Accessability in Turkish

Page 1

Erişilebilirlik. Fiziksel çevrenin ötesinde Fotoğraflar Berkay Uygunoğlu Yazar Nilay Vardar


Engelli bireylerin insan haklarl toplumsal yaşamda hala tam olarak yansltllmamaktadlr. Türkiye’de yaşayan bu sekiz kişiyle, bireysel yaşam öykülerinin duyurulmasl amaclyla röportajlar yapllmlş ve fotoğraflarl çekilmiştir. Bu kişiler, fiziksel veya zihinsel engeli olan bireyler için toplumda erişilebilirlik ve bütünleştirme konularlnl gündeme getirmek amaclyla dünyayl turlayan, İsveç kaynakll AccessAbility sergisiyle bağlantlll olarak tasvir edilmiştir.

2


‘Ece rock müzik dinlemeyi seviyor, bu sene nota okumayl da öğrendi.’

‘İnsanlar birine hakaret ederken ”şizofren misin” der!’

– Ece Güler (Ön kapak)

– Fikret Bektaş (Karşı sayfa)

Ece 7 yaşında. Sabahları erken uyanmayı seviyor. Oyuncak bebeklerine düşkün, kendi banyo yaparken onları da yıkıyor. Resim yapmak en büyük zevkleri arasında.

Fikret, Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Fotoğrafçılık Bölümü Mezunu. 18 yaşından beri düğünlerde fotoğraf ve video çekiyor. Geçimini buradan sağlamaya çalışıyor. Ancak tutkusu portre çekmek, insanlarla iletişim kurmayı seviyor. Müzikle de arası iyi; amatör olarak davul ve akustik gitar çalıyor.

Ece işitme engelli ve fonolojik konuşma bozukluğu var. Bir kulağında, duymasını sağlayan, biyonik kulak (koklear implant) var. Devlet tarafından ücretsiz verilmiş. Ailesinin en büyük isteği ikinci kulağına da taktırmak.

Fikret’e 37 yaşında şizofreni teşhisi kondu. Toplumun önyargıları ve damgalamasından şikayetçi. “İnsanlar birine hakaret ederken şizofren misin der. Böyle olunca ben de şizofren olduğumu gizliyorum” diyor. Bu yüzden başka işlerde çalışamayacağını düşünüyor.

Haftanın belli günleri gittiği rehabilitasyon merkezinde konuşma terapisi de alıyor. Daha önce bunun için İstanbul’dan Ankara’ya gitmesi gerekiyordu. Terapiler sayesinde konuşması iyileşti. Bu yıl okula başlayacak. Rock müzik dinlemeyi seviyor, bu sene nota okumayı da öğrendi. Yakında yüzmeye başlayacak olması onu oldukça heyecanlandırıyor.

Kurdukları folklor ekibiyle Hollanda’da sahne almaktan büyük keyif almış. Şizofreniyle yaşamayı öğrenmesinde derneklerin büyük desteği olduğunu söylüyor. İki yıl Türkiye’de pilot bir proje olan Tuzla Umut Evi’nde kaldı. Diğer şizofrenlerle birlikte yaşama deneyimi hoşuna gitmiş. Şizofrenlerin toplumun içinde var olması gerektiğini düşünüyor.

1


2


‘Baklmevinde değil, özgürce kendi evimde yaşamak istiyorum!’

‘BM Engelli Haklarl Sözleşmesi’nin önünde mali ve kültürel bariyerler var.’

– Mediha Bozkır Yıldız (Solda)

– Şafak Pavey (Sonraki sayfa)

Mediha, bebekken geçirdiği beyin felci nedeniyle kaslarının büyük bölümünü kullanamıyor. 38 yaşında, annesi vefat edince, bakımevine yerleşti. Okuma yazmayı da orada öğrendi. 2011’de bakımevinde aşık oldu ve evlendi. Darıca’da kiraladıkları evde yaşamaya başladılar. O günler için “Hayatımda hiç mutlu olmadığım kadar mutluydum. Birlikte her yere gezmeye gidiyorduk, sevgiyi onunla gördüm” diyor. Eşi geçen yıl hayatını kaybedince herkes Mediha’nın bakımevine yerleşmesi gerektiğini söyledi. Ancak o “Bakımevinde bağımlı yaşamak, kapalı kalmak istemiyorum. Özgürce kendi evimde yaşamak istiyorum” diyerek bunu reddetti.

Şafak, Türkiye’nin ilk engelli kadın milletvekili. Çocukken ressam olmayı düşlermiş. “Sanatçı olmayı hayal edip politikacı olan tek kişiyim sanırım” diyor. Zürih’te sanat ve film eğitimi aldığı sırada geçirdiği tren kazası sonucu Şafak’ın sol kolu ve sol bacağına protez takıldı. Kazanın ardından Londra’da Uluslararası İlişkiler Bölümü’nü, London School of Economics’de yüksek lisansını bitirdi. BM’de İnsan Hakları Yüksek Komiserliği yöneticiliği dahil uzun yıllar birçok görevde yer aldı. Kendisi de işaret dili bilen Şafak, CHP İstanbul vekili olarak meclise adım atar atmaz işaret dili ile tercümeyi başlattı. Şafak, Türkiye’nin imzaladığı BM Engelli İnsan Hakları Sözleşmesi’nin önünde mali ve kültürel bariyerler olduğunu düşünüyor. ‘‘Engellinin ‘günahkar olarak algılanmasından’, ‘kamusal göz estetiğini’ bozmaya uzanan geniş bir bariyer bu.’’

Şu anda Darıca’daki evinde tek başına yaşamaya devam ediyor. Komşuları, küçük bir ücret karşılığında ihtiyaçlarını karşılıyor. Alışverişini kendi yapıyor. Bazı günler Darıca sahiline inerek hayvan posterleri satıyor. Çünkü bakıcı ücretini devlet karşılamıyor. En büyük isteği kendi evinde hayatına tek başına devam edebilmek.

Meclisteki siyasi partileri de eleştiriyor. ‘‘Engelliyi muhtaç oy deposu veya haklarını kullanan bağımsız birey olarak görmek arasındaki keskin fark bizi çözümden uzaklaştırıyor.’’ Şafak, ikinci kere milletvekili seçildi, bu dönem meclisin engelli hakları konusunda uzlaşacağına dair daha umutlu olduğunu söylüyor. 3


4


5


‘Ozan, oyun hamurundan çizgi film karakterlerini yaplyor.’

‘Mevlüt’ün hayattaki en büyük isteği bir iş bulmak.’

– Ozan Şanlısoy (Önceki sayfa)

– Mevlüt Günay (Sağda)

Ozan, oyun hamurlarını çok seven bir çocuk. Çizgi film karakterlerini oyun hamurundan yapıyor. Bir diğer tutkusuysa tabletiyle video çekmek.

Mevlüt, bu yıl İşitme Engelliler okulunda bilgisayar tasarımı bölümünü bitirdi. Spastik ve hafif zihinsel engelli. Günün büyük bir bölümünü bilgisayar başında geçiriyor. Kendisi gibi işitme engelli sevgilisiyle de facebook aracılığıyla tanıştı. Henüz hiç bir araya gelemeseler de onunla evlenmek ve baba olmak istiyor. Mevlüt dizi izlemeyi ve müzik dinlemeyi çok seviyor. Konuşamasa da şarkı söylüyor.

Ozan okuma ve yazmayı 4 yaşında öğrendi. Otizimli olduğu için ilk başvurdukları okula kabul edilmedi. Annesinin verdiği hukuk mücadelesi Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde sürüyor. Şimdi başka bir okulda okuyor. Bu sene ikinci sınıfı bitirdi. Okulda arkadaşlarıyla arası çok iyi. Ailesi öğretmenlerin ilgisizliğinden şikayetçi. Derslere bakıcısıyla beraber giriyor.

Kendisiyle dalga geçildiği için mahallesinde dolaşmayı sevmiyor ama çok azimli ve hareketli bir genç. Doğduğunda yürüyemiyordu şimdi koşabiliyor. Kol kaslarından oldukça gururlu. Şu anda hayattaki en büyük isteği ise bir iş bulmak.

Ozan, haftanın en az üç gününü parkta vakit geçiriyor. Doğayı ve hayvanları çok seviyor, denize girmek onu çok rahatlatıyor. Müzisyen babasıyla şarkı söylemekten keyif alıyor.

6


7


8


‘Otobüsler uygun olsa İstanbul’un her yerine gitmek isterim!’

‘Haklarlml ancak üniversitede talep etmeyi öğrendim.’

– Taha Barış Tellioğlu (Solda)

– Bahar Yavuz (Arka kapak)

Taha, 16 yaşında. Üç yaşından beri yüzüyor, haftanın üç günü de fizik tedaviye gidiyor. Çünkü kas hastalığı nedeniyle sürekli hareket etmesi gerekiyor. Ancak yüzme onun için bir tedaviden çok keyif. Yarışlarda kazandığı tam 10 madalyası var.

Bahar, ilkokuldan itibaren kaynaştırma okullarında okudu. 18 yaşına kadar ailesiyle Antalya’da yaşadı. Yalnız başına hiç sokağa çıkmamıştı. Şimdi Boğaziçi Üniversitesi’nde psikoloji okuyor. Doğuştan görme engelli olmasına rağmen İstanbul’a gelene kadar baston kullanmayı bilmiyordu. Dört yıldır okulun yurdunda kalıyor. Kitaplarını üniversitede sesli kitaba dönüştürebiliyor. “Eskiden fazlasını istemeye utanırdım. Haklarımı üniversitede talep etmeyi öğrendim” diyor. Koroda şarkı söylemekten keyif alıyor. İspanyolca öğreniyor, İspanyolca konuşulan bir ülkeye gitmek istiyor.

Apartmanda asansör olmadığı için annesi her seferinde Taha’yı sırtında taşıyarak indirip çıkarıyor. Taha, istemediği bir liseye kaydoldu; çünkü mahallesinde asansörü ve rampası olan tek oku oydu. Okul yönetiminden beklediği desteği göremedi ve okulu bırakmak zorunda kaldı. Mecburen evden açıköğretime devam ediyor. En büyük hayali üniversiteyi bitirmek.

Bahar, çeşitli engelli derneklerinde çalışıyor. Engelli kadınların Türkiye’de çifte dezavanataj yaşadığını düşündüğü için çalışmalarını bu alanda yürütmek istiyor. Hayallerini gerçekleştirebildiği İstanbul’da kendini özgür hissediyor. Ancak en çok engellendiğini düşündüğü yer sokaklar.

Taha, sokağa çıkmayı çok seviyor. “Otobüsler uygun olsa İstanbul’un her yerine gitmek isterim” diyor. Engelli derneklerindeki sosyal etkinlikler hayatının vazgeçilmezi. Koyu Galatasaraylı ve bir futbol tutkunu. Futbol oynayamıyor ama baccia oynamayı seviyor. Türkiye ikincisi oldu ve Avrupa turnuvasına çıkacak. Yeni ülkeler göreceği için çok heyecanlı.

“İnsanların beni görmediğim için sokakta oradan oraya çekiştirmesine katlanamıyorum. Yardıma ihtiyacım olursa size söylerim. Sormadan bana dokunmayın.”

Facebook’u aktif kullanıyor. “Bütün engellerin aynı sorunları var. Bunları belki biri görür diye facebook’tan paylaşıyorum’’ diyor. 9


Metinlerin okunmaslnl istiyorsanlz QR kodunu tarayln. Bu broşür, Swedish Institute (SI) tarafından hazırlanan fotoğraf sergisinin bir parçasıdır. Burada öne çıkarılan sekiz kişinin tamamıyla 2015 yılı içinde Türkiye’de röportaj yapılmış ve fotoğrafları çekilmiştir. Burada söz konusu bireylerin deneyimleri ve Türkiye’de engelli olarak yaşamaya dair bakış açıları yer almaktadır. Erişilebilirlik nedir? Pek çok yaşam öyküsünün de gösterdiği üzere, bu konu tekerlekli sandalye rampaları ve sağlık hizmetlerinin çok ötesindedir. Herkesin toplumsal yaşama eşit şartlarda katılabilmesi gerektiğinden, nihayetinde bu demokrasinin bir konusudur. Swedish Institute (SI) dünya genelinde İsveç’e dair ilgi ve güveni teşvik eden bir kamu kuruluşudur. SI, kültür, eğitim, bilim ve iş alanlarında stratejik iletişim ve karşılıklı paylaşım yoluyla diğer ülkelerle işbirliği ve sürekli ilişkiler kurmayı amaçlar. SI, tüm dünyada İsveç büyükelçilikleri ve konsolosluklarıyla yakın çalışma yürütür. SI ve İsveç hakkında daha fazla bilgi için lütfen Si.se ve Sweden.se adreslerini ziyaret edin. © 2015 The Swedish Institute Grafik tasarım Kidler Ineko tarafından 2015 yılında İsveç’te bastırılmıştır ISBN 978-91-86995-67-6 (Turkish)

10


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.