Gücü olmuştur. 1993’ün başından itibaren, Bosna’daki insanî kriz korkunç bir hale gelmiş ve nüfusun yarıdan fazlası göçmen durumuna düşmüştür. 1992’den itibaren insanî yardım sağlamakla görevlendirilen BM askerleri (UNPROFOR) büyük oranda etkisiz hale getirilmiştir. 1993 ilkbaharında AT arabulucusu Owen ve BM arabulucusu Vance’ın barış planı gündeme gelmiştir. Planda, Bosna-Hersek’in bir federasyon altında toplam 10 kantonun; 3’ü Sırp, 3’ü Hırvat ve 3’ü Müslüman kontrolü altında olacak 9 kanton ile Saraybosna’da uluslararası yönetime tabi olacak tarafsız bir kantondan oluşturulmasını öngörüyordu. Bosna’daki nüfus oranları yüzde 43,7 olmasına rağmen, Bosna topraklarının sadece yüzde 26.36’sının Boşnakların kontrolüne bırakılması ile en büyük haksızlık Boşnaklara yapılmıştı.19 Planın Bosna’nın parçalanmasına öncülük edeceği ve etnik kantonlaştırmaya neden olacağı belirtilmiş, Bosna merkezinin bazı bölgeleri için Hırvat ve Müslüman taraflar arasındaki rekabeti körüklemiş, gerçek bir Bosna iç savaşının oluşmasını ateşlemiş ve Sırplara karşı kalkan işlevi gören Hırvat-Müslüman ittifakını kırmış, ayrıca harita üzerindeki kantonlara etnik etiketler yapıştırılması, toprak mücadelesini daha da teşvik etmiştir.20 Müslümanların kontrolündeki eyalet sayısı 4’e, Hırvatlarınki ise 2’ye indirilince, İzzetbegoviç, 25 Mart 1993’te planı imzalamıştır. Sırp tarafı, eyaletlerin uluslararası ilişki kurma yetkisine sahip olması talebiyle önce plana karşı olmuş, ancak 12 Ocak’ta Bosna-Hersek Sırp Cumhuriyeti Parlamentosu’nca onaylanması koşuluyla, plan benimsenmiştir. Fakat 6 Mayıs 1993 tarihinde Bosna Sırp Parlamentosu’nun planı reddetmesi ve bunun için referanduma gidilmesine karar vermesi üzerine, 15 Mayıs 1993 tarihinde Bosna Sırpları büyük çoğunlukla planı reddetmiş ve böylelikle Vance-Owen Planı kabul edilebilirliğini yitirmiştir. 21 Bunun üzerine, BM Güvenlik Konseyi BM Anlaşması’nın yedinci bölümü çerçevesinde hareket ederek, Körfez Savaşı’nda Irak’taki Kürt bölgeler için kullandığı “Güvenli Bölge” formülü çerçevesinde 16 Nisan 1993’de çıkardığı 819 sayılı karar ile Srebrenitsa’yı güvenli bölge ilan etmiştir.22 Güvenli bölgeler, Sırp güçlerinin ve silahlarının çekilmesiyle Müslüman bölgelere yardım akışının sağlanması ve BM koruma güçlerinin rolünün genişletilmesi amacıyla oluşturulmuştur. BM UNPROFOR güçleri ve NATO hava güçleri, BM Güvenlik Konseyi tarafından gerekli olduğunda bu bölgeleri korumak için ve kendilerini savunmak için güç kullanma yetkisi ile 19
Erhan TÜRBEDAR, “Yugoslavya’nın Dağılması ve Bosna Savaşı Kronolojisi (1986-1995)”, Avrasya Stratejik Araştırmalar Merkezi, erişim 15 Ekim 2017, http://www.avsam.org/dosyalar/BOSNASAVASIKRONOLOJISI.doc. 20
Sumantra BOSE, “Bosnia: Peace and Reconciliation, Trouble in the Balkans”, Centre For Learning Technology, erişim 15 Kasım 2017, http://fathom.lse.ac.uk/Seminars/21701727/21701727_session5.html. 21
SELVER, a.g.e., s. 147.
22
“UN Resolution 819” (1993), 16 April 1993, United Nations Security Council, erişim 1 Aralık 2017, http://www.un.org/en/ga/search/view_doc.asp?symbol=S/RES/819(1993).
-8-
donatılmışlardı. Ancak, BM Anlaşması’nın yedinci bölümü çerçevesinde hareket edecek BM Koruma Güçleri, bu bölgelerde üstlendikleri misyonları gerçekleştirmede başarısız kalmışlardır. Bölgede BM Koruma Gücü olarak 34.000 asker beklenirken, sadece 7.600 asker görevlendirilmiştir. Bahse konu askerlerin etkisizliğinin yanında, NATO hava saldırıları tehdidi de Sırp saldırılarını caydıramamıştır. UNPROFOR askerlerine, BM’nin 836 sayılı karar ile her ne kadar güvenli bölgelere karşı gerçekleştirilecek saldırıları caydırma görevi verilmiş olsa da, bu görev daha çok sadece BM askerlerinin saldırıya uğraması halinde güç kullanılabileceği şeklinde yorumlanmıştır.23 BM Güvenlik Konseyi’nin çatışmadaki istek ve yetersizliğine bağlı olarak, tarafların bu planı hayata geçirmek için yeterli niyeti gösterememeleri sonucunda, bu bölgelerin silah ve askerden arındırılması gerçekleştirilememiş ve bu bölgeler adeta Bosna’daki en tehlikeli yerler haline gelmiştir.24 Bosna’nın 3 homojen etnik devlete bölünmesine ilişkin Ağustos 1993’te Lord Owen ile yeni BM elçisi Thorvald Stoltenberg’ın planına göre, “Bosna Hersek topraklarının %52’si Sırplara, %31’i Bosnalı Müslümanlara, %17’si de Hırvatlara bırakılacaktı. Sırp ve Hırvat askerî çıkarlarına uygun olan plan, Bosna hükümeti tarafından, askerî olarak savunmasız bir devlet yaratacağı ileri sürülerek reddedilmiştir. Planın yeni nüfus mübadelelerine yol açması, Müslümanlara deniz çıkışını kapatması gibi riskler mevcuttu. Ayrıca bu plan ile birlikte, bir BM üyesi olan Bosna-Hersek Cumhuriyeti’nin uluslararası hukuk altındaki devlet statüsü yok edilecek ve BM üyeliğinden Bosna mahrum bırakılacaktı. Bunlardan dolayı da Bosna Hersek Parlamentosu, bu planı 29 Eylül 1993’de reddetmiş ve plan uygulanamamıştır.”25 Barış için öngörülen planların neticesiz kalması ve Sırpların saldırılarını artırması üzerine, ABD ve AT, Sırplara karşı NATO hava bombardımanı tehdidi ile daha aktif bir politika izlemeye başlamışlardır. Şubat 1994’te NATO pek çok kişinin ölümüne sebep olan Saraybosna bombalaması üzerine Sırp güçlerine yönelik “Sırpların Saraybosna’dan ağır silahlarını çekmesi ya da bu silahları BM kontrolüne bırakması gerektiğini” belirten bir ültimatom yayınlamış, “Sırp güçleri eğer Saraybosna’dan 20 km. dışarıya çekilmezse ve ağır silahlarını BM kontrolüne bırakmazsa hava saldırılarına başlayacağı konusunda tehditler savurmuştur.”26 NATO tarafından savaş boyunca ilk askeri müdahale; 28 Şubat 1994’te NATO uçaklarının, Bosna-Hersek üzerinde BM tarafından ilân edilen uçuşa yasak bölgeyi ihlâl eden dört savaş uçağını düşürmesi olmuştur.27 Bu arada Mart 1994’de ABD hükümetinin yardımıyla bir Müslüman-Hırvat Federasyonu oluşturulması için bir anlaşma geliştirilmiş ve 18 Mart’ta İzzetbegoviç ile Tudjman arasında “İki Toplumlu Federasyon ve İlişkilerin Geliştirilmesi”ne ilişkin Washington’da bir anlaşma imzalanmıştır. Bunun ertesinde 1994 ilkbaharında Federasyon ile 23
HASPESLAGH, a.g.m.
24
HASPESLAGH, a.g.m.
25
Mehmet AKÇA, “Bosna Hersek Meselesi”, 4 Ekim 2013, Akademik Perspektif, erişim 25 Kasım 2017, http://akademikperspektif.com/2013/10/04/bosna-hersek-meselesi-4/. 26
YAPICI, a.g.m., s.7.
27
“NATO’nun Bosna-Hersek Müdahalesi”, Tarihi Olaylar, erişim 30 Aralık 2017, http://www.tarihiolaylar.com/tarihiolaylar/nato-nun-bosna-hersek-mudahalesi-721.
-9-
Bosnalı Sırplar arasında anlaşma zemini oluşturma gayretlerine yönelik olarak, ABD, Rusya, İngiltere, Fransa ve Almanya arasında oluşturulan “Beşli Temas Grubu”na göre, MüslümanHırvat Federasyonu ile Bosnalı Sırplardan oluşacak Bosna, bütünlüğünü korumalı ve Bosna topraklarının %51’i Federasyona, %49’u da Sırplara verilmeliydi. Müslüman ve Hırvatlar tarafından kabul edilen bu hususlar, Bosnalı Sırplar tarafından reddedilmiş, ancak 1995 Dayton barış görüşmelerinde bir sonuca ulaşılmıştır.28 1995 yılına gelindiğinde Batı’nın Sırp saldırıları karşısında gerekli tepkiyi gösteremiyor olması ve Sırpların eylemleri için caydırıcı bir güçle karşılaşmıyor olmaları, çatışmanın boyutunu arttırmıştır. BM kuvvetlerinin bölgeden çekilmesi gündeme gelmiş ve ABD ile NATO, BM askerlerinin çekilişinde yardımcı olacaklarını açıklamışlardır. Sonuçta, 18 Haziranda rehineler serbest bırakılmış ve Saraybosna civarındaki BM barışı koruma kuvvetleri geri çekilmişlerdir.29 4. Srebrenitsa Soykırımı Kronolojisi Müslüman direnişinin sembolü olan Srebrenitsa’daki durum tarihin en karanlık günlerinden biri olan 11 Temmuz 1995’te tam tersine dönmüştü. Sırp Televizyonu, soykırımın mimarı Sırp Ordu komutanı General Ratko Mladić’in bir tepe üzerindeki görüntülerine yer veriyor, Mladić “Türklerden intikam alma zamanının geldiğini ve şehrin Sırp milletine bir hediye olduğunu” söylüyordu.30 İşte Srebrenitsa’daki insanların belki de en uzun birkaç gününde bir film şeridi gibi yaşananlar tarihi bir vesika niteliğinde aşağıda belirtilmiştir. -
8 Temmuz 1995: “Sırp saldırılarından kaçan binlerce sivilin sığındığı 429 Hollandalı
barış gücü askerin koruması altındaki Srebrenitsa kenti sabaha doğru tank ve top ateşiyle bombardıman etmeye başlayan Sırp güçleri tarafından kuşatıldı. Kuşatmada Sırbistan’dan gelen ağır silahlarla saldıran Sırp askerlerini yanı sıra Arkan’a bağlı paramiliter Sırp çeteleri de yer almıştı. Bu amaçla Sırplar bölgeye 3 bin Sırbistan’dan olmak üzere 12 bin asker, 30 tank ve top ile SAM füzeleri sevk edilmişti. Müslüman Bosnalı savaşçılar barış güçlerine teslim ettikleri silahların
geri
verilmesini
istemelerine
rağmen
isteklerine
olumsuz
cevap
aldılar.
Bombardımanların sıklaşması ve atılan roketlerin sığınmacıların bulunduğu merkezin ve barış gücünün gözlem yerlerinin yakınlarına kadar ulaşması sonucu Hollandalı komutan BM merkezinden yardım istedi.” 31 -
9 Temmuz 1995: “Sırp güçlerin bombardımanı ağırlaştırmaları sonucu, Hollanda
gözlem mevzilerine saldıran ve bir kaç askeri rehin alıp ilerleyen Sırpların önünden binlerce sığınmacı, güneydeki kamplardan şehrin iç bölgelerine akın etmeye başladı.” 32 -
10 Temmuz 1995: “Sırplar’ın Hollanda mevzilerini bombalaması sonucu Albay
Karremans BM’den yardım istedi. BM Yugoslavya Koruma Gücü Komutanı General Bernard 28
SELVER, a.g.e., s.155-156.
29
“NATO El Kitabı”, Office of Information and Press, Brüksel 2001, s.110.
30
Aliya DZAFİÇ, “Srebrenitsa Soykırımı ve Kronolojisi”, 04.01.2014, http://www.bosnahersek.ba/srebrenitsa-soykirimi-ve-kronolojisi-bolum-4/. 31
erişim
1
Aralık
2017,
David ROHDE, Endgame: The Betrayal and Fall of Srebrenica, Europe's Worst Massacre Since World War II, Library of Congress Cataloging-in-Publication Data, New York, 1997, s.1-49. 32
ROHDE, a.g.e., s.51-92.
- 10 -
Janvier başlangıçta reddetti; ancak ikinci istekten sonra kabul etmek zorunda kaldı. Uçaklar şehre ulaşmadan Sırp saldırıları geçici olarak durdu. Srebrenitsa’nın düşmesinden önce General Janvier, BM güçlerinin bu tepkisizliğini savunarak basın toplantısında şu açıklamayı yaptı: “Herkese bir kez daha hatırlatmak isterim ki, Bosna Hükümet Ordusu birlikleri kendilerini savunacak güce sahiptir. Hem Srebrenitsa’ya yönelik bir müdahale yapmamız da Boşnaklar tarafından istenmemektedir. Oradaki durum 1993’teki gibi değil. Aldığım bilgilere göre Boşnak askerler Srebrenitsa yolu üzerindeki Hollanda askerlerine ateş etmekte ve Srebrenitsa üzerinde uçan NATO uçaklarına saldırmaktadırlar. Müslümanlar bizi arzulamadığımız bir yola çekmeye çalışmaktadırlar.” BM Yugoslavya Özel Temsilcisi Yashushi Akashi de: “Saldırıları Müslümanlar başlatıyor. Sonra da BM ve uluslararası gücü yanlış kararlarına ortak etmeye çalışıyorlar.” diyerek Janvier’in bu ifadelerine destek vermiştir. Aynı gün akşam üzeri kent merkezinde bulunan 4.000 civarında sığınmacı panik içerisinde sokaklarda koşuşturuyordu. Hollanda mevzileri etrafında büyük kalabalıklar toplanıyordu. Hollandalı komutan Sırpların ertesi gün 06:00’a kadar güvenlikli bölgeden çekilmedikleri takdirde NATO uçaklarının büyük bir hava saldırısı başlatacağını söyledi.”33 -
11 Temmuz 1995: “Sırp güçleri beklenen saatte geri çekilmedi. Ancak sabah Albay
Karremans Saraybosna’daki merkezden yakın hava desteğinin yanlış biçimde istendiği yönünde bir mesaj aldı. Saat 10:30’da tekrar gönderilen dilekçe General Janvier’e ulaştı; ancak bu esnada 06:00’dan beri havada olan NATO uçakları yakıt ikmali için İtalya’ya dönmek zorunda kalmışlardı. Gün ortasında çoğunluğu kadın, çocuk ve zayıflardan müteşekkil 25.000 civarında sığınmacı Potoçari’deki ana Hollanda üssüne kaçtılar. Saat 14:30’da hava saldırısı konusundaki kararsızlık nihayet sona erdi ve 2 Hollanda F-16 uçağı Srebrenitsa’yı kuşatan Sırp mevzilerine iki adet bomba bıraktı. Bombalardan biri bir Sırp zırhlı taşıyıcıyı vurdu, diğeri ise bir tanka isabetsiz atış yaptı. Sırplar bu saldırılara ellerindeki Hollandalı rehineleri öldürecekleri ve sığınmacıları bombardıman edecekleri tehdidiyle karşılık verince bundan sonraki saldırılar durdu. Ratko Mladić Sırp kamera ekibiyle birlikte iki saat sonra şehre girdi. Akşam olunca Mladić, Albay Karremans’ı yemeğe davet ederek Müslümanların canlarını garanti altına almak için silahlarını teslim etmeleri gerektiği ültimatomunu verdi. Mladić hem Srebrenitsa’ya saldırıyı hem de bunu takip eden soykırımı bizzat yönetti. Amerikan istihbarat kaynaklarına göre ise emirleri bir Sırp generalden alıyordu.” 34 İlginçtir ki, Srebranitsa’nın düştüğü saatlerde BM Genel Sekreteri Bturos Gali Atina’da “barışa yaptığı katkılardan dolayı!” Onasis Ödülü almakla meşguldü. Avrupa ise aynı saatlerde faşizme karşı zaferinin 50. yılını kutluyordu. -
12 Temmuz 1995: “Sırplar, 12 ile 80 yaş arası bütün erkekleri “savaş suçlusu
sanıkları sorguya çekmek” bahanesiyle ayırmaya başladı. 23.000 dolayında kadın ve çocuk bölgeden tahliye edildi. Kadın, çocuk ve yetişkin erkekten oluşan 15.000 civarında Müslüman Bosnalı grup Susnjari’de toplanarak Tuzla’ya ulaşabilmek için ormanlık bölgeye daldılar. Gece boyu Srebrenitsa’dan dağlar üzerinden kaçmaya çalışırken Sırplar tarafından bombardımana 33
ROHDE, a.g.e., s.93-134.
34
ROHDE, a.g.e., s.135-180.
- 11 -
tutuldular. Bu ölüm yürüyüşünde kimyasal silah kullanmaktan geri durmayan Sırpların yanı sıra açlık ve susuzluğa da kurban gittiler.”35 -
13 Temmuz 1995: “Kravica köyü yakınında bir depoda silahsız Müslümanlar
öldürülmeye başlandı. 11 ve 12 Temmuz tarihlerinde Mladić ve adamları Brutanaç’ta Hollanda üssü yetkilileri ile görüşmeler sonucu barış gücü askerleri Hollanda üssü durumundaki Potoçari’ye sığınan 5.000 Müslüman’ı Sırplara teslim ettiler. Buna karşılık Sırplar Nova Kasaba üssünde tutulan 14 Hollandalı askeri serbest bıraktılar. Potoçari’ye kadar gelen Mladić televizyon kameraları karşısında kimseye bir şey yapılmayacağı ve herkesin güvenle Srebrenitsa dışına çıkarılacağı garantisi verdi. Gelen 60 kadar kamyon ve otobüse bindirilen erkeklere esir değişimi için Tuzla’ya gönderilecekleri söylendi. Görgü tanıklarının ifadesine göre bu sırada Hollandalı askerler bir kenara çekilip olanları izlemekten, hatta sığınmacıları Sırplara teslim etmekten başka bir şey yapmıyorlardı.” 36 -
16 Temmuz 1995: “Srebrenitsa’dan kaçıp Müslüman hâkimiyetindeki bölgeye ulaşan
ilk Bosnalılarla birlikte soykırım haberleri de ortaya çıktı. Görgü tanıkları inanılması güç vahşet öyküleri anlatıyorlardı. Sırp askerler cesetlerin kimlikleri tespit edilmesin diye cesetleri parçalayarak sayıları 64'ü bulan toplu mezarlara gömdüler.“37 IV.
SREBRENİTSA SOYKIRIMI İLE İLGİLİ GÜNÜMÜZE KADAR YAŞANANLAR 1. NATO Müdahalesi BM içerisinde uzlaşma kolay sağlanamadığı için Ağustos 1995’deki yoğun hava saldırıları
öncesinde ayrı bir BM Güvenlik Konseyi kararı çıkartılamamıştır. 29 Ağustos 1995 tarihinde Annan, BM sivil yetkilileriyle askerî komutanlarına, Bosna hava saldırılarını veto etme haklarını bir süre için askıya alma talimatı verdiğini ABD’ye bildirmiş; böylece savaş başladığından itibaren ilk defa, hava saldırıları alma kararı yalnızca NATO’nun ve dolayısıyla ABD’nin eline geçmiştir.38 NATO, pek çok sivil kayba yol açtığı Kosova operasyonunun tersine, Bosna’da Sırp sivil yerleşim bölgelerini bombalamamıştır. Sonuçta, Bosna’daki askerî müdahale, aşırı kayba yol açmadan Bosna’da ölümleri durdurmuştur. 30 Ağustos gecesi gerçekleşen, ‘Kararlı Kuvvet’ operasyonunda, İtalya’daki üslerden ve Adriyatik’te demirlemiş bulunan Theodore Roosevelt uçak gemisinden havalanan 60’ı aşkın uçak, Saraybosna çevresindeki Bosna Sırp mevzilerini vurmuş; bu, NATO tarihinde o zamana kadarki en büyük askerî eylem olmuştur. Sonuçta, bu askerî müdahale ile, ABD bir kez daha üstünlüğünü kanıtlamış ve Avrupa devletlerinin zayıflığı ortaya çıkmıştır. Amerikalı köşe yazarı William Pfaff’a göre, ABD BosnaHersek krizi ile Avrupa’nın lideri olduğunu kanıtlamıştır. Bush yönetimi de, Clinton yönetimi de, Avrupa hükümetlerini Avrupa liderliğini üstlenme yolunda teşvik etmişler ancak Avrupalılar
35
ROHDE, a.g.e., s.181-238.
36
ROHDE, a.g.e., s.239-282.
37
ROHDE, a.g.e., s.305-315.
38
HOLBROOKE, a.g.e., s.127.
- 12 -
başarılı olamamışlardır. ABD’nin 1995 yılında gerçekleştirdiği çabalar ve NATO’yu harekete geçirmesi sonucunda ancak, bu askerî müdahale gerçekleşebilmiştir. Bölgede olan bitenden haberdar olan Rusya gerek ekonomik gücü gerekse siyasi istikrarı olmadığı için ta ki gücüne kavuşana dek arka bahçesi için sessiz kalmaktan başka bir şey yapamamıştır. 2. Dayton Barış Anlaşması39 Bosna-Hersek Devleti, Dayton Barış Anlaşması’na göre, Bosna-Hersek Federasyonu ve Sırp Cumhuriyeti olarak iki bölümden oluşmaktadır. Anlaşmanın uygulanması amacıyla bölgede 12 ay süreyle NATO Uygulama Gücü (IFOR) adı altında 60.000 civarında askerden oluşan askerî bir güç görevlendirilmiştir. Bu anlaşma ile beraber BM Güvenlik Konseyi, Eski Yugoslavya’yı oluşturan bütün cumhuriyetlere yönelik silah ambargosunun kaldırılması yönünde karar almıştır.40 Eylül 1996’da Bosna’da seçimlerin yapılmasıyla IFOR görevini tamamlamış ve NATO Dışişleri ve Savunma Bakanları, azaltılmış bir askerî varlığın, Bosna’da barışın devamı için istikrarın sağlanabilmesinde gerekli olduğu konusunda görüş birliğine varmışlardır. Böylece, NATO’nun bir İstikrar Gücü (SFOR) oluşturması konusunda anlaşmaya varılmış ve SFOR, IFOR’dan sonra 20 Aralık 1996’da faaliyete geçirilmiştir. Çalışma kuralları IFOR’unkilerle aynı olan SFOR’a, görevini yerine getirmesi ve kendini koruması için gerekirse kuvvet kullanma yetkisi verilmiştir.41 Olağanüstü şartların hâsılası olan Dayton Antlaşması, savaşın engellenmesi ve barışın kurulması açısından başarılı olmuş ancak anlaşmazlık sonrasında SFOR, savaş suçlusu olarak ilan edilen kişilerin yakalanmasında herhangi bir başarı elde edememiştir. 3. Uluslararası Mahkeme Sürecinde Yaşananlar BM tarafından 827 numaralı karar ile 25 Mayıs 1993 tarihinde kurulan Eski Yugoslavya Uluslararası Ceza Mahkemesi (International Criminal Tribunal for the former Yugoslavia ICTY)42 tarafından ilk yargılama 7 Kasım 1994 tarihinde Bosna Hersek doğusunda teşkil edilen Sušica Kampının komutanı Dragan Nikolić’e 1992 yılında Sırp olmayan sivillere gerçekleştirdiği suçlamalar kapsamında yapılmıştır. Dikkat edilirse daha Srebrenitsa Soykırımı yaşanmadan yapılanların hangi seviyeye ulaşılacağı tahmin edilerek takriben iki yıl önce BM tarafından olaylar yargı yoluna taşınmaya başlamıştır. 16 Kasım 1995 tarihinde Bosna Sırp politik ve askeri liderleri Radovan Karadžić ve Ratko Mladić, 7 Mayıs 1996 tarihinde Duško Tadić’e hakkında Temmuz 1995’teki Srebrenitsa Soykırımı ile ilgili dava açılmıştır.
39
“Dayton Peace Accords General Framework Agreement for Peace in Bosnia and Herzegovina”, erişim 20 Kasım 2017, http://avalon.law.yale.edu/20th_century/day01.asp. 40
SELVER, a.g.e., s.157–158.
41
NATO El Kitabı, s.114.
42
“UN Resolution 827” (1993), 25 May 1993, United Nations Security Council, erişim 1 Aralık 2017, http://www.un.org/en/ga/search/view_doc.asp?symbol=S/RES/827(1993).
- 13 -
Srebrenitsa’da yaşananlardan yaklaşık bir yıl sonra 6 Temmuz 1996 tarihinde Mahkeme Savcılığı tarafından kurulan araştırmacı ve uzmanlardan oluşturulan bir grup, Srebrenitsa civarındaki toplu mezarları ortaya çıkarmak için geniş çaplı bir çalışma programı başlatmışlardır. Srebrenitsa Soykırımı’ndaki toplu ölümlerden ötürü ilk olarak 29 Kasım 1996 tarihinde Bosnalı Sırp Komutan Dražen Erdemović suçlu bulunmuştur. Uluslararası mahkemenin infaz yargılamalarına yönelik ilk olarak 6 Kasım 1997’de İtalya ile BM bir anlaşma imzalamıştır. Bunu yıllara sâri olarak 2013 yılı itibari ile 17 ülke izlemiştir. 27 Temmuz 1997 tarihinde 1990-1991 yıllarında Doğu Hırvatistan belediye başkanlığı sırasında
Sırp olmayan erkeklerin cinayetinden suçlanan
Slavko Dokmanović
ICTY
himayesindeki bir uluslararası ajan tarafından Doğu Slovenya’da tutuklanmıştır. 16 Kasım 1998 tarihinde Zdravko Mucić, Hazim Delić, Esad Landžo ve Zejnil Delalić, 1992’de Konjic yakınlarındaki Čelebići toplama kampındaki suçlamalar dolayısıyla, 24 Mayıs 1999 tarihinde Yugoslav Başkan Slobodan Milošević görevinin başında iken yargılanmıştır. 20 Mart 2000 tarihinde seks köleliğine yönelik “insanlığa karşı işlenen suç” çerçevesinde ilk büyük yargılamasına başlamıştır. 1992-1993 yıllarında Foča bölgesinde Bosnalı Müslüman kadınlara yönelik işledikleri suçlardan dolayı Bosnalı Sırp askeri ve paramiliter güçlerin üyeleri Radomir Kovač, Dragoljub Kunarac ve Zoran Vuković’e dava açılmıştır. Soykırıma yönelik ilk mahkûmiyet kararı 2 Ağustos 2001 yılında Bosnalı Sırp Karacı Subay Radislav Krstić’e Temmuz 1995’te 7.500’ün üzerinde Bosnalı Müslüman erkek ve çocuğun öldürülmesindeki rolünden ötürü verilmiştir. 2 Ekim 2002’de Sırp Cumhuriyeti Eski Başkanı Biljana Plavšić, 1992-1995 yılları arasında Bosna Hersek’teki 37 belediyede Bosnalı Müslüman ve Hırvatlara yönelik işkenceden dolayı suçlu bulunmuştur. İlk başlarda katliamdaki sorumluluğunu kabul etmeyen Hollanda hükümeti gerekli adımları atmaktan sürekli kaçınmış ve olayı kapatmaya çalışmıştır. Ancak bu olay zaman geçtikçe Hollanda’nın travması haline gelmiştir. Konuyla ilgili kurulan bir Parlamento Araştırma Komisyonu’nun 27 Ocak 2003’te açıkladığı bir raporda katliamdan tamamen Hollanda Hükümeti sorumlu tutmakta, sözde koruma altındaki bölge Sırplarca ele geçirildikten sonra Hollanda birlikleri etnik temizlikte işbirliği denilecek biçimde yardımcı olmakla suçlanmıştır.43 16 Nisan 2003’te Hollanda Başbakanı Wim Kok, Srebrenitsa’da hayatını kaybeden ve kurtulanlar adına Hollanda’nın katliamdaki kütün sorumluluğunu kabul ettiklerini belirterek hükümetin istifa ettiğini söylemiştir. BM ise bu konuda uzun süre suskunluğunu korumuş, katliamdan ancak 4 yıl sonra Kasım 1999’da 155 sayfalık bir rapor yayınlayan BM, kendisine ağır eleştiriler yöneltmekte "hata, yanlış karar ve bize karşı duran şeytanı tanımadaki yeteneksizlikten dolayı Srebrenitsa halkının Sırp katillerin katliamından korunamadığı” itirafı yapılmıştır. Görülmektedir ki güvenli bölge denilen yerler aslında güvensizliğin artmasına daha da fazla hizmet etmiştir. 27 Ocak 2004’te önceki hükümet başkanı Milan Babić, bölgede Sırp olmayanlara karşı yapılan eziyet, işkence faaliyetlerine iştirak etmesinden ötürü suçlu bulunmuştur. Babić 43
DİKİCİ Ali, “Srebrenica Katliamının Canlı Tanığı Hasan Nuhanoviç’in Hikâyesi”, Balkan Göçmenleri Kültür ve Dayanışma Derneği, erişim 11 Kasım 2017, http://www.balgoc.org.tr/2004/srebrenica.html.
- 14 -
suçlamalarda geçen tüm mezalimden haberdar olduğunu kabul etmiştir. Takiben 19 Nisan 2004’te üst mahkeme oy birliğiyle Srebrenitsa’da yaşananları soykırım olarak kabul etmiş ve Krstić’i soykırıma yardım ve desteklerinden dolayı suçlu bulmuştur. 14 Mart 2006’da Sırp Cumhuriyeti Eski Başkanı Slobodan Milošević’in ölümü ile kendisi ile ilgili dava doğal olarak sonlanmıştır. 30 Kasım 2006’da Bosnalı Sırp Karacı komutan Stanislav Galić 1992-1994 yılları arasında Sarayova’daki saldırılarından ötürü ilk olarak ömür boyu hapse mahkûm edilen olmuştur. 26 Şubat 2007’de Uluslararası Adalet Divanı (ICJ), Bosna Hersek’in 14 yıl önce Yugoslavya Federal Cumhuriyeti (Sırbistan ve Karadağ)’ne karşı açtığı davanın karar özetinde; Sırbistan’ın Bosna Hersek’te soykırım işlemediği, soykırımın işlenmesinde yardım etmediği ve soykırımı desteklemediği vurgulanmıştır. Diğer taraftan ICJ, Srebrenitsa katliamının bir soykırım olduğunu kabul etmiştir. Ancak Sırbistan, soykırımı engellemediği ve soykırım suçundan aranan kişileri yakalamadığı için suçlu bulunmuştur.44 28 Haziran 2008’de toplu bir mezar daha bulunmuş, 30 Temmuz 2008’de Bosna Sırp Cumhuriyeti eski başkanı ve Kara Kuvvetleri Komutanı Radovan Karadžić 13 yıl aradan sonra 1992-1995 yılları arasında gerçekleştirilen soykırım ve diğer suçlar nedeniyle yargılanmıştır. 20 Temmuz 2009’da Milan Lukić 130’dan fazla Bosnalı Müslüman’ın cinayetinden ötürü ikinci defa ömür boyu hapis cezasına, kuzeni Sredoje Lukić ise 30 yıl hapis cezasına çarptırılmıştır. Bu yaşananlar üzerine 31 Mart 2010’da Sırbistan Parlamentosu tarafından resmi özür dilenmiştir.45 Ancak resmi özrün soykırım için değil, Bosnalı mağdur halktan Srebrenitsa’da yaşanan suçlardan ötürü gelmesi tatmin edici olmamıştır. Ancak yine doğru bir yolda atılan adım olması açısından büyük bir önem taşımaktadır. 26 Mayıs 2011’de Bosnalı Sırp Komutan Ratko Mladić 16 yıl kaçışın ardından Srebrenitsa’daki soykırım, cinayet ve işkencelerden dolayı tutuklanmıştır. Ancak 16 yıldır firari olan soykırım ve savaş suçları zanlısı Ratko Mladić'in yakalanması, yıllardır sorulan soruları yeniden gündeme getirmiştir. Nasıl oldu da Sırp komutan, 16 yıldır firari olarak saklanabilmişti? BBC Sırpça yayınlarının eski başkanı, BBC'nin Balkanlar uzmanı Aleksej Zorić bu konuda: “Radko Mladić'in Yugoslav ordusunun subaylarından biri olduğunu hatırlatmamız gerek. Sonra, Bosna'daki Sırp ordusunda görev almıştı. Bu ordunun da Sırbistan ordusuyla yakın bağları vardı. Srebrenitsa katliamının ardından ortadan kaybolduktan sonra çevresindeki güvenlik ağı varlığını sürdürdü. Ordu ya da sivil güvenlik yapısı da herhangi bir reformdan geçirilmemişti. Bu güvenlik sistemi içindeki isterseniz adına, yasadışı deyin, grupların da yakalanmasını engelleyen roller oynadığına inanılıyor.”
44
“Adalet Divanı kararını açıkladı”, Deutsche Welle Türkçe, 03.02.2015, erişim 15 Kasım http://www.dw.com/tr/adalet-divan%C4%B1-karar%C4%B1n%C4%B1-a%C3%A7%C4%B1klad%C4%B1/a18232123.
2017,
45
Asena GÜNAL, Bir Daha Asla!: Geçmişle Yüzleşme ve Özür, ÖZENGİ Önder, YALÇINKAYA Özlem, Mas Matbaacılık, İstanbul, 2013, s.133. “ Serbian parliament apologizes for Srebrenica massacre”, 31 Mart 2010, erişim 5 Aralık 2017, CNN haber sitesi, http://edition.cnn.com/2010/WORLD/europe/03/31/serbia.srebrenica/.
- 15 -
Sırbistan Cumhurbaşkanı Tadić, basın toplantısında, eski defterlerin kapanmasını, yeni bir sayfanın açılmasını sağlayacağını söylemiştir. Mladić'in yakalanmasının bu yeni sayfada, Sırbistan için ne var? sorusunun cevabını Aleksej Zorić yine şu şekilde cevaplamaktadır: “Çok önemli bir sayfa bu. Bildiğiniz gibi, Avrupa Birliği'yle tam üyelik müzakereleri yürütüyor. En önemli engel de, Ratko Mladić ve savaş suçları iddiasıyla aranan bir başka isim olan Goran Hadžić'in yakalanmamış olmasıydı. Avrupa Birliği ve Lahey'deki savaş suçları mahkemesi, Mladić'in yakalanması konusunda ısrarlıydı, Sırbistan'dan her türlü çabayı göstermesini istemişti. Sırbistan da, ben elimden geleni yapıyorum diyordu. Ama şüpheler de yok değildi. Savaş suçları savcısı, Sırbistan'ın Lahey mahkemesiyle yeterli işbirliği yapmadığı görüşünü yineledi. BM'ye sunacağı rapor da eleştirel olacaktı, bu ise Sırbistan'ın AB'ye görüşmeleri üzerinde üyelik sürecinin daha da geri bıraktırılmasına neden olacak bir etki yaratacaktı. Şimdi yakalanmış olması, daha hızlı bir sürecin önünü açabilir, ne kadar hızlı olacağı ise bir başka soru işareti. Görülmektedir ki Sırbistan’ın hayali olan AB’ne üyelik için soykırımı kabul etmese de yargılanan kişilerin yakalanması için bu aşamadan itibaren tüm çabaları göstermeye başladığını görmekteyiz ve 20 Temmuz 2011’de, yargılanan son kaçak sanık Goran Hadžić tutuklanmıştır. Ana suç soykırım olmak üzere birçok suçtan ötürü 24 Mart 2016’da Bosna Sırp Cumhuriyeti eski başkanı ve Kara Kuvvetleri Komutanı Radovan Karadžić 40 yıl, 22 Kasım 2017’de General Ratko Mladić ömür boyu hapis cezasına çarptırılmıştır.46 Bununla birlikte özellikle Osmanlı'dan kalma Mostar Köprüsü'nün yıkılması emrini vermekle ve böylece Müslüman nüfusa orantısız zarar vermekle suçlanan eski Bosnalı Hırvat General Slobodan Praljak 29 Kasım 2017’de 20 yıl hapse mahkûm edildiğinin onandığının açıklanması üzerine “zehir içerek” hayatına son vermiştir.47 161 kişinin yargılandığı ve 90 kişinin ceza aldığı 17 yılı aşkın yargılama sürecine baktığımızda soykırım suçuyla yargılananların açıklamalarında bilinçli bir etnik temizlik gerçekleştirilmediği, fonksiyonel olarak olayların iç savaş içerisinde gerçekleşen faaliyetlerden ibaret olduğu belirtilmiştir.48 BM'ye bağlı Uluslararası Adalet Divanı da, Sırbistan’ın ülke olarak soykırım yapmadığına hükmetmiştir. Adalet Divanı'ndaki en uzun soykırım davası olan bu davada, yaklaşık 22 yıl önce eski Yugoslavya'daki iç savaş sırasında sistematik bir toplu katliam yapılmadığı kararına varan mahkeme heyeti, ancak savaş sırasında suç işlenmiş olduğuna işaret etmiştir. Kararda, Sırbistan’ın bir halk grubunun tamamını ortadan kaldırmayı planladığına ilişkin yeterli kanıt
46
Srebrenitsa Soykırımı davasıyla ilgili yargılama sürecine ilişkin bahse konu bilgiler konuyla ilgili açılmış Eski Yugoslavya Uluslararası Ceza Mahkemesi resmi internet sitesinden alınmıştır. “UN International Criminal Tribunal for the former Yugoslavia Timeline”, erişim 15 Aralık 2017, http://www.icty.org/en/in-focus/timeline. 47
Sputnik, “Savaş suçlusu Bosnalı Hırvat general duruşmada ‘zehir içip’ intihar etti”, erişim 16 Aralık 2018, https://tr.sputniknews.com/avrupa/201711291031194526-savas-sucu-bosnali-hirvat-zehir-general-durusmada-zehiricip-kendini-oldurdu/. 48
“Infographic_facts_figures_en.pdf”, erişim 02 Aralık 2017, http://www.icty.org/sites/icty.org/files/images/content/Infographic_facts_figures_en.pdf.
- 16 -
bulunamadığı belirtilmiş, Srebrenitsa'da yaşananların soykırım olduğunu kabul etmiş ancak Sırbistan'ın bundan doğrudan sorumlu tutulamayacağına hükmetmiştir.49 4. Son Dönemde Uluslararası Toplumun Soykırıma Yönelik Tutumları 1 Temmuz 2015’te çıkan bir haberde; Eski Hollanda Savunma Bakanı Joris Voorhoeve: “Srebrenitsa katliamı önlenebilirdi. Bosna Hersek'te 8 binden fazla Boşnağın öldürüldüğü Srebrenitsa katliamı sırasında, koalisyon ülkeleri arasındaki gizli anlaşma nedeniyle hava operasyonu yapılmadığı ortaya çıkmıştır.” Eski Hollanda savunma bakanı Joris Voorhoeve'ya göre, "BM, Srebrenitsa'da hava desteğine izin vermiş olsaydı, kitlesel katliamların önüne geçilebilecekti". Hollanda 2 kanalında yayınlanan "Srebrenitsa Neden Düşmeliydi?" adlı programda, BM'nin "Bosna'daki katliama seyirci kaldığı" iddialarına ilişkin belgelere yer verildi. ABD kaynaklı gizli belgeler Hollandalı eski bakan tarafından da doğrulandı. Bosna iç savaşı sırasında "güvenli bölge" ilan edilen Srebrenitsa kenti, BM adına görev yapan Hollanda taburunun (Dutchbat) kontrolündeydi. Bu nedenle Hollanda, Srebrenitsa katliamı nedeniyle en fazla eleştirilen ülkelerden bir olmuştur. Eski savunma bakanı Voorhoeve, Fransa, İngiltere ve ABD arasında Mayıs 1995’te imzalanan gizli anlaşma nedeniyle Srebrenitsa'ya hava desteği verilmediğini açıklamış, bu gizli anlaşma, İngiliz ve Fransız barış gücü askerlerinin Sırplar tarafından kaçırılmasının ardından yapılmıştır. Voorhoeve, "Güvenli Bölgeler" adlı kitabında; “Srebrenitsa'ya yönelik Sırp saldırısı 6 Temmuz 1995 tarihinde başladı. Dutchbat Komutanı Ton Karremans'ın hava desteği talebi, BM tarafından her seferinde geri çevrildi. Srebrenitsa 11 Temmuz 1995 günü düştü. General Ratko Mladić komutasındaki Sırp birlikleri, 8 binden fazla Boşnak erkeği ve erkek çocuğunu öldürdü.” Hollandalı eski bakan, BM'nin hava desteği vermemesinin mantıklı bir açıklaması bulunmadığını, "Bunun gerekçesini kendime bile açıklayamıyorum" demektedir. Voorhoeve, BM'nin o bölgedeki başarısızlığı nedeniyle Hollanda taburunun haksız yere "günah keçisi" olarak gösterildiğini, "BM önemli bir hava desteği vermiş olsaydı, büyük sayıda kurban ölümden kurtarılabilirdi" ve Gorajde'de hava desteği nedeniyle kitlesel ölümlerin önlendiğine dikkati çekmektedir. Voorhoeve, buna rağmen gizli anlaşma yapan üç ülke ile BM'nin katliamlardan sorumlu tutulamayacağını savunmakta ve "Srebrenitsa'nın düşmesi, Sırp saldırganlığının sonucuydu" görüşünü dile getirmektedir. Bosna Hersek'teki katliamların çok sayıda nedeni olduğu, BM gücü UNPROFOR'un eksikliği, Hollanda hükümetinin toplu katliamlara yol açan gelişmeleri doğru yorumlayamaması, bunlardan bazıları olduğunu belirtmiştir. Askerlerin bağlı olduğu kuruluş, "devlet sırrı dahi olsa, bu konudaki bütün bilgilerin kamuoyu ile paylaşılmasını" istemektedir. Dutchbat Komutanı Ton Karremans ise, "Bu gerçeği biliyordum ama ispat edemiyordum" demektedir. Karremans, Srebrenitsa katliamı sırasında karşısına çıkan "politik çıkarlarla mücadele ettiğini" vurgulamıştır. Ton Karremans, Hollanda 49
“091-20070226-JUD-01-00-EN.pdf”, 20070226-JUD-01-00-EN.pdf.
erişim 02
Aralık 2017,
- 17 -
http://www.icj-cij.org/files/case-related/91/091-
hükümetinden, ABD'nin elindeki gizli belgeleri istemesini de talep etmekte eğer bu gerçekleşmezse, ABD mahkemelerine şahsen başvurarak, konunun aydınlatılması için çaba harcayacağını söylemektedir.50 Prof.Dr. Ozan ERÖZDEN ile konu ile yaptığımız yazışmada; “Srebrenitsa Soykırımı, BM Yugoslavya Uluslararası Ceza Mahkemesi'nin 2004 Krstic kararında ve bu karardan bu yana verdiği birçok hükümde ve Uluslararası Adalet Divanı'nın 2006 yılında verdiği Bosna HersekSırbistan kararında varlığı tescil edilmiş bir olgudur. Öte yandan başta AB ülkeleri olmak üzere birçok devletin siyasi organları (özellikle parlamentolar) bu konuda tanıma beyanları yapmışlardır. Öte yandan, soykırımdan doğrudan ya da dolaylı sorumlu tutulabilecek siyasi birimlerin de bu soykırımı tanıdığını görüyoruz. Bosna Hersek'in federe birimi olan Republika Srpska Parlamentosu 2004 yılında Srebrenitsa soykırımının nasıl meydana geldiğini detaylı biçimde açıklayan bir rapor kabul etmiştir. Sırbistan parlamentosu Srebrenitsa soykırımını tanıyan bir beyanı 2010 yılında yapmıştır. Ayrıca Sırbistan Devlet başkanları Tadic ve Nikolic bu soykırımdan dolayı resmi özür mesajları yayınlamışlardır. Son olarak Hollanda parlamentosu da bir kaç yıl önce bu konuda detaylı bir araştırma yaparak soykırım esnasında Srebrenitsa'da görev yapan Hollanda birliğinin sorumluluğunu tanımlamıştır.”51 demektedir. Velhasıl Sn. Erözden Srebrenitsa Soykırımı’nı, gerek uluslararası yargı organları gerek dünya geneline yayılan siyasi birimlerce yüksek bir tanıma görmüş bir olgu olarak belirtmiştir. Türkiye’de hafıza-mekân-tarih perspektifiyle Sırpların 1995 Temmuz'unda yaptığı soykırımın
unutulmaması,
benzer
acıların
yaşanmaması,
geçmişin
unutulmaması
ve
unutturulmaması adına biri 11 Temmuz 2012’de İzmir’in Buca ilçesinde, diğeri 24 Şubat 2014’te Adana'da Srebrenitsa Soykırımı Anıtları açılışları yapılmıştır.52 53 Bunca yaşanan gelişmelere ek olarak ABD ve İngiltere tarafından Srebrenitsa’da yaşananları “soykırım” olarak niteleyen katliamın 20'nci yıl dönümü dolayısıyla hazırlanan karar tasarısı 9 Temmuz 2015’te BM Güvenlik Konseyi'nde Rusya tarafından veto edilmiştir. Oylamada, 4 konsey üyesi çekimser kalmış, diğer 10 üye karar tasarısına destek belirtmiştir. BM Güvenlik Konseyi'nin ABD, Çin, İngiltere ve Fransa'yla birlikte veto yetkisi bulunan beş daimi üyesinden biri olan Rusya, bu karar tasarısının “yapıcı” olmayacağını ve bölgede gerilimi tırmandıracağını savunmuştur. Aslında bunun nedeninin; Rusya’nın 1990’lı yılların başlarından itibaren Balkanlardaki etkisiz varlığının temeli olan Liberal-Atlantikçi vizyonunu ve buna uyarlanmış realiteyle bağdaşmayan bir dış politika uygulanışından, uluslararası ilişkilerin gerçek bir aracı olan Reelpolitik'e dönüşü olarak tanımlanabilir. Başka bir deyişle, Balkan krizlerinin gölgesinde oluşmaya başlayan yeni uluslararası güvenlik ortamı, Rusya'nın dış ilişkilerini ve stratejik önceliklerini, kaçınılmaz bir şekilde yeniden düzenlemesini zorunlu kılmıştır. 50
Yusuf ÖZKAN, "Hollandalı bakan: Srebrenitsa katliamı önlenebilirdi”, 1 Temmuz 2015, BBC Türkçe Haberler, erişim 30 Kasım 20”17, http://www.bbc.com/turkce/haberler/2015/07/150701_srebrenitsa. 51
Prof.Dr. Ozan ERÖZDEN ile 21 Aralık 2015’te yapılan elektronik yazışma mülakatı.
52
“Adana'da Srebrenitsa Soykırımı Anıtı Açıldı”, 24.02.2014, erişim 15 Aralık 2017, http://www.zambak.ba/adana39da-srebrenitsa-soykirimi-aniti-acildi-3322h.htm. 53
“Buca Srebrenica Soykırım Anıtı”, erişim 16 Ocak 2018, http://www.egemeclisi.com/haber/28703/buca-srebrenicasoykirim-aniti.html.
- 18 -
V.
SONUÇ 20. yüzyılın son çeyreğinde Avrupa’nın ortasında ve tüm dünyanın gözü önünde
gerçekleştirilen bir insanlık ayıbının gerçek hikâyesi olan Srebrenitsa Soykırımı, Soykırım Gözlem Örgütü başkanı Gregory STANTON tarafından ortaya konulan 8 aşaması ile uyumluluk arz ettiği müşahede edilmiştir. Ancak soykırımın önlenmesi için gereken önlemler etkin bir şekilde alınmadığından ötürü göz göre göre gelen soykırım engellenememiştir. Bahse konu soykırıma maruz kalan insanlar sadece sahip oldukları kimliklerinden dolayı vahşice öldürülmüş, işkenceye uğramış, tecavüz edilmiş, yurtlarından sürülmüştür. Kendilerini yeni Haçlı Seferlerinin neferleri sanan Sırplar, yıllardır birlikte yaşadıkları komşularını tamamen yok etmek için merhametsizce saldırmışlar ve tüm dünyanın gözü önünde kısmen de amaçlarına ulaşmışlardır. Yaşanan insanlık dışı bu utanç tablosu sonrası kısa süre sonra Bosnalı Sırp lider ve askerler hakkında davalar açılmaya başlanmış, üzerinden 8 yıl sonra BM tarafından 2003 yılında Eski Yugoslavya Uluslararası Ceza Mahkemesi tarafından ilk yargılama yapılmış, 27 Ocak 2004’te Srebrenitsa’da yaşananlar soykırım olarak kabul edilmiştir. Yoğun yargılamalar sonucunda soykırım ile suçlanan 161 kişiden 90’ı cezalandırılmış, ancak yeterli kanıt bulunamaması nedeniyle Sırbistan’ın devlet olarak soykırım yaptığı bir türlü kabul edilmemiştir. Çıkan birçok toplu mezar neticesinde uluslararası toplumun da baskısı neticesinde 2010 yılında Sırbistan tarafından resmi özür gelmiştir. Ancak resmi özrün aradan 15 yıl geçtikten sonra gelmesi, dava sürecinde hüküm giyen birçok lidere onlarca yıl ülkenin en ileri gelenlerinden birileri olarak muamele yapılması ve ülkede rahatça dolaşabilmesi, son dönemde Sırbistan’ın Avrupa Birliği'yle tam üyelik müzakereleri sürdürmesinden dolayı olduğu aşikârdır. Güvenli Bölge’nin sorumlusu Hollanda’nın, olanlardan BM şemsiyesi altında gizli anlaşma yaptığı öne sürülen Fransa, İngiltere ve ABD’nin de payının olduğunu belirterek kendisine yapılan suçlamaların dozunu azaltmaya çalıştığı müşahede edilmiştir. Mahkeme kararlarında soykırım suçunun sadece kişiler hakkında verilmiş olduğu, yeterli kanıta ulaşılamadığından Sırbistan’ın ülke olarak soykırım yapmadığına hükmedildiği, yaşananların bilinçli bir şekilde soykırım niyetiyle yapılmadığı, fonksiyonel olarak olayların iç savaş içerisinde gerçekleşen faaliyetlerden ibaret olduğu belirtilmiştir. Bununla birlikte BM Güvenlik Konseyi’nde Rusya’nın bir zamanlar etki alanı olan Balkanlarda Sırbistan aleyhine alınabilecek bir kararın veto edilmesi neticesinde Srebrenitsa Soykırımı tanın(a)mamıştır. ABD ve İngiltere tarafından Srebrenitsa’da yaşananları soykırım olarak belirten katliamın 20'nci yıl dönümü dolayısıyla hazırlanan karar tasarısına veto eden Rusya’nın bu davranışı 1990’lı yılların başlarından itibaren Balkanlardaki etkisiz varlığını artırmaya yönelik neo-realist bir hareket olduğu kıymetlendirilmektedir. Tüm dünyanın gözü önünde gerçekleştirilen bir insanlık dramı olan Srebrenitsa Soykırımının, yaşayan gerçek tanıkların açıklamalarına, bulunan onlarca toplu mezara, tescilli mahkeme kararına, Sırbistan’ın resmi özrüne rağmen tanınmamasının nedeninin, reel politik çerçevede soğuk savaş dönemindekine benzer şekilde tarihsel blok içerisinde yer alan büyük devletlerin bir güç meselesi olarak yerini bulduğu kıymetlendirilmektedir. - 19 -
VI. “091-20070226-JUD-01-00-EN.pdf”, JUD-01-00-EN.pdf.
BİBLİYOGRAFYA http://www.icj-cij.org/files/case-related/91/091-20070226-
“Adalet Divanı kararını açıkladı”, Deutsche Welle Türkçe, http://www.dw.com/tr/adalet-divan%C4%B1-karar%C4%B1n%C4%B1a%C3%A7%C4%B1klad%C4%B1/a-18232123.
03.02.2015,
“Adana'da Srebrenitsa Soykırımı Anıtı Açıldı”, 24.02.2014, http://www.zambak.ba/adana39-dasrebrenitsa-soykirimi-aniti-acildi-3322h.htm. AKÇA Mehmet, “Bosna Hersek Meselesi”, 4 Ekim 2013, http://akademikperspektif.com/2013/10/04/bosna-hersek-meselesi-4/.
Akademik
Perspektif,
“Application of the Convention on the Prevention and Punishment of the Crime of Genocide (Bosnia and Herzegovina v. Serbia and Montenegro) Summary of the Judgment of 26 February 2007”, International Court Of Justice, http://www.icjcij.org/docket/index.php?sum=667&code=bhy&p1=3&p2=3&case=91&k=f4&p3=5. BAĞCI Hüseyin, “Bosna-Hersek - Soğuk Savaş Sonrası Anlaşmazlıklara Giriş”, s.258, Ankara Üniversitesi Dergiler Veritabanı, http://dergiler.ankara.edu.tr/dergiler/18/22/104.pdf. BOSE Sumantra, “Bosnia: Peace and Reconciliation, Trouble in the Balkans”, Centre For Learning Technology, http://fathom.lse.ac.uk/Seminars/21701727/21701727_session5.html. “Buca Srebrenica Soykırım Anıtı”, http://www.egemeclisi.com/haber/28703/buca-srebrenicasoykirim-aniti.html. “Convention on the Prevention and Punishment of the Crime of Genocide”, UN Human Rights Office of The High Commissioner, http://www.ohchr.org/EN/ProfessionalInterest/Pages/CrimeOfGenocide.aspx. “Dayton Peace Accords General Framework Agreement for Peace in Bosnia and Herzegovina”, http://avalon.law.yale.edu/20th_century/day01.asp. DİKİCİ Ali, “Srebrenica Katliamının Canlı Tanığı Hasan Nuhanoviç’in Hikâyesi”, Balkan Göçmenleri Kültür ve Dayanışma Derneği, http://www.balgoc.org.tr/2004/srebrenica.html. DZAFİÇ Aliya, “Srebrenitsa Soykırımı ve Kronolojisi”, http://www.bosnahersek.ba/srebrenitsa-soykirimi-ve-kronolojisi-bolum-4/.
04.01.2014,
Eski Yugoslavya Uluslararası Ceza Mahkemesi resmi internet sitesi, “UN International Criminal Tribunal for the former Yugoslavia Timeline”, http://www.icty.org/en/in-focus/timeline. “Genocide”, Online Etymology http://www.etymonline.com/index.php?allowed_in_frame=0&search=genocide.
Dictionary,
GÜNAL Asena, Bir Daha Asla!: Geçmişle Yüzleşme ve Özür, ÖZENGİ Önder, YALÇINKAYA Özlem, Mas Matbaacılık, İstanbul, 2013. HASPESLAGH Sophie, “The Bosnian Safe Havens”, November 2003, The Beyond Intractability, http://www.beyondintractability.org/essay/safe-havens. HOLBROOKE Richard, To End A War, The Modern Library, New York, 1999. “Infographic_facts_figures_en.pdf”, http://www.icty.org/sites/icty.org/files/images/content/Infographic_facts_figures_en.pdf. JELAVICH Barbara, History of The Balkans: Twentieth Century Vol 2, Cambridge University Press, Cambridge, 2006. KOÇAK Mehmet, İnsanlık Tarihinde Kara bir Leke Srebrenica Soykırımı, Batu Yayıncılık, İstanbul, 2004. “NATO El Kitabı”, Office of Information and Press, Brüksel 2001.
- 20 -
“NATO’nun Bosna-Hersek Müdahalesi”, Tarihi Olaylar, http://www.tarihiolaylar.com/tarihiolaylar/nato-nun-bosna-hersek-mudahalesi-721. “Origin of the term Genocide”, US Holocaust http://www.ushmm.org/confront-genocide/defining-genocide.
Memorial
Museum,
ÖZKAN Yusuf, "Hollandalı bakan: Srebrenitsa katliamı önlenebilirdi”, 1 Temmuz 2015, BBC Türkçe Haberler, http://www.bbc.com/turkce/haberler/2015/07/150701_srebrenitsa. ROHDE David, Endgame: The Betrayal and Fall of Srebrenica, Europe's Worst Massacre Since World War II, Library of Congress Cataloging-in-Publication Data, New York, 1997. SELLS Michael A., The Bridge Betrayed: Religion And Genocide In Bosnia, Univerity of California Press, Los Angeles, 1996. SAYGIN Sefa, “Jahja Muhasilovic ile Yugoslavya'nın Dağılması ve Srebrenitsa Soykırımı Üzerine”, 5 Ağustos 2015, Türkiye Uluslararası İlişkiler Çalışmaları, http://www.tuicakademi.org/jahja-muhasilovic-ile-yugoslavya-nin-dagilmasi-ve-srebrenitsasoykirimi-uzerine/. SELVER Mustafa, Balkanlara Stratejik Yaklaşım ve Bosna, IQ Kültür Sanat Yayıncılık, İstanbul, 2003, s. 98. “Soykırım”, Büyük Türkçe Sözlük, Türk Dil Kurumu, Ankara, 2009. Sputnik, “Savaş suçlusu Bosnalı Hırvat general duruşmada ‘zehir içip’ intihar etti”, https://tr.sputniknews.com/avrupa/201711291031194526-savas-sucu-bosnali-hirvat-zehirgeneral-durusmada-zehir-icip-kendini-oldurdu/. STANTON Gregory H., “The 8 Stages of Genocide, Genocide Watch”, 1996, The International Alliance to End Genocide, http://www.genocidewatch.org/aboutgenocide/8stagesofgenocide.html. TALJİC İsnam, Srebrenitsa'nın Öyküsü, Çev. KUTLU Elma, Profil Yayıncılık, İstanbul, 2013. TÜRBEDAR Erhan, “Yugoslavya’nın Dağılması ve Bosna Savaşı Kronolojisi (1986-1995)”, Avrasya Stratejik Araştırmalar Merkezi, http://www.avsam.org/dosyalar/BOSNASAVASIKRONOLOJISI.doc. “UN Resolution 819” (1993), 16 April 1993, United Nations http://www.un.org/en/ga/search/view_doc.asp?symbol=S/RES/819(1993).
Security
Council,
“UN Resolution 824” (1993), 6 May 1993, United Nations http://www.un.org/en/ga/search/view_doc.asp?symbol=S/RES/824(1993).
Security
Council,
“UN Resolution 827” (1993), 25 May 1993, United Nations Security Council, http://www.un.org/en/ga/search/view_doc.asp?symbol=S/RES/827(1993), [1 Aralık 2015]. “WikiZero - Soykırım”, https://www.wikizero.com/tr/Soyk%c4%b1r%c4%b1m. YAPICI Merve İrem, “Bosna Hersek’te Gerçekleştirilen Askeri Müdahalenin Uluslararası Hukuktaki Yeri”, Uluslararası Hukuk ve Politika Cilt 2, No: 8 ss.1-24, 2007.
- 21 -