Gezi bağları

Page 1

mücadelenin birinci yılına ithafen...

gezi bağları



ÖLÜYORUM DEVRİMCİ MÜCADELEYİ BENSİZ SÜRDÜRÜN Tezer Özlü, Çocukluğun Soğuk Geceleri



Bu kitap otopoietik bir şekilde _kendi_ hazır edilmiştir. Sevinç Çalhanoğlu Mayıs.2014.



y 端 k l e n i y o r ...


Fark ettim ki yazı bir kKARArlılık meselesi.

,,,,,günlerdir,,,,, kağıdı elimden düşürmüş telefonu elime almışım. her günün ortasında bugün eve gidince bunları bunları bunları yazacağım dediğim günlerde eve dönemez olduğumdan, mzdan yarın çok belirsiz olduğundan, mzdan soluk soluğa yaşadığımdan, mzdan her şeyin yan etkisinden yaşananların h a rRer KET liliği arasında cümlelerin çok geç KURuluyor olmasından, şaşkınlığımdan, mzdan söylenen yalanların hoyratlığından bir türlü yazamadım.

21.06.13

anladım ki yazı bir kARArlılık meselesi. Bir eminlik. anladım ki ayağın yere sağlam basarsa oturuyorsun yazıya. tutARSIZ ve çelİŞKİLi yazmaktan korkuyorsun bir kere. Bir keREre çünkü öyle tuTARtSIZLIKlar yaşıyorsun ki kağıt kalem şahidin olmasın istiyorsun. Kimbilir. şu an buna son vermeyi deneyeceğim. korkmuyorum. /daha önce denedim. olmadıoluyor/ ama yaşadıklarımızı bir başka yere aktarırken bir de ona şekil verirken ne çok şey aradakarada kayboluyor... 1




: gerçeklik, herhangi bir sanatsal kurgudan daha da akıldışı olabilir. Donald Kuspit



“durmak suretiyle polise şiddet ve hareket kullanmadan direnmek suçu’’ eylemlerde biber gazından başka müdahale seçenekleri var mı yok mu bunun üzerinde çalışıyoruz, böyle bir müdahale seçeneği arıyoruz, Vali Mutlu. meydanda meyve suyu paketini şişirip patlatan çocuğa anne müdahalesi: oğlum zaten diken üstündeyiz, bi rahat dur! tophane’de sopalı saldırı olduğu söyleniyor. cihangir kapılarını aç!!



07.07 günlerdir sokaklarda kutu kutu pense elmamı yeese oynuyoruz gayrımeşru bu oyunlarla isimlerimizi öğreniyoruz. ... (arkadaşım ethem arkadaşım abdullah arkadaşım ali arkadaşım mehmet)

8


aranızda tek İstanbul dışında insan olarak şunu söyleyebilirim ki; direniş sadece İstanbul’da ve Ankara’da var. İzmir’de olaylar çok farklı. Burada iğrenç bir Kemalizm var. Topluluk çok şuursuz. Saat öğlen 2de çıkmaya başlayan insanlar Mustafa Kemal’in askerleriyiz diye bağırıp küfürlü sloganlar atmaktan başka birşey yapmıyorlar. Taraftar tipli provokatif tiplerin Orospu Çocuğu Tayyip, İbne Tayyip diye bağırmalarına LGBT’lilerin bile eşlik ettiğini kendi gözlerimle gördüm ve gidip uyardım nasıl oluyor da cinsiyetçi ibne tayyip diye bağırabiliyorsunuz siz de diye. Öyle gelyana geldik dediler. İnanılmaz bir şuursuzluk hakim. İnsanlar kordonda rakı balık yaparken insanları alkışladıkları için kendilerini direnişçi sanıyorlar. 2 kez bağırdıktan sonra çimlerde inanılmaz içki içip çöpleri savuruyorlar etrafa. Saat 11 oldu mu da defolup gidiyorlar. Geriye kalan bir grup direnişçiler de örgütlenemediği için polis ve çok açık bir şekilde akpli olduğu belli olan gruplar tarafından resmen öldürülmeye çalışılıyor. Burdaki direniş değil, Kemalizm şovu ve Akp’nin seçimle alamadığı izmirliden ölüme kastedecek kadar ağır intikam alma derdi.


çeşit çeşit statükoculuk ve muhafazakarlık var gerçekten. bunu hep teoride konuşurduk da, bir durum olduğunda bu kesimlerin bu kadar ket vurucu olabileceğini ben bilmezdim. dün bakırköydeki foruma giderken yolda gençtürklerin standına rastladım, bunlar mustafa kemalin askerleriyiz diyenler işte. yine dört yanı bu yazan bayraklarla donatmışlar, içlerindeki kadına gittim ve siz kadınsınız neden bu kadar maskülen bir sloganı kabul ediyorsunuzla başlayan uzun bir konuşma geçti aramızda. söyledikleri şöyle şeyler, biz askeri sizin düşündüğünüz anlamla kullanıyoruz da mücadeleci, devrimci bla bla anlamında kullanıyoruz filan, sonra bir noktada şunu dedi, biz sizlere(marjinal bireyseller) hitap etmiyoruz zaten, sokaktan geçen askerlikle sorunu olmayanlara hitap ediyoruz.peh



09.07 gözlerimi açtığımda sokaklar ıslanıyordu suyun bol olduğu yerlerde kurulmuştu ilk topluluklar şimdi her sokak, yeni bir bentle kuruluyor. suyun etrafında bir oluyor sukünet bir şahıs başka kipi kopuyor elalem ne der fenafillah uzaktan şu havzaya birbakıma ölüm var diye çoğaldıkça çoğalıyoruz su vardiye kaptan kaba mesai boşaltıyoruz. (avcılık ve toplayıcılık birdir) gözdağı suyu bu kötü günler içine saklıyoruz

her sokak evladiyelik delil yok yaşamak teyitli sansürü konuşmak sansür içinde sansürel ankarası,izmiri,antakyası,sivası,tuncelisi her birinin ölçüsü var, uyağı cinas. ... hemşehirlilik yaşını üstelik 20’ye düşürdük. anlaşıyoruz. çek gövdeni paylaş ölüm var dağıtın. ... bu toprakları biz bir başkasının sanmıştık. bizimmiş kabullü tepeler bizimmiş aşkısı. ! ortasından da olsa kazmaya gözüm yankıdır. vinçleri çekmişler, ağaçları dikmişler diyorlar çoğunluk yalan. çoğunluk kızım sana söylüyorum gelinim sen ağla kapatıp kapatıp açıyorlar rahmini.mizi.

12



tahsilini pek bilmediğimiz adamlar aman okumanın da ne hayrını gördüyseler birlikte önünde bekledi peşinden ürüksürük bu ufuk açıcı cümleler kendilerini zor tuttular evlerinin ışıklarında (+bir enerji korunumu örneği olarak-) nesilden nesile uygun olmayan koşullar altında yetiştirilmiş elli satırlılar.

14





hakkını 3ver bakanlıktan yeni yasa: korkakça sevişmeyin çocuklarınız korkak olur sonra.

18




anonim meşrulaşma (ayranımız yok içmeye taht-ı revanla gidiyoruz gezimeye korosu) hangi soru gerçekliğinde cevap bulacak -seni örten beni açıyorkelimelerimi içten seçiyorum sen yüzümü görmüyorsun ağaçlar kesiyor ne olur biri boş lu k la r ı dol dursun yapılan açıklamalardaki uçurumlarda gülmekten kır////////////ılıyorum kimin eli kimin cebinde artık dikiş sökemiyorum ağaçlarımı kesmen gerek, bırakın , biliyorum. sıkıştığım evrenin dönmeyeceğinden korkuyorum sahiden dünya mı dönüyordu güneşin etrafında yoksa birileri ?? ısrar ediyorum, (akrabandan canım yanıyor) ah bağladı gözlerimi açamıyorum. canı yanan insanları görüyorum hepimiz karnavalesk hepimiz anadolunun kapılarının türklere açıldığı resimli kitaplardan fırlamıştık neler okumuşuz ah gözlerim. kendi kuşağımızın çıkmaz olduğunu düzayak sayıklatmışsınız, ebe körebe. inanmazsın ama benim bir masam

21


bir partim, bir çatım, ‘bir ben yokum’ yok masa da masaymış ha deyip kaldırdın zaten masayı da bira içiyoruz diye akşam 10'dan sonra canseverle. böyle tecahül-i arif görülmedi böyle allaha yaranmak bir i boş lu kları dol dursun, >>>> sihirli boşluklar herkesin atladığı bir yüklemle resmiyete kavuşacak önümüzdeki yıllarda. ‘o benim algım bize yol gösterecek’ <<<< ne girdaplar dönüyor ağız çektikçe büyüyor küçülüyorsun. senin çeviredurduklarındaki alengir ayağımı sürterek geldiğim gezide koşuya geçti bir kez kaydırınca denizde taşı nasıl da seçiyorsun değil mi her kayık taşı öyle değil mi en son dokuz rakamına basa basa prensesi kurtardığımız yerden kaç seviye atladık bu sidik yarışında sakındığımız her sesi yeni bir müfredata sığdırdık. derin saatler kazdık Vinteuil’in peşinde, boşuna değilmiş. talcid ki gözlerimi açabiliyorum. ama sen hala aynı yerdesin ama sen hala aynı yerdesin

22


Ben dün abbasağa parkındaydım; bilmem biliyor musunuz orada herkes saat 21.00 de toplaniyor ve halk meclisi kuruluyor. Gerçekten büyük bir kalabalik oldu. Dün ikinci günmüş. Buraya istekli olanlar cikiyor ve 2 dakika boyunca megafonla anlatiyor derdini onerini istegini. Bu diger bulusma yerlerinde var mi bilmiyorum varsa cok guzel. Ben dun bercinin onerilerini ve kendi onerilerime ses olmak istedim fakat sira bana gelmedi. Bu sekilde de parklarda organize olmak daha kolay geldi bana sonrasinda bunu internete tasimak



gecikmiĹ&#x; Ankara metrosuyla gelen ...

25


11.07 seni düşlüyorum belinden isabet sevgilim biraz fevri öpüşelim yardım alalım hep birlikte öpüşelim 939 kişi öpüşelim kimsenin dudakları gitmeye yakın raporlar ihaleli dilimiz, anonsu duyunca üç kez (25.05) üçüncü kez dikiliyor boğaz erkek olursa selim kız olursa sultan-ı yegah çok umutlu hareket edelim gel senle şöyle şöyyle ahlak kurallarına uygun hareket edelim kıyasıya bütün kameralar önünde çok ama çok münasebetsiz umutsuz bekleyelim. ve sen beni buraları nasıl sevdiğini öp 939 kişi pro:teston öpüşelim.

26


AKP’lilerin yogun olduklari semtlerde sokaklara afis asma, toplu tasima araclarina gazete ve brosur birakma, okuma, hem anonim, hem de kaliciliklari acisindan akillica. Meydanda pedal cevirerek turlamak, sokakta duran adamin varyasyonlarini yapip ilginc olmaya kasmak ise bence olaylarin farkinda olmayan insanlar icin aktivizmi freakshow’a cevirmekten hallice fikirler. Amacimiz eger siradan vatandasa olaylari duyurmaya calismaksa biraz daha sinsice fikirleri yaymanin daha etkili olacagini dusunuyorum. Yokpolisin ve vatandasin tepkisine yol acip sol ve sosyal medyanin ‘aman da gene polis siddeti!! iste boyle bi ulke!’ yazilari yazmalarina sebep olmaksa bence gayet etkili. Cevirin pedalinizi, sokakta duran adam gibi guresen adam olsun, afterpartymizi de minimuzikholde tamamlariz.Kusura bakmayin tonumun sert olmasini istemezdim, sonucta hepimizin istediginin ayni olduguna, 5 km icerisinde kalan bizbize hapis bir hayatin sinirlarini zorlamak olduguna inanmak istiyorum.hepimizin sunu hatirlamasi ve bazen cevresindekilere hatirlatmasi gerekiyor. Direnisin ilk adimi zaten tamamlandi, ikinci adim daha zorlayici ve uzun donemli olacak, basariya ulasmasi icin gezide kankalarimizla cimlerde oturup yoga yapip, iki gaz yiyip, evimizde gun icinde olanlari facebooka ve twittera yazmaktan fazlasi gerekecek. Hepinizi tek tek opuyorum.


18 06 2013 ŞU AN TASİMDE ŞÖYLE BİR ŞEY VAR http://www.youtube.com/watch?v=-NtWytsAtKU

18 06 2013 Video açılmıyor ama duran adam dimi?





rosas’a karşı kranfiller (sevgili günlük)

İlk kez bu kadar öndeyim. Üçüncü ön sıra. Anne Teresa de Keersmaeker'in Rosas danst Rosas'ını görmeye geldim. Fulya Sanat Merkezi. Aslında dans festivali kapsamında İstanbul'da sergileyecekleri bu performans, önce ertelendi sonra da iptal edilecekti. Olan oldu. Mayıs'ın son günleriydi yaz tam anlamıyla gelmemiş. Ama herkes sokaklarda. İptal olan fazlaca şey var ortalıkta. Ama herkes sokaklarda. Kimse sessiz değil... Şans bu: İ-dans, Keersmaeker'in performansının gezi eylemleri sebebiyle ücretsiz gösterileceğini yeni tarih ve saatiyle bildirdi. Meydanlar duranadamındı. Yoksa isterdim Rosas'ı gezi soldayken izlemek. Mail attım. Haftalardır klimasız koltuksuz, nerede oturup nereden kalktığım belli olmadığından, yerimi ayırdım. Acele ettim. Aynı cumartesi karanfil eylemi yapılacaktı. Birinden biri. Harekete dahil olmak değil de, hareketi oturarak izlemeye karar verdim. Çok uzun süre olmuştu. Hep ayaktaydım. Metro yine çalışmıyor. Gezi'nin kenarlarından Divan Oteli’ni de geçerek, Harbiye'yi yürüyorum. Divan Oteli'nin hemen önünde toma duruyor, irkiliyorum. Bir haftaöncesine kadar direnişçilerin dinlendiği masalarda polisler muhtemel -muhayyel- yakınlarıyla telefonda konuşaduruyorlar. Her şey yolunda, belki de böyle diyorlar. Dört yol ağzında başka bir polis aracı var ve sayısını bilemediğim ama ilk bakışta neşesini kestiğim bir sürü polis. Sahiden. Fulya'ya vardığımda gösteriye on dakika vardı. Sıraya girmek, mail adresi vermek, koltuk numarasını bulmak, çanta bir kenara, koltuğa sırtını vermek derken uzun süredir beklediğim, içinde güzel şeyler olacağını bildiğim o karanlık an geldi. Telefonlarımızı kapatalım anonsu. Ama bu sefer kimse kapatamıyor. Meydandaki gösteri buradakiyle aynı anda başlıyor. Bir an için unutuyorum. Fark ediyorum ki unuttuğumu sanıyorum. Kırmızı karanfiller alınmış, polise verilecek. Dağıtan, kıran, yakan insanların üzerine attılar şu direniş mevzusunu. (Gerçi karanfil verilmesini de pek masum bulmayacaklardı ya sonra) 32


Başladı. Boş sahnede dört kadın dansçı var. Kimi zaman müzik öne geliyor. Birbirinin tekrarı olan hareketleri bir dansçı diğerinin ardından yapıyor. Bir noktada kendi içlerinde bir uyum yakalıyorlar. Belli. Sadece dört kişinin uyumu bile azıcık uzaktan mucizevi bir şeye dönüşüyor. Açık olmak gerekirse, sahnede olan bitene dair o anki derin hislerim Keersmaeker’in kareografisi üzerine yazılan alengirli cümlelerden çok uzakta kalıyor. Gezinin parçalı bütün ilişkisi beni sahneden alıkoyuyor zaman zaman. İnsanların cep telefonları titriyor. Duyuyorum. Çıkçıkçık yapan yok dilinin tersiyle. Herkes merak ediyor. İkinci kısım. Sandalyeler var bu sefer. Dansçılar daha da hızlanıyor. Salonu terk eden insanlar var. Bazen seyircilerin tarafı sahneden daha aydınlık oluyor. Twitter ışığı. İstiklalde tomalar. Aklımdan izleyici olmanın koşulları geçiyor. Ayıp geliyor telefona bakmak. Sahnenin bizden tarafını olağanüstü hal alanı ilan ediyorum. İzliyormuş gibi yapıyorum. Gözümde bütün polis saldırıları canlanıyor. Karanfile su cezası veriliyor. Sopalı adamlar tek tük sokak aralarında. Aman Galatasaraya gitmeyinler, plastik mermi atılıyormuş. Yerimde duramıyorum. Üçüncü kısım. Yanımda oturan M.D. bir çırpıda salonu terk ediyor. Salonu terk etmek demesem. Başka bir şey bu. Sandım ki, iki saat çabuk geçer, aklım dağılır, dans izlemek bana iyi gelir. Bunca zaman sonra. ROSAS. Çantamda, günlerdir çıkartmadığım talcide batırılmış bez maskem. Deniz gözlüğümün lastiği kopmuş, bağlarım. İyi ki de yanıma almışım. Çıksam mı ben de? Mathias, dur, diyor. -Sen kal. Ben sana yazarım. Dördüncü kısım. Sürüyor. Bu sefer daha hızlılar. Müzik artıyor. Gözümün önünde dans eden dört kadın ve içimdeki twitter. Gösterinin son kısmına geliyoruz. Ne izlediğimi hatırlamıyorum. İzlerken kavga ediyordum. Çok yoruluyordum. Bitti. Herkes çok sinirleniyor. Kimse danstan bahsetmiyor. Taksim’ e çıkmanın yolları: Taşlı. Mecidiyeköy-Şişli iptal. Her yer gaz. Karanfile karşı gaz var oluyor. Taksi çeviriyoruz. Bindiğimiz takside radyo açık. Olan bitenden bahseden tek kanal bulamıyoruz. Şaşırmıyoruz. Taksici konuşmak istemiyor. Penguen modası tarihi bir sorumluluk gibi. Belli. İçimdeki twitter hesabı diyalektik ilerliyor. Herkes sokağa dönüyor.

33



ya geçen gün baya kafam durmuştu, okuduklarımı anlamıyordum falan. biraz ara verdim. taksim’deki şölen olayı yavaş yavaş canımı sıkmaya başladı. dün gece dersim’de antakya’da olay olurken halay çekme kafası biraz canımı sıktı. direnmenin de tadı kaçacak diye endişeliyim. sen gidiyor musun sürekli?



kızlar bu tarafı okuyacaktır. çıldırıyorum

kızlı erkekli aynı

olacak şey değil

aynı merdivenden bir sonraki merdivene inerken tutunuyorlar utanmıyorlar kadın erkek olmakla erkek daha erkek zihinden utanmıyorlar bir de hainlikten kışkırtıcı

37


erkekler bu tarafı okuyacaktır. kızlı erkekli aynı

çıldırıyorum

olacak şey değil

aynı merdivenden bir sonraki merdivene inerken tutunuyorlar utanmıyorlar kadın erkek olmakla erkek daha erkek zihinden utanmıyorlar bir de hainlikten muaf

38


AKROŞ/ ömerasımaksoy türkçe atasözleri kitabı’ndan RTE derlemesi. rüşvet kapıdan girince iman bacadan çıkar . eğri otur doğru söyle. cahile söz anlatmak deveye hendek atlatmaktan zordur. eşek bile düştüğü yere bir daha düşmez. para ile imanın kimde olduğu belli olmaz . taşıma suyu ile değirmen dönmez. ağaçtan maşa, aptaldan paşa olmaz. yüzü güzel olanın huyu da güzeldir. islam`ın şartı beş, altıncısı insaf demişler. padişahın bile arkasından kılıç sallarlar. eceli gelen köpek cami duvarına işer. rüşvet kapıdan girince iman bacadan çıkar. danışan dağı aşmış, danışmayanın yolu şaşmış. otu çek köküne bak. gafile kelam nafile kelam. arsızın yüzüne tükürmüşler yağmur yağıyor demiş. ne oldum dememeli ne olacağım demeli.

39


20

.06 vapurların içi köpük içinde trenin biri artık varmıyor


TIRNAK İÇİNDE X YEL İÇİNDE (mimos) ağlamamak için gü(lün)ç saatler 3.perde: şahıslar güçlükle ayakta. /tanrı-tanrımıyoruz/yayında mıyız? allahaşkına demeçler) 4.perde: gezi kapanıyor. sahneye gaz maskesi gözlüğünden bakan herkes yüz leş (yor.

ulus video lar surveillance arası 5.perde: koca bir yalanın içindeyiz. (mağdurya) sıklıkla son perde: şahıslar gülmekle ayakta. 41


blackberry as a political object eller serbest ses aÄ&#x; geçidi bilinmeyen uzaktan kumanda hedefi yeni cihaz adÄą yeni bir cihaz daha ekleyin bulunabilir evet

42


nasıl(olsa) paper yazamıyorum

işte uzak da kalamıyorum, facebook ve twitter manyağı oldum, üç dakikada bir yenilemezsem kaşınıyorum. ay tamam bu gecede bitmezse artık uğraşmayacağım,


ama bu haliyle de ödev gönderilmez ki gezi parkı öncesi taksim alt geçit inşaati gibi çünkü şimdi. gezi parkıyla ilgili her an her şey değiştiği için söylediğim her şey eski kalıyor sanki. tam bir borges öyküsü.


BİR CUMARTESİ İDİ ARKADAŞLARLA HİÇ İÇMEDİK e-ertele e-biriktir e-yasama e-yalan e-gerçeklik paslandım bir şeyler oldu pis şeyler içten içe baudrillard'ın kulaklarını çınlattım. ama -üstelikbir -üsteliksosyolog -üstelikolan sen -üsteliken güzel teorilere -üsteliksahipsin vücudumdaki benlere meydanlardaki ağaç gövdelerine su getirmez çeşmelere de sahipsin. her şeyin sahibisin ya resul cihanda sulh. okutulmuş vaktini üfleyerek rezilrüsva et kendini. bu tırnak işaretleri tuttu frutti. 45


‘’Benim sabrım buraya geldi. Türkiye Taksim Meydanı’ndan ibaret değildir. Dedim ki bu gezi parkını temizleyeceksiniz. bu ülkeyi demokrasiyi hukuku raydan çıkarmak isteyenlere rağmen Türkiye sadece Kuğulu Park değildir. bunların meşrebi bu. Cibiliyeti bu. Türkiye sadece Alsancak değildir. hukuk dairesi içinde gereken hesabı mutlaka soracağız Türkiye Kasımpaşa’dır. yavrularımızı size anarşist olsunlar diye teslim etmedik Türkiye Fatih’tir. sabah dörde beşe kadar tencere tava çalanlar bu milletin çocuklarını düşündü mü? Türkiye Üsküdar’dır. asla hukuku zorlamayız.miting alanı nerdeyse biz orada söyleyeceklerimizi söyleriz Benim sabrım buraya geldi. üzüldüm. önce saygı duydum sonra saygımı kaybettim.çünkü dürüst davranmadı. Türkiye sadece Kuğulu Park değildir. oradaki 600 ağacın 500’ünü yine orada kullanacağız Türkiye sadece Alsancak değildir. gerçek çevreciler şu anda iş başında Türkiye Kasımpaşa’dır. Cnn bunu da gizle. Türkiye Fatih’tir. siz yalanlarınızla başbaşa kaldınız.’ ’

46



(...) ‘Ancak Erdoğan, otoriterliği ve sosyal mühendisliği benimseyen ilk Türk lideri değil. Bunu hatırlamak önemli, zira Erdoğan karşıtlarının birçoğu da nostaljik bir geçmişe dönüyor – bunu en iyi gösteren şey Türk bayraklarının ve cumhuriyetin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün resimlerinin çokluğu. Erdoğan’ın hamlelerine laik cumhuriyetin temellerine geri dönerek karşılık verilebileceğini iddia etmeden önce, Türkiye’nin 1950’ye kadar bir demokrasi olmadığını, 1923’ten 1946’ya kadar diktatör yetkilerine sahip iki rakipsiz lider, Atatürk ve İsmet İnönü tarafından yönetildiğini ve ülkenin demokrasisinin 1960, 1971 ve 1980’de üç kere askeri darbeler ya da müdahalelerle “kesintiye uğratıldığını”, 1997’deki bir askeri müdahale girişiminin de başarısızlıkla sonuçlandığını hatırlamalıyız. Dahası, Türk “laikliği” sıklıkla inançlarını açıkça sergileyenleri ötekileştirdi ve baskı altına aldı; başörtüsü giyen kadınların üniversitelere girmeleri yasaklandı ve dini azınlıklara çok az koruma verildi. Türkiye’nin geçmişi demokratik anlamda çok az ilham veriyor. İronik olan şu ki, Atatürk dönemi laikliğine dair nostaljiyle AKP’nin Osmanlı imparatorluğu geçmişini yüceltmesi arasında fazla bir fark yok. Her ikisi de hayal edilmiş bir asr-ı saadetin yeniden icat edilmesine dayanıyor – ilki laik bir vurgu taşırken ikincisi İslami kimliğe vurgu yapıyor.Ve her ikisi de otoriter rejimleri el üstünde tutuyor, bu da demokratik bir bugün ve yarın için siyasi modeller olarak güvenilirliklerini çok azaltıyor. Şu anki protesto hareketi dünle ilgili değil; bugün ve yarınla ilgili. Yeni bir nesil kamusal bir yeşil alan olan Gezi Parkı’nı onu şiddet dolu ve tacizkar bir şekilde neo-liberalizm ve neo-Osmanlıcılık tanrılarına kurban etmeyi ve yerine bir Osmanlı kışlasının kopyasını, bir AVM ve apartmanlar dikmeyi planlayan hükümete karşı savunmak istediği için başladı. ... Tam protestocular zafer kazanmış ve hükümeti meşruiyetlerini kabul etmeye zorlamış gibi görünürken, Cumartesi akşamı bir başka şiddet içeren polis saldırısı başladı. Bu yetmezmiş gibi, Erdoğan artık kendi destekçilerini kışkırtıp harekete geçirerek tehlikeli bir yıldırma ve kızıştırma oyunu oynuyor. AKP içindeki ılımlılar Erdoğan’ın liderliğine sorgusuz sualsiz boyun eğmeyi bırakıp fikirlerini açıkça söylemezlerse durumun daha da kötüye gitmesi işten bile değil. Görünüşe göre Türkiye hükümetin çekingen uzlaşma girişimlerini bir kenara bıraktığı ve politikalarına karşı çıkan herkese karşı topyekün savaşa girmeye karar verdiği bir noktaya geldi. Demokratik süreçle yönetilebilecek bir kriz, tırmanarak korkutucu derecede kutuplaşma ve şiddet içerir hale geldi. AKP liderlerinin gerçek laik demokrasinin Müslümanlar da dâhil bütün yurttaşların hakları ve özgürlüklerini garanti altına almanın tek geçerli yolu olduğunu anlamaları gerekiyor. Erdoğan karşıtları da gerçek laikliğin eski Kemalist halinin aksine demokrasi ilkelerinin toplumun bütün fertleri için geçerli olmasını gerektirdiğini kavramalılar. Ne yazık ki Gezi Parkı’ndan yükselen yeni eşitlikçi söylemlerin modası geçmiş bir siyasi mücadelenin yaygarası içinde gümbürtüye gitme tehlikesi var. ‘



burda hep sabit bir yeri gösteriyor http://www.livestream.com/revoltistanbul sevinç 15 06 2013

CNN AÇ CANLI YAYIN.

fulden soL Haber Portalı @solhaberportali22s Takviye polisler giriyor, çadirlari dağittilar, basını zorla çıkarmaya çalışıyorlar! #1MilyonYarınTaksime GökçeGökçe @isimlazimdi1m basın ve gönüllü doktorlar da gezi parkına giremiyor @yetersusun @harikabiriyim @edihvet Retweeted by Ayağa Kalk Taksim taksim geziparkitaksim geziparki @TaksimGParki2m Taksim metrosunu kapadilar RT @edihvet @LeventUzumcu #direngeziseninleyiz Retweeted by Ayağa Kalk Taksim Kent HareketleriKent Hareketleri @KentHareketleri36s Yaziklar olsun!! 1 saat once gezi parkı. pic.twitter.com/yRlPAZJHTR http://fb.me/PtutiHiX


2 Temmuz 2013, 襤stanbul yak覺nlar覺nda;

51


20 yıl önce Madımak’ta Behçet Aysan’ın dizeleri

'İpince ipekten gece hışırdasa yırtılır gibi çalıyor sessizliğin kampanası dışarda, afiş asıyor çocuklar uzaktan silah sesleri geliyor kal diyor, bir kadın sesi -gitme kal, ve patlamaya hazırlanıyor leylaklar... kalbim de.'

52



Saha Bir yaşıma daha girdim daha da girerim bu liderlik tepesinde körükörüne burdaysan ferah bir töre ve yaş iken eğildi gece görüşü ahlaksız bir sabaha uyan dediler uyandım. ayrıktarih ve ıhlamur yaprakları süresiz bu toprağın özsuyu hadi iç askıda gökyüzü hükümsüz seyyar şemsiye çiğ hadi iyi ıslan. bir yaşıma daha girdim daha da girerim bu efkarın neşesinden madde 26ii kent sakinli en azından vadeli yeşil can yakmaz panoptik kıstırıyorsun, tapınak çevresinde arkamız yüzsüzlük zıvanadan çıkıyoruz soylu bir kapı önünde yanımız boş arazi sana sorasım gelir -bana bir şey olmaz ya sürünesim ya ölesim 54


çift kişilikli bu yokuş ya çoşasım taşra beş kent bir gelir muhattabımızdan vurulduk kısmet değilmiş arsızlık usulca bağlandık ağlara usulca koptuk bu zarfın yatarı ne kadar diye saraylara gittik saraylardan kızlar adalet erkekler hesaptan düş.ler. körkütük aşıktan düşen ölürmüş öl deseler ölmem artık çocuğum ben bakma ben senle sonsuza dek çocuğum besliyorsun ruhumu kutlayalım, bak bu topraklar senin değil benim değil şerefe, kayıp özgün çalışmanın kopyası bu topraklar; gevşek santral termik süsü, çekincesiz kırıştıralım ter madeni altın bilezik, takıp takıştıralım sulu boyadığım resimlerde tüten dağlar çıplak, soyuşalım. sen dil kirliliği geldiğin yol cayır cayır hadi geç, tutuşturalım. perişanlığımız geçici bu nöbette, geçersiz vücuda geliyor hükmün. bulaşıcı bu ölümsüzlük. bir yaşıma daha girdim çevirebilirsen bir yaşıma daha üstüme layık. 55





Kesme boyundan büyük işlerden dolayı bu mesajın boyutu kesildi senin yolladığın mesajın hesabı faturana düştüğünde günlerden cuma gözlerinden okuyordum oysa ne olup bittiğini ( ) ırzına çok küfürlü bir ağzın var yemeden yanında yatılmıyor bakabaka kararıyorum. barikatlarda kurduğun kapana düşüyor skor o barikattan diğerine gidene kadar kırmızı kart allah cezanı görürsün.

kendine hiç yakapaça söz verdin mi diye soruyorum yan çadırdaki velinimete böyle özgürlük olmaz olsun altımdaki halı uçmasın da bir yere kapak olsun, egoma bundan sonra dikkat edeceğim, yere düştüğünde üç kez öpüp başıma dikerim belki.

59


sözcükler yer değiştirdiğinde kurtulurmuş aynı nehirde üç kez yıkanan kedinin canı çok canlı dediler. kurtuldum. kendine yakapaça verdiğin sözler hiç yerinde durur mu durmaz başka sözlere evrildim. özgürlük diye başıma sardıkları put kenarı ellendikçe kokusu yayılan bir masa çiçeğiymiş meğer fesleğen. anlamıştım aslında ben ama sizi denedim, dene dediler gözünü kırpmadan. o barikattan diğerine gidene kadar kırmızı kart allah cezanı verirsin. ben böyle mücadele görmedim.

60



Benzer adlı türkü kapsamında gezi bağları medyayı bırakıp geldikten sonra burası sosyal medyan burası disiplinler arası evrensel kurutulmuş bu tarihi çevher apolitik ama molotof kokteylli elikulağında bir örgütlenme biçimi mazeret sanıp da yoklarla konuşmanın deliliği burada içimiz zaruret miks burası katıksız vesvese size ne’ci. burası çok epik ama en epik hareketli bir epik düşünen bir epik bir tür deja-vu içimizden biri 1111111 katili oynuyor biz de durmadan ölüyor gibi yapıyoruz.

62


Giorgio Agamben, Gelmekte Olan Ortaklık

*1989’da Çin’in Tienanmen Giorgio Agamben, Gelmekte Olan OrtaklıkMeydanı’nda gerçekleştirilen kitlesel gösteriler ve ölümlere atıfla






Bir Başka Tepe’ den Bilge Karasu; ‘Buraya gelmem kolay olmadı, ama biliyorum ki bundan sonrası çok daha güç olacak. Çıkışın, tırmanışın güçlüğünden değil, doğrudan doğruya çıkışın kendisinden ötürü. Sabahı akşamı yok bu çıkışın, saatlere bölünmez bir devim olacak bu.’

68



Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.