Ayastefanos Dergi

Page 1

Ocak 2016

OCAK AYI KÜLTÜR SANAT TAKVİMİ

Moda

2015-2016 SONBAHAR / KIŞ MODASI

GASTRONOMİ

GEZİ DOSYAMIZDA BU AY ;

Tokya'ya gidemeyenler

TOKYO

için

TEPKİ "Rap iyi gidiyor çünkü Tepki iyi gidiyor."

EKREM EKŞİOĞLU "Futbol tiyatro gibidir, bir taraftar için bile perde açılır."

SUŞİ tarifleri


künye

EDiTÖRDEN

D

ergimizinin ilk sayısından merhaba! Öncelikle belirtmem gerekir ki coşkulu bir heyecan, sıkı çalışmalar ve kocaman hevesimizle hazırladığımız bu dergi dinamik ekibimizin ilk tecrübesi ve bundan dolayı hatamız olduysa bunları dergimizle geçireceğiniz keyifli zamanla affetmenizi umuyoruz. Her ay basılı olarak yayınlanacak olan dergimize sizin için sağlıktan geziye, teknolojiden modaya dopdolu bir içerik hazırladık. 2016 yılının çocuğu olan dergimizi hazırlama amaçlarımıza gelirsek sizlere her açıdan zenginliklerle dolu Yeşilköy ve çevresini tanıtmak, Yeşilköy halkı ile semtimiz ve çevresindeki işletmeler arasında bağlantı kurmak ve tabii ki hayatın her alanından yazılar ve röportajlarla keyifli vakit geçirmenizi sağlamak olduğunu söyleyebilirim. Dergimizin ambleminden içeriğine en küçük detaylarına kadar bize bu yolda yardımcı olan herkese teşekkür etmeyi kendime borç bilirim. Aynı zamanda genç ve dinamik ekibimize ve gönüllü çalışmalarına da sonsuz teşekkürler. Herkese keyifli okumalar ve mutluluk dopdolu bir yeni yıl diliyorum. Önümüzdeki ay görüşmek üzere!

Hande SÖYLEMEZ Sorumlu Yazı İşleri Müdürü

Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Hande SÖYLEMEZ Genel Yayın Yönetmeni Mark BOYACI Reklam Koordinatörü Mert BECCE Katkıda Bulunanlar Abdullah AKÇA Bülent Yurtsever Enes KARACA Gizem ŞAKAR Fatma KUZGUN

Faruk Yedibaşlar Hande SÖYLEMEZ Mert BECCE Vartan BOYACI

Grafik Tasarım Tamay GÖRMEZOĞLU Görsel Tasarım ONYEDİBUÇUK Basım Yeri Yayın Türü Yerel Süreli / Aylık ISSN Reklam | Sponsorluk İletişim: reklam@ayastefanos.com | 0542 540 20 12



İÇİNDEKİLER Ekrem eksioglu ve tepki ile RÖPORTAJ

22 6 16 18 30 40

10

Şimdilerde aktif futbol kariyerini sonlandırmış olan Ekrem Ekşioğlu ile hem futbola ve yorumculuk alanındaki yeni projelerine hem de aile yaşamına dair samimi ve eğlenceli bir röportaj gerçekleştirdik.

GEZİ Tokyo'da nerelere gidilir? Neler yenir neler içilir? Nelerin önünde fotoğraf çekinilir? Nerelerden alışveriş yapılır? Hepsi Gezi sayfamızda!

GASTRONOMİ Tokyo ile Uzak Doğu'ya doğru bir bakış atmışken sushi'den bahsetmemek olmaz... Sushi nedir ve nasıl yapılır diye merak ediyorsanız Gastronomi sayfamıza göz atmayı unutmayın.

KÜLTÜR SANAT Ocak ayı kültür sanat etkinlikleriyle dolu dolu bir kış geçireceğimizin sinyallerini veriyor... Size de Kültür Sanat bölümümüzden bir etkinlik seçmek düşüyor!

YAŞAM Uzman psikolojik danışman Aykut Bora hayata dair yazılarıyla her ay Hayat bölümümüzde olacak. Bu ayki konumuz ise anna babaları ilgilendiriyor... Çocuğunuz kardeşini kıskanıyor mu? Buyrun Yaşam sayfamıza.

SİNEMA “Ben bir filmi izliyorsam öylesine izlemem!” veya “Ben detaycı insanım benim gözümden kaçmaz!” cümlelerinden birisi bile sizi anlatıyorsa size meydan okuyoruz! Meşhur filmlerin çekim hataları Sinema bölümümüzde.

4

52

38 47 49 60

O Ses Türkiye yarışmasında Bir Araba Para ile yıldızı parlayan Tepki ile hem müzik dünyasına hem de özel hayatına dair çok eğlenceli ve bir o kadar da samimi bir röportaj yaptık.

ERKEK MODASI Moda sırf kadınlar için değil! 2016 kışında nasıl giyinmesi, hangi renkleri seçmesi, nelerden uzak durması gerektiğini merak eden erkekler... Erkek Modası sayfamız bu ay sizin için dopdolu!

SAĞLIK Bakırköy Belediyesi'nin başarıyla hayata geçirdiği bir proje ve bu projenin hayat bulduğu yer; Halk Eczanesi...

MOTOR SPORLARI Adrenalin dolu bölümümüz; Motor Sporları! Bu ay sizler için 2015'teki gelişmeleri derledik.

ÖZEL DOSYA Her ay birbirinden bağımsız ve ilgi çekici konular Özel Dosya'da... Ocak ayı konumuz ise Türkiye'den talibi çok olan bir mikro-devlet; Liberland.

KADIN MODASI Şık ve stil sahibi olmanın mevsimi olmaz. 2016 kış modası hakkında bilgiler, gözden kaçırmamanız gereken modeller, dolabınızdan eksik etmemeniz gereken renkler Kadın Modası bölümümüzde.


İstanbul’un en nadide semtlerinden biri olan Yeşilköy’ün tam ortasında kıyıya 20 metre mesafe bulunan TilbeCafe güzel ortamı,lezzettli yemekleri, mükemmel içecekleriyle yıllardır sizlere hizmet vermektedir. Güçlü bir mutfağa sahip olan kafemiz geniş bir menüsüyle de dikat çekmektedir. TilbeCafe, Başlangıçlar, Atıştırmalıklar, Anayemekler, Salatalar, Tatlılar, soğuk ve sıcak birçok İçecek olmak üzere çok sayıda lezzeti barındıran bir menüye sahiptir. Bunların yanı sıra Nargile çeşitlerimiz ve okey, tavla ve kağıt oyunları gibi aktivitelere ev sahipliği yapmaktayız. Tilbe Cafe tüm yaş gruplarına hitap eden sıcak ve huzurlu ortamıyla sizleri bekliyor. Merkez: Halit Ziya Uşaklıgil Parkı, Demirci Çıkmazı, Yeşilköy / İstanbul Telefon: 0212 662 91 70 / Fax : 0212 662 91 70 Mail: info@tilbecafe.com


GEZI Mert Becce

mert@ayastefanos.com

6


GEZI Asya’nın Göz Bebeğİ TOKYO

Dünya’nın belki de en ilginç sosyolojik yapısına sahip ülkelerden biri olan Japonya’nın başkenti Tokyo sıra dışı şeyler görmek isteyenlere 1 numaralı tavsiyemiz. 180 metrekareye 192 kişi düşen, sokaklarda Pokemonların gezdiği, ‘’Maid Cafe’’leriyle insanı büyüleyen, gökdelenleri ve ışıltılı yapısıyla devasa bir casinoyu andıran bu megapolis modern kültürün kalbi olmakla birlikte tarihi ve kültürüyle de görüp görebileceğiniz her yönden ‘çok farklı’… Politika, moda ve ekonomi dalında dünyanın GDP'si en yüksek ikinci ülkesi olan Japonya'nın kalbidir Tokyo. Tokyo Drift filminden de hatırlayacağınız meşhur Shibuya Kavşağı var mesela ki günün belli saatlerinde bir yeşil ışıkta ortalama 3000 insan aynı anda karşıdan karşıya geçer. Tokyo’da bir restorana oturmanız halinde yemeğinizi yemek için ortalama 30 santimetrelik bir alanınız vardır. Baharda Sakuralar gözlerinizin pasını silerken, Akihabara semtinde hayatını kostümle yaşayan ‘otakular'ın sıradışı yaşamlarına şahit olursunuz. Yürürken kanınız donar Tokyo’da. Teknoloji konusunda dünyanın en azından 20-25 sene ilerisinde olduklarını ilk saniyeden farkedersiniz. Böylesine bi düzen karşısında büyülenmemeniz kesinlikle elde değildir. Dünya üzerinde atom bombasının acısını yaşamış tek ülke olan Japonya'da insanların böylesine gelişmiş bir düzen ve refah seviyesine sahip olmaları, çalışkanlık ve başarının +kültürleriyle nasıl doğru orantılı olduğunun kanıtıdır aslında.

7


GEZI

Pachinko tipi oyun salonlarından ısıtmalı ve masaj yapan klozetlere...

Dediğimiz gibi Tokyo’yu değişik kılan

ufak detaylardan beni en çok etkileyenlerden birisi de Japonların pachinko kültürüydü. Pachinko'lar bazen devasa bazen ise ufacık çoğu zaman Yakuza olarak da bilinen Japon mafyası tarafından kontrol edilen atari salonu ve kumarhane karışımı işletmelerdir. Nasıl ki bizim kafelerimiz hep doludur ve sabahtan akşama kadar okey oynanıp çay içilir, pachinkolar da Japonlar için böyle bir kültür. Günün 24 saati açık olan bu mekanlarda günlerce uyumadan oyun oynayan 7'den 70'e her çeşit insan görmeniz mümkün. İçerideki ışıltı ve gürültü bir insanın böyle bir yerde nasıl yarım saatten fazla kalabildiğini düşündürüyor açıkçası. Peki ya tuvaletler? Fazla söze gerek yok açıkcası, Japonların klozetleri o kadar teknolojik ki oturduğunuz yerin sıcaklık derecesini sizin belirlemenize izin veriyor. Uzun bir günün sonunda kalçanız mı ağrıyor? Basın bir tuşa masaj yapsın. Not: Sadece güzel yerlerde değil gittiğiniz en ucuz yerlerde bile karşılaşıcaksınız bu efsanevi yapılarla…

8


GEZI Görülmesİ Gereken Yerler 1.Akihabara

2. Skytree

Sadece Japonya’nın değil belki de Dünya’nın en ilginç semtlerinden biridir Akihabara. Teknoloji semti olarak da bilinen Akihabara'da her türlü son teknoloji ürünü bulmak mümkün. Bunun yanında Akihabara’yı asıl ilginç kılan semtin nüfusunun çoğunun otakulardan oluşması. Otaku modern Japon kültürünün başlattığı yeni bir akım. Anime ve mangalara fazlasıyla bağımlı olan otakuların bazıları günlük hayatlarını çizgi film karakterleri gibi giyinip (cosplay) sürdürmekte. Akihabara'da hizmetçi kostümü giymiş Japon kızlar belli bir ücret karşılığında size semtlerinde tur rehberliği yapıyorlar. Not: Hayatınızın en ilginç tecrübelerinden birine hazır olun.

Burj Khalifa'dan sonra dünyanın en uzun ikinci binası ünvanına sahip Skytree gerçekten görülmesi gereken bir manzaraya sahip. Eğer vaktiniz varsa bu eşsiz yapının en üst katına çıkmayı sakın ihmal etmeyin.

3.Sumo

Japon kültürünün önemli bir parçası olan sumoyu görmeden Japonya’yı görmüş sayılmazsınız. İzleyebileceğiniz en ilginç kültürel aktivitelerden biri olan sumo, Japonlar için hala çok önemli bir yere sahip. Not: Bir sumo güreşcisi ortalama 150 kilogramdır.

Ne Zaman gitmeli? Tokyo’ya bahar aylarında gidilir. Neden mi? Müthiş sakuraların (yalancı kiraz) çiçek açmasını kim mevsiminde görmek istemez ki? Tokyo dünyanın en büyük sakura bahçelerine sahiptir. Ayrıca yazın bunaltıcı sıcağı sizi yormamış olur. Nerede Yemeli? Japonya denilince akla sushi gelir. Önyargılı davranmamanızı şiddetle tavsiye eder ve Japonya'ya gitmişken sushilerini denemenizi öneririm. Sushi denilince de akla Tsugu Sushimasa gelir. Dünya'nın en iyi sushisini yemeye hazır olun! Hazır olmanız gereken bir başka şey ise kişi başı ortalama 250 lirayı gözden çıkarmak… Daha uygun bir opsiyon Kaiten sushi restoranlarıdır. Bir bant üstünde dönen sushilerden istediğinizi alırsınız ve aldığınız tabakların rengine göre fiyat ödersiniz. Gerçekten etkileyici bir deneyim. Parti Nerede? Parti severler meşhur Roppongi’ye! Biraz omeshu biraz sake saat kaç Roppongi'de? Alışveriş Nerede? Alışverişin doğru adresi Shinjuku ve Shibuya… Biraz tuzlu ama Japon modası dünya lideri. Not: Bu ülkede bir portakal 12 dolar, ucuza alışveriş yapma hayali kurmayalım...

9


Röportaj Mert Becce

mert@ayastefanos.com

TEPKI

O Ses Türkiye yarışmasında Bir Araba Para ile yıldızı parlayan Tepki ile hem müzik dünyasına hem de özel hayatına dair çok eğlenceli ve bir o kadar da samimi bir röportaj yaptık. Fark Atmak isimli parçasına Yeşilköy'de klip çeken Tepki'nin yüksek enerjisini okurken hissedebileceğiniz bu röportaja dikkat kesilin... Çünkü onun da dediği gibi; “Tepki bu ara iyi gidiyor.”

Neden Tepki?

Öncelikle ilk soru olarak "Neden Tepki?" sorusunu sorduğunuz için teşekkür ediyorum. Ufaklığımdan beri "Ya niye öyle? Ya niye böyle? Ya iyi de niye şöyle?" diye takılırken bir rapçi abimiz "Senin lakabın tepki olsun başka da bir şey olmaz zaten." dedi. Tepki'nin hikayesi bu kadar kısa, net ve öz.

Rap ile ilk tanışmanızı anlatabilir misiniz?

Rap ile ilk tanışmam aynen şöyle oldu; küçüktüm ve o zamanlar müzik seti evin en teknolojik aletiydi, haliyle başına insanların geçmesi için sıra gerekiyordu. Bir gün ablam birden bir kaset getirdi ve şöyle dedi "Bu aptal kasedi arkadaşım bende unutmuş, istersen sana vereyim." Eminem'in 'The Marshall Mathers LP' albümüydü. Garip bir tanışma oldu gerçi ama ondan önce Cartel'i de dinlemiştim. 1994'te bir abimiz Almanya'dan Cartel'in kasedini getirmişti, tabii ki ilk tanışma Cartel sayılır ama Eminem dinlemek çok acayipti, daha farklı bi rapti çünkü. Rap ile ilk tanışmalarım böyle gelişti.

Türkiye'de Rap'in gidişatı hakkında ne düşünüyorsunuz? Rap'i geliştirmek için neler

yapıyorsunuz? Neler yapılması gerektiğini düşünüyorsunuz?

Bu soruya biraz kendi tarzımda bi cevap vermek istiyorum. Türkiye'de rapi geliştirmek için rap yapıyorum, Türkiye'de rapin geliştirilmesi için bence Tepki rap yapmalı ve Türkiye'de rapin gidişatını iyi görüyorum çünkü Tepki bu ara iyi gidiyor...

Ne gibi sıkıntılar yaşadınız ve yaşıyorsunuz, bir sanatçı olarak rahatça destek alabiliyor musunuz?

Bu konularda daha önce fazla destek alamıyorduk, destek alamadığımız çok fazla yer oldu. Ben destek alamadığım her konu için kolları sıvayıp işin başına geçtim. Önce bir şeyler çekmeyi öğrendim, sonra bununla ilgili bir ekip kurduk ve birlikte post-prodüksiyon yapmayı öğrendik. Hatta bunu mesleğim haline getirdim ve birçok filmde FX koordinatörü olarak özel efektlere bulaştım. Artık desteklemeseler de kendi çabalarımızla bir şeyler yapabiliyoruz ama "O Ses Türkiye"den sonra ciddi bir destek almaya başladık, O anlamda biraz daha rahatlayacağımızı düşünüyorum.

10

O Ses Türkiye'ye katılmaya nasıl karar verdiniz? Hayatınıza ne gibi etkileri oldu?

Yıllardır sosyal medyada sanatımızı tanıtmaya çalışıyoruz. Bir de bir sosyal medya mecrası var söylemesi ayıp kendileri biraz 'seçici geçirgen'ler. Beni elediler ve ben belli bir bloğun üstüne çıkamıyordum. O sosyal medya problemini halletmemiz gereki- yordu çünkü günümüzde sosyal medya demek her şey demek (sponsorluk demek, destek demek, bir yere gittiğinizde meselenin daha hızlı çözülmesi demek). O Ses Türkiye'nin bu sosyal medya ayağını çözebileceğini düşünüyordum. Ayrıca televizyonda rapçiler hep bitkin, sıkkın, bezgin ve bıkkın durdukları için biraz daha keyifli, güleryüzlü bir adam oraya çıkarsa bir şeylerin daha iyi olabileceğine inanıyordum. Nitekim beklediğim gibi de oldu; 5 yıldır O Ses Türkiye'de sahnede en uzun kalan yarışmacı oldum, bunu başarmış olmak ben ve ekibim adına çok büyük bir gurur. Bundan sonrası da çok daha keyifli gidecektir diye umuyorum.


Röportaj

"Bir Araba Para" şarkısı nasıl ortaya çıktı? O Ses Türkiye'ye katılmak için neden bu parçayı tercih ettiniz?

Şöyle başladı hikaye; Uğur Öztürk yani prodüktörüm bir gün müzik yaptığı alanda yeni bir şey yakaladı, içeri girdik ve acayip 'catchy' idi yani yakalıyordu insanı. Buna bir parça yapmak şarttı ama neler yazabilirsin sorusuna altyapı kendisi cevap veriyordu, yani bunun üzerine paradan bahsetmen lazım gibiydi. Normalde şarkının nakaratında Ferry vardır The Maze ekibinden ama O Ses Türkiye'nin konsepti nedeniyle tek başıma çıkmak zorunda kaldım. Birden karalamaya başladık ve 15-20 dakikada şarkı bitmişti. Gerçekten çok keyif aldık ekip olarak çünkü gerçekten eğlenceli bir işti. O Ses Türkiye'ye katılmadan önce de düşündük; her tip performans orada sergilendi. Duygusal, hızlı hatta dabadadabada rapleri yapılmıştı ama orada hiç böyle farklı ve konsept bir işle çıkan bi rapçi olmadı. Bizde dedik ki bunu bozalım ve birden 'Bir Araba Para' ile oradaydık.

Dövmeleriniz çok beğeni topladı. Dövmelerinizin bir anlamı var mı? Sizin için en önemlileri hangileri?

Dövmelerimin benim için tabii ki anlamı var, vücudumda ölene kadar kalacaklar. Yoğunlukla hip-hop konsepti üzerinden gidiyorum, biraz da old-school dövme severim ben. Dövme öyle jilet gibi olmamalı biraz 'dirty' yani kirli olmalı. Sağ kolumun iç tarafında ailemin adı yazılı, o çok değerli benim için. Sol elimin üstünde 'left eye' var. O da ölmüş bir R&B sanatçımız. Tahmin ediyorum ki o da en son yaptırdığım dövme olduğu için şu an en sevdiğim dövmem. Dövme işi biraz böyle, son yaptırdığınız dövme biraz da en sevdiğiniz dövmeniz oluyor.

Neden Gökhan ve Hakan? Size neler katabileceklerini düşünüyorsunuz?

Gökhan ve Hakan çünkü hem diğer opsiyonlarda kendi mecramızdan tepki toplayabilirdik, hem de diğer opsiyonların yarışma sonrasında benimle ne kadar diyolagda kalacaklarını düşündüm. Orada

11

bir dostluk yakalanabilir çünkü Gökhan ve Hakan ile gerçekten kafamız tuttu. Bir yandan da gerçekten programda bahsettiğim gibi bi nu-metal geçmişim var. Korn, Limp Bizkit, Pantera çok sevdiğim gruplar arasındadır. İşte bunları düşündüğümde onlarla bir şeyler yapabileceğim aklıma geldi ve nispeten programda yaptık da. Tabii ki bana katabilecekleri çok şey var çünkü çok uzun yıllardır sahnedeler. Rapçiler Türkiye'deki konsept nedeniyle 10-15 dakika sahnede kalabiliyor. Büyük organizasyonlarda 1-1.5 saat sahnede kalmış sanatçılardan öğrenebileceğimiz şeyler muhakkak vardır.

Hayatında sini en çok etkileyen şey neydi? Kırılma noktanız var mı?

Her insanın hayatında kırılma noktaları vardır bence... Ya farkında değillerdir ya da böyle şeylere inanmıyorlardır. Rahmetli babam onlara zıplama tahtaları derdi, doğru anda yakalamak lazım. Rahmetli babamı kaybedişim benim için bir dönüm noktasıydı, kötü anlamda. O Ses Türkiye önemli kırılma noktalarından biri ama her şeyden önce, ciddi bir mesleğim varken ve bunda iyi bir kariyer yapabilecek durumdayken her şeyimi riske atıp müzik yapmaya karar vermem, işten ayrılmam ve her şeyimi müziğe adamam galiba en büyük kırılma noktam oldu. Bu belki de bugün gördüğünüz Tepki'yi ortaya çıkardı. Daha hiçbir şey başarmadım benim literatürümde. Daha yolun başında bile değilim, önümüzde Türkiye'nin en önemli rap müzisyeni olmak gibi büyük bir hedef var. Ekip olarak bu hedefe ulaşmamız durumunda Türk Rapi'ne yeni, yetenekli sanatçılar kazandırmak, dünya arenasında kendimizi göstermek ve sevdirmek hedefindeyiz. Böyle bir misyon ve vizyon ile çıktık yola daha iyi olacağını ümit ederek, inancımızı kaybetmeden deli gibi çalışıyoruz.

Türkiye'de rap kültürüne gönül vermiş gençlere önerebileceğiniz bir yol haritanız var mı?

Var. Gönül vermeyin. Çok uzun vadede feedback alabilecekleri bir mesele hiphop müzik, özellikle bu ülkede.


Röportaj

Bu yüzden bu yola girerken çok dikkat edilmeli çünkü çok fedakarlık gerekiyor. Korkunç bir örnek vermek gerekirse, kendime şöyle dediğim günleri hatırlıyorum; "Olmuyor çünkü daha 20 yaşında değilim, bu yaşta tabii tutmaz hele bi 25 olalım." derken şuan 29 yaşındayım arkadaşlar. Yani zamanın nasıl geçtiğini anlayamıyorsunuz ve artık başarmak için 30 yaşıma geleyim,o zaman olur gibi cümleler kurmuyorum. Bu aralar oldu oldu...

Müzik dışında bu kültürün içinde var olmak için başka bir çalışmanız var mı? Var... Nefes alıyorum. Ben nefes aldığım sürece bu kültürün içindeyim. Benim için hip-hop uyandığımda başlıyor ve gözlerimi yumana kadar devam ediyor. Ben sahneye çıkınca rapçi olan inince de tikky takılan çocuklardan değilim. Gündelik hayatımız da bu bizim. Yaşadığımız yer , yaşadığımız konsept, odam, evim, ailem, arkadaşlarım, ilişkilerim her şey bir şekilde hip-hop gerçeği ile birlikte yürüyor. O yüzden "Hiphop için n'apıyorsun?" sorusuna verebileceğim en

iyi yanıt nefes alıyorum. Çünkü tahmin ediyorum ki hip-hop içinde olamayacağım gün, nefes alıp vermeyi bıraktığım gün olacak. Boş zamanlarınızda müzik dışında nelerle uğraşırsınız? Bir gün boş zamanım olursa iyi değerledirmeye çalışacağım. İki hayat yaşamaya çalışıyorum tek bedende... Bir yanda Tepki var, bir yanda Kerem. İşler, güçler, ilişki, arkadaşlar, dengeler, para, pul, kira bilmem ne derken pek boş vakit bulamıyorum. Ama elimden geldiği kadar 'pisiklet'ime binmeye çalışıyorum. 'Pisiklet'e binin arkadaşlar, 'pisiklet'e binmek çok keyifli.

HIZLI SORU - CEVAP En çok çalışmak istediğiniz müzisye n? Jay-Z Yeşilköy'de en sevdiğiniz mekan? Yeşilköy Rap dışındaki idolünüz? (aktör, siyase tçi vb.) Mel Gibson En sevdiğiniz şehir? İstanbul Sizi en çok etkileyen şarkı? Notorious B.I.G'den Juicy

12


Rรถportaj

/tepkimaze

/tepkimaze

/tepki

13




Gastronomi Enes Karaca Sous Chef

Ayastefanos Dergi'nin ilk sayısında gezi rehberinde Tokyo'dan bahsedilince Uzak Doğu'ya gitme fırsatı bulamayan okurlarımız için bölge mutfağının en özel lezzetlerinden birini paylaşmaktan keyif duymaktayım.

SUSI geleneksel japon mutfağının en bilinen ve saygıdeğer yemeğidir. Özellikle ülkem-

izde "çiğ balık mı yenir?" diyerek küçümsenen bu yemek, çiğ balığın aksine birçok sebze ile "temaki" uygulamasıyla yapılıp, en önemli misafirlere servis edilir. Sushi kökeninde Anadolu'ya özgü çiğ köfte gibi, sucuk gibi balığın bozulmadan muhafazasını pirinç sirkesi ile turşu gibi fermantasyona uğraması ve bozulmadan saklama zarüriyetidir. Zira sushi içindeki balık veya diğer deniz ürenleri doğru işlemlerle yapılırsa çiğliğini yitirecek ve doğal şekilde pişmiş olacaktır. Sushinin sarıldığı "nori" yani yosun kağıdı da besleyicilik açısından doğada eşi bulunmaz bir besin maddesi olup, anti-aging ve detoxun kaynağını oluşturan öğelerin tamamını bünyesinde barındırmaktadır. Nori günümüzde büyük toptan marketlerinde kolayca bulunabilmektedir. Keza pirinç sirkesi Japonya'da yıllardır

samurayların ölümsüzlük ve kuvvet iksirinin temelini oluşturduğu söylenir. Pirinç sirkesinin içine yumurta kabuğu konulup 10 gün sonra sadece kalan zarı posa olarak attığınızda içeceğiniz pirinç sirkesi 2 litre sütten daha fazla kalsiyum barındırır ve çocuk gelişimine çok faydalıdır. Balık da hepimizin bildiği üzere bünyesindeki omega yağları ve fosfor ile beyin gelişimi adına çok faydalıdır. kısacası sushi her açıdan besin değeri çok yüksek olan bir yemektir. Çiğ balık önyargısını yıkıp denemenizi tavsiye ediyorum. Evinizde kolayca uygulayabileceğiniz ufak 1-2 tarif ve püf noktasını da sizin için açıklamaya çalıştım; Sushi hazırlandığı ve içine konulan meyve yahut sebzelere göre olduğu gibi sunumuna göre de farklı isimler alır, bir çok kişinin bildiği California Roll bunların başında gelir. Klasik pirinçle yapılan California Roll Sushi "Meshi" yani pirinç içerir.

16


Gastronomi

Malzemeler: • 2 su bardağı pirinç • 3.5 su bardağı içme suyu • 3 yemek kaşığı pirinç sirkesi • 3 tatlı kaşığı şeker • Nori (Yosun Kağıdı)

Hazırlanışı:

P

irinci geleneksel pilav yapmamızın aksine bolca yıkayıp nişastasını ortaya çıkartmalısınız ancak bu şekilde pirincimiz nori yani yosun kağıdımıza yapışacaktır. Sirke içine toz şeker ve tuzu ilave edip ağır ağır karıştırarak sirkeyle özleşmesini sağlıyoruz Pilav; olabildiğince lapa yapılmalı, tencere içine alışılageldiğimiz 1 su bardağı pirince 2 yerine 3 su bardağı koyup kavurmadan makarna gibi haşlıyoruz. tüm suyu çektiğinde altını kapatıp buharıyla 5 dk daha bekletip karıştırarak ve bir yelpaze yardımıyla soğutarak meshi yani tuz şeker ve sirke karışımımızı ekliyoruz.pirinç tamamen soğuyabilmesi için geniş bir tepside kurutarak soğututulmalıdır. Geçelim California Roll denilen sushiye yapılan amerikan

17

yorumunun güzel malzemelerine tercihe göre olgun yarım avakado,1 adet salatalık, 1 yemek kaşığı mayonez, 4 yaprak nori, tercihe göre 20 gram havyar, susam ve zencefil turşusu. öncelikle pirinci lapa kıvamda norinin iç kısmına eşit miktarda yaklaşık baş parmağı kalınlığında yayıyoruz. avakadoyu ve salatalığı koyup sıkı vaziyette sarıyoruz. bir diğer noriyi yine pirinçle doldurduktan sonra ters vaziyette doldurarak pirinçli tarafı dışa gelerek sarıyor pirinç üstüne havyar veya susam yapıştırıyoruz. tercihe göre zencefil turşusu bir çok aktarda bulunabilecek olan sushinin tamamlayıcısı olan toz wasabiyi suyla karıştırıp sunumumuzu yapıyoruz. Sushiyi kesmeden önce dikkat etmemiz gereken en önemli husus keseceğimiz bıçağın keskin, ve ıslak olmasıdır. yoksa el emeğinizle sardığınız rollarınız dağılıp sizi hayal kırıklığına uğratabilir.


Kültür/Sanat

Müzikseverler İçin Yeni yılın gelişiyle yalnızca 2016’ya değil muhteşem konserlerle dolu geçecek ocak ayına da girdik. Sevdiğiniz sanatçıları canlı dinlemenizi sağlayacak konserlerden bazılarını sizler için yazdık.

Fazıl Say Yeni Yıl Konseri

Sezen’li Yıllar

Mabel Matiz

Camerata Saygun Oda Orkestrası ile birlikte sahne alacak olan Fazıl Say müzikseverlere 07 Ocak 2016 Perşembe saat 19:00’da İstanbul Kültür Üniversitesi Akıngüç Oditoryumu’nda içerisinde daha önce Türkiye’de çalmadığı eserlerin de bulunduğu bir müzik şöleni yaşatacak.

40 yıldır müzikseverlerin hayatına yerleşmiş olan Minik Serçe bu 40 yılı yalnızca başarılı orkestrasıyla değil interaktif, görsel ve müzikal bir şov ile taçlandırıyor. Bu büyük etkinliği kaçırmamak isteyenler için Sezen’li Yıllar 15 Ocak 2016 Cuma gecesi saat 20:30’da Volkswagen Arena’da.

Farklı tarzı ve etkileyici sesiyle son zamanlara damgasını vurmuş olan Mabel Matiz sevilen şarkılarıyla 24 Ocak 2016 Pazar günü 17:00’da Bostancı Gösteri Merkezi’nde. 2013 yılında çıkardığı Yaşım Çocuk albümünden sonra 2015’te çıkardığı Gök Nerede albümüyle ses getiren Mabel Matiz’in bu konseri kaçırılmamalı.

07 Ocak 2016 19:00 İstanbul Kültür Üniversitesi Akıngüç Oditoryumu

15 Ocak 2016 20:30 24 Ocak 2016 17:00 Volkswagen Arena

18

Bostancı Gösteri Merkezi


Kültür/Sanat

Tiyatroseverler İçin Ocak ayında sahneler başarılı tiyatro oyunlarıyla şenlendi! Sizi apayrı dünyalara götürecek bu oyunlar sayesinde zamanınızı dopdolu geçirebilirsiniz. Bu ayın birbirinden güzel oyunlarından 3 tanesini sizler için seçtik.

P*RK

"– Can: Şimdi mutlu musun? Kalpten cevap ver. – Deniz: Orayı hissetmeyeli epey oluyor be Can’ım. – Can: Hani biz ta buralara kaçıp geldik ya. Ne değişti?" Sami Berat Marçalı’nın yazıp yönettiği P*rk Barış Gönenen, Uğur Uzunel ve Heves Duygu Tüzü’nün muhteşem oyunculuğuyla Ocak ayı boyunca 20:30’da İkincikat’da.

Ocak Boyunca 20:30 İkincikat

Arturo Ui’nin Önlenebilir Tırmanışı

“Ama siz de görün resmi değil Onu içine alan çerçeveyi.” Yılın En Başarılı Prodüksiyonu,Yılın En Başarılı Yönetmeni, Yılın En Başarılı Sahne Müziği ve daha birçok ödülü hak etmiş olan Arturo Ui’nin Önlenebilir Tırmanışı, Ümit Aydoğdu yönetmenliğinde 29 Ocak 2016 Cuma 20:30’da Beşiktaş Belediyesi Akatlar Kültür Merkezi’nde. Başarısını aldığı ödüllerle taçlandırmış bu eseri kesinlikle kaçırmamalısınız.

Guguk Kuşu

Beyaz perdenin kült filmlerinden Guguk Kuşu(One Flew Over Cucko’s Nest) Şakir Gürzumar yönetmenliğinde sahneye uyarlanıyor. Oktay Kaynarca, Deniz Uğur, Galip Erdal, Bahattin Doğan, Tuba Ünsal, Levent Can, Kevork Türker ve Kayhan Yıldızoğlu’nun olduğu 20 kişilik dev kadrosuyla asla kaçırılmaması gereken eser 10 Ocak 2016 Pazar günü 18:00’da Zorlu Performans Sanatları Merkezi’nde.

29 Ocak 2016 20:30 10 Ocak 2016 18:00 Beşiktaş Belediyesi Akatlar Kültür Merkezi

19

Zorlu Performans Sanatları Merkezi


Kültür/Sanat

Sinemaseverler İçin Efsanevi yönetmenler, muhteşem senaryolar, merakla beklenen devam filmleri… Ocak ayında vizyon dopdolu. Siz de bu soğuk havalarda kendinizi sinama salonlarının sıcak ortamına atabilirsiniz, emin olun ki kaçırmamanız gereken bir film bulacaksınız.

Kocan Kadar Konuş: Diriliş

Şebnem Burcuoğlu’nun kitabından uyarlanan seri Kıvanç Baruönü’nün yönetmenliğinde ikinci filmiyle devam ediyor. Başrollerinde Ezgi Mola ve Murat Yıldırım’ın bulunduğu film romantik komedi sevenler için 1 Ocak’ta vizyona giriyor.

1 Ocak

Joy

The Hateful Eight

David O. Russell yönetmenliğinde Joy başrollerinde Robert De Niro, Jennifer Lawrence ve Bradley Cooper ile sinemaseverleri heyecanlandırmış bir eser. 8 Ocak’ta vizyona girecek biyografik film komedi dram sevenler tarafından kaçırılmamalı.

8 Ocak

20

Senarist ve yönetmeni Quentin Tarantino olan The Hateful Eight 2016’nın sinema açısından ne kadar verimli geçeceğinin göstergesi denilebilir. Samuel L. Jackson’ın başrolünde olduğu ve western tarzına yeni bir soluk getirecek türden film 8 Ocak’ta vizyonda.

8 Ocak


Kültür/Sanat

Kitapseverler İçin Bu soğuk havalarda yapılacak en güzel şeylerden biri sıcacık evinizde kitap okumak. Dışarının soğuğundan sayfaların sıcaklığına kaçmanızı sağlayacak yüzlerce kitap seçeneği arasından 3 tanesini sizler için derledik.

Tutsak Güneş Ayşe Kulin

Memleketi Ben Kurtaracağım Gülse Birsel

"Güneşimizle aramızda kara kedi gibi duran o Gökcisim, bir gün çekip gidecekti elbette. Belki çok yakındı çözüm. Kapıdaydı. O an gelene kadar bize düşen, sanki güneş gökte parlıyormuşçasına yaşamayı sürdürmekti. Hayata tutunmaktı. “ Ayşe Kulin’in genç bir kadının uyanışını anlattığı roman okurlarını yakın bir gelecekte yaşanan hesaplaşmalar, tutkular ve aşklarla dolu bir dünyaya götürüyor.

Sel Yayincilik

Tespih Ağacının Gölgesinde Harper Lee

“Ülkenin hali yüzünden kaybettiğiniz kahkahanızı geri verebilirim belki. Ümidim o. Bu kitapta, hem ülkeyi yönetmeye talip olduğum bazı siyasi yazılar, hem de politikayla hiiiç ilgisi olmayan makaleler bulacaksınız.” Kendine has diliyle okurunu ülkenin sorunlarından uzaklaştırıp güldürmeyi planlayan Gülse Birsel içerisinde farklı konularda yazılarının bulunduğu 6. Kitabıyla raflarda.

Harper Lee 55 yıl sonra başka bir unutulmaz eserle raflarda yerini buldu. Bülbülü Öldürmek’in unutulmaz karakteri Jean-Louise “Scout” Finch’in 20 yıl sonra kasabasına, yuvasına dönmesini konu alan kitap Harper Lee’nin usta kalemiyle tarihsel bir dönemi gerçekçi bir şekilde aktarırken aynı zamanda güncelliğiyle belli bir dönemle sınırlandırılamayacağını kanıtlıyor.

DK

Everest Yayinlari

21


Röportaj Hande Söylemez

hande@ayastefanos.com

EKREM EKŞİOĞLU

Başarılı bir futbol kariyeri, taraftarlarının kalbine kazınmış güçlü bir karakter ama en önemlisi muhteşem bir aile... Şimdilerde aktif futbol kariyerini sonlandırmış olan Ekrem Ekşioğlu ile hem futbola ve yorumculuk alanındaki yeni projelerine hem de aile yaşamına dair samimi ve eğlenceli bir röportaj gerçekleştirdik. Neşesini bize de aktaran eşi Gülşen Ekşioğlu Karanis eşliğinde gerçekleştirdiğimiz bu röportajı okurken özel hayat ve kariyer arasındaki dengeyi kurmanın ne kadar büyük bir başarı olduğuna şahit olacaksınız... Merhabalar. Futbol hikayenizle başlayalım... Nereden girdiniz bu topa? Nasıl başladı, nasıl devam etti? Gözümü açtığımdan itibaren futbolun içindeyim. Profesyonel seviyede olmasa bile babamın eski bir futbolcu olması beni bu yöne itti. Ama profesyonel futbolcu olma fikri 14-15 yaşımda yavaş yavaş bir şeyler yapmaya başlama, bir kariyer hedefi çizme noktamda ortaya çıktı. Bu noktada hala akıl hocalığımı da yapan abimin de yardımıyla futbol hayatım başladı. Futbol hayatınız boyunca sürekli farklı şehirlerde yaşadınız. Bu sizin için nasıl bir deneyim oldu? Ankara'da ailemin yanında, onların sağladığı koşullarda, onların himayesi altında yaşarken ilk kez kendi başıma bir şey yapmaya 20 yaşımda çıktım. 19 yaşımda ilk denemem Ankara'ya da yakın Çankırı'da denenmeye gitmemdi, git gel bir hayat olduğu için çok zorlanmadım. İlk kültür şokum Hatay'a gitmemdi. İnanılmaz bir deneyim oldu benim için. Daha önce oralara hiç gitmemiştim ve gittiğim yerde sınır çiziliyor ama tabii ki Suriye'yle aramızdaki kültürün sınırı yok. O dönemde kendime birçok şey katma imkanım oldu ve aslında Ankara'da

çok steril bir ortamda yaşadığımı fark ettim. Hatay'da yavaş yavaş Türkiye şartlarında futbolcu olmanın mücadelesini fark ettim. Sonrasında +40 dereceden -40 dereceye Erzurum'a gittim, o da bambaşka bir deneyim oldu. Bunların hepsi beni her seferinde güçlendiren adımlar oldu. Çünkü bir yolda gittim ve bu yolda çok şey öğrendim. Asıl hedef ulaşacağın yer değil, ulaşacağın yere gittiğin yol ve o yolda öğrendiklerim bana çok şey kattı.

16- 17 yaşlarına denk geliyor. O dönemden sonra şimdiki Ekrem ile Gülşen olduk. Gülşen ile birbirimizi çok iyi tamamladığımızı düşünüyorum, bir çok noktada bir çok fedakarlık da yaptık ama bu sürede birbirimize olan sevgi ve saygıyı da asla kaybetmedik. Gülşen benim için çok büyük bir şans ve başıma gelen en iyi şey diyebilirim.

Çok güzel bir evliliğiniz olduğunu biliyoruz... Peki bu aşk nasıl başladı? Gülşen ile biz çocukluktan beri arkadaşız ama tabii ki o zamanlar onunla evleneceğim ve üç çocuğumuzun olacağı aklımın ucundan bile geçmezdi. Gülşen ile bir daha karşılaşmamız onun

Siz futbolcu olmasaydınız hangi mesleği seçmek isterdiniz? Öğretmen olabilirdim belki. Zaman zaman öğrenciyken öğretmenlerimle fikir çatışmam olsa da, ki bunların da yararlı olduğunu düşünüyorum, çocuklarla ilişkim nedeniyle bunu isteyebilirdim. Aynı zamanda F16'ların

22

Çocuklarınızın kariyer odaklı spor yapmasını ister misiniz? Ben aslında bunu biraz onlara bırakacağım. Kolay bir hayat değil ama bana ben bu hayatı istiyorum derse ben onlara destek olurum. Çünkü her anne baba çocuklarının mutluluğunu ister ve ben böyle bir durumda onlara doğru bir seçim yapıp yapmadıkları telkinini yaptıktan sonra kararlarına her türlü desteği sağlayacağım. Ama çok kolay bir yol değil profesyonel sporcu olmak. İstiyorlarsa olsunlar tabii ki, anneleri ne kadar karşı çıksa da...


Röportaj

ülkeye ilk geldiği zamanlarda her erkek gibi pilot olma hayalim de vardı ama sonrasında uçmanın o kadar da kolay olmadığını fark ettim.

Medyaya genel olarak futbolcuların özel hayatındaki sorunlar yansıyor. Siz profesyonel futbol hayatınızla özel hayatınızı nasıl dengede tuttunuz? Profesyonel spor yapmak da bunu bir yaşam tarzı olarak seçmek de kolay değil. Bunun çok büyük fedakarlıkları var bana göre ve ben her zaman kendisiyle yarışan birisi oldum, bunun için iyi bir aile hayatının gerekli olduğunu da biliyordum. Eşim bu konuda bana çok destek oldu, pek çok futbolcueşi gördüm ki durum aynı değildi ve sorun genelde maddi kaynaklıydı. Hepimizin bildiği bir gerçek ki futbolcuysanız ortalamanın üzerinde kazanıyorsunuz ama bu kazanç sırasında gelecek düşünülmezse kazanç kesildiğinde etrafınızdaki insanların tepkilerindeki değişim gözüküyor. Bir anlamda ben şanslıyım, eşimin desteğini çok gördüm ve ben zaten geleceğimi buna uygun kurdum. Olay biraz da futbolcuyken “gerçek ilişki” kurup kurmamak arasında gidip geliyor. Futbol hayatınızdaki en unutamadığınız anı nedir? Bir çok anı var aslında ama hep aynı olaya geliyorum... Kupa finali benim kariyerimde ulaştığım en yüksek seviye. Yanılmıyorsam yarı final maçından önce soyunma odasında toplantı yapmıştık Abdullah hocayla (Abdullah Avcı), toplantıda bana söz verdi... “Ne düşünüyorsun?” dedi ve ben o anda içimden ne geçiyorsa söyledim... Dedim ki “Abilerim, aranızda bu seviyeleri yaşamışlar var ama bu benim ve diğer genç arkadaşlar için ilk defa olacak. Ve ben geri dönüp baktığımda bu kupayı kazanmış birisi olmak istiyorum.” ve biz o maçı 3-0 yendik bu maçı hiç unutamıyorum. Aynı zamanda yine o maçta unutamadığım bir şey daha var... Bir önceki maçta krampondan dolayı bizim takımın hep ayakları kaymış ve bu maç öncesi hoca uyarıda bulundu dedi ki; “Defans oyuncularının hepsi vidali kramponla oynayacak.” Zaten hepimiz dersimizi almıştık ama bu seferki sahanın da bir tarafı çok ıslak bir tarafı çok kuru ve ben bu yüzden defalarca başarıyla yaptığım bir hamleyi sahanın bir yerinde o vida takıldığı için düştüm ve yapamadım. İnanamadım, kafamı yerden kaldıramadım. O anı unutamıyorum. Bu olay o zaman çok kötü gelmişti bana, dünya başıma yıkılmıştı ama şimdi dönüp baktığımda genel çerçevede o finale çıkabilmemiz bana bu olayı unutturdu.

Futbolcu olmak aslında bütün kariyeri insanlar önünde yaşamayı gerektiriyor. Peki taraftarların sizin hayatınızdaki yeri nedir? Şanslıydık... Kariyerimizin son döneminde Boz Baykuşlar hep yanımızda oldu. Taraftar olmadan hiçbir maçın keyfi yok ve aynı zamanda bir taraftar bile olsa onu memnun etmek zorundasınız. Orada herhangi bir bahane olamaz. Tiyatrodaki gibi, bir seyirci bile gelse o perde açılır... Bu da öyle. Rakip taraftarların taraftarlarının da, o 30.000-40.000 kişiyi tek bir hareketinle susturabilmen , tek bir hareketle onların ıslıklamasına neden olman bu işin coşku, heyecan veren kısmı. O adrenalin sana bir süre sonra bağımlılık oluyor ve bu bağımlılığı hissediyorsun, maçtaki o baskıyı istiyorsun. Şu bir gerçek ki dünyada rekor kıran insanların hepsi heyecanlı ve stresliyken kırdı. Çünkü senin gerçek gücün gerçek kimliğin böyle ortaya çıkıyor. O heyecanı kaybettiğin an bitmiştir o iş. Maçlarda şans getirmesi için toteminiz var mı? Çok fazla yok aslında. Eşim kadar yok en azından... Mesela Gülşen maç kaybettiğimizde giydiğimiz kıyafeti bir daha giymezdi. Ben şöyle bir bakınca ilk başlarda vardı ama sonrasında fazla kalmadı. Duamı ederim sadece, bu da şans getirmesi için değil o gün başıma ne gelecekse kaderdir derim içim biraz daha rahat eder... Aslında şimdi bir şey fark ettim bunu ilk kez söyleyeceğim ama ben ne zaman saçımı kestirsem işim rast gitmedi. Ne zaman saçımı kestirsem ya keybediyorduk ya da ben maçta çuvallıyordum. Kuaförüme kadar değiştirdim bu olay düzelmedi. Bir de ben Ryan Giggs'i çok severdim, yaklaşık yaşlarımız da aynı ve bu adamla biraz fiziki benzerliğimiz de var. Saçlarım uzayınca kıvırcık benim, uzattım tam benzedim. Takım arkadaşlarım, mahalleden arkadaşlar bana hep Ryan Giggs diye seslenmeye başladılar. Bir gün yine saçım uzun deplasmana gitmişiz Ankara'da, taşra bir yer ve malum orada uzun saç pek hoş karşılanmıyor. Rakip takımın taraftarı bir taktı bana Ayşegül diye... Ben de nasıl bozuluyorum, sinirlendim, kızdım. Eve geldim babama anlattım durumu, ilk söylediği şey “Git kestir o saçları.” oldu. İtiraz ettiysem de babam fikrinden caymadı, “Saçları kestirmeden eve gelmeyeceksin dedi.” ben de gelmem o zaman dedim çıktım gittim evden. Ama kazın ayağı öyle değil tabii, o eve dönülüyor...

23


Eve geldim saçlarımı 0'a vurmuş şekilde bu sefer ona da kızdı çok kısa diye, o günden beri de bir daha saçımı uzatmadım.Belki de bu olaydan kalma bir durum bu şanssızlık. Oynadığınız takımlarda genelde 17 numarayı giydiniz. Bunun özel bir sebebi var mıydı? Türkiye'de forma numaraları genelde plakalarla özdeşleştirilir ama Çanakkale'yi her ne kadar sevsem de 17 numaralı formayı giymemin sebebinin bununla bir alakası yok. Not almayı severim ben kendi kendime, bir gün yine bir şeyler çizerken bir forma çizdim kendime ve formanın arkasına kendi ismimi yazdım, ki o zamanlar forma arkasına sadece Şampiyonlar Ligi'nde falan isim yazılırdı, altına da 17 numara yazmışım sene 2001 falan... Düşünüyorum şöyle bir o zamanlar nereden geldi bu sayı aklıma diye ama bir şey bulamıyorum. Böyle başladı böyle gitti. Ama aynı zamanda babam hep 11 numaralı formayı giymek istemiş, yapamamış. Ben babam için 11 numaralı formayı giymek isterdim ama o numara da takım arkadaşım tarafından alınmıştı, olmadı. Futbol psikolojik olarak çok baskılayıcı bir spor. Maç sırasında yaşadığınız ve sonrasında pişman olduğunuz bir olay var mı? Var ya... Çok var ama en barizi bir maçta kendimi attırdım. Bu aslında çok gördüğümüz ve benim hoşlanmadığım bir tavır. Şöyle bir gerçek var ki Türkiye'de büyük takımlardaki oyuncular her şeyi söylerler hakeme... Küfürleri, alaycı konuşmaları duyarız maç sırasında ve başlarına hiçbir şey gelmez. Aynısını biz yaptığımızda bizim başımıza çok kötü şeyler gelebilir ve biz bu yüzden hep kaçınmışızdır bundan. Ama

Röportaj

bir maçta penaltı verdi hakem, hakeme çok itirazda bulundum hakem de yaşı benden küçük olmasına rağmen “Ya kardeşim bir çekil.” dedi. Ben bunu dert ettim kendime heralde ki cevap verdim ve sarı kart gördüm sonra hakem dönüp arkadaşlarıma “Alın şunu atacağım yoksa.” dedi. “Atabiliyorsan at” dedim karşılık olarak ki ben bunu söyleyip başına hiçbir şey gelmemiş futbolcuları defalarca gördüm... Bir de baktım ki tak dedi ikinci sarı kartı çıkardı attı beni. O an başımdan aşağı kaynar sular döküldü... Gerçi sonrasında kendisiyle konuştuk anlaştık hatta geçenlerde programdayken bu olay konuşuldu, görüntüler ekrana verildi dedim ki “Hatalıydım, bu yanlış bir hareket.” Sonrasında o olaydaki hakemi de gördüm programa bağlanmak istemiş ama işi varmış bağlanamamış.

dahildik. Haftalık da olsa benim ne zaman ne yapacağım hep belliydi, bu takvime uygun hareket ediyorduk. O takvime uygun yaşarken de boş zaman bulmak daha zordu haklısın aslında... Boş zaman yakaladığımda da alternatif sporlar yapmaya çalışıyordum. Amatör olarak basketbol oynamayı çok severim mesela ama dediğim gibi ben onlara boş zaman gözüyle bakamıyorum. Çalışma dışı zaman daha uygun gibi...

Profesyonel futbolcu olmak basamakları çok net olan bir kariyer. Hiç umutsuzluğa kapıldınız mı? Şöyle bir durum vardı... Amatör takımdan sonra ya okula gidecektim ya da bir takıma gidecektim ve belirli ölçülerde, belirli çevrede göze batan bir oyuncu olmaya başlamıştım. Sağolsun Ankara'da amatör takımdaki hocam beni 2. ligden bir takıma denenmeye yolladı. Benim için kötür bir deneyim oldu. Anlam veremedim, başarısızdım ve dedim ki ben herhalde yapamayacağım. Derken bu hocadedi ki senin için bir deneyim oldu şimdi seni bir de 3. ligden bir takıma gönderiyorum, vazgeçmedi benden. Ben o takımda 1 ay denendikten sonra seçildim, profesyonel anlaşma imzaladılar benimle. Boş zamanlarınızı nasıl geçirirAma o sürede üniversite hayatına siniz? atılmayı düşünmüştüm. Hayat da Valla boş zaman... Yok. böyle, bazen her şey bitti dediğin Boş zaman fikri bana garip geliyor. anda yeni bir sayfa açılıyor. Mesela 'boş zamanlarımda kitap okurum.'... Bu boş zaman değil Aktif futbol hayatınızdan sonra ki dolu zaman gibi geliyor bana. hayatınızda ne gibi değişiklikler Ama iş dışı zaman dersek önceliği oldu? aileme tanırım. En en boş zaman Çok değişiklik oldu... dersek de televizyon izlemek Hafta sonu denilen bir şey varmış diyebiliriz. onu gördüm. Bir cumartesi gecesi Gülşen ile dışarı çıktık, inanaAktif spor hayatınızda daha zordu madım. Bu kadar insan dışarıda o zaman sizin için boş zaman ne yapıyor dedim. Ben normalde bulmak? cumartesigecesi maç hazırlığı yap Şimdi de zor aslında ama an bir insandım. Çocuklarla daha aktif futbolcuyken belli bir sisteme fazla ve kaliteli zaman geçirm-

24


Röportaj

eye başladım. Fakat hazırlıklı olduğum halde bir boşluğa da düştüm. Sistematik bir hayattan daha serbest bir hayata geçişim kolay olmadı. Yani bir insanın terfi bile etmeyeceği bir yaştasın... 35 yaşında bir kral olur mu? Bir çok şey için çok genç bir yaştaydım ve yeni şeyler üretmek için yeterli değildim, futbol dışında hiçbir şey bilmiyordum. Çok şükür futbol oynarken bu günleri de düşünerek yaşamıştık, yatırımlarımızı doğru yapmıştık. Şimdi yeniden bir sistemin içinde olmak bile yani 2 gün program yapmak haftanın 1 günü maça gitmek bile beni çok canlı tutuyor. Ama çok kolay değilmiş.

Hangisi daha iyi sizce? Aktif futbol hayatınız mı yoksa şu an mı? Bana göre hayatta yapılabilecek en güzel, en keyifli iş futbolcu olmak. Ne olursa olsun. Futbolun bir sürü ayağı var... Futbolculuk, antrenörlük, yöneticilik, medya... Futbolcu oldum, bu oyunda kısa bir süre antrenör olarak yer aldım ve şimdi medya ayağındayım ama gördüm ki bu işin yapılabileceği en güzel alan futbolculuk. Çünkü orada bir şeyleri değiştirebilecek gücü olan sensin. Sahadasın ve iş tamamen senin ellerinde.

Yeşilköy'de zaman geçirir misiniz? Sizi en çok etkileyen yönü nedir? Bizim tesislerimiz Yenikapı'dayken Yeşilköy'de çok zaman geçiriyordum. Bize en yakın ve en güzel yerleşim yeri orasıydı. O zamanlar menajerliğimi de yapan sevgili büyüğümle birlikte Yeşilyurt Spor Kulübünde çok bulundum. O sessiz sakin ortamının yanında deniz kenarındaki o güzel esintisi eşliğinde çok ama çok maç izledik, analiz yaptık ve Ferdi Bey oradaki anılarından, oranın tarihinden bahsederdi. O semtin anılarını dinlemek de Yeşilyurt Spor Kulübünün anılarını dinlemek de benim için çok güzeldi. Yeşilköy'ün o tarihi dokusu, samimi ortamı çok hoşuma giderdi. Hatta bir arkadaşım Gülen Gözler filminin çekildiği evde oturuyor. Çok yaşanmışlığım olduğu için İstanbul'un en sevdiğim semtlerinden bir tanesi diyebilirim. Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Merakla bekliyorum Ayastefanos Dergisi'ni. Bana göre yaptığınız çok özel bir şey... Orada kaybolan çok şey var şehirleşme adı altında çok şey kaybediliyor ve bu dokuyu korumak adına yaptığınız şey çok güzel...

Futbolda emeklilik diye bir kavram yok. Peki sizin gelecek planlarınız nedir? Futbolculuk bir yerde bitmek zorunda. Mental olarak futbolu kaldırabilmek yaş ilerledikçe daha kolay aslında ama fiziksel olarak belli bir yaştan sonra antrenmanları kaldıramamaya başlıyorsun, bunu kabul etmek gerekiyor. Bundan sonraki adımlarda da hedefim var aslında, hedefsiz hiçbir zaman yola çıkmadım. Futbolcuyken yapamadığım şeyler var ve bunları antrenör olarak yapmak istiyorum ancak Türkiye şartlarında sıfırdan başladığınızı kabul etmek gerekiyor. Futbolculuğa nasıl sıfırdan başladıysam burada da yolda öğreneceğim. Ancak aklımda bazı şeyler var. Ülkemizde özellikle genç oyuncular açısından yavaş yavaş dillendirilmeye başlanan bazı süreçler var ve bu süreçlerden biri de oyuncuların mental olarak desteklenmediği... Belli bir noktadan sonra çocukların yalnız kaldığını düşünüyorum ve ben bu noktaya yoğunlaşmak istiyorum. Aslında bir ekibiz biz ve bunun kolay olmayacağını da biliyoruz ama futbola başlarken de böyleydi, bu yola kolay olacağını düşünüp çıkmadım.

25

HIZLI SORU - CEVAP Hayatınızdaki en önemli şey? Aile İdol futbolcunuz? Johan Cruyff Favori kitabınız? Martı En sevdiğiniz şehir? İstanbul Yeşilköy'deki favori mekanınız? Yeşilyurt Spor Klübü


26 26


27


HavadanYeล ilkรถy

28


HavadanYeล ilkรถy

29


Yaşam Aykut Bora

Uzman Psikolojik Danışman

ÇOCUĞUNUZ KARDEŞİNİ KISKANIYOR MU?

Birden fazla çocuğa sahip anne babaların

çocuk yetiştirmede en sık karşılaştıkları yaşantılardan biri de “kardeş kıskançlığı”. Ebeveynler, kendi çabalarıyla bu sorunun üstesinden gelmeye gayret etse de çoğu zaman başarısız oluyorlar. Çocukların yaşlarının birbirine yakın ve benzer gelişimsel ihtiyaçlarının olması ebeveynlerin başarısızlık oranlarını daha da arttırıyor. Uzmanlar tarafından konuya ilişkin yazılan ve söylenenleri kendi hayatlarına uygulamaya çalışan ebeveynler, sürecin sonunda “her şeyi denedim, olmuyor” tükenmişliği ile çalıyor kapımızı.

30

Kıskançlık, belki de insan türünün en

eski duygularından biri. Yaratılış anlatısında ilk insanlardan olan iki kardeşin birbirlerini kıskançlık nedeniyle öldürdükleri betimlenir. Diğer yandan kıskançlık yalnız insanlara özgü değil; diğer canlılarda rastlamak da mümkün… Sahiplenilen yeni kedinin evin eski kedisi tarafından kabullenilmediği hikayeler çokça var. Sahiplendiğimiz yavru kedinin ailemize katılmasıyla büyük kedimiz kendini günlerce bize sevdirmemiş, memnuniyetsizliğini ve mutsuzluğunu türünün elverdiği ölçüde belli etmişti.


Yaşam “Hocam, yeni bir çocuğumuzun olmasını bizden çok o istedi. Her gün bana kardeş yapın diye ağladı. Gelin görün ki şimdi de ‘ben bunu evde istemiyorum, geri verin’ diyor.” Bu cümleyi annelerden sıklıkla duyuyorum.

Öncelikle dünyaya yeni

bir çocuk getirmek diğer çocuğun isteğine bağlı olmamalı; fakat bunu başka bir metinde tartışmalıyız. Kardeş isteyen çocuğun arzusu, yeni bir oyuncağa sahip olma arzusundan farksızdır. Onu kendisi için ister; fakat beraberinde getireceği değişimlerden habersizdir. Bu arzusunun kendisi için “felaket”e dönüştüğünü fark ettiği andan itibaren ise anne-baba için zor bir süreç başlayıverir.

Ünlü ruh hekimi Alfred

Adler’in de seneler önce vurguladığı üzere “büyük çocuk tacını yitirmiş bir kraldır.” Bu yitim çocukta haset duygusuna neden olur. Bu yitimin nedeni eve gelen yeni bebektir; sorumluları ise onu dünyaya getiren annebabasıdır. Çocuk, bu haset duygusunu bastırmaya çalışsa da çoğu zaman başarısız olur. Sözlerinde,

tutum ve davranışlarında kardeşine yönelik haset duygusu doğrudan ve gizli olarak fark edilir. Kimi zaman anne arkasını döndüğünde boğazına yapışır kardeşinin; kimi zaman da çok seviyormuş gibi yaparken “istemeden” yere düşürür.

Ruh sağlığı yerinde her

ebeveyn bu durumu önemser ve fark ettiği andan itibaren üstesinden gelmek için çabalar. Eve yeni gelen bebek

nedeniyle çocuğun hayatında bir değişim olmadığını göstermeye çalışır; fakat çoğunlukla afallarlar. Yeni gelen bebek, ebeveynine daha çok ihtiyaç duyar haliyle. Annesinin bedeninin ve vaktinin çoğu yeni gelenindir artık.

Baba telafi etmeye çalışsa

da çocuk için yeterli gelmez; çünkü o anneyi istiyordur. Bu durumda anne-baba çocuklarını yeni gelen bebekle olan ilişkilerine dahil etmeye çalışırlar. Onun bakımına yardım ederse kıskançlık

31

duygularının hafifleyeceğini düşünürler. Oysa bu yöntem birçok çocukta ters teper. Kaybettiği ilgi ve alakayla birlikte gelen fazladan bir yük gibi görürler.

Çocuk, kardeşine olan

hasetini ifade ya da ima ettiğinde anne-babalar; “Kardeşini nasıl sevmezsin. O senden küçük. Sen onun ağabeyi/ablasısın.” diyerek çocuğu sevmeye motive etmeye çalışırlar. Bu çabanın çocukta kardeşini sevmeye ilişkin motivasyon yaratması zordur; aksine vicdani bir rahatsızlık yaratabilir. Kardeşini sevmesi gerektiği anne babası tarafından söylenmesine rağmen “sevememe” durumu kendisinin kötü bir insan olduğuna ilişkin bir inanç geliştirmesine neden olur.

Kimi ebeveynler ise yaşam-

larındaki bu değişimi çocuğa asgari düzeyde yansıtmak için çabalar durur. Yeni gelen bebekle onun yanında ilgilenmemeye çalışırlar. Eve gelen misafirlere önce büyük olanı sevmelerini tembihlerler; kimi zaman çocuk bu tembihe tanıklık eder. Bu


Yaşam süreçte anne baba doğallığını yitirir ve çocuk bir şeylerin –mış gibi yapıldığını hisseder.

leceğini, sizin onunla ilgilenmeniz halinde zaman zaman üzgün hissedebileceğini söyleyin. Eğer böyle hissederse bunu sizinle paylaşabileceği konusunda güven verin.

Kardeş kıskançlığıyla ilgili anne babaların medet umduğu birkaç yolu harcadık.

Çocuk dünyaya geldikten sonra çocuğunuz

kardeşine karşı saldırgan davranıyorsa şöyle bir konuşma işe yarayabilir: “Kardeşine olan öfkeni anlıyorum. Onun gelmesiyle alışık olduğun bazı şeyler değişti. Özellikle annen seninle eskiye göre daha az ilgileniyor.

Peki, ne yapmalı? Öncelikle kıskançlığın doğal bir duygu

Bunun nedeni seni daha az seviyor olmamız

olduğunu unutmamalısınız. Eğer çocuğunuz kardeşini kıskanmıyor ve bunu ifade etmiyorsa daha çok endişelenmelisiniz.

Kardeşine duyduğu hasedi bastırarak içe

alan çocuklarda genel bir mutsuzluk ve suçluluk duygusunun yaşanması olasıdır. O nedenle çocuklar bu duygularını ifade edebilmeli ve ifade etmeleri için cesaretlendirilmelidir.

değil. Seni hala eskisi gibi seviyoruz. Sadece kardeşinin bakıma daha çok ihtiyacı var. Bir zamanlar senin de öyleydi. Kardeşini sevmek zorunda değilsin. Belki zamanla ona daha çok alışır ve seversin. Böyle olmak zorunda değil; fakat yine de ona zarar vermene izin

Yeni bir bebek dünyaya getiren ebeveynler

olarak kendi çocukluğunuza dönün. Eğer kendinizden küçük bir kardeşe sahipseniz o eve geldiğinde neler hissettiğinizi ve kendi kıskançlığınızla nasıl baş ettiğinizi anımsayın.

Gebeliğin ilk aylarından itibaren annesinin bedenindeki değişimi fark eden ve anlamaya çalışan çocuğa bu değişimin nedenini yaş grubunu göz önünde bulundurarak anlatın. Kendisinin de dünyaya gelmeden önce benzer bir süreçten geçtiğini anlatmaya çalışın.

Doğum yaklaşırken, kardeşinin yakın za-

veremem. Tıpkı başkalarının sana zarar vermesine izin veremeyeceğim gibi.”

Kardeşinin henüz doğmuş bir bebek olduğu

ilişkin bir şeyler söylemekte fayda görüyorum. Ebeveynler çocuk sahibi olurken yalnız çocukları arasındaki yaş farkını göz etmiyor haliyle. Bu kararda etken birçok süreç daha var. Yine de yaş aralığına ilişkin

manda aranıza katılacağını onunla iyi anlaşacaklarını umduğunuzu söyleyin. Başlarda alışmakta güçlük çekebileceğini ve bunun normal olduğundan bahsedin.

için daha fazla ilgi ve bakıma ihtiyaç duyabi-

Yeni bir bebek sahibi olmanın doğru vaktine

32


Yaşam bir şeyler söylemek kimi ebeveynlerin işini kolaylaştırabilir.

düşüklüğü gibi neticelerle yer ediyor çocuğun okul hayatında.

Çocuğun hemen her yaşı kritiktir; çünkü

her birinde tamamlaması gereken farklı gelişimsel görevler vardır. Yine de 0-2 yaşa dikkat çekmenin önemli olduğunu düşünüyorum. Çocuğun temel gereksinimlerinin anneye bağlı olarak karşılandığı, güven duygusunun kazanımında önemli bir evre olan bu yaş aralığı, yeni bir çocuk sahibi olmak için uygun görünmüyor. Çocuğun anne ile arasındaki sembiyotik bağın zayıflaması ve çocuğun tuvalet kontrolünü kazanmasıyla birlikte özerkleşmesi yeni bir bebek sahibi olmayı düşünmek için uygun bir zaman olarak düşünülebilir. Çocuğu okula başlama arifesinde yeni bir

bebek sahibi olan ebeveynlerin yaşadıkları sorunlarla kendi klinik deneyimlerimde sıklıkla karşılaşıyorum.

Çocuk, anne babasının yeni gelen bebekle

daha çok ilgilenmek için kendisini evden gönderdiğini düşünebiliyor. Bu da okul fobisi, uyum sorunları ve akademik performans

33

Son olarak, evin yeni üyesi-

nin dahil olmasıyla birlikte büyük çocukta bazı gelişimsel gerilemeler gözlenebilir. Daha küçük yaştaki bir çocuk gibi konuşabilir ya da tuvalet alışkanlığı kazanmasına rağmen altını kirletir. Bu gelişimsel gerilemeler çocuğun duyduğu rahatsızlığı ifade etmenin bir diğer yoludur. Çoğunlukla kendiliğinden ortadan kalkar; fakat devamı halinde bir uzmana danışılmalıdır.


Yeşilköy Bülent Yurtsever

Yeşilköy Mahalle Muhtarı

Yeşilköy’ün Tarihi Son iki yüzyıllık tarihimiz içinde birçok önemli olaya sahne olan Yeşilköy 1930 yılında nahiye (bucak) olmuştur. Bir zamanlar müstakil belediye iken sonra İstanbul Belediyesi daha sonra da Bakırköy Belediye hudutları içine alınmıştır. Yeşilköy İstanbul un yaklaşık 17 km batısında Marmara kıyısında Bakırköy ile Şenlikköy (Florya) arasında yer alır. Sonradan Yeşilköy’ün doğu tarafında Bakırköy merkezi ile arasına Ataköy ve Yeşilyurt semtleri kurulmuştur. Batı tarafında ise Şenlikköy (Florya ) bulunmaktadır. Yeşilköy hakkında da pek çok İstanbul semtinde olduğu gibi etraflıca bir araştırma yapılmamıştır. Son iki yüzyıllık tarihimiz içinde birçok önemli olaya sahne olan bu şirin banliyö şehrimizi tarihsel gelişimi içinde kısaca tanımaya çalışalım. 19. yüzyıl başlarına kadar bir balıkçı köyü özelliklerini taşıyan Yeşilköy, yüzyıl ortalarından itibaren gerek deniz, gerekse tren yolunun buradan geçmesi ile önem kazanmış ve İstanbul’un önde gelen sayfiyelerinden biri durumuna gelmiştir. Son 30-35 yıl içinde ise hızlı bir yapılaşma sonunda belli başlı yerleşim merkezlerinden biri olmuştur.

Adı ve Tarihi Yeşilköy 1924 yılına kadar Ayastafanos (St.Stefano St.Etienne ) adını taşımıştır. Yeşilköy adı semte 1930’da, İstanbul’un idari yapısının yeniden düzenlenmesi sürecinde verilmiştir. 1924 yılında uzun yıllar burada oturmuş ünlü yazarımız Halit Ziya Uşaklıgil’in teklifi üzerine Yeşilköy olarak adı değişmiştir. Türk edebiyatının tanınmış simalarından Halit Ziya Uşaklıgil’in uzun yıllar Yeşilköy’de oturduğu ve semtin bu adı almasında büyük rol oynadığı bilinmektedir. Evliya Çelebiye göre ise: Ayastafanos adı birçok tarih kitabında, özellikle Tevarih-i Ali Osmani de, adından uzun uzadıya bahsedilen İstanbul’un efsanevi kurucusu Madyan oğlu Yanko’nun oğlu Aya İstefan’dan gelmektedir. En çok bilinen ve dilden dile söylenen ise Eski adının bir Hıristiyan azizinin isminin olduğu ve onun adına Yeşilköy de yapılmış ancak bu güne kadar gelememiş eski bir kiliseden aldığıdır. Yeşilköy’e eski adını veren bu azizin Yeşilköy ile ilgili hikâyesi dilden dile aktarılan ve çok değişik anlatımları olan bir söylence niteliğindedir.

34


Yeşilköy

Tarihi kaynaklarda Aziz Stephanus olarak geçen bu aziz Hıristiyanların ilk din kurbanlarından ve diyakoslarından birisidir. Gamaiel ‘in çömezi olup Hemsinden sonra din değiştirmiştir. Yahudiler tarafından Musa ya küfür etmekle suçlanmış Kudüs din mahkemesine çıkarılarak suçlu bulunmuş ve M.S. 33 te taşlanarak öldürülmüştür. Bu olaydan uzun bir zaman sonra bu Aziz’in mezarı Filistin de yapılan bir araştırma sonunda bulunur. Mezarda bulunan kemikleri o zamanki Bizans İmparatoru tarafından İstanbul ‘a getirilir. Ancak haberi alan Papa bu kemiklerin Vatikan a getirilmesini isteyince kemikler bir gemi ile İstanbul’dan Vatikan a doğru yola çıkarılır. İstanbul limanından ayrılan gemi bugünkü Yeşilköy burnu önlerine gelince büyük bir fırtınaya tutulur ve yoluna devam edemeyerek fırtınanın dinmesi için Yeşilköy sahillerine yanaşır. Aziz’in kemiklerini götüren heyet şiddetli fırtınanın devam etmesi üzerine karaya çıkmak zorunda kalırlar. Aziz’in kemiklerini taşıyan lâhdi de bugünkü Rum Kilisesinin bulunduğu yerde kurdukları söylenen bir çadırın içine koyarak fırtınanın dinmesini beklerler. Fırtına 10-12 gün sürer. Fırtınanın dinmesinden sonra heyet buradan ayrılarak yollarına devam ederler. Daha sonra fırtına süresince kemiklerin saklandığı yere bu olayın anısına azizin anısını taşıyan birde Manastır yapılır. Köy de zamanla gelişir ve Ayastafanos adıyla anılmaya başlar. Aziz’in kemiklerini götüren heyet köyde kaldıkları sürece etrafta bulunan çobanlar tarafından etle beslendiklerinden Ortodoks’larda kurban kesme âdeti olmadığı halde bu olaya hürmeten her yıl belirli günlerde Yeşilköy’de deniz kıyısında bu olayın anısına kurban kesilmektedir. Yeşilköy’ün tarihi bir hayli eskidir. Geç Bizans ve Roma dönemlerinde burada, Marmara kıyısı boyunca

burada yazlık saray ve ikametgâhlar bulunduğu, hatta daha önce kentin Roma döneminde bile burada bahçeleri denize açılan yazlık villaların olduğu yazılmaktadır. Evliya Çelebiye göre Arapların İstanbul’u almak için yaptıkları büyük seferlerin üçüncüsünde İstanbul u alamayıp dönerlerken Yeşilköy’ü de tahrip etmişlerdir. IV Haçlı Seferleri sırasında da Latin orduları İstanbul u almadan önce 23 Haziran 1203 tarihinde karargâhlarını Yeşilköy civarında kurmuşlar. Donanmalarını da Yeşilköy açıklarında demirlemiştir. Latin ordularının başkanı Dandalo (Ayasofya da gömülüdür) buradaki kilisede “Te Deum” ayini düzenlemiştir.

35


Yeşilköy

Yeşilköy İstanbul’un Fethinden önce Türk topraklarına katılmıştır. Fatih’in emri üzerine Dayı Karaca Bey komutasındaki güçler Bizans’ın Trakyadaki pek çok merkezi ile birlikte 1453 Şubatında Yeşilköy’ü de alırlar. Osmanlı döneminde küçük bir Rum köyü olan Ayastefanos, Sultan II.Mehmed’in kuvvetleri tarafından İstanbul’un kuşatmasına bir hazırlık olarak, bölgedeki başka yerleşmelerle birlikte Şubat 1453’de Osmanlı topraklarına katılmıştır. Bazı tarihçilere göre Fatih; Yeşilköy-Zeytinburnu önlerinde cereyan eden Ayastefanos deniz savaşını, Yeşilköy burnunda atını denize sürmek suretiyle cesaretlendirmiştir. Bir çok ünlü yazar ve şairler de Yeşilköy’ün bir sayfiye yeri olmasından burada pek çok köşkün bulunduğundan şirin evleriyle güzel bir sahil kasabası olduğundan bahsetmektedirler. Türkiye tarihi hakkında yazdığı birçok eserle tanınan Hammer, 1822’de Peşte’de yayınlanan 2 ciltlik “İstanbul ve Boğaziçi” adlı kitabındaYeşilköy’den bahsetmekte, Yeşilköy’ün bir sayfiye yeri olmasından dolayı burada pekçok köşkün bulunduğunu ve 20-30 yıldan beri burada oturan, saray doktoru Lorenzo Voccidi’nin deniz kııyısında bahçeli bir villası olduğunu yazmaktadır. Bu yüzyılda İstanbul’da bulunan önemli bir Amerikan siması David Porter, 1835’de New York’da yazdığı Constantinople and its Enviros adlı eserindeki mektupların bir çoğunu Yeşilköy’den yazmıştır. 1855’de Paris’te yayınlanan Voyage a Constantinople adlı gezi anılarında Boucher de Perthes, Yeşilköy’den harikulade görünümü olan bir köy olarak söz etmekte; Yeşilköy’den İstanbul’a uzanan sahil şeridinde devlete ait büyük binalar, cephanelikler(Baruthane), kışlalar ve bahçe içinde evler gördüğünü yazmaktadır. Fyler Towsend, 1850’de Londra’da yayınlanan Cruise on the Bosphorus adlı eserinde, Yeşilköy sahilleri boyunca uzanan tebeşir kayalarından ve köyün şirin beyaz evlerinden bahsetmektedir. 1855’de Paris’te yayınlanan bir deniz kılavuzunda ise, o günkü Yeşilköy kıyı şeridi ile ilgili önemli bilgiler sunulmaktadır. Eserde Yeşilköy burnu’nun İstanbul feneri’nin 7 mil kadar batı-güneybatısında olduğu, batıdan gelindiğinde İstanbul’u tamamen gizlediği, gündüz İstanbul’a gelinirken bu burunda karaya yanaşıldığı, oldukça alçak olduğu ve üzerinde inşa edilen pek çok kırmızı boyalı ev ve büyük bir kahvehaneyle tanındığı belirtilmekte; Türklerin, Yeşilköy Burnu’ndan akşamları yaklaşık 6 mil uzaklıktan fark edilen bir fener taktıkları, burnun doğusunda “San Stefano “ ya da “İsmana” olarak adlandırılan Yeşilköy’ün bulunduğu anlatılmaktadır. Yazıda ayrıca, buraya yaz aylarında zengin Türklerin oturmaya geldiklerinden ve köyün yakınlarında Sultanın bir de sarayının bulunduğundan bahsedilerek, kıyıya demir atma yerleri gösterilmektedir. 19. yüzyılın ikinci yarısına kadar, gezme, dinlenme ve av yapma amacıyla gelinen ve oldukça uzak kabul edilen Yeşilköy, bu yüzyılın ortalarından itibaren canlanmaya başlamıştır. 1852 başlarında

36


Yeşilköy

Boğaz’dan Yeşilköy’e düzenli vapur seferleri konmuş, 1870 yılında demiryolu çalışmaya başlamış ve bir istasyon binası kurulmuştur. Ulaşım imkanlarının bu gelişimi sonucunda, buraya yerleşenlerin sayısı artarken, günü birlik eğlenmeye gelenlerin sayısında da büyük bir artış gözlenmiştir.n II Mahmut ve daha sonra Sultan Abdülmecit de padişahlığı zamanında yanında oğulları Abdülhamit ve Reşat Efendiler kızı Fatma Sultan olduğu halde bir çok kez dinlenmek ve İmparatorluk tesislerini gezmek amacı ile Yeşilköy’e gelmişlerdir. Buraya gediklerinde Barutcubaşı ünlü Konağında kalmışlardır.1877 –78 Rus savaşı sonrası buraya Rusların gelmesi üzerine dünya basınındaki çeşitli yayınlarda yer alan pek çok resminden yakından tanıdığımız bu muhteşem konak 1950 lere kadar büyük bir bölümü ile ayakta iken yıktırılmış konağa bağlı sağlam kalan yegâne bölüm ise 1976 yılının son aylarında yanmıştır. Sultan Abdülmecit 1842 yılında Yeşilköy de bugün Bezm-i Alem Cami olan yerin köşesinde eskiden Barutcubaşı nın konağının yanında yer alan üstü namazgâhlı mermerden güzel bir çeşme yaptırmıştır. Kesme taştan imal edilmiş yüzü mermer plakalarla kaplanmıştır. Hattat Mehmet Vuslati tarafından talik yazı ile yazılmış altışar mısralık altı satırdan oluşan güzel bir kitabesi vardır. On yedi beyitten oluşan kitabenin son beytinde şunlar yazılıdır ; “Padişah bu çeşmeyi ab-ı hayat olarak yaptı. Sen hemen iç ve Abdülmecit Han ‘a dua et” Demiryolu yapımı sırasında Yeşilköy yakınlarında bir hendek kazılırken, beş adet lahit bulunmuştur. Bizans dönemine ait olduğu sanılan ve dördünden iskelet çıkarılan bu lahitler, arkeolojik değer taşımaları açısından önemlidir. Yeşilköy tarihi açısından önem taşıyan ve daha önce iki defa yapıldığı halde yanarak harap olan Rum Kilisesi 1845 yılında Barutcubaşı zade Boğos Bey tarafından yeniden kağir bir yapı olarak yaptırıldı. Aldığı bu son şekil ile günümüze gelen yapıda camlı iki kapıyla nartekse daha sonra demir bir kapıyla ana mekana geçilmektedir. Bu kapının üzerinde kilisenin Barutcubaşızade tarafından yapılmasına ait bir kitabe yer almaktadır. Türkiye de açılan ilk Ziraat Okulu da Yeşilköy civarında Ayamama deresi kıyısında uzanan verimli arazide 1847 yılında kurulmuştur. Okul açıldıktan 4 yıl sonra gerekli verim alınamadığı ve öğrenciler arasında çıkan olaylar nedeni ile kapatılmıştır. Yazı ve görseller yesilkoyum.com’dan alınmıştır.

37


Sağlık Vartan Boyacı Eczacı

Bakırköy Belediyesi Halk Eczanesi Yaşlı, fakir, sağlık güvencesi olmayan hastalara reçete ve rapor karşılığında ilaçlarını vermektedir. İlaç çöp değildir. Kullanmadığınız ilaçları eczanemize getirebilirsiniz. Unutmayınız ki çöpe attığınız ilaçlar masanıza zehirli domates olarak geri dönecektir. Yaptığımız hizmetin bir diğer önemli boyutu, parası SGK tarafından ödenen ilaçların kullanıma uygun olanlarını halka vererek milli serveti yeniden değerlendiriyor olmasıdır. Ecazanemize ilaçlarınızı getirerek, SGK'nın bütçesine dolaylı yoldan katkıda bulunmuş olursunuz. İsraf en büyük günahtır, biz de israfı önlemeye çalışıyoruz.

Eczanemizin verdiği hizmetler; 1-İlaç israfını önlemek. (Devlet malının korunması.) 2-Kimyasal kirliliğin önlenmesi. 3-Sağlık güvencesi olmayan ve sokaklarda yaşayan vatandaşlarımıza rapor ve reçete karşılığında parasız ilaç vermek. 4- Vefat eden hastaların yakınları telefonla bize ulaşıp, ilaçlarının ve özel beslenme mamalarının alınmasını talep etmekteler. Belediyemizin Sağlık Müdürlüğü'nün tahsis ettiği araçlarla vatandaşın ayağına giderek bu talebi karşılamaktayız.

38


Sağlık İlaçlar eczanemize nereden gelir? 1- Eczanelerde halkın unutuğu veya almadığı ilaçlar, 2- Hastanelerden, 3- Aile Sağlık Merkezleri'nden, 4- Çok az da olsa vatandaşların kullanmayıp veya doktorun değiştirdiği ilaçlar, 5- Yurt dışında çalışarak emekli olup, ilaçlarını yurt dışından karşılayan vatandaşlarımızın getirdiği ilaçlar.

Bütün bu gelen ilaçlar eczacı, doktor, laborant, eczacı kalfası tarafından incelenerek uygun olanlar eczanemize alınırken uygun olmayanlar atık torbasında imha edilmek üzere atılmaktadır. Halktan toplanan ilaçlar, kimyasal kirliliği önlemek amaçlıdır. Çöpe atılan ilaçlar çevremize kimyasal zarar verir. Küpürü kesik ilaçların eczanemizde bulunması, barkod sisteminin eczanelerde tamamen oturması ile son bulacaktır.

39


SINEMA

E

Hande Söylemez

fsaneleşmiş yönetmenler, kaliteli prodüksiyonlar, eseri taçlandıran müzikler… Hepsi bugüne kadar güldürmüş, ağlatmış, heyecanlandırmış, korkutmuş ama en önemlisi bizi apayrı dünyalara götürmüş filmlerin olmazsa olmazları. Ancak bütün bu filmlerin bir ortak noktası daha var; yerinden oynayan bardaklar, 3 saniye içinde değişen saçlar, aynadaki yansımalarıyla sahnede yerlerini almış kameramanlar… Yani çekim hataları. Bu bölümde filmin atmosferi içinde kendisini gizlemeyi başarmış ama fark edilince de yüzümüze gülümseme kondurmuş bu hataları göreceğiz. Bir gözünüz hep detaylarda olsun, başarı kadar hatalar da orada…

hande@ayastefanos.com

M İ I K R E A Ç AL T A H Sinema tarihine adını altın harflerle yazdırmış bir filmle başlayalım, Jurassic Park. İlk filmini 1993 yılında sinema seyircileriyle buluşturmuş bu seri döneminin teknolojilerini cesurca bir üst kademeye çıkarmasıyla, akıl almaz senaryosuyla ve Steven Spielberg’in muhteşem yönetmenliğiyle hala etkisini kaybetmemiş ve kaybetmeyecek bir eser. Ancak unutulmaması gereken bir şey var ki Spielberg de hata yapar. Filmin ilk sahnelerinde görünen Dr. Alan Grant ve Dr. Ellie Sattler’ın karavanının kapısında sizce de bir gariplik yok mu? Bir sahnede sağ tarafta olan kapı menteşesinin diğer sahnede sol tarafa geçmesi dikkatli izleyicilerin gözünden kaçmamış bir detay.

40


SINEMA Celine Dion-My Heart Will Go On dediğimizde aklımıza gelen film, Titanic ile devam edelim. 1997 yapımı ve James Cameron yönetmenliğinde çekilmiş olan Titanic akıllara kazınmış sahneleri, bu sahneleri daha da kuvvetlendiren müzikleri ve muhteşem oyunculuklarıyla kuşaktan kuşağa etkisini yitirmemiş bir eser. Ancak hatasız film olmaz, tabii ki Titanic’te de var. Filmin en heyecanlı sahnelerinden olan Rose’un Jack’i kelepçelerden kurtarma sahnesinin öncesine gidelim. Rose’un bulduğu ve içinden baltayı aldığı acil durum dolabının camı bir sahnede tamamen yok olmuşken diğer sahnede biraz zarar görmüş de olsa yerini geri alıyor .

Günümüz sinemasına biraz daha yaklaşırsak korsanlar, hazineler, ölümsüzlük suları, silahların dünyasına geliyoruz; Karayip Korsanları serisi… Gore Verbinski yönetmenliğinde devam eden bu serinin 7’den 70’e bütün sinemaseverlerin ilgisini çektiğini söylersek yalan söylemiş olmayız. Peki bu tehlikeli dünyada her şey olması gerektiği gibi mi? Tabii ki hayır. Karayip Korsanları serisinin Ölü Adamın Sandığı(Dead Man’s Chest) isimli ikinci filminde sempatik kahramanımız Kaptan Jack Sparrow içinde maymun Jack’in bulunduğu kafesi tutarken dekordaki mum sönükken 3 saniye içinde kendiliğinden yanmaya başlıyor. Tabii ki bu bir çekim hatası değil korsanlar dünyasının gizemli olaylarından birisi de olabilir…

Bir diğer seriye, büyücüler dünyasına gidersek karşımıza çıkan Harry Potter serisi hem kitaplarıyla hem de filmleriyle büyük bir hayran kitlesine sahip. Alfonso Cuaron yönetmenliğindeki serinin 2004 yapımı filmi Harry Potter ve Azkaban Tutsağı (Harry Potter and Prisoner of Azkaban) büyülerle dolu dünyasını bazı küçük hatalarla doldurmuş. Filmin başında Harry Potter’ın pek de sevecen olmayan halasını balon gibi şişirdiği sahneyi hepimiz hatırlıyoruz ancak hepimizi biraz olsun rahatlatan bu sahnede neredeyse baştan sona bir dekor hatası var. Marge halanın bir balon gibi uçarak evin dışına çıktığı sahnede gördüğümüz kapı kolu, giriş basamağı ve yandaki çiçek bir sonraki sahnede değişiyor.

41




Astroloji Tamay Görmezoğlu

tamayayten@ayastefanos.com

2016 Ocak Ayı Burç Yorumu Koç Burcu 21 Mart - 20 Nisan

Senenin ilk haftasındaki Merkür ve Jüpiter gerilemesi nin ay sonuna kadar kariyer ve sorumluluklarınıza etkileri olabilir. Tekliflerle karşılaşabilir, kararsız olabilirsiniz.Pozitif düşünmenin yararı olacaktır. 24 Ocaktan sonra kararsız olan konu çözüme kavuşacak.

Boğa Burcu

21 Nisan - 21 Mayıs

Yeni yıl ile birlikte istenilen yenilikler, firsat olarak karşınıza çıkabilir ama sizi eski kararlara yönlendirdiği için kafa karışıklığı olacaktır. 24 Ocaktaki dolunaydan sonra ikileminiz son bulacak.Ortaklık gerektiren konularda ve ilişkilerinizde aceleci davranmamakta yarar var.

Yengeç Burcu

23 Haziran - 22 Temmuz

Bu ay boyunca eski ortaklık yada ilişkinizi devam ettirme bir yandan da yeni bir başlangıç yapma arasındaki kararsızlıklarınız ve hırsınız devam edecek. Bu Ortaklık yada herhangi türde bir ilişkinize ancak ay sonuna doğru çözüme kavuşturabileceksiniz.

Aslan Burcu 23 Temmuz - 22 Ağustos

Ocak ayının sonuna kadar iş ve sorumluluğunuz olan herhangi bir konuda yenilikler karşınıza çıkabilir. İlişkilerinizde temkinli olmalısınız. Sosyal yaşamınızda hareketlilikler olabilir. Çabaladığınız konularda bu ay aceleci olmamaya çalışın.

44

İkizler Burcu

22 Mayıs - 22 Haziran

Eski şeyleri tamamlayıp yeni şeylere yönelme konuşunda kararlı olabilirsiniz. Finansal alandaki konularınız yeniden gündeme gelebilir. Dolunay bu yeniliklerde sizi destekliyor. Takıntılı oldup çözmek istediğiniz konuyu 24 Ocaktan sonra neticelendirmiş olacaksınız.

Başak Burcu

23 Ağustos - 22 Eylül Sizi heyecan-

landıran, yapmayı sevdiğiniz birşey yada çocuklarınız konusunda bu ay yeni kararlar almak isteyebilirsiniz. Önümüzdeki aylara bırakmakta yarar var. Yakın çevrenizdeki kişilerle gergin ortamlar oluşabilir. Biraz daha sakin olmaya çalışın.


Astroloji

Terazi Burcu

23 Eylül - 22 Ekim

Geçmişte olan ailevi, mülkiyet konusundaki işler yada ev konusu gündeme gelebilir ve yeni sayfa açmak isteyebilirsiniz. Yakın çevrenizle sosyal ilişkileriniz güçlenebilir. Öğrendiğiniz bilgiler sizi daha kararsız yapabilir. Çok istediğiniz bir şeyin sonucunu alabilirsiniz.

Akrep Burcu

23 Ekim - 21 Kasım

Eğitim, iletişim, yakın çevre konularında yeni başlangıçlar ya da bağlı olarak seyahat yapmak isteyebilirsiniz. Ay sonuna kadar güncel bilgiler değişeceginden fazla aceleci olmamakta yarar var. Kendinize fazla yüklenmemeye özen gösterin.

Oğlak Burcu 22 Aralık - 21 Ocak

Bu ay kendinizde ya da hayatınızda yenilikler yapmak, değişiklik istiyorsunuz diğer yandan eskiye takılıyor vageçemiyorsunuz. Hayatınızda yapmak istediğiniz değişikler konusunda bir şekilde destek görebilirsiniz. Ailenizden karşıt görüşte birileri olabilir.

Yay Burcu

Kova Burcu

22 Ocak - 19 Şubat

Bu ay içsel konulara geri dönebilirsiniz. Dinlenmek, tatile gitmek isteyebilirsiniz. Buna ihtiyacınız var. Tavsiyeler ve destekler alabilirsiniz. Bazı engeller çıkabilir. Platonik ilişkiler konusu gündeme gelebilir. Ayı 25'inden sonra karar almaya özen gösterin.

45

22 Kasım - 21 Aralık

Maddi ve alımsatım alanında birşeyler yapmak isteyebilirsiniz. Para yönetimindeki hırsınız sizi itse de bu ay riskli yatırımlardan uzak durmak yararlı olabilir. Seyahata çıkabilir ya da yakınlarınızla vakit geçirebilirsiniz.

Balık Burcu 20 Şubat - 20 Mart

Bu ay maddi alanda, kalabalık ortamlar, arkadaşlardan ya da büyük kardeşlerinizden biriyle olan durumlarda yenilikler isteyebilirsiniz ama bu kararların çoğunu ay sonuna doğru bırakırsanız daha doğru olacaktır. Aşk hayatınızda gelişmeler olabilir.



Motor Sporları Mert Becce

mert@ayastefanos.com

2015'te Neler Oldu? WRC

Dünya Ralli Şampiyonası'nın kazananı bir kez daha Fransız pilot Sebastian Ogier oldu. Vatandaşı Loeb’ün WRC’yi bırakmasından sonra 3 yıl üst üste şampiyon olan genç Fransız 2016 içinde podyumun zirvesini bırakmak istemediğini belirtti. Şampiyona'nın ikinciliğini Ogier’in takım arkadaşı Finlandiyalı Latvala alırken, üçüncü bir diğer Volkswagen Motorsports pilotu genç Andreas Mikkelsen oldu.

Formula 1

Motor sporları dünyasını en çok bilinen ve en çok taraftar çeken şampiyonalarından F1 bu sene de heyecan dolu ve çekişmeli yarışlara sahne oldu. Britanya'lı pilot Lewis Hamilton 2015'te gerçekten çok iyi bir sezon geçirdi. 19 yarışın 17sini podyumda tamamlayan Hamilton şampiyona bitmeden şampiyonluğunu ilan etti. İki Alman sırasıyla Roseberg ve Sebastian Vettel bu sene şampiyonanın ikincisi ve üçüncüsü olarak kürsüde kendilerine yer buldular.

Türkiye Ralli Şampiyonası

Her sene heyecanla izlediğimiz Türkiye Ralli Şampiyonası bu yıl 7 ayakta koşuldu. Sezon sonunda genel klasmanda mutlu sona ulaşan isim Ford-Castrol takımı adına yarışan Murat Bostancı-Onur Vatansever ikilisi olurken, sıralamada bu ikiliyi takip eden takım arkadaşları Orhan Avcıoğlu- Burçin Korkmaz oldu. Zirvede görmeye alıştığımız Yağız Avcı-Bahadır Gücenmez ikilisi bu sene kendilerine podyumda üçüncü olarak yer bulabildi.

Transanatolia

2010 yılından beri ülkemizde düzenlenen Transanatolia Rally raid bu yılda hepimizi heyecanlandırmaya devam etti. Motosiklet kategorisine dünyaca ünlü yıldızları getirmeyi başaran organizasyonda pilotlar Anadolu topraklarında tam 3500 km yol kat etti. Motosiklet Kategorisinde İspanyol Gerard Farres birinci olurken, 4x4 kategorisinin kazananı Suat inan-Ejder Erişti oldu. Kamyon kategorisinde mutlu sona ulaşan bir kez daha İtalyan Marino Mutti ve ekibi oldu.

İsoff Challange

Ülkemizde yapılan izlemesi en zevkli olan yarışlardan İsoff Challange serisi bu senede izleyenlerin yüreklerini ağızlarına getirmeyi bildi. Bol takla, hız, zıplayan arabalar ve çamur hepsi bir arada. 3 yarışlık serinin sonunda en çok puanı toplayan Ali Gökhan Yazıcı olurken, genel klasman ikincisi Tarık Gökbay ve üçüncü Tuncay Akbulut oldu. Bir sonraki sayı Dakar 2016 özel…

47



Özel Dosya Avrupa'da yeni bir fidan; LİBERLAND

Avrupa'nın en yeni mikro-devleti Liberland internet üzerinden başvuru ile vatandaşlık veriyor. Türk vatandaşları online başvurulara akın ederken, devletin online forumlarında da Türkçe çok komik diyologlar yaşandı. 7 kilometrekarelik alan üzerine kurulan Liberland tam Hırvatistan ve Sırbistan sınırından, iki ülkenin anlaşamamazlılığından dolayı ilan edilen tarafsız bölge üzerinde yer almaktadır. Günümüz itibari ile hiçbir dünya ülkesi tarafından legal olarak kabul edilmeyen mikro-devletin başkanı Vít Jedlička en kısa zamanda çevre ülkelere diplomatik kabul bildirisi yollayacaklarının sinyallerini verdi. 13 Nisan 2015'de kurulan devletin şuana kadar içinde kaç kişi yaşadığı bilinmiyor. Ama www.liberland.org internet sitesinden vatandaşlık başvurusu kabul eden ülkeye 2015 sonunda 184 farklı ülkeden 20.000e yakın başvuru aldığını açıkladı.

Türkiye'den Yoğun İlgi Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları , haberin birkaç büyük basın yayın organında yayınlanması sonucu Liberland'a yoğun bir ilgi gösterdi. En çok başvuruyu Türklerden aldığını belirten Liberland yönetimi sitelerinin forumunda Türkler'in terleten muhabbetlerine çözüm olarak, siteye ekstra bir Türkçe forum ekledikleri belirtildi. İşte vatandaşlarımızdan Liberland Devleti'nin resmi sitesinin forumuna eklenen bazı yorumlar;

Evet, siz de maceracı bir ruha sahipseniz ve hayatımda bir değişiklik olsun diyorsanız, online başvurunuzu yapıp vatandaşlık alabilirsiniz, gerçi yaşanılabilir bi yer olduğu konusunda tereddütlerim devam etmiyor değil. Siz gene de bolca düşünün bu konuyu.

49




Moda Fatma Kuzgun Stil Danışmanı

2015 /2016 SONBAHAR -KIŞ ERKEK MODASI

Erkek modasına günümüzde kadınlar kadar olmasa da yavaş yavaş dikkat edilmeye başlanmıştır. Artık erkekler de nerede, nasıl ve hangi tarzda giyebileceklerini araştırmaya özen göstermektedir. Biz kadınlar gibi erkek modasında da vazgeçilmeyecek önemli parçalar bulunmaktadır. Özellikle 2015/2016 sonbahar- kış koleksiyonlarında moda trendlerini siz okuyucularımız için araştırdık. Kendinizi bulabileceğiniz her tarza hitap eden bu parçalara bayılacaksınız.

SİYAH YAĞMUR ÇİZMESİ Bu kış mutlaka ve mutlaka siyah, hemen ayak bileğinin biraz üstünde biten yağmur botu edinmelisiniz. Ve bu yağmur botlarını bilhassa kumaş pantolonla denemelisiniz.

KUMAŞ PANTOLON & SWEATSHİRT İKİLİSİ Erkekler hazır mısınız size kumaş pantolonla nasıl 'cool' olunur açıklıyoruz. Kumaş pantolonun üzerine giyeceğiniz şık, rahat ve spor sweatshirtlerle kolayca 'cool' görüneceksiniz. Hem de trendi yakalamış olacaksınız.

52


Moda OVERSİZE PALTO Kimine göre kış bir türlü gelmiyor kimine göre ise son on yılın en uzun kışı olacak. Bu oversize paltolarla hem şık görünüp hem de soğuktan korunun. Özellikle bu kış gri ve koyu renkler hakimiyetini sürdürecekler. TRİKOLAR VE KADİFELER Bu mevsimde kendinizi soğuktan korumak için giymiş olduğunuz trikoların desenlerini merak ediyor musunuz? Yazın gömlek ve t-shirtte kullandığınız geometrik desenler kışın da trikolarda kullanılmaya devam ediyor. Pantolonlarda ve ceketlerde ise kullanılan fitilli kadifeli kumaşlar her zamanki gibi yine trend.

FULAR-ATKI Kışın vazgeçilmezi olan atkılar, bu sezon özellikle daha geniş ve desenli olarak karşınıza çıkabilir. Fuları ise takım elbise ve ceketlerinizle kullanarak kombinlerinize şık ve farklı bir hava katabilirsiniz. 53




Moda KÜRKLER Günümüzde daha çok moda amacıyla kullanılan kürk ürünleri ceket, yakalık, ayakkabı gibi pek çok aksesuarda kullanılmaktadır. Hiç de hoş bir sosyal algısı olmayan kürkler bu sezon erkek giyiminde de kullanılmaya başladı.

BAGGY PANTOLON Evet erkekler belki aranızdan bazıları dar paçalı ve boyu kısa pantolonlardan sıkılmaya başlamıştır. Size bu kış ayında bol, salaş ve rahat pantolonlar moda desek sizin için güzel bir öneri sunmuş olur muyuz? Bu pantolonları salaş olduğu için sadece casual ya da spor olarak değil, isterseniz bir davete giderken de üstüne şık bir ceketle kullanabilirsiniz.

56


Moda 2015 /2016 SONBAHAR - KIŞ ERKEK MODASINDAKİ Renkler 2015-2016 sonbahar - kış erkek modasında eskisi gibi artık klasik kullandığınız renkler yerine başka renkler kullanmaya hazır mısınız? Ben bile araştırırken açıkçası çok kıskandım. Bu sezon farklı renkler, farklı kombinler beni heyecanlandırdığı kadar sizi de heyecanlandıracak. İşte o renkler ve kombinler... Bu renkler klasik bildiğimiz kahverengi; özellikle erkek montlarında, ceketlerde ve pantolonlarda sıklıkla kullanılır. Ayrıca bu sezon yeşil, mavi, kırmızı ve mor tonları öne çıkmaktadır.

57




Moda Gizem Şakar Stil Danışmanı

2016 KIS TRENDLERI Tasarımcıların yeni sezon koleksiyonlarını sergilemesiyle beraber, bu sezona damga vuracak olan trendler de görücüye çıktı. Yeni sezonda rahatça kombin ederek kullanabileceğiniz birbirinden şık bu parçalar ile, siz de yeni yıla iddialı bir giriş yapabilirsiniz. İşte karşınızda ‘’ 2016 Kış Trendleri! ‘’

RENKLİ KÜRKLER

Bu sezon adından çokça söz ettiren trendlerden biri renkli kürkler. Tarzınıza yeni bir hava katacak bu iddialı kürkler ile sizin de kışınız rengarenk geçecek.

EmilioPucci

EmilioPucci

İDDİALI KADİFELER

Kadife tasarımlar bu sezonun en popüler trendleri arasında yer alıyor. Elbiselerden, ceketlere hatta aksesuarlara kadar tüm gardırobunuza girecek olan bu trend ile iddialı bir sezon sizleri bekliyor. Valentino

SÜETLER

EmilioPucci

Geçen sezon tüm tasarımcıların koleksiyonlarında yer alan süetler, bu sezonda da trend olan parçalar arasında yerini korumayı başarıyor. Özellikle çanta ve ayakkabılar gibi daha çok aksesuar tercihlerinde kullanılan süetler ile bu sezon da 70’lerin bohem havasını içimize çekiyoruz.

BurberryProrsum

BurberryProrsum

60


Moda PARLAK VİNİLLER

Sezonun en gösterişli trendlerinden biri de Viniller. Podyumlardan gardıroplara taşınan bu dikkat çekici parçalar ile bu kış bütün gözler üzerinizde olacak.

MaisonMargiela

Loewee

KALIN BOĞAZLI KAZAKLAR Birçok rengi ve çeşitli modelleriyle bu sezon karşımıza çıkan kalın boğazlı kazaklar, 2016 kışının favorileri arasında yer alıyor. RobertoCavalli

PrabalGurung

VAZGEÇİLMEZ DERİLER

Fendi

Neredeyse tüm koleksiyonlarda yer alan deriler, bu sezonda tasarımcıların vazgeçilmez parçalarından oluyor. Kalem eteklerden pantolona, ceketlerden ayakkabılara kadar tüm kıyafetlerde kolaylıkla kullanılabilen deri tasarımlar bu kışın da vazgeçilmez parçalarından olacak.

61

Fendi




Teknoloji Abdullah Akça Network Uzmanı

Hem Apple Olsun Hem De Ucuz Olsun Diyorsanız : Iphone 6c Tam Size Göre Evet Apple 6s ve 6s Plus'tan sonra 2016 yılında satışa sunacağı 6c ile yine çok ses getireceğine benziyor. Apple’ın merak uyandıran gelecek modeli Iphone 6c ile ilgili şimdiden teknik özellikleri sızmaya başladı. Apple, yeni bir ürün tanıtımında bulunurken sitesinde lightning dockunu tanıttığı sıralarda ilk bakışta pembe renkli bir Iphone 5c kullanmışa benzese de ancak kullanılan görselde yer alan Iphone’da normal ‘home tuşu’ yerine 5c’de olmayan touch id sensörünün olması gözlerden kaçmadı. Söylenenlere bakılırsa 4 inç ekrana sahip olacak ve gücünü a8 işlemciden alacak. 2013’ten bu yana 5c‘den sonraki ikinci plastik Iphone olacak. Apple pay için nfc ve touch id parmak izi okuyucusununda özellikleri arasında yer alacağı, 1 gb ram, 16 gb/64 gb depolama seçenekleri ve ortalama 1450 mah civarında bir bataryaya sahip olacağı söyleniyor. Tabii ki bunlarla kalmıyor 6c hakkında iddaların ardı arkası kesilmiyor bluetooth 4.1 standartını desteklediği iddaları da yer alıyor. 5c’deki fiyat yüzünden yaşamış olduğu hayal kırılığını 6c de telafi edeceğini umuyoruz, yeni Iphone ürününün çok daha düşük fiyatlara piyasaya sürüleceği bekleniyor.

64


Bulmaca

Sudoku

, 9x9'luk toplam 81 adet küçük kareden oluşan, bu karelere rakamların yerleştirildiği Japon kültürüne ait bir zeka oyunudur. Japonca'da "Sayılar tek olmalı" anlamına gelen oyun "rakam yerleştirme" diye de bilinir. Her satır ve sütunda 1'den 9'a kadar olan sayıları sadece bir kez kullanarak dizmeniz gerekiyor. Aynı şekilde çizgilerle ayrılmış her kutu içerisinde de 1'den 9'a kadar olan sayıları yalnızca 1 kez kullanmak zorundasınız.

KOLAY

ORTA

ZOR

65



/Ayastefanosdergi

/Ayastefanosdergi

Web Sitemiz Hizmetinizde...

67



Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.