THE HALL NEWS Nยบ5 MAY 2020
INTERVIEW: ART JOURNEY WITH PAINTER HAKAN
WORK IN THE 21ST CENTURY THE LITERACY QUINTET & A COMBINATION TEA
THE EFFECT OF TECHNOLOGY ON THE PUBLIC
TURKISH - ENGLISH DIGITAL MAGAZINE Nยบ5 MAYIS 2020
BES T LAID PLA NS OF
BA TS & BO SS ES
CONTENT PAGE 4 Editor’s Letter ART
F E AT U R E S PAGE 6
PAGE 17 Ressam Hakan Yasar
Bir Tatilin Kökenleri
PAGE 8 T e k n o l o j i n i n
Halk Uzeri ndek i Et k i si
PAGE 10 Yeni Normalimiz
LIFESTYLE
Ile Sanata Yolculuk
PAGE 25 The Sense Of Space PAGE 31
The Literacy Quntet & A Combination Tea
PAGE 22 Bana Degil
PAGE 34 Moda: Turuncu
PAGE 23 Tozlu Sayfalar
PAGE 36 Work In The 21st century
PAGE 11 The 5 Most Beautiful
Mosques From Around The World
PAGE 39 Eid In Time Of Pandemic PAGE 41 News Under the
PAGE 15 Asinin Onemi
Magnifying Glass of Predictions
PAGE 43 Hallerim Var Benim NEWS MAGAZINE
2
FOOD PAGE 46 Kazandibi PAGE 47 Tiramisu
The Hall E-News Magazine Editor In Chief Esra Kanbur Editor Dr. Osman Komurcu Website www.thehallnews.com Instagram @the_hall_news Facebook /thehallnews Twitter @the_hall_news YouTube /CorridorTV
EDITOR’S LETTER Hoşgeldiniz!
Sevgili okuyucular,
Welcome!
Uluslararası İşçi Bayramı veya daha yaygın olarak bilinen 1 Mayıs günü bu ay ki baskı için ilham kaynağımızdır. Salgın hastalığın günlük hayatımızı hayal edebileceğimizden daha fazla işgal etmesi ile iş ve eğitim yaşamımız tehlikeye girdi. Bir çok işçi ücretsiz uzaklaştırılırken bazılarıda malesef kovuldu. Sağlık personelleri, itfaiyeciler ve polis gibi kilit çalışanlar hayatlarını riske attılar. Annelerin öğretmen olduğu, çalışanların evden çalıştığı ve TV sunucularının oturma odalarını stüdyo olarak kullandıkları bir dönem. Bu yüzden hepinizi alkışlıyor ve kutluyoruz!
Esra Kanbur Editor-In-Chief & Digital Designer
Dear Readers, International Worker’s Day, or more widely known as May Day is our inspiration for this month’s edition. With the pandemic invading our daily lives more than we could have imagined, jobs and education have been compromised. Many workers became furloughed, or worse, fired. Key workers such as NHS staff, firefighters and police have been at the forefront risking their lives. It is a time where mums have become teachers, employees are working from home and TV presenters are using their living rooms as studios, so we applaud and celebrate you all!
Son baskıda Paskalya’yı ve Ramazan’ın başlangıcını kutladıktan sonra, dünyanın dört bir yanından ilk beş güzel camiyi ve kiliseyi , mimari ve tasarım yoluyla inanç sevgisini okuyucularımaza yansıtmaya çalıştık. Sayfa 10-13 ve 25-29
After the last edition celebrated Easter and the start of Ramadan, we have accumulated the top five beautiful mosques and churches from around the globe, further enhancing the love of faith through architecture and design. Pages 10-13 & 25-29
16. sayfada ki Sanat bölümümüzün başlangıcı, figüratif sanat, yaratıcılık ve yaşama ilişkin bakış açısını paylaşan Norveçli bir Türk ressam olan Hakan Yaşar ile kapsamlı bir röportaj içermektedir.
The start of our Art section on page 16. features an extensive interview with a Norwegian painter of Turkish heritage, who shares his perspective on figurative art, creativity and life.
Kırmızı çift katlı otobüslere bakarken ve çeşitli sesleri dinlerken yakınlarda bir fincan kahve içebilmeyi ne kadar da özledik. Tabii, evde de bir kahve içebiliriz ama aynı değil! Özlemle mücadele etmek için Yaşam Tarzı bölümü, iyi bir kitabın ve onunla birlikte giden en iyi sıcak içeceğin keyifli bir kombinasyonuna sahiptir.
How we have missed having a cup of coffee in a cafe while looking out at the red double-decker buses and listening to the voices of diversity. Sure, we can just have a coffee at home but it’s just not the same! To combat the yearning, Page 30 in the Lifestyle section has a delightful combination of a good book and the best hot drink to go with it.
Son olarak, Yemek bölümümüz de bizim için yazacak olan yeni arkadaşımız, Dr. bir Master Chef finalisti ile sizleri tanıştırıyoruz. Tam da doktorun sipariş ettiği şey!
Last but not least, our Food section has welcomed a MasterChef finalist who also happens to be a doctor to write for us. Just what the doctor has ordered! Stay safe & Live your best quarantine life.
Güvende kal & En iyi karantina hayatınızı yaşayın. NEWS MAGAZINE
4
FEATU R ES NEWS MAGAZINE
5
Bir Tatilin Kökenleri
DR. OSMAN KÖMÜRCÜ SENIOR TURKISH E D I T ÖR
Herkes 1 Mayıs’tan beri Uluslararası İşçi Bayramı’nı kutladığımızı biliyor. Bu gün tesadüfen seçilmedi. Küresel devrim, sanayi devrimi, sürekli çalışan yeni makine ve ekipmanların piyasaya sürülmesi anlamınada geliyor. Peki İşçi Bayramı nasıl ortaya çıktı? Resmi rakamlara göre işçiler günde 10-16 saat zorlu koşullarda çalıştılar. Bu nedenle, 19. yüzyılın sonuna doğru, işçi sınıfı daha iyi bir çalışma koşulları ve makul bir ücretin yanı sıra sekiz saatlik bir iş günü için sürekli savaşmaya başladı.1872’de New York’ta, çoğu inşaat sektöründeki yaklaşık 100.000 işçi, çalışma süresinin 8 saate indirilmesini talep etti. Sosyalist Enternasyonal Kongresi, 1 Mayıs Uluslararası Çalışma Günü’nü Chicago’daki büyük bir genel grev kurbanlarının anısına ilan edilerek o gün emekçi gösterileriyle anıldı. 1 Mayıs ilk kez, Amerika Birleşik Devletleri ve Kanada’da (Amerikan Çalışma Federasyonu’nun öncüsü) 1886 Sendikalar Federasyonu toplantısı ile bağlantılı olarak
ortaya çıkıyor. Marangozlar ve Marangozlar Birliği’nin kurucusu George Edmonston, “örgütlerin 1 Mayıs 1886 ve sonrasında yasal çalışma günü olduğunu” belirten ve çalışma örgütlerine uyulduğunu öne süren bir kararın verilmesini başlattı. 1 Mayıs 1886’da yüz binlerce protestocu Amerika Birleşik Devletleri’nde yürüdü, ancak en büyük gösteri yaklaşık 40.000’i grevde olan 90.000 kişinin toplandığı Chicago’da gerçekleşti. Sonuç olarak, yaklaşık 35.000 işçi ücret kesintisi olmadan 8 saatlik işgünü alma hakkını elde etti. Ancak 1 Mayıs, üç gün sonra Chicago’daki Heymarket Meydanı’nda meydana gelen şiddetli olaylardan sonra dünya çapında tanındı. Grevci sayısı 65.000’in üzerine çıktı ve polisle çatışma daha fazla zayiatla sonuçlandı. 1888’de, Amerikan Çalışma Federasyonu toplantısında, 1 Mayıs 1890’da çalışma gününü 8 saat azaltmak için gösteriler ve grevler yapılaNEWS MAGAZINE
6
cağı tespit edildi. Ve 1889’da, Paris’te kurulan 1 Mayıs Uluslararası İşçi Bayramı ve İkinci Enternasyonal’e bağlı guruplarla Sosyal Demokratlarla kutlandı. Yine aynı zamanda 1890’da Amerika Birleşik Devletleri’nde, çoğu Avrupa ülkesinde, Şili, Peru ve Küba’da gösteriler yapıldı. 1 Mayıs gösterileri çok önceden hazırlanırdı. Katılımcılar, işçiler ve öğrenciler, tekrarlanan danslar, vatansever şarkılar ve stadyumlarda yürüyüşler olurdu.1 Mayıs neredeyse herkesin dünyasında Uluslararası İşçi Bayramı haline gelirken istisnalar da var. Örneğin 1 Mayıs resmi bir tatil olmayan Avustralya, İsviçre gibi . Çoğu Batı Avrupa ülkesinde, 1 Mayıs bir izin günüdür. Daha sonra, 1 Mayıs, dünyanın birçok ülkesinde emekçilerin bayramı olurken çeşitli tezahürlerle kutlanmaya başlandı.
tile dönüştürüldü. Komünist rejimler, uluslararası işçi hareketinin eski bir geleneğini politik olarak uygulamaya çalıştı. Naziler de bu gelenekleri gasp etmeye çalıştı. 1 Mayıs, merkezinde artık işçi olmayan ulusal bir sosyalizm kurmayı vaat eden Alman ulusal topluluğunun kutlamasına dönüştürüldü. Romanya’da İşçi Bayramı ilk kez 1890’da kutlandı ve komünizm sırasında bu tatil, diğer komünist ülkelerde olduğu gibi propaganda olaylarıyla kutlandı.Aralık 1989 devriminden sonra, Mayıs Günü propaganda şenlikleri ile artık kutlanmasada, açık havada vuku bulan sosyal olaylar güne damga vurdu.
Günümüzde 1 Mayıs İşçi Bayramı’nı kutlayan ülkeler arasında Almanya, Belçika, Hırvatistan, Türkiye, Yunanistan, İtalya, İspanya, İsrail, Eski komünist ülkeler- Kanada, Hindistan, İsveç, Fide, 1 Mayıs propaganda geçit lipinler, Meksika, Peru, Hong törenleri eşliğinde resmi ta- Kong vb ülkeler bulunmaktadır. NEWS MAGAZINE 7
TEK NOLOJININ K ALKINMA ÜZER INDEK I ETK ISI DR. OSMAN KÖMÜRCÜ
Teknoloji hayatımızın bir parçası; dünya çapında, örneğin, üç milyardan fazla insan interneti kullanıyor. 2000 ‘ li yıllardan , 2020 yılına internet kullanıcılarının sayısı çok ileri seviyede arttı. Bu rakamlar, teknolojinin üzerimizdeki etkileri hakkında bizi düşündürüyor. Peki beynimiz bu kadar hızlı teknolojik gelişmeyle nasıl başa çıkıyor? Cevap basit. Uyum sağlar. Plastisite adı verilen eşsiz bir özellik nedeniyle, beynimiz çevre ile olan deneyimlerine göre değişir. Beynimiz, karşılaştığımız talepleri karşılamaya hazırlanmak için tarihe uyum sağlamıştır. Bu adaptasyonun kanıtı, beyin hacminin Homohabilis’ten Homosapiens’e üçe katlanmasıdır. Yapıdaki değişikliklere ek olarak, beyin fonksiyonunda da değişiklikler vardır. Böylece, belirli bir görevi her gerçekleştirdiğimizde, nöronlar arasındaki bazı bağlantılar güçlendirilirken diğerleri kaybolur.
Teknoloji düşünme şeklimizi etkiler mi? Evet gibi görünüyor. 2011 yılında prestijli Science dergisinde yayınlanan bir araştırma, arama motorları (Google) aracılığıyla bilgiye erişimin artması nedeniyle, bilgiyi hatırlamamızın daha zor olduğunu, ancak nerede bulabileceğimizi hatırlamamızın daha kolay olduğunu göstermektedir. Sonuçta, bu da beynin esnekliğinin bir kanıtı olabilir. Bilgiyle aşırı yüklenmek yerine, kaynakları başka amaçlarla kullanmak için tutar. Böylece, İnternet, bilgiyi depoladığımız bir tür harici bellek haline geldi. Ancak bu, gelecek nesillerdeki zeka puanlarını arttırmak yerine, sırasıyla aşağı doğru bir eğim olduğu göz önüne alındığında, Flynn etkisinin tersine çevrilmesi (kuşaklar boyunca zeka testlerinin performansını arttırmak) için bir açıklama olabilir.
okumayı tahmin edebilir. Teknolojinin beynimiz üzerindeki etkisi hakkında konuştuğumuzda, bazı uyku rutinlerine de başvurmalıyız. Birçok insan uyuyana veya telefonlarını yatağın yanına yerleştirene kadar film izleme alışkanlığına sahiptir. Sinirbilimcilere göre, bu tam olarak yararlı değildir. Dizüstü Dijital nesil, aynı anda birkaç bilgisayarınızdan, tabletinizden görevi yerine getirebildi, ancak bu, veya telefonunuzdan gelen parlak zaman ve performans açısından ışıklar uykuyu uyaran hormonları maliyetlerle birlikte geliyor. Veriler, etkileyebilir ve vücudunuzun TV karşısında geçirilen zaman, sirkadiyen ritmini uzun süre olumsuz akıllı telefon kullanımı, Facebook etkileyebilir. Hayal etme şeklimiz ve akademik performans arasındaki bile teknolojinin evrimi ile değişti. ilişki açısından karıştırılmıştır. Bir Geçmişte insanlar siyah beyaz hayal yandan, okul notları üzerinde olumsuz ettiyse, yeni nesillerin renkli rüya bir etkiye sahip olduklarını gösteren gördüğü anlaşılıyor. veriler vardır, ancak sürelerine ve niteliklerine bağlı olarak, yararlı Sosyal ağların rolü nedir? olabilirler. Örneğin, beş yaşındakiler için eğitimsel TV programları Sosyal ağların ortaya çıkışı insan izlemek, ergenlik döneminde kitap etkileşimlerinin doğasını değiştirdi. NEWS MAGAZINE
8
Artık sosyal becerilerimizi geliştirmediğimiz için sosyal ağlarda yüzlerce arkadaş olduğumuzu veya daha utangaç olduğumuzu daha arkadaşça kanıtlıyor muyuz? Sosyal ağlar, belirli sosyal beceri açıkları olan arkadaşlar edinmek için iyi bir ortamdır, sosyal destek kazanmanın etkili bir yoludur. Peki Facebook depresyona yol açabilir mi? Facebook’un depresyonla ilişkili olduğunu gösteren çalışmalar var, ancak öte yandan, bunun sadece düşük kendini kabul etme, başkalarına karşı genel benlik saygısı gibi bireysel bir güvenlik açığı varsa ortaya çıkıyor. . Sosyal ağda “instagram” hesabı olan çoğu insan, bu konuda ne tehlikeli olabilir? Özçekimler göndererek başkalarından onaylama ihtiyacının narsisizmle ilişkili olduğu görülmektedir
Teknoloji ve gençlik
çocukları aktif olarak dahil ederken karar verme becerilerini geliştirmek Kuşkusuz, teknoloji geliştirmenin genç önemlidir. Teknolojik cihazlar, uyku sorunlarına katkıda bulunduklarını nesiller üzerindeki etkisi tartışmalı gösteren verilerle çocukların zihinsel bir konudur. Bu gelişme sürecinde sağlığını etkileyebilir. Çocukların beyinleri son derece yumuşaktır ve öğrenmesinin bir yolu, modelleri çevresel deneyimlere karşı hassastır. modellemek, sırasıyla modelleri Aslında çocuklar teknolojinin her taklit etmektir (ünlüler, ebeveynler, şey anlamına geldiği, bilgi, arkadaş, eğlence, iletişim, öğrenme arayışında meslektaşlar). Bu anlamda, onları sosyal ağlarda uygunsuz modellere büyürler. Avrupa Komisyonu tarafından yayınlanan bir rapora göre, maruz bırakmak sorunludur. Sonuç olarak, bazı kızlar yeme bozuklukları çocukların yaklaşık% 69’u her hafta (anoreksiya, bulimia) geliştirir, çünkü kendi odalarında interneti kullanıyor ve % 79’unda bir Facebook hesabı var. sosyal karşılaştırma yoluyla, kendi vücutlarının çarpık bir görüntüsüne İnternet hakkında ebeveynlerinden daha fazla şey bilen çocukların oranı sahip olurlar. Türkiye ve Danimarka’da diğer Avrupa ülkelerine göre daha yüksektir. Hem yetişkinlerde hem de çocuklarda yüksek zihinsel sorunların İnternet, iPhone, iPad, Facebook, yaygınlığı göz önüne alındığında, Youtube söz konusu olduğunda çevrimiçi sunulan müdahaleler, çocukların coşkusu hayli fazla. uygun tedaviyi almanın önündeki İnternet, Facebook veya çevrimiçi oyunlara bağımlılık giderek daha fazla mevcut engelleri aşmanın etkili bir tartışılmaktadır. Peki bu bağımlılık ne yoludur (damgalama, dezavantajlı anlama geliyor? Teknoloji bağımlıları alanlardan erişim, yüksek maliyetler, profesyonellerin eksikliği). Çevrimiçi durumunda, diğer bağımlılıklarda sunulan psikolojik müdahaleler, (ilaçlar, nikotin, kumar) olduğu gibi, anksiyete, depresyon, somatik serbest bırakıldığında zevk yaratan bozukluklar gibi çeşitli duygusal bir nörotransmitter olan dopamin problemler için etkilidir. Çocukların seviyesinde sorunlar ortaya çıkar. gelişiminin özelliklerini, çevrimiçi araçları kullanma tercihlerini dikkate Amerikan Çocuk Doktorları alarak, şu anda, çevrimiçi olarak Derneği’nin tavsiyelerine göre, iki sunulan ve çeşitli duygusal sorunları yaşın altındaki çocukların medya ile herhangi bir etkileşimi olmamalıdır, çünkü 9 dakikalık çizgi film izlemenin bile 4 yaşındakilerin yürütme işlevlerini olumsuz etkilediğidir. Ebeveynler için giderek daha önemli bir soru, çocuklarının çevrimiçi / video oynamasını yasaklayıp yasaklamamalarıdır. Ancak, İnternet’in bir nesil çocuğu hiperaktif ve konsantrasyon sorunları olan bir temel oluşturduğunu iddia edenlerin suçlamaları sağlam mı? Her ne kadar çevrimiçi / video oyunları çocukların saldırganlığını arttırmakla suçlanmış olsalar da, aşağıdakiler gibi bir takım olumlu sonuçlara sahipler: görsel-mekansal becerileri geliştirmek, dikkat, tepki süresi ve NEWS MAGAZINE
9
olan çocukları destekleyebilen bir dizi bilimsel olarak onaylanmış tedavi vardır. Bu programlar kapsamında çocuklar ve ergenler, bir akıl sağlığı uzmanının uygun uzmanlığı altında çevrimiçi olarak sunulan psikolojik tedavi almaktadır. Teknolojinin beynimizin mimarisini nasıl şekillendirdiği hakkında çıkarılabilecek genel sonuç, yalnızca harcanan zamana ve teknolojik cihazlarda yürütülen faaliyetlere bağlı olarak yararlı veya zararlı etkiler hakkında konuşabileceğimizdir. Kesin olan bir şey var ki, teknolojinin hızlı gelişimine “sağlıklı” uyum sağlamak zorunda olduğumuz bir zamanda yaşıyoruz. Gıdanın sağlık üzerindeki etkisini genel olarak tartışamadığımız için ve teknolojinin kullanılması durumunda küresel değerlendirmeler yapamayız (teknolojik gelişme yararlı veya zararlıdır); bunun yerine verimli kullanımı konusunda kendimizi eğitmeliyiz. Çocukların teknolojik araçların kullanımı için tercihleri, onları motive etmek ve müfredat ve ders dışı görevlere dahil etmek veya doktora ziyaretler gibi zor yaşam durumlarını kolaylaştırmak için kullanılmalıdır (örneğin, ziyaretten önce tıbbi prosedürler sunmak). anlamları üzerine animasyonlar şeklinde işlem) vb.
YENi NORMALiMiZ OYA KANBUR Coronavirűs, 2019 senesi’ nin sonu, Aralık ayın’ da Çin’in Wuhan bőlgesinde çıkmış. Sırasıyla bűtűn kıtalara yayılmış. Covid 19, mikroskop altında incelenmiş; iğne bacaklı, yuvarlak şekli ile içerisinde mikrop taşıyıcısı olarak gőzlemlenmiştir. Havada, bir sinek gibi gőrűlemez. Madde gibi ağırlığı olmayıp koku da vermez. Buna rağmen, canlılara zararlıdır. Ateşi yűkseltip tad alma duyusunu yok ederken ağırlaşmış vaka ortaya koyar. Maalesef henűz aşısı bulunamamış. Dűnya’nın Corona mikrop tűrűne karşı koyacak bir silâhı yok. Insanlara solunum yolu ile girerek tűkürűklü hapşırırken bir canlıdan diğerine geçip yayılmıştır. Doğrudan mekanizmayı etkisi altına alıyor. Nefes yollarını tahriş edip akciğere yerleşip yayılıyor. Insan vücut sistemi mikroba karşı koyamıyor. Alyuvarlar, temiz oksijen taşıyamazken, akyuvarlar da bozuluyor. Bağışıklık kazanamayan hűcreler, yeniliyor. 25 Nisan 2020 kayıtlara gőre, sağlık őrgűtleri, tutanak açıklamış. Ikiyűz bin insan, hayatını kaybetmiş.
Her gűn de yűzlerce kişi, hastalığa yakalanabilir, hastalanmışlar őlebilir. Hasta ile yakın temasta bulunan, profeser, doktor ve hemşireler de hayatını kaybetmiş. Őnlem olarak, hastalık kapmamak için; şahsi, dikkatli temizlik gerekiyor. Herşeyden őnce elleri su, sabunla yıkamalı. Evlerde yerleri dezenfekte yapmalı. Mikroplar, sert tabakada yetmişűç saat yaşayabiliyormuş. Kapı kollarını, yerleri temizlemek şart. Űzerinizdeki giyiside bu mikrop űç saat tutunabilir.
Aile, aynı ortamdaki bireyler de sosyal mesafe ile bilgi edinmelidir. İdari açıdan, sokağa çıkma yasağı ile sosyal mesafe konmuş. İhtiyaç gidermek, yiyecek - içecek alabilmek, ihtiyaç durumunda eczaneye gitmek gerekebilir. Korunaklı davranıp maske, eldiven kullanmalı. Dışarıdan evinize girince bilinçlice temizlenmelisiniz. Coronavirűs, cinsiyet tanımıyor. Kadınlar, erkekler potansiyeldir. Iyi, kőtű insan bilmiyor. ‘Kimilerine göre bazı gűçler tarafından salınmış’ deniliyor. Dűnya’daki parametreler dengesizleşmiş. Kontrolsűz nűfus artışı, műlki değerleri azaltıyor. Toprak, su dağılımı, aş kavgası, gőç dalgası, bazı çevrelerin haklarından muaf oluşu gibi sebepler űzerine; kimyasal yayılma ile baş çekenlerin tuzağı da ortaya çıkacak. Sűper gűçler, kiminin kaderini yazmışsa ‘ yaşayacak ‘, çől fırtınasından sonra gerçeği gőrebilecek. Covid 19, őldűrűcű mikrop, gelecekte gűlűnűp geçilecek hafif bir ‘baş ağrısı gibi nitelenecek. Belki aşısı yada hapı olacak.
NEWS MAGAZINE
10
Top 5 Most Interesting Mosques From Around The World
NEWS MAGAZINE
11
Conventional and instantly recognisable mosque designs have echoed throughout history and nations. A step away from the predictable architecture, and a jump into the wonderful world of architects whom have discovered a whole new approach to religious structures. Some capturing the essence of religion and others expressing the love of faith in volumes. The unexpected, calm or chaotic outcome makes one reflect on their own stance on faith. This list gathers the most beautiful and interesting mosques from around the globe.
INTERIOR
Sancaklar Mosque: Istanbul suburb, Alkent Once described as one of the most starling mosques to man’s eye, the Sancaklar mosque has a harsh element created by its stone structure, an inescapable wintery feeling and conveys purpose. There is one clear message; you are here to pray. Designed by architect Emre Arolat and construction completed in 2012. The colour grey is present throughout, from the steps of the mosque to its unconventional minaret. The natural, yet manufactured patterns captivate its visitors and provide a safe haven. A modern design, so trendy that it can almost be classified as futuristic. The interior provides equal solitude, a well studied designed that reflects the essence of religion. A Rumi-like aura, ridden of worldly affairs in a protected cave. NEWS MAGAZINE
12
King Abdullah Financial District (KAFD) Mosque
INTERIOR
Known as the Friday mosque, it is a masterpiece that rests on the financial district in Riyadh, Saudi Arabia. The design of the structure was inspired by the crystal cluster formations of sand grains, also referred to as the desert rose found in the country. Although the design may not seem typical, the geometrics of the structure does imitate islamic patterns. The interior is a column-free large space enough to accommodate over a thousand worshippers, designed and engineered by Omrania and Associates. The mosque challenges ordinary islamic mosque designs and pushes the boundaries and distinction between tradition and faith.
Sheikh Lotfollah Mosque This mosque is one of the finest architecture in Iran, built during the Safavid Empire in the 17th century and later renovated in the early 20th century. The exquisitely blue tiled mosque was initially constructed to serve the private elites, especially for the women of the harem to have a safe and secluded pray of worship. It was centuries later that its presence was shared with the public, whom were able to appreciate its magnificence. NEWS MAGAZINE
13
INTERIOR
Putra Mosque The rose-tinted granite instantly stands out due its pink hues which is not generally associated with serious structures such as a place of islamic worship. The mosque was constructed in two years and is located in Putrajava, Malaysia resting next to a multi purpose scenic man-made lake. The interior is just as glorious, the colourful tainted windows reflect on the carpeted floor and create a divine atmosphere. The space is large enough to hold a crowd of fifteen thousand worshippers at one time. With its distinctive design, it is one of the most interesting mosques to look at.
Sheikh Zayed Mosque Located in Abi Dabi, United Arab Emirats this enchanting white mosque is the largest in the country and is the main place of worship for the five daily prayers. It completed construction within eleven years in 2007. The colour white resembles the union of the ummah, from different backgrounds similarly to the white clothing advised to be worn when visiting the kaaba, Mecca. The design was a direct influence from the Indo-Persian architecture and the Badshashi Mosque in Pakistan. Although it is a classical Eastern design, the amplified richness of culture and wealth is displayed abundantly. This is especially evident in the long-lasting materials used such as maple stone, golden and crystals imported from all over the world. NEWS MAGAZINE
14
Tuğba Durmuş NHS Nursey Nurse
Aşının önem i
Bebeğiniz ve çoçuklarınızı aşı ile koruyabilir ve hastalıkların bulaşıcı hale gelmesini engelleyebilirsiniz. Günümüzde bir çok ebeveyn sosyal medyada asılsız ve doğru olmayan ve ağızdan ağıza dolaşan bilgilerden dolayı çocuklarını aşılamıyor. Aşılama bulaşıcı hastalıkların önüne geçen en önemli etkendir. Aşılama çoçuğunuzu bir çok hastalıklardan ve enfeksiyonlardan korur. Bunlardan bazıları difteri, boğmaca, tetanoz, çocuk felci, kızamık, kabakulak, hepatit B, pnömokok enfeksiyonları ve hepatit A. Bu hastalıkların zayıflatılmış versiyonu aşılama ile çocuğunuza verilir. Bu yöntem ile çocuğunuz bağışıklık kazanır. Çocukluk çağında yapılan aşıların yan etkiler öncelikle ateş, aşı yerinde şişlik, ağrı ve kızarıklıkdır lakin bu etkiler 2-5 gün içerisinde kendiliğinden düzelir. Çocuğunuza aşı olmadan önce ve sonra yaşına uygun ağrı kesici vererek bu etkileri daha hafif geçirmesine yardımcı olabilirsiniz. Aşılamaların uzun vadeli yan etkisi yoktur. Aşı karşıtı söylemlere kanmayınız... - Çoçuğunuzun bağışıklık sistemini zayıflatmaz aksine enfeksiyonlardan, çocuk felçlerinden ve ölümcül hastalıklardan korur.
Bebeğiniz ve çocukların rutin aşıları; bozukluğu veya Otizmli yapmaz, aksine Otizm doğuştan gelen nöro-ge8 haftalık; lişimsel bir tanıdır. DTaP/IPV/Hib/HepB PVC Görevinden arz ettirilen Dr Andrew MenB Wakefield bu yönde yaptığı MMR Rota aşısı çocuklarda Otizm yaptığı haberi asılsız ve yalandır. 12 haftalık; DTaP/IPV/Hib/HepB Önemli duyuru! Rota Bir çok bulaşıcı hastalıklar günümü16 haftalık; zce artmış bulunuyor. Bunlardan biri DTaP/IPV/Hib/HepB kızamık hastalığıdır. Kızamık 20 PVC dakika gibi kısa bir sürede bulaşabilir MenB ve ölümcül bir hastalıktır. 1 Yaş; Hib/MenC PCV MenB MMR (ilk doz)
- Çocuğunuzu otizm spektrum
3 Yaş 4 aylık, haftalık (pre-school booster) MMR (ikinci doz) NEWS MAGAZINE
15
Daha fazla bilgi için GP ‘inize danışabilir veya NHS website bilgi edinebilirsiniz.
A RT NEWS MAGAZINE
16
Ressam Hakan Yaşar ile Sanata Yolculuk
1976 yılında Konya’da doğan Hakan Yaşar, aslen Diyarbakırlıdır. Çizime ve resme ilkokul yıllarında ilgi göstermeye başlamıştır. 1990 yılında Norveç’e ailesiyle birlikte taşınmış sonrasında orta ve mesleki lisesini Trondheim`de bitirdikten sonra uzun süre gurme aşçılığı ve marangozluk yaptı. 2010 yılında bir galeri ziyaretinde gördüğü bir resim onun sanata olan aşkını tazeledi. Duvardaki tablo kendisi gibi Norveç’te yaşayan Eser Afacan’a ait bir tabloydu. Eser AFACAN ise yine bu alanda çalışan modern Norveç sanat tarihinin en heyecan verici isimlerinden biri olarak anılmaktadır. Önceki iş hayatını bir kenara bırakıp Eser Afacan’ın yanında asistan olarak çalışmaya başladı. O zamandan beri Hakan Yaşar kendisini sanata adadı ve Norveç`te ki ilk sergisi ilgi gördükten sonra 2012`de İsviçre, Basel’de büyük bir organizasyonda tek ressam olarak davet edildi. Sonrasında Norveç`te değişik sergiler verdi. Resim ve kara kalem çizim alanında çalışan bir sanatçı olan klasik veya gerçekçi adıyla ifade edilen resim türü üzerine çalışan Norveç’li sanatçılar grubunda yer alır. Anatomi, beden, hareketler, zamansız bir dil ve motife doğal bir yaklaşım sunan bu resim alanında anahtar kelimelerdir. Figüratif resimlerde genellikle kadın ve erkek bedeninin merkezde kullanır. Aynı zamanda çok sayıda veranda, duygu ve hareket içeren dramatik bir duyguya sahiptir. İçsel-varoluşsal çatışmalar, dışsal çatışmalar ve doğal dramalar barındırır. Bazen saçları kesilmiş, elbiseleri parçalanmış kahramanlar, bazen de göğüsleri açığa çıkmış kadınları kitlesel kiosk literatür resimlerinde bulmak mümkündür. Farklı açılarda bakıldığında Hakan Yaşar’ın motifleri eski moda bir tonda ve güzel bir sessiz atmosferde sembolik bir yapıya sahiptir ya da dini bir fikir izlenimi verebilir.
yaptığım resimlerin herkes 1. İlk kez sanatçı olma tarafından kolaylıkla anlaşılır isteğinizi ne zaman hissettiniz? olmasını, beşeri ideali, ruh yüceliğini güçlendirme ve onu Sanatçı olma isteği değil de tuvallerimde yaşatmak. Teknik çocuk yaşta resme ilgim vardı. olarak tempera tekniği diyoruz. İlk okulda katıldığım bir Yani yumurtalı yağlı boya ile yarışmada 3’üncü olmuştum. fırça darbeleri soyutun kontrolü. Zaman buldukça bişeyler karalamayı severdim. Özellikle 3. Bize resim yapma sınıf masasının üzerine çizdiğim sürecinizden bahseder misiniz? figürler yüzünden öğretmenden (ne kadar zaman, boyalar vb) az dayak yemedim diyemem. Resim yapma süreci diye 2. Kendinize has bir resim bişey yoktur. Bir resim hiç tarzınız var. Tarzınızı bir zaman bitmez ama onu ve tekniklerinizi nasıl sergiye yetiştirmek için ancak tanımlarsınız? kapatırsınız. İnsan geliştikçe daha iyisini yapmak ister. Bir Şu an yaptığım resim tarzına resim haftalar aylar sürebilir. Neo klasik denir. Barok’un Rembrandt, ufak bir resmî 4-5 aşırı süslü tarafına bir tepkidir ayda bitirmiştir. Katmanlar Neoklasiksizim. Amacım arasında standoil kullandığı için . NEWS MAGAZINE
17
Standoil keten yağın on katı daha katı olduğu için kuruma süresi daha uzun ve 8 katmana kadar çıkmıştır. Norveçli Odd Nerdrum yaşayan gelmiş geçmiş en büyük klasik ressamı diyebilirim. Oda medyum kullanır en fazla 4 katmana çıktığını bilirim. Ve talebeleri ufak bir resmî 3 ayda bitirdiğini söyler. Kendi boyalarımı metalik pigmenten elde ediyorum ve medyumunu (jel) kendim yapıyorum. Jel şeffaf olduğu için 30 katmana kadar yapma şansım var. Buda yani bir resmî 1 senede bitirme şansım var demektir. Lakin hiç bir zaman o kadar katmana çıkmadım 2 veya 3 bazen zaman olduğunda 4 katmana kadar çıktığım oldu. 4. Genel olarak insan figürü
“Resim yapma süreci diye bişey yoktur. Bir resim hiç bir zaman bitmez”
NEWS MAGAZINE
18
kullanıyorsunuz. Bunu sizin için büyüleyici kılan nedir? İnsan değil midir, mutluluğu da, acıyı da, bize tattıran, bizi olgunlaştıran. Resimlerimde kullandığım insan figürlerinin, hepsinde ayrı bir duygu var. Aslında herbiri biraz ben. Geçmişten bu güne hissettiğim çeşitli duygular farklı yüzlerle tuvallerime yansıyor. 5. Sizce Figüratif resim daha takdir edilen bir sanat formu olarak görünüyor mu?. Figüratif resim; duvara yapıştıran ve 150 bin dolara satılan bir muz, 250 bine satılan boş çerçeve, milyon dolara satılan tek renk bir tuval kadar takdir edilmesede hep var olacaktır. Bizler taktir edilmek için veya faiş fiyatlara resim satmak için resim yapmıyoruz. Çağdaş sanat diye bir akım şu an rövanşta, arkasında sanat mafyası
var ama bu süreç fazla sürmeyecektir. Yeni bir din yaratma peşindeler. 6. Norveç’e ne zaman taşındınız ve neden? Norveç sanat ortamını kendi perspektifinizden nasıl tanımlarsınız? Aile birleşimden dolayı 1990’da Norveç’e taşındım. Sanat ortamı güçlü bir ülke ve ufak bir yer olmasına rağmen klasik sanatın anası diyebilirim. Tabiki orda da sorunlar var. Orda da devlet destekli yeni bir akım yaratılmaya çalışılmaktadır. Sanatçı değil soytarı yetiştirme çabasına girmiş bir Yönetici var. Örneğin son sene medyada büyük yankı yapan bir kaç olayı göz önünde bulundurursak Norveç’te de klasik sana karşı bir ters duruş olduğunu görmemek mümkün değil. Örneğin makatından yerdeki bir tuvale boya fışkırtan sözde bir sanatçıya 5 sene toplam 30 milyon kron
“Kötüye saplanıp kalmamak, iyi ve güzeli görmeye çalışmak benim hayat felsefemdir.” NEWS MAGAZINE
19
destek verilmesi yada senede bir ‘’ høstutstilling’’ adı altında yapılan ve kralın açtığı bir sergide klasik
ressamlara yer verilmemesi.
7. Tarihte geçmiş bir sanat akımında çalışabilseydiniz, hangisi olurdu? Bugün ne yapıyorsam geçmiştede aynısını yapardım. 8. Eserlerinizi yaparken en çok etkilendiğiniz kişi kimdir? Kişi demiyelim kişiler diyelim. Işık ustası Rembrandt, Klasik sanatım duayeni Odd Nerdrum ve kesinlikle Eser Afacan Hocamdır. 9. Stüdyonuzda tipik bir gün nasıl geçiyor? Biz ressamların gece ile gündüz ayrımı yoktur. Günün ve gecenin her saati benim için
çalışma saatidir. Hangi saatte uyuyacağıma, hangi saatte resim yapacağıma gözlerimin yorgunluğu karar verir. Tuvalim, boyalarım, kahvem ve müziğim varsa gece de, gündüz de benim için resim yapma zamanıdır. 10. İşinizde dijital dünya / teknoloji ile etkileşime giriyor musunuz? (teknolojiden ne kadar istifade edebiliyorsunuz?) Teknolojiyi, yaptığım resimleri sanat severler ile paylaşma aşamasında kullanıyorum. 11. Kariyerinizde öne çıkan neler oldu? Ben daha kariyerimin başındayım. Yarının ne olacağını kimse bilemez ama işime aşık biriyim ve çok çalışırım. Bu işin tek kuralı var. İşine aşık olmak ve çalışmak , çalışmak, çok çalışmak. Benim resim
yapmadığım zamanlarda dahi zihnimin büyük çoğunluğu sanat ile dolu. Resim yapmadığım zamanlar bir sonraki yapacağım resim için konu düşünüyorum. Dünyanın en iyi ressamı da olsanız, resimleriniz için sağlam konular bulamıyorsanız yaptığınız resim yeteri kadar güçlü olmayacaktır. İşte işin zor tarafı burası. Konuyu bulduğun andan sonrası fırçanın gücüne, sonrası ise sanat severlerin beğenisine kalıyor. Benim kariyerim de bu.
Çünkü bazen çok düşünmek sanatımı kötü etkileyebiliyor. Malzemelerim tam, bedenim dinlenmiş, zihnim ferah ise resim yapmamak için bir sebebim yok demektir. Birde canlı model bulma sıkıntısı yaşıyorum.Özellikle karantina günlerinde bu yüzden son 3 /4 çalışmamda kendimi resmettim.
12. Eserlerinizi yaparken yaşadığınız bir eksiklik var mı? Varsa üstesinden nasıl geliyorsunuz?
Türkiye’ye sadece sanatımı ücretsiz olarak, sanat severlere öğretmek için geldim. 30 yıldır barışçıl bir ülke olan Norveç’te yaşıyorum. Norveç’in kültürüne alışkın olduğum için, Türkiye’de de işler böyle yürür sandım. Kağıt üzerine imza attırmak yerine söylenen sözlere inanmayı tercih ettim. Verilen sözlerin hiçbiri yerine getirilmedi. Maddi ve manevi büyük zarara uğradım. Fakat Türkiye’den buna
Kaliteli resim yapabilmek için bedeninizin ve zihninizin yorgun olmaması gerek. Her insan kadar benim de zihnimi yoran düşünceler olabiliyor ancak mümkün olduğu kadar çabuk kurtulmaya çalışıyorum. NEWS MAGAZINE
20
13.Türkiye’de yaşamış olduğunuz talihsiz olay ile alakalı neler söylemek istersiniz?
rağmen ayrılmadım. Çünkü kalbi sanat aşkı ile çarpan, insanlığı hiçbir maddi karşılık ile değişilmeyecek birkaç insanla tanıştım. Belediye bu insanların umutlarını söndürmüştü. Ben de bu sanat sever insanlara arkamı dönüp gidemedim. Dünyanın her yerinde, kötünün olduğu kadar iyi ve güzel olan da var. Kötüye saplanıp kalmamak, iyi ve
güzeli görmeye çalışmak benim hayat felsefemdir. Belediye ile yaşadığım talihsiz olay evet beni çok yıprattı, 3-4 ay uğradığım haksızlığın bende yarattığı moral bozukluğu yüzünden resim yapamadım. Fakat olayın üzerine çizgi çektim ve sanat yoluma devam ettim. Çünkü beklettiğim şey SANAT’tı. Bir avuç kişiliksiz insan için sanata daha fazla haksızlık edemezdim.
“Resim yapan insanların birçoğu özgür değil. Bedenin özgürlüğü ile, zihnin özgürlüğü farklı şeyler.”
14.Sizce Türkiye toplumu sizin yapmış olduğunuz eserleri anlayabiliyor mu? Türkiye’deki sanat severlere tavsiyeleriniz var mı? Türkiye’nin sanat konusunda eksikleri çok fazla. Öncelikle resim yapan insanların birçoğu özgür değil. Bedenin özgürlüğü ile, zihnin özgürlüğü farklı şeyler. Sanatçı aklındaki, yüreğindeki resmi çekinceleri olduğu için tuvaline aktaramıyor ise özgür değildir. Özgür değilse yeteri kadar sanatçı değildir. Bir diğeri devletin ve toplumun sanatçıya verdiği değer bence yeterli değil. Türkiye’deki sanat severlere tavsiyem, eğer resim yapmıyor sadece resim seviyorsanız lütfen emeğe saygılı olun ve aylarca gece gündüz uğraşılan bir eserin size armağan edilmesini istemeyin. El emeği teşekkür ile ödenemez. Eğer resim yapan biriyseniz öncelikle kişilik sahibi olun, bir duruşunuz bir çizginiz güçlü bir karakteriniz olsun. Eğer karakteriniz sağlam değil ise sanatla uğraşmayın. Sanat, karakter sahibi insanları sever. 15. Bu makaleyi okuyan herkes için son sözleriniz ne olurdu? Şahsınız ve sanatınız ile alakalı ne bilmelerini isterdiniz? Sanatı sevin, sanatçınıza değer verin el emeğine saygı gösterin. Bizi biz olduğumuz için sevin. FB: Hakan Yaşar İnstagram: @hakany.art www.atelierhakan.com Sergi: 2021 / Art Ankara ( Mart) 2020 / Düsseldorf 2020 / Torbalı İzmir (Haziran) 2020 / Art Brussels 2020 / Nazilli (Temmuz) 2020 / Büyük Kulüp
NEWS MAGAZINE
21
şIIR GüLSüM BöLüK
Değil Bana Buraya çakılmaya gelmemiş herkese En çok da sana Senin kapıların gitmeye açılıyor Değil girmeye Durgun bir suya benziyorum burada Bastığın her yerde çakıl taşları Geri dönüyorsun Çünkü senin kumların denize çıkıyor Değil çöllere Her çağın büyüttüğü fikirler Eğilip baktım kendimin hissine Bu şiir, kendini yabancı görene anlaşılır Her yere, az sonra kalkacakmış gibi gelene Derken, Senin ağaçlarından umutlar dökülüyor Değil yapraklar Sonra kabuğunu kırıp oturduğunuz Dizlerinize En çok da derisini kaldırmış, denizlere Bu şiir, kendini arayanlara anlaşılır Değil bulanlara..
NEWS MAGAZINE
22
KENAN KOMURCU
To z l u s a y f a l a r Tozlu raflarda adı unutulmuş bir kitabın satır aralarında buldum seni Noktası olmayan bir cümle gibi Kelime kelime okuyorum Harfler senin sayende bir araya gelerek anlam kazanıyor bu hikayede Kitabın yaprakları sedir ağacından yapılmış rengi senin tenin gibi buğday Kokusu senin gibi sade ve hafif Kitap okumayı sevmeyen ben bile gözümü kırpmıyorum senin hikayende kahraman olmak için En beğendiğim yeri kalemle işaretledim Aynaya bakınca gördün mü Gözlerine çekilen kalemi Virgül ile ayırdım ölü olarak bildiğim tüm kadınlardan seni Ve son olarak nokta koydum sen doğum izi olarak bilsen de o senin BENİN
NEWS MAGAZINE
23
L I FEST Y L E NEWS MAGAZINE
24
THE SENSE OF SPACE Inside the architecture of wor ship BEATRICE- GABRIELA BADEA
Today, more than ever before in our 21st century society, people around the world unite under the same belief: we want our lives back. What we all managed to thoroughly recognize these days is the value of the exterior world of nature in our lives, on one side, and the interior world of the spaces of worship – enhanced by the overlapping Easter, Ramadan, and soon, the ascension of Christ, over the period of lockdown – on the other side. With the call for faith coming from the Pope, Patriarchs, Bishops, Archbishops, with the constant flow of messages meant to increase our mental tonus coming from psychologists, or with the official call for patience launched by politicians, all meant to ease our struggle with the current situation, there is a question that we should all reflect on: why is it so hard to stay away from the outside, as well as from the inside spaces of worship? Why visiting these places mentally isn’t enough, thus an immediate physical presence is needed? Beginning with the rise of the Renaissance between 14th-17th centuries, precisely with the discovery and application of the principles of perspective in paintings, and profoundly marked by Alois Riegl’s observation about a possible relation between the morphology of space and art, at the end of the 19th century, scholars of the 20th century have manifested a strong interest in the influence that the surrounding space performs on the culture of one nation. Their common research led to the creation of a brand new science named
“cultural morphology”, in the center of which lied the concept of the so-called “sense of space”. Following Alois Riegl’s theory in his 1901 work, “Spätrömische Kunstindustrie” (“Late Roman art industry”), where he identifies two types of senses of space in ancient architecture: positive and negative (one that expresses the celebration of space, and another that expresses fear from space), it is the German historian and philosopher of history Oswald Spengler that discerns a whole new plethora of “spatial symbols”, which he considers to be nothing less than the “seeds” from which the variety of cultures grew. Contradicting Kant’s view on space as an a priori of human intuition, Spengler perceives space as an act of creation of sensitivity, as variable as the diversity of cultures. By these means, he translates the architecture of different cultures through a series of spatial symbols, according to the environment in the middle of which these cultures appeared. An important aspect is to be mentioned here, namely the fact that when analyzing the spatial symbols of the architecture of different cultures, Spengler had in mind the architecture of worship, as the purest, most direct expression of one’s culture. Therefore, he identifies: the Ancient culture – the isolated object; the Occidental culture – the tridimensional infinite; the Arabic culture – the vaulted cave (reference to the architecture of the domes); the Egyptian culture – the labyrinthine road; NEWS MAGAZINE
25
the Chinese culture – the road through nature; the Russian culture – the boundless plan. However, what cultural morphology does superficially is to directly put the nature of a culture on the exclusive account of its physical surrounding. Noticing the reality of the same environment giving birth to completely different cultures, the Romanian philosopher, poet, playwright and novelist Lucian Blaga suggests an alternative theory, which draws attention to the unconscious environment, which he calls “spatial horizon”, “a sort of creative emission on a primary spiritual foundation of ours”, either collective or individual, which is launched as an extension to our unconsciousness the moment we are born. This theory explains why sometimes, though born in a region pictured by infinite plains, our soul may constantly feel unsettled, inexplicably longing for the height of the mountains; consequently, the moment we enter a Nordic wooden church, we instantly feel like home. As our unconsciousness never ceases to search for its spatial horizon (hence the anxiety of staying locked into our homes these days), we find it proper to further analyze the concepts that lie behind the architecture of five of the most beautiful churches around the world, in an attempt to understand the spatial horizon in which these shapes were born. In the same time, the variety observed from one case to another will highlight the trace that a collective unconsciousness leaves on the expression of its culture.
1. Basilica San Paolo fuori le Mura, Rome, Italy (Catholic, Roman, 4th century) Founded by the Roman Emperor Constantine I, over the burial place of Saint Paul, and further reconstructed by the Emperor Theodosius during the 4th century, the original plan of the basilica San Paolo fuori le Mura included one nave with four side aisles and a transept. Being contemporary with St. Augustine, the architecture of the Roman basilica is profoundly marked by his theory, according to which the church is De civitate Dei (“God’s state�), while its center is represented by the altar. As a spatial consequence, its structural elements converge towards the altar, emphasizing the act of the divine service. It is not by accident that one of
the main principles inside the Roman Empire was firmitas (durability), both in architecture and in dominion. The Roman architecture of worship reveals the same rigor, which can be read inside the basilica San Paolo fuori le Mura through the simple, massive columns arranged in four parallel lines leading to the altar; the straight, heavy ceiling that pushes the interior space underneath, cutting any chance for the human eye to escape upwards, in an attempt to reach the transcendence; the neutral, geometric treatment of the horizontal surfaces, both inferior and superior, thus canceling the vertical dynamic of the space. These architectural artifices can be translated through the idea that the Roman human being finds himself on the edge of transcendence, therefore lives with the feeling that there is nothing else for him to do other than participate to the mass of transcendence, somehow horizontally and parallel to it.
NEWS MAGAZINE
26
2. Cologne Cathedral, Cologne, Germany (Catholic, Gothic, 13th century) In his “Lives of the artists”, Giorgio Vasari used the term “barbarous German style” to describe Gothic architecture. Hence it is not a coincidence that we turned to a German cathedral when analyzing the architecture of the spiritual impetus. Gothic architecture appeared during the 12th century, as a development of Norman architecture. Perhaps it is only in the middle of black forests, accompanied by the exaltation of the mountains, that the culture of the tridimensional infinite could have been born. According to Lucian Blaga, the Occidental European lives in a perpetual struggle against nature, restlessly trying to accede it. Out of this inner impulse comes the entire technological evolution that this culture excels in, the Gothic style also expressing the anxiety of ascension. Consisting of a Latin cross, Cologne Cathedral’s plan includes two aisles on either side, forming a system that support one of
the highest Gothic vaults in the world. Unlike the Roman basilica, where the horizontal planes stress the interior space, in order to highlight the altar in the end, the Gothic cathedral stretches the vertical lines of the space to the point where they get lost into the infinite of the sky. Robust architectural elements that have the potential to limit and divide the space, namely the columns, are here divided into a multitude of slender elements joined together, giving the sensation that any of them could break if touched by someone. On the top of them, a ribbed vault absorbs the space upwards, calling the Catholics into ascension. Inside the Gothic cathedral, the idea of transcendence is most accurately represented by light. Therefore, the vulgar daylight never enters the sacred space of the church directly, but is always dimmed and filtered by the colorful stained glass. Basically, what the colours do here is spiritualize the light at the entrance to the space of worship. By these means, its architecture expresses the idea that the Gothic human being manages to rise by himself to Heaven, growing up through transcendence.
NEWS MAGAZINE
27
3. Hagia Sophia, Istanbul, Turkey (Orthodox, Byzantine, 6th century) In contrast to the Occidental struggle against nature, the Byzantine culture develops amid nature. Aspiring neither to the horizontal, nor to the vertical infinite, the soul of the Byzantine culture is translated by Spengler through the spatial symbol of the vaulted cave, where the vault suggests the centered geometry of a circle, therefore the perfect balance. No wonder the great architectural achievement within Hagia Sophia is the wonderful transition from the square shaped plan to the circular base of the dome, in other words, from one centered shape to another one, maintaining the same axis mundi. Neither horizontal, nor vertical, the quality of its interior space relies on the balance that the architectural elements such as the dome, vaults, arches, slightly intermediated by lines, manage to
establish. The Byzantine historian Procop, when describing the dome of Hagia Sophia, states that “it seems not to lean on solid ground, but rather cover the space while being hanged from the sky through a golden thread�. The wholeness of the building pictures a self-sufficient world, one that neither leans on nor accedes to anything, leaving the possibility for the transcendence to fall down from above, becoming sensitive. Unlike the diminished light that enters a Gothic church, the light that enters Hagia Sophia exceeds the materiality of daylight, giving the impression that its rays can be cut with a sword. Invading the space through the base of the dome, this light creates the sensation that the dome levitates, as the expression of transcendence enters the space of worship. The Byzantine human being lives in the expectance for the transcendence to fall down from above, materializing itself.
NEWS MAGAZINE
28
4. Voroneț Monastery, Voroneț, Romania (Orthodox, Moldavian, 15th century) In his book, “The Trilogy of Culture”, Lucian Blaga completes the theory of the “sense of space” proposed by Spengler, by analyzing the cultures that he had omitted. Among them, he includes his native Romanian culture to which he attributes, as a spatial symbol, the wavy space. He extracts this symbol from the physical environment that embodies Romania, precisely the succession of hills and plains, of heights and lows, a characteristic that can also be observed in the tonality of Romanian popular songs.
Being constructed in only three months and three weeks by Stephan the Great to commemorate a victory against the Ottoman Turks, the church of the Voroneț Monastery embodies an interesting mixture between Byzantine and Occidental architecture, under the name of Moldavian style. Destined as well to the Orthodox belief, the architecture of the church expresses the same relation of equality with nature, within which it integrates by means of chromatics. Being famous for the “Voroneț blue” in the painting of both the exterior and interior, the colorful architecture of the church symbolizes the presence of the Holy Spirit both outside and inside, as a perfect NEWS MAGAZINE
29
continuum. Traditionally Orthodox, the ship-shaped plan of the church gives form to the belief that the space of worship is a ship loaded with Holy Spirit, through the materialized light that invades the darkness of the space through tiny windows. The iconostasis, the incomplete wall that separates and unites in the same time the nave from the altar, also known as tâmplă (“temple”), is a symbol for the spring of wisdom that the altar represents. The Romanian human being lives in the expectance for the transcendence to fall down from above, while turning himself into an extension to the iconostasis.
5. Hallgrímskirkja, Reykjavík, Iceland (Lutheran, Brutalist, 20th century) The concept that generates the form of this church is the easiest to figure out, the essence of the Lutheran belief being straightforwardly stated in Lutherans’ confession of the Formula of Concord: “we receive and embrace (…) the prophetic and apostolic Scriptures of the Old and New Testament as the pure, clear fountain of Israel.” The separation from the Catholic Church basically meant the detachment from all the complications that History implied. Lutherans assume a well organized set of principles of faith: inspiration, authority, clarity, efficacy, and sufficiency.
To them, each passage from the Scriptures has a straightforward meaning, available to anybody. As a formal consequence, the architecture of its church becomes a straightforward expression of the physical environment in the middle of which it appeared. The church is intended to resemble the trap rocks, mountains and glaciers of Iceland’s landscape. The purity of form, the absence of any architectural decoration, as well as the constant white colour that covers the building inside-out, does not leave any space for ambiguity. The levelness of the light that enters the church echoes their view on transcendence: everybody is invited to and has the equal right to reach it.
NEWS MAGAZINE
30
A Literary Quintet and A Tea Companion I find quintets to be quite graceful and organic. Why a quintet? The train of thought than ran through my mind developed in a childishly simple way, as I was staring at my hands while typing: five fingers, five toes, five elements. The number five is rich in symbolism and we respond to symbols in unconscious ways – and since we might feel a little bit off balance these days, what better way to ground ourselves than through a rewarding practice and a heightened experience? One for the mind, and one for the senses, both as soothing. Down below you’ll find five books worth exploring and their perfect pair-in-a-cup.
NEWS MAGAZINE
31
NADIA LAZA
1. “An intimate history of humanity”, by Theodore Zeldin T he world is now sitting on its head, and concepts such as the individual and the collective seem to merge, to be reversed, to engage in a conflictual entwining. Sometimes, being walked through someone else’s experience makes it easier for us to better process and understand our own and engage in a non-personal and personal conversation, at the same time. This book reconciles duality and becomes an all-inclusive space for individual journeys to reach a common point, as filtered by the reader. You’ll find out how humans have repeatedly lost hope and found it again, why a family crisis is only one stage in the evolution of generosity, how new forms of love have been invented and why compassion has flowered even in stony ground. Layer after layer, the depths of our fragile human selves are being gently peeled off. The insights are as personal as it gets, and you will truly feel as if you have become the secret carrier of a long-time friend’s confessions. To be paired with a refreshing Demmers Green Jasmin infusion.
2. “The Subtle Art of Not Giving a F*ck”, by Mark Manson They say you should not not judge a book by its cover – or, in this case, title. And this book is not one to be taken lightly, but not one to go about solemnly either. The author has a jocose manner of putting things into perspective that becomes particularly engaging, even during the times when his tone acquires a more serious nuance. It is an easy read that offers a challengingly simplified approach to life. To be served with Twinnings Earl Grey Tea. No sugar for this one.
NEWS MAGAZINE
32
3. “Creating Health”, by Dr. Deepak Chopra There is an undeniable connection between our mind, body, and spirit and Dr. Deepak Chopra does a fantastic job in explaining how these work to create experience. Just as order keeps the cosmos together, balance must be maintained in our bodies. Holistic healing is the key to living a vital, fruitful life. This enlightening book touches upon health and disease, physical well-being, meditation and visualization. It delivers succinct, straight-to-the point data and advice, and is a great start for Dr. Chopra’s body of work that you’ll have a lot to learn from. Experienced best alongside a cup of classic Chai.
4. “The Art of Finding The Right Measure”, by Anselm Grun A wonderful lesson on “discretio” given to us by a German Benedictine padre and a prolific writer. We are invited and guided into practicing moderation and finding the right measure in all aspects of our modern lives, as a means of truly absorbing the gifts of the divine. Once we learn how to set aside things that do not serve us, we will develop a stronger decision-making capacity and find it easier to embrace change and cope with difficulties. What better tea to suit a spiritual reading than a calming infusion of chamomile?
5. “Zen Mind, Beginner’s Mind”, by Shunryu Suzuki Whether you meditate or not, or whether or not you know anything about Zen or Buddhism should not be stopping you from engaging with these sharp, simple, yet incredibly provoking talks and insights of one of the most influential spiritual teachers and founding fathers of Zen. All differences and cultural barriers are to be set aside for those who are eager to clear out their mind in order to become more mindful, to look within, to study themselves, to pay attention and to express themselves fully, breaking free of their own confinement. Hopefully, in the end, we’ll find that whatever we’re looking for is already there. Balance invites more balance into our lives, so make yourself a cup of Cupper Zen Balance Organic Herbal Tea.
NEWS MAGAZINE
33
MODA
ASLI BEDiR
TURUNCU Hem canlı hemde mutlu bir renk olan turuncu baharın gelmesiyle birlikte hafif esintili havalara uygunluk gösterir. Yumuşacık gabardin, viskon kumaşlarla birlikte tek parça seçtiğiniz turuncu bluzunuzu kot pantolonla kombinleyerek, spor ayakkabı takılarınız ve tabiki kadınların vazgeçilmezi olan güneş gözlüğü ile tamamlayabilirsiniz.
O gün canınız süslenmek, gösterişli olmak istemiyor mu? Mutlaka hepimizin dolabında koyu renkli basit bir elbise vardır. Koyu renkli elbisenizi turuncu ayakkabıyla kombinleyerek gittiğiniz her yerde gösterişli olursunuz. Önemli olan kıyafetin rengi değil onu nasıl ve hangi moralle taşıdığınızdır.
Turuncuyu takılarda da rastlıyoruz. Salaş, düz ve beyaz krem ekru toprak tonlarında giydiğiniz düz penye bir badi ile spor etekler, kot pantolonlar ve taytlarla kombin yaptığınızda uzerine bu şekilde takılar tercih etmek isterseniz tek kolyeyi ya da küpe ile bilekliği ayrı ayrı tercih ediniz. Hepsi bir arada çok göz yorar.
NEWS MAGAZINE
34
Resmi bir davete katılırken iddialı olmak istiyorsanız ‘ Likralı siyah - beyaz dar eteğinizin üstüne giyeceğiniz beyaz likralı , oturtmalı askılı bluz ve turuncu blazer çeket ile kıyafetiniz göz alıcı olacaktır.
*Yazın daha çok terletmeyen viskon, pamuk ve penye kumaşlar... *Baharda uçuş uçuş krep, jorjet, kumlu krep, ve medine ipeği gibi dökük kumaşlar... *Soğuk kış günlerinde örme, kaşe, kaşmir, buklet, gabardin ve kışlık kalın kumaşlar tercih edebilirsiniz.
Özellikle yazın, sandaletler göz bebeğimizdir. Sandaletiniz ve üstünüzdekini bluz ton sürton olarak kullanıyorsanız bütün görselliği bozmamak açısından turuncuyu ekru, krem ya da bej ile tamamlamanızı şiddetle tavsiye ediyorum. NEWS MAGAZINE
35
Work in the XXI century WORDS BY D O I N A G AV R I L O V
“WITHOUT WORK, NOTHING P R O S P E R S .” SOPHOCLES
“ I W O R K T O S TA Y A L I V E .” BETTE DAVIS
One of the oldest jobs in human history, which dates over 1.8 million years ago, is hunting. At that time it was not considered a job because it was an essential activity for survival. Later on, the human needs sustained the appearance of other jobs like the clothier (between 100 000 and 500 000 YA), storyteller (200 000 YA), painter (67 000 YA), musician (50 000 YA), farmer (around 13 000 YA) and builder ( 10 000 – 15 000 YA). Because not everyone was able to hunt, tell stories, sing, build or farm, each member of the society chose the activity that suited him best and did that all his life. Someone could build but had no skills in farming, someone could farm but had no skills in building, so the farmer needed the builder to make him a house, and the builder needed the farmer for food. From this moment on, skills and good dexterity in something became an element of barter. Each profession was vital because it contributed to ensuring an existential balance.
Today we have around 12 000 job titles and the society we live in is totally changed. Everything we did so far, our work, the collaboration between different work areas, the inventiveness and the improvement, contributed to this change. The builder managed to improve the construction strategies - we ended up having cities with buildings up to 828 m; the farmers collaborated with researchers – we have come to cultivate different varieties of plants much more resistant to harmful factors of the environment (pests, drought); the clothier came to make much more clothes and at a much better quality after collaborating with the technician, the inventor, the researcher and the farmer. Thus, the work done at the highest possible quality sustained the social change, the increase of jobs variety etc. and the world we live in today got much more comfortable, with many more opportunities and with a much better level of life. Considering all these advantages, do we have enough time to enjoy them?
NEWS MAGAZINE
36
“MEN FOR THE SAKE OF GETTING A L I V I N G F O R G E T T O L I V E .” MARGARET FULLER
From ancient times, the jobs have been associated with activities that ensured our survival, performed daily for as long as possible in order to make provisions (food security), to improve the house (home security) etc. Since the beginning, the jobs involved spending a lot of time each day for a good living. Today, almost everyone is working 8 hours daily. These hours were set in 1817 by Robert Owen as an ideal work-life balance (8 hours of work/ 8 hours of sleep/ 8 hours of recreation). From a mathematical perspective this seems quite right, but nowadays if we look at the unemployment rates and the number of part-time jobs, we see that the employees are quite unhappy with this work schedule. Especially when from those 8 hours of recreation, almost 3h are spent on preparing, going to and returning from work. The recreation hours are highly reduced. This is the reason why many people prefer a part-time job lately that allows them to balance their work-life according to their needs. We believe that in 1817, given the industrial revolution, the 8 hours of work were established considering the overall society needs. Since then, humans as individuals evolved so much, and the individual importance has grown together with personal needs. In 1943, considering people’s motivations to work, Abraham Maslow built a pyramid which highlighted the top five human needs (psychological needs, safety needs, love and belonging, esteem and self- actualization). NEWS MAGAZINE
SOURCE: MASLOW, 1943, CITED IN MCLEOD, 2020.
37
Considering Maslow’s psychological analysis, we observe that work fulfills only our psychological and safety needs. Sometimes it may even disturb our safety (health). Then, the way our working system is organized may worsen our love and belonging needs. Especially when the time we spent with our families and friends is reduced and when we have even less time for social activity. These things may lead to physical and mental problems together with personal problems. The above causes constitute a strong reason for the high divorce rates we have lately. Family separation and individual growth can cause a mismatch of characters and, finally, a divorce. Next, the specialists established that, depending on the work, two weekend days might not be enough for mental and physical recovery after five days of work. The insufficient recovery time could affect the work quality and therefore the quantity becomes irrelevant. In this direction, it was found that there is no difference in the wellbeing of the persons that work 40h/ week and those with 48h/week; on the contrary, a high number of working hours may diminish a person’s happiness. If we look at the happiest people: Finland, with 37.5h/ week; Denmark- 37h/week; Norway- 33.4h/ week; The Netherlands- 38h/week - they all have less than 40 hours of work per week. Then on the other side, we have Colombia and Turkey that exceed 47 hours of work per week. You may argue that more work equals more wealth. Not exactly! We don’t find Colombia or Turkey in the top 50 wealthiest countries in the World. Moreover, with the exception of Norway, the top 5 richest countries in the World (Luxembourg, Switzerland, Norway, Iceland and Ireland) are not among the happiest countries in the World. So what is happiness (which describes the level of our fulfillment) based on?
According to a 2020 World Happiness Report, the criteria for happiness are the healthy life expectancy, freedom, generosity, low corruption, social support and sufficient financial resources. So, if our happiness is defined by something more than wealth, how could the employers of the XXI century motivate their employees? They try to create a friendly environment at work, but work is work, and the personal needs for love, social life and belonging do not have a place there. This is the reason why many employees today choose to work two or three years and then take some time for personal development, accomplishment, family, travel, or stick in a permanent search of a work that fulfills more of their personal needs.
NEWS MAGAZINE
38
T H E R E ’ S A N O T H E R H O L I D AY I N M AY, E I D I N T I M E O F PA N D E M I C
CRISTINA EKSIOGLU
If in last month’s article we made a parallel between fasting in two major monotheistic religions - Christianity and Islam - here in this article we will talk about the feast of Ramadan. As after any important period, and especially fasting, the faithful celebrate. Each according to his Book, according to his tradition, last but not least, according to possibilities. What I want to bring up now is that we will talk about fasting and the celebration of Ramadan from two points of view: how it was before Covid19 and how it will probably be now.
Eid; the Eid has arrived and today they will attain Divine forgiveness. Today their faces will smile, their hearts will be full of joy, and their houses will become places of celebration.
Eid al-Fitr Prophet Muhammad said: “Almighty God has allotted the Eid al-Fitr (the Festival of Ramadan) and Eid al-Adha (the Festival of sacrifice) as more blessed than these two festivals.” (al-Taj, II, 309)
Days of brotherhood and sisterhood
Days of forgiveness and reward By the end of Ramadan, for one month, Muslims have risen from their beds very early for the predawn meal; they have opened their hands to plead, to implore, to repent, to beg forgiveness from Almighty God at daybreak; and they have prayed and asked for mercy. They have endured a variety of hardships during the day, remaining without food or water, and showing patience and endurance. They have endured their fast with not only a physical but also a spiritual asceticism— that is, they have controlled their stomachs, their tongues and their hearts, so they have successfully passed this test of servanthood. They have broken their fast with the evening call to prayer; they have
climbed toward a joy of the spirit and the soul; they have fed the poor, the orphaned, the lonely, the stranger and they have shared their table with friends and relatives. They have gone to the tarawih: they have placed their heads to the ground in a joyful congregation; they have prayed together; vengeance, ambition, enmity have all been eliminated, one by one; and they have become humble, mature, sincere servants of God. Thus, it is with these earnest efforts that the days have rolled up toward the day of the NEWS MAGAZINE
39
Eid days are days when the feelings of brotherhood and sisterhood are most apparent. Those who have fallen out makeup and friends are reunited, while everyone, adult and child, do what is required of them. Relatives and neighbours visit one another, respect is paid to elders, everybody’s health and general situation are enquired about, elders are visited and efforts are made to bring together those who have fallen out in the neighbourhood—as everyone supports such efforts. On this day, the children put on their best clothes; and orphans, the poor and those without homes are not forgotten. We should never forget when the thorn was pulled from the foot of the orphan that Almighty God let roses blossom in its place
and blessed the charitable soul who performed the action with happiness in his grave, In a word, any act of charity, goodness or help will never go unanswered. The Eid Prayer In many Muslim societies, people get up early on Eid. If possible, they have a bath; if this is not possible, then they make wudu and put on clean garments. They walk to the mosque in an unhurried, sedate manner, remembering God and glorifying His Name. On Ramadan Eid, it is the tradition of the Prophet to eat something sweet before leaving the house for the Eid prayer, but on the Eid of Sacrifice, it is best if the first thing to be eaten is from the sacrificed animal. Nowadays, in big cities the sacrificing of an animal does not happen quickly; therefore, this may not be possible.) In the same way, the young, the old, even children all go to the mosque together, or follow one another in quick succession; this helps the younger generations, in particular, desi-
re to participate in the prayer. Muslims attend the Eid prayers in great masses; this prayer only occurs twice a year and it is observed as a congregation. Therefore, it is likely that the Eid prayer could be the first occasion for many Muslims to come to the mosque. After the Eid prayer has been prayed and the sermon has been listened to, the people pour out of the mosque and congratulate one another on the Eid, either in the garden of the mosque, or in their neighbourhood, or in the local halls, according to the custom of the place. Ramadan in Covid19 period What I can say about the pandemic holiday of Ramadan is that the Eid Prayer - the prayer on the first day of the festival will no longer be said at the mosque, so men will stay home, and the children will no longer go to kiss the hand of relatives to receive sweets and gifts. There will certainly be a festive meal - but now the number NEWS MAGAZINE
40
of participants is limited. Only those who live in the same house or in the same yard will sit at the same table. Is this bad? from the point of view of habit - a large number of guests who perish for 3 days, yes - but this pandemic offers the possibility of reflection; of intimacy. Although we do not meet such a large number, it is good that we are healthy and that we have a family or friends to enjoy. Just as the whole of Ramadan meant intimidation and reflection, so will the Feast of Ramadan. What I am firmly convinced will not be missing, even if we are talking about the pandemic, is the Sadaqat al-Fitr (the amount of money that every Muslim who has fasted is obliged to pay). This period of fasting, amplified by the pandemic, must make us look even more at the less fortunate. Thus, volunteering, kindness, almsgiving will not be lacking but will be amplified. I am firmly convinced that after all these trials, there will be more to learn, especially in terms of interpersonal relationships, spirituality and attention. It all depends on us how much we want to get involved in creating a society, a better world. Even the economic hardships we face, and we will certainly hit harder, must be teaching on what we want to be, we want to live. as I mentioned earlier, the world is better for all of us, we can only build it together. Blessed Festival of Ramadan. May all those who have fasted - from all points of view - be rewarded and blessed.
CRISTINA EKSIOGLU
NEWS UNDER THE MAGNIFYING GLASS OF PREDICTIONS DEFINING THE ENEMY
initiates was built. It was then taken over by alchemists, in the 19th century, as well as in hermetic poetry. For During this period, the vast majority Carl Gustav Jung, this “bird languaare trying to spend this “stay home” in ge” was an unconscious coding that a most productive way. One of the fre- amplifies the symbolic meaning of all quently promoted activities is to read. diseases. There are numerous examples of such words, such as: Like most, these days I try to read, to develop myself, for this reason, I have ordered several books on various Tumore: “you die” comes from the French “Tu meurs” topics related to my studies but also to spirituality, psychology or alterna- Mort: “the soul leaves the body” from French: “la morte and l’âme tive medicine. Among the books that hors” came, there was the one by Dr. Luke Bodin, entitled: “The hidden messages Cancer: “when this serves something (or embraces” - in French, “cancer” of the diseases - get full healing and and “quand (ça) sert (ou serre)” find your way back to life”. When there are blockages, fears, such situations - the pandemic - amplify and develop trauma, even diseases. In the chapter “How we explain the symbolic meaning of the diseases”, the sub-chapter “The language of the birds”, the author recalls the word games by which the names of the diseases are formed. For example, by taking the word “disease” and playing with its loudness, it is possible to get another meaning such as “mal-a-dit” = “evil spoke”. This principle dates back
a space within the patient ‘to activate’. We could say that it is a “vacuum” that needs a “co”. Regarding the situation created by Covid, it fixes “together in a vacuum”. It is up to us how we will overcome this vacuum. I think he should stick with the “co-” and put another word next, like “optimism”. Another noteworthy concept in the book is that we always talk about the diseases of the time. The predominant disease of an era is as emblematic as possible for the society in which it develops:
Cardiovascular diseases: they are related to circulation; the circulation of ideas, goods and products manufactured all over the planet, with the Now thinking of COVID, separating it economic problems and conflicts that into Co-Vid, we can see the following this sometimes implies. words, “co” is the prefix that shows the union. Vid means: A space which cancer: it symbolizes a society that contains nothing; which does not con- consumes and destroys the environment in which it lives, without strict tain air or other gas; who is not busy, regulations and without limits, at the living; desert. risk of self-destruction. In other words, COVID could be translated as “together in a deserted space”. If we look at the doctors’ presentations about “Covid” - as a virus - we notice that it is described as a virus that needs a living cell - finding NEWS MAGAZINE
41
Diseases neurodegenerative indicates a problem related to the general command (brain), which is not functioning properly. In this sense, we could mention as a cause the lack of discernment, fairness and justice (or justice), encountered today at all levels of society.
Another stress factor that can be added is the psychological one: what will happen to the economy, to the social life, how will we return to society and how will things adapt to the idea of social distance. Thus, in this period, both the economic, social and decision-making factor must create a support briHomeschooling, dge for the members of the societelemarketing and ty. The safety of a job, of a good health system, of a trustworthy home life leadership, are the factors that will support and help the members My daughter is 3 years and 9 months of the society to mobilize and to old. Since the closing of the schools overcome well the idea of isolawas announced, I have stayed home with her. The main reason was to offer tion, social distance; without developing psychological problems. protection and comfort, but also that my workplace is in the same building Psychological health is paramount in such a period. The media factor and school as my daughter. Because is equally important in this battle: during the first week I could choose fake or alarming news must be to work either at home or at work, I replaced with ideas of spending chose to stay home and take care of both Leyla - my daughter - and work, time, mutual support. For a developing country, the from home. period of the pandemic is much The pandemic period is considered a test for modern parents. Why modern more challenging, due to the problems and shortcomings already parents? Because today, parents conexisting, as well as the fact that tinue their own lives after the child enters the kindergarten. The work pro- the members of the society were gram, the program for their own chil- already in a latent state of continuous stress. However, the adaptidren, now has to govern around the ve characteristic must prevail, and child’s home program. I think every mutual motivation and support step of growth is a test for parents: may exist and be promoted, in any corner of the world, regardless of -Children who are in kindergarten the cultural, economic or develorequire special attention, both educapmental situation. The members tionally and family, of the attention. of the society manage to mobilize -Children in primary school need space and time to continue their online and build something good, only when they are together, in the study. same idea. -The children from the gymnasium like those of the primary classes, except that they need a higher concentraTHE SPIRITUAL PART tion; having maybe a date exam. -High school children may even have an exam to prepare, which is why they During this period, you can see require even greater concentration and it both on social channels - facebook, instagram, tik tok, etc. - Peospace for their own. ple try to recreate a connection In other words, if in a house there with the spiritual side: that we are talking about a faith, religion, as are 2-3 children of different age well as yoga or other way to reactigroups, who need different study space, as well as the time parent to vate spirituality. work, the situation becomes quite It is also interesting that, during this period, the believers of two difficult and burdensome. Moreomonotheistic religions - Christianiver, if we talk about the responty and Islam - are tried in terms of sibility of maintaining the house participation in the services; conduring the pandemic - domestic gregational meetings; but not at activities - the situation becomes even more stressful. If we continue to go through such a period, it would be good to reflect a little on what we do and what we transmit and leave behind. Respect, optimism, faith, empathy, these should be the values we develop from here on out.
NEWS MAGAZINE
42
restricted meetings - such as the Passover feast for Christians, or iftar dinners for Muslims. The pandemic took on two more monotheistic beliefs - Christianity and Islam - during two major holidays: Easter holidays for Christians and Ramadan Moon for Muslims. Another aspect that should not be neglected is the spiritual one. First of all, due to the fact that the man, in situations of crossroads needs emotional, psychological support. If he is forbidden to participate in certain symbolic actions of his faith, or to express his spiritual side, then he himself will grow quite aggressive and try many ways to break the rules imposed. As Lucian Boia mentions in the West a historical interpretation: “Religion cannot be reduced to its theological dimension; any religious complex defines a system of civilization. Even the “desacralized” behavior of today continues to be the bearer of a cultural heritage that originates in an era marked by faith; On the other hand, it is equally true: Churches have also modeled themselves according to the socio-cultural environment. Thus, we speak of a Catholic Europe, a Protestant Europe and an Orthodox Europe, these terms far exceed the strictly confessional meaning, designating specific historical assemblies. As a conclusion to this part of this article, we could say that this period causes many people to either turn their attention to spirituality, out of curiosity, or to emphasize and seek as much information as possible about what they believe, or how I guess.
KEVIN PEACE
HAYALLERIM VAR BENIM idare etmesi gerekir. Peki ya ihtiyaç dışında ortaya çıkan gereksinimler ne olacak ? Bunlar karşısında nasıl bir yol izleyecekler ? Mesela çocuğunun istediği bir çikolata için… O baba işten yorgun argın akşam eve dönerken alın terinin verdiği mutluluğun yanında ailesini de mutlu etmek için mahalle bakkalından ekmek
Bana alın terinin resmini sadece sayıdan ibaret mi?. Falanca bölümde filanca miktarda kişi var. çizebilir misin?
Bu filanca miktardaki kişilerin de herkes gibi ete kemiğe bürünmüş Gelişen toplumların en önemli hayattan umutları, beklentileri, alözelliğinin üretim olması ve bunun dığı hazları var. Hatta bazılarının arkasında yerini alan işçi ve hayat güvencesi olduğu aileleri var. emekçi kesimin adının hiç telaffuz edilmemesi, göz ardı edilmesi Bir söz vardır : Fakirin gene kadar çelişkili, acı bir şeydir. çindiremediği ailesi ile zenSermayenin alın terinin önüne geçginin gerçekleştiremediği tiği günümüzde işçinin sadece sayı gayesi arasında ile ifade edilmesi ne kadar basit ne fark vardır ? Cevap basigeldiğini düşünürüm. Beyaz yakalı ttir : Hiç… diye tabir ettiğimiz kimselere bir nebze olsun isimlerinin sonuna Fakir bir insan elindeki parayı konulan bey / hanım takılarıyla idareli harcamak zorundadır ve ay bir konum belirtilebiliniyor. Peki sonuna kadar elindeki parayla ya mavi yakalı işçi, emekçi sınıfı NEWS MAGAZINE
43
alırken çocuğunun istediği çikolata gelecek aklına. Belki 3 ekmek yerine 2 tane alacak aksam yemekten yarı tok kalkma, sabah ise yarı ac gitme uğruna çocuğunun yüzündeki sevinci görmek onu fazlasıyla mutlu edecek çünkü zaten bu mutluluğu huzuru yakalamak uğruna hayatının zaman dilimlerini birer birer tüketiyordu. Ailesi’nin huzuru , güvencesi ve geleceği için yaşıyordu eğer bunun adı yaşamaksa eğer… Peki ya zenginin gerçekleştiremediği gayesine gelecek olursak emrinde çalışan işçiler sayesinde servetine servet katanlar zamanın gereksinimleri adına hayatı hızlı yaşamak lazım düsturu üzerine kendine spor bir araba alıyor. Bir sure sonra bu da tatmin etmiyor tabiki zaman hızlı akıyor çünkü. Hemen kendine bir helikopter alıyor. Dedim ya hayatı hızlı yaşamak gerekiyor, tabii ki bu da yeterli gel-
meyecek çünkü helikopter çok ses yapıyor, kulak sağlığına zararlı bildiginiz üzere. Bunun uzerine bir jet alarak bu duruma çözüm buluyor.
Yani diyeceğim o ki, ne zengin kesiminin arzuları biter ne de fakir kesimin hayalleri biter…
sağlıklarının üretilen birkaç ürün kadar bile değeri yoktur. Hayat güvenceleri insaflı yöneticilere kalmış bir yaşam sürdürmeye çalışırlar. Korku benliklerini sarmış bir şekilde emeklerini icra edip hayallerine bir adım daha yaklaşma ,umutlarını devam ettirme adına ya sabır çekip zamanı su misali tüketirler. İşçi ve emekçi gününde bile çalışmak zorunda kalan haklarının farkında olmadan bir yöneticinin iki dudağı arasındaki sözleri yerine getirmek icin yaşanacak ve tüllenecek umutlar uğruna hayatı doyasıya yaşamaya, tadını çıkara çıkara çalışırlar (!)
Coğrafya Kader’ dir ne yazık ki… Öyle ülkelerde öyle iş yerleri vardır ki çalışanları tatmin etmek için çalışanın hakkına riayet edip tabiri doğru olursa alnındaki ter kurumadan çalışanın emeğinin karşılığını verir ve hatta aile ferdlerine kadar düşünür. Öyle yerler de vardır ki bir sayıdan ibaret Peki bu işçilerinin haklarını savarlıklardan ibarettirler. Hatta vunacak aklı başında , tecrübeli, NEWS MAGAZINE
44
cevval sendika yöneticilerin görevlerini bihakkın yerine getiriyorlar demeyi çok isterdim. Ne yazık ki bazı coğrafyalardaki bazı iş yerleri umutlarımı yeşertecek. İşçi kesiminin hayallerini yaşatacak, geleceğe umutla bakabilecekleri bir dünya olduğunu ve şartlarının bu konuda olgunlaşabileceği konusunda
ümit
var
degilim.
Umarım yüzlerindeki, gözlerindeki tebessümün, hayat ışığının sönmeyeceği bir dünya inşa edilir. 1 Mayıs işçi ve emekçi gününüz kutlu olsun, tabii eğer bu günün sizin için diğer günlerden bir farkı var ise…
FOOD NEWS MAGAZINE
45
DOCTOR’S KITCHEN
MasterChef Romania finalist Dr. Anjani Kumar’s delicious dishes Anjani Kumar treats hunger with exceptional dishes. According to him, being both a chef and a doctor are two fundamentally distinct experiences. To put it in his own words, “one is meant to treat you, the other to feed you”.
in Northeast India, in order to study medicine in Oradea, Romania, a place that he now calls home. Even though he came from a family where everyone enjoyed cooking, it was in Oradea that he discovered how much he truly loved it.
In 2003, he left his small hometown of Pachperwa, located
What initially started as a quest for alternatives to the Romanian cuisine, has transformed into a culinary journey that he has eventually grown to love and that has led him on to expanding his palate, discovering new cuisines and creating breathtakingly beautiful, exotic dishes and blends of intricate aromas. Anni has competed in the fourth season of MasterChef Romania and has made it to the final, becoming a meritorious fourth place winner.
NEWS MAGAZINE
46
Dr. Anjani Kumar
Tiramisu
“What do you do when you miss someone? You make a Tira-Miss-U!�
Ingredients 2 eggs 250 g mascarpone 200 g ladyfingers 200 ml coffee 50 ml brandy/rum a pinch of salt cocoa for dusting dark chocolate (85% cocoa) for shaving (optional)
How To Make It Brew the coffee and let it cool. Once cooled, add in the brandy or rum. Separate the yolks from the egg whites. Add the two tablespoons of sugar to the yolks and whip until the sugar is fully dissolved. After it develops a fine texture, add the mascarpone and continue to whip until you get a homogeneous, shiny blend. Beat the egg whites and salt together until stiff peaks form. Slowly fold the egg whites mixture and mascarpone cream mixture using a wooden spatula. Once the cream is ready, set up a pan to assemble the tiramisu. Dip half of the ladyfingers in the coffee mixture and line them in the pan. (Ladyfingers should be briefly dipped in one by one, because they quickly soak up a lot of liquid.) Evenly spread half of the cream mixture on top of the ladyfingers. Shave some dark chocolate on top of it and dust it with cocoa. For the second layer, repeat the steps. The selected quantity of ingredients should yield a two-layered cake, but one could always increase the quantity to make it taller. To decorate it, dust the tiramisu with cocoa and shaved dark chocolate. Let it set up in the refrigerator for at least four hours (or overnight). Enjoy your dessert! #StayHome #StaySweet
NEWS MAGAZINE
47
ŞEF- K üB R A K A N B U R
YEMEK TARIFI
KAZANDIBI
Mazemeler 1 lt süt 200 ml krema 200 gr şeker 1 adet damla sakısı 60 gr un 50 gr nişasta
Bütün Ürünler un ve nişasta hariç tartılır ve kaynatılır. iyice kaynayan sütü bağlamak için un ve nişasta ilavesini ekleyerek anında katılaşmaya başladığını göreceğiz. * bu tür sütlü tatlılarda Nişasta ve unu sonradan koymak çok önemlidir .. Olabilecek kazaları önlemiş olursunuz ve başında beklemeyerek zaman kazanmanızı sağlar.. Metal bir tepsiyi ocak üzerine koyup altını orta ateşe ayarlayın.. Muhallebisinin bir kısmını ayırın Kepçeyle tepsinin zeminini kaplıyacak şekilde muhallebiyi dökün. Yavaş yavaş, bölge bölge yakma işlemine başlayın. Tepsinin heryerini dibini yaktığınıza emin olun. *Dibini yakmak için muhallebi yetmezse ayırdığımız muhalebiden üzerine ilave edin Yakma işlemi bittikten sonra ayırdığımız muhallebiyi tamamen tepsiye dökün , üzerini düzleyin. Buz dolabında 3-4 saat bekledikten sonra porsiyonlayıp spatula yardımı ile dibini kazıyarak servis yapınız.
NEWS MAGAZINE
48
THE HALL NEWS MAY 2020 CREDITS EDITOR IN CHEIF & DIGITAL DESIGNER ESRA KANBUR SENIOR TURKISH EDITOR DR. OSMAN KOMURCU WRITERS CRISTINA EKSIOGLU NADIA LAZA BEATICE BADEA DOINA GAVRILOV ASLI BEDIR KEVIN PEACE KUBRA KANBUR GULSUM BOLUK
Dr. Anjani Kumar KENAN KOMURCU TUGBA DURMUS OYA KANBUR
The Hall E-News Magazine has made a constant care to make sure that content is accurate on the date of publication. The views expressed in the articles reflect the author(s) opinions and do not necessarily are the views of the publisher and editor. The published material, adverts, editorials and all other content is published in a good faith. The Hall E-News Magazine cannot guarantee and accepts no liability for any loss or damage of any kind caused by this website and errors and for the accuracy of claims made by the advertisers. All rights reserved and nothing can be partially or in whole be reprinted or reproduced without a written consent. NEWS MAGAZINE
49