5 minute read

Bir Meç_hul Kadın .. ,, ................................................................................................. 21 <ı Hayır! Olümlerden Olüm Beğenmeyeceğiz

mantığımızdan korkun" tehditlerinde bulunarak, Türk milliyetcilerinin gönlünü kazanmak istemiştir.

Ya sonra?

Sonra dünkü gazetemizin manşetine yansıyan ürpertici haberle bir kez daha sarsılmıştır Türkiye . . .

GAP televizyonu, yani özellikle Güneydoğu halkına hitab eden devlet televizyonu kürtçe program yapacakmış.

Bu fikir Çiller'e mi aittir, değilse hangi ahmak d<ınışmanın saçmalığıdır bilmiyoruz, ama B a ş b ak a n l ı k ' ta b i r şeylerin döndürüldüğünden eminiz.

Biz siyasi hayata atıldığı günden beri sayın Ç iller' in çizgisini tespit edebilmiş değiliz. Çiller Türkiye için ne zaman ne yapacağı bilinmeyen bir meçhulden ibarettir.

Temenni ederiz ki B aşbakan ve çevresindekiler, bölücüleri tatmin etmek için uğraşıp duracaklarına eksi 30 derecede vatan hizmeti yapan Mehmetçikleri, polisleri, özel tim mensuplarım düşünsünler biraz ... Şehit eşlerini, şehit yetimlerini, bir dilim ekmek peşinde koşan işsiz güçsüz Güneydoğu gazilerini düşünsünler.

Çünkü hükumetten başka onları düşünen olmayacaktır. Ne Avrupa Konseyi, ne insani kuruluşlar.

HAYIR! ÖLÜMLERDEN ÖLÜM B EGENMEYECEGİZ

2 8 Aralık 1 994

Aşağıdaki ifadeler sayın Cumhurbaşkanı 'na aittir: "- B ir defa dünyanın gündemine Kürt devletini almışlar. Herkes eline kazmayı, küreği almış, bu devletin temelini atmaya <;alışıyor. B iz Çekiç Güç'e "Bırak git" deriz ama terör işi Türkiye'nin en önemli meselesidir. Yarın Çekiç-Güç bölgeden giderse Kuzey Irak boş kalır. Çok sıkıntıya düşeriz. Madem siz bizi buradan çıkardınız deyip, Amerika, İngiltere, Fransa ve Birleş-

miş Milletler Güvenlik Konseyi "Hayır, o sınırdan içeri giremezsiniz" derse çok sıkıntıya düşeriz."

Kendisini, devletin teminatlarından biri olarak kabul eden sayın Demire l ' in 'bize tavsiye ettiği şey ölümlerden ölüm beğenmektir.

Sayın Demirel de biliyor, biz de biliyoruz ve bütün cihan da biliyor ki, Çekiç Güç şu anda Kuzey Irak kürtlerine bir

devlet kurdurmakla meşguldür. Irak' ın askeri gücü tahrip edil i p , Çekiç G ü ç' ün bölgeye yerleşmesinden sonra, K u zey Irak' ta parlamentosu, hükumeti, zabıta kuvveti ve çeşitli kamuflaj lar altındaa faaliyet gösteren dış temsilcilikleriyle siyasi bir oluşum teşekkül ettirilmiştir ki, böyle bir oluşuma dünyanın bütün lügatlarında devlet denir!

Eğer Türkiye, bu ecnebi askeri gücün topraklarında daha faz la barınmasına izin verirse, Washington, Londra, Paris gibi yabancı başkentlerin uygun gördüğü tarihte Kuzey Irak Kürt devleti resmen ilan edilecektir. Kürt devleti n i n k u ru lması dünyanın gündeminde olduğuna göre de bu devlet derhal ta

nınacak, Türkiye için sıkıntılı dönem de işte o zaman başlayacaktır!

Çekiç Güç' ün Türkiye'de konuşlandırılmasına izin vermediğimiz takdirde Kuzey Irak'ta askeri operasyonu yapmamızın engelleneceği yolundaki iddiaya gelince . . .

B u tamamen bir karar ve irade meselesidir.

Ankara, Irak'ta kurulacak bir Kürt devletinin, Türkiye'ye tevlit edeceği tehdidi farkedebiliyorsa, bütün dünyaya bir mesaj yayınlayarak "Güneydoğu sınırlarının emniyetini sağlamak için katlanamayacağı fedakarlığın ve silemeyeceği dostluğun

olamayacağını" ilan etmek zorundadır.

Kuzey Irak'taki siyasi oluşuma destek verilmesinin savaş ilanı olarak kabul edileceğini de açıklamak zorundadır! ..

Biz bu kararlı tavırdan s onra, G üvenlik Konsey i 'nden "lrak' a giremezsiniz" yolunda bir çatlak sesin yükselebileceğine inanmıyoruz. Sesini yükselten olursa da, evladına acımıyorsa, Kuzey Irak'a yollayıp, Mehmetçiğin ayaklan altında ezdirebilir! Kaldı ki biz bu B irleşmiş Milletler' in kıymet-i harbiyesini, Somali, B osna, Azerbaycan ve Ruanda'da, Amerikan askerlik şerefinin nasıl iki paralık edildiğini de Vietnam' da gördük.

DİMYAT' A PİRİNCE GİDERKEN

14 Şubat 1 995 Eğer sayın Başbakan, halen PKK'nın en güçlüsü üssü olan Suriye'ye yeni bir zeytin dalı uzatmakla ilgili kararından vazgeçmezse, milli haysiyetimizi fena halde zedelemiş olacak, elindeki kozları da kaybedecektir. Çünkü Suriye, Türkiye 'yi tatmin edecek herhangi bir jestte bulunmamış, bir iki teröristi tutuklamaktan başka, Ankara'nın beklentilerine uygun adımları da atmamıştır. Su konusunda ihtilaf çıktığından beri, Türkiye'nin Suriye' ye verdiği tek mesaj şu olmuştur: "Önce PKK ' nı n topraklarınızda barınmasına izin vermeyin. Suyu sonra konuşuruz." Türkiye, eşkıya reisinin Ş am ' daki adreslerini, ikametine tahsis edilen köşkleri, telefon numaralarını, kullandığı arabaların plakalarını, Hafız Esat ' a defalarca bildirmesine rağmen, dürzüden hep aynı cevabı almıştır:

- Biz PKK'ya yataklık etmiyoruz. - Ya B ekaa'daki kamp? - B ekaa Lübnan toprağıdır.

Lübnan toprağı olan Bekaa' nın; Suriye işgali altında bulunduğu ifade edilmesine rağmen, Şam ' ı "Türkiye'yi içerden vurmak" şeklinde ifade edebileceğimiz kararından döndürmek mümkün olamamıştır. Ama Türkiye yıllardan beri sürdürdüğü kararlı tavrından dönmek üzeredir! Çünkü B aşbakanlık Konut'unda yapılan, dış politika ile ilgili son değerlendirme toplantısında, sayın Çiller, Suriye'nin taleplerinin kabul edilmesi konusunda ikna edilmiştir. Yani Türkiye Ş am ' a artık, "Önce PKK'yı topraklarınızdan atın, sonra görüşelim" demeyecektir! - Ya ne diyecektir? Önümüzdeki günlerde Ş am ' a gitmesi beklenen Murat Karayalçın, S uriye'nin yıllardan beri dayattığı şartın Ankara tarafından kabul edildiğini bildirecektir. Bu şart şudur: - Önce su meselesini milletlerarası bir anlaşmaya bağlayalım. - Pekiiiy, Türkiye, kendi topraklarından çıkan suyu, Suriye ile paylaşmak demek olan böyle bir antlaşmaya imza koyarsa, Şam PKK ' ya karşı tavır alacak mıdır? Tahmin etmiyoruz. B ugüne kadar PKK'nın topraklarıİıda üs kurduğunu kabul etmeyen Şam antlaşma imzalandıktan sorıra da aynı yalanı tekrarlayacaktır. Varlığı kabul edilmeyen bir örgütün t 3sfiye edilmesi beklenemeyeceğine göre, Konut'taki toplantıda Çiller' i ikna edenler, sayın B aşbakan' ı Dimyat' a pirince giderken evdeki bulgurdan olmak gibi bir akibete sürüklüyorlar dernektir.

DEVLET İNGİLİZ ' E EMANET EDİLEMEZ

24 Şubat 1 995

Eğer sayın Çiller' in, Türk Devleti'ni yeniden şekillendirmesi yani yeniden teşkilatlandırması için, bir İngiliz asilzadesini görevlendireceğine dair haber doğru ise, Türkiye kayıtsız şartsız İngiltere'ye teslim ediliyor demektir.

Hiç bir işe yaramayan bazı bakanlıkların kapatılması ve formalitelerin asgari düzeye indirilmesi için bir ecnebiden yardım isteniyorsa, o zaman ne Çiller'e ihtiyaç vardır, ne Bakanlar Kurulu'na . . .

Hatta B ü yük Millet Meclisi bile fuzulidir.

Öyle ya, icra ve yasama organlarının bürokrasideki dağınıklığı düzeltecek ehliyette olduğu kabul edilmiyorsa, hükumete ve parlamentoya ne gerek var ki?

İcra' nın tepesindeki kadıncağız, kabinedeki arkadaşlarına ve büyük Türk Milleti'nin seçilmiş temsilcilerine itimat etmiyor, sorunların altında ezildikçe, ya İngilize ya Amerikalı 'ya başvuruyorsa, günün b i rinde Türkiye'nin idaresini yabancı şirketlere ihale etmekten de çekinmeyecek demektir!

Zaten yapılan da odur!

Bürokrasiyi düzenlemek, yani bir bakıma devleti yeniden k u r m ak g ö r ev i , m aj es t el erinin ü l k e s inden S i r E d w a r d Kem p ' in şirketine verilecekmiş.

Bu Edward Kemp denen adam sir olduğuna göre; mutlak surette majestelerinin en mutemet adamlarındandır ve mutlak surette İngiliz Entellijans Servisi ile de ilişkilidir.

- Ne anlama gelir bu? - Devleti yeniden teşilatlandırmak vazifesinin İngiliz gizli servisine verilmesi anlamına gelir ...

This article is from: