8 Mart’ta Kadınlar Birlikte Güçlü!
Kadınlar özgürlükte ısrarlı, mücadelede kararlı adımlarla yol alıyor, yol açıyor.
toplumsal özgürlük www.toplumsalozgurluk.org
facebook.com/ToplumsalOzgurlukPartisi
twitter.com/toplumsalozgur
2 TL / Şubat-Mart 2021
Otoriter emek rejimi karşısında mücadele Juliana Gözen Yaklaşık bir yılı bulan pandemi koşullarında, üretim ve hizmet çarklarını durmaksızın döndürdü sermaye. Pandemiyi fırsat bilerek, üretim ilişkilerini yeniden yapılandırmaya ve her koşulda “kesintisiz üretim sağlamak” için ihtiyaç duyduğu yasal düzenlemeleri gerçekleştirmeye çalışıyor. Bir taşla birden çok kuş vurmaya niyetli. Bu düzenlemeler işçi sınıfının mücadele ile kazandığı haklarının gasp edilmesiyle gerçekleştiriliyor elbette. (...) >> 7. sayfada
Kâr için değil tüm canlıların yaşamı için su S. Özgür Ekolojik krizin etkilerine dikkat çekmek için çarpıcı iki örnek ile başlayalım yazıya. 2 Şubat’ta bir yanda Dünya Sulak Alanlar Günü dolayısı ile WWF- Türkiye son 50 yılda Türkiye’de 3 Van Gölü büyüklüğünde (1,3 milyon hektar) sulak alanın yok olduğu bilgisini verirken, diğer yanda İzmir bir gecede yağan aşırı yağmur dolayısı ile sel ile boğuşuyordu. >> 11. sayfada
Boğaziçi direnişi hepimizin direnişi Halk güçleri Gezi’de başlattığı özgürlük mücadelesini Boğaziçi’nde, üniversiteli gençlerin öncülüğünde yeni bir safhaya getirdi. Üniversiteliler son derece meşru ve demokratik taleplerle, “Kayyımların saltanatına mahkûm değiliz” diyerek, despotik iktidara karşı direnmenin yeni aşamasını ilan ettiler. Ne yeni anayasa ne Ay’a gitme hayalleri pazarlamaları fayda etmiyor, ayaklarının altındaki toprak kayıp gitmeye devam ediyor. Günü kurtarma amacıyla her gün yeni bir çılgın projeyle de gelseler, olmuyor, olmuyordu. Toplumun büyük bir kesiminin rızasını alamadıkları gibi, Boğaziçi gibi sürprizler(!) hepsinin uykularını kaçırmaya yetiyordu. Polisiyle, gazıyla, copuyla, medyasıy-
Kadınlaşan yoksulluk
“Kriz yok” yalanlarına karnı tok olan kadınlar, ekmek kuyruklarında bekliyor, gece pazarında sebze ve meyve topluyor.
9
la, muhalefet figürleriyle saldırdılar, öne görmezden gelmeyi sonrasında ise ezmeyi denediler. Olmadı, yine olmadı. Nereye baksalar, halkın haklı ve meşru öfkesini, demokratik taleplerini, ekonomik güvence isteklerini görüyorlar. Gözlerini kapatsalar rüyalarına giriyor.
Kayyımlar saltanatına mahkûm değiliz Halk güçleri ise Gezi’de
başlattığı özgürlük mücadelesini Boğaziçi’nde, üniversiteli gençlerin öncülüğünde yeni bir safhaya getirdi. Son derece meşru ve demokratik taleplerle mücadelenin öncülüğüne soyunan gençler, “Kayyımların saltanatına mahkûm değiliz” diyerek, despotik iktidara karşı direnmenin yeni aşamasını ilan ettiler. Artık Boğaziçi, üniversite odaklı bir direniş olmaktan çıkmış, AKP-MHP öncülüğün-
deki faşist koalisyonun karşısında, halk güçlerinin siyasal taleplerini dillendiren “hepimizin direnişi” diyebileceğimiz bir konuma gelmişti.
Siyasal reçetemiz belli Sadece AKP-MHP odaklı koalisyonun değil, restorasyoncu güçlerin de kurgularına çomak sokan bu yeni halkçı dalga, şimdi toplumun geniş kesimlerince tartışmaya açılan sorun alanlarının siyasal reçe-
Hayvan hakları türcülük ve kanun
Boğaziçi’nden çıkarılacak dersler ve görevler “Kayyum rektör
10
telerini arıyor. Bu arayışa verilecek cevabımız halkçı demokratik anayasal düzendir, demokratik cumhuriyettir. Valilikler ve kaymakamlıklar da dâhil, ülkedeki tüm kayyımları silip atacağımız, ülkeyi halkın denetim mekanizmalarında, yani meclislerde, birlikte yönettiğimiz bir düzeni daha fazla ve daha fazla tartışmalıyız. Bu bizim tek çıkış yolumuzdur.
İktidar hayvan hakları kavramı yerine, bilinçli olarak korunma kavramını kullanıyor.
11
istemiyoruz!” sloganı ile açığa çıkan durum...
“Paran kadar sağlık” dünyası ve pandemi
Boğaziçi direnişi ve yeni halkçı dalga
Hatice Göz
Hasan Durkal
Sağlıkta Dönüşüm ile birlikte aslında bu alan, daha hızlı şekilde sermayeye açılmış oldu. Hastaneler birer şirkete, hastalar da müşteriye dönüştü. “Devlet” hastaneleri gitti, yerine kamu-özel ortaklığı ile yapılan ve müşteri-hasta garantisi sunan, dışarıdan otel gibi duran ama içinde ihlaller zincirleri gizleyen şehir hastaneleri geldi. (...) >> 3. sayfada
Boğaziçi eylemleri ile başlayan fırtına, hızla Boğaziçi odaklı olmaktan çıkıp, halkın geniş bir kesimince benimsenen bir harekete dönüştü. Kayyım rektör karşıtı eylemler, bizzat kayyımlar saltanatına yönelen
bir öfkeye büründü. Yeni halkçı dalga, 7,5 yıl önceki Gezi direnişinden süreklilik içerisinde bir kopuşa işaret ediyor. Öncelikle irili ufaklı birçok işçi direnişinin gerçekleştiğini ve her an bunlara yenilerinin eklendiğini belirtelim. Öte yandan
ekonomik krizin yıkıcı etkilerini en çok hisseden kent ve kır yoksullarının ve işsizlerin biriken öfkesi, büyük bir iflas dalgası tarafından yıkıma uğrayan küçük esnaf, zaten uzun bir süredir güç ve deneyim biriktiren kadınlar ve doğa savunucuları da topyekûn
saldırıya geçen düzen karşısında potansiyel biriktiriyor.
Dayanışmalar kurulurken Boğaziçi direnişi tüm bu koşullar içerisinde yükseldi ve somut talepleri ile bunları geniş kitlelere tartıştır-
ma pratikleriyle demokratik halkçı mücadelenin ne şekilde olması gerektiğine dair önemli deneyimler yarattı. Boğaziçi pratiği, bizlere nasıl yol alınabileceğini gösteriyor. (...) Devamı 2. sayfada