30
GÖRÜŞ
İyi gazeteci nasıl yetişir? İlber Hoca’ya ancak ‘kısmen’ katılıyorum İlber Ortaylı, onunla yaptığım söyleşi kitabı ‘Bir Ömür Nasıl Yaşanır’da “Türkiye’de gazetecilik maalesef iyi bir eğitimle girilecek meslek değildir” diyordu. Sahiden öyle mi? Bu senenin başında, Prof. Dr. İlber Ortaylı ile yaptığım nehir söyleşi “Bir Ömür Nasıl Yaşanır” yayımlandı. Ortaylı’nın kendi tecrübelerinden yola çıkarak özellikle yeni nesillere verdiği tavsiyeleri içeren bu kitabın ilgi gördüğünü, epey okunduğunu söyleyebilirim. Bu elbette sevindirici. Benim açımdan daha da mutluluk verici olan, kitaptan önce de Hoca ile sıkça yaptığımız sohbetlerin herkese faydalı olacağını düşündüğüm içeriğinin kaydını çıkarmaktı.
H
YENAL BİLGİCİ
Hürriyet’te çalıştığım beş yıla yayılan bu sohbetlerde Ortaylı ile daldan dala atlayarak epey farklı alanlarda laflamışızdır. Gazeteciliğin genel hâl ve gidişi bu konulara dâhildi. 12 Eylül döneminde üniversiteden istifa etmesinin ardından kendisi de kısa bir süre gazetecilik yapmıştı; gazeteleri içeriden gözlemişti. Bu tecrübeden ara ara söz açmış olduğundan, mesleğim hakkında ne düşündüğünü biliyorum. O yüzden kitap için söyleşirken, konu gazeteciliğe geldiğinde söyledikleri beni pek şaşırtmadı. Hoca kitapta, yakından tanıdığı iki gazeteciden, Nilüfer Yalçın (1923-2011) ve Nimet Arzık’dan (1923-1989) bahsederken, “Türkiye’de gazetecilik maalesef iyi bir eğitimle girilecek meslek değildir” demişti. Yalçın’ın da Arzık’ın da müthiş eğitimleri ve donanımlarına rağmen, gazetecilik yaparak, kendilerine dar gelen bir gömlek giymeyi seçtiklerini söylüyordu: İlber Hoca, bazen zorlu konuları ele alırken, o konunun tonuna uygun bir şekilde keskin konuşur, bazen de gündemin dışındaki, daha az yakıcı meseleleri, onlara bir form verebilmek için keskin konuşarak anlatır. Bizim gazetecilik ve eğitim meselesi bu ikinci kategoriye giriyor. Ortaylı, gazeteciliğin iyi eğitimle yapılmaya değmeyeceğini elbette söylemiyor ama Türkiye’de şu an hemen her
alanda olduğu gibi, mevcut ortamın bu iyi eğitimin hakkını vermediğinin altını çiziyor. Yalnız unutmamalı; Hoca’ya göre bizim meslek açısından durum, geçmiş yıllarda da farklı sayılmazdı. Demek ki üç aşağı beş yukarı aynı yerdeyiz.
“(…) Türkiye’de gazetecilik, çalışanlarına tahammül etmesi hakikaten zor koşullar sunuyor. Kanaatimce; başka ve çok daha iyi seçenekleri olanların, hâlihazırda başka alanlarda faydalı olabileceklerin, gazeteci olmasına gerek yok. (…) Türkiye’de her ortam herkese yaşama şansı vermiyor, hatta öyle ki zaman zaman tahammül etmesi zor koşullar sunuyor. Gazetecilik de öyledir.” Kitapta söylemiştim, burada da tekrarlayayım: Hoca’ya ancak ‘kısmen’ katılıyorum. Bir gazetecilik tartışmasına dönmesin diye kitapta konuyu uzatmadık ama burası yeridir. Bugün iktidar baskısı yüzünden doğru dürüst yapılamasa da, iktidar kendine bir yayın havuzu oluşturarak mesleğin sadece icrasına değil dokusuna da zarar verse de, gazetecilik, iyi eğitimi hak
ediyor. Hem meslek öncesi hem meslek içi iyi eğitimi… Tartışmaya başlamadan evvel, Ortaylı’nın eğitimden kastının ne olduğunu da hatırlatmak gerek. İlber Hoca, iyi eğitimden belli bir okulu belli bir dereceyle bitirmeyi anlamıyor. Fazlası var. Okumaktan; üstüne vazife olmayan şeylerle de ilgilenmekten; sinemadan, edebiyattan, danstan, müzikten haz duymaktan ve insan tanımaktan da söz açıyor. İyi eğitim bir paket. Biri geldi mi, diğerleri de geliyor. Hoca’nın “Bu kadar iyiyse gazetecilik yapmasın” dediği insan modeli işte bu. Bu görüşe kısmen katıldığımı söylemiştim. Ortaylı’ya bir yere kadar hak veriyorum ama öncelikle onunla ayrıştığımız, görüşüne katılmadığım noktadan başlayayım. Ortaylı’ya katılmıyorum çünkü iyi gazetecilik de her meslek gibi en iyilerle, “iyinin iyisi” ile yapılır. İyi görecek, iyi bulacak, iyi konuşacak, iyi aktaracak insanlarla yapılır. Bu da evvela eğitim ile mümkün. İyi bir okuldan yetişip gelmiş bir gazeteci adayı, zaten bu yetenekler için gereken altyapıyı önemli ölçüde edinmiş oluyor. Sonrası meslek içi eğitim. Hangi alanda çalışacaksa orada nasıl piştiği, kimlerin onu pişirdiği… İki alanda da belli bir seviyeyi aşanların yaptıkları işler her zaman göz dolduruyor.