Nuriye ve Semih yaşasın!
Temmuz 2017 / sayfa 1
özgürlükve onurunu koruyan emekçilerin mücadelesini büyütelim. OHALve KHK rejimitoplumsal karşısında ekmeğini
toplumsal özgürlük facebook.com/ToplumsalOzgurlukPartiGirisimi
twitter.com/toplmsalozgrlk
2 TL / Temmuz 2017
Corbyn momenti Max Zirngast Avrupa’nın her yerinde geleneksel “sosyal demokrat” partiler ya toz duman oluyor, ya da siyasi hayatlarını merkez-sağ partilerden ayırt edilemeyecek bir şekilde sürdürüyorken, Corbyn liderliğindeki İşçi Partisi bir çıkış gerçekleştirdi. 90’larda İşçi Partisi Başkanı Tony Blair tarafından çizilmiş olan ve Almanya’da Sosyal Demokrat Parti (SPD) 2000’lerde uygulanan “Üçüncü Yol” iflas etmiş durumda. Devamı 11 sayfada
Sınıfın hak arayışı Emrah ARIKUŞU Hileyle hurdayla, çalınan oylarla, 16 Nisan’daki referandumda “yasal” olarak “evet” çıksa da halkın tepkisi ile referandum gayri meşru hale geldi. CHP ise nihayet adalet yürüyüşü ile hak, hukuk meselelerine gecikmeli olarak dahil oldu. Oysa işçi sınıfı her gün, yasalar olmasına karşın sürekli hak mücadelesi veriyor, “Adalet” arıyor. Anayasada güvence altına alındığı iddia edilen sendikalaşma, iş güvenliği, grev hakkı, eşit ve adil ücret, çalışma koşulları vb. durumlar için mücadele ediyor.
Haklar yasalardan önce gelir İşçilerin mücadele ile kazanılmış haklarından en dikkat çekeni, işçi sınıfının hak mücadelesinde önemli bir yer tutan grev hakkıdır. Devamı 2. sayfada
Herkes için adalet! Herkes için adalet istiyoruz ve “herkes için adalet”, geçmişin yanlışlarını düzeltme çağrısı değil, adil ve özgür toplumun çağrısıdır! İnsanlık tarihinde çoğu zaman adalet, tanrıdan gelen, ya da hükümdardan gelen adalet idi. Ama bu upuzun tarih boyunca köleler, kadınlar ve ezilenler adaleti pek hissetmediler. Adalet; burjuva demokrasinin merkezinde yer alır. “Eşitlik, özgürlük, kardeşlik!” diye haykıran Fransız Devriminin sloganının temelinde adalet yatıyor. Tamamlanmamış burjuva devrimlerinde ise adalet, burjuva hukuku ve insan hakları gibi hukuksal düzenlemeler tamamen kazanılmış
değildir. Onlar aşağıdan halk hareketinin kazançları olmadılar. Olsa olsa üstten, zorda kalan “otoriter lider” ya da devlet tarafından verilen ve keyfe göre geri alınan birkaç kırıntıdan ibaretti. Bu yüzden, halkın garanti altında olan hakları yoktur. Bu yüzden, “erkek adalet”i hüküm sürüyor ve geniş toplumsal tepki olmadan tacizciler ve tecavüzcüler hafif cezalarla kurtuluyor. Bu yüzden, işçilerin temel hakları da kimilerinin “keyfine” bağlıdır.
Meşruiyet krizi ve adalet Türkiye’de adalet her zaman son kertede devletin adaletidir. Şimdi ise, “devlet partisi” CHP adalet için sokağa inmek zorunda kaldıysa, bu ironiktir elbette. Bu durum, mevcut yönetimin ve devletin meşruiyet krizin göstergesidir. Devleti kuran “Devlet partisi” bile adaleti mecliste değil, sokakta arıyorsa, sıradan yurttaşlar bu devletten ne bekleyebilir ki? Yaşanan meşruiyet krizi demokratik bir cumhuriyet ihtiyacına işaret ediyor.
Toplumsal adaleti ve toplumsal özgürlüğü garanti edecek bir cumhuriyeti bizler sağlayıp kazanmak zorundayız. Bu yüzden meclislerde örgütlenelim, yürüyelim, adalet talebini büyütelim. Demokrasi, halkçı güçlerin öncülüğünde kurulabilir, kurulacaktır! Burjuva adaleti değil, gerçek toplumsal adalet istiyoruz! Herkes için adalet istiyoruz ve “herkes için adalet”, geçmişin yanlışlarını düzeltme çağrısı değil, adil ve özgür toplumun çağrısıdır!
Millete meclis gerek
Sivas katliamı
Büyük durgunluk sürüyor
3
7
8
16 Nisan referandumunun en önemli sonuçlarından bir tanesi meclisin devre dışı bırakılıyor oluşudur.
Thomas Bernhard Özgür UMUT “Thomas Bernhard, ikinci dünya savaşı öncesi doğmuş, ikinci dünya savaşı sonrası da yazmış, Avusturyalı bir yazar” cümlesi; sanırım Bernhard üzerine bir yazı yazarken yapılabilecek en isabetli giriş. Bernhard alışılagelmiş edebiyat icrasının pek uzağında bir yazar; hatta Enis Batur’un deyimiyle “konfeksiyon tipi okuyucuyu terleteceği açık” birisi. Erken döneminde yayımladığı bir şiir kitabının dışında yalnızca düzyazı biçiminde yazan Bernhard... Devamı 14. sayfada
Aleviler, Hayır meclislerinde, Alevi meclislerinde örgütlenerek, “Demokratik Cumhuriyet” şiarını yükseltmelidir.
Yüzde 3 olarak tahmin edilen küresel ekonomik büyüme, küresel durgunluğun sürekliliğini gösteren bir veri.
Adalet yürüyüşü ve sosyalistler Adalet yürüyüşü üzerine bastığımız kaotik düzlemde son derece önemli bir eylem. Perihan KOCA Kaotik, dolayısıyla dinamik ve karmaşık toplumsal-politik atmosferin içinde soluk alıp veriyoruz. 16 Nisan sonrasında kazanılan ivmeyle, Haziran isyanıyla açığa çıkan ve bir biçimde ayakta kalan toplumsal dinamiklerin yeniden hareketlendiğini
görüp-yaşıyoruz. Referandum akşamından itibaren sokaklara çıkan kitlelerin hakiki bir özgürlük arayışı ve öz örgütlenme ihtiyacı içerisinde olduğu ve adeta çırpınarak öznesini aradığı gerçekliğiyle yüzleşip zorlanıyoruz. Tam da bu noktada; Enis Berberoğlunun tutuklanmasının ardından CHP
Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun başlattığı “Adalet yürüyüşü”, başladığı günden bugüne ülke siyasetinin ana tartışma başlıklarından biri haline geldi. Söz konusu eylemin yürütücü gücü CHP ve Kılıçdaroğlu olunca, Adalet Yürüyüşü’nün ülkenin gidişatı açısından önemi ve açığa çıkardığı
olanaklar/fırsatlar yanında, CHP’nin başat güç olduğu eylemin duruşu ve programatiği açısından içerdiği kaygı ve handikaplar da tartışılıyor. Sorun alanlarına ve esasa dair yoğunlaşmadan önce belirtelim; Adalet Yürüyüşü, toplumsal haraketlilik halinde olduğumuz şimdiki olağanüstü... Devamı 2. sayfada