28
GÖRÜŞ
Size medyadaki karanlık birkaç yılımı anlatayım TRT’den kovuldum, Hürriyet’ten istifa ettim, ne yoga ne Hinduizm beni sardı… Size medyadaki karanlık birkaç yılımı anlatayım. Asıl amacım aslında dertleşmek, aklımı yitirmemek için yaşadıklarımı paylaşmak…
H
CANSU ŞİMŞEK
“Her şeyin geçip gittiğine, yaşadıklarımızın geçmişte kaldığına kim inandırabilir bizi? Anılarımızı avuç dolusu su gibi her sabah yüzümüze çarpmanın işe yaramayacağına kim inandırabilir?”
BARIŞ BIÇAKÇI – BIZIM BÜYÜK ÇARESIZLIĞIMIZ İstatistiklerde genç işsizliği sayılardan ibaret. Birilerinin görevini yerine getirmek için açıkladığı zoraki rakamlar ya da Sayısal Loto’nun bir başka türü gibi. İşsizlik söz konusu olunca herkes sus pus iken, medyadaki gençler için sayıların ayrı değerlendirilmesi ya da gençlerin yaşanan süreçleri anlatacak platform bulmaları imkânsız. Bu nedenle size son 10 yılımdan kısa bir seçki sunmak istiyorum. Kimsenin sesi olabilecek bir kanaat önderi değilim ancak bu tip tecrübeleri yaşayan çokça akranım var. Ama asıl amacım aslında dertleşmek, aklımı yitirmemek için yaşadıklarımı paylaşmak… Neye yeteneğiniz var? Siz de saniyeler içinde buna cevap verebilecek kadar şanslılardan değilseniz, beraber helvamızı kavurmaya, cevap verdiyseniz hamd ve şükür arasına yuva kurmanızı teşvik etmek üzere sizi alt satırlara davet ediyorum. İlkokulda bile herhangi bir resim yarışmasına girmeye teşebbüs edemeyecek kadar
yeteneksizliğinden emin, sıkıcı gitar kursuna kabul için torpil aratacak kadar anti-liyakat esaslı, halk oyunları ekibinden dışlanacak kadar ritimsiz, “elim iyidir” deyip de koskoca adamın saçını kesip 12 yıl kendine küstürecek kadar beyin-el koordinasyonu yoksunu, fizik ve matematikle tek bağı “vay anasına bu koca uçaklar nasıl gidiyor havada” ile sınırlı birinin hikâyesini anlatacağım. Tüm bu beceriksizlikler yetmezmiş gibi, olabilecek en yanlış sosyopolitik döneme doğma başarısı da cabası. Gerçek olaylardan aktarılmış bu hikâyenin sonunun bir kısmını hadi söyleyeyim: Esas kız -bendeniz- saç kıranlarla, zonalarla geçen 10 yıllık dönemin sonunda öyle böyle gazeteci oldu. Havası kısa sürdü ama; çünkü şanı bunu gerektirirdi. Size karanlık birkaç yılımı, kurşuncuda biten kariyer hedeflerimi anlatacağım. Alışkanlıktan mıdır, arşive inancımdan mıdır bilmem ama iddialı açıklamalarını ses kaydı altına aldığım falcıdan da bahsedeceğim, unutturmayın.
90’LARDA ÇOCUK OLMAK Ortada aslında dramatik ya da siz okuyucuya dizlerini dövdürecek şoke edici bir hikâye yok; çocukluğuna dair en eski anının bir dakika karanlık eylemi, “koalisyon”
kelimesi ya da “milenyuma girince elektrik kesintisi yaşanacakmış” dedikodusunu duyan disket sever neslin ortak sonunu, sorununu ve dar-ı imtihanla savaşından bir kesit sadece. Savaş hep vardı ama anlatacaklarıma rağmen hâlâ umutluydum; çünkü umut iyi bir kereviz yemeği yapıp “Masterchef’e mi başvursam” dedirtecek kadar güçlü bir arkadaştır. Hikâyenin sonu olmasa da ara finalinde, her şeyden azar azar yapabilmenin de çok büyük bir yetenek olduğunu öğrendim. Peki ama bu dersi çıkarana kadar yaşanan hayal kırıklıkları? Hadi dertleşelim…
2012’DE TÜRKIYE’YE KESIN DÖNÜŞ VE SPOR KANALINDA IŞ 2012’de Türkiye’ye Avrupa’dan kesin dönüşüm, baht savaşlarının ilk patlak verdiği nokta. “İyi bavul yapmaktan başka neye yeteneğim var” sorusuna cevap bulmak için en doğru yerin İstanbul olduğuna stajlarla, o dönem derinden inanmıştım. Onların kaos dediğine ben ev diyecektim, çünkü içim de kafam da tıpkı İstanbul gibiydi. Bu inançla bir spor kulübünün televizyon kanalında işe girdiğim ilk ayda, yönetim bir kalkışmayla, henüz dâhil olduğum birimi dağıttı. “Yeni bir sayfa açtım” motivasyonu, daha da yeni bir sayfa açarak