Hometextile - Sayı 85 / Issue 85

Page 1

MART 2015 TÜRKİYE EV TEKSTİLİ SANAYİCİLERİ VE İŞADAMLARI DERNEĞİ

SAYI: 85 MART 2015

DOKUMACA EFSANELER

TETSİAD’LA

HAYAT BULDU

DEĞİŞİMİN ADI OTEL TEKSTİLİ 85

Dünya Türk Havlu ve Bornoz Günü kutlandı


TÜRKİYE EV TEKSTİLİ SANAYİCİLERİ VE İŞADAMLARI DERNEĞİ İstanbul Dünya Ticaret Merkezi, A3 Blok Kat: 16 No: 461 Yeşilköy / Bakırköy - İstanbul Tel: +90 212 292 04 04 Faks: +90 212 292 23 04 www.tetsiad.org - info@tetsiad.org

facebook.com/tetsiad twitter.com/tetsiad_dernek


ÖNSÖZ BİLGİ... Değerli Meslektaşlarım, Günümüzün en değerli hazinesinin BİLGİ olduğunu herhalde hepimiz kabul ederiz. Şirketlerimizin sürdürülebilir rekabet gücü, bilgiye sahip olabilme ve doğru kullanabilme kapasitesiyle doğru orantılıdır. Gelişmiş ülkelerin ve şirketlerin, gelişme nedenlerini incelediğinizde, gücün altında örtülü olan en önemli kaynağın bilgiye ve insana yapılan yatırım olduğu görülecektir. Bu ülkelerdeki üniversite sayılarının çokluğu, gücü ve ürettiği bilginin değeri, bize bu konuda fikir vermektedir. İşte bizim, gelişmiş ülkelerden en büyük farklarımızdan biri de bu. Onlar bilgiyi, gelişmenin ve ekonomik büyümenin vazgeçilmezi olarak görüyor ve bu işe yatırım yapıyor, para ödüyorlar. Bilgiye para ödenince de bilgi üreten kurumlar, üniversiteler ve araştırma şirketleri oluşuyor. Sürekli araştıran ve fark yaratabilen bu insanlar, dünyanın her noktasından iş yapan, teknoloji dağıtan ve tercih edilen kurumlar oluyorlar. Bilgiye yatırım yapabilen üreticiler, daha hızlı koşabiliyor ve yüksek katma değerli üretim yapabiliyorlar. Bulunduğumuz çağda, iş dünyası için öne çıkan “ ölçebilirseniz yönetebilirsiniz “ anlayışı ile dünyayı dikkatle araştırarak, gelişmeleri yakından takip etmek zorundayız. Oluşan koşullara göre hedeflerimizi koymalı ve gelişmelere göre de hızla revize etmeliyiz. Hedeflerimizi ve amaca ulaşacak vasıtalarımızı doğru koyamazsak, çıkmaz sokakta yolculuk yaparız. Bu konuyu şunun için açtım. Dünya ekonomisinde son zamanlarda yaşanan gelişmeler ve gelen bilgiler, 2015 yılının tüm dünya için çok dikkatle izlenmesi gereken bir yıl olabileceğini gösteriyor. Geçmiş dönemlerde küresel kriz dönemleri yaşandı. Zaman zaman yaşanabilen ekonomik sorunlar, önceden gözlemlenebilir ve önlem alınabilirse, dalgalı denizde limana çok daha rahat ulaşabiliriz. Her zamankinden çok çalışmamızı ve yeni pazarlara açılmamızı gerektiren bir zaman dilimi içindeyiz. Ulaşılabilecek yeni pazarlar ve müşteriler olduğunu, hepimiz biliyoruz. Özgün fikirlerimizle yapacağımız ürünlerle, farkı yaratacak ve yeni pazarlarla ufkumuzu genişletebileceğiz. İç piyasa içinde güzel şeyler düşünebiliriz. Önümüzde büyük bir pazar var. Ülkemizde farklı gelir gruplarını barındıran yaklaşık 3.8 milyon hane var. Her yıl yaklaşık 700 bin kişi evleniyor ve yeni evler kuruyorlar. E-ticaret cirosu her geçen gün daha da büyüyor. Biz ulusça, zorlukları kolay aşabilen ve manevra kabiliyeti çok olan bir yapıya sahibiz. Umarız ve dileriz 2015 yılı sonunda değerlendirmemizi yaparken, geçmişi başarıyla kapatmış olabilmenin, mutluluğu yüzümüze yansıyacaktır. En iyi dileklerimle ve saygılarımla,

Yaşar KÜÇÜKÇALIK Türkiye Ev Tekstili Sanayicileri ve İşadamları Derneği Yönetim Kurulu Başkanı


İÇİNDEKİLER İÇİNDEKİLER

4 16

10

HOMETEXTILE

Başkan Yardımcıları

Üyeler

Ali Sami AYDIN Zafer KATRANCI

Ufuk Oçak, Erdoğan Baydemir, Mehmet Fatih Dereköylü, Bülent Koçak, Vehbi Akman, Can Tanrıverdi, İsmail Ağaoğlu, Remzi Kırayoğlu, Kemal Aydın Ulusal, Aziz Sarı, İrfan Pamuk, Cenk Kemahlı, Mustafa Kösemusul, Cemal Çetinkaya, Murat Zümbülyuva, Faruk Hürdana, Osman Kuman Çağal

Türkiye Ev Tekstili Sanayicileri ve İşadamları Derneği Adına Sahibi

Genel Sekreter

Başkan

Mali Sekreter

Yaşar KÜÇÜKÇALIK

Abdülhadi KÖSEOĞLU

Cengiz ÖZMEN


66

24 74

18 28 34 38 42 44 46 54 60 70 78

Araştırma-Prof. Dr. Nesrin Önlü Tarih-Prof. Dr. Ayten Sürür İnceleme-Yatak Odası Araştırma-Prof.Günay Aykaç Atalayer İnceleme-Funda Akkoyun Hukuk Sektörden Söyleşi-Nedim Saban İnceleme-Küçük Evler Sağlık Lezzet

Denetleme Kurulu

Yayın Evi

Genel Yayın Yönetmeni (Sorumlu)

Editoryal Koordinatörü

Haşim Büyükbalcı

Cihan Oruçoğlu

Editör

Muhabir

Ali Rıza Hasoğlu, Mehmet Baykent, Şerafettin Demir, Ahmet Serdar Sütçüoğlu, Halim Usta, Yavuz Demirel

Yiğit Sütçü

Reklam Sorumlusu Buket Tanrıöver

Katkıda Bulunanlar Atilla Bulut Ömür Işık

Seray Baykan

Görsel Yönetmen Hakan Tekin

Grafik Tasarım Zeynep Esen Sarıkaya

Her hakkı saklıdır. Hometextile Dergisi ücretsiz olarak dağıtılır. Dergimizde yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir. Yazı ve haberler kaynak belirtilmek şartı ile kullanılabilir. 9.000 adet basılmıştır. Türkiye Ev Tekstili Sanayicileri ve İşadamları Derneği

Adres: İstanbul Dünya Ticaret Merkezi A3 Blok Kat:16 No:461 Yeşilköy-Bakırköy-İstanbul Tel: +90 212 292 04 04 Faks: +90 212 292 23 04 www.tetsiad.org - info@tetsiad.org

Basım Yeri Renk Matbaası


SÖYLEŞİ

4

HOMETEXTILE


TİM Başkanı Mehmet Büyükekşi:

“2023 hedeflerİ

ancak katma değerlİ

İhracat İle mümkün”

Türkiye, özellikle son dönemde ihracat alanında çok büyük gelişim göstermekte olan bir ülke. Cari açık gibi büyük bir sorunla mücadele eden ekonomimiz adına büyük önem taşıyan ihracat konusunu, Türkiye İhracatçılar Meclisi Başkanı Mehmet Büyükekşi ile konuştuk.

T

ürkiye’nin 2014 yılı genel ihracat performansını nasıl değerlendiriyorsunuz? 2014 yılında dünya ekonomilerinde ve yakın coğrafyamızda yaşanan tüm olumsuzluklara rağmen, Türkiye ekonomisi büyümesini sürdürdü ve ihracatımız artmaya devam etti. Yılın ilk 9 ayında gerçekleşen yüzde 2,8’lik büyümeye net ihracatın katkısı 2,7 puan seviyesinde gerçekleşti. 2014 yılında ihracatımız yüzde 4 artışla 157 milyar doları aşarak yeni bir rekor kırdı. AB pazarında yaşanan resesyona ve bölgesel pazarlarda yüzde 40’lara varan talep düşüşlerine rağmen ihracatın artmasını ve ekonomik büyümeyi desteklemesini son derece olumlu buluyoruz.

2014 yılı TİM açısından nasıl geçti? 2014 yılında TİM’in yaptığı çalışmalar içinde sizce öne çıkanlar hangileridir? 2014 yılı, ihracatta yaşanan başarılara paralel bir şekilde Ar-Ge, tasarım, marka ve inovasyon dolu bir yıl oldu. Her ay gerçekleştirdiğimiz ihracat açıklamalarına 2014’te de hız kesmeden devam ettik. 2014’te İstanbul haricinde 10 ilimizde ihracat açıklaması gerçekleştirdik. Yurtdışında gerçekleştirdiğimiz heyetlerle toplamda 120 bin kilometre mesafe kat ederek Dünya’nın etrafında 3 tur attık. Yurtdışında 15 ticari heyet ve yurtiçinde 11 özel nitelikli alım heyeti gerçekleştirdik. Toplam 800’den fazla ikili ticari geliştirme toplantısının gerçekleştirilmesine katkı sağladık. Mayıs ayında ilk 1.000 ihracatçı araştırması

basın açıklamasını ve rapor tanıtımını gerçekleştirdik. Haziran’daki Genel Kurulumuz’da ihracat şampiyonlarımız ödüllerini aldılar. İhracatı ve ithalatı derinlemesine analiz ettiğimiz Ekonomi ve Dış Ticaret Raporu’nu hazırlayarak basınla paylaştık. Türkiye’de Sanayinin ve Sanayiciliğin Yeniden Özendirilmesi ve Desteklenmesi başlıklı çalışmamızı önce Ekonomi Bakanımıza, sonrasında Kalkınma Bakanımıza; Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanımıza ve Sayın Başbakanımıza aktardık. Türk markalarının dış pazarlardaki algısını yenilemeye ve geliştirmeye yönelik “Made in Turkey” sloganı yerine geçecek “Turkey, Discover the Potential” slogan ve logosunun lansmanını Sayın Cumhurbaşkanımızın himayelerinde Ekonomi Bakanımız ve Kültür ve Turizm Bakanımızın katkılarıyla gerçekleştirdik. İnovasyon ekosisteminin oluşturulması ve geliştirilmesine yönelik çalışmalarımız çok yoğun bir tempoda, artarak devam etti. Aralık’ta İstanbul’da gerçekleştirdiğimiz Türkiye İnovasyon Haftası’na tam 40 bin ziyaretçi katıldı. 83 bin kişi etkinlikleri online olarak TİM TV’den takip etti. 2014 yılında bir ilke imza atarak inovasyonu Anadolu’ya yayma kararı aldık. İzmir’de, Ankara’da ve Gaziantep’te düzenlediğimiz ve büyük ilgi gören etkinliklerimizde onlarca uluslararası konuşmacı ve yüzlerce ödüllü Ar-Ge, Tasarım projesini ziyaretçilerle buluşturduk. Sene içerisinde 17 tasarım ve 8 Ar-Ge proje pazarı düzenledik. Binlerce yaratıcı fikir değerlendirilmeye alındı ve yüzlerce proje oluşturulan jüri heyetleri tarafından

ödüllendirilmeye layık görüldü. 2014’te startını verdiğimiz İnovaLİG İnovasyon Liderleri projesi, Türkiye’nin ilk inovasyon geliştirme programı olarak çok büyük ilgi gördü. AB’de 17 ülkede uygulamada olan IMP3rove programı kurgusunu Türkiye’ye taşıdık. AB genelinde rekor bir başvuru sayısıyla tam 460 firma İnovaLİG’e başvurdu. 5 ay boyunca devam eden değerlendirmeler sonunda 5 kategoride ilk 3’ü Türkiye İnovasyon Haftası’nda ödüllendirdik. AT Kearney’le birlikte 2023 Türkiye Ulusal İnovasyon Stratejisi projesini aktive ettik. Bu projede 26 ihracatçı sektörde inovasyonda bir sonraki trendleri ve oyunun kurallarını değiştirecek teknolojileri belirledik. Çalışmamız tamamlandı, aksiyon maddelerini ve genel önerilerimizi önümüzdeki günlerde bir dosya haline getireceğiz. Bu maddeler aynı zamanda 2023 İhracat Stratejisinin de ana eylem maddelerini oluşturacak. Yine yıl boyunca 5 farklı şehirde TİM Akademi 2023 Bilgilendirme Seminerleri gerçekleştirdik. Yüzlerce sanayici, iş adamı ve girişimciye 2023 İhracat Stratejisi kurgusunu anlattık. Ayrıca TEB ile geçtiğimiz yıl çalışmalarına başladığımız Girişim Evi’nin ilkini Gaziantep’te açmış bulunuyoruz. Girişim Evi’nde hem kuluçka merkezi niteliği hem de Melek Yatırımcı Ağı’nı da içerecek şekilde, girişimcilik ekosistemi projeleri geliştirmeyi, yeni inovatif şirketlerin ve çözümlerin gelişimine katkı sağlamayı, girişimcilik farkındalığı yaratmayı, ihracatçı sayısı ve ihracat kapasitesini geliştirmeyi sağlayacağız. Girişim Evlerini 10 ile yaymayı

5

HOMETEXTILE


SÖYLEŞİ

hedefliyoruz. Sene içerisinde gerçekleştirdiğimiz 2023 Sektör Liderleri ve Sektörler Kurulu toplantılarında 2023 Eylem Maddeleri ve İhracatçımızın öncelikli problemlerini masaya yatırdık. Çalıştaylar neticesinde oluşan çıktıları ve çözüm önerilerimizi ilgili kuruluşlara kesintisiz şekilde aktardık. 2023 İhracat Stratejisi projesini dijital ortama aktardık. Projede 26 farklı sektörden 35’e yakın Sektörel Uzman görev aldı. Dünya genelinde kullanımda olan Balanced Scorecard sistemi ve QPR yazılımını devreye aldık. Geçtiğimiz yıl ayrıca, Ekonomi Bakanlığımız ile birlikte 2023 Hizmet Sektörleri Rekabet Gücü Analizi projesine başladık. 17 farklı Hizmetler sektöründe 100’lerce sektör temsilcisi ile görüşerek her bir sektörün detaylı analizini Price Waterhouse Coopers firması ile birlikte gerçekleştiriyoruz. Çalışmanın Mart ayında tamamlanmasını hedefliyoruz. TİM 2015 yılı için ne gibi çalışmalar planlıyor? Her geçen yıl büyüyen ihracat ailemizden aldığımız güç ile bu yıl da çalışmalarımız artarak devam edecek. İhracatçı firmalarımızda, yüksek katma değere yönelik 4 ana parametre olan Ar-Ge, inovasyon, markalaşma ve tasarım açısından son yıllarda önemli bir farkındalık oluştuğunu gözlemliyoruz. 61 bin ihracatçıyı temsil eden Türkiye İhracatçıları Meclisi olarak biz de bu farkındalığı her düzeyde artırmak için çok önemli faaliyetler gerçekleştirmeye devam edeceğiz. Bu doğrultuda, uzun zamandan bu yana ArGe faaliyetlerinin ve tasarım çalışmalarının ülke geneline yayılması için her yıl İhracatçı Birliklerimiz tarafından düzenlenen ArGe proje pazarı ve tasarım yarışmalarına destek vermeyi sürdüreceğiz. Öyle ki, TİM

6

HOMETEXTILE

olarak inovasyona özel önem veriyoruz. İnovasyon konusundaki en önemli çalışmamız ve geleneksel hale getirdiğimiz “Türkiye İnovasyon Haftası” etkinlikleri hem İstanbul’da hem Anadolu’da düzenlenmeye devam edecek. Mart ayında İzmir’de, Mayıs’ta Bursa’da ve Aralık ayında yine İstanbul’da İnovasyon Etkinlikleri düzenleyeceğiz. Aynı heyecan ve ilginin bu yıl da artarak devam edeceğine inanıyoruz. Aynı şekilde ilkini geçen yıl düzenlediğimiz İnovaLİG Projesine bu yıl da devam edeceğiz. Geçtiğimiz yıl çalışmalarına başladığımız 2023 Türkiye Ulusal İnovasyon Stratejisi, 2023 Hizmet Sektörleri Rekabet Gücü Analizi proje çıktılarını da kamuoyu ile paylaşacağız. Geçtiğimiz yıl çalışmalarına başladığımız 2023 Türkiye İhracat Stratejisi’nin dijital ortama aktarıldığı QPR yazılımı ile de sektörel hedefleri ve eylem maddelerini aylık bazda takip etmeye devam edeceğiz. 2014 yılında lansmanını gerçekleştirdiğimiz “Turkey, Discover the Potential” slogan ve logosunun tanıtım faaliyetlerine yıl içerisinde hızla devam edeceğiz. Ayrıca, Türk ürünlerinin, markalarının yurtdışındaki algısının sayısal olarak takip edilmesi için Marka Algısı Endeksi projesine yönelik çalışmalarımıza başlamış bulunuyoruz. TİM Akademi programı doğrultusunda, 2015 yılı içerisinde bu seminerleri, Bursa, Adana, İzmir, Denizli, Mersin ve Ankara’da da düzenleyerek toplam 10 ilde gerçekleştirmiş olacağız. TİM-TEB Girişim Evlerimizde de ilk girişimci adayları, mentorluk eğitimlerini aldıktan sonra TİM bünyesindeki sanayiciler ve TEB Melek Yatırımcıları ile buluşturulacak. 2015 yılı için beklentileriniz ne yöndedir? Küresel ekonomideki toparlanmanın kademeli ancak yavaş bir şekilde devam ettiği bu günlerde, 2015’e ilişkin büyüme tahminleri de yakın dönemde gelişen riskler

Türkiye İhracatçılar Meclisi olarak ihracatın önündeki engelleri ortadan kaldıracak tüm kamusal düzenlemeleri Kamu Kuruluşlarımız ve Bakanlıklarımız ile eşgüdüm içerisinde takip ediyoruz.



SÖYLEŞİ

dikkate alınarak aşağı yönlü revize edildi. 2015 yılında, küresel ekonomide yüzde 2,8’lik büyüme ve dünya ticaretinde değer bazında yüzde 4,5’luk bir artış öngörülüyor. Büyüme ve küresel talebe katkıda ibre son 6 yıllık dönemden farklı olarak tekrar gelişmiş ülkelere doğru kayıyor. Batı-Rusya, Ukrayna-Rusya gerginliği, Orta Doğu’da yaşanan IŞİD krizi ve yakın coğrafyamızda yıllardır süregelen diğer gelişmeler başta olmak üzere, 2014 yılında yaşanan siyasi gerilimlerin bu yıl da etkileri devam edebilir. Petrol fiyatlarında yaşanan gerileme ile 2015 yılında Türkiye’nin enflasyon ve cari açık rakamlarında önemli bir iyileşme bekliyoruz. Tüm bunlara ilaveten, büyük resme odaklandığımızda yani cari açıkta 2015 yılında en az 15-20 milyar dolarlık bir avantaj sağlayabileceğimiz kanaatindeyiz. Şüphesiz ki, bu gelişmeler orta vadede faiz düşüşlerine ve yatırım artışlarına yol açacaktır. Geçtiğimiz yıl döviz kurlarında önemli hareketler yaşandı. Dolayısıyla, ihracatçılarımızın ani kur ve parite değişimlerinden etkilenmemek için gerekli önlemleri alması gerekiyor. O yüzden ihracatçılarımızın türev enstrümanlardan ve hedge işlemlerinden daha etkin şekilde faydalanmaları gerektiğinin bir kez daha önemle altını çizmek isterim. Ancak ne yazık ki 2014 4.Çeyrek İhracatçı Eğilim Anketi sonuçlarına göre, ihracatçılarımızın bu konudaki farkındalığı oldukça düşük seviyede görünüyor. Anket sonuçlarına göre ihracatçı firmaların yüzde 43’ünün döviz risklerinden korunmak için herhangi bir araç kullanmaması ihracatçılarımızın bu alanda mutlaka daha proaktif olması gerektiğini gösteriyor. İhracatçılara dış ticaret ve yatırım finansmanı açısından her türlü kolaylığın azami seviyede sağlanmasını gerektiren bir yıl bizi bekliyor. Her geçen yıl artan ihracatçı firmalarımızdan aldığımız güç ile 2015 yılında büyümenin ana sürükleyicisinin yine ihracat olmasını umut ediyoruz. İhracatçılarımız, 2015 yılında özellikle gelişmiş ülkeler ve hacimli

8

HOMETEXTILE

pazarlarda yaşanan talep canlanmasından yararlanarak temkinli ve iyimser bir bakış açısıyla dünya pazarlarında var olmaya devam edecekler. Ayrıca, bu yıl G-20 dönem başkanlığımız paralelinde küresel ekonomideki fırsatları Türkiye’nin çok daha iyi değerlendireceğine ve hatta gelişmeleri yönlendirebileceğine inanıyoruz. İhracat rakamları açısından bakıldığında Türk Ev Tekstili Sektörünü nasıl değerlendiriyorsunuz? 2014’ün son dönemlerinde Dolar’ın Euro’ya karşı değer kazanması, ihracata olumsuz yansımasına rağmen sektör, ihracatını bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 1 oranında artarak 2 milyar dolara çıkardı. Ev tekstili ihracatı toplam tekstil sektörü ihracatının neredeyse 4’te birini oluşturuyor. Ürün grupları bazında incelendiğinde ise, 2014 yılında ev tekstili ihracatında en önemli ürün grubunun yüzde 33’lük pay ile tuvalet ve mutfak bezleri olduğu görülüyor. Toplam ev tekstili ihracatında yüzde 32 oranında bir paya sahip olan yatak çarşafı ise ikinci en önemli ürün grubunu oluşturuyor. 2014 yılında, toplam ev tekstili ihracatında yüzde 25 oranında bir paya sahip olan Almanya öne çıkıyor. Almanya’yı, geçen yıla göre yüzde 6,5 oranında bir artış ile ABD takip ediyor. 2014 yılında yüzde 2,8 artışla 1,3 milyar dolar değerinde ihracat gerçekleştirilen AB ülkeleri ise, toplam ev

tekstili ihracatında yüzde 63 oranında bir paya sahip olması ile öne çıkıyor. 2014 yılında en çok ihracat artışı sağlayan ülke ise Hollanda, yine bu dönemde ihracatımızın en çok düştüğü ülke ise Rusya oldu. Sektörün kısa vadede Euro’daki düşüşten olumsuz etkilenmesine rağmen, uzun vadede inovatif ürünlere yönelmeye devam ederek üretimini ve ihracatını yükselteceğine inanıyorum. Türkiye, mevcut ihracat performansıyla, 2023 ihracat hedefini yakalayabilir mi? Bu hedefe ulaşabilmek için neler yapılmalıdır? 2023 ihracat hedefleri göz önüne alındığında tüm sektör bileşenlerine görevler düşüyor. Sektöre bu anlamda bir mesajınız var mıdır? 2023 hedeflerine ulaşmak katma değerli ihracat ile mümkün görünüyor. Bunun yolu da Ar-Ge, inovasyon, marka ve tasarımdan geçiyor. 61 bin ihracatçıyı temsil eden Türkiye İhracatçılar Meclisi olarak, bu 4 kulvarda da önemli bir ivmelenme yakaladığımıza inanıyoruz. 2023 yolunda yüksek katma değerli ihracat artışına ve küresel rekabet gücüne bu yaklaşımla ulaşacağız. Dolayısıyla, inovasyon, markalaşma, Ar-Ge ve tasarım konusunda aktif bir şekilde çalışmaya devam edeceğiz. 2023 İhracat hedefimize ulaşabilmek amacıyla 61 bin ihracatçı firmayı ulusal ve uluslararası alanda temsil gücüne sahip olan Türkiye İhracatçılar Meclisi olarak ihracatın önündeki engelleri ortadan kaldıracak tüm kamusal düzenlemeleri Kamu Kuruluşlarımız ve Bakanlıklarımız ile eşgüdüm içerisinde takip ediyoruz. İhracatçılarımızın bu düzenlemeler hususunda temsilcisi ve iletişim kanalı olmaya etkin bir şekilde devam edeceğiz. Firmalarımıza da bu süreçte 2023 hedefi belirlemelerini, bu vizyon çerçevesinde üretim ve ihracatta katma değeri arttırmak için inovasyona, Ar-Ge’ye, tasarıma ve markalaşmaya daha fazla önem vermelerini, bu konuda verilen teşvikleri çok yakından takip ederek, bu teşviklerden azami derecede yararlanmalarını tavsiye ediyoruz.



SOSYAL SORUMLULUK

“ANADOLU’DAN DOKUMACA EFSANELER” sERGİSİ Başkanlığını Prof. Dr. Günay Aykaç Atalayer’in yaptığı Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi kökenli 14 tekstil sanatçısının hayali olan “Anadolu’dan İstanbul’a Dokumaca Efsaneler” projesi, Türkiye Ev Tekstili Sanayicileri ve İşadamları Derneği’nin desteğiyle hayat buldu. Yüzlerce yıl önce yaşadığımız topraklarda doğan ve dilden dile günümüze ulaşan Anadolu efsaneleri, tekstil sanatçılarının “dokumaca” yorumlarıyla 2014 yılında unutulmaz eserlere dönüştü… 10

HOMETEXTILE

TETSİAD’LA

HAYAT BULDU

T

ürkiye Ev Tekstili Sanayicileri ve İşadamları Derneği, her alanda Türk ev tekstili sektörünü geliştirmeye önem veriyor. Dernek, günümüz şartlarında yapılan ve sektörü geliştirmeye yönelik çalışmalar dışında, tekstil sanatına dikkat çekilmesi için önemli projelere destekçi oluyor. Tarihin en eski sanatlarından biri olan dokumacılık, geçmişin izlerini süren tekstil

sanatçılarının yorumlarıyla yepyeni formlarla karşımıza çıkıyor. Bunun en yakın örneği; “Anadolu’dan İstanbul’a Dokumaca Efsaneler” projesi… Dokuma tasarımına gönül veren, Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi kökenli 14 tekstil sanatçısı, dört yıllık araştırma ve birikimlerini, dokumanın eski ve yeni, farklı teknolojilerini harmanlayarak çağdaş heykellere dönüştürdü. “Nuh Tufanı, Kibele, Humbaba, Yılan Saçlı Medusa, Haliç


SOSYAL SORUMLULUK

Efsanesi, Selene, Ay Tanrıçası, Anzu Kuşu ve Sagalasos’un Kızları Nikea” gibi binlerce yıllık 14 efsane, kendilerine Anadolu Dokumacıları adını veren sanatçılar sayesinde dokuma dili ile yeniden anlatıldı. Türkiye Ev Tekstili Sanayicileri ve İşadamları Derneği’nin desteği ile hayata geçen “Anadolu’dan İstanbul’a Dokumaca Efsaneler” projesi için çalışmanın mimarlarından Prof. Günay Aykaç Atalayer “Yaptığım Buldan Dokumaları konulu bir araştırma Anadolu’nun zengin dokuma kültürünü algılamamı sağladı. Anadolu yaygın bir dokuma geleneğine sahipti ve bugün yok olduğunun söylendiği yerlerde bile belleklerde yaşıyordu. O halde çağdaş bir tekstil tasarımcı Anadolu’yu ve bu köklü kültürü tanımak bilmek zorundaydı.

Sanat projesi kapsamında hayata geçen eserler, Türkiye Ev Tekstili Sanayicileri ve İşadamları Derneği’nin desteğiyle İstanbul, Bursa ve Denizli’deki dört ayrı sergi ile sanatseverlerle buluştu. Daha sonraki yıllarda arkeolojik kazılardaki tekstil bulguları ilgimi çekti. Kazılarda rastlanan tekstil bulguları Anadolu’nun tekstil tarihi açısından önemini bir kez daha artırıyordu. Dünyada bilinen en eski dokuma bulgusu Anadolu’daydı. Bir tasarımcı için bu bilgi sektörün varlığını ve sürmesini açıklamaktaydı. Sanatsal üretim için ise, Anadolu çok verimli bir kaynaktı. Dokumacılığın yaygın ve köklü birikimi, dokuma dilinin olanaklarını ve yapısal gelişimini gösteriyordu. Dokuma ile anlatılmayacak hiçbir şey yok gibiydi. Bu düşünceye ulaşmak heyecan vericiydi. Adeta,

HOMETEXTILE

11


SOSYAL SORUMLULUK

dokuma yaşamın kendisiydi…” ifadelerini kullanıyor. Türkiye Ev Tekstili Sanayicileri ve İşadamları Derneği Başkanı Yaşar Küçükçalık, kendilerini “Anadolu’dan İstanbul’a Dokumaca Efsaneler” projesini desteklemeye sevk eden süreci şu sözlerle ifade ediyor: “Anadolu insanının tekstil ile yoğrulmuş bir bilgi birikimine ya da hazinesine sahip olduğunu söyleyebiliriz. Bu güzel topraklar, tarih boyunca pek çok medeniyete ev sahipliği yapmış. Urfa Göbeklitepe’de yapılan kazılarda, milattan önce 9500 yılına tarihlenen dokuma parçaları bulunduğunu biliyoruz. Dokumacılık

12

HOMETEXTILE

böylesine genlerimize işlemiş eski bir sanat. Neredeyse ülkemizin her köşesinde farklı tekniklerle dokunmuş, pek çok kumaş çeşidini bulabilmek olanaklı. Yüzlerce medeniyetin izleri ve kültürel mirası ile zenginleşen, tasarım anlayışını ürünlerimize yansıtarak, geniş bir yelpazeye hitap eden özel koleksiyon birikimine sahibiz. Ve bu toprakların bir başka zenginliğini, Anadolu mitlerinin uygarlık tarihindeki yerinin önemini hepimiz çok iyi biliyoruz. Mitler; Anadolu insanının geçirdiği gelişim aşamalarını, düşünme atılımlarını gösteren birer kanıttır. Mitleri; Anadolu insanının yaşam

biçimini, olaylara bakışını, yaratma alanındaki başarılarını, düşünce yeteneklerini vurgulayan bir ürün olarak da değerlendirebiliriz. İşte bu bilgi birikiminden günümüze geldiğimizde böylesine köklü bir birikimden, yepyeni eserler doğması gerekiyordu. Bir grup değerli akademisyen ve sanatçı dostumuz, Prof. Günay Atalayer’in çağrısı ile bir araya geldiler. Anadolu mitleri ile dokuma sanatını bir araya gelerek, bizlere DOKUMACA pek çok şey söylemek için yola çıktılar. Bu anlatım İstanbul Yıldız Sarayı Şehir Müzesinden başlayarak, doğduğu toprakları, Anadolu’yu gezdi.



SOSYAL SORUMLULUK

“Anadolu Dokumacıları” 14 tekstil sanatçısı ve eserleri şöyle sıralanıyor; Bu verimli toprakların, doğmuş olan mitlerin, dokuma sanatı ile betimlenmesi ve farklı bir dille anlatılması, inanıyorum, geleceğe çok değerli bir kaynak aktarılmasını sağlayacak. Dokumacılığın yaygın ve köklü kullanımını, yapısal gelişimini, Tekstil sektörüne de bu sergilerle taşımış olacağız. Türkiye Ev Tekstili Sanayicileri ve İşadamları Derneği bu projeyi, üniversitelerle yaptığımız diğer çalışmalar gibi, üniversite sanayi iş birliği kapsamında değerlendirdi ve destekledi. Ancak bu projenin bizim için diğer çalışmalara göre çok farklı yönleri var. Bunlardan sadece bir tanesini burada vurgulamak istiyorum. Bu sergiler sonrası da sektörümüz yeni dokuma teknikleri kazanacak ve tasarımda farklı bir boyuta ulaşacaktır. Anadolu Efsanelerinin sonsuza kadar, değerli sanatçılarımızın ürünleriyle yaşayacağına ve artarak geleceğe taşınacağına inanıyorum.”

İSTANBUL’DAN ANADOLU’YA ALTI AYDA ÜÇ ŞEHİR, DÖRT SERGİ… Bauhaus öğretisi kökenli tekstil sanatçılarının katkılarıyla, geçmişin izlerini sürerek günümüze yepyeni yorumlarla taşınan “Anadolu’dan İstanbul’a Dokumaca Efsaneler” sanat projesi kapsamında hayata geçen eserler, Türkiye Ev Tekstili Sanayicileri ve İşadamları Derneği’nin desteğiyle İstanbul, Bursa ve Denizli’deki dört ayrı sergi ile sanatseverlerle buluştu. İlki 17 Ekim- 17 Kasım 2014’te İstanbul Yıldız Sarayı, Şehir Müzesi’nde gerçekleşen “Anadolu’dan İstanbul’a Dokumaca Efsaneler” sergisi, ardından sırasıyla 19-22 Kasım 2014’te İstanbul CNR’daki HOME&TEX Fuarı’nda, 29 Ocak-28 Şubat 2015’te Bursa Merinos Kültür Merkezi, Tekstil Sanayi Müzesi’nde, dördüncü durağında ise 06-15 Mart tarihleri arasında Denizli Forum Çamlık Alışveriş Merkezi’nde sanatseverlerle buluştu.

14

HOMETEXTILE


www.bersan.com.tr bersan@bersan.com.tr

EVTEKS 2015 HALL 5 A-11


ETKİNLİK

Dünya Türk Havlu ve Bornoz Günü kutlandı Bu yıl 4. kez düzenlenen Dünya Türk Havlu ve Bornoz Günü kutlamalarında tekstilciler Bayramyeri’nden Delikliçınar Meydanı’na kadar bornoz giyerek yürüdüler.

E

tkinlikte Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Zolan, tekstil sektörünün ve oda başkanları temsilcileri de yer aldı. Denizli Tekstil ve Giyim Sanayicileri Derneği (DETGİS) Başkanı İsa Dal, bu etkinliği Denizli’nin havlu ve bornozunu tüm dünyaya duyurmak istedikleri için yaptıklarını belirtti. Yoğurt, kahve, döner gibi bazı değerlerin, bir yerlere kaptırıldığını ileri süren Dal, “Fakat havlumuzu kaptırmaya niyetimiz yok. Dünya, Türk havlusunu seviyor ve biliyor. Denizli’de pekiştirdikten sonra önümüzdeki yıllarda havlunun üretildiği ve kullanıldığı her yerde bu etkinlik, düzenlenecek. Gaziantep, Bursa, Kahramanmaraş ve Kayseri’de havlu üretiliyorsa öncelikli olarak oradan başlayacak” şeklinde konuştu. Denizli Ticaret Odası Başkanı Necdet Özer ise kentin en önemli sektörlerinin başında tekstilin geldiğine dikkati çekerek, sektörün de en önemli kalemleri arasında yer alan havlu ve bornozun geleneksel şölen

16

HOMETEXTILE

havasında tanıtımının yapılmasını, çok anlamlı bulduğunu ifade etti. Denizli Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Zolan da bu tarz etkinliklerinin tanıtımda önemli bir rolü olduğunu belirterek, Denizli’nin ürettiği havlu ve bornozun dünya tarafından tanındığını söyledi. Etkinliğe katılan tekstilciler ve vatandaşlar bornoz giyerek kortej oluşturarak, bando eşliğinde yürüyüş gerçekleştirildi.

SEKTÖRÜN ÖNDE GELENLERİ BİRARAYA GELDİ Dünya Türk Havlu ve Bornoz Günü kapsamında Güney Ege Kalkınma Ajansı (GEKA) tarafından Anemon Otel’de “Tekstil ve Hazır Giyim Vizyonu: Yenilik, Tasarım ve Markalaşma” konferansı da düzelendi. Konferansın açılışında konuşan Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) Başkan Vekili ve Denizli İhracatçılar Birliği (DENİB) Başkanı Süleyman Kocasert, havlu ve bornozla ilgili kutlamanın gerçekten çok daha büyük


ETKİNLİK

anlam ifade ettiğini belirtti. Denizli’de on binlerce insanın evine havlu ve bornoz sayesinde ekmek götürdüğüne vurgu yapan Kocasert, “Dünyada eğer birileri havluyla ya da bornozla ilgili bir gün kutlayacaksa veya bir anma töreni yapacaksa o yer Denizli’dir. Çünkü gerçekten Denizli geldiği noktada tekstile demeyeceğim, havluya, bornoza, peşkire borçlu. Elimizde öyle bir değer var ki, buna Allah’ın bir lütfu veya size bahşedilen bir nimeti deyin” ifadelerini kullandı. Dünyada Türk hamamı ve Türk havlusu şeklinde ünlü bir kavramın olduğuna işaret eden Kocasert “Bugün Şili’de turistik bir caddedeki küçücük bir dükkanda ‘Dükkanımızda Türk havlusu satılmaktadır’ diye yazıyorsa, ABD’de çok ünlü beş yıldızlı bir otel bir uçuş dergisine ‘Otelimizde Türk havlusu ve bornozu kullanılmaktadır’ diyorsa, Japonya’nın çok ünlü bir mağazası Türk bayrağını asıp altına da ‘Bu reyonda Türk havlusu satılmaktadır’ diye yazıyorsa ve o havlular diğer havlulara göre çok daha pahalıya satılabiliyorsa demek ki biz doğru yoldayız” şeklinde konuştu.

olmadığını, katma değeri yüksek ürünleri ülkemizde ciddi noktalara taşınması gerektiğini belirterek birkaç yıl içerisinde tüm dünyada Türk Havlu ve Bornoz Günü kutlamaları ile bu algıyı oluşturacaklarına inandığını kaydetti. Önceki yıllarda, sadece Denizli’de kutlanan bu günün Türkiye, hatta dünya ölçeğine taşınmaya başlandığını ifade eden Öztürk “Birlikte hareket etme kültürünü, kaynaklarımızı doğru kullanma, üniversitesanayi işbirliği ve pazarın ihtiyaçlarını belirleme anlamında Ar-Ge, inovasyon, moda tasarımı ve katma değeri yüksek ürünleri mutlaka ülkemizde ciddi noktalara getirmemiz gerekiyor. Bu tür etkinlikler buna önemli ölçüde katkı sağlıyor. Havlunun insanın su ile ihtiyaçları arasında bir araç olmaktan çıkıp, dış giyimde de önemli bir fonksiyona sahip olduğunu gördük. Bu ciddi sevindirici bir olay. Modanın ve birlikteliğin başlangıcı da olsa bu anlamda havlu artık banyodan ya da plajdan çıkmıştır. Dünya kamuoyuna bunun taşınması gerekiyor. Birkaç yıl içerisinde tüm dünyada Türk Havlu ve Bornoz Günü kutlamaları ile bu algıyı oluşturacağımızı tahmin ediyorum” şeklinde konuştu.

“MARKALAŞMAK ÜLKE İLE OLUR” Organizasyonda konuşan Türkiye Ev Tekstili Sanayicileri ve İşadamları Derneği Yönetim Kurulu Başkanı (TETSİAD) Yaşar Küçükçalık ise markalaşmanın öneminin altını çizdi. Markalaşmanın sadece

tekstil sektörünün bir konusu olmadığını belirten Küçükçalık, bu alanda başarının, ancak ülkenin bir marka olması koşuluyla oluşabileceğinin altını çizdi. TETSİAD Başkanı Yaşar Küçükçalık, Türk ev tekstili sektörünün kalite anlamında dünyadaki herhangi bir ülkeden aşağı olmadığını belirterek, bu durumun yeterince avantaja çevrilemediğini ifade etti. Pazarlama ve satış kanallarının bu konuda büyük önem taşıdığını ifade eden Küçükçalık, markanın yerine getirildiği takdirde verilmiş önemli bir sözü temsil ettiğini söyledi. Bu noktada ülkenin marka olmasının, altında yer alan şirketlerin marka olması yolunda en önemli adım olduğunu söyleyen Küçükçalık, sözlerini “Ülkenin marka olmadığı koşullarda şirketler de marka olamaz. Bugün geldiğimiz noktada teknik anlamda hiçbir eksiğimiz yok. Ama yine de sektörümüze tam not veremiyorum. Bence bu konudaki en büyük dezavantaj, yeteri kadar yatırımımız olmamasıdır. Bu noktada bu ortamın sağlanmaması da büyük etken. Bizim ülke olarak 2023 hedeflerimiz söz konusu. Bu hedef de 500 milyar dolar. Ben bu hedefi ülke olarak hak ettiğimize inanıyorum. Dolayısı ile bu hedefin tutturulabilmesi için gerekli yatırım ortamının oluşturulması gerekiyor. Bu ortamın oluşması ile esas önemli olan, yüksek katma değerli ürün üretebilme aşamasına geçmemiz gerekiyor. Yatırımlarımıza hız vermemiz ve bu şekilde büyümeye devam etmeliyiz” şeklinde sonlandırdı.

TÜRK HAVLU VE BORNOZ GÜNÜ DÜNYAYA TAŞINMALI Türkiye Moda ve Hazır Giyim Federasyonu (MHGF) Başkanı Hüseyin Öztürk ise, ihtiyaçları belirleme noktasında Türkiye’nin istenilen yerde

HOMETEXTILE

17


ARAŞTIRMA

TASARIMDA YARATICILIK VE İŞLEVSELLİĞİN TEKSTİL TASARIMINDAKİ KONUMU Yaşantımızın büyük bir bölümünü geçirdiğimiz evimizin temizliği hem yaşam kalitemiz hem de hijyen için büyük önem taşıyor. Evlerimizin görünümünde büyük yer kaplayan perde ve tüllerimiz de bu temizliğin en önemli parçası. Prof. Dr. Nesrin ÖNLÜ

18

HOMETEXTILE


ARAŞTIRMA

T

asarım, istenilen amaca cevap veren bir düşünce sürecidir. Bu süreç hem işlevselliği hem de yaratıcılığı bünyesinde barındırır. Tasarım aşamasında tasarımlanan ürün öncelikle işlevsel olmalıdır. Bir giysinin vücudumuzu örtmesi gibi belirli bir amaca hizmet etmelidir. İkinci olarak, benzerlerinden farklı bir görsellik taşımalı, estetik görüntüsü alışılmışın dışında olmalıdır. Yaratıcılık, bir tasarımda hem işlevselliğe hem de estetik görünüme biçim verir. Tasarlanan ürüne alışılmışın dışında farklı ya da ikinci bir işlevsellikle birlikte, estetik olarak diğerlerine benzemeyen bir görsellik de verebilir. Tekstil tasarımında yaratıcılık ve işlevsellik tekstil ürününün estetik ve teknik tasarımından üretim sürecine kadar geniş bir alanı içerir. Örneğin, kışlık giysilik bir kumaş tasarlanıyorsa, kumaş öncelikle sıcak tutmalı, daha sonra, renk, esen, doku ve benzeri özellikleri ile alıcının beğenisine cevap verebilecek estetik değerde olmalıdır. Tasarım kavramı günümüzde insanı ilgilendiren her alanda etkisini hissettirmekte olup, modern yaşamın bir gerekliliği haline gelmiştir. Günümüzde moda olgusu bütünlüğünde etkisini daha çok hissettiren tasarım kavramı, yaratıcılık ve işlevselliğin aynı potada eritilmesiyle ortaya konmaktadır. Tasarım kavramında, tekstil gibi kullanım amaçlı, endüstriye yönelik ürünlerin tasarımında ürünün işlevselliği birinci derecede önem taşıyor görünse de, kişisel beğenilerin ön plana çıktığı ve de kişiye özel tasarımların ağırlık kazandığı günümüzde yaratıcı süreç, özellikle estetik öğeler açısından daha fazla önem taşımaktadır.

Kaldı ki, yaratıcı süreç ürünün işlevselliği üzerinde de etkili olmaktadır. Zira işlevselliğin boyutu ürünün kullanım alanını doğru yerine getirmenin ötesine çıkmıştır. Geçmişten günümüze değişim ve gelişim göstererek gelen kültür, ülke, yöre ve kişisel farklılıklar işlevselliğin sınırlarını genişletmiş, estetik öğelerle iç içe bir hal almasına neden olmuştur. Örneğin, bugün bir giysilik kumaşın işlevsellik kapsamında, sadece, iklim koşularına bağlı işlevini yerine getirip getirmediğini düşünmek doğru değildir. Ürünün kültüre, ülkeye, yöreye ve elbet de kişiye uygun olup olmadığı da işlevini tam olarak yerine getirip getirmediği ile ilgilidir. Bu nedenledir ki tasarım yaratıcılık ve işlevsellik açısından ele alındığında, bilginin çok önemli olduğu ve hızla ulaşıldığı günümüzde konuya daha geniş açıyla yaklaşılacaktır. Tasarım, yaratıcılığı ve problem çözümünün her ikisini de bünyesinde barındıran bir süreçtir. İstenilen amaca cevap veren bir düşünceyi ifade eder. Anlaşılabilir bir bütünün parçalarının organizasyonudur. Belli bir amaca hizmet etmesi için, malzeme ve biçimden oluşan bir bütündür. Bir tasarlama eylemi sonucunda beliren ve asıl yapıtın gerçekleştirilmesi sırasında yönlendirici olan proje, çizim, maket vb. ürünlerin tümüdür (Sözen, Tanyeli, 2003 ; 231). Tasarım sürecinde ortaya konan ürün belirli bir amaca hizmet etmeli, bilinçli bir düşünce sonucu ortaya çıkarak işlevsel olmalı, alışılmışın ötesinde ve daha önce hiç yapılmamış ya da benzerlerinden çok farklı bir görsellikte, kendine has bir özellik taşımalıdır. Çalışma ya

HOMETEXTILE

19


ARAŞTIRMA

da ürün yaratı içermelidir. Sanat yapıtlarında estetik nitelik ve buna bağlı olarak özgün olma koşulu ön planda olmasına rağmen, tekstil gibi kullanım amaçlı olan ürünlerin tasarımında işlevsel olma zorunluluğu, eş değer bir öneme sahiptir. Kullanım amacıyla seri olarak üretilmedikçe, söz konusu yapıt, malzemesi tekstil olan, estetik değerlerle bezeli özgün bir sanat objesinden başka bir şey olmayacaktır Kullanıma yönelik ürünlerde işlevsellik büyük öneme sahip olmakla birlikte, tıpkı sanat yapıtlarında olduğu gibi yaratıcılık da aynı öneme sahiptir. Gerçekte, düşündüğümüzde, yaşantımızı içeren her alanın özünü yaratı oluşturur. Var olduğumuzdan buyana, bizi ilgilendiren her alanda meraklı oluşumuz yaratıcılığın bir göstergesidir. Yaratıcılık merak demektir. Kişisel girişim gerektirir. Dışa açıktır. Katılığı kabul etmez. Bağımsızlık ve özerklik demektir. Yaratıcılık tasarımla bağdaştırıldığında, yaratıcılıkta ürünün değeri başkalarının beğenisinde değil, kendi özündedir. Yargı kaynağı ürünün kendisidir. Önemli olan yaratıcı özümü doyuracak bir şey yaratabilmektir. Yaratıcılık, yeni ve geçerli fikirlerin yaratılmasıyla sonuçlanan bir düşünce sürecidir Yaratı yapan tasarımcının kendisine sorması gereken sorular vardır. Bunlar; uYaratıcı fikirler ileri sürüp onu somutlaştırabildim mi? Bir başka deyişle: “Yaratıcı özümü doyuracak bir şey yapabildim mi?”

20

HOMETEXTILE

uDuygumu, düşüncemi, acımı ya da sevincimi, ürünün amacını doğru yansıtabildim mi? Tasarımcı, başkaları tarafından görülmeyen iç potansiyelleri gerçekleştirebiliyor, görülmeyeni görüyor ise yaratıyor demektir. Yaratıcılık, öğeler ve kavramlarla oynayabilme, hünerle işleyebilme anlamına gelmektedir. Yaratı yapabilen bir tasarımcı yaratıcı düşünceye sahip demektir. Yaratı, ortaya konan son ürünle kendini göstermez. ‘Tasarlamak’dan ‘Tasar’ aşamasına kadar geniş bir süreçte yer alır. Bu nedenledir ki, bir tasarımcı yaratı sürecinde tasarımın her aşamasını paralel bir düzende yürütmek

için açık ve net bir biçimde düşünebilmelidir. Çünkü yaratı çok yönlülük ve farkındalık ister. Yaratıcı kişinin çevresinde olup bitenlere karşı duyarlı, genel algılaması kuvvetli, detayları görebilen analizci bir göze sahip olması gerekir. Yaratıcılık karşılaşma ile ortaya çıkar ve karşılaşma merkez olarak alınırsa anlaşılabilir. Yaratıda, tasarımcı ile karşılaştığı obje arasında bir ileti söz konusudur. Obje yaratıcı kişiyi-tasarımcıyı harekete geçirir. Kendi yaratıcı iç potansiyelleri sayesinde karşılaştığı objelerden seçim yapar. Bu seçimi zihninde şekillendirerek düşünceye dönüştürür.



ARAŞTIRMA

Günümüzde, girişimcilerin en çok şikayet ettikleri konu kendileri için zaman ayıramadıklarıdır. Oysa kim olduğumuzu bilmek, özümüzle temas halinde olmak bizleri daha güçlü, daha bilinçli ve daha dayanaklı yapacak ve sağa sola savrulmamızı önleyecektir. Bununla birlikte

Yaratıcılık içeren, açmak gerekirse, diğerlerinden farklı olan, hissedilmeyeni ortaya koyan, farkındalık içinde olabilecekleri önceden tahmin ederek tasarlanan düşünce gerçekleştirilirken, bir amaca erişebilmelidir. Bu da işlevsellikle bütünleşir. İşlev, diğer bir adıyla fonksiyon, en basit tanımı ile ortaya konan ürünün bir amaca hizmet etmesidir. Diğer bir tanımla, referans ettiği şeyin sonucudur. Su koymak için içi boş bir kap tasarlarız. Herhangi bir şeyi kesmek için bir ucu keskin bir metal. Eşyalarımızı saklamak için içi boş, raflar olan bir dolap ya da sandık. Vücudumuzu örtmek için, iplikleri bir araya getirerek bir kumaş. Bu nedenledir ki, biçim ve işlev bir bütünlük içinde olmalıdır. Biçim fonksiyonu izlerse ve fonksiyon istenilen sonuç ise, biçim amaca ulaşmış demektir. İşlevini yerine getirmesi esas olan bir üründe işlev, tasarlama sürecinde özellikle estetik öğeler kazandırmada sınırlayıcı bir unsur olabilmektedir. Hatta fonksiyon yaygın olarak, objelerin görünümünü sınırlayan tüm faktörleri örtmek için de kullanılmaktadır. Nesneleri işlev yükleyerek tasarlarken, bir yandan da onları insanlaştırmayı düşünürüz. Bir bıçağın kestiğini, bir kabın su taşıdığını, bir kumaşın örttüğünü vb. Aslında tasarlama sırasında onlara yüklediğimiz fonksiyon, tüketici olarak nitelendirdiğimiz alıcıya ‘bardağa su konur, bıçak keser, kumaş örter’i öğretmektir. Çağımızda iyi bir tasarım kolaylık

22

HOMETEXTILE

Tasarlama sürecinde ekonomi de dahil tüm aşamalar yerine getirilip son ürüne ulaşılsa da, bunlar ürünü tek başına başarılı kılmaz. Tasarlanan ürünün kullanıcıya ulaşması, eşdeğer rakipleri ile rekabet edebilmesi gerekir. demektir. Farklı kültürlere, ülkelere, yörelere ve kişiye, yani belirlenen hedef kitleye hitap edebilmek demektir. İyi bir tasarım estetik tasarım ve işlevselliğin başarılı birlikteliğinin sonucudur. Bu da yaratıcılığın hem estetik hem de işlevsel açıdan iş başında olduğu anlamına gelir. Örneğin, yazlık giysilik bir kumaş tasarlarken kumaşın öncelikle vücudu serin tutması gerektiği, bu nedenle de bu işlevi yerine getirebilecek tekstil materyallerinden dokunması esastır. Tasarım sürecinin yaratı aşaması kumaş tasarlanırken üç farklı boyutta kendini gösterebilir. Estetik unsurlar göz önüne alınarak, daha önce kimsenin tasarlamadığı bir kumaş yüzeyi oluşturmak, teknik unsurlar dikkate alınarak, tekstil materyalini çok farklı bir konuma getirerek hem serinletici özelliğini arttırmak hem de son derece hafif ve hava geçirgenliği olan bir kumaş tasarlamak, üçüncü olarak da belirlenen hedef kitlenin beğeni ve isteklerini yerine getirebilmek. Günümüzde bir ürün tasarlamada genel yaklaşım kullanıcının çok yönlü ihtiyaçlarına cevaplar veren standart ürün tasarlanması şeklindedir. Böyle bir yaklaşım ilk bakışta yaratıcılığı köstekler gibi görünse de, tam tersi yaratıcı sürece daha fazla sorumluluk yükler. Çünkü, hem standart bir ürün tasarlanarak seri olarak üretilmeli, hem de kullanıcıya kişisel seçim olanağı vermelidir. Tasarımcı böyle bir yaklaşımda her zamankinden daha fazla dışa dönük, duyarlı ve gözlemci olmalıdır. Yeni biçimlere, yeni simgelere yönelebilmelidir. Onlara yeni bir anlam yükleyerek, şekil

vererek özdeki işlevini yerine getirmesini sağlamalıdır. Bir amaca hizmet eden, işlevselliği olan ürünlerde en iyi tasarımlar ihtiyaçtan doğar. Yaratıcılık ilk bakışta estetik görünümle, güzellikle zihinde bağlantı kursa da, işlevsellikle doğru orantılıdır. Kullanım amaçlı ürünlere yönelik tasarımda yaratıcılık ve işlevsellik vazgeçilmez bir ikilidir ve iki konumda ele alınabilir. Birincisi; Öncelikle ürünün bir amaca hizmet edecek işlevselliğini düşünerek, ürüne estetik görünüm kazandırmayı, yani estetik yaratıcılığı ürünü işlevsel hale getirdikten sonra irdelemek, İkincisi; İşlevselliği ve yaratıcılığı bir bütün olarak düşünüp, hem ürünün işlevselliğini yaratıcı düşünceyle daha da geliştirmek, hem de ona estetik bir boyut katmak. Birinci konumda, ürünün işlevselliği tasarlamanın başlangıcından itibaren bellidir. Örneğin kışlık giysilik bir kumaş tasarlanacaksa, kumaşın ana işlevi soğuk havalarda sıcak tutmasıdır. Tasarlama süreci başlangıçtan son ürüne kadar söz konusu işlevi yerine getirmek amacıyla gelişim gösterir. Ham madde, iplik seçimi, kumaş sıklığı, örgü türü vb. Bu amaçla, sadece ısıtıcı özelliği olan, kaliteli yün iplikten dokunacak düz renkli bir kumaş tasarlanabileceği gibi, estetik yaratıcılığı tasarım sürecine katarak, ısıtma fonksiyonunu yerine getirmekle birlikte, kumaş görsel olarak da son derece renkli, farklı motiflerde ve dokuda tasarlanabilir. Yaratı, bu tür bir tasarlamada (işlev ve bağlı olarak genel form başlangıçta belli olduğu için) işlevsel özelliği yok etmeden, genel forma yeni bir biçim ve estetik öğeler kazandırmak için tasarımcısının sanatçı kimliğinde harekete geçecektir. İkinci durumda yaratıcı düşünce hem işlevsellik hem de estetik görünüm açısından benzerlerinden çok farklı bir ürün tasarlamayı hedefler. İşlevsellikte yaratıcılık ön plana çıktığında en iyi tasarımlar ihtiyaçtan doğar. Kışlık bir giysi alan bir tüketici giysinin ağırlığından şikayetçi olduğunda şu soruyu sorar. ’Neden hem ısıtan hem de daha hafif olan bir kumaştan dikmiyorlar sanki?’. Aynı


ARAŞTIRMA

şekilde, şişman bir kişi ‘Neden sürekli zayıf kişilere hitap eden desende kumaş ve giysi üretiyorlar?’, yaşadığı evin odaları geniş olmayan bir kişi de ‘Neden mekanları daha geniş gösterecek kumaşlar tasarlamıyorlar ‘diye düşündüğünde yaratıcı düşünceyi harekete geçirir. Farkındalığı üst düzeyde, gözlemi ve araştırmacı yönü kuvvetli olan bir tasarımcı kışlık giysi örneğinde, yaratıcı düşüncesini öncelikle kışın hem ısıtacak hem de hafif olan bir kumaş tasarlamaya yönlendirecek, ikinci aşama olarak estetik yaratısını harekete geçirecektir ve diğerlerine benzemeyen güzellikte bir kumaş tasarlamaya yönelecektir. İkinci örnekte daha küçük motifli ve daha ince gösterecek yüzey dokulu, üçüncüsünde ise hem renk hem motif açısından mekanları geniş gösterecek kumaşlar tasarlamayı hedefleyecektir. Tasarımcı her iki durumda da yaratıcılık ve işlevsellik bütünlüğünde aynı zamanda, uygun malzeme seçimi, renk ve doku seçenekleri, son ürünün kullanım yeri, tasarlanan ürünün kalitesi, hitap edeceği sosyal kesim, günün moda eğilimlerini de göz önünde bulundurmalıdır. Özellikle endüstriyel ürünlerde ürünün fabrikasyon üretim olacağı da yaratıcı-işlevsel süreçte önemli bir noktadır. Kimi zaman bu aşama kısıtlayıcı da olabilmektedir. Örneğin, kumaş tasarımında farklı bükümlü fantezi ipliklerin atkı yönünde kullanılması tercih edilir. Çözgüde kullanımları sakıncalıdır. Amacı, işlevi olan herhangi bir ürünü belli bir firma için tasarlıyorsanız ve diyelim ki sizin tasarladığınız özellikleri üretim aşamasında firmanın yetersiz donanım nedeniyle üretmesi olanaksızsa tasarım amacına ulaşamaz. Ya da siz bu yetersizliği göz önüne alarak daha kısıtlı koşulda tasarım yapmak durumundasınızdır. Tasarımda yaratıcılığı ve işlevselliği kısıtlayan en önemli konu ise ekonomik etkidir. Özde ürünün maliyeti tasarım sürecindeki en etkin halkadır. Bu etkiyi, işin içinde sanatsal yaratı

Günümüzde bir ürün tasarlamada genel yaklaşım kullanıcının çok yönlü ihtiyaçlarına cevaplar veren standart ürün tasarlanması şeklindedir. Böyle bir yaklaşım ilk bakışta yaratıcılığı köstekler gibi görünse de, tam tersi yaratıcı sürece daha fazla sorumluluk yükler.

da olduğu için ne kadar inkar edersek edelim, bireysel olarak ekonomik etki bilinçaltımızda daima vardır ve bizi yönlendirir. Dolaylı ya da dolaysız tasarım sürecinde, yaratıişlev bütünlüğünde çoğu kez sınırlayıcı olabilmektedir. Ekonomik sınırlayıcılık kimi zaman tasarlanması ve hayata geçirilmesi çok basit gibi görünen bir ürünü işin içinden çıkılmaz hale getirebilir. Zihinde tasarlanan düşünce kağıt üzerine başarı ile geçirilebilse bile, uygulama aşamasında işlevini tam olarak yerine getirebilmesi ya da istenilen estetik görünüme ulaşabilmesi için gerekli malzemelere ulaşmak ekonomik açıdan çok güç olabilir. Tasarlama sürecinde ekonomi de dahil tüm aşamalar yerine getirilip son ürüne ulaşılsa da, bunlar ürünü tek başına başarılı kılmaz. Tasarlanan ürünün kullanıcıya ulaşması, eşdeğer rakipleri ile rekabet edebilmesi gerekir. Ürünün kullanıcıya ulaşması aşamasında kullanıcı tarafından beğenilip alınması tasarlanan ürünün asıl başarısıdır. Böyle bir durumda tasarlanan ürünün kullanıcıya en iyi şekilde sunulması gerekir. Bu da ürünün kimliğinden, ambalajına ve tanıtımına kadar(özellikle endüstriyel ürünlerde) geçen süreci içerir ve her aşaması yaratıcı düşünce ürünüdür. Tasarlanan ürünler aynı zamanda tanıtım ve dikkat çekmek amaçlı olarak satıldıkları mağazaların vitrinlerinde tüketicinin beğenisine sunulmaktadır. Tanıtımın ve dikkat çekerek beğeninin alma isteği uyandıracak kadar

en üst düzeye ulaşması başarılı bir vitrin tasarımı ile olasıdır. Ve bu tasarım silsilesi insanı ilgilendiren her alanda aralıksız devam eder. Paralel olarak yaratıcı düşüncede sürekli iş başındadır. İşlevselliği olan ve endüstriyel olarak üretilen tüm alanlarda olduğu gibi tekstilde de tasarım çalışmaları her şeyden önce ön bilgi gerektirir. Tasarımcı bir ürün tasarlarken ürünün işlevsel ve yaratıcılık boyutunu bütünleştirebilmesi için ürün ve üretilme nedeni hakkında gerekli bilgilere sahip olmalıdır. Gerekli bilgilere sahip olunduktan sonra yaratıcı süreç başlayabilir. Yaratma-tasarlama sürecindeki diğer önemli bir konu da tasarımcının ürünün işlevselliğini göz ardı etmeksizin ve hatta kapsamını daha da genişleterek, ürüne vereceği yeni estetik görünümle tarzını, görüşünü ortaya koymasıdır. Tasarım tasarımcının yaratıcı düşüncesiyle orijinal kimliğe bürünür. Tasarımın orijinalliği yaratıcısının bireyselliğinden kaynaklanır. Her tasarımcı tasarımlarında kendi eşsiz dünyasının güzelliklerini anlatmaya çalışır. Kişinin doğumuna kadar uzanan genler, eğilimler, gelenekler, etnik ve sosyal özellikler kendi eşsiz dünyasının temelleridir. Tasarımcının kendi eşsiz dünyasının birikimlerini ve ürün hakkında edindiği bilgileri harmanlaması ile ortaya bambaşka bir ürün çıkacaktır. Bu da, tasarımda yaratıcılığın hem işlevsellik hem de estetik aşamada kendini göstermesi ile olasıdır. Nesrin ÖNLÜ, Atatürk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi’nde yayınlanmıştır.

HOMETEXTILE

23


SEKTÖRDEN

Değişimin esas olduğu sektör: Son yıllarda özellikle perdelik ve döşemelik kumaşlarda yanmaz, leke tutmaz, terletmez ve anti bakteriyel özeliklere sahip ürünler öne çıkarken, havlu, çarşaf, nevresim gibi otel ve restoran tekstilinde modern ve sade tasarımların yanı sıra organik, sağlıklı ve doğal ürünler tercih ediliyor.

H

ijyenden dekorasyona, kullanım yoğunluğundan kullanılan ürün adedine kadar otellerde çok geniş bir alanda kullanılan otel tekstili, otellerin vazgeçilmez ürün kalemleri arasında yer alıyor.

DOĞAL VE DAYANIKLI ÜRÜNLER ÖNE ÇIKIYOR Dünyada doğal ve çevreci ürünlerin önem kazanmasıyla otel tekstilinde de doğal, sağlıklı ürünler ile yalın çizgiler, renk ve desenlerin harmanlandığı koleksiyonlar öne çıkıyor. Otel odalarından, genel mekanlara, restoranlar ve barlardan SPA merkezlerine, hamamdan plajlara kadar otelin hemen her biriminde kullanım alanı tekstil ürünleri, kalitesi, deseni ile otellerin kimliğini ve kalitesini de yansıtıyor.

24

HOMETEXTILE


SEKTÖRDEN

BÜYÜK TOPLU ALIMLAR SÖZ KONUSU Otel tekstilinde farklı koleksiyonlar imza atan firmalar, oteller için başta havlu-nevresimmasa örtüsü olmak üzere perde, yatak örtüsü, terlik gibi farklı gruplarda üretim yapıyor. Bir otelin oda ve banyosunda; el ve banyo havluları, ayak paspas havluları, SPAsauna havluları, plaj havluları, bornozlar, peştamallar, slipperlar, çarşaf, nevresim, battaniye, yastık kılıfı, pike yorgan gibi birçok kalem ürün kullanılıyor. Restoran tekstilinde masa örtüsü, masa kapağı, peçete, Amerikan servis, runner, masa koruyucu müflon, sandalye kılıfı ve masa skört gibi ürün kalemleri yer alıyor. Perde ve yatak örtüleri ise bir diğer kategoriyi oluşturuyor. Maxstyle

firmasından Süleyman Aydın Kaplan, bir otel açılışında 140-150 bin kalem, açıldıktan sonra günlük rutin 2000 kaleme yakın malzeme alındığını belirterek, otellerin tekstil grubunda 100-150 kalem arasında mal aldığını belirtiyor.

SÜREKLİ DEĞİŞİM GEREKLİLİĞİ ÖN PLANDA Ürün çeşitliliği anlamında zengin olan otel tekstili, yoğun kullanımı nedeniyle de otellerde en sık değiştirilen, ekleme yapılan ürün grupları arasında yer alıyor. Özellikle otel odalarında ve SPA merkezlerinde müşterilerin kullandığı havlu, çarşaf, nevresim gibi ürünlere; gerek her gün yıkanması gerekse kullanım şartları gerekse müşterilerin alıp götürmesi gibi nedenlerden dolayı her

KURUMSAL KİMLİK OLUŞMASINDA TEKSTİLİN ROLÜ BÜYÜK Ev tekstili kategorisinde değerlendirilen otel tekstilinde gerek üreticiler gerekse otelciler dünyadaki ve Türkiye’deki trendleri yakından takip ediyorlar. Otelin türüne ve konseptine göre tasarlanan otel tekstilinde, modern ve sade tasarımların yanı sıra organik, sağlıklı ve doğal ürünler tercih ediliyor. Yine uygun fiyat ve kaliteli ürün ise tercih nedeni oluyor. Sık kullanılan tekstil ürünlerinde dayanıklılık ve kullanım pratikliği de önem kazanıyor. Renk ve desenlerin harmanlandığı tasarımlar da ilgi görürken, yerli ve yabancı zincirlerin markalarını ve prestijlerini yansıtan kurumsal logolar veya desenler de büyük ilgi görüyor. Bu detaylar ise otel kimliğini oluşturmada akılda kalması nedeniyle tercih sebebi oluyor. Otel ve restoranlarda kullanılan tekstil ürünlerinin geç tutuşur, leke tutmaz, terletmeyen ve anti bakteriyel olması önem kazanıyor.

HOMETEXTILE

25


SEKTÖRDEN

Ürün çeşitliliği anlamında zengin olan otel tekstili, yoğun kullanımı nedeniyle de otellerde en sık değiştirilen ve ekleme yapılan ürün grupları arasında yer alıyor. sezon veya yıl ilave yapılıyor. Keza masa örtüsü grubu da yıpranma, kullanım şartları gibi nedenlerle her yıl eksiliyor.

OTEL TEKSTİLİNDE DIŞARIDAN HİZMET ALMA DÖNEMİ Hem sık değişim hem de sürekli yıkanma gereksinimi duyulan otel tekstilinde farklı alternatif çözümler de otelcilere sunuluyor. Son yıllarda öne çıkan çözümlerden biri de otellerin tekstil ürünü satın alması yerine bu ürünlerin kiralanması oldu. Otel yönetimleri otel büyüklüğüne veya müşteri sayısına göre havlu, çarşaf gibi tekstil ürünlerini kiralayabiliyor. Bu yöntemde kiralama işini yapan firmalar, otellerin tekstillerini de yıkıyorlar. Sayıları hızlı olmasa da Türkiye’de de yavaş yavaş yayılmaya başlayan yıkama ve kurutma firmaları, tekstil alımındaki hataları azaltmak ve otelleri çamaşırhane yatırımlarından kurtarmak için otellere alternatif çözüm sunmaya çalışıyorlar. Gelişmiş ülkelerde kullanılan yıkama ve kurutma sisteminin tercih edilmesi hijyen ve maliyet açısından otellerde avantaj sunduğu için Türkiye’de de gün geçtikçe yaygınlaşıyor.

26

HOMETEXTILE


plicell-ilan.pdf

1

19.02.2015

15:05


TARİH

28

HOMETEXTILE


TARİH

İŞLEMENİN DOĞUŞU VE TARİHÇESİ İşleme, iki ayrı kumaşı birbirine ekleme yolu aranırken ortaya çıkmıştır. İki ayrı kumaş parçasının birbirine dekorasyon maksadıyla birleştirilmesi dikişli süslemeyi doğurmuştur. İşleme sanatını ortaya çıkaran sebeplerden biri de dikilen kumaşların kenarlarından atmasını önleyecek bir pekiştirmeye ihtiyaç duyulması olmuştur, denilebilir. Prof. Dr. Ayten Sürür

eşitli işleme tekniklerini ortaya çıkaran, o uygarlığın dünya üzerindeki yeri, kültürü ve kullanılan malzemenin niteliğidir. Geriye kalan sadece işleme düşüncesidir. Tarih, yazı ile birlikte başlamıştır. İşlemenin ise ne zaman, nerede ortaya çıktığını kesinlikle söylemek mümkün değildir. Eski çağlarda yaşayanlardan kalan örneklere göre Hitit Mısır, Mezopotamya, Asur, Iran, Yunan ve Anadolu uygarlıklarının çeşitli sanatları ile kaynağı olan Orta Asya’da bu görüşü doğrulayan pek çok eser ele geçirilmiştir. MISIR: Yazılı kaynaklara dayalı araştırmalar. Mısırlıların elbiselerinde konumuzla ilgili örnekler bulunduğunu göstermektedir. Kadınlarda, vücuda yapışık, uzun ve şeffaf kumaş üzerinde işlemeler veyahut doğrudan

doğruya dokunmuş, kenarları geometri şekilleriyle süslü elbiseler görülmektedir. İstanbul Arkeoloji Müzesinde bulunan Milâttan sonra IV-VI yüzyıllardan kalma Kopt dokuma kumaş parçaları, bunlardan bazılarının üzerindeki işlemeler, kabartmalar ve püsküller de önemli işleme örnekleridir. Bunların beyaz ya da renkli ipliklerle yapılan püskül ve saçaklar olarak, özel dokumalar üzerine sonradan el ile işlendikleri görülmektedir. MEZOPOTAMYA: M Ö. 4.000’den başlayıp M.Ö. 330 yıllarına kadar süren ve batı sanatını etkileyen Mezopotamya uygarlığından da konumuzla ilgili eserler kalmış bulunuyor. Bunlardan bilhassa elbiseler üzerinde görülen süslemeler aydınlatıcıdır. Milâttan önce 2500 yıllarında sümer kadınlarının elbiselerinin düz, uzun ve saçaklı olduğu görülür.

HOMETEXTILE

29


TARİH

Eski çağlarda yaşayanlardan kalan örneklere göre Hitit Mısır, Mezopotamya, Asur, Iran, Yunan ve Anadolu uygarlıklarının çeşitli sanatları ile kaynağı olan Orta Asya’da bu görüşü doğrulayan pek çok eser ele geçirilmiştir. ASURLULAR: M.Ö. 1000 yılından M.Ö. 612 yıllarına kadar süren Asur uygarlığının kalıntıları, kabartmalarda yer alan giyim eşyaları incelendiğinde, bunların kumaş değil, sanki metalden yapılmış gibi düz ve kıvrımsız oldukları görülmektedir. Ancak, süsleme ve işleme özellikleri hemen göze çarpmaktadır. Oysa Asurlularda dokumacılığın varlığı biliniyor. Nitekim o zaman Asur başkenti olan Ninova’daki Sargon sarayının kabul salonunun duvarında halı asılmak üzere konulmuş toprak kancalar bulunduğu görülmüştür. Bu kancalara takılan dokumalar düğümlü halılar değildi. Bunlar dokunmuş, örülmüş, işlenmiş aplike halılardı. Kabartmalarda giysilerin madensi bir

30

HOMETEXTILE

düzlük göstermesi, kıvrımsız oluşu Asurluların kumaşa biçim vermek yerine süslemeyi, bu arada işleme yapmayı istemelerindendir. PERSLER: İran’daki en önemli kalıntılar eski bir Elâm şehri olan Sus’-tadır. Sus Sarayının duvar frizleri bize konumuzla ilgili bilgi vermektedir. Daha sonraları Perslerin yaşadıkları bu yerlerdeki kalıntılarda bulunan kabartmalarda, oklu savaşçılar yandan birbirleri ardından yürür görünürler. Bu ka-bartmalardaki okçuların dar elbiseleri topuklarına kadar inmektedir. Elbiselerin kolları ise çok geniştir. Üzerinde sarı ve beyaz renkte nakışlar vardır.

HİTİTLER: Yakın tarihteki Anadolu ve Türk işleme sanatını incelemeden önce, Anadolu’nun ilk halkından kalan sanat eserlerini gözden geçirmekte yarar vardır. Kalıntılar, dokumacılığın neolitik çağda Mısır’da ortaya çıktığını göstermekte ise de, bir süre önce yayınlanan bir araştırma Anadolu Uygarlığının daha da eski olduğunu, M.Ö. 7000 yılına dayandığını ortaya koymuştur. Hitit Uygarlığının merkezi Alacahöyük’te ele geçen kenevir parçalarının dokunmuş kumaş kalıntıları oluşu, bunu doğrulamaktadır. Sözü edilen kenevir parçaları çok küçük ve incelemeye elverişli durumda olmadığından bunlarda işleme sanatıyla ilgili bir belirti bulunamıyor. Ancak dokumacılık bilindiğine göre bu dönemde işlemeciliğin ilkel de olsa var olması gerektiği düşünülebilir. Etiler’in giyindikleri çuhadan elbiseler ve çamaşırlar, bir takım renklere boyanmış,



TARİH

saçaklar ve zengin resimlerle süslenmişti. İşleme resimleri arasında Frigya Kralı Midas’ın mezarının dış yüzünde görülen dört köşe motifle (CIVAS-TİKA) GAMALI HAÇ adı verilen dikkate değer sembol vardır. FRİGYALILAR: Anadolu’da Hitit’lerden sonra M.Ö. 1000 ve M.Ö. 700 yılları arasında yaşayan Frigler birçok sanat dallarının bulucusu idiler. Frigyalılarda, maden işçiliği, dokumacılık, tentene (tığ ile dantel) örücülüğü gibi sanatlar da gelişmişti. Bu sebeple eski Yunanlılar, Frigyalıları madenlere su vermek usulü ve tentene örme sanatının bulucusu saymışlardır. Anadolu’nun eski Friglerin oturduğu bölgelerindeki köylerden toplanan çorap, tentene v.b. elişleri motifleri ile Frig, Hatti kültürüne ait benzerlik hayret verecek derecededir. LİDYALILAR: Friglerden sonra

32

HOMETEXTILE

Anadolu’da

yaşayan

(M.Ö. 668 ve M.Ö. 585) Lidyalılar döneminde Sard, bilim ve sanat merkezi olmuştu. Bu şehrin yıkıntıları üzerinde Amerikalıların yaptıkları kazılarda, Lidya’mn sanatkârca işlenmiş ve boyanmış kumaşlarından, deri ve maden işlerinden örneklere rastlanmıştır. ROMALILAR VE BİZANS: Bugün oturmakta olduğumuz topraklarda Lidyalılardan sonra birçok uygarlıklar görülmekteyse de bunlar Anadolu kültürünü pek etkilememişlerdir. Bu durum Roma, dola-yısıyle Bizansa gelinceye dek sürmüştür. Bizans yayılıp kökleştikten sonra, burada karşılaştığı kültürle birleşerek yeni bir sanat meydana getirmiştir. Bizans işlemelerinin en eskisi olarak M.S. 501-542 yılına kadar

Arles şehri Arşöveki bulunan Saint Cesaire’in elbiseleri ile Pallium’u gösterilir.İtalya ve Fransa’da, «Meryemana’nın yüzörtüsü» gibi işleme örnekleri varsa da, bunlar arasında en ilgi çekici olanı Vatican’da Papa Leo III.’e ait olduğuna inanılan «Dalmatik» (Dolmaçya işi) adlı kıyafetlerin X. yy. veya XI. yy. başlarında yapılmış olduğu sanılmaktadır. İRAN: İran’da genellikle seccadeler, yatak örtüleri, duvar yaygıları, perdeler, masa örtüleri ve taşınabilir her şeye işleme yapıldığı günümüze kalan örneklerden anlaşılmaktadır. İslâm sanatlarında insan ve hayvan biçimleri az kullanıldığından İran işlemecileri, çiçek motiflerine eserlerinde çok yer


TARİH

vermişlerdir. Kuşlar ve bazı hayvanlar işlemelerde canlandırılmışsa da, karakteristik geleneklere göre kullanılan bitkisel motifler, sihirli bir görünüşe sokulmuş tabiî çiçek biçimleridir. İran işlemeciliğinin tanınmasına işlemelerde çok ince tekniklerin kullanılmış olması yol açmıştır. Bu işlemeler üç ayrı teknikte meydana getirilmiştir. 1. Yama örgüsü 2. Atma işi 3. Kesme işi. HİNDİSTAN: Hindistan’da nakşın tarihi çok eskiye kadar gider. M.Ö. III. yüzyılda «Mohenjo Daro»daki kazılarda bulunan bronz iğnelerin işleme yapımında kullanıldığı anlaşılmıştır. XVI. yy. da Iran işleme sanatından etkilenen Hindistan’ın birçok bölgelerinde geleneksel köylü işlemelerine rastlanır. Kutch ve Kathiavvar işlemecileri saten kumaş üzerine zincir iğne tekniği ile işleme yapmışlardır. Dal ve çiçekli işleme örneklerine ise İran sanatının etkisi altında kalan bölgelerde rastlanır. Iran etkisinin söz konusu olmadığı yerlerde pulkâri işlemecileri ve kadınlar tarafından Pencap’ta yapılmış duvar panolarında geometrik biçimler kullanılmıştır. ÇİN: Çin işlemeleri çeşitli devrelerde, komşu ülkeleri ve ticaret yapılan İran gibi ülkeleri etkilemiştir. Tang sülâlesi döneminde (M.S. 618-906) Doğu Türkistan’da ilk işleme örneklerinden bazıları bulunmuştur. Ancak ilk işlemelerin biçim ve motiflerinin hangi tarihlere ait olduğunu kestirmek son derece güçtür. XVI. ve XVIII. yüzyıl işlemeleriyle ilgili kesin bilgiler elde edilebilmiştir. JAPONYA: Japon işleme sanatı, Çin işleme sanatına bağlı kalmıştır. Ancak Japon işlemesinde temel, hayali resimdir. XVII. ve XVIII. yy.ın Japon işleme örnekleri kadın kimonolarında görülmektedir. XVII. yüzyıl işlemelerinde motiflerin özelliği büyük, kıvrımlı ve soyut oluşudur. Bu yüzyıldan sonra çiçek kompozisyonları, kitaplar, kayıklar gibi somut motifler kullanılmasına başlanmıştır. Japon işlemeleri ipek ve altın iplikle yapılır. İplik bükümünden ayrılarak genellikle uzun ve yumuşak bir nakış gibi yayılır, onun üzerine ağ gibi diyagonal biçimde sarılırdı. Buna “Krioso” denilirdi ki, batıda dolgu işi denilen tekniğin eşidir.

HOMETEXTILE

33


İNCELEME

Güzel bİr uyku İçİn doğru seçİm Yaşamımızın neredeyse üçte birini uyuyarak geçiririz, bu sebeple, kaliteli uyku hepimiz için büyük önem taşır. Rahat bir uyku için, yatak örtüsü ve nevresim takımlarının kaliteli ve konforlu olması şarttır.

K

aliteli uyku için kilit noktası, nevresim takımı seçmektir. Nevresim takımını seçerken, sağlıklı, kaliteli ve dayanıklı kumaşları tercih etmelisiniz. Kumaş türlerini daha yakından tanımak iyi bir seçim için size yardımcı olacaktır: Pamuklu kumaş: En çok tercih edilen, doğal kumaş çeşididir. Pamuk, dayanıklı bir malzemedir ve oldukça yumuşaktır. Hava geçirgenliğinin yüksek olması sebebiyle, uyurken vücudunuzun hava almasını sağlar. Böylece, terleme ve rahatsızlık hissi yaratmaz. Serin tutar ve esnek yapısı sayesinde dayanıklıdır. Kırışmaya meyillidir ve yüksek sıcaklıkta yıkandığı zaman çekebilir.

34

HOMETEXTILE

Polyester kumaş: Sentetik kumaşlardan en çok kullanılan çeşittir. Kaygan, parlak ve yumuşaktır. Fazla kırışmaz ve ısıya dayanıklıdır. Ancak, çok sağlıklı olduğu söylenemez. Saten kumaş: Saten, lüks hissi uyandıran bir kumaştır. Parlak ve kaygandır. Nevresimde de sık kullanılan bir materyal olan saten, kaliteli bir malzemedir ve oldukça pahalıdır. Emprime kumaş: Desenli ve baskılı kumaşlardır. Nevresimde sıklıkla kullanılır. Organik kumaş: Bir çeşit pamuk kumaştır. Bu pamuğun üretimi sırasında, organik teknikler kullanılır. Sentetik gübre, böcek veya kimyasal kullanılmaz. Sağlık açısından çok güvenilirdir.

Bu sebeple, özellikle son dönemlerde gittikçe popülerleşmeye başlamıştır. Mısır pamuğu kumaş: Çok kaliteli bir malzemedir. Yıllarca dayanır, bu sebeple oldukça fazla tercih edilen bir kumaş türüdür. Bambu kumaş: Bambu bitkisinden elde edilen doğal bir elyafla dokunan kumaşlara, bambu kumaş denir. Bambu elyafı, antibakteriyel özelliği sayesinde oldukça hijyenik bir ortam sağlar. Yumuşak bir kumaştır ve hava geçirme özelliği sayesinde serin tutar. Yaz aylarında kullanmak için idealdir. Nem çekme özelliği vardır, bu sayede teri kolayca emer ve rahatsızlık yaratmaz. Hafif, yumuşacık ve ipeksi bir dokunuş hissi yaratır.


İNCELEME

yumuşak olur. Nevresim takımı seçiminde, kumaşın iplik sayısına dikkat edin. İplik sayısı fazla olan kumaşları tercih edin. Yaz aylarında, nemi çabuk emen türden kumaşları tercih edin. Bu sayede, vücut terini daha kolay emen nevresim, sizde rahatsızlık yaratmaz. Nevresim takımı satın alırken, yorgan ve yastık ölçülerinize uygun ebatlarda olmalarına özen gösterin. Alışverişe çıkmadan önce, bu ölçüleri not etmenizde fayda vardır.

PAMUK KUMAŞLARIN KULLANIMI

Kreton kumaş: Yüzde 100 pamuktan imal edilir. Hava geçirme özelliği sayesinde, terletmez ve sağlık açısından uygundur. Poli-koton kumaş: Pamukla polyester malzemenin belli oranlarda karışımından oluşur. Pamuk kumaştan daha dayanıklıdır ve kırışmaz. Polyester, hava geçirmeyen bir malzeme olduğu için, yaz aylarında kullanıma pek uygun değildir. Pamuk kumaşa göre daha

ekonomiktir, bu sebeple daha çok tercih edilir.

DOĞRU SEÇİM – DOĞRU UYKU Nevresim takımı satın alırken de dikkat etmeniz gereken noktalar söz konusudur. Kumaşın kalitesini belirleyen en önemli faktör, iplik sayısıdır. Santimetre kareye düşen iplik sayısı arttıkça, kumaşın kalitesi de artar. Sık dokunan kumaşlar, daha dayanıklı ve

Pamuktan yapılan nevresimlerinizi kullanırken de dikkat etmeniz gereken bazı unsurlar ön plana çıkmaktadır. Pamuk kumaş, sıcak suda yıkanınca çeker. Kumaşların üstündeki yıkama talimatlarına uyun. Nevresim takımlarını yıkarken tersine çevirin ve bu şekilde yıkayın. Nevresiminizi yıkarken, renk çıkaran başka kumaş eşyaları ve giysileri makineye koymamaya dikkat edin. Koyu renkli ve açık renkli kumaşları ayrı ayrı yıkamalısınız. Açık renkli giysiler için, makineyi hassas yıkama ayarında çalıştırın. Renkli pamuk kumaşları yıkarken, çamaşır suyu veya ağartıcı kullanmayın. Beyaz çamaşırlar için olan deterjanları da kullanmamalısınız. Yumuşatıcı kullanarak, pamuk nevresiminizin yumuşacık olmasını sağlayın. Makineyi hiçbir zaman tam doldurmayın. Makine kazanının rahat dönebilmesi için, makineyi biraz boş

HOMETEXTILE

35


İNCELEME

bırakın. Renkli nevresimlerin renginin solmaması için, önce arka yüzünü, sonra ön yüzünü ütüleyin. Nevresimleri ütülerken, kırışıkların kolay açılması için, çamaşırları hafif nemliyken ütüleyin. Pamuk nevresimleri kullanmadığınız dönemlerde, havadar bir ortamda saklayın ve sık sık havalandırın.

KALİTELİ BİR UYKU İÇİN ÖNERİler Günlük koşuşturmacalar, hem bedenen, hem ruhen oldukça yorucudur. Bu yorgunluğu atmanın en iyi yolu ise, kaliteli bir uyku çekmektir. Kaliteli uyku için aşağıdaki önerileri hayaa geçirebilirsiniz. Yatak odası, ne çok soğuk, ne de çok sıcak olmamalıdır. İdeal sıcaklık, 18- 19 derecedir. Hafif serin bir ortam, vücudun uykuya geçiş sürecini hızlandırır. Size en uygun, en rahat yastığı seçin. Ortopedik yastıklar, omur ve boyun sağlığı açısından oldukça güvenilirdir. Özellikle, nefes almanızı zorlaştırmayacak pozisyonlarda uyumaya dikkat edin. Burun tıkanıklığı ve nefes darlığı benzeri rahatsızlıkların yaşanmaması için, yüz üstü yatmamakta fayda vardır. Gözlerinizi kapatın ve kafanızdaki düşünceleri uzaklaştırın. Sadece uykuyu düşünün. Derin nefesler alın ve kaslarınızı gevşetin.

36

HOMETEXTILE



ARAŞTIRMA

TÜRK TEKSTİL SEKTÖRÜNÜN TARİHİ MİRASINA YOLCULUK

“20 YERLEŞİM, 20 DOKUMA” Prof.Günay Aykaç Atalayer Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Tekstil Sanatları Bölümü ültürel mirasın önemli bir bölümünü oluşturan geleneksel dokumacılık, günümüzde yerini gelişmiş teknolojiye dayanan bir endüstriye bırakmış olsa da; köklü bir dokumacılık geçmişi olan Türkiye Cumhuriyeti topraklarında, geleneğin izlerinin sürdüğü, birçok il, ilçe ve köyde yerel dokuma örneklerine rastlanmaktadır. Birçok araştırmacı bu örneklerle ve dokumacılık olgusuna ilişkin disiplinler arası alan çalışmalarıyla, bilimsel saptamalar yapmaktadır. Böylece; İbni Batuda’nın, Denizli’nin altınlı işlemeli kumaşlarından söz ettiği; Evliya Çelebi’nin, Ladik kumaşı diye yazdığı; Aşıkpaşazade tarihinde, Akalemli bezler diye söze dilen; Hammer tarihinde Murat Hüdavendigarın Germiyan mensucadından beyaz ince bez sarık sardığı ve kırmızı renkli Germiyan kumaşından kaftan giydiği; Neşri’de altunlu Denizli kumaşlarının çok makbul olduğu; Charles Texier in açık renkli mat çizgili bürümcüklerin Paris’te sergilendiği ve Bursa tezgahlarında dokunduğu; ipek ticaretinin

38

HOMETEXTILE

Sinop Limanı’ndan yapıldığına dair bilgilerine ulaşıyoruz. Bu bilgiler, bugün Türkiye’de yaşayan tarihsel dokuma kentlerine ve yaygın dokuma kültürünün varlığına işaret ediyor. Örneğin; 1640 tarihli narh defterinden aktarılanlardan öğrendiğimize göre, Bartın; keten, kenevir dokumacılığının yapıldığı yerlerdendir. Ayrıca Rize ve Sinop bez üretimi yapan kentler içinde sayılmaktadır. Bugünde bilinen; Rize bezi, Trabzon bezi, Sinop bezi, Ereğli bezi diye adlandırılan kumaş adlarından söz edilmektedir. Anadolu’da yapılan birçok arkeolojik kazıda, Örneğin; Mersin Yümüktepe; Denizli Beycesultan, Tokat Horoztepe, Alişar, Alacahöyük, nihayet İstanbul Yenikapı’da ortaya çıkan tezgâh ağırlıkları ve kirman ağırşakları, dokumacılığın tarihi kökenleri hakkında çalışmalara ışık tutuyor. Diğer taraftan Çatalhöyük te elde edilen kumaş kalıtları ve Diyarbakır/Ergani Çayönü

kazılarında bulunan keten dokuma parçası, Laodikya’da yazıtlarda söz edilen kumaş adları ve İstanbul Yenikapı kazılarında ele geçen kumaş kalıtı, köklü bir dokuma mirasına sahip olduğumuzu gösteriyor. Günümüzden yaklaşık 9500 yıl önce Çayönü’nde; bugün için bilinen en eski tarım üretimi merkezi ve insan yerleşiminin olduğu belirlenirken; Dünyanın bugün bilinen en eski dokuma bulgularına da burada rastlandı. Anadolu dokumacılığı, bu köklü geçmişi ile birlikte zengin bölgesel özelliklerini yaşatıyor.

YAŞAYAN DOKUMACILIK:

Dokunduğu yöre adıyla anılan dokumaların yanı sıra çok sayıda özel adları olan ya da yerel kullanım özellikleri ile adlandırılan ve değişik doğal hammaddelerin kullanıldığı çok sayıda dokuma örneğinden söz etmekteyiz Bu birikim bugün sürdürülebilir bir özellik taşıyan bir üretimi ve üretilen nesnelerin kültürel


ARAŞTIRMA

Kültür mirası kapsamındaki yer ve dokumalar; hem çağdaş teknolojinin gelişimine ve Türk tekstil sektörüne kaynak oluşturmakta, hem de ondan beslenerek, güncel kullanımlı projelere konu olmaktadır.

kimliğini ortaya koyuyor. Öyle ki, dokumanın yapıldığı yer ve bez olarak adlandırılan birkaç kumaş adını karşılaştırdığımızda aradaki nesnel kimlik farklılıklarını görüyoruz. Örneğin; 4 Şile bezi kıvrak pamuk ipliği ile Kandıra bezi, az kıvrak, daha düz, kalın ipliği ve keten –pamuk ipliği karışımı melez bir dokumadır. 4 Ayancık bezi-(Ayancık keteni de denilir.) Özel işlemeli bir keten dokumadır. 4 Selalmaz bezi-çok ince seyrek, desen atkılı, Üzümlü bezi gibidir. Ancak desen karakteri farklıdır. 4 Rize bezi (Feretiko da denilir) çözgü pamuk, atkı keten olan bir dokumadır. 4 Eflani bezi, Üzümlü bezi, pamuklu, desenlendirme atkısı olan benzer dokumalardır. Motif ve renk özellikleri farklıdır. 4 Kaynaklarda rastladığımız Taraklı bezi, Göynük bezi, Ordu bezi, Trabzon bezi gibi dokumaların örneklerini bugünde görebiliyoruz. Bunlar kilim tekniği, pamuk ya da keten iplik, desen atkısı, çözgü boyama desenlendirme gibi; Desen ve renk özellikleri ve örgüleri ile farklı dokumalardır. 4 Taşköprü’deki kareli ve düz bezlerin renk özelliğine aynen Kastamonu’da ve Taraklı’da (Sakarya ili) rastlıyoruz. Ancak desen, özellikleriyle farklılaşıyorlar.

KÜLTÜREL MİRASIN GÖRSEL ÖZELLİKLERİ: Bu yazı kapsamında yalnızca; Anadolu’da çok özel bir konumu olan, mekikli dokumacılık olarak nitelediğimiz kumaş dokumacılığı ele alınmıştır. Mekikli dokumacılık, birçok yerde çul, çulfa, cülha gibi adlar alan, yatay tezgâhlarda yapılan kumaş dokumacılığıdır. Tasarım açısından yapısal özellikleri ele alındığında; iplik, hammadde, çözgü – atkı farklılığı (melezlik), dokuma öncesi ve dokuma sonrası işlemleri ve desenlendirme özelliklerine göre, 7 grupta görsellik farkını ortaya koyabiliriz.

1- İpliklerin özelliğine bağlı görsellik: Örneğin, ipliklerin fazla bükülmesi ile yapılan dokumanın kazandığı nitelik, tasarım niteliği için kaynak işlem, büküm. (Bürümcük)

2- Hammaddelerin birlikte kullanılmasına bağlı görsellik: Örneğin, çözgüde iki ayrı lifin kullanılması, keten ve pamuğun birlikte kullanılmasının tasarım kaynağı olması, (Kandıra bezi); çözgüde pamuk, atkıda keten kullanılması ile tasarımın özellik kazanması. (Feretiko)

3- Dokuma öncesi çözgü üzerinde yapılan özel boyama desenlendirme işlemine bağlı görsellik: Örneğin, (Çözgü ikat) çözgüde kapatmalı boyama tekniği ile yapılan çözgü desenlendirme ona bağlı tasarım özelliği. (Taraklı kutnu; Makaslı

HOMETEXTILE

39


ARAŞTIRMA

Köklü bir dokumacılık geçmişi olan Türkiye Cumhuriyeti topraklarında, geleneğin izlerinin sürdüğü, birçok il, ilçe ve köyde yerel dokuma örneklerine rastlanmaktadır.

peştemal, Boğmalı dokuma )

4- Dokuma sonrası kumaşa yapılan desenlendirme özelliklerine bağlı görsellik: Örneğin Keles bezinde olduğu gibi kapatmalı bağlama tekniği ile kumaşa boyama desenlendirme ile tasarım özelliği kazandırmak (Keles bezi/Elmalı öncek)

5- Dokuma sonrası bitim işlemi olarak algılanabilecek işlemlere bağlı görsellik: Örneğin, tiftik ile yapılan dokumalarda tarama ile tüylendirme işlemi ile desen özelliği kazandırma, Siirt battaniyesi; ya da cendere, sıkıştırma, perdahlama, parlatma işlemleri ile dalgalı ya da parlak özellik kazandırarak doku elde etme. (Şalşapik, Muareli Kutnu )

6- Dokunmuş kumaşa değişik tekniklerle desenlendirme işlemlerine bağlı görsellik: Örneğin, Tokat, Kastamonu, Çanakkale, (tahta kalıpla yazmacılık) Mumlama Batik / Malatya,

40

HOMETEXTILE

Arapkir- (Mumlu bez, mavi bez önceği)

/ Arapkir

7- Anadolu’ya özgü bir hammaddeye bağlı bir görsellik: Örneğin; Ankara, Ayaş / Tiftik/ Tarihte Ankara keçisinin tiftiğinin doğal renkleri ile dokunan bir kumaş.-hammadde, ağızlıkta çift atkı, perdah işlemi –kumaş kalite özelliği-(Sof)

ANADOLU’DA “20 YER, 20 DOKUMA” Bu liste geleneksel kullanım özellikleri yanı sıra hem giyim hem de ev tekstili olarak kullanılan; Anadolu dokuma kültürünün sadece küçük bir bölümünü ele almaktadır. Burada ele alınan 20 yer 20 dokuma, tarihte söz edilen çok sayıda yaşayan kültür mirasından seçilmiştir. 20 çeşit ile bir tanıtım yolculuğu

yaparken sırasıyla; dokumanın adı, yer, hammadde ve kullanım özelliği belirtilerek dokumanın tarihsel özgünlüğünün yanı sıra teknik ve görsel belirleyici özelliği de vurgulanmaktadır.

KÜLTÜR MİRASI YAŞAMAYA DEVAM EDİYOR Kültür mirası kapsamındaki yer ve dokumalar; hem çağdaş teknolojinin gelişimine ve Türk tekstil sektörüne kaynak oluşturmakta, hem de ondan beslenerek, güncel kullanımlı projelere konu olmaktadır. Bu dokumalar yeni, kültürel kimlikli ev tekstilleri ve anı eşyaları olarak yeniden tasarlanıyor. Böylece, güncel teknolojilerle birlikte, kültür mirası yerleşimler; bacasız fabrikalar ve canlı tarih örnekleri olarak yaşamaya devam ediyor.


ARAŞTIRMA

ALACA:

BELEDİ DOKUMASI:

Burdur/pamuk/desen atkılı/yöresel motifler/ Farklı özelliklerde Tokat alacası,Gaziantep alacası adlı dokumalar var.

ABA:

Gaziantep/yün/kilim tekniği / desenli / geleneksel giysi yapılan dokuma-desen özelliği.

Tire/İzmir: pamuklu/ motiften desenli çift kat/ Anadolu’nun başka yerinde görülmeyen sadece bu ilçeye özgü ve çok özgün bir yapıdaki dokuma tezgahı/ (tezgahın tasarımı ve dokumaların desenleri bölgenin en önemli işaretidir.)-Desen –teknikyapı özelliği.

AYANCIK KETENİ:

Ayancık,Sinop/keten/doğal renk/ düz ve üzeri yöresel desenli işlemeli

ELPEK BEZİ:

Elpek ,Kastamonu/ keten,pamuk/gözenekli desenli (çözgü dönme hareketi)

BÜRGÜ:

BOYABAT ÇEMBERİ:

Beypazarı/,ipek pamuk karışık/ üst giyim / özel dokuma motifli / kenarı püsküllü /örtü.-Motif ve kompozisyon özelliği.

Boyabat,Sinop/keten,pamuk/ desen atkılı,özgün motiflerle desenlendirme/renkli kenar çizgisi

BULDAN BÜKÜLÜSÜ: Buldan,Denizli/pamuklu/ düz,çizgili,kareli,desenli / kıvrak iplik

EFLANİ BEZİ: ÇARŞAF:

Karaisalı/Adana/ ipek,keten ve pamuk/ potlu,püsküllü / yaygın dokunan bir tür/ her dokuma yöresinde tahar oyunları ve iplik özelliği,sıklık farkları ile teknik farklılık/ desen ve kenar bağlamaları dokunduğu yöreye göre değişir. (Kastamonu,Bursa,Çorum.vb.)dokuma hacimler özelliği.

Eflani, Zonguldak / pamuklu ve keten / iki çerçeveli tezgah/ renksiz desen atkısı / yöreye özgü desenler/- Desen özelliği.

BÜRÜMCÜK:

Bursa,/ipek/ Tüm Anadolu’da bilinir ve kullanılır,her bölgeye göre farklı özellikleri vardır/ çok bükümlü iplikle dokunmuş, (kıvrak ,bürümcük ,gibi adlar alan bükülü bez ve ondan yapılan kesimsiz dikişli , yakasız gömlek.)-Anadolu’da çok yörede dokunur. (Buldan,Milas,ödemiş,Alanya v.b.) -Doku özelliği.

İPEK PUŞU:

Urfa /ipek /kenarı püsküllü/ kendinden dokuma desenli –desen özelliği

GÜRÜN ŞALI:

Gürün (Sıvas) / yün/ Anadolu’da pek çok yerde bilinir , kullanılır/özgün motifleri, kompozisyonları –desen ve yapı özelliği.

OYALI YAZMALAR:

Tokat/pamuk/kalıp yazma baskı/ oyalı/Hem ipek,hem keten yerel bir dokumanın üzerinde yöresel özellikleri olan baskı desenleri,ile kenarlarında yine yörelere özgü farklılık gösteren oyalar yer alır.(Kastamonu ,Elazığ,Nallıhan,Elazığ v.b.)desen ve oyaların özelliği.

İHRAM:

Artvin,Urfa , Çanakkale,Bayburt,Erzurum/ yünlü/ desen atkılı/ her yöreye göre desen ve renk farkı/özgün motifler,desenlendirme özelliği.

SAVAN:

Tarsus/pamuk/kareli,çizgili/ yaygı / Çanakkale’de Cacala deniyor.

GÖYNEK:

Yassıçal,Amasya / pamuklu/ kenarları renkli çizgili / yakasız gömlek biçiminde dikilip giyilen, uçları dokuma desenli.- doku,desen özelliği

KUTNU:

Gaziantep/ düz,çizgili,dokuma desenli, ikat çözgüden boyamalı desenli (taraklı /çizgili çok sayıda çeşidi olan,çözgü ipek atkı pamuk ,özel bitim işlemleri ile parlatılmış ve muare denilen dalgalı bir görüntüye sahip dokumalardesen ,yapı ve özel işlem özelliği.

ŞALŞAPİK:

Şırnak/tiftik/ lifin doğal renkleri /düz , renkli , desenli örnekleri / (Ankara keçisi) Anadolu’daki özel bir keçi kılı ile dokunur./ kumaşa gej adı verilir./hammaddesi ve özel yıkama germe işlemi ile özgün bir parlaklığı ve dalgalı doku etkisi (hareli) vardır. (Di yarbakır,Urfa,Bitlis,Elazığ,Si irt)-hammadde, desen,doku ,ışık özelliği.

ÜZÜMLÜ BEZİ:

Üzümlü,Fethiye/pamuklu/ genellikle renksiz,desen atkılı/ iki çerçeveli tezgahta özel bir desenlendirme sistemi/dokuyucunun beceri ve yeteneği/zengin desen çeşidi . (bu tekniğin benzerleri ,Kastamonu,Bayburt,Burdur)Desen özelliği.

HOMETEXTILE

41


İNCELEME

Babadağ’da adı konulmayan bİr ortaklık var İhracat kabiliyetini kaybeden firmalar iç pazara odaklanma durumunda kalıyor. Dolayısıyla ölçek kaybına ve talep riskine maruz kalıyor. İhraç pazarlarıyla bağlantıların kaybedilmesinin bu pazarlara giriş için yapılan yatırımların geri dönüşünün sağlanamaması ve yenilikçi güdülerin azalması gibi ikincil sonuçları da olabiliyor. Funda Akkoyun / Dünya Gazetesi

T

arihi kaynaklara göre bilinen geçmişi 700 yıl olan Denizli’ye bağlı Babadağ ilçesi, dağlık bir arazi üzerine kurulu olması ve ekip biçecek topraklarının olmaması sebebi ile dokumacılık sektöründe öne çıktı. Babadağ’ın her sokağından dokuma tezgahlarının sesini bugün hala duyabilirsiniz. Öyle ki ses gelmeyen bir ev varsa halk endişe duyar. Denizli’de Babadağlılar için, ticareti beşikte öğrendikleri söylenir, doğrudur da. Büyük, küçük herkes çalışır Babadağ’da. Çalışan tezgahın durmaması gerektiğini herkes bilir. Çocuklar bile okuldan gelir ve tezgah başına geçerler. Babadağ, döneminde Denizli’nin üniversitesi olmuş. 100 yıl önce bugünün çek, senedi yerine “Babadağ Pusulası” kullanırmış. Karşılığından da asla şüphe edilmezmiş. Bugün hala bazı kesimlerde kullanılmaya devam ediliyor. O dönemde her ürüne, üreticinin bilgilerinin ve fotoğrafının olduğu etiketler dikilirmiş. Bunun yanı sıra ürünler, 1928 yılında kurulan Babadağ Ticaret Odası’nda kalite kontrolden geçermiş ve sadece kaliteli olanlarına damga vurulurmuş. Babadağlılar ürünleri için kampanya da yaparmış. Satışlarını artırmak için gönderdikleri ürün paketlerinin içine para

“Her evinde ticaret yapılan ve bütün gelirleri buna bağlı olan Denizli’nin Babadağ ilçesinde yardımlaşma üst boyutta. Adeta üreticiler arasında adı konulamayan bu ortaklık var gibi…”

42

HOMETEXTILE


İNCELEME

koyarlarmış. Bu durum Babadağlı’nın ticari zekasını tartışılmaz kılıyor. Her evinde ticaret yapılan ve bütün gelirleri buna bağlı olan bu ilçede yardımlaşma üst boyutta. Adeta üreticiler arasında adı konulamayan bu ortaklık var gibi. İlçenin önde gelenleri Babadağ kültürünün dürüstlük ve beraberlik üzerine kurulu olduğunu vurguluyor. Dokuma sırasında oluşan herhangi bir hatada o işte çalışan çocuk çağırılır ve yaptığı hatanın bir vatandaşın hakkını yemek olduğu anlatılır, onlara dürüstlük aşılanırmış. Evin babası, evin ustası ve eğiticisiymiş aynı zamanda. Bugünün büyük sanayicilerinin bir çoğu önce tezgahtarlık ve çıraklık yapmış. İşler büyümeye başlayınca, 1950’li yıllarda Denizli merkeze akınlar başlamış. Büyüme devam etmiş ve sanayileşme süreci başlamış. O dönemin çocukları bugün ülkenin önde gelen sanayicileri oldu. Babadağlı sanayiciler artık Türkiye ve dünyada söz sahibi oldular ve 6 milyar dolarlık ihracatları ile göz dolduruyorlar. Babadağ insanının samimiyet ve dürüstlüğünün sürmesini, yeni kuşakların çıtayı daha da yükseltmesini temenni ediyorum.

Dünya Gazetesi’nde yayınlanmıştır

HOMETEXTILE

43


HUKUK

“Yenİ Perakende Yasası” nelerİ değİştİrİyor? “6585 sayılı Perakende Ticaretin Düzenlenmesi Hakkında Kanun 29.01.2015 tarih ve 29251 sayı ile Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girdi. Peki, bu kanun perakende sektörüne ne gibi yenilikler getiriyor?” Av. Ramazan Arslan – Av. H. Alper Tuncer / Albayrak & Arslan Hukuk Bürosu

K

anun hedeflerine ulaşabilecek mi, yoksa kurallar raflarda mı kalacak? Aslında henüz kanun ile sadece genel kurallar belirlendiği, detaylar daha sonra yayınlanacak yönetmeliklerle şekilleneceği için bu düzenlemenin sektöre asıl yansımalarını daha sonra görebileceğiz. Ama gelin yasanın önemli maddelerini birlikte değerlendirelim.

Prİmde sıkı şartlar - İndİrİmlİ satışlarda sınırlama Öncelikle, perakende kanununda küçük üreticilerin lehine birçok madde olduğunu söyleyebiliriz. Perakendecilerin, tedarikçilerinden mağaza açılışı, tadilat gibi ürün talebini doğrudan etkilemeyen konularda prim alması yasaklandı, ayrıca

44

HOMETEXTILE

indirim ve kampanya süreleri de sınırlandırıldı. Bu düzenlemelerle, aslında küçük üreticilerin daha büyük olan rakiplerine karşı korunması, üretimin tabana yayılarak KOBİ’lerin desteklenmesi amaçlanıyor. Bu uygulama hayata geçirilebilirse, raflara girmekte zorlanan küçük ve yerli üreticiler güçlenerek, rekabet gücünü artırabilecekler. Bu durum elbette sektöre de olumlu yansıyacaktır.

Esnafa yer - Yöresel ürünlere raf tahsİsİ Kanunda dikkat çekici düzenlemelerden bir diğeri ise alışveriş merkezlerinde, esnaf ve sanatkârlara toplam satış alanının yüzde 5’i, meslek icracılarına yüzde 0,3’ü oranında yer ayrılmasının zorunlu hale getirilmesi.

Ayrıca, mağazalardaki satış alanlarının en az yüzde birine tekabül edecek şekilde raf alanı da yöresel ürünler için ayrılacak. Yerli üreticileri ve küçük işletmecileri desteklemek isteyen bu maddeler, yeterli talep olmaması durumunda yer tahsisi zorunluluğu kalktığı için beklenen faydayı getirmeyebilir.


HUKUK

Ödeme süresİne rİayet Yasada, sektörün en önemli sorunlarından biri olan vadesinde yapılmayan ödemeler konusuna da yer veriliyor. İlgili maddeye göre, üreticiler ve tedarikçiler ile perakende işletmeleri arasındaki alım satım işlemlerinden kaynaklı ödemelerin, sözleşmede öngörülen tarihte yapılması gerektiği vurgulanıyor. Çok isabetli bir düzenleme olmakla birlikte, bu madde bir yaptırıma bağlanmaması nedeniyle mevcut işleyişi çok fazla değiştirmeyecektir.

Ağır para cezaları gelİyor Düzenlemeyle para cezaları da geliyor. Haksız prim alanlara prim bedeli kadar, çalışma saatlerine uymayanlara bin TL, sürekli indirimli satış yapanlara 5 bin TL, mağaza markalı üründe, üretici ismine yer vermeyenlere 10 bin TL ceza kesilecek. Kanuna aykırı fiil, büyük mağazalarca işlenirse cezanın beş katı, alışveriş merkezince

işlenirse on katı uygulanacak. Bu cezalar caydırıcı olacaktır fakat burada da mağazanın kapatılması gibi bir yaptırım olmadığı için, bazı perakendeciler bedelleri karşılayarak yasayı ihlal etmeyi göze alabilirler.

Bakanlık ve Valİlİklere genİş yetkİ Yasanın kamuoyunda da en çok tartışılan bölümü, bakanlık ve valilere tanınan geniş haklar bölümü olarak ön plana çıkıyor. Örneğin, yan yana AVM açılmasını yasaklama veya belli bir bölgede AVM açılmasına izin vermeme gibi yetkiler Bakanlar Kurulu’na verildi. Yine perakende işletmelerinin, çalışma saatleri Valilikler tarafından belirlenebilecek. Dolayısıyla bazı illerde Valilik akşam 20.30’dan sonra veya pazar günleri mağazaların kapanmasına karar verebilecek. Bu durum da illere göre değişen mesai saatlerine neden olacağı için rekabeti dolayısıyla sektörü olumsuz etkileyebilir.

Kanunda dikkat çekici düzenlemelerden bir diğeri ise alışveriş merkezlerinde, esnaf ve sanatkârlara toplam satış alanının yüzde 5’i, meslek icracılarına yüzde 0,3’ü oranında yer ayrılmasının zorunlu hale getirilmesi.

HOMETEXTILE

45


SEKTÖRDEN

Home Harmony markası perakende sektörüne merhaba dİyor

A

ğaoğlu Tekstil’in, 60 yıllık ev tekstili geçmişinin vermiş olduğu sorumluk ve tecrübeyi bitmeyen heyecanlarıyla, geleneksel değerlerini yenilikçi fikirleriyle birleştiren şirketin üçüncü kuşak temsilcileri Özcan ve Özge Ağaoğlu kardeşler Home Harmony markası ile sektöre merhaba diyor. Ağaoğlu kardeşler, uzun süre üzerinde çalışıp hayata geçirdikleri projeyle kaliteli ürünü, uygun fiyatlarla ülkemiz insanının beğenisine sunmak için yola çıkmışlar. Türk ve Avrupalı tasarımcıların çizgi ve renkleriyle şekillenen yüksek kaliteli ev tekstili ürünleri, son tüketiciler için özenle seçilen birbirinden farklı ve özel aksesuarlarla harmanlanarak, yaşam kalitesini daha da yükseklere çıkarmayı hedefliyor. Home Harmony markasının ürün yelpazesi ve mağaza konsepti, yaşam alanlarını bundan sonra çok daha özel ve vazgeçilmez hissettireceği müjdesini veriyor. İzmir’in seçkin semti Alsancak Meksika Sokağı’nda başlayan yolculuğun, İstanbul, Bodrum, Ankara ve Antalya’da 2015 yılı içinde açılacak yeni mağazalarla devam etmesi planlanıyor.

46

HOMETEXTILE


ILANLAR.indd 3

24.03.2015 14:55


İNCELEME

Evden eve bİr gelenek: Bir kadının kocasına evlilikle getirdiği mallar, uzun senelerdir süregelen bir geleneği temsil eder. Çeyiz, cehizya da cihaz olarak da bilinir, Avrupa’da uzun bir geçmişi vardır. Tarih boyunca kadınların evlenme şansının çoğalmasında bir araç olarak görülmüş, çoğunlukla büyük ailelerin gücünü ve zenginliğini artırmada, hatta zaman zaman ülke sınırlarının ve devlet politikalarının belirlenmesinde etkili olmuştur.

48

HOMETEXTILE


İNCELEME

G

eleneksel yapıdaki birçok toplumda çeyiz, damadın başlık parasını ödemek için yaptığı masraflara karşılık gelinin ailesinin bir jesti olarak görülür. Bu değiş tokuş taşıdığı ekonomik nitelik dışında evliliğin onanması anlamına gelir ve iki aile arasındaki dostluğun sağlamlaştırılmasında etkili olur. Türkiye’de çeyiz, gelinin baba evinden koca evine götürdüğü takı, giyim ve daha çok ev eşyasından oluşan ve kadının mülkiyetinde sayılan her türlü maldan oluşur. Çeyiz hazırlama işi geleneksel olarak çocuk yaşta başlar. Kız çocuğu kendi çeyizi için çeşitli çevreler, örtüler, bohçalar işler; halı, kilim dokur. Ana ve baba da kızları için küçük yaşlardan başlayarak, zamanla değerini yitirmeyecek eşya alıp saklarlar. Eskiden çeyiz eşyası içinde el işlemeleri, özellikle de nakış ve dantel en başta gelirdi. Mutfak eşyası olarak da bakır kap kaçak gözdeydi ve çeyiz içinde hayli yer tutardı. Her genç kız ve gelin için çeyiz sandığı da ayrı bir önem taşırdı. Genç kızlar bunda

kişisel eşyalarını saklar, anahtarını kimseye vermezlerdi. Çeyiz hazırlamanın kendine özgü bir biçimi vardı. Belli zamanlarda birbirlerinin evlerinde toplanan kızlar, kendi aralarında eğlenceler düzenlerler, iş işlerler, motif örnekleri alıp verirlerdi. İşlemelerde gelecekle ilgili özlemleri dile getiren motifler de yer alırdı. Çok çekirdekli meyve motifi bereketli ve bol çocuklu, hayat ağacı motifi sağlıklı ve uzun ömürlü bir yuva dileğinin ifadesiydi. Çeyizlik halıda renkler ve desenler, dokuyan kızın

beğenisine bırakılırdı. Ayrıca dokuyanın bir tutam saçının, birkaç boncuğun ya da değerli bir giysiden kesilmiş bir parça kumaşın çeyizlik halının uygun bir yerine dikilmesi de adetti. Çeyiz eşyası ne kadar çok ve değerli olursa, kıza ve ailesine o kadar saygınlık kazandırırdı. Kırsal bölgelerde, alınan başlık parası ölçüsünde çeyiz verme göreneği hâlâ vardır. Kız evinin erkek tarafından ağırlık adı altında aldığı başlığın çoğu çeyiz için harcanır. Köylerde çeyizin damat evine götürülmesi,

HOMETEXTILE

49


İNCELEME

düğün töreninin renkli bir parçasıdır. Bohçalar, sandıklar ve denklerle taşınan çeyiz, kız evinden çıkmadan önce davetlilerin, komşuların, muhtar ve köy ileri gelenlerinin de hazır bulunduğu bir toplantıda, değerleri belirtilerek bir liste halinde yazılır; tanıklarca, gelin ve damadın yakınlarınca imzalanıp mühürlenir. “Çeyiz yazma” adı verilen bu işlem, boşanma durumunda kadının haklarını korumaya yönelik bir önlemdir. Daha sonra atlara ve arabalara yüklenen çeyiz, götürüleceği zaman kız tarafından bir ya da birkaç delikanlı çeyiz sandığının üzerine oturur, erkek tarafından bahşiş ve armağan almadan kalkmazlar. “Çeyiz serme” de çeyize ilişkin geleneklerden biridir. Çeyiz, güveyin evine geldikten sonra, genellikle yatak odasında sergilenir, konu komşu ve akrabalar serilen çeyizi görmeye gelirlerdi. Varlıklı ailelerde çeyiz olarak eşyanın yanı sıra toprak (bağ, bahçe, tarla), ev ve taşıt verildiği de olur. Tarihte çeyiz olarak bölgelerin şehirlerin bile başka ülkelere verildiği olmuştur.

EL İŞİ GÖZ NURU İşte geleneksel çeyizler; çeşitli ev içi üretimiyle ve kadın el yaratıcı gücüyle oluşturulurdu. çeyiz hazırlanırken dokuma

50

HOMETEXTILE

inanışlarla, sanatlarının Böyle bir tezgâhları,

çıkrıklar, mekikler, gergefler, tığlar, şişler çalışır; iplikler, teller, pullar iğne ucundan geçer, göz nuru dökülürdü. Geleneksel olan bu işleme türlerinden ‘hesap işi’, ‘tel kırma’, ‘sarma’ ; gümüş, altın simle veya ipekle yapılır; ‘ciğerdelen’, ‘ajur’, ‘sıyırtma’, ‘zincir işi’, ‘dolgu’, hepsi gergefte işlenirdi. ‘Hesap işi’nde bez, gergefe veya kasnağa gerilir. Renk renk ipekten çekilmiş iplikler iğneye geçirilir. Bezin telleri sayılarak belirlenen örnek, ilmek ilmek işlenirdi. ‘Tel kırma’ işi ise renkli, ince bez gergefe gerilir. Metal, gümüş rengi tel, kumaşa üstten ve alttan kırılarak geçer, yüzü tersi eşit olarak şekil alır ve işlenen telin kumaşa yerleşmesi için üzerine taşla vurulur. Tel kırma, pırıltılı ve gösterişli olduğu için daha çok gelin duvaklarında kullanılırdı. ‘Ciğerdelen’; kasnağa gerilen beze bir noktadan geçen iğne, çevresinde renkli bir daire oluşturur. İğne ve iplik aynı noktadan geçtiği için ortada gözle görülen bir delik oluşur. Kadının hayal gücü, güzeli arayıp bulma isteği, gizemli iç dünyası, inanılmaz fanteziler yaratırdı. Sanki kadının gönül bahçesinin mutluluk çiçekleri, renk renk çeyiz eşyası üzerinde açardı. İç ve dış giyimine, yazmasına, gelin duvağına, peşkirlere, yağlıklara, desen desen nakşedilen ve işte

böyle yıllar içinde hazırlanan ‘el emeği göz nuru’ çeyiz, sonunda görkemli bir sergiyle topluma sunulurdu.

40 GÜNLÜK SERGİ Bugün de önem verilen bu toplumsal ve sosyal gelenek; kadına el sanatlarının tüm dallarını 5-6 yaşındayken öğretmeye başlardı. Eğitmenleri, anneleri ve çevreleriydi. Böylece el becerileri geliştikçe, yaşları büyüdükçe kızlar arasında örnek, desen, renk, çeşitli oya türleri üretme yarışı başlardı. Böylece gençler, çeyiz sergilerinde yeni buluşlarını topluma sunarlardı. Bu buluşlar, işlemelerde sonsuz bir desen zenginliğine neden olurdu. Her çeyiz, 40 gün gezmeye açık tutulurdu. Böylece kadınlar arasında kültür alışverişi sağlanırdı. Aynen bugünün sanat galerileri gibi, çeyizler aracılığıyla topluma hizmet verilirdi. Bazı çeyizler toplum üzerinde öyle iz bırakırdı ki, yıllarca unutulmaz ve oradan kopya edilen işlemeler sürer giderdi.



MARKA

Sadece tek başvuruyla AB’de tasarım tescİlİ Kemal Yamankaradeniz Destek Patent A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanı

T

ürk şirketleri, yurtdışı pazarlarda rekabet edebilmek için ürünlerinin tasarım tescili işlemlerini mutlaka yaptırmalı. Pek çok avantaj sunan “Avrupa Topluluk Markası (CTM) Tescili” sunduğu kullanım kolaylığı ile sıkça tercih edilen bir yöntem. CTM tescili sayesinde Türk KOBİ’leri Avrupa Birliği üyesi 28 ülkede ürünlerini bir başvuru ile koruma altına alabiliyor. Burada “kullanım kolaylığı” olarak ifade edilen aslında CTM tescillerinin tüm AB üyesi ülkelerde kullanım zorunluluğunun olmayışı ve sadece bir üye ülkedeki “gerçek kullanımın” tüm AB ülkelerde koruma için yeterli sayılmasıdır. Örneğin, Avrupa’ya açılmayı hedefleyen bir firma, sadece bir üye ülkede faaliyet göstermeyi planlasa da markalarını CTM kapsamında tescil ettirerek, bu avantajdan yararlanıp tüm AB çapında korumaya sahip olabiliyor. Ayrıca tasarımlarda sayı olarak her hangi bir sınırlamanın olmaması ve tasarımların çok daha kısa süre içerisinde tescil edilme imkanı olması büyük avantaj getiriyor. Şirketler, tasarımlarını 5 yıllık süreler için tescil edebilir ve toplam 25 yıla kadar 5 kez tescili yenileyebilir. Üstelik Avrupa Birliği’nin genişleyip yeni bir ülkenin birliğe dahil

52

HOMETEXTILE

olması durumunda endüstriyel tasarım yeni üye ülkelerde de ek bir başvuru yapılmadan otomatik olarak koruma altına alınmakta. Tüm bu avantajların yanında CTM tescili yaptıran firmaların göz önünde bulundurması gereken bazı hususlara dikkat çekmek isterim.

CTM sahİplerİ İçİn neler önerİlİyor? Birçok Avrupa Marka Vekili meslektaşlarımızla yapmış olduğumuz görüşmeler sonucunda ulaşılan ortak görüşler şu şekilde; CTM tescillerin tescilden itibaren 5 yıl süre içinde kullanılması zorunlu değil. Ancak 5 yılı geçen tesciller kullanılmama nedeniyle iptal edilebiliyor. Bu nedenle CTM tesciliniz üzerinden 5 yılı geçmişse ve markanızı özellikle Benelüks olmak üzere sadece tek ülkede kullanıyorsanız mutlaka yeni bir CTM başvurusu yapmak suretiyle markanızın iptal riskini ortadan kaldırmalısınız. Markanızı sadece bir ülkede kullanacak iseniz CTM tescili ile yetinmeyin. Markanızı kullanacağınız ülkede mutlaka ayrıca ülkesel müracaat yaparak koruma altına alın. Tescili üzerinden 5 yıl geçen CTM markanıza dayanarak yapacağınız bülten itirazlarında

(benzer marka yayınlarına karşı yapılan itiraz) CTM tescilinizin kullanımının sorgulanacağını göz önünde bulundurun. CTM tescilinizin sadece tek ülkede kullanımı söz konusu ise itirazı değerlendiren resmi ofisin kullanımınızı yeterli bulmayıp itirazınızı reddetme ihtimali var, üstelik karşı tarafın CTM tescilinizin iptali için işlem başlatması dahi mümkün. Eğer ülkesel marka başvurunuza ya da CTM başvurunuza karşı dosyalanan bülten itirazında dayanak marka bir CTM tescili ise savunmanızda karşı markanın kullanımını sorgulayabilirsiniz. Karşı marka sadece bir ülkede kullanılıyor ise savunmanızda tüm bu tartışmalara yol açan Benelüks kararını emsal karar olarak sunma avantajını kullanmalısınız. Sonuç olarak, tasarımlarınızı ihracat gerçekleştirdiğiniz ülkede tescil ettirilmediğiniz takdirde ihracat yapılan ülkelerde tescilli benzer bir tasarım varsa, gümrüklerde ürünlerinize el konulması riski yanında para cezaları ve hukuki süreçlere maruz kalma riskiniz söz konusu. İhracat yapan firmaların, her ülke için de ayrı ayrı tescil başvurusunda bulunmak yerine, topluluk tasarımı tescili ile tek başvurulu korumanın getirdiği maliyet ve zaman avantajlarını göz önünde bulundurması gerekir.



SÖYLEŞİ

Nedim Saban:

“Her eşyamda yaşanmışlık olmasını İsterİm” Dergimizin bu sayısında tiyatro sanatçısı Nedim Saban ile tiyatrodan dekorasyona, ticaretten televizyon yaşantısına kadar keyifli bir söyleşi gerçekleştirdik. Zevkle okuyacağınıza inanıyoruz.

54

HOMETEXTILE


SÖYLEŞİ

K

ısaca sizi tanıyabilir miyiz? 1967 yılında doğdum. İlk çocuk oyunumu 12 yaşında yazdım ve UNICEF ödülünü kazandım. 1982 yılında Beş Kafadarlar Çocuk Tiyatrosu’nu kurdum. 1986 yılında Robert Lisesi’nden mezun olduktan sonra ABD’ye gittim ve orada tiyatro eğitimimi tamamladım. New York Üniversitesi’ni bitirdikten sonra, 1992’de Türkiye’ye döndüm ve Tiyatrokare’yi kurdum. 23 yıldır bu tiyatroda yüze yakın oyunun yapımcılığını, yönetmenliğini yaptım. “Leyla’nın Evi”, “Müziksiz Evin Konukları”, “Salı Ziyaretleri”, “Şen Makas”, “Onca Yoksulluk Varken”, “Zeki Müren İçin Bir Demet Yasemen” gibi oyunları yönettim. “Salaklar Sofrası”, “Üç Kadın Bir Çapkın” gibi oyunlarda oynadım. Uzun süre televizyonda Dr. Stress adlı talk show programını sürdürdüm, İkinci Bahar gibi dizilerde ve çeşitli sinema filmlerinde oynadım, yazarlık, oyunculuk, danışmanlık yaptım. Sanatsal çalışmalarınız ne yönde devam ediyor? Son olarak “Hayalet Dayı” filminde oynadım, Tiyatrokare için Aziz Nesin’in “Zübük” adlı romanını uyarladım ve sahneye koydum. Çocuklar için bazı sosyal sorumluluk projelerine imza attım, çeşitli oyunlar yazdım. Örneğin şu anda Geberit Markası

ekip ruhu konusunda yoğunlaşan kurumsal eğitimler tasarlıyorum.

“Ben, tiyatronun gettolaştırılmasına, Beyoğlu’nun arka sokaklarına sıkıştırılmasına karşıyım’’ ile su kaynaklarının tükenmesi konusunda çocukları uyaran ve onları su tasarrufuna yönlendiren bir projede çalışıyoruz. Çocuk tiyatrosu benim çok sevdiğim bir alan. Bir yandan da yazmaya, oyun çevirmeye devam ediyorum. Bir çevirim Trabzon Devlet Tiyatrosu’nda oynanacak. Ayrıca Kültür Üniversitesi’nde oyunculuk dersleri veriyorum, Haliç Üniversitesi’nde yüksek lisans yapıyorum ve şirketlere drama odaklı dersler veriyorum. Beden dili, ses ve beden kullanımı, yaratıcı drama, motivasyon,

Türkiye Tiyatrosu’nun geldiği noktayı nasıl değerlendiriyorsunuz? Son yıllarda çeşitli alternatif sahneler açıldı ve buralarda heyecan verici yeni çalışmalar yapıldı. Bazı oyunlar Batı’dan körü körüne kopyalandıysa da biçim ve içerik olarak yenilikçi bir adım bu. Özellikle yeni yazarların yetişmesi açısından son derece önemli. Türkiye tiyatrosu son yıllarda yeni yazar yetiştiremiyordu çünkü. Ancak, şu anki gözlemim, bu konuda da bir tıkanıklık yaşandığı… Çok fazla ekip kuruldu, alternatif sahneleri ziyaret eden kısıtlı sayıda seyirci var, seyirci sayısı oyun sayısıyla doğru orantılı artış göstermediği için, bu gruplar seri üretim yapmak durumunda kalıyorlar… Yavaş yavaş kalite düşüyor sanki. Öte yandan mekanların masrafları ağır, bu taşınamaz bir yük oluyor ve bazı mekanlar kapanma tehlikesi yaşıyor. Ben, tiyatronun gettolaştırılmasına, Beyoğlu’nun arka sokaklarına sıkıştırılmasına da karşıyım zaten. Bizim sanatımız kitlesel. Bunu söylediğim zaman, tiyatronun ticari bir amaç taşıdığını söylediğim sanılmasın. Kaldı ki, bir meslek olarak kabul edilmek ve emekçilerine ekmek kapısı sağlamak zorunda. Tiyatrokare geniş kitlelerle buluşmayı hedefleyen bir tiyatro. Bazen aynı gün içinde üç farkı kentte üç oyunla perde

55

HOMETEXTILE


SÖYLEŞİ

“Eskiden tiyatro yapmayan meslektaşlarımıza kızardım, şimdi hak vermiyor değilim. Setlerde 20 saat çalıştırılan bir oyuncunun provada yaratıcı olma imkanı yok.’’ açıyor. Bingöl’de, Erzurum’da, Edirne’de perde açmak İstanbul merkezinde perde açmak kadar önemli çünkü. Ancak son iki yılda politik nedenlerle devlet desteğimiz de kesildiği için, Anadolu’ya hizmet getirmekte zorlanıyoruz. Ulaşım, konaklama masrafları, salon kiraları, duyuru giderleri çok ağır geliyor. Tiyatro, dünyanın her ülkesinde destekleniyor, serbest rekabet ortamına ayak uydurması imkansız çünkü. Kaldı ki, kirasını ödesek bile, İstanbul ve Anadolu’da pek çok salona gidemez olduk, bu salonlar bazı yerel yönetimlerce farklı amaçlarla kullanılıyor, bizlere tahsis edilmiyor. Sansür, baskı ve en önemlisi otosansürden hiç söz etmeyeyim. Ödenekli tiyatroların oyunlarının belediyenin beyaz masası tarafından denetlendiği, bazı söz ve sahnelerin çıkarttırıldığına tanık olduk bu yıl. Başka bir önemli sorun ise, dizi sektörünün karışıklığı ve belirsizliği nedeniyle, oyuncu arkadaşlarımızın algısı ve konsantrasyonun çok dağınık olması. Eskiden tiyatro yapmayan meslektaşlarımıza kızardım, şimdi hak vermiyor değilim. Setlerde 20 saat çalıştırılan bir oyuncunun provada yaratıcı olma imkanı yok. Öte yandan dizi bitti mi, bitecek mi, sete çağıracaklar mı gibi kaygılar taşındığı zaman, algı başka bir yöne kayıyor haliyle. Bu koşullarda sadece tiyatro değil, kolektif iş yapmak da çok zor. Ticari faaliyetleriniz hakkında bilgi verir misiniz? 1992/2004 dönemlerinde ben de televizyonda çok yoğun çalışıyordum. TV’den kazandığım paralarla, sevdalı olduğum tiyatromu ayakta tutuyordum. Daha sonra televizyonculuk dizi film yapmakla eş değer oldu, bir programcı olarak istemeden de olsa geri çekildim ve ticarete girdim. Tesadüfen bir tatlı zincirinin franchise’ını aldım, daha sonra ana firmayla anlaşmazlığa düştük. İnovatif bir yapıya sahip olduğum için, kuru franchise disiplini bana çok uygun değildi. Kendi zincirimi kurdum, büyüttükten sonra da sattım. Artık öyle bir noktaya gelmişti ki hacim olarak, tiyatromu ayakta

56

HOMETEXTILE

tutmak için iş yaparken, tiyatro yapmaya da vaktim olmuyordu… Ancak ticari hayatım bana çok şey öğretti. Bu deneyimlerimi şimdi kurumsal firmalara danışmanlık, eğitmenlik yaparak, üniversitelerde girişimcilik, inovasyon seminerleri vererek sürdürüyorum. Nasıl bir evde oturuyorsunuz? Evinizi dekore ederken nelere dikkat edersiniz? Doğduğum evde yaşıyorum, bu nedenle her köşenin bir hatırası var. Duvarlar oyun afişleriyle dolu. Öte yandan, evin bir bölümünü home office olarak kullandığım için, binlerce kitap altında boğuluyorum. Son derece düzenli bir raflama ve arşivleme sistemim var. Yaşadığım odalarda ise sadelik ön planda… Odalar geniş, ama son derece sade



SÖYLEŞİ

“Mevsimsel etkileri bilemiyorum, ama gerek eşyaların dizimi, gerek renk seçiminde Feng Shui etkisinde kaldığımı söyleyebilirim. Mavi ve turuncunun özel yeri var benim için…’’

biçimde dekore edilmiş. Boş alan seviyorum evde, her köşeyi doldurmaktan yana değilim… Dekorasyon tercihiniz? Her eşyamda yaşanmışlık olmasını isterim, gereksiz süslemelerden kaçarım. Eskicileri dolaşıp, evimi dolduran sanatçılardan değilim. Benim evimdeki her objenin kendi elimde eskimesini isterim… Dekorasyonda özel bir stil tercihim yok, tek derdim klastrofobik seçimler yapmamak, yaşadığım yerde mutlu olmak… Ev tekstili ürünlerinde renk seçiminde sizin için mevsimsel etkiler söz konusu oluyor mu? Mevsimsel etkileri bilemiyorum, ama gerek eşyaların dizimi, gerek renk seçiminde Feng Shui etkisinde kaldığımı söyleyebilirim. Mavi ve turuncunun özel yeri var benim için… Ancak turuncu rengi iştah kabartır dediler, evdeki turunçgil familyası yastıklarımı filan zorunlu olarak terk ettim. Türk markaları hakkında düşünceleriniz nedir? Bu konuyu anneme danışsam iyi olur. Evli olmadığım için, o bana nerde ne var söyler. Yılda üç ya da dört günümü alışverişe ayırırım, kıyafet aldığım, ayakkabı seçtiğim zaman, annemin de söylediği mağazalara giderim. Ancak alışveriş yapmaya çok zaman ayırmadığım için, ben gidene kadar her şey biter, vitrinler değişmiş olur, ucuzluk biter, başka bir mevsimin ucuzluğu başlar. Kış başında, yaz sonu indiriminden yararlandığım çok olmuştur. Cimri olduğum için değil, üşengeç olduğum için. Bu durum ev tekstili ürünleri için de geçerlidir.

“Dekorasyonda özel bir stil tercihim yok, tek derdim klastrofobik seçimler yapmamak, yaşadığım yerde mutlu olmak…’’ 58

HOMETEXTILE



İNCELEME

Küçük alanlar, büyük evler Özellikle büyük şehirlerde yaşayanlar için büyük evlerde oturmak gitgide güçleşiyor. Artan nüfusla birlikte evlerin alanları küçülürken buna uygun bir yaşam tarzı geliştirmek de kaçınılmaz oluyor.

O

turduğumuz apartman dairelerinde veya müstakil evlerde, zevkimize ve yaşantımıza uygun bir yaşam alanı yaratmak artık eskisinden çok daha önemli. Hayatımızın büyük kısmını geçirdiğimiz evlerimizde rahat rahat oturmak hepimizin hakkı. Küçük bir evde oturuyor da olsak, akıllı çözümler ile

60

HOMETEXTILE

evin her santimetre karesinden faydalanıp kendimize fazlasıyla alan yaratmak mümkün. Alan açısından küçük evleri olduğundan daha büyük gösterebilmek mümkün. Bunun için doğru dekorasyon ve uygulama yeterli. Yer ve duvar döşemelerinde açık pastel tonları kullanıldığında ev olduğundan daha büyük görünür. Eşyalarda basit hatları olan, açık renk

minimal seçimler de evin olduğundan daha geniş görünmesine yardımcı olacaktır. Fonksiyonel eşyalar edinmeye veya evinizin ölçüsüne göre yaptırmaya çalışmanız çok akıllıca olacaktır. Örneğin oturma odası için alacağınız koltukların yatak olma özelliğinin olması misafirlerinizi ağırlarken size kolaylık sağlar.



İNCELEME

Küçük mutfaklar için masa ve bankın iyi bir çözüm olarak ön plana çıkıyor. Yemek haricinde masayı duvara yaslayıp mutfakta daha fazla alan yaratabilirsiniz. Ayrıca bankların altına mutfak eşyalarınızı da kolayca yerleştirebilirsiniz. Alan yaratma çalışmaları için hangi eşyaların ne sıklıkta kullanıldığı bilgisi de önem taşıyor. Örneğin tüm mutfak eşyalarının raflara dizilmesine gerek olmayabilir. Çok

14

HOMETEXTILE

62

HOMETEXTILE

sık kullanmadığımız eşyaları plastik şeffaf kutulara koyup evin herhangi bir yerinde depolamak mümkün. Kutular şeffaf olacağı için ihtiyacınız olduğunda hangi kutuda olduklarını kolayca görebilirsiniz. Ya da kutu üzerine şık etiketler de hazırlayabilirsiniz. Küçük evler için duvarlar en değerli alanlardan. Mutfakta, banyoda, oturma odası, yatak odası kısacası evin her bölümünde duvarlara istediğiniz kadar raf veya dolap

Hayatımızın büyük kısmını geçirdiğimiz evlerimizde rahat rahat oturmak hepimizin hakkı. Küçük bir evde oturuyor da olsak, akıllı çözümler ile evin her santimetre karesinden faydalanıp kendimize fazlasıyla alan yaratmak mümkün.



İNCELEME

Küçük yatak odaları için en mantıklı çözüm, ihtiyaçlarınıza ve oda ölçülerine göre yapılan bir dolap kullanılmasıdır. yerleştirebilir, eşyalarınızı kolay bir şekilde depolayabilir veya sergileyebilirsiniz. Yatak odası en önemli alanlardan biri. Hazır alınan dolapları sığdırmak her zaman mümkün olmayabilir. Tam olarak yerleştirsek de kenarlarda atıl alanlar kalması muhtemel. Küçük yatak odaları için en mantıklı çözüm, ihtiyaçlarınıza ve oda ölçülerine göre yapılan bir dolap kullanılmasıdır. Kapakları sürgülü olduğunda açma kapama esnasında yer sıkışıklığı problemi de ortadan kalkmış olur. Çocuk odalarında ranzalı yataklar kullanımı size ekstradan depolama alanı yaratacaktır. Tek çocuğunuz olsa da ranzalı modelleri tercih edebilirsiniz. Yatakların yükseltilerek çalışma ve oyun alanının yatağın altına almanız çocuk odaları için ideal bir seçim ve de misafiriniz geldiğinde onları ağırlamak için de bir seçenek olabilir. Ayrıca çocuğunuz için merdivenle çıkılan yataklar keyifli olacaktır. Hiçbirini yapmak istemezseniz bile bu alanı depolama alanı olarak kullanıp kışlıkları, oyuncakları, pike ve yorganları içine koyabileceğiniz bir depolama alanı yaratabilirsiniz. Kapı üstlerini unutmamak gerek, Kapıların üst bölümlerine yerleştireceğiniz birer sıra raf, kutu içinde saklanmak kaydıyla birçok eşyanın saklanmasına olanak sağlar. Küçük evlerde büyük perdeler kullanmak yerine açık renk storlar kullanmak daha uygun

64

HOMETEXTILE

olacaktır. Böylece odanın yeterince ışık alması sağlanmış olur. Aynı zamanda karşılıklı ya da camın tam karşı duvarına konulacak bir ayna, ortamın olduğundan daha geniş görünmesine katkı sağlayacaktır. Eğer eviniz küçükse eşyaları büyük seçmemek gerekir. Bazen ölçüsünün yeterli olduğunu düşünür ve eşyayı satın alıp eve geldiğimizde büyük hayal kırıklığı yaşarız. Burada dikkat edilmesi gereken en önemli şey, evinizin ölçüsünü almadan alışveriş yapmaya çıkmamak.



TEKNOLOJİ

TELEVİZYON EKRANI ALIŞVERİŞ VİTRİNİNE DÖNÜŞÜYOR Günümüzde çoğu insan bilgisayarı bir temel ihtiyaç olarak düşünmeye başladı. İnsanlar bilgisayarsız yaşanamayacağını kabullenir hale geldi. Birçok insan bilgisayar başında onlarca saat geçiriyor ve artık neredeyse tüm ihtiyaçlar bilgisayar başında internet üzerinden gerçekleştirilen alışverişlerle sağlanıyor.

T

eknoloji severler birçok ürüne internetten ulaşmaya başladı. İlk olarak ilan siteleri popüler oldu araba, emlak ilan servisleri milyonlarca kullanıcıya hizmet etmeye başladı. Başarılı da oldular ve birçok insan arabasını, evini internet üzerinden tanıştığı insanlara sattı veya aldı. Perakende satış ise son yıllarda büyük artış gösterdi. Günümüzde akla gelen

66

HOMETEXTILE

tüm ürünler alışveriş sitelerinden temin edilebiliyor. Pek çok kişi, dizi ya da filmlerde gördükleri ürünlerden oldukça etkileniyor ve beyaz perdede ya da televizyon ekranlarında gördüğü, oyuncuların kullandığı aksesuarları, giydikleri kıyafetleri ısrarla isteyebiliyorlar. Zaman zaman ülkemizde de dizi ya da filmlerde görülen bazı aksesuar ya da giysilerin, özellikle kadınlar arasında birer

furya haline geldiğine şahit olabiliyoruz. Bu durum dünyada da çok farklı değil ve hem sinema hem de diziler satın alma kararlarına ciddi etki ediyor.

İZLE GÖR, BEĞEN AL Ancak günümüzde işler bunun biraz daha ötesine doğru ilerliyor. Artık dizilerde görülen


Welcome to your home!

www.homesweethome.com.tr


TEKNOLOJİ

tüm tekstil ürünlerini anında satışa hazır hale getiren internet siteleri mevcut. Örneğin akşam izlediğiniz dizide gördüğünüz bir nevresim takımını, o dizinin adını yazarak internette bulabiliyorsunuz. Bulduğunuz ürünü online olarak satın alabiliyor ve bir iki gün içerisinde o ürüne sahip olabiliyorsunuz. Bu durum elbette yapımcının ve televizyon kanalının yöneticileri tarafından da biliniyor. Dolayısıyla senaryolar ve çekimler buna göre düzenleniyor. Özellikle tutulan bir ürün yakalandığında o ürünün benzerleri yapımın içerisinde daha fazla yer alıyor. Bu durumu özel ürün yerleştirme teknikleri ile

pekiştiren projeler sadece ratingden değil ürün satışından da pay alıyor. Amerika Birleşik Devletleri’nde faaliyet gösteren ve bu durumun farkına varan The Take adlı girişim de, tam da bu alanda faaliyet gösterme kararı almış. Girişim dizi ve sinema filmlerinde ünlülerin giydiği ürünleri satın almanızı sağlıyor. Şirket film ve dizilerde ünlülerin üzerinde gördüğümüz kıyafetlerin birebir aynılarını satıyor. Firmanın sitesine girdiğinizde, popüler film ve dizilerin kahramanlarının üzerindeki kıyafetlerin hangi marka model olduğu ve online olarak nasıl satın alınabilecekleri

listeleniyor. Sıralamayı ürüne göre yapabildiğiniz gibi aktörlere ya da filmlere göre de yapabiliyorsunuz.

JAMES BOND GİBİ OLMAK DEĞİL AMA GİYİNMEK MÜMKÜN Sevdiğiniz bir filmde hangi ürünlerin ve markaların kullanıldığını görebiliyorsunuz. Bunun yanı sıra, mesela baştan aşağı James Bond gibi giyinmek istediğinizde filmi araştırarak, ona uygun kıyafet seçimleri gerçekleştirebilmeniz mümkün oluyor. Ancak bu noktada filmlerde kullanılan ürünlerin genellikle kaliteli markalar olduğu düşünüldüğünde, etiket fiyatlarının da çok uygun olmadığını söyleyebiliriz.

TELEFONUNUZU EKRANA TUTMANIZ YETERLİ Ayrıca bir mobil uygulama geliştirdiğini duyuran girişim, interaktif bir işlev de sağlayacak. Yani televizyonda izlediğiniz bir filme ya da bilgisayar ekranınızdaki diziye telefonunuzun kamerasını doğrultacaksınız, otomatik olarak sahneyi algılayan uygulama, size o sahnede görülen kıyafet ve aksesuarların satış linklerini önünüze getirecek. Bu uygulama ile artık dizi ve filmler eskisinden çok farklı bir duyguyla izlenebilecek.

68

HOMETEXTILE


23x33_29TR.pdf

C

M

Y

CM

MY

CY

CMY

K

1

23.02.2015

11:08


SAĞLIK

Sağlıklı Omurga İçİn Yoğun da Olsanız Egzersİze Vakİt Ayırın Bel ve boyun ağrısı olanların doktor kontrolünden geçtikten sonra, iyi bir eğitmen eşliğinde egzersiz yapmaları gerekiyor.

A

ni hareketler, yanlış duruş-oturuşyatma-eğilme pozisyonlarının yanı sıra ofis ortamında aynı pozisyonda uzun süre hareketsiz kalmak, omurga sağlığı için tehdit oluşturuyor. Yoğun iş temposu ve kendine yeterli vakit ayıramama sebebiyle spor yapmayanlar ve aynı pozisyonda uzun süreli hareketsiz kalan kişiler, özellikle masa başı işi yapıyorsa, fıtıktan kamburluğa, omurga eğriliğinden boyunda kas kısalmasına kadar pek çok rahatsızlığa maruz kalma riskleri artıyor. Omurga sağlığınızı korumanın en önemli yolu ise spor, ofiste de yapılabilecek egzersizler ve uzun süreli kalıcı etkileri önlemek için uzman tavsiyelerine kulak vermek… Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı Doç. Dr. Çağatay Öztürk, omurga sağlığının tüm bedenin dengesi için çok önemli olduğunun altını çizerken, omurga rahatsızlıklarının en fazla ofis ortamında ve ağır temizlik işi yapan kişilerde görüldüğünü söylüyor. Hareketsiz ortamlarda bel ve boyun fıtığı gibi rahatsızlık risklerinin arttığını belirten Doç. Dr. Çağatay Öztürk, omurga sağlığının önemini şöyle anlatıyor; ‘‘Omurga, vücudumuzu birbirine bağlayan bir köprüdür. Beynimizden çıkıp kuyruk sokumuna kadar uzanan ve pek çok organın rahat çalışmasını sağlayan omurgamızın sağlığını mutlaka düşünmeliyiz. Yanlış hareketler ve duruş pozisyonları, ağır yükler ve uzun süreyle aynı pozisyonda kalmak omurga sağlığını olumsuz

70

HOMETEXTILE

Doç. Dr. Çağatay Öztürk Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı



SAĞLIK

etkiler. Çalışan insanlar gün içerisinde uzun saatler boyunca masa başında oturduğu için sandalyelerinde mutlaka bel desteği bulundurmalıdırlar. Masa ve sandalyenin pozisyonu ve bilgisayarın konumu duruş bozukluğuna neden olmayacak şekilde ayarlanmalıdır. Bir diğer önemli konu ise gün içinde düzenli egzersiz yapmaktır. Ofiste uzun saatler hareketsiz çalışan herkes, belirli aralıklarla küçük egzersizler yaparak omurga sağlığını koruyabilir. Günde sadece 5-10 dakikalık egzersizlerle ve doğru duruşoturuş pozisyonlarıyla omurganıza daha iyi bakmış olursunuz.’’

Sağlıklı Omurga İçİn En İyİ Egzersİzlerden Bİrİ; Pİlates

Çalışan insanlar gün içerisinde uzun saatler boyunca masa başında oturduğu için sandalyelerinde mutlaka bel desteği bulundurmalıdırlar.

72

HOMETEXTILE

Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı Doç. Dr. Çağatay Öztürk’e göre bel ağrılarına sebebiyet vermemek için omurga çevresi adalelerin kuvvetlendirilmesi önemli. Buna en çok yardımcı olan egzersizlerden biri ise pilates. Özellikle bel ve boyun ağrısı olanların doktor kontrolünden geçtikten sonra, iyi bir eğitmen eşliğinde egzersiz yapmaları gerekiyor. Vücudun doğru hızlandırılması, (posture) kasların eşit kullanımı ve yapılandırılması temel prensibi ile etkin sonuca ulaşmak için pilates’le birlikte yoga da fayda sağlıyor.



GEZİ

Efsanelere konu olan bİr kültür coğrafyası:

İZNİK M

itolojide Tanrıça Kybele’nin güzel kızı Nikaia ile evlenen şarap tanrısı Dionysus tarafından kurulduğu ve Nikaia adı verildiği anlatılıyor. İznik 4500 yıllık tarihi geçmişinde Bitinya, Roma, Bizans, Anadolu Selçuklu Devleti, Haçlı seferleri sonrasında tekrar Bizans yönetimi ve 1331 yılından itibaren Osmanlı yönetimine alınmış. Bitinya ve Bizans devletlerine başkent olan İznik, Anadolu Selçuklu Türklerinin de ilk başkenti olmuş.

Gölün doğuşu efsanelere konu olmuş İznik’in bu derece önemli bir destinasyon olmasının sebeplerinin başında İznik Gölü

74

HOMETEXTILE

geliyor. Her mevsim büyüleyici güzelliği ile yerli yabancı tüm turistlerin ilgisini çeken gölün oluşum süreci de pek çok efsaneye konu olur nitelikte. Gölün yayıldığı alanlar binlerce yıl önce doğal görünümlü araziler iken burada bazı köyler kurulmuş. Efsanenin birisine göre; Bölgeye gelen ermiş bir göçer bu köylerden su ister. Köylüler işlerinin yoğunluğu nedeniyle onunla ilgilenmez. Buna içerleyen ermiş ihtiyar asasını hırsla yere batırır ve buradan sular fışkırmaya başlar. Asasını yere sürüyerek yürür gider. Sular da onun peşinden akarak bugünkü İznik Gölü’nü oluşturur. Köyler sular altında kalır. Bir başka efsaneye göre yörede yapılmakta olan bir camiye yüksek bir minare ilave edilmeye başlanır. Minarenin taşlarını

Dünyaca ünlü çinileri, gölü, eşsiz doğası ve antik dönemlere uzanan tarihi boyunca ev sahipliği yaptığı farklı medeniyetlerin izlerini taşıyan İznik doğa, tarih ve kültür turizminin önemli rotaları arasında yer alıyor. birleştirmekte zorlanan usta, ellerini göğe kaldırarak Allah’ın kendisine yardımcı olması için dua eder. Kendisine bir parça harç gönderilir. “Bunu kullan, ama sakın yere düşürme!” diye uyarılır. Usta bu harcı malası ile dikkatlice kullanarak işini bitirir. Son taşı da yerine koyduktan sonra sevinçle ve el alışkanlığıyla malasını sallar. Malada kalan ufak bir parça harç yere düşer ve hızla çoğalarak bugünkü gölü oluşturur. Bunlara ek olarak, halk arasında gölün, bir felaketi bağırarak önceden haber verdiği anlatılmaktadır. Bir deprem, bir harp, bir sel felaketi öncesinde gölün bağırdığı kabul edilmektedir. Bunu duyduklarını anlatanlar vardır. Aslında gölün altındaki büyük yarıklarda birden oluşan su kaçakları büyük


GEZİ

gürültü ve yer sarsılıyormuş gibi uğultular oluşturabilmektedir. Göllüce Köyü açıklarında büyük girdaplar, anaforlar oluşmaktadır. Yunan istilası öncesinde de gölde büyük uğultular oluştuğu yaşlılarca anlatılmaktadır. Gölün bu özelliği dolayısıyla uzun yıllar halk, çocuklarının göle gitmemesi için “Göl sizi yutar” şeklinde engellemiştir. Balıkçılara göre, İznik Gölü’nün altında batan bir kent vardır ve halen balık ağları bu kentin minarelerine takılırmış. Suyun berrak, havanın durgun günlerinde minareleri çıplak gözle görürlermiş. Bu söylence yüzyıllardır süregelir. Hatta XVI. yüzyıl ünlü tarihçilerinden Hoca Sadettin Efendi’nin Tacü’t-Tevarih adlı kitabında, gölün içindeki kenti, Nuh’un oğlu Sam’ın, Tufan’dan sonra kurduğunu yazar. Aslında söylenin bu denli yaygın olması boşuna değildir. Bu söylencenin kaynağı, gölün batısında bulunan antik Basilinopolis kentinin iskelesidir. Nitekim son yıllarda suyun düzeyi düşünce, gölün yüz metre kadar içinde kemerli ve kesme taş ile yapılmış antik iskele ortaya çıkmıştır. 1950’li yıllardan önce ise bu kalıntıların, kıyıdan 1 kilometre kadar uzakta olduğu düşünülürse, balıkçıların bu söylenceyi çıkarmakta hiçte haksız olmadığı anlaşılır. Yılın kurak aylarında su çekilince ortasında bir takım büyük yapılar meydana çıkar. Bunların Nuh Peygamberin oğlu Sam’ın yaptırdığı binaların kalıntısı olduğu söylenir. Sam’ın Tufandan sonra İznik’i kurarak burada yerleştiği meşhurdur.

İster günübİrlİk İster bİr haftalık İznik genellikle hafta sonu ve günü birlik geziler için yakın illerden gelenler yanında doğa turizmi için gelenleri ağırlıyor. Turlara katılarak gidebileceğiniz gibi kendi aracınızla veya otobüs ile yapacağınız yolculukla İznik’e ulaşabilirsiniz. Otobüs seferleri ile Bursa Gemlik ve Orhangazi üzerinden İznik’e ulaşım sağlanıyor. İstanbul’dan feribot veya deniz otobüsü ile Yalova’ya giderseniz, Yalovaİznik arası çalışan minibüslerle yaklaşık 1 saatte İznik’e ulaşabilirsiniz. Kendi aracıyla gidenlerin ise geliş istikametlerine göre Yalova yönünden gidecekseniz Yalova-Orhangaziİznik, Bursa yönünden gidecekseniz Bursa-Gemlik-Karsak kavşağı Gölyaka, Sölöz, Narlıca, Göllüce köyleri geçilerek

İznik’e ulaşılıyor. Adapazarı tarafından gidecekseniz Bilecik-Bursa yönünde ilerleyip, Pamukova ve Mekece çıkışından sonra sağa dönerek İznik’e gidebilirsiniz.

Tarİhle İç İçe bİr eskİ başkent İznik antik dönemden günümüze, tarihi süreç içinde barındırdığı medeniyetlerden günümüze ulaşan tarihi eserleri ile açık hava müzesi olarak nitelendiriliyor. Hristiyanlık tarihi ve Osmanlı tarihini yansıtan eserler yanında, gölü, yaylaları, ilçedeki asırlık anıt çınarları, Sansarak kanyonu bir tatil için görülmesi gereken yerler arasında. İlçede birbirini dikey kesen sokaklar ve caddeler ve bunların arasındaki binalardan


GEZİ

güzel bir köy olan Müşküle Köyü bulunuyor. Köy İznik’e 20 kilometre mesafede yer alıyor, İznik’e 17 km uzaklıktaki Sansarak Köyü ve kanyonu gezilebilecek bir başka köy, köyün evleri, doğal güzelliği ve zorlu bir trekking parkuru olan kanyonu görülmeye değer. İznik’e yakın köylerden göl kenarındaki balıkçılık yapılan Çakırca Köyü’ne uğrayıp doğal güzelliklerini görebilir ve göl kenarındaki restoranlarda balık, karides veya et ağırlıklı yemekler ve fırında helva yiyebilirsiniz. Bölgeye gelenlere son tavsiye ise Keramet Köyü. Orhangazi ilçesine bağlı fakat İznik ile arası 27 kilometre mesafede bulunan köyde göle yakın yaz kış girilebilecek sıcaklıkta doğal bir havuz şeklinde olan ve bazı hastalıklara iyi geldiği söylenen birikintiye girebilir ve havuz kenarında piknik yapabilirsiniz.

Yemek ve Alışveriş İznik’te gidip de restoran menülerinde yer alan gölde avlanan sazan ve yayın balıkları ile kerevitten hazırlanmış yemeklerden yememek olmaz. Yayın balığı tavası ve şişi, balık çorbası, sazan kısma, tava veya buğulaması, kerevit salatası güveci popüler yemekler olarak ön plana çıkıyor. Gittiği yerlerden sevdiklerine hediye almayı sevenler için de İznik farklı alternatifi ile dikkat çekiyor. İznik’te çinicilik dünyaca ünlü, alınacak en güzel hediye çini hediyelikler, Çini Çarşısı ve 1.Murat Hamamı bahçesinde ve şehrin farklı yerlerinde çini hediyelik eşyalar satılıyor. Ayrıca zeytin ve elişi oyalar da alternatifler arasında.

oluşmakta. Yerleşim planının ızgara planı olarak uygulandığı ilçede Romalıların yaptığı, şehrin 4 giriş kapısı Lefke kapı, İstanbul Kapı, Yenişehir Kapı ve tamamı yıkılmış Göl Kapı ve kapıları birleştiren yaklaşık 5 km uzunluğundaki surlar dikkat çekiyor. Lefke kapı yakınındaki antik su yolu, göl ile Yenişehir kapısı arasındaki taşları sökülmüş ve farklı yerlerde kullanılmış Antik Roma tiyatrosu; (Bizanslılar mezarlık olarak kullanmış, Osmanlılar ise çini atölyelerini buraya kurmuşlar) yürüyüş mesafesinde gezebileceğiniz yerler. Şehir merkezinde Kılıçaslan ve Atatürk Caddelerinin kesiştiği yerdeki Ayasofya Camii (eski bir kilise) Osmanlı sultanı Orhangazi İznik’i alınca kilise camiye çevrilmiş, işgal yıllarında Yunanlıların yaktığı

76

HOMETEXTILE

cami 2007 yılında restore edilerek tekrar cami olarak ibadete açılmış bir yapı. Mutlaka görmeniz gereken çeşitli değişiklikler, onarımlar, depremler, yangınlar geçirip günümüze ulaşabilen yaklaşık 1600 yıllık bir eser. İznik ziyaretçilerine sadece tarihi yerleri vadetmekle kalmıyor. Bölgeye turizm değeri katan gölün çevresi de son derece ilgi çekici bir parkur olarak karşınıza çıkıyor. İznik gölü kıyısına giderek göl çevresinde yürüyüş veya piknik yapılabildiği gibi göl kenarında yer alan birçok restoran, çay bahçesi ve otel gibi tesislerden de faydalanılabiliyor. İznik geziniz sonrası gidebileceğiniz yerler arasında 900 yıllık çınar ağaçları, zeytini, oyaları ile ünlü İznik gölü kıyısındaki



LEZZET

Üç taraf denİz dört mevsİm balık Türkiye üç tarafı denizlerle çevrili, büyük nehirlerin topraklarından doğduğu, onlarca derenin denizlere ulaştığı, büyük gölleri olan adeta büyük bir su ülkesi görünümündedir. Bu sularda yetişen tatlı ve tuzlu su balıkları ve çeşitli deniz ve su ürünleri bu kültürün mutfağında da önemli bir yer işgal etmektedir.

T

ürkiye gibi iç denizlere sahip ülkelerin balıklarında özel bir lezzet vardır. Zira bu türden iç denizlerde dip balığından çok hareketli orta su balıkları yaşar ve bunların da etleri okyanus gibi açık denizlerin balıklarından daha

78

HOMETEXTILE

lezzetlidir. Balıklardaki bu lezzetin yanında çeşitlilik bakımından da Türkiye zengin bir ülkedir. Her denizin kendine özgü doğal yetişen balık çeşidi vardır ve bunlar mevsimine göre özel lezzetleri bünyelerinde barındırır.

Karadeniz’in hamsisi, Marmara’nın istavriti, Çanakkale Boğazı’nın sardalyesi, Ege’nin çuprası bu sularla özdeşleşmiş balık çeşitleridir. Tüm sularda bulunan uskumru, torik, kalkan, palamut, çinakop, lüfer gibi balıklar ise her denizin kendine has


LEZZET

lezzetini alıp sofralara farklı tatlarla gelirler. Balık avcılığı usta ve meslekten balıkçılar tarafından yapıldığı gibi olta balıkçılığı biçiminde de karşımıza çıkmaktadır. Bu durum deniz balıkçılığı için geçerli olmakla beraber, akarsularda ve göllerde de durum bundan farklı değildir. İç sularda en çok rastlanan balık çeşidi alabalık ve sazan türleridir. Yeryüzünün tatlı su balıkları arasında en lezzetlileri arasında sayılan Türk

Alabalığının en lezzetli türlerini Doğu Anadolu akarsularında bulmak mümkündür. Daha düne kadar Türk balıkçılığı yerel ve küçük bir sektör görünümünde iken son 25-30 yıl içinde önemli atılımlar yapılmıştır. Denizlerde yetişen balıkların avlanmasına ilişkin yeni teknikler geliştirilmesinin yanında, tatlı su balıkçılığı büyük atılım yapmıştır. Bugün özel havuzlarda veya denizin içinde yapılan kültür balıkçılığı ile kaybolmaya yüz tutmuş balıklar yaşatılabilmekte ve sofraları lezzetlendirmeye devam etmektedir. Türkiye’de balık pişirme tekniklerinin üç temel biçimi kullanılır ki bunlar, ızgara, tava ve buğulamadır. Evlerde ve restoranlarda balığın cinsine, ürünün mevsimine göre her üç biçim de kullanılır. Balıketi kullanılarak yapılan yemekler ülkenin iç

kesimlerinden çok kıyı kesimlerinde yaşayan halk tarafından tercih edilmektedir. Bunlarla birlikte balıkların yanı sıra Türkiye deniz ve su ürünleri akımından da çok zengin bir ülkedir. Midye çeşitleri, ahtapot çeşitleri, karides çeşitleri bu konuda ilk akla gelenlerdir.

HOMETEXTILE

79


LEZZET

Dört mevsİm balık takvİmİ Türkiye’nin denizlerindeki balıkların ve diğer mahsullerin bazıları bütün sene boyunca bulunabilir. Ancak bazıları da aylara göre lezzetini bir kat daha arttırır. Bu sebeple balıkların aylara göre değişen lezzetlerini şöyle sıralayabiliriz. Ocak: Uskumru, lüfer, palamut, istavrit bu aylarda en leziz kıvama gelirler. Kefal ve hamsi tam yağlı durumdadır. Çinekop, sarıkanat, kofana, lezzetlidir. Midyenin mevsimi başlamıştır. Tekir, kırlangıç da bol miktarda bulunur. Şubat: Kalkan mevsimi başlar, mayıs sonuna kadar devam eder. Tekir boldur. Uskumru, lüfer, palamut bu aydan itibaren yağını kaybetmeye başlar. Gümüş balığı, kefal, minekop, midye lezzetle yenir. Mart: Kefal, levrek ve kalkanın en lezzetli zamanıdır. Uskumru ise çiroz olmaya başlar. Nisan: Kalkan lezzet bakımından yine başta gelir ve en bol zamanıdır. Mercan, levrek, kılıç, kırlangıç balığının bol zamanlarıdır. Diğer aylara göre bu ayda balık daha boldur. Mayıs: İstakoz, levrek, barbunya, dilbalığı, tekir, kılıç, kırlangıç, pavurya, karides, iskorpit balığının en lezzetli dönemledir. Kalkan yavrusu ve gelincik çıkmaya başlar. Haziran: Bu ayda balık az bulunur. Daha çok dağınık halde bulunurlar ve kendi sularında olmazlar. Bu sebeple haziran ayı balık açısından verimsiz bir aydır. Temmuz: Sardalyanın mevsimidir. Tekir, barbunya yine nefasetini devam ettirir. Istakoz, pavurya, böcek bolca çıkar. Ağustos: Çingene palamudunun yeni yeni ortaya çıkmaya başladığı dönemdir. Sardalya, kılıç, mercan, sinarit, ıstakoz ve pavurya bu ayda yenebilecek balıklar arasındadır. Eylül: Sardalya, kılıç nefasetini devam ettirir. Palamut irileşmiş olup çeşitli yemeği yapılır. Lüfer, kolyoz, izmarit, kırlangıç bolca çıkar. Ekim: Geçici balıkların yazın Karadeniz’de beslenip Marmara’ya dönüşe başladığı aydır. Bu ay balığın her çeşidinin bollaştığı bir aydır. Kasım: Ekim ayındaki balıkların bolluğu ve lezzeti devam eder. Pisi balığının en nefis olduğu aydır. Torik bollaşır, lakerdası yapılabilir. Aralık: Uskumru, lüfer, palamut, torik yağlı ve bol olduklarından her türlü yemeği yapılır. Tekir boldur; hamsinin de tam lezzetli zamanıdır.

80

HOMETEXTILE




Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.