ANKARA VN İ VERS İ TES İ
IL "AHIYAT FAKÜLTESI YAYINLARI LXXXI
TÜRKLERDE TA ŞLA ILGILI INANÇLAR
Doç. Dr Hikmet TANYU
ANKARA ÜN İ VERS İ TES İ
ILAHIYAT FAKÜLTESI YAYINLARI LXXXI
TÜRKLERDE TA ŞLA ILGILI INANÇLAR
Doç. Dr. Hikmet TANYU
ANKARA ÜNIVERSITESI BASIMEV İ .
1968
/ 2..
ı ı
69 -/Q)./ılıJg,
IÇINDEKILER
Sayfa 1 A—Konuya Genel Bakış B—İnceleme Sahas ı Ve Metod
4
C—Geçmiş Dinlerde Taş Inanc ı
6
Anadolu'nun Dini Tarihinde Ta ş
6
Mısır Dininde Taş
7
Sümerler, Akkadlar Ve Babillilerde Ta ş inancı
8 10
Hurriler: Hititliler de Ta ş Inanc ı
11
Huvaşi Taşı
11
Frigler'de Kibele'nin Karata ş'ı
13
Yunanlılar da (Greklerde) Ta ş inancı
16
Romalılar da Ta şla İlgili İnançlar
17
Alman (Germen) Dininde Ta ş Keltler, Finler ve Isliivlar'da Ta ş Kültü
18 19
Ç—İlkel Toplumlarda Ta şla İlgili İnançlar D—Günümüzde Ya ş ayan Dinlerde Ta şla İlgili İnançlar Buddizm, Çin Dinleri, Taoizm, Şintoizm)
23
Yahudilikte Taş inancı
25
Hıristiyanlık Dininde Kutsal Ta ş inancı
31
II—TÜRK DINLER TARIHINDE VE İNANÇLARINDA TA ŞLAR
34 34
1—Türklerde Ta şla İlgili İnançlar 2—Türk Efsânelerinde, Destanlar ında Kaya, Kutlu Kaya
34
3— Yada=Yild (Ya ğmur Taşı)
41
a—Sözlük, kelime anlamı
41
b— Yağmur Taşı (Yada v.b.)nm Tarihçesi
44
c— Yağmur, Yada Ta şının Rengi, Şekli, Bulunduğu Yer: Yadacılar: Kullanış 55 Şekli: Dini-sihri metodu. Görenler, İnanmayanlar Ve Inananlar Taşı Görenler; Nas ıl Yağdırıldığı , Kullanma Metodu
III
60
Sayfa 4- Türkiye D ışındaki Türklerin Kutsal Tanıdıkları Çeşitli Taşlar
72
a- Genel Olarak Baz ı Taşlar ve kdetler
72 74
b- Azerbaycan'da Kutsal Ta şlar c- Türk Kazaklar ı , Oğuzlar ve Türkistan'da Ta şla Ilgili Inançlar, Ta şlar Türkistan'da Kaya, Mermer Direk, Gökta ş
75 77
ç-Kıbrıs'ta Hala Hâtun Türbesinde (Bo şlukta Durdu ğuna Inanılan) Taş
78
d-Makedonya Yörüklerinde: Dilek Ta şı , Babu Ta şı , Hacatlar Ta şı
79
III-TURK/YE'DE YAŞAYAN TAŞ LA ILGILI INANÇLAR
81 81
a-Tılsım Değeri Kalmayan Taşlar b-Kahntıları , İzleri Devam eden Taşlar
81
e-Genellikle Illerde Ta ş ; Satı Taşı
83
d-Eski Mezarlar Dikili Ta şlar ve Türklerde Mezar Ta şları
84
(Yunanlılar ve Romalılarda; Mastaba, Ehram (Piramid)
84
Megalithik• Dikili, Uzun Yuvarlak, S ıra, Tabla Şeklindeki Taşlar
86
1- Menhirler (Dikili Uzun Taşlar), 2- Kromlekler (Yuvarlak Ta şlar), 3-Alignements (Sıra Taşlar), 4- Dolmenler (Tabla Ta şlar), 5-Trilith'ler (Nta şlar),
86
Türklerde Mezar Ta şları
88
Balbal'lar
88
Bazı Mezar Ta şları
92 97
AFYONKARAH İSAR Göze Iyi Gelen, Kaya'dan Akan Su
97
öksürük Kayas ı
97
Devrâni Baba Türbesi Önündeki Ta ş
98
Sarı Kız
98 99
A ĞRI
99
Göktaş].
99
ANKARA Delik Taş , Düz Taş, Taş Yapıştırma: Niyet Ta şları
99
Ali Taşı
100
Delik Taş
100
Düz Taş
100
Doğumu Kolayla ştırıcı Taş
100
Ya ğmur Duas ında Taşlar
101
Kayayı Şerif
101
Mezara Taş Bırakmak: Fal Ta şı : Damlalı Taş : Hz. Ali'nin İ zleri: Delik Ta ş : öksürük 102
Taşı Kırıkkale: Hasandede Camiindeki Karata ş
IV
140
Sayfa ANTALYA Zincirli Kaya AMASYA Taşta Hz. Ali'nin izi Taşla Ilgili Kerâmet
103 103 103 103 103
Belirli Bir Taş Etrafında Yürütülme
104
Atılan Taş
104
Kız Kayası (Ersandık) Efsânesi; Buyru ğa Uyan Kaya
104
Taş Yap ıştırma
105
BALIKES İR Taş Alıp Mezara Koyma
105 105
Yağmura Karşı Delik Taş Asılması
105
Yağmur ve Dua Taşı
105
Dursunbey'de Yatır Taşlamak
105
Murat Ta şı
106
Uç Taş Alıp Saklama, Sonra Yerine Koyma
106
Hz. Ali'den Izler
107
Kazda ğı'nda Kutsal Ta ş
107
Sarıkız, Kutsal Taş Hakkında Aykırı Görüşler
108
-
Günümüzdeki Bilgiye Göre Kazda ğı ve Sarıkız
110
Taş Kesilmiş Ağaç
112
BİLECİK
112
Durtaşı : -Uç Taş Atmak
112
Deredeki Oyulmu ş Taşlar
112
BOLU
112
Kemal İimmi Ve Duran Taş
112
Çıngıraklı Kaya
113
Çocuk Kayas ı
113
BURSA
113
Muhtelif Maksatlarla Kullan ılan Taşlar
113
Dönen Ye şil Mermer
114
Taşa Çivi Çakmak
114
Ebe Kaya
114
ÇANAKKALE
114
Bayramiç: Menderes Çay ında Yağmur Duas ı
114
Gelin Kız
115
.
Sayfa 116
ÇANKIRI Şehit Olan Ta ş
116
Çerke ş ve Uç Taş Adeti
116 116
ÇORUM Çelebi Gazi: Ta ş Yapıştırma Ve Yuvarlak Ta ş
116
Çelebi Gazi'nin Ta şı
116
Talih ve Taş
117
Oyulan Taş
117
Mübarek Taşlar
117
DİYARBAKIR
117
Gelin Dağı
117 118
ED İRNE Dönen Taş Ve Dilek
118
Hıdır Baba: -Üstüne Çıkılan Ve Ş ahsı Döndüren Ta ş
118
İnsani Döndüren Ta ş
119
Taşlardan Ev Yapma
120 120
ELAZI Ğ
120
Altından Geçilen Ta ş
120
ERZINCAN
120
Köro ğlu'nun Kır Atının Izleri
121
ERZURUM Delikli Taş
121
Tıpkı Taşı, Yad Boncu ğu: Büyüye Kar şı Taş
121
Çoban Dede Ve Kayalar
122
Taş Kesilen Adam Ve Köro ğlu'nun Yalağı
122 122
ESKİŞEHİR Çoban Baba'n ın Taş Ekme ği
122
Ağlar Kaya
122 123
GAZIANTEP
123
Taş ve Diş Duvara Ta ş Yapıştırma
123
Terleyen Kara Ta ş Sütun
123
Delikli Kaya: Boyna Tak ılan Taş
124
Kantaşı Yüzüğü Ve Burun Kanamas ı
124
VI
1
Sayfa Yağmur Duas ı ve Taş
124
Kırmızı Taş : Korku Ta şı
124
Çevresinde Dola şılan De ğişmen Ta şı
125
Ağaç Veya Çal ı Altına Taş Atma
125
IsMhiye'de: Ya ğmur Duas ı ve Gazi Baba ve Gani Baba'n ın Taş Kabartmalar ı
125
Kilis'te Yedi Çe şit Ta şa Saygı
126
Kilis'te Altın Dede ve Oyuklara Konulan Ta ş
126
Nizip'te Çakmakta şı
126
Ta ş Kesilen Üç Kız: Taşbaş Dağı
127
Nizip'te Terleyen Ta ş
127 127
GIRESUN
127
Gelinkaya
128
HATAY Yuvarlak Ta ş
128
Dörtyol'da Karata ş
128 129
ISPARTA Delikli Taş
129
Yağmur Duas ı Ve Taş
129 129
İ STANBUL Fal Taşı
129
Türbeden Ta ş Almak Sonra Geri B ırakmak
129
Terler Direk
130
Taş Almak, Duvar Dibine Koymak: Ta ş Alıp Mezara sürtmek, tutturmak
131
Horoz Kursa ğından Çıkan Taş
131 132
IZMIR Niyaz Taşı
132
Selçuk'ta Delikta ş
132
Gelin — Damat Taşı
132
Bergama: Haylazlar Kayas ı =Merakta şı = Kısmet Kayas ı
133
Şeytan Ta şlama Da ğı
133 134
KASTAMONU Yağmur Duas ı Ve Taş
134
Beştaş Oynama
135
Taşların Buyruğa Uyuşu
135
Arkasından Üç Taş Atmak
135 135
KAYSERİ
VII
Sayfa Battal Gazi Türbesi Ve Uç Ta ş Atma: Kayalar
135
Hazreti Ali'nin Yasland ığı Iddia Edilen Kaya
136
Kuvle Deliği: Taş İçinde Oyuk, Delik
136 137
KOCAELI
137
Oyuk Taş a Kafa Sokmak
137
KONYA Yılan Taşı : Uğurlu Taş
137
Duvara Ta ş Yapıştırma
137
Binekta şı
138
Şifülı Mermer
138
Cami Duvarma Ta ş Yapıştırma
138
Delikta ş
138
Gelin—Kaya
138
Kızlar Kayas ı
139
Deli Ali Kayas ı
139
İvriz Kabartmas ı
139
KIR Ş EH İ R (Mucur) Ve NEV Ş EH İ R (Hacıbekta ş)
140
Türbeler Ve Taş
140
Yastık!' Beşik Ve Dilek Taşı
141
Hacıbekta ş Taşı Ve Hacıbektaşla Ilgili Taşlar: Kerâmetler: Teslim Ta şı
141
Beştaş Ve Taşlaştırma, Taşı Hamur Yapma Ve Yürüyen Kaya
142
I ş üret Ta şları : At Ta şı
144
Tılsım Taşı : Teslim Taşı
145
Taş Ve Fal
146
Taş Kesilme
146
At Kaya, Be ştaş Ve Hacıbektaş Taşlannın Günümüzdeki Durumu
147 147
MALATYA
147
Öküz Başı Denilen Beyaz Ta ş
148
MANİ SA Yağmur Duas ı Ve Taş : Havuza Ta ş Koyma
148
Ziyaret Edilip Öpülen, El Sürülen Ta ş
148
Ağlıyan Taş Kadın
148
Şeytan Taşı
149
Delikli Taş
149 149
MARDİ N
149
Yağmur Duas ı Ve Taş
V II I
Sayfa 150
MERSİ N
150
Yağmur Duas ı : Taş
150
MU GLA
150
Taş Üstüne Yatırma
150
MUŞ
150
%ölen, Kö şker Baba'nın Taşı
151
SAMSUN Taş Yapıştırma
151
Lâdik'te Seyit Ahmeti Kebir Ve Yan ındaki Taş
151 151
SEYHAN Taş Üzerine Yemin
151
'Uç Taş Atmak Sûretiyle Yemin
152
Çamaşırlarıyle Taş Olan Kadın
152 152
S İNOP Taşı Belde Taşımak
152
Satı Taşı
153
Yılancık Taşı : Sarı Taş
153 153
S İVAS Hızır Direk (Ta ş Sütun)
153
Niyet, Dilek Taşları
154
Taş Yapıştırma
154
Pencereden Ta ş Atma
154
Taş Atmak, Talihin Taşta Olu şu
155
Rasgele Mezarta şlarma Ta ş Yapıştırma
155
Taş Delik
155
Taş Dikme
155
Kayalara Ç ıkan Nal Izleri
156 156
TEKİ RDA Ğ
156
Demirköy'de Ya ğmur Taşı
157
TOKAT Taş Yapıştırma
157
Pencereden Ta ş Atma
157
Sarı Kaya
157
Yağmur Duas ı : Ta ş
158
Taş Olma
158
IX
Sayfa
159
URFA Sallanan Taş Beşik
159
Taş : Yedi Taş
159 159
UŞAK İ çinde Ş eytan Bulundu ğu Sanılan Taş YOZGAT
159 160
Gelinkayalar
160
Irmaklara, Çaylara Ta ş Atmak
160
Sıkıştırılmış Kutsal Toprak
160
Do ğumla İlgili Taşlar
161
Türkiye'de Ya ğmur Duas ı Ve Taşlar
161
IV—SONUÇ
163
1— Muhtelif Kutsal Ta şlar
163
2—Müslüman Türkler Aras ında Kutsal Tanınan Taşlar Ve Taşla İlgili Adetler
166
Hacer-i Esved. Bütün Müslümanlarda Ortak İnanç ve Diğer Kutsal Ta şlar
166
Türkler Aras ında Taşla İlgili inançlar
167
3—Taş İnancının Kökleri, Sebepleri, Tahlili
172
a) Hacer-i Esved, Şeytan Ta şlama Ve Sahre (Hacer-i Mullâk (a)
172
b) Taşların Kullanma Şekilleri: Ta şla İlgili Sayılar: Ta şla Beraber Okunan Dualar 173 ve Renkleri c) Taş İ nancımn Tahlili
174
ç) Mezar Ta şları Ve Üzerlerindeki Resimler, Kabartmalar
175
d) Benzerlikler, Halk inançlar ı , Dinler Ve Mana
179
e) Büyü Meselesi
184
f) Türk Dini Tarihi Ve Sonuç
188
B İBLİYOGRAFYA
197
İ L:AA/ELER
217
YAZMA VE RESIMLER
223
INDEKS
252
YAZMA VE RESİMLER
Sayfa Ş aban
Şifarnin Eseri: Risâle-i Şifâiyye fi beyan- ı ahcar
1-11 Selimiye (Edirne) Ta şla ilgili resimler.
223 - 230 231 - 236
12- Kayseri-Battal'da at ılan küçük niyet ta şları
236
13- Kayseri-Battal türbesinde küçük ta şlar
237
14- Kayseri-Battal semtinde Hz. Ali'nin oldu ğu iddia edilen izler.
237
15- Kayseri-Battal. Hz. Ali'nin oldu ğu iddia edilen izleri seyredenler.
238
16- Hasandede Camii (Kırıkkale Çevresi) Duvar üzerinde ziyaret edilen Karata ş .
238
17- Hasandede-Kutsal Say ılan Karata ş.-Çerçeve içerisinde-
239
18- Hasandede Camii duvarında kutsal sayılan Karata ş'ın duvar üzerindeki mevkii
239
19-20. Sivas Kad ı Burhaneddin.
240
21- Mezartaşlarına yapıştırılmış niyet ta şları .
241
22- Söğüt-Borcak köyü Akçaalan deresinde "Dur ta şı"
241
23- Sö ğüt-Borcak köyünde Akçaalan deresinde Hz. Ali'nin at ının ayak izleri oldu ğu iddia edilen yer.
242
24- Hacıbektaş-Delikli Ta ş .
243
25- Hacıbekta ş-Delikli Taş .
243
26-Hacıbekta ş -Çilehane kayalar ı
244
27- Hacıbekta ş . Slyrıngaç=Kuluç kayas ı . ( Şifa için çıkılan taş)
244
28-29 . Hacıbekta ş . Mezar arkas ında Atkaya.
245
30- Hacıbektaş-Niyet Ta şları .
246
31-XIII. Yüzyıl ortaları . Konya'da İnceminareli müzede bulunan bir mezarta şı -Avcı figürü-.
247
32- (Kars Çevresinde) Bal ık Heykeli veya Mezar An ıtı .
248
33- Kıbrıs. Hala Hâtun türbesinde bo şlukta durdu ğuna inanılan ta ş .
248
34- Balbal sanılan, mezar anıtları veya heykelleri.
249
35- Kudüs-Sahre (a) -Hacer-i Muallak (a).
250
36- Kudüs. Sahre-Hacer-i Muallak (a). Bo şlukta durdu ğuna inanılan taş .
250
37- Kudüs. Sabre ,=--Hacer-i Muallak. Bo şlukta durdu ğuna inanılan Taşın planı
251
38- Hacer-i Esved.
252
XI
G İ R i ş (*) —I— A) Konuya Genel Bakış: Çevremizde ve dünya üzerinde -türlü inançlar ve davran ışlarla karşı karşıya bulunuyoruz. Bunlardan birisi de ta ş la ilgili olanlardır. Birgün aydınlar karşısına, Anadolu'da yap ılan bir kazının paleantropoloji bilgini tarafından bir makale halinde bulgular, belgeler ortaya serilir. Bu gibi ara ştırmalar muhtelif yerlerde yap ılmaktadır. Bulunanlarda da benzeyen •taraflar vard ır: "Hafriyat Esnasında Çıkan Boyal ı Çakıl: * (Türklerde Taşla ilgili İnançlar) adl ı, jürice kabul edilmiş olan (1965) doçentlik tezimin II. bölümünü (islandarda Ta şla İlgili Gelenekler ve İnançlar) te şkil etmekteydi. Bunu ayr ı bir kitap halinde yay ınlamayı benimsemiş bulunmaktayız. Müslümanlarca mukaddes say ılan taşlarla ilgili bu konuda, şu bahisler incelenmiştir: 1- Baz ı Taşlara Câhiliye zamanında ta şlara tapmakla ilgili inançlar.) 2- Hacer-i Esved: a: Kelime ve anlam ı, b: Hacer-i Esvedin Yeri b) Nereden geldiği, mahiyeti, şekli, büyüklüğü: c) Hacer-i Esved (Karata ş) denilmesinin sebebi 3- Hacer-i Esved ve Taberi'nin Verdi ği Bilgi 4- Hacer-i Esved'in Tarihçesi: Ona kar şı hareketler 5- Hacer-i Esved'in, Frig'lerdeki Karata ş'a Benzetilmesi ve Baz ı, Batı Kaynaklarına, iddialarına Bakış 6- Hacer-i Esved'in Hac'düki Mevkii ve Rolü, islâm Gelene ğindeki Yeri. 7- Hacer-i Esved Hakk ında Hadisler ve Söylentiler 8- Şeytan Taşlama ve Mekke'de Di ğer Taşlar, Taşla İlgili Wıcizeler: a) Şeytan Taşlama b) Mekke'de Di ğer Kutsal Ta şlar: 1- Hacer-i Esad 2- Makam-ı İbrahim 3- Hacer-i Ismail 4- Hacer-i Mütekellim (Konu şan Taş) 5- Hacer-i Müttekâ c) Taşla İlgili Mücizeler: Ta şın, kayanın Konuşması 9- Kudüs'te Sahre (Hacer-i Muallâk (a) ) 10- islümlarda Ta şla İlgili Gelenekler ve İnançlar Bölümünün Sonucu: a) Cahiliye Çağında Taşlara Saygı b) Kur-an' ı Kerim ve Taşlar c) Hacer-i Esved'in Mevkii ve Mahiyeti ç) Şeytan Taşlama Geleneği d) Mekke'deki Diğer Taşlar ve Kudüs'teki Sahre (Hacer-i Muallâk (a) ): e) Sonuç.
Boyalı çakıllar Fransa'da, İsviçre'de ve Bavyera'da, Danimarka'da, İngiltere'de bulunmuştur. Boyalı çakıl taşları prehistorik devirlere aittir ve o devirlerin kültürleri ile birlikte ç ıkmaktadır. Boyalı çakıllar sembolik şekillerle süslenm.ektedir. Bunlar bir çok araştırıcılara göre totemik bir mâna ta şımaktadır. Bugün Avustralya'da Arunta kabilesinde, Güney Amerika'da yerli kabileler aras ında boyalı çakılların totemik mânada kullan ıldığı bilinmektedir. Beldibinde Ateriyen kültürü ile birlikte ç ıkan boyalı çakıl Avrupa'da bulunan nümunelerinden farkl ı olmakla beraber teknik itibariyle Mas d'Azil çakıllarına çok benzer."' Çok eski bir kültür dönemine ait oldu ğu belirtilen bu boyah çakıllardan başka, T. ve Y şeklindeki çakmak ta şı âletlerinin, Fitte'ye göre majik ve totemik maksatlar taşıdığı hipotezini bu yeni bulguların teyid edece ği ileri sürülmektedir. Bu ateriyen medeniyetine ait eserlerin Türkiye'de bulunu şunun henüz kesin olarak anla şılmadığı, bu sahanın otoritelerine göre boyalı çakılların ateriyenden ziyade daha sonraki azilien kültürüne ba ğlanmakta olduğu ifade edilmekte ve boyal ı çakıl motiflerini totemik bir anlama ba ğlamamn doğru olamıyacağı hususu benimsenmektedir. Tartışma konusu olan bu noktaları belirtirken, boyal ı çakılların günümüzde sihri, majik anlamlar ta şıdığına iş aret etmek isteriz. Burada bunun dinler tarihi ve din fenomenolojisi ışığı içinde ilmi tahlilini müteakip bölümlere, bilhassa sonuç bölümüne b ıraktığımızı kaydettikten sonra, şimdi tarihin bu çok uzak noktalarından günümüze geçebiliriz. Gündelik hayatta karşılaşılan, büyü, fal, adak, dilek taşları ve böylece bir s ıra taşlar, çocukluktan beri duyulan masallarda ta şla ilgili konular dikkati çekmektedir. Sab ır taşı, sabır taşının çatlamasını duymayan az insan vardır.2 "Bana bir sabır ta şı, bir sünger, bir de kara saplı bıçak getir" denilmesi, ba şına gelen dertleri anlatan "k ızın sözleri biter bitmez sab ır taşının ortasından çatlayıvermesi, kızın taşa hitaben: "Ben bu kadar çile çektim, hepsine sabrettim, dayand ım da sen niye dayanamadın" demesi çocuk hafızalarına yer etmiştir. Böylece taş bir insan gibi dert dinler, sabredemez, bir canl ı yaratık 1 Doç. Dr. Enver Bostanc ı ; Ilmi Bahisler: Antalya'da Yap ılan Keşifler, Cumhuriyet, 23 Haziran 1959. 2 Naki Tezel, İ stanbul Masallar ı (Sabır Taşı), Halk Bilgisi Haberleri, C. 6. Sa. 64, Sf. 108, 115. Eflâtun Cem Güney, Sabır taşı, İstanbul 1947, Do ğan Kardeşler Yaymevi. Nezihe Araz, Hadiselerin I şığında: Sabır Taşı , Yeni Sabah, 15 Ocak 1961.
2
şeklinde davranır. Taşbebek efsaneleri, çocu ğu olmayan ya şlı bir kadının ta ş tan çocuk yap ıp, onu kundakladıktan sonra be şiğe yatırarak sabaha kadar, bütün ulular ı, erenleri, pirleri himmet için ninni söyleyerek ça ğırması, yalvarıp dua etmesi, nihayet ta ş bebe ğin canlanmas ı3, taş doğurma, ta ş olmalar, taşla yapılan kerametler, ta ş hakkında fıkralar4, atasözleri, ilenmeler" Ta ş ol; elin taş olsun; çenesine hay ırsız taşı 5, yağmur dualarında taş kullanılması , taşlardan şifa umulması, kutsal kayaların ziyareti konunun yayg ınlığını, genişliğini gösteren birkaç örnektir. Türk dinler tarihi ve inançlar ında, Kutlu Kaya, Ya ğmurtaşı yada(Yat v.b.) kutlu ta şlar ve ziyaretgâhlar dikkati çekmektedir. Bilhassa İ slâmiyet içinde, Hacer-i Esved, Ş eytan Taşlama ve Hacer-i Muallâka(Sahre) önemle belirmektedir. Ve nihayet özel adlar: Bektaş , Aktaş , Be şiktaş , Tektaş , Be ştaş , Kaya, Berkta ş ...halinde, ta şın de ğeri ortaya ç ıkmaktadır. Muhtelif ülkelerde, halklarda, milletlerde, ta şla ilgili masallar, ta ş doğurma, ceza olarak ta ş oluş, taş ların ba ş rolde oldu ğu efsâneler, kutlu ta şlar,ta şla kerametler, ta ş ziyaretgâhlar, şifalı taşlar gerek geçmi ş yıllarda ve gerek günümüzde, çeşitli inançlar, folklor ve dinler içinde yer alm ıştır. Bugün medeni batı milletleri içinde böyle inançlardan ya ş ayanlar az de ğildir 6 Bu inançlar aras ında, dikkate de ğer bir benzerlik görülüyor. .
3 M. Şakir Ülkütaşır, Taşbebek Efsanesi, H. B. H., Y ıl 8, Sa. 82, A ğustos 1938,Sf.217 -219. 4 Siyavuşgil, Sabah Penceresinden: Ta ş, Yeni Sabah, 23 Ağustos 1962. B. Felek, Hadiseler Aras ında Felek: Ta ş , Cumhuriyet, 20 Mayıs 1959. 5 Hüseyin Kazım Kadri, Türk Lûgati- Türk dillerinin i ştikakı ve Edebi Lûgatlar ı, Istanbul 1928, Devlet Matbaas ı , 2. C. Sf. 425. Ferit Birtek, En Eski Türk Savlar ı , Sf. 18-19. 6 Ord. Prof. Dr. P. D. Chantepie de la Saussaye, Lehrbuch der Religionsgeschichte, B. 1. Heilige Steine, Baume, Tiere, S. 60-63. (Phanomenologischer Teil) Freiburg 1887. Goldziher, Magische Steine, in Arcihiv f. Religions. XIV (1911), PP. 308 F. Handwörterbuch des Deutschen Aberglaubens, B. VIII. S. 380 - 415 (Stein); Steinverwandlung, S. 419 -427. Berlin und Leipzig 1936, 1937. Die Reliegionen Geschichte und Gegenwardt, 3. Auflage, Hans Frher. v. Campenhausen; Aberglaube, Tübingen 1957, 1. B. S. 53-, S. 59. Doç. Dr. L. Röhrich, S. 61. Prof. Dr. Gustav Mensching, Vergleichende Reliegionswissenschaft, Heidelberg 1942, (Heilige Steine und heilige Berge) S. 88-99. V. Ferm, ed., An Encylopedia of Religion, S. 736. Der grosse Brockhaus, Bd. 11. S. 193 (Stein), Wiesbaden 1957. Anton Anwander, Wörterbuch der Religion, "Die Elemente", 3. Aufl., Würzburg 1962, S. 127. E. Britannica, Cilt 21, S. 441-442. Alfred Bertholet, Wörterbuch der Religionen, Stuttgart 1952, S. 458, 459. Mircea Eliade, Die Religionen und Heilige, Elemente der Religionsgeschichte, Salzburg 1954, S. 247-268. G. Van der Leeuw, Phanomenologie der Religion, 2. Auflage, Tübingen 1956, S. 37 — 46. Prof. Dr. Friedrich Heiler, Erscheinungsformen und Wesen der Religion, Stuttgart 1961, 34 — 36. (11. Der heilige Gegenstand: Stein). Diğer kaynaklar önümüzdeki madde ve bölümlerde sunulmu ştur.
3
Epope ve Hurâfe Motiflerinin tarih bakımından önemi üzerinde duran Abdülkadir inan,"Maltimdur ki her milletin tarihi milli destan ve efsanelerle ba şlar" düşüncesini ileri sürerek: "Büyük devlet kuran hakanların ve onlara yard ım eden milli tanrıların menş e'lerine dair söylenen efsâneler, âyinlerde okunan dua ve ilâhiler, kahramanlar ın sergüze ştlerini terenniim eden epopeler, masallar, halk felsefesinden ibaret olan atalar sözü, bugün bizim için manas ız gibi görülen hurâfeler... Yalnız bir milletin de ğil, bütün be ş eriyetin tefekkür tarihini ve onun muhtelif tekâmül safhalarm ı ö ğrenmek için çok kıymetli materyal te şkil eder." demekte ve ilave etmektedir: "Arkeologlar ın yaptıkları kazılarda elde edilen çanak, çömlek, silah vesairenin parçalar ı muhtelif devirlerdeki maddi kültürün inki ş af safhalann ı ö ğrenmek için yegâne kaynak te şkil ettikleri gibi epope, hikâye, masal ve sair manevi kültür mahsulleri de o geçmi ş muhtelif devirlerin karanl ık noktalarım bize aydınlatırlar." 7 Abdülkadir İ nan, toplumun ruhunda, inançlarında binlerce yıldır yaşayan belgelerin önemine i ş aret ediyor. Gerçekten de toplumların gerek mensup olduklar ı din, gerek halk ın ötedenberi süregelen türlü inançlar ı , muhtelif dini kal ıntılar, muhtelif psikolojik, mistik davranışlar, batıl inanç adı verilenler dahil ayrı ayrı incelenmesi gereken konulard ır. Ancak bu gibi çetin, uzun ve sürekli çalışmalar sonunda, inançlar ın kaynak, ortak ve benzer noktalarının ilmi tahlili ve olumlu bir sonuca yöneltilmesi mümkün olabilir. Dinler Tarihi ve Din Fenomenolojisi bak ımından böyle inceleme ve araştırmalara ne derece ihtiyaç oldu ğu aşikardır. B) İnceleme Sahası ve Metod: Ansiklopediler, kitap, dergi, yazma ve gazetelerdeki incelemelerin yanısıra, anket ve mülâkatlarla tesbit edilen bilgilerle yetinilmeyerek, bizzat mahalli ara ştırma ve incelemelerle bilgiler derlenmi ştir. Konu 1— Tarih, 2— Mukayese, 3— Psiko-sosyal, metotlarla i şlenmiştir. Mahalli özel gözlem ve denemelerle, di ğer bilgilerin kar şılaştırıhnasma bilhassa çalışılmış ve sonuçta bütün bilgilerin Dinler Tarihi ve Din Fenomenolojisinin temel ve ışığı içinde, tasnif, tesbit ve tahliline gayret edilmiştir. Doktora tezimizi müteakip, tekrar, bu defa Türkiye'de Ya ş ayan Taşla Ilgili Inançları, mahallinde gözleme ve tesbit etmek üzere 7 Abdülkadir Inan, Folklor: Epope ve Hurafe Motiflerinin Tarih Bak ımından önemi, Çığır, Sa. 71 — 72. 1 Kas ım 1938.
4
1960, 1961 yılları içerisinde muhtelif illeri, köyleri dola şmış , durumu foto ğraflarla tesbit etmi ş bulunmaktayız. Herhangi bir ş ehir ve çevresinden bahsederken ta şla ilgili inançlardan, benzer inançları ve ayrı çeşitleri tesbite yetecek kadar, birkaç örnek sunmakla yetindik. Bütün, taşla ilgili inançları, çe şitleri derleyip sayımını yapmak gerekmediği gibi,bu ferdi imkan ve gücü de çok a şardı . Bununla beraber ta şla ilgili inançlar üzerinde yeteri kadar bilgi ve resim sunma ğa çalıştık. Taşla ilgili masallar,edebi, folklor konular ı üzerinde durmak konumuz dışındadır. Ancak, ta şla ilgili efsâneler, menkibeler, belirli, somut bir taş üzerine ilgiyi çekti ğinden, ziyarete yol açt ığından bunlara değinmemiz gerekmi ştir. Taşlarla ilgili konularda, gözlenen ve derlenen ve incelenen bilginin bölüm sonunda ve bilhassa sonuçta, tahlile yetecek dereceyi bulmasını dikkat nazarına aldık.(Türkler'de Ta şla İlgili İnançlar) Konusu, Giriş , bölümüyle birlikte be ş bölüm içinde incelen ıniştir. Giriş , bölümünün C) maddesinde, (Geçmi ş Dinler'de Taş Inancı), Ç) maddesinde,( İlkel Toplumlarda Taşla İlgili İnançlar), D) maddesinde, Günümüzde(Ya şayan Dinler'de Taşla İlgili İnançlar) ele alınmış , ancak genel bir bak ış içinde gözden geçirilmi ş , bilhassa Musevilik ve Hıristiyanlıkla ilgili taşlar üzerinde biraz geni şçe durulmak istenilmiştir. Bu (Giriş) bölümünde, muhtelif dinler ve inançlardaki ta şların, ayrı ayrı bölümlerde incelenmesi yerine, topluca yaln ız bir giri şi mümkün kılacak derecede yer verilmi ştir. Aksi halde her din ve toplumun inançları ayrı bölümlerde ve etrafh kaynaklarla incelenmeyi gerektirseydi, bu konumuzu çok aş an ve çok genişleten bir durum arzederdi. Bu itibarla bunlar, sadece bir(Giri ş)bölümünün içerisinde ve k ısaca sunulmaktadır. İkinci Bölümde(islamlar'da Ta şla İlgili Gelenekler ve İnançlar) incelenmi ştir. Türklerin büyük ço ğunluğunun müslüman oluşu ve bu inançların Türklerde yer etmi ş bulunması bakımından bu bölümde belirtilmektedir. Bunlar, di ğer müslümanlarla da ortak inançlar sayılabilirler. Bu bölümde, Hacer-i Esved, Şeytan Taşlama, Mekke'de Diğer Kutsal Ta şlar, Kudüs'te Hacer-iMuallak (Sahre) ve konunun tahlili ele alınmıştır. Üçüncü Bölümde(Türk Dinler Tarihi ve İnançlarında Taşlar) gözden geçirilmi ştir. Türk Efsanenelerinde, Destanlar ında Kaya, Kutlu kaya, Yada(yad v.b .), ya ğmur taşı, ve Türkiye dışındaki Türklerin Kutsal tamdıkları çeşitli ta şlar üzerinde durulmu ştur. 5
Dördüncü Bölümde, (Türkiye'de Ya ş ayan Taşla Ilgili Inançlar) incelenmiş , ve kırk iki il gözden geçirilme ğe çalışılmıştır. Ve nihayet be şinci (Sonuç) bölümünde, ta şların tasnif, tesbit ve ilmi tahliline geçilmiştir. C)
Geçmiş Dinler'de Taş inancı:
Burada tamamen tarihe intikal etmi ş demeyerek, geçmi ş dinler deyişimiz,dinlerin ve inançlar ın tamamiyle ortadan kalkmad ığını, sonraki dinlere az-çok s ı zıntılar, kalıntılar olduğunu Dinler Tarihi, Din Fenomenolojisi ara ştırmalarımn göstermiş olmasındandır. Mesela Hıristiyanlığa eski Roma, Yunan dinlerinden ve yak ın çevreden(pek tabii onlara Sümer, Babil, M ısır, Fenike..v.b.,baz ıları mitleri, inançları ta şıyıcıhk etmi ş—Fenikeliler—gibi) 8 bayram, kutsalla ştırma,kutlama v.d. geçmiş , ve onlar yeni kal ıp ve hüviyet içinde devam etmi ştir. Hurri Tanrıları Hitit Panteonuna nüfuz etmi ştir. Böyle örnekler boldur. Nitekim Musevilikte de önceki inançların, önceki dinlerin geçti ğini ve o kalıp ve hüviyet içinde devam ettirildi ğini(kan, saç, ta ş , Cumartesi günü v.b) bol örnekleriyle görmekteyiz. Anadolu'nun Dini Tarihin de taş : Anadolu'nun Dinler tarihi'nin ne derec'e önemli ve zengin oldu ğu bilinmekle beraber, henüz bütün incelikleri, etkileri ve kar şılaştırmalariyle, bir bütün olarak tamamlanm ış bir eserin yayın alanına çıkabilmesi pek güç olmaktad ır. Onun Kültür Tarihi, çetin ve uzun ara ştırmalara ihtiyaç göstermektedir. Önce muhtelif münferit makale ve çahşmalar bu gayeye hizmet edici emekler olarak beliriyor. Prehistorik devirlerde Anadoluda ve muhtelif yerlerde aterien denen kültür devrinde, ta ş inancı önemli bir yer alm ıştır. Anadolu'nun Dini Tarihi hakkında seri makaleler yay ınlayan kzer,muhtelif inanç,yere ibadet, tap ınma ş ekilleri ve mabudlar üzerinde durmaktad ır. Yere tap ınma(zeminperesti-chthonisme) i, antropomorfizim(be ş erleştirme) ile,naturalizm.(tabiate ılık) veya naturizm uzlaşmasından çıkan bir din ş ekli olduğu, tabiatta görülen olaylar ve kuvvetleri, kendisi ile olan olay ve kuvveti kar şılaştırıp, benzetmelerle ve bitki ile hayvanları besleyen yer 'i bir Ana' ya, bir "valide"ye 8 (Prof). Dr. Kemal Balkan, Yay ınlar Üzerinde: Kumarbi Efsânesi, Ankara üniversisitesi, Dil ve Tarih — Co ğrafya Fak. Dergisi, C. V., Sa. 5 den ayr ı basım, Ankara 1947, Türk Tarih Kurumu Bas ımevi, Sf. 666, 667.
6
benzetmesi olayı üzerinde toplumlardan örnekler vererek durmakta ve (Yer- Ana) n ın birçok ülkelerde görüldü ğüne iş aretle, Güne ş , Ay, yıldızlara tap ınma v.b. temas etmektedir. Ilkel baz ı insanların cinsel birle şme karşısında hayret ve tutkunluk, ba ğlılık duymalarına dokunuyor ve " İşte bir taraftan Phallisme ve di ğer taraftan"yere ibâdet=Chtonisme" ile "T a ş lara ibadet =Litholatrie" ve "Tabiat peresti = naturalisme"i meze ve tevhit eden ve kendilerinden, muahhar devirlerde o kadar muazzam ve geni ş dini şubelerin ayrılarak bunları zamanımıza kadar ya ş atan ş ey, ilk insanların cinsiyet karşısında duydukları bu hayret ve kendi benlikleri ile kâinat aras ında yaptıkları bu mukayese olmu ştur." 9 diyor. Her kavınin, ilk zamanlarda büyük taşlara önem verdi ği bir dönem oldu ğunu, baba ve dedelerinin hatıralarına kar şı saygı ve ba ğlılık için bir s ıra "hüyük=tümülüs" veya Pölvan=direk ta şlar, dikdiklerini, bunun birincisini ölüm, ikincisini hayat için yapt ıklarını söylüyor. Güne ş e, yıldızlara, aya tapmma, a ğaç kültü ve su kültünü anlatan yazar, eski, ta şlara tap ınma Metini cinsiyetle birlikte düşünmektedir ". Bunlardan ba şka, göktaş taşlarının da(Haeeri semâvi= Astrolith) kutsall ık kazandığını anlatıyor ". Yere tapmma, gö ğe tapınma ve kutsal fuhu ş , mâbutlar v.b. kaynakları üzerinde kendisine göre birtak ım görü şler ileri sürmektedir ". Bilhassa çok önceler de ta şla ilgili inançlar ve ona derin hatıra ile birlikte geli ş en saygı, kutsallaştırma davranışı olduğu sonucu çıkıyor.
Mısır Dininde Taş : Mısır'da tap ınaklarda, kurban takdim edilen sütunlar ın bulunduğu yer kutsal tan ınıyor 13 ve mezarlar özel bir mevki al ıyordu ". Mısır din tarihinde de feti şizmi " ve amttaşlarma verilen önemi görüyoruz 16 Mısırhlarm inançlarında da büyü ve büyücülük dikkate .
9 Azer, Anadolu'nun Dini Tarihi, Konya (dergisi), Y ıl: IV. Sa. 32. Mayıs 1940. Sf. 1723 ve 1725. 10 Yukardaki kaynak. Sf. 1726. 11 Yukardaki kaynak. Sf. 1727. 12 Azer, Garbi Asya ve Anadolu Akvâm ı Kadimesinin Din Tarihi, Konya (dergisi) Sa. 34. Kasım ve Aralık 1940. Sf. 1922 — 1936. Ve müteakip say ılar. 13 Siegfried Morenz, Yı.gyptische Religion, Stuttgard 1960, S. 92, 93. 14 Yukarda ad ı geçen eser. S. 217. 15 Yukarda ad ı geçen eser. S. 18, 19. 16 Y. a. g. eser. S. 58, 62, 109.
7
değer bir mevkie sahiptir ". Ta şlar, muska, tılsım olarak (kullanılı yor, onun uğur getirece ğine inanılıyordu ". Sümerler, Akkad'lar ve Babillilerde Ta ş inancı: Babil'de fal ve büyü için ta ş kullanılıyor". Tılsım için ta şlar kullanılmakta hastalığa karşı veya talih, saadet temini için muskalar, boyunda taşınmaktadır 20. Asurlularda da anıttaşlarının gittikçe önemi artmakta ayrıca kutsal ta şlar görülmektedir 21 .
Mezopotamya'da, Sümer ve Akatlar'da baz ılarının üzeri yazılı ufak taşların birer nusha(muska) olarak kullan ıldığı da anlaşılıyor. Bazılarının yumuşak veya sert olu şunun rolü oluyor, hattâ bunlar dişi ve erkek olarak vas ıflandınhyor. Bu ta şlar ya ipe dizilip boyuna veya mâbede asılıyor günümüzdeki büyü maksadiyle kullanma şekline uymaktadır. Dini maksatlarda kullamlan ta şlar mermer (siyah, beyaz, renkli olanlar), akik, karneol, kireçli kalkerli ta şlar, mıknatıs taşı(herhalde tutma hassas ının, gücünün etkisiyle), antim.uan,de ğirmen taşı, arsenik, zümrüt, renkli ta şlar bilhassa büyüde kullan ılıyor. Taş tarım' da görülüyor 22 .
Bu sahamn uzmanlarından yaptığımız inceleme ve ara ştırmada (Prof.Dr.Kemal Balkan ve Prof.Dr.Emin Bilgiç), Sümerlerde Hacer-i esved tipi ve fonksiyonunda bir ta ş henüz tesbit edilememi ştir. Ve gene Sümerler'de Ya ğmur taşı gibi bir taşın da günümüzdeki kaynaklara göre, mevcut olmad ığı sanılıyor. Sumeroloji araştırmalarında taşla ilgili inançlara etraflıca değinilmektedir. Prof.Dr.Kemal Balkan, (Talihleri Tayin edilen: Nebat taşı, Kaşurru ve sa ta şlarının tel'ini; sag. kal. veya gul. ta şı, (Bu taş 17 Y. a. g. eser. S. 6-, 9, 16, 27-; 86-, 102, 104, 138, 140-, 228-, 242-, 243. 18 Von Georges Posener, Knaurs Lexikon der :Agyptischen Kultur, München — Zürieh 1960, Steine S. 250, 251. Von Georges Posener, Knaurs Lexikon der Agyptischen Kultur, München /Zürich 1960, Magie S. 152 — 154. 19 Prof. Dr. Annemarie Schimmel, İ slâm D ışında Dinler, (Babil'le ilgili bölüm), (Henüz yayınlanmamıştır) Prof. Dr. Annemarie Schimmel, Dinler Tarihi Ders Notlar ı , Babil, 1956. Prof. Dr. Annemarie Schimmel, Dinler Tarihine Giri ş , Ankara llYniv. Ilâhiyat Fak. Yayını : XI., Ankara 1955. Sf. 39. 20 Dr. Friedrich Jeremias, Semitische Völker in Vorderasien, Vorzeichen, Beschwörungen, Dümonologie bahsi (Babil ve Asurlular) C. 1. Sf. 573. 21 Aynı eser. C. 1. Sf. 617. 22 Dr. Kadriye Yalvaç, Bât ıl Itikatlarla Ilgili Ta ş Metinler Üzerinde Çalışma, Habili tasyon.
8
harpte Ninurta'n ın sad ık dostlarını korkuttu ğu için esarete mahküm edilmişti.);esi =(akatças ı) u ş ıı ta şı = diyorit; (sert bir ta ş olup mücadelenin ba şında isyancılarla birlikte Ninurta'ya "çar şı hareket etmi ştir); na ta şı, Akkatças ı muhtemelen na'u,(Harbin ba şında Ninur'taya kar şı mücadeleyi idare edecek reisin seçilmesi için ta şlar tarafından zar atma merasimine i ştirak etti ği için lânetlenmektedir. Kullanılırken o bir domuz gibi uslu uslu yatacakt ır. Ufalana Ufalana yok olacak ve nihayet suya kalbolacakt ır."; A.Lal ta şı , Akkatçaya Sumerce'den iktibas edilmiş " Akıllı ve muti bir şekilde Ninurtamn yanında kalmış tır.Bundan dolayı ufalanmayacakt ır. Bilâkis düşman memleketinde Ninurta'nın vazife sini görecektir. Nitekim bu ta ştan muharebe gürzleri yapılmakta idi. Tanrı veya kıral bu gürzle harbi kazand ıktan sonra, bunlar votif e şyası olarak mâbetlere konacakt ır. "; ka. gi . na= hakikatın ağzı", "Akatças ı Sumerce ile alükası olmayan ş adânu'dur. Harpte parlak gözleri ile etraf ına bakınmakta ve dü şmana korkunç harp naralar ı savurmakta idi. Ninurta onu üsilerle beraber yakalad ığı zaman bu hizmetinden dolay ı hayat ını bağışladı . Ve onu taşların hâkimliğine tâyin etti. Güne ş tanrısı diğer tanrılar aras ında hangi kuvvete sahip ise hakikat ta şı da ta şlar aras ında aynı kuvvetin sahibidir. Gerek epostaki bu yerden ve gerekse di ğer yerlerden edinilen intibaa göre bunu mihenk ta şı olarak kabul etmek mecburiyeti vard ır. Kar 185 te «Onun hakikat ta şı olduğu ve bunun için yalan ile do ğruyu ayırd edip efendisi güne ş tanrısına bildirdiği" zikredilmektedir.";ka.gi.natil.la = Canlı hakikat ta şı"; gir.zu.gal = "par ıldayan" (Sumerce ismine nazaran beyaz bir ş ekilde, parıldak bir taştır. Ayrıca parütu diye bir ismi daha vard ır. Karde şleri aras ında yalnız o tanrıya kol kaldırmadığı için diğer taşlar ona ubildiyet edeceklerdir. Ve o mâbetlerin ve saraylar ın süsü olarak kullamlacakt ır."; Algarai ş taşı, bu da Ninurta ya kat ılmakta tereddüt etti ğinden lânetlenmekte, günlük eşya yapılmasına mahküm edilmektedir. Gene Ninurta'n ın tarafını tuttu ğundan, tap ınaklarda günlük kült takdimeleri için tabak yap ılma, mükâfat ına ulaşmıştır; du. şi.a = Zümrüt; Samtu = kırmızı taş = kırmızı akik; hulâlu = sar ı akik; za.gin.na = lâcivert ta şı ; gir.zu.gal = "büyük di şli bıçak. İki taraftan birisini seçmeyip kâh ona kâh ötekine ko ştuğundan Ninurta'n ın lânetine u ğruyor, boynuzlar' kesilerek bir torba gibi y ırtılıp, arpa maltı gibi ezilecektir."" Bunlardan ba şka henüz ne oldu ğu etraflıca anla şılamayan muhtelif ta şlar vard ır: immana ve aliga ta şları ;barda, dubban ve uruttum ta şları ; şagara ta şı ; marhuş a taşı ; siptu ta şı ;tutu,engisak ve 9
aşnan taşları ; ullânu ta şı ." Sümerler de bu edebi metinlerde, ta şlara inançlar dikkati çekecek kadar önemli ve çe şitlidir. Taşlara nasıl bir canlılık verildi ği yukardaki örneklerde görülmektedir.
Hurriler : Hititliler de Taş inancı Kuzey Mezopotamya ile Akdeniz aras ındaki alanda (M.Ö.Tah. 2000 yıllarından sonra) ya ş ayan Hurriler'de de ta şlailgili önemli bir inaneın Kumarbi Efsanesin de geçti ği görülüyor. "Kültür bakımından Etiler"in kom şuları Hurriler'den birçok şeyler aldıklarını" anlatan Hititoloji Profesörü H.G. Güterbock, Hititlilerin, Hurri tanr ılarına taptıklarım, Hurri özel adlar ını aldıklarını ve dini etkilerinin birçok Hurrice metinlerde görüldü ğünü söylüyor." Kumarbi Efsânesinde (tanr ı) Kumarbi ile Fırtına tanrısı aras ında hakimiyet ve iktidar mücadelesi olurken, Kumarbi'nin çat ışma alanında bizzat görünmeyerek, dö ğüş için diyorit taşından yaratılmış bir o ğlu aracılığıyle maksadına ulaşmağa uğraştığı ;26 diyorit taşının çok büyüyüp çok kuvvetli olduğu 27 ; taşın sudan dışarıya çıkıp gökte mâbetlere ve Kuntarra evine yetiştiği" anlatılıyor. Bu diyorit ta şından, Tanrılar korkuyorlar ve taşa karşı savaşıyorlarsa da, ta ş zaferler kazan ıyor v.b.."Kum.arbi'nin oğlu, destanın mevzuu olan diyorit taşı Ullikummi'dir."29 Diğer milletlerin efsâneleri ile kar şılaştırma yapan, Prof.Güterbock,Yunanlılara olan etkiyi 3° ve "efsânelerin men ş ei: Babilonya" üzerinde" ve "efsânelerin alındığı yol: Fenike' 32 üzerinde önemle duruyor. Babilon23 (Prof. Dr.) Kemal Balkan, Talimi — Destâni Sümer Edebiyat ının Ş aheserlerinden Biri, Sumeroloji Araştırmaları, Dil ve Tarih — Co ğrafya Fak., İ stanbul 1941, Cumhuriyet Matbaası, Sf. 901 — 906. Bunu müteakip tabletler ayr ı ayrı incelenmekte, metinler türkçeye çevrilmektedir: Sf. 906 — 912. 24 (Prof. Dr.) Füruzan K ınal, Amarna Çağında Hurriler, Sumeroloji Ara ştırmaları 1940 —1941, Dil Ve Tarih — Co ğrafya Fakültesi Yıllık Çalışmaları Dergisinin 1. sayısından Ayrı Basım, (Hurri Dini) Sf. 1063 — 1065. 25 Prof. Dr. H. Güterbock, Kumarbi Efsânesi, Türkçeye Çeviren (Prof.)Dr. Sedat Alp, Türk Tarih Kurumu Yayınlarından VII. Seri — Nu: 11, Ankara 1945, Türk Tarih Kurumu Basımevi, Sf. 2,3. 26 (Prof.) Dr. Kemal Balkan, Yayınlar Üzerinde, Ank. tiliv. Dil Ve Tarih — Co ğ . Fak. Der. Sa. 5. den ayr ı basım, Ankara 1947, Sf, 662. 27 Prof. Dr. H. G. Güterbock, Kumarbi Efsânesi, Türk. Çev. Prof. Dr. Sedap Alp, Ank. 1945, Sf. 19. 28 Yukardaki eser, Sf. 21. 29 Aynı eser, Sf. 46. 30 Ayni eser, Sf. 52. 31 Aynı eser, Sf. 57. 32 Aynı eser, Sf. 61.
10
yalılar, Hurrililer, Fenikeliler, Yunanl ılar aras ındaki kar şılaştırmaların sonucunu bir tabela ile sunuyor." Huvaş i Taşı : Hititlilerde de kutsal bir ta ş , Huvaşi Taşı görülmektedir." Küçük Asya'da, Huva şi-Taşları adları verilen bu ta şlar bir fetiş mahiyetinde olup, hürmet ve tâzim görmekteydi. Prof. Güterbock, Huvasi ta şlarına da ğ ve pınar diye tap ıldığını, bir metinde, bunların yerine topuzlar ve heykellerin kondu ğunu bildiriyor. 35 "Harruvata( ?) ş ehrinde Saluvanta da ğlarının huvaşi taşı, ta eskidenberi mevcut; Maj este, güne ş ve ay"amblem"leriyle süslenmi ş bir topuz ki bunun üzerinde yürüyen bir adam ın I sekan büyüklü ğünde demirden bir tasviri konmu ştur, Saluvanta da ğlarının (tasviri) olarak yapılmıştır."."Harsalassa( ?) şehrinde fırtına tanrısının huvaşi taşı tunçtan bir vaksur kabı ve bir huvasi taşı, Hapuriyatas p ınarının (kült objesi olarak) ta eskidenberi meveuttu."..."Suruva'mn f ırtına tanrısı : Eskiden I huvasi ta şı(fırtına tanrısının kendisinin), güne ş tanr ısının huvasi taşı, Auvara( ?) da ğlarının I huvasi ta şı(ve) Sinaras ı pınarının I huvasi taşı vardı ;(bunlar)4 tanr ı(ederler),...güne ş tanrısının huvasi taşı" vardı ." Frigler'de Kybele'nin (Kibele) (Karataş)ı : Friglerin anatanrıças ı Kibele'nin ta şı da önemli görünüyor." Bu karataş 'ın Romalılara etki de bulundu ğu görülüyor. Kybele kültü"Hacer-i Esved'e bile benzetilmek istenildi ği gürülmüştür. 39 Bu gibi batılı ve yerli görü şlere Hacer-i Esved bahsinde de ğinilmiştir. Genel olarak Kybele kültünün geni ş bir alana yayıldığı, ve muhtelif halklar ve dinler üzerinde etki yapt ığı anlaşılmaktadır." Yalnız bu taşın Romalılar tara33 Aynı eser, Sf. 66. 34 Kulturgeschichte des Alten Orients, Kleinasien, Von Albrecht Goetze, München 1957, S. 163, 168. (Hititler). 35 Prof. Dr. H. Güterbock, Eti Tanr ı Tasvirleri İ le Tanrı Adları , Belleten, C. VII, Sa. 26, Nisan 1943, Sf. 281. 36 Aynı kaynak, Sf. 281. 37 Prof. Dr. Alfred Bertholet, Wörterbuch der Religionen, Stuttgart 1952, S. 270 — 271 38 Prof. Dr. Friedrich Heiler, Erscheinungsformen und Wesen der Religion, Stuttgart 1961, S. 82, 190, 217, 437. 39 Tarih, Türk Tarih Kurumu, C. 1. Sf. 139; C. 11. Sf. 85. 40 Prof. Dr. Helmuth von Glasenapp, Die Nichtcristlichen Religionen, Frankfurt /M. 1957, S. 50, (Babylonisch — assyrische Religion); 144, (Heelenistische Mysterien Religionen); S. 261 (Römische Religion). 40 Prof. Dr. Friedrich Heiler, Die Religionen der Menscheit, Vergangenheit und Gegenwart, Stuttgart 1959, S. 481; 504 (Die phrygischen und syrischen Mysterien). 505; 506; 666 (Das Christentum), bahisleri içinde. Prof. Dr. Hans — Joachim Schoeps, Religionen, Wesen und Geschichte, Gütersloch 1961, S. 166.
11
fından nas ıl benimsenip gütürüldü ğü bile onun önemini gösterir. Kybele'nin taşı hakkında Ord. Prof. Ekrem Akurgal, bu ta şın bir fetiş olarak bulundu ğunu, ve meteor as ıllı olduğunu, ve anıt mahiyetinde bir mevkie eriştiğini belirtmekte, fakat onu Hacer-i Esved'le ortak bir kayna ğa götürme gibi bir iddiada bulunmamaktad ır. 4' Bu kara ta ş a oradan daha sonraları Roma'ya ta şınarak kadar önem verilmi ştir.Böylece Kybele'ye birçok yerlerde, Anadolu,Atina ve Romada tap ılmıştır. "Pessinus'daki mâbedinde Kybele'nin bir heykeli yoktur, fakat Kybele diye bir gökta şx olan büyücek bir ta şa tap ılırdı . Isa'dan önce 202 tarihinde, Romanlar, Kartacahlara kar şı fena durumda idiler. Roman Sibil kâhinleri, Kybele nin ta şı Pessinus'dan Romaya getirilmeyince, Romalıların Kartacahlan yenemiyeceklerini söylediler. Bunun üzerine, İsa'dan önce 204 yılında, en yüksek rütbeli Romahlardan mürek kep bir heyet, be ş s ıra kürekli, be ş kadırga(kinkuerem)s ı ile ve büyük törenle taşı alıp Atama (Dikili) yolu ile Roma'ya götürdüler." 42 Böylece Pessinus'tan Kybelenin kutsal ta şı , Roma'ya götürülünce, Romanların ona"Mater Deum Magna=Tanr ıların Büyük Anası" diyerek pek çok sayg ı gösterdikleri görülüyor. 43 Roma'da Plâtin da ğındaki mâbede konulan bu ta şın ş ekli koni biçimindeydi.Daha sonra "Suriye ve Filistin'de de Astoret Kybele gibi geni ş tarafı yerde sivri tarafı havada koni ş eklinde bir ta şla temsil edildi" ği görüldüğü gibi "bu koni ş eklindeki ta şlara Anadolu'nun karya ve Likya gibi güne ş doğusunda" belirdi ği gibi bu tarz inanç ve âdetin Malta'ya kadar gitti ği, "Filistin, Suriye, Güney Anadolu ve K ıbrıs adasında koni ş eklindeki bu ta şlara festival ve panya günlerinde zeytin ya ğı sürüldüğü" hatta "Mekke'de Kâbe'deki Sibel putuna da ya ğ sürüldüğü" ve Hz. Muhammet "Kurey ş 'e kar şı" bu putun suratına zeytinya ğı sürdüğünüz zaman sinekler yap ışıyor. Buna nasıl tanrı diye tapabilirsiniz" diye bağırdığı , Anadolu Efsânelerinde belirtiliyor. 44 Anadolu'nun muhtelif yerlerinde yap ılan kazılar Anadolu tarihine oldu ğu kadar, buradaki dinlerin ve ilâhlann mahiyetine dair de kıymetli bilgiler elde etmektedir. Lidya k ırallığının merkezi Sart'ta, Harvard-Cornell üniversitesi kaz ı heyetinden, Dr.David Gordon Mit41 Ord. Prof. Dr. Ekrem Akurgal, Phrygische Kunst, Ankara tJniv. Dil, Tar. — Co ğ . Fak. Yayınları : Nu: 95, Ankara 1955, Türk Tarih Kurumu Bas ımevi, Kybele h. Sf. 61, 96, 97, 98. Fallus h. Sf. 90, 91. (Kybele, zur Frage der phrygischen Religion) S. 99. 42 Halikarnas Bal ıkçı sı (Cevat Şakir), Anadolu Tanr ıları . İkinci Baskı . Matbaa, Sf. 88. 43 Anadolu Tanr ıları . Sf. 103, 106. 44 Anadolu Efsâneleri. Sf. 85, 86.
12
İst. 1962. Yeni
ton'un, Kibele'nin an ıt= bulundu ğuna dair açıklaması dikkati çekici olmuştur." "Kıbrıs'ta" bugün bile Meryem Ana yortusunda hem h ıristiyan, hem de Müslümanlar, oradaki y ıkılmış Afrodit mabedinin, toprak üstünde kalmış Kö ş eta ş ı'na zeytinya ğı sürülmektedir." Afyon ve çevresinde ta şla,kaya kültüyle olan kal ıntıları tesbit etmiş bulunmaktayız. Yunanl ılar da(Greklerde) Taş Inancı : Ord. Prof. Dr. Chantepie de la Saussaye, Yunanl ılarda Hermentaş inancı mn özel bir mevkie sahip oldu ğunu, ona ait, dini hürmet gösterilen ve ibâdet edilen 30 ta şın mevcudiyeti üzerinde duruyor." F.W.Hasluck, taş kültünün Greklerde oldu ğunu, bazı ta şlara bilhassa saygı gösterildi ğini birçok örneklerle teyit etmektedir." Prof.Dr.Martin P. Nilsson, (Die Griechen) bölümünde Hermes üzerinde durarak onun adını n muhtemelen etimolojik kayna ğının(ta ş yığınları'ndan) geldiğini söylüyor ve ta ş kültünün Yunanistanda al ışılmış olduğunu, küçük taşlardan ibaret tepelere özel bir sayg ı gösterildi ğini, zirveler üzerinde ekseriya küçük ta şların bulundu ğunu, bir anıt taşı nın (sınır)v.b. durdu ğunu, böyle ufak ta ş yığınlarının yanından geçenlerin bunların üstüne bir ta ş bıraktıklarını, bu kümelerin bir yolun i ş areti ve belkide ba şlangıçta mezartümse ği oldu ğunu, ta ş yığınlarında ve onun amttaşında bir Demon'un oturdu ğunu, yol gösterici ve yolcular ı , sürüleri koruyucu oldu ğuna inan ıldığını ve Hermes'in görevlerinin şumulü içine girdiğini anlatıyor. Sonra bunun be ş eri olarak ş ekillendirildiği, tarlaları, mahsulleri bereketlendirdi ğine, korudu ğuna inanıldığı açıklanıyor. 49 Herme'nin phallos kültü ile de münasebeti oldu ğu ileri sürülüyor. M.Ö.4. yüzyıllardan önce ve sonra Hermes'e inanç devam etmi ştir. 45 Büyük Ilühe Cybele'nin An ıtı Bulundu. Ulus. 18 Eylül 1963. 46 Anadolu Efsâneleri. Sf. 86. 47 Ord. Prof. Dr. P. D. Chantepie de la Saussaye, Lehrbuch der Religionsgeschichte, Freiburg 1887, B. 1. Heilige Steine, Büume, Tiere, S. 60 — 63. 48 F. W. Hasluck, Stone Cults and Vene rated Stones in the Graeco — Turkisch. Arca. (The Annnual of the British school at — Athens Bd.XXI) Sessions 1914 — 1915; 1915 — 1916. Printed for the Saubscr ıbers and sold an their Behaf By. Macm ıllan Co, Limitet London, S. 62 — 83. 49 Lehrbuch der Religionsgeschichte, C. D. La Saussaye 4;, Tübingen 1925, Prof. Dr. Martin P. Nilsson, Griechen, S. 300. Bd. 2.
13
Muhtemelen kaynağı bir taş yığılı olan Ilerme 50, yolcuların, gezginlerin yardımcısı olup, onları koruyucu bir role sahipti. Sonralar ı Grek tanrısı mevkiinde yer alan Hermes'in 51 çeşitli görevler yaptığı gibi, onun o ğulları da muhtelif işlerin tanrısı oluyor. Greklerde böylece yol kenarlarmdaki ta ş yığınlar onlar için kutsal tan ınmıştır. Prof.Dr. Annemarie Schimmel, eski Yunan halk dininde ta ş hakkındaki bilgileri özetliyor: "Ilahi kudret, verimlilik kuvveti, ta şlarda, a ğaçlarda görünmü ştür, sonraki ilâhlarm ço ğu, ağaç perileri, su perileri ve buna benzer sayısız varhklar herhalde bu ilk duyulan kuvvetin ş ahıslandırılmasından ileri gelmi ş olabilir. Yol kenarlarına, taş direkler konulmuştur, onlara Hermae denilmi ştir. Eskiden verimlilik sembolü olan fallüslerden ileri gelen bu direkler, tarlalara bereket getirmek maksadiyle yapılmıştır. Onlara daha sonraki zamanda Hermes adl ı ilâh ba ğlanm ıştır ki o bilhassa yolların, yolcuların ve tüccarın ilâhı olmuştur." " Prof.Dr.Edward Lehmann da Greklerde bereket, verimlilik tanrısı sayılan Hermes'in ta şlarla temsil edili şine de ğindikten sonra, Suriye'de taş inancımn bulunmasiyle onunla değinme ve bağlantı üzerinde duruyor. Yunanistan'daki s ınır taşları, sınır işaretlerinin kutsallaştırıldığını anlatıyor ve taşlarla ilgili mitolojik olaylara inan ıldığını belirtiyor. 53 Yol ağızlarında bulunan ve yol gösterme i ş aretleri olan Hermes adlı heykellerin fazla olaca ğı ve ona olan inancın yaygınlık ve derinliği anlaşılmaktadır. 54 Mitologya sözlüklerinde Hermeler hakk ında verilen bilgiler geniş yer almakta, kutsal ta ş yığınları ortasına dikilen sütunla tanr ı 50 Der Grosse Brockhaus Bd. 5. S. 400. 51 Der Grosse Brockhaus Bd. 5. S. 401. Hermes hakk ında dayanılan kaynaklar Odise 15, 319 L-P. Raingexard: Hermes Psychagogue (1935). M. P. Nilsson: Gesch. der griech. Religion, 2. Bde. (1941 — 50). W. F. Otto., Die Götter Griechenlands 3 1947. V. B. Hense — Leonard, Hellen — Lâtin Eski — Ça ğ Bilgisi: Çev. Dr. Suad Y. Baydur, İ st. Edeb. Fak. Yayını , İ st. 1948. Demet II. İ st. 1953. (Hermes: Sf.409.) Sf. 381,.. 52 Prof. Der. A. Schimmel, Islâm D ışında Dinler, Eski Yunan Dini Bahsi. Henüz yay ınlanmayan bu eserin Türkçe metni taraf ımdan dil bakımından tashih ve gözden geçirilmiştir. 53 Lehrbuch der Rel. Chântep 4, Tübingen 1925; Von Prof. Dr. Edward Lehmann, Natur und Geister, bahsi, C. 1. S. 33, 34. 54 Eckart Peterich, Büyük Yunan Mitologyas ı , Türkç. Çev. : Yakup Baydur, Mf. V. Yay. Ankara 1959, Maarif Bas ımevi, Sf. 21. Hermann jens, Mythologisches Lexikon (Gestalten der griehischen, römischen und nordischen Mythologie, München 1958, S. 46 (Hermes).
14
sembolize edilmekteydi. 55 Ayrıca, sütunun üzerine bir heykel ba şı konuluyor, yanına bereket, bolluk sembolü olarak tahtadan bir erkek üretim organ ı(phallos) tak ılıyordu. Yolların koruyucusu olan Hermes'in taş sütunları yalnız yollara de ğil, sokak kenarlarına, ev önlerine de konuluyordu. Çok kutsal say ılan bu ta ş sütunların tahrip edilm.esi halkı öfkelendirirdi. M.Ö.415 y ılında böyle bir yıkma olayı çok geniş etkiler yapmıştı . Herme adının ayrıca "ba şka tanrıların yahut insanların başlarını ta şıyan" sütunlara da dendi ği mâlâmdur. Kaideye birle şmiş ta ş sütunlara, heykellere de Ilerme deniliyordu. "M.0.4. yüzy ıldan itibaren iki büstü tek sütunda birle ştirmek pek ra ğbet gören bir âdet oldu. Sütunda iki ba şın arka taraflar ı birleşiyor, de ğişik iki çehre taşıyan tek ba ş haline giriyordu." 56 Lâtincesi Mercurius olan, Zeus ile Atlas' ın kızı Maia'ınn o ğlu olup Arkadia dağında bulunan Kyllene'de do ğan Hermes'in, Arkadialı tanrı oldu ğu ve bu yol kenarlar ındaki saygı gören ta ş yığınlarının(Hermen), canl ı bir varlık gibi görülerek yolculara yol gösterdi ği, yolcuları korudu ğu, yolları bekledi ği inancı Yunanistanda kökle şmiş ti. Bu ta ş yığınlarımn öncesi araştırıldığında, bir mezar ve üzerindeki taşlardan ibaret oldu ğu kabul edilmekte, böylece ölülerle Hermes arasında bir ba ğ kurulmaktayd ı ; Ve ölülerinin ruhlar ını da yeraltı ülkesine götürdü ğüne inandıyordu." Günümüzde bile Yunanistan'da bu tip taşla ilgili inançlar, ziyaretgâhlar, Şifa beklemeler v.b. devam etmektedir. Burada Omphalos'a da k ısaca i şaret etmek istiyoruz. Dünyan ın göbe ği sayılan ve Delphi'de bulunan ve Yunan ili ile dünyan ın ortas ı, 55 Behçet Necatigil, Küçük Mitologya Sözlü ğü, İ st. 1957, Sf. 47. (Dr. Otto Hiltbrunner, Kleines Lexikon der Antike, Bern 1946, ve Türkçeye çevrilmi ş olan, Eckart Peterich'in, Küçük Yunan Mitologyası adlı kitaptan faydalan ılarak derlenmi ştir). 56 Aynı kitap, Sf. 47.
57 Aynı kitap, Sf. 48. Yunan Dini için: Walter F. Otto, Theophania. Der Geist der alt griechiscl ıen Religion, Hamburg 1956. Edıth Hamilton, Mitologya, T. Çeviren: Ülkü Tamer, İ stanbul 1964. Sf. 17. (Anadolu Efsâneleri) adli kitapta (Hermes) hakk ında: "Anadolulu bir Pelâj tanrısı" olan Hermes'in "ilkönceleri alelâde bir fallos ta şı ile temsil" edildiği Anadolu efsanelerinde, Grek mitolojisinde, eski, Yunan Tanr ılarına dair kitaplarda görülmektedir. "Hermes'de Priyap gibi tarla hudut ta şı olarak kullanılırdı . Zaten Lâtinlerce bir adı "Terminus" yani "hudut"tur. Hudut ta şı tarlanın dışındaki yabancılara tarla sahibinin bir mümessili, bir elçisi sayılırdı . Greklerin Olemp tanr ıları aras ına karıştığı zaman Hermes'de ölüme meydan okurcas ına Fallik mezartaşı olarak kullanılırdı . İki dünya aras ında habercili ği de bundand ır." (Sf. 87) deniliyor.
15
merkezi sayılan bu ta şta Dinler Tarihi ve inançlar ı bakımından ayrıca dikkati çekicek mahiyettedir. 58 Akropolis'in tepesindeki kutsal kaya, tipik kutsal ta şların örneklerindendir. Delfi deki, yeryüzünün göbe ği, merkezi sayılan ve beyaz ta ş olan bu mevki kutsal tan ınmış olup, kaynak olarak, mezarla, yeralt ı ölüler ülkesinin üstü olarak başlangıçta görüldü ğü samlmaktadır. Bu tip yeryüzünün merkezini te şkil ettiğine inanılan taşlar, Yahudiler'de Yakupla ilgili Beytel ve di ğer kavimlerde de görülmektedir. 59
Romahlar'da Taşla Ilgili Inançlar; Romada da kutsal ta şlara hizmet önemli bir i ş sayılmaktadır. Küçük Asya'dan u ğurlu, etkili, kutsal sayılan Karataş getirilmiştir. M.Ö.T.3. yüzyılda, Friglerin anatanr ıçası Kibele'nin karata şı Küçük Asya'dan Roma'ya getirilmi ş ve kara ta ş fetiş , Roma panteonunda, kutsal tap ınakta özel, en yüksek bir mevkii alm ıştır. 6° Mahruti (KON İ) ş eklinde bilinen Karata ş 'a önemli yer verilip benimsenmi ştir. Hıristiyanlığa kadar bu taş kültü devam etmiş, Hıristiyanlıkta dini şekil değiştirmişsede gene kutsal taşlara inanç kald ırılamamıştır. 61 Bir taştan tanrı olan Jupiter Lapis'in yan ında Romalı ant içiyordu. Bu yemin merasimi, Jupiter Lapis yanında taş atılarak yapılıyordu. Bunun eski bir ta ş kültü olduğunu Prof. Chantepie belirt ınekte 62 ve taş a tâzimi ya put yahut tanrılarla ilgili olarak görmekte ve öyle aç ıklamaktadır. Yunanlılarda da oldu ğu gibi mitolojide, insanın yahut de vlerin ta ş veya kaya haline geçişine, taşın hissetme, ağlama v.b. insani bir sıra davranışlarına de ğinmektedir. Bilhassa gökta şları saygı görmekte, ziyaret edilmekteydi. Gök gürleten ilâh ın elinde tuttu ğu şimşekler çıkaran çekiç'te, kutsal ta şlardan sayılarak presti ş ediliyor ve uzun yahut bal58 Eckart Peterich, Küçük Yunan Mitologyas ı, Türk. Çev.: Yakup Baydur, İkinci Basım, Mf. V. Yayını, Ankara 1959, Sf. 156-. Prof. Dr. Alfred Bertholet, Wörterbuch der Religionen, Stuttgart, 1952. S. 348. Omphalos hakkında bilhassa: Mircea Eliade, Die Religionen und das Heilige, Elemente der Religionsgeschichte, Salzburg 1954, 81 inci fas ıl (Heiliger Stein, Qmphalos, Mitte der Welt) S. 265 — 268. 59 Mircea Eliade, Die Religionen und das Heilige, Salzburg 1954, S. 266. 60 Prof. Chantepie de le Saussay, Lehrbuch der Religionsgeschichte 4; Prof. Dr. Ludwi ğ Deubner, Die Römer: die Formen des Kultus, S. 465 — , Die Römer: Die Orieentalischen Re ligionen und das Ende. S. 500. 61 Ord. Prof. Dr. Chantepie de la Saussaye, Lehrbuch der Religionsgeschichte, Heilige Steine, Biiume, Tiere, (Phiinomenologischer Teil) Freiburg 1887, Bd. 1. S. 60, 61. 62 Yukardaki eser, Sf. 62.
16
ta ş eklindeki taşlara, bilhassa sayg ı ve tâzimde bulunulmaktayd ı. Gene Yunanlılarda oldu ğu gibi Romahlarda, Sınır taşları da çok saygı görüyor, tebcil ediliyor, fallus'tan yap ılan taşlar da ta ş kültü ile karış arak tâzim görüyordu. 63 Prof.Dr.Ludwig Deubner, S ınırta şı kültünün Romahlarda çok önemli oldu ğuna, bayramların sınır taşları yanında yapıldığına, bunların birer feti ş sayıldığına(sınır taşı fetişi) işaret ediyor. 64 Sınır taşları ile, sınırların tanrısı Terminus aras ında bir ba ğlantı kurulmuş ve Terminus'un oralarda bulundu ğuna inamlmıştır. Sınır taşları ziyaret ediliyor, bayramlar da merkezi bir mevki alıyor, oralarda kurbanlar sunuluyordu. Ayrıca Romahlarda kutsal çakmak ta şı inancını, tedavi maksadiyle taş kullanıldığını, taşla büyücülük yapıldığını ve fala bakıldığım, bir kutsal ta şın yardımiyle (yağmurtaşı) yağmur beklenildiğini de görmekteyiz." Romahlarda kutsal güne ş taşı da yüksek bir mevkie sahipti. 66 Günümüzdeki İtalya'da da halk inançlar ı içinde u ğurluluk, uğursuzluk, adaklar, ta ş , mezar, kutsal ziyaretgâhlar, şifâlı ayazmalar v.b. taş ve su kültü ile ilgili türlü davram ş ve kalıntılar devam etmektedir. Alman (Germen) dininde Ta ş :
Almanlar'da taş kültü daha fazla çe şitlere sahiptir. Önce orada kaya veya taşın kutsallaştırıldığına iş âretten sonra, ta şın ziyaret edildi ğini, taşla cinsiyet arasında bir ba ğlantı kurulduğunu görrnekteyiz. 67 Ayinlerde kutsal yerlerin merke zinde genellikle ta ş rğınlarmın, veya bir büyük ta şın mevki aldığı ve çevresinde merasim yap ıldığı anlaşılıyor. 68 Almanlardaki taş kültü hakkında bilhassa Dokuz ciltlik (Handwörterbuch des Aberglaubens) de dikkate de ğer bilgi sunulmaktadır. Muhtelif ta ş inançları : Hastalık, şifa, için taş taşındığı, suyunun yıkanıp, kaynatılıp içildikten 63 Yukarda ad ı geçen eser, Sf. 63 64 Lehrbuch der Rel., Chantep.4 Tüb. 1925, Die Römer, von Prof. Dr. Ludwig Deubner, 3. Die altrömischen Götter, bahsi. B. 2. S. 436, S. 442, 453 (Die Römer: DieFormen des Kultes). 65 Yukarda ad ı geçen kitap, Sf. 431, 432. Murat Uraz, Küçük Mitoloji: Yunan — Roma, C. 1. İstanbul Nurgök Matbaası . 66 Lehrbuch der Religionsgeschichte, Begründet,von Chantepie de le Saussay, 4, yol!. tiindig Neubearbeitete Auflage, Tübingen 1925. 1. Band.: Von Prof. Dr. Edward Lehmann, Erscheinungs und Ideen Welt der Religion, Götter und Gotteheit, S. 75. 67 Lehrbuch der Religionsgeschichte, Chantepie4.., Von Prof. Dr. Wilhelm Grönbech, Die Germanen, Tübingen 1925, Bd. 2. S. 547, 568. 68 Yukardaki eser, Sf. 570, 571.
17
başka, taşın okşandığı, gömüldüğü, gizlendiği, büyüde, yeminde, ilençte, duada kullanıldığı" ta ş aracılığıyle hastalık bulaştırıldığı , çeşme başında, yoldaki ta şların önemli oldu ğu, Şifa niyetine baz ı taşların üzerinde yüründü ğü, taşın alınarak hasta vücut üzerinde üç defa d.ola ş tırıldığı, bu arada dua makam ında birşeyler mırıldanıldığı, çocuğun dişinin kolay çıkması için de ta şla sıvazlandığı, kimin başı ağrırsa bir taşla üç defa başına vurulduğu, böylece bütün yıl baş ağrısından kurtulundu ğu, aşk büyüsü için üstte ta ş taşındığı," işe uğur getirmesi için de bir taş alınarak sadakatle, Sonbahar gelinceye kadar saklandığı,71 gerek büyüde, gerek kar şı büyü i şleminde koruyucu olarak ta ş la ilgili alışılmış şekiller bulunduğu72 bilhassa Şilezya'da pek yaygın olduğu bir taşı yola atmak, üç ta şı yola atmak, ko şan bir kediye 3 ta ş atmak, veya kaçan bir tav ş anın arkasından bir ta ş atmak, ta şlar atılırken özel sözler söylemek", hayvan tedavisinde ta ş kullanmak(3 taş v.b.), dereden ta ş alıp-tekrar dereye atmak'', hubfıbatı, verimi artırmak için taş kullanmak," bereket temini için meyve a ğaçlarının dallarına taş asmak, hırsıza karşı ta şla güvenlik tedbiri büyüsü yapmak", kurttan, karısından kurtulmak için ta ş kullanmak", baz ı taş ların damdan düşmesinin uğursuzluk, felaket getirece ğine inanmak, taşlarla talih, kısmet v.b. arama, fal i şinde kullanma", taşları ziyaret, taşlara dair efsâneler, masallar anlatma 79, ve böylece eski Germen dininde mevcuttur. Bunlar ın bugünki Alman, Avrupa halk inanc ına geçti ğine, sürüp gittiğine sonuç bölümünde de ğineceğiz. ,
Keltler, Finler ve islâvla•'da Taş Kültü: Prof. Dr. Mac Culloc, Kelt ler'de a ğacın(bilhassa me şe), ormanların, kaynakların ve ırmakların kutsallığına işaretten sonra, ta ş kültü de bulunduğunu, taşla ilgili dikkate değer hikâyelerin anlatıldığını, büyü 69 Handwörterbuch Des Deutschen Aberglaubens, Herausgegeben unter Besonderer Mitwirkung von E. Hoffman — Krayer und Hanns Bachtold Staubli, Band VIII,Berlin und Leipzig 1936/1937, Prof. Dr. Karl Olbrichi'in S. 381. 70 Aynı kitap, Prof. Dr. Karl Olbrich, S. 382. 71 Aynı eser, Sf. 383. 72 Ayın eser, Sf. 384, 385. 73 Yukardaki eser, Sf. 385. 74 Ayın eser, Sf. 385, 386. 75 Yukardaki eser, Sf. 386, 387. 76 Aynı kitap, Sf. 387. 77 Aynı kitap, Sf. 387, 388. 78 Aynı eser, Prof. Dr. Karl Olbrich, Sf. 389. 79 Aynı eser, Prof. Dr. R. Hümererkopf, Sf. 391-.
18
işinde kullanıldığını, Hıristiyanlığın girişiyle Keit dininin kaybolmakla beraber, onun tabiat kültünden, hayatlar ında fazlas ıyle etkisi kald ığını belirtiyor." Prof.Dr.A. Brückner'de onlar ın tabiat kuvvetlerine tapt ıklarım, Is- lâv ve Litvanyahlarm su, kaynaklar, ırmaklar, ağaçla (Islâvlarda Meş e; Litvanyalılar da Ihlamur) a özel bir sayg ı gösterdikleri, bütün bunların yanı sıra taşlardan umutland ıkları, dilekte bulundukları ve kayalar ı Şifa yeri olarak tan ıdıkları yahut onlara şükranda bulunduklarını, yalnız tanrıların, koruyucu ruhlarm, kaynaklar, a ğaçlar ve ta ş larda oturdukları anlatılmaktadır." Finler'de de ta şlarla ilgili inançlar bulundu ğu, kötülüklere kar şı güvenlik tedbiri olarak, ahır, samanlık, avlu ve mutbahlara ta şların gömüldükleri biliniyor." Burada ancak pek k ısa olarak birkaç örnek saymakla yetindiğimiz inançlar, Hıristiyanl ık dini içinde de, kısmen dini bir kisveye bürünerek bugün de yer alm ıştır. Ç)
İlkel Toplumlarda Taşla Ilgili Inançlar:
İlkel topluluk kavra.m ımn açıklanmasındaki çetinli ği biliyoruz. Bu ilkel'in ölçüsünü tâyin güçlü ğü aşikâr olmakla beraber, basit tekniğe sahip, küçük topluluklar halinde ya şayan, yüksek kültürlerle fazla temas edememi ş , toplumsal düzenleri fazla geli şmemiş , kitabi dinler yerine, yazısız, kitaps ız dinlere" ba ğlı kimseleri kasdediyoruz. Gelişmiş toplumların tabiatı uzvi veya gayri uzvi, , canl ı veya cansız olarak ay ırmalarma kar şı , ilkel toplumların ayrı düşüncede oldukları , tabiatı tamamen canlı olarak gördükleri ve kullanılabilen, iş e yarayan ve kullan ılamayan, iş e yaramıyan ş eyler olarak ayırdıkları , yalnız bitki ve hayvanlardan de ğil, hareket eden, geli şen, kudret ve kuvvet sahibi olan ş eylerden de faydalanma gayreti görülüyor. Balta ve okun rastlay ıp öldürmesi sonucundan o âletlerin canl ılığına inanıyorlar. Bu itibarla e şyalar, cisimler do ğrudan do ğruya büyüye karşı (karşı büyü) kullanılabilir. Bundan dolayı eşyalar, cisimler aras ında ta ş özellikle bir mevki al ır. O, ebedi bir hayata, ebedi bir kudret ve kuvvete sahip olarak görülür. Vurucu ve öldürücü bir kuvvet olarak anla şılır. 84 80 Lehrbuch der Religionsgeschichte 4, Tübingen 1925, 2. Bd. Die Kelten, von Dr. J. A. Mac Culloch, Naturdienst (bahsi). 81 Aynı eser. Slaven und Litauer, von Prof. Dr. A. Brückner, 2. B. S. 520. 82 Aynı eser, C. 2. Sf. 535. 83 Die Religionen in der G. und Gegenwart, Tübingen 1960, B. 4. W. E. Mühlmann, S. 1365 — 1368. 84 Lehrbuch der Religionsgeschichte 4, Tübingen 1925, Erscheinungs — und Ideenwelt der Religion, von Prof. Dr. Lehmann (Lund), B. I. S. 29. (Natur und Geister) bahsi.
19
"Merkezi Avusturalya"da Çuringa denilen bir ta ş yahut bir tahta parçasının, onun hayatıyle ve talihiyle bağlı olduğu inancı vardır." Ilkel insan, onun içinde esrarengiz bir kudret ve kuvvetin varoldu ğuna inanıyor. Bunun üzerinde ilerde biraz daha duraca ğız. İlkel inançlarda baz ı taşlar kurban takdiminde özel bir kutsal mevki alıyor." İlkel inançlarda dünyan ın yaratılışı ve insanın menş ei meselesinde de ta ş inancının rolünü görüyoruz. Örnek olarak, Kızıl derililerde bunun totemistik bir bünye içinde, insan ın taş ve ağaçlardan v.b. zuhur etti ğine dair bir inanç vardır. Bu zihniyet daha yüksek mitolojilerde bile görülmektedir." Codrinkton, Polinezya ve Malenezya da ilkel toplumlar ın (mana) inançlarından bahsederken, bu mana'n ın tabiat üstü, insan ın miitad işleri dahil herş eye etkisi olan sevkedici kuvvet olarak görüldü ğünü önemle belirtiyor. Pek tabii insanlar bu şekilde inanınca, bu kuvvete sahip olmak, büyü i şleminde ondan faydalanmak istiyor. Bu maksatla ta şı türlü işlerde(bereket), bolluk getirmesi için ( ş eklen elveriş li) bir ta şı, bol mahsul elde etmek üzere, mesela verimli bir a ğacın yanında bulup alıyor, götürüp bahçede ba şka bir ağacın verimini artırmak üzere, onun yan ına gömüyor.(The Melanesians, S.119)Ta şın içinde bir kuvvet kayna ğı, bir ruh, bir mana oldu ğuna inanıyor. Bu onun animistik inanc ına da uyuyor." Afrika'da mana inanc ının daha az görüldü ğünü ve onun yerini daha çok kuvvetli bir animizm'in aldığını belirten Prof.Dr. Bernhard Ankermann, Madagaskar ve Malaya'da mana kavramının değişik bir ifade ald ığını-hasina- bu kudret, bu kuvvetin, herhangi bir insandan ziyade bilhasssa hükümdarlann içinde bulunduğunu söylüyor. Ayrıca hayvan ve a ğaçlarda da bulunduğunu, putlarda ve ta şlarda da-hasina-oldu ğunu anlatmaktad ır. 89 ğu Avusturalya'da, muhtelif ın.aksatla(hastal ık v.b.) büyü Güneydo işlerinde ufak taşlar kullanılmakta," onların kuvvetinden, bunların cevherinden faydalan ılmak istenilmektedir." 85 Aynı eser, I. Cilt. Sf. 45. 86 Aynı eser, I. Cilt, Sf. 95. Prof. Dr. Edward Lehmann, Der Kultus, bahsi. 87 Aynı eser, I. C. Sf. 112. 88 Prof. Dr. Bernhard Ankermann, Machtvorstellung und Magie (Lehrbuch der Rel.) bahsi. C. I. Sf. 147, 148. 89 Aynı kitap, C. I. Sf. 149. 90 Lehrbuch der Religionsgesch.4, Machtvorstellung und Magie, bahsini muhtelif kay naklara dayanarak yeniden i şleyen: Prof. Dr. Berhard Ankermann, B. I. S. 155. Kaynaklar ından: (H. Schinz, Deutsch — Südwest — Afrika, S. 314) 91 Aynı eser, Prof. Dr Bernhard Ankermann, Kult und Priestertum (bahsi) B. I. S. 183.
20
Ilkel insanların dünya hakkındaki tasavvurlarının mitolojik ve majik 92 olduğu belirdi ğine göre, birtakım kuvvetlerden, araçlardan faydalanılmağa çalışılacağı tabiidir. Aslında büyüye elveri şli olan bu varlıklar hakkında da birtakım Mytuslar, efsaneler vard ır. 93 Böylece bir ta ş ta büyük bir büyü gücüne sahip olabiliyor. 94 Günümüzdeki medeni toplumlar da baz ı ş eylerin u ğur getirmesi için üzerlerinde taşıdıkları(aranılan 4 yapraklı yonca; türlü feti şler) evde bulundurdukları gibi, ilkel toplumlarda da, bir ş ahıs "Bir ta şı, bir sopayı, bir bitkiyi, çok büyük de ğeri olan bir muskaymış gibi alıp saklar. Amerikanın kuzeyindeki Düzova K ızılderilileri babalarından kalma çakmak taşından yapılmış silahları oldukları gibi kabul ederler, ama buna karşılık yumuşakça fosillerden ba şka birş ey olmayan "Buffalo Ta ş ları"na büyük güven besler. 95 Böylece ilkel topluluklarda, u ğur getiren ş eyler arasında bir taş ta bulunabiliyor. Hatta medeni say ılan toplumlarda dahi görülmektedir. İlkel kültüre sahip halklarda her ş eyi canlı bir varlık olarak tanımak, bazılarında kuvvetli, bol, etkili mana bulundu ğu inancını!' gerçek bir olgu oldu ğuna dinler tarihi ara ştırıcılarının ço ğu inanmaktadırlar. Afrika'da yaşamakta olan Ewe'ler, ilahi bir varlık ile, mana'ya sahip bir nesne aras ında tro adlı bir varlık tanımaktadırlar. Bu tro mukaddestir. Bir ta şta kuvvetini göstererek bir tro olabiliyor. Bir tro mertebesini alabiliyor. " İlkel toplumların dini inançlarında acaip şekilli bir taşta bir kudretin bulundu ğuna, onun manaya sahip oldu ğuna inanıldığını söylemiştik. Bundan ba şka, ilkel toplumlarda bir ta şın çok fazla mana ile dolu say ılması yüzünden "hususi dini ibâdet mevzuu" bile yap ılmakta, bunlar bir fetiş olarak kullanılmaktadır. (Charles de Brosse,de Culte des Dieux fetiches). Buna-feti ş tipine- örnek olarak gösterilen, bilhassa ince bir taştan yap ılan (bazen belirli bir a ğaçtan biraz hilal ş eklindeki) Metin üstüne resimler ve semboller çiziliyor. Avusturalya'da yap ılan ve çurunga adı verilen ta şın üstüne kutsal resimlerin ve sembollerin ya92 Prof. Dr. Alfred Lehmann, Abergalube und Zauberei — von den ültesten Zeiten an bis in die Gegenwart 3, Stuttgart 1925, I — 53. 93 Ad. E. Jenden, Mythe, Mensch und Umwelt, Bamberg 1950, (Muhtelif tan ınmış bil ginler tarafından yazılmış makalelerden ibaret) Wilfried Nölle, Wölk erkundliches Lexikon, München 1959, S. 54, 55, 94, 95. Dr. Herbert Tischner, Völkerkunde, Frankfurt/Am Main 1959, 94 Lehrbuch4, Prof. Dr. Lehmann (Mythus) bahsi. C. I. S. 188. 95 İlkel Topluluklarda Uğur Getiren Şeyler; Derleyen: Adli Moralı, Akşam, 7 Ocak 1959. 96 Prof. Dr. Annemarie Schimmel, Islâm D ışında Dinler.
21
pılmas ıyle onun değerinin çok fazla artt ığına(artt ırıldığına)inamhyor. Çurunga uzun bir ipe ba ğlanarak ba ş üzerinden döndürülüyor. Bu dönüş esnasında acaip bir ses ç ıkarışı, ayrıca etkisini yükseltiyor. Avuturalya yerlilerinin bu kutsal çurungalar ı, bilhassa kadınlara ve çocuklara gösterilmek istenilmemekte, onlardan gizlenmektedir. Avusturalya yerlilerine göre bu çurungalar, çok önemli kuvvetler zürriyet temin eden, meyveleri büyüten bir kudret ta şımaktadır. Bunun tarihçesini ilk insanlara kadar çıkardıkları gibi, ilahi varl ıkların, bunun yapılmasını insanlara ö ğrettiklerine inanıLm.akta, âdeta çurunga dinin merkezi halinde tutulmaktad ır. 97 Böylece kendine mahsus bir kudreti oldu ğuna inanılan acaip
ş ekilli taşta mananın belirdi ği 98 ve çok zaman da feti ş olarak kullanıldığı 99 bilinen ta şlar pek de ğerli tutuluyor. Keza animizim inanc ında ölümden sonra ruhların ikamet etti ğine inanılan muhtelif yerlerden birisi de taştır.Bir ruh, ta şta yerle şip oturdu ğuna göre, ta şın nas ıl bir kıymet taşıyaca ğı anlaşılabilir. '°° Afrika'da Togo'da tanr ılar, atalar ve ölüler ad ına tertiplenen ve eylül ayında kutlanan yılın büyük bayramına "Yeke-Ekpe" denir. Bu bayramdan otuz gün önce, gömme törenlerinde bile tam-tam çalmak yasaktır. Akra'dan bütün Alt ın Sahili'ne yayılan bir âdete göre, insanlara o yıl içinde olup biten ba şlıca olayları bildirecek olan "esrarengiz ta ş " ormanda bulmadan önce, büyük feti ş çi bayram tarihini açıklayamaz.', lot Fransız Etnologu J.A. Merenhout taraf ından derlenmi ş olanPasifik adalarındaki yerlilerin efsâne ve adetlerinden dünyan ın yarat ılışı ile ilgili efsânede, tanrılarm üstünde tek tanr ı olarak en yüce kuvvete sahip, dünyaya hâkim Tangaroa görülüyor. Dünyan ın yaratılışında:"...Dağlar, taşlar Tangaroa" "Büyük ve kutsal evreni o yaratt ı , onu o harekete geçirdi. Siz da ğlar, taşlar, siz kumlar, bu dünyayı yapacak olan sizler haydi gelin" denilmektedir. 102 Gene Kuzey Amerikada yaş ayan Omaha K ızılderililerinin yarat ılış mitolojilerinde"... Birden suların içinden büyük bir kaya yükseldi. Kaya parçalan ıp içinden 97 Prof. Dr. Annemarie Schimmel, islâm D ışında Dinler (iptidat Dinler) bahsi. 98 Prof. Dr. Annemarie Schimmel, Dinler Tarihine Giri ş , Sf. 9. 99 Prof. Dr. Annemarie Schimmel, Die Religionen der Erde, Wisbaden 1951, Sf. 7. 100 Prof. Dr. Annemarie Schimmel, Dinler Tarihine Giri ş , Sf. 12. 101 Ilkel Efsaneler, Derleyen: Adli Moralı, İ stanbul 1961, Sf. 10. 102 Yukardaki kitap, Sf. 28, 29.
22
alevler çıktı, sular da bulut olup havaya yükseldiler..v.b....""' şeklinde kayanın dünyanın kuruluşundaki yerine i ş aret edilınektedir. Gröylând Eskimolarının efsane ve masallar ını inceleyen seyyah Jean Malavrie(Jean Malavrie: Les derniers rois de Thule Plon.) da, Anxoretek adlı bir kadının sonunda nas ıl taş (kaya) oldu ğunu anlatmaktadır. Zâten ta ş olmak, kaya olmak hemen birçok halk masallarına, efsânelere girmi ştir.Bu ilkel toplumlara mahsus de ğildir."' Ilkel denilen toplumlarda kutsal ta ş inancı, ta şları u ğur ve büyü arac ı olarak kullanmak, onda daima bir kudret, kuvvet, esrarengiz bir hal tasavvur etmek, birbirinden uzak mesafelerde, birbiriyle temas ı olmadığı ileri sürülebilecek yerlerde bu türlü itikad ın varlığı dikkati çekecek kadar fazlad ır. Onlar feti ş olarak, büyü olarak kullanılmakta, uğur, tâlih getirmek için saklanmakta veya ta şınmaktadır. Bilhassa büyücülükte ta ş özel bir role sahip olmu ştur."' Seyyahların, Vietnamın dağlık bölgelerinde beyaz insan görmemi ş kabilelerin Kayaa hakkında verdikleri bilgi dikkati çekici olmu ştur. "Kayaların Bile Ruhu Vardı" başlığı altında"Bu kabile mensupları, her ş eyin; kayaların, ağaçların ruhu oldu ğuna inamyorlardı.Mesela bir kayanın gölgesini çiğnerseniz, onun ruhunu kızdırmış oluyordunuz. Bir defas ında böyle kızan bir KAYA için gene güney da ğlık bölgesindeki "K o ho" köyünde ruhlardan af dilemek ve onlarla sulh yapmak için tam 42 tane mandayı kurban etmi şler."'" deniliyor. Gene Kongo'da dolaşan bir yazar, pazar yerinde çe şitli taş parçalarının satıldığını, bunların büyü işinde kullanıldığını bildiriyor."' D)
Günümüzde Yaşayan Dinler'de Taşla ilgili inançlar:
Hintlilerin dininde (Hinduizim v.b.) ve halk aras ında, taşların içine(Kezâ da ğlar, bitkiler, a ğaçlar, ırmaklar, göller, hayvanlara) tabiat üstü bir kuvvetin yerle şti ğine inanılmakta olup ,108 taşlar, genel103 Aynı kitap, Sf. 24, 25. 104 Aynı kitap, Sf. 56. 105 Carl Meinhof, Afrikanische Religionen, Berlin 1912, S. 45 — 58. Konrad Thedor Preuss, Die Eingaborenen Amerikas, Tübingen 1926 (K ızılderililer ve Eskimo din ve inançlarında büyücülük, ş amanhk bahisleri): Der Schamanismus S. II — 22; Zauberformeln, 22 — 28. 106 Gökşin Sipahio ğlu, Vietnamdan geliyorum, Hürriyet, 10 Eylül 1963. 107 Şemsa Ye ğin, Kongo'da Bir Türk K ızı , Hürriyet, 23 Şubat 1964. Esrarh Afrika, Der leyen: Hamdi Varo ğlu, Cumhuriyet 22 A ğustos 1956. 108 Lehrbuch der Religionsgeschichte 4, Von Chantepie De la Saussaye, (temel al ınarak tamamen yenile ştirilmiş ve uzmanlar tarafından yazılmış basım), Prof. Dr. Sten Konow, Die Inder, Tübingen 1925, B. 2. S. 140.
23
likle, fal, şifâ, bolluk, bereket, zürriyet, verim temini(Fallus tipli), büyü, uğur, niyet, dilek maksadıyle kullanılmakta, baz ı taşlar özel bir saygı, tâzim görmekte, 1°9 ziyaret edilmekte veya ilâh yan ına bırakılmaktadır. Anlatılan Çint em ani olay ı da taş inancının köklerine dair örneklerden birisidir:Aziz hayati süren, mal ını, mülkünü fakirlere dağıtan kıral Indrabhuti, uzun bir yolculu ğa çıkarak, uzak denizler geçer, hazineler adas ında "bütün niyetleri yerine getiren cevheri, Çintemani taşını alıp getirmişti.""° Bu Çintemani tekni ği önemli olmuş tur. " "...evlerde çok defa Vi şnu'nun veya Şiva'nın sembolleri olan mukaddes ta şlar muhafaza edihnektedir." 2 "Taş gibi sağlam ol!" 1 " sözüyle, taşın sertlik ve sabitli ği dikkati çekiyor. Çok eskiden beri taşın şekli ve rengi bu sayg ıcla baş rolü oynuyor.
Beş ev idol'ü de beş taşla temsil ediliyor. Şiva, Linga ş eklinde beyaz taş ; Vişnu, siyah- Salagraına- amonit; Durga, (Parvati: madeni); Ganesa(K ırmızı taş ) ve Sûrya (Çakmak ta şı-esas maddesini silisyum teşkil eden taşlar) yahut billûr (kristal) sayg ı görüyur. ıı 4 Kısaca belirtti ğimiz gibi, cinsiyet uzvu ş eklindeki taşlar bilhassa bununla ilgili mezhepte ra ğbettedir. Hindistan'da Ta ş K ültü kelimenin tam anlam ıyle eskiden de günümüzde de meveuttur. 1 " Buddizm'in kendi bünyesinden ziyade, Budda'y ı kutsallaştıran, ilâhlaştıranlar onun kayalara ç ıkmış ayak izlerine, saygı ve tâzim de bulunuyorlar.
Çin dinlerinde de ta ş , muska, büyü ve u ğur için kullanılmaktadır. Nefrit ta şı, Jade taşı Çin de geni ş etki yapmıştır.Bu taş üzerinde üçüncü bölümde etrafl ıca duraca ğız. 109 Yukardaki eser. Prof. Dr. Sten Konow, Kabir und Nanak, bahsi, B. 2. S. 169. 110 L. Ligeti, Bilinmeyen İç — Asya, Macar. Çevir.: Sadrettin Karatay, Ankara Univ. Dil ve Tarih — Co ğrafya Fak. Yay. İ stanbul 1946, Pulhan Matbaası, Sf. 282. 111 Çintemani tekni ği, ikisi üstte biri altta üçlü yuvarlak (Timur'un mühürü, bayra ğı içindeki 3 yuvarlak şekil) şeklindeki motife deniliyor. 112 Prof. Dr. Annemarie Schimmel, İ slâm Dışında ki Dinler; Hind Dini Bahsi. Dinler Tarihine Giriş . 113 Jan Gonda, Die Religionen Indiens, Stuttgart 1960. S. 34. 114 Yukardaki eser. Sf. 321. 115 W. Kirfel, Vom Steinkult in Indien (Studien zur Geschichte und Kultur des nahen und fernen Osten, in Festschrift. P. Kahle zum 60. Geb.) in Festschrift. Leiden 1935, S. 163 f. f.
24
Lao— tsu, kendi fikirlerini hakikaten anlay ıp koruyanlar]. "elbiselerinde Ye ş im taşan taşıyanlar"a benzetmi ştir. "Beni bilenler azd ır. Beni örnek olarak alanlar daima hürmete lay ık olurlar. Böylece büyük adamlar, Ye ş im taşan kıldan giydikleri elbiseleri içinde ta şırlar. „116 Sihri bir taş olan yada, feti ş olarak benimsenen Ye şim taşı önemli olarak belirmektedir. Japonlarda da baz ı taşlara özel bir sayg ı görülmektedir. Şintoizm'de, taş (bazen 3 ta ş ) ilahi bir kaynağa bağlantı kurularak özel bir tazimde bulunulmaktadır. Çok önceleri mana yüklü görülen ta ş , daha sonra ilahi bir münasebet ile benimsenmi ştir. Büyük kayalar, tanrının ilahi aracı olarak görülmü ştür. Taşla ilgili masal ve efsâneler, mitler Japon inanc ında da vard ır.'” Japon buddizminde de ta ş kutsal bir önem kazanm ıştır. Canlı her varlık, insan hayvan gibi, ta şlar ve yeryüzü de t ıpkı onlar gibi görülerek, Buddalığın bir değişme ve gelişmesi ş eklinde dü şünülüyor. Böylece bir panteistik realizim içinde ta ş manevi bir önem kazamyor.118 Zâten, Şinto aynı zamanda bir feti ş tir. Bu sembol ta ş olursa muhtelif eşya ş eklinde kullanılıyor, büyü, sihir i şinde araç kılımyor." 9 Japon halk inanc ında, Fallus kültü ile ilgili adetler ve büyü ta ş ları görülmektedir.u° Yahudilikte Ta ş İnanct :
Şimdi sem.avi, ilahi bir kayna ğa ba ğlanmış olan dinlerden Musea
dinin (Yahudilik) deki ta şla ilgili inançlar üzerinde durma ğa çalı-
şacağız. Sami kavimler aras ında bir taş kültü olduğu, bunun köklerinin ta taş çağına kadar uzand ığı, taşlara, dağlara, ırmaklara, kaynaklara, ağaçlara -tabiat üstü güçlere- tâzim de bulunuldu ğu gibi, bilhassa 116 Lao — Tzu, Taoizm (Tao Te Ching), Türk. Çev.: Dr. Muhaddere Nabi üzerdim, Ankara 1946, Milli Eğ . Bak. Sf. 39. 117 Lehrbuch der Religionsgeschichte 4, Prof. Dr. K. Folorenz, Die Götterwelt, B. I. S. 295. 118 Aynı kaynak. Prof. Dr. K. Florenz, Shintai "Gottesleib" bahsi, C. I. Sf. 308, 309.ve Die Nichiren — shu, bahsi. Sf. 407. 119 Yukardaki kaynak. Sf. 300. 120 Yukardaki kaynak. Sf. 294, 295. Y. Deguch ı, On The Traces of Stones Worship in Japan. (Journal of the Anthropological, Society of Tokyo, Bd. 24, Nr. 271 Okt. 1908. (Jimmu gaku — Gasshi, 1908, Japonca) kaynak ancak ikinci elden zikredilmi ştir.
25
çeşitli taşlara kar şı bir ilgi bir inanç da oldu ğu bilinmektedir. Fenike, Suriye,"' ve Filistin çevresinde, hattâ Yunanl ılara kadar birçok yerlere ve ki şilere, muhtelif de ğinmeler sonucu, ta ş kültüne bağlı etkiler olmuştur.° 22 Sami halkların, büyü, tılsun, uğur maksadıyle, göğüslerde bir ziynet e şyası gibi taşlar tasmalar', ondan mutluluk, tabii, hastalığa karşı korunma gibi inançlarla bir muska halinde faydalanmaya çalışmaları dikkati çekiyor. 123 1916 yılında Prof. Dr. Carl Clemen,Die Reste der Primitiv'en Religion in liltesten Christentum adl ı eserinde, Sami kavimlerde ta ş kültü oldu ğunu belgelerle ortaya koyuyor. Prof. Dr.Carl Clemen, ilmi objektiflikle ve zam.amna kadar gelmi ş kaynaklara dayanan-Frazer v.b.-, Israillilerin türlü ta şlara tapındıldarım, onları tamamen kutsal tan ıdıklarını belirtiyor. Taş fetişi olduğu, ilkel putlar durumunda bulundu ğu, göktaşlarına da tâzim edildiği, tılsun, muska olarak kullanıldığı bilinmektedir, diyor. 124 Eski Ahit (Tanah) ta geçen ta şla ilgili cümlelerin, tamamen birer ta ş kültü olduğunu teyit eden ve Israilliler de, ta ş a saygı ve tâzimi hakkında etrafh ve önemli bir inceleme yapm ış ve bir broşürle (Steinverehrung bei den Israeliten) ilim alemine sunmu ş olan Georg Beer, Filistin, İsrail bölgesinde ta şla ilgiyi çok önceki tarihlere (Musa'dan Önceye), eski Arap inançlarına kadar götürüyor ve bütün çevrede ta ş kültü olduğunu belirtiyor. Bu çevredeki, ta ş kültünün çe şitlerine örnekler veriyor, taşları da tasnif ediyor: 1- Hakiki ibâdet ta şları (ibadetle ilgili ta ş lar); 2- Kö ş e ve temel ta şlar; 3- Kap ı Taşları (Kale v.b.); 4- S ınır taş ları ; 5- Mezar ta şları ; 6- Fallus ta şları ; 7- Zafer ta şları (kutsallaşan taş anıtlar) bulundu ğunu söylüyor. Geoeg Beer, muhtelif ta şlar ve mevkileri hakkında da bu risâlesinde, baz ı örneklerle bilgi veriyor. Burada eski İsrail deki dinlerden kalan bereketlilik, verimlilik ta şlarının da, fallüs kültü ta şlarının yanı sıra bulundu ğu görülmektedir.425 Bu broşüründe İsraillileri fallus kültünü tanıdıklarını, benimsediklerini ve Araplarda ve muhtemelen Babilonya'da da bulundu ğunu ve bereket,
121 Prof. Dr. B. Landsberger, Ras şamra'da bulunan çivi yazısı vesikalarımn Kültür tarihi bakımından önemi, Dil. Tar. — Co ğ . Fak. Dergisi, Sa — I — 1942, Sf. 85 — 90. 122 Lehrbuch der Religionsgeschichte,4. B. I. S. 627. Rıza Çavdarlı , İlk Türkler, Akyıldız Yay., İst. 1938, Sf. 42. 123 Lehrbuch der Religionsgeschichte;4. Dr. Friedrich Jeremias, Semitisiche Völker in Vorderasien, B. I. S. 573, 617, 618, 644. 124 Prof. Dr. Carl Clemen, Die Reste der primitiven Religion im ültesten Christentum, Giessen 1916, S. 39, 40, 41, 42. (I. Der religiöse Glaube. I. Fetische) bölümü. 125 Georg Bee, Steinverehrung bei den Israeliten, Ein Beitrag zur semitischen und allge meinen Religionsgeschichte, Berlin und Leipzig 1921, S. 6, 7-.
26
verimlilik dolay ısıyle, ona benzer ş ekillerin saygı gördü ğünü ileri sürüyor.' 26 Samilerde genel olarak ta ş kültünün özel bir rolü ve yeri oldu ğu görüldükten sonra, Dinler Tarihçileri ve Din Fenomenoloji bilginlerinin birçok örnekler aras ında ilk örnek olarak Jakub' (Yakub ve Bethel) la ilgili olayı zikrettiklerini kaydetmeliyiz.'" Yakup'un ba şının altına bir taş koyup uyuduktan ve bu haliyle Tanr ıyı rüyasında görmesi dolayısıyle uyandıktan sonra, buras ını Allahın evi ve gök'ün kapısı bilmesi ve başının altına koyduğu taşı da kutsal bir ta ş bilerek, bir taş direk şeklinde dikip üzerine zeytin ya ğı dökmesi ve buraya Beyt-el demesi (Elohim evi) ,128 çok dikkati çekicidir. Bunun Kitab- ı Mukaddes'te mükerreren yer al ışı 129 taş kültünün İsrail'de ve yahudiler aras ında bulunuşunun en önemli delillerinden birisidir. Yukardaki Tekvin (Bereşit)in 28 inci babındaki örnekten ba şka Tekvin'in 31. babı nda, Laban'la Yakup'un andla şırlarken, aralar ına tanık olarak bir taş alıp dikmeleri üzerinde durulmay ı gerektiriyor: "Ve şimdi gel, ben ve sen andedelim; ve seninle benim aram ızda ş ahit olsun. Ve Yakup bir taş alıp onu direk olarak dikti. Ve Yakup karde şlerine: Taş toplayın, dedi; ve ta şlar alıp bir yığın yaptılar, ve orada, yığının yanında 126 Georg Beer, Steinverehrung bei den Israeliten, Berlin und Leipzig 1921, 77. Notta bu görüşleri müslüman mezar ta şlarmda başta bir sarık şeklinden, fallus kültüne kadar ula ştırmak üzere bir iddia da bile bulunuyor. 77. Notun dayand ığı kaynak, (R. Thomsen, Kompendium der paliistinischen Altertumskunde, Tübingen 1913, 22 - 23.) dir. 127 Prof. Dr. Carl Clemen ve Georg Beer, den ba şka birkaç örnek sunaca ğız: Mircea Eliade, Die Religionen und das Heilige, Salzburg 1954. S. 260- (Meteor und Bethel) bahsi. X G. Van der Leew, Phiinomenologie der Religion, Tübingen 1956, S. 39. -X Prof. Friedrich Heiler, Erscheinungsformen und Wesen der Religionen, Stuttgart 1961, S. 34 - 36. X Prof. Dr Hans - Joachim Schoeps, Religionen, Wesen und Gcschichte, Gütersloh 1961. S. 21, 22. X Prof. Dr. Annemarie Schimmel, Die Religionen der Erde, Wixsbaden 1951, S. 64 Prof. Dr. Annemarie Schimmel, Dinler Tarihine Giri ş , Sf. 103, 104. 128 Kitab ı Mukaddes (Eski ve Yeni Ahit), İstanbul 1958, Tekvin (Bere şit) Bab 28; 18-22.
Ic3'1,0 -
..11 . 6 1 1? D (1,55);
?
,
r•2/p,1
/C -.) e l _TA J9)0 e"3 lp
"/ a
"") ) --» 39
o
"
İ branice metinde az da olsa farkl ılık mevcuttur. 12. Cümle de, burada Allah olarak
1,4
denilmiştir. 13. cümlede (Allah CD \ -2) I T
geçiyor. Bet - lehem, ibranice metinde (Beyt Elohim):
olarak
17 i 1', ) "ve başı -
--i) 1 SI C
-7e i c --)? le
nın altına koydu ğu .taş ın tepesine ya ğ döktü" dür. İbranice metin ) - 44 tedir.
129 Tekvin (Bere şit) 28; 18 - 22 ve Tekvin (Bere şit) 35; 14 - 15.
Sf. 43
yemek yediler. Ve Laban onun ad ını Yegar Sahaduta (aramca: Şehadet ta şı) koydu. Ve Laban dedi: Bu y ığın bugün seninle benim aramızda ş ahittir.""° • Asil madenler, kıymetli taşlar hakkında çıkış (Ş emot) kitabında verilen bilgi, ta şların fetiş , tılsım anlamında kullanılışına örnek oluyor. "Ve onun içine ta ş yuvalar', dört s ıra ta ş koyacaks ın; bir sıra, kırmızı akik, sarı yakut, ve zümrüt, birinci s ıra; ve ikinci s ıra, kızıl yakut, safir, ve beyaz akik; ve üçüncü s ıra, gök yakut, Süleyman ta şı, ve mor yakut; ve dördüncü s ıra, gök zümrüt, ve akik, ve ye şim olacak; onlar altın yuvalarına ka.kılacak. Ve ta şlar İsrail o ğullarının adlarına göre, adlara göre on iki olacak, on iki s ıpt için her birinin ad ına göre mühür oymas ı gibi olacak.""' "Sen Aden de, Allah ın bahçesinde, idin; san yakut, kırmızı akik, ve beyaz akik, gök zümrüt, akik, ye şim, safir, kızıl yakut, zümrüt ta şları ile, bütün de ğerli ta şlarla, ve alt ınla kaplanmıştın ; teflerinin ve zurnalar ımn işçiliği sende idi; Yarat ıldığın gün hazırlanmıştilar.'" 32 Gene Kitabı Mukaddeste Hakimler kitab ında kutsallaş an kaya hikâyesini görüyoruz.'" Hakimler kitab ında tekrar Tanr ıya bir takdime münasebetiyle kayan ın kutsallaştığı görülüyor. 134 Gene, Kitabi Mukaddes'in 1. K ırallar kitabımn 1. Mb" da taş kültüne işaret ediyor.'" Kitab ı Mukaddes'te çe şitli, kutsal ta ş ş ekillerine gösterilebilecek örneklerden birisi de (yard ım taşı) dır: "Ve Israilliler Mitspa'dan çıkıp Filistileri kovaladılar, ve Bey-kar alt ına varıncaya kadar onları vurdular. Ve Samuel bir ta ş alıp Mitspa ile Şen arasına dikti, ve onun adım Even (Yahudiler, Even azer diyorlar) (Yard ım ta şı) koyup: Rab bize buraya kadar yard ım etti, dedi. 136 Gene 1. Samuel'in 14. babımn 33. cümlesinde büyük bir ta şın kutsallaştınhp, orada kurbanlar kesilmesi, oraya mezbah yap ılması (Saul'ün ilk yapt ığı mezbah) olay ını görüyorruz. Örnekleri pek fazla ço ğaltmak mümkündür. Kitab ı Mukaddesin, Hıristiyanlarca da benimsenen ve kiliselerde okunan Mezamirlerden ta ş , kaya ile ilgili inançlar ı burada ele almıyacağız. Danyel kitabının 2. babımn (31-35.) cümlelerine kadar süren paragraf örnek olarak sunulmağı gerektiriyor:" Sen, ey k ıral, gördün, ve i şte büyük bir heykel. Büyük, ve çok parlak olan bu heykel senin önünde 130 Tekvin Bereşit) 31; 44 — 48. 131 Çıkış (Şemot) 28; 17 V. b. 132 Kitab ı Mukaddes (Tanah), Hezekiel Bab 28; 13. 133 Kitabı Mukaddes, Hâkimler Bab 6; 19 ve devamı . 134 Kitab ı Mukaddes, Hakimler Bab 13; 17 ve devamı : 135 Kitab ı Mukaddes (Tanah), Birinci K ırallar Bab 1; 9. Keza: II. Samuel Bab 20; 8, 9. 136 Kitabı Mukaddes I. Samuel, Bab 7; 11 — 12. Georg Beer, bunu yard ım taşı olarak, Prof. Dr. Friedrich Heiler, zafer ta şı olarak kaydediyor: (Erscheinungsformen und Wesen der Religion, S. 35)
28
duruyordu; ve görünü şü korkunçtu. Bu heykel, ba şı has altından, gö ğüs ve kolları gümü ş ten, karnı ve kalçaları tunçtan, bacaklar ı demirden, ayaklar ının bir kısmı demirden bir kısmı balçıktandı . Sen bakmakta idin, o vakte kadar ki, bir taş el sürülmeden yerinden kesildi; o taş demirden ve balçıktan olan ayaklar ından heykeli vurdu; ve onları parça parça etti. O zaman demir, balç ık, tunç, gümüş ve altın birlikte parçaland ılar, ve yaz harmanlar ının saman ufa ğı gibi oldular; ve onlar ı yel kaldırdı, ve onlar için bir yer bulunmad ı ; ve heykeli vurmu ş olan taş büyük bir dağ oldu ; ve bütün dünyay ı doldurdu." Yeruş alem (Kudüs) deki Mukaddes kaya çevresinde Süleyman mâbedi yaptırıyor." 7 Bu mahal Süleyman mâbedi sahas ındaki baritalarda merkezde yer alm ıştır. 138 Kutsal kaya, Musevilikten önce de, Musevilik zamanında da hıristiyanlar ve müslümanlar tarafından da mübârek bir yer olarak tan ınmıştır ve hâlen de tamnmaktad ır."9 Even- Şitiya, yahudi inanc ına göre; dünyanın ortas ında bulunan İsrail'in, onun ortas ında bulunan Yeru ş alem'in, ve onun ortas ında bulunan Beyt ha—mikda ş (Süleyman mâbedi) ın ortas ında bulunmaktadır. Dünya ondan vücuda getirilmi ştir. Bundan dolayı temel taşı denilmiştir. Bu ta ştan Mişna'da da bahsedilmektedir. (Yomea 5,2) Taş ilk peygamberlerdenberi orada bulunmaktad ır. Bu ta şın Tanrı'mn evi olacak diye buraya konuldu ğu zikrediliyor. Yakup'un babas ının evinden ayrıldığı zaman üzerinde uyudu ğu taş budur. Hattâ Agada'ya gö re- Yahudi inanc ına göre- İshak'ın kurban edilme yeri de bu ta ştır. Müslüman gelene ğine göre Kudüs'te Mescid'in (Kubbedüs- sahre) ortas ındaki taştır.' 4 ° 137 Georg Beer, Steinverehrung bei den Israeliten, 1921, S. 3. Onun dayand ığı kaynaklarR. Hartmann, Der, Felsendom in Jerusalem (Zur Kunstgeschichte des Auslandes, Heft69). Strassburg 1909. G. Dalman, Neue Petraforschungen (Palastinische Forschungen zur Archalogie und Topographie II), Leipzig 1912, III ff. G. Beer, "Jerusalem"in Pauly Wissowa Kroll, Realenanzyklopüdie der klassischen Altertums — wissenschaft IX 928 — 958. 138 Prof. Dr. Carl Clemen Die Reste der primitiven Religion im altesten Christentum, Gi essen 1916. X Prof. Dr. Karl Budde, Die Altisraelitische Religion, Giessen 1912, S. I. f. f. X Elias Auerbach, Wüste und Gelobtes Land, I. Berlin 1932, (Salomo'nun mâbedi Yaptırışına bakılması) ve II. Ciltte Berlin 1936, (Paliistina) haritas ınm II. Jerusalem'e mavi boyal ı kısma bakılması ve keza II. C. Sf. 273 — 277. X Martin Noth, Geschichte Israels, Vierte unveründerte Auflage, Göttingen, 1959, 187 f.f. 139 Georg Beer, Steinverehrung. bei den Israeliten, 1921, S. 3. 140 1360 1344:
ıc
S5
Le ,?
Vc N
oN,INo ı S' , 93711 _e"f7,..n13.5)1-;) j11710' X
' 10
?
k
oN
k —A 29
Museviler on buyruğu (aserat ha—dibrot) yaz ılı olduğu ta şı (taş levha) pek kutsal sayarlar. O, onlar için alelâde bir ta ştan çok ba şka bir ş eydir, çok kutsal bir keyfiyeti hâizdir. Önceleri (Süleyman tap ınağı Beyt ha—mikda ş ) da bulunan bu ta şın, Buhtunnas ır'ın mâbedi tahribi sırasında kendiliğinden yer altına kayıp kaybolduğuna inanırlar ve bu ta ş a basmamak, bilmiyerek te olsa her hangi bir sayg ısızlıkta bulunmanıak için o mahalli çi ğnemek istemezler. Prof. Dr. Edward Lehmann, bat ı Samî âleminde ta ş kültünün zenginliğine iş aretle, Bethel'in kutsal ta ş olarak belirdi ğini, bu taşın Yakup tarafından kutsal ta ş olarak ilan edildiğini, ve böylece buras ının genel bir ziyaretgâh haline geldi ğini, 12 İsrail kabilesinde de ayrı ayrı kutsal taş inancı bulundu ğunu ve Salomon mâbedinin (Beyt hamikdaş ) içine taş kültünün yerle ştiği ni 141 söylemektedir. Yukarda muhtelif bilginler tarafından bir veya birkaç ı zikredilmiş olan ve tarafımızdan topluca bir araya getirilmi ş bulunan örnekler, yalnız halkın inancı olarak de ğil, doğrudan do ğruya Tanah (Tevrat ve diğerleri) tarafından kutsal tan ınışı açık şekilde göstermektedir. Bununla beraber, tap ılan dikili taş putlar yasak edilmi ştir. Hatta bu dikili taş putlara tapmamak ve ona kurban kesmemek birçok defalar tekrarlanm ıştır: "Ve kendin için Allahın Rabbin nefret etti ği dikili ta ş dikmiyeceksin." 142 Bu reformla, yani Musa'n ın 5 inci kitab ı Tesniye ile taş kültünün de yasak edildi ğine dair iş aret oldu ğunu Prof.Dr. Heiler belirtmek istiyor.' Halbuki Musa'ya atfedilen 5. kitaptan öncede dikili ta şlar yasak edilmi ştir. Musa'ya atfedilen 3. kitapta(Levililer — Vayikra) ta şöyle deniliyor: "Kendinize putlar yapm ıyacaksınız, ve kendiniz için oyma put ve dikili taş dikmeyeceksiniz, ve önünde secde etmek için memleketinizde resimli ta ş kurmıyacaksınız; çünkü ben Allahınız Rab'im."' "Ve kendin için Allah ın Rabbin nefret etti ği dikili ta ş dikıniyeeeksin."' 45 Musevilikte, Eski Ahit'te (Tanah) kah ta ş kutsalla ştırılmakta, kâh dikili ta ş putlar yasaklanmaktad ır. Burada ya bir çeli şmeyi yahut ta dikili taş putlarm (elohim = tanrı) olarak benimsenmesi yasakt ır 141 Lehrbuch der Rel. Chantep4., Tübingen 1925, Erscheinungs und ideenwelt der Religion, Von Prof. Dr. Edward Lehmann, Natur and Geister, bahsi. C. I. Sf. 33, 142 Musa'nın 5. kitabı . Tesniye Bab 16; 22. 143 Prof. F. Heiler, Erscheinungsformen und Wesen der Religion, Stuttgart 1961, S. 34, 35, 36. 144 Musanın 3. kitabı , Leyililer (Vayikra) Bab 26; I. 145 Musanın 5. Kitab ı , Tesniye Bab 16; 22.
30
düşüncesini kabul etmek gerekecektir. Günümüzde Elal çevresindeki bir nevi ta ş ta, u ğur taşı olarak ra ğbet görmektedir. Burada ötedenberi Yakup'un e şi Rahel'in mezarı üstündeki büyük bir taşın sofu kadınlarca bir iplikle ölçülerek üstlerinde ta şıyanlara şirinlik gücü kazandırdığına ve bilhassa genç k ızlara buradaki ta şı ölçmü ş iplikler gönderildiğine işaret etmek isteriz. Hıristiyanlık Dininde Kutsal Ta ş Inancı : Hıristiyanlığın kutsal kitaplar ı içinde geçen ta şla, kaya ile ilgili kılardan başka, ayazma ve h ıristiyan ziyaretgâhlar ı yanında veya içinde, kutsal taşlar, mermerler, kayalar hakk ında çe şitli inançlar mevcuttur. Hattâ baz ı kiliseler içinde ta ş duvarın, öpülen, çıkıntı taşlara saygıyle el sürülen, vücudun hasta tarafi (ba ş , el ...) -mümkünse- dokundurulan yerlerin sayısı az değildir. 146 Bâzan bu gibi gelenek ve görene ğin hıristiyan din adamları tarafından (bilhassa ortodoks ve katolik mezheplerinde) yardım ve te şvik gördü ğü gerçek bir olgudur. Burada yaln ız kutsal kitaplarındaki ta ş ve kayalarla ilgili cümleler üzerinde duracağız. Kaynaklar, h ıristiyanlığa hizmet eden veya h ıristiyan bilginlere dayanacakt ır. Esasen birçok bilgin h ıristiyanlar, h ıristiyanlığa, hıristiyanlıktan önceki birçok inançların sızdığını, hattâ bugün fazlasiyle benimsenen birtak ım gelenek ve göreneklerin, ilkel inançlardan, eski Romahlarm dininden, âyinlerinden nas ıl geçti ğini, ilmi bir ifade ile açıkça belirtmekten -1916 y ılında da olsa- geri kalmanu şlardır. 147 ş kültü oldu ğunu Prof.DCalemn,uhtifkoplard belirttikten sonra hattâ Yeni Ahit'te bilinen kal ıntılara örnek olarak taşı kutsallaştırmanın da oldu ğunu açıklıyor. Hemen her bilgin birkaç örnek göstermekle yetiniyor; biz burada bu örnekleri ço ğaltmağa çalış aca ğız. Eski Ahit, Hıristiyanlar tarafından da kutsal tanındığından Yahudilerdeki taşla ilgili inançtan bahsederken zikredilenlerin burada da hatırlanılması gerekir. İncillerde, Korintoslulara Birinci Mektup'ta (Kaya) için şöyle bir benzetme yap ılıyor: "Ve hepsi bulutta ve denizde Musa'ya vaftiz olundular; ve hepsi aym ruhani içecek içtiler; çünkü artlarınca gelen ruhani kayadan içiyorlard ı ; ve o kaya Mesih'ti."" 8 Beyaz Ta ş : "Kulağı olan işitsin, Ruh kiliselere ne diyor. Galip olana Saklı man'dan (Eski Ahit, Çıkış 16;33.) verece ğim ve taş üzerine, alandan başka kimsenin bilmedi ği yeni bir isim yazılmıştır ""9 Bu beyaz 146 Hikmet Tanyu, Ba şka Ülkelerde Adak ve Adak Yerleri, Türk Yurdu, C. 3. Sa. 3 — 4 Haziran, Temmuz 1961. Ve doktora tezimizde Türkiye'deki H ıristiyanların bazı ziyaretgâhlar ı . 147 Prof. Dr. Carl Clemen, Die Reste der primitiven Religion im ültesten Christentum, Giessen 1916, S. 37... Chantepie de la Saussaye, ve Lehrbuch der Religionsgeschicte'nin 4. bas ımının uzmanları ve Prof. Dr. M. Eliade, Prof. Dr. G. Van der Leeuw, Prof. Dr. F. Heiler, Prof. Dr. Helmuth von Glasenapp, Prof. Dr. Alfred Bertholet, Prof. Dr. Gustav Mensching, Prof. Dr. Hans — Joachim Schoeps ve di ğerlerinin eserlerinde kal ıntılara 148 Yeni Ahit, Korintoslulara Birinci Mektup, 10; 4. 149 Yeni Ahit, Yuhannamn Vahyi, Bab 2; 17.
31
taş benzeri cisim, büyü gücünü haiz bir t ılsım olup, ötedenberi toplumlarda kullanılmaktaydı . Greklerde, Avustralya'da bu beyaz ta ş inancı yaygındır.Bunun benzer bir ifadesinin Kitab ı Mukaddes'te yer aldığını görüyoruz. 1959 yılında, Prof.Dr.Friedrich Heiler'in, Insanl ığın Dinleri (Die Religionen der Menscheit) ad ındaki, kendisi ve diğer Dinler Tarihi uzmanları tarafından yazılan eserde, Mezamirlerin dilinde Jahve (Tanrı) ile ba ğlantıyı gösteren bir kaya 'yı (1VIezamir. 18;3) te ve Isa'n ın göründü ğü kö şe taşını , yaş ayan ta ş inancına örnek olarak ald ığı, (1. Petrus. 2; 5), ve h ıristiyanlıkta Franz von Asisi'nin ta şı benimseyişini, sevişini, İ sa'nın köş e taşıyle olan ba ğlantıya dayandığı belirtiliyor. 150 Kitab ı Mukaddes'teki, Eski Ahit bölümü içinde bulunan Mezamirlerin hem Museviler hem de H ıristiyanlar tarafından benimsendiğini kaydetmemiz gerekiyor. Musevi dininde de ta ş inancına örnek olan, yeni dini bir hüviyete bürünen bu belgeyi, H ıristiyanlıkta zikrediyoruz Kiliseler ve halk aras ında mezmurların ne derece önemli bir yer aldığı ve ibâdete dahil edildi ği bilinen bir gerçektir. Kaya'ya örnek. "Seni severim, ya Rab, ey kuvvetim. Rab benim kayam ve hisaran ve kurtar ıcımdır; Allahım, s ı ğı nd ığı m kayam, kalkamm, kurtulu şumun kuvveti yüksek kulem."'" Diri Taşa, Köşetaşına dair şu örnek te dikkati çekicidir. Ona, insanlar taraf ından reddolunmu ş , fakatAllah indinde seçme, k ıymetli, diri ta ş 'a yakla ş arak siz de İsa Mesih vas ıtası ile Allah'a makbul ruhani kurbanlar takdim etmek üzre, mukaddes kâhinlik olmak için, ruhani ev olarak diri taş lar gibi bina olunuyorsunuz. Çünkü kitapta vard ır: " İşte, Sion'da seçme
kö ş e taşı , kıymetli ta ş koyuyorum, Ve ona iman eden hiç utand ırılmıyacaktır. ( İş aya, 28;16) İmdi kıymet size, iman edenleredir, fakat iman etmeyenlere "Yapımların reddettikleri ta ş , Köş enin başı . " (Mezmur 118; 22) ve sürçmeta şı ve tökez kayas ı oldu. "( İş aya 8;14)" "2 150 Prof. Dr. Friedrich Heiler, Die Religionen der Menscheit, Stuttgart 1959, (Der heilige Gegenstand) bahsi, Sf. 16. 151 Mezmurlar: 18 inci Mezmur; 1, 2, 3. 152 Petrus'un Birinci Mektubu Bab 2; 4 — 9.
32
Sâmilerin önceki milli, mahalli din ve inançlar ında köşe taşları özel bir yer alıyor, kutsal say ılıyordu. Buraya da ta şla ilgili inançlann, başka dini bir kisveyle geçti ği görülmektedir. Prof.Dr. Friedrich Heiler, 18., 31., 40. mezmurlar ı v.b. diyerek taş kültünün izine örnek olarak gösteriyor."' 18 inci mezmuru yukarda belirtmiş tik.31. mezmurun ilgili yeri şudur: "Bana kuvvetli kaya, Beni kurtarmak için s ığınacak ev ol. Çünkü kayam ve hisar ım sensin. "(Mezmur 31, 3.)41. Mezmur: "Ve aya ğım' kaya üzerinde durdurdu, ve admılarımı pekiştirdi." Prof. Heiler, yukarda bahsetti ğimiz Petrus'un Birinci (Mezmur 40; 2, 3.) mektubu 2;5 ten ba şka Matta incilinin 16.bab, 18 inci cümlesi üzerinde bilhassa duruyor. Bunu Kitabı Mukaddes'ten naklediyoruz: "Ben de sana derim ki: Sen Petrussun, ve ben kilisemi bu k ay a'nın üzerine kuraca ğım; ve ölüler diyarının kapılan onu yenmiyecektir." (Matta: Bap 16; 18) Prof. Heiler, hıristiyan misti ğinde, muhtelif mistikler tarafından tanı-ırzın tasviri olarak taş benzetmesi yapıldığına iş âret ediyor ve "Sen
yüksek taşım..." duasının kullanılışına dikkati çekiyor." 4 Asil ve kıymetli taşlar ve kö ş e - ta şı Incil leksikonlarında da yer almıştır."' Yalnız bir halk inanc ı olarak de ğil, Musevi dininde (kitaplarında) oldu ğu ve devam etti ği gibi, Hıristiyanlık dininde (kitaplarında) ta ş kültünün kalıntıları açık bir şekilde görülmektedir. Bundan ba şka sonuç bölümünde de belirtece ğimiz gibi Hıristiyanlar aras ında bir halk inanc ı olarak ta şı kutsallaştırma, taş a tâzim, ta şla tedâvi, uğur, zürriyet işlerde kolaylık temini için muhtelif ş ekil ve usullerle kutsal ta şı, kayayı ziyaret, çevresini dola şmak, orada dansetmek, insanlar ın taş laşması , 156 taş yığınlarıyle ilgili inançlar yer yer ın.evcuttur." 7 İş âreti gereken bir nokta da şudur: "... gnostik sistemlerde oldu ğu gibi onların zahiri varlıklarının fazla ehemmiyeti yoktur. İsa, meselâ, maddi dünyada ıztırap çeken nur kıvılcunlannın sembolüdür. O, her anda her nebat, her ta ş , her insanda ezeli vatamn ı özliyen nurun tecellisidir." 8 Böylece muhtelif dinlerdeki ve halk aras ındaki taş kültüne ve ta ş inancına kısaca baktıktan sonra Türkler aras ındaki ta ş inancına geçebiliriz. 153 Prof. Dr. Friedrich Heiler, Erscheinungsformen und Wesen der Religion, Stuttgart 1961, S. 36. 154 Yukardaki eser, Sf. 37. 155 Calwer Bibellexikon, Fünfte Bearbeitung, Calwer Verlag Stuttgart 1959, Muhtelif bahisler, S. 224, 225 v. b. 156 Ethelbert Sataufer, Jesus Gestalt und Geschichte, Bern 1957, S. 77. 157 Handwörterbuch Des Deutschen Aberglaubens, Band VIII, Berlin und Leipzig 1936/ 1937. Sf. 380 — 401.Die Religionen in Geschichte und Gegenward, Tübingen 1927 (R. G. G.) Yeni b. (1) 1957 Aberglaube, v. b. madde. 158 Prof. Dr. A. Schimmel, Islâm D ışında Dinler, 1959. Manikeizm, bahsi. (Kitap henüz yayınlanmadı).
33
TÜRK DINLER TARIHINDE VE INANÇLARIND A TA ŞLAR —
II —
1- Türklerde Taşla Ilgili Inançlar: Türklerde islâmiyetle geçen ve benimsenen ta şlarla ilgili inançları gördük. Umumiyetle Türk dini tarihinde ta şla ilgili inanç olarak, hemen hatıra, ya ğmur = yada = yat ta şı gelir. Ve bu husustaki inanç başlıca bundan ibaret sanılır; bu dü şünce elbette hatal ıdır. Türkler'de bir de Islam olmadan önce benimsenmi ş taşla ilgili inançlar ve adetler vardır. Bunların islami ş ekil içinde nas ıl devam etti ğini ayrı bir bölümde görecek ve günümüzde etki ve inanç alan ı daralmış ve azalmış olmakla beraber ta şla ilgili bazı inançlar ve çe şitleri üzerinde duraca ğız. Bunların, ilaç ve şifa, çocuk do ğurmak veya aksi olarak, nesep tâyini, tılsım, sihir, uğur, dilek ve adak için, yemin için, ya ğmur, kar ya ğdırmak v.b. nasıl olduğunu, tip ve metodunun tahlillerini ayr ı bölümlerde yapaca ğız. Önce Türk tarihi içinde önemli bir mevkii olan Türk efsânelerini, Kutlu Kaya'y ı incelemek yerinde olur san ıyoruz. İncelememizde, konunun ana hatlar ı, bilhassa gözlemlere dayanan bilgiler ve ta şları kullanış ş ekli, metodu üzerinde daha fazla durmay ı tercih ediyoruz.
2- Türk Efsânelerinde, Destanlarında Kaya, Kutlu Kaya: Ziya Gökalp, Dr. R ıza Nur ve Prof. Fuat Köprülü'nün ve Türk Kültür Tarihi bilginlerinin, do ğrudan do ğruya Türklerin Din Tarihi hakkındaki önemli ara ştırmaların' burada kısaca anabilece ğiz. Bu efsane, destan veya menkibelerin kar şılaştırmalı tarihçesi konumuz dışındadır. Yalnız taşla, kaya ile ilgili olan ı ve onun nas ıl bir etki, telkin alanına ve davran ış , kullamş ş ekline dair olan taraflar ı üzerinde duraca ğız. Türklerin Dünyan ın Yaratılışı efsânesinde kaya'nın önemi beliriyor. Tanrı'ya kar şı hatalı bir davranışta bulunan insan suya düş er 34
ve suda bo ğulurken, Tanrı'ya: "-Ah Yüce Tanr ım! Beni kurtar!.." diye yalvarır. Tanrı "- Ey İ nsan!.. Suda yüksel" diye kar şılık verir ve insan suyun üzerine yükselir. Tanr ı'nın yeni buyru ğu: "- Yalçın kaya olsun". Denizden yükselen yalç ın bir kayanın üzerine insan ç ıkar.' v.b. B ıı efsânede de kaya hep önemli bir mevkide bulunur. Onda barınılır, korunulur. 2 Aralarında farklar olmakla beraber yaratılış efsânelerinde ta ş, kaya kurtar ıcı bir araç ve ya şamaya destek olacak bir zemin, veya çarpt ığını kıracak, ezecek kuvvette bir varl ık olarak beliriyor. 3 Ziya Gökalp 4, Çin, Iran kaynaklar ının önemle bahsetti ği ve önceleri Türk tarihi içinde çok müessir ş ekilde yer alan Dokuz (O ğuz) menkibesinis, Türk gelene ğine göre Dokuz (O ğuzların) eskiden hükümeti, töresi, hakan ı bulunmadığını yalnız bir boylar kümesi oldu ğunu belirttikten sonra, boylar ın bir gece gökten bir nur sütununun yeryüzüne indi ğini gördüklerini, bu ALTIN IŞIK'tan bir Çam Ağacı 'mn gebe kalarak be ş ş ehzade do ğurduğunu, bunların en küçü ğü olan (Bu ğu) Han' ın yabgu seçildi ğini ve böylece O ğuz ilinin bir mücize ile kuruldu ğunu anlatıyor ve: Gökten inen nur sütunu yeryüzünde taşlaşarak, yeşim taşından bir kaya vücuda getiriyor. Bu kayaya (Kutlu Da ğ) adı veriliyor ve milli hars ın, milli kültürün timsali gibi kutsal tan ınıyor. Beyazlara bürünmüş , ak sakallı bir ihtiyar (Bu ğu) Hanın rüyasına girerek, bu kayaya saygı gösterdikleri sürece O ğuzların hâkimiyette kalacaklar ım haber veriyor. O ğuzların, bu ta ş a saygıları olduğu sürece büyük bir devlet halinde yaşadıkları , fakat "Bu ğu Han'dan otuz göbek sonra torunlarından (Yuluntekin) in tahta ç ıktığı, Çin'de o s ıralarda (Tang) sülâlesinin hakim oldu ğunu söyledikten sonra, bu efsâneyi, Gökalp ş öyle anlatıyor: "Çinliler, çok korktuklar ı Türklerin kuvvet ve ' şevketlerinin kayna ğı (Kutlu Da ğ) olduğunu anlıyarak onları bu kaynaktan mahrum etme ği düş ündüler. Çin fa ğforu (Kiyeliyen) adl ı kızını Türk Hakanının o ğlu Galitekin'e verme ğe ve fakat buna mukabil (Kutlu Dağ)ı isteme ğe ve alma ğa karar verdi." Böylece Çin hükümdar ımn kızına kar şılık (Kutlu Da ğ) denilen (Kaya Parças ının) arma ğan edil-
1 Hüseyin Nam ık Orkun, Türk Efstmeleri, Ç ınar Yayını , İ st. 1943. Cumhuriyet Matbaas ı Sf. 6. Ord. Prof. Dr. Zeki Velidi Togan, Türk Efsibaelerinde Milli Altımetler, Ankara 1925. 2 H. Namık Orkun, Türk Efsöneleri, Sf. 12. 3 Aynı kaynak. 4 Ziya Gökalp: ilerki sayfalarda görece ğimiz, Dinler Tarihi ile ilgili muhtelif makaleleri; Türk Medeniyeti Tarihi ve Türk Türesi, adl ı eserleri. 5 Dr. Rıza Nur, Türk Tarihi, T. C. M. Vek. N. İ st. 1926, C. 12. Sf. 193
35
mesinin hükûmdarı çok sevindirece ğini elçi söylüyor. Kozmopolit olan Yuluntekin Çin elçisinin, teklifini kabul ediyor. Çinliler, Kutlu Kaya'yı parçalıyarak memleketlerine ta şıyorlar. Bu felaket üzerine Türkler, dağlardan, ta şlardan, vah şi hayvanlardan, memedeki çocuklardan (Göç, Göç, kaç) diye hiç kesilmeyen bir ses i şitmeğe başlıyorlar. Bir anda bütün sular kuruyor, bütün ye şillikler sararıyor, havanın rengi bile yash bir s ıkıntıya bürünüyor. O ğuzlar, artık bu ülkede (Yer Su) perilerinin kendilerini istemedi ğini, göç buyruğuyle buradan koğulmakta olduklarını anliyarak üç bölü ğe ayı-diyorlar. Bir bölü ğü Beşbalık'a giderek Uygurlara hakim oluyor, Dokuz O ğuz devletini kuruyorlar, bir kısmı bozkırlara da ğılarak çobanlıkla yaşıyorlar, bir bölüğü de ormanlara çekilerek avc ılıkla ömür sürüyorlar... Böylece o zamanki Türkler başlarına gelen felaketlerin sebebini bu kutlu kayamn parçalanmas ında görüyorlar. Burada Gökalp kendi aç ısından yaptığı açıklamada, Kutlu Kaya'y ı milli ruh, milli kültür ve milli şuuru belirten bir sembol olarak görüyor. Hüseyin Namık Orkun'un (Türk Efsâneleri) ndeki Uygur efsanesi ayrı, farklı tarafları olmakla beraber gene o da ta şla ilgili olup, Uygur efsânesinde önemli bir yer almaktad ır. Bir müddet sonra Buku han tekrar bir rüya gördü. Rüyas ında beyazlara bürünmü ş , başında beyaz şerit ve elinde Yü ta şı olan bir erkek gözükmüş ve kendisine şunları söylemişti: E ğer bu ta şı saklarsan dünyan ın dört buca ğındaki ulusları hakimiyetin altında bulundurabilirsin. Ayn ı gece başvezirde tıpkı bunun gibi bir rüya görmüştü. Bunun üzerine Buku han tekrar ordusunu toplamış ve bu sefer bat ı tarafına sefere çıkmıştı. Türkistan'a geldiği vakit geniş bozkırları, çayırları, gür çayları görünce burada oturmuş Balasagun ş ehrini kurmuştu; ki buna bugün Guz- bal ık derler. Buku hanın orduları dört bir tarafa yay ılmış 6 bir çok ülkeler fethetmi ştir. 7 ,
Dr. Rıza Nur, Türk Tarihi'nde, Dokuz O ğuz menkibesinin, hem Çin hem Iran kaynakları tarafından nakledilişini ve Türklerce bu inancın ne derece önemi oldu ğuna ve onların dikkatlerini çekti ğini iş aret ediyor. Aynı noktalar üzerinde Prof. Fuat Köprülü'de inceleme yapma lüzumunu hissediyor. 8 6 H. N. Orkun, Aynı kitap. Sf. 42. 7 H. N. Orkun, Türk Efsâneleri'nde Acem müverrihi Cüveyni'nin (XIII. yüzy ıl) Tarih-i Cihanküşa adh eserinde kaydedilen bu efsanenin "Orkun taraflar ında oturan Uygurlarm hükfndarı meşhur Bö ğü kana ait oldu ğu anlaşılmıştır." diyor, Bö ğü Hanın tarihi (8. yüzyil).Sf. 43. 8 (Prof.) Fuat Köprülü (Köprülüzade Fuat), Türk Edebiyat ı Tarihi, 1. kitap.Sf. 71, 72.
36
Tahir Harimi Balc ıo ğlu 9 nun bu konudaki yaz ısı, Gökalp ve bahsetti ğimiz Dr. Rıza Nur Tarihine (C. 12. Sf.193-195) dayanmaktad ır. Bu menkibelerdeki yarat ılış ş ekillerini yukarda ad ı geçen kaynaktan faydalanarak ş öylece özetliyebiliriz: (Tanr ı) "Karahan'ın yaratt ığı Dokuz kişiden üreyen Dokuz O ğuzlar" önce (Komlanço) ülkesinde "Tugla" ve "Sel ınga" ırmakların kıyısında otururken, bir gece oradaki, biri Çam fıstığı °° diğeri Kayın ağacı olan iki ağacın üstüne gökten bir nur sütunu" iner. Bu a ğaçlardan biri gebe kalarak 9 ay 10 gün sonra karnındaki bir kapı açılarak içerde a ğızlarında gümüş emzikler bulunan be ş erkek çocuk" görünür. Daha do ğumdan önce bu ağaçların çevresini 30 kadem n ısıf kuturda gümüş bir daire çevirmiştir. Üstelik "Ağaçlardan musiki sesleri i şitilir." "Gökten inen nur sütunu orada "ye şim"den bir kaya vücude getirmi ştir. " Daha sonra bunlardan, her boyun dilini ve obalar ın sayısını bilen ve üç kargaslyle her yerde olup bitenleri ö ğrenen Bugu Tekin'i han seçerler. Bu ğu Tekin'e gece rüyas ında gördü ğü, beyazlar giyinmi ş ve elinde beyaz bir asa tutan ak sakallı bir ihtiyar fıstık ş eklinde bir yeşim taşı göstererek, (Notta, semar nur'dan husule gelen kaya olmal ı ! deniliyor.) Türkler-bu kuvvet da ğını ellerinde tuttukça dört buca ğa hakim olacaklar, diyor.12 Bundan sonra Bu ğutekin uyumak üzere iken bir k ız pencereden girer, hakan kendisini uyumu ş gösterir, üçüncü gece bir tanr ıça olduğu söylenen kız pencereden gelince, Bu ğutekin onunla konu şur. "Buğu Han'a yeni bir din ö ğretmek için geren gök kızı, arkasını takip ettirerek uzak bir ak da ğa ulaş tırır ve orada yeni dinin hakikatlerini anlatır. Bu yere gidiş geliş yüzlerce gece sürer ve Bu ğu Han yeni dini ve sihri ö ğrenir. K ız, ona, "Yerde, gökte ne varsa hepsini ö ğretiniz. Ben artık gelmiyece ğim. Yarından itibaren dünyanın dört buca ğını fethe ba şlayınız ve gösterdi ğim yolda adalet yap ınız. Size ö ğretti ğim hakikatleri her tarafa yay ınız!" der. Ertesi gün Hakan gerekenlerle konuşur ve dört bir yana sefer aç ılır, galip gelinir ve zaptedilen yerlerde dürüst ve gösteri şli insanları yerlerinde b ırakır. Yukarda ba şka bir ş eklini anlattığımız efsane burada di ğeriyle benzerlik gösteriyor. Buğu Handan otuz göbek sonra tahta ç ıkan "Yulun Tekin", Çin'de 9 Tahir Harimi Balcıoğlu, Tarih'de Edremit Şehri, Edremit Halkevi Y I Balıkesir 1937. Viliiyet Matbaas ı . Sf. 28, 29, 30. 10 Cihan Küşa'ya göre Çam fı stığı , Kaşgarlı Mahmut'a göre Fındık ağacı, Dr. Rıza Nur. Türk Tarihi, C. 12. Sf. 194. 11 Dr. Rıza Nur, notunda a ğaçların kutsal tanınması ile, yeşimin dini ve sihri kudretinin buradan geldi ğini iddia ve ilâve ediyor. Türk Tarihi, C. 12. Sf. 194. 12 Dr. Rıza Nur, Türk Tarihi. C. 12. Sf. 195.
37
"Tong" sülâlesinden hükümdar ın kızı "Kiyeliyen" in, hakanın oğlu "Gali tekin"e bir elçi ile gönderilmesi olay ını görüyoruz. Çinliler, Türklerin kuvvet ve kudretinin nereden geldi ğini araştırmış onun "Kut Dağı" adlı bir ye şim kayadan ileri geldi ğini öğrenince, Çin elçisi, Yulun Tekin'e; "Hükümdarım size en kıymetli mücevherini gönderdi. Siz de karşılık olarak ona bir hediye göndermek isterseniz bizce makbule geçecek "Kut da ğı" kaya parças ıdır. Bu kayanın Sizce hiçbir kıymeti yoktur. Bunu hükfundarıma hediye ederseniz çok makbule geçer. "Yulun Tekin, Kut da ğımnTürklerin otuz bat ındanberi devam eden bir tavaf yeri oldu ğunu, Türklerin bu yalç ın kayada temessül eden milli idealini bilmedi ğinden, onu Çin padi ş aluna veriyor. Çin elçisi, kayamn etrafına odunlar yığarak, üzerine de sirkeler dökerek hazırlık yapıyor, sonra odunları tutuşturunca kaya parça parça da ğıhyor; elçi bu parçalar ı dikkatle toplayıp, arabalarla Çin'e sevkediyor. Sihirbazlar tarafından bu parçalar ya ğma edilerek her parças ı dünyanın bir köşesine götürülüyor. Bu parçadan nereye gitmi şse orada bolluk, bereket, mutluluk oluyor. Türk yurdunda ise, bolluk, bereket kayboluyor, her taraf solup sarar ıyor, ırmaklar, dereler kuruyor, gö ğün rengi bile de ğişiyor, her tarafta s ıkıntı başlıyor, kuşlar, yabani veya ehli hayvanlar, memedeki çocuklar: "Göç, göç, göç!" diye ba ğırıyorlar. Salgın hastalıklar insanları kırıp geçiriyor. Yedi gün sonra da Yulun Tekin ölüyor. "Göç!" sesleri kesilmiyor. Yer Su perilerinin, kendilerinin orada kalmas ını istemediğini anlayan Türkler göç etmek gerektiğine inanıyorlar. Çoluk çocuklar ı, eşyaları, hayvanları ile beraber göçe ba şlıyorlar. Akşam basınca "Göç!" sesi duruyor, sabahleyin tekrar başlıyor. Böylece Turfan ülkesine kadar "Göç" sesleri devam ediyor, sonra duruyor. Bundan, buran ın Yer sularınm kendilerini kabul edeceklerini anhyarak, orada yerle şiyorlar. Be ş Ordunun torunları burada ürüyor ve bu yere de Be şbalık adını veriyorlar.1 3 Kutlu Kaya, bu kayanın parçalam şı ve Türklerin felâketi Türk düşünürlerini ilgilendirmi ş ve adı geçen kaynaklara dayamlarak onun hakkında bilgi sunulmuştur.14 Türk Edebiyat tarihi içinde de (Göç Destam) lâyık olduğu önemli yeri almış bulunmaktadır. Bunlardan, Göç Destan ı üzerinde önemle duran, Çin ve Acem kaynaklar ındaki şekilleri ayıran bir "Türk Edebiyat ı Tarihi" adlı eser üzerinde dura13 Dr. Rıza Nur, Türk Tarihi, C. 12. , İst. 1926, Sf. 198. Tahir Harimi Balcıoğlu, Tarih de Edremit Şehri, Edremit Halkevi Y. I., Balıkesir 1937. Vilayet Mat. Sf. 28, 29, 30. Dr. R ıza Nur, tarihinden özetliyor. 14 C. Bardakc ı , Alevilik, Ahilik, Bektasilik, Sf. 35. C. Bardakc ı, Anadolu İsyanları. Sf. 79.
38
cağız. Burada ayn ı zamanda Çinlilerin inanc ının belirmesi de dikkati çekmektedir.Bir notta, Göç Destan ı'nın, Dokuz-O ğuz- Uygur dönemine ait oldu ğu, "Dokuz-O ğuz Uygurların 840 ta K ırkızların hücumu ile yenilerek güneye göç etmeleri" olaylar ının anlatıldığı belirtildikten sonra iki ayrı ş ekil üzerinde durabiliriz. "Çin kaynaklar ındaki ş ekil"e göre Uygur ilindeki Hulin da ğından Tu ğla ve Selenge adında iki ırmağın çıktığı , bir gece oradaki a ğacın üzerine ilahi bir ışığın indiği, halkın bu olayı gördü ğünü, a ğacın gövdesinde gebeli ğe benzer bir şişkin lik olduğunu, ve ışığın dokuz ay on gün o şişkinlik üzerinde durdu ğunu ve sonunda o şişkinliğin yarılarak içinden be ş çocuğun çıktığını, halkın bunları alıp büyüttü ğünü, en küçü ğü Buğu Han'ın sonra hükümdar olduğunu, otuz göbekten fazla zaman geçince, Yulug Tekin'in padi ş ah olduğunu, Çinlilerle birçok sava şlarda bulunduklar ını , bu çatışmalara son vermek için o ğlu Galı Tekin'i Çin hükümdar ailesinden Kiü-lien adlı bir kızla evlendirme karar ı verdiğini görüyoruz.15 Çin prensesi sarayını Hatun Da ğı'nda kuruyor. 0 çevrede Tanr ı Dağı adında bir dağ ile güney tarafında da "küçük bir da ğ ş eklinde ve Kutlu Da ğ adını taşıyan bir kaya var"dır. "Hatun Da ğı'na Çin elçileri bakıcıları ile birlikte gel"irler. Kendi aralar ında bunu inceleyip konuşurlar" Hatun Da ğı'nın saadeti bu kayaya bağlıdır. Bu hükümeti zapflat ınak için onu yok etmeli"dirler. Bunun üzerine Çinli prensesle olan evlenme ğe karşılık" o kaya parças ının kendilerine verilmesini istediler. "Tekin bu teklifi kabul eder." Fakat kayan ın büyüklü ğü yerinden lumıldatılmasına engel olu"r. "Kayan ın çevresini odunlarla doldurarak ate ş "e verirler. "Kayay ı iyice kızdırdıktan sonra üzerine keskin sirke dökerek parçala"rlar. "Sonra o parçalar ı arabalara koyarak Çin'e götü"rürler. Bu olay ın etkisi çok ağır ve ac ı olur. Yukardaki felaketlerden sonra, göç olur ve ba şkent Hoçu'ya götürülür ve hakimiyet oradan Be şbalık'a kadar uzat ılır." Çin ş eklinde KAYA hakkında, hem Türklerin hem Çinlilerin inanc ı belirdi ği gibi, kaya hakkındaki i şlem de ağaçla ilgili do ğum ş ekilleriyle benzerlik göstermektedir. Fakat Acem (Iran) kayna ğı bundan çok farklıdır. Bunda doğum, da ğ, kaya esasa, temele al ınıyor. "Acem" kaynaklanndaki ş ekil üzerinde biraz daha durmam ız gerekiyor: "Kayna ğını Karakurum dan alan Tu ğla ve Selenge ırmaklarının birle ştiği Kumlançu da bir fındık ağacı ile bir kayın ağacı" aras ında bir da ğ ortaya ç ıkıyor. Ve bir gece da ğın üzerine gökten bir ışık iniyor. Böylece bu da ğ günden
15 Atsız, Türk Edebiyatı Tarihi, İ kinci Basım. Istanbul 1943. I şıl Basımevi. Sf. 31 — 32. 16 Aynı kitap. Sf. 31.
39
güne büyüyor. Bu hali gören Uygurlar ş aşırıyor ve saygıyle o yöne giderek oradan gelenleri dinliyorlar. Geceleri otuz ad ım çevresinde ışık görünüyor. Do ğum zamanı gelince, da ğ da bir kap ı açılarak içinden beş daire, ve a ğzında emzikle süt emen be ş çocuk görülüyor. "Halk ve be ğler onları çok saygıladılar. Büyükten küçü ğe do ğru çocukların adları , Sungur Tekin, Kulur Tegin, Tülek Tegin, Ur Tegin, Buku Tegin'di." Uygurlar, bunlar ın Tanrı yönünden geldiğine inanıyor ve içlerinden becerikli akıllı ve yakışıklı , aynı zamanda heryerden, Tanrının verdiği üç kargasıyle haber alan Buku Tegin'i büyük bir ş ölenle kağan seçiyorlar. Buku Han' ın penceresinden geceleyin gelen k ıza o, uyur görünüyor ve üçüncü gece tekrarlan ınca vezirinin ö ğüdüyle onunla konuşuyor ve sonra her gece Ak Da ğ'da bulu şup görüşüyorlar. Bir gece, Buku Han' ın rüyasında ak sakallı ve ak de ğnekli bir ihtiyar girerek, ona fıstık şeklinde bir taş veriyor, ve bu taşı sakladığınız sürece dünyanın dört buca ğına hakim olacaks ınız, diyor. Buku Han'a y ıllardan sonra halef olan bir çocu ğunun zamanında, bütün çocuklar, bütün hayvanlar "Göç, göç" diye ba ğırıyorlar. "Bu manevi i ş aretin tesiriyle yurtlarını bırakıp göçüyorlar. Durmak istedikleri her yerde bu sesi duyduklarmdan yürüyü şe devam ediyorlar. Nihayet Be ş Balık'a gelince ses kesiliyor, orada yerle ş erek be ş mahalle kuruyorlar, ş ehrin adına da Be ş Balık diyorlar." Bu ikinci ş ekil birinci ş ekilden çok farklı olmakla beraber bize gene Türk Destanlanndaki ta şa verilen önemi belirtmektedir. Bundan ba şka, gökten gelen (Altın Işık) in taşı vücuda getirdiği veya Tanrıdan gelen nurun, ışığın iki ağaca inip gebe bıraktığı ve "Türk ş evketinin t ılsım ı olan (Kutludağ)ı vücude getir"di ği ve yeşim taşından bir kaya olan Kutluda ğ, Türklerin oldukça, Türk hakanl ığının dünyaya hakim olaca ğı, fakat Yulug Tekin'in kanarak "Türklüğün bu kıymetli tılsumnı elinden7" 8 kaptırdığı ve bundan sonra Türklerin büyük göçünün vukua gelerek her yana dağıldıkları ve Uygurların böylece Be şbalık'a kadar gidi şinin efsanesi, islâmdan önceki motifler ve yorumlarla aç ıldamyor. 19 Böylece aynı zamanda Türk hayat ında tılsım mahiyetindeki ta şın önemi gösterilmiş oluyor. 17 Aynı kitap, Sf. 32. 18 Ziya Gökalp, Eski Türklerde Din, Yeni Mecmua, Sa. 47. C. 2. 6 Haziran 1918. Dinle Sihrin Farkı ve Yada ta şının incelendiği bu makalede, Ziya Gökalp, Bugutekin efsanesi üzerinde dururken, büyü kelimesinin bununla bir ba ğlantısı olabilece ğini söylüyor, Yat ta şıyla da arada bir ilgi kurmak istiyor. 19 Yukardaki kaynak.
40
3-YADA = YAD (Yağmur Taşı) : a)
Sözlük, kelime anlam ı :
Türk dini tarihi içinde ya ğmur taşı (yada, yat) do ğulu ve batılı aydınların dikkatini üzerine çekmi ş bulunmaktadır. Prof. Ahmet Cafero ğlu :" .. yada ta şı hala meçhuliimüz kalan bir ın.addedir'"° diyor. Kaş garlı Mahmut'un Divan ü Lilgat-it Türk eseri, yat hakk ındaki araştırmalarda önemli bir mevkie sahiptir. Bu hususta önce onun tarafından verilen bilgiler üzerinde duraca ğız : " yat: Bir türlü kamlıktı r (kahinliktir). Belli ba şlı taşlarla (Yada ta şı ile) yapılır; rüzgar estirilir. Bu, Türkler aras ında tanınmış bir şeydir. Ben bunu Yağma ülkesinde gözümle gördüm. Orada bir yang ın olmuştu, mevsim yaz idi; bu suretle kar ya ğdırıldı ve Ulu Tanrı'nın izniyle yangın söndiirüldü.21 "gene aynı eserde:" Yat ûl, : Ta şlarla ya ğmur ve rüz-
gâr getirmek için yap ılan karnlık." 22 deniliyor. Aynı eserin (Dizin) inde bu bilgi ş öyle özetleniyor : "Yat = ta şlarla yağmur ve rüzgâr için yapılan kamlık; yada ta şı ile yapılan bir türlü kaml ık, kahinlik' 23 Hüseyin Kazım Kadri, Türk Lûgati'nde "Ta ş " -garp, isim.. olduğunu kayıt ediyor ve bununla ilgili edebi aç ıklamalar yap ıyor." Yede; yada ta şı hakkındaki açıklamas ına muhtelif metinlerden ald ığı bilgiyi katıyor: *.1! c 0.513Ç o.l, - (ie'de yede, yada) Ça ğatay- Isim -büyü, sihir, efsun." 25 diyor ve (Babürnâme) den nakilde bulunuyor: Tuhtebuga sultan yada kılgan ikendür tünd yel kopup yamgur ya ğa girişti.." "yadacı, yedeci" ye kar şılık olarak da "büyü yapan, büyücü, sehhar." kelimelerini kullanıyor, gene (Baburnâme) den: "Yedeçilerga buyurumuz kim yede kılgaylar..." ı naklediyor. Yadaçılık, yedeçilik, karşılığı olarak, büyücülük, sihirbazl ığı alıyor ve (Babürname) den 20 Prof. Ahmet Cafero ğlu, Büyüeülükte Taşkömürü ve Yada Taşı , Türk Folklor Ara ş -
f. 3136. Ağustos 1963. 21 Kaşgarlı Mahmud, Divân-ü Lfıgat-it Türk, Besim Atalay çevirmesi, C. III. Sf. 3. An-
tırmaları , $a. 169.
kara 1941, T. D. K. Alaaddin Kral Bas ımevi. 22 Aynı eser. C. III. Sf. 159. 23 Divan-ü Lûgat-it Türk Dizini (endeks), Besim Atalay, Ankara 1943. T. D. K. Sf. 758. 24 Hüseyin Kazım Kadri, Türk Lılgatı, İstanbul 1943, Maarif Mat. C. 3. Sf. 383, 384. 25 Hüseyin Kazım Kadri, Türk Liıgati, C. 4. İ st. 1943. Cumhuriyet Mat. Sf. 722.
41
"- Yedeçilik davas ını kılur erdi..." yi alıyor. (El—lügat'ün Nevaiyye) den nakille (Yada, yede ta şı) karşılığı olarak şu açıklamayı yapıyor: "Yağmur boncuğu derler, bir nesne olur ki ana kurban kan ı sürülmekle yağmur yağar; ana derler" Farsca "sengi yede-arapça hacer-ül matar" denildi ğini ilave ettikten sonra farsca bir şiir naklediyor. Türkçe meali, " Şekilli bir ta ştır ki her ne zaman ona dua edilse gö ğü yarar ve çokça bulut ve ya ğmur getirir, bu i ş Türkler aras ında yaygındır" şiirinin verdi ği bilgiden sonra, Nevai'nin Fevaid-al-kiber adl ı eserinden, "nakletti ği beyti" " Yeda taşıga kan yetgeç ya ğın yağkan dek ey sâki Yağar yam.gur dek e şkim çün boldur lalin şarabilut"u ilâve ediyor.(Sf.722) Bu taşın adının yede ( ) ve yeda ( ) ş ekillerinde yazıldığı ve Ahmet Vefik Pa şa'nın, Lehçe-i Osmani adl ı eserinde Ye da imlasım kullandığını ve Prof. Fuat Köprülü'nün (Tarihçe) bölümünde üzerinde duraca ğımız makalesinde, yat olarak geçti ği ve bilhassa yağmur taşının karşılığı olan dini ve sihri bir gelenek olarak incelendiğini26 "yat, yede, yada, cede, cad ınnın aym adlar oldu ğu, "Cadoger (djadoiger) in," Cad ıcı = Cedeci = Yedeci tabiri kadiminin farisileşmiş bir ş ekli olduğu derhal anlaşılır." Bunlardan bu ta şı nasıl kullandıklarını da anlatan "Grenar" (S.256-257), kitab ının diğer bir yerinde, bu ta şın "Jade" farisi "ye şim", moğolca "Khast", Çince "Yu", Türkistan Çinide de "Ka ş " olduğunu, ve hattâ bu frans ızca kelimenin eski Türkçe'deki "Yat" dan al ındığını , tabii yanlış olarak söylüyor. (S.186-187); halbuki "Ka ş " kelimesi, "Mahmut Ka ş garrnin h.5. as ırda yazılmış "Divan-ü Lagatit Türk" üne nazaran "Yat" dan ayr ıdır; Türkler beyaz veya siyah renkte olan bu ta şı, yıldırmadan, susuzluktan, şimşekten tahaffuz için beyaz yüzü ğe koyup taşırlardı ." diyor. Ziya Gökalp, Eski Türklerde Din, konusunu i şlerken, Kaşgarli Mahmut'un, Türkçede keraınetin bir nev'ine (yat) nam ı verildi ğini, ve eski Türklerde (Ka ş ) namı verilen bir taş olduğunu bu taşla yağmur yağdırıldığını, bundan dolayı bu taş a(ya ğmur taşı) da denildiğini, bu taşla rüzgâr da estirildi ğini, yangın da söndürül4ğünü, yaz ortas ında kar bile ya ğdırıldığını, bu sihirli taş a birçok yerde (Yat ta şı) da denildiğini, sonradan (Yeda ta şı), (Ceda ta şı), (Yada ta şı) adları verildiğini, ve bu kelimenin Fransızcaya (Jade) ş eklinde geçtiğini, acemlerin bu taş a (Ye şim) namını verdiklerini, bu kelimenin ashmn da 26 (Prof.) Fuat Köprülü (Köprülüzade Fuat), Eski Türklerde dini-sihri bir anane "Yat" veya Ya ğmur Taşı , Darillfünun Edebiyat Fakültesi Mecmuas ı . C. IV. I. Istanbul 1925.
42
Türkçe oldu ğunun farzedilebilece ğini, çünkü, eski Türkçe'de (Ye şin) kelimesinin şimşek anlamına geldiğini, Kaşgarlı Mahmut'un "Kimin yanında kaş bulunursa şimş ek onu yakmaz" dedi ğini kaydediyor ve Yat, Uygurlar ın Yade, Yakutlardaki Sata'mn ayn ı anlama geldiğini söylüyor.27 Dr. Rıza Nur, Türk Tarihi adlı eserinde Şamanizm'de din ile sihirin eşit ve samanla= ya ğmur yağdırma kudretine sahip san ıldıkları ve Yada ad ında "Aksai ş ark Türk yurtlarında"ki birkaç ırmaktan çıkan ve birkaç nev'i olan Yada ta şıyle yağmur yağdırdıklarım söylemekte "Bu kelime "Yeşim" suretinde arapçaya, jaspe suretinde de frans ızcaya geçmiştir. Eski Türkler buna "ka ş " dahi derlerdi." 28 demktir. (Eski Eserler Ansiklopedisi)nde, Ye şim, hakkında verilen bilgide, Y e ş im'in farscasının (Ye ş ip) oldu ğu, eski milletlerin buna Ya ğmur Ta şı , YAT dedikleri, YAT' ın kâhanet demek oldu ğu, yatlatma'mn sihir yapt ırmak anlamına geldi ği, eski Türkler'in bu taşla sihir yapıp yağmur yağdırdıkları anlatılmaktadır." Bir tarih ve co ğrafya sözlü ğünde de, Ye ş im ta şı , Yad ta ş olarak geçmektedir. Prof. Dr. Süheyl ünver'in müteakip bölümde görece ğimiz makalesinde, Yada, Yat, Ya ğ mur ta şı ş ekilleri zikredilmiş bulunmaktadır." Abdülkadir İnan'ın (Tarihte ve Bugün Şamanizm) adl ı eserinde "Yada, Cada, Yat Ta şı ve Yağmur Tılsımları" başlıklı bölümde önemli bilgi sunulmaktadır. Abdülkadir İnan bunun çok eskiden beri yaygın bir inanç oldu ğunu, "Büyük Türk Tanrısı" nın "Türkler'in Ceddi âlâsma yada (yahut Cada, yat) denilen bir sihirli ta ş armağan "ettiğini, bununla "yağmur, kar, dolu" ya ğdırıldığını, fırtına çıkartıldığım ve bu taşın her çağda "Türk kamlarmın ve büyük Türk komutanlarının ellerinde bulun"du ğunu, "şamanistlere göre, zaman ımızda da büyük kanılarm ve yadac ılarm ellerinde bulun" du ğunu, 27 Ziya Gökalp, Eski Türklerde Din, Yeni Mecmua. Sa. 47. 28 Dr. Rıza Nur, Türk Tarihi, Türk. C. M. V. N. C. 12. İ st. 1926. Sf. 225. 29 Eski Eserler Mütehass ısı, Nureddin Rüştü Büngül, Eski Eserler Ansiklopedisi. İ st. 1939. Çituri Biraderler Bas ımevi Sf. 258. 30 Kırşehir, Tarih ve Co ğrafya Lûgati, 1940. Sf. 51. 31 (Prof.) A. Süheyl Unver, Ya ğmur Taşı Hakkında, İ st. tJniv. Edeb. Fak. Tarih Dergisi, C. IV. Sa. 7. Eylül 1952. İst. 1953. Osman Yalç ın Matba. Sf. 76 v. d.
43
her Türk lehçesinin "fonetik özelliklerine göre, muhtelif ş ekillerde ifade olun" du ğunu, "Yakutça'da Sata, Altayca'da Cada, K ıpçak gurubuna dahil lehçelerde Cay" diye söylendi ğini belirtiyor. " ve "islâm kaynaklar ında Türklerin bu sihirli ta şına "Yağmur Taşı" (hacer-ül matar) ve "Cada Ta şı" (.-ı›.- denildi ğini söylüyor. " Bir makalede Ye şim'in kıymetli, sert bir ta ş olduğu belirtildikten sonra, Türklerin buna Ya ğmur Ta şı dedikleri ve ta şla sihir yap ıp yağmur ya ğdırdıkları ileri sürülüyor." Muhtelif bilginlerin makalelerini ilerde görece ğiz. b) Yağmur Taşı (Yada v.b.)'n ın Tarihçesi: Hemen 10. 11. yüzy ıldaki eserler Yada hakk ında bilgiler nakletme ğe ba şlıyorlar. Firdevsi, (939-1020), Yada, mo ğolca ced, yadacılık, yedecilik, cad ılık, ve bu i şin sihir olduğu, Tuluy han zamanında yağdırma olayından ve Hıtay askerinin peri ş an oldu ğundan, Bazur adında bir sihirbaz ın afsunla ya ğmur yağdırdığı ndan bahsediyor. ( Ş ehname, C. 4. Sf.891.) Keza Re şideddin Cami ut - tevarih'in de bunun üzerinde duruyor... Yada, Yat v.b. bir dini- sihri i şlemle yağmur, dolu, kar yağdırıldığı , rüzgâr estirildi ği hakkındaki söylentilerin, inançların sınırı ve etkisi hemen bütün Türk kavmini sard ığı gibi, Çin'e, Mo ğollara ve Ural- Altay kavimlerinin geni şliğince bir alana kadar yay ılmış bulunmaktadır. Bu itibarla onun Tarihçesi ba şlı başına bir inceleme konusu te şkil edebilir. Birçok yabanc ı kaynaklarda onun hakk ında kısa da olsa bilgi sunulxnu ştur. Rıza Çavdarlı, bunun tarihini ta ş devrine kadar götürmek istemektedir. Alex. Bertrand'tan özetleyerek, "Jadeite ve nefritten birçok baltaların bulunması ve ş ark (ye şim) taşını n mevcudiyetini" ve bu taşların getirildi ği yerin Orta Asya'ya, Altay çevresine kadar uzatılabilece ğini söylüyor. 35 Ziya Gökalp'in yukarda bahsetti ğimiz (Eski Türklerde Din) ve Türklerle ilgili inançlarına dair ilmi ara ştırmalarını da içerisine alarak, Prof.Fuat Köprülü (Eski Türkler de Dini- Sihri Bir Anane, "Yat" 32 Abdülkadir İnan, Tarihte ve Bugün Ş amanizm, Türk Tarih Kurumu Yay. VII. Seri 34, Ankara 1954. Türk Tarih K. Bas ımevi. Sf. 160. 33 Yukardaki eser. Sf. 161. 34 Ragıp Akyavaş , Efsaneler, Ye şim Efsanesi, Zafer. 21. 1. 1960. 35 Rıza Çavdarlı , İlk Türkler, Akyıldı z Yay ını , İ st. 1938. Sf. 19. : Alex. Bertrand: İ stokholm Kongresi; Parelfeologie prehistorigueg p. 55.
44
veya Ya ğmur taşı ) adlı incelemesini, Paris'te 1923 y ılının Ekim ayında toplanan Milletler aras ı Dinler Tarihi Kongresinin İslam Bölümüne sunduğu görülmektedir. O zaman bu incelemeyi, ilerde bir kitap olarak yayınlayaca ğını belirterek, Avrupada ya ğmur, yada ta şı hakkında daha önce yap ılmış araştırmaları, tarih ve etnografik bilgileri de özetliyor. 36 Köprülü bu incelemesini geli ştirip yayınlayamamıştır. Abdülkadir İnan, bu ta ş hakkında "ilk habere Çin kaynaklar ında rastlandığını" "Tang sülâlesi tarihine göre, di şi kurttan türemi ş İ çjini- nişibu'nun tabiat üstü özelliklere sahip oldu ğu, yağmur ya ğdırıp fırtına çıkarabildi ği (Hyacinth, 1-258) ve 449 y ılı olaylarından bahseden bir kitapta, Yüeban ahalisindeki baz ı kâhinlerin Cücenlerin saldırışlarına kar şı, şiddetli yağmur ya ğdırdıkları , fırtına çıkardıkları (Hyacinth, III, 164-165) ilk olarak kaydedilmi ştir, diyor." Ord. Prof. Dr. Zeki Yendi Togan, İlk Türkler hakkında eski Türk, Çin, İran ve Yahudi rivayetlerinde bilgiler oldu ğunu, 6 ıncı yüzyıl veya daha önce belirli bir ş ekil alan ve Çinlilerce bilinen (Wei sülâlesi -M.Ö. 366-558) tarihine geçen "Göktürk- Çin versiyonu, di ğeri de 8. asrın ilk yarısında yaz ılan iki eserden al ınarak Selçuklular namma 1126 da yazılan anonim Mücmel ut- tavarih va'-l-gisas kitab ına dercolunan "Iran - Hazar versiyonu" ş ekillerinde bize ulaştığını ve her iki rivâyetin "Türklerin Çinlilerle te ınasından, Türk'ün 4 o ğlundan (yani esas 4 kabileden) ve Çin taraf ından gelen di ğer 10 cedden" bahsetti ğini, İran - Hazar rivâyetinin, "ayr ıca," Is ık- Göl civarında yaş ayan ve devletin meşru hükü.mdan olan "Türk" ile Ceyhun'da (Yani Aral tarafında) yaş ayan amcazadesi "Guz" (Yani Oguz) aras ında "Yede taşı" yani milletler üzerinde hâkimiyeti temin eden t ılsımlı bir ta ş yüzünden uzun muharebeler cereyan etmi ş olduğundan, Türk'e, Çin tarafından gönderilen 10 "kam" (Saman), yani bat ı Göktürklerinin "On Ok" kabilelerinin ilim sahibi olan cedleri geldikten sonra bu hakimiyet sırrı tekrar Türk'ün elinde kald ığından bahsediliyor. 38 "demektedir." İbrahim peygamberin Ş arka gönderdi ği o ğulları sıfatıyle Yahudi menkibelerinde zikredilen üçü hakk ında, Taberi ve İbn al Fagih'deki rivâyette şunlar anlatılıyor: Zamiran, Yasubak ve Sukh, babaları tarafından ş arka gönderilecekleri zaman ona "biz o gurbet ve 36 (Prof.) Fuat Köprülü (Köprüliizade Fuat), Eski Türklerde dini-sihri bir anane "yat" veya yağmur taşı , Darülfünun Edebiyat Fakültesi Mecmuas ı . C. IV. 1. İ stanbul 1925. 37 Abdülkadir Inan, Tarihte Ve Bugün ş amanizm, Türk Tarih K. Y., Ankara 1954. Türk Tarih K. Basımevi. (XIV. Yada (Cada, Yat) Ta şı ve Ya ğmur Tılsımları) Sf. 160. 38 Ord. Prof. Dr. A. Zeki Veli& Togan, Umumi Türk Tarihine Giri ş , C. 1. İ stanbul 1946. Sf. 18.
45
vahş et Meminde nas ıl geçiniriz ?' dediler. ıbrahim'cle: "Ben Size, Tanrı= isimlerinden (t ılsımlarından) birini ö ğretirim, bunu kullanarak Siz düşmanlarımıza galip gelir ve harpte s ıkıntıya düştüğünüzde bunu kullanarak dü şmanlarımz üzerine ya ğmur yağdırır ve zaferi kazan ırsımz" dedi ve onlara bu ismi (t ılsımı) öğretti. Onlar da Ş arka do ğru yürüyüp, nihayet Horasan'a geldiler; orada türeyip ço ğaldılar ve onların (yani İbrahimo ğullarının) padiş ahına "khagan" lâkab ını verdiler." Ord. Prof. Dr. Zeki Velidi Togan, iranhlar gibi Yahudilerin de bütün milletleri kendi Milletlerinden türemi ş göstermek maksadıyle muhtelif kavimlerin adlar ını kendi geleneklerince mâlüm adlarla birleştirdiklerini söylemekte ve bu efsânelerde Türklerin Ceddi olarak gösterilen (Yafeth) ve di ğer ş ahıs ve kabile adlarının da böyle oldu ğunu belir<mektedir." Su ve Sakh şeklinde yazılanların, Şu yaha Saka olması gerekece ğine iş âretle, "Eski Tevrat rivayetleri mütehass ısı Dr. Baar" ın bu kelimelerin sâmi kelimeler olmad ıklarını söylediğini (Not:66) belirtiyor. "Hazar ve Bulgarlar ın, bir zamanlar Horasan'da bulunduklarına dair ba şka rivayetler de vard ır. (Not: 67) Bu Yahudi rivayeti Batı Türkistan'da yaşıyan üç ve Hazarlarla dört Türk kabilesinin yağmur yağdırarak dü şmanları mağlüp etmek t ılsımını bildiklerini, yani hakimiyetlerinin s ırnnın Yedeta şı'nda olduğunu, hükümdarlarma Hazar dilince "Hakan" denildi ğini anlatmaktadır, ki Göktürk- Çin, ve Iran- Hazar rivayetlerinde dört kabileden mürekkep Türk'ün hakimiyeti hakkında söylenen de budur." demekte ve 0 Çinlilerin Türklerin kudretini iyi cins at ve süvarilikte bulmalar ına ra ğmen "Önasya kavimleri ise bu s ırrın YEDE TA Ş I'nda oldu ğuna inanmışlardır, ki bütün bu rivayetler, Türklerin en eski zamanlardanberi Cihangir bir millet, devletçi ve asker bir millet olarak telâkki olunduğunun şüphe götürmez ş ahididir.'"° demektedir. Oğuz desta ıııının anlattığı büyük Türk devletinde (Hunlar) da, Türk adlı kabile tâbi mevkide bulunmu ş • "Eski Türk rivayetlerinin" Iran-Ha39 Aynı kitap. Not: 64. 40 Ord. Prof. Dr. Zeki Veli& Togan' ın yukardaki eseri. Sf. 20, 21, 22.Nuh'un (ibranice Noah) o ğulları Şem, Ham ve Yefet oldu ğu ve Türklerin soylarımn Yefet (Yabfes) e dayand ırılmak istenildiği mülümdur. Avrupa'nın güney taraflar ına ve Türklere Yefet denilmektedir. Bu ilmi olmayıp rivayettir. Tevrat'ta Yefet'in neden ç ıktığı , etimolojisi belli de ğildir. (Abraham, İ zak ve Yakov'un Tevratta izah ı var.) Ibranicede bir deyim mevcut: "Yefe fiyuto şel yefet — J) i)%
e.
■ fık.-0
"
Yefetin güzelli ği onları çekmiş, gibi; benliklerini kay-
bedip onlara benzemeye u ğraşan Yahudilere deniliyor. Yefet=güzellik oluyor. Su ve Şu ibranicede olmamakla beraber Saka, Suka ibranicede mevcut. Çuval, Torba anlam ına geliyor. Saka ile bağlantısını tesbit ilmi bak ımdan yapılamamaktadır.H. T.
46
zar versiyonu'na göre, dünyaya hakimiyet t ılsımı olan Ye d e'rlin hakild sahibi "Türk" tü; bunun Yede ta şan çalarak hakimiyet davas ına kalkış an ve Türk'le sava şan amcazadesi "O ğuz"a galip gelmesini temin maksadiyle, "Çin", yede ta şına nisbeten daha müessir çareler ve tılsımlar (fal ve zecir ve koyun kemik fal ı) bile on "alim (dâna) ve mâhir", kam göndermiştir. Bu sayede hakimiyet, tekrar Türk'ün elinde kalmıştır. Bunlar, yukar ıda da anlatıldığı gibi, 4 kabile Türkün yanındaki On ok (on kabile) uru ğlarının ecdadıdır. Bu rivayete göre, Yafeth o ğulları arasında "akıl ve ilimde ençok behremend" olan ancak "Türk"le "Hazar" olmu ş ; diğerleri ancak sahra kavimleri olarak kalnu şlardır." 41 Ord. Prof.Dr. Zeki Velidi Togan, Türk rivayetlerinde hakimiyetin geçi şinde Yede - ta şının rolü oldu ğu inancı üzerinde bilhassa durarak... Önce Türk hakanlarının hükümran olduğunu, sonra hakimiyetin yede- ta şı'm çalan O ğuz yabgularma geçdi ğini “hâkimiyetin eski Sakalar'dan ve onlar ın esas kolu olan KUN yabgularma geçmesi demek olduğunu" Gök Türk Hakanlar ı kitâbelerde, Kutlu ğ Handan önce beğlerin tegallübünden şikayet ettiklerini, 760 y ılında Batı Göktürklerinden hakimiyetin, Yedisu'da yabgular ına gaçti ğini, Karahanlılar da da yine aynı Karluk yabgularımn hakanlara kar şı çıktığının görüldüğünü, her devirde Hakanlar ile Be ğler aras ında bir mücadele oldu ğunu, söylentiler aras ında Yede ta ş ı'mn rolünün bulundu ğu açıklanmaktadır. 43 Ziya Gökalp, Eski Türkler de Din, yaz ısında, ya ğmur taşına tarih ve co ğrafya kitaplarında da rastgelindi ğine iş aretle (Ravzatus Sefa) dan naklen, Nuh'un gemisinin Cudi da ğı üzerine oturu şundan sonra, Nuh'un büyük o ğlu Yafes'i do ğuya yolladığını, ve ona Türklerin (Cide Taş) namını verdikleri ya ğmur taşan verdi ğini, bu taş a (Yede Ta şı) dahi dendi ğini, " İ smi âzam, üzerinde mahkûk oldu ğu için, Yafes ya ğmur istediği zaman bunun vas ıtasıyle muradma nail "olduğunu naklen söylüyor ve" Bu ta ş hakkındaki rivayetler o derecede kuvvetlidir ki art ık onda kimsenin şüpheye mecali yoktur. Şimdi bile Türkler aras ında bu cinsten taş mevcuttur. Ve maksatlar ının istihsaline hâdim oluyor." denildi ğini naklediyor. Ziya Gökalp, (Mu'cemül Büldan) ın ikinci cildinde, (Ahmed b. Muhammed-ül Hemedani, Ebul Abbas ibni Muhammed ibni İsa el 41 Zeki Velidi Togan' ın aynı eseri. Sf. 27. 43 Ord. Prof. Dr. Z. Velidi Togan' ın aynı eseri. Sf. 289.
47
Merveji) den naklen "O ğuz, Dokuz O ğuz ve Karlık gibi putperest Türklere s ımrdaş olan Maveraünnehir de ve sair memleketlerde daima "Türklerin istedikleri zaman ya ğmur, kar ya ğdırdıklarını işittiklerini, önce inanmakta tereddüt ettiklerini, fakat "Horasan'da valilik eden ve salih olduğu kadar oradaki hükümetiyle de me şkar tanınan (Davud b. Mansur b. Ebi Aliyil Badgisi) le görü ştük, tereddüdümüz zail oldu."" diyerek olay ın nasıl olduğunu anlat ıyor. Biz bu aç ıklamaya (Ya ğmur taşı ve nasıl yağdırıldığı, görenler ve Metodu) bölümünde dönece ğiz. "10. yüzyılın başlarında İ slam tarihçilerinden İbn-ül-Fakih tarafından" ya ğmur taşı (Hacer-ül matar) (Senk Cede) hakk ında ( İbn-ül Fakih) in Me şhet nüshasındaki etraflı bilgide (Ziya Gökalp'in de zikretti ğimiz), "Ebu'l Abbas İbni Muhammed ibn İ sa el- Mervezi" nin45 ğuzlar ve Karluklarla kom şu bulunan Türkler'in "istedikleri DokuzO zaman ya ğmur ve kar ya ğ" dırabilmeleri ve fırtına çıkartmaları ve bunu Davud ibn Ali el- Badgisi" gibi güvendi ği birisinden teyid edilince inandığını kaydetdi ği 10. Yüzyıl başlarında nerelere kadar yayıldığını ve etkide bulundu ğunu göstermektedir. Ebul Abbas'ın rivayetine göre Halife Ma'mun'un da ya ğmur taşıyle ilgilenerek, Abdullah bin Tahir arac ılığıyle Nuh b. Esed'i bu ta ş hakkında incelemeler yapma ğa memur ediyor. Nuh b. Esed, memleketin yaşhlarım, müslüman Türkleri toplayarak (Cada ta şı) hakkında bilgi istiyor." Bu adamlar, "bu haberler da ğrudur; fakat sebebini bilmiyoruz" diyorlar. Burada buna inananlar ın çoklu ğu kadar, inanm ıyanların da bu. lunduğuna veya onlar ın da önleyici karşı işlemlere başvurduklarına, bu kısa tarihçede i ş aret etmek isteriz. Ebu'l - Abbas'a, Horasan emin İsmail b. Ahmed (892-907), sava ş sırasında başından geçen, iri dolu ya ğdırma olayını ve onlara kar şı tedbir olarak kendisinin iki rekât namaz k ılıp Allah'a dua etti ğini ve bu sihihirin böylece bozuldu ğunu bildiriyor. Prof. Fuat Köprülü, 1925 y ılında yayınlanan makalesinde: "Türklerdeki bu sihri adet hakk ında en eski mâlâmat ı (H. 301- 332) seneleri aras ında Türk memleketlerini gezmi ş olan "Ebu Dulef Müsear İbni Mühelhel"in seyahatnamesinde bulundu ğunu söylüyor 46 ve di ğer ki44 Ziya Gökalp, Eski Türklerde Din-1-, Yeni Mecmua. Sa. 47. 45 Abdülkadir Inan, Tarihte ve bugün Şamanizm Sf. 161. 46 (Prof.) Fuat Köprülü, Eski Türklerde dini-sihri bi anane "Yat" veya ya ğmurtaşı , Darülfünun Edebiyat Fak. Mec. C. IV. 1. /stanbul 1925.
48
taplarda bundan alınıp faydalanıldığını kaydediyor. Prof. Fuat Köprülü, ikinci kaynak olarak Ka ş garlı Mahmut'un 1077 de düzenlenen (Divan-ü Liıgat-it Türk) ün önemini belirtiyor. Hüseyin Namık Orkun 981 yılına dair (Ya de) taşı hakkında şu bilgiyi sunmaktad ır: "981 yılında Çin hükümdarımn elçisi Vangyen-tö Türkistandaki Uygur hakanı Arslan Hanın nezdine gelmiş olup bu ziyareti münasebetiyle Uygurlar hakk ında malûmat vermektedir.' 47 şım işlemeyi çok iyi"Yü(yaniJdevNfrt'muhline)a bilirler.' 48 El - Birûni ( 973-1051), dinler tarihi yönünden de çok önemli bilgiler bırakmıştır. Ord. Prof. Zeki Velidi Togan, onun ya ğmur taşı ile ilgili olarak verdi ği bilgi üzerinde durmakta ve "... Türklerin (Allah ın Türklere verdi ği hakimiyet tılsımı) bu yedeciliği El-Birûni tarafından asıl ve esas ı olmıyan efsane olarak anlat ılmış ise de, Türklerle kom şu olan milletlerin, kom şu hükûmdarlarm ve birçok ilim erbab ının buna inandığı, bu taşa ait İbn al- Fagih'in Me şhed nüshasında ve diğer eserlerde güya bu tılsımın tesirini gözleriyle görmüş gibi söyledikleri rivayetleri ile sabittir." 49 demektedir. Orda Prof. M. Ş erefeddin Yaltkaya da Ya ğmur taşı üzerinde inceleme yapmış s° 8. Yüzyıla kadar tarihçeyi götürmü ş ve bu adetin başka toplumlarda da oldu ğunu, islamdan önce Araplarda da bulundu ğunu söylemekte ve bu defa bilhassa (Ebul - Reyhan' ın Bir Kitabı) ndan etraflıca bahsetmekte, ya ğmur taşı, yeşim taşı ve bunun bulunduğu yer, rengi, ş ekli, nasıl yağdırıldığı (metodu) üzerinde durmaktad ır. 5° H. 432 M. 1040 tarihinde ya ğmur ta şı hakkında bilgi sunuldu ğu ve buna inanıldığı belirmektedir. Muhtelif k ıymetli ta şlardan, şifa veren taşlardan sonra, ya ğmur taşına geçilmektedir. 47, Hüseyin Namık Orkun, Türk Tarihi, Ankara 1946. C. 1. Sf. 162. 48 Yukardaki kaynak. Sf. 163. 49 Ord. Prof. Dr. Z. V. Togan' ın yukarda ad ı geçen eseri. Sf. 102, 103. Prof. Dr. Zeki Veli& Togan, Yedeciliğe, Yağmur taşına dair 423. sayfamn 3 bölümünde 8 numaral ı notta zikredilen kaynaklar şunlardır• "Not 8- Yedecili ğe ait kayıtlar İbn Al- Faqih Me şhedi Nüshası , ur. 171 a- 173 a. Köprülü Fuat, Eski Türklerde Ya ğmurtaşı, d. Edebiyat Fak. Mecmuası, (Kısaltma: E. F. M.), IV (1925), 1-11. El Birönrnin buna inanmad ığını ve birisinden tecrübe ettirdi ğini anlatan sözleri, Birunis Picture, S. 89-90" 50 Ord. Prof. Şerefeddin Yaltkaya, Yat yahut Ya ğmur taşı, Gündüz (dergisi), Sa. 3. 15 Haziran 1936. 51 Ord. Prof. M. Şerefeddin Yaltkaya, Ebul Reyhan' ın Bir Kitab ı, 5. C. Türkiyat Mecmuasından ayrı basım.
49
Bu makalede, Muhiddin b. Arab! (X. Yüzy ıl) nın "Ya ğmur taşı vasıtasıyle ya ğmur ya ğdırmak âdetinden haber verenlerin en eskisi olmak üzere (Bilgat-ü el-gavas, Üniversite Kütüphanesi, Türkçe yaz ılar kısmı, Sayı 2078, varak 103) ii gösterdi ğini, bu makaleden sonra yaptığı araştırmalarda, Cafer-ül Sadık "80-699-148-756" ın tilmizi olduğu söylenen Câbir b. Hayan' ın 12 yüzyıl önce, Elhavaisül Kebir Kitab elbahs de (Beyaz ıt Camiinde Veliyiddin Efendi Kütüphanesinde(2564 sayılı) kitab ın 5 - 57 ci sayfalar ında ya ğmur taşından, taşların birbirine çarparak ya ğmur yağdırıldığına dalı- 52 bilgi vermektedir. (Bu ve Ebul Reyhan'ın verdiği bilgileri, görenler, rengi, şekli, nasıl yağdırıldığı , nerede bulundu ğu-metodu bölümünde görece ğiz). Yukardaki bilgiden sonra Ord. Prof. Şerafeddin Yaltkaya, ya ğmur taşından bahsediyor. Burada dikkate şayan taraf hemen her incelemede buna dair kaynakların daha eskilere götürülü şü ve Çin v.b. kaynaklarda, efsanelerde Nuh'un o ğluna kadar gidildi ği görülmektedir. Bundan sonra, Ya ğmur taşımn tarihçesinde, yukarda gördü ğümüz üzere Ka şgarlı Mahmut (XI. Yüzyıl) yat, yağmur taşı hakkında bilgi sunuyor. 53 Bunu müteakip kronolojik s ırada Prof. Fuat Köprülü'nün "en eski memba" olarak kaydetti ği "meçhul bir müellifin (H. 520) de yazmağa başladığı Mücmel el Tevarih vel Kasas" adlı kitabı gelmektedir. "Türklere ait 11. babta " Nuh"un "Yafes"e ya ğmur duası ö ğrettiğini ve "ona İsmi Azaın" ı bellettiğini, "Yafes" in de bunu bir ta ş a kazdırdıktan sonra muska gibi boynuna asarak "Ceyhun" havalisine gelip oturdu ğunu, ve Oğuzlar aras ında bu yağmur taşan elde etmek için çatışmalar oldu ğunu, "Yafes"in vefatnu müteakip çocuklar ı aras ında çekilen kur'ada "yede ta ş", "Türk"e isabet etti ği halde "Goz" ona sahte bir taş vererek as ıl taşı" sakladığını, sonra işin anlaşılarak arada savaşlar oldu ğunu belirtiyor. Prof. Fuat. Köprülü bu münasebetle bu esere nelerin kaynak oldu ğunu, nerelerden nakiller yap ıldığını_ zikrediyor. (Re şideddin; Şerafeddin Yizdi, Abdürrezak Semerkandi; Hâfız Ebrû) v.b. bir s ıra Arap, Acem, Türk eserlerinde mükerreren yağmur taşının geçti ğini söylemekte "burada onlar ın sadece isimlerinin zikri bile pek uzun sürer; ve bu mükerrer ifadelerin esasen ilmi bir kıymeti de yoktur." demektedir. 54 52 Aynı eser. Sf. 20. 53 Kaşgarlı Mahmut, Divân-ü Lügat-it Türk, Besim Atalay çevirmesi. C. 111, 2; Sf 3. 54 Fuat Köprülü'nün, Eski Türklerde dini- sihri bir anane "yat" veya Ya ğmur taşı, Darülfünun Edeb. Fak. Mecmuas ı . C. IV. 1. Ist. 1925
50
13. yüzyılda gene taşla yağmur yağdırma olayı önemli bir etkiye sahip bulunuyor ve uygulan ıyor. Celâleddin Harizm ş ah, adlı eserin yazarı ( Şehabeddin Ahmed'ün Nesevi) den Türkçeye, Necip İsun'ın çevirmesinde bu hususta şu bilgi dikkati çekici bir gözleme de i ş aret ediyor: "Velaş gerd (Do ğu Anadoludaki Ele şkird) önüne gelinince, şiddetli sıcak, kuraklık ve hayvanları taciz eden sineklerden halk şikayet ediyor. Bunun üzerine ta şlarla ya ğmur yağdırmağa karar veriliyor. Yazar "Biz buna inarnmyorduk. Sonradan birçok tecrübelerle bunun sahih olduğuna inandik" diyor. Ve Sultan'ın bu merasimi bizzat idare etti ğini, ilave ediyor. Bu defa geceli gündüzlü, arkas ı kesilmeden yağan yağmurdan halkın şikayet ettiklerini ve ya ğmur sihri yapıldığına pişman olduklarını bildiriyor. "O kadar çamurlardan, bataklardan Sultan ın çadırına gidilemez oldu. Hâtunun sütninesinin şunu dediğini işittim: "Sen bir hüdavent âlemsin. (Yani kainat ın sahibisin) Mukarripleri hep kendisine böyle hitap ederlerdi.) Fakat ya ğmur yağdırmakta de ğil; çünkü böyle bir tâfan ç ıkarmakla hatâ etti; senin yerinde başka birisi olsaydı bunu yapmazdı, yalnız elverecek kadar yağdırırdı . "Buna cevap. olarak Sultan:- Dünya Senin zannetti ğin gibi değildir. Bu ya ğmur kudretinin bir alâmetidir; kudretim etrafındakilerin hiçbirisiyle nmkayese edilemez."" Bu duruma göre 13. yüzyılın başlarında taşla ya ğmur yağdırma olayı mevcuttur. Gören ve yazan ki şi buna tamklık etmekte, önce inanxnadığı halde sonra inandığını söylemektedir. Timur ve Uluğ Bey (1394-1449) zamanlar ında da çok önem verilen nefrit ta şından bahsediliyor. Ulu ğ Bey Yedisu dan geçerek- Iss ık gölünün kuzey kıyısını izliyor," Kar şi'de bulunan ve güya evvelce Çin imparatorlar ının külliyetli bir para mukabilinde sat ın almak istedikleri- iki büyük nefrit parças ını Semerkand'a götürmekle mükellef iki bin kişiden mürekkep bir kıta, galiba, di ğer bir yolu takip ediyordu. Taşların getirilmesi için mahsus arabalar yap ılmış ; ya atlar veya öküzler koşulmuştu. Bu ta şların Semerkand'a getirildikten sonra Tilnur' ınn kabri üzerine konuldu ğunu müverrihler kaydetmemi şlerdir.' 56 2 Numaralı notta: "Hafız- Ebra ve Abdür-rezzak yaln ız bir taştan bahse55 Celâleddin Harzemsah, ( Ş ahabeddin Ahmedün Nesevi), Türkçeye Çeviren: Necip As ım, Mf. Yekâleti Y. İ st. 1934. Devlet Matbaas ı . Sf. 151. Sultan Celalüddin Harzem şah'ın yenilmesi -Mo ğollara- 17 A ğustos 1231. Asıl kitabın yazıldığı tarih H. 667 (M. 10 Eylül 1268-31 Ağus tos 1269). 56 Prof. W. W. Barthold, Ulu ğ Bey ve Zaman ı , Rusça'dan Türk. Çev. (Prof.) Akdes Nimet (Kurat), İst. 1930. Evkaf Matbaas ı . Sf. 86.
51
diyorlar. Mirhond'a göre evvelce nefrit üç parça idi ve bunlardan birisi Timur tarafından götürülmü ştü." deniliyor. "Cada ta şı efsânesinin Ça ğatay divan edebiyat ında da yer al" dığını söyleyen Abdülkadir İnan, Ali Şir Nevaid-ül Kibar divan ında: Yada ta şığa kan tegeç ya ğın ya ğkandek ey sâki Yagar ya ğmurdek e şkin çün bolur la'lin ş erâb âb ıd" beytini kaydetmekte "Abu şka'nın meçhul müellif'inin "yad" kelimesini "Ya ğmur boncuğu; ona kurban kanı sürmekle ya ğmur ya ğar" diye açıklandığını ve "Türkistan'da Timurlular ve Özbekler devrinde yaz ılan eserlerde "yad ta şı"ndan bahsedildi ğini, "bu efsaneye" okur yazar adamlar ın bile inandığını ; Çağdaş Türk uluslarının folklorunda "yad ta şı" efsânesi " nin "en çok yay ılmış efsânelerden biri" oldu ğunu belirtiyor." Burada Tarihçe bölümünde 1482 yılı başlarında yazılmış , Bayatlı Mahmud oğlu Hasan' ın, Câm- ı Cem- Âyin'in den de bahsedi şimiz, bunun nasıl Türklerin İslâmlığı benimsemesinden sonra, İ slami unsurlarla bu âdetin aç ıklanmasını gösterme ğe bir ba şka örnek te şkil edişindendir. Burada Nuh'un, Âdem'in yeryüzüne ini şinden 2250 yıl geçince dünyaya geldi ği, Nuh tûfam olayının olduğu, geminin Musul'a yakın Ciidi da ğında iken tılfamn yat ıştığı , gemideki insanların dış arı çıkınca, Nuh'un o ğullarından Sam, Ham ve Yafes'ten ba şkasının öldüğü, Türklerin atas ının bu Yafes oldu ğu, Nuh'un "yağmur yağdırmaya yarayan Yada ta şan Yafes'e vererek" onu misk kokulu ırmak boylarına gönderdi ği, Yafes'in bu yada ta şan alarak Uzak Do ğuya gitti ği, yetmiş yıl sonra öldü ğü, anlat ılmaktad ır. 58 Böylece Yada ta şının tarihi, Nuh'tan ba şlatılıp Yafes'e, oradan da Türklere ula ştırılmaktadır. 16. 17. yüzyıllarda önemli bir yazma ta şlarla ilgili türlü bilgi ve inançları toplamış bulunmaktadır. Prof. Dr. A. Süheyl Ünver, Ş aban Şifarnin "kıymetli taşlara dair Şifâiye fi't-t ıb" adlı eserini tanıtırken O da " Şimdiye kadar ta şlar hakkında yazılmış en eski kitabın Nasirüddin Tilsi tarafından telif edilen eser oldu ğunu ve tetkiklere daima bunun esas tutuldu ğunu biliyoruz."" ve "Ya ğmur ta şına dair şimdiye kadar yapılan tetkiklerde Ş aban Şifârnin bu eseri kulla57 Abdülkadir Inan, Tarihte Ve Bugün Ş amanizm. Ankara 1954. Sf. 162. 58 Hasan b. Mahmut Beyati, Ciim- ı Cem-Ayin, Yayınlayan: Kırzıo ğlu Fahreddin, Osmanlı Tarihleri, Türkiye Yayınevi, Türkiye Basımevi. Ist. 1949. Sf. 381, 382. 59 (Prof.) A. Süheyl Ünver, Ya ğmur Taşı Hakkında, İ stanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Dergisi. C. 1V. Sa. 7. Eylül 1952. İ st. 1953. Osman Yalçın Basımevi. Sf. 77-84.
52
nılmış değildir." 60 diyor ve hekim ve ihniye tariki mensübu Aya şlı Ş aban Şifai Efendiyi (ölümü Ankara'da H. 1116 M. 1705) tan ıtıyor. Prof. Dr. Süheyl Vnver, bu eserin ad ının "Risâle-i şifaiyye fi beyâni enva'-i ahcar" oldu ğunu, IV. Mehmed nam ına yazıldığını, eserin İs tanbul Kütüphanelerinde müteaddit nüshalar ı olduğunu, Topkapı Sarayı Müzesi, Hazine Ktb. Nu.489 ve 551; Nuruosmaniye Ktb.Nu — 3544, kayıtlı bulunduğunu, kendisinin nakletti ği metni Antalya kütüphanesindeki nüshadan, yaln ız yağmur taşına ait yeri, baz ı yerlerini geçerek bugünkü ifadeye çevirdi ğini ve Nuruosmaniye kitaplığına kayıtlı olan nüshada "müellifin tashihleri" oldu ğunu belirtiyor. Milli Kütüphane Yazma Eserler uzmanı Dr. Müjgan Cumbur'la birlikte, Nuruosmaniye kitaplığına 3544 sayıyle kayıtlı yazma= mikrofilmi üzerinde yapt ığımız incelemeye göre, bu yazman ın ve tashihlerin Ş aban Şifaiye ait olmamas ı muhtemeldir. Zirâ notlarda "baz ı nüshalar da" denildi ği gibi, bu notlardaki yaz ı, diğer yazıyı tutmamaktadır. 61 Şaban Şifai'nin yazmas ının taşlarla ilgili mikrofilimlerini incelemiş , ayrıca 14 sayfa olan fotokopilerini Milli Kütüphanede çektirmi ş ve bu incelememizin sonuna ilave etmi ş bulunmaktayız. Bu bölümde yağmur taşı (Hacer-i Berf-ü Baran) dan bahsedece ğiz. Diğer ta şlar hakkında verdi ği bilgiler müteakip bahislerdedir. Nuruosmaniye Kütüphanesinin 3544, Mikrofilim A.1125'e kayıtlı, Şifaiye'nin, Şifai Ş aban Efendiden, müellifin talebesi olan Mustafa Essafi tarafından istinsah edilmi ştir. 64 a da "Ebülberekât Nisaburi, Nasir Tüsi, Hakim Tifa şı ve Mansuri" ve di ğer şahısların bu taşın "havas- ı garabiye ve hikayat- ı aeibesini nakledip" güvenilir ş ahıslardan inceleyip itimat ettikleri, bu kitab ın etraflı bibliyografyası olduğu beliriyor. Bu dolu ta şının, çok müessir oldu ğu, dolu afetinden tarlalar ı, bahçeleri korumak için ta şı alıp yüksek bir yere astıkları "Allahü Taalâ ol semte dolu yağ" madığı belirtiliyor. (Fotokopi 64 a da ta şın rengi, nas ıl bir metodla yağdırıldığı hakkında da 60 Prof. Süheyl Ünver bu incelemesinde, Ya ğmur Taşı hakkında kaynak olarak, Prof. Fuat Köprülü'nün Eski Türklerde dini-sihri bir anane "yat" veya Ya ğmur taşı , (Darülfünun Edebiyat Fak. Mecmuası), IV. 1. İ st. 1925. makalesini ve Ahmet Vefik Pa şa'mn Lehce-i Osmanrde Yeda imlâsmın kullanıldığını ve Divan-ü Lûgat-it Türk'de ,:,,= yat şeklinde olduğunu zikrediyor. 61 Prof. Süheyl Enver'de notlar ında belirttiği gibi, Ş aban Şifâ1 hakkında, Bursalı Tahir Bey, Osmanlı Müellifleri, İ st. 1342. C. 111. Sf. 220, 221 de bilgi mevcuttur. Yukarda bahsettiğiıniz eserin Ayasofya ve Nuruosmaniye kütüphanelerinde bulundu ğunu kaydetmektedir.
53
bilgi mevcuttur. 65 b - 66 a; bunu müteakip bölümde görece ğiz). Türklerin buna büt ta şı, yede ta şı dediklerini, bazı ş ahıslar da bu ta ştan bulunduğu (yazmada büt yaz ılı, bunun put'la ilgisinden ziyade yat olması gerekir) geni ş ş ekilde anlatılıyor. 64 b, 65 a, 66 a da bu ta şla ilgili söylentiler, ya ğmur, kar, dolu ya ğdırdığı ve rüzgâr estirdi ği, Türkistandaki yadac ı l ar'ın nasıl bu işi yaptıkları açıklanmaktadır. Hiç bulut olmadığı halde yada ta şı ile yapılan işlemden iki saat sonra bulutların gökyüzünde göründü ğü ve bereketli ya ğmur yağdığı 66 b. de belirtilmekte; nas ıl savaşlar da karşı tarafa felaket getirmek veya askerlere rahatl ık vermek üzere ya ğmur, vücuda getirildi ği (Harzemşah) 67 a da anlat ılmaktadır. Semerkand şehrinde bu ta şla nasıl yağmur yağdırıldığı 68 a da zikredilmektedir. Bu ta şları hayvan çi ğneyip parçalanması, taşların yuvarlanması, birbirine sürtmesi sonucu ya ğmur, fırtına, şiddetli rüzgar olma tehlikeleri kar şısında yük yükletilen ve bu yerlerden geçen hayvanlar ın ayaklarına keçeler ba ğlatıldığı 69 a da hikâye edilmektedir. Gene bu 69 a sayfas ında Türkistan'da bir yağmur yağdırma i şlemi anlatıhnakta ve neticede (Fotokopi 70) bu işlemlerin sonucunda ki dileklere, gayretlere kar şı Allahu Taalâ'mn buyruğuyle yapıldığı kaydedilmekte, ve Yasuf siiresinden bir âyetle bu olaylar aras ında bir bağlantı vücuda getirilmektedir. "Göklerde ve yerde nice hakikatler vard ır ki yanlarmdan geçerler de o hakikatlerden gözlerini çevirirler. Bu i şin hakikatini Allah bilir ve o her şeye kadirdir." Türklerin tarihleri ile ilgili bat ı kaynaklarında bu yağmur veya yada taşı geçmiş bulunmaktadır. Profesör Fuat Köprülü bildirisinde ve Abdülkadir Inan, Tarihte Ve Bugün Şamanizim kitab ında bu yönlere temas etmi şlerdir. Türklerin, kültür hayat ı, folkloru, etnografyas ı üzerinde gözlem ve derlemeleriyle tanınmış W. Radloff 1861 yılında Altay'da Abakan Irmağı kaynağı çevresinde bulundu ğu sırada yağmur taşı ile ilgili olaya tanık oluyor. Bu defa şiddetli yağmurdan kurtulmak için rehberi olan şahıs aynı zamanda yadacı olduğundan yağmurun gitmesi, gökyüzünün açılması için afsun mahiyetinde manzume okuyor. Radloff Türkçeye çevrilmiş olan Sibirya'dan (Aus Sibirien ve Proben) de Türk dinler tarihi ile ilgili bilgiler yan ında bunlardan da bahsetmektedir. 62 62 W. Radloff, Aus Sibirien, B. 11. 8 — 9 ve proben. B. 1. 220-221. W. Radloff, Sibirya'dan 1+, İstanbul 1954, 1 4- 4- Istanbul 1956, 11+ Ist. 1956. 11 4- -F. İst. 1957. Türkçeye Çeviren: (Prof.) Dr. Ahmet Temir.
54
Pek tabiidir ki kronolojik s ıraya göre, yağmur taşına ait bütün kaynakların incelenmesi Dinler Tarihi bak ımından önemli ve faydalı olacaktır. Bu yağmur taşı ile ya ğmur yağdırma hareketinin Türkler desihri, mistik ve önemli, etki alanı çok yaygın bir gelenek olduğu görülmektedir. Islâmiyetten önce Türkler aras ında varlığı aşikâr derecede benimsenmiştir. Islâmiyetle beraber bu sihir, mistik davran ış , islami bir kılık ve tarihçe içinde süregelmi ştir. Altay Ş amanları ise,63 yat taşını benimsemekte devam etmi şlerdir. Hemen birçok kavimler de pek yayg ın ve etken olan ta şla ilgili inançları önceki Sayfalarda görmü ştük. Yalnız Frazer de ğil birçok Dinler Tarihi araştırıcıları ve Din Fenomenolojisi uzmanlar ı arasında -bazı dinsel, sihri, majik davran ışlar ve Maçlar aras ında benzerlik tesbit etmiş bulunmaktadırlar. Bizim hemen bütün dinleri kısa da olsa içine almak suretiyle yapt ığımız inceleme de bunu teyid eder durumdadır. C) Yağmur, yada taşnun rengi, şekli, bulunduğu yer: Yadactlar: Kullamş şekli; Dini- sihri metodu. Görenler, inanmayanlar ve inananlar:
Prof. Dr. Faruk Sümer "Sözlerine itimad olunan baz ı alim müellifler, Türklerdeki ya ğmur ve kar ya ğdırma hadisesini bizzat gözleriyle görmüş olduklarını söylüyorlar Lâkin gariptir ki böyle bir şeyin asla mümkün olmayaca ğını red ve cerh eden bir ifadeye henüz hiç bir eserde rast gelinmemi ştir."" demektedir. Gerçekten, ya ğmur taşı tarihçesi ve bu bahis içinde, bu olayı denemek isteyenlerden baz ıları baş arısızlık karşısında inanmadıklarını belirtmek istemişler veya başka ş ahıslardan dinleyenlerden, bunun olam ıyacağım kesinlikle ileri sürenler yok denecek kadar azd ır. Aksi düşüncede bulunanların bile mütereddit, endiş eli oldukları görülüyor. Prof.Dr. Faruk Sümer: "X. yüzy ılda Türk memleketlerini gezdi ğini iddia eden Arap müellifi Ebu Dulef Mis'ar ibni Mühelhel, İrtiş boylarında oturan Kimek (yahut Yemek) nam büyük Türk kavminden bahsederken, onlar ın her istedikleri vakit yağmuru celbeden bir taşları olduğunu "belirttikten sonra" Bu hadi63 Ord. Prof. Dr. Zeki Veli& Togan, Umumi Türk Tarihine Giri ş, C 1 Samani Akideler, 48; 149, 247, 254, 411 (163), 385 (26), 477 (254). Harva, Uno: Die Religiösen Vorstellungen Der Altaischen Völker. Helsinki 1938, Werner Söderstrom Osekeyhitiö Porvoo. "F F Communication Nu. 125" 64 (Prof.) Faruk Sümer, Eski Türklerde Ya ğmur ve Kar Ya ğdırma Adeti, Resimli Tarih Mecmuası , 4. C. 44 Nu. 2533 -- 2535. A ğustos 1953.
55
seyi gözüyle gördü ğünü bildiren ilk müellif, büyük Türk âlinıi Ka ş garlı Mahmuddur" diyor, sonra "ayn ı asrın ortalarında yazılmış olan Gerdizi'nin Zeyn ül - Ahbar' ında yat ta şının menşei" münasebetiyle Nuh'un Yafes'e verdi ği taşı anlatıyor. 65 Celâleddini Harizim ş ah'ın bizzat - fakat a şırı derecede- ya ğmur ya ğdırma olayını da anlatan Prof. Faruk Sümer, XIII. yüzy ıla ait bir eserden, "892-907 y ıllarında Maveraünnehir (bugünkü bat ı Türkistan) hükinn.dan" Samanilerden İsmail ibni Nâsır'ın, müsliimanlardan haraç alan kâfir Türklere sefer açıyor, - yukarda anlatt ığımız gibi- karşı taraftaki Türklerin müslümanlara, yada, ya ğmur taşı ile şiddetli yağmur ve dolu yağdıraca ğını haber alınca "Samani hükünıdarn" Bunun asl ı olmaz. Cenab- ı Haktan başka kimse ya ğmur yağdırmaya kaadir de ğildir" deyip önem vermek istemezken, birden bulutları görüp, gök gürültüsünü duyunca hemen atından atlayıp Allaha secde ederek yalvarmas ıyle, bulutların yön değiştirişi anlatılıyor. (Aynı makale) Etraflıca anlatmamız gereken bir bilgi de şudur. Harizm hükümdarlanndan Sultan Alâeddin Mehmed (Ölümü 1220) huzürunda bir ihtiyarın nas ıl bir tasa su doldurup, içine iki boru diktiği, üçüncü boruyu yüksek bir yere koydu ğu, "yağmur taşı renginde bir yılan bu sonuncu borudan a ş ağı sarkıvermiş , ihtiyar Türk yat taşan tasa daldırmış . Daha bir dakika olmadan bunlar ı sudan çıkararak birbirine sürtmüş , ve ikisini de birer tarafa fırlatmış " ve bunu yedi defa tekrarladıktan sonra tastan su alarak her tarafa serpmi ş (Aynı makale). Ve sonra ya ğmur ya ğmış diyerek bu olay ı kaydediyor. XIII. Yüzyılda ki bir yazarın "yağmur ta şı yumuş ak, büyük bir kuş yumurtası büyüklü ğünde olup üç türlüdür" diyen Prof. Faruk Sümer, baz ılarının Çin'in do ğu sınırlarındaki madenlerde, baz ılarının, "Çin serhaddin deki sürhab adl ı kırmızı kanatlı bir su kuşunun mahsulü" oldu ğunu söyledikleri ve nas ıl kullanılacağı hususunda anlaşmazlık olduğu, bazılarının "aş ağıya akan bir suyun içine at ılır" dedikleri, birçoklarının, bunun kullanma s ırrına, metoduna yalnız Türklerin vakıf oldukları ve kimseye de *etmedikleri anlat ılmaktadır. ş aban şifâi, ya ğmur yağdırmak üzere tolu ta şının yüksek bir yere asılması gerekti ğini söylüyor. Türklerin yede dedi ği(sengi büt) ün görülmüş ve denen.miş olduğuna iş âretten sonra baz ısımn renginin toprak ve beyaz, oldu ğunu, üzerinde kırmızı noktalar bulundu ğunu, bazısımn muhtelif renklerde bulundu ğunu, Ebul Bereket'in birçok 65 Aynı makale. Sf. 2533 — 2535.
56
nevilerini gördü ğünü (Fotokopi 64 a), madeninde anla şmazlıklar olduğunu belirtiyor. Baz ı kimselerin (aksayı Hatay..) da olur dediklerini ( İnceledi ğimiz bu nüshada buras ı mürekkeple bozulmu ştur). Ba şka bir nüshayı gören Prof. Süheyl Ünver, bu illere Tamgaç ilini de kat ı yor. Adı geçen makalesi Sf.79) Nerede bulundu ğu üzerinde de anla ş mazlık olduğunu belirten Ş aban Şifai, bazılarının bu ta ş a hayvani dediklerini (hanazir cinsinden) bir hayvan ın karnında bulunduğunu zikrettikleri, fakat çok ki şinin Çin iklimlerinde ve Iran'da bir nevi yabani ördekte oldu ğunu söyledi ğini, Serhab denilen bu büyük örde ğin kanatlarının kızıl olduğunu, suyu sığ olan yerlerde yuva yapt ığını, yaz günleri o mahallin suyu çekilince, Serhab' ın yuvasının bulunduğu mahalli iki zir'a miktar ı kazıp taşı bulduklarını, buldukları taşları hazineye teslim ettiklerini, bu ku ştan Mısır diyarında da oldu ğunu, Semur dediklerini, tüyü ile gemilere ziynet yapt ıklarını, fakat o ta şın ahvâlini bilmediklerini, "Cumhur-u Türkân müttefiklerdir ki her ne mahalde o haceri istimal ederler" se kar ve ya ğmur ya ğaca ğını söylüyor. ( 64b) Yaz faslında, güne ş esad burcunda bile ya ğmur, kar ve dolu yağdırıldığı, şiddetli rüzgâr estirildi ği, bir mahalde güne ş varken, di ğer bir mahalde kar, ya ğmur ve dolu ya ğdırma işini bu taşla yaptıkları nı anlatıyor. Buna örnekler veriyor. ( 65a) Bazılarının yağmur için başka ve kar ve dolu ve rüzgâr için ba şka başka taşlar olduğunu söylediklerini, fakat söylentiye göre cümlesinin bir taş yağmur taşı (sengi yede) oldu ğunu, bunun uzmanları bulunduğunu, bunlardan (yadac ılardan) , bir küme toplansa, birisi ya ğmur, diğeri kar, öbürü dolu ya ğdırmağa gayret etse, Tanr ının buyruğuyle her birinin ameline göre halkedece ğini, ( 65a) baz ılarının o acâip ahvâlinin garayip ve afsun vas ıtasıyle oldu ğunu, onları Türklerden bir gurubun bildiğini, bilhassa Türkistan vilâyetine mahsus oldu ğunu, yadacıların bu işi yaptıklarını, fakat bazıları bu taş kimin eline geçerse orada yağmur ve dolu ya ğdırılacağını, "ancak amelini bilen ş ahsa mühtadır" denildi ğini görüyoruz. ( 65 /b.) Yağdırılma işlemini Ş âban Şifai ş öyle anlat ıyor: "mücerret bir tarafa su koyup içine ta şı koyar, yüksek bir yere asarlar. Sultan Mehmet Harezmi maiyetine mensup bir piri Türki'nin o ta şla nasıl yağmur yağdırılacağını bildiğini (65 /b) ve onun bunu, çok zahmetli ve s ıcak hava içinde geçen bir seferde yapt ığını, Allahın emriyle, o ta şı kullanarak yağmur yağdırması için ona buyrulduğunu ve (Tifa şi) nin de orada bulunup seyretti ğini, o ş ahsın (yadacının önce ba şını açtığı ve bir tasa su doldurup önüne koydu ğu ve üç kamış aldığı , birini tasın sağ tarafına 57
ve birini taşın sol tarafına yere dikti ğini ve birini tasın üzerinde tutup, her iki kamışın başlarına bağladığını, sonra ya ğmur taşı renginde "bir sağ yılanı" kuyru ğundan ba ğlayıp o taşın üzerine gerilen kamışa baş aş ağı astığını , öyleki yılanın başından (Fotokopi 66 /a) tas içindeki suya iki endaze yüksekli ği olduğu, ondan sonra ta şın muhafızından iki parça ta ş alıp o tasın içine b ıraktığı, sonra onları çıkarıp birbirine sürdü ğü, ve her birini bir tarafa att ığını, sonra yine alıp suya bırakt ığını, sonra yine ç ıkarıp birbirine sürdü ğünü, yine suya b ıraktığını yedi defa bu işlemi tekrardan sonra o kaptan bir miktar su al ıp etrafa saçtığını, bu esnada yadacının, başı açık ve saçları dağınık, gazaplı "ve kelâmı hafi ile tekellüm eyleyüp ba şıyle semâya ima evler, güyâ yağmur istida eder idi iki saat miktar adam bu minval üzere hareket eyledi nagâh etraftan bulutlar nümâyan olup" bol ya ğmur yağdığım (Fotokopi 66 /b) de görüyoruz. Bunu anlatan ş ahıs birçok defalar bu işlemi gördü ğünü, olumlu sonuç verdi ğini "Rabbül aleminin" bilgisine akıl ermedi ğini tanıklık ederek söylüyor. Yaln ız bu gibi işlerle uğraş anların ş ahsen mal, evlat,. v.b. bir zarara ve felakete u ğradığı, bu işle uğraş anlarm fakir oldu ğu, fakat Sultan' ın da ihsan da bulun duğu (tanık Tifaşi) belirtiliyor. ( 67 fa) Bir yadacının âkibeti hikayesi de dikkate de ğer. Harzemşah Sultan Mehmet, Çingiz istilas ından önce Çin tarafına yaklaşırken çok fazla yağmur ve kar'a maruz kal ır. Bu halin yağmur taşı kullanan bir yedecinin eseri oldu ğunu anlayınca, o iki ş ahsi huzaruna getirir, siyah keçelere sarıp gömdürür. Böylece ya ğmur kesilir. Onlar öldürülmese imiş işlemleri sürüp, yapt ıkları yağmur taşı dolayısıyle, yağmur kesilmeyip felakete u ğrayacaklarmış . (67 /b) Gene Ş aban Şitai, Semerkand ş ehrinde yağmura ihtiyaç olunca,
"taş, bir tas içinde suya bira" kılıp bir mahalle konuluyor. Hafız namındaki birisi suyu görünce bilmeyerek içiyor, ve hemen ya ğmur kesilmek bilmeden ya ğmağa, seller ta şmağa başlıyor. Ahali bir felakete uğramlacağından korkarak sebebini aray ıp buluyor. Hafızı yakalayıp ş ehirden sürünce, ya ğmur kesiliyor. ( 68 Ja) Fakat bu adam hangi vilâyete giderse, ya ğmur da oraya felaket getiriyor. Bunun üzerine, Maveraünnehir ve Horasan'dan da sürülerek, nihayet M ısır'a sığınıyor. Yurt özleyişiyle bir müddet sonra Semerkand'a gidiyorsa da art ık o etki kaybolmuş bulunuyor; fakat bu zata da "ta şa nisbet olunup" "Hafız Yede" adını takmışlar. (68 /13) Taşın kullanış ş ekli hakkında Ş aban Şifai şu önemli ilaveyi de yapıyor: "Bir cemaat" ta şı mücerred ıslatmakla ya ğmur vücuda gel-
58
mez onun kullanılışını bilen sihirbaz ş ahsa bağlıdır, demişler ( 6 8 b). Bazı zevatta bal ıkta ve "insanda bulunan ta şlar ile dahi ol ameli bilenler" yağmur, kar, dolu ya ğdırabilir, şiddetli rüzgâr estirebilirler, demi şlerdir (68 /b ve 69 /a). Fakat buna kar şı Nasıra Tûsi'nin sözüne göre ta ş ların madeni olması gerekir. Ve devam ederek "Muhammed b. Zekeriyya Ebilbekir Razi"nin Akabe hikâyesine uygundur diyerek, bu mûtemet zatın Kitab'l- havas adl ı büyük kitab ında anlattığı hikayeyi Ş aban Sifai eserine naklediyor: Türkistanda iki bölge aras ındaki bir geçitten hayvanlar geçirilirken ayaklar ına keçe sarıldığı ve yavaş yürütüldüğü, ş ayet o hayvanın tırnakları o geçitin ta şına dokunur veya bir taş zedelenirse, hemen bulutlar peyda olup ya ğmur yağdığı, eğer kışsa büyük tufan oldu ğu anlatılıyor. O semte gelenler o ta şlardan alarak Türkistan ş ehirlerine ve di ğer yerlere götürüyorlar ve istekleri kar ve ya ğmur ya ğdırmak ise, o taş tan birini bir "zarf" kap içinde suya bırakıp yüksek bir yere ( 69 a) as ıyorlar, diledikleri ne ise Allahü Taalâ vücuda getiriyor, diyor. Bu Türkistandaki geçitten geçerlerken yüksek sesle ba ğırmak, bir ş ey yıkamak, siyah renkli bir ş eyi suya bırakmak v.b. caiz görülmüyor, bunlardan birisi yap ılırsa yaz bile olsa yağmur, "kış faslı ise" kar ve tufan zuhûr ediyor. "Üstad EbulReyhan (Birûni) nin bu olaylar ı kötüleyip küçümseyerek, benim nanazarı nda bu cins fiillerin, insan nevinin yapabilece ği işlerden de ğildir, "Ol sözler ki halk söyler mücerred hikâye kabilindendir, demi şler" diyerek, Ş aban Sifai bu görü şü tahlil ve tenkid ediyor ve, ama Ebül bereket Ni ş abiri, bu olayları bildirdiği gibi, sözüne güvenilir, tan ınmış kimseler da bunun aksini iddia etmeleri ş öyle dursun, olayları teyid etmiş lerdir. Birûni'nin bu görü şte oluşu, ona mûteber, güvenilir insanlar tarafından olayların vasıl olmamasıdır diyebiliriz, bu hususta şüpheye yer kalmaz, demektedir (69 /b ve 70). Hakim Tifâ şi ise vukuuna inand ığı ve (Ezharüll - efkar)' ında açıklandığı gibi, sözüne inanılır insanlar tarafından da bilirmi ş , görülmü ş ve nakledilmiştir, demekte ve önceki bölümde kaydetti ğimiz Yusuf sûresinden bir ayette bu bahsi sonuçland ırmaktad ır. ( 70) Ziya Gökalp, yukarda bahsetti ğimiz (Eski Türklerde Din) ba ş lıklı makalesinde, taşın rengi, ş ekli, yap ısı, bulundu ğu yer hakkında, Kaş garlı Mahmut'a dayanarak şu bilgiyi veriyor: "(Kimin yan ında kaş bulunursa şimş ek onu yakmaz)" sonra ta şın iki hassas ını aynı kaynağa dayanarak veriyor: "1- Ka ş taşı bir bez içine sar ılıp da ate ş e atılırsa taş yanmadığı gibi bez de yanmaz. Mahmut Ka ş gari bunun tecrübe edilmi ş olduğunu te'kiden söylüyor.2- Susam ış olan bir adam 59
bu taşı ağzının içina alırsa susuzlu ğu gider. Ka ş siyah ve beyaz olmak üzere iki türlü imiş . Beyazına (Örünk ka ş ), siyahına (kara ka ş) denilirmiş . (Örünk) ş ark türkçesinde (Ak) manas ındadır. Beyaz ka ş (Mühür) suretinde beraber ta şınır ve bu suretle y ıldırımdan, susuzluktan ve şimşekten emin kal ınırmış . Yüzük kaşı tâbiri bu istimâlin bir bakiyesidir. "Taşların bulundu ğu yer, mevki hakkında ise şu bilgiyi görüyoruz:" (Huten) ş ehrinin iki tarafında akan iki ırmak vardır ki bunlardan birine (Örnük ka ş öküz), diğerine (kara ka ş öküz) namı verilir. (Öküz) ırmak manas ınadır. Mahmut Ka ş gariye göre, birinci de (beyaz kaş), ikincide (siyah ka ş ) bulunurmuş , gûya bu taşlar bu mevki den baş ka dünyanın hiçbir tarafında bulunmazmış ." Taşı görenler; nasıl yağdırıldığı, kullanma metodu : Ziya Gökalp bu makalesinde Mu'cem-ül Büldan' ın ikinci cildinde, Türklerin yanlarında bulunan bir ta şla yağmur ya ğdırdıkları, Ahmet b. Muhammed-ül Heamnrnin Ebül Abbas İsa b. Muhammed-il Mervezi'den naklen bir olayı anlatıyor: "Tekziple tasdik aras ında bulun"an ba zat ın verdi ği bilgi dikkate şayândır:" Fakat, ne zamanki Horasan'da valilik eden ve salih oldu ğu kadar oradaki hükümetiyle de meşkür tanınan (Davut b. Mansur b. Ebi Aliyil Badgisi) le görü ş tük, tereddüdümüz zâil oldu. Bu zat O ğuz Türklerinin hükürndan yani (Yabgu) nun o ğlu (Balkık) la görü şmüş ve aralarında şöyle bir muhâvere cereyan etmi ş : Biz işittik ki Türkler istedikleri vakit ya ğmur ve kar ya ğdırabilirlermi ş , siz-de bu iktidar var m ı ?... Böyle bir iktidara nas ıl mâlik olabilirler? cevaben bunun do ğruluğu hakkında bir olay anlat ılıyor ve yakınlarının, bir gezide, bir da ğın ötesinde çok sıcak, yakıcı bir bölgede ya ş ayan bir halkın bulundu ğunu, bunların orada nas ıl yaş adıklarını merak ederek sorduklarmda "orada insanların yer altında ve dağların içinde serdapları var, güne ş doğar do ğmaz bu serdaplara girerler, ancak güne şin gurubundan sonra oradan çık" tıklarım, "yabani hayvanlara gelince bunlar, kendilerine hassasiyet mintarafillâh ilham edilmi ş olan bir nevi çakıl taşından edin" diklerini "Güne ş do ğunca bu ta şı başları üzerine kaldır"dıklarmı, "derhal güne şle ba şları aras ında bir bulut peyda ol"du ğunu dedesinin işitince, dedesinin bu ülkeye giderek duyduklar ının do ğru olduğunu, gördü ğünü ve" yabani hayvanların kullandığı ta şları ö ğrenme ğe çalış " tığını , "bu taşları bulunca, gerek kendisi ve gerek maiyetindeki adamlar"ın "bunlardan kâfi mikdarda memleketlerine getir"dikleri, "Türklerin nezdinde mevcut bulunan ta şlar"ın o taşlar oldu ğunu, yağmur ya ğması istenilirse ta şı biraz kımıldattıkları "derhal bulut 60
peyd.a ol"du ğu, "kar yahut serin hava istedikleri zamansa daha çok salla" dıkları , "derhal kar ve serinlik husule gel"di ği ve "bu işleri" yapmanın kendi hünerleri"olmay ıp, belki Allahın kudretinin bir tecellisi" olduğunu soran ş ahsa anlat ıyor. Bu yat ta şan kullananlara yadacı dendiğini önce görmü ştük. Grenard' ın "Huten de ç ıkarılan (yade) ta şından bilezik, çubuk başlığı, enfiye kutusu, yayı çekmek için parma ğa takılan halka, kalem sapı, kemer ka şı ve bilhassa tılsım imal" edildiğini (Siyerozevki) nin Yakutlardaki (Sata) adl ı taşın güneş ışığını zayıflattığı , "Yakutlarm Sata 'siyle Uygurlarm" Yade "si" nin ayn ı ş eyler oldu ğu, Türk lehcelerindeki Y harfinin Yakutçaya geçerken (S) harfine de ğiştiğini "Fakat, Yakutlarm bu ta şı Huten'den getirtemeyeceklerine bak ılırsa, Türkler nazar ında mukaddes tamlan her hangi bir ta ş "ın "Yade, mahiyetini alabildi ği"nin anlaşıldığını , Ziya Gökalp makalesinde anlatıyor ve (Siyerozevski) nin (Sata) ta şan nas ıl kullandıkları, bunun metodu hakkında aynen nakletti ğimiz şu dikkate de ğer bilgiyi veriyor: "Sata ta şı, kaynar suya at ılınca ko şmağa, bağırmağa başlar, sonra ölür. Bu harikalı bir taştır ki rüzgarları, fırtınayı , kuraklığı celb edebilir. Her seyyah bu ta ştan yamnda bulundurmak ister Çünkü, bu ta ş atın yelesine ba ğlanırsa hafif ve serin bir nesim esdirerek sinekleri kaçırır. Bu taşı yıldırım isabet etmi ş yerlerde aramak laz ımdır. Bundan başka, atların, öküzlerin, ayıların, kurtların, köpeklerin, ördeklerin, kazların, kartalların ilh. ahş asının dahilinde de vücude gelebilir. Kurdun satas ı en kudretli olandır: Kuraklığa sebep olabilir" denilmekte ve, adi bir sata'n ın yaz ortas ında serinlik husule getirebilece ği, hattâ kar ve rüzgarlar ı da çekecek güçte oldu ğu, çok küçük olan bu taşın, bir insan ba şı ş eklinde bulundu ğu, hangi taraftan rüzgâr esmesi dileniyorsa, satay ı el içinde o yöne do ğru tutmanın yetece ği, böyle yapılınca derhal o taraftan rüzgar ın esme ğe başlıyaca ğı, anlatılmaktadır." Sata'yı müessir olma ğa icbar için, onu dö ğmek lazımdır, aldığı her darbeye kar şı fena havalı bir gün verir. Aynı zamanda, birtakım efsunları da okumak lazımdır: Çocu ğum hayatını kaybetsin ki...davarlar ım patlasın ki... karım ölsün ki günah tanımıyacağım. Yalnız seni tamyaca ğım, ey Sata!"deniliyor. Sata'mn evde tutulam ıyaca ğı, hangi hayvandan husule gelmişse, onun yapa ğısı içine sarıldıktan sonra, onu bir delik içinde dikkatle gizlemek gerekece ği, Sata'nın öldükten sonra, artık başka taşlardan hiçbir farkı kalmıyacağı, ilave ediliyor: "Sata'da müessir olan kuvvet, bütün kâinatta münteşir bulunan kudrettir; fakat sata'da ziyade bir şiddeti haizdir. Her ş ey kaya, a ğaç, çalı , dağ, seylâb, ot, çiçek ve bilhassa insan eliyle ya61
pılmış eşya (eş) nanıındaki samimi bir cevhere, bir zata, bir ruha malikdirler. Bu e şdir ki onların yaş amasını ve müessir olmasını mümkün kılar." Ziya Gökalp, Radloff'un Altay Türklerinin Şamanizmi hakkındaki incelemesinde, Şaman, kamların baş arı âletleri, def, davulla ve nasıl Yada ile işlemde bulunduklarını anlattıktan sonra do ğrudan do ğruya Radloff'un bir gözlemini naklediyor: "Abakan menbalar ından uzak bulunmayan bir mevki de haftalarca devam eden bir f ırtınaya tutulduk. Yanımda bulunan bir yadacı , eli altında hiçbir (y a d a) bu-
lunmadığı için, benim seyahat eczahanemden alm ış olduğu illicı bir kaşık içinde ateşe tuttuktan sonra dua etmeğe başladı ."" Prof. Fuat Köprülü, eski Türklerde Dini - Sihri Bir Anane, "Yat" veya Ya ğmur Taşı, adlı önemli makalesinde, gören, deneyen ve Manlara örnek olarak, önce Ka şgarlı Mahmut'u sunuyor. Onun, Ya ğma kabilesindeki yangın söndürmek için, yada ta şı kullanıldığını, bunu gördüğünü, mevsimin yaz olmas ına rağmen "Allahın izniyle kar" yağdırıldığım ve yangının söndürüldüğünü anlatıyor: "Y a t' ın sihir yapılan bir ta ş ismi olmayıp" hususi birtakım taşlar ianesiyle yap ılan sihir" mânasma geldi ğini belirtiyor. Mukdesrnin şüphe imâ etti ğini açıklıyor. H. 520 yılındaki, adı bilinmiyen yazarın (Mücmelü Tavarih velkısas) eserinde, 11. bapta, Nuh'un o ğlu Yafes'e bir ya ğmur duası öğretip "ismi âzânı"ı bir taş a kazıyıp o ğlunun boynuna muska gibi asıp, Ceyhun havalisine yolladığını anlatıyor. .
Birtakım bilginler doğrudan do ğruya görerek, deneyerek de ğil, başkalarından dinlemek suretiyle bir kanaate varm ış ve eserlerinde bahsetmiş bulunuyorlar. Bunlardan (Tarihçe) bölümünde bahsetmi ştik. Gene Köprülü " İsmail b. Nâsır Samânrnin gayri müslim Türklerle icra etti ği bir harpte, Türklerin bu sihri yapmalar ı ve hükümdarların dua ve münâcatı üzerine ya ğmur bulutunun tebdili istikametle Türkler üzerine gitmesi ve onlar ı mahvu periş an etmesi" olayı anlatılıyor. Köprülü, Ziya Gökalp'in makalesinde anlatt ığımız, yağmur istenildiği zaman taşı sağa sola kımıldatmak, kar ve dolu için daha fazla sarsmak gerekti ğine inanıldığını belirtiyor. Ya ğmur taşının her 66 Ziya Gökalp, Eski Türklerde Din-1-, Yeni Mecmua. Sa. 47.
62
zaman ya ğmur ya ğdırmak için özel bir âyinle, birtakım sihri formüllerle yağmur ya ğdırmanm mevzuubahis olmadığını da kaydediyor. Diğer bir yerde "Kazvinrnin ifâdat ı arasında tarihi dini itibariyle asıl, ş ayam dikkat olan cihet, arabi bir nüshada meçhul bir ravrden, farisi bir metinde ise "Hasan b. Mahmut Elkazvini" den nakledilen, "Sultanm veziri yanında iken sözün" but — " adlı taşla geldi ğini, bazılarının inanmaması üzerine, vezirin birisini ça ğırtıp "ona Türkçe olarak" "Bize but yap"' dedi ğini anlatıyor. "o adam bir fincan istedi, fincana su doldurdu ve içine de bir ta ş attı . Kısa bir zaman sonra bulutlar peyda oldu ve ya ğmur başladı." "Farisi metnin ba ş tarafında bu yağmur taşına "but" dendi ği ve "Celâleddin Havarzem ş ah" nezdinde bunun mevcut oldu ğu da mezkiirdur." denilmektedir. (Ayn ı makale)." Daha önce ş aban Sifâiden naklen özetledi ğimiz bir yağmur yağdırma olayım, Prof. Köprülü bu makalesinde "Havarezmiler de bu "yatç ılık" âdetinin ş âyi olduğunu gösteren di ğer bir delili de, "Hammer"in istifade etmi ş olduğu "Mahmut b. Mansur"un eserinde buluyoruz. Daha önce belirtti ğimiz bu olay burada aç ıklananla bazı farklara rağmen birbirine benzemektedir. Sultan Mahmut Havarzem şah'ın çadırında, yazın yaşlı bir adamın, su dolu bir tası alıp çadırın ortas ına koyduğu, sağına ve soluna iki boru diktiği ve üçüncüsünü yükse ğe diktiği, yağmur taşı renginde bir yılanın bu borudan a şağı sarktığı, neredeyse yılanın başının suyun sathına kadar yakla ştığı, sonra iki adet yat ta şım tasa dald ırıp çıkardıktan sonra birbirine sürttü ğü, bunu müteakip herbirini bir tarafa fırlattığı ve bu hareketi yedi defa tekrarlad ığı, nihayet tastan su al ıp her tarafa serpti ği ve gökyüzünü koyu bulutlar kaplay ıp yağmur yağdığı anlatılıyor ve bu yadac ı ihtiyarın, işlem sırasında başı açık ve ayaklarımn çıplak bulundu ğu, hiddetli bir durum gösterdi ği, ve bazı sözler mırıldandığı, bu esnada çok yorgun göründü ğü ve ıztırap çektiği belirtilmektedir. Taşın rengi, ş ekli hakkında yukarda Ş aban Sifarde sundu ğumuz bilgiyle karşılaştırmak üzere Prof. Köprülü'nün Hammer'in faydalandığını söylediği Mahmut b. Mansur'un eserinden alarak (Notul.) belirtiyor: Hacerül mutar kolayca ufalanabilir; büyük hir ku ş yumurtas ı kadar olup üç türlüdür: K ırmızı beneklerle dolu beyaz toz renginde, beyaz temiz ve koyu kırmızı, yahut muhtelif elvan. Bu ta şın şekli hakkında muhtelif fikirler vard ır. Bazılarının zannına göre bu 67 Prof. Köprülü, burada but kelimesinin sanem, put anlam ına gelmekten çok şeklinde yazılmasını sebep olarak zikrediyor.
63
taş Cinin aksa' hududunda bulunan madenlerin mahsulüdür; baz ıları sanırlar ki domuz cinsinden bir hayvanın karnından çıkarılan hayvaniül menşei bir taştır; di ğerleri derler ki Çin hududunda bulunan "Serhab" adlı ve kırmızı kanadh büyük bir su ku şunun mahsulüdür: Bu kuş suyun çok oldu ğu yerlerde yuva kurarmış , yazın su yuvanın altına indiği zaman oradan ya ğmur taşmı çıkarırlarmış ." Bütün Türklerin birleşik kanıları, hangi mevsim ve zamanda olursa olsun bu ya ğmur taşının mutlaka etkisini yapaca ğıdır. Yalnız kar ve dolu ta şiyle, yağmur taşının aynı taş mı olduğu hususunda anlaşmazlık vardır İkisinin de aynı olduğu düşüncesini benimseyenlere göre, bu etkinin derecesine göre ya ya ğmur veya kar, dolu ya ğar. Adı geçen taşın kullamlış şekli üzerinde de anla şmazlık vardır. Bazıları bu taşın yüksekten alçağa doğru akan suyun içine konuldu ğunu, bazıları da bunun kullanılışım yalnız Türklerin bildi ğini, bunu kimseye söylemeyip s ır tuttuklarını, kimseye *etmediklerini söylüyorlar." Ord. Prof. Şerefeddin Yaltkaya, Ebul Reyhan' ın Bir Kitabı,makalesinde (Bu kitab ın H. 432 M. 1040 yıhnda yazıldığını belirtiyor.) Yeşim Taşı'mn (Haten) den ç ıktığını söylüyor ve bu mevkide (ka ş) denilen bir vadide (Ye şim)in beyaz ve âlâsm ın buradan çıktığını, büyük parçalara mahsus yerin hüldimdara, mahsus oldu ğu, halkın ancak küçük parçaları alabilece ği, bundan başka (Karaka ş) denilen bir vâdide çıkan (Ye şim) in renginin (Kaş ) dan çıkanlar kadar beyaz olmadığım, (Yeşim) in kendisine veya (Ye şim) cinsinden olan bu ta ş a (galebe taşı) denildi ğini belirtiyor ve Türklerin kıhçlarını ve atlarının üzerindeki e ğerlerini ve bellerindeki kemerlerini sava şlarda galebe çalmak niyetiyle bunlarla süslediklerini, bundan dolayı bunlara bakan ş ahısların parmaklarma yüzük takma ğa ve b ıçaklarına sap yapmağa başladıklarını" anlatıyor. "Kitab ül bahs de (Ye şim) e (galebe ta şı) denihnekte ve Türklerin bunu kar şılarına çıkan kimselere galip gelmek için ve aynı zamanda yedikleri hamur ve k ızartma vesaire gibi hazm ı 68 Prof. Fuat Köprülünün yukarda ad ı geçen makalesi. Not: 1. (Mehmet b. Mansur'dan naklen Hammer, "Ruska"mn makalesi ha şiyesinde). Bunun tarzı istimali hakkında "Gruna" da ve "Vamberi"de de tafsilât vard ır. 69 (1) Sayılı Notta, Ş . Yaltkaya, Divan-ü Lügat-it Türk; (C. 3. Sf. 112) den naklen, Ka ş'ın beyaz ve siyah nevileri olan saf bir ta ş olduğu, bunun beyazından yıldırım ve susuzluktan ve gök gürlemesinden korunmak için yüzük yap ıldığım gene (C. 3. Sf. 113) te; Ka ş öküz (Haten) beldesinin iki tarafında akan iki dere oldu ğunu, bunlardan birisine (Orönk Ka ş Öküz) denildiğini, bu saf ta şın beyazımn burada bulundu ğunu, ondan bu dereye bu ad ın takıldığım, ikinci dereye (Karaka ş Öküz) denildi ğini, işte bu -saf ta şın siyahımn burada bulundu ğunu, bu taşın bütün dünyada yalnız bu iki derede bulundu ğunu, not olarak kaydediyor. Ord. Prof. M. Şerefeddin Yaltkaya, Ebul Reyhan' ın Bir Kitabı, 5. C. Türkiyat Mecmuas ından ayrı basım).
64
güç olan yemeklerden mideleri a ğrımamak için kullandıkları bildirilmektedir. Ve Nas ır bin Yakub bunun firuzeden daha kat ı olduğunu ve Türk diyarında Serev denilen bir vadiye bunlar ı yağmurlardan hasıl olan sellerin getirdi ğini ve bu ta şın elmas ile kesilip bundan kemer ve yüzük yap ıldığını söylemektedir." 70 Ebul Reyhan muhtelif ta şlardan bahsettikten sonra ya ğmur taşına geçiyor. (Sf. 19) "Kitab-ül havas Râzi inde Türk diyar ında Karluklar ile, Peçenek topraklar ı arasında" ki bir da ğ geçidinden insan, hayvan ne geçerse ayaklar ına keçeler sarıldığını, böylece kazara ta şlara dokunup birbirine çarpt ırmak suretiyle şiddetli yağmur ya ğmasının önüne geçildi ğini, şayet ya ğmur yağdırılmak istenilirse bir kimsenin suya girip, a ğzına bu geçidin ta ş larından bir ta ş alarak elini sallad ığı, derhal ya ğmur yağma& başladığı anlatılıyor. : "Bu hikaye yaln ız İbni Zekeriya — Muhammed bini Zekeriya El Razi el-Razi'ye mahsus de ğildir. Bu; hiç bir kimse tarafından reddedilmiyerek umum tarafından kabul edilmiş bir rivayettir. Kitab-ül bahis'de bu ta şın Karluk vadisinin arkas ında bir sahrada bulunan siyah ve kızıl bir taş oldu ğu zikrediliyor. Böyle birbirleriyle temasta bulunmıyan muhtelif taraflardan temin edilmekte olan bu hikayeye inanmak laz ımgelir." deniliyor ve Karluklarla Peçenekler aras ındaki mesafenin çok uzak oldu ğu hatırlatıldıktan sonra şu önemli bilgiyi veriyor: "Bununla beraber şunu da söyliyebilirim ki Türklerden biri bana bu ya ğmur taşından bir miktar getirmi ş ve bunu benim sevinç ile derhal münaka ş asız kabul edece ğimi zannetmiş idi. Ben; bu taşı kabul etmeden önce kendisinden bu ta ş ile mevsim hilafında olarak ya ğmur yağdırmasını ve mevsiminde oldu ğu takdirde benim istediğim muhtelif defalarda bunu tekrar etmesini ve bu suretler ile bana kanaat gelecek olursa kendisine umdu ğundan ziyade ikram edeceğimi söyledim. Bu ta ş ile yağmur yağdırmağa kalkışan bu kimse taşı suya dald ırdı ve homurdanma ğa ve ba ğırmağa başladı . Fakat yağmurdan bir eser zuhar etmedi. Yaln ız kendisinin havaya fırlatmış olduğu sular yere dü şmüş idi. Ya ğmur ta şı vasıtasiyle ya ğmur ya ğdırmak keyfiyeti yaln ız nas ın aşağı tabakada bulunanlar ı aras ında de ğil; yüksek tabakadakileri arasında da yayılmış ve herkes tarafından asil faslı iyice ara ştırılmıyarak kabul edilmiştir." 71 Bu gözlem ve deneme yoluyle isbat ına çalış70 Aynı makale. Sf. 17. 71 M. Ş . Yaltkaya'nın Notu: (H. 1127) de Iran Ş ahı Hüseyin'in karde şi Abbas'ın kendisiyle muharebe edenler üzerine kar ve ya ğmur yağdırdığı ve kendisi öldürüldükten sonra bunlardan eser kalmad ığını Raşit Paş a tarihinde okuyoruz. (C. 2, Sf. 103 — 104, Ibrahim Müteferrika Basımevi).
65
maya karşı, yağmur taşına inananların, taşı müdafaa sadedinde, çeşitli çevreler ve mahallerin muhtelif etkileri alt ında bu taşın hassas ının değişebilece ğini, Türklerin topraklar ında bu taşın yağmur yağdırma hassası olduğu halde, başka topraklarda bu ta şın hassasını kaybettiğini ileri sürdüğünü anlatıyor: "Buna misal olmak üzere de (Taberistan) da ğlarının tepelerinde sarımsak döğülecek olursa derhal ya ğmur yağdığını," gene "Buralarda gerek insan ve gerek hayvan kan ı dökülecek olursa yine derhal ya ğmur yağdığı da söylenilmekte ve buna mukabil Mısır'da dahi hiçbir suretle ya ğmur yağmadığı (?)ilave olunmaktadır. Ben; bunlara derim ki: Bu ya ğmur ya ğmak ve yağmamak da ğların vaziyetleriyle, rüzgarlar ın esinti mahalleri ve denizlerden- has ıl olan buharların geçme yerleriyle alakadard ır. (Taberistan) da ğlarında sarımsak dö ğüldükçe derhal ya ğmur yağmakta olması hikayesini olduğu gibi kabul etmek do ğru değildir. Bir takım basit insanlar baz ı havuzlar ve su birikintilerine bir pislik veya kad ın olsun erkek olsun şeri taharetsiz bir kimsenin eli değecek olursa derhal sis, tipi, kar ve yağmur yağar derler ve böyle bir 'itikat ta şırlar. Bu havuzlar ve sular öyle
bir dağlarda ve öyle bir mevzidedirler ki zaten oralardan kar ve tipi eksik olmaz." 72 Böylece Ebul- Reyhan buna inanmad ığını, bazı mahallere ve baz ı taşlara özellikler kondurmanm, halk ın yollarını istedikleri gibi istedikleri yönlere de ğiştirmek kasdine ba ğlı olduğunu, belirtmektedir. " Bununla beraber tek bir deneme yapt ırdığını, gözden uzak tutmamak gerekiyor. iran Sahi Hüseyin'in karde şi Abbas'm da yağmur ya ğdırdığı ve kendisi öldürülünce yağmurdan eser kalmadığı olayı Raşit Paş a tarihinde kaydedilmektedir. Gene yağmur taşının yağdırma işinde kullanma metodu, nerede bulundu ğu, Cabir b. Hayan' ın El havas-ül Kebir- Kitab'ül bahsinde (Veliyyiddin Efendi Küt. 2564 say ılı), 56 — 57. Sayfalarında Cabir'den naklen aşağıdaki bilgi sunuluyor: "Yaz ın sıcak bir gününde bu yağmur taşan bir büyük tas ın içine koyacak ve tas ın içine doluncaya kadar su konduktan sonra bu ta şların yüzlerini birbirine sürtecek olursan ya ğmur yağmağa başlar." Bu ta şın, Karluk Türklerinin topraklar ında bir derede bulundu ğu, bu yerlerde ayn ı zamanda elmas da olduğu, bu vadinin içinde müthiş yılanlar, büyük yırtıcı kuşlar bulunup, manzarasının çok korkunç olduğu anlatılıyor. Bu ya ğmur taşının bulunduğu yerden geçirilen kat ır ve merkep gibi hayvanların ayaklarına keçeler sarılarak ta şların birbirine çarp ıp yağmur yağmasına karşı tedbir 72 Yukardaki Makale. Sf. 23. 73 Yukardaki Makale. Sf. 23.
66
alınması gerekti ği söyleniliyor. Bu korkunç vadide iki yol bulunduğu, bu yolların birisinin yılanlı oldu ğu, bu yoldan gidilmiyece ği, elmasın da bu yolda oldu ğu, yılansız olan yolun daha tehlikesiz oldu ğu, fakat yağmur taşına çarpıp, şiddetli ya ğacak ya ğmurdan zarar görmemek için mutlaka hayvanlar ın ayaklarına kebeler sar ılması gerekece ği hatırlatılmaktadır. Ord. Prof. Ş erefeddin Yaltkaya, 1 say ılı dip notta Ka ş garlı Mahmut'un bunu gördüğünü tekrarlad ıktan sonra, Acaib-ül Mahlakat sahibi Karvini'nin bu ta ş ile yağmur yağdırıldığını görmüş olan bir zatla görü ştüğünü (C. 1. Sf. 290) kaydetmektedir: "Tansukname-i ilhani" de verilen şu bilgileri Yaltkaya önemle belirtmektedir: "Ya ğmur taşı ve onun hassalar ı : Bu; maruf ve me ş hur bir taştır. Türkler ona büt (püt) derler. Bu ta şın türlü türlüleri vard ır. Ak, kızıl, alaca ve her türlü renkten mürekkep bir renkte olanlar ı görülür. Bu taşın domuzun karmndan çıktığını söyleyenler varsa da do ğru değildir. Bu ya ğmur taşı (Hata) ve (Tagmaç - Çin) beldelerinin sonlar ındaki dağlardan çıkarılır bir taştır. Bu taş vasıtasiyle ya ğmur ve kar ve dolu yağdırılır ve yel çıkarılır." "Türklerin, Uygurların buna vakıf oldukları, ve sanatlar ından bulunduğu, buna vakıf kimselerin ifadelerine göre, bu ta şın etkisinin birtakım riyazet ve okumalarla oldu ğu anlatılmaktadır. Bu ta şla yağmur ya ğdırma ğı bilen kimselere "Yet Harbi" denildiğini, bazılarının bu işte çok maharet kazand ıklarını, yılın hangi mevsiminde olursa olsun, ya ğmur, kar, dolu ya ğdırabildiklerini, yel estirebildiklerini, bulut ç ıkarabildiklerini, hattâ isterlerse bir köyün bir tarafını yağmur ve kara bo ğarken, diğer tarafın günlük güne şlik kaldığını belirtmektedir. Müellif buna inanmakta ve kesinlikle ş öyle demektedir: "Ve bu ta ş ile bu işlerin yap ılması o kadar me ş hurdur ki şerh ve isbata muhtaç de ğildir. Bir rivayete göre bu işlerin hepsi için ayrı ayrı taşlar vardır. Savaşlarda bu ta ş ile bu işleri yapan kimseler bulundurulur ve bunlar ile dü şman üzerine galebe temin edilir. Ve Mehmet b. Zekeriya el-Razi (Ölümü H. 311, M. 953), Havas kitabında der ki: Türkistanda bir da ğ geçidi vardır ki" diyerek o geçitten yava ş , dikkatli geçilmesi gerekti ği, bir taş a ayak dokunacak olursa, hemen gökte bulut has ıl olarak ya ğmur yağacak!, ayaklara keçe sarmak zarureti bulundu ğu anlatılmaktadır. Görülüyor ki bu geçit çok ün salm ıştır. Bu taşlardan Türkistan ş ehrine getirdiklerini, ya ğmur yağdırılmak istenilince, su da ıslatılmış olan bu ta şı asılı olarak bırakmakla ya ğmur yağdırıldığını söylüyor. Bu da ğ geçidi hikâyesinin yalnız Mehmet Zekeriya El Razi'ye mahsus olmad ığına iş aretten sonra, Türkistan'da baz ı geçitlerde yüksek sesle söz söylemenin bile ya ğmurun ya ğmasına 67
sebep oldu ğu gibi, buralardaki "sularda herhangi bir nesnenin y ıkanmas ı ve bu sulara pislik ve kir ve siyahlık atılmas ı" nın bile "hemen oralarda ya ğmur ve kar ya ğmasına sebep" olaca ğı ileri sürülüyor. 74 Ye şim taşı hakkında Eski Eserler Ansiklopedisinde, dünyada zümrüt, yakut ve p ırlantadan sonra gelen en sert ta ş olduğu, bundan tesbih, tabak, fincan, b ıçak ve kılınç kabzaları ve ayna çerçeveleri gibi birçok ziynet eşyaları yapıldığı, bir ye şimin halihazırda delinebilmesi için en usta bir ta ş çının saatlerce çal ış ması gerekti ği, en makbul renginin koyu ye şil ve süt beyaz oldu ğu, siyah, sarı ve ala renklerinin makbul olmadığı anlatılıyor. 75 Burada en eski bir Türk antikas ı olan Yeşimin farscasının Yeşip, çok önceleri buna Ya ğmur taşı veya yat denildiği, yatın kehânet anlamına geldiği ve yatlatmanın sihir yaptırmak oldu ğu ileri sürülmektedir. Bu aç ıklamayı önce görmüştük. Ye ş im efsanesi ile halkın ilgilenmesi üzerine konunun gazete sütunlarında yer al ışına dair örnekler mevcuttur. Rag ıp Akyavaş , "Yeşim Efsanesi" münasebetiyle ta ş hakkındaki efsâneyi zikrediyor: "Yeşim şu masaldan do ğar: Şimşek dut a ğacına aşık olmuş . Zifaf gecesi şimş ek aşkının olanca kuvvetiyle a ğaca sar ılmış . İkisinin birleşmesinden çıkan alevler, a ğacın yanmasına sebep olmuş . Onun yanmasından yerde biten taş Ye şim olmu ş ." 76 Yazar, Ye şimin çok kıymetli, yeşile çalan bir ta ş olduğuna iş aretten sonra bunlara Türklerin ya ğmur taşı dediklerini ileri sürüyor ve bu ta şı işlemenin çok zahmetli ve ye şimden yapılmış bir tesbihin çok pahal ı oldu ğunu, "Padi ş ahlar, vezirler," in ramazanda ellerinde bu tesbihleri ta şıdıklarını söylüyor. Abdülkadir Inan' ın, Tarihte ve Bugün Ş amanizm hakkındaki eserinin XIV. bahsini bu konuya ayırmış olduğunu (Sf. 160 — 165) önceki bölümde görmü ştük. Abdülkadir İnan, bu ta şın kullanma metodu, bulundu ğu yer, çıkarıldığı yer, neye benzedi ği ve yadacılar, hakkında şu bilgiyi vermektedir: "Yada'ya kar şı , karşı etki bakımından bu olayı naklediyoruz:" Ebu'l- Abhas'a Horasan emiri İsmail b. Ahmet (892 — 907) söylemi ştir: Yirmi bin ki şi ile Türklere kar şı savaş a çıktım. Karşımızda, baştan aya ğa kadar silahl ı altmış bin Türk vardı . Bunlardan bir kısmı bizim tarafımıza geçti. Bunlar bize Türklerin iri dolu ya ğdıracaklarını söylediler. Biz onlara "Sizin kalbinizden küfür hala ç ıkıp gitmemiştir. Böyle i şleri hiçbir insan yapamaz" dedik. 74 Ord. Prof. Ş . Yaltkaya'n ın Yazısı . Sf. 21. Kaynak: Sf. 57 — 58. 75 Eski —Eserler Ansiklopedisi, (398 — Ye şim) maddesi. Sf. 258. 76 Ragıp Akyava ş , Efsaneler, Zafer, 21. 1. 1960
68
Onlar "biz haber veriyoruz; Sizi ikaz ediyoruz. Siz daha iyi bilirsiniz. Onların tayin ettikleri vakit yar ın sabahtır" dediler. Sabah oldu. Korkunç bulutlar bizim üzerimizi kaplad ı . Korkunç gürültü oluyordu. Herkes korktu. Ben iki rekât namaz k ıldım. Tanrıya dua ettim. Biraz sonra korkunç bulutlar Türk ordusunun üzerine çöktü. Müthi ş dolu yağdı . Böylece Türkler m.a ğlap oldu." Seroşevski'nin kitab ından naklen," Yakutlar ın Yada ta şına Sata dediklerini, bu ta şın Yakutlara göre, at, inek, ay ı , kurt gibi hayvanların içinde bulundu ğunu, en kuvvetli Sata ta şının kurtun karnından çıkarıldığını, ş amanlarm bundan ya ğmur, kar ya ğdırdıklarım, fırtına yaptıklarını, Sata ta şının canlı bir cislin, olduğunu, insan kafas ına benzedi ğini, yüzü, gözü, kula ğı, a ğzının çok açık görüldüğünü, kadın veya bir yabancının gözü dokununca ölüp, gücünü kaybetti ğini, canlı cada ele alınıp yukarı kaldırılırsa hemen so ğuk rüzgar esti ğini, ya ğmur veyahut kar ya ğdığını, bu ta şın atın yelesi veya kuyruğu altına bağlanırsa atın terlemedi ği, Ş amanlardan birisine bunu "Sata"y ı bir kartalın verdi ğini, belirtmektedir. Kaş garlı Mahmut da, XI. Yüzy ılda kamlardan ayrı olarak, yatçı denilen adamları!). (Yadac ı) yada ta şından ya ğmur, kar, dolu, ya ğdırdıklarım görüyoruz." Abdülkadir İnan "Yada ta şı daima rüzgâr esen dağlarda bulunur" diyor, ve öncede zikretti ğimiz gibi, yadacının yoksul oldu ğu ve afsun sırasmda, "Çocu ğum yaş amasın, kadmım yaş amasın, mal mülküm fedâ olsun" dedi ği anlatılnıaktadır. 8° Yada ta şı motifi Do ğu Türklerinin halk edebiyat ında pek çok tekrarlanmaktad ır. "Kırgız — Kazakların "Er Gökçe" destanında, Altın Ordu'nun ünlü kahraman ı Er Kosay da, maiyetindekilerin susuzluktan sıkıntıları üzerine, Er Kosay, at ının eğerleri altından Cay taşını (Yad ta şı) alıp, birkaç defa sallayarak yere koyuyor. Ve ya ğmur yağmağa başlıyarak, ya ğmur suyunu içiyorlar." Abdülkadir İnan, "Kırgızlar'ın Manas destanının büyük Çin seferi rivayetinde Almanbet adlı kahramanın ya ğmur ya ğdırmak için "bulutları afsunladığı" zikredilmektedir." 82 77 Abdülkadir Inan, Tarihte Ve Bugün Ş amanizm, Ankara 1954. Sf. 161, 162. 78 Yukarda ad ı geçen eser. Sf. 162, 163: Zikreden ve çeviren: Abdülkadir Inan, V. L. Seroşevski, Yakutı, C. 1. 657 — 658, 668 — 669. 79 Kaşgarlı Mahmut, Divan-ü L. T., C. 111. Türk. Çev. Besim Atalay, Sf. 307;Metin 227. 80 Tarihte ve Bugün Şamanizm, Sf. 163. Zikreden: A. Inan, Sero şevski, Yakutı, 1. 669. 81 W. Radloff, Proben, B. 111. S. 96. 82 Tarihte ve Bugün Ş amanizm, Sf. 164. Notu Zikreden Abdülkadir İnan, "Manas" (Sagımbay rivayeti) rusca tercüme Moskova, 1941. S. 146. A. İnan: Tarihte V. Bugün Şaman Sf. 164. 178. Not: Yudahin, Kırgızca — Rusça Sözlük, Moskova 1940, S. 491 ("Ta ş " kelimesi izahında).
69
Yağmur taşının nerede bulundu ğu hakkında K ırgızların, Cada (cay) ta şının koyun karnından çıkarıldığı inancını Abdülkadir İnan kaydetmektedir. Gene Inan" Do ğu Türkistan bakşılarmın meslek hayatlarını ve âyinlerini düzenleyen "risâle" (tüzük) leri bulundu ğu gibi "yadac ılar risâlesi'de vard ır." demektedir. 83 Madenler ve Taşlar uzmanı W. A. Wooster: "Jade (ye şim taşı)" nın "Jadeite ve Nefrit denen iki madeni ifade etti ği, Meksikahlarm bu taşla ilgili hurâfeleri Eski Dünya'da devam ettirdikleri" "ü ğütülp (podra haline getirilip) su ile kan ştırıldığında her türlü iç bozuklu ğa kuvvetli bir devâ oldu ğu, bünyeyi kuvvetlendirip yorgunlu ğu önlediği ve ömrü uzatt ığı ve hattâ ölümden biraz önce yeter miktarda alındığı takdirde çürümeyi önledi ği" farz edilmi ş ve buna inan ılmıştır. "Jadeit"in "esas itibariyle bir Aluminyum ve Sodyum tuzu" oldu ğu ayrıca "umumiyetle az miktarda demir Kalsiyum ve magnezyum ihtiva et"ti ği "madenlerin proxene grubuna ait olup formülü'nün "Na Al Si20 6" olduğu "Nephrite"in "umumiyetle magnezyumun yerini alan küçük bir miktar demiri havi olan bir kalsiyum ve magnezyum tuzu" oldu ğu "madenlerin Amph ıbole grubuna ait olup formülü"nün "Ca Mg3 (Sio3)4 oldu ğu," her iki taşın da çok sert bulundu ğu kaydedilmiş ve şu örnek verilmi ştir: "Meselâ küp ş eklinde 2. 5 santimlik bir Nephrite'i kırmak için 50 tonluk bir bas ınç gerek" ti ği "münasip ş ekilde kesilmiş Jade taşı vuruldu ğunda titre şimi nisbeten uzun zaman sürdür" düğü, "bu yüzden bazı ses âletleri"nin yap ılması nda kullanıldığı, renginin siyahtan, kahverengi — ye şil ve beyaza kadar çe şitli olduğu, "dış görünüşteki benzerlik yüzünden Sauss ırıte, Boweınte, Californite, Verdıte gibi madenlerle kar ıştırıldıgı" yâni, bunlardan ayırt edilemedi ğinin de vâki oldu ğu, Çinlilerin Ya de (Jade) yi bütün kıymetli ta şlardan üstün tuttuklar ı, "Çin kelimesi Yu (ve Japonca mütekabili) sadece Jade'yi de ğil, aynı zamanda merhamet, tevazu, cesaret, adalet ve irfan gibi be ş " ana fazileti, meziyeti ifade etti ği, sertli ğine ra ğmen jade'nin. bilhassa Çin'de i şlendi ği ve Jade'nin gerek Asya ve gerek di ğer ülkelerde bulundu ğu yerler zikredilmektedir. 84 Yadeni,Ç'muhtlfyaerind,Tbv.ülkeunduğu, Nefrit'in, Yeni Zelânda, Güney Islanda, Yeni Kaliforniya'da, 83 Tarihte ve bugün Ş amanizm Sf. 164. 179. Not Sbornik MAE, 1918. t. v. S. 16 84 W. A. Wooster ta şlar hakkında şu kaynaklar ı kaydetmektedir: H.Fischer, Nephrit und Jadeit, Stuttgart 1880. H. R. Brooke, Investigation and Studies in Jade (Privately printed, New York) 1906. G. F, H. Smith, Gem-Stones, London 1926. E. Britannıca, Jade, C. 12. S. 682 Stone.
70
Sibirya'da (At Batugol), (Lake Baykal), Alaska'da, Çin'de oldu ğu ve bilhassa Batı Türkistan'da, Karaka ş ve Yarkent'te ve "Kuen Lun" dağlarında bulunduğu anlatılmaktadır. 85 Bütün bu bilgilerden ç ıkan sonuç, bu ya ğmur, yada, Yad v. b. adlariyle anılan taş , Türklerin Din tarihinde ve Çinliler aras ında önemli bir etkiye ve mevkiye sahip olarak belirmektedir. Bu ta şın kerânıetine inananlar, onu elde etmek için çal ış an çokluk te şkil etmektedir. İnançsızlık gösterenler, ender oldu ğu gibi, bunlar'da bu ta şın etkisinden kurtulmak için Tanr ıya sığınmak yolunu seçtiklerini göstermi şlerdir. Taşın ş ekli çe şitlilik gösteriyor. Kezâ muhtelif renklerde olu şu da zikredilmektedir. Umumiyetle insan ba şı biçiminde, yuvarlakça, yumurta şeklinde bulundu ğu veya parçalan ıp ş ekillendirildi ği anlaşılmaktadır. Nereden çıktığına dair 1-Dini hikâye (Nuh ve Yafes'e verili şi, II- Hayvanî men ş eli olduğu; hayvanlar ın iç uzuvlarında bulunduğu: Kurt, Kartal, Serhab v. b... III- Ta şın madeni olduğu... Taşın serinlik verdiği, o çevrede esinti oldu ğu, bundan dolayı atların karnı altına bağlandığı, taşın diğer özelliklerindendir. Türkistan'da bir da ğ geçidi, orta Asya ve do ğu Asya taraflarında, kısaca Asya kıtasını n muhtelif yerlerinden çıkarıldığı bir vâkıa olarak belirmektedir. Ta şın, yağmur, kar ve dolu ya ğdırmada kullanış ş ekli ve metodu'nun farkl ı ş ekilleri bulunmakla beraber, bunlar ın taşın su içine konuldu ğu, veya su üstü ne asıldığı, dolayısiyle SU ile ilgili bir işlem yapıldığı, taşın birbirine sürtüldü ğü, veya ta şın öteye beriye hareket ettirildi ği - hareketle bir işlem-, afsun, dualar okundu ğu, bütün bu işlerin tekniğini bilen Yadacı insanlar oldu ğu ve bunların riyâzet halinde bulunduklar ı, herhangi bir ş ahısın bunları yapması mümkün gibi görünmekteyse de, daha ziyade bir yadac ıya ihtiyaç görüldüğü, bazılarının yağmur, dolu, kar ya ğdırma, rüzgâr estirme kerâmetinin ta ş ta ve kullananda olduğunu söylemelerine ra ğmen, bazılarının, tamamen ta şta bir sihir ve kudret bulundu ğunu ileri sürdükleri görülmektedir. Bütün bu kullanış ve davranış ş ekillerinde, uzaktan etki ve benzetme tarz ı büyü ve sihir hareketlerine uygunluk gösterdi ği hakkında bir düşünce ileri sürmek mümkündür. Türklerin İslam olmasından önceki zamanlarda kullan ıldığı işikârdır. Bu zamanda islâm'dan önceki dini inançlar ımn etkisi görül85 W. A. Wooster'in E. Britann ıca'daki yazısı , Sf. 862, 863. (Iade) ta şının resimleri yayınlanmaktadır. 862 inci sayfayı müteakip Yade taşından, (Eskişehirde Lüle taşından yapılmış olanlar gibi), yuvarlak, küre şeklinde veya ortas ı delik, halka v. b. ve muhtelif insan, hayvan şekilleri görülmektedir.
71
mektedir. Daha sonra Islam olu şu müteakip bu ta ş adeti terkedilmek şöyle dursun, ayn ı önem ve de ğeri korumu ş , yalnı z islami menşe, islami unsurlarla uzla ştırılmaya çalışılmış , Tanrıdan dilekle, ya ğmur, kar, dolu ya ğdırma seromonisi de, ta şla birlikte yürütülmeye çal ışılmış ve bazan Tanr ı kudretinin tecelli vas ıtas ı olarak görülmek istenilmi ş tir. 4-Türkiye D ışındaki Türklerin Kutsal Tan ıdıkları Çeşitli Taşlar: a) Genel olarak bâzt taşlar ve &leder Burada ayrı ayrı Türk ülkelerinden de ğil, belli ba şlı tiplerden birkaç örnek sunmakla yetinece ğiz. Ş aban ŞifaTnin yazmas ında Şifa için kullanılan ta şlar yanında, (Tefeül) maksadiyle ta şlardan bahsetti ğini görüyoruz. Baz ı ta şların kimyevi etkisinden faydalan ıldığı anla şılıyor ve onların panzehir oluşundan bahsediliyor. Bu gibi ta şlara bile vakit vakit (Hacer-i Ş erif) de denildi ği zikrediliyor. Bir kimsenin ta ş panzehiri boynuna veya bir yerine ba ğlasa, bu ta şın yılan, akrep v. b. sokmas ını karşıladığı, akrebin kuyru ğuna bu ta şı dokundursalar, sokmaktan vazgeçiyor, deniliyor. Hatta yılanları bile öldüren taşlardan bahsediliyor. Bu panzehirin madeni ve hayvani sar ı renkli yumu ş ak bir ta ş olduğu anlatılıyor. Bu panzehirin madeni olanların Arap memleketlerinde ve Musul ş ehri çevresinde bulundu ğu—Irak Türkleri tarafında—, hayvani olan ının, Araplar aras ında ve Türkçe Da ğ keçisi denilen Geyik'in ci ğerinde bulunduğu, halk aras ında yılancık ta şı denilen ta şların ço ğunun beyaz renkli olduğu ve da ğ keçilerinin midesinde bulundu ğu, hayvan küçükse ta şın da küçük oldu ğu yazılıyor. Bazı taşları yanlarında bulunduranların bazı hastalıklardan kurtulacağı, kadınlar yanlarında taşırlarsa gebe kalmıyacakları, erkekler yanlarında bulundursa evi:adlar ı olmıyacağı anlatılıyor. Hastalığı geçirmek için baz ı taşları hastanın sağ bazusuna veya boynuna ba ğladıklarını, hastalığın böylece geçti ğini söylüyor. Mıknatıslı bir taş şifa için kullanılıyor. Do ğurmakta zahmet çeken kad ınların (Tavş ancıl Taşı veya Kerkes Ta şı) do ğumu kolaylaştırıyor; kullanılırken kadının sol oyluğuna ba ğlanıyor. Bu, fındık kadar bir ta ştır. Taş sallanırsa ses çıkarıyor, kırılınca içinden bir ş ey çıkıyor. Bu onda olan bir hassadan ileri geliyormu ş . Bazıları bunun ta ş değil, ceviz gibi bir ş ey olduğunu söylemişler. Gene kırmızı renkli, karanlıkta ate ş gibi ışık veren bir taşı , boyuna ba ğlamak veya yast ık altına koymak suretiyle o kimse uyutulabiliyor. Ba şka bir ta şı taşıyana da katiyen uyku gelmiyor. 72
Türkistan'da bilhassa türlü maksatlar için kullan ılabilen şifalı taşlar bulunuyor. Prof. Ahmet Cafero ğlu, (Türklerde Sihri Ta ş Telâkkisi) adlı makalede, önce Prof. Köprülü'ye dayanarak ya ğmur taşından bahsettikten sonra "Tamamiyle Sihri kuvveti haiz olan bu ya ğmur taşından başka Türklerin di ğer birçok evsafa mâlik ta şları olsa gerektir. Ta ş bazan çocuk do ğurtur, bazan sihri kuvvetiyle hastay ı tedavi eyler, bazan da telâkki tesiriyle bir ferdin tam bir halaskar ı ş eklini alır."" diyor. Prof. Cafero ğlu, Türkler arasında "taşın sihri ve şifa verici bir tesire malik oldu ğunu pek kadim devirlere irca edebiliriz" diyor ve T. M. 720 de Tonyukuk adına dikilen bir anıtın "bir yerinde ta şın o devir Türklerinde sihri bir kuvveti haiz oldu ğu gösterilmektedir." 87 şüncesini ileri sürüyor. Bu an ıtta" Bunun üzerine (keyfiyeti) ka ğanı- dü ma arzettim, ş öyle arzettim: "Çinliler, O ğuzlar, Kitaylar bu üçü birleşirlerse tehlikede kalaca ğız; biztali'in iradesine göre bir ta ş ile tutulmuş oluruz"" yazısına dikkati çekmek istiyor. Prof. Ahmet Cafero ğlu, buradaki "Uzeçi kelimesinin mahiyeti"nin anla şılmadığım, "Radloff ve Thomsen"in ikisinin de "bu kelimeyi "sihri" olarak" çevirdiklerini, söylüyor ve "Zaten bu devirlerde, yani 8. ıniladi asırlarında ta Harezm'den ba şlayarak Orhon vadilerine kadar uzanan kav -il-Illerde ta ş a birçok sihri mahiyet atfedildi ğini, eski Ermeni Co ğrafyacılarından Mosey Hornuski, Harezmlere dair malûmat verirken bunlar ın kendilerine mahsus sihri bir ta şları ve fevkalade iyi oklar ı olduğunu kaydetmektedir." diyor. Prof. Cafero ğlu, bu hususta 13. yüzyılda Arap co ğrafyacılarının bilgi verdi ğini zikrediyor ve "Mesela Kazvini (Asar-ül -Büldan) ünvanl ı meşhur eserinde Amu- Derya nehrinin döküldü ğü gölden "kavun"a benzer ve birçok sihri evsaf ı hâiz ta şların çıkarıldığını sarahaten kaydetmektedir." (S. 2). Bu ta şların ilaç yerine kullanıldığını yazıyor. Aynı yazarın "Acâib-ül Mahlükat" adlı eserinden, faydalanarak rengini, ş eklini, kum sancısını durdurucu ve mideyi kuvvetlendirici, idrarı sökücü tesirinden, ta şın bir bardakta eritilerek içildiğinden bahsediyor. Biz s ıhri taşla, kutsal tanınan taşlar üzerinde
86 (Prof.) Ahmet Cafero ğlu, Türklerde Sihri Ta ş Telâkkisi, Halk Bilgisi Haberleri, C. 2. Sa. 13. 1 Kasım 1930. sf. 1. 87 Prof. Ahmet Cafero ğlu bunu W. Radloff'un, Die Alttürkische İnschriften der Mongolei Zweite folge. S. Petersburg. 1899. S. 6'ya dayand ırmak istiyor. 88 H. H. Schaeder: Mogolistandaki Türkçe Kitabeler. Türkiyat Mecmuas ı, C. 3. Sf. 113. (Z. DMG C. 18. 1925. Türkçeye Çev.: Rag ıp Hulûsi), Prof. Ahmet Cafero ğlu bu çevirmeyi zikrediyor).
73
durduğumuzdan, Kazvini'nin bu ta ş a "yahudi ta şı" da denildi ğine ve onun hakkındaki bilgiye sadece i ş aretle yetinece ğiz. Horasan'da,Türkistan'da, K ırgız ve Başkurtlar aras ında, çocuk dileğinde, çocuk tedavisinde ta ştan faydalanma görülmektedir. Bir ziyaretgâhtan ta ş alma, bir müddet ta şı taşıma, sonra yerine b ırakma, mezartaşı veya uygun bir yere ta ş yapıştırma veya çocuk rahats ızhlığında türbede veya yanında veya sadece kutsal bir taş üzerinde b ırakmak veya bir delikten geçirmek gibi olaylar mevcuttur. b) Azerbaycan'da Kutsal Ta şlar: Azerbaycan'da da, ilaç, Şifa' için, ya ğmur için, çocuk do ğurmak için v. b. taşlara inançlar vard ır. Prof. Ahmet Cafero ğlu "Tıpkı Anadolu da oldu ğu gibi Azeri Türklerinde de taş , çocuk doğ-unıunda mühim rol oynamaktad ır." diyor ve çocukları olmıyan kadınları n çok zaman, hemen her şehir de bulunan, önce buralarda şeyhlik yapmış kimselerin türbelere " İmaınzade" giderek onların mezarları yanında bulunan bir ta şı kucaklarına aldıklarını, ve bir müddet tuttuktan sonra yerine koyduklarını , bu kadınların bu taşın sayesinde çocuk dünyaya getireceklerine inand ıklarını, söylüyor. (Aynı makale). Abdülkadir İnan bu gibi inançların Kırgız ve Ba şkurtlar aras ında olduğunu incelemelerinde bildirmi ştir. Prof. Ahmet Cafero ğlu, Azeri Türkleri arasında Horasan'a yakın bir yerde, ta şla bir hastalık yoketme olayının olduğunu belirtiyor. Ziyaretçilerin bu şifah büyük ta ş a karınlarım açıp göbek sürttüklerini gördü ğünü ve göbek sürtmekten oldukça büyük olan bu ta şın bir parça eridi ğini anlatıyor ve HoraSan şose yolunun kenarında bulunan taşlara bile İmam Rızayı ziyarete giderlermiş ( İmam Rıza Türbesi dolayısiyle kutsallaş an ve yürüyen taşlar) diyor ve ilave ediyor: "hakikaten seyahatim esnas ında arabacım, arabayı durdurarak bana ta şların yürümekte oldu ğunu isbata çalıştı ." " Gene Azerbaycan'da Lenkeran ilinde çok eskiden kalma "Tütk Ocağı" adı verilmiş bir mezara katar hastal ığına yakalananların gittiklerini ve hastaların mezarın üzerindeki ta ş a yüzü koyun uzandıklarını ve bu işlemden Şifa beklediğini belirtiyor. "Horasan, Kerbelei ve sair bu nevi mukaddes şehirlerin taşları umu.miyetle halk beyninde oldukça mühim yer" tutar ve "Azerbeycan'da korkak kimselere" "takriben 20 veya 25 ta ş bir kap" içindeki suda tutulduktan sonra bu ta şın suyu içiriliyor, demektedir. Baz ı taşların şifa, tedavi şeklinde 89 Prof. Ahmet Cafero ğlu, Yukarda ad ı geçen makale ve 3 say ılı not.
74
kullanışları, kimyevi hassalariyle de ğil, sihri, kutsal bir mahiyete sahip olduğundandır. Burada da görülen bu türlüsüdür. e) Türk Kazaklar ı , Oğuzlar ve Türkistan'da Taş la Ilgili İnançlar, Taş lar ; 1840 yılında Kazaklar içinde seyahat eden Gazi Molla Hoca, hurâfelerle mücadele etmekle tan ınmış bir zattır. Radloff'un Proben'in de de görüldü ğü üzere Ta şla ilgili inançlar zayıf de ğildir. Gazi Molla, eserinde bunu şöyle belirtiyor:" Yabanda e ğer yal ğız a ğaç bolsa Yaki çe şme ya uluğ taş bar bolsa Bala tapmas hatunlar dertle bolsa Anda barıp koy soyup konar imdi" Abdülkadir İnan, Molla Gazi'nin, bu âdetleri şiddetle tenkid ettiğini, "Sahrada tek ba şına biten bir a ğ aç, ya bir p ınar, ya da büyük bir ta ş (kaya) bulunursa kısır kadınlar onu ziyaret eder, kurban kesip, orada geceyi geçirirler" 91 dediğini söylüyor ve sonra ilâve ediyor: " Ş amanist Türklerin inan ışlarına göre her da ğın, her kutlu p ınarın, göl ve ırmakların, kutlu ağaç ve kayalar ın "i zi"leri (yâni sahipleri) vard ır." 92 Şamanistler aras ında kalıntılar süregeldi ği gibi islâmiyeti kabulden sonra bile "Orman, a ğaç, su, kaya "izi" (Sahip) lerine ba şka bir isim altında kurban sunmaya devam etmi şlerdir." 93 Ord. Prof. Dr. Zeki Velidi Togan, O ğuzların Hıristiyanl ığı Meselesi'nde 94 Barthold'un iddias ını reddederek O ğuzların Hıristiyan olmadığı m isbat etmek istiyor. Bu makalede Prof. Zeki Velidi, Elbirâni metnine dayanarak, O ğuzlar garip ş eyleri, çeş me yan ındaki taşı görünce tapınırcasına saygı gösterdiklerini, o çeşme yanındaki taş a çıkmak suretiyle iz kalm ış , diyor. Barthold bunu görerek bunu — ibâdeti — , Hıristiyanl ığa ( İsa menkibesine) benzetiyor. Ord. Prof. Zeki Velidi, Al-Birâni'nin "Al- Asar-ul Bak ıye" sinden naklen, (Matbuda Sf. 264), Kımuklar ülkesinde göle benzer tatl ı bir sulu pınar olduğu, Menkür 90 Gazi (Molla), İşbu kasa Kazak'n ın Ahvallerin beyan eder, Kazan 1879. W. Radloff. Proben 1V; 214 — 232 de Almancaya tercüme ediyor. Nakilde bulunan Abdülkadir İnan. 91 Abdülkadir İnan, Hurâfeler ve Men şeleri, Ankara 1962. Sf. 17. 92 Aynı kitap. Sf. 39. 93 Aynı kitap. Sf. 40. 94 Ord. Prof. Dr. Zeki Velidi Togan, O ğuzların Hıristiyaolıgına Ait, Türkiyat Mecmuas ı 1928, C. 11. Sf. 61 —67,
75
denilen da ğda olan bu p ınarın kalkana benzedi ği, suyunun kenarı ile bir seviyede oldu ğu anlatılıyor ve bazan bu p ınardan ordu su içer, fakat su yüzü bir parmak bile eksilmez. "Bu p ınar yanında insan aya ğı ve elinin (iki dizinin) izleri var. Belli ki adam burada ibadet etmi ş . Yine bir çocu ğun ayak ve eş e ğinin tırnak izi vard ır." Bu rivâyet baz ı kaynaklarda "ta ş üzerinde i z" diye anlat ılır. Birünfnin bu kaydnıa göre Guzler (O ğuz), p ınar ve oradaki izleri görülen topra ğı (belki ta ş a) takdis ediyorlard ı . Abdülkadir İnan'da (Hurafeler ve Men ş eleri) adlı eserinde bu nokta üzerinde duruyor. Bu yukardaki p ınar kenarındaki kayay ı gördüklerinde, -O ğuz Türklerinin -yere kapand ıklarım (secde ettiklerini) naklediyor. 95 Abdülkadir İnan, bunu bir taş kültüne benzetmek istiyor. (Hurafeler ve Men şeleri) adl ı eserinde, "miladdan sonra III. yüzyılda devlet kuran Toba sülâlesi devrinde de Hunlar devrindeki" dinin devam etti ğini "Çin kayna ğına göre Tobalar ilk bahar ın ilk ayında Gök Tanrıya," ve "atalar ına kurban" keserlerdi, diyor ve devam ediyor: "Son bahar ın ilk ayında yine Gök Tanr ıya âyin yaparlar ve kurban sunarlard ı . Ataların tapınağı olarak bir ta ş oyarlardı . Kuzeyindeki yurtlar ından güneye göç ederken bu taş üzerinde Gök Tanrıya, yere, Ilikanın atalarına kurban sunarlar ve âyinden sonra kayın ağacı dikerlerdi. Bu kayın ağaçlarından Tanrısal,kutsal bir orman meydana gelirdi." 96 Abdülkadir İnan'ın gözlemiyle de teyid edildi ği üzere, Türkistan'da Seng Hoca (Taş Hoca), çeşme yanında taş bir heykel bir ziyaret, adak, kurban yeri olarak kullan ılıyor. Rusların 19. yüzyılda iş galleri zamanında, mevcut arkeologlar, bunun Budda heykeli oldu ğunu söylüyorlar. -
Türkistan'da da, Anadolu da söylenildi ği gibi, bir çok yerlerde, Hz. Ali'nin Düldül'ünün ta şlarda izleri olup, onu ziyaret ediyorlar. Abdülkadir İnan'ın çevirdi ği, Beltirler de Tanrıya (Gök'e) kurban merasiminde, söylenen bir ilahide şu mısraları görüyoruz: "Ey Teye nehri Keskin ta şlarına (selam olsun), Sak! (Sâk = "Amin, yerine kullanılıyor) 95 Abdülkadir İnan, Hurâfeler ve Men şeleri. Ankara 1962. Sf. 14. 15. 96 Abdülkadir İnan, Hurüfeler ve Men şeleri. Diyanet İşleri Ba şkanlığı Yayınları Bâtıl İ nanışlar Serisi. Nu: 1. Ankara 1962. Nur Matbaas ı . Sf. 10. 11.
76
Dağlara ve sulara, kurbammı z iriş sin, Sak! Acele etmeyiniz ey ruhlar Biz evladınız gö ğüslerindeyiz !." 97 Türkistanda Kaya, Mermer Direk, Gökta ş : Amerikalı Şiller, Türkistan seyahatinde önemli gözlemlerde bulunmuştur. Semerkant ş ehrinde birçok evliyamn türbe ve mezarlar ını gördü ğünü, gene Semerkant yakınlarında kayadan oyulmu ş mağaralara rastlayarak bunlara girmek istedi ğini, fakat bunların Semerkantça "mübarek ve mukaddes addolundu ğu cihetle" ayakkab ılar çıkarılmadan kayadan oyulmu ş mağaraların ziyaretine müsaade edilmediğinden içeri girmedi ğini 98 anlatıyor. Semerkant'ta Ş ah Zende camiine yakın bir caminin içinde, çok kalın, fakat kısa dokuz mermer direk bulunduğu, mermer direk üzerinde çok güzel ve nâdir bir "Kelâm ı Kadim" olduğu ve bunun alt ındaki direklerin aras ından sürünerek geçmenin bile bazı hastalıklara faydalı olduğunun ahali tarafından bildirildiğini 99 söylüyor. Şirdar medresesi önünde, yüksekte meydan ın bir köş esinde bir ta ş olduğunu, ahaliden ço ğunun "bu taşın üzerine mum dikmek ve para b ırakmak" suretiyle adaklar ını yerine getirdiklerini "° anlatan Şiller daha sonra Semerkant'taki, Orta Asya'da çok ş öhret yapmış olan Gökta şı'ndan bahsetmektedir. Kale içinde, orta Asyada şöhreti olan Gök taşı havi "emirin" (Timur) eski sarayı bulunduğunu, harabeye yüz tutmu ş bir bina olduğunu, vaktiyle burada toplantılar oldu ğu, divanlar kuruldu ğunu anlattıktan sonra GÖKTA Ş I' na, sözü getiriyor: "Divanhaneye girilecek kap ının mukabilinde beyzi talâni ş eklinde ve kül renginde karib beyaz renkte yekpare mermerden rnânıul dört sütun üzerine yaz olunmu ş Gök Taş tâbir ettikleri bir taş olup bunun on kadem dört bus tulü ve dört kadem dokuz pus arz ı ve üzerindeki sütunlar ile beraber iki kadem irtifa ı var ise de ziirinde olan sütunlardan başka yalnız ta şın kalınlığı ancak dokuz pustur. Mezkür ta şın namından dahi anla şılaca ğı veçhile aç ık mavi ve ye şile karib bir renkte olmas ıdır." Taşın kül renginde oldu ğunu, fakat orta asya halkı aras ında gökyüzünün kül renginde bilindi ğinin yaygın ol97 S. D. Maynage şer, Beltir'ler de Tanr ı ya (Gök'e) Kurban Merasimi Meselesi. Türkçeye Çeviren: Abdülkadir Inan. Ç ığır (dergisi). Sayı 52. Temmuz 1937. 98 (Amerikalı) Şiller, Musavver Türkistan Tarih ve Seyahatnamesi, Türkçeye Çeviren: (İngilizce Ö ğretmeni) Ahmet Efendi, Dersaadet (Istanbul) 1294, Basiret Gazetesi Matbaas ı . (1873 yılındaki seyahat). Sf. 303, 304. 99 Aynı kitap. Sf. 327, 328. 100 Yukardaki kaynak. Sf. 329, 330.
77
duğunu, kül renginde olana dahi Gök bora tâbir ettiklerini, baz ıları nın anlattığına göre bunun Gökta şı diye adlandırılmasının diğer bir sebebi bulundu ğunu söylemekte ve Timurlenk'in Semerkant şehrinin iç kalesi dahilinde dört katl ı büyük bir saray yapt ırdığını, Keşi ş ehrindeki sarayına Aksaray adını verdiği gibi buna da Göksaray dediğini kaydetmektedir. Timur'un soyundan gelmi ş olan han ve emirlerin merasimleri bu Göksaray' ında yapıldığı hatırlatıldıktan sonra ş öyle demektedir: "Gökta ş ise selefülzikr Göksaray'da olan bir ta şın nam]. olup Semerkant'a hükûmdar olanlar ın kâffesi Devleti Miyei Osmaniye Padi ş ahlarımn taklid seyf usulü ve âdeti gibi bu taşın üzerine oturmadıkça hükümdarlığı sahih Olamıyacağı itikadı âdet hükmüne girdiğinden, hattâ milâd ın bin yediyüz yirmi iki (1722) senesi Ebül Fevzi nam Han aleyhine ahalinin kıyamiyle mezkûr ta ş üzerine oturmadığı cihetle hanlığı sahih de ğildir diyerek hanlıktan def ile yerine Rahim Ham hükûmdar nasb etmi şlerdir. ,9101 Göktaşının ne derece önemli oldu ğunu bu örnekleri yeteri kadar göstermektedir. Emel Esin, (Türkistan Seyahatnamesi) nde VIII. yüzy ıldan XIV. yüzyıla kadar büyük ta şlardan yapılan, bazen insan şeklinde oyulan Balballar dan bahsediyor ve bunlar ın, Orta Asya'da, Orhon vâdisinden, Türkistandan Avrupa'ya, Ukrayna ve K ırım'a kadar yayıldığını belirttikten sonra: "Bu heykeller, mezarlar ın üstünde bulundu ğu için, onların mezarda yatan ş ahıs tarafından öldürülerek âhirette kendisine hizmete mahldım edilmi ş kimseleri temsil ettikleri söylenir" diyor. 102 Balballar hakkında, Türklerde Mezar Ta şları, bahsinde etraflica duraca ğız. c) Kıbrıs'ta Hala Hâtun Türbesinde (boş lukta durduğuna inanı lan) Taş Kıbrıs'ta Larnaka yak ınlarında tarafımızdan 30. 9. 1962 de incelenen Hala Hatun türbesinde bo şlukta duran bir ta ş a inanç ta dikkati çekmektedir. Hazreti Muhammed'in Halas ı ( Ümmü Harem) olduğu söylenilen, halk arasında yaygın adıyle (Hala Hatun) denilen bu hanım ilk hemşire imiş . Kıbrıs'ın fethi s ırasında katırdan düşerek şehit oluyor ve bu yere gömülüyor. Söylentiye göre mezar ı üzerine I — Ya Kudüs'ten Mescid-ül Aksa'dan, veya 2 — Tûr—u Sinâ'dan, 5-6 metre uzunlu ğunda I metre kadar yükseklikde, yekpare ta ş , kaya geliyor ve mezarın üzerinde 4-5 metre yüksekli ğinde boşlukta (mual101 Aynı kaynak. Sf. 333. 334. 102 Emel Esin, Türkistan Seyahatnamesi, Türk Tarih Kurumu Yay ınlarından, Yl. Seri Nu: 4. Ankara 1959. Türk Tarih Kurumu Bas ımevi. Sf. 11.
78
lâkta) duruyor. Bu görünü ş ziyaretçileri heyecana sevkediyor. Ziyaretçi bir gebe kad ın, öylece havada, bir yere dayanmadan duran ta şı görünce, heyecan ve korkuyle çocu ğunu düşürüyor. Bu olaydan sonra ziyaretçilerin korkular ını önlemek üzere, ta şın altına sütun ş eklinde duvarlar yapılıyor. Bunların ilmi hakikat de ğerini anlamak üzere yakın zamanlarda ölçen iki yüksek mühendisin, yapt ıkları hesaplara göre kaidenin çok zay ıf oldu ğu, bu duvarın üzerindeki ta şı çekemiyeceğini, bunda bir sır olduğunu bildiriyorlar. Ta ş , hâlen sa ğı solu duvarlara dayanmış bir durumda bulunmaktadır. İnceledi ğimiz günde hiçbir yere dayarımadan, boşlukta durmamaktayd ı . Bu mahal K ıbrıs'ta yerli ve yabanc ılar tarafından ilgiyle ziyaret edilmektedir. Hâlen buras ı onarılmış , bahçe dışında ise gazino yap ılmıştır. Bahçeler, havuzlar içerisinde bak ımlı ve güzel manzaral ı turistik bir yer te şkil etmektedir. d) Makedonya Yiirüklerinde : Dilek Ta şı, Babu Taşı , Hacatlar Taşı : Makedonya yörükleri aras ında Dilek, Taşı, Babu Taşı , Hacetler Taşı daha çok tan ınmış kutsal ta şlardır. Dilektaşı, "Sivritepe denilen yerde, yüksekçe bir kayad ır. Bayram, h ıdrellez ve Nevruz günleri ziyaret edilerek dibinden ta ş toplam"yor.'" Babu Taşı : (Babu ihtiyar Bulgar kadınlarına verilen ad): Karasinan köyü yak ımnda bulunan, üzeri düz olan ve bir ev büyüklüğünde olan bu ta şın yan tarafından oraya çıkmak için merdiven ş eklinde bir yol bulunuyor. "Ta şın üstünde ortaya do ğru" yirmi santim çap ında bir dairevi oyuk mevcut" olup, at nalı biçimini gösteren bu oyuk hakkında halk bir menkibeye inanıyor. "Hazreti Ali, atı ile bu taraflara gelmi ş . Atının bir aya ğı bu taşın üstüne, diğer bir aya ğı da (Hisseler) denilen ve köye yar ım saat mesafede bulunan di ğer bir ta şın üstüne basarak geçmi ş , hattâ at ı, bu taşın üstünde a ğnarm ş (sırtını sürterek yuvarlanm ış ) bu sebepten Babu ta şımn üstünde mezkiir oyuk hasıl olmuş ". Bu taşın altındaki ma ğaraya Bulgar kadınları gelerek oralarda mum yakt ıklarından, taşı da ziyaret ettiklerinden, hıristiyanlarca da kutsal tan ındığı anla şılıyor. Hacatlar Taşı : Mayada ğı arazisi içinde mukaddes tan ınan diğer büyük bir kayadır. Bu ta ş bir tepe üzerinde olup buraya da "Hacatlar tepesi" derlerdi. Burada ara s ıra mumlar yak ılırdı Buradan ba şka 103 Ibrahim Gökçe ıı, XIX. Asırda: Makedonya Yürük Folkloru, (Ziyaret mahalleri: Dilek Taşı , Babu Taşı , Hacatlar Ta şı), Türk Folklor A. C. 2. Sa. 26. Sf. 415 — 416
79
hayli uzakta (Izvor) arazisi içinde (Delikli Ta ş ); denilen bir kaya daha vardı . Burada senenin belirli zamanlar ında toplantılar yapılırdı . Bu toplantılara hıristiyanların da iştirak ettikleri olurdu. "Söylentiye göre koyunları hastalıktan ölen ve tek koyunu kalan çoban, koyununu bu delikten geçirerek hayvan ı salgın hastalıktan kurtarm ış . Bu kayadan kadın, çoluk, çocuk geçiyorlar, deli ğe sıkış an olunca havaya silah atıyorlar. Deli ği geçemeyenlerin günahkar oldu ğuna inanılıyor. Buradan üzgün, melânkolik insanlar, çocu ğu olmıyan kadınlar, hattâ fazla üremesi için hayvanlar, ipek böce ği tohum kutuları geçiriliyor. Türk alemi içinde bir uçtan di ğerine kadar ta şla ilgili inançlar bulundu ğunu bir kesit halinde de olsa gösterme ğe ve genelli ği belirtmeğe çalıştık. Müteakip, (Türkiye'de ya şayan Taşla ilgili Inançlar) bölümünde, bütün öncekilerle kar şılaştırma yapmak, böylece biraz kolaylaşnuş olacaktır.
80
TÜRKIYE DE YAŞAYAN TAŞLA ILGILI INANÇLAR III
a) Tılsmı değeri kalmayan taşlar: Bizans zamanından kalma, esrarengiz bir kudreti bulundu ğuna inanılan tılsunların bir kısmı karaya bir kısmı denize aitti. Sütun ve heykellere, veya ta ş üzerindeki kabartmalara, leylek, horoz, kurt, ku ş , sivrisinek, karasinek, yılan, ejder, v.b. ait bulunan bu varlıkların taşla kaynaşımıyle, Bizanslılar bunların birtakım kerâmetlerine inan ırlardı . Çemberlitaş , Kıztaşı bir hâtıra anıtı olmaktan ba şka, bir t ılsım olarak da benimsenmişti. Kızta şı'nın yakınından geçen kızların bâkire olup olmadığını haber verdi ğine ve "Tılsım olarak da şehri yılandan ve karıncadan korudu ğuna inamlırdı" 1 Hâlen, İ stanbul halkı için bunların tılsım değerine dair bir inanç kalıntısının mevcut olu şu tesbit edilememiştir.
b) Kalıntıları, izleri devam eden ta şlar: Anadolu'nun Dini Tarihinde Ta ş 'ın önemi ve mevkii üzerinde (Giriş ) bölümü içerisinde durmu ştuk. Burada kal ıntıları süregelen bâzı hususlar üzerinde duraca ğız. Anadolu Efsâneleri aras ında taşla, kaya ile ilgili olanlar az de ğildir. İstanbul, Bo ğaziçi'nde, Bo ğaz'ın iki yanındaki Kavaklar'da, Karadeniz'e çıkış• kapısı sayılabilecek kayalara dair olan ı bunlardan birisidir. "koca kayaların, aç ılıp kapanan çeneler gibi birbirine çat çat 1 Mithat Serto ğlu, İ stanbul Tılsımları, Tarih Dünyası , S. 36. 26 Aralık 1952, Sf. 1482, 1494. İ . H. Konyal ı , Eteği Kirlenen K ızları Mahkûm Eden K ızta şı , Tarih Hazinesi, S. 8. 15 Mart 1951, Sf. 397, 398.
81
çarptıkları", "bu iki tarafl ı kayaların aras ına düşen gemiler"in "bu kayalar tarafından çi ğnenip parçalan"d ıkları2, keskin kayalar da oturup uzun saçlarını tarayan ve "hazin türküleriyle gemicileri ç ıldırtıp kayaların üzerine çeken güzel deniz kızları (Siren'ler)'mn, tesirini Orfe boğazda ilerlerken, lirini çal ıp onların musikisini bastırarak yol al ıyor ve gemidekiler bu musikinin vecdi içinde Sirenlerin tesirinden kurtularak, "hep bir a ğızdan türkü söyliyerek küreklere dayanm ışlar ve Kavakları geçerek Karadeniz'e aç ılmışlar. Bo ğaz'ın o kayaları bu efsânede Simplegad kayalar ı adını alır. Bu vakadan sonra o kayalar uslanm ış ve artık yerlerine oturmu şlar."3 Gene bu kitapta eski "Frikya'da (Edremit) Koca Katran da ğları denilen bir dağ zincirinin en yüksek zirvesi"ne ait efsane yer almaktadır. Bu Ida da ğının zirvesindeki (Kazda ğı) kayalıklandır.4 Gene bir başka efsane de ş öyledir: "Izmir'in yan ında Manisa dağında bir kaya vard ır. Rüzgâr gözya şılarını o kayanın üzerine ta şır. O kayadan su s ızar, ona hala Niyobe'nin kayas ı denmektedir. Dünyanın her tarafında teessür timsali olmak üzere Niyobe heykelleri yapılmıştır. Bir Anadolu'lu ş air, "Tanrılar Niyobe'yi ta ş a döndürdüler, fakat sanatkâr insan tanr ılara meydan okuyarak onlar ın taş a döndürdükleri insanın taştan heykelinde Niyobe'yi yine diriltti" der." 5 Anadolu'da eski efsâneler aras ında bir de Yanarta ş vardır. Anadolu Efsâneleri yazar ı bu "yanarta ştaki ate şin ruhuna vaktiyle bir mabet (Efestos Mabedi) ve bir de kilise (Bizans Kilisesi)" yap ıldığını ilave ediyor. 6 M. Ali Yalçın, Antalya çevresinde bu Yanarta ş hakkında bir makale yayınlayarak, "Bellerofantes'in çarp ışıp, "bir mızrakta yere gömdüğü Canavar" ın, ejderhanın toprak, kayalar, ta şlar içine girdiği halde, "alevden dili" dışarda kal ıyor, devamlı yanıyor. Bunun binlerce yıldanberi yanan tabii bir yeralt ı gazı olduğunu söyleyen yazar, Efestos mabedi, Bizans kiliseleri harabelerinin bunu çevreledi ğini, halen görülme ğe de ğer olan bu yanarta şın ufak bir ş ehrin havagaz ı 2 Halikarnas Balıkçı sı (Cevat Şakir), Anadolu Efsâneleri, İkinci Baskı . Yeditepe Yayınları . İ stanbul 1957. Baha ve Ünal Bas ımevleri. Sf. 33. 3 Anadolu Efsâneleri. Sf. 34. 4 Aynı kaynak. Sf. 55. 5 Aynı kaynak. Sf. 76. 6 Anadolu Efsâneleri.Sf. 133.
82
ihtiyacını karşılayacakı gibi, iktisadi de ğeri yanında "tarihi ve turistik kıymeti"nin e ş siz olduğunu bildiriyor.' Anadolu Tanrılari kitab ında da, "Anadolu'da da ğlarda uğurlu ve kerâmetli sayılan delik kayalar "bulundu ğunu, günümüzde bile çocuk doğuramamış kadınların çocuk dileğiyle, bu uğurlu deliklerden geçtiklerinin görüldü ğünü, bildiriyor ve "Belki bu delik, ba şlangıçta bir kapı yani daleth yahut fallik (Yazar, üçgen, koni ş ekilli cisimlerin fallüs inancıyle ilgili olduğunu bilhassa belirtiyor) sayılmakta idi"' ve da ğlara, tepelere, Dinler Tarihi içinde verilen öneme temasla "Anadolu'da böyle tepelere K ısmet Tepesi, K ısmet Taşı, Kısmet Da ğı denilir" demektedir. 9 Anadolu, muhtelif medeniyetlere, kültürlere ve muhtelif dinlere beşik olan, etkiler, kal ıntılar, tabaka tabaka birbirine eklenmi ş , diğer memleketlere de geçmi ş bir alandır. Fakat buna nihai ve as ıl renk ve etkiyi yapan, damgas ını vuran, bilhassa Türklerin 1071 i müteakip Anadolu'yu, Türkiye'yi dolduru şu olmuştur. islamlıktan önceki Türkler aras ındaki dinler, bilhassa samanl ık adı takılmış inançların kalıntıları ve insan ruhbilimine uygun ortak davran ışlar, s ızıntılar, hakim ve esas mevkide İslam dini olmakla beraber Anadoluda ta şla ilgili inançlar do ğmuş , belirmiştir. Fatihler, ş ehitler, gaziler, erenler, keramet sahipleri yanında efsâneler de yer alm ış , saygı ve inanç seviyesi yükselmiş ve halen ya ş amağa devam etmi ş , geçmişten türlü inançlar kalm ış tır. ç) Genellikle illerde Ta ş : Satı Taşı: Türk Halk Edebiyat ına da Ta ş , Sabır Ta şı gibi masallarla, ilençlerle (Başına Ta ş düşsün v.b.) girmi ştir. Bilhassa ya ğmur dualarının ço ğunda Ta ş özel bir yer almaktad ır. M Ş akir Ülkütaşır, (Türkiye Etno ğrafya ve Folklor Sözlü ğü Üzerine Bir Kalem Tecrübesi), adl ı eserinde, "Çocu ğu olmıyan veya olupta yaş axnlyan aileler"in çevrelerindeki yat ırlara adak adad ıkları , dilek diledikleri ve do ğacak çocu ğunu bunlara satt ığı ve çocuk do ğunca henüz yaşına girmeden o yat ıra gidilip adak (Sat ı Satılmış adiyle) yerine getiriliyor, böylece "çocuk yat ıra sat ılmış olduğundan yaşıya7 M. Ali Yalçın, Antalya'daki Yanarta ş , Havadis (gazetesi), 12 Kas ım 1956. 8 Halikarnas Bal ıkçısı (Cevat Şakir), Anadolu Tanrıları , İkinci Baskı, Yeditepe Yayınları , İ st. 1962. Yeni Matbaa. Sf. 86. 9 Aynı kaynak. Sf. 87.
83
cağına" inanılıyor. Ayrıca Ş akir Ülkütaşır bazı yerlerde "Sat ı Taşı" denilen ve kutsal tan ınan ta şlar olduğunu, bu ta şların aileler tarafından ziyaret edildi ğini, "Ziyaretlerden sonra gerek yat ırın himmetinden ve gerek ta şın kutsallığından ötürü çocuk olursa o ğlana "Satılmış ," kıza "Satı" adı konuldu ğunu söylüyor ve ilâve ediyor: " Şu kadar ki, bazan doğan çocuklara bu iki addan birinin verili şi sadece yat ır veya ta ştan yapılan istianelere müstenit olmaz. Çocuk ya aile içinden birine veya başka bir adama da sat ılır."" Böylece ta ştan ba şka araçların da araya girerek gene ayn ı adın verilebildiği anlaşılıyor. d) Eski Mezarlar, Dikili Ta şlar ve Türklerde Mezar Ta şları: "Ziyaret olunan yer manas ında" olan ve ölü gömülen ve üzeri bina ile örtülmemi ş çukura mezar, kabir (Türkistan'da gavr) denilmesi, üstü yap ılan müslüman kabirlerine türbe ad ı verilmesine iş aretten sonra, bu üstüne bina yap ılmamış mezarların baş ve ayak uçlar ına taş , heykel v.b. dikilmesi olgusunu görmekteyiz. Eski Yunanlılar ve Romalılarda ve di ğer toplumlarda bu maksatla mezarlar, mezar binalar ı, anıtlarına dair bilgiler mevcuttur. "Türbeler ve mezar âbideleri sanat tarihi bak ımından, tümülüsler yani kurganlar, yeralt ı mezar ma ğaraları, ehramlar, mastabalar, mozoleler, künbetler, mezar âbideleri, mahzen mezarlar ve saire ş eylerdir."11 Dinler Tarihi bakımından da önemli olan mezar, mezar ta şları , türbe ve mezar âmtlar ı geniş bir inceleme konusu olmaktad ır. Mastaba: Eski Mısır'da dikdörtgen ş ekilli, arapça (sedir) le ifade edilen "üstü kesik bir ehram" tarz ındaki "mezar binaları" "memleketin büyüklerine ve zenginlerine mahsus" olup, "bu mastabalar ta ştan örülmü ş " ve bir kısmı toprak altında "di ğeri toprak üstünde olmak üzere iki kısmı ihtiva ediyordu. Mastabaların tu ğla yahut umumiyetle ta şla örülmü ş muhtelif şekilleri vard ı . Ölü kültüyle ba ğlı olan mastabalar, Eski Devlet Ça ğında (2780-2280) de görülmektedir. 12 Belirli günlerde yiyecek ve içecek getirilmesi, ölünün ş erefine âyinler yap ılması, kurban ve adakların konulması burada oluyordu. Bütün bunlar ölümden sonra yaş ayışın devam edece ğine, ecdatperestli ğe dair inancı belirtmektedir.i 3 10 M. Ş akir Ülkütaşır, Türkiye Etnografya ve Folklor Sözliigii Üzerine Bir Kalem Tecrübesi. Birinci Fasikül, İ stanbul 1937. Burhaneddin Bas ımevi. Sf. 26. (Adlar, Adverme ile ilişikli Adet ve İnanmalar) 11 Prof. Celal Esad Arseven, Sanat Ansiklopedisi, Ist. 1950, C. 111. S. 1315. 12 Serge Sauneron, Mastaba: Knaurs Lexikon der ügyptischen Kultur, 1961, S. 156 —158. 13 Önceki kaynaklar ve Ord. Prof. Yusuf Ziya Özer, M ısır Tarihi, Tarih Kurumu Yay ını , Ankara 1939. Sf. 101.
84
Mastabaların yer altında kalan bölümünde, ölünün lâhdinin konulduğu bir oda vardı . Ayrıca, ölünün i şine yarayaca ğı inancıyle bir takım yiyecek ve e şyanın bulunduğu mahzenler, zeminden "be ş altı metre" kadar a ş ağıda bulunuyordu. Mastaba'n ın toprak üstünde bulunan yerde ibadet için odalar da vard ı . Bunun iç duvarlar ına ölünün adı yazılıyor ve hayaliyle ilgili resimler yap ılıyordu. Bir türbeyi andıran bu mastabalar "ölünün uhrevi hayat ını yaş adığı bir ev telakki" edilmekteydi. Bu mastabalar ın yazıtları, duaları, dilekleri ihtiva ediyor, ölü kültüyle, eski Mısır diniyle ilgili âdet ve inançlar ı belirtiyordu. ı 4 Mastabalardan önce birtak ım, Kaya Mezarlar ının, Kum Tepeli Mezarların kullanıldığı Mısır'da, Mısır'ın en eski tarihi ça ğında (M.Ö. 3000-2750) aras ında tahminen M. O. 2800 den itibaren Ehramlar görülmektedir.i 5 Ehram (Piramid): M ısır kıralı (Firavun) öldü ğünde ailesi ve saray halkının gönüllü olarak ölmek istemesi ve firavuna yak ın bir yerde gömülerek, kıralın dirilişiyle, onun hayat da ğıtma gücünden (manas ından) faydalanmak isterlerdi. Bu bak ımdan kıralın cesedine büyük itina gösterilerek, önce kaya mezarlar, sonra mastabalar yap ılmış ve nihayet bu mastabaların üst taraflar ı tamamlanarak, ehram=piramid ş ekline geçilmiştir. Eski zamandan kalma yüzlerce ehram içinde Keops (halen yüksekliği 146, 59 metre olup 10 metre a şındığı sanılıyor), Kefrena. ve Mikerinus ehramları en tanınnuşlarındandır. Sumerler de Etrüsklerde de buna benzer mezarlar oldu ğu, "bunların menş einin Asya Ziguratlar ı"na götürüldü ğü ve "XVII. ve XVIII. asırların ikonolojisinde ehram ş ekli"nin ebediyetin ve ölmezli ğin bir timsali olarak kullarn1""d ığı ileri sürülmü ştür. Pramidlerin in ş a tarz ı ve bunun gelişmesi üzerinde etrafl ıca duyulmuş , geniş incelemeler yap ılmıştır." 14 Siegfried Morenz, )i.gyptische Religion, 1960, S. 203, 213. 15 Prof. Dr. Annemarie Schimmel'in, Dinler Tarihi Notlar ı ve Knaurs Lexikon derAgyptischer Kultur, 1961, Zeittafel, S. 8. Prof. Dr. Friedrich Heiler, Die Religionen der Menscheit und Gegenwart, Stuttgart 1959, S. 162. 16 Prof. Cel'al Esad Arseven, Sanat Ansiklopedisi, 1st. 1946, VI. Fasikül, Sf. 511 — 513. Siegfried Morenz, .:kgyptische Religion, Stuttgart 1960, S. 7, 27, 37, 40 ve devam ı, 136, 202 devamı , 207 devamı ve 240, 257. 17 I. E. S. Edwards, Pyrimiden, S. 207 — 212. Knaurs Lexikon, der ügyptische Kultur, 1961.
85
Mısırlıların ölümden sonra ruhun dönüp vücuda girmesi ve cesedini bulamıyan ruhların ebedi hayattan mahrum kalmamaları için, ölülerin muinyalamp korunmas ı gelene ği benimsenmiştir. Bu sebebledir ki cesed, düşmanları tarafından yokedilmemek üzere gizli bir odaya konulmuştur. Ehrama giriş yeri de saklanmış , ancak bunu bilenler tarafından girilmesi kabil bir hale getirilmi şti. Ehramlar çok masrafl ı olduğundan, umumiyetle fravunlar ve zengin, önemli mevkideki ş ahıslar mastabalara gömülmü şlerdir."
Megalithik : Dikili, uzun, yuvarlak, s ıra, tabla şeklindeki ta şlar : (Yunanca megas=büyük ve lithos, ta ş kelimelerinden, büyük taş) anlamma gelen Megalithik, cilâh ta ş dönemlerinin "ilk mimari eserlerine" verilen ad olup, 19 insanların ilk yaptıkları inşaatın mezarlar olduğu ileri sürülmektedir. " İlk tesadüf edilen âbideler Bretanya'da buluamuştur."2° Megalithik ta şlar aras ında başhca I—Menhirler, (Uzun Taşlar) 2— Kromlek (Yuvarlak Ta ş), 3— Sıra Taşlar (Alignements), 4— Dolmenler (Tabla ş eklinde Taşlar), 5— Trilith'ler, (üçta şlar), 6—Sist'ler (sandık şeklinde taşlar) zikrediliyor. 1— Menhirler: Dikili Uzun Ta şlar: Men=ta ş , hir, uzun kelimelerinden kurulmuş olan bu adla, tarihten önceki zamanlarda kullan ılan, mahruti, 8-15,20 metre kadar uzunlukta yekpare kayalara denilmektedir. Bunlardan binlercesine (6192) yaln ız Fransa'da, bilhassa Fransa'nın Bretanya bölgesinde ve Karnak'ta görülmü ştür. Bunların hangi maksatla dikildikleri kesin olarak bilinmemelde beraber, bir k ısmının hudut belirtti ği, bir kısmının hatıra mahiyetinde oldu ğu, menşeinde ilahlarm taşı taıundığı veya mezarları belli ettiği sanılmaktadır.21 nahlartaşı gibi, dini bir inancın bulunduğu zamanlarda çevresinde tap ınma 18 (Ahret inanc ını ve semadaki cevelâm belirten, ölünün korundu ğu ehramın odasına bırakılan ehram metinleri = Piramid metin, ölüler metinleri) ad ındaki eserler, Mısır dini hakkında bize bilgi verdi ği gibi, ölü tekrar dirildiğinde bu metinler ona yeni hayat ında rehber olarak hizmet edecekti. oldükten sonra dirilme inanc ını açık şekilde gösteren bu belgeler yan ında, ölü odaların birçok heykelcikler de konulurdu. Mumyayı muhafaza eden sandukaya, onun hayatım gösteren tasvirler yap ılır, bir yandan ahret inanc ıyle, gökte Güne ş Tanrısı RE'nin ülkesindeki cennete gidi ş , bir yandan da tekrar dünyaya dönü ş gibi esaslar telif edilerek inanılıyordu. Kurban yemeklerinin sunulu şu ve ölülere hergün hizmet için rahiplerin piramit mabediııde bulunuşu dikkate şayandır. Knaurs Lexikon, der Zıgyptische Kultur, S. 212. Totenbuch, S. 273 – 275. Totenkult, S. 275 – 278. (Serge Sauneran) Totentexte, S. 280. (Jean Yoyotte). 19 Prof. Celal Esad Arseven, Sanat Ansiklopedisi, İ st. 1950. C. 111. S. 1294. Prof. Heiler, Erscheinungsformen und Wesen der Religion, Megalithgrab, Megalit—kultur, S. 34, 516. Menhir, S. 34. 20 Yukardaki kaynak, S. 1294, 1295. Von Heine Geldem, Die Megalithen Südostasiens und ibre Bedeutung für die Kliirung der Megalithenfrage in Europa- und Polynesien, Anthropos XXIII, 1928. S. 27 6-315. 21 Prof. Dr. Alfred Bertholet, Wörterbuch der Religionen, Stuttgart 1952, S. 305. Megalitik ve diğerleri için bilhassa Frans ızca, İ talyanca kaynaklar: Mircea Elinde, Die Religionen und das Heilige, S. 559. bak.
86
olduğu da sanılmıştır. Bereketlilik kültünün ve di şi- analık sembolleriyle, ilâh sembolleriyle ilgili olduğu, komik efsânelerle ba ğlantılı bulunduğu görüşü ınevcuttur.22 Avrupadaki bu menhirler (uzun ta şlar), Hıristiyanliğın etkisiyle, bazılarının üzerlerine haç i ş areti, bazılarına Meryem ve İ sa'nın resimleri konularak, Hıristiyan ibâdetine elveri şli yerler haline çevrilmi ştir. "Menhirlere, Orta Asya'da ve dünyan ın birçok yerlerinde de tesadüf olunmaktadır. Menhir tâbirinin ilmi terimler s ıras ına geçmesi, XVIII. asrın ortalarından sonradır. Frans ız hıgatleri bunun eski Bretonca, ta ş mânasına men ve uzun mânas ına hir kelimelerinden olduğunu ve uzunca ta ş manas ına geldiğini zikretmektedirler. Bu kelimeye Bretonlarda, hattâ Keltlerde de tesadüf olunmas ı ve aynı ş eyi ifade etmesi tarihten önceki ilk medeniyetin Orta Asya'dan gelmi ş olduğunu düşündürebilir. Türkçe'de hudud veya s ınırlara dikilen sivri ta şlara ben ta şa denir. Ben ve men sözleri aras ındaki münasebet göze çarpar."23. denilmekte ve Vambery'nin "eski Türklerde yollara ni ş an olarak dikilen taş mânasma geldi ği" görüşü ileri sürülmektedir. "Taş a tapma dinine ait olanlar ına ihtimal verildi ği gibi" "Baz ı arkeologlar bunlar ı Jül Sezar' ın (Jules Cesar) söyledi ği Merkür ilâhmı temsil eden ş eyler olduğunu düşünmüşlerdir."24 2— Kromlekler, Krom= Yuvarlak, lek= Ta ş , şeklinde dikilen menhirler ve ta şlardan ibaret" yap ıdır. 3— Alignements. Sıra Ta şlar, ise "Bir hizaya ve bir veya birkaç sıra olarak dikilmiş menhirlerdir."25 Morbihan'da, Karnak s ıra taşları 3 kilometre kadar uzunluktad ır. 4— Dolmenler. Dol=tabla, men=ta ş kelimelerinden yap ılmış bu terimle taş ayaklar üzerindeki tabla ş eklindeki ta şlara denilmektedir. "Büyük ve geniş tabla şeklindeki bu ta şların üzeri bazan toprakla örtülmektedir. Fransa'da 4458 dolmen bulundu ğu gibi, Avrupa'da ve Asya'da da bu tip in ş aatlara rastlanm ıştır. Bu dolmenlerin geliş ş ekli ve mahiyeti üzerinde tart ış malar devam etmektedir. Bunlar ın 22 Prof. Dr. F. Heiler, Die Religionen der Menscheit, Stuttgart 1959, S. 64, 65. 23 Prof. C. Esad Arseven, Sanat Ansiklopedisi, İ st. 1950, C. 111. S. 1294, 1295, 1300. 24 Yukardaki kaynak, S. 1295. 25 Yukardaki kaynak, S. 1295.
87
birer mezar olarak kullan ıldığı anlaşılmışsa da, daha sonra m ı yoksa başlangıçtan beri mezar olarak m ı kullanıldığı kesin olarak anla şılmış
değildir. 5— Trilith'ler (üçta şlar) ufki ş ekilde, kap ıya benzeyen ta şlardır. 6—Sistler, ise ta ştan sand ık şeklinde olanlard ır. Konumuzu ilgilendiren bu ta şlardan sonra Türk Mezar Ta şlarına geçebiliriz: Türklerde Mezar Taşları : Balbarlar : Bilhassa Göktürk'lerde, hakan veya kahramanlar ın, ünlü kişilerin mezarları üzerine "öldürdükleri dü şmanları" temsil eden heykel veya ta şları diktikleri (kıldıkları), e ğer ta ş bulamazlarsa a ğaçtan yapılmış heykel veya kaz ıkları bu maksatla kulland ıkları ve bu ş ekilde dikilen ta şlara Balbal denildi ği ötedenberi ileri sürülmektedir.25 A Günümüze kadar bu konuda yay ınlanmış bilgilerin yanlış* artık anlaşılmaktadır. W. Barthold, Radloff, önce merâsimi idare eden adamın heykeli demi şler sonra a ş ağıda belirtece ğimiz bilgiyi kabul etmişlerdi. Semsettin Günaltay ve di ğer bazı bilginler bu hatal ı görüşü devam ettirdiler. V. Tomsen, "eski Türk yazıdan tercümesine ekledi ği zeyilde (S.132) "Ölü gömüldükten sonra, mezar ın üstüne, ölenin hayatta iken öldürdüğü düşman sayısınca taş dikilir, (bunlar Türkler'in balbal dedikleri ş ey olacakt ır" derken W. Barthold, "bu balbal'lar ın işlenmemiş ta ş değil, heykel olduklarını " söyülüyor ve " İleri gelen ba şbuğlar için yapılan cenaze merasiminde, kahraman ın öldürdüğü düşmanları temsil eden heykeller dikilirdi. Çinliler böyle yazmaktad ır. Eski Türk kitâbelerinden ö ğrendi ğimize göre, bu heykellere balbal denirdi. Uç yerde, sonradan balbal olarak dikilen ki şinin, hayatta iken kahraman ın ba ş düşmanı oldu ğunu görüyoruz: Baz Ka ğan (Elteriş Kağan'ın düşmanı) Kırgız hanı, Elteriş Han'ın karde şinin düşmanı) ve Kug—Songün (BilgeHan'ın oğlu'nun düşmanı). Şu sözler daha tipiktir: "Onlar ın alplarım öldürüp kendime balbal yapt ım." Bang ise, balbal, "büyük bir ceza olmak üzere, ayaklanmaya sebep 25 A Türk Ansiklopedisi, C.V?, Ankara 1952, SF. 109.
88
olan kişilerin, kötü kimselerin gömüldü ğü "Cenaze tepesi" diye gösterir." 25 X Bu, BALBAL kelimesi ve balbal dikme âdeti "Eski Türk Yaz ıtları" aras ında "Kül Tegin Yazıtının Cenup Bilge Han Yaz ıtı"nın "do ğu tarafı"nda "Babam hakana Baz hakan ı birinci Balbal dikmi ş " anlamıyle v.b. yer almaktad ır.2' B Hüseyin Namık Orkun, balbal dikme itikadmın, "Türkler"in "öldükten sonra öbür dünyada da hayat ın mevcut oldu ğu"na ve insan ın ölünce öbür dünyaya göç etti ğine inandıklarını (uçuverdi veya kergek oldu) denmesinin bununla ilgili bulunduğunu, "ölünün, öbür dünyada her şeye ihtiyac ı" olaca ğından e şyalarınin mezara konuldu ğınu ilave ediyor ve "Büyük ş ahsiyetlerin hizmetçiye de ihtiyac ı vardı . Bunun için bir adam öldürülür ve bu öldürülen adamın adına da müteveffan ın kabrine bir ta ş dikilir ki işte buna balbal adı verilir "demektedir. 25 C Prof. Dr. Eberhard, "Çinin Şimal Komşuları" adlı eserinde Kore ve cenubi Çin kültürleri aras ındaki münasebetten bahsederken, "s ığır aya ğından kehanet"te bulunuldu ğunu kaydediyor ve "s ığır kültü ile megalit kültürü birle ştirilir. Kora'da megalitler (tarihten önceki büyük taşlar, mezar ta şları) çok eskiden mala ındur. Bizim metinler onları "mezar ta şları" adıyle zikretmi şe benziyorlar. Aynı zamanda bir cenup kültüründen (yav), mezar-megalitleri zikrolunuyor. "25 D demektedir. ,
25X P. W. Şahmidt, Der Ursprung der Gottesidee IX (3. böl.), Freibur 1949. S. 21-39'dan Sadettin Buluç tarafından çevrilmiştir. (P.W. Schmidt, Tukue'lerin Dinî, ist. Üniver. Edebiyat Fakültesi; Türk Dili ve Edebiyat ı dergisi, ist. 1966. Sf. 74, 75. W. Radlaff, Die alttürkischen Inschriften inder Mongolei, (Die historische Bedeutung der alttürkischen İnschriften başlıklı yazı) (Balbal), S. 11. St. Petersburg 1897. W. Barthold, "Türkler'de ve Mo ğollarda defin merasimi meselesine dair,,, T. çeviren, Abdülkadir İnan, Belleten Sa. 43, 1947. 25 B Hüseyin Namık Orkun, Eski Türk Yazıtları , T. D. K. C. I, İ st. 1936. Sf. 36, 37. ve 76. sayfada Balbal' ın mahiyeti hakkında zikredilen kaynaklar• Wladyslaw Kotwicz; Le tombeaux dits "kereksur" enmongolie, Ro. IV. 1928. Ayn ı zat: Qulques remarques sur les statues de Pierre dites "baba"("femmes en pierre."),Bulletin de l'Academie Polonaise des Sciences et des Lettre, 1928, S. 70-81." Eski Türk Yaz ıtları C. I. Sf. 190 da:("Balbal' ın geçti ği yer ve şekiller ve: "Bilge Han yaz ıtı civarında ve üzerinde Tölös şadın balbalı olduğunu gösteren "bir ta ş resmi vardır. Eski Türk Yaz ıtlarının IV. Cildinde (İst. 1941) (Sözlük)te, Sf. 16. Balbal h. bilgi mevcuttur:" ölünün öldürülen dü şmanı adına dikilen ta ş (balbal kılı vermek, balbal dikivermek, balbal kalmak) ve bu ciltte muhtelif resimler arzedilmektedir. 25 C Hüseyin Namık Orkun, Türk Tarihi, C. I. Ankara 1946, Sf. 141, 142. 25 D Prof. Dr. W. Eberhard, Çin'in şimal Komşuları , T. Çeviren: Nimet Ulu ğtürk, Ankara 1942, Sf, 29. 33.
89
Keza di ğer yanda bir k ısım Türklerin, ölü için koyun ve at kurbanları sunduktan sonra "naa ş bütün servet ve atiyle birlikte yak ılır Külü sonradan mezara konularak tekrar kurban edilir ve at yar ışları yapılır, mâtemin sembolü olarakta yüzleri çizilir. Ölünün bir resmi hazırlanır. Ölünün öldürdü ğü adam adedi kadar mezar ı üstüne ta ş yığılır." v.b. denilmektedir." E Türkler'de oldukça farkl ı inançlar ve çevreler içerisinde, dinler tarihi bakımından ölü gömme ve yu ğ âdetleri de ayrı ca ve kronolojik ve mukayeseli olarak, çe şitli çevreler ve etkiler ve zaman dikkate ahnarak müstakil bir eser halinde incelenme ği gerektirecek bir konu hüviyetindedir. 25 F Balballar hakkında alışılmış bu bilgiye Abdülkadir inan'da bir müddet iştirak etmi şsede (Tarihte ve Bugün şamanizın 1954), 1966 yılından beri bu konudaki al ışılmış bilginin yanlış olduğu ve kitabında bu ciheti düzeltece ğini aşağıda arzedece ğimiz yazı siyle belirtmektedir. Prof. Dr. Osman Turan, Türklerin, "mezarlar ı üzerinde âbide, kitâbe ve heykel, "yapma geleneklerine ve bunlara dair buluntulara işaretten sonra" Türkler ölülerinin heykellerine itina ederlerken öldürdükleri dü şmanlarımn balballarım çok çirkin bir yüzle gösteriyorlard ı, ki bu hususa dair de bir hayli buluntuya rastlanm ıştır." demekte ve "mezar üzerinde heykellere Tuna'dan Aral gölüne kadar uzayan Kumania veya Kıpçak —elinde (De şt-i K ıpçak) de rastlanmış ve XIIIüncü asırda Rubruck ile ondan sonraki seyyahlar tarafından tasvir edilmi şti X. asırda da O ğuzların ölülerine kubbe gibi mezarlar yapt ıklarını, Ş âmâni inancına göre, cennete binip gitmesi için, at ım ve başka eşyaların oraya koyduklarını, kahraman'ın öldürdü ğü insanlar sayısınca balballarının mezarının kenarına diktikleri de kaydedilmi ştir." demektedir. 25 G 25 E Yukardak . kaynak, Sf. 86. 25 F Abdülkadir İnsan, Tarihte Ve Bugün Ş amanizm, T.T.K. Ankara 1954. (Prof. Dr.) Tahsin Özgüç, Die Bestattungsbraeuche im vorgeschichtlichen Anatolien, Ankara 1948. (Prof. Dr.) Orhan Ac ıpayamlı, ‘‘ İptidailerde Ölü Gömme Ile Ilgili Baz ı Pratikler ve İzahları" DTCF. c. XX, Temmuz - Aral ık, 1962. 25 G Prof. Dr. Osman Turan, Selçuklular Tarihi ve Türk- İslânı Medeniyeti, Türk K. Araştırma Enst. Y., Ankara 1965, Sf. 292. Prof. Dr. Osman Turan, dip notta: Lumir Jsl, Kül-tekin anıtında arkeoloji ara ştırmaları, Belleten, C. VII, Sf. 387-402 yi zikrettiktten sonra; Rockhill, Jaurner, Sf. 82; İbn Fadlan, Sf. 14. kaydediyor ve "Eski Türk defin adet ve inanışları hakkında çok zengin tarihi malzeme mevcuddur ki, bu husustaki ara ştırmalarımızı neşretmek niyetindeyiz. Şimdilik bak. Barthold, Türklerde ve Mogollarda defin
90
Prof. Dr. Osman Turan'da bu hususta do ğru sanılarak devam ettirilen bilgiyi nakletmi ştir. Burada ortaya ç ıkan iki mesele var: a) Ölen Türk'ün mezar ına öldürdü ğü düş man kadar dikilen ta ş veya ta şlar. b) Ölen Türk'ün mezar ında bulunan heykeller. Yanl ış olan nokta bunların her ikisinin de balbal san ılmasıdır. Burada yakınlarda yay ınlanan ve üzerinde sert tart ış malar cerayan eden ve a ğır tenkitlere u ğrayan arkeolog A.D. Graç' ın 1953-1960 yılı ara ştırmaları sonucu (Tuvada Eski Türk Heykelleri) ne k ısaca temas edece ğiz. (25H) Yeni bulunan heykelleri "1—İnsan figürü tam olarak yap ılmış heykeller (48 adet), 2— Bir ta ş a insanın yüzü veya ba şı işlenmiş balballar (10 adet) olarak anlatmakta ve bu heykellerin (Türklerce sava ş da öldürülen yabanc ılar oldu ğunu iddia etmektedir. Bugüne kadar (Gök Türkler taraf ından konuldu ğunda ş üphe olmayan heykellerden. Tuva'da 103, Mogolistan'da 23, Altay dağlarında 29, Hakasiya'da (Abakan havzas ında) 6 tane bulunmu ştur." , ,
A.D. Graç, "balbal heykellerin Gök Türkler taraf ından öldürülen düşmanları temsil etti ğin"i tekrar iddia ile, Orhon yaz ıtlarmı dayanak olarak kullanmak istemektedir. L.R. K ızlasov bu iddiaları çürütmü ş tür. Keza J. A. Ş er'de a ğır tenkitlerde bulunmuştur. 25 J "Gök Türklere karşı savaşan düşmanlarm hepsi " mongoloid "yabancılar" olmadığı gibi " Eltere ş Kağan'ın balballarından biri Türk oldu ğun da hiç şüphe olmayan Tokuz O ğuzların hanı Baz Ka ğan idi. v.b. "Bunlar hakkında açıklamalar yapan A. İnan ve Kızlasov, Graç' ın bizzat verdi ği bilgilerle heykellerin milliyeti hakk ındaki çelimşeleri göstermi şler ve Graç' ın iddiasını çürütmü şlerdir. (Sf. 1075) "K ızlasov'un kesin delillerle açık.ladığına göre heykeller balbal de ğildir. Öldürülen dü şmanlar için sütun gibi taşlar sembol olarak konulur, buna "balbal" denirdi." (Sf. 1075) İnceleme sonucumuza göre, biz de, öldürülen dü şmanlar için, kahramanın mezarı üzerine sembol mahiyetinde bir s ıra ta şlar konulduğu, ayrıca ünlü kahramanlar ın mezarına âdeta bir mezar ta şı gibi merâsimi meselesine dâir, Belleten XLIII, S. 515-539" demektedir. Oğuzlar Ha.: Prof. Dr. Faruk Sümer, O ğuzlar (Türkmenler), D.T. Ve Co ğ . Fak. Y. Ankara 1967. Prof. Dr. Bahaeddin Ö ğel, İ slâmiyeCten önce Türk Kültür Tarihi (Orta Asya Kaynak Ve Buluntular ına Göre), T. Tarih K. Yay ın. Ankara 1962. T. Yılmaz Öztuna, Ba şlangıcından Zamanımıza Kadar Türkiye Tarihi, Hayat Yay. C.
I., İ st. 1963. Sf. 126. 157, V. B. (25 J) Yukardaki aynı yazıda belirten A. İ nan: L.R. K ızlasov-J. A. Ser, Sovyet Archeologya, 1964, N. I. S. 349-357.
91
heykel dikildi ği görü şüne iştirak ederiz. Nitekim Anadolu'da da bulunan bazı mezar ta şları bunlarla kısmen olsa da yakınlık göstermektedir. Şuhalde, balbal heykel de ğildir. Balbal, öldürülen dü şmanlar için dikilmiş ta şlardır. Resimli olanlar ise, mezara gömülen Türkleii temsil eder. Mezar üstünde birçok ta ş bulunur, fakat orada olan heykel bir tanedir.E ğer Graç' ın ve diğerlerinin iddiası do ğru olsaydı, bir mezar üzerinde birçok heykelin birden bulunmas ı gerekirdi. Bu tenkidimizi ilave ederken, heykellerin ünlü kahraman ki şilerin mezarı üzerine bir anıt mezarta şı gibi dikildiğini ve yüzdeki vakur ifade ve üstteki e şyaların (Hançer v.b.) bunu teyid etti ğini ifade etmek isteriz. (Resimlere b akınız). Bu heykeller de elde tutulan testiye ve muska (amulet) e sonuç bölümünde tekrar dönece ğiz. Yapılan araştırmalar, bu balbal benzeri ta ş veya heykel dikme âdet ve inancının Asya'nın doğusundan, Avrupa'nın batısına, İ spanya'ya kadar yay ıldığı, Göktürkler'in koydukları, balbal adına karşılık, " İskitlerin ve O ğuzların" verdikleri ad kesin olarak bilinmemekle beraber, "Mezopotamya'da Sumerler'e ait Ur k ıral mezarlarında rastlandığı 25 H böylece gerek co ğrafi gerek • zaman bakımından geni şlik ve derinlik gösterdi ği anlaşılmaktadır. Burada bu âdeti sadece bir kavme inhisar ettirme temayülünde ihtiyatl ı bulunmak gerekece ği hususuna da i şaret etmek isteriz. ,
'Bazı Mezar Taşları : Anadolu'da "halk aras ında resim veya heykel dü şmanlığı diye bir düşmanlık" olmadığım, "bir bakıma da bunların kutsal veya tılsımlı eserler olarak kabul edildi ğini," kale duvarlarında, kayalar aras ında, şehir harabelerinde, saray kahnt ılarmda bulunan heykellere manevi, sihri manâlar verildi ğini belirten" Malik Aksel, baz ı, insanlara benzeyen taşların da, taşlaşma, taş kesilmiş insan gözüyle görüldü ğüne (25H) A. D. Graç, Drevnetürkskiye izvayaniya Tuv ı (Tuvada Eski Türk Heykelleri). Moskova 1961, Tanıtan : Abdülkadir Inan : Bibliyo ğrafya; Kitaplar, Türk Kültürü, sa.47. Eylül 1966, sf. 1074-1077 Ayn ı tenkid yaz ısı : Cultura Turcica, VII Nu. 2. Ankara.. 1965 (Fakat yayan tarihi Ekim 1967). s. 279 - 284. (Alttürkische Steinfiguren in Tuva)• Almancaya çevrilmi ştir. 26 Malik Aksel, Anadolu Halk Resimleri, İ stanbul Üniversitesi Yay ınları Nu: 868, İ st. 1960, S. 116.
92
iş aret ediyor. Bunlara ait muhtelif efsaneler aillat ılmakta, bu ta ş efsaneleri, ta şlaşma (Gelin Kaya, Ta ş Bebek, Gelin K ız, Gelin Kayas ı , San Kı z v.b.) benimsenmekte, baz ı heykeller ta ş ş ekliyle birlikte bir ziyaret, adak yeri halinde kullan ılmaktadır. 27 Müteakip sayfalarda, bu ta şlar, tılsımlı , kerâmetli, bereketli v.b. say ılıyorsa, bunlara dair dini mahiyette bir inanç do ğmuşsa üzerinde duraca ğız. Mezar Ta şları olarak ba ş ve ayak ucunda dikilen veya sandukal ı mezarlarda, 1— Ba ş -ucu ta şı (Ba ş -ş ahidesi), 2— Ayakucu Ta şı (Ayak Ş ahide), 3— Yanlardaki ta şlar, özel bir itina ile yap ılmakta ve böylece ölen insanların unutulmaması için ötedenberi, ta ş çılık, ta ş iş çiliği bir süsleme halinde devam etmektedir. "Mezar ta şlarının üstlerinde ekseriya çiçek dikme ğe mahsus, topra ğa kadar giden bir delikle, ku şların toplanan ya ğmur sularını içebilmeleri için, yan yuvarlak veya yürek biçiminde çukurluklar b ıra"kılması "ölümünde bile iyilik yapmak istemesinin ve tabiat ı sevmesinin en canl ı birer delili" sayılmaktadır. 28 Mezar ta şlarında sanat özellikleri, tarihi bilgi, kültür, folklor, dinle ilgili hususlar, ş ekiller, resimler, meslekler, te şkilâtlar, dualar v.b. görülür. Dini mimari bakımından önem arzeden mezar ta şlarında tarih boyunca her hususta de ğişiklikler olmuştur. "Yeniçeri, deniz askerlerinin cemaat sembolleriyle esnaf te şkilatının adlarının (bu semboller balık, bayrak, anahtar, çengel, kandil, yang ın tulumbası , ve saire gibi ş ekiller"29 mezar ta şlarında yer almış ve "muhtelif meslek ve memuriyet sahiplerinin kavuklar ını ve bunların geçirdi ği tahavvülleri" 3° bilmeden bu şekillere bakarak hemen bunlar aras ında totem veya fallus kültüyle ba ğlantı kurmaya çalışmakta, çok ihtiyatl ı olmak gerekir. Hayvan sevgisi dolayısiyle, bilhassa atlara kar şı, "ata ait mezar ş amdan, çengel, kalkan ve tulumba ve muhtelif dini semboller" de pek fazlad ır.32
kitâbesi" ve mezar taşı 31 bulunduğu gibi, "hançer, kandil
,
27 Hikmet Tanyu, Ankara'da Adakla Ilgili Sözler ve Adaklar, ilahiyat Fak. Dergisi C 1X, 1961. ve Ankara ve Çevresinde Adak ve Adak Yerleri — 45 ille Kar şılaştırma -- adlı adlı kitabımıza bakılması . 28 Hikmet Turhan Da ğlıo ğlu, San'at Bak ımından Mezarlar Ve Mezar Ta şları Ve Karaca Ahmed Mezarlığı , Milletleraras ı Birinci Türk Sanatlar ı Kogresi, Ankara 1959, Kongreye Sunulan Tebliğler, Ankara 1962, S. 120 139. S. 121. 29 Hikmet Turan Da ğhoğlu, San'at Bak ımından Mezarlar ve Mezar Ta şları ve Karaca Ahmed Mezarlığı , S. 125. 30 Aynı kaynak, S. 125. 31 Yukardaki kaynak, S. 126, 127. ve Hikmet Tanyu,'nun yukarda belirtilen adakla makale ve kitab ına baktım. 32 Yukardaki kaynak, S. 127.
93
Mezar ta şlarmda nebati süslemelerde "sap, yaprak, ba ş ak veya yemi ş " yemişlerden de Türkler "ayva, nar, incir" gibilere, "çiçeklerde ise lale, karanfil, siimbül, kafdife, nar çiçe ği, haş haş " önem vermi ş lerdir. Mezar taşlarının taş işçiliği, yazı ve süsleme sanatlar ı, kıyafet, folklor ve tarih ve dini tarih bak ımından ehemmiyeti a şikardır. Türklerin mezar ta şlarmda, evlerin kap ılarında tatbik ettikleri rozetlerin, sava şta kullanılan kalkanlar oldu ğunu, kuvvet ve kudret ifadesi olarak kullan ıldığını söyleyen mimar Hikmet, kad ın mezarlarının farklılığına iş aretle, hotuz" (serpu ş ) süslü tu ğlar, boyuna tak ılan incilerin, çiçeklerin mezar ta şı başlıklarına yap ıldığına dikkati çekiyor.3 3 Mezar taşları , mezarın yerini ve kime ait oldu ğunu belirtmesi bakımından elbette konumuzun dışında kalır. Ancak baz ı mezar ta ş larmda hiç de ğilse menşeinde sembolik mânalar ifade eden birtak ım figürlerin bulundu ğunu görüyoruz. Bu figürlü mezar ta şları başlıca, Afyon'da, Ardahan, Ahlat, Ak ş ehir, Başkale, Bitlis, Çemi ş gezek, Haran, Hozat çevrelerinde, ve I ğdır'da, Konya'da, K ırşehir'de, Malazgirt'te, Sivas ve Tokat ta bulunmaktad ır. Do ğu Anadolu'da bilhassa Akkoyunlu ve Karakoyunluların hakim oldukları bölgelerde, koyun ve daha az sayıda olmak üzere at heykeli, hattâ insan ş eklinde mezar ta şları da mevcuttur.34 Afyonkarahisar mezar ta şlarında av ve mücadele sahneleri, muhayyel varlıklar tasvir edilmi şlerdir.33 Türbelerde de (Ni ğde, Hüdavend Hâtun M. 1312) kuca ğında kaz taşıyan, zümrüdü Anka v.b. gibi figürlere rastlanmaktad ır. Akş ehir türbe ve mezar ta şları hakkında Rıfkı Mehil Meriç'in mezar ta şlarındaki, Ş amdan "bir mühr'ü Süleymani resmi", "alevli 33 Mimar Hikmet, Türk Mimarisi: Mezar Ta şları , Türk Yurdu, S. 3, Mart 1928, Sf. 197. S. 48 — 50. Derginin sonunda mezar ta şı levhaları . 34 Malik Aksel, Anadolu Halk Resimleri, İ stanbul 1960, S. 129. 35 Prof. Dr. Katharina Otto — Dorn, Türkische Grabsteine mit Figurenreliefs Aus Kleinasien, Ars Orientalis 111, 1959, S. 63 — 76. 36 Rıfkı Melul Meriç, Ak şehir Türbe ve Mezarlar ı , Türkiyat Mecmuas ı , C. V. 1935. İ st. 1936. Sf. 141 — 212. 75 Resim. Bilhassa Sf. 165, 167, 169, 170, 171, 174, 178, 180, 185, 192, ve Resim 53, Taş 70. Resim 29, Ta ş 45. 32. Mezarta şı, 33. mezarta şı , Resim 29, Ta ş 45. 42. mezar taşı , resim 33, ta ş 62. 39. resim, ta ş 65. Resim 33, taş 63. 84. mezar ta şı , 45. mezar ta şı . Taş 66. Resim 35. Ta ş 75. 58. mezar ta şı , Taş 89. 33. Resim. 62, 63, 64 numaral ı insan nakışlı ta şlar ve 33 11 kenarl ı ku ş resmi, ve 43, 45, 47, 48, 54 numaral ı resimler, 70. mezar ta şı .
94
bir kandil", "insan kabartmas ı ve kabartınanın iki tarafında birer dal (pelidli ıneş e dalı olsa gerek), oturmu ş insan i şlemesi", "arkas ında oturmuş bir kadınla bu kadın tarafından kucaklanan, oturmu ş bir çocuk kabartmas ı ve bunların altında, sağlarmda ve aralar ında me ş e dalları ; müselleslerin içinde birer" kemerin iç taraflar ında üçer musattah kabartma gül mahkük", "burmah sütunlu bir çerçeve içinde büyük dallı nakış ", "meş e dalları ile süslü gergef i şleyen duvaklı veya hotozlu bir kadın kabartmas ı", insan nakışlı ve kuş resimli mezar taşları üzerinde yapt ığı inceleme dikkate ş ayandır." Bu ta şlar üzerinde ayrıca nar veya ha şhaş motiflerinin i şlenişine iş aret etmek gerekiyor. Konya'da Ta ş ve Ah ş ap Eserler Müzesinde ( İnceminareli Medrese) muhafaza edilen baz ı mezar ta şlarında da elinde do ğan tutan avcı figürleri görülmektedir. Kırş ehir'de bugün kaybolunan Celal Hatun'un portresi olmas ı muhtemel bir figür bulunmaktad ır. Yine Kırşehir'de bulunan bir mezar ta şında karşılıklı iki aslan figürü yer almaktad ır. Prof. Dr. Semavi Eyice, mezarta şlarına temas etmekte ve i şlenen insan resimleri üzerinde durmaktad ır. Kırş ehir. Ankara ve Konya' daki mezar ta şları hakkında önemli bilgi sunmaktad ır, 36 A Sivas ve Tokat müzelerindeki mezar ta şları ise, bazısı çift ba şlı olmak üzere ku ş figürlerini ihtiva etmektedir. Doğu Anadolu'da koç ve koyun heykellerinin birço ğu Diyarbakır, Van müzelerine getirilmi ş " Ardahan, Ba şkale, Bitlis, Çemi ş gezek, Haran, Hozat, Malazgirt çevrelerindeki köylerde bulunan bu heykellerin listesi sunulmu ştur." Ahlat mezar ta şları, tezyini hale sokulmu ş ejder motifleriyle dikkati çekmektedir. Baz ı taşlar da bu ejder motifleri tamamen tez-yini birer kemer ş eklinde stilize edilmişlerdir. Bütün bu saydığımız merkezlerde ve bunlar ın dışındaki mezarlıklarda birçok mezar ta şlarında ş amdan veya asma kandil motifleri i şlenmiştir. 36 A Prof, Dr. Semavi Eyice, K ırşehir'de H. 709 (=1310) Tarihli Tasvirli Bir Türk Mezartaşı - Anadolu'da Tasvirli Türk Me ,,ar ta şları Hakkında Bir Ara ştırma, Re şit Rahmeti Arat İ çin, Ankara 1966. sf. 208 - 223. Etrafl ı Bibliyoğrafya mevcuttur. 37 Dr. Hamit Zübeyr Ko şay, Doğu Anadolu Mezarlıklarındaki Koç ve Koyun Heykelleri, Milletleraras ı Birinci Türk Sanatlar ı Kongresi 1959, Ankara 1962, S. 256, 257.
95
Umumiyetle yukarda belirtti ğimiz bu taşların 13 — 15. yüzyıl' lara ait oldu ğu tesbit edilmiştir." Türbelerde çift ba şlı kartallar dikkate ş ayandır. Selçuklularda kullanılan çift başlı kartal figürünün benimsendi ği görülmektedir." Türk Tarihi içerisinde Ku ş resimleri, hayvan figürleri ve adlar ının bulunduğu çok öncelerdenberi bilinmektedir.° Ni ğde'de Hüdavend Hatun, Kayseri de döner Künbed, Tokat'da Gök-Medrese bunlara dair örneklerdendir. Hüdavend Hatun türbesindeki figürler hakk ında bazı 38 Prof. A. Süheyl Unver, Pierres Tombales Selsjouk ıdes A EffıgıeAu 14 e Sieele en Anatolie, Jerusalem 1960. (Anadolu'da 14. Yüzy ıl Resimli Selçuk? Mezar ta şları). X Cevat Hakkı Tarım, Tarihde Kırşehri- Gülşehri ve Babailer. Ahiler- Bekta şiler, 1st. 1948, 3. Basım. S. 6 — 8. resimler. X Abdürrahim Şerif (Beyg(1), Ahlat Kitabeleri, İst. 1932. X M. Zeki Oral, Konya'da Tarihi Mezar Ta şları, Anıt, Yıl 1, S. 1 ve 2, 3, 6, 10. Şubat 1949. Ayrıca türbeler hakk ında Zeki Oral, ve M. Yusufo ğlunun yazıları, S. 2. 7. Hürrem Pa şa Türbesi. Ve S. 2. 19. Mehmet Bey Türbesi. X Mübarek Galip, Anadolu Türk Asar ve Mahkülditı Tetebbuatına Esas, Ankara, 1, S. 7 — 24. 2. S. 1 — 52. X Mübarek Galip, Mente şeo ğulları Devrine Ait Baz ı Kabir Taşları , Türkiyat Mecmuas ı , C. 2. S. 347 — 363.. X Sadettin Nüzhet, İ stanbul Me ş ahirine Ait Mezar Kitabeleri. X Hikmet Turhan Da ğlıo ğlu, Edirne Mezarlar ı, Türk Tarih, Arkeologya ve Etnografya Dergisi, S. 3. Sf. 163 — 192. X Dr. Hamit Zübeyr Ko şay'ın Gezi Yazısı , (Türklerde resimli, heykelli mezarta şları ilgili gezi), Ülkü, 111. Seri, 14. Şubat 1948, SF. 16. Fotoğrafh. X Prof. Celöl Esat, Türk Sanat ı, Sf. 199, 206. X Zeki Oral, Murat Paşa Kızı Türbesi, Anıt, Mayıs 1949, S. 4. Sf. 1 — 7, 15. X Zeki Oral, Hasan Pa şa Türbesi, Anıt, S. 8. Sf. 3 — 7 devamı . S. 9, S. 10, S. 11. X Anıt, Sayı 4, Sf. 21. (Çarhac ı Ali Paşa Evlâtlarma Ait Mezar Ta şları), (Abdülvehhap Beyin Mezar Ta şı). 39 A. Gabriel, Les monuments tures d' Anatolie, 1. Taf. 50. 1 — 2, Abb. 100Türkiyenin do ğusunda, Ercis ve Patnos aras ında türbede 15. yüzyılda bulunan. Prof. Dr. Oktay Aslanapa, Do ğu Anadolu'da Karakoyunlu Kümbetleri, Yıllık Araştırmalar Dergisi 1, 1956, Ankara Univ. Ilahiyat Fak. Türk ve Islâm Sanatlar ı Tarihi Enst. Yay. 5 (1957), Abb. 6, 8. X W. Barthold, Histoire des Tures d' Asie Centrale, S. 15. X Prof. Dr. K. Otto — Dorn, Türkische Keramik, 1957, S. 42. 40 Hüseyin Namık Orkun, Eski Türklerde Kartal Armas ı, Türklük, C. 11. S. 7, Ekim 1939. Sf. 29 - 34. Macarca bu konuyle ilgili kaynaklar zikredilmektedir. X L. Sternberg, Der Adlerkult bei den Völkern Sibiriens, Archiv für Religionswissenschfat, vol 28 (1930), S. 130. X Prof. Dr. Katharina Otto — Dorn, Türkische Grabsteine mit Figurenreliefs Aus Kleinasien, Ars Orientalis 111. 1959, S. 63 — 76.
96
iddialar ileri sürülmü şse de bunların hakikat değeri ayrı bir inceleme konusudur.41. Erzurum'da Emir Saltuk türbesinde, kartal, yarasa'ya benzer kuş ve hayvanlar, kulakl ı ejder, öküz ba şı gene Saltık türbesinde tavşan ve fare (veya yarasa),42 (Konya Ta ş ve Ahş ap Eserler Müzesi)nde bulunan Konya Ejder figürü (kaleden getirilmi ş olan), Diyarbakır, Divrik kartalları (Sf. 13), Tokat'ta Çöre ği Büyük Tekkesinde Geyik kabartmas ı ve Anadolu'da muhtelif yerlerde Geyik boynuzu gibi şekiller, resimler .. dinler tarihi bak ımından da dikkati çekicidir. Mezar taşlarındaki resimlerin, ş ekillerin kısaca tahlilini, mezarla ve mezar taşıyle bağlantısını, sonuç, bölümünde görece ğiz.
AFYONKARAHISAR Göze iyi Gelen, Kaya'dan Akan Su:
Musa Kazım, (Anadolu Hurâfeleri) adl ı makalesinde, Afyon'a iki saat mesafede olan, iri ve sivri bir kaya'n ın ete ğindeki Kalecik köyünün üst tarafında ve sivri bir tepenin tam yar ısında oyuk bir KAYA bulunduğunu, birçok kimselerin burada " Sarı Çoban Dede) adında bir zat ın yatmakta olduklarına inandıklarını ve buradaki yarık bir kayadan daima su damlad ığını, bu suyun, göz hastal ıklarına iyi geldi ğini söylediklerini, dedenin ruhuna, damladan gözlere damlat ıldığını anlatmaktad ır.43 Öksürük Kayası:
Gene Afyonkarahisar' ın güneydeki da ğında ve Afyon'a bakan bir yaınaçta, Öksürük Kayan denilen "ortas ı bir insan geçecek kadar delinmiş bir kaya'nın ziyaretine gidildi ği ve "kayadaki delikten birkaç 41 M. Zeki Oral, Hudavend Hatun Türbesi ve Hayat ı , Niğde 1939, S. 5 — 10. X Prof. A. Gabriel, Monuments Tures d' Anatolie, T. 1., Paris 1934, pp. 144 — 148. X İbrahim Hakk ı Konyalı , Abideleri ve Kitabeleri İle Erzurum Tarihi, İ st. 1960. Yakutiye medresesi münasebetiyle Sf. 305, Ongunlar Sf. 307,Sa ğiikler S. 308, 310, 311, 312, 313, 314, 315, Ku ş adı taşıyanlar Sf. 316., Arma 317 — 320. 42 (Prof.) Bahaeddin ögel, Erzurum An ıtlarında Eski Altay- Türk Sanatının Izleri, Erzurum 1947, Sf. 17. Sf. 13. 43 Musa Kazım, Anadolu Hurâfeleri, Halk Bilgisi Haberleri (dergisi), Y ıl 4. Sa. 48. 9 Mayı s 1935. Sf. 316.
97
kere geçmek" suretiyle öksürükten kurtulunaca ğına inanıldığı belirtilmektedir.44 Devrani Baba Türbesi Önündeki Ta ş: Afyonkarahisar' ın manevi muhafızı sayılan ve ölüm tarihi bilinmeyen Devrani Baba'ya, onun mezar ına saygı gösterilmekte ve ondan gelecek hakkında haber almaya çal ışılmaktadır. Memleketin tamamiyle ş arkında evlerden hariç, yani kırlarda, bir tarafı mezarla muhat küçük bir çatının altında uyuyan bu zat ın merkadi önünde takriben yüz elli okkalık toparlak bir ta ş vardır. İstikbalini ö ğrenmek isteyen, o taşın önüne gelerek istikbalde filan i şte muvaffak olup olm ıyacağını sorduktan sonra, o ta şı süratle döndürmeye te ş ebbüs eder. E ğer taş dönerse, baba, o kimseye müstakbel i şinde muvaffak olaca ğım, dönmezse olamıyaca ğını haber vermi ş olur."45 Taşla gelece ği ö ğrenmek, ta ş yapıştırma, delikli ta ş ortas ından veya iki ta ş sütun aras ından, iki ta ş , kaya aras ından geçme ta ş döndürme, ta ş çevirme inancına dair olaylar hemen birçok illerde, ilgi derecesi hemen herzaman pek fazla olmasa da görülmektedir. Sarı Kız: Bir mağaranın önünde bulunan Sar ı Kız adlı bir kaya, heykel ş eklinde olup "yüzü, all ı, pullu yazmalarla örtülü"lerle örtülü ve halk tarafından ya saygı gösterilerek bir yat ır mertebesinde benimsenir. Sarı kız hakkında türlü efsanelerden birisi de onun kafirler taraf ından kovalanması ve buraya s ığınmasıdır. Söylentiye göre, Tanr ı onu burada korumu ştur. Baz ı kimseler "akşamları yemek getirirler" önüne mumlar dikerler. Bu kızın kendilerine ş efaat (!) edece ğine inanırlar, yüzlerini "gözlerini bu heykele" yani S ırı Kıza sürerler. Ondan birçok ş eyler beklerler. Burada ayr ıca hastalar, yerlere çiviler çakarak hastal ıklarını burada b ırakacaklarım, Şifa bulacaklar ını umarlar." 46 44 Yukardaki kaynak. Sf. 316. 45 Musa Kaz ım: Afyon, Eskişehir ve Civar ında Halk İnanmaları , Halk Bilgisi Haberleri, C. 3, Sa. 26. Sf. 35, 36. 46 Malik Aksel, Anadolu Halk Resimleri, İ sı . lflniv. Edebiyat Fak. Yayını , İ stanbul 1960, Sf. 122.
98
AĞRI Göktaş': Her göktaşının kolaylıkla bir kutsallık kazanamayışının açık bir delili de Ağrı çevresindeki 60 y ıl önce, gökyüzünden buraya ate ş halinde düşen bir göktaşıdır. "44 metre çap ında ve 66 metre derinli ğinde bir çukur açm ış . O muazzam ve heybetli (5. 165 metre) A ğrı dağının pekliğine pek temel kayalar ını keskin bir bıçak gibi eritip do ğramış... Biz Allahın Türk topraklarına bahsettiği bu dünyanın ikinci büyük Göktaşı hörikas ım hem de Ağrı eteklerinin dibinde tozun topra ğın içine terketmi şsiz." Gökta ş', Doğubeyazıt'a 25 kilometre, TürkiyeIran transit yolu üzerinde Gürbulak hudut kapumzdan 5 kilometre içeride bulunuyor." 47 Görülüyor ki her göktaşı hemen kutsallaştırılıvermiyor. Bu onun canlı bir örne ğidir. Kutsallaştırmanın sebepleri, usulü, mahiyeti farklıdır. ANKARA Delik Taş, Düz Taş, Taş Yapıştırma: Niyet Taşları: Türbelerde, mezartaşlarına veya orada münasip bir duvara ta ş yapıştırmak veya taş yapışırsa niyetin, dileğin olacağı, aksi halde olmıyacağına dair bir inanç mevcuttur. Keza türbe, yat ır mevkiinden taş alıp eve götürmek, niyet, dilek oluncaya kadar saklamak, sonra yerine bırakma gibi olaylar da görülmektedir. Bunlar da ta ş sadece bir araç olarak kullanılmaktadır. Doğrudan doğruya taşın kendisinde bir kerâmet, bir kutsall ık bahse konu değildir. Bu gibi Türbe, yat ırlarla ilgili inanç ve âdetler üzerinde (Ankara ve Çevresinde Adak ve Adak Yerlerine Dair Bir Ara ştırma) adlı tezimizde durmuştuk.48 Burada Taşın kerameti, kutsallığı üzerindeki örnekleri sunaca ğız. 47 Ağrı'da Yatan Dev Bir Göktaş'. Var, Yeni Sabah, 3 Aral ık 1961. 48 Hikmet Tanyu, Ankara ve Çevresinde Adak ve Adak Yerlerine Dair Bir Ara ştırma Ankara 1958 (Doktora Tezi). Ankara'da Adakla ilgili Sözler ve Adaklar, İlâh. Fak. Dergisi: 1X, Ankara 1962, Türk Tarih K. Bas ımevi. (Doktora Tezinden Bir Bölüm). Sf. 164, 168, 175, 176, Ba şka Ülkelerde Adak ve Adak Yerleri. Türk Yurdu, C. 3. Sa. 3 - 4, Haz. Temmuz 1961. Almanca Ozeti: Das Gelübde İm Türkschen Volksglauben, Annemarie Schimmel, Die Welt des İ slams, VI., Nr: 1 2., Leiden 1959. Sf. 71 - 90. -
99
Ali Ta şı : Ankara kalesinde, Evliya Ta şı da denilen ve Hz. Ali tarafından atıldığı ileri sürülen 40 sm. kadar kutrunda bir ta ş , ziyaret ve adak yeridir, mum yakıhr.
Delik Ta ş : Solfasol köyü yakınlarında bir türbenin merdivenel inilen bir mahzeninde ortası yuvarlak bir taş duruyor. O taşın ortas ından günahı olmıyan geçermi ş . Günahkâr olan ı taş sıkar geçemezmiş . Ayrıl zamanda bir niyet tutar, ş ayet niyeti olacaksa geçebilirmi ş , dile ği ohnıyacaksa ta şın orası, deliği daralıyor. Böylece ta ş sıkıyor, ş ahıs geçemiyormu ş . Gene Ankara, Nall ıhan çevresinde, Sakarya'ya bir kilometre mesafede Emrem Sult an köyünde, türbenin kar şısında 500 metre kadar ilerde öksürük, bo ğmaca için çok şifalı sayılan, bir çocuk s ığacak kadar ortas ı delik olan ta ştan hasta çocuk geçiriliyor. Bu s ırada 3 ihlâs okunuyor. Bunun şifas ına inanılıyor. Delik Taş 'tan, bilhassa bo ğmacalıların, hasta çocukların geçirilmeusulü, âdeti Ankara çevresinde ve di ğer illerde pek s ık görülmektedir.
Düz Ta ş : Profesör Ahmet Cafero ğlu, Ankara'da Su P ınarımn yanında düz bir taş olduğunu, doğan çocuğun 40 günü dolduktan sonra buraya getirilip ta şın üzerine konuldu ğunu, çocuk piç ise muhakkak ta şın üzerine konulduktan sonra a ğalamağa başladığını, ağlamazsa çocu ğun ailenin hakiki efradından oldu ğunun anlaşıldığını zikrediyor.49 Fakat daha çok bu hareket piçli ğin anlaşılması de ğil pişik tedavisi için yapılmaktadır. Doğumu Kolaylaştırıcı Tag: Do ğumda (bilhassa o ğlan) zorluk çekilmemesi için, kadının sağ oyluğuna uğurlu bir ta ş , bir zümrüt ta şı bağlanmakta böylece, kad ına rahat bir do ğum yaptırılacağına inananlar bulunmaktad ır. 49 Prof. Ahmet Cafero ğlu, Türklerde Sihri Ta ş Telâkkisi, Halk Bilgisi Haberleri, C. 2. Sa. 13. 1 Kas ım 1930.
100
Yağmur Duasmda Taşlar: Naki Tezel, Ankara'n ın Bayındır Köyünde Ya ğmur Duası, gözleminde, duaya ç ıkmaya karar verilince, bütün Bay ındırlıların önce üç gün oruç tuttuklar ını, taşları sayıp ayırdıklarını, sonra yüzer yüzer sayarak çuvallara doldurduklar ını ve bunların sayısının 70.000 taş olduğunu tesbit ediyor." Ta şların sayılması bitirildikten sonra köyün hocasının, "bu taşların her birine "Ve hüvellezi yünezzibülgayse min hadi makanetu ve yen şürt) rahmetehil ve hüvel veliyyül hamit" âyetini okuduğunu ve anlamının "Ey Ulu Tanrı, kulların meyustur. Ya ğmuru indirdi bütün mahlilkata da ğıt" dedi ğinim anlatıyor. Naki Tezel, bütün bunları bir hocamn nas ıl okuyabildiğine hayretini gizkmiyor. Aldığı cevap şudur: "Hem de her ta şı yalıyarak ve dişine de ğdirmeden okur. "Sonra bu ta şlar çuvallara doldurularak, suyun kayna ğına dökülüyor." Kurbanlar bu ta şlar üzerinde kesili'yor. "Çünkü kurban ın kanı taşların üzerine akacakt ır."52 Burada ta şların dua okunduktan ve hayırlı bir maksada araç olduktan sonra kutsalla şıp, de ğerinin yükseldiği görülüyor. Ta ş a do ğru, taş üzerine islâmi bir şekil içinde âyet okumak, eski kalıntının yeni bir halde uzla ştırılmasına örnek gösterilebilir. Yaln ız bu gözlemde bulunan zâtın âyetin Türkçe'ye çevirisinin düzeltilmesi gerekiyor; "Umutsuzluğa düşmelerinin ardından yağmuru indiren, rahmetini yayan O'dur. O, övülmeğe lâyık olan Dost'tur."53 Veya di ğer bir meale göre "O, (insanlar) ümidlerini kestikten sonra, ya ğmuru indirmekte rahmetini yaymakta olandır. O, hakiki yâr, her hamde sezâvard ır."5 4 Ankara'nın Horan köyünde ya ğmur duası ş öyle oluyor. Ya ğmur duasına, Ankarada da yüksek tepelere, mezarl ıklar, türbe çevrelerine ç ıkılması daha fazlad ır. "Yağmur duas ına kuşluk vaktinden biraz önce ç ıkılır. "Allahın rahmeti şu ş ekildeki bir dua ile dileniyor: "Ya Rabbi, Peygamberimiz Efendimiz, enbiyalar, evliyalar, habibler, dilsiz hayvanlar, günahsız ve mâsum insanlar hürmetine bizi rahmetinden mahrum etme" denilir.
50 Naki Tezel, Ankara'nın Bayındır Köyünde Ya ğmur Duası , Çığır (dergisi), C. 13, Sa. 127, Haziran 1943, Sf. 162 —164. 51 Aynı kaynak. Sf. 163. 52 Aynı kaynak. Sf. 163. 53 Kur'an- ı Kerim Ve Türkçe Anlam ı, Diyanet İşleri Başkanlığı Yayını : Ank. 1961. C. 111. Sf. 642. Şûra Sûresi, 28.
101
Duadan önce, dua s ırasında, yahut duadan sonra dört -beş bin taşa veya nohuda dua okunur, yahut at kafas ına dua yaz ılır. Taş veya nohut bir torba içinde ve at kafas ı doğrudan doğruya suya b ırakılır ve bir iplikle kenarda bir kaz ığa bağlanır. Yağmur yağarsa bunları sudan çıkarmak mutlaka lânnıdır." Burada da di ğer yerlerde oldu ğu gibi yağmur duasından sonra çokss zaman ya ğmur ya ğdığına denemeleri ile inanmaktad ırlar.
Kayay ı Şerif: Çaml ıdere ilçesindeki bu ta ş saygıyle ziyaret edilirdi Müftü tarafından kırdırılmış ve baz ı kimseler müftüye kızmışlard ır.
Mezara Taş B ırakmak: Fal Taşı : Damlalı Taş : Ali'nin izleri: Delik Taş : öksürük Taşı : Beypazarı'nda (Ivaz Baba= Ayva şık Dede) nin mezarı na bir küçük ta ş bırukıhyor. Çubuk çevresinde (12 kilometre mesafede), Kalender'in türbesinde, köş ede tersine konmu ş bir sütun başlığının üzerinde b ırakılan 8-10 küçük taşa, fal ta şı deniliyor. Bu ta şlar niyete göre tek çift ayr ılarak niyetin olup olmıyaca ğı anlaşılmak isteniliyor. (Ankara ve Çevresinde Adak ve Adak Yerlerine dair Bir Ara ştırma) da Beypazar ı , Çubuk v.b. adak yerleri ve türbeler hakk ında etrafl ıca durulmuştur. Ayrıca: Prof. Yusuf Ziya (Yörükân) Anadolu Alevileri ve "Tahtac ılar", Darülfünun İlâhiyat Fak, Mec, İst, 1928, Yıl 2, Sa, 8. Çubukla ilgili). Gene Kalender'in Damlal ı Taş adını alan, uçurum gibi bir yerdeki kaya kovuğu çilehanesinde Hz. Ali ile ilgili olarak bir hikâye anlat ılıyor. 54 Kur' ın-ı Hakim ve Meâl-i Kerim, Hasan Basri Çantay çevirmesi, İ stanbul 1953. C. 11. Sf. 840. E ş- Şfıra, Sûresi, 28. 55 Rıfat Turgay: Türk Halk Bilgisi Derne ği Anketine Cevaplar: Ankara'da Ya ğmur Duas ı , Türk Folklor Araştırmaları, C. 6. Sa. 143. Haziran 1961. Ta şla ilgisi olan kaynaklar ı zikrediyoruz. Taşla ilgisi olmaksızın Yağmur duasından bahseden kaynaklar ayr ı bir konuyu te şkil ediyor: Prof. Dr. Nermin Erdentu ğ, Sün Köyü'nün Etnolojik Tetkiki, Ank. -Univ. Dil ve Tarih — Co ğ . Fak. Yay. Ankara 1959. Sf. 12. Ya ğmur Duası . Ali Rıza Yalman Yalgm, Cenupta Türkmen Oymaklar ı, Kısım V., Adana 1939. Sf. 33. (Çömçe Gelin: Ya ğmur Duası) A. R. Yalgın, Toroslarda Karatepeli Bölgesi, Halkevi Yay ımlar', Ankara 1950. Sf. 65.
102
İzlerin Ali'nin at ının ve kılıcının işareti olduğu ileri sürülüyor. İkinci efsâne şöyledir: Halen kar şı tepede yatan Yatır tarafından izlenen bir kız, bu Damlalı Taş'ın içine girmiş ve taş kızı içine aldığı için, yat ırm bedduasına (ilelebed gözünün ya şı dinmesin) uğramış . Bundan dolayı da kayadan su sızması, damlaların akışı sürüyormuş . Nallıhan'da Emrem Sultan köyünde, Emrem Sultan türbesinin karşısında beşyüz metre ötede, ancak bir çocu ğun sığacağı ortası delik taştan hasta çocuklar (öksürük, bo ğmaca) Şifa niyetiyle geçiriliyor ve bu işlem sırasında üç ihlas okunuyor. Nallıhan'ın doğusunda 20-25 kilometre mesafede Ye şilyurt (eski adı Harami) köyünde, türbeninin yan ındaki ta ş, öksürüğe iyi geldi ğine inanıldığından yalanıyor, bazan da toz halde yeniliyor. Ankara çevresinde bu gibi örnekleri ço ğaltmak mümkündür.
ANTALYA Zincirli Kaya :
Yük. Z. Mühendisi Asistan Mehmet Akta ş'ın bildirdiğine göre, Elmalı Ilçesinde Vahap Ümmi türbesinin üzerine üst taraftaki da ğdan yuvarlanan taşa: —Dur! dedi ği ve ta şın 40-50 metre ötede durduğu (8 - 10 metre büyüklükte) halk aras ındaki bir inançtır. Taşla türbe birlikte ziyaret edilir
AMASYA Taşta Ali'nin izi: (Sert) Çoban Dede tarafında bir Kaya da Hz. Ali'nin düldülünün izi bulunduğu ileri sürülüyor ve buras ı ilgi topluyor. Taşla ilgili Keramet: Merzifon Yat ırlarından Fenerli Dede'nin ziyaretgahma, şimdiki mezar başına kırk adamın kaldıramıyacağı taşı attığı söyleniyor. Taş ilgi çekiyor. 103
Belirli Bir Ta ş Etrafında Yürütülme: Merzifon Yatırlarından Üçler: Sofular camiinin yan ında, Üçler denilen Yatır'a yüriiyemeyen, yürümesi geciken çocuklar götürülüyor. Yüksek bir yere (Arpa), (bu ğday) serpiliyor. Ay ın ilk çar şambas ı ziyarete götürülen çocuklar ta şın etrafında yürütülüyor. 56
Atılan Taş: Merzifon'a 7 kilometre mesafede bulunan (Hac ı Veli) ereni de 40 adamın kaldıramıyaca ğı taşı atıyor. Taş mezarın yakınında bulunuyor.
Kız Kayas ı (Ersandı,k) Efsanesi, Buyru ğa uyan Kaya: Merzifon ilçesinin köylerinde Sünni, Bekta şi inançlarından başka eski Türk akide ve geleneklerinin kal ıntılarını bulduğunu söyliyen (Doç.) Dr. Şükrü Akkaya: "Etrafın dağlık, ormanlık oluşu, birçok su kaynaklarının bulunuşu, peri, evliyâ efsanelerine çok müsait" diyor." Bir Hıristiyan Beyinin kızına dair bir efsâne kayayla ilgilidir. İslâmlar buraları fethedince bu genç k ız kaçmış . Gaziler, biz kır atlı birini gördük, onu er sandık, demişler. Me ğerse bu kız pehlivanmış , herkesi yenmiş . Haydar Çavu ş'tan nakledilen bu bilgi üzerine şu neticeye var ıllyor: " İşte bu Kızkayasının üzerine mübârek bir kara a ğaç vardır (Bu civarda çamdan ziyade karaa ğaç kudsiyeti temsil ediyor.) Bu Ersand ık Efsânesi devamediyor. Balkayas ı diye, içerisinde üç tane ta ş oda bulunan ve iki minare yüksekli ğinde kay-anın cephesindeki bir delikten önceleri bal sızdığı anlatılıyor. Bir di ğer söylentiye göre H ıristiyan Beyinin kızının burada sakland ığı ve burada öldürüldü ğü söyleniyormuş . "Bu kız kaçıpta kayaya geldiği vakit, açıl kayam açıl demiş , kaya açılmış , kız girince kapanmış . Fakat saçlar ından bir kısmı kayaya takılı kalmış . Bugünkü kaynak oradan s ızar" deniliyor." Burada kaya'n ın canlı bir varlık gibi düşünülerek kızın buyru ğuna uyduğu ileri sürülüyor." Bu gibi buyru ğa uyan, K ızkayası adını alan kayalar Anadolu'da az de ğildir. 56 (Doç) Dr. Şükrü Akkaya, Orta Anadolu'da Bir Dola şma, Ankara 1934, Hakimiyeti Milliye Matbaası, Sf. 47. 57 Yukardaki Kaynak, Sf. 54. 58 Yukardaki Kaynak. Sf. 55.
104
Taş Yapıştırma: Kurtbo ğan: Amasya İ stasyonunun hemen yan ında, tren yolunun geçti ği yerde, Gazi yakınında dört tarafı demir parmaklıklı türbenin, baş ve ayak ucundaki parmakl ıklar bezlerle dolu, çevresi onar ılmış ve yazıtlı olan türbenin ba ş ve mezarta şları altında ufak ta ş parçaları , mum yanında ta ş ın da rolünü gösteriyor. BALIKES İ R Taş alıp mezara koyma: Ruhi Sadi, Balıkesir'de Halk inanmalar ı arasında çocu ğun çabuk yürümesi için (Ayak Dede) denilen türbenin etrafında kolundan tutulup üç defa döndürüldü ğünü ve yerden bir ta ş alınarak mezar ın üzerine konuldu ğunu anlatıyor. 6° Yağmura Karşı Delik Taş Asılması: Mustafa Salman, Bal ıkesir'de baz ı ş ahıslar aras ında Delik Ta ş asılırsa yağmur ya ğmıyacağına, inanıldığını belirtiyor." Yağmur Ve Dua Taşı: Ragıp Beyceli, (Dursunbey Kasabas ına Ait Bir Kaç Not), ba şlıklı makalesinde, Dursunbey'deki ya ğmur duas ında taşa dua okunduğunu, 20.000 dua taşının yağmur ya ğmasına araç yap ıldığı anlatılmaktadır. 62 ı da Dua Taşı dır. Bu çevreden toplanan 20.000 ta ş a Bumevkinad halk anlatışıyle (Kulhüvallahu) okunduktan, ta şlar temiz torbalara doldurulduktan sonra suya b ırakılıyor. Dursunbey'de Yatır Taşlamak: Dursunbey'de Hıdırhk mevkiinde, Orman İşletmesinin Lojmanlarının arkasındaki tepede, dilekte bulunarak adak adanan H ıdırlık 59 Hikmet Tanyu, Ankara Ve Çevresinde Adak Ve Adak Yerlerine Dair Bir Ara ştırma, Ankara 1958. -Doktora Tezi- Burada efsiinenin di ğer ayrıntıları mevcuttur. 60 Ruhi Sadi, Halk İnanmaları III. Bahkesir'de, H. B. H. C. 2. Sa. 21, 22. 15 May ıs 1933. Sf. 208 — 211. (41. madde ta şla ilgilidir). 61 Mustafa Salman, Balıkesir, Sf. 79. 62 Ragıp Beyceli, Dursunbey Kasabas ına Ait Bir Kaç Not, H. B. H. C. 9. Sa. 106. (108. sayıya da bakılması).
105
Dede'de ta şla ilgili bir âdet devam etmektedir. Bilhassa kad ınlar tarafından çok ilgi görmekte, onun niyetleri yerine getirece ğine inanılmaktad ır. Bu Yatır' ın mezarı tamamen bir ta ş yığınından ibarettir. Zira bu yatırı taş lamak âdettir" Buraya dedeyi ziyaret maksadiyle gelen her fert veya topluluk (ki bunlar ın ekserisini hanımlar te şkil ediyor) yat ıra beş metre kala, yerden ald ıkları ta şları, yine bu mezar ş eklindeki taş yığınının üzerine atarak etrafında üç defa dönüyor, sonra bu ta ş yığınının hemen yanına çömelerek toprak üzerine bir ş eyler çizdikten sonra duaya ba şlıyorlar." " Bu çizilen ş eyler, dileklere dair, ev, apartman, otomobil, erkek, çocuk, kad ın ve böylece resimler. Neden ta şlanmak gerekti ğini mahallinde araştıran muhabir, oradakilerden tatmin edici bir cevap alamıyor. Yalnız Dede ta şlanmazsa dile ğin yerine gelmiy.eceğini söylüyorlar. Niçin ta şlamldığını kazanın yaşlıları, şu ş ekilde açıklıyorlar: Rivâyete göre: Evlenme ça ğları geçmekte olan iki kız karde ş , kısmetlerinin aç ılmas ı için dedeye gelerek dilekte bulunuyor ve yere birer erkek resmi çiziyorlar. Aradan k ısa bir zaman geçtikten sonra kızlardan büyü ğü, muradına erip evleniyor, evleniyor ama küçük karde şinin delicesine sevdi ği bir delikanlı ile. Buna çok üzülen ve hastalanan küçük te hemen her gün H ıdırlık Dede'ye gelip: "—Bana Sen kıydın!" diye onu taşlarmış ve bir sabah bu kızca ğızı dedenin yanıbaşında ölü olarak bulmu şlar. Dedeyi ta şlamaktan maksat da, bir daha böyle bir yanlışlığa sebebiyet vermemesini kendisine hat ırlatmak içinmiş ." Bu dedenin kimliği, ş ahsiyeti ne vakit öldü ğü bilinmiyor. Buna rağmen ta şlama, dilekte, bulunma, dua etme resim çizme seremonisi devam ediyor ve mezar at ılan taşlarla günbegün büyüyor. Murat Taşı:
Edremit çevresinde bir ayaz ına yakınında, yanından su akan şıp Dede adlı bir yatıra bilhassa kısır kadınların çocuk dilemek üzere gittikleri ve orada horoz kestikleri ve akan sudan (Murat Ta şı) aldıkları anlatılıyor.
Üç Taş Al ıp Saklama Sonra Yerine Koyma : Balıkesir, Edremit'te mezardan üç ta ş alıp saklama ve dilek olunca bu saklanan ta şları götürüp alınan yere koyma, iade etme olaylar ı görülmektedir. 63 Nusret Korkmazo ğlu, Taşlanmadan ada ğı yerine getirmeyen bir "Yat ır" var Dursunbey'de — Röportaj — , Cumhuriyet, 1 Ekim 1963.
106
Hz. Ali'den Edremit çevresindeki Durdağı üzerinde, insan ayağına ve hayvan nallarının şekillerine benzeyen izlerin Hz. Ali'nin ve at ımn izleri olarak inanıldığı, bu efsânenin bilhassa Ali hayranlar ı ve bekta şiler tarafından yayıldığı, bu kayalara gidip bakı ldığı belirtilmektedir. 64
Kazdağı'nda Kutsal TA Ş: Tahtacı Türkmenler, Sivas, Çorum v.b. birçok il ve ilçelerdeki Aleviler, kadın ve erkek e şitlik içinde, yedi y ılda bir defa Kazdağı'ndaki Sarı Kızı ziyaret ediyorlar: "Bugün mezhebe Alevi ve itikaden bat ıni olan bütün Tahtacı Türkmenleri için yegane kâbe Kazda ğıdır. 65 Burayı ziyarete muvaffak olanlarsa (Hac ı) namını ahrlar" 66 "Bu ziyaret 13 A ğustos'tan II Eylül'e kadar devam eder... Ziyarete muvaffak olamıyanlarsa vekil göndermek mecburiyetindedirler ... Büyük âyini Izmir'in (Narlıdere) köyünde oturan (Dede) idare eder" 67 , sazlar çalınır dualar edilir. Edremit çevresindeki bu Kazda ğında Kutsal bir ta ş bulundu ğu iddia ediliyor. Tahir Harimi Balc ıo ğlu, Kazdağı'nda ziyaret edilen kutsal bir taşı Yada taşına benzetiyor. Onun hakk ında önemli olarak bazı görüşler ileri sürerken, baz ı ta şlar hakkında da dü şüncelerini söylüyor: "Ibranilerin (Betilon), Türklerin (Ye ş imtaş), Yunanlıların (Betilya), Lâtinlerin (Betillo) dedikleri mukaddes ulahiyet ta şı da (Ida= Kazda ğı)nın tam tepesindedir. "Bunun vaktiyle Anadolu halk ı tarafından (Frigya)daki timsaline tap ımldığını , Roma istilası zamanında Mukaddes Taşın nakledildiğini, bu taşın aslında nur ve ziya ile ilgili bir ınabut oldu ğunu, bunun Turani kavimlerin göçü s ırasında getirildiğini, "müteakip devirlerde dünyanın başka ba şka kö ş elerinde dahi derin bir ehemmiyetle bu ta ş a milyonlarla insan' ın "Betil mâbudu diye tap" tıklarım, (Betil)in (Haceri Semavi) denilen (Erolit) cinsinden bir ta ş oldu ğunu, "Bu taş 'ın ihtirakla ate şler saç"t ığını, "yıldız ş eklinde arza" dü ştüğünü, renginin siyah oldu ğunu, Tanrıdan bir parça addedilen bu taşa, eski kavimlerin içi nur dolu diye itikat ettiklerini, Beni İsrail'in mukaddes tan ıdıkları bu taşın (Tevrat) ta da bir yeri oldu ğunu, Yakup Peygamber'in "Biri seba'dan Harran'a "giderken, geceyi ge64 Tahir Harimi Ball ıo ğlu, Tarihte Edremit Şehri, Balıkesir 1937, Vilâyet Matbaas ı, Sf.135. 65 Tahir Harimi Balcıoğlu, Tarihte Türkler Aras ında Şiilik Cereyanlar ı . 66 Tahir Harimi Balc ıo ğlu, Tarih'te Edremit Ş ehri, Balıkesir 1937. Sf. 87 67 Aynı Kaynak. Sf. 87.
107
çirmek üzere ba şının altına bir taş koyup yatt ığı nı , rüyasında Yehova'yı görüp onunla konu ştuğunu, uyanınca bu Taşı kutsallaştırarak, Allah'ın evi (Beyt-el) tan ıdığını ve gök'ün kap ısının burada bulundu ğunu, üzerinde yatt ığı taşı dikip yüzüne zeytinya ğı döktüğünü ve adına (Beyt-el) dedi ğini, Türklerin de aym tipte bir inançları bulunduğunu ileri sürüyor. "(Kad taş , Kut Ta ş-Ye şim taşan da buna benzedi ğini, bunda ulilhiyetten geçmi ş kuvvet ve kudret bulundu ğunu, tabiat kuvvetlerini arzu edilen hedefe sevketmek için bu ta şın etrafında hususi Ctyinler ve tavaflar yapıldığını, bununla ya ğmur ya ğdırıldığını, yangın söndürüldüğünü, havanın güzelle ştirildiğini, bu kudsiyetin ona altın ışıktan geldiğini, bunun bir gece gökten bir nur sütununun kay ın ve fıstık
ağaçları üzerine inmek suretiyle oldu ğunu, "orada (Ye şim) den bir kaya vücuda geldi" ğini, bütün Türklerin bu kayayı (Kutlu Kaya) diye takdis ettiklerini, Çin hükûmdarm ın (Daha önce anlatt ığımız üzere) bunu parçalat ıp, dağıttığı nı ve kâhinlerin, sihirbazların bu kayanın parçasını kapıştıklarun, buna sahip olan yerlerde, bolluk ve bereket başladığını anlatıyor; (Ravzat-safa) müellifinin rivayetini zikrederek, Nuh'un o ğlu Yafes'e, ya ğmur ve bereket için bir ta ş verdi ğini hatırlatıp, Türklerin arasında (Yattaş) diye kutsalla ştırılan taşın bu olduğunu, ona saygı ve tâzim de bulunuldu ğunu belirtmek istiyor. Kutlu Kaya, Yat Taşı ve diğer ta şlar aras ında ba ğlantı kurmaya çalışan düşünür bu girişi müteakip Kazdağındaki kutsal taşa sözü getiriyor: "Kazdağı'nın (Gargar) tepesinde bulunan bu mukaddes taşın etrafında aynı şekilde büyük ta şlarla çevrilmiş olduğu görülmektedir." Kut'taşı ile Bekta şilerin Teslim Ta şı arasında bir ba ğlantı kurma ğa uğraş an ve bunu Tevrat'a
kadar dayandırma gayret ve iddias ında olan yazar' ın düşüncelerinin ilmi tahlil ve dayana ğının incelenmesi —burada— bir tarafa b ırakılarak, Kazda ğındaki Kutsal ta ş iddiasının önemli oluşunu kaydetmek gerekiyor." Sarıkız, Kutsal Taş Hakkında Aykırı Görüşler: Yaptığımız mahalli araştırmalar yukardaki iddiay ı kolayca teyid eder nitelikte olmamıştır. Ekim 1964 tarihindeki mahalli ara ştırmamızda çok ya ğmurlu, fırtınalı , yıldırımlı bir zamanda, da ğ eteklerinden ileri geçip, zirveye çıkmak mümkün olmamakla beraber günlerce devam eden ara ştırma ve incelememizde baz ı dikkate değer sonuçlar elde ettik. Bütün bu çevreden Narl ıdere ( İzmir) kadar sözü geçen ve 68 Tahir Harimi Balc ıo ğlu, Tarih'de Edremit Şehri, Edremit Halkevi Yay ınlarından 1, Balıkesir 1937, Balıkesir Vilayet Mat. Sf. 76, 77, 78.
108
Türkmenlerin babas ı sayılan ve bu bakımdan ilgili bilgi de yetkili görülen Mustafa Özcan'la ve Edremit ve Sar ıkız hakkında incelemeler yapmış olan Gıyas Yetkin'in de bulundu ğu görüşmemizde, diğer taraf düşüncesini şu şekilde belirtti. Çepnilerin Sankızia ilgisi olmadığı, yalnız Tahtacı Türkmen ve yerli halkın oraya murat ve adak maksadiyle gittikleri ve muratta bulunduklar ı ve Sarıkız'ın baş tarafında bulunan taşa bez bağlandığı, ancak diğer yerlerdeki âyinlerde oldu ğu gibi davranıldığı, adak yerindeki kırıntıların kartallar tarafından yenildi ği, burada özel bir kutsal ta ş (Yada gibi) bulunmadığı, kaz ayağı iş aretinin göğüste taşınniadığı, Fatih Sultan Mehmed'in Midilli adas ını fethi sırasında Adana havalisinden Türkmenlerin al ınıp, kereste işinden çok iyi anladıkları için, gemi yaptırmak üzere bu havaliye getirip yerle ş tirildiği, Sarıkız Âyini (hac ılık) diye buraya mahsus bir ş eyin olmadığı, âyinin meydanda veya kapal ı yerlerde yap ılabilece ği, Tahir Harimi Balcıo ğlu'nun ş ehircilik, turist celbetmek gayretiyle ve Türk ınenleri bu münasebetle haklı olmıyarak tasvir ve tan ıttığı, taş 'ın turizme hizmet için bir yakıştırma olduğu ileri sürüldü. Kazdağı'na muhtelif zamanlarda ç ıkmış olan Gıyas Yetkin, Edremit, le ilgili eserlerinde oldu ğu gibi69 karşılıklı görüşmemizde de, Alevi Tahtacı Türkmenin hacı olma gayesi diye bir ş eyin mevcut olmadı ğım, bu çevredeki hemş erileri ziyaret için bir geli ş olduğunu, ayrıca tepeye de gezmek maksadiyle ç ıkıldığını, zâten Türkmenlerin çal ışma sahalarının Kazdağı ormanı olduğunu ve ormanın en verimli yerinin Sarıkız'la Babatepe aras ında bulunduğunu, yazın bütün Türkmenlerin bu ormanda çalışıp buluştuklanm ve hem şehrileriyle orada kald ıklarını, aslında orada yerle şilen, iskân edilen köy olmad ığını, eteklerdeki köylerin ise, Ahmet Vefik Pa ş a tarafından iskân edilmiş yüzyıl kadarlık bir geçmişi olduğunu, 13 Ağustos 11 Eylül tarihlerine gelince, 15 Ağustos'tan sonra havanın sertle şmesiyle, iklim zaruretiyle Türkmenlerin yava ş yavaş inmeğe başladıklarını, Turistlere de 13 Temmuzla 24 Temmuz aras ının en müsait ziyaret tarihi olarak tavsiye edildi ğini belirtti. Gıyas Yetkin, Sarıkız efs'arıesi üzerinde önce yay ınlanmış eserlerde düzeltnı.eler ve katkılar yapılması gerekti ğini ilâve etti. Kendisinin de bazı değişiklikleri yazılarında yapmak mecburiyetinde olduğunu kaydetti. ,
69 Gıyas Yetkin, Edremit, Balıkesir 1939, Türk Pazar ı Basımevi. (Sarı Kız Efsânesi: Sf. 77 — 78; Kaz Da ğı : Sf. 73 — 77 Gıyas Yetkin, Sar ı Kız Efsünesi, Sohbet (gazetesi, Edremit), II Nisan 1961- (8say ı tefrika edildi). Röportaj: Gıyas Yetkin, Sar ı Kız Mehpare Sultan ve Medyum Nuriye filler, Sohbet, Temmuz 1962 (8say ı tefrika edilmi ştir.)
109
Günümüzdeki Bilgiye Göre Kazda ğı ve Sarıkız: Kaz'da ğının en yüksek tepesi 1800 metre olan Kartaltepe, mahalli deyimle Babatepe olup, Sar ıkız T. 1767 metredir." Tepe hakk ındaki efsane, bu ad ı almas ına sebep olmu ştur. Sarıkız tepesine kadar etekten hızlı yürüyüşle 6, yavaş yürüyüşle 8 saatte ç ıkılabilir. Çıkış a elverişli ayların Temmuz ve A ğustos'un ilk onbe ş günü oldu ğunu, diğer zamanlarda sert rüzgâr ve ya ğmur'un eksik olmad ığını yukarda kaydetmi ştik. Kazda ğının Sarıkız tepesine 1928 yılında dikilen demirden bayrak dire ği ve nirengi fırtınaya da yanamıyarak yıkılmış ve bu dire ğin önünde bir ta ş yıkım kalmıştır» Eski adı (Ida) olan Sar ıkız tepesinde ilk kar şılaşılan Sarıkız'ın kazlarını korudu ğu taş duvarlarla çevrili a ğılı görülüyor. Sonra dört gen ş eklinde ta ş yığınıyle çevrilmiş Sarıkız'ın mezarı geliyor. (Gıyas Yetkin, Edremit, Sf. 76) Ta ş yığınları arasına girip çıkan binlerce kırmızı yuvarlak ve uçan zarars ız böcekler bulunmaktad ır." Tepe üzerinde sayısı z enli ince plak halinde dikili ta şların rüzgârdan, yakılacak ate şi muhafaza etmek üzere Sar ıkız töreni yapma ğa gelen Türkmenler tarafından konuldu ğu söyleniyor. Her sene Temmuz ve A ğustos ayları içinde Sarıkız'da Türkmenler tarafından yapılmakta olan Sar ıkız âyini hakkında bazı kimseler, Türkmenlere kar şı çok çirkin iftiralarda bulunmakta iseler de bu temiz insanların Sarıkız âyinleri çok nezihtir. (Tarihte Edremit Ş ehri) isimli kitaptaki Sarıkız âyini bahsi bu iddiamızı isbata kâfidir." (Sf. 77) Sarıkız efsânesinin klasik ş ekli, iftiraya u ğrayan bir kızı babasının, Kazda ğının Sarıkız tepesine (Kartal Çimi'ne) ç ıkarmas ı, yanına 12 kaz verip orada b ırakmas ı, sonra kızın Tanrı'ya dua ederek inâyete ve himayeye nâil oluşu, kazların ço ğalışı, dağda fırtınada kalanlara kı zın yardımı , baba'nın hac'dan dönü şte, kızını orada sa ğ salim buluşu ve kızın birçok kerametlerle babas ını hayran b ırakışı, birgün "Sarıkız'ın kulübesine gelen çobanlar" ın "kaz a ğılının önünde Sarıkız'ın baş örtüsünü" bu"lu şları ve beyaz örtüyü almak isteyen çoban ın ondan çıkan alevle elinin yanışı ve ihtiyar bir çoban ın a ğıl bitişiğine kazdıkı bir çukura bir de ğnekle yerden ba ş örtüyü alıp gömüşü, bu küçük mezara üç gece üst üste nur indi ğidir. "Bu gün Sarıkız'ın mezarı hala 70 Kadri Yetkin, Edremit Co ğrafyasından Yapraklar, Edremit 1952, Emel Mat. Sf. 2. (Sar ıkız Tepesi 1767, Kartaltepe 1800m.) 71 Gıyas Yetkin, Edremit, Balıkesir 1939, Türk Pazar ı Mat. Sf. 8.
110
duruyor. Yan ında Sanluzla birlikte kaybolan 12 kaz ın ağılı da ta ş larla çevrilidir."" Sarıkız hikayesi üzerinde muhtelif incelemeleri olan G ıyas Yetkin, daha önce yazd ıklarından çok farkl ı bir olayla karşılaştığını ve bunun etkisinde kald ığını yaptığım incelemede anlatm ıştır. Medyum olduğu ileri sürülen Nuriye Üner, 73 Nezihe Araz' ın (Anadolu Evliyaları) adlı kitab ında Sarıkız efsânesini okurken kendisinden geçerek" Azim Allah, Kerim Allah, Rahim Allah zikirleriyle, "Seni Kazdağı'ndaki mekammda beklerim" denildi ğini ve kendisine Sar ıkız'a çıkış yolunu, kaz a ğılının yerini, mezarını gösterdi ğini ve böylece takip edece ği planı hıfzedip defterine çizdi ğini söylüyor; 15 Temmuz 1962 Pazar günü, yanında başkaları da olduğu halde, görmedi ği yerleri ismen söyleyerek da ğa tırmandığını (yanında buraya o güne kadar sekiz defa ç ıkmış olan Gıyas Yetkin ve ba şkaları mevcut), sonra Kazda ğı'nda Sarıkız tepesinde saat (14. 10) dan (14.45)e kadar Sar ıkız Mehpare Sultan'dan• trans halinde, başkalarının gözü önünde tebli ğ aldığını ve as ıl adının Mehpare olduğunu söylediğini, anlatılan efsânenin masal, uydurma oldu ğunu, fakir bir ailenin kızı olup, hak a şkıyle bu sâkin yeri seçti ğini ve kazların" insanlardan daha de ğerli sadık dostlar" ı olduğunu, "hak a şkı , Tanrı a ş kiyle" buralarda münzevi ya ş adığını-almış olduğu mesajdan-özetleyerek incelememize nakletmi ş olduk. 74 Şu duruma göre-din psikolojisini ilgilendiren bu mesele dışında Sarıluz'da bir mezar ve cevresinde kaza benzedi ği iddia edilen ta şlar bulunmakta ve Tahtac ı Türkmenler burada ormanda çal ış makta ve bilhassa A ğustos ayında bu türbeye ve Sar ıkız tepesine adak, murat ziyaretleri-topluca-yap ılmaktadır. Bu ziyaretin as ıl ve esas ı-sır tutulmadığı, gizlenilmedi ği takdirde, onlarla beraber bu da ğda günlerce kalıp gözleme ve incelemeyi gerektirmektedir. Bu kafileye dahil olabilmek te ayrı bir meseledir. Bununla beraber Kazda ğı ve Sarıkız çevresinin Dinler Tarihi bak ımından önemli bir mevkii oldu ğu aşikâr olarak ortaya ç ıkmaktadır. 72 Gıyas Yetkin, Sar ıkız Efsanesi, Sohbet, IINisan 1961 den 8 say ı . 73 Tahsilini Kolejde, G. Eğitim E. Ve Mişigan Univ. yapmış olan ve halen Ankara Cebeci Ortaokulunda İngilizce Ö ğretmeni olan Nuriye Öner. 74 Röportaj: G ıyas Yetkin, Sar ıkız Mehpare Sultan ve Medyum Nuriye Vner, Sohbet, Temmuz 1962, 8 Sayı devam etmiştir.
111
Taş Kesilmiş Ağaç: Susurluk kazas ının Okçu köyünde ta ş kesilmiş bir ağaç efsanesi vardır. Bu a ğacın "gövdesinde balta izleri" bulunmakta ve buna "ta ş kesilmi ş ağaç" denmektedir. 75 BILECIK Durtaşı: Üç Taş Atmak: Bilecik'in Sö ğüt ilcesinin Borcak köyü Akçaalan deresinde Durta şı denilen 1,5 metre kadar bir ta ş , söylenti ve inanca göre (ya Hz. Ali veya Hz. Peygamber, baz ılarına göre H ızır Aleyhisselâm,) geçerken bu taş yukardan, tepeden a ş ağı yuvarlanıyor ve geçen zat:—Ya Ta ş Dur! diye sesleniyor, ve ta ş öylece, dereden üç metre yukar ıda duruyor. Askerler ezilmekten kurtuluyorlar. Ta şın altı biraz oyuktur. Bu taş , Dere'nin kenarında Akçaalan mevkiinde, Sakarya'ya 2 kilometre uzaklıktadır. 1,5 metre kadar yükseklikteki bu ta ş a yolcular geçerken (Sevap!) diye üç ta ş atıyorlar, bildikleri bir duay ı okuyorlar Bu ta ş atış adet haline gelmi ştir. Ş ayet oraya üç ta ş atılma zsa bir u ğursuzluk olaca ğına inanılıyor. Bununla beraber bazen ta ş atmıyan kimseler de oluyor. (Resime bak.) Deredeki Oyulmuş Taşlar: Bilecik, Sö ğüt ilcesinin, Borcak köyündeki Akçaalan veya Durta şı Deresinde, suların oydu ğu ta şlar bir hayli fazlad ır. Bu ta şlar at nalı ş eklindedir. Üzerinde böyle izler varm ış gibidir. Söylentiye ve inanca göre, Hz. Ali, buradan geçerken at ının izleri kalmış , Yaşlı kadınlar bu taşlara yaklaş arak, bunlar ı elleriyle sıvazlıyorlar. 76 (Resime bak.) BOLU Kemal ümmi Ve Duran Taş: Bolu'nun tanınmış bir evliyas ı olan, Halveti Ş eyhlerinden Kemal Ümmiye atfedilen kerâmetler ve ilgi fazlad ır. Biz yalnız ta şla ilgili kısım üzerinde duraca ğız. Bolu'nun Sazak buca ğımn Tekke köyünde bulunan türbeye bilhassa Temmuz ay ında ziyarete gidiliyor: "Kemal Ümmi'nin türbesinde bir ta ş vardırki bu, baca içerisinde ve havada 75 Malik Aksel, Anadolu Halk Resimleri, Sf. 118. 76 Ö ğretmen Mehmet Bahçeci'den derlenmi ştir.
112
asılı durur ve hiç dü şmez. Kemal Ümmi tekkesini kurarken bu ta şı eliyle oraya koymu ş ve: —Dur Ya Mübarek! demi ş . Taş da bu suretle kalmış , herhangi bir tesir as ırlardanberi ta şın vaziyetini bozmamıştır."77
Çmgırakh Kaya: Gökçesu, Kayışlar köyünde, Oyuk Kaya içine ta ş ayıliyor ve kuyu içine düşmüş gibi çok zaman (Çin) sesleriyle ötüyor. Sesler muradla ilgili olup, niyet olacaksa ses geliyormu ş . Bir nevi konu ş an kaya oluyor. Kaya ufak bir kulübe kadar olup, 5-6 metre kadar yüksekliktedir.
Çocuk Kayası: Mudurnu'nun Akta ş köyünde çocuk kayas ı denilen bir kaya, ta şla ilgili inançlar aras ında önemle yer alır. Bu Kayan ın bir yerinde ancak kundaklı bir bebe ğin veya çok küçük bir çocu ğun sığabilece ği, geçebilece ği genişlikte bir delik ve Hz. Ali'nin oldu ğu sanılan bir ayak izi bulunuyor. Geli ş emiyen, cılız kalan küçük çocuklar ı o kayanın bulunduğu yere götürüyorlar ve bu ufak delikten üç defa geçiriyorlar. Ş ayet çocuk delikten geçerken a ğlarsa, bu i şaret çocu ğun yaş ayaca ğına delâlet eder san ılıyor. Bu bakımdan çocu ğu ağlamak istemeyen anneler, onun can ını ac ıtarak a ğlatma ğa gayret ediyorlar.
BURSA
Muhtelif Maksatlarla Kullan ılan Taşlar: Ali Rıza (Yalgın), Anadolu'da Sihirli Ta şlar, makalesinde, Türkiye'nin her tarafında taşlar aracılığiyle fal bak ıldığı, hastaların tedavi edildiği, taşın ilaç olarak kullanıldığı, gene taşlarla, dileklerin, muratların olacağına inanıldığı, taşlardan hükümler ç ıkarıldığı, buna dair efsaneler oldu ğu anlatıldıktan ve bu konuyle ilgili iki kaynak (Prof. Fuat Köprülü ve Prof. Cafero ğlu'nun önceki bölümlerde üzerinde durdu ğumuz makaleleri) kaydedildikten sonra, Bursa, Nev şehir, Gaziantep, Nizip'ten ve genel olarak kad ınların kullandığı taşlardan bahsediyor. Bu iller içinde onun bu makalesinde verdi ği bilgiyi nakledece ğiz. "Bursa'nın Işıklar semtinde Askeri Lisenin arkas ında Pir-emir isminde bir türbe "bulundu ğunu" buraya murad ının hasıl olmasını dileyen kadın77 Ali Vahit: Kemal Ummi Hakk ında, H. B. H. C. 3, Sa. 31, 15 Aralık 1933, Sf. 212 - 215.
113
lar"ın geldiğini" ve türbeden üç ufak ta ş " aldıklarım ve iyi bir yerde taşları saklarlarsa muratlar ının hâsıl olacağını anlatıyor." Dönen Yeşil Mermer: Yeşil Türbe'nin, Ye şil Camiinde, içeri girilen kap ının yanında dönen bir ye şil mermer inanc ı var. İnananlara göre üç "Kulhüvallahu bir elham" okunacak, murat, dilekte bulunulacak, e ğer dilek olacaksa yeşil mermer parmakla-temasla-dönüyormu ş , olmıyacaksa dön ınüyormuş . Taşa Çivi Çakmak: Prof. Dr. A. Süheyl Ünver, Onuncu Ars ıulusal Tıp Tarihi Kongresinde, tebli ğ ettiği, Türkiye'de Tıbbi Folklor Üzerine Rapor'unda, Bursa-Gemlik aras ında bulunan "Karâni Türbesine (Veysel Karâni), çocuk olur ve olan çocuk ya ş arsa kurban adand ığı" "orada bir taş " olduğunu bu "taşa çivi" çakıldığını , ş âyet dilekler olacaksa, çivinin doğru gittiği, olm ıyacaksa çivinin e ğrildiği belirtiliyor. 79 Ebe Kaya: Gene Prof. Dr. Ünver, yukarda ad ı geçen bildirisinde, "Mudanya da Karamustafa'da (Ebe Kaya) da bir ko ğuk bulundu ğu ve "bu ko ğuktan çıkan ne olursa onu" yediklerini "ve çocuk olursa ad ını KAYA koy" duklarını anlatmaktadır." Prof. Ünver, bu yaz ısında muhtelif illerde oldu ğu gibi, türbelerden taş parçası gibi ş eylerin alındığını, üstüne bir torba dikip belde taşındığını ilCıve ediyor. ÇANAKKALE Bayramiç: Menderes Çaymda Yağmur Duası: Yağmursuz, kurak geçen günlerde kasaba halk ı ile köylüler birlikte, hayır işliyor, fakirleri doyuruyor ve dua ederek taşa okuyorlar, 78 A. Rıza (Yalg ın) (O zamanlar Adana İlköğretim Müfetti şi), Anadolu'da Sihirli Ta şlar, Atsız (Mecmua), 15 Nisan 1932, Sa. 12, Sf. 299 — 300 Bunda makaleyi Köprülü ve Cafero ğlu'nun makalelerinin ilhamiyle ele ald ığını belirtiyor ve yukardaki bilgiyi 28. 9. 1926 da akrabalar ından Nuriye Haramdan aldığını yazıyor. Bu yaz ıda taşın ne kadar süreyle saklanaca ğı belirtilmemiştir. Aynı makaleyi ikinci defa olarak: Ali Rı za, Anadolu'da Sihirli Ta şlar, H. B. H. C. 3. Sa. 28. 15 Eylül 1933, Sf. 97 — 98. ( İnceleme Tarihi: 28. 9. 926) da yay ınlıyor. Bu makalede taşın bir hafta kaybedilmeden sakianılman gerektiği yazılıdır. 79 Prof. Dr. Süheyl Ünver, Türkiye'de T ıbbi Folklor Üzerine Rapor (Onuncu Ars ıulusal Tıb Tarihi Kongresine Tebli ğ edilmiştir. Madrit, Eylül 1935), H. B. H. Yıl: 5, Sa. 56, Mayıs 1936, Sf. 113 — 135. 80 Yukardaki kaynak.
114
Yağmur duasına çıkmadan bir hafta önce haz ırlıklara girişilerek halktan para, ke şkek, bulgur, ka şık, tabak ve sini toplanıyor. Cumartesi günü ke şkekler pişiriliyor, yerler haz ırlanıyor ve pazar gecesi daha gün do ğmadan, karanlık bir zamanda halk Menderes'in bir tarafına erkekler, di ğer tarafına kadınlar olmak üzere s ıralanıyorlar. Ta şların okunmasından önce kazanlar ın altında ate şler yakılır Bulgur keşkek ve ho şaf yenilecek yemeklerdir. S ıralanan erkekler aras ında birçok hoca mevcuttur. Kad ınlar tarafında ise hafız hanımların etrafına toplamlmıştır. Önceden haz ırlanmış binlerce ufak beyaz ta şların bir kısmı okunmaları için kadınlara, bir kısmı erkeklere verilmeden önce, omuzunda okunacak ta şları bir çuval içinde ta şıyan, üstündeki elbisesini soyunup yalnız kilotla kalan bir adam biraz yüksekce bir yere çıkar, onu oradan çaya iti şlerler, o da suya dü ş er. Omuzundaki çuvaldan sular akarak tekrar gelir. Gene suya iti şlerler, bu bu işlem üç defa tekrarlanı r. Sonra ya ğmur duasım yöneten hafız tarafından alnından öpülerek çuval teslim al ınır ve ta şlar kalabalık arasında bölüşülmeğe başlar. Bu zaman güne şin do ğma zamanı dır. On binlerce ta şın birer birer okunması ö ğleye, bazen ikindiye kadar sürer. Ya ğmur duası yapılırken ellerin parmak uçları, yağmurun aş ağıya do ğru yağması için, aş ağıya bakmalıdır. Sonra eller, üç defa dua okunup yüze sürülür. Okunan taşlar hemen çuvalla beraber çaya gömülürler ve orada 3 gün kaldıktan sonra alınırlar. Gelecek ya ğmur duasında kullanılmak üzere saklarlar. Yağmur duasını müteakip, yemeklerin da ğıtımına girişilir. Bu yemekleri herkesin yemesi zaruridir. Bunun için yemeyenler bulunursa onlara da yedirilir. Oraya gelenlerin kar ınları doymuş olarak evlerine dönmeleri âdettendir. Gelin Kız: Biga ilçesinde Balıkkaya üzerinde bulunan Gelin K ız söylentisi şöyledir.: "Bu kayada güzel ç ıplak bir kadın bulunur. Bunun yaz kış bir memesinden su s ızar. Bunu bilen halk s ık sık bu kız heykelini ziyaret ediyor, ezmikli olup sütü kesilenler elleriyle heykelin memesine değiyorlar ve rutübetli ellerini yüzlerine, gö ğüslerine sürüyorlar. Çocuğu olmayanlar da buna H ıdrıllez'de niyetler, adaklar da bulunurlar, böylelikle dileklerinin yerine gelece ğine inanırlar."" 81 Malik Aksel, Anadolu Halk Resimleri, Sf. 122.
115
ÇANKIRI Şehit Olan Taş: Çankırı'ya 15, 16 kilometre kadar bir mesafede bulunan Seyidiköy'de Hac ı Murad'ı Veli Türbesi'nin baş ucunda 2 tane siyah, iki insan kafas ı kadar büyüklükteki, dörtgen ş eklindeki ta şlar hakkında önemli bilgi veriliyor. Bu ta şlar önceleri 3 adet imi ş . Savaşta bunlardan birisi ş ehit olmuş . Istiklâl Sava şına katılan Hacı Murad Veli bu ta şlarla çarpışmaya girişiyor, fakat birisi Sava ş sırasında ş ehit oluyor. İkisi tekrar sava ştan dönüyor. Bu ta şlarda bir kerâmet oldu ğuna inananlar vardır. Çerkeş Ve Üç Taş kdeti: Refik Cemal, Çerke ş 'teki (Halk inanmalar ı) arasında şu gözlemi anlatıyor: "Hasat'da ekinin savrulaca ğı gün bir kişi abdest alır, harman yerinde namaz kılar. Sonra yerden üç taş alır. Ekinin altına koyar. Ekin orada ta şların üstüne kalburlarnr. O ta şlar, ekinle beraber ambara konur, sonra 82, tohum ekilirken ta şlar da tohumla beraber ekilir Bu taşlar, bereket say ılır." ÇORUM Çelebi Gazi: Taş Yapıştırma ve Şiffılı Yuvarlak Taş: Hıdırlık semtinde, çevresinde türbelerin, mezarlar ın bulunduğu bu zat Yusuf Bahri türbesine biti şik, fakat ayrı bir bina içindedir. 10 metre kadar uzunlu ğu, 1.50 metre geni şliğinde, baş tarafı 2.5 metre yükseklikte çok büyük beton bir mezard ır. Sa ğında solunda mum yakmak için yerler olup, mum isinden siyahla şmıştır. Kadın ziyaretçiler ta ş yapıştırmaktadırlar. Altta bir delik var (ba ş tarafta). Oradan da toprak şifa niyetine alınıyor. Aynı türbe içinde, seccadeler v.b. mevcut. Söylentiye göre bu mezar daha uzunmu ş , arkas ı öbür tarafta kalmış . Bir günde bir deve yiyecek irilikte, güçlülükte bir zatm ış . Çelebi Gazi'nin Taşı: Çevresi iki kar ışı bulan, 5 kilo kadar a ğırlıkta gülle gibi yuvarlak olan bu ta ş çok şifalı sayılıyor. Dua ile, a ğrıyan yerlere, s ırta v.b. üç 82 Refik Cemal, Halk Inanmalar ı 1, Çerke ş 'te, H. B. H. II. C. 2. Sa. 21, 22. 15 May ıs 1933, Sf. 207 — 208. (6. madde ta şla ilgilidir.)
116
defa sürülüyor. Şifa veriyor, buna inan ıyorlar. Bu yuvarlak ta ş , pencere içinde bir posteki üzerindedir. Rengi kur şuniye benziyor. Yan ında eski Kuran'ı Kerimler duruyor. Bu ta şın sancıyı, ağrıyı kestiğine dair, denemiş tanıklar vardır."
Talih Ve Taş: Kadir gecesi, sabah ezan ı okunacağı zaman bazı kadınlar sokağa çıkarak, üç yol ağzı denilen yere gelerek "orada herkes bir defa: "Kaderim, kaderim! Da ğda mısın taşta mısın? Ulu ulu ağaçta mısın? Neredeysen çık gel, diye bağırır."". O sırada gelen veya duyulan şeye göre bir anlam veriliyor. Bir yorumlama yap ılıyor. Burada talih'in ta şta olup olmadığının sorulmas ı dikkati çekiyor.
Oyulan Taş: Çorum'da bir k ısım halk arasında Hz. Ali veya Battal Gazi denilen zat, Çorum kalesinin üst kemer ta şına hüciim edip kap ıyı açmak istiyor. Küçük kap ıya dirseğini dayayıp açıyor. Dirse ğinin dayandığı yer oyuluyor. Halen bazı ş ahıslar ziyaret edip elini sürüyor, ok şuyor. Bu âdet devam ediyor.
Mühfırek Taşlar: Karapürçek köyü çevresinde tarihi eserler yak ınında mübârek sayılan taşlar bulunuyor. D İYARBAKIR Gelin Dağı: Çermik ilçesinin, Gelin Da ğı'na ait söylentiye göre bir "dü ğün alayı" davullar, zurnalarla geçerken, bütün alay" "bu alayda bulunan bir çocu ğun ekmek üzerine abdest etmesi" dolay ısiyle kafile halinde taş kesilmişlerdir." Bu söylenti yaygın olup, bu mahal ilgi görmekte ve ziyârete vesile olmaktad ır. 83 13. 8. 1960 ta tarafımızdan incelenmi ştir. 84 Çorumlu Ömer: Çorum'da Ramazan ve Bayram Adetleri, H. B. H. C. 2. Sa. 18, Sf. 127. 85 Malik Aksel, Anadolu Halk Resimleri, Sf. 121.
117
ED İ RNE
Dönen Taş: ve Dilek: Selimiye Camünin arka kap ısından girilerek Ş adırvanı geçtikten sonra, nefti renkte kap ıya pek yakın olan (perdenin yan ında) yerle bir hizada, ayr ı bir parça halinde yere gömülmü ş 80 santimetre kutrunda yuvarlak ye şil bir taş bulunmaktad ır. Buna Cami kap ısına pek yakınlığı dolayısiyle I numaral ı taş dersek (Resim-I), bundan 5 metre ilerde Ş adırvana do ğru diğer bir ta ş (Kırmızı Mozaik) bulunmaktad ır. Buna da (2 Numaralı Taş) diyebiliriz. (Resim-2) Koyu vi şne çürü ğü kan pıhtısı renginde yuvarlak (üç ayak, üç parmak = 1 metre kutrunda) yere gömülmü ş bir ta ş . Yalnız bütün 3 metre dılındaki kısım topluca bir tümsek te şkil ediyor. Bu ta şın etrafındaki parca halinde bulunan taşlar mermerdir. Bu, Camiye en yakın olan kutru 80 santimetre kadar olan ye şil yuvarlağa ve cami ile ş adırvan aras ında bulunan -camiye daha yakın1 metre kutrundaki yuvarlak kırmızı taşların üzerinde kıbleye do ğru ayakta duruluyor. Dua ediliyor. Niyetleniliyor. Şayet bu niyet olacaksa sağa doğru bir dönüş oluyormuş . Üzerinde duran önce tam k ıbleye cephe alıyor... Her iki yuvarlak ta şa da bu maksatla ç ıkılıyor. Bilhassa kadınlar ve kızlar tarafından ra ğbet görmektedir. Onların söylediklerine göre, niyet tutmu şlar, taşın üzerinde dua okumu şlar, yünün değiştiğini hayretle görmü şler. Taşlar sabittir. Üzerine ç ıkılınca yerlerinden oynamıyor. Fakat bunlardan çok ufak bir parça koparmak mümkündür. 2 Numaral ı dediğimiz daha büyük olan taşın kenarını çevreleyen ta şlar, bir numaralı yuvarlak ta ş a benziyor. Önemli olan yuvarlak ta şlardır. Aynı einsten de olsa kenarlar önemli say ılmıyor.
Hıdır Baba: Üstüne %k ılan ve şahsi döndüren taş: Hıdır Baba, Yıldırım semtinde bir tepe üzerindedir. H ıdırlık tabiyesi denilen yerden, Edirne'ye kar şı tepelerden Bulgar s ınırı görülüyor. Bu tepelerden birisi üzerinde H ıdır Baba ziyareti var. 1958 yılına kadar tu ğla iken, kabir beton sanduka şekline getirilmiş . Hıdır Baba'nın ilerisinde bir çe şme var, fakat akmıyor. 150-200 metre geride tabyede su var. Böylece bir ziyaretgâh için genellikle bulunan, tepe, su, ağaç v.b. burada topluca bir aradad ır. Hıdır Baba, bilhassa Cumartesi 118
günü kalabalık halk tarafından ziyaret ediliyor. Muratta, niyette ve adakta bulunuluyor.. Mezar ın etrafında (Çimento) 3 veya 7 defa sa ğdan sola dönülüyor. Ziyaretin ba ş tarafında mum yakacak yer var. Biraz ilerde bir armut a ğacı bulunuyor. Bu anlatt ığımız yerin tam arkas ında 5 metre kadar ötede incelememizi ilgilendiren, yuvarlak gösterişsiz bir karataş mevcut. 40 santimetre kutrunda (Tah. iki kar ış), 20 santimetre kadar (bir karış) yükseklikte olan bu ta şın üstü çok kaygan (belliki çok temas edilmiş) Taşın biraz ilerisinde 2-3 ki şinin namaz kılabileceği çimento bir saha var. Bu taşın üzerinde bulunan oyuğun, mixnarm keserinin ta şın üzerine düşmesinden" has ıl olduğu söyleniliyor. Bu ziyaretgâh ın bir bekçisi ve onun ufak kulübesi mevcut. Bu mahal evvelce fetih ş ehitleri yeri imiş Zaten daha ilerde ki tabye'de de Balkan Harbi Şehitleri var. Taşın üzerine çıkılarak niyette bulunuluyor. Önce dualar okunuyor. Taş üzerindeki işlem: Kulhüvallahü ( İhlâs Kuleuzübirabbinnas, Elham, okunur. Hıdır Babaya kurban Esselâmü aleyküm ya ey ehli kubur, denilerek duada bulunuluyor. Kurban olarak (hayvan ın erke ği tercih ediliyor) bilhassa horoz getiriliyor. Adanan (1953 te) horozla beraber Hıdır Baba'nın etrafında üç defa dola ştırıp öyle kesiyor ve, kandan bir parça adak sahibinin aln ına sürülüyor. Babaya mum adanıp yakıhyor. ,
Muhtelif niyetlerle buraya geliniyor. Bu ta ş üzerinde hafif bir esintiyle, dengesizlikle dönü ş , sallanma olabilir. H ıdır Baba'nın mezarı ve çevresi beton olarak yap ılmadan önce buradan ayak ucundan bir ta ş alıyorlar ve o ta şla birlikte muhtelif dualar okuyarak üç defa aban ın etrafını dolaşıyorlar. Üçüncü de ta şı alıp götürüyorlar ve diledikleri i ş oluncaya kadar, bir tarafta sakl ıyorlar, ş âyet niyetleri olmu şsa taşı aldıkları yere götürüp b ırakıyorlar. (1953 y ılından önce). İnsani Döndüren Taş: Darülhadis camii yanında (Darülhadis) Baba'n ın, türbesinin penceresinde mum yerleri, ve pencereye as ıLmış iplikler var. Bilhassa yılda bir gün hıdrıllez sabahı adak niyetiyle ziyaret ediliyor, pencereye iplik bağlanıyor ve umum yakıllyor. Babanın yakınlarında kuyu ve a ğaçlar mevcut. Baba'n ın türbesine yak ın bir yerde, bahçede bir taraf ı 30 santimetre, di ğer tarafı 12-15 santimetre ve yüksekli ği 35 santimetre olan dörtköşe sabit bir taş bulunuyor. Ta ş itişlenince yerinden oynamıyor. Eski bir mezar da olabilir. Ta ş meyilli olduğundan üzerinde 119
uzun süre durulam ıyarak kaplıyor. Taş parlak olup, cam taneleri gibi parlıyor. Bunun üzerine bir dile ği, isteği olan, dilek ve iste ğinin olup olmıyacağım anlamak üzere ç ıkılıp duruluyor. Taş üstünde kayıp, vücudun dönü şü olunca niyetin gerçekle ş ece ğine inanılıyor. Selimiye camiindeki döner ta şlar'a ve Hıdır Baba'ya (Cumartesi günü) ziyaretler çok fazla d ır. Bazıları Selimiye'deki ta ş üzerinde niyetlenildikten sonra niyet gerçekle ş ecekse taş sağa, olmıyacaksa taş sola dönüyor, diyorlar. Hıdır Baba'da da niyet gerçekle ş ecekse sa ğa dönülürmüş , olmıyacaksa sola dönülürmü ş . Hıdır Baba'ya Museviler de Manmakta ve adakta bulunmaktad ırlar. Hıdır Baba'da ayr ıca oradaki bekçiye veya bir bilene para vererek 40 yâsin okutanlar da vard ır. Bunların doğruluğuna deneyenlerin ço ğu tanıklık etmektedirler. Edirne'de, Selimiye ve di ğer Cami hocalarından, Cami ile ilgililerden bu hususta bilgi alma ğa çalıştım. Onlar: "Ta şta ne kerâmet olacak:" diyerek bu gibi inançları reddettiklerini, A ğustos 1960 da yaptığ-muz incelemede bildirdiler. Taşlardan Ev Yapma: Edirne'de Hıdrellez Sabah ı güneş do ğmadan önce çay kenar ına gidiliyor ve yere ta şlardan ufac ık bir ev yapılıyor. Böylece bir y ıl içinde bir ev sahibi olunaca ğına inanılıyor. ELAZI Ğ Altından Geçilen Taş: Elazığın bir köyünde Yukarı Harput tarafında, Kesrik, Sarayköy çevresinde yüksekçe bir yerde 2x2 .50 sm. kadar büyüklü ğünde dörtgen ş eklinde, sanki havada duruyormu ş gibi, çocukların altından geçtikleri bir ta ş vardır. Bilhassa çocuklar ın hastalıkları için kullanılıyor. ERZ İ NCAN Köroğlu'nun Kır Atmm izleri: "Refahiye'de Altköy'de sarp ve dik kayalar aras ında Köro ğlu deresi"nin "bir tarafında" bulunan bir ma ğarada "Köro ğlunun kır atının izleri görülür." Bu ta ş hâtıralar, ziyaret edilir ve buras ı kutsal yer kabul edilir 86 86 Malik Aksel, Anadolu Halk Resimleri, Sf. 118.
120
ERZURUM
Delikli Taş: Erzurumda Postahane ile Orduevi aras ından geçen Kö şk Caddesini takiben ilerdeki de ğirmene kadar yürünürse, de ğirmenin altında bir delikli taş a varılıyor. Bu taşın her derde deva oldu ğu söyleniliyor. ş ehla gözün düzelmesi, öksürü ğün giderilmesi, konuş amıyan çocu ğun hemen konu ş abilmesi gibi. Konu şma zamanı geçip te dili açılıp konuş amıyan çosuklar bilhassa Cuma namaz ından önce "bu ta şın deliğinden "Parpısı budur" diyerek geçiriliyor. Çocuk bu delikten geçer geçmez, dili açıllyormuş . 87
Tıpkı Taşı, Yad Boncuğu: Büyüye Kar şı Taş : Sırrı Numan, Erzurumda Tıpk ı Taşı hakkında sundu ğu bilgide, Erzurum'da bilhassa kad ınlar arasında (Tıpkı Taşı, Yad Bocu ğu, boncuk) denilen bir ta şın önemli olduğunu, bunun çocuklu ve gebe kadınlara mahsus bulundu ğunu, çocukları yaş attığına, büyüttü ğüne, korudu ğuna, hattâ bu ta ş olmaksızın bazı kadınların çocuklarının yaş adığma inanılmadığını, bilhassa bu ta şın boncukla veya sihirle d ış ardan bir tecavüze u ğramış kadınlara mahsus oldu ğu ve bu büyüden kurtulmak için bu taş a sahip olmaları gerektiği belirtilmekte ve "Bu taşlar, kadınların rivayetine göre Allah tarafından Hazreti Süleyman'a bildirilen bir taşın parçalarından ibarettir." 88 denilmektedir. Acazze bir kadının çocukları sihirle öldürmesi kar şısında Hz. Süleyman Allah'a yalvarıyor," Cebrail kendisine bu ta şı onun sihrine kar şı olmak üzere bildirir. Hazreti Süleyman'da bu ta ştan bunlara birer parça verip çocuklarını bu suretle kartarm ış olur. İşte o zamandaberi bu âdet böylece cari olup gelmiş ." Bu taş a sahip olan anneler, di ğer anneler için bile tehlikeli oluyor. Onların çocuklarını bu boncuğun üzerine s ıknı ak suretiyle hemen öldürebiliyorlarm ış : "Taş koyu kahve renginde olup, hafif sarı dalgalara vardır. Bazan da bu dalgalar kırmız ı olur, ve ufak bir fındık büyüklü ğündedir. Eğer bir tırnak üzerine konulup üzerinden geniş ağızlı bir çakı ile temas edilecek olursa fırıl fırıl döner. Mevcudu çok az olup ancak bu i şle meş gul ihtiyar kadınlar veya ebeler vas ıtasiyle sat ın alınır; en a ş a ğı fiatı beş altındır." 89 87 Sebahattin Bulut, Erzurum Folkloründe Gelenekler, Yakutiye, Y ıl: 5. Sa. 4, 12 Mart 1963. Sf. 38. 88 Sırrı Numan, Erzurum'da T ıpkı Taşı , H. B. H. ,İ st. 1930, Sa. 4. Sf. 58. 89 Sırrı Numan, Erzurumda Tıpkı Taşı, H. B. H., İ st. 1930, Sa: 4, Sf. 59.
121
Çoban Dede ve Kayalar: Hasan Kale'nin Köprüköy'ünde Çoban Dede hakk ındaki söylenti ve inanç ş öyledir: Bir a ğanın güzel bir kızı varmış . Çoban onu seviyor, ağa ş art ko şuyor, "kızımı sırtına ahp hiç indirmeden da ğa çıkarırsan, izin verice ğim. "Da ğın çıkılacak yeri çok fazla sarpt ır, sırtta bir insanla çıkış çok çetin bir i ştir. Böylece Çobandede da ğına arkas ındaki genç kı zla tırmanıyor. Fakat zirveye ç ıkınca Çobandede ölüyor. K ız ağlıyor ve kayalar yarılıp aşağı akıyor. İ nanca göre kayalar hâlâ kay ıyor, aş ağıya parçalar halinde vakit vakit dü şüyor. Kayalar genç kızın içten akan göz yaşlarına, ızt ırabına dayanamıyorlar. (Çobande de'de bir türbe bulunmuyor.) -
Taş kesilen adam ve Köro ğlu'nun yalağı: "Pardiz nahiyesinde Purul da ğında at üzerinde bir adam, elinde bir çanak oldu ğu halde 'ta ş kesilmiştir, diye bir inanç mevcuttur." 9° Gene burada Çolpan adl ı bir kayalığa Köro ğlu'nun mağarası ve kır atına su verdi ği yalak uğurlu bir yer gözüyle görülür.
ESK İŞ EH İ R Çoban Baba'nın Taş Ekmeği: XII.—XIII. Yüzyılda türbesi yapılan ve halk aras ında adi Kutluca veya Kutlu diye de an ılan Çoban Baba'n ın Yunan işgalinden önce mâmur olan türbesinde "ta ş halinde, baştarafında duran bir de ekme ği vardı . Buna (Çoban Baba'n ın ekme ği) denirdi, alınır öpülürdü. Ziyaretçilerden birbirinin s ırtlarına, vücutlar ına sürenler de olurdu. Bununla mânen ve maddeten şifa gelece ğine inamlırdı " 91
A ğlar Kaya : Sivrihisar'ın Tekkevirân köyünde, A ğlarkaya denilen kayan ın çatla ğından soğuk bir suyun a ğlar gibi s ızdığı bir kaya ziyaret edilmekte ve efsânesi anlat ılmaktadır. Söylentiye göre Hitit kırallarından birisinin bu semtteki sefil, peri şan köyden, sarayı için öteberi almaya, toplamaya gelince, istediklerini yerine getiren sefil insanlara bakarken, 90 Malik Aksel, Anadolu Halk Resimleri, Sf. 119. 91 Muhittin Aslanbay: Seyyid Battal Gazi'nin Hayat ı ve Baz ı Menkibeleri, Eskişehir, Karde şler Matbaas ı, Sf. 105.
122
teessürle a ğlamaya ba şlar, şefkate gelir, "gözya şları üzerinde durdu ğu kayaya" damlar. "Sonradan hükümdar ın üzerinde a ğladığı kaya çatlayarak sular s ızar. Kaya'n ın ve o semtin ad ı da Ağlarkaya kal ır. 91 a
GAZİANTEP Taş ve Diş: Ali Rıza, 5.11.1929 tarihli incelemesinde Cingife köylü Molla Mehmet'ten naklen, 7 tane (önceki makalede 10 adet) çakmak ta şını bir cezvede kaynat ıp, bu su ile di şlerini gargara edenin bir daha hiç di şinin ağrmuyaca ğına, dişinin çakmak ta şı gibi metin olaca ğına inanıldığını söylüyor. 92 Duvara Taş Yapıştırma: Antep'in kuzey do ğusunda 2.1.1931 de yaptığı ve Maarif kâtibi Mehmet Muhtar'a dayanan incelemesinde —her iki makalesinde de— şu bilgiyi zikretmektedir: "Ayd ın baba", kale içinde " İmamı Gazali" ve Şihcan tekkesinde" Şihcan "türbeleriyle Çınarlı mevkiinde vaki Lobaba nam ziyaretler, memleket kad ınlarının bazıları tarafından âdeta birer murat melikesi halinde telâkki olunur. Murad ına erip ermiyece ğini anlamak isteyen her kad ın bu türbelerden birine giderek türbenin rütubetli duvarına küçük bir ta şı hızlıca bast ırır, taş yapıştığı takdirde muradına erece ğine kanaat ve iman eder." 93 Terleyen Kara Ta ş Sütun: Önemli bir incelemede, Antep'in Şıhcan ( Ş eyhcan) camiinde bir kara taş sütunun (Siyah Amud) kutsal tan ındığını ve camiin yapılışı sırasında " "bu ta şın kendi kendine gelerek (Hicaz'dan) oraya dikildiği"ne inamldığı ve bilhassa baz ı kadınların ve baş ağrısı çeken çocukların buraya gelip, a ğrıyan ba şlarını taş a dokundurdukları ve o kimselerin çocukların baş ağrısının geçti ğine inamldığı belirtiliyor. 94 91 a Atiye Keskin, Ağlarkaya, Tercüman, 6. 5. 1968. 92 A. Rıza (Adana İlköğretim Müfetti şi, Anadolu'da Sihirli Ta şlar, Atsız Mecmua, 15 Nisan 1932, Sa. 12. Sf. 299 — 300. 93 Ali Rıza, Anadolu'da Sihirli Taşlar, H. B. H., C. 3, Sa. 28, 15 Eylül 1933, Sf. 97 — 98. Bu makalede Çakmak ta şı 10, öncekinde 7 adet gösteriliyor. 94 Yukardaki kaynak ve: Hur şit Sait: Gaziantep'te Halk İnanmaları , H. B. H. C. 3. Sa. 29, 29 Ekim 1933, Sf. 129.
123
Delikli Kaya: Boyna Takılan Taş : Ali Rıza (Yalgın)'ın ş ahsi gözlemde bulundu ğu, 6 .1.1931 tarihinde, Gaziantep'in do ğusunda (ilk makalesinde —Günü Da ğı—) "Cunudün" dağı denen bir yerde delikli büyük bir ta ş (kaya) oldu ğunu, "deliğinden ancak bir insan" ın geçebilece ğini, kadınların öksüren (bo ğmaca) ço , ı bu delikten geçirdiklerini, böylece öksüren çocuklar ın iyileş - cuklar ti ğine inanıldığını söylüyor. 95 İlk makalesinde "ayr ıca öksürük için çocukların boynuna takılan daha bir nevi ta ş ta vard ır ki, bunu dahi bo ğmaca öksürü ğüne şifah sayarlar" diyor. Kantaşı Yüzüğü ve Burun Kanamas ı: Ali Rıza (Yalgın) ilk makalesinde "Gözta şı ; Kanta şı "gibi taşların şifalı sayıldığını , Anadolu'nun birçok yerlerinde bunu gördü ğünü söylüyor. İkinci makalesinde Alı Rıza (Yalgın), bazı kimselerin parmağında da kanta şından yapılmış yüzükler oldu ğunu" bu yüzükle burnu kanayan bir adamın alnına "dokundurulunca kanın hemen durdu ğuna inanıldığını anlatmaktad ır. 96 Yağmur Duası ve Taş: Abdülkadir İnan, Ya ğmur Duas ı ve Çömçe Gelin hakkında bilgi sunmakta, fakat burada ta ş üzerinde etrafl ıca durmamaktad ır. Gaziantep'te de ya ğmur duas ı münasebetiyle ta ş toplanılan yerler vard ır. 97 Kırmızı Taş: Korku Taşı: Ali Rıza (Yalgın) Anadolu'da Sihirli Ta şlar, adlı ilk makalesinde, Maarif daktilosu Hatice'den al ınan bilgiye dayanarak, Gaziantep'te "bazı ihtiyar kadınların çıkınlar içinde kırmızı renkli bir ta ş ta şıdıkları ve buna "Korku Ta şı" dediklerini, kaydettikten sonra, ikinci defa yayınlanan makalaseninde bu husustaki bilgileri şöyle belirtiyor: "Memleketimizde baz ı kadınlarda çıkınlar içinde" saklanan kırmızı bir nevi ta ş olup, bunun adına korku ta şı denir, diyor ve ilâve ediyor. Kim korkarsa bu kırmızı taşı beyaz bir ta ş a sürttüklerini "ve baz ı yerleri kızaran beyaz ta şa su ile yıka" dıkları "ve o suyu korkan adama içirdikleri", bundan şifa görüldü ğüne inanıldığı anlaşılıyor. 98 95 Ali Rıza (Yalg ın) ın yukarda adları geçen iki makalesi. 96 Ali Rıza (Yalgın). Aynı makale. Sf. 98. 97 Abdülkadir (Inan), Ya ğmur Duas ı, Çömçe Gelin, Halk B. H. C. 2. Sa. 14. 1 Aral ık. Sf. 36 — 38. 98 Ali Rıza Yalgın'ın Yukarda adları geçen iki makalesi.
124
Çevresinde Dola şılan Değirmen Taşı: Tiksinmeden kurtulmak için, tabakhanede o ş ahsın dolaştırılmasından sonra, üç defa da yak ındaki bir de ğirmen ta şının etrafında döndürülüyor. Hur şit Sait, bu ta şın ziyaretgâh oldu ğunu, tedaviye yarad ığını söylüyor. 99 Ağaç veya Çalı Altına Taş Atma: Hurşit Sait, Gaziantep'te muhtelif ziyaretgâhlar oldu ğunu, Pınar'da ziyaretgâh olan S ıtma Pınarı gibi ağaç veya baz ı çalılıklara halk tarafından horoz kesildi ğini, çaput ba ğlandığını ve ağaç veya çalının altına taş atıldığını anlatıyor ve bu at ılan ta şlarla yol üzerindeki a ğaç ve çalılıkların altında taş yığınından ibaret tepeler belirdi ğini kayıo dediyor.o Gaziantep'teki Alevi zürnre, dedelerin mukaddes tan ıyarak ta şı dıkları, teslim (Bekta ş i taşı)na saygı gösteriyorlar. islahiye'de: Ya ğmur Duası ve Gazi Baba ve Gani Baba'nın Taş Kabartmaları: Prof. Dr. Z. Fahri F ındıko ğlu, (Bizde Dini Sosyoloji ve Tarih Araştırmaları), makalesinde, islâhiye çevresinde Kazda ğı 'nda baz ı şahısların, "Hitit Tanrılarını tasvir eden esmer renkteki ta şlarda" ki kabartma, halk ın görüşünce bir adamı gösterdi ğinden buna Gazi Baba, diğerine Gani Baba, ad ını verdikleri ve Mara ş ve Islâhiye'den gelenlerin yağmur duas ını bu ta şlar çevresinde yapt ıkları ve bu kabartmalarm arac ılığıyle ya ğmur ya ğdığı inanemdan bahsedilmektedir. Dini tarafla (dua, kurban v.b.), bu ta şlara gösterilen ilgi kayna ştırılmakta iken, bu kabartmalar ın Adana'ya nakledilmesi ile, bu olaya bir kısım halkın üzüldüğü belirtiliyor, bunlar ın aslında Hitit Tanrıları oldu ğu ileri sürülüyor. ı oı 99 Hurşit Sait, Gaziantep'te Halk İnanmalar ı , H. B. H. C. 3, S. 29. 29 Ekim 1933 Sf. 129. 100 Yukardaki kaynak. Sf. 130. 101 Prof. Dr. Z. Fahri Fındıko ğlu: Bizde Dini Sosyoloji ve Tarih Ara ştırmaları , Folklor Postası , C. II, Sa. 16, Mayı s 1946, Sf. 7, 8, 19. (Bu yazı Cumhuriyet gazetesinde de yay ınlanmıştır.) Naci Kum: Türk Din Tarihi ve Sosyolojisi Etraf ında Araştırmalar, İş Mecmuası Yayını, Nıı : 53. (Sonradan ad tak ılan, Gazi Baba ve Gani Baba heykellerine ait iki resim mevcuttur).
125
Yağmur duaları= yanında yap ıldığı ve halkın kutsal tanındığı bu heykellerin, bereket ve ya ğmur tılsınn olarak kullanıldıkları ve Hititliler ça ğına ait biri erkek di ğer dişi heykeller olduklar ı başka kaynaklarda da ifade edilmi ştir. °" Bu iki heykelin, Adana müzesine kaldırılmasını halkın istemedi ği ve itirazda bulundu ğu bir vakıadır. Hatta, bir ara o çevreye ya ğmur fazla ya ğınca, bunun sebebini baz ı kimseler, heykellerin Adana müzesine ta şınmasında görmüşler bu gazaba gelmi ş bereket tanr ılarının, onların tılsımını" geri almak için müracaat etmi şler "bunların eski yerlerine gebnedikleri takdirde günün birinde tufan olaca ğından kork" muşlardır. °° 3
KILIS'TE Yedi Çeşit Taşa Saygı: Ali Rıza (Yalgın) 20.6.1931 de Kilis'in güneyindeki Türkmenlerin, Çok tanınmış (Yel B a b a) türbesine, halk ın da kadın erkek gittiklerini ve "türbe etrafında yedi türlü t a ş 'a taabbüt ettikleri vakidir." "4 demektedir. Kilis'te Altın Dede Ve Oyuklara Konulan Taş : Kilis'teki Altın Dede'nin dış duvarındaki oyuklara ta ş konuluyor, b ırakılıyor.'" Nizip'te Çakmaktaşı: Nizip'te de çakmakta şı adeti görülmektedir. Ali Rıza (Yalgın), 10.2.1930 günlü incelemesinde Hamamc ı Süleyman A ğa'dan aldığı bilgiye dayanarak, bir çocu ğun çıkmağa başlayan dişlerini annesi 7 çakmak ta şıyle 7 gün müddetle, her gün "birer defa hafifçe dö ğerse o çocu ğun sonuna kadar di şi düşmezmiş " diyor.'" Gene Ali Rıza (Yal102 Malik Aksel, Anadolu'da Halk Resimleri, Sf. 117. 103 Yukardaki kaynak, Sf. 118. 104 A. Rıza (Yalgın), Anadolu'da Sihirli Ta şlar, Atsız Mecmut, 15 Nisan 1932, Sa. 12. Sf. 300. (299 —300). 105 Ali Mazhar Uygur'dan derlenmi ştir. 106 A. Rıza (Yalgın) Anadolu'da Sihirli Ta şlar, Atsız (Mecmua), 15 Nisan 1932. Sa. 12, Sf. 299 — 300.
126
gm), bir yıl sonraki ikinci defa yay ınlanan makalesinde, Nizip'te, di şi ağrıyan çocu ğun dişine hafifce çakmak ta şı ile 7 defa dokunulursa a ğrının geçti ğine inanan bazı kimselerden bahsediyor." 7 Taş Kesilen Uç kız: Taşbaş Dağı: Nizip ilcesinde Taş baş dağında mağaraya benzeyen bir mahalde bulunan üç kız karde şin, "burada e ğlenip, saçlarını tararken uzaktan yedi delikanlının geldiğini görerek korkarlar, kaçamazlar "hep birden: Namusumuz gidece ğine taş kesilelim de kurtuldun" derler. Dualar ı yerine gelir. Delikanl ılar, bunların üzerine yürüdükleri zaman k ızların üçü de ta ş kesilirler."" Nizip'te Terleyen Ta ş : Ali Rıza (Yalgın 10.2.1930 tarihinde Nizip'te yapt ığı incelemeyi makalesinde belirtiyor: "Nizip'te Cumhuriyet mektebinin yak ınında ve şarkında eski bir türbe vard ır. Yakın zamana kadar bu türbe içinde mevcut olan bir taş , kadınların tefeülüne hâdim oluyordu, hangi adamı n duasından sonra o taş terlerse onun murad ı hâsıl olurmu ş . ,5109 Gaziantep ve çevresindeki inançlarla Türkiye'nin di ğer illerindeki inançlar, tabiatıyle Ankara'daki bazı halk inançları aras ında benzerlik görülmektedir. Istanbul'da Ayasofya'daki (Terleyen Mermer) ve onun Bizans'tan kalma ziyareti de bunlara benzeyen örneklerdendir.
Gİ RESUN Gelinkaya: Ş ehir'den 4 kilometre kadar uzakta "kaleye a ğzını (tıpkı bir kaplan gibi) açmış " dik ve Sarp olan Gedikkaya'n ın, "ortasının savaş anında kaleden atılan bir topla uçuruldu ğu rivayet ediLmektedir." Buras ı halkın ilgisini çekmektedir. Gene şehire 26 kilometre mesafede bulunan GEL İ NKAYA'nın da bir söylentisi vardır. Burada "çok büyük iki ta şın bir noktada bir107 A. Rıza (Yalgın), Anadolu'da Sihirli Ta şlar, H. B. H., C. 3., Sa. 28, 15 Eylül 1933,Sf. 97 - 98. 108 Malik Aksel, Anadolu Halk Resimleri, Sf. 121. 109 A. Rıza (Yalgın), Anadolu'da Sihirli Ta şlar, Atsız (Mecmua), 15 Nisan 1932, Sa. 12, Sf. 299 - 300. ve H. B. H. C. 3. Sa. 28. 15 Eylül 1933, Sf. 97 - 98.
127
leş erek üst üste durmas ı " bir efsâneye ba ğlanmıştır. Bunun gibi efsanelere, benzetmelere (Kulakkaya: 52 kilometre uzakta) Giresun'da sık rastlanmaktad ır."° Bulancak'da, "GELIN KAYASI" ad ı verilen, " ş aha kalkmış bir atın üstünde bir gelin'i and ıran kaya hakkındaki söylentiye göre "geline babas ı ne kadar çehiz vermi şse yine kızı kanmamış "bana değirmen ta şan da ver demi ş " halbuki babas ının bundan başka da bir ş eyi kalmamış , onun üzerine kı zına beddua etmiş "Sen de de ğirmen ta şı gibi ta ş kesil" demiş , o da ta ş kesilmiş . 111
HATAY Yuvarlak Taş: İskenderun'da bir kilisenin giriş kısmında içeri girerken merdane büyüklüğündeki yuvarlak ta ş dik olarak durmakta ve bahçedeki çak ıl ta şlariyle niyetin olup olmıyaca ğı anlaşılmak üzere, Islam, H ıristiyan bu yere gitmektedirler. Bahçede H ıristiyanlara ait lahitler bulunmaktadır. Dörtyol'da Karataş : Musa Kazım, Anadolu Hurafeleri, adl ı makalesinde "Dörtvol'a bir saat mesafede Kuzucu köyünde" bulunan bir Karataş 'ın ziyaret edildiğinden bahsediyor ve bu ta şın harap bir mezarlıkta bulundu ğunull 2 ında büyük bir sakız a ğacı" olduğunu, "yan yana dikil- "ziyaretn miş iki taş "halindeki kara ta ş 'ın bir mezar ta şı olmasının muhtemel olduğunu belirterek karata ş hakkında şu bilgiyi veriyor: "Zeminden itibaren yükseklikleri bir metre yirmi santimetre kadard ır. Sivri uçları aras ında on santim kadar aç ıklık vardır. Rivayete göre bu on santimlik açıklıklar ne zaman kapan ırsa o zaman kıyamet kopacakm ış . Burada çocuklar ı hastalananlar ayn ı merasimi tekrar ederler. Çocu ğu bu iki taş aras ından geçirdikten sonra civardaki a ğaca bir boz parças ı bağlayıp ayrılırlar."113 110 Necla Akbulut: Turistik Ş ehir "Ye şil" Giresun, Ankara Ticaret Postas ı , 22. 6. 1963. 111 Malik Aksel, Anadolu'da Halk Resimleri, Sf. 121. 112 Musa Kaz ım: Anadolu Hurâfeleri, H. B. H., Y ıl 4. Sa. 48, 9 Mayı s 1935, Sf. 316. 113 Musa Kaz ım: Anadolu Hurafeleri, H. B. H., Y ıl 4. Sa. 48. 9 Mayı s 1935, Sf. 317.
128
İSPARTA Delikli Taş: Bazı hastalıkları (irvasa), bilhassa kad ınlar, ilâçtan ziyade tuz patlatmak, kurşun dökmek, hastay ı delikli taştan geçirmek, gibi tedbirlerle iyile ştirme âdeti vard ı r.114 Abdülkadir Türbesi'nin önündeki delik ta ş 'tan s ıska çocuklar "al çürü ğü, ver sa ğı" denilerek, gün a şırı üç, be ş yahut yedi defa geçirmek ve dönerken yolda tesadüf edilen yedi fakire sadaka vermek âdeti, önceleri çok fazla ilgi çekmekteydi.115
Yağmur Duası ve Taş: Daha ziyade ya ğmur duası ve bu gelenek üzerinde durulmakta, yağmur yağması dileğinin taşla ilgili yönü ikinci planda kalmaktadır." 6 İ STANBUL
Fal Taşı: Istanbul'da her falcının ayrı bir usulü olmakla, beraber genellikle, yıldıznameye bakmak, Mekke'den gelen sar ımt ırak bir kireç ta şını ufalay ıp su içinde erit ırıek, vücuda dualar yazmak, kahve telvesine,'" bakla tanesine, iskambil kâ ğıdına, su dolu tas içine, aynaya... bakmak en çok rastlanılanlardır. Büyük şehirlerde falc ılk, fala baktırmak daha ziyade revaçtad ır. Bu fallar aras ında ta şlarla falc ılık ta dikkati çekicidir. Falcılar arasında, yüksek tahsilli ve kolej mezunlar ı da vardır. Tiirbeden Taş Almak. Sonra Geri Bırakmak: Istanbul'da türbelerin ço ğunda taşla ilgili âdetler vardır. Bilhassa kadınlar, Merkez Efendi mezarmdan ufak ta şlar alarak, bu ta şları bir yıl ta şıdıktan sonra aldıkları yere bırakırlar. Bu inanca göre, ta ş bir yıl taşınırsa, her arzu yerine getirilirmi ş . 118 114 Hikmet Turhan, Isparta'da Halk Hekimli ği, H. B. H. Y. 2. Sa. 18. 1 Nisan 1930.Sf. 134 — 136. Yukardaki bilgiler, 135, 136. sayfadad ır, keza H. B. H. Sa. 120. de. 115 M. Halit Bayr ı , İ sparta'da Do ğum ve Çocukla ilisikli Adetler ve inanmalar, H. B. H., C. 10, Sa. 120. 116 H. B. H. Sa. 120; ve Sait, Uluborlu'da Ya ğmur Duası , H. B. H. Sa. II, 1 Eylül 1930, Sf. 15 —18. 117 Azmi Nihad, Istanbul Falc ılar Cenneti Oldu, Hürriyet 19 Ocak 1964. 118 Prof. A. Cafero ğlu, Yukarda Ad ı geçen makalesi, kayna ğı Mezaros: Osmanisch Türk. Volksgalube. Keleti Szemle. S. 63.
129
Bu işlemde dilekte bulunan, muradım, dileğim yerine gelirse ta şı aldığım yere geri veririm, diyor ayr ıca mum, veya bazan kurban ad ıyor. Muradın yerine gelmesi için bir yıl müddet tayin edildi ğinden, bir yıl taş taşınıyor veya bir yerde saklamyor, sonra iade ediliyor. Birçok keramete sahip oldu ğu ileri sürülen Merkez Efendi (Ölümü 1552, H. 959) türbesi, Istanbul'da çok önemli olup Yenikap ı Mevlevihanesi yakınındadır. Burada yaln ız ta şla ilgili âdet üzerinde duracağımızdan diğer davran ış ve işlemlerden bahsedecek de ğiliz. Merkez Efendi'nin kerametlerinden birisi olan ve topra ğı kazıp, altın yaparak Sümbül Efendiye yolladığı derin çukur da ziyaret edilmektedir. Merdivenle kuyu gibi bir yere inilerek oradan bir taş alınıp geri dönülüyor. Bu taş o murat gerçekle şinceye kadar saklan ıyor, dilek gerçekle şince aynı ta ş saklandan yerden alınarak tekrar kuyuya at ıllyor.n 9 Merkez Efendi kuyusundan ta ş alınıp adak adanırken muhtelif usuller göze çarp ıyor. 120 "Taş , evde yüksek bir yerde k ıbleye karşı saklanır veya kadının yastığı altına konulur. Maksat has ıl olduktan sonra adak yerine getirildi ği gibi, ta ş da kuyuya b ırakılı r."121 Gene Merkez Efendi'ye yak ın olan dilek kuyusuna, bilhassa genç kızların ellerindeki üzerine dua okunmu ş taşları attıkları , eğer ta ş kuyudan ses verirse dileklerinin yerine gelece ğine bir iş aret oldu ğuna inandıkları görülmektedir. ı22 Mehmet Halit Bayr ı , tedavi için a ğaç, demir, iplik yanında taş 'ta kullanıldığını, ta şlar üzerine dua okundu ğunu, bu ta şların kuyuya atıldığını, anlatıyor. 123 Gene aynı zat, İstanbulda Do ğum ve Çocukla ili şkili Adetler ve İ nanmalar, adlı makalesinde, ta ş a da önem verildi ğini belirtmektedir.124 Terler Direk: Ayasofya'da giri şte sol tarafta bir mermer sütun üzerinde ıslak oyuk şifa niyetiyle ziyaret ediliyor, el sürülüyor. Ayasofya Camii müze 119 Mehmet Halit Bayr ı , İ stanbul Folkloru, Istanbul 1947, Türkiye Bas ımevi, Sf. 150. Olcayto, Merkez Efendi Türbesi, Hafta (dergisi), Sa. 13. 30 Mart 1956. 120 Dr. Hikmet Tanyu, Ankara Ve Çevresinde Adak Ve Adak Yerlerine Dair Bir Ara ş tırma, Ankara 1958, Sf. 188. 121 M. Halit Bayrı , Istanbul'da Do ğum ve Çocukla İlişikli Adetler ve İ nanmalar, H. B. H. C. 10, Sa. III, Ocak 1940. 122 Azize Erten, Me şhur Adak Yerleri, Hafta, Sa. 219, 4 Aral ık 1953. 123 Mehmet Halit Bayr ı , Istanbul'da Kullan ılan Bazı Halk Ilâçları , H. B. H. C. 8. Sa. 91. 124 M. Halit Bayrı , Istanbul'da Do ğum ve Çocukla İ lişikli Adetler ve İnanmalar, H. B. H. C. 10. Sa. III.
130
haline getirilmeden önce de bir ziyaret yeri olan "Terler Direk"in, daimi baş ağrısına, mide ve barsak sanc ısına ve sıtmaya tutulanlara Şifa getirdi ğine inananlar vard ır. Buras ının Bizanslılar zamanın da da bir ziyaret yeri oldu ğu ileri sürülmektedir. Bu nemli olan oyu ğa (Terleyen Sütun), usulünü bilenlerce geliniyor ve önce iki elin iç taraf ı sütun üzerindeki bak ır levhalara, sonra yüze sürülüyor ve bu hareket üç defa tekrarlan ıyor. Elleri terleyen kimseler de deli ğe parmaklarını sokarak iyile şmeğe çalışıyorlar. Taş almak, duvar dibine koymak: Ta ş alıp mezara sürtmek, tutturmak: Eyüp'te, ve Eyüp Sultan Camii arkas ında Hacı Baba'nın türbesine gidilerek, gereken adak seromonisinden, duadan sonra yerde bulunan çakıl taşlarından alıp duvarın dibine koyuyorlar. Sonra tekrar türbeye girerek, dileklerini söylüyorlar. Tabudun ba şındaki taşın üzerinde duran tesbihi alıp, başından indirip boynuna geçiriyor; sonra tekrar çıkarıp aldığı yere b ırakıyor mum ve horoz ad ıyorlar. Büyük Çamlıca'da Selami Baba'n ın mezarı başındaki ta şa, niyetin olup ohnıyaca ğım anlamak üzere, bu ta şın önündeki küçük çakıl taşlarından birer tane al ıp, Selami Baba'n ın başındaki ta ş a sürtüyorlar, tutarsa dilek oluyor. Bu taş a, Selâmi Baba Taşı diyorlar. Taş çok zaman yap ışıyor. K. Çamlıca tepesindeki (Lohusa Hâtun) ziyaretgâhm da ta şla ilgili olan husus, kuyunun ba şından ufak ta şlar alarak dilek bir evse , ev şeklinde yerde düzenleniyor. Çamlıca'da Safa tepesindeki Dede'nin ziyareti s ırasında, bir kuruş gibi bir parayı ta ş a çarpıyorlar, e ğer para dü şmeyip taş a yapışırsa dile ğin olaca ğına inanıyorlarlar. Bakırköy'de Zuhûrat Baba ziyaretgâhmda da dileklerin olup olmıyaca ğını anlamak üzere, oradaki büyük bir ta ş a küçük ta şlar yapış tırmak isteniliyor. Bu suretle dileklerin olup olm ıyaca ğı anlaşılmak isteniliyor. Horoz Kursağmdan Çıkan Taş: Salih Nezihi "Horozun kursa ğından alınan taş ağızda tutulursa susuzlu ğu giderir. Bu taşı yanında bulunduran kadın güzel görünür. Ayn ı taşı yanında taşıyan erkeğin kuvveti artar"diyor.125 125 Derleyen: Salih Nezihi: Inanmalar: Istanbul'da Halk ra ştırmaları , C. 6. Sa. 142, Mayı s 1961.
İnanmaları, Türk Folklor A-
131
IZMIR Niyaz Taşı: Izmir'de Çatalkaya'ya giden yolun kenar ında ki yatıra, yolcular geçerken niyaz etmeden ve adak adamadan —kahve v.b.— gitmiyorlar. Bu adın yanlış olduğu, ( Ş ehitler) denmesi gerekti ği, Ş ehitler'de Bayat dedeleri oldu ğu ileri sürülüyor. Selçuk'ta Denkta ş: Urla asfaltı üzerinde bulunan Bademler köyüne mensup kimselerin bilhassa ilgilendi ği Bakılar Da ğındaki kayalıklarda bulunan bir Delikta ş 'tan niyet tutarak geçenlerin muratlar ına erecekleri inanc ı vardır, Köy sakinlerinin bu ufak delikten geçebilmek için fazla şişmanlamamağa dikkat ettikleri anla şılıyor. Genç kızlar, aşık delikanlılar, muradı olan ana babalar, s ınıfım geçmek isteyen ö ğrenciler, hep Bakılar Da ğı'nın senelerdir de ğişmiyen ziyaretçileridir.' 26 Kayalar aras ında ve yakınında ağaç bulunan ta ş delik bir vücudun çok güç s ığabilece ği kadar ufakt ır. Gelin-Damat Taşı: İ zmir körfezinde, Urla Iskelesinde Çe şmealtı denilen yere gidiş yolunda, kıyıdan 15-20 metre kadar denizde, birisi di ğerinin s ırtına binmiş iki insana benzeyen, yüksekli ği iki insan boyunda ve bir insandan 4-5 defa büyük iki kayaya "Gelin-Damat Ta şı " adı verilmektedir. Bunun efsanesi ş öyledir. Yüzyıllarca önce birbirine dü şman iki ayrı aileden, birbirini seven iki genç vard ır. Bunların sevgileri duyulunca aileleri daha çok öfkeleniyorlar. Bunun üzerine iki sevgili kaçmaya karar veriyor. Ko ş a koş a kaçıyorlar, nihayet bu günkü ta şların bulunduğu yere geliyorlar. Her-taraf deniz; niyetleri kar şıdaki adalara kaçmakmış . Anneleri de onları kovalıyor: "Dönün! Vazgeçin bu sevdadan!" diye ba ğırıyorlarsa da, onlar ı dinlemiyorlar. Bunun üzerine analar ağız birli ğiyle beddua etmeye ba şlıyorlar"- Bizim sözlerimizi dinlemediniz, Allah'da Sizleri ta ş etsin!" O anda iki a şık ta ş kesiliyorlar. Muradlarına ermemi ş gelin ve dâmat bugün de bir efsane ve ziyaretin kahraman ı olarak öylece durmaktad ırlar. 127 126 Deliktaş 'tan Geçip Muratlar ına Ermek İ çin Şişmanlam ıyorlar, Hürriyet,18. Şubat 1964. Resmi vard ır. 127 Yahya Benekay, Yurdumuzun Efsâneleri: Gelin - Damat Ta şı , Hayat (dergisi), Y ıl 7. C. 2 /1962. Sa. 36. (Bu yaz ıda kayalar ın resmi de vardır.)
132
Bergama: Haylazlar Kayası = Meraktaşı = Kısmet Kayası: "Bergama-Selinos çay ının sağ kenarında- elektrik santral ı yanında bulunan kayalık"ın, çok önceleri adak verilen e şyaları koymak için oyuk yerleri bulundu ğu ve "Buras ınııı Kibele (Kybele) kaya tapınağı olduğu kabul edilmektedir." 128 Hâlen "Haylazlar kayas ı, yabancı kitaplarda —(Merakta ş), daha eskiden— K ısmet Kayas ı" adı verilen bu kayanın efsânesi şöyle anlatılmaktadır: "Çok eski zamanlarda, bu kayalar ın büyük önemi varmış Kim üstüne çıkıp ba ğırırsa onun sesini kimse duymad ığı halde O, bütün sesleri duyarm ış . Sırlarını kimselere açamıyanlar ve içinde saklamaktan bunalanlar, bu kayalara gelir, istedi ği gibi derdini dökermi ş . Hayırlı kısmet bekleyen k ızlar, derdine derman arayan hastalar bu büyük kayadan medet umarlarınış . , 9 129 Nihayet Bergama kırdı= biricik kızı da âşık olunca, buraya koşup, derdini kayaya anlat ıyor ve söylentiye göre murâdma eriyor. Bu mutlu sonuçtan dolay ı "kayada bir tap ınak yap ılı"yor. Ünü de her yöne yay ılıyor. Daha sonra bu kayalar, Bergama k ıralmın tek kızının mezarı oluyor. "Sihirli kayalıkların bugünkü durumu, uzun yıllar sayısız dertlileri avutmuş , yanık yüreklere su serpmi ş . En son, derenin şırıltısı ve bo ğazın serinliği içinde, kayaların gölgesine yaslanan haylazlarm uğra ğı olmuştur. ' 3° Şeytan Taşlama Dağı: Gene Izmir Körfezinin, ( İ zmir'den 45 kilometre uzaklıkta) Urla çevresinde kmeler'de ta şla ilgili bir efsâne ve ziyâreti ve ilgili i şlemi görüyoruz. Söylentiye göre Roma hâkimiyeti döneminde, k ıralın güzel kızının-Prenses-karnı şişmeğe başlıyor. Babas ı kızının günah işlediğini sanarak kızıyor ve kızını iki ağabe ğisine teslim ederek, bunu götürün, öldürün, kanlı gömleğini getirin, diyor. Üç karde ş yola çıkarak hâlen "İçmeler" in bulundu ğu yere geliyor. Karde şlerini öldürmeğe kıya128 O. Bayatl ı , Bergama Tarihi'nde ilkçag ve Bak ırçay Havzas ı , Arkhaik Klgisik Kültürler. Fasikül 1, İ stanbul 1949. Bergama Tarihinde K ıralhk Devri: Fasikül 11, İ stanbul 1950, Sf. 25. (Foto. 2) 129 Yukardaki kaynak, Sf. 25. 130 Yukardaki Kaynak, Sf. 25.
133
maymca, karde şlerinin gömle ğine tavş an kanı sürüp babalarına veriyorlar. Orada kalan prenses bir süre sonra susuyor. Ve bir kayamn dibinden kaynayan sudan biraz içiyor. Fakat su tuzlu oldu ğundan fazla içemiyorsa da, gene karn ı ağrıyıp müshil etkisi yapıyor. Karnı da dümdüz oluyor. Doğru babas ına koşup durumu anlat ıyor. Bu şifâh suyun bulundu ğu yeri onarıyorlar, herkesin faydalanaca ğı hale getiriyorlar. K ız ölümünden sonra oraya gömülmeyi vasiyet etti ğinden onu bu içmelerin yan ındaki tepeye gömüyorlar. İ çmeler şifâh etkisini yapıyor ve gelenlerin birbirlerine birer taş verip: Bu taşı tepedeki mezar ı bırakıp gel, yoksa şifâ bulamazsın! denildiğinden, İçmelerin arkas ında 200 metre kadar yükseklikte bulunan mezara gidip bir taş bırakıyorlar. Böylece tepedeki mezar, günümüzde 60-70 metre kadar ta şlarla yükseliyor. İçmelerden su içenler mutlaka o tepeye ç ıkıp mezar tepesine ufak, büyük bir ta ş bırakır." Ama bugün halk bu işi şifâ bulmak niyetiyle değil de şeytan taşlamak üzere yapar. Zira prenses i şin başında günahkâr olarak tan ınmıştı . Zamanla o taşların kulları giinaha çağıran şeytanı taşlamak için çıkarıldığına inanılmaya başlamış . 0 yüzden de bugün buraya " Şeytan Taşlama Yeri", denmektedir.131
KASTAMONU Yağmur Duası ve Taş: Yağmur duasına o taraftaki yüksek tepelere veya ziyaretgâh olan Türbelere birkaç saat yürünerek gidiliyor. Dua yerine gitmeden önce hazırlık yapılır, süt emen kuzu ve buza ğılar analarından ayrılır, ortalığı acıklı bir hava ve feryat, âmin sesleri doldurur. Dua yerinde ate şler yakılır. Hâfızlar Kur'an okur, namaz k ılınır, halk birbiriyle helâlla şıp tövbe eder, elbiseleri ters giyer ve ba şlarını açarlar. Hoca tekrar yüksek sesle dua eder, bu dua s ırasında avuçlar ve parmak uçlar ı yere çevrilir, halk tövbe eder, af diler. "Umumi duadan sonra nohut veya fasulye tanesi büyüklü ğünde 70 bin taş toplanıp sayılır, her birine ayr ı ayrı dua okunur, üflenir, bunlar bir çuval içine konulup çuval ın ağzı bağlanır ve çuval çayın belli bir yerinde suya b ırakıhr."132 Bu toplanan taşlarda şekil ve renk aranmazsa da "beyaz ve siyah her küçük ta ş bu iş 131 Yukardaki yaz ı (İ kinci Efsâne: Şeytan Ta şlama Da ğı .) Aynı yazıda Şeytan ta şlama dağının iki foto ğrafı vardır. 132 Mehmet Candan : Türk Halkbilgisi Anketine Cevaplar: Kastamonu'da Ya ğmur Duası , Türk Folklor Araştırmaları , C. 6. Sa. 140, Mart 1961.
134
için elverişli sayıhr."133 Ya ğmur ya ğmağa başlayınca suya b ırakılan 70 bin ta ş oradan çıkarılıyor. Mahalli inanca göre -ş ayet çıkarılmazsa sel baskınları tafan olabiliyor. Beştaş Oynama: Talat Mümtaz Yaman, Kastamonu'da Halk İnanmaları, makalesinde: "Be ştaş oynanırsa ya ğmur yağ ar" diye bir inanç var, diyor.134 Taşların Buyruğa Uyuşu: Gene Talat Mümtaz, bir ba şka incelemesinde Devrekani'nin Kurtş eyh mahallesine ait bir efsâneden bahsediyor. Oraya Horasan'dan üç er gelmiş , bir tekke ile bir misafirhane in ş a etmek istemi şler, taşlara emir vermi ş ler, taşlar bu kerâmet sahiplerine uyarak gelmiş . Köy halkı kendi hayvanları işte kullanılıyor diyerek kad ıya şikayet etmiş ler. Fakat "erin birisi hemen elini Devrekani'nin kar şı tarafında ve Karalar köyü ile Kurt şeyh mahallesi aras ındaki yüksek kayahkh tepeye uzatarak:-Gel, diye emir vermi ş !. Bu emir üzerine sivri kayalık)i tepeden ne kadar ta ş varsa birer birer harekete gelerek a ş ağı do ğru inmeğe başlamış ". Kadı ile davacılar ş aşırmışlar.135 Böylece keramet sahibi erenlerin ta şları emirlerine tâbi kılabildikleri ortaya ç ıkıyor. Arkasından Uç Taş Atmak: Gene yukardaki zat ın bir incelemesinde "Bir kimsenin sevmedi ği bir ş ahıs kendi evine gelirse giderken bir daha gelmemei için arkas ına misafir görmeden üç taş atmalıdır. 0 misafir ikinci defa eve gelmez." 136 KAYSERİ Battal Gazi Türbesi ve Üç Ta ş Atma: Kayalar: Battalaltı semtine, eski Selçuk Emin Çakaloz ad ına uyularak, Çakaloz mahallesi de deniliyor. Tepe üstünde yüksek bir yerde bulunan 133 Aynı yazı . Bu yazıda ta şla ilgisi olmayan di ğer ya ğmur duas ı şekillerinden de bahsedilmektedir. 134 Talat Mümtaz Yaman: Kastamonu'da Halk lnanmalari, Halk B. Haberleri, Y. 4. Sa. 45, 15 Şubat 1935. Sf. 202 (216 sayılı). 135 Talât Mümtaz, Kurt şeyh, H. B. H., Yıl 4, Sa. 39, 15 Ağustos 1934, Sf. 57. 136 Talât Mümtaz: Kastamonu'da Halk Inanmalar ı , H. B. H., Yıl 3, Sa. 34, 15 Mart 1934, Sf. 288. (151. Madde)
135
türbenin 100-130 metre kadar ilerisinde bir kuyu da bulunan, bu ziyaretgâh ın 1341 tarihinde yaz ılmış bir yazıtı var. Türbenin arkasında, mihrap k ısm ında ufak yumruk büyüklü ğünde veya daha küçük ta ş lar, şeytan taşlar gibi atılm ış durmaktadır. Burada adet 3 taş atmaktır. Halen bu taşlar bir tümsek te şkil etmişler. Battal Gazi Türbesi arkasına dileği olan üç taş atıyor. Bu üç ta ş aşağıya düşmez orada durursa, o taş atanın murödının olacağına delâlet ediyor. Türbe önündeki çukurda mum da yakılmış olabilir. O ğlunun askerden sa ğ sâlim dönmesi, hastalıktan kurtulmak ve bu gibi dileklerle, kad ın erkek tarafından ziyaret ediliyor. Halen bu semtte ev yoktur. Buras ı esasen yüksek, ıssız bir yerdir. (Resime bak.) Bu tepe ile aras ı 125-150 metre kadar bir mesafede bir tepe daha var. Bunun üzeri çok iri tipik kayalarla dolu. Arkas ında ve önünde birer ma ğara var. Kayalar heybetli ve tipik olmas ına rağmen incelememizde kutsal tanınmadığını gördük. Mutlaka bir menkibe, bir efsöneye ihtiyaç olduğu anlaşılıyor. Hazreti Ali'nin Yasland ığı iddia Edilen Kaya: Bu gösteri şli kayaların ön tarafında 80-100 metre kadar önde bir açık namazgâh var. Onun yan ında Selçuk eseri olan bina, kö şkler, meydanlar, cirit, oyun yerleri ve baz ı mezarlar mevcut. Bunlara yak ın Hazreti Ali'nin yaslan ıp oturdu ğuna inanılan ve söylentisi süregelen bir kaya vardır. Hz. Ali bu kayan ın üzerinde oturmu ş ve sırtını dayamış , onun izleri ç ıkmış . Gerçekten kaya da geriye do ğru itilmiş ve oyulmuş gibi bir insanın izi çıkmış . İ ri yarı bir insan izi gibi olan bu yer ziyaret ediliyor, kutsal bir yer olarak tan ınıyor. (Resime bak.) Kuvle deliği: Taş içinde oyuk, delik: Cıncıklı camiine yakın, camiin do ğusunda 150-200 metre ileride ve camiin solunda bir evden bahçeye giriliyor, sonra oradan evin içine geçiliyor. Önceden buras ı türbe imi ş (halen ba şka yere nakledilmiş ve önemli bir ziyaretgâh olan İbrahim Tennurrnin türbesi). Odaya girince hemen kar şıda, bir karış kadar derinlikte 15 santimetre geni şlikte, kesme, siyah granit bir ta ş var. Buraya üç mum yak ılıyor. Evvelce İbrahim Tennuri Hazretlerinin sandukas ı olduğunda, taş içindeki bu delik onun sağında kalıyormuş . Halen burada hiçbir mezar, evliya olmad ığı, halde felçli, sinir hastalar ı tarafından ziyaret ediliyor. Orada 80 ya şlarında Elmas adında bir Hanım: —Yavrum oraya her geli şte bir mum yakmak ve sonra mumlar yanarken deliğe bakmak, Tennüri Hazretlerinin ruhuna, 136
üç kulhüvallâhü ve bir fâtiha okumak laz ım. Hastal ık geçer. Murad ve adak beraber oluyor ... Kuvle deli ği denmesi, buras ının tandırın deliğine benzedi ği içindir. Kuvle deli ğine 3 gün zarfında 3 defa gelinecek, her gelişte bir mum yakılacak. E ğer 3 gün vakti olmayıp gelemezse, iki gün üst üste gelmesi ve iki mumu birden yakmas ı gerekiyor. Buras ı çok şifâh tanınmaktadır. Dikkate de ğer nokta bu ta ş içindeki delik, (Tennuri Hazretlerinin) sandukas ı , mezarı olmadığı halde ondan ileri bir önem taşım ış olmasıdır. Elmas Hanımın ifadesine göre "Hasta veya muradda bulunan isterse ayr ıca gidip Tennuri Hazretlerinin türbesini ziyaret ederek mum yak ıyor, fatiha okuyor." Yaln ız, bu Şifa için zaruri olmayıp, ayrı bir ziyaret sayılıyor. KOCAEL İ Oyuk Taşa Kafa Sokmak: Gebze'de bulunan İncirli Dede adındaki evliyan ın yanında oyuk bir taş bulunuyor. Başı ağrıyan kimse bu oyu ğa kafasını sokuyor, baş ağrısının geçtiğine inanıyor. Buras ı ünlü olup şifalı sonuçlar alındığına inanılmaktadır. KONYA Yılan Taşı: Uğurlu Taş: Cemil Sena (Ongun), Konya ve Civar ında Halk inanınaları, arasında Yılan Taşı'nın "ejderhalar ın a ğzında saklı bir zümrüt" oldu ğunu "ejderha geceleri gezinirken bunu yere dü şür"dü ğünü, "bu ta şın çıkardığı ışık sayesinde yolunu ve diledi ğini bul" duğunu, "bu ta şı ele geçirenler"in, "dünyada hangi i şe" girişirlerse mutlaka ba ş arı sağlayacaklarını , "bundan ba şka ne dilerlerse onu el de "edecekler gibi" ayr ıca zengin de ol"acaklar ını anlatmaktadır."7 Duvara Taş Yapıştırma: (Konya Adetleri) adl ı makalesinde M. Zeki, ta ş yapıştırma âdeti hakkında şu bilgiyi veriyor" Dört kö ş e ince bir ta ş alınarak duvara yapıştırılır, güya o taş orada durdukça yapıştıranı n bütün günah?, dökülür."'" 137 Cemil Sena (Ongun): Konya ve Civar ında Halk Inanmalar ı , H. B. H., C. 2, Sa. 23,24, 29 Mayı s 1933. Sf. 245 — 248. (9. Madde ta şla ilgilidir. Sf. 248) 138 M. Zeki, Konya Adetleri, H. B. Haberleri, Y ıl 2, Sa. 19, 1 Mayıs 1931, Sf. 146 — 148. Yukardaki VII. madde olup 148. sayfadad ır.
137
Binektaşı:
Ş eyh Bedrettin camiindeki Binekta şı'na, ayakları tutmayan çocukların besmeleyle çıkarıldıkları , ta ş üzerinde be ş dakika bırakıldıktan sonra indirildikleri ve ayaklarımn iyileştiği inancında bulunanlar vardır. Şifillı Mermer:
M. Zeki Dalboy, Konya'da Kullan ılan Halk Ilaçları , adlı makalesinde ilaç olarak kullanılan taştan, mermerden bahseimektedir. 139 Cami Duvarı'na Taş Yapıştırma:
Gene Konya'da Alâettin Camiinin avlusunun kuzey duvarma niyet tutularak, ta ş veya kiremit üzerine tükürülerek yap ıştırılmak isteniliyor, taş tutarsa niyetin olaca ğına inanılıyor. Türbeler 20 metre kadar geride bulunmaktad ır. Kısmet, talih açılması, evlenme dileği v.b. muratlar ba şta gelmektedir. Deliktaş :
Karaman çevresinde; D ış Tekke civarında Talimhane yakmında Fisandon yolu üzerinde s ınanmış bir deliktaş vardı . Mantar gibi bir kayamn üzerindeki bu tabii delikten üç defâ geçenin tâlihi aç ılır, çocuğu olmıyanların çocu ğu olur, yürümeyen çocuklar da yürürlermi ş . Bu ta ş son senelerde y ıkılmış ve yok olmuştur. 'P 139a Gelinkaya:
Akş ehir'de Sultan Da ğlarının, Gelinkaya en yüksek zirvesi say ılıyor. Buna olan inanç şöyledir: Akş ehirli fakir bir delikanlı eşraftan birinin kızını istiyor, zengin aile vermiyor. A şık genç, kızı Sultan Da ğı tepesine kaçırarak orada evleniyor. Tepe, Sultantepe ad ını alıyor. Çocukları oluyor. Gelin, çocuklar saadetimizi gölgeler, diye tek çocu ğunu uçurumdan a ş ağıya atıyor. Tanrının buyruğuyle, kayamn üzerine çıkıp çocuğunu atan gelin orada derhal ta ş oluyor. Sivri, bir insandan biraz daha büyükçe bir ta ş . Uzun bir dörtgen ş eklindeki taş a bir kısım halk bu söylentiyle ilgilenip inan ıyor. 139 M. Zeki Dalboy: Konya'da kullan ılan Halk ilâçlar ı, H. B. H. C. 10. Sa. 111. 139 a İbrahim Hakkı Konyah, Abideleri ve Kit âbeleri ile Karaman Tarihi, Ermenek ve Mut Abideleri, İstanbul 1967. Sf. 592.
138
Kızlar Kayas ı: Konya'nın batısında, "Meram ba ğlarının üst yamaçlar ında, nârin birer kız heykeline benzeyen "kayalar hakk ında da, Yozgat' ın "Gelinkayalarına benzeyen bir efsane nakledilmektedir. Konyah güzel bir kız Dereköyü'ne gelin götürülüyor. K ı z, Konyah bir genci sevdi ğinden ailesinin arzusuna göre evlenmek istememektedir. Genç erkek te gelin alayı Konya'dan ayrılırken "yüzünüz bir daha Konya'ya dönmesin inş allah" diyor. Gelin kız da hıçkırarak dua eder: "Gönlüm Konya'dan yana. Yüzüm Dereköyü'ne dönmesin in ş allah!" diyor. Dü ğün alayı "Meram sırtlarına gelip Dereköyü'ne sap ılaca ğı sırada" gelin son defa Konya'ya bakar, içten bir "ah!" çeker. Bu ah ve inilti yamaçlarda yankılanır. Ba şlar Konya'ya çevrilir çevrilmez, "gelinle birlikte olduklar ı yerde ta ş kesilirler. "140 Deli Ali Kayası: Bozkır ilçesinin Karacahisar çevresinde Deli Ali Kayas ı adlı kayanın efsânesi ş öyledir. Deli Ali'nin köyde h ırsızlık yapıp bedduaya uğraması ve taş kesilmesi söylentisinden ibarettir. Yüksek bir tepe üzerinde bulunan ve insana benzeyen bu kaya da ta şlaşmış insan hikâyesindendir.141 İvriz Kabartmas ı: Konya'nın 165 km. güneydo ğusunda M.Ö. VIII. yüzyıldan kalma bir Hitit kabartmas ı olan ve "halk aras ında bereket ilâh ı diye sayılan İvriz kabartmas ı"nda bir takım kuvvetler bulundu ğu sanılır İvriz kabartmas ının "yanından Peygamber P ınar!, diye bir su geçer. Bu su beyaz akt ığı senelerde halk tarafından bu ilâha kurbanlar kesilir ki suyun beyaz akmas ı , İvriz ilâhmın gazaba geldi ğine" bir iş aret sayılır. II. Cihan Sava şı zamanında yanlışlıkla bu kabartmaya bir jandarma erinin ate ş edişi ve kur şunun burundan küçük bir parçay ı yere düşürmesi üzerine halk, bu kırık parçalar ı hemen toplayıp, kutsal bir emanet gibi saklamay ı bir vazife bilmi ştir. 142 140 Mehmet Önder, Anadolu Efsâneleri, Sf. 46. 141 M. Aksel, Anadolu'da Halk Resimleri, Sf. 118. 142 M. Aksel, Anadolu'da Halk Resimleri, Sf. 120. Dr. Margarete Rienschneider, Die Welt der Hethiter, Stuttgart 1954, T. 45. Bereket ilâh ı , bitki tanrısı denilişi sebebi, bazı yerlerde bereket ilâhlarm ın bereket boynuzu bulunur veya bir sıra memeleri vard ır. Burada ise elinde üzüm salk ımı ve ba şak demeti bulunmakta ve bereketi temsil etmektedir. İlâhm, tanr ımn lfıtfu olan bu üzüm salkımı bereketi temsil eder.
139
KIRIKKALE Hasandede Camiindeki KARATA Ş: Ankara'ya demiryolu ile 30 kilometre olan K ırıkkale'nin, Hasandede'ye uzaklığı kara yolu ile 10-12 kilometre kadar bir mesafededir. Keskin ilçesine ba ğlıdır. Keskin'e uzakl ığı 8-10 kilometre'dir. Bu köyde Hasandede ünlü bir ziyaretgâht ır. İ 43 Hasandede köyünde bulunan Hasandede camiinin (yap ılışı . H. 1014) Ön cephesinde dikkate de ğer bir taş ziyaret edilmekte, el sürülmekte veya öpülmektedir. Rengi, siyah, beyaz cilâh mermere benzeyen bu taş parlak olup etrafı sarı bir madeni çerçeve içine alınmıştır. Camiin ön cephesinde olan kap ının sol kısmında bulunan, duvarla bu kutsal taş aynı hizâda olup, yerden yüksekli ği bir metreden biraz fazlad ır. (Resime bak,) Ta ş , 25-30 santimetre kadar uzunlukta, 15 santimetre kadar enlilikte, dikdörtgen şeklindedir. Bu taşı Hacer-i Esved'e benzetiyorlar. Taşı, Ali Akyürek'in dedesi Hacı Ömer Ağa'mn, Mekke'den cami yapılırken getirdi ği anlatılıyor. Mekke civarındaki dağlarda bu vasıfta siyah, parlak taşlar olduğu başka kaynaklarda geçmekte ve yapt ığımız inceleme de bunu teyid etmekte ise de, bir k ısım ziyaretçiler sanki bunun Hacer-i Esved benzeri oldu ğuna inanıyorlar. Ancak bu ta ş ufak bir parça olsayd ı, ondan Karmathlar zaman ında koparıldığı iddia edilebilirdi. Halbuki Hacer-i Esved, zâten asl ında bundan biraz daha büyükcedir. KIRŞEHİ R (Mucur): Ve NEV Ş EHİ R (Hacıbektaş ): Türbeler ve Taş: Veysel Arseven, K ırş ehir'de Yerlere Atfedilen İnamşlar, makalesinde türbelerde ta şın rolüne işaret ediyor.1 44 Türbeden taş almak veya mezar ta şına taş yapıştırmağa çalışmak mutâd ilgidir. 143 Dr. Hikmet Tanyu, Ankara ve Çevresinde Adak ve Adak Yerlerine Dair Bir Ara ştırma, 1958. Sf. 110. Doktora Tezi. Ayrıca müteakip yıllarda Ta şla ilgili olarak tarafımızdan incelemeler yapılmıştır. (Resimler) Hasandede köyü ve Hasandede hakk ında: Kumahmeto ğlu'nun 1944 yılında Ulkü'de yayınladığı makalesi ile gene, Kumahmeto ğlu Naci, Anadolu Etnolojisi ve Etnografyas ı : Türkmen Baraklar- III, İş (dergisi), C. 14. Sa. 79, Sf. 56 — 57, İst. 1948. Enver Behnan Şapolyo; Etnolojik Köy Ara ştırmaları : Ankara'da Beydili Aşireti, Türk Yurdu, Yıl 1, Eylül 1954, Sa. 3 (236) Enver Behnan Ş apolyo: Ankara Ara ştırmaları : Ş air Hasan Dede, Türk Yurdu, Yıl 1, Sa. 4. (237) Ekim 1954. 144 Veysel Arseven: K ırşehir'de Yerlere Atfedilen inan ışlar: aşık Paşa Türbesi, Türk Folklor Ara ştırmaları , C. 4. Sa. 85.
140
Yastıklı Beşik: Ve Dilek Taşı: Aşık Paş a türbesinin yakınındaki mezarlardan birisinde, Yast ıkli Be şik ş eklinde bir ta ş bulunmakta olup, çocuklar ı yaş amıyan anneler, evlâtlarmı bu taş üzerine yat ırırlarsa, çocu ğun ömürlü olaca ğına inamrlar. Ayrı ca gene türbenin ön tarafında Dilek Ta şı denilen bir taş daha vardır. Bu taşla ilgili iki işlem görüyoruz. I—Bu ta şın yanında üç kulhüvallahü Süresi) ve Fâtiha süresi okunuyor, ta şın üzerine çıkılıyor, gözler yumuluyor; ondan sonra dilekte bulunuluyor. Ş âyet dilek gerçekle ş ecekse ta ş mihveri etrafında dönermi ş , gerçekle ş miyecekse dönmezmiş II- Yahut ayn ı dilek ta şına dileğim gerçekle ş ecekse ta ş yapışsın diyerek ta ş yapıştırılmak istenilirmiş . 14 5 Aşık paş a türbesi bilhassa ta ş yönünden de dikkati çekmektedir. Taş a kutsallık atfetmeyi bilhassa Hac ı Bekta ş türbesi münasebetiyle etraflıca görece ğiz.
Hacıbektaş Taşı: Ve Hacıbektaş'la ilgili Taşlar: Kerâmetler: Teslim Taşı: Cemal Bardakç ı , "Anadolu'da bir k ısım Türkler boyunlarında Hacı Bektaş taşından bir ufak parça ta şırlar. Bu ta ş herhalde (Kutlu Dağ)a iş ârettir. Ve bu menkibelerin Türklerin tahte şşuurlarında yaş amakta oldu ğunun delilidir." 146 diyor. Gene aynı zat "K ızılbaşlar" hahsinde, K ızılbaşlar üzerinde bilgi toplayan ve Türk k ızılbaşlarının dağa, taşa, ağaca tap ınırcas ına verdikleri önemi ve bunun Ş amanlıktan, naturizm-tabiata tapma inanc ının kalıntıları oldu ğunu söylemektedir." 7 Bektaşilerin ta ş a verdikleri anlam ve önem K ırş ehir kitab ında da b elirtilmektedir. 148 Abdülkadir İnan, Gaziantep'teki Alevilerden bahsederken, Bekta şi
taşı na nasıl saygı gösterildi ğin de kaydediyor. 149 Bektaşilik her nekadar resmen, tarikat olarak Türkiye'de yasak edilmişse de ona dâir gelenekler, f ıkralar, hikâyeler, efsâneler . devam ettirilmi ştir. Alevilikte de birçok inan ış süregelmekte, bilhassa Hac ı Bekta şı Veli'nin Hayatı, ile ilgili kitaplar anlatılmakta, okunmakta ve ona inanılmaktadır. Bu itibarla bu gibi kitaplardaki ta şla ilgili inançları gözden geçirmek faydal ı olacaktır, sanıyoruz. 145 Yukardaki Kaynak. Sf. 1355. 146 Eski Vali Cemal Bardakçı ; Anadolu İ syanları , İ st. 1940, Ko şgun Basımevi, Sf. 80. 147 Yukardaki eser, Sf. 54. 148 Kırşehir, 1925, Sf. 5. 149 Abdülkadir İnan, Gazi Antep'te Aleviler ve Muhtelif İnanmalar, H. B. H. C. 10. Sa.110.
141
Beştaş ve Taşlaştırma, Taşı Hamur Yapma ve Yürüyen Kaya: Velâyetname-i Hac ı Bektaş Veli' kitabıncla"°, taşla ilgili birtakım kerâmetler önemle ve ba şkaları üzerinde yapt ığı etkiyle anlat ılıyor:" Beş Taşın Dile Gelmesi" ba şlığı altında "RiYayettir ki: Sultan Hac ı Bektaş Veli Kaddesallahu s ırrehülaziz beş taşı dile getirüp şahadet verdi ğini beyan eder."isi Taşların bir iş hususunda (öküzleri gözlemek, gütmek) tamkh ğı şöyle oluyor: Hünkar diye bahsedilen Hac ı Bekta ş! Veli konuşuyor:"—Ey Be ştaş tanık olun, tâ kim ihtiyaç vaktinde şehadet veresiz."... Sonra" Hazreti Hünkar'm dedi ği inkar edilince topluluğa Hazreti Hünkar eyitti: —Gelin cemaat ş ahitlerim kat ına varalım, dedi. Siz dahi ş ahitlerimi dinlen, dedi. —Kanı ş ahitlerin, dediler. Hünkar ululu ğu dahi ol Beşta şı gösteriverdi: —İşte ş ahitlerim bunlardır. dedi. Eyittiler: —Bunlar hod birer kuru ta şlardır. Bunlar nice ş ehadet eder, dediler. Hünkâr ululu ğu ol Beştaştan yana dönüp eyitti: —Ey Be ştaş , hak izni ile hak için mutlaka gelin. Olan yakaya do ğru şehadet edin, dedi. Hünkar ululu ğu öyle deyicek ol ta şın beşi de bir uğurdan Allahın izni ile Hünkar ululu ğunun velayetiyle autka gelip be şi dahi hep bir a ğızdan aynı zamanda eyittiler: —Biz ş ahidiz, ş ahadet dahi ederiz.' ,152 Bu keramet üzerine halk gelip" Hünkar ululu ğunun ayağının tarab ına döküldüler." Hâlep yazmasında, bu, şu katma da (taş yapma, taşlaştırma) gibi olaylar bakımından örnek bir ifade ve inanc ı göstermektedir: "Çünkü ol vakit, naip ve cemaat cümle Hazreti Hünkar'dan bu velayeti müşahede ettiler ise de naip efendi sihre hamledip ş ahitleri kabul etmediğinden dolayı cenabı hünkâr "Taş ol" deyü naibe buyurdu ğu halde taş olup kaldı ise de bilâhare mürur zaman edip bir hamile hâtun oradan geçer iken korkup hamlini yaz eyledi ği cihetle ol taş olan kadıy ı ol vakit defnettiler. Badehu yerine taştan adam suretinde mamal bir adam yap ıp bıraktılar. Hala öyledir."153 150 Velâyetname-i Hacı Bekta ş Veli (Hacı Bekte ş Veli'nin Hayatı): Hazırlıyan ve yayınlayan S. Aytekin, Ankara Emek Bas ım- Yayınevi, İki Kitap. (Ali Çelebi tarafından yazdan H. 1034 t. 11 yazma ile, Ali Çelebi nüshasu ıda bulunmayan baz ı parçalar Halep (Halepte Sultan Baba Bayram tekkesindeki yazma nüshas ından alma). 151 Velayetname-i Hac ı Bektaş Veli, Birinci Kitap. Sf. 88. '"Cümle erenlere hayretindir ba ş Yürü dedi ta şa yürüdü be ş ta ş Pirim üstad ım yâ Hazret-i Bekta ş Zâhirde bât ı nda sen imdâd eyle." (Pir Sultan Abdal, Yeni İ stanbul, 9 Kas ım 1964.) 152 Velayetname-i Hac ı Bektaş Veli, Birinci Kitap, Sf. 90, 91. 153 Aynı kitap, Sf, 91. (x) Not.
142
Gene Hac ı Bektaş bir yap ı esnasında baiçıkları yuğurur, düzler, nihayet yap ıya engel olan büyük bir kaya üzerinde kerâmet gösterir. Bir zat Hacı Bektaş 'a "Amma hal eri ve velâyet ve kerâmet ıssı olmak budur ki şol kaya üzerine çıkası n, ayaklıyasın ve düzlüyesin. Balç ık kazaz- gibi anı yoğurasın. Ayağın ve dizlerin izleri ol ta şta belli ola. Biz dahi seni muhakkak velâyet eri bilip şüpheyi giderüp imdengerü sana cânı gönülden muhibbi mürid oluruz, dedi." Bu söz üzerine "Hazreti Hünkâr Hacı Bektaş Veli • Kaddesallahu s ırehülaziz ol ş ahsın iş âret eylediği kayanın üzerine ç ıktı . Dizleri ile ol kayayı dizledi. Ve ayakları ile aykaladı . Ş öylekim, dizledi ki, dizleri ve ayaklar ı ş ol hamir gömülür gibi gömüldü, iz eyledi. Dahi bugünedek me şhur ve muayyendir. Adına Hamur Kaya derler."154 Bundan sonra, bu keramet kar şısında bunu gören onun aya ğına kapanır, köy halkı da duyup gelir." elini öpüp aya ğına yüz sür" erler "duas ına ve himmetini al" ırlar. Bu bölümü gene bir ta şla ilgili kerâmeti takip ediyor. Bir ta şı bıçakla"hıyar "do ğrar gibi doğruyor" O b ıçak ta şı hıyar keser gibi iki dildi. Ol ki şi anı gördü. Hazreti Hünkâr ululu ğunun elini öptü. Ayaklarına düştü. Şimdi oturdukları taş ol kesip devirdikleri kaya ikisi dahi Akkap ı'nın dışarı yanında durur. Erenleri ziyaret edenler an ı dahi ziyaret ederler."155 Bu bölümü "Buğday ve Mercime ğin Taş oluş u" bahsi takib ediyor. Burada da Hacı Bekta ş Veli, bu ğday ve mercime ği taş yapıyor.""6 Yürüyen Kaya bahsi de kitapta önemle yer al ıyor. Hacı Bekta ş 'ın ününü kerâ,metlerini duyan Ak ş ehir'deki bir zat (Seyyid Mahmud Hayrani) bir arslana biniyor, üçyüz mollas ı dervi şle birliktedir. Bir yılanı da eline kamç ı olarak al ıp, Hacı Bektaşı görmek üzere yola ç ıkıyor. Hacı Bektaş 'a (Aliler Sırtına) yaklaşınca durumu haber veriyorlar. Hacı Bektaşı Veli: "—O gelen kimse canhya binüp gelmi ş . Biz cansıza binelim, dedi." "Kızılca Halvet yak ınında bir Kız ıl Kaya var idi. Şöyle bir dam dıvarı gibi büyük kaya idi. Filhal ol kayan ın üzerine bindi: —Ey kayac ık, Allah ın izni ile ol gelen erenlerden yana revan olgıl, dediler. Hemen ol kaya şol ku ş Uçar gibi gürleyip Aliler S ırtına doğru revan oldu. Hem nefsül emirde ol kayan ın ş imdiki halde başı kuş a benzer."'" Arslan üzerindeki Seyyid Mahmudu Hayrâni, bu durumu görünce "Er nazar ına küstahâne gelmi şiz" diyerek "kayamn şimdiki oldu ğu yer" de bulu şuyorlar. O, arslandan iniyor, y ılanı koyuveriyor. 154 Aynı kitap, Sf. 95, 96. 155 Birinci Kitap. Sf. 96 ve İkinci Kitap Sf 97. 156 İkinci Kitap, Sf. 97 - 99. 157 Aynı kitap. C. 2. Sf. 149 - 153. (Sf. 151)
143
Hacı Bekta ş "Kaya dur" diyor." Tekke'ye yakın kaya dahi durdu. Kendüleri dahi kayadan a şağı tekkeye" iniyorlar. 300 dervi ş ayaklarına kapanıyor. (Tekke K ay a)mn önünde toplant ı oluyor, konuşup görüşüyorlar."' Bu adları geçen ta şların bulunduğu yerler hakk ında, Halim Baki Kunter'in verdi ği bilgi, bu gibi inançlar ın nasıl halk arasına yerle şip yayıldığına bir örnek te şkil etmektedir. "Hacı Bekta ş', Veli'ye tan ıkl ık ettiği söylenen Be ştaşlar Mucur'dan gelirken kasabaya 10 kilometre mesafededir. Çatkaya, kasabanı n hemen kenar ındadı r. Loğtaşı ile Hiyartaşı Pirin tiirbesine girerken kapının solunda ve sağında durmaktadır. Hamurkaya kasabanın kuzey tarafında, Atkaya da güney cihetindedir."... "Taş kesilmi ş buğday ve mercimekler'in ç ıktığı yer harmanlar ın yanındadır."'" İş 'aret Taşları: At Taşı: Bekta şilikteki ta şın önemini, Kırş ehir çevresindeki ta şla ilgili yerlerin de ğerini yukardaki aç ıklamalarımız bir defa daha göstermi ş bulunmaktadır. Bir kısım halk aras ında taşın önemli mevkii hakkında, Hacı Bektaş türbesini onarmakla görevli Mimar Hikmet, Bekta şilik ve Son Bektaşiler, adlı, bir seyahat ve gözlem yaz ısında dikkate de ğer bilgi sunuyor: "Üç günümüz yollarda geçmi şti. Dördüncü gün Mucur'dan çıkmış ve epeyce ilerlemi ştik. Arabacım manevi bir hissin verdiği heyecanla a ğzını ş apırdatarak: İşte i ş aret ta şları , dedi. Baktım; fırtınadan, ya ğmurdan etrafındaki toprakları açılmış üç dört sivri ta ş . Arabacıya sordum: —Nedir bu i ş aret ta şları ? Arabacım saf bir adamd ı . "Himmetleri haz ır olsun" diye söze başladı . Dedi ki: —Kara Höyük nahiyesine nahiyesine yakla şıyoruz. Yani Hac ı Bektd ş köyüne (halen kaza). Vaktiyle Hazreti Bekta ş Veli bir Horoz üstüne binmi ş ve elindeki yılan kamçısını kullanarak buraya kadar gelmiş . Kara Höyüklülere kendisinin veli oldu ğ unu söylemiş . Fakat bir türlü inand ıramamış ; o zaman, ben Size veli oldu ğumu isbat edeyim, demi ş . ve taşlara işaret edince berai tasdik yürüyüp gelme ğe başlamışlar. 0 zaman ahali Hazreti Bekta ş 'ın veli oldu ğuna inanmış lar... 158 Aynı
kitap. Sf. 152.
159 Halim Baki Kunter: K ırkbudak Haeıbektaş incelemelerine Giri ş , Ankara 1951, 11. Erkek Sanat Enstitüsü Matbaac ılık Bölümü, Sf. 47.
144
Bu güzel hikayeyi dinledim Dedim ki: —Ahmet A ğa! Hepsi iyi, kırbacı da ala. Fakat bu koca Bekta ş Veliyi horoza nasıl bindirdin? Ahmet bir iki dakika dü şündü, kaşlarını çattı ve dedi ki: —Ey Efendi! Kimbilir o devirlerde ne büyük horozlar vard ı .. '9160 Mimar Hikmet, bu gibi ta şların "Hacı Bektaş köyünde" ilçesinde de çok fazla oldu ğunu söylüyor ve "Mesela Tekke civar ında etrafına müdevver bir duvar çekilmi ş yerli bir ta ş vardır. Bunun ismi At Ta şı dır. Hazreti Bekta ş bu taş a binmiş de Rum'a sefer eylemi ş ! Bunu Muhtar Baba'dan dinlerken sordum: —Baba Erenler Siz de kalk ıp şu mübarek pirinizi bir türlü beygire bindiremediniz. Veli dedi ğiniz bu zat kâh horoza biner, kâh ta ş a bazan da kurba ğaya.. Baba, düşündü, dedi ki: —Hazret, beygire herkes biner, Sen de, ben de, As ıl marifet horoza,
taşa binmeli. Bu i şteki kerâmete inanm ıyorsan gel Sen de bin şu taş a, bak gider mi ?" 161
Tılsım Taşı: TESLİMTAŞI: Mimar Hikmet bu konuda şu bilgiyi veriyor: Bekta şilikte önemli bir yeri olan ve bektaşi babalarının "tılsım taşı takılı meşin kemer bağ" ladıkları, 162 birçok babalar ın (Bekta şi) boyunlarında gerdanhk gibi yuvarla ğa yakın köş eli (yumurta büyüklü ğünde) (t ılsun taşını) taşıdıkları herkesce bilinen bir gerçektir."' Bu ta ş , teslim ta şı dır. Tahir Harimi Balcıoğlu, önceki bölümde gördü ğümüz, (Kut taş)ın, en son ş eklinin Bekta şiliğin gelene ğiyle bir birlik gösterdi ğini ve "Bektaşilerin (Teslim Taşı) diye takdis ettikleri ve boyunlar ına taktıkları taşın ilk kökleri 'nin tâ (Tevrat)a kadar dayanmakta oldu ğu'nu ileri sürüyor ve "Türkler taraf ından millıleştirilen bu tarikatın (Bekta şilik) Turan! ananelere mahsus birçok e şkali vardır. Bekta şiliğin remzî bir mahiyet verdi ği teslim ta şı hakkındaki telakkiyat ı başka bir ş ekilde rivayet edihnektedir. (Beni İsrail Tih sahras ında susuz kaldıkları zaman 160 Mimar Hikmet, Bekta şilik ve Son Bektaşiler, Türk Yurdu, Sa. 6- 200. Haziran 1928, Sf. 16 - 17. 161 Aynı yazı . Sf. 22, 23. 162 Aynı yazı . Sf. 24. ve bu sayfay ı müteakip Bekta şi babalarının (Tılsım taşı =Teslim taşı, kuşanmış fotoğraflar ı vardır. Bu gibi bekta şiliğe dair kutsal tan ınmış eşyaların çoğu Ankara Etno ğrafya müzesinde bulunmaktad ır. 163 Besim Atalay: Bekta şilik ve Edebiyatı, Is. 1340, Matbaai Amire (Bekta şi taşı =teslim taşı, boyuna asılnuş "baba"nın resmi kapak ve iç sayfada) Köprülüzade Mehmet Fuat (Prof. F. Köprülü): Bekta şiliğin Menşeleri, Türk Yurdu, C. 2. Sa. 8, 14. Yıl., Mayıs 1341, Sf. 121 - 140. Fuat Köprülü; Bekta ş Hacı Bekta ş Veli, İ slam Ansiklopedisi, C. 2. Sf. 461 - 464. Cemal Bardakçı : Alevllik, Ahilik, Bekta şilik, Ankara 1950, Ikinci Bas ım, Ankara Yeni Matbaa.
145
Hazreti Musa bir taşa mâcizeli tısasınt vurdu. On iki kabiliye ait on iki çeşme akt ı. Bahri Ahmer'den geçerlerken de ayn ı vaziyet hâs ıl oldu.) Bektaşilikteki teslim ta şında on iki zaviye, bu hadiseye i ş âretmiş ve Beni israil Hazreti Musa'ya teslim olarak denize girdikleri gibi, Bekta şiliğe intisap eden bir can da ayni teslimiyeti göstermekle mükelleftir. Bu oniki zaviye oniki imam ı ınâsuma da delâlet etmekteymi ş . Velhasıl bu taşın kudsiyeti İslimi mahiyette de hülü ya ş amak"ta demektedir."4 Batılı kaynaklardan dervi şler, tasavvuf v.b. konulardaki kitaplarda Teslim Taşı da yer almaktad ır. Bektaşilerin kutsal sayd ıkları eş yalar, Külâh (tac), h ırka, kemer, iki çakı, bir çanta ve bir de Teslim Taşı zikredilmektedir. Babalar ın göğsünde, boyununda bir madalya gibi asılı duran bu 12 kö şeli taşın, 12 imamı sembolize etti ği belirtiliyor ve "Bu taş Ürgüp civarında bulunan bir nevi taştan 'imal olununr "de-
niliyor.' 65 Kırş ehir ve Nevşehir de müştereken geçen ta şla ilgili inançları birlikte gözden geçirdikten sonra Nev şehir'deki ta şla ilgili diğer iki inanca geçece ğiz. Taş ve Fal: Eski İlk Öğretim Müfetti şlerinden Ali Rıza (Yalgın), Resim Ö ğretmeni Yaş ar'dan aldığı bilgiye dayanarak "Kahveci da ğının" "güney silsilesinde bulunan kaya şübesine memleketin baz ı kadınları"ıun "talihlerini deneme ğe git"tiklerini, "arzu ettikleri murada ereceklerine" inandıklarını 8 .5 .1927 tarihli incelemesinde tesbit etmi ştir.'" Taş Kesilme: Nevş ehir Sulusaray köyünde birisi, harman y ığıp savuran bir çiftçiden, biraz bu ğday istiyor. Çiftçi azarl ıyarak kovuyor. Bu ğday isteyen aslında Hızır iken, dilenci ş eklinde, çiftçiyi smamış ve cimri çiftçiye "Mâdemki sen bana bu ğday vermiyorsun, sen de şuracıkta taş kesil" demiş , o da elinde yabas ıyle taş kesilmiş . Tipik taş kesilme söylentileri ile benzerlik gösteriyor. 164 Tahir Harimi Balcıoğlu, Tarihte Edremit Şehri, Edremit Halkevi Yayınlarından 1, Balıkesir 1937, Balıkesir Vilayet Matbaas ı, Sf. 76, 77. 78. 165 (Istanbul Rum Patrikhanesi Büyük Hatibi ve Kuddus Rum Patrikhanesi, Büyük Loğofeti ve Berlin Eksi Eserler Enstitüsü Fahri Azas ından VI. Mirmiro oğlu, Dervişler, Atina 1940) Sf. 99. 166 A. Rıza (Yalg ın) Anadolu'da Sihirli Ta şlar, Atsız (Mecmua), 15 Nisan 1932, Sa. 12. Sf. 299 — 300. Aynı makale az de ğişikliklerle: H. B. H. C. 3, Sa. 28. 15 Ey. 1933. Sf 97 — 98.
146
At Kaya, Beştaş ve Hacıbektaş Taşlarının Günümüzdeki Durumu: Hacıbektaş Kaymakam]. Ferit Ünal, "Hac ıbektaş İlcesinin Turistik Önemi" hakkında 1964 yılında yayınlanan makalesinde, At Kaya'nın Hacı Bektaş Veli türbesinin 350 metre güneyindeki mevkiine i ş âretle, Bekta şi menkibelerinde ad ın önemle geçti ğini tekrarladıktan sonra, at ş ekline az benzedi ğini ve Bektaşilerin, Hacı Bektaş Veli'nin kerâmet göstererek, kayan'u üzerine binip yürüttü ğünü ve "kayayı kutsal say"dıklarını belirtiyor." 7 Önce Hacı Bekta şı Veli, sonra Bekta şi dervişlerin, kaya içinde 40 gün inzivaya, perhize çekilişlerine (Sf. 17) ve bu yerin de önemli oldu ğuna iş âretten sonra, Kasabaya 5 kilometre mesafede, Çivril köyü civarında bulunan, Be ş Taş mevkiini, çevrede başka hiçbir ta şa rastlanmamasına ra ğmen "bir sathı mâil üzerinde büyük cesâmette bulunan Beş Taş "ın Bektaşi menkibelerinde süregelip önemli yer ald ığına ve Bektaşilerce kutsal say ı ldığına değinerek, bunların jeolojik bakımdan inceleme konusu oldu ğuna dikkati çekiyor.(Sf. 18)
Hacıbektaş Taşı için de, bu ta şın "sarıca, yarı ş effaf bir nevi kalker taşı" olduğunu, "Nâdiren beyaz dalgal ı, süt rengi, koyulu aç ıklı kahverengi ve ye şil renkleri de bulun"du ğunu, birçok imâlâthanelerde işlenen bu ta şın çok ra ğbet gördüğünü belirtiyor. (Sf. 18) Hacı Bektaş 'la ilgili bu taşlar günümüzde de büyük ilgi görmekte, ziyarete veya seyre vesile olmaktad ır. (Resimlere bak.)
MALATYA
Öküz başı denilen beyaz Taş: Prof. Şerafeddin Yaltkaya, Malatya'ya "iki merhale mesafedeki (Öküz Ba şı) denilen beyaz ta ştan dahi Elcezire gâzileri kendilerini sevmeleri ve kendilerinden ba şka kimselere bakmamalar ı için alırlar ve e şlerine götürürler."diyor. Bu olay ı "Kâbirden iki merhale mesafede bulunan beyaz bir ta ştaki hassadan "faydalanmak üzere kendileri ve eşleri için bıçaklarıyle koparma ğa çalışması vesilesiyle kaydediyor.'" 167 Hacıbekta ş Kaymakam' Ferit Ünal, Hac ıbektaş Ilçesinin Turistik Önemi, Karahöyük (dergisi), Hac ı Bekta ş Kültür, Kalkınma ve Yard ım Derne ği Yayını , Yıl 1. Sa. 2. 1 A ğustos 1964. Sf. 4, II, 15, 17, 18. 168 O. Prof. M. Şerafeddin Yaltkaya, Ebü-Reyl ıan'in Bir Kitab ı, 5. Cilt, Türkiy at Mecmuası ndan Ayrı Basım, Sf. 23.
147
Taşla ilgili bir inancın Türkiye' dışında bile olsa, o faydas ından Türkiye'de de faydalanmak gibi bir maksad ı göstermesi ve bu türlü inançlar ın birbirine benzerliklerinden milletleraras ı bir durum ve ilgiye yönelebilmesi bakımından bir örnek te şkil edebiliyor.
MAN İ SA Yağmur Duası ve Taş: Havuza Koyma: M. Nuri Erensoy, Ya ğmur ya ğması dile ği yle, Soma'da dualarla ders kıyısından taş toplandığını, bunların bir çuvla konuldu ğunu sonra cami havuzu içerisine b ırakıldığını, mahallelerden toplanan un, ya ğ, ve ş ekerle lokma yap ılıp yolculara da ğıtıldığını , buna benzer bir âdetin daha önce Rumlar aras ında da oldu ğunu, onların da bir azizin türbesi yakımnda lokma yap ıp da ğıttıklarını , yağmur dileğinde bulunduklarını anlatıyor. 169 Ziyaret Edilip Öpülen, El Sürülen Ta ş: Manisa çevresinde Karaca Ahmet'e ait olan 3 türbenin de ziyâret edildiği ' 70 anlaşılıyor. Naci Kum, bu hususta dikkate de ğer bilgi veriyor: "Duvar'da, renkli, küçük somaki mermere sanki bir sa ğ el pençesi basılmış da, taş yumu ş ak bir madde iken bu pençe ta ş a gömülmü ş ve derin parmak izleri orada kalm ış gibi görünen mücellâ bir parças ı vardır. Türbenin içinde ve yerden bir buçuk metre yükseklikte duvarda, sıvaların arasında mevzu olan bu ta ş : Karaca Ahmet Sultan' ın sa ğ pençesinin kerâmetli kal ıbıdır. Hacer'ül esved gibi ziyaret edilip, yüz sürülüp öpülen bir pençe izi de hastalara şifâ, dertlilere devâ mübarek bir ş eydir. 171 ,,
Ağlıyan Taş Kadın: Şehir yakınında, "Niobe" veya "A ğlıyan Taş Kadın" adında bir kaya heykel geni ş şöhret yapmıştır. Mitolojinin verdi ği bilgiye göre, "Kıraliçe Niobe, Apollon ve Artemis tarafından çocukları oklarla öl169 M. Nuri Erensoy: Soma'da Ya ğmur Duası , H. B. H. C. 9. Sf. 108. (Bu bilgi 1929 yılında derlenmiş) 170 Ş . Sami, Kamus'ul-Alâm, C. 5, Sf. 3623. 171 Naci Kum: Karaca Ahmetler Hakk ında incelemeler, Dü şünceler, Türk Folklor Ara ştırmalar (dergisi), C. 4. Sa. 94, May ıs 1957. Bu yaz ısında Naci Kum şu kaynağı zikrediyor: M. Çağatay Uluçay, Saruhan O ğullarına ve Eserlerine Dair Vesikalar, Sa. 139 — 140.
148
dürülürken yaralan ır. Çocuklarının ölümü ve yaralar ının acısı Niobe'yi periş an eder. Feryat edip, inlemeye ba şlar. Tanrılar tarıma Zeus onun bu haline ac ır ve Niobe'yi ta ş haline getirir." Bu iri bir insan kafas ı ve uzun saçlara benzeyen, genel ş ekliyle insanı andıran kayan ın yüzünde su sızıntıları eksik olmamakta ve bu akış Niobe'nin (Ağlıyan K ız) göz ya şlarına benzetilmektedir. Burada rüzgar ın yankılanışı da onun iniltisi olarak görülmektedir: Halen Ziyaret edilmekte, ilgi görmektedir. 12
Şeytan Taşı: Kulas'da Emir Hamamlar ına giderken —gidi ş istikametinde, "Gediz ırma ğına yakın bir yerde (Çay ın başlangıcında) Ş EYTAN TAŞ I adı verilen bir ta ş bulunuyor. Hemen herkes orada 3 ta ş atıyor. Atılmazsa, "hamamlara şifaya gidenler Şifa göremezmi ş . Ş eytan engel olurmu ş." Orada, yamaçta birkaç metre yüksekli ğinde bir ta ş yıkım mevcuttur. Ta ş atanlar, oraya at ıyorlar.
Delikli Taş: Alaş ehir, Ahmet A ğa köyünde bir, bir buçuk metre kadar büyüklükte bir ta şın, ufak deli ğinden çocuk sokulup öteye geçiriliyor. Bu işlem, Şifa temini, huysuzluğun veya öksürü ğün giderilmesi için yapılıyor. Para'da at ılıyor. Fakat at ılan bu parayı kimse almıyor.'" Manisa'da da diğer ş ehirlerdeki gibi baz ı insanların bu gibi ta şlara ilgi gösterdikleri anla şıhyor. 174 MARD İ N
Yağmur Duası Ve Taş: Savur'da, Önce Ya ğmur duasına hazırlık yapılıyor, haberleşiliyor v.b. Ya ğmur duas ına topluca gidilirken, eski elbiseler ters giyiliyor. 172 Hayat Türkiye Ansiklopedisi, İ stanbul 1963, Manisa. Sf. 312. 173 Ö ğretmen Mehmet Bahçeci'den derlenmi ş tir. 174 İ brahim Gökçen'in Manisa Saraçlar ının Pirrnin Veyselkarani oldu ğuna dair verdi ği bilgi dikkati çekici ve yurt d ışındaki taşla ilgili bir filanca dair hikayenin Türkiye'ye geçi şi hakkında tipik bir örnektir: "Vaktiyle Osmanl ı Ordusunda askerlikle Yemen'e gitmi ş olan Saraçlardan derledi ğim ınaltımata göre, Yemen vil5yetinde Zibid kalesine bir çeyrek mesafede, bu zatın türbesi bulunmaktaymış . Sandukanın başında, yuvarlak, karpuz şeklinde, zümrüt gibi yeşil bir ta ş bulunurmuş . Buraya a ğrısı , sızısı olanlar gelir ve türbedar da bu ta şı hastanın sırtında yuvarlarmış ." İ brahim Gökçen, XVI. ve XVII. yüzyıl vesikalarına göre Manisa'da Deri Sanatlar ı Tarihi Üzerinde Bir Ara ştırma, Manisa Halkevi Yay ınlarından Sa.: XII, İ stanbul 1945, Mârifet Basımevi, Sf. 46, 47.
149
Çobanlar da sürülerle kafileye kat ılıyor. Ya ğmur duas ı için 7 bin ufak ta ş toplamhyor 175, her ta şın üzerine "Lâ yünezilil gayre man bâdi mekânetü ve yen şiru rahmetihi ve hüvel veliyül Hamit" 176 âyeti kerimesi okunur. Allahın korkusundan taşlara okuyoruz, denir. Okuma bittikten sonra yedi bin ta ş suya at ılarak ıslatılır. Bunu müteakip ya ğmur yağması için tekrar dua edilir "Halk bu ta şlara Kur'an okunmas ından cedlerinin çok fayda gördü ğüne ve bu cihetle bu âdeti b ırakmadıklarına kuvvetle inamr."" 7 İslami yönünü te şkil eden dua ve Ayeti kerime okumak , onun anlamını kavramaktan ziyade bir âdet durumunda olu şundandır. Ankara'nın Bayındır Köyündeki, ya ğmur duas ı münasebetiyle bunun türkçeye çevrilmi şini kaydetmi ştik. Burada ya ğmuru ya ğdıran Allah'a övü ş ve ona hamdedişle, ondan ya ğmur bekleyişin ifadesini bulmuş oluyoruz. MERS İ N Yağmur Duası: Taş: Burhanettin Çete, Ya ğmur duaları : Mersin'in Tepe Köyü'nde Dodu âdeti, hakkında bilgi vermekle beraber ta ş üzerinde etrafl ıca durmamıştır. 178 Halbuki di ğer davranışlar yanında yer yer ta ş toplama, ta şın suya konuluşu olayları da görülmektedir. MU ĞLA Taş Üstüne Yatırma: Yaramaz çocuklar usland ırılmak için, Kazanc ı Dede'nin mezarının yanında bulunmakta olan bir taşın üzerine yat ırılıyor.
MU Ş üpülen, Köşker Baba'nın Taşı: Varto'nun kuzeybat ısında, merkeze 3 saat mesafede Kö şker Köyü üzerin de, Kö şker Baba tepesinde ş ehit erenlerden bilinen Kö şker 175 O. S. Adal: Türk Halkbilgisi Derne ği Anketine Cevamlar: Savur'da Ya ğmur Duası „ Türk Folklor Araştırmaları, C. 6. Sa. 141. Nisan 1961. 176 Bu âyet şöyledir: "Ve huvellezi yünezzibül gayse min badi makanatu ve yen şuru rahmetehu ve huvel veliyül hamit." Şiira, 28. 177 O. S. Adal'ın yukardaki yazısı . 178 Burhanettin Çete: Ya ğmur Duaları : Mersin'in Tepe Köyünde Dodu, T. F. A. C. 3. Sa. 67.
150
Baba çok önemli bir ziyaretgâh olup, buray ı ziyarete gidenler "ilk önce yüreklerinde sakl ı olan dileklerini makberin ta şını öperek ş ehide söyler" dua eder, sonra o çevrede ne ş eli bir gün geçirirler. 179
SAMSUN Taş Yapıştırma: Ziyaret yerleri içinde, niyetin olup olm ıyacağını anlamak üzere ta ş yapıştırma işlemi olan Kılıç Dede, Kılıç Dede mahallesinde, Samsun İ stasyonu'nun arka taraflar ında, İrmak caddesinde, 19 May ıs İlkokulu yanındadır. Burada mum yakma ve tekrar adamadan ba şka ta ş yapıştırmanın ra ğbette oldu ğu görülüyor. Dile ğin olup olmıyaca ğı taşla anla şılmak isteniliyor. Lâdik'te Seyit Ahmeti Kebir ve Yan ındaki Taş : Yük. Ziraat Müh. Asistan Orhan Arslan' ın bildirdi ğine göre, Peygamber soyundan say ılan Seyit Ahmet-i Kebir türbesinin içinde duvara biti şik bir ta ş a, ada ğa gelenler niyetlerinin olup olm ıyacağını oraya ta ş yap ıştırarak deniyorlar. Üstü kapal ı türbeler içinde, yerde bulunan ufak ta şları bu maksatla kullan ıyorlar. SEYHAN Taş üzerine yemin: Seyhan, Mersin ve çevredeki da ğları gezen, Türkmen oymaklarını inceleyen Ali Rıza Yalgın, yaptığı araştırmalar aras ında o zamanlar 250 çadırlı ve 2000 nüfuslu olan, Bulgar da ğında yaş ayan Kulfallı Oymağı yürüklerinin geçim s ıkıntılarını anlatmaları arasında yaşlı kadının üzgün ve ac ılı olarak a ş ağıdaki ifadeyle halini anlatmas ı dikkati çekiyor: "—Efendi!.. Biz Türkük; yurdumuz obam ız, enimiz (damga, alâmet) hepsi Türktür, amma bir kar ış topra ğı= yok!... Bizi hiç düşünen yok mu? Ta ş a tüküreyim ki biz ölüyok!.. 55180 Ali Rıza Yalgın, verdi ği notta: "Ta ş a tükürmek; bir nevi yemindir." diyor."' (Efsâneler) bahsinde ise "Ta ş a tükürdüm" deyip ta ş a 179 Mi Şerif Fırat: Do ğu illeri ve Varto Tarihi, İ stanbul 1948, Ş aka Matbaas ı , Sf. 59. 180 Ali Rıza (Yalgın): Cenupta Türkmen Oymaklar ı , Kısım — 11, Kitap Yazanlar Kooperatifi Yayını, Ankara 1933, Hakimiyeti Milliye Matbaas ı , Sf. 40. 181 Aynı eser, not xx, Sf. 40.
151
tükürmek ve sonra bir söz vermek, oymaklar aras ında yemindir. Fakat umumi değildir. 59182 demektedir. Uç Taş Atmak Sfiretiyle Yemin: Kozan'da, Erzurum'da ve Do ğu illerinin bazısında olduğu gibi, bazı ş ahıslara sözünün do ğruluğunu isbat ettirmek üzere "eline üç taş verirler, fakat bu adam üç ta ş 'ın üçünü birden atamaz, (do ğru değilse), çünkü üç ta ş atamn karısı üç defa bo ş olur."'" Sözünün do ğruluğunu bu ş ekilde denetlerler. Sözü do ğru olan "üç taş atarak yemin eder. 184 1,
Çamaşırlanyle Taş Olan Kadın: Karaisalı ilçesinin Karsantı bucağına bağlı Toroslar da Karatepeli bölgesinde bir inceleme ve ara ştırma yapan Ali Rıza Yalgın, 300 metreden yüksek olan A ğınek da ğındaki Kartal gölünün bir ziyaret yeri olduğunu, bu gölden şifa bulmak üzere dertlilerin ziyaret ettiklerini, bunun üzerinde herzaman kartal uçup, gölde çimdi ğine inanıldığını söylüyor ve ziyaretçilerin "gölün ba şına çıkarak suyun içine bir iğne, bir demir veyahut bir para att ıktan sonra bu suda çimip şifa bul"duklarını, bu Kartal gölü etrafındaki kayaların bir hikâyesi olduğunu anlatıyor: Gölde çama şır yıkayan bir kad ına, Hızır çok kirli elbiselerini, irinli gömleğini, kel başının terli ğini, uzatarak: "K ızım şu üstlerimi yu!" diyor, fakat kad ın, bu çok kirli durumdan i ğrenerek reddedince, H ızır "Taş ol" diyor ve "kadın çamaşırlarıyle beraber taş" oluyor. Ona anlatan zat" Hâlâ gölün yan ında ta ş olan çamaşırlar serili gibi durur." 185 diyor. Sİ NOP Taşı Belde Taşımak: Türbeler, dedeler ziyaret edilip, türbe etraf ında dönüşleri kaydeden Prof. Dr. Süheyl Cnver," oradan ta ş parçası, iplik gibi ş eyler" alarak, 182 Aynı eser. Sf. 81. 183 Ali Rıza (Yalgm): Kozanlı Cin Yusufoğlu, H. B. H. Yıl: 3. Sa. 30, 15 Kas ım 1933, Sf. 185. 184 Yukardaki kaynak. 185 Ali Rıza Yalgın; Toroslar'da Karatepeli Bölgesi- Yurt ve Etnografya-, Halkevi Yayımlar!, Kılavuz Kitaplar: XXVIII,Ankara 1950, Ankara Ulus Bas ımevi, Sf. 66.
1 52 .
bunların üstde bir yere dikilip belde ta şındığını (çocuk dile ği için), çocuk olunca yılına varmadan ada ğm yerine getirildi ğini ve çocu ğu da "artık mânen tekke'nin" mal ı sayıldığını anlatıyor. 186 Satı Taşı: Prof. Dr. Süheyl Ünver, makalesinde "Gerze'nin Ş eyh Hüseyin köyünde Satı Taşı" adındaki bir ta şı, çocu ğu olmayan kadınların ziyaret ettiklerini "k ız do ğarsa Sat ı, erkek olursa Sat ılmış " denildi ğini anlatıyor.'" Yılancık Taşı: Sarı Taş: M. Ş akir Ülkütaşır, Sinop'ta ve Çevresinde S ıhhat Hakkında İ nanmalar, makalesinde Y ılancık Taşı hakkında: "Yılancık: Tedavisi, umumiyetle ocakl ı hocalara okutmak, muska almak ve ta ş yapıştırmak suretiyledir" diyor ve "...al ınan bir miktar toprak" ın hastanın yılancıklı mahalline sürülece ği belirtildikten sonra "Bundan gayri (Yılancık Taşı) denilen ve kırmızı keten bezinden okuya okuya parmağa bir ip yuma ğı yapılır. Bazan bu yumak kırk bir tane olmay ıp yediş er veya be ş er halkadan ibaret müteaddit yumaklar halinde ihzar olunur. Çok itina ile hastalara eınCınet suretiyle verilen bir de taş mevcuttur. Bu taş hastanın mahalli mevfuna tatbik olunur. Yap ışırsa yılancık, yap ışmazsa başka bir hastalık olduğuna hükmolunur. Ş eyhin verdi ği muska suyun içine atılır ve bu su da üç gün hastaya içirilir." 1 " M. Şakir Ülküta şır, Sinop'ta Çocu ğu Olmıyanların ve Yaş amıyanların Aldığı Tedbirler, adl ı makalesinde taştan, Sar ı t a ş 'tan faydalanıldığını belirtiyor. 189 S İVAS Hızır Direk (Ta ş Sütun): Ulucami soka ğında Ulucami (Camii Kebir) binas ı içerisinde, be şer altış ar metre aral ıklarla 50 den fazla, bir metre d ılındaki taş sütunlar186 Prof. Dr. Süheyl Ünver: Türkiye'de T ıbbi Folklor Üzerine Rapor (Onuncu Ars ıulusal Tıb Tarihi Kongresine Tebliğ edilmi ştir. Madrit, Eylül 1935, H. B. H., Y ıl 5, Sa. 56, Mayı s 1936, Sf. 120. 187 Aynı yazı . Sf. 120. 188 M. Şakir Ülküta şır: Sinop'ta ve Çevresinde S ıhhat Hakkında İnanmalar, H. B. H. Y ıl 4, Sa. 48, 9 Mayıs 1935, Sf. 299. 189 M. Ş akir Ülküta şır: Sinopta Çocu ğu Olmıyanların ve Ya şamıyanlarm Aldığı Tedbirler, Çocuk Hakkında Muhtelif Adetler ve İnanmalar, H. B. H., C. II, Sa. 124. Şubat 1942.
153
dan, Camie girişte en solda (ba ştan birinci (kö ş edeki) direğin, sütunun bazı kadınlar tarafından ziyaret edildi ğini, 8.8.1961 günlü incelememizde, önce 80 yaşındaki İbrahim Ağa'dan aldığımız bilgiyi, gözlemle de tesbit etmi ş bulunuyoruz. Bu birer metre kenarlar ındaki, dörtgen ş eklindeki taş sütuna H I Z IR DIREK ad ı veriliyor. Bu direkten 5 metre kadar ilerde camiin ilk penceresi var. Ziyaret edilen bu ta ş (direk), H ızır dire ği adını alıyor. Hastalar, devaml ı baş ağrısı olanlar bu direğe geliyorlar. Burada direk alt ında bir türbe olup olmad ığını araştırdım, olumlu bir karşılık alamadım Bu direğin mutlaka bir menkibesi olmas ı gerektiğinden bunu da ara ştırdım. Ziyaretçiler âdet halinde bu ta ş sütunun ziyaret edildi ğini, hakkında tarihi bir bilgileri olmadığını söylediler. Yalnız muratların, dileklerin, bunun kar şısında yapıhnasımn, söylentilere göre çok olumlu sonuçlar ını gördüklerinde israr ettiler. Bununla beraber buraya dair bir menkibe, bir efsane oldu ğunu duymakla beraber aç ık ve seçik bir şekilde anlatamadılar. Daha çok denenmesindeki olumlu sonucun etkisiyle geldiklerini söylüyorlard ı . Niyet, Dilek Taşları:
Kadı Burhaneddin Mahallesinde Kad ı Burhaneddin İlkokulu yakınlarında, tepe üstündeki, Kad ı Burhaneddin türbesinde ta şla işlem vardır. Önceleri üstü kapal ı iken yıktırılan ve söylentiye göre, yıktıranların çok ıztırap çektikleri yerde, halen büyükçe, onar ılmış parmakhkla çevrilmi ş , Mezar üzerine ufak ta şlar koymuşlar. Mum yakılmak âdeti de mevcut olan (dilek) bu mezar ın yanına gelip , kadın erkek, çoluk çocuk niyet tutup ta ş yapıştırıyorlar. Taşlardan tutanlar, oradan yapışıp kalanlar mevcuttur. (Resime bak.) Taş Yapıştırma:
Kayserikap ı Mahallesinde Kadı Burhan soka ğında, yakınında çeşme ve ağaçlar olan, 30-40 metre ötesinden Tünzürük çay ı geçen, bir tümsek üzerinde üstü kapal ı, ufak beton ve ta ş yapılı türbenin, içine girilerek baş uçtaki mezar ta şına taş yapıştırılmış . Burada, taş yapışttrma, mum ve Yâsin ve Fatiha okuma gibi i şlemler oluyor. Pencereden Taş Atma:
Dikilitaş Mahallesinde, ç ıkmaz bir sokakta olup, halk aras ında bu türbeye Güdük Minare (Dabaz Tekkesi) deniliyor. Dabaz, uyuz, ç ıban 154
gibi bir cilt hastalığının adı oluyor. Bu türbenin minaresi yok. Bu türbe yakınlarında da, di ğer bazı türbe yakınlarında olduğ u gibi bir tekke mevcuttur: Ş eyh Recep Tekkesi. Türbe içindeki ta ş mezar ziyaret ediliyor, mum adama ve yak ılma, pencere tellerine bez ba ğlama yanında, içeriye penceresinden ufak taş atma âdeti var. (Dabaz) olan pencere önüne geliyor. Dua ediyor. Okurken taşı atıp kaçıyor. Bu türbede daha çok taş atılıyor ve gelenlerin çoğunu da kadı nlar teşkil ediyor. Taş atmak: Talihin ta şta oluşu: Yukarı Tekke (Eski Nakşibendi tekkesinin olduğu yer) namiyle maruf, Sivas' ın yüksek irtifada Akkaya semtinde, Siyas ı kuşbakışı gören bir yerde, hakk ında tarihi bilgi mevcut olan, Abdülvehhap Gazi türbesi, Abdülvehhap Gazi Camii içinde bulunmaktad ır. Üstü ye şil örtülü bir sandukadır. Evlenmek dileğinde olan kızlar, fecir zaman ı giderek, fecir zaman ında: "Dalehim (Talihim) da ğda mısın taş ta m ı s ı n, su da mısın, çölde misin, nerede isen gelesin, bu gece beni bulas ın! "diyorlar. Yandaki, üzerine küçük bez parçalar ı ba ğlanmış pencereden içeriye küçük küçük (fasulye kadar) taşlar atılıyor. Rasgele Mezarta şlarına Taş Yapıştırma: "Abdülvehhap Gazi Hazretleri" türbesinin arka k ısmındaki pencerelere bir s ıra bezler ba ğlandığı gibi, çevredeki mezarl ıkta bulunan bazı mezar taşlarına rasgele murad ım olacak mı diye ta ş yapıştırılıyor. Oradaki caminin hocas ından bunlar hakkında bilgi edinmek istedi ğimde: "Bunlar hurâfat, kocakar ı aklıdır" diyerek tenkit etti. Birtakım hiköyelerle gelindiğini söylemekle yetindi. Taş Delik: Ali Babayı Kebir denilen önceleri tekke olan, camiin içinde bir türbe mevcut,. Bu yerin 5 metre kadar ötesinde, d ış arda, ufak ve ortası delikli taş olan yerden, öksürük olan (bo ğınaca ba şta...) çocuk, şifâ niyetine zorlanarak geçirilme ğe çalışılıyor. Taş Dikme:
Soğuk Çermik civar ında Ahmet Duran (Hazretleri) nin ziyaretgâhına bilhassa çocuğu yaşamıyanlar gidiyor ve oraya taş dikiyorlar. 155
Kayalara ç ıkan nal izleri: Evliyâların atlarının nal izlerinin kayalara ç ıktığı söylentisi vardır. (Ahmet Duran gibi). Burada ufak ölçüde bir sal ıncak yap ılarak içerisine çocuk yerine bir ta ş konularak, çocuk dile ğiyle sallanıyor. Böylece bir benzetme yap ılmak isteniliyor.'" Baharözü köyünde, çocu ğun yaş amasını temin için çocuk "mübarek bir kayan ın çevresinde dola ştı" rılmaktadır.(190 a) Cimilti, Hafik, Sivas ve Zara'da Doç. Dr. Veyis Örnek: "Ölü y ıkanırken, yatağı toplanır: yata ğın yerine bir ta ş konur." (Sf. 91) demektedir. Gürün, Kangal, Kutlukaya, Hafik'te "Ya ğmur ya ğması için su kıyısına konan içi okunmuş ta şlarla dolu torba, sudan çekilir " (Sf. 103) Keza ya ğmur dindirme için "Yıldızeli, Kangal, Divriği, imranh "köylerinde de dua ile birlikte, tepelere ç ıkarak, gökyüzüne küçük taşlar atmaktad ırlar. (Sf. 103) Yıldızeli'nde, Sar ılığı tedavi etmek için, "hastanfn boynuna (sar ı bir ta ş) sarılık ta şı" asılmaktadır. (Sf. 110) Akçahan, Eski K ılcakışla, Nasır, Ulaş 'ta yılanı andıran bir taş"yaramn üstüne yılancık taşı " konulmaktad ır. (Sf. 112) TEKIRDA ĞDemirköy'de Ya ğmur Taşı: Ağustos'un sonuna do ğru bir âdet halinde Demirköylüler, Demirköy'deki ormanlar ın birisinden bir taş alıp, yağmur yağması dileğiyle
alınan taşa üfleyip okuyorlar, sonra taşı bir ormana gömüyorlar. Bu işlemi her y ıl yapıyorlar. Sonbahar gelince şiddetli yağmurlar başlıyor. Bazan bu ormanl ık bölgede ya ğmurun çok fazla olu şu ve kesilmemesi karşısında, Demirköylüler ya ğışı önlemek üzere, gömülen ta şı bulup çıkarmaya gidiyorlar. Şayet taşı bulamazlarsa ya ğmurun bir türlü kesilmemesini buna atfediyorlar. Böyle genellikle i şaret edilerek gömülen taşı bulamadıları müddetçe ya ğmurun dinmeyece ğine inanıyorlar. 190 (Doçent) Dr. Şükrü (Akkaya): Orta Anadolu'da Bir Dola şma, Ankara 1934, Hâkimi yeti Milliye Matbaası, Sf. 39. (190a) Doç. Dr. Veyis Örnek: Sivas ve çevresinde hayat ın çeşitli safhalanyle ilgili bâtıl inançların ve büyüsel işlemlerin etnolojik tetkiki, Dil ve Tarih-Co ğrafya Fak. Yay. Ankara 1966, Sf. 68.
156
TOKAT Taş Yapıştırma: Tokat Caddesindeki Timurlek Türbesi yahut halk ın (Lenk Timur Tekkesi) dedi ği, söylentiye göre (Timurlenk'in o ğlu Nureddin) in mezarına "' bir kısım halk taş yapıştırmak üzere gidiyor. On be ş yıl önce vali tarafından yıktırılan sonra rüyas ına girdiğinden tekrar yaptırılan, etrafını kavak ağaçlarının çevirdiği türbeye, çocu ğu olmayan, yürümeyen, hasta olanlar v.b. gelip (hergün, fakat daha ziyade Cuma, Sal ı, perşembe makbul) dola şıyorlar. Taş yapıştırıyorlar. Bu ta şları 8.8.1961 gününde inceledi ğimizde mum bulaşığı izler tesbit etmi ş bulunuyoruz. Bu taşları ne olursa olsun buraya yap ıştırmak maksadiyle, yakmak için getirdikleri muma sürttüklerinden yap ışma ihtimalini art ırmaya çalışanlar oluyor. Ayrıca buraya kuşyemini getirip mezar üzerine döküyorlar. Bunları inceledi ğimiz zaman, bunları kuşların girip almadığını, dökülen yemlerin öylece durdu ğunu gördük. Ayrıca mum yakıyorlar ve ba şı ağrıyanlar, tülbentlerini getiriyorlar. Pencereden Taş Atma: Gene Tokat Caddesinde S ıtma Mücadelesi biti şiğinde olan, yanında eski tekke, arkada kuyu bulunan ve yamaçta yüksekçe yer de üstü kapalı olan bu türbenin (Sümbül Dede) içinden mezar ı kaldırmışlar. Burada ta şla ilgili inanç farklıdır. Pencereden ufak ta şlar atmışlar, birçok bez ba ğlamışlar. Pencereye küçük ta şlar yığılmış . Bu âdetin devam ettiğini görmüş bulunuyoruz. Bunlar murat ta şları olup, yapıştırma veya yapışmayı denemeden farkl ılık gösteriyor. Ta şlar başka yerlerden getiriliyor. Bilinen dua okunup at ıhyor. 192 Sarı Kaya: Tokat'ta evliya tamn ıp ziyaret edilenlerin sayısı fazladır. Taşla ilgili olarak yukardaki örneklerin sunmakla yetinecek, yaln ız Tokat 191 Halis Cinlioğlu: Tokatla ilgili Yayınlarda Yap ılan Yanhşlar, Topçam(Aylıkdergi), Yıl 1, Sa. 3, Mart 1961. "713 Hicri tarihli Sentimur o ğlu Nureddin türbesi yüz yıl sonra yaşayan Timurlenk'in o ğlu olarak gösterilmektedir." (Sf. 2) 192 Halis Turgut Cinlio ğlu: Osmanlılar Zamanında Tokat, Üçüncü Kısım, 1951, Sf. 87 de, 17 Şaban 1233 (1818) tarihiyle ilgili olarak "Sümbül Baba" hakk ında bilgi vardır. Halis Turgut Cinlioğlu'nun, Osmanlılar zamanında Tokat'tan ba şka, Tokat Vilayeti Me şhurlar!, h. da da eserleri mevcuttur.
157
çevresindeki evliyadan birisinin ad ı 'nın Sar ı Kaya, oldu ğuna iş aret edece ğiz.'"
Yağmur Duası: Taş: Tokat'ta ya ğmur duas ına umumiyetle per ş embe günü çıkılıyor. Büyük bir kalabalık halinde Tokat' ın batısında üç saat kadar bir mesafede bulunan "Marul çay ı" çevresinde toplan ılıyor. Bu yerin adına "Kurban Tepesi" diyorlar. Önce ö ğle namazı kılınıyor, dua ediliyor, Kuran'ı Kerim okunuyor: "Ya ğmur duas ına çıkanlar ellerinde mendil, heybe gibi her ne varsa taş toplayıp bunları doldururlar. Toplanan taşların sayısı 71 bin olacaktır. Bu taşlar üzerine birer birer dua okunup üflenir, taş lar dil ile birer birer ıslatılır" 194 Bundan sonra okunan ta şlar bir çuvala doldurulur. Dua okunmas ı, dille ıslatılması iki saati buluyor. Taşlar çuvallara doldurulduktan sonra bir hoca halka ö ğütte bulunuyor ve ya ğmur duas ına çıkışın maksadını açıklıyor. Ve "herkesi tövbeye davet" ediyor "Allahtan ümit kesilmez, belki günahlar ımızı affeder, rahmetini bizden esirgemez"diyor. Topluca Allaha yalvar ılıyor, ya ğmur dileğinde bulunuluyor. "Bu s ırada eller yere do ğru açılır. Çay kenar ında kurban kesilir, etiyle pilav pi şirilir, bu pilav yoğurtla beraber yenilir Taş dolu çuval suya b ırakılır, başına bir nöbetçi dikilir. Ondan sonra ya ğmur duasına çıkanlar ş ehre dönerler. Taş dolu çuvalı bekleyen muhaf ız yağmur fazla yağacak olursa çuvalı sudan çıkarı r. Ya ğmur duasına gidilir ve dönülürken hiçbir yere u ğranılmaz." 195
Taş Olma: Niksar ilçesinin "Ba ş çiftlik köyünde" bir "çiftlik sahibi sürüsü ve çobanlarıyle birlikte ovaya inerlerken şiddetli bir so ğuğa ve kar fırtınasına tutulurlar. Allah'a yalvar ırlar: "Ya bizi ta ş yap veya kuş yap kurtar"derler. Dualar ı kabul olunur, fakat önce ta ş olmalarını dilediklerinden ta ş kesilirler." 196
193 Cahit Oztelli: Zile'de Do ğum ve "Adetleri, T. F. A. C. 2. Sa. 42. Dr. Ş . Akkaya: Orta Anadolu'da Bir Dola şma, Anarak 1934, Sf. 42. 194 Halis Turgut Cinlio ğlu: Dilek Gelenek ve Görenekler: Tokat'ta Ya ğmur Duası-1-, T. F. A. C. 6. Sa. 138, Ocak 1961. 195 Yukardaki kaynak. 196 M. Aksel, Anadolu'da Halk Resimleri, Sf. 118.
158
URFA Sallanan Taş Beşik: Halilürrahman ad ındaki mağarada Hazreti İbrahim'in Beşiği olduğu ileri sürülen ta ş beşiğe, çocuk do ğurmayan kadınlar veya çocuk için dilekte bulunma ğa gidiyorlar. Ş ayet çocuk olacaksa bu ta ş beşiğin sallanaca ğına inanıyorlar.'" Taş: Yedi Taş: Bir kısım halk tarafından ziyaretine gidilen Nebi Efendinin, Ziyaret zaman ı ikindiden sonra, grup vakti oluyor. Ziyaretine giden kimseler sokak kap ısından çıkarken hiç konuşmuyorlar, yolda Lailahe illallah, diyerek yürüyor ve ziyaret yerine yakla şınca ayakkab ılarını çıkarıp, kabrin önünde dileklerinin yerine gelmesini istiyorlar. Bunlardan sonra kabrin baş ucundan ufak bir ta ş alarak dönerler, dönü şte de hiç konuşmazlar. Yalnız içlerinden Muhammedün Resulûllah, diyerek evlerine gidiyorlar.. "Kabirden alınan taş evde saklanır. Yedi gün sonra yedi taşa yedi yâsin okunur. Ve bunlar kabirden alınan taşla beraber tekrar kabre gidilip bırakılır ve adak adanır. Ziyaret edenlerin murad ı
olunca adaklar ifâ edilir "Ziyaretçilerden kad ınlar çocuk, erkekler kazanç dile ğinde bulunuyorlar." Kırk gün mütemadiyen ziyaret edenler oldu ğu gibi, murad' olanlar da pek çoktur. K ırkgün devam eden, kabirden k ırk taş alır, kırk Yasin okur, kırkbirinci gün ziyaret yerine gidip, kırkbirinci Yasin'i orada okur" 198 Siverek'te, ölenin öldü ğü yere ' , ağır bir ta ş" konulduğunu. Doç. Veyis Örnek belirtmektedir. (Sf. 91) UŞAK İçinde Şeytan Bulundu ğu Sanılan Taş :
Güre yolu üzerinde, bir tümsekte, U ş ak'ın Ihcaksuba şı diye anılan mesire yerine yakın, yarım insan boyunda, beyaz mermer bir sütun taşlanmaktadır. Taşlanma olayımn özel bir günü yoktur. Bilhassa çarş amba günü Uşak'ın Pazarı olduğundan merkep üzerinde gidenler bile bu taş sütunu ta şlamaktad ırlar. Inanış a göre bu ta şın içinde ŞEYTAN bulunmaktadır: şeytanı buradan çıkarmak için yoldan gelip geçenler bir âdet halinde bu ta şı , oradan ald ıkları ta şlarla ta şlamaktadırlar. Bunun önünde ta şlar yığın yığın durmaktad ır. 198 a 197 Dr. Şerif Arif, Türkiye'nin S ıhhi İçtimaî, Co ğrafyası, Urfa Vilayeti, T. C. S ıhhiye ve Muaveneti Ictimaiye Vekaleti Ne şriyatından, İst. 1925 — 1341. Sf. 29. 198 Müşfika Inan, Urfa'da Ziyaret Yerleri, H. B. H. C. 9. Sa. 99. Müşfika İnan: Urfa'da Ziyaret Yerleri, H. B. H. C. 9. Sa. 100. sf. 78, 79. (198a) Tuncer Gülensoy'dan derlenmi ştir.
159
YOZ GAT Gelinkayalar: Yozgat'ın batı yönünde ve 5 kilometre kadar bir mesafede "yanyana s ıralanmış olan ve ş ekilleri çökmü ş develeri and ıran" büyük kayalar bir s ıra halinde durmakta, "onlar ın arkas ında tek başına duran ve kollarını önünde kavu şturmu ş bir gelini and ıran, yüksekli ği üç insan boyuna yakla ş an, dimdik bir kaya" bulunmaktad ır."' Bunun efsânesi ş öyledir: Vaktiyle "köylerden birinde ya ş ayan gayet güzel bir luz"ın başka bir köydeki bir gençle evlenmesi üzerine, develerle beraber kızın da dahil oldu ğu kervan yola ç ıkıyor. Fakat kızı seven başka birisi, adamlariyle birlikte bask ın yaparak erkekleri öldürüyor, kız kendisinin yakalanaca ğını anlayınca, Allah'a yalvar ıyor: "Ey Allahım: E ğer ben Senin sevgili bir kulunsam beni bunlar ın eline b ırakma. Ya ku ş yap uçur veya burac ıkta ta ş kesiver". Böylece k ızın ikinci dile ği kabul edilince hepsi orada ta ş haline geçiyorlar. Bu kafileye Yozgatlılar Gelinkayalar adını veriyorlar ... Irmaklara, Çaylara Ta ş Atmak: M. Ş akir Ülkütaşır, ya ğmur duas ında muhtelif unsurlar aras ında (çocukların pabuçlarını ters giydirmek, su ile ıslatmak v.b.), ı rmaklara, çaylara taş atmak âdeti oldu ğu hakkında gözlemlere dayanan bilgi vermektedir. Sıkıştırılmış Kutsal Toprak: Kerbelâ topra ğını alıp onu özel ş ekilde s ıkıştırarak sert bir topak haline getirip, alevilere, Şiilere satt ıkları ve bu mezhebe mensup olan bazı kimselerin bunu, ibâdet, secde edilecek yere ufalad ıkları ve orasını böylece çok kutsalla ştırdıklarına inandıkları bilinmektedir. Bu âdet, basınçla sertle ştirilmiş bile olsa daha ziyade toprakla ilgili oldu ğundan üzerinde durmayaca ğız. Doğumla Ilgili Taşlar: Birçok illerde kısırlıktan kurtulmak, gebe kalmak için u ğurlu, kutsal tanınan taşların alınması , üzerinde veya bir yerde saklanmas ı ; 199 Ayhan S ızan, inanmalar: Yozgat'ta Gelinkayalar Efsânesi, Türk Folklor Ara ştırmaları, Cilt 6. Sa. 127, Şubat 1960. Mehmet Önder, Anadolu Efsâneleri, Ankara 1966, sf. 45, 46. 200 Prof. Dr. Orhan Ac ıpayamlı , Türkiye'de Do ğumla ilgili Adet ve İnanmalar, Ankara
liniv. Dil ve Tarih- Co ğrafya. Fak. Yay. 15., Ankara 1962.
160
bazı ta şlar üzerinde oturma veya yatma; delikli ta ştan geçme, kutsal] taşı veya kayayı ziyaret,200ve böyle ta ştan bir s ıra keramet bekleyi ş görülmektedir. (Sonuç) bölümünde özel ara ştırma ve incelemelerimizin de kattığı bu gibi taşla ilgili tasnifi sunaca ğız. Burada, genel olarak, doğumdan önce ve do ğuran kolayla ştırmak için (bu maksatla türlü pratikler mevcuttur), t a ş'ın uğurundan, kerâmetinden, araçl ığından faydalanılmak iste ğinin halk arasında yaygınlığına de ğinmekle yetineceğiz.
Türkiye'de Yağmur Duası Ve Taşlar: Türkiye'nin birçok illerinde ya ğmur duas ı münasebetiyle, çe şitli ş ekil ve davranışlar, pratikler 2" yanında konumuzla ilgili olan, taşın da araç olarak i ş e karıştığına (ta şla ilgili olmayan ya ğmur duaları hariç) dair bazı örnekler sunduk. Bu örnekler Türkiye'de genel ölçüde görülmek gerekir. Yağmur dualarının, İslami yönü ile, ta ş la olan işlem uzlaştırılmakta, kayna ştırılmaktadır. Taşla ilgili yağmur duasında: 1— Tek ta ş kullanmak (Ya ğmur ta şı), ormana gömmek, 2— Bir yat ır yanından 7 taş alıp gö ğe do ğru atmak, 3— 3-5. bin veya 4-5 bin ta ş a dua okumak, 4— 7 bin küçük ta şa dua okumak, 5— 20 bin ta ş a dua okumak, 6— 70 bin taş a dua okumak, 7— 71 bin ta ş a dua okumak. 202 Taşlar, abdestli, temiz kimseler, mâsumlar (çocuklar), tarafından temiz yerlerden, su k ıyılarından toplanıyor. Özel merasimle çuvallar içinde, ya ğmur duasını yönetecek kimselere götürülüyor ve dualar ta ş üzerine di ş dokunmadan okunuyor. Bazan ta şın üzeri yalamyor (buna ta ş yazma deniliyor, dua okumaya v.b.), sonra topluca ve özel bir alay halinde, cübbeler, ceketler ters giyilmi ş , dualar ve ilâhiler okuyarak ve yalvan ş ve merhamet çekici hareketlerle, kafile ilerliyor. Dua s ıras ında avuçlar yere dönük tutuluyor ve ya ğmurun yere ya ğışı dileniyor, Torbalar içine konmuş ve torbalar ın ağızları sıkıca kapanmış , bağlanmış olarak ta şlar akar suya (dere, çay, ırmak) veya havuz veya göl içine bırakılıyor. (1 ve 7 adet ta ş olan da ta ş ya gömülüyor, veya gö ğe atılıyor). Su içine bırakılmış taş dolu torbalar ın başına 3 gün için veya baz ı yerlerde 201 Prof, Dr. Orhan Ampayarnh, Türkiye'de Ya ğmur Duası , Ankara tniv. Dil Ve Tarih - Coğrafya Fak. Dergisi, C. XXI - Sa - 1 - 2, 1963 ten Ayr ıbasım. Ankara 1964, -üniversite Basımevi, Sf. 10. 202 Yukardaki Kaynak. Sf. 5, 6, 13, 15 - 17, ve: Prof. Dr. Orhan Ac ıpayamlı , Türkiye'de yağmur Duası , Ankara tYniv. Dil ve Tarih - Co ğrafya Fakültesi Dergi C. XXII. Sa. 3 - 4 ten ayrıbasım, Ankara 1965. Sf. 228, 235.
161
7 gün 7 gece gözcüler, bekçiler b ırakılıyor. Ya ğmur pek fazla olursa taş gömüldüğü yerden), ta şlar suya b ırakıldıkları yerden hemen alınmak isteniliyor. Ta şlar sudan çıkarılmakla yağmurun dinece ğine, kesilece ğine inanılıyor. 1962 yıhnda, gazetelerin topluca deste ği ve din adamlarının ortak gayretleriyle, bütün İ srail'de halkın kalabalık bir halde katildığına ve belirli yerlerde ya ğmur duaları yapıldığına ve birkaç gün sonra ya ğmur başlayınca, bunun ya ğmur duas ı sonucu oldu ğuna dair gazetelerde haber ve yorumlara bizzat tan ık olduk. Esasen dünyamn birçok yerlerinde ve dinlerinde ya ğmur dualarma cevaz oldu ğu, din adamlarınca desteklendi ği bilinmektedir.
162
SONUÇ —V— 1– MUHTELIF KUTSAL TA Ş LAR Yapmış olduğumuz inceleme ve ara ştırmalar, muhtelif toplumların inançlarında ve birçok dinlerde çe şitli taşlara yer verildi ğini ve bunun tarihçesinin ta ş çağına kadar götürühnek istenildi ğinit eski kültürlerde, tasavvurlarda kutsal ta şlar, kutsal kayaların yer aldığmı2, taş kültünün insan hayat ında önemli bir rol oynadığını,3 Giriş bölümünde sundu ğumuz bilgi ve kaynaklarla bir defa daha aç ık ve kesin bir ş ekilde göstermiştir. Önemli olan bu ta şların başlıcaları şunlardı : Boyalı çakıllar (majik anlamda birçok kavimlerde; Avrupa'da, Avustralya, Güney Amerika v.b.; Çakmak ta şı (majik ve totemik maksatlarla ilkel toplumlarda; Yan ında, üzerinde kurban kesilen, sunulan kurban ta şları (Mısır); Anıt taşı (Mısır); Muska, t ılsım taşı (Mısır); Uğur Taşı (Mısır); Fal, büyü ta şları (Babil'de, Romalılarda, Keltlerde, Cermenlerde); Muska olarak, u ğur olarak (hastal ığa karşı) boyunda taşınan ta şlar (Sumer, Akat, Babil..); Tâlih, saadet için boyunda ta ş taşıma (Babil); Sumerler'de muhtelif ta şlar (Canlı gibi görülüp telin edilen ve talihleri tayin edilen ta şlar-Efsanede; Huva şi Taşı (Hititliler); Kibele'nin karata şı (Friglerde); Hind'te 5 ev idolü: Be ştaş : Beyaz, siyah, madeni, K ırmızı taş , silisyumlu: Çakmak ta şı, billar taş . Hint'te Fal taşı ; Şifa taşı , bolluk, bereket, verim ta şları , Fallus taşları, Mı yanına taş bırakma, bütün niyetleri yerine getiren Çintemani ta şı . (Bu taşlara inanç günümüzde de devam ediyor): Yol kenar ındaki taş yığınlar (Yunanl ılarda); Yol kenarlarmdaki ta ş sütunlar (Yunanl ılarda); Fallus ta şları (Hind, Yunan, Roma, Germen ve birçok toplum1 Prof. Dr. Friedrich Behn, Kultur der Urzeit 1., Berlin 1950. Religiöse Vorstellungen, S. 45 —51; 99; 160; 161. 2 Sabatino Moscati, Die altsemitischen Kulturen, (Le antiche civiltâ semitiche, Editori Laterza Bari, 1958), Stuttgart 1961. 3 Emrullah, Yeni Muhit'ül Maarif, Istanbul 1328 — 30, C. 1. 128 — 129.
163
larda); Sınırtaşları (Yunanblarda, Romalılarda); Delfi'de bulunan dünyanın göbe ği, ortası sayılan mermer ta ş -Omfalos- (Yunanl ılarda); Delfide Apollon mâbedinin mihrab ı, Taştan tanrı olan Jupiter Lapis'in yanında and içmek merasiuni (Romada), ta ş atılarak and içmek; Kayalar'da Budda'nın el ve ayak izleri münasebetiyle Buddistlerin kayalar ı ziyareti (Günümüzde devam ediyor); Çinliler aras ında, muska, büyü ve uğur için ta şlar, Nefrit ta şı, Jade ta şı (Günümüzde devam ediyor); Japonya'da bazı taşlar (Üç ta ş) önce manaya, günümüzde ilahi bir kaynağa ba ğlanarak tâzimde bulunulu şu; Japon buddizminde her varlik canlı görüldüğünden, Budda'nın bir de ğişmesi, gelişmesi olarak tâzimde bulunulan ta şlar; Japonlarda, fallüs, büyü, sihir ta şları, Taş fetişler (Günümüzde devam ediyor); Yemin ta şı, Çeşme başındaki taşlar, Yoldaki tipik taşlar, (Cermenlerde); Şifa için ta şın üzerinde yürünmesi, bazı taşların vücudun hasta yerine Şifa getirmesi için üç defa dolaştırılması, Dişlerin kolay çıkması için, belirli bir ta şla dişleri sıvazlamak, Ba ş ağrısından bir yıl kurtulmak için başı ağrıyanın başına üç defa taşla dokunmak, U ğur taşları (Sonbahara kadar saklamak), taşla büyü, kar şı büyü yapmak, bir ta şı yola atmak, üç ta şı yola atmak, koş an bir kediye üç ta ş atmak, Kaçan bir tav ş anın ardından bir ta ş atmak (dualar mırıldanarak) Cermenlerde, (Bunlar u ğursuzlu ğu defetmek için tedbir olarak yap ılıyor); hayvan tedavisinde ta ş kullanmak, dereden ta ş alıp tekrar dereye atmak, hubfıbatın verimini art ırmak için taş kullanmak, bereket temini için meyve a ğaçlarının dallarına taş asmak, hırsıza karşı taş güvenlik tedbiri, güvenlik büyüsü taşlar kullanmak, karısından, kurttan kurtulmak için ta ş kullanmak, bazı taşların damdan dü şmesinin, uğursuzluk, felaket getirece ğine inanmak, Taşlarla talih, kısmet arama, ta şları falda kullanma, baz ı taşları ziyaret, (Cermenlerde) (Bir ço ğu köylerde halk aras ında devam ediyor); Dilek, niyet ta şları, Kayaları ziyaret, ta ş 'lı Şifa yerleri (Islavlar, Litvanyahlar da); Güvenlik tedbiri için ta ş kullanmak, ahır, samanlık ve mutbahlara ta ş gömmek, (Finlerde); Tanr ılarm, koruyucu ruhların, taşlar, a ğaçlar ve kaynaklarda oturduklar ı inancı ( İslavlar ve Litvanyalılarda); Günümüzdeki Ilkel toplumlarda olan ve devam eden ta şla ilgili inançlar: Büyü, karşı büyü için taş kullanmak, Talih, kısmetin bağlı olduğuna inanılan Çuringa ta şı (Merkezi Avustralya); bol mahsul elde etmek, bolluk, bereket için bir ta şı ağaca asmak veya verimli bir ağacın yanından alınan verim taşan, verimli olması istenilen bir a ğacın yamna gömmek (Polinezya, Malenezya); hastal ığa karşı ufak taşlar kullanmak (Güney do ğu Avustralya'da); ta şı alıp muska gibi saklamak, bilhassa çakmak ta şından yapılan silahları saklamak (Amerika'n ın 164
kuzeyindeki Kızılderililer); ta şta büyük bir büyü gücü oldu ğuna inanmak (Genel); Bir y ıl içinde olacak olayları bildirecek esrarengiz ta ş (Altın Sahili'nde); Vietnam da ğlarında yaş ayan ilkel toplumlar ın kayaların ruhu oldu ğu ve kayanın gölgesini çi ğnemenin suç kabul edildiği bir inanç; pazarda sat ılan büyü taşı parçalarına sahip olmanın kendilerini kuvvetlendirece ği, fayda sa ğlayaca ğı inancı (Kongo'da); Samiler'de genel olarak görülen ve benimsenmi ş olan taşlar: 1—ibadet ta şları (ibâdetle ilgili), 2— Kö şe ve temel ta şları, 3— Kapı Taşları (Kale v. b.), 4— Sımr taşları, 5— Mezar taşları, 6—Fallus taşları , 7— Zafer ta ş ları (kutsalla ş an ta ş anıtlar). Yahudilikte kutsal ta şlar: Yâkubun ba şının altındaki kutsallaş an ta ş (Allahın evi, Gökün kapısı . Elohim evi = Beyt-el); Yakup'la Laban'ın antlaşmalarma ş ahit olmak üzere ta ş dikmeleri, ta ş toplayıp yığın yapmaları ; muhtelif kıymetli, bahalı taşlar; İsrail o ğullarımn adlarına göre 12 kabile için 12 ta ş mühür; Tanrıya takdime münasebetiyle kutsallaş an kaya (Kitab- ı Mukaddeste bu ve yukardaki ta şlar anlatılmıştır); Tanr ının Yahudilere yardım etti ğine inandıkları yerin sonuna dikilen Yardım Taşı (Even azer) (Orada kurban kesilmesi, orada mezbah yap ılması); Taşın heykeli parçalamas ı, heykeli parçalayan taşın büyük bir dağ olup dünyayı doldurmas ı, (Kitab- ı Mukaddes'te); Kudüs'te (Yeru ş alem'de) Kutsal Kaya (Sahre) = (Even Şitiya), Süleyman mabedinde dünyan ın merkezi oldu ğuna inanılan taş ; Kutsal Ta ş levhalar (Milsa'nın 10 buyru ğu yazılı taşlar). Hıristiyanlıkta Taşlar: Kiliselerde bazı taş ve mermer sütunlar ın kutsallığına inanış ; Bazı, Kilise duvarlar ında kutsallığına inanılan taş çıkıntılar; Ayazmalardaki taş veya kayalar; Ruhani kaya (Mesih); Üzerine yaz ılan kutsal ta ş ; Beyaz ta ş (tılsım, uğur, büyü için —bu tip ta şlar Grekler'de ve Avustralya v.b. görülmü ştür); Kö ş e Taşı ( İsa ile bağlantı kuruluyor) (Günümüzde Kıbrıs'ta Meryem Ana yortusunda, Afrodit mabedindeki Kö ş e taşına zeytinya ğı sürülerek âyin yap ılıyor); Rabbin, Allah ın kaya olarak tasviri; Allah indinde kıymetli sayılan Diri Taşlar; Taş a iman edenin utandırılmıyaca ğı (Kitab-ı Mukaddes); Kiliseyi kaya üzerine kurmak (İnciller); Hıristiyan mistiklerin Tanrının tasviri olarak ta ş benzetmesini tercih edi şleri; "Sen yüksek ta şım" duası ; Isa'yı taş'ta ezeli vatanım özleyen nurun tecellisi olarak görme inanc ı . Yukarda sayılanlar Hıristiyanlığın kutsal kitaplarında olanlardır. Hıristiyan memleketlerde halk aras ında ayrıca şu inançlar görülüyor: 1— Baz ı kutsal taşlara tâzim, 2— Taşla tedavi, 3— Kutsal ta şı, kayayı ziyaret, tavaf, etrafında dua edip dolaşma, 4— İnsanların taşlaşması inancı, 5— Bazı taş yığınlarını efsâneleştiren inançlar. Ayr ıca hıristiyanlarda ve di ğer ,
165
toplumlarda, sab ır ta şı, taştan çocuk yap ıp canlanmas ı , ta ş doğurmak, uğurlu, bereket getiren ta şlara v.b. inançlar ı belirten efsane, masallar görülmektedir. Keza h ıristiyanlar aras ında da, baz ı taşlar tılsım, maskot, büyü, zürriyet için kullan ılmaktad ır. Taş kesilmek, hemen birçok kavimlerde türlü inanç ve ziyaretlere vesile olmaktad ır. Türkiye'de de bu çe şit inançların bulundu ğunu, halk arasında, bazı heykellerin, ta şların "kutsal veya tılsımlı olarak kabul" edildiğini, anaya babaya el kald ıranların taş kesileceklerinin söylendiğini ve bazı heykellerin, kayalar ın bunlara örnek olarak belirtildi ğini, güzel bir kadın heykeline bir a şk efsanesi yak ıştırıldığını, taşlara, kaya kabartmalarına muhtelif adlar tak ıldığım, gelin kayası, kıral kızı, gelin kız, taş bebek.. gibi adlar verildi ğini, görmüştük. (Afyon, Balıkesir, Çanakkale, Gaziantep, Diyarbak ır, Erzurum, Giresun, Konya, Nev ş ehir, Sivas, Tokat...) İnsan ta şla şmalarını tasnif edecek olursak ba şlıca şunları kaydetmek gerekir: 1— Beddualarla ta şlaşanlar. Lağnetleneni yılan sokar veya bu beddua ile taşlaşır. 2— Günah işleyenler, Tanr ının gazabına uğrayarak ta şlaşırlar. 3— Dilekleri sonunda ta şlaş anlar. Sevgililerine kavu şamıyan güzeller, iffet sahibi talihsiz güzel k ızlar. Bir saldırışta iffetinin ve sevgisinin lekelenmemesi için ta ş olmayı tercih edenlerin dilekleri. 4— Kahramanla şmış , efsanele ş miş kimselerin izleri, hat ıraları dolayısıyle taşın, yeni bir keyfiyet kazanmas ı . Haz. Ali, Battal Gazi, Köro ğlu, v.b. nin izleri, hatta atlar ının ta ş ve yalak üzerindeki izleri ile ta şlar özel bir hüviyet kazanırlar. Bu türlü taşlaşmalar ve ta ştaki izlerin Avrupa'daki halk inançlar ı arasında görülmekten ba şka, muhtelif dinlere mensup insanlar arasında da ziyaret, efsâne, masallara intikal eden temalar olmakta devam etmektedir. 2— MÜSLÜMAN TÜRKLER ARASINDA KUTSAL TANINAN TAŞLAR VE TAŞ LA ILGILI ADETLER4 a 1— Hacer-i Esved. Bütün müslümanlarda ortak İnanç. 4 a " İ slâmlarda ta şa ilgili Gelenekler ve Maçlar". adl ı kitabımıza bakını z.
166
2— Şeytan Taşlama. Bütün müslümanlarda ortak inanç. 3— Hacer'i Esad Bütün müslümanlarda ortak inanç 4— Makam-ı İbrahim (Ta şı). Bütün müslümanlarda ortak inanç. 5— Hacer-i İ smail. Bütün müslümanlarda ortak inanç. 6— Hacer-i Mütekkellim. (Konu şan Taş). Bazı müslümanların inancı . 7— Hacer-i Müttekâ. Baz ı müslümanların inancı . 8— Taşla İlgili Mücizeler: Ta şın, kayanın konuşması . Bazı müslümanların inancı . 9— Kayadan deve ç ıkışı . Bazı müslümanların inancı . 10— Hacer-i Muallâkaa (Sahre). Müslümanlar ın ortak inanc ı . Bilhassa Türkler aras ında boşlukta durdu ğu inancı yaygın. Türkler Arasmda Ta şla ilgili Inançlar: a lı
11— Kutlu Kaya. 12—Yada (yad-Ya ğmur Taşı) Taşı . 13— Fal Taşları . 14—Anıt Taşları . 15— Talihin iradesine göre ta ş ile tutulu olmak. 16—Yürüyen Taşlar. 17— Taş üzerinde iz dolayısiyle taşın kutsallaşması : Haz. Ali'nin ayak izleri, at ının nal izleri v.b. Türkistan'dan Bulgaristan'a kadar bu inanç baz ı halk aras ında görülüyor. 18—Taşlara selam. 19— Semerkant'ta Gökta ş üzerinde taht merasimi, bu ta şı uğurlu sayma. 20— Balbal'lar hakkındaki inanç. 21— Hala Hatun Türbesinde Bo şlukta Durdu ğuna İnanılan Taş . 22— Makedonya Yörüklerinde Dilek Ta şı . 23- Makedonya Yörüklerinde Babu Ta şı . 24— Makedonya Yörüklerinde Hacatlar Ta şı . 25— Makedonya Yörüklerinde Delikli Ta ş . 26— Taş a Dönmüş
İnsanlar. (Kaya).
27— Yanarta ş . 4 b Sayfaları için İndeks'e bak ılması.
167
28— Kısmet Taşı . 29— Satı Taşı . 30— Türbe önündeki kerâmetli ta şlar; Döndürülm.e ğe teşebbüs edilen taşlar. 31— Taşla gelece ği öğrenme. (Hemen Her ilde) 32— Taş yapıştırma (Hemen her ilde) (Niyet ta şları) 33— Delikli ta ş ortas ından geçme. (Birçok yerde) 34— İki ta ş sütun aras ından geçme. (Baz ı yerlerde) 35— İki taş , iki kaya aras ından geçme. (Baz ı yerlerde) 36— Türbe ile yatırla ilgisiz, ta ş döndürme, ta ş çevirme. (Baz ı yerlerde) 37— Taş üzerine çıkıp niyeti olacaksa, ta şın kendili ğinden döneceğine inanma. (Baz ı yerlerde) 38— Taş üzerine çıkma, durma, oturma veya yatma. 39— Yağmur taşları : 1-Tek ta ş kullanma, 2— Çok ta ş kullanma. 40— Yağmur yağmasına engel olmak üzere delikli ta ş atmak. 41— Mezara ta ş bırakma. (Bir çok illerde) 42— Mezardan ta ş alma, ta şıma veya uygun bir yerde saklama. 1— Bir taş alma, 2— Çok ta ş alma; Örnek: 3 ta ş alıp saklama sonra yerine koyma. 43— Taş çevresinde yürüme, yürütülme. (Baz ı illerde) 44— Ziyaret edilen k ız kayısı (Taş olan kız) 45— Yatır taşlamak. 46— Kazda ğında Kutsal Taşın fllevilerce Ziyareti. 47— Durtaşı ; ve 3 ta ş atmak. Hz. Ali veya Peygamber Hz. Muhammed veya Hızır Aleyhisselâm' ın taş a (Dur) demesiyle duran ta ş ve uğursuzluk gelmemesi ve sevap kazan ılması için ona üç ta ş atılması . 48— Türbelerde duran, evliyamn sözünü dinlemi ş kerâmete araç olmuş taşlar. 49— Niyet için atılan taşların niyet olacaksa ses ç ıkardığı, Çıngıraklı Kaya. 50— Çocuk Kayas ı . Çocukların geçebilece ği kadar bir ta ş içinden çocuk ağlayarak geçerse ya şayaca ğı . 51— Dilek olacaksa parmakla dönen Yeşil Mermer. 52— Taş a Çivi çakmak. Niyet olacaksa çak ılan çivinin do ğru gideceği. 168
53— Ş ehit olan ta ş : 54— Bereket ta şları . 55— Taşlardan örnek ev yapma. (Ev dile ği) (Birçok illerde) 56— Tıpkı ta şı, yad boncuğu. (Büyüye kar şı). 57— Çoban Baba'n ın Taş ekme ği. 58— Ağaç veya çal ı altına taş atma. 59— Teslim Taşı . (Bekta şi Taşı) 12 kö ş eli 12 imama ba ğlılığı ifade eden dedelerin boyunda ta şıdığı teslimiyet ta şı . 60— Gazi Baba ve Gani Babanın Taş Kabartmalar ı . 61— Yelbaba türbesi etrafında bulunan Yedi türlü ta şa Türkmenlerin sayg ı göstermeleri. 62— Altın Dede'nin dış duvarındaki oyuklara ta ş konulmas ı . Oyuklara ta ş koymak muhtelif illerde görülüyor. 63— Terleyen Ta ş . 64— Gelin Kaya; K ız Kaya. Taş olan gelin, kı z. 65— Etrafında çakıl taşlarıyle niyet tutulan Yuvarlak Ta ş . 66— Karata şlar. 1 .20 santimetre uzunlu ğunda araları 10 santimetre kadar olan biribirine çok yak ın iki karata ş . 67— Dilek Kuyusu yanından taş alıp, dilek gerçekle şince gene kuyu yanına bırakma. (Bazı illerde) 68— Dilek kuyusuna at ılan ta şın dilek gerçekle şicekse ses vermesi. 69— Horoz kursa ğından çıkan ta ş . 70— Niyaz Ta şı . 71— Gelin-Damat ta şı . 72— Ş eytan ta şlama dağı'nda —İçrnelere gidenlerin— önce oraya bir ta ş bırakmak âdeti yerine, şimdi oras ını taşlamaları . 73— Beştaş oynanırsa ya ğmur yağmıyaca ğı . 74— Erenlerin buyru ğuna uyup yapı için gelen taşlar. 75— Arkadan 3 ta ş atmak âdeti. 76— Türbeye 3 ta ş atılması, bu üç ta ş aş ağıya düşmeyip orada durursa, ta ş atanın muradının alacağı 77— Uğur getirdi ğine inanılan Yılan Taşı . 78— Duvara yap ıştırılan taşın orada durdukça, yap ıştıranın bütün günahının dökülece ği. 79— Cami duvarına niyet ta şı yapıştırmak. 169
80— Cami Duvarında, ziyaret edilen Kara ta ş . 81— (Taştan) Yast ıklı Beşik üzerine çocuklar ı yatırmak. 82— Hacıbekta ş 'la ilgili taşlar: Be şta ş , taşlaştırma, ta şı hamur yapmak, Hac ıbekta ş 'a tanıklık eden 5 ta ş . Atta şı (Hacıbektaş 'ın bindiği taş ). 83— Yürüyen kaya. (Bir evliyan ın üzerine binip yürüttü ğü, uçurduğu kaya) 84— Öküz Başı , denilen beyaz ta ş . 85— Ağlıyan taş kadın. 86— Yaramaz çocuklar ı uslandırmak için belirli bir ta ş üstüne yat ırma. 87— Köşker Babanın Taşının öpülmesi sonra niyet tutulmas ı . 88— Taş üzerine yemin• Yemin Taşları : 1— "Taşa tükereyim ki. 2— "taşa tükürdüm" deyip yemin etmek. 3— Üç ta ş atmak suretiyle yemin. 89— Hızır'ın kirli çama şırlarmı yıkamadığından onun ilenciyle, çamaşırlarıyle taş olan kad ın. 90— Çocuğu yaşamayanların ziyaretgâha gidip ta ş dikmesi inancı . 91— Çocuk dileyen kısır kadınların dile ği olacaksa (Ta ş Be şik)in sallanmas ı . 92— Başka yerlerden getirilerek türbe penceresinden ta ş atma. 93— Çocuk dile ğiyle küçük salıncak yapıp içine ta ş koyarak sallamak. 94— Bazı yerlerde ya ğmur yağması için ırmaklara, çaylara ta ş atmak. (Bir çok illerde) 95— Şifâ, tedavi için kullanılan ta şlar: Yapmış olduğumuz özel inceleme ve ara ştırmaları katarak tesbit etti ğimiz sonucu şöylece s ıralayabiliriz; bu ta şlar türlü maksatlarla (kum, mide sancısı, devamlı başağrısı, korku, evhamdan kurtulma, göz hastalıkları, sancılı , ağrılı hastalıklar): 1— Şifalı yuvarlak ta ş , ağrıyan yere sürülüyor. 2— Taş suda
eritilirek içiliyor.
3— Taş suya konarak, su içiliyor. 4— Taş üstte ta şınıyor. (Ziyaret yerlerinden al ınıyor). 5— Türbeden veya kutsal sayılan bir yerden al ınan taş uygun bir yerde saklanıyor. 170
6— Kerametli oldu ğuna inanılan taşlar, a ğrılı, sancılı yere sürülüyor. 7— Taş delikse ortas ından geçiliyor. (Öksürük kayas ı) (Delikli Taş). 8— Taşın üzerine oturuluyor, yahut yat ılıyor. 9— Taşın altından geçiliyor. 10— Taş , kaya ziyaret ediliyor, oturuluyor, dua ediliyor, etrafi dönülüyor, kurban kesiliyor veya orada bir gece geçiriliyor. 11— Diş Taşları . Bu ufak taşlar (7 veya 10) kaynat ılıp gargara yapılıyor veya 7 defa di ş e dokunduruluyor. (Di şleri sa ğlamlaştırmak ve diş ağrısından kurtulmak) 12— Terleyen kara ta ş sütuna ağrıyan başı dokundurmak. 13— Boyna takılan ta ş , (Bo ğmaca öksürü ğü için). 14— Gözta şı ; kanta şı ile burun kanamas ını gidermek. 15— Korku taşı . Bu kırmızı taşı, beyaz bir taş a sürterek, k ızaran beyaz ta şı su ile yıkayıp suyunu içmek. 16— Sıtmadan kurtulmak için a ğaç veya çalı altına taş atmak. 17— Ayasofya'daki Terler Direk'in oyu ğu şifa niyetiyle ziyaret ediliyor, el sürülüyor (elleri terleyen), ba ş a ğrısı , mide ve bağırsak sancısı, sıtmaya karşı, o çukura usulünce 3 defa el sokuluyor. 18— Taş içindeki taş oyuğa ( K uul e deli ği) bakıp, dualar okumak. 3 gün de 3 defa gelinecek. (Felçli, sinirli hastalar, bazan ak ıl hastaları). 19— Oyuk Taş a kafa sokmak. (Devaml ı baş ağrısına şifa için) 20— Binek Taşı . Ayakları tutmayan çocuklar ı bu taş üzerine ç ıkarıp be ş dakika bırakmak. 21— Ş eytan Taşı denilen, ta şı, kaphcadan şifa görmesine ş eytamn engel olmaması için oraya 3 ta ş atmak. 22— Yılancık Taşı ; Sarı Taş : Hasta mahalle yap ışırsa yılancık, yap ışmazsa yılancık olmadığının anla şılmas ı için. (Yılancık tedavisi için). 23— Hızıır Direk (Bir ta ş sütun), devamlı baş ağrısı olan hastalar tarafından ziyaret edilir 24— Dua edip pencereden ta ş atıp kaçma. Uyuz çıbanı, cilt hastalıkları olanlar. 96
— Kısırlığa kar şı , çocuk do ğurmak için Taşla Ilgili Inançlar: 171
1- Taş a Oturmak (Birçok illerde). 2- Taş almak, üzerinde ta şımak. 3- Taş saklamak, evde, uygun bir yerde saklamak. 4- Ziyaretgâhtaki ta şı kuca ğına alıp ta şımak. 5- Taş üzerine yüzü koyun uzanmak. 6- Taş a karın sürtmek. 7- ilaç niyetine ta şı toz haline getirip içme veya yalama gibi davranışlar. 8- Kutsal sayılan bir ta şı ziyarete gitmek. 9- Kutsal Sayılan bir ta ş çevresinde yürümek. 10- Akan sudan çocuk sahibi olmas ı için murat ta şı almak. 11- Çocuk do ğurtan ta şlar. Aynı zamanda) (Do ğumla ilgili) 12- Çocuk dile ği için taşı belde ta şımak. 97 - Ölenin, öldüğü yere a ğır bir ta ş koymak.
3- TAŞ İ NANCININ KÖKLER İ , SEBEPLERI, TAHL İ Lİ : a
-
Hacer-i Esved, Şeytan Taşlama ve Sahre (Hacer-i Muallak(a):
islamlar aras ında önemli bir mevkii ve rolü olan Hacer-i Esved ve Ş eytan ta şlama'dan, (Islamlarda Ta şla Ilgili Gelenekler ve Inançlar) Kitabımızda etrafl ıca durmaya çal ışmıştık. Hacer-i Esved'in apayr ı özelli ğine iş aretle, onun tavafın başlangıç ve bitim noktalar ını tesbit eden bir niş âne olduğunu, Hz. Muhammed'in gençli ğinde, hakemli ğini gerektiren bir olayda yer ald ığını , tarihçe olarak Tevhid zaman ından kaldığına -Hz. Adem, Hz. İ brahim..- inan ıldığını, Arapların cahiliye dönem ve müşriklik âdetlerinde ön planda bir feti ş veya bir put durumunda görülmedi ğinden Kâbe'de parçalanan 360 dikili ta ş put arasına alınmadığını kaydetmi ş , onun hakkındaki türlü hikaye ve söylentilerin etkisinde kalanların, ona karşı davranışlarında aşırılığa yönelmelerin, Kur'an ve hadislerin ışığında düşünülmesi gerekece ğini belirtmiştik. Ş eytan ta şlamadaki maksadın Tanrının buyruğuna uyuşla, kötü işlere, ş eytani dü şüncelere, zararl ı davranışlara kar şı , nefretin fiilen kesin bir remzi, do ğru yoldan ayrılmayışın bir gösterisi olarak görülmek gerekti ğini ve aynı zamanda Hz. İbrahim'den kalan bir sünneti yerine getirme ği gösterdi ğini arzetmi ştik. 172
Bazı islâmlar aras ında, söylenti ve hikayelere konu olan di ğer taşların da ancak bir hat ıra de ğeri içinde görülmek gerekece ği üzerinde durmuştuk. Hacer-i Muallâk(a) (Sahre)'nin önce Museviler, sonra H ıristiyanlar ve islamlar tarafı ndan peygamberlerin baz ı hareketlerinde hat ıra durumunda kalışı ile özel bir mevkie yükseltildi ği, taşın boşlukta durmadığı , esasen Yahudiler tarafından çok önemli olan bu ta ş hakkında onların başka söylentilere inand ıkları, halkın ise çocukluktan beri alı nan telkinleri ve söylentileri büyülterek belirten kitaplar ın etkisinde kaldıkları anlaşılıyor. Tahlilini o bölümün sonucunda yapm ıştık. Burada tekrarlam ıyaca ğız. b— Taşların kullanma Şekilleri: Ta şla ilgili sayılar; taşla beraber okunan dualar ve renkleri: Yapmış olduğumuz incelemeler de ta şların muhtelif kullanma ş ekilleri belirmektedir: 1— Kutsal sayılan taşı ziyaret. Ona yakınlık. Çevresinde dola şma. 2— Kutsal sayılan ta ş a el sürme, vücuduna sürme, sürtme (muhtelif maksatlarla.) 3— Kutsal ta şı öpme. 4— Bazı ta şları üstte ta şıma (Cep v.b.) 5— Bazı ta şları boyuna asmak. (Muska gibi) 6— Bazı taşları alıp evde saklamak, sonra al ındığı yere iade etmek, teslim etmek. 7— Taşı gömmek 8— Taşla ilgili hareketler yap ılmas ı . (Birbirine sürtülmesi, veya bir fincana, bir kaba, tasa konmas ı .) 9— Taşı sallayıp bir yere koyma... 10— Taşları dereye, ırınağa atma. 11— Taşları dereye, ırma ğa, havuza, göle topluca koyma. (Torba ile) 12— Taşı a ğızda tutma. 13— Taşı yalama. 14— Taş üzerine dua okuma, üfleme. Taşla ilgili sayılar, hareketler, dualar v.b., genellikle, Dinler Tarihi ve Din fenomenolojisinin tesbit etti ği belirli kutlu sayılar olmaktadır: 1, 3, 4, 5, 7, 9, 10, 40, 41, 3.000, 4.000, 5.000, 7.000, 70,000, 71,000. gibi. Bu örnekler art ırılabilir. 173
Türkiyede bilhassa 3, 7, 40 say ısıyle yapılan hareketler fazlad ır. Bir takım sayılar dinler içinde de yer almaktad ır.(4c) Majik ve mistik tesiri oldu ğuna inanılmaktad ır.(4ç) Taşla ilgili olarak okunan dualar: Fatiha, ihlâs, Yasin Sareleri; kelimei ş ahadet, Tekbir ve ya ğmurla, rahmetle ilgili âyetler Kutsallığına inanılan ta şların renkleri farkl ıdır. Renkli ta şlar bilhassa büyüde göze çarpmaktad ır. Taş inancında, beyaz ve siyah, sonra ye şil, kırmızı renkler de az de ğildir. c
—
Taş inancı= Tahlili:
İnsanların taşlaştığına, kaya oldu ğuna inanılan yerlerde buralar ziyaret edilerek, onlar ın efsânelerine inanılmakta ve buralardan insanlara faydalar sa ğlıyacak bir kuvvet bulundu ğu kanaati görülmektedir. Bu ta şlarda, kayalarda etkili bir kuvvet, faal bir güç bulunduğuna inanış açık ş ekilde görülüyor. Tanrı'nın cezalandırışı olarak kabul edilirse, bu ta şlara dokunulmaz, onlara kötü nazarla bakılmaz, hattâ bir ibret levhas ı halinde beliren bu varlıklara merhamet gösterilir. Ayn ı zamanda bu ta şlaş mayla onların gizli kuvvetlerinin artt ığına inanırlar. Bazan bu ta ş veya kayaların tılsımlı olduğuna inanılır, onlardan faydalanma ğa çalışılır, bunların bulunduğu yer tekin sayılmaz. Bu ta şlara zarar vermekten de çekinilir. Aksi hareket bir canl ıyı öldürmekten daha a ğır bir davranış olarak görülür. İnsana benzeyen ta ş ş ekilli bebeklerin, k ızların insanlara iyilik yapacaklarına dair inanç (Çanakkale: Gelin Kayas ı v. b.) inanç dolay ısıyle, nihayet, murad ziyaretine böyle mahaller sahne olur ve adaklar yapılır. Bununla da, böyle kayalar ın "manevi kuvvetler ve s ırlar sakladığına inanılır" ve "ermi şlik katına ç ıkarıl"dığı da olur. Böylece bunlar heykel veya tap ınılan birer put olmaktan ç ıkarılarak, saygı görür ve kutsal bir anlam kazand ırılır. (Afyon: Sarı Kız) Dini, islâmi dualarla bu ziyaret ve faydalanma takviye edilerek, manevi bir mertebeye yükselmiş bir ermişlikten faydalanma yoluna geçilmi ş olur. Baz ı kimseler (4c) (Prof. Dr.) Abdulkadir Karahan: Islâmiyette 40 Adedi Hakk ında, İ st. Univ. Edeb. Fak. Derg. C4. Sa. 3, İ st. 1951. Tuncer Gülensoy: Türklerde 3, 7 ve 40 Say ıları , Bayrak (dergisi) Ankara 1966. Ayr ı Basım. (4ç) (Prof. Dr. F. Heiler: Erscheinungsformen und Wesen der Religion, Stuttgart 1961, (Zahl, heilige; Zahlenspekulation 19, 163—, 340) Bilhassa 161-176 (Die Heilige Zahl). Dinlerde ve halk inançlarında kutsal tanınan, sıhri etkisi oldu ğuna inanılan say ılar ve bunlar ın sistemi ve mukayesesi için, geni ş bibliyografyaya bak ını z.
174
meseleyi derinli ğine bir tahlile, din bakımından bunun yerinin incelerımesine gitmediklerinden, bir âdet, bir al ışkanlık halinde bu ziyaretler tabii olarak görülür ve devam ederler. Bu tahlilimizi, (Mezar Ta şları ve üzerindeki resimler, kabartmalar) bahsini müteakip de derinle ştirme ğe çalışaca ğız. ç
—
Mezar Taşları ve üzerlerindeki resimler, kabartmalar:
Önce balbal sanılan, ünlü kahramların mezarta şı makamında bir anıt ş eklinde dikilen bu ta ş heykellerin birço ğunun "bir elinde kılıç ve bir elinde testiye benzeyen kap tut" tuklar ı ve "ku ş aklarında çakmak ve kav kesesi, muska (amulet), madeni tuka, süslü levhac ıklar asılmış olduğu görülmektedir." (Resimlere bak. (4 d) Heykellerin kuşaklarında ufak e şya (çakmak, kav, muska) ta şımak için ba ğlı bulun"an bu keseler "Altayl ı Türk avcılarında olduğu gibi muhafaza edilmi ştir." Bu heykellerde sol elde görülen testi şekline bardak şekline yakın ağıza do ğru götürülen ufak bir kap' ın neyi belirtti ği, bunun sırrı günümüze kadar çözülmü ş de ğildir. Buna dair görü şler "bu kapların balbal için yapılan dini törende önemli bir unsur oldu ğu sarn"sıdır. Bunun âyinde, merasimde kullan ılan bir içki, kımız veya üb ı hayat, ölüm şerbeti veya zafer içkisi oldu ğu zamanla anla şılacaktır. Anadolu'da Türk mezarta şlarında da suretli heykeller veya ta ş üzerine işlenmiş dikkate de ğer resimler, kabartmalar görülmü ştür. Birço ğu do ğrudan do ğruya İslâm gelene ğine uygun anlamları ihtiva ettiği gibi, muhtelif toplumlarda oldu ğu üzere "ölülerin ruhla r ımn kuş olarak tasar" lanmas ı , ve esasen can ku şu, gönül kuşu, insanın kuşa çevrilmesi ,ruhun, can ku ş ş ekliyle uçuşu ve türlü efsanevi ku şların yer alması yanında, meslek belirti ş , avcılık v.b. maksatlarla ku şlar kullanılmıştır. Keza dini, mâna ta şıyan nar, ha şhaş biçimleri, çe şitli bitkiler v.b. sık sık kullanılmıştır. Mezarta şının "iki yanındaki fidanlar"ın "muhakkak ki ölüm sembolizmi ile yakından ba ğlantı"sı olacağı, "Rıfkı Melül Meriç, bunların meş e, W. Ruben ile Konyalı ise afyon (ha şhaş ) fideleri olmasını muhtemel gör"meleri yan ında, bunların hepsinin Dinler Tarihi, Din Fenomenolojisi içerisinde yer almış kutsal varlıklardan oldu ğuna işaret ederiz. Nitekim Grekler'de "afyon uyku ve ölüm sembolü " olduğu gibi, me ş e a ğacı da muhtelif memleketlere yay ılmış (Cermenler v.b.) kutsal tanınan a ğaç ve yapraklard ır. Dini sembol ve sayıların (4d) Abdülkadir İ nan, Kitaplar (A. D. Graç' ın, Tuva'da Eski Türk Heykelleri, Moskova 1961), Türk Kültürü, Sa. 47, Sf. 146 (=1074), Eylül 1966.
175
Dinler Tarihi ve Din Fenomenolojisi içindeki mevkiii önemlidir. Prof. Dr. Semavi Eyice, "Bizce, fidanlar ın uçlarında nara çok benzeyen birer meyva oldu ğuna göre, bunlar cennet meyvas ı olan nardır. Böylece İslam inancına da uygun bir sembol kullan ılmış olmaktadır."(4 E) Gök Türklerin insan tasvirli ta şları ile Anadolu'da insan tasvirli mezarta şlarmın bulunuşu, buna dair bir benzerli ği ifade etmektedir. Prof. Dr. Semavi Eyice'nin "Yak ın tarihlere gelinceye kadar tamamen meçhul olan insan tasvirli mezarta şlarmın Anadolu'da kullanıldığının meydana çıkması nitekim yepyeni bir ara ştırma konusu ortaya koymuş bulunmaktadır." sözü önemli bir hakikati ihtiva etmekte olup, Sanat Tarihçilerinin balbal sanılan bu mezar anıtları , mezarta şı makamındaki heykellere de yönelerek, Anadolu'da bulunanlarla bir kar şılaştırmağa girişmesi temenni edilir Nitekim, Prof. Semavi Eyice, "Belki eski Türk inancı Şamanizm'den kalmış olması muhtemel bir sembol olan kuş , Akşehir mezarta şlannda görülmekte, K ırşehir ve Konya'da da karşımıza çıkmaktadır." demektedir. Türk halk inanc ında "kuşlara binmek kaplanları bend etmek" bir sembol oldu ğu gibi, doğanla avcılık yaygın bir iş olarak görülmektedir. Burada ku ş sembolünün (Güvercin, kartal v.b.) birçok toplumlarda bulundu ğunu ihmal etmemek gerekti ğini ilâve etmek isteriz. Anadolu mezarlıklarında bulunan koç ve koyun heykellerinin mezar amtı olarak kullanılışı da dikkate şayandır. Dr. Hamit Zübeyr Koşay, "Ak—Koyunlu ve Kara-Koyunlu Türk Oymaklar ınm (Ongun) u (totemi) olan koç'un mezar an ıtı olarak kullanırdığı ve "Do ğuAnadolu'dan başka han Azerbaycan' ında ve Trans Kafkasya'da koç heykellerinin bulun"du ğunu (4 F) belirttikten sonra; bir taraftan bu benimsenen mübârek tan ınan hayvanlara kar şı yakınlığı şumullendirip totemle ba ğlantı kurma yanında, "Mezarlara hayvan heykelllerinin (koç, at, kanath olan ı dahil) dikilmesi"ni "Asya'da ölü kültü ile ilgili" görmektedir. "Türk gelene ğinde hayvan adlar ı"nın "boy ve oymak adı olarak kullaml"dığı ve "Ak-Koyunlularm bayraklar ında koyun remzi"nin bulundu ğu (4G)mâlumdur. "Zamanla eski gelenekteki totem şuuru silinmiş, İ slâmî kisveye bürünerek mezarlara koç heykeli dikme kurban mefhumu ile ba ğdaştırılmıştır." "..Bilhassa Aleviler'de koç (4 E) Prof. Dr. Semavi Eyice, K ırşehir'de H. 709 = (1310) Tarihli Tasvirdi Bir Türk Mezartaşı , Anadolu'da Tasvirli Türk Mezarta şları Hakkında Bir Ara ştırma, Reşit Rahmeti Arat için ,Ankara 1966, Sf. 222. (4 F)
Dr. Hamit Zübeyr Ko şay, Do ğu Anadolu Mezarl ıklarındaki Koç ve Koyun Hey-
kelleri ,Milletleraras ı Birinci Türk sanatlar ı Kongresi, 1959, Ankara 1962, Sf. 255-25e. (4G) Yukardaki Kaynak, Sf 255.
176
kurban etmenin büyük önemi, fazileti ve ad ı vardır. Bu telâkkiye göre mezarlıklardaki koç heykelleri kurban ı hatırlatır ve onun yerine kaim olur. Bunların yanında yalnız hatıra telakkisi de mevcuttur" diyen Hamit Zübeyr Ko ş ay, buna, "I ğdır'ın Kara-koyun köyü mezarl ığındaki koç ba şlı heykeller"den örnek vermekte ve "Koç heykeli herkese dikilmez, belli ba şlı ileri gelen koçak (yi ğit) biri için" dikildi ği gibi, en çok sevilen, ana ve baba'n ın biricik oğluna" da dikildi ğini belirtmektedir. "
Prof. Dr. Katharina Otto-Dorn'un Anadolu'daki Türk Mezarta ş ları ve onlardaki kabartma figürlerin tesbit ve tahliline dair önemli makalesinde (4H) bilhassa W.Barthold, Eliade, H. Findeisen, L. Sternberg, W. Schimied gibi tanınmış bilginlere dayanarak kabartma figürlerin tahliline çalışıyor ve mezarta şlarmdaki kabartmalar ın menşeini Do ğu ve Ortaasya'ya ba ğlıyor (Sf.68) ve bu şekillerin M.O. 5-3 yüzyıllar aras ına ait buluntularla münasebetini (Rudenko Kul'tura naseleniye). gornogo Altaya V Skifskoe Vremya, Moskova Leningrad, 1953, Taf. 77; 110) faydalanarak Do ğu Altay'da Pazirik mezar buluntular ına dayanarak belirtiyor. Afyon'daki mezarta şı işlemelerindeki hayvan (Kartal, çeşitli kuşlar, ku ş sembolleri, yırtıcı hayvanlar, boynuzlu hayvanlar-geyik v.b.) efsanevi ku şlar, hayvanlar ile Ortaasya aras ında ba ğlantı kurmak istiyor. Türklerin men şei bakımından Ortaasya ile arada ba ğlantı tabii olmakla beraber, bahse konu olan ku şlar, hayvanların birçok toplumlarda özel inançlara dahil bulundu ğu, bir bölgeye tahsisinin ilmi olarak isbat ı için yeterli delil bulunmas ı gerekece ği bilinen bir gerçektir. Yapm ış olduğumuz ara ştırmalarda Afyon ziyaretgahlalarında mezar üzerinde geyik boynuzu bulundu ğunu görmüştük. Prof. Dr. Otto-Doru, mezarta şlarmdaki kahramanlık motifi, av, bayrak ta şıma, atlı durum v.b. ş ahsın hayatı , övgüsü ile ilgili olabilir, mezarta şları sathında zafer sembollerinin manas ı üzerinde durulabilir, demektedir. (Sf. 69) İçasya ölü kültü ile ilgili hayvanların şamanist büyü karakterli ş ekiller oldu ğu, hayvanlar aras ındaki mücadelede büyü ile ilgili bir taraf bulundu ğu, kötü ruhlar ı kaçırtmak istedi ği ileri sürüldükten sonra, nihayet Prof. Dr. Otto-Dorn'da arka plânlarda totemizim de düşünülebilir. diyor. (Sf. 73) Kars dolaylarmda "bölgenin kromlek, menhir, ta şlı dam ve koç heykelleri şeklindeki kaya anıtları aras ına bazalttan yap ılmış " bir (4H) Prof. Dr. Katharina Otto—Dorn, Türkische Grabsteine mit Figurenreliefs Aus Kleinasien, Ars Orientalis III, 1959, S. 63-76.
177
heykel katılmıştır. Bu 2,5 metre uzunlu ğunda, 0.52 metre galseme yüksekli ğ i olan balık heykelini bir metre ilerden, 50 santimetre yüksekli ğinde "8 adet dikili ta ştan ibaret bir kromlek ortas ında durdu ğu halde", Tepecik köyünde (Arpaçay) da Ş ahbender Kurtba ş Ağa bulmuş ve Prof. Dr. K ılıç Kökten tarafından ilmi tesbit ve tan ıtılması yapılması çok dikkat çekici olmu ştur. (x) Anadolunun di ğer bölgelerinde tesbit "edilen kaya an ıtları (Menhir, kromlek, Allinyömen) aras ında şimdiye kadar böyle b+r esere tesadüf" edilmemi ştir. Bunun "yalnız bir menhir ve yalnız bir kromlek olmayı p, balıklı heykel ilâvesi suretiyle mürekkep bir şekle sokulmuş bulunan kaya anıtı" oldu ğunu söyleyen ve "Bunun bir mezarla alâkas ı" olmadığını "belki bir tap ınak, balığın da bir ilâh olmas ı çok muhtemel" bulunduğunu iddia eden, henüz ya şının tâyininin kesin şekilde tesbitine imkân olmadığına, çevresinde Urartu devrine ait kaya kitâbesi ve devri kesinle şmeyen bir koç heykelinin bulunmas ına dikkati çeken Prof. Dr K ılıç Kökten yeni ara ştırmalara ihtiyaç gerekiyor. demektedir. Dr. Hamit Zübeyr Ko şay, bu bal ık heykellerinin Kafkasyada da bilinmekte ve Vi şap adını taşımak ta olduğuna işaret etmekte ve anıtın, belki de mezarta şı makamında heykelin ehemmiyetine temas etmektedir. Bunun tarih ve mahiyeti (mezar ta şı, mezar anıtı olup olmadığı, Türklerle münasebeti, zaman ı üzerinde tart ışmayı gerektirecek keyfiyettedir. (Resme bak.) ... Umumiyetle bereket sembolleri, kartal, şahin, do ğan v.b. gibi kuşlar, yırtıcı hayvanlar, ejderhalar, tav şan, at, koç, koyun, arslan, kurt, geyik v.b. gibi hayvanlar, güne ş ay, yıldızları kutsal tanıyışın ş amanlikla ilgilendirilmesini görmekteyiz. Şekillerin büyü, tılsım, cin kültü, ölüye yardımcı (Yeralt ı ve gök yolculuğu) koruyucu ruhlarla ilgilendirilme veya ejder v.b. hayvanlarla zarar verici ruhlar ı korkutma v.b. bir izah tarz ı olarak benimsenmektedir. Bilhassa 20. yüzyıl başlarında her hayvan şeklini bir totem olarak görüvermek ve bütün toplumlar ı totem inancı döneminden geçmi ş farzetmek çok yayg ın ve kolay bir aç ıklama yolu olarak kullanılmıştı . Fakat ilmi sahanın uzmanlarınca yap ılan araştırmalar, buna aykırı düşünceler ve 40 ı aş an çe şitli totem nazariyeleri ile, ilmi de ğeri sars ılmış hattâ kısmen kaybolmuştur. Türkler aras ında T.M.O. 5. yüzyıldan bu tarafa elde bulunan belgeler totemizim inanc ına, davran ışına ve tipine uygun bir içtimâi te şkilât ve kesin inanc ı tesbit edememi ştir. Herhangi bir hayvan ın kutsal tanınışı veya uğurlu, uğursuz bilinişi ile totemizim'i birbirine ba ğlayıvermek yeterli bir ilmi delilden uzak kalmaktadır. Henüz, sembollerin tahlilini ve mitolojileri ilmi olarak ihtiva eden, Türk'ün Dini Tarihi'ne, Din Fenomenolojisine dair tam bir mu(x ) Prof. Dr. Kıhç Kökten, 1952 Yılında Yaptığım Tarihöncesi Ara ştırmaları Hakkında, Ankara Univ. Dil ve Tarih — Co ğrafya Fak. Dergisi, (C.XI. Sa. 2,3, 4-1953) sayılardan ayr ı basım, Sf. 205.
178
kayeseli ara ştırma ve eserin ortada bulunmamas ı , Sanat Tarihçilerinin desen, figür, resim v.b. bunlar ı tahlilde gereken ilmi hakikate ula ştırma imkanını güçleştirmekte ve mesele ş amanizim ve totemlik iddialar ına yol açmaktad ır. Önce, ta şın kendisinin de ğil, ta şın 'üstündeki şekiller ve mezarla münasebeti bakımından ehemmiyet kazanışla, doğrudan do ğruya oradaki ta şın kutsal tanınışı aras ındaki fark ı gözden uzak tutmamak gerekiyor. Bu taştaki i şlemeler ba şlıca I–Mezar ta şı dışında bu resmin, kabartmamn (hat ıra, haber v.b.) delâlet etti ği mâna, 2–Bu resmin, kabartma= mezarta şı ile ba ğlantısı sebebi (büyük, mübarek, kursal hayvan, kuş, arma, kötü ruhlar ı korkutucu, zarar vericilere kar şı koruyucu (ejder v.b.) şekilleri, av hayat ı , dini, mitolojik bitkiler v.b. ve buna dair hâtıralar, 3– Gayri dini olarak saygı ve sevgi iş areti süs v.b. gibi, 4– Bu işlemeler, kabartmalar ın ölüm, hayat anlayışyla münasebeti (Ebedilik, ruh, cennet v.b.), 5– Büyü, muska, t ılsım, cin ve türlü kültler bakımından ele alınması, 6– Diğer toplumlarda, dini inanç, halk inançları ve kullan ılan şekiller, resimlerle ilgili olarak mezarta ş larının mukayesesine ihtiyaç görülüyor. Burada dikkate al ınması gereken hususun a şağıda arzettiğimiz maddeler olup ancak bunlar ın ayrı ayrı tetkik edilerek, bilinmesiyle hakikate ula şmanın mümkün olaca ğı kanaatindeyiz: •
I – Din, 2 – Büyü, 3– Mitoloji, 4– Halk İnançları, 5 – Destanlar, 6 – Masallar, 7 – Ferdi, içtimai hayat tarz ı . Ilgili şekil, işleme, kabartmaların bunlar içindeki mevkiini tesbit etmek ve mukayeseli olarak sembollerin ilmi tahliline giri şmek ancak ba şarılı bir sonuca götürebilir.
D — Benzerlikler, Halk İnançları, Dinler ve Mana: Taş inancının bütün önceki ça ğlarda ve günümüzdeki toplumlar arasında çok benzerlikleri görülmektedir. Avrupa ve Amerika gibi batıda ileri bir kültür ve medeniyet seviyesinde görülmü ş , keza do ğuda, çağdaş medeniyetçe onlar ın ayarında bulunan Japonya'da yapılan (folklor, etnoloji v.b. çal ışmaları) halk inançları bakımından, gelişmiş toplumlarla ilkel toplumlar ın bazı manevi yönleri, inançlar ı, âdetleri arasında birçok ortak noktalar bulundu ğunu ortaya koymu ştur. Mesela "Fal Hastalığı" başlıklı yazıda "Müspet bilgiler ço ğaldıkça, medeniyet ilerledikçe falc ılık azalıyor sanırız Avrupa medeniyet merkezlerindeki falcı bolluğu bu tahminin hiç'te do ğru olmadığını gösteriyor."4 denilmektedir. 4 N. R., Fal Hastal ığı, Yedigün, Sa. 196. Sf. 25. 5 T. Türker, Kad ın, Fal ve Batıl itikad, Yeni Istanbul, 23 Şubat 1952.
179
İngiltere, Amerika ve Fransadadaki batıl itikatlar bir diğer yazınııi konusu olmuştur.5 Handwörterbuch des Deutschen Aberglaubens adl ı eser ciltlerle Alman bat ıl inançlannı ortaya koymaktadır. İnsani Ş aşırtıcak kadar fazla olan bu türlü halk inançları içinde taşlarla ilgili olanlar sayıca pek kabanktır. 6 Prof. Dr. Müller-Bergström, Almanya'da, Fransa'da, İskandinavya'da, ve orta Avrupa'da ta şla ilgili ziyaret yerlerini ve türlü inançlar ı örnekleriyle göstermektedir. Ta şların bir canlı gibi görülerek büyümesine, ölmesine dair örnekler vard ır. Geneiki gazetede Almanya'da ki büyücülük ele alınmaktadır. 20 Temmuz 1962 tarihli bir gazetenin başlığı şudur: "Almanya'yı istilâ eden büyücüler: Büyücülerin sebep oldu ğu kaza ve ölümler için y ılda 70 dava açılıyor. Köylüler büyü yapanların evlerini yakıyorlar." 7 30 Mayıs 1963 tarihli bir gazete büyük puntularla, foto ğraflarla gene bu konuyu işliyor: "Bugün dahi Avrupa'da kurba ğadan medet uman saf ve cahiller var-Büyücülük en çok Almanya'da yaygın"8 . Bu yazıda "Büyücülü ğün yayılmasına bilhassa "Musa'nın" Altmcı ve Yedinci kitaplar ı "sebep oh maktadır. Dini uzmanlar, bu kitaplann sahte olduklar ını ve aslında böyle bir kitab ın indirilmedi ğini bildirmektedirler." Karakedinin kulağım kesip kanını içmek, Köpek ya ğımn vereme karşı iyi geldi ğine inanarak sandiviçlere sürerek, kilosunu 20 liradan al ıp yeme, v. b. antibiyotikler döneminde görülen olaylardand ır. "Time" dan "Tezatlar Ülkesi: Hindistan" ba şliğlyle türkçeye çevrilen bir yaz ı da dikkati çekmektedir:" Eski âdet ve inançlar memlekette hala bütün şiddetiyle hüküm sürmektedir. Hint Hukuk Fakültelerinden birinin tamamen garplılaşmış yüksek kültürlü dekanı, geçenlerde, hususi müneccimi kendisine u ğurlu bir gün seçinceye kadar Amerika seyahatini geciktirmekte israr etmiştir." 9 "Japonya'da Sosyal Hayat" ba şlıklı yazıda 10, orada nasıl din ve büyünün yan yana yer aldığım, ş arap güğümlerini ibadethanelerde takdis ettirenleri anlatmaktad ır. "Büyü Dünya'n ın her tarafında salgın halinde" (1l) diye büyük ba şlıklarla, Brezilya, Japonya, Batı Almanya, Seylân, Fransa (Paris) te binlerce büyücünün 6 Handwörterbuch des Deutschen Aberglaubens, Band VIII. S. 380 — 427. Bu konu: Prof. Dr. R. Hünnerkopf, Prof. Dr. Karl Olbrich, Prof. Dr. Müller Bergström. Berlin und Leipzig 1936 /1937. 7 Almanyayı Istilâ Eden Büyücüler, Yeni İstanbul 20 Temmuz 1962. 8 Bugün dahi. Avrupa'da kurba ğadan medet uman saf ve cahiller var — Büyücülük Ençok Almanya'da Yayg ın, Akşam, 30 Mayıs 1963. 9 Tezatlar Ülkesi: Hindistan, Time'dan Türkçeye Çev. S. Ş . Y. Mayıs 1960. ta gazetede yayınlanmıştır. 10 Abdullah İYmitvar, 5 yılda 54 ülke; Japonya'da Sosyal Hayat, Yeni Sabah, 8. A ğustos 1960. 11 Büyücüler "Alt ın Çağını" yaşıyor.. "Büyü" dünyan ın her tarafında Salgın halinde, Hürriyet, 5 Şubat 1964.
180
faaliyette bulundu ğunu, yalnı z Batı Almanya'da 10 bin büyücü olduğunu resimlerle belirten bu yaz ı da, Kaliforniyada, genç, k ıyafetleri düzgün insanların nasıl yalın ayak büyücülere tâbi olduklar ını aşk, cinsi iktidar v.b. için kuyruk halinde dizildiklerini, mumlar ba şında ayrıca dualar okuduklarını göstermektedir. 12 Ocak 1964 tarihli bir yazıda ise New-york'ta Harlem'de 131. Caddedeki ümit a ğacının uğurlu tanınarak nas ıl yüzlerce genç tarafından ziyaret edilerek, ellerini a ğaca değdirerek şanslarının açılmasını dilediklerini, "Bu a ğacın önüne, tanınmış boks ş ampiyonlarından, yıldızlara kadar birçok ş öhretler"in de geldi ğini12 anlatmaktad ır. Nihayet Londra'da büyücülü ğün büyük bir salgın halinde İngiltereyi de ku şatmas ı karşısında" Üniversite Kolejinde toplanan bilginler Kongre'sine İngiltere'nin bütün ileri gelen büyücüleri de kat ılmışlar ve kongredeki iki taraf k ıyasıya birbirlerine girmiştir."13 Kongrede birçok bilginler söz alarak büyücüleri sert bir ş ekilde tenkit etmi şlerdir. Amerika'nın Kolombiya Üniversitesi profesörlerinden Dr. Rossel Hpe Robbins, büyücülerin hepsinin yalancı ve dalavereci olduklar ını söylemiş ve "Yirminci as ırda böyle ş ey olamaz. Büyücü diye bir şey yoktur. Kimse büyü yapamaz. Bir büyücü büyü yapsa bile onun kimseye tesiri olamaz" demi ştir. Muhtelif ilim adamlarının böylece hep birlikte büyücülere kar şı dünyanın her tarafında mücadeleye giri şilmesini kararlaştırmaları üzerine kongrede bulunan 200 büyücü nam ına tanınmış büyücü, Sybil Leek, omuzunda tünemi ş büyük bir kargayla kürsüye ç ıkarak "Ben büyücüyüm ve benim sülâlem de büyücüdür. Yüzlerce y ıldır büyücülük yaparız. Yaptığımız büyü müşterilerimizi daima memnun etmi ştir. Halk, bize inanıyor ve bize inand ıkları müdetçe büyü yapmıya devam edece ğiz." demiştir. Olay' ın Londra gibi batının sayılı bir kültür, uygarl ık merkezinde geçmesi, bilim adamlar ının pekte ba şarı sağlaması mümkün olmıyan kongre'de halkın büyücülere kar şı cephe almas ını intaç etmemiştir. Zira bu türlü inançlar ın, ilmi de olsa kesin bir komut ve hükümle önlenmesi kolay de ğildir. Konunun her yönüyle dikkatle ele alınması gerekir. Bu hususta müteakip sayfalarda Mana, Din ve Büyü inançlarına kısaca de ğinece ğiz. Sihri, majik, mistik davran ışlar, bu türlü noktalar, Musevilik (Kabala mistisizmi ve prati ğiyle), Hıristiyanlık (kutsallaştırma âyinleri v.b.), Hinduizim, Buddizim, Taoizim, Şintoizim, v.b. tarafından din 12 New — York'ta Bir Volkan: Harlem, Yazan: Pierre Dunne (Frans ız Gazetecisi), Hürriyet, 12 Ocak 1964. 13 "20. Asırda Böyle Ş ey Olamaz", Hürriyet, 5 Mart 1964.
181
içine yerle şmiş kalıntılar, ayrıca desteklenince elbette canl ılık kazanması tabii bir hale gelmiştir. Böylece ta ş 'ta tarih boyunca, "metânetin, kuvvetin," bazen verimlili ğin sembolü, sihri, majik v. b. konusu olmuş tur. Bu suretle acaip şekilli veya renkli ta şlar, insanların dikkat ve ilgisini çekmiş , uğurlu olması veya bir büyü arac ı olarak kullanılması, ziyaret edilmesi görülegelmi ştir. Fakat bu kadar ı insanların ilgisini çekmesi için yeter sebep de ğildir. Muhtelif eserlerde ta eski ta ş çağından günümüze kadar hemen toplumlarda baz ı kimselerin ilgi ve bağlarını, inançlarını devam ettirme sebebi olarak, ta şın sabitliği, sertliği, ağırlığı ve ondan bu kuvveti elde etme, ve onun bu kudretinden faydalanma iste ği yanında, onda özel bir kuvvet ve güç, bereketlilik bulunduğudur. Bilhassa büyükçe olan, (an ıt taşları, sınır taşları, taş iş âretler v.b.) bu dikili ta şlarda dini ve sihri bir anlay ışla içinde bir kuvvet veya ruhun oturdu ğuna inamhyordu. Belli bir olayı veya yeri belirtmeye yarayan an ıtların, iş aretlerin, ş ahadet ta şlarının veya bir göktaşının zamanla kutsallık kazandığı görülegelmiştir.1 4 Bu gibi taşlara karşı geliş , onları imha edenin, ilahlarımn gazabına uğrayaca ğı kanaati görülmüştür. Muska (Nusha) ve tılsım olarak, kurban kesme yeri olarak, bilhassa erkek tenasül uzvu halinde ta ş sütunlar ve delikli ta şlar, ilk ça ğlardan günümüze kadar, ilgi derecesi ve inananlar ın sayısındaki değiş melere ra ğmen göriilegelmektedir. 15 Nitekim Hindistan'da Lingam ta şı ibadeti (üstüne su dökmek, çiçek koymak suretiyle —bereket, zürriyet, verimlilik ilahma— tapmak kurban kan ı akıtmak gibi üzerine k ırmızı podra serpmek) bunun en tipik örne ğini teşkil ediyor. Budda dininde, Gotama Budda'mn ayak veya el izlerini ta şıyan kayalara tapmak gibi" bir âdet görülüyor. Türkiye'de de Hz. Ali'nin ayak basmadığı yerlerde bile, onun ayak izlerine ve at ının nal izlerine ilgi gösterilmi ş olması dikkati çekiyor. Günümüzdeki ta şla ilgili inançlar incelendi ğinde, medeni çevrelerde, Vietnam da ğlarında yaşayanlar da oldu ğu gibi, kayaların ruhuna inanç ve kayan ın gölgesini çi ğnemenin suç sayıldığına dair bol örnek bulmak kolay de ğildir. Fakat Hint Mancmda ta şların ve bu gibi cisimlerin içine tabiat üstü bir kuvvetin yerleştiğine inanç aç ıkca ifade edilmektedir. 14 Religionen in Gesehichte und Gegenward, Prof. Dr. Beer (Steine: Steinkult), B. 5. Tübingen 1931. S. 776 - 778. Der grosse Brockhaus, Bd. 11, Wiesbaden 1957, S. 193. 15 E. Britannica, C. 21. S. 441 - 442. 16 V. Ferm, ed., An Encyclopedia of Rengim", S. 736.
182
Ilkel toplumlarda tabiatı, herşeyi canlı görüş , ta şı da vurucu, öldürücü bir kuvvet sahibi bili ş , taşta MANA (Mana'nm, animizm'den de önce oldu ğu görüşü mevcut) oldu ğuna, bu kuvvete sahip olmak isteğini görüyoruz. Bu animatistik inanç ta şın için de bir kuvvet kaynağı, bir ruh, bir mana (Malenezyaca) ad ı yerine, Avusturalya ilkellerin de Arunga, Amerika Yerlilerinde Wakan, Orenda, Man ıtu v.b. Madagaskar ve Malaya'da —has ına —denilen kuvvet ve kudret ta şlar'da (ağ aç, put v.b.) bulundu ğuna inanılması mahiyet bakımından benzerlik gösteriyor» MANA, Üzerinde bilhassa durmam ız gerekiyor. Baz ı insanlarda, umurniyetle etkili ki şilerde büyücülerde, hayvan ve bitkilerde, cisimlerde (Taş , kaya v.b.) kendisini belirten bir kudret ve kuvvete Polinezya dilinde Mana ve di ğer toplumlarda çe şitli adlarla (Wakanda, Orenda, Manitu v.b.) anılmakta ise de, ba şlıca ortak vas ıf olarak o varlıkta bir mistik kuvvet ve kudret bulunması ve onun etkisinden faydalanma, korunma ile ilgili i şlemlerin bu inançla beraber yaygın halde ilkel toplumlardffil geli şmiş toplumlara kadar bulunmakta olduğunu görmekteyiz. Bu kudret ve kuvvetten faydalanma, ve korunma olayı büyü ve büyücülükle ilgili i şlemleri göstermektedir. Tabiatı canlı olarak görü ş (animalizm, animatizm), animizimi a şmakta ve canlandırma prensibinin tesirinden faydalanarak bu türlü hareketlerden şahsen faydalanmaya yönelinmektedir. 17a Lehman, Male17 Mircea Eliade, Die Religionen und das Heilige- Elenaente der Religionsgeschichte-, Salzburg 1954, S. 247 – 270. (Das Mana. S. 42-48) X G. Van der Leeuw, Phünomenologie der Religion, Tübingen 1956, S. 42. X Prof. Dr. Alfred Lehman, Aberglaube und Zauberei, Stuttgart 1925, (Mana; 39) X Bronislaw, Malinowski, Büyü Bilim ve Din, Çev. Ender Gürol, Sf. 5. X Die Religion in Geschichte und Gegenward, B. 4. S. 706-707• Dr. E. Stiglmayr, Mana. X F. R. Lehmann, Mana, der Begriff des "ausserordentlich Wirkungsvollen" bei Südseevölkern, 1922. X R. Thurnwald, Neue Forschungen zum Mana Begriff (AR W 27, 1929, 93 – 112.) X Die Religion i. G. G., Prof, Dr. K. Goldammer, Fetischismus, Tüb. 1958, 3. Auflage, S. 924,, 925. (17 a) Fr. R.' Lehmaım, Mana. Eine begriff geschichtliche Untersuchung auf ethnologischer Grundlage, Leipzig 1915, 2. Ausg. 1922. F. R. Lehmann, Mana, der Begriff der Ausserordentlich Wirkungsvollen, bei. Südseevölkern, 1922. F. R. Lehmann, Die Polynesischen Tabusitten, Leipzig 1930, S. 169–, 192–, 301, 312–. F. R. Lehmann, Die gegenwartige Lage der Mana-Forschung (Kultur und Rasse. Otto Reche zum 60. Geburtstag, München 1939. S. 379–. J. Röhr, Das Wesen des mana, Anthropos, x IV– x V, 1919-1924, S. 97-124– R. Thurnwald, Neue Forschungen zum Mana-Begriff, Archiv für Religionswissenschaft, 1929, s. 93-112. Doç. Dr. Sedat Veyis örnek, Sivas ve çevresinde hayat ın çeşitli safhalar ıyla ilgili bâtıl inançlarm ve büyüsel i şlemlerin etnolojik tetkiki, Dil ve Tarih-Co ğ . Fak. Yay. Ankara 1966, Sf. 22. Wilfricd Nölle, Völkerkundliches Lexikon, München 1959, s 97 (Mana) Dr. E. Ştiglmayr; Die Religion in Geschichte und Gegencward, 3. Auflage, S. 706, 707. (Mana)
183
nezya dilinde, m ana'mn, dü şünmek, sevmek, arzu etmek, saadet, baş arı gibi anlamlar aldığını ileri sürüyor. Lehman, mana'n ın her zaman "tesirli bir şekilde hareket etmek" fiiline dayand ığını ve mana'nın 3 neve ayrıldığını belirtiyor: 1— İnsanlar, fertler ve zümreler aras ındaki münasebetlere tesir eden mana, cismani mana veya "Mana Tangata", 2— Cansız varlıklar, bitki, hayvan mana's ı, 3— Mana Atua, Tanrılara, cinlere, meleklere atfedilen mana. Tanrılar, melekler, cinler, çok üstün varl ıklar sayıldığından, onların insanlara hâkim olmak için "mana" kudretine lüzum hissetmiyecekleri, yalnız "kendi aralar ındaki münasebet için mana'ya ba şvuracakları, bu bakımdan onların da büyü âyinlerinden vazgeçmedikleri, ve Mana Atua'yı ço ğaltıp baş arıya ermek istediklerini" söylüyor." Lehmann, Malenezyal ılarda, insandan müstakil olan ve tabiata yayılmış bulunan bir mana'nın, bitki, hayvanlar ve cisimlere, "kayalara, taşlara insan bilgisinden ve müdahalesinden müstakil olarak tesir edebilir. Mesela' Malenezyahlarm inanc ına göre bazı hayvanlar, bilhassa kuşlar ve bazı nebatlar son derece de kuvvetli "Mana"ya sahiptirler. İnsanlar büyük bir çabalamadan sonra bu nevi ve müstakil "Mana"lar ı "Mana Tangata'larına tabi kılarak kullanabilirler. İşte büyü ayinlerinde bazı nebatların veya taşların kullanılması bundan ileri gelmektedir." Tabiat üstü kuvvet olan mana, varl ıklara dostluk eder, "onların cehitleriyle emir alt ına girebilir, ço ğalır, azalır v.s." 20 Mana'nın vasıfları bakımından mukaddesle, Tanrıyle, Dinle hiçbir ilgisi olmadığı, mukaddes olmayan tabiat üstü bir kuvvet oldu ğu, daha açık ifadeyle" Mana içkin (inuuanent) tabiat üstü bir kuvvet" oldu ğu ileri sürülmektedir.2i E— Büyü meselesi: Efsânelere, kerâmetlere konu olmu ş , ünlü ve etkili ki şilerin, peygamberlerin hat ıralarma kar ışmış, tarihi gelenek ve inançlarla süregelmiş taşlar dışında, ayrı tahlili gerektiren arzedece ğimiz bir husus ortaya çıkmaktadır. Taşla ilgili inançlarda hem din, hem de büyü mü ştereken yer almakla dini büyünün veya büyüyü dinin kayna ğı saymayı yanlış tamyan görü şü teyid eder vaziyettedir. Tamamen farkl ı bir keyfiyet 18 Prof. Dr. Nureddin Ş azi Kösemihal, Büyü ve Din Probleminin Bugünkü Durumu, İ st. 1952, Sf. 21: Zikretti ği, çevirdiği kaynak: Lehmann, Le Mana, İkinci Basım 1922. 19 Prof. Dr. Nureddin Şazi Kösemihal, Büyü Ve Din Probleminin Bugünkü Durumu, İ st. 1952, Sf. 21. 20 Yukardaki kaynak, Sf. 24. 21 Yukardaki kaynak, Sf. 25, 26.
184
arzeden bunların günümüzde —taşta bir kudret ve Din— ikisi bir arada ve yan yana görünmektedir. Burada ta şla olan münasebet, büyü ile k ısmen bir ba ğlantı kurmaktadır diyebiliriz. Evliya, veya u ğ urlu, kerâmetli, efsanevi bir hal almış bir mahaldeki bir ta ş , kaya veya o mahalden al ınan bir ta şla, başka şekilde ula şılamayan bir gayeye ula şmak (çeşitli istekler) üzere, ki şi ile o cisim, o varlık arasında bir ba ğlantı kurmak, taklit büyüsü, temas büyüsü ve ak büyü gibi i şlemlere benzer bir durum göstermektedir. Yak ın ve uzak büyü olarak - burada fark olarak ortada bir büyücü olmadan, hattâ bunun büyü ile bir ba ğı olduğu bilinmeden-araya ba şka varlıkların (evliya, yatır, efsanevi kaya, ta ş girerek) yak ından veya uzaktan tesir etmek ,temas şekliyle veya onu üzerinde ta şıyarak veya evde muhafaza ederek, çok zaman gayeye ula ştıktan sonra yerine iade şekli dikkate şayandır. Burada elbette tipik büyücülük şeklini görmek, bir büyücü aramak mümkün de ğildir. 21 a Büyücü aradan kalkmakta doğrudan do ğruya her ş ahıs kendi işlemiyle, taşla temas etmektedir. Böylece ta şla ilgili olaylarda ona temasla veya onu ta şımakla o gücün, kudretin tesiri, etkisi üzerinde gezdiriliyor ve ondan faydal ı sonuç alınıyor, demek oluyor. Bu bir evliya, yat ır yeri ile ilgili ta şsa o kerâmetli zatın kudreti bu çevreye yay ılmış addedildiğinden oradan alınmış bir parça aynı kudretin taşınması, dokunulması etkisi yapıyor ve gayeye, isteğe ulaşıldıktan sonra oraya iade ediliyor: Yaln ız burada ilkel inançlar içindeki Temas Büyüsünü (Kontajiyöz Maji) veya Taklit Büyüsünü (Homeopatik Maji) veya Ak Büyü (Pozitif Maji) v.b. n ı aynen bu olaylara, ayrıntılara kadar tatbik ederek görmek, elbette yeterli derecede mümkün olamaz. Bunlarda ancak önemli izler ve kalmulann, dualar, ibâdetler ile karma şık bir hal alışını dikkatten uzak tutmamak gerekir. Bazı taşların uğurlu, etkili sarılması ve âdeta Pasif Büyü'de görülen, kötü tesirleri, tehlikeli durumlar ı önleme, uzaklaştırma için kullanılan ve iyilik getirdi ğine inanılan, Uğurluk (Talisman), amuletler (nazarlık, tılsım v.b.), tipik, klasikle şmiş şekliyle olmasa da benzerlikler gösterdiğine iş aret etmemiz gerekiyor. Gene u ğurluk (Talisman) olarak kullanılan ve zararlı etkilere kar şı bir fayda sa ğlayan taşla ilgili bir inanca temas etmek istiyoruz. Ava ç ıkan bir balıkçının kıyıda, renk ve şekilce farklı bir taşı görerek onu oradan ailesine hediye etmek gayesiyle alışı ve o günkü bereketli bal ık avcılıkı üzerine, artık bu ta şı (21 a) Doç. Dr. Veyis ornek'in Yukarda ad ı geçen eseri, Sf. 26-29, 34. Malinowski, Frazer (Sir James George), The Goldhen Bough, A study in Cmparive Religion, (3. Ausg. 12 Bde. 1911-, Almanca olarak: Der Goldene Zweig, 1928. Lehmann, Nölle ve Haekel'in eserlerine bak.
185
uğurlu sayıp, bu fazla bal ık tutmayı taş a ba ğlayışı üzerinde durmamız gerekiyor. 21 b Taşa dıştan gelerek, ta şla bir münasebeti olana göre veya ta şın içine nüfuz ederek, veya ta şın içinde gizli bir kuvvet kudret bulundu ğunu, alışkanlık, telkin, tesir v.b. faktörlerle sanarak ondan, bilhassa ferdlerin toplumlar ın iyiliğini gözeten, ölüm, hastalığa karşı korunma, şifa için, lohusalık, evlenmek, çocuk sahibi olmak, v.b. veya felaketlerden korunmak, kurakl ık v.b. herhangi bir cisimden, varl ıktan (konumuzda ta ş, kaya) faydalanma ğa çalışmak ve dini bazı destekleyici duaları da işe karıştırmak (Ak Büyü=Pozitif Büyü) benzeri davran ışlar da bulunmak hemen her k ıta da ve her türlü toplumlarda görülmektedir. Günümüzdeki taşla ilgili inançlarda, inanan ş ahıs açık ve kesin bir ş ekilde, bunun menşe ve mahiyetine, ta ş kültüne v.b. bir bilgiye sahip olmamakla beraber, o taşta bir kerlimet, bir kudret ve kuvvet, sihri, majik, mistik ve dini ortak bir yön bulundu ğunu, bulunabilece ğini sanıyor. Nitekim Samilerde, a ğaçların, mağaraların, pınarların ve büyük kayaların, —günümüzdeki da ğlık bölgede yaşayan Vietnamlılar gibiruhlarla m.eskiın olduğu ve keza Yunan ve Roma inançlarmda yol kenarlarma konulan taşların canlı bir' varlık olarak görüldüğü ve yol gösterdiği, yolcuları korudu ğu, yolları beklediği inancını ve sınır taş larının ziyaret edildi ği, kurbanların sunuldu ğu ilahi kudretin, verimlilik kudretinin ta şlara, a ğaçlara v.b. girmi ş , sinmiş samlması, ağaç perisi, su perisi gibi ta ş perisi (hattâ ilahi) bulundu ğu inancı, hep ondaki canlılık, kuvvet ve kudretin varl ığıyle ilgili oluyor. Gene İtalya ve Yunanistanda bu türlü ya ş ayan inançlar derece fark ına ra ğmen mahiyetçe aynı görülebilir. İtalya'da turistlerin u ğrağı uğurlu çeşmelere, havuzlara paralar atılması, kutsal ta ş , kutsal kayaları kapsayan ayazma, (Su kültü) veya ,azizlerle ba ğlantı kurulmuş yerlerin ziyaret ve dilek mahalli olması yaş ayan âdetlerdir. Arzetti ğimiz Kitabı Mukaddes'teki örnekler, bu canlı, hayat dolu kayalar ı göstermiştir; hıristiyanların, Rabbi kayaya benzetmeleri, Allahı sığımlan kaya olarak görmeleri, baz ı yerlerde (K ıbrıs), Meryem Ana yortusunda eski Afrodit mâbedi kahnt ılarmdaki köşe taşına zeytin ya ğı dökülmesi, keza Kitab ı Mukaddes'te "Allah indinde kıymetli diri ta ş " denilmesi, İncillerde "kiliseyi kaya üzerine kurmak", h ıristiyan mistiklerinin tanr ının tasviri olarak ta şa (21 b) Prof. Dr. Med. Konrad Zucker, Pyschologie des Abergaluben, Heidelberg 1948 Bilhassa: Was Nennen Wir Abergalauben ?, S. 7—, Amulette und Talismane, S. 36—, 41, Magisch und mystisch (Der mystische Aberglube, S. 53-67.
186
benzetilmesi, gene h ıristiyanlıkta "Sen yüksek taşım" diye dua okunması22, ta ş inancını/1 günümüzde de devam eden yönüne örneklerdir. Keza yurdumuzda yat ır ta şlamak, yatırm unutmamasını, hata yapmamasmı temin için davran ışlar, çıngıraklı kayalar yürüyen ta şlar, söz dinleyen ta şlar, ş ehit olan ta ş terleyen ta şlar terler direk (sütunlar) Karata şlar arasındaki 10 santimetre aç ıklığın kendiliğinden kapanmasiyle kıyamet kopaca ğı sözü ta şın konuşması, taş atma, ta ş alma ile, alınan yer aras ında bir bağlantı, bir sözle şme, bir vaadleşme hareketi ve böylece art ırılabilecek bir s ıra örnekler, ta şta bir nevi özel canl ılık bulunduğuna inanış olarak tahlil edilebilir. Nitekim bilindiği üzere ilkel toplumlar ya ğmur yağması için türlü büyü ş ekilleri uygulamakta, ya ğmuru takliden yere su dökmek, belirli bir a ğacın dallar= rüzgar ı takliden hışırdatmak, veya a ğıza su alıp ş apırdatmak, tütün duman ı ile bulutlar (benzetme, taklitle) vücuda getirme, iyi av veya ya ğmur elde etmek için danslı âyinler, ya ğmur tanrısı ş erefine bayramlar, danslar düzenlemek günümüzdeki adetlerdir. İyi işler için yapılan (Ak büyü) (hastalıkları gidermek, yağmur ve güne ş temin etmek gibi, bundan ba şka kara büyü ve büyüyü bozmak için kar şı büyü, bu taşla ilgili inançlarda görünmektedir. Levy-Bruhl, Yeni Gine'de "Sihir veya t ılsıma müracaat edilmeden hiçbir şeye teş ebbüs edilme" di ğini, herşey için, ava, harbe, kuşlara, balıklara, domuzlara, yere, y ıldırmıa, şimşeğe, yağmura, zelzeleye ve alış verişe mahsus ayrı birer büyü olduğunu, zevceler, ilaçlar, teşhis, dans ve ilah için büyü yapıldığı gibi, büyüye karşı korunmak için de büyü oldu ğunu anlatıyor." Burada tarih içinde madenleri alt ına değiştirici sihre malik olan ta ş , efsane kahraman ı Babil kıraliçesi Semiramis'in, kemerinde insanı delilikten koruyan sihirli yeşim taşım ta şıması söylentisi hatırlanabilir. Büyü hususunda ilkel toplumlarda oldu ğu gibi, onlardan medeniyet yönünden pek ilerde olan Hind, Çin, Amerika B. devletleriyle bile benzerlik bulundu ğu ileri sürülüyor24 ve Amerika B. Devletlerindeki bat ıl inançların bir kısmından Robert E. Lowie'ye dayanan (Are we Civilized Sf. 226) Prof. Dr. Mümtaz Turhan bilgi sunuyor." 22 Prof. Dr. Friedrich Heiler, Erscheinungsformen und Wesen der Religionen, Stuttgart, 1961, S. 37.. 23 Levy — Bruhl, Primitive Mantality, London 1923, Sf. 307 — 308. Levy — Bruhl'e dayanarak açıklamalar yapan: Prof. Dr. Mümtaz Turhan,. Kültür De ğişmeleri ( İkinci Basım), İst. 1959. Sf. 234. 24 Prof. Dr. Mümtaz Turhan, Kültür De ğişmeleri, ( İkinci Basım), ist. 1959, Sf. 235, 236. 25 Yukardaki kaynak. Sf. 237.
187
Böylece günümüzde gösterdi ğimiz muhtelif örneklerle de belirdi ği gibi sihir, büyü, fallar, uğurluluk, uğursuzluk v.b. pratikleri arasında bazı farklar olsa bile kendisini her tarafta az çok göstermektedir26 . Taşın da bu canlı tasavvurundan, gücünden faydalanılmak istenilmekte, muska, tılsım, büyü, sihir için (güzel görünmek, kuvvetini art ırmak) kullanılmaktadır. Uzaktan etki , ve benzetme tarz ı büyü ve sihir hare-
ketlerinin yeni örneklerini tesbit kolayl ıkla mümkün olmaktadır. Taşla ilgili konunun, esrarengiz gücünden, ba şka yönlerdeki dileklerin olgusu üzerine etki yapmaya çalışılmaktadır. 27 Büyü ve din aynı zamanda mevcut olup, büyü fiilleri karma şık ve mantıkla ilgisi olmayan mistik bir mahiyet ta şımaktadır."
F
—
Türk Dini Tarihi ve Sonuç:
Türk Dinler tarihinde, kaya, orman, a ğaç, suyun (izi=sahipleri)ne inanıhyor, kurban sunuluyordu. 29 İslâmiyeti kabulden sonra, fakat başka bir ad ve ş ekil altında kurban sunuldu. Sahrada tek ba şına biten ağacın veya bir p ınarm, veya büyük bir ta ş kayanın (kısır kadınlarca ziyareti, ziyaret edili şinin sebebi, şamanist türklerin inancına göre 30, her da ğın, kutlu pmarm, göl ve ırmakların, kutlu ağaç ve kayaların "i zi"leri (sahipleri) ' bulundu ğu temeline dayandınlmak isteniliyor. 26 Prof. Dr. Alfred Lehmann, Aberglaube und Zauberei-von den âltesten Zeiten an bis in die Gegenwart, Stuttgart 1925, Ta ş tılsımlar: Sf. 50, ve 251. (Günümüzdeki bât ıl inançlar), Hıristiyanlarda büyü Sf. 84 — ba şta olmak üzere muhtelif ülkelerde ve günümüzde büyü hakkında, II — 233. X Prof. Dr. Mehmet Taplamac ıoğlu, Din Sosyolojisi, Ankara -Only. İlâh. Fak. Yay. Ankara 1963, Sf. 210, 213. X W. Wundt, Milletler Ruhiyat ı Esasları, İptidat Insan- Insanl ığın psikolojik bir teltâmül tarihinin anahatlar ı — Türk. Çev. Dr, Ziya Dalat, İst. 1934, Sf. 8 v. d. 27 R G und Gegenwart, 3. bas ım 1960, C. 4. Sf. 595 — Maji, yağmur duası, Taş . Prof. Dr. A. Bertholet (C. M. Edsman) 27 Yukardaki kaynak, RGG, Amulette und Talisman, bahsi. B. 3. S. 346. 28 Prof. Dr. Nureddin Ş azi Kösemihal, Büyü Ve Din Probleminin Bugünkü Durumu, İ st. 1952, Sf. 7, 9, 25, 26 v. b, 29 Abdülkadir Inan, Hurâfeler ve Men şeleri, Diyanet İşleri Başkanlığı Yay. Ankara 1962, Sf. 29. 30 (Prof.) Sâdettin Buluç, Şamanizm'in Menşei ve Inkişafi Hakkında, Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Dergisi, İstanbul 1948, C. 2. Sa. 3 — 4. 31 May ıs 1948. X RGG, 5. B. Tübingen 1931, Sf. 130, 131, Prof. Dr. A. Bertholet, Sçhamanen. X Abdülkadir Inan, İ slâm Türklerde Şamanizm Kalıntıları 1. 14, II. 1944 te Dil ve Tarih — Co ğrafya Fakültesinde verilen konferans. Keza 6. III. 1944 te. v. b.
188
Dr. Rıza Nur, ya ğmur duasına çıkışta, suya çakıl taşları konduğunu, Sinop'ta çocukluk zamanında okuldan bu dualarla götürüldü ğünü söyledikten sonra, "Bunu bizde müslümanl ık âdeti zannederlerse de ş amanlıktan ibarettir" diyor. 31 Prof. Dr. Faruk Sümer, "Türk sihrinde de gök sular ına, yani ya ğmura ehemmiyet verilmi ş " "bu sebeple yatç ı denilen kâhinler, herhalde Türk ülkelerinde çıkan nadir bir nevi ta şı parçalara ayırıp birbirine sürtmek, suya atmak ve o esnada mahiyeti şimdiye kadar meçhul kalmış birtakım dualar okumak suretiyle ya ğmur celbi"ne çal ışıldığını söylüyor ve Anadolu'daki ya ğmur duaları münasebetiyle ta şın suya atılması, konulması olayını eski yatç ılıkla temellendiriyor ve ayrıca "Anadolu"nun baz ı yerlerinde her tehlikeden koruyaca ğına inanılarak çocuklara tak ılan taşa da yat ta şı, yat boncuğu denil"diğine iş aret ediyor.32 Taşların büyü, t ılsım ve muska gibi kullan ılmaları yanında bu inancın Türkler aras ındaki kökleri Orta asya'daki inançlara kadar götürülmek istenilmektedir. Gerçekten de Türklerin Islâmla şmasından önceki bazı kalıntıların, Islâmiyetle terkedilmedi ği, islâmi menşe ve islâmi unsurlarla uzlaştırılmağa çalışıldığı, Tanrı'dan dilekle, yağmur v.b. yağdırma seremonisiyle, sihri, majik davran ışın birlikte yürütülmeğe uğraşıldığı ve bazen bunun Tanr ı kudretinin tecelli vas ıtas ı olarak görülmek istenildi ği anlaşılıyor. Evliyalarla, ta ş ve kayalarrın işbirliği konusunun tahlilinde Prof. Dr. Westermarck' ın görüşü dikkate alınmak gerekiyor. Profesör Westermarck, Türk dinler tarihindeki izi (sahipler) yerine başka bir kavram kullanmak suretiyle, mübarek a ğaçlar ve cinli ağaçların, "iyi saatte olsunlar"la bula şık tutulduğunu söylüyor ve "birçok yerler ve k ırlar vardır ki-kayalar, mağaralar, pınarlar, deniz, cinlenmiş sayıldıkları kadar evliyalarla da i şbirli ği etmiş , ermiş farzedilir."33 Burada da kaya ve taşların evliyalarla işbirliği etmi ş , hatta
ermiş farzedildiği, ondan-eyliyadan- ötekine sihirli, şifâh, koruyucu bir kudret, bir keramet geçtiği inancı, bazı kimseler arasında görülmüştür. Toplumlarda görülen, bu türlü inançlar ı sadece Islâmdan önce Araplar'da veya şu bu kavimde görmek ve kaynak olarak tek bir toplumdan 31 Dr. Rıza Nur, Türk Tarihi, C. 12. İ st. 1926, Sf. 226. 32 Prof. Dr. Faruk Sümer, Eski Türklerde Ya ğmur ve Kar Ya ğdırma jkdeti, Resimli Tarih Mecmuası, 4. C., Sa. 44. 2533 — 2535 Sf. A ğustos 1953. 33 Prof. Dr. Westermarck, Islam Medeniyetinde Puta Tapma Devrinden Arta Kalan Ve Kalıntı Halinde Ya şayagelen Itikatlar (Cin- İyi saatte olsunlar), Çeviren: Sahap Nazmi Coşkunlar, Ankara 1952, 1. Bölüm Sf. 19. X Prof. Dr. Westermarck, Islâm Medeniyetinde Putlara Tapma Devri Kal ıntılarından Nazar De ğmesi Inanc ı , Çev. : Sahap Nazmi Co şkunlar, Ankara 1961, Sf. 5. V. D.
189
veya bir bölgeden ç ıkmış kabul etmek, günümüzde ilmi bir dayanak temin etmemektedir. Prof. Westtermarck, bu gibi inançlartn insanlar arası , psikolojik yönüne de ğiniyor, uğur, uğursuzluk, fal, büyü, şifâ v.b. bir sürü itikatların psikolojik bir dayanağı olduğunu ileri sürüyor ve "Aksine kuvvetli bir delil çıkmadıkça yalnız bir milletten do ğmuş saymak mümkün değildir."34 diyor. Bat ıl inancın psikolojisi üzerinde önemli bir eseri bulunan, Prof. Dr. Konrad Zucker, bu hususta çok etrafl ı araştırmalar yapıyor, ça ğdaş insanın büyücülüğü üzerinde duruyor,35 insanlar arasında bâtıl inançlartn psikolojik bir yönü bulunduğunu belirtiyor. Buna, ortak mistik bir taraf bulunduğunu, ayrıca insanların süratli ve kestirme bir yoldan ve oldukça somut bir şekilde hedeflerine ula şmak maksatlartnt da katabiliriz. "Gerek İslam ve gerekse H ıristiyan âdetleri, bu dinlere giren kavimlerin kendi iptidai inançlar ım bağlı oldukları yeni dine ithal etmelerinin bir neticesidir. Kayna ğı tamamiyle İslâmiyete veya hıristiyan11ğa ait âdetler o kadar azd ır ki bunları açık olarak görmek hemen hemen mümkün de ğildir. Türkler Müslüman olduklar ı zaman bütün âdet ve geleneklerinden soyunarak Arap örf ve âdetinin içinde erimi ş değillerdir. Tanı tersine, dinin reddetmedi ği bazı âdetleri de islâmi bir kisveye sokarak ya ş atmışlardır,"36 düşüncesi üzerinde durmak gerekiyor. ıl kanaatGerçi bazı dinlerin bünyeleri icaln türlü inançlara, hurâfata, bât lere müsait olduğu, hattâ içerisinde bu gibi inançları besleyici esaslar ihtiva ettiği gözden kaçmamaktad ır. Önceki sayfalarda din bakım ından hangi dinlerin bu türlü inançlara uygun kutsallaşurma, âyin ve iman esasları taşıelzğı na kısaca işâret etmiştik. Hıristiyanlığm bünyesi (bilhassa, katolik ve ortodoksluk) böyle inançlara elveri şli bir zemin hazırlamaktadır. Islâmiyet (Kuran ve hadisler) bu türlü hurâfat, bât ıl inanç denilen itikatları, büyü, tılsım v.b. reddetti ği halde gerçeklikte, nelerin cereyan ettiği dikkati çekmektedir. Ta şla ilgili inançlarda, s ıra ile ister cismin bir içkin kudret ve kuvveti hâvi mana veya o cisim, o maddeye yerle şmiş ruhlar, sahipler (izi) olsun, nihayet dini etkiyle bu türlü t ılsım, kerâmet, büyü v.b. onları reddetmi ş bile olsa, dinle yan yana durduğu ve araya araç olarak taş girse, ondan bir fayda, bir çıkar beklense bile Allah varlığına yöneliş ve dini dualarla bu gibi hareketlerin beraber yürütülmek istenildiği anlaşılmaktadır. Taşla ilgili işlemlerde, yerine, al ışkanlığa, 34 Yukardaki kaynak. Sf. 48. 35 Prof. Dr. Konrad Zucker, Psycologie des Aberglaubens, Heidelberg 1948, S. 222 256 v. b. 36 Prof. Cahit Tanyol, Din ve Adetler, makalesi.
190
usule göre, Fatiha, İhlas, Yasin sürelerinin okunmas ı, Kelime-i Ş ahadet, Tekbir getirilmesi ... bunu gösteriyor. Cisimde canlılık, kerâmet (ev-
liya veya bir efsâneye ba ğlantı, onunla kaynaşma), kuvvet ve kudret, sihirli, esrarengiz bir mahiyet alış, gibi hikâye, efsane ve hât ıraların önemli telkin ve etkisi ve baz ı insanların efsane veya dini, mistik hikâye ve davranışlara eğiliminin psikolojik yönü inkar edilmeksizin, dinin dua motifleriyle hem uzla ştırma, hem bu davranışı güçlendirme, kuvvetlendirme gayreti görülmektedir. Baz ı bu gibi mistik, majik cepheli davran ışlarda insan psikolojisinin ortak tarafıyle karşılıkl ı etkiler yap ış ve etkilerde kaltş, bir atışkanlık, veya çaresizliğin, ümitsizli ğin, aczin karıştığı meselelerde veya mistik, majik ve süratli bir pratik davran ış yoliyle, nihai bir çözüm yolu arama gayreti beliriyor. Prof. Dr. Cahit Tanyol'un "adetlerin mantığı yoktur; ve iki ayrı âdet birbiriyle kar şılaştığı zaman aralarında az veya çok bir kayna şma ve yaklaşma olur" 37 düşüncesi, bir de psikolojik davran ış ve e ğilimlerde ortak cephelerde daha vaz ıh olarak tezahür ediyor. Hiç şüphesiz, Abdülkadir İnan'ın Islamın dini âyinlerine bu türlü, bid'at, hurafeler kar ıştığı, taşlarla ilgili ya ğmur dualarındaki bazı hareketlerin, birtak ım sihri âyinlerden kalma, afsun ve tılsımlar oldu ğu, putperestlik ça ğından kalma feti şlerden fark ı bulunmadığı, gerçek islamiyet inane ında böyle davranışların yeri olmadığı görüş ve mücadelesi 38 ve keza Prof. Dr. Ziyaeddin Fahri Fındıko ğlu'nun ş amanlık kalıntılarının, İslam hayatı içine karıştığını belirt mesi 38, ve bu yoldaki aç ıklamalar, uyarmalar faydadan hali kalmıyacaktır. Dinler tarafından reddedildiği halde, bunu yapanlar hiçbir dini inanca sahip olmadığı halde, bu gibi inançlardan kurtulmakta midir lar ? Materyalist, naturist eğitim ve öğretim içinde bulunanlar ın bu gibi inançlardan kurtulmak ş öyle dursun, ilkel toplumlardaki inançlara, uğurluluk, ş ans tılsımı, (türlü maskotlar), falc ılık, fetişçilik... kendisini açık-gizli göstermektedir. Batı medeniyetinde görülen büyücülük,
her çeşit falcılık, feti şçilik, (maskotçuluk) 40, uğurculuk, amuletler, nazarlık37 (Prof.) Dr. Cahit Tanyol, Din Ve Adetler, Türk Folklor Ara ştırmaları , C. 6. Sa. 127, Şubat 1960. 38 Abdülkadir inan, Hörafeler ve Men şeleri, Ankara 1962, Sf. 67, 68. 39 Prof. Dr. Z. F. F ındıko ğlu, Bizde Dini Sosyoloji ve Tarih Ara ştırmaları , Folklor Postası , C. 4. Sa. 16. Mayıs 1946. (Daha önce Cumhuriyet gazetesinde yay ınlandı .) 40 Abdülkadir İnan, Sovyetler Ülkesinde Din Meselesi, Türk Yurdu, C. 2. Sa. 2. May ıs 1960. v. d.
191
lar, ayazmacılık (su kültü), hastalıkla, tıpla ilgili beıtıl inançlar, azizcilik (ecdat ruhlarına tapma) v.b. gibi kalıntılar açıkca görülm,ektediı-.4° Az geli şmiş ve geli şmi ş düşünce meselesi : Doç. Dr. Necati Öner, Mantığın menşei problemi üzerinde] yaptığı incelemede, insan ın mantık öncesi diye bir dönemi bulunmad ığını, esasen böyle iddiada bulunalım bile bundan bir müddet sonra rücü etti ğini, insanın mantık öncesi bir dönemi oldu ğunu ileri sürmenin tamamen yanlış olduğunu ifade etmekte ve ilkel denilen insanla geli şmiş insanın mantıkları ara41 Dr. Hikmet Tanyu, Ba şka Ülkelerde Adak ve Adak Yerleri. Türk Yurdu, 1961, 3 — 4. Doç. Dr. Sedat Veyis Örnek, Sivas ve çevrelerinde hayat ın çeşitli safhalanyla ilgili Batıl inançların ve Büyüsel işlemlerin Etnolojik Tetkiki, Ankara 1966: "Bugün en son mudel arabaların ön ve arka pencerelerine as ılan, kuyumcu düklı ânlarımn vitrinlerinde burç hayvanlar ı olarak sergilenen, bürolardaki masalarda, çal ışma odalarının raflarında bulundurulan, lüks apartmanlarm kap ılarına iliştirilen; radyodan çiçek saks ısma, boyacı sandığından buz dolabına kadar her çeşit eşyanın şurasına burasına takılan yüzlerce çe şit amulet, nazarl ık ve uğurluk da gösteriyor ki ça ğımızın insanı kendini, bilinçli ve bilinçsiz olarak, çevresini saran u ğursuz ve zâlim kudretlere kar şı hâlâ sava şmak zorunda hissetmektedir. Sf. 51 "K ısır kadınların çocuğa kalabilmek için, kutsal bilinen yerler çevresinde dola şmaları ve kutsal şeylere dokunmalanna başka ülkelerde de rastlanmaktad ır... Fransa'da çocuk isteyen kad ınlar Chapelle'deki sütunların birinin çevresinde üç kez dönerler. (Sebillot Paul: Le Paganisme Contemporain chez les Peuples Ce ti-Latins, Paris 1908, s. 8.) Yine Fransa'da çocuklar ı olmayan karı-koca Siamandre isimli kayaya sürünürler. )Revue de Tradition Populaires, 1886, Belçika'da ise , k ısır kadınlar, ayaklarını kutsal Saint Remacle'nin ayaklar ına değdirirler.) Sf. 57. "Hindistan'da do ğum sancısı çeken kadın aynı gaye için evinde ne kadar dü ğümlü eşya varsa çözer. (Henry, Victor: La Magie dans L'Inde Antique, Paris 1904, S. 143) Yuğoslav kadım, kolay doğum yapmak için saçlarmdaki dii ğiim ve örgülerin hepsini çözer. (Stern, Bernhard: Medizin, Aberglaube und Geschlechtsleben in der Türkei, Berlin 1903, I. Cilt, S. 296. ) Sf. 61. "Schwab'larda (Güney Almanya) çocuklar ın almna nazar değmesin diye insan pisliği sürülür. Kaynak Eduard Seligman; Der Böse Blick und Verwandes, Berlin 1919, S. 219) Keza Çocuğu nazardan korumak için :" Almanya'da çocu ğun ağzına üç defa üflenir. Seligman, S 216.) Sf. 75. Diş hakkındaki Almanya'da yaygın inançtan örnek: "Çekilmi ş diş, fare deliğine atılırken aşağıdaki sözler söylenir: "Fare, bana demir di şini ver." Ben sana benim kemik di şimi vereceğim". (Frazer, S. 56) Nakleden Veyis Örnek, Sf. 120. Do ğumla ilgili âdet ve inanlmalar hakk ında etraflı bilgi için: Prof Dr. Orhan Ac ı payaml ı : Türkiye'de Do ğumla ilgili Âdet ve inanmalann Etnolojik Etüdü, 1961, ve di ğer kaynaklar ına bak. "Nazar inanc ına bugün hâlâ Avrupa'da ,özellikle İtalya'da, Balkanlar'da ve Rusya'da rastlandmaktadır". Veyis Örnek, Sf. 74. Ve yukarda ad ı geçen Stem, S. 290. Keza, Prof. Dr. Med. Konrad Zucker'in Psycologie des Aberglaubens, Heidelberg 1948, S. 193 te (Aberglaube und Bevölkerung), bilhassa 222-229. sayfalarda (Der Modern Mensch Als Zauberer), 256-260. sayfalarda (Der Modern Mensch Als Zauberer), 256-260. sayfalarda (Der Moderne Mensch In Aberglaubischer Gesellschaft) ta ve ço ğu ilkel toplumlar için yaz ılmış : Wilfried Nölle: Völkerkundlichen Lexikon, München 1959 ve Dr. Herbert Tischner (Ve di ğer uzmanlar). Völkerkunde, Frankfurt am Main, 1959 Amerika ve Avrupahlarm halk inançlar ı üzerinde, folklor malzemeleriyle yay ınlanmış eserler, geli şmiş bu yerlerdeki bât ıl inançların sayı ve kesafetinin hayret verici olu şunu göstermektedir: Handwörterbuch des deutschen Aberglubens, Hersg. V. Edvard Hoffmann-und Hans Bachtold Staubli. Berlin 1927 denberi ve Alfred Lehmann: Aberglaube und Zauberei,Stuttgart 1925: Hans Löhr: Aberglauben und Medizin, Leipzig 1943: Von Julius Negelein: Weltgeschichte des Aberglaubens, 2 Bde. Berlin 1931-1935: ve nihayet Adolf Wuttke: Der Deutsche Volksabergleaube der Gegenwart, 4. Aufl. Leipzig 1925. bak.
192
sında mant ıki mekanizmanın, formun, işleyiş tarzını n benzerli ği, aynîliği bakımından önemli hiç bir aykırılık bulunmadığını ilmi kaynaklarla belirtmektedir.( 42 ) Mantıki yap ıdaki aynilik, benzerli ğe ra ğmen, düşünceler, görü şler aras ında elbette ya ş anılan hayat, edinilen bilgi ve eğitime, çevre ş art ve etkilerine göre farklar olmakta, geli şmiş denilen toplumlar içinde nasıl çe şitli görüş ve düşünceler mevcutsa ve bunlar ın muhtelif sebepleri varsa, ilkel ve geli şmiş toplumların inançları, batıl itikatları arasında nasıl bir durum olduğunun tahlili gerekmektedir. Umumiyetle " İlker veya "Az geli şmiş düşüncenin özellikleri" olarak, kritikten yoksunluk, ayrıntılar üzerinde durmamak, "somutlama ve ki şileştirme eğilimi", çok zaman ça ğrışıma (tedai) ye dayanan, "neden ve sonuç ba ğlantısı", kuramayış , öznel oluş ve maddeyi ve özü ay ıramayış olarak görülmekte( 43 ) ve "Bat ıl İnanmaları Hazırlayan sebepler" "ezcümle" I) Psikolojik anlar), 2) E şyanın mahiyetini ve tabiat kanunlar ını bilmemek, 3) Gelece ği öğrenmek, bilmek arzusu, 4) Korku, 5) Cin, Peri ve dev inancı, 6) Batıl inanmalarla ilgili yayınlar"(44) olarak gösterilmekte veya öyle sanılmakta ise de, burada "e şyanın mahiyetini ve tabiat kanunlarını bilmemek" maddesi d ışında, ş ahsen, matematikçi, fizikçi, felsefeci, tarihçi, v.b. yüksek ö ğrenim yapmış kimseler aras ında gerek adak, gerek ta şla ilgili inançlar, nazar, u ğur, u ğursuzluk, muska, fal, büyü, v.b. bir sıra inançların bulundu ğunu tesbit etmi ş durumdayız. Okuma yazma bilenler aras ında ilk sırada bulunan, kültür seviyesi ileri memleketlerde (Japonya, Avrupa Memleketleri, Amerika B. Devletleri v.b.) çe şitli batıl inançların bulunuşu dikkate alınacak olursa hem "Ilkel veya az geli şmişlik, hem de ilmi izahlara vukuf peyda edememek gibi hususların tesiri olmadığı gözlemlenmiştir. Bilhassa manevi sahada, metafizik bilgisizlik veya dini inançlar ın şayet bu türlü inançları destekleyici, besleyici taraflar ı mevcutsa bunlar ın yaygınlığı ve etkisi daha fazla olmaktad ır. Hiç şüphesiz karma şık bir yap ı arzeden insan varlığını sadece bir mant ıki temel ve bilgi durumuna göre i şleyen bir varlık olarak görmek do ğru olamaz. Onun duygu, his, içgüdü, sezgi ve zevke yönelen yönünü gözden uzak tutmamak lâz ımdır. Muhtelif tıp otoriteleri sigara, alkol ve keyif verici zehirler v b hakk ında yasaklayıcı, zararlarını gösterici deliller ileri sürmelerine ra ğmen birçok insan bu gibi temayül ve tutkunlu ğa devam etmektedir. Modern Av(42) Doç. Dr. Necati Öner: Fransız Sosyoloji Okuluna göre Mantığın Menşei Problemi, Doçentlik tezi, Ankara 1965. Sf. 53-58, 82. «Mantığın yapı sı tanınmış bütün insan topluluklarında aynıdır.» Lövy — Bruhl. (43) Doç. Dr. Sedat Veyis Örnek: Sivas ve çevresinde.., Ankara 1966, Sf. 14. (44) Yukardaki Kaynak, Sf. 16.
193
rupa ve Amerika'nın inanç yapısını teşkil eden Hıristiyanlık ve Yahudilik içerisinde muhtelif batıl inanç kalıntıları önemli bir mevkidedir. Hostia mucizesi iddiasına inananlar, vaftiz seremonileri, ya ğ ve suyla işlemler, vakit vakit Meryem'in görünü şü ve kerâmetleri iddias ı , ayazma ve adak yerlerinden, kilise içindeki veya çevresindeki kutsal say ılan yerlerle temas veya devretmek gibi davran ışlar, .. dikkate alınmağı gerektirmektedir. 1950 y ılında Papalığın, Meryem'in kıyam ettiğine, ölmediğine, asil suça sahip olmad ığına dair kesin ilânma ra ğmen, Efes'te papazlar nezaretinde yap ılan Meryem ziyareti münasebetile, ufak bir oda içinde cereyan eden hareketler ve b ırakılan eşyalar, bezler, mumlar v.b. Ortodoksların ikonları kutsal tan ıyarak onun karşısında takındıkları tavır, umumiyetle tahsilli, kültür sahibi kimselerin i şleridir. Bu itibarla bât ıl, boş inancın veya hurâfat ın tarifini yapmak ve umumi, ortak bir hüküm ç ıkarmak pek güçtür. Esasen tarih boyunca bat ıl inancın ,kendisi ve tarifi de ğişikliğe uğramıştır. Die Religion in Geschichte und Gegenward adl ı eserin birinci cildindeki bât ıl inanç (Aberglaube) maddesi bunun aç ık bir örne ğini teşkil etmektedir. Her nekadar Wilfried Nölle, bâtıl inanmay• "İlmi idraklere veya mûteber dini görüşlere uymayan, aykırı olan, tabiat üstü olaylara ve yarat ıklara inanmak ve bu inanmadan ç ıkan âdetler" (45) olarak çal ışmaktaysa da Yahudilikte, Hıristiyanlıkta, Hinduizimde, Taozimde, Ya şayan Buddizimde, Şintoizim'de, Lâmaizim'de (Kutsal kitaplar ı içerisinde,) ve ona göre yap ılan hareketlerde... öyle inançlar, onlara s ızmış, veya orijinalleri bulunmad ığından içersine kat ılmış öyle inançlar mevcuttur ki, onları bu tarif içine almak gerekebilir. Böylece mesele çok kar ışık, çok çetin bir safha arzeder. Hattâ materyalist kimselerde, ki şileri tapınırcasına putla ştırma, cinsiyetle, u ğurla, maskotla v.b. ilgili batıl inançlar dikkate şayandır. Çeşitli tarifleri derleyip daha geni ş ifadeye çal ışan Doç. Dr. Veyis Örnek'in: "Korku, çaresizlik, ça ğrışım gibi psikolojik nedenlerle beliren geleceği bilmek arzusu ile, tesadüfi benzerlikleri iyilik veya kötülü ğün ön belirtileri olarak de ğerlendiren, bilimin ve geçerli bir dinin reddettiği birtakım doğa üstü kuvvetlere inanan, ku şaktan kuşağa geçen yanlış ve bo ş inanmalara" (Sf. 20) bât ıl inanç denilmesi de tart ışmayı gerektirebilir. Burada hangi ilimin hangi konudaki kesin, mutlak hükmü ve geçerli dinin ne oldu ğu veya neyi reddetti ği tahlili gerektirir. Günümüzde saydığımız dinler de elveri şli vasat mevcuttur. Avrupa'da, A(45) Die Religion in Geschichte und Gegenward, Aberglaube maddesi. Wilfried Nölle: Völkerkundlic'hes Lexikon, München 1959 ,S. II. Ve 41. notta zikteti ğhniz kaynaklar.
194
inerika'da daha birkaç yüzy ıl önceye kadar büyücüler,"cad ılar" yakıldığı, şiddetle cezaland ırıldığı halde modern cemiyetlerde ve büyük şehirlerde büyücüler, falc ılar, yıldız falları, üfürükçüler tahsilli insanlar aras ında bile ra ğbettedirler. Sovyet Rusyada ise bat ıl inançlar, manevi temeller aradan çekilmek istenildi ğinden büsbütün yay ılmak istikametini göstermektedir. 41. Notta Veyis Örnek'ten nakletti ğimiz cümleler ve ö ğretmen, yazar Kadircan Kafl ı'nın "Taştan Medet Uman Gençler" fıkrası bu hususu teyid etmektedir. (46) Ankara ve çevresinde adak ve adak yerleri ile birlikte 45 ilde yapmağa çalıştığımız ara ştırmalar, mum yakma, bez ba ğlama v.b. ilgili olayları önlemek üzere baz ı türbe pencerelerine "mum atmak yasakt ır." "Mum yakmaymız " v.b. ve bu hususta vaazlar, hattâ Diyanet İşleri Reisliğinin yayınları yeteri derecede tesirli olamad ığına göre, bunlar da insan Psikolojisinin, sosyal-psikolojinin derinli ğinde başka sebepler aramağı gerektirecek noktalar beliriyor. Türkiye'de, Türbelerin kanunen kapatıldığı , ziyaretlerin yasak edildi ği, bir kısım türbelerin tahrip edildi ği devrelerde bile gizli ziyaretler olmu ş ve bu konuda çe şitli halk inançları sürüp gitmiştir. Büyük şehirlerde ya ş ayan, az çok yabanc ı dillere âşina, başka memleketler dola şmış , sosyetede ad ı geçen bazı kimselerin, gazetelerde birço ğu bir iki gün önce yazı işleri mensuplarınca gelişi güzel uydurulan yıldız fallarının, birgün sonra ne olaca ğını merak ederek, telefonla s ık sık gazete idarehanelerine müracaat etmeleri ve fallar ını ö ğrenme ğe çalışmaları bir vakıadır. Biz bu konunun tahlilini adakla ilgili türlü inançlar aras ında yapmıştık. Bu defa ta şla ilgili inançların köklerini tahlil etme ğe çalıştık. Burada kısaca, bu gibi inançlar ın köklerini tekbir co ğrafi saha ve medeniyete götürmekteki güçlü ğü de arzetmek isteriz. Henüz dünyada bütün kaz ılar tamamlanmış , zaman bilgisiyle vâzıh ve ilmi olarak tesbit edilmi ş , kavimlerin dinleri ve her çeşit inançlarının bir tablosu zaman s ırasıyla çıkarılmış değildir. Üstelik hangi kavmin nerede nezaman, nas ıl yayıldığı , ne gibi inançları gittikleri yerlere götürdükleri, oralarda ne gibi inançlar bulundu ğu, onları nasıl, ne şekilde etkiledikleri ve bu çe şit âdet ve inançlar ı nasıl benimsettikleri hakkında yeteri kadar ilmi kaynaklara ihtiyaç bulunduğu aşikârdır. Ayrıca tarihin çok eski ça ğlarında, münasebet kurulması güç uzak kıtalarda aynı çe şit veya benzer inançlar ın bulunuşu hatırlanacak olursa, insan ın ortak vasıfları ve müşterek duygu ve düşünce, ve inanç mekanizmas ı bakımından yakınlık gösterdiği hususunu 46 Kadircan Kafl ı , Ta şdan Medet Uman Gençler, Tercüman, 4 Aral ık 1967.
195
da gözden uzak tutmamak gerekece ği düşüncesinde oldu ğumuzu arzetmek isteriz.
Agnostik veya yaln ız bilimci bir tav ır ve zihniyette kalmak mümkün olduğu takdirde, ileri tahsil seviyelerinde bile, bilimin ula şmadığı veya kendisini aydınlatamadığı ve çıkarın, ihtiyacın giderilemedi ği yer ve zamanda, gelece ği bilmek iste ği, büyük felâketler, tedavisi günün t ıbbi imkânlariyle mümkün olmad ığı hallerde, kısırlık, sevgi, evlenmek v.b. türlü çâresizlikler, telkinler alt ında-aydın kişi-sayılan kimsenin bile, türbe, kutsal yer ziyaretleri, adaklar ı, okuma, v.b. ve bu gibi inançlara yöneldiği sabit bir olgudur. 47 Bununla beraber böyle sihri, majik, tılsım ve afsunu, falal ık v.b. yasaklayan bir dinin manevi tarafından tatmin eden bir inancın, olumlu bilimin etkisi arttıkça, uyancı ve seviyeli manevi e ğitim ve ö ğretim başariyle uygulandıkça, halk eğitimine önem verildikçe, toplumun dünya ve hayat görüş ü olgunlaştırıldıkça, türlü ihtiyaçları güvenliği ve huzüru sağlandıkça, bunlara benzer başka tip ve nevideki inançlara sapma eğilimleri dikkate alındıkça, bâttl inanç, hilrafe tipli eski kalıntıların gittikçe etki ve kesafetinde azalma ümit edilebilir.
47 Dr. Hikmet Tanyu, Ankara ve Çevresinde Adak ve Adak Yerlerine Dair Bir Ara ştırma (Doktora Tezi): (Ankara'da Adakla Ilgili Sözler Ve Adaklar), Ank. Univ. İlâh. Fak. Dergisi C. IX, 1961 den Ayrıbasun. Ankara 1962. (Dr. Hikmet Tanyu, Ankara ve Çevresinde Adak ve Adak Yerleri, Ankara üniverversitesi hâhiyat Fak, Yay. Ankara 1967.)
196
B İ BL İ YOGRAFYA Ab'û Abdurrahman Ahmed b. Nesiii, Mısır,
Ş uayb en-Nesâri: Sünen en-
Ac ı payaml ı , (Prof.) Dr. Orhan: Doğum Adetleri (Habilitasyon tezi). Ac ı payaml ı , Prof. Dr. Orhan: Türkiye'de Ya ğmur Duası ve PsikoSosyal Metodla incelenmesi. Dil ve Tarih-Co ğrafya Fak. Dergisi, XXI. C., 1-2. Sa. dan ayrı basım. 1963. Ac ı payaml ı , Prof. Dr. Orhan: Türkiyede Ya ğmur Duası. Dil ve Tarih-Co ğrafya Fak. Dergisi. Adal, Osman Sabri: Savur'da Yağmur Duası . Türk Folklor Araş tırmaları, 141. Sa., 1961. Ad ı var, Dr. Adnan: Tarih Boyunca İlim ve Din, Istanbul 1944. A ğrı'da Yatan Dev Bir Gökta şı Var. Yeni Sabah, 3 Aralık 1961. Ahmed b. Ebiı Bekir b. Muhammed el-Hatib: İrşadu Essad li - Şerh-i Sahih-il Buhari. Ahmed Hamdi, Dr.: Kırkkilise (K ırklareli) Vilayeti, Istanbul 1341. Ahmed Mithat: Tedris-i Tarih-i Edyan, Istanbul 1329. Ahmed Vefik Pa ş a: Lehçe-i Osmani, Istanbul 1306. Akan, Aysel: Akay,
Istanbul Evliyaları, Istanbul 1963.
İ . Hakk ı :
Çepniler Balıkesir'de. Balıkesir 1935.
Akbulut, Neclâ: Turistik Şehir Ye şil Giresun, Ankara Ticaret Postası, 22 Haziran 1963. Akkaya, Doç. Dr. Ş ükrü: Orta Anadolu'da Bir Dolaşma, Ankara 1934. Akurgal, Ord. Prof. Dr. Ekrem: Phrygisiche Kunst, Ankara 1955. Akyava ş , Rag ı p: Ye şim Efsanesi, Zafer [Gaz.], 21 Ocak 1960. Alâeddin Ali ibni Hüsameddin el-Hindi: Kenz ül-U ınıntıl fi Sünen il-Ekval, Haydarâbâd 1954. 197
Ali Vâhid: Kemal timmi Hakk ında, Halk Bilgisi Haberleri, 31 Sa., 1933. Al- Me şrik [Beyrutta ç ıkan dergi], Beyrut 1932. (Amerikal ı) şiller : Müsavver Türkistan Tarih ve Seyahatnamesi. Çev.: Ahmed, Istanbul 1324. [Alt ı nay], Ahmet Refik: Anadolu'da Türk A şiretleri, Istanbul 1930. [Alt ı nay], Ahmet Refik: Tarih-i Medeniyet, Istanbul 1324. Alangu, Tahir: Bizans ve Türk Kahramanl ık Eposlartnın Çıkışı Üzerine, Türk Dili Dergisi, 11/20, 1953. Alevilik [maddesi],
Türk Ansiklopedisi,
Alman Halk Bilgisi Takvimi.
Ankara 1948.
Halk Bilgisi Haberleri, 9. Sa.
Ankara [maddesi]. Türk Ansiklopedisi, Ankara 1949. Ankara Vilâyeti Salnamesi,
15. bs. (y.y.) 1325.
Ankara Vilâyeti Salname-i Resmisi,
Istanbul 1918.
Aran, Sadri: Evedik Köyü, Ankara 1938. Araz, Nezihe:
Anadolu Evliyalart,
İstanbul 1958.
Ankermann, Prof. Dr. Bernhard: Machtvorstellung und Magic. Lehrbuch de. Rel 4 ... Araz, Nezihe: Sabırtaşı, Yeni Sabah, 15 Ocak 1961. Arseven, Prof. Dr. Celâl Esat: Sanat Ansiklepodisi, Istanbul 1943. Arseven, Veysel: Kırşehir'de Yerlere Atfedilen İnanışlar. Aşıkpaş a Türbesi, Türk Folklor Ara ştırmaları, 85. sa. 1956. Aslanbay, Muhittin: Seyit Battal Gazi'nin Hayat ı ve Baz ı Menk ıbeleri, (t. y.), Eski ş ehir. A ş kun, Vehbi Cem: Sivas Folkloru, Sivas 1941. Ataç, İ n al: Burdur Folkloru Hakkında. Türk Folkloru Araştırmaları, 86. sa., 1956. Atakurt, Mithat: Urfa Folklorundan bir Demet, Ankara 1951. Atalay, Besim: Bekta şilik ve Edebiyatı , Istanbul 1340. Atay, Dr. Hüseyin: islâmdan Önce Arap Yar ımadasında Putperestlik ve Yay ılışı . Ilâhiyat Fakültesi Dergisi VI. C., I—IV. sa ., 1957. Ats ı z: Türk Edebiyat ı Tarihi, Istanbul 1943. Ayd ı n, Hamdi: Eski Tıbbi ve hamd Folklorumuza Dair, Kütahya'da Inançlar. Türk Folklor Ara ştırmaları, 11/38. sa., 1952. 198
Ayas, Nevzad: Türkler ve Tabiat Kanunu, İkinci Türk Tarih Kongresi (sunulan tebligler), Istanbul 1937, Sf. 817-833. Ayni, Prof. Mehmet Ali: Hacı Bayram- ı Veli, Istanbul 1343. Ayni, Prof. Mehmet Ali: Milliyetçilik,
Istanbul 1943.
Azer: Anadolu'nun Dini Tarihi, Konya [dergisi], 32. sa., 1940. Az er : Garbi Asya ve Anadolu Akvam- ı Kadimesinin Din Tarihi, Konya [der.)], 34. sa., 1940. Azmi Nihat: Istanbul Falcılar Cenneti Oldu. Hürriyet, 19 ocak 1964. Baba, Yusuf Tahir: Bekta şilik ve İçyüzü. Tarih Dünyas ı, III /28-29. sa., 1952. Babinger : Anadolu'da İ slâmiyet. Çev.: Rag ıp Hublsi. Edebiyat Fak. Dergisi, II/3. sa. Baha Said: Anadolu'da Alevi Zümreleri. K ız ılbaş Meydan ı . Türk Yurdu, V /28-30. Balc ı o ğ lu, Tahir Harimi: Tarihte Edremit şehri, Balıkesir 1937. Balc ı o ğ lu, Tahir Harimi: Tarihte Türkler Arasında Şiilik Cere-
yanları . Balkan, Prof. Dr. Kemal : Talim-i Destani, Istanbul 1941. Balkan, Prof. Dr. Kemal : Yay ı nlar Üzerine, Ankara 1945. Balkan, Prof. Dr. Kemal: Kumarbi Efsanesi. Dil ve Tarih-Co ğrafya Fak. Dergisi, V. C., 5. say ıdan ayrı bs. Ankara 1947. Bardakç ı , Cemal: Alevilik, Ahilik, Bekta ş ilik, Ankara 1950. Bardakç ı , Cemal: Anadolu Isyanları, Istanbul 1940. Barthold, Prof. Dr. W.: İslâm Medeniyeti Tarihi, İstanbul 1940. Barthold, Prof. Dr. W.: Ulug Beğ ve Zaman ı . Çev : Akdes Nimet (Kurat). İ stanbul 1930. Bautrau, Emile: İlim ve Din. Çev.: Hüseyin Cahit, Istanbul 1927. Bayatl ı , Osman: Bergama Tarihinde Asklipion. İstanbul 1954. Bayr ı , M. Halit : Bahkesir'de K ısırlığa Dair Adet ve inanmalar. Halk Bilgisi Haberleri, VH/76, 1938. Bayr ı , M. Halit: Halk Adet ve İnanmaları, Istanbul 1939. Bayr ı , M. Halit: Isparta'da Doğum ve Çocukla İlişikli Adetler ve İnanmalar. Halk Bilgisi Haberleri, VI/120. Bayr ı , M. Halit: Istanbul'da Kullanılan Bazı Halk ilâçları. Halk Bilgisi Haberleri, 91. sa. 199
Bayr ı , M. Halit: Istanbul'da Doğum ve Çocukla Ili şikli A^clet ve İnanmalar. Halk Bilgisi Haberleri, X /111-113, 1940. Bayr ı , M. Halit: Istanbul Folkloru. Istanbul 1947. Beer, Geory: Steinverehrung bei der Israeliten, 1921. Belviranl ı , Dr. Ali Kemal: Hac Farizası . Islam [derg.], V/6, 1962. Ben ek ay, Yahya: İki Hacı, İki Kurban. Akşam, 3 Mayıs 1963. Bergama'da Köyler, Pınarlı Köy, Narl ıca, Tepeköy. Izmir 1944. Berkes, Dr. Mediha: Elvan Köyünde Sosyal Bir Ara ştırma. Dil ve Tarih-Co ğrafya Fak. Dergisi, II/I, 1943. Berkes, Dr. Niyazi: Baz ı Ankara Köyleri Üzerinde Bir Ara ştırma. Ankara 1942. Berki, Prof. Dr. Ş akir: Kur'an'da Peygamberler Tarihi. Ankara 1957. Bertholet, Prof. Dr. Alfred: gart 1952.
Wörterbuch der Religionen, Stutt-
Be ş e, M, Enver: Anadolu'da Göçebe Türkler. Türk Folklor Ara ştırmaları , 11/31, 1952. Beyceli, Rag ı p: Dursunbey Kazas ına Ait Birkaç Not. Halk Bilgisi Haberleri, IX /106. Beygu, Abdurrahman Ş erif: Erzurum ; Tarihi, Anaları, Kitabeleri, Istanbul 1936. Bilmen, Ömer. Nasuhi: Büyük İslâm İlm'i Hali. Istanbul 1954. Bhattacharyya, Swaprasad: Religious Practices of the Hindus. The Religion Of The Hindus. New York 1953. [Bodrumlu], Avram Galanti: Küçük Türk Tetebbular. Istanbul 1341. Bostanc ı , Doç. Dr. Enver: Ilmi Bahisler : Antalya'da Yap ılan Keşifler. Cumhuriyet [gazt.], 23 Nisan 1959. Bozkurt, Hikmet: Ege Kültüründen Yapraklar. İ zmir 1952. Brockelmann, C.: Islâm Milletleri ve Devletleri Tarihi. Çev.: Prof. Neşet Ça ğatay, Ankara 1954. Budda, Prof. A. Hilmi Ömer: Dinler Tarihi. Istanbul 1935. Buhari: Sahih-i Buhari, Mısır 1345. Buluç, Prof. Sadettin: Şamanizmin Men şei ve inki şaf', Hakk ında. Ed. Fak. Türk Dili ve Edebiyat ı Dergisi, 11/3-4, 1948. 200
Bulut, Sabahattin: Yakutiye 4, 1963.
Erzurum Folklorunda Gelenekler-Görenekler.
Bursal ı , Mehmed Tahir: Osmanlı Müellifleri, Istanbul 1333. Burslan, K ı vameddin: Alparslan ve Oğuzların Anadoluya Yerleşmesi. Kutlubilgi [derg.], 1-2, 1944. Büngül, Nurettin Rü ş tü: Eski Eserler Ansiklopedisi, Istanbul 1939. Büyük Dinler ve Mezhepler Ansiklopedisi,
Istanbul 1964.
Cafero ğ lu, Prof. Ahmet: Türklerde, Sihri Ta ş Telâkkisi, Yıl 2. S. 13, İ st. 1. Kas ı m. 1930.
HBH.
Cafero ğ lu, Prof. Ahmet: Folklorumuzda Milli Hayat ve Dil Bakiyeleri, Ankara 1940. Cafero ğ lu, Prof. Ahmet: Azerbaycan ve Anadolu Folklorunda Saklanan İki Saman Tanrısı . Ilahiyat Fak. Dergisi, 1956/1-4. Cafero ğ lu, Prof. Ahmet: Büyücülükte Ta şkömürü ve Yada Ta şı, Türk Folk. Aras. s. 169. Istanbul 1963. Can,
Ş efik: Klâsik Yunan Mitolojisi,
Istanbul 1963.
Candan, Mehmet: Kastamonuda Ya ğmur Duası . Türk Folklor Araş tırmaları, 140. sa. 1961. Calwer Bibellexikon Fünfte Bearbeitung. Calwer Verlag, Stuttgart 1959. Cansever, Dr. Hasan Ferit: Tevrata Göre Yak ın Şarkta Yamyamlık, Istanbul 1952. Cevdet Pa ş a: K ısas-ı Enbiya ve Tevarih-i Hülefa. Challaye, Felicien: Dinler Tarihi, Çev • Samih Tiryakio ğlu, Istanbul 1960. Cinlio ğ lu, Halis Turgut: Osmanlılar Zamanında Tokat I I I, (Y,y,) 1951. Cinlio ğ lu, Halis Turgut: Tokat ile ilgili Yay ınlarda Yapılan Yanl ışlar. Topçam [derg.], 3. 1961. Cinlio ğ lu, Halis Turgut: Tokat'ta Yağmur Duası . Türk Folklor Araştırmaları, 138. sa., 1961. Clemen, Prof. Dr. Carl: Die Reste der primitiven Religion in altesten Christentum, Giessen 1916. Ça ğ atay, Prof. Dr. Ne ş et: Islâmdan Önce Arap Tarihi ve Cahiliye Çağı . Ankara 1957. 201
Ça ğ atay, Prof. Dr. Ne ş et: Muhammedin Soyu, Çocuklu ğu ve Gençligi. Ilâhiyat Fak. Mecmuas ı, VIII /C. 1960. Çavdarl ı , R ı za: İlk Türkler. Istanbul 1938. Çete, Burhanettin: Ya ğmur Duaları . Türk Folklor Ara ştırmaları, 67. sa. Ç orumlu Ömer: Çorum'da Ramazan ve Bayram A-detleri. Halk Bilgisi Haberleri, II/18. D amac ı , Raci: Azeri Türklerinde Niyet ve Fal ile Ölüm ve A ğıt. Türk Folklor Ara ştırmaları, II/32, 1952. Dan ış man, Nâfiz: Cahiliye Kelimesinin Mânâ ve Men şei. Ilâhiyat Fak. Dergisi, V/1-4, 1958. Dani ş mend, İ . Hami: Türklük ve Müslümanl ık. Istanbul 1959. Das Neue Testament. Çev.: Von. B. Konstantin Rosch, New York 1928.
Demiray, Ahmet: Resimli Amasya, Ankara 1954. Der Grosse Brockhaus. Die Religionen in Geschichte und Gegenward, Tübingen 1927. Die Religionnen in der G. und Gegenwart, Tübingen 1960.
Dikmen, Gani: Nazilli Tarih ve Co ğrafyası , (y.y.) 1952. Do ğ rul, Ömer R ı za: İ slâmiyetin Geli ştirdiği Tasavvuf, Istanbul 1948. Do ğ rul, Ömer R ı za: Yeryüzündeki Dinler Tarihi. Istanbul 1947. Dolbay, M. Zeki: Konya A -detleri. Halk Bilgisi Haberleri, 19. sa. 1931. Dolbay, M. Zeki: Konya'da Kullan ılan Halk İlâçları . Halk Bilgisi Haberleri, I -III. sa . Durkheim, Emile: Din Hayatı nın İptiddi Şekilleri. Çev.: Hüseyin Cahit, Istanbul 1923/24. Eberhard, Prof. Dr. W.: Çinin Şimal Kom ş uları . Çev.: Nimet Uluğtürk. Ankara 1942. Elı ii Abdullah Yakub b. Abdullah el-Hamevi: Kitab Mus Cem al-Buldan, Leiden 1866 Edom, M.: Tarih-i Esâtır. Çev.: Mustafa Nuri. Istanbul 1329. Egemen, Prof. Dr. Bedii Ziya: Din Psikolojisi Ders Notları . 1955-1957. (Henüz yay ınlanmamıştır.) Egemen, Prof. Dr. Bedii Ziya: Din Psikolojisi, Ankara 1952. Ekrem Re ş it: Antalya Notlar ı . Halk Bilgisi Haberleri, IV/48, 1935. 202
Eliade, Mircea: Die Religionen und das Heilige, Salzburg 1954. Encyclopaedia Britannica. Chicago 1955. Erdentu ğ , Prof. Dr. Nermin: Süne Köyünün Etnolojik Tetkiki, Ankara 1959. Erensoy, M. Nuri: Soma'da Ya ğmur Duası, Halk Bilgisi Haberleri, IX/108. Erdim, Kadri: Sivas Rehberi. Sivas 1953. Erim, H ı fz ı : Ayval ık Tarihi. Ankara 1948. Ergin, Osman: Türkiye Maarif Tarihi. Istanbul 1939-1943. Erk, Hasan Basri: İ slâmi Mezhepler-Tetrikatlar. Istanbul 1954. Ero ğ lu, Zeküi: Muğla Tarihi. İ zmir 1939. Erten, Azize: Me şhur Adak Yerleri. Hafta [derg.], 219 sa., 1953. Esin, Emel: Türkistan Seyahatnamesi, Ankara 1959. Esrarlı Afrika. Derleyen: Hamdi Varo ğ lu. Cumhuriyet [gazt.], 22 Ağustos 1956. Evliya Çelebi: Evliya Çelebi Seyahatnamesi,
Istanbul 1314.
Evren, Afife: Konya'da Ocaklar, Irvatalar, Tekkeler, Türbeler. Türk Folklor Araştırmaları, II/28-30, 1951. Eyüb Sabri Pa ş a: Mir'at-ı Mekke. Faika, isümettin: Bursa'da Çocukluğa Dair ,,idetler ve itikatlar. Halk Bilgisi Haberleri, VII /74, 1937. Faika, isâmettin: Bursa 2idetleri, Halk Bilgisi Haberleri, I/I, 1929. Felek, Burhan: Taş . Cumhuriyet [gazt.], 20 May ıs 1959. F ı nd ı ko ğ lu, Prof. Z. Fahri: Bizde Dini Sosyoloji ve Tarih Ara ş tırmaları, Folklor. Postas ı, 16. sa., 1946. F ı rat, M,
Ş erif: Doğu Illeri ve Varto Tarihi. Istanbul 1948.
Freud: Totem ve Tabu. çev. Berkes, Ankara 1947. Friedrich Sarre: Anadoluda Seyahat. Çev.: Aziz Seynan, An ıt, 8-11. sayılar. Gasp ı ral ı , Meral: Devrimizin Büyüklerinin de Bât ıl Inançları Var. Hafta [derg.], 11/36, 1958. Gazi Ay ıntap Vilâyeti. İstanbul 1926. Gazimihal, Prof. Mahmut: Büyücülükte Ta şkömür ve Yada Ta şı . Türk Folklor Ara ştırmaları, 169. sa., 1963. 203
Gennep, Arnold Von: Folklor, Ankara 1939. Gonda, Jan: Die Religionen Indiens, Stuttgart 1960. Gökçen, İ brahim: XVI.-XVII. As ırlarda Saruhan Zaviye ve Yatırları , Ist. 1946. Gökçen, İ brahim: XIX. Asırda Makedonya Yürük Folkloru. Türk F. Ar. 11/26. Gökçen, İ brahim: Makedonya Yörük Folkloru. Türk F. Ar. 111/52. Gölp ı narl ı , Abdülkadir: Alevi-Bekta şi Nefesleri, Istanbul 1963. Gülekli, Nurettin Can: Ankara : Tarih-Arkeoloji. Ankara 1948. Günaltay, Ord. Prof. Ş emseddin: Felsefe-i Cid. Istanbul 1341. Ş emseddin:
[Günaltay], Ord. Prof. 1338. Günaltay, Ord. Prof. 1946, C. 1—II Güney, Eflâtun Cem:
Tarih-i Edyan. Istanbul
Ş emseddin: Yak ın Şark. Ankara 1937, Sabırtaşı . Istanbul 1947.
Güngör, Kemal: Cenubi Anadolu Yörüklerinin Etno-Antropolojik Tetkiki. Ankara 1941. Günterbook, Prof. Dr. H.: Eti Tanrı Tasvirleri ile Tanrı Adları. Belleten, VII /26, 1943. Günterbook, Prof. Dr. H.: Kumarbi Efsaneleri. Çev.: Dr. Sedat Alp, Ankara 1945. Hac Yolu, Istanbul 1950. Hanc ı lar, R ı fat: Bo ş İnan Karşısında Halk Eğitimi. E ğitim Hareketleri [derg.] 111/28, 1957. Handwörterbuch Des Deutschen Aberglaubens, Berlin und Leibzig 1936/
1937. Handwörterbuch des İslam, Hersusgegeben von A.J. Wensinek und
J. H. Kromers, Leiden. Herausgegeben unter Besondere Mitwirkiung von E, Hoffnan Krayer und Hanns Bachtold Staubli, Band VIII, Berlin und Leipzig 1936/1937, Prof. Dr. Carl Clbrichiin S. 381.
Handwörterbuch Des Deutschen Aberglaubens,
Hasan b. Mahmud Beyati: Câm ı Cem-Ayin. Yayınlayan: K ırzıo ğlu Fahrettin, Ist. 949 Hasluck, F. W.: Bekta ş ilik Tetkikleri. Çev.: Ragıp Hulüsi. Istanbul 1928. 204
Hasluck, F. W.: M. A. Christianity and Islam Under the Sultans. Oxford 1929. Hasluck, F.W.: Stone Cults and Venrated Stones in the GraecoTurkisch. Hayat Türkiye Ansiklopedisi,
Istanbul 1963. (Manisa maddesi).
Heiler, Prof. Friedrich: Erscheinungsformen und Wesen der Religionen, Stuttgart 1961. Heiler, Prof. Dr. Friedrich: Die Religionen der Menscheit in Vergangenheit und Gegenwart, Stuttgard 1959. Helmuth, Prof. Dr. Von Glasenapp: Die Nichtcristlichen Religionen, Frankfurt 9 57. Hens, Prof. Dr. — Joachim Schoops: Religionen Wesen und Geschichte, Gülerslah 961. Hicaz Rehberi, Istanbul 1952. Hikmet : Bekta şilik ve Son Bekta şiler. Türk Yurdu, 6-200. sa., 1928.
Hirschfeld, Dr. Magnus: Cinsiyet Dünyas ı . Çev.: Mar- Şal ve Dr. S. Oktay. Ist. 1946. Hoffman-Krayer, V. Edvard u nd Hans Bachtold-Stabli (Haz.) Handwörbuch des Deuts chen Aberglaubens, (Gelübde) Berlin 1927. Hur ş it Sait: Gaziantepte Halk İnanmaları , Halk B. H., 111/29, 1929. Hüdavendigâr Vilâyeti Salname-i Resmisi. Bursa 1325.
Hüseyin Kaz ı m Kadri: Türk Lügati, Istanbul 1928. _İbni Fadlan Seyahatnamesi. Çev.: Latfi Do ğan, Ilahiyat Fak. Derg.
1954, 1-2. İ brahim Hakk ı : Mârifetname. Istanbul 1330. İ brahim İ smail, Dr.: K ırşehir Vilâyeti, Istanbul 1341. İ ç Varl ı k. Sahibi: Turgut Akta ş . Ankara 1951 (sa. 1-50) Ilkel Topluluklarda Uğur Getiren Şeyler. Derleyen: Adli Moran. Ak ş am,
7 Ocak 959. İ mre, H. Ahmet Hilmi: Hac ve Hâremeyn Rehberi. İ nan, Abdülkadir: Al Ruhu Hakk ında. Türk Tarih, Arkeologya ve Etnografya Derg. I/1, 1933. İ nan, Abdülkadir: Beltirlerde Tanrıya Kurban Merasimi. Çığır [Derg.], 52, 1937. 205
İ nan, Abdülkadir: Folklor : Epope ve Hurafe Motiflerinin Tarih Bak ı m ından Önemi. Çığır [derg.], 71-72, 1938. Inan, Abdülkadir: Gaziantep Köyleri ve Barak Oyunlar ı . Halk B. H., X/112. İ nan, Abdülkadir: Gaziantepte Aleviler ve Muhtelif Halk B.H. X/110.
İnanmalar.
İ nan, Abdülkadir: Eski Türk Şamanizmine Dair Yeni Tetkikler. Halk B. H. 11/123. İ nan, Abdülkadir: Hurafeler ve Men şeleri, Ankara 1962. İ nan, Abdülkadir: Ongon ve Tös Kelimeler Hakk ında. Türk Tarih, Arkeoloji ve Etnografya Dergisi, II. 1934. İ nan, Abdülkadir: Manas Destanının Yeni Toplanm ış Metinlerinden Bir Parçasının Rusça Tercümesi. Türk Yurdu, XXVI /8 (251255), 1942. İ nan, Abdülkadir: İslam Türklerde Şamanizm Kal ı ntıları . Doğu [derg.], 4. sa., 943 İ nan, Abdülkadir: Ink m ı, Idık m ı ? Ankara 1949. Şamanizm Kal ı ntıları .
İ nan, Abdülkadir: Müslüman Türklerde ilâhiyet Fak. Dergisi IV /1952.
İ nan, Abdülkadir: Tarihte ve Bugün Şamanizm., Ankara 1954. İ nan, Abdülkadir: Ya ğmur Duası, Gömçe gelin. Halk B.H. 14. sa. [Inan], Mü ş fika Abdülkadir: Cenup Vilayetlerinde Derlenen Baz ı Maddeler. Halk B. H., 111/29, 1933. [Inan], Mü ş fika Abdülkadir: Urfa'da Ziyaret Yerleri. Halk B. H., IX/99-100, Islam Ansiklopedisi. Ktıbe (maddesi). Hac ı Bekta ş V.d. İslam Tetkikleri Enstitüsü Dergisi, 1/1-4, 1953.
Derleyen: Salih Nezihi. Istanbul'da Halk Inanmaları . Türk F. A., 142. sa., 1961. İ smail Hakk ı : Karesi Vilayeti Tarihçesi, Istanbul 1925. İ zdem, Emel: Dünkü Bugünkü Akhisar. (y.y.) 1944 Jens, Hermann: Mythologisches Lexikon,
München 1958.
Jensen, Ad. E.: Mythe Mensch und Umwelt,
Bamberg 1950.
Jeremias, Dr. Fredrich: Semitische Völker in Vorderasien, Vorzeichen, Beschvörungen, Dnonologie (bahsi). 206
Kafl ı , Kadircan: Boşlukta Duran Taş . Yeni Sabah [gazt.], 12 Şubat 1951. Kafl ı , Kadircan: Hacer-i Esved. Din Tarihi Dünyas ı, 3. sa., 1955. Kalkan, A. Vefik: İslam Evliyaları , Ankara 1959. Kandemir: Ankara Vilâyeti, Ankara 1932. Kandemir: Istanbulda Bir Panayı r. İnci [derg.], 1952, 21-5 (43-45). Karahan, Abdülkadir : İslâmiyette 40 Adedi Hakk ı nda. Türk Dili ve Edebiyatı Mecmuas ı , IV/3, 1951. Kasabo ğ lu, A. Hamdi: —M. Ş evki Özmen: Hurâfe ve Bat ıl inançlar. Diyanet İşleri Reisliği Mecmuası I/1, 1956. Ka ş garl ı Mahmud: Divanü Lrıgat it-Türk, Çev. B. Atalay, Ankara 1939 /1941. Kaytano, Leon: İslam Tarihi. Çev.: Hüseyin Cahit. Istanbul 1924. K ı nal, Prof. Dr. Firuzan: Amarno Çağında Hurriler, Sümeroloji Araştırmaları . Kırşehir Tarih ve Coğrafya Lügati, 1940. Kirfel, W.: Von Steinkult İn İndien, Lieden 1935. Kitab- ı Mukaddes (Eski ve Yeni Ahid).
Istanbul 1958.
Klavio: Kadisten Semerkanta. Çev.: A. R. Do ğrul. Istanbul (t.y.). Koçer, Neyyire: Roma'nın Çeş me ve Meydanlar ı . Milliyet [gazt.], 8 Eylül 1957. Koçu, Re ş at Ekrem: Istanbul Ansiklopedisi,
Istanbul 1958.
Kompara, M. Zekâi: Hazret-i Peygamberin Kâbe Hakemliği, Hilâl [derg.], 12, 1960. Korkmazo ğ lu, Nusret: Taşlanmadan Adağı Yerine Getirmeyen Yat ır. Cumhuriyet, I. 9. 63. Ko ş ay, Dr. Hamit Zübeyr: Ankara Budun Bilgisi, Ankara 1935. Köprülü, Prof. Dr. M. Fuad: Bekta ş iliğin Men şeleri, Türk Yurdu, II/8, 1341. Köprülü, Prof. Dr. M. Fuat: Bekta ş . Hacı Bekta ş Veli. İslam Ansiklopedisi, II/461-64. Köprülü, Prof. Dr. M. Fuad: Eski Türklerde Dini-Sihri Bir Anane, Edeb. Fak. Mec. IV. 925. Köprülü, Prof. Dr. M. Fuad: Türk Edebiyat ı Tarihi, Istanbul (t, y.) 207
Köprülü, Prof. Dr. M. Fuad: Türk Edebiyat ında İlk Mutasavv ıflar, Ist. 1918. Köprülü, Prof. M. Fuad: Türk Tarih-i Dinisi, Istanbul 1341. Kulturgeschischte des Alten Orients,
Kleinasien, Von Albrecht Goetze,
Münhen 1957. Kösemihal, Prof. Dr. Nurettin Ş azi: Büyü ve Din Probleminin Bugünkü Durumu. Ist. 1952. Köymen, Prof. Dr. M. Altay: Büyük Selçuklu Imparatorlu ğunun Kuruluş u. Ankara 1957. Köymen, Prof. Dr. M. Altay: Büyük Selçuklu Imparatorlu ğu, II, Imparatorluk Devri, Ankara 1954. Kum, Naci: Din Tarihi ve Sosyaloji Etrafında Araştırmalar. Kum, Naci: Teke Yörükleri Hakk ında Notlar. Türk Tarih, Arkeologya ve Etnografya Dergisi IV /1940. Kum, Naci: Antalya Tahtac ılarına Dair Notlar. Türk. T., Arke. ve Et. Der. 1940 /IV. Kum, Naci: Türkmen Baraklan, İş [Derg.], XIV/79, 1948. Kum, Naci: Ruhi Tedavide, Karacaahmet Hakk ı nda Incelemeler. Türk F. A. IV/94. Kunter, Halim Baki: K ırkbudak Hacı Bekta ş incelemelerine Giriş , Ankara, 1951. Kuran, Ahmet Bedevi: Din Nedir, Itikatlar Nasıl Gelmi ştir? Istanbul (t.y.). Kura'n-ı Hakim ve Meal-i Kerim. (Haz. Hasan Basri Çantay), Ist. 1953. Ku ş at, Ahmet: Belleten'de Ç ıkan Makalelerin Bibliyografyas ı, Tarih Vesikaları (Derg.). 1958, 2 (17) s. Kürkçüo ğ lu, Kemal Edip: Tasavvufa Dair. Ilâhiyat Fak. Dr. 1953 /IV. Landsberger, Prof. Dr. B.: Ras Şamro'da Bulunan Çivi Yaz ısı Vesikalarının Kültür Tarihi Bak ım ından Önemi. Dil, Tarih-Coğrafya Fak. Derg. 1942/1. Lao-Tzu, Tacizu.
Çev. Dr. Muhaddere Özerdim, Ank. 1946.
Leeuw, G. Von der: Phiinomenologie der Religion, Tübingen 1956. Lehmann, Prof. Dr. Alfred: Aberglaube und Zauberei. Stuttgart 1925. 208
• Lehrbuch der Rel. Chantep. Tübingen 1925. Lehmann, Prof. Dr. Alfred: Abergalube und Zauberei von den iiltesten Zeiten an bis in die Gegenwart. Stuttgart 1925. Lehmann, Prof. Dr. Edward: Erscheinungs und Ideenvelt der Religion. Lerouge, Raymond: Hazret-i Muhammed'in Hayat ı . Çev.: Hamdi Varo ğlu, Hayat, 4, 1961. Levy Bruhl: İptidai Zihniyet. Çev.: Halil Nimetullah. Ilahiyet Fak. Mec. III/II, Ligeti, L.: Bilinmeyen İç Asya. Çev.: Sadrettin Karatay. Ist. 1946. Littmann, Enno: Arabischer Liebeazauber Aus Aegypten. Lumur, J ı sl: Kül-tegin An ıtında 1958 de Yap ılan Arkeoloji Ara ştırmalarının Sonuçları . Belleten 107. sa., 1963. Malinowski: Iptidai Cemiyette Cürüm ve A .detler, Çev.: Ercüment Atabay, Sosyoloji dergisi, 1942-1946, S. I-3. Maynageser, S. D.: Beltir'lerde Tanrtya Kurban Merasimi. Çev. Abdülkadir İnan, Çığır (Derg.) 52, 1937. Meinhof, Carl: Afrikanische Religionen,
Berlin 1912.
Mehmed Ferid Vecdi: Dairet el-Maarif el Karn el-Işrin. Mısır 1923. Mevlana: Mesnevi. Çev.: Veled Çelebi İzbudak, Ist. 1956. Mehmet Ferit-Sadettin Nuzhet (Ergun): Konya Halkiyat ve Harsiyadt, Konya 1926. Möller, Prof. Dr. Clemens: Alman Halk Bilgisi,
Ankara 1939.
Musa Carullah: Şiiliğin Hakiki Çehresi ; Selamet (derg.) 66. Muhammadan Architeetnre, Martin S. Briggs. Oxford 1924. Musa Kaz ı m: Afyon, Eski şehir ve Cıvarında Halk İnanmaları, Halk B. H. 1933/26. Musa Kaz ı m: Anadolu Hurâfeleri, Halk B. H., 1935/48. Muhyüddin Nevevi: Riyazüs-salihin. Çev.: Hasan Hüsnü-K ıvamüddin Burslan, Ank. 1949. Muslihiddin Saffet, Dr.: Ankara Vilâyeti, Ist. 1925. Mübarek Galip: Ankara, Istanbul 1341. Mübarek Galip: Ankara, Istanbul 1928. Nahid S ı rr ı : Bir Edirne Seyahatnamesi, Ankara 1941. 209
Nâs ı r- ı Husrev:
Çev.: Abdülvehap Tarzi, Ist. 1950.
Sefer—name.
Nazl ı , Hur ş it: Elazığ İlinin Coğrafi, Zirai, Ticari, Tarih, Nüfus ve Jeolojik Durumu. Ankara 1939. Küçük Mitologya Sözlü ğü, Ist. 1957.
Necatigil, Behçet: Nöble, Wilfried:
Münechen 1959.
Völkerkundliches Lexikon,
Nur, Dr. R ı za Nur: Resimli Türk Tarihi, Ist. 1926-1928. Olcayto: Merkezefendi Türbesi.
Hafta (Derg.) 13, 1956.
Olgun, Tahir (Tâhir-ül Mevlevi): Müslümaml ıkta İbâdet Tarihi; İ st. 1963. Onat, Mimar Hikmet: Bekta şilik ve Son Bakta ş iler. Türk Yurdu, 1928, 1/6 (16-25) Ongun, Cemil Sena: Konya ve Civar ında Halk İnanmalan. Halk B. H., 1933. 23-24 Orkun, Hüseyin Nam ı k:
Türk Efsâneleri,
Ist. 1943.
Orkun, Hüseyin Nam ı k: Eski Türk Yazitlar ı, Ist. 1936. Orkun, Hüseyin Nam ı k: Türk Tarihi, Ankara 1946. Orkun, Veli: Gemlik Tarih ve Co ğrafyası , Bursa 1947. Otto, Walter F.:
Theophan ıs. Hamburg 1956.
Oytam, M. Tevfik: Bekta şiliğin İçyüzü.
Ist. 1956.
Ozano ğ lu, İ hsan: Kastamonu Kütü ğ ü, Ist. 1952. Ogel, Prof. Dr. Bahaeddin: İslâmiyetten Önce Türk Kültür Tarihi, (Orta Asya Kaynak ve Buluntular ına Göre), Ankara 1962. Önder, Ali R ı za: Tunceli Bölgesinde A ş iretler ve Kabile Adlar ı . Türk F. A. II/48. Öztelli, Cahit: Zile'de Doğum ve A -detler, Türk F. A., II/42, 1953. Oztuna, T. Y ı lmaz: Tarihi, Ist. 1963.
Başlangıçtan Zamanım ıza Kadar Türkiye
Özkaynak, Kemal: Akseki Kazas ı , Ankara 1954. Pakal ı n, Mehmet: Osmanlı Tarih Deyimleri ve Terimleri Sözlü ğü, Ist. 1946. Petersen, Jod: Nadhir. Handwörterbuch des Islam. Leiden 1941. Pettazoni, Prof. R.: Din İlminde Tarih ve Fenomenoleji. Çev.: H. G. Yurdaydın, İlâhiya Fak. Derg. 1956/I—IV. Posener, Von Georges: Knaus Lexikon der Agyptischen Kultur. München-Zürich 1960. 210
Preuss, Konrad Thedor: Die Eingeborenen Amerikas, Tübingen 1926. Peterich, Eckart: Büyük Yunan Mitologyas ı . Çev.: Yakup Baydur. Ankara 1959. Radloff, W.: Aus Sibirien ve Proben. Çev. Ahmet Temir., Ist. 1956. Refik Cemal: Halk İnanmaları . Çerkeşte. Halk B.H., 1933/21-22. Royer, Prof. Dr. Tricot: Belçika T ıbbi Folkloru. Çev.: Metine Belger, Halk B. H. VII /83-90 Ruhi Sadi: Balıkesirde Hıdrellez Merasimi, Halk B.H. 1957/37. Salman, Mustafa: Salnâme,
Balıkesir Tarih-Coğrafyası .
Balıkesir (t.y.)
Istanbul 1927.
San, Salih: Her Bakımdan Kısaca Besni. Malatya 1950. Sait: Uluborlu'da Yağmur Duası . Halk B.H., 1930/11 Saut el-Hicaz. (Mekke'de çıkan gazete) 1932. Sauvaget, Jean: islam Dünyası . Kısa Kronoloji. Çev.: Prof. Suut Kemal Yetkin-Faik Re şit Unan. Ankara 1963. Saussaye, Otrd. Prof. Dr. Chamtepe de la. Lehrbuch der Religionsgeschiehte. Freiburg 1887. Schaeder, H. H.: Mogolistandaki Türkçe Kitabeler. Çev.: Ragıp Hulûsi, Türkiyet Mecmuas ı, 1925. III. Schimmel, Prof. Dr. Annemarie: Die Religionen der Erde. Wisbaden 1951. Schimmel, Prof. Dr. Annemarie: Dinler Tarihi Ders Notları. Babil 1956. Schimmel, Prof. Dr. Annemarie: Dinler Tarihine Giriş, Ankara 1955. Schimmel, Prof. Dr. Annemarie: islam Dışında Dinler. Schimmel, Prof. Dr. Annemarie: Müslümanhkta Mutasavv ıfane Dua ve Niyaz ın Baz ı Safhaları . Çev:. Nurettin Artam. Ilâh. Fak. Der. 1953. 1/2-3. Schimmel, Prof. Dr. Annemarie: XIII. Astrda İslam Dini ile Hıristiyanlık Aras ındaki Mücadeleler. Ankara 1953. Schoeps, Prof. Dr. Hans-Joachim: Geschichte. Gütenberg 1961.
Religionen, Wesen und
Sevgen, Nazmi: Efsâneden Hakikate. Toprak Mahsulleri Ofisi Derg. 10. sa. 211
Seyyit: İctihad ve Taklid. İslam Mecmuası, 1/4-5. 1330-1332. Siegfried Marenz: Agyptische Religion,
Stuttgard 1960.
S ı rr ı Numan: Erzurum Köylerinde Yaz Gezintisi. Halk B. H. 86-87. S ı rr ı Numan: Erzurumda Tıpki Taşı . Halk B.H. 1930, 4. sa. S ı zan, Ayhan: Yozgatta Gelin Kayalar Efsanesi. Türk F. A. 1960 /127. S ı yavü ş gil: Taş . Yeni Sabah (gazt.) 23 A ğustos 1962. Sümer, Prof. Dr. Faruk: Eski Türklerde Ya ğmur ve Kar Ya ğdırma A-deti. Resimli Tarih Mecmuas ı . 1953, IV/44. Sümer, Prof. Dr. Faruk: Osmanlı, Devrinde Anadoluda Ya şayan tiçoklu Oğuz Boylartna Mensup Te şekküller. Iktisat Fak. Mec. II /I-4. Sipahio ğ lu, Gök ş in: Vietnamdan Geliyorum. Hürriyet (Gazt.) 10 Eylül 1963. Su, Kâmil: Balıkesir ve Civarında Yörük Türkmenler. Ist. 1938. Su, Kâmil: VII ve VIII. Yüzy ıllarda Balıkesir Şehir Hayatı . Ist. 1937. Sungurlu,
İ shak: Harput Yollarında, Ist. 1958.
Ş efik Arif, Dr.: Urfa Vilayeti, Ist. 1341. Ş emseddin Sami: Kamus ul-A'lâm. Ist. 1306. Ş . Sami: Esâtir. Istanbul 1311. Ş ahabüddin Ahmed ün-Neseri: Necip Asım, Ist. 1934.
Celâleddin Harzemşah, Çev.:
Ş apolyo, Enver Behnan: Ankara'da Beyidili A ş ireti. Türk Yurdu, 1954/3 (236). Ş apolyo, Enver Behnan: Şair Hasan Dede. Türk Yurdu, 1954/4 (237). Ş ehsüvaro ğ lu, Dr. Bedii: Hac Yolunda. Ist. 1948. Ş evket: Trabzon'dan Toplanmış Halk Hikayeleri. Halk B.H., 1930/5. Tabari, Ebu Cafer: Milletler ve Hükümdarlar Tarihi. Çev.: Zakir Kadiri Ugan - Ahmet Temir. Ankara 1954. Tar ı m, Cevat Hakk ı : K ırşehir Tarih ve Coğrafya Lügati. Kırşehir 1940. Tar ı m, Cevat Hakk ı : Kırşehir Tarihi, Kırş ehir 1938. Tar ı m, Cevat Hakk ı : Tarihte Kırşehir-Gülş ehri, Babailer, Ahiler, Bekta ş iler. Ist. 1948. 212
Tanyol., Prof. Dr. Cahit: Baraklarda Örf ve Adet Ara ştırmaları . Sosyoloji Dergisi, 1953/8. Tanyol, Prof. Dr. Cahit: Din ve Adetler. Türk F. A., 1960/VI127. Tanyu, Dr. Hikmet: Ankara ve Çevresinde Adak ve Adak Yerlerine Dair Bir Araştırma. Ankara 1958 (Doktora tezi). Tanyu, Dr. Hikmet: Başka ülkelerde Adak ve Adak Yerleri. Yurdu, 1961 —111/3-4. Tarih.
Türk
Maarif Vekâleti. Istanbul 1931-1932.
Tavil, Prof. Dr. Tevfik: Gaipten Haber. Mutasavvıflara Göre Gaybı Idrak. Selâmet (derg.), 1948/60 (II). Tazebayo ğ lu Sait: Kiliste Ad Verme Adetleri.
Halk B. H., IX/99.
Tezel, Naki: Ankara'nın Bay ı ndır Köyünde Ya ğmur Duası . Çığır (derg.) 1943/127. Tezel, Naki: Istanbul Masalları (Sabırtaşı). Halk B. H., VI./64. Tezel, Naki: Nallıhan ve Yunus Emre. Ülkü (Derg.) 1944 /VI.-63. The Dome of The Book in Jerusalem, Ernest Tatham Richmond, Oxford 1924. Theophania, Walter F. Otto: Der Gei.st der altgrieghischen Religion, Hamburg 1956. Tunç, Ali: Uşak'ta Arife Sabah ı Adakç ılar. Türk F. A., 1956-IV /86. Tunç, Ord. Prof. Ş ekip: Mistik Muhayyile. Darülfünun ilâhiyat Fak. Mec. 1930-IV/17 (I-8). Tu ğ rul, Dr. Mehmet: Ankara Örencik ve Ahi Köylerinin Türkleri. Ankara 1954. Turan, Prof. Dr. Osman: Prof. M. Fuad Köprülü, Ist. 1953. Turan, Prof. Dr. Osman: Oniki Hayvanl ı Türk Takvimi. Ist. 1941. Turgay, R ı fat: Türk Halk Bilgisi Derne ği Anketine Cevap. Türk F. A. 1961/143 Turhan, Hikmet: Isparta'da Halk Hekimliği. Halk B. H. 1930/18. Türk Ansiklopedisi, C. V. Ankara. Türk Ata Sözleri. Derleyen: Mustafa Nihat Özön. Ist. 1952. Türker, T.: Kadın, Fal ve Bâtıl Itikad. Yeni Istanbul (gazt.) 23 Şubat 1952. Tütengil, Dr. Coç. Cavit Orhan: İhsaniye Köyü Incel ıneleri. Sosyoloji Dergisi, 1954/9. 213
Togan, Ord. Prof. Dr. Zeki Velidi: Bugünkü Türkili (Türkistan) ve Yak ın Tarihi Ist. 1947. Togan, Ord. Prof. Dr. Zeki Velidi: Oğuzların Hıristiyanlığına Ait Türkiyat Mecmuası, 1928/11. Togan, Ord. Prof. Dr. Zeki Velidi: Giriş , Ist. 1946.
Umumi Türk Tarihine
Togan, Ord. Prof. Dr. Zeki Velidi: Türk Efsanelerinin Milli Alâmetler, Ank. 1925. (Ugan), Zakir Kadiri: Mukayese-i Edyan İlmi. Türk Yurdu, 1928/ 7-20. U ğ ur, Sait: İçel Folkloru. Ankara 1948. Uğursuzluk (Bat ıda batıl inançlar h.). Yedigün Mec. Uluda ğ , Dr. Ş evki: Bursa'da Tanieler. Halk B.H., 1939-1X/98. Uraz, Murat: Küçük Mitoloji. Yunan-Roma.
Istanbul (t.y.)
Uysal, Ali R ı za: Geçmiş Zamanlarda Halkın Inandığı. Baz ı Hurafeler. Halk B. H., X/120. Uz, Mustafa: Taş Yazma. Türk F. A., 111/65. (Ülken), Hilmi Ziya, Ord. Prof.: Dini İçtimaiyat. Felsefe ve İçtimaiyat Mec. 1927-1/4. Ü lken Ord. Prof. Hilmi Ziya: Dini Sosyoloji. Ist 1943. Ü lken, (Ord. Prof.) Hilmi Ziya: Hıristiyanlık ve Puta Tapan Dinler. Istanbul (derg.), 1946—VI /62. Ülken, Ord. Prof. Hilmi Ziya: Islam Düş üncesine Giriş . Ist. 1954. Ü lken, Ord. Prof. Hilmi Ziya: Islam Felsefesi Tarihi. Ist. 1957. Ülken, Ord. Prof. Hilmi Ziya: Sosyolojiye Giri ş . Ist. 1947. ü lküta şı r, M. Ş akir: Ayak Köste ğini Kesmek. Halk B.H., VII/95.
Ülkiit a şı r, M. Ş akir: Sinop Çevresinde S ıhhat Hakkında Inanınalar. Halk B. H., 1935-IV /45. ü lküta şı r, M. Ş akir: Sinopta Çocuğu Olmayanların ve Ya şamayanların Ald ığı Tedbirler. Halk B.H., 1942/124. Ulküta şı r, M. Ş akir: Taşbebek Efsanesi. Halk B.H., 1938-82. fTlküta şı r, M. Ş akir: Türkiye Etnografya ve Folklor Sözlü ğü Üzerine Bir Kalem Tecrübesi, Ist. 1937. Ü nver, (Prof.) Dr. A. Süheyl: Türkiyede Cilt Hastal ıklarına Müteallik Halk Bilgisi ve Tedavileri. Uyuz Hastalığı H. Darb ımeseller. Halk B.H., 1958 Ocak. 214
Unver, Prof. Dr. A. Süheyl: Türkiyede T ıbbi Folklor Üzerinde Rapor. Halk. B. H., 1936/56. 1J- uy er, Prof. Dr. A. Süheyl: Yağmur Taşı Hakk ında. Ist. Ed. Fak. Dergisi, 1952—IV /7. Vasilev, A. A.: Bizans Imparatorluğu Tarihi. Çev.: Arif Müfit Mansel. Ankara 1943. Velâyetname-i Hac ı Bekta ş Veli. (Haz.): S. Aytekin.
Wach, Joachim:
Religionssoziologie.
Tübingen 1951.
Wellhausen, J.: Reste Arabischen Heidentums, Zweite Ausgabe, Berlin und Leibzig 1927. Westermarck, Prof. Ed.: Cin. Çev.: Ş . N. Coşkunlar. Ankara 1962. Westermarck, Prof. Ed.: İ slöın Medeniyetinde Putlara Tapma Devri kalıntılarından : Nazar Değmesi inancı . Çev. Ş . N. Coşkun-
lar. Ankara 1961. Wundt, W.: Milletler Ruhiyat ı Esasları , İptidai İnsan. Çev. Dr. Ziya Dalat. Ist. 1934. Yalç ı n, Mehmet Ali: Antalyadaki Yanar Ta ş . Son Havadis (gazet.) 12 Kas ım 1956. Yalç ı nkaya, Ekrem: Muhtasar Malatya Tarihi ve Coğrafyası . Ist. 1940. (Yalg ı n), Ali R ı za: Anadoluda Sihirli Ta şlar. Atsız Mecmua 1932 /12. (Yalg ı n), Ali R ı za: Anadoluda Sihirli Taşlar. Halk B. H.; 1933 /28. Yalg ı n, Ali R ı za: Anadoluda Türk Damgaları. Bursa, 1943. Yalg ı n, Ali R ı za: Cenupta Türkmen Oymaklar ı . Adana 1939. Yalg ı n, Ali R ı za: Cenupta Türkmen Oymaklar ı II. Ankara 1933. Yalg ı n, Ali R ı za: Gaziantepte Ad Verme A'detleri. Halk B. H.: 1937/ 690/88. Yalg ı n, Ali R ı za: Kozanl ı Cinyusufo ğlu. Halk B.H., 1933/30. Yalg ı n, Ali R ı za: Toroslarda Karatepeli Bölgesi. Ankara 1950. Yaltkaya, Ord. Prof. M. Ş erefeddin: Ebu Reyhan' ın Bir Kitabı . Türkiyat Mecmuas ından ayrı bs. Yaltkaya, Ord. Prof. M. Ş erefeddin: Eski Türk Ananelerinin Baz ı Dini Müesseselere Tesirleri. II. Türk Tarihi Kongresi, İst. 1937. Yaltkaya, Ord. Prof. M. Ş erefeddin: Yat yahut Ya ğmur Taşı . Gündüz (derg.) 1936/3. 215
Yalvaç, Dr. Kadriye: Bâtıl Itikatlarla Ilgili Taş Metinler Üzerinde Çalzşma.
Yaman, Talât Mümtaz: Kastamonu Tarihi. Ist. 1935. Yaman, Talât Mümtaz: Kastamonuda Halk İnanmaları . Halk B.H.: 1935/45. Yasa, (Prof.). Dr. İ brahim: Hasanoğ lan Köyünün Içtimai–Iktisadi Yap ısı . Ank. 1955 Yaz ı r, Muhammed Hamdi: Hak Dini Kuran Dili. Yeni Mealli Türkçe Tefsir. Ist. 1935. Ye ğ in, Ş emsa: Kongoda Bir Türk K ız ı . Hürriyet (gazet.), 23 Şubat 1964. Yeti ş en, R ı za: Naldöken Tahtacıları . Türk F. A., 111/53. Yörükân, (Prof.) Yusuf Ziya: Anadolu Alevileri ve Tahtactlar. Dar. Ilâh. Fak. Mec., 1928/8. (Yörükân, Prof.) Yusuf Ziya: Anadoluda Alevi Itikatlart, Hayat (derg.), 58-60. (Yörükân, prof.) Yusuf Ziya: Anadolu'da Alevi Köylüleri ve Bunların İtikat ve iIdetleri. Hayat (derg.), 1927/111-56. Bir Tenkide Cevap. Hayat (derg.). 111/63. Tahtacı Oymaklarına Dair Bilgiler. Hayat (derg.). 111/68., — Islâm Menabiinde Samanlı*. Darül. Ilâh. Fak. Mec. 1931-V /20. — Tahtacı lar. Dini ve strri hayat, 4ine haztrldt. Dar. Ilâh. Fak. — Mec. 1931–V/19. —
X. As ır Ibtidastnda Yazılm ış Olan Ebu Dülef Seyahatnamesine nazaran Orta Asya'da Türk Boyları ve Bunların Dini Vaziyetleri.
Dar. Ilâh. Fak. Mec., 1932/2. Yener, Enise: Etnografya Klavuzu. Ankara 1960. Y ı lmaz, A.: Tahtactlarda Gelenekler. Ankara 1948. Zeydan, Corci: Medeniyet-i Islâmiye Tarihi. Çev. : Zeki Magamiz. İst. 1328/1330. Ziya Gökalp : Türk İli, Eski Türklerde Din. Darül. Ed. Fak. Mec., 1332-1 /5. Eski Türklerde Din. Yeni Mecmua 1918/47. — Türk Medeniyeti Tarihi, İst. 1341. — Türk Töresi, İst. 1339. 216
Zeyneddin, Ahmed Zebidi: Sahih-ı Buhari Muhtasarı . Tecrid-i Sarih Tercemesi ve Ş erhi. Çev. ve Ş erh Eden: Kamil Miras. İst. 1948. Zucker, Prof. Dr. Med. Konrad: Psychologie des Aberglaubens. Heidelberg 1948. İ LA.VELER Ac ı payaml ı (Prof. Dr) Orhan: Türkiye'de do ğumla ilgili âdet ve inanmalar, Ankara Üniv. Dil ve Tarih-Co ğrafya Fak. Yay. 15, Ankara 1962. Ac ı payaml ı (Prof.) Dr. Orhan: Anadolu'da nazarla ilgili bazı ddet ve inanmalar, Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Co ğrafya Fakültesi Dergisi, Cilt XX, Sa. 1-2, Ocak-Haziran 1962, 1963. 1-40. Pir Sultan Abdal, Yeni İ stanbul, 9 Kas ım 1964.
Akdo ğ an Hac ı lütfü:
Kutsal Topraklar-Hacer-i Esved'in Gökten inen bir taş olduğuna inananlar, Tercüman 4 Mayıs 1964.
Amerika'da büyücülü ğün başşehri Luisiana. Büyücülük yayılıyor –II.
Dünya, 7. 2.65. Büyücülük yay ılıyor III. Dünya 8.2.65. Jilimlere göre yıldız fal ı . (Fransada halkın yüzde 58 i, Amerika da yüzde
50 si yıldız falına inanıyor, Hürriyet. 7 Şubat 1965. Ars ev en, Veysel : Obrukkaya. Türk Folklor Araştırmaları , 1961 /VII / 146. Almanyay ı istilâ eden büyücüler, Yeni İ stanbul 20 Temmuz 1962.
Ate ş , (Dr.) Süleyman : İslama İtirazlar ve Kur'an-ı Kerim'den cevaplar, Ankara 1966. Bayatl ı , O : Bergama tarihinde ilk çağ ve Bak ırçay Havzası,, ArkhaikKlasik kültürler. Fas. I, Istanbul 1949. — Bergama tarihinde K ırallık devri. Fas. II, Istanbul 1950. Sf. 25. Büyücülük yay ılıyor- sihirbazlık ve Büyücülük halde. IV. Dünya, 9 Şubat 1965.
İngilterede de yayg ın
Burley, İ ngiltere, A. P.,: İngilterede halâ sekiz bin büyücü var, Milliyet 21 Mayıs 1964. Büyücülük Avrupada bir moda haline geldi, Hürriyet 14 Haziran 1964.
217
Bir ropartaj : Falcı Gürcü Bacı , Bayram gazetesi, 9.7.1957. Bugün dahi Avrupada kurbağadan medet uman saf ve cahiller var. Büyücülük en çok Almanyada yayg ın, Akş am, 30 Mayıs 1963. Büyücüler "altı n çağını " yaşıyor. Büyü dünyan ın her tarafında salgın halinde. Hürriyet, 5 Şubat 1964.
Prof. Dr. Beer (Stein: Steinkult): Religionen in Geschichte und Gegenvard. B. 5. Tübingen 1931. S. 776-778. Levy—Bruhl,:
Primitive Mantality,
London 1923.
Der Gosse Brockhaus, Bd. II, Wiesbaden 1957, S. 193.
Berki, Abdullah ibni Abdülâziz: 1945.
Mucemu Musta'cem, Mısır
Burhan- ı Kat ı , Ne ş ri, Mehmed Muin, Tahran H. Ş . 1335, 2428-2429 sf. Behn, Prof. Dr. Friedrich. Kultur der Urzeit I., Berlin 1950. Religiöse Vorstellungen. Çetiner, Y ı lmaz: Kongo (büyücülük) Cumhuriyet 20. Ocak 1965. Dunne, Pierre. New-York'ta bir volkan : Harlem. Hürriyet, 12 Ocak 1964 Emrullah: Yeni muhitül maarif,
Istanbul 1328-30, C. I. 128-129.
Eyice, Prof. Dr, Semavi:
Kı rşehir'de H. 709= (1310) Tarihli Tasvirli Bir Türk Mezarta şı , Anadolu'da Tasvirli Türk Mezar-
taşları Hakkında Bir Ara ştırma, Re şit Rahmeti Arat için, Ankara 1966. Fal hastalığı ,
Yedigün 196, sf. 10.
Furon, Prof. Dr. Raymond: Iran, Çev. G. Keman Söylemezo ğlu, Istanbul 1943. sf. 39. Füze devrinde izah' güç olay : Büyücülük yay ılıyor, Dünya, 6 Şubat
1965. Firdevsi: Şehname, C. 4. S. 891. Ferm, W ed.: An Encylopedia of Religion, S.
736.
Prof. Dr. Goldammer, K.: Die Religion I. G. und G., Fetisch ıTmus, Tüb. 1958, 3. Auflage, S. 924-925. Dr. Rühle, Phallische Kulte, Die R. İ . G. G., 2. Auflage, 4. B. Tübing. 1930. s. 1172-1174. Güzelbey, C. C.: Gaziantep folklorundan notlar. 1959. Grandpierre, J: Falcılığın içyüzü, Cumhuriyet, 11 A ğustos 1953. G ü r s e s, Remzi: Hacıbektaş Rehberi, Ankara 1964. 218
Hense-Leonard, Hellen-Lâtin Eski-Çağ bilgisi, Çev.: Dr. S. Y. Baydur, Ist. Cni. Edebiyat Fakültesi yay ını : 371, Ist. 1948 Demet II. Ist. 1953. Bilhassa 381, 409. sf. lg üz Nafiz (Prof. Dr.): yay. Ankara 1967.
Genel Mineraloji I. Bölüm, Fen Fak.
İ nan, Abdülkadir: Sovyetler ülkesinde Din meselesi, C. 2. Sa. 2. Mayıs 1960.
Türk Yurdu,
İ nan, Abdülkadir: Kitaplar (A.D. Graç'ı n Tyva'da Eski Türk Heykelleri Moskova 1961), Türk Kültürü, Sa. 47, Eylül 1966. İstanbul falcılar cenneti oldu. Falcılar aras ında Kolej, Fransız kız Lisesi ve üniversite mezunları da var, her gün ortalama olarak 3000 kadın bu falc ılara taşınıyor. Kadircan Kafl ı : Ta ş dan Medet Uman Gençler: Tercüman, 4 Aralık 1967. Karahöyük (Dergi), Y. 1. Sa. 2. 1 A ğustos 1964. Keskin, At i y e : A ğlarkaya,
Tercüman, 6, 5, 1968.
Karaman, İ brahim Kâmil - Dehmen, Hacıbektaş Veli ve ilkeleri, İst. 1966.
Abdülvahap: Alcvilikte
Konyal ı , İ brahim Hakkı : A. bideleri ve Kitöbeleri ile Karaman Tarihi, Ermenek ve Mut 4bideleri, İst. 1967. Kökten, Prof. D r. K ı l ı ç: 1952 Y ılında Yapt ığı m Tarih öncesi Araştı rmaları Hakk ında, Dil ve Tarih - Co ğrafya Fak. Dergisi, C. XI, Sa. 2,3,4 - 1953, Ayrıbasım. Landsberger B. (Prof. Dr): Sümerlerin kültür sahasındaki başarıları , Çev. (Prof. Dr.) Mebrure Tosun, Dil ve Tarih Co ğrafya Fakültesi dergisi, Cilt III, Sa. 2, Ocak- Şubat, Ankara 1945. Bil= hassa, sf. 143. Lehmann, F. R.: Mana, der Begriff des "ausserordentlich Wirkungsvollen" bei Südseevölkern, 1922. Ligeti, T.: Bilinmeyen iç Asya, Çev. Sadrettin Karatay, Ankara üni. Dil-Tarih-Co ğrafya Fakültesi yay ını . Hungaroloji Enst. 2, Ist. 1946. (sf. 102-104). Malinowski, Bron ı slaw. Büyü bilim ve din. Çev. Ender Gürsel, Varlık Yayınevi. Moscati, Sabatino,: Die altsemitischen Kulturen, Stuttgart 1961. Müşavere ve dini eserler inceleme kurulu, Hac kilavuzu. Diyanet i şleri başkanlığı yayınları, Ankara 1964, sf. 14. 219
Mukaddes e şya ıtikatlan, Yedigün 164. Metapsiş ik tetkikler cemiyetinin yapt ığı bir ankete cevap verenlerin yüzde 61 i falcılara inanmıyor, Ankara (HA)—, Hürriyet 17 Kas ım 1964.
Noyan, Bedri (Doç. Dr.): Yerleri, İ zmir. 1964.
Hanbektaş 'ta Pirevi ve Diğer ziyâret
Nihat Azmi.: Röportaj. (Kireç taşlarını ufalayıp suya atıp fal bakma) N. R.: Fal hastalığı, Yedigün, sa. 196. sf. 25. O t t o - D o r n, Prof. D r. Katharina: Türkische Grabsteine mit Figurenreliefs Aus Kleinasien, Ars Orientalis III, 1959. Örnek, Sedat Veyis (Doç. Dr.): Sivas ve Çevresinde Hayat ın Çeşitli Safhalarıyla Ilgili Batıl İnançların ve Büyüsel I şlemlerin Etnolojik Tetkiki, Dil ve Tarih - Cografya Fak. Yay., Ankara 1966. özbaç, Ömer: Gaziantep dolaylarında Türkmenler ve Baraklar. 1985. özgüç, Tahsin (Prof. Dr.): Ön tarihte Anadolu idollerinin anlamı . Ankara -eni. Dil- Tarih-Co ğrafya Fakültesi Dergisi, Cilt II. Sa. 1. Kasım-Aralık-Ankara 1943, sf. 65-72. Özgüç, Tahsin (Prof. Dr.): Die Bestattungs brduche im Vorgeschichtlichen Anatolien, Ankara 1948. Kadınların hücumuna uğrayan heykel, Revenna ( İtalya) 28, (A. P.)
Cumhuriyet 30.12.1964. U ğur için. Ko ş ay, Dr. Hamit Zübeyr: Doğu Anadolu Mezarhklanndaki Koç ve Koyun Heykelleri, Milletleraras ı I. Türk Sanatları Kongresi 1959, Ankara 1962. Tezatlar ülkesi Hindistan, Time'dan türkçeye çev. S. Ş . Y., Mayıs 1960
Schimidt, (Prof.) W. P.: Ursprung der Gottes Idee, Bd. 9. 8000 büyücü, Yeni Istanbul 24 Mayıs (Ingilterede 8000 büyücü ve "Fransa da, ad ımbaşında falcılar, bakıcılar, okuyup üfleyiciler" ayrıca" Fransada Lourde manast ırına her yıl binlerce hasta"mn Şifa bulmak üzere gittikleri, anlat ılıyor. Sepetçio ğ lu, Mustafa Necati; Yaratıhş ve Türeyi ş- Türk Destan ıTürk Kültürünü Ara ştırma Enst. Ankara 1965. Sümer, Faruk (Prof. Dr.) Oğuzlar (Türkmenler), Ankara 1967. Tansu ğ Kadriye (Dr.) ve Özel
İ nanl ı : Sumerlerin dünya görüş ü ve Babil edebiyat ına toplu bir bakış , Dil-Tarih-Co ğrafya fak.
Dergisi, Cilt VII, Sa. 4, Aralık, Ankara 1949, Sf. 551-581. Türk Ansiklopedisi, C.V. Ankara 1952.
220
Taplamac ı o ğ lu, M. (Prof. Dr). Din sosyolojisi, Ankara. Üniv. ilâh. Fak. yay. Ankara 1963. Turan, Osman (Prof. Dr.): Selçuklular Tarihi ve Türk İ slöm Medeniyeti, Ankara 1965. -
Turhan, Mümtaz (Prof. Dr.). Kültür değişmeleri II. basım, Ist. 1959. Thurnwald, R., Neue Forschungen zum Mana Begriff (Ar. W 27, 1929), 93-112. Tosun, Mebrure (Prof. Dr.): Sumer Babil tanrı sembollerinin adları üzerinde bir araştırma. Ankara Üni. Dil-Tarih-Co ğrafya Fakültesi Dergisi, Cilt XVIII, Sa. 3-4, Temmuz-Aral ık 1960, Ankara Türk Tarih kurumu bas ımevi 1962, sf. 261-273. -
Türk Ansiklopedisi. C. V. Ankara 1952.
Orgun Z. – G ı yas Yetkin, Edremit (Tarihçe ve rapor) 1963 yılında sunulmuştur. Tuncer, G ü 1 e n s o y: Türkler de 3, 7, ve 40 Say ıları , Bayrak (dergisi) Ankara 1966. Ayrıbasım. Önder, Mehmet, Anadolu Efsaneleri. Türk Kültürünü Ara ş tırma Enst. Ankara 1966. Öner, Doç. D r. Necati: Fransız Sosyoloji Okuluna Göre Mant ığı n Men şei Problemi, Ilâh, Fak. Yay. Ankara 1965. Ümitvar, A.: Be ş y ılda 54 Ülke, Japonya'da sosyal hayat, Yeni Sabah, 8. Ağustos 1960. Ünal, Ferit, Hacıbektaş ilçesinin turistik önemi, Karahöyük (dergi), Hacı Bekta ş kültür, kalkınma ve yardım derne ği, yıl 1, sayı 2. 1 Ağustos 1964, sf. 4, 11, 15, 17, 18. 20. asırda böyle şey olmaz, Hürriyet, 5 Mart 1964. Yağma (dergi), Yıl. 2. sa. 4. sf. 140. Tahran H. 1328.
Yetkin, G ı yas, Kuruluş undan bugüne kadar Edremit'te olup bitenler, Balıkesir 1957. —
Sarı k ız efsanesi, Sohbet, Edremit gazetesi, 11 Nisan 1961 Mehpare Sultan ve Medyum Nuriye Öner, Röportaj: Sarı k ız Sohbet, Edremit gazetesi, Temmuz 1962, 8 say ı tefrika edilmi ştir. –
—
Edremit, Bal ıkesir 1939, Türk pazarı basımevi. (Sarı kız efsânesi)
sf. 77-78. Yetkin, Kadri, Edremit Coğrafyası ndan yapraklar, Edremit 1952, Emel matbaası , sf. 2. 221
Yetkin (G ı yas), Edremit tarihinden yapraklar, Ist. 1949. Wells, H. G. K ısa dünya tarihi, çev. Ziya İshan, 2. bas ılış . Istanbul 1962. sf. 158.
140 134-0 > nc. -71C .5/iS j‘i cre 1 1 /cN 3)7 LÇJ'3) İC 1344: ONINO ' S. 1 33 "1N _ p"1-1 ) .13-»1:;) »1710' X (o ON Q ğc
,frtı . 1? D 7)Ten,) .S (155))
İci
ic3'1,n,
_n1J3lo e,31 -p;)
'III? "1 o ) _»39
..nitı ihrDİ
"Islâmlarda Taşla Ilgili Gelenekler ve Inançlar" Bölümüne dair kaynakların bir kısmı bibliyografyaya alınmıştır. Mana, büyü konusunda kaynaklar ın çoğu topluca 183 ve 188. sayfalarda gösterilmi ştir. Keza bât ıl inançlara dair bir k ısım kaynaklar topluca 192. sayfada belirtilmi ştir.
222
4-(60/ip'
. ;
,-. )•,■41.•!.fr
Ş. 's-!,).1.,',471',
.61. ---
radr4:9- col-d
/14:44‘44:4114:4('<4.-?4- 1
.)
tu„ıl. 1;70(,, elpf/49ti;;
maxıv.c.16.-Şc;,;-"ş iı•A£146,1.i.%;;4*.‘,..74
41 .0~4(;;;STi:/d,-*#
0,,YK (
0∎41,7)::4gt.r/
u71:0rf
0,(î414.0%);*; ‘4://ı(?/:,;;‘..:
4:1"V..44.40<1
:4*.(Ifferıi4404.-417, .4.;ffi
41101,4t✓› ıt, 9fdts,
4/04;4.444.9.."96?k fıft(4.40.otileyjfaci.'
N:109j4.1 •
K •Alf;;
✓>
•4;MC/ıi•*, I .' ii;ftiisga
/.1poı•1;gı k..;(4, f
64a
• 44e(44,!icrıl44 ;1 ;/.4.1, ;:-4" 63 b
Şaban Şifa (ölümü H. 1116, M. 1705) Eseri: Risaı le-i Şifiiiyye fi beyan-i enva'-i ahcar. (Nurnosmaaiye Kit:ipli ği 3544 Mikrof ilim A. 1125>
wıjs!;i41,01Aeı,§5.101.4/..prı
. . d.:4:ye•h>.:•), , ,4,-
644 114,..;,14,,c;.‘,d5.45„rci
,J.,t4x0,4iL4tfitvold1-~ 44.6.44.4i•;:‘,1..t<r;,,4foı: irfst ef 17. ;1Lar.k,L•4,,;:m;
0111~(-44:4(0 ,7tii 4,05:0 :3)b.ıo 1;0
:ifleıi60;Wor.ı
arrıer.:: • C4 '4i:tl:ıl; (.0s.
rdf-,:•;rliofijo,
fkflA;;4 14 1,~0‹.. I ip jı.4,
t>kc' •
1:/f
■
4. "4.4:4!..b.effikhl.A .101<1;
";, ff:401444 »0,4 JI14'11,414,471 (1(041 41,4 .'4"e=4« •<1!:044>›,1101,:lelkd ?,;(3:4M7;4<1 d'ılbiflıı, ;IVA rif;4 4 ~,1/41(+'• OV4P/1". ılf 11'% 1•!%•gi‘: hk; k1' /;•‘;
;61(j
,/,<:
0/.0
4-1
ç‘;;;Iı&rıLf"101:■!'
ifiVC141.•;,'< fditKf,e141 ıfrilif a4,3P
64 b
(10
ı5!"-rşt4iLf-'•;:t4:-;1)-1,:*-‘,
of
.T
51;14.34:y41 .4%;
A14••••••
r■;X .,:451: 40.41,:'-o.401,k/'ii: t 66
•.•••
Uit«..41)W14-..!646k". •• • 65 b
9ZZ
q
99
:•:00 f■•• klı:«■ orıl; ;İp.ıi,;;/)
'1;4? 'l fr•.45.4 •
01, 77(Pı Ar
•;fi v ftTol«
ıı
c İ&J.44 : 41..u,4/4
•
di4~k1' kat 44°,14410
iff,<O7friPoilıifki".44;14 ı4:70kbij.1*.:&ıııiffırf4:°>jC4 4, •
°f< Cıa‘ (kef4d
49, iıdıe
4.$4..5 Mhdi
O, 2-4, ıff&-' c ı ve,4:11;17;>$4.>4
'41"4/fl .ef .%‘fiofij9;54,1;4 ° 04444.iP),;;:ab CO/44/Col,fe,e, 4». 44/ 1:*; 4,<, 1/4(4:: 00.:Ago ite
>.4619A4 /05.441P11563 44.4 ..;;C:4>fp , 64,40:iıp,1;„Koı •
67 a
227
ıı f ilja.i,J11//
'1;•!:£14'14 1:-4/=%7.:ğ4g-f,"0-
k;i1,44 rt/Aa LfL/.14. 444 !e:o;
#0>o
:1bai,41 0j/Lr
<4
oili
ib fogıll ."!;pi05‘4,11)4~(0(4 "%11:.ga 444; If'
JA
(fiilEawfm•,,:£114;
giviı
dı4Pti,rcil -h,7‘.044,, Coof CI '3 4. 5.'164&•,./£04,<i<ç , la&t4P
4 İ..,"? •
A!`>••f
c,3/44dh:•,0,641 hi Ilo ı • 7;4»ibt, ‘ a.!ecivo,tsfe91
lıtis~:;1‹):154"bk.: 44t 4if ı:/.4);v11,11fif, l
%;4J4 t, ı 4440 trwıliVıIT;
wi ı.
ıir•IPV.j,‘ot itı../jr>orıl 074 41
/. 7
Of" C ,:f/(;•‘,44,/,,A•f•:»jk ./ 68 a
•-f..11 1
ı0:91£::f>5:40x.ı..Wıld4.4i•
5~/kip"f141~015. 67 b
J444.4re>. it A„f"./440 4.101.;01044.44,:«t494. 47.; ig:;#0410u~ c,„<44,-jo.,;;•7;:
tkigor 7.:0,0.11,1#•c4 4:04 fr;q, LtiCok::•' .A0'd 4'04 inıVeJA.4,;ı4:014;, (7‹...• i
:'41 1r°*•1
,•.!3j ,rt•
..:1% );44-Ş4 1,' k*4%44 ' difiı7C,4;"4:;••.,44.1)(iliLfrı; 5, • v • aır_ • ,f ••■ •ı Wr•-yarw.aae•'4.0•44,114.00/0‘„,,, 0. • •".„ ' e' • e/. ....,44b140,4, 0'011it,;(44 j
a‘/P4
(4,"•:>•://kb 4 4!>/..16016 . 4/4'.54j,i)04.4,
...;,4•01"1.4fĞ4 1,4441~ ğıe p.o>370,0w <63015. 61'1'ilf, j(i;11..ıc,:;4; v(1, !:rrk• tprıj
gI
• 44% 6.tk
69 a
68 b
229
q 69
OL
z.17",oge49;;-ko•47*-114•1,4
— 1 — Edirne — Tiirbeye yakın taşlar (üzerine çıkıldığmda döndürdügüne inanılıyor.)
—2— Edirne — Selimiye. Döndürdiiğüne inandıkları taş üzerinde kadınlar
231
—3
—
Edirne — Selimiye
—4— Edirne — Selimiye
232
—5— Edirne — Selimiye
—6— Edirne — Selimiye. Bir kadın büyük olan ve döndüğiine inandığı taş üzerinde.
233
—7— Edirne — Selimiye. Döndürdiiğiiııe inandıklari taşlardan ayrılan hanımlar, netieeden memnun olmayacak konu şuyorlar.
—8— Edirne — Selimiye. Kapıya yakın olan küçük yuvarlak taş.
234
—9— Edirne — Selimiye.
» Edirne — Selimiye. Büyük yuvarlak ta ş.
235
— 11 — Selimiye (Edirne) büyük yuvarlak ta ş.
— 12 — Kayseri — Battal'da atılan küçük niyet taşları.
236
— 13
—
Kayseri — Battal türbesinde küçük ta şlar.
— 14 — Kayseri — Battal semtinde Hz. Ali'nin oldu ğu iddia edilen izler.
237
— 15 — Kayseri — Battal. Has. Ali'nin oldu ğu iddia edilen izleri seyredenler.
— 16 — Haaandede camii. Duvar üzerinde ziyaret edilen Karataş bulunuyor.
— 17 — Hasandede — Kutsal sayılan Karata ş . —çerçeve içerisinde-
- 18 — Hasandede camii duvar ır.da kutsal say ılan Karataş'ın duvar üzerindeki mevkii.
— 19 — Sivas — Kadı Burhaneddin.
•
— 20 — Sivas — Kadı Burhanettin
— 21 — Mezartasiarma yapıştırilmış niyet taslari.
— 22 — Söğiit — Borcak köyü Akçaalan deresinde "Dur taşı".
— 23 Söğüt — Borcak köyünde Akçaalan deresinde Hz. Ali'nin atarsın ayak izleri oldu ğu iddia edilen yer.
242
— 24 — Haetbektaş — Delikli ta ş .
— 25 — Daelbekta ş — Delikli taş
— 26 — Haeılıekta ş — Çilehane kayalar ı.
— 27 — Haellı ktaş. Svrıngaç = Kuluç kayası . ( Şifa' için çıkilan taş )
— 28 — Haeıbektas. Mezar arkasında Atkaya.
— 29 — Haedıektas — Arkada Atkaya.
245
— 30 — llacıbektaş — Niyet ta şları .
246
— 31 — T. XIII. Yüzyıl ortaları . Konya'da İnceminareli müzede bulunan bir mezartako. —Avc ı figürü— (Doç. Dr. Haltik Karamagarak'nı n koleksiyonundan)
247
SEK İ L 1
— 32 — Prof. Dr. Kılıç KöKten'den: Bal ık Heykeli veya mezar an ıtı . (Kars çevresinde.) Lev. XVI. ya göre yapılmıştır.
— 33 — Kıbrıs—Hala Mum tiirbesinde bo şlukta durduğuna inanılan taş.
— 34 — %Ilmi sanılan, mezar anıtları veya heykelleri. Türk Kültüründe A. İnan'm makalesindeld resimler.
249
— 35 — (Haceri Muallâk(a). Kudüs — Sahre(a) (isliimlarda, Taş la ilgili gelenekler ve inançlar kitabun.zdan)
F0
,
36 Kudüs. Sahrz = (Hacer-i Mualliik(a) (Bo şlukta durduğunu inanılan taş )
— 37 — Kudüs — Sahre = (Hacer-i Muallâk) bo şlukta durdu ğuna ha-ulan ta şın planı.
— 38 — Hacer-i Esved. ( İslâmlarda ta şla ilgili gelenekler ve inançlar) kitabmuzdaki resimlerden.
251
iNDEK S° _A_
2
Abakan 54, 62, 91
Adana, 109, 114n, 123 n, 125, 126 Adem (Hz.)) 52, 172 Aden 28
Abbas 65n, 66 Abdullah b. Tahir 48
der Adlerkult bei den Völkern Sibiriens 96n
Abdülkadir Türbesi 129
Afrika 20, 21, 22
Abdülvehhap Bey 96n
Afrikanische Religionen
Abdülvehhap Beyin Mezar Ta şı . Çarhacı Ali Paşa Evlâtları na ait Mezar Taşları 96n Abdülvehhap Gazi Camii 155
Afrodit 13, 165, 186
Abdülvehhap Gazi Türbesi 155
Afyonkarahisar 13, 94, 97, 98, 166, 174, 177 Afyon, Eski şehir ve Civar ında Halk inanmamaları 98n
Abdürrezzak Semerkandi 50, 51
Agada 29
Aberglaube 3n, 33m, 194n
Agnostik 196
Aberglaube und Geschlechtsleben in der Türkei. Bak: Medizin 192n Aberglaube und Zauberei von den ültesten Zeiten und bis in die Gegenwart 21n, 183n, 188n, 192n,
23n
4yptische Religion 7n, 95n Ağaç veya çalı altına taş atma 125, 169, 171 Ağınek dağı 152 Ağlıyan kız 149
Aberglauben und Medizin, 192n
A ğlarkaya, 123n
Abideleri ve Kitabeleri ile Erzurum Tarihi
Ağlar kaya 122, 123n
97n Abideleri ve Kitabeleriyle Karaman Tarihi.
Ağlayan Taş kadın 148, 170
Ermenek ve Mut Abideleri 138n Abraham 46n
A ğrı' da yatan dev bir gölstaşı var 99
Ağrı 99 Ahiler 96n
Abu şka 52
Ahilik 36n, 145n
Acaibü'l-Mahliikat 67, 73
Âhiret 78, 86 n
Acem 36n, 38, 39, 50
Ahlat 94, 95, 96n
Acıpayamlı , Orhan 90n, 160n, 161n, 192n
Ahlat Kitabeleri 96n
Adak, 2, 17, 31, 34, 76, 77, 83, 84, 105, 109, 115, 119, 120, 130, 131, 137, 195, 196
Ahmet A ğa 145
Adak Yerleri
Ahmet Duran 156
130n
Adal, O. S. 150n
Ahmet Ağa Köyü 149 Ahmet Duran Ziyaretgöhl (Sivas) 155
1 Indeksin hazırlanmasında gayretlerini esirgemeyen Kütüphane Müdürü Ihsan Inan'a burada te şekkür ederim. 2 Kitap isimleri italik dizilmi ştir Sayfalar ı gösteren rakamlar ın sa ğ üst köşesindeki küçük (n) harfi, izahat ın (dip notu) nda oldu ğuna iş arettir.
253
Ahmet Efendi 77
Aliga taşı 9
Ahmed b. Muhammed'ül-Hamedani 47, 60
Alignements 86, 87
Ahmet Vefik Paş a 42, 53n, 109 Ahş a 61
Aliler Sırtı 143 Ali Paşa , Çarhac ı 96n
Ak-örünk 60
Ali Rıza, Bak: Yalgın 123
Akabe 59
Ali Şir (Neval) 52
Akatça 9
Ali Taşı 100
Akbulut , Neclâ 128n
Ali Vâhit 113n
Ak büyü 185, 187
Allah 27n, 28, 30, 32, 48, 49, 53, 54, 56, 59,
Akçaalan Deresi 112 Akçahan (Sivas) 156
61, 62, 99, 111, 121, 132, 142, 143, 150, 158, 160, 165, 186, 190
Ak dağ 37, 40 Akdeniz 10
Allah'ın evi 27, 108, 165
Akik 8, 9, 28
Alman 17, 18, 180
Akkad 8, 163
Almanbert 69
Akkaya Semti (Sivas) 155
Almanca 75n, 92n, 99n, 185n
Akkaya , Şükrü 104, 156n, 158n
Almanya 180,1181, 192n
Akkoyunlu 94, 176
Almanya'y ı İstilâ Eden Büyücüler 180
Akra 22
Alp, Sedat 10
Alliyömen 178
Akropolis 16
Altay 49, 54, 55, 62, 91, 97n, 175, 177
Aksai
Altayca 44
Şark 43
Aksaray 78 Aksayı Hatay 57 Aksel, Malik 92, 94n, 98n, 112n, 117n, 120n, 122n, 126n, 127n, 128n, 158n
Altından Geçilen Ta ş 120 Altın Dede ve Oyuklara Konulan Ta ş 126: 169 Altın I şık 35, 40
Ak şam 21, 180n
Altın Ordu 69
Akşehir 94, 138, 143, 176
Altın Sahili 22, 165
Ak şehir Türbe ve Mezarları 94n
die Altisraelitische Religion 29n
Aktaş 3
Altköy 120
Aktaş Köyü 113 Akta ş , Mehmet 103 Akyava ş, Ragıp 44n, 68
die Altsemitischen Kulturen 163n die Alttürkische Inschriften in der Mongolei Zweite Folge 73n, 89n Alttürkische Steinfiguren in T ııım 92n
Akyürek, Ali 140
Aluminyum ve Sodyum Tuzu 70
Alâeddin Camii (Konya) 138
Amarna Çağında Ilurriler 10n
Alâeddin Mehmed (Harizmi) Sultan 56, 57
Amasya 103, 105 Amerika 2, 21, 22, 164, 179, 180, 181, 183,
Akurgal, Ekrem 12
58 A. Lal taşı 9
192n, 194
Alaska 71
Amerika Birle şik Devletleri 187, 193
Alaşehir 149
Amin -Sök! 76
Alevi (ler) 102, 107, 109, 125, 141, 168, 176
Amonit 24
Alevilik 38n, 141, 145n
Amphibole gurubu 70
Alevilik, Ahilik, Bekta şilik 38n, 145n Algamiş taşı 9
Amu - Derya 73 Amulet 92, 175, 185, 191, 19211
Ali (Hz.) 76, 79, 102, 103, 107, 112, 113, 117,
Ana 6
136, 166, 167, 168, 182
Anadolu 1, 6, 7n, 12, 38, 51, 74, 76, 81, 82,
Ali Babayı Kebir (Sivas) 155
83, 92, 94, 95, 96n, 97, 102, 104, 107,
Ali Çelebi 142n
111, 112n, 113, 114n, 117n, 120n, 122n,
254
12311, 126n, 127n, 128n, 140n, 141, 146n, 156n, 160n, 175, 176, 177, 178, 189
Ankara'nın Bay ındır Köyünde Ya ğmur Duası 101n Ankara Ticaret Postası 128n
Anadolu Alevileri ve Tahtac ılar 102 Anadolu'da 14, Yüzy ıl Resimli Selçuki Mezar Taşları 96n Anadolu'da Sihirli Taşlar 113, 114n, 123n, 124n, 126n, 146n
Ankara ve Çevresinde Adak ve Adak Yerleri45 Ille Karşılaşt ırma 93n, 99n, 102, 105n, 130n, 140n, 195, 196n Ankermann, Bernhard 20 Ant 16, 164
Anadolu'da Tasvirli Türk Mezarta şları Hakk ı nda Bir Araştırma. Kırşehir'de H. 709 (1310)
Antalya 2n, 53, 82, 83n, 103 Antalya'daki Yanartaş 83n Antalya'da Yap ılan Keş ifler 2n
Tarihli Tasvirli Bir Türk Mezarta şı 95n, 176n
Antalya Kütüphanesi 53
Anadolu Efsâneleri 82
Antimuan 8
Anadolu Efsâneleri 12n, 13n, 15n, 82n, 139n,
Antropomorfizm 6
160n
Anwander, Anton 3n
Anadolu Etnoloji ve Etnografyas ı : TürkmenBaraklar 140n
Anxoretek 23 Apollon 148, 164
Anadolu Evliyalar ı 111 Anadolu Halk Resimleri
Anthropos (dergi) 86n, 183n
Arabi 63 92n, 94n, 112n,
117n, 120n, 122n, 126n, 127n, 128n, 139n, 158n
Aral 45, 90 Aramca 28 Arap(lar) 26, 49, 50, 55, 72, 73, 172, 189, 190
Anadolu Hurgifeleri 97, 128 Anadolu İsyanları 38, 141n
Arapça 42, 43, 84
Anadolu Ta ıtrı ları 12n, 83n
L'Archeologie Prehistorique 44n
Anadolu Türk Asür ve Mahkül ıâtı Tetebbua-
Archiv für Religionswissenschaft
t ına Esas 96n
Araz, Nezihe 2n, 111 3n, 96n,
183n
Anadolu'nun Dini Tarihi 7n
Ardahan 94, 95
Anıt 7, 13, 163, 167, 177, 178
Are ıve Civilized 187
An ıt (dergi) 96n
Arkadia 15
Amttaşları 7, 13, 163, 167, 182
Arpaçay 178
Animalizm 183
Arsenik 8
Animatistik inanç 183
Arseven, Celal Esad 84n, 85n, 86n, 87n, 96n
Animatizm 183
Arseven, Veysel 140
Animizm 20, 22, 183
Arslan 178
Anka 94
Arslan Han 49
Ankara 53, 93n, 95, 99, 100, 101, 102, 103,
Arslan, Orhan 151
105n, 111n, 127, 130n, 140, 145, 150,
Ars Orientalis 94n, 96n, 177n
195, 196n
Artemis 148
Ankara Ara ştırmaları : Şair Hasan Dede 140n
Arunga 183
Ankara Cebeci Ortaokulu 111n
Arunta 2 al-Asaru'l-Bakiye 75
Ankara'da Adakla Ilgili Sözler ve Adaklar 93n, 99n, 196n Ankara'da Beydili A ş ireti, Etnolojik Köy Araştırmaları 140n Ankara'da Yağmur Duası , Türk Halk Bilgisi Anketlerine Cevaplar 102n Ankara Etnografya Müzesi 145
Asar'ül-Buldan 73 Aserat ha dibrot 30 Askeri Lise (Bursa) 113 Aslanapa , Oktay 96n Aslanbay, Muhittin 122n Astoret 12
255
Astrolith 7
Babatepe 109, 110
Asur 8
Babil 6, 8, 187
Asya 7n, 24n, 44, 70, 71, 77, 78, 85, 87, 91, 176, 177, 189
Babil 8n 163 Babilonya 10, 26
kşık Paşa 140n, 141
Babu Ta şı 79, 167
A şık Paşa Türbesi 140n, 141.
Babürname 41
Asman ta şı 10
Bademler Köyü 132
At 178
el-Badgisi, Davud b. Mansur b. Ebi Ali 48,
Atalar Sözü 4
60
Atalay, Besim 41, 50n, 69n, 145n Atarım 12
Baharözü Köyü (Sivas) 156
At Batugol 71
Bahr-i Ahmer 146
Bahçeci, Mehmet 112n, 149n
Ateriyen 2, 6
Bakırçay 133n
Ate ş 59
Bakırköy 131
Atılan Taş 104
Bakılar Da ğı 132
Atina 12
Balasagun 36
At Kaya 147
Balbal 78, 88, 89, 90, 91, 92, 167, 175, 176
Atlas 15
Balcıo ğlu, Tahir Harimi 37, 38n, 107, 108, 145,
Ats ız (Mecmua) 114, 123, 126n, 127n, 146n Atsız (Nihal) 39n At Taşı 144, 145. 170 At yelesi 61
Balkan Harbi Şehitleri 119
Aus Sibirien 54
Balkan , Kemal 6n , 8, 10n
Auvara 11 Avrupa 2, 18, 45, 46, 78, 87, 92, 166, 179, 180, 192n, 193 Avustralya 2, 20, 21, 22, 32, 164, 165, 183 Ay, 7, 11
Balıkkaya 115 Bang 88 Bardakçı , Cemal 38n, 141, 145n
Ayak Ş ahidesi 93
Barda taşı 9
Ayak ucu ta şı 93 Ayasofya 127, 130, 171 Ayasofya Kütüphanesi 53n Ayaş 53 Ayazma 17, 31, 165, 186 Aydın Baba 123 Aytekin , Sefer 142n
Barthold, W, W. 5111, 75, 88, 89n, 90n, 96n, 177 Başak demeti, 139n Başçiftlik Köyü 158 Başkale 94, 95
Başka Ülkelerde Adak ve Adak Yerleri
31 ıı,
99n, 192n
Ayvaşık Dede 102
Başkurtlar 74
Azer 7n Azerbaycan 74, 176 Azeri 74
Başlangıcından Zamanım ıza Kadar Türkiye Tarihi 91n Baş ş ahidesi 93
Azilien 2
Baş - ucu ta şı 93
Azmi Nihad 129n -B-
256
Balkanlar 192n Balkık 60
Baraklar 140
Ayak Dede 105
Bahaller 96n
Balıkesir, 105, 106, 166
Balıkesir 105n
Auerbach, Elias 29n
Baar, Dr. 46
146n Balık 178
Batı l itikatlarla ilgili Taş Metinler Üzerinde Çalışma 8n Bâtıni 107 Battalalt ı Semti (Kayseri) 135
Battal Gazi 117, 122n, 135, 136, 166
Bergama Tarihi'nde Ilkçag ve Bak ırçay Hay-
Battal Gazi Türbesi 135, 136 Bowenite 70
Bergama Tarihinde Kırallık Devri 133n
Bavyera 2
Bergstörm, Müller 180
Bayat Dedeleri 132
Berkta ş 3
Bayatlı Mahmut o ğlu Hasan 52 Bayatlı , Osman 133n
Bertholet, Alfred 3n, 11n, 16n, 31n, 86n,
Baydur, Suat Yakup 14n, 16n
Bertrand, Alex. 44
Bayındır Köyü 101, 150 Baykal 71
die Bestattungbraeuche in Vorgeschichtlichen Anatolien 90n
Bayrak (Dergi) 174n
Beş 3, 12, 24, 38, 135, 142, 143, 147, 169,
Bayram 6, 17, 22, 79, 117 ıı Bayramiç 114 Bayrı , M. Halit 129n, 130 Baz 89 Baz Ka ğan 88, 91 Beer, Georg 26, 27n, 28n, 29n, 182n Behn, Friedrich 163n
ein Beitrag zur Semitischen und Allgemeinen Religionsgeschichte. Bak: Steinverehrung bei den Israeliten 26n Bektaş 3 Bektaşi (ler) 96n, 104, 107, 108, 141, 144, 145, 147
zas ı 133n
188n
170, 173 Beşbalık 36, 38, 39, 40 Beşbin 173 Beşerleştirme 6 Beş ev idolü 24, 163 Beş Kadırga (Kinkuerem) 12 Beş ordu 38 Beştaş (lar) 3, 135, 142, 143, 147, 163, 170 Beş Taşın Dile Gelmesi 142 Beş Taş Mevkii 147 Be ştaş Oynama 135, 169
Be ş Y ılda Ellidört Ülke. Japonya'da Sosyal Hayat 180n
Bekta ş, Hacı Bekta ş Veli 145n Bekta şiliğin Men şeleri 145n
Bethel 27, 30
Bektaşilik 38n, 141, 144, 145, 146
Betil 107,
Bekta ş ilik ve Edebiyat ı 145n Bekta şilik ve Son Bekta şiler 144, 145n
Betilon 107
Bektaşi Taşı 125, 141, 169
Betilya 107
Belçika 192n
Bet-lehem 27n
Betilo 107
Beldibi 2
Beyaz akik 28
Belirli bir ta ş etrafında yürütülme 104 Bellerofantes 82
Beyaz ıd Camii 50
Belleten lln , 89n, 90n, 91n,
Beyaz Ta ş 16, 24, 31, 32, 115, 134, 147, 163,
Beltir'ler 77n
Beyaz Ka ş 60 165 , 170
Beltir'lerde Tanrıya (Gök'e) Kurban Merasimi Meselesi 77n
Beyaz Yüzük 42
Benekay, Yahya 13211
Beydili Aşireti 140n
Beni İ srail 107, 145 Ben Taşı 87
Beygû, Abdürrahim Ş eref 96n
Beyceli, Ragıp 105
Bey-kar 28
Bereket 15, 38, 126, 139n, 178
Beyt-el 16, 27, 108, 165
Bereket boynuzu 139
Beyt Elohim 27n
Bereket nalı]. 139n
Beytha-mikda ş 29, 30
Bereketlilik kültü 87
Beypazar ı 102
Bereketlilik taşları 26, 163, 169
Bez 59, 109, 128, 194, 195
Bereşit 27, 28n
Bibellexikon
Bergama 133
Biga 115
33n
257
Bilecik 112
Buku Tekin 40
Bilge Han 88, 89
Bulancak 128
Bilgiç, Emin 8
Bulgar (lar) 46, 79
Bilinmeyen iç' - Asya 24n 1952 Y ılında Yapt ığım Tarihöncesi Ara ştır-
Bulgaristan 167 Bulgar Sınırı 118
malar Hakkında 178n Binektaşı 138, 171 Bir 173
Bulgatü'l-Gavvas 50 Bulletin de l'Acade ınie Polonaise des Sciences et des Lettres 89n
Bil-tek, Ferit 3n (5)
Buluç, Sadettin 89n, 188n
el-Biröni 49, 59, 75, 76
Bulut, Sebahattin 121n
Birunis Picture 49n
Bursa 113, 114
Bitki, hayvan, cans ız varlıklar mânası 184
Bursa Askeri Lisesi 113
Bitki Tanrısı 139 Bitlis 94, 95
Bursal ı Tahir Bey 53n Burun kanamas ı 124
Bizans 81, 131
But 63
Bizans Kilisesi 82
Büngül , Nurettin Rü ştü 43n
Bizde Dini Sosyoloji ve Tarih Ara ştırmaları
Büt ta şı 54, 67
125 , 191n
Büyü 7, 8, 18, 20, 21, 23, 25, 26, 32, 40n,
Boğaziçi 81, 82
41, 71, 121, 164, 165, 166, 169, 177,
Bolu 112
178, 179, 180, 181, 183, 184, 185, 188,
Boncuk 121
189, 190 183 ıl
Borçak Köyü 112
Büyü, Bilim ve Din
Bostancı , Enver 2n
Büyücüler "Alt ın Çağlın" yaşıyor 180n Büyücülük En çok Alman'yada Yayg ın 180n
Boyalı çakıl 1, 2 Boyna Takılan Taş 124, 163, 171, 173 Bozkır Ilçesi 139 Bö ğü Han 36n Böğü Hanın Tarihi 36n der Böse Blick and V erwander 192n Bretonca 87 Bretonlar 87
Büyikülükte Ta ş Kömürü ve Yada Ta şı 41n "Büyü" Dünyantn Her Tarafında Salgın Halinde
180n
Büyü ve Din Probleminin Bugünkü Durumu 184n, 188n Büyük - Megas 86 Büyük Çamlıca 131
Brooke, H. R. 70n
Büyük Dişli Bıçak: Gir - Zu - Gal 9 Büyük İlâhe Kybele'nin An ıtı Bulundu 13n Büyük Türk Tanrısı 43 Büyük Yunan Mitologyas ı 1471, 16n
Brosse, Charles de 21
Büyü Meselesi 184
Brückner, A. 19
Büyü Taşı 163, 164 Büyüye Kar şı Taş 121
Bretonya 86 Brezilya 180 Bronislaw , Malinovski 183n, 185n
Budda 24, 76, 164, 182 Budde, Karl 29n
-C-
Buddizm 24, 25, 164, 181, 194 Buffalo taşları 21
Cabir b. Hayyan 50, 66
Bu ğdayın taş oluşu 143, 144
Cada Taşı 43, 44, 45n, 48, 52, 69, 70
Buğu Han 35, 39
Cadı 42
Buğu Tekin 37
Cadoger 42 Cafero ğlu, Ahmet, 41, 73, 74, 100, 113, 114n
Bugün Dahi Avrupada Kurbağadan Medet Uman Saf ve Cahiller Var 180n Buhtunnasır 30 Buku Han 36, 40
258
129n Cafer'ül-Sadık 50 Cahiliye 1, 172
Californite 70
Codrinkton 20
Calwer 33n
Coşkunlar, Ş ahap Nazmi 189n
Cânı- ı Cem-kin 52 Cami Duvar ına Taş Yapıştırma 138, 169
Cudi Dağı 47, 52
Cami-i Kebir (Sivas) 153
Culte des Dieux Fetiches 21
CamPut-Teviirih
Cultura Turcica 92n
44
Culloch , Mac, 18, 19n
Campenhausen, Hans Frher v. 3n
Cuma Namazı 121
Candan, Mehmet 134n Can Ku şu 175
Cumartesi 6, 118, 120
Canlı Hakikat Ta şı : Ka-gi - natil-la 9
Cumhuriyet 2n, 3n, 23n, 106n, 125n , 191n
Cumbur , Müjgan 53
Canlı Kayalar 186
Cumhuriyet Mektebi (Nizip) 127 Cansız Varlıklar, bitki, hayvan manas ı 184 Cunüdün Da ğı 124 Cay (taşı) 44, 69, 70 Cücenler 45 Cebeci Ortaokulu 111n Cüveyni 36 n Cede 42, 44, 48
Cybele (Kibele) 11, 13, 16, 133, 163 ve Kybele
Celeilettin, Harzimşah 51, 56, 63
11, 12, 18, 133
Celffi Hatun 95
-Ç-
Cenab- ı Hak 56 Çağatay 52
Cenâze Tepesi 89
Çakaloz (Selçuk Emir» 135
Cennet 86, 129n, 179 Cenupta Türkmen Oymaklar ı
102n, 15In,
Cermenler 163, 164
Çakaloz Mahallesi (Kayseri) 135 Çakıl (ta şları) 1, 2, 60, 131, 169, 189
Cesar, Jules 87
Çakmak Taşı 2, 24, 123, 126, 127, 163
Cevat
Çalı Altına Taş Atma 125, 169, 171
Şakir B. Halikamas Bal ıkçı sı 12rı,
Çam Ağacı 35
82n, 83n Ceyhun 45, 50
Çamaşırlariyle ta ş olan kadın 152
Chantepie de la Saussaye , P. D. 3n, 13, 16,
Çam fıstığı 37
17n, 23n, 30n, 31n
Çamlıca 131 Çamlıdere 102
Chapelle 192n
Çanakkale 114, 166, 174
Chtoisme 7 Cıncıklı Camii (Kayseri) 136 Cide Taş 47 Cirnlı Taş Dönemi 86 Cimilti (Sivas) 156 Cingife Köyü 123 Cin kültü 178 , 179 Cinlere, meleklere, tanr ılara atfedilen mana 184 Cinlio ğlu, Halis Turgut 157n (Cin - İyi Saatte Olsunlar) Bak: islâm Mede-
Çankırı 116 Çantay, Hasan Basri 10111 Çarhacı Ali Paşa 96n Çarhac ı Ali Paşa Evlâı larına ait MezartaşTaşı ları , Abdülvehhap Beyin Mezar 96n Çatalkaya ( İ zmir) 132 Çavdarlı , Rıza 26n , 44 Çaylara, Irmaklara Ta ş Atmak 160, 170 Çelebi Gazi 116 Çemberlita ş 81
niyetinde Puta Tapma Devrinden Arta-
Çemişgezek 94, 95
kalan ve Kal ınt ı Halinde Ya şayagelen
Çepni'ler 109
İtikatlar
189n
Çerke ş 116
Cinsel Birle şme 7
Çermik 117
Cinsiyet 7, 17, 24, 195 Cismani mana 184
Çeşme 75, 146, 186 Çe şme altı 132
Clemen, Carl 26, 27n, 29n, 31
Çete, Burhanettin 150
259
Çevresinde Dola şılan De ğirmen Ta şı 125
Darülhadis Camii (Edirne) 119
Çığır (dergi) 4n, 77n, 101n ,
Davud b. Mansur b. Ebi Aliyi'l-Badgisi 48,
Çıkıntı taşlar 31, 165
60
Çıkış (Şemat) Kitab ı 28, 31
Dede 131
Çınarlı Mevkii (Gaziantep) 123
Deguchi, Y. 25n
Çıngıraklı Kaya 113, 168, 187
Değirmen Taşı 8, 125, 128
Çin 24, 35, 36, 37, 38, 39, 44, 45, 46, 47, 49,
Delfi 16, 164
50, 51, 56, 57, 58, 64, 67, 69, 70, 71, 73,
Deli Ali Kayas ı 139
76, 88, 89, 108, 164, 187
Delikli Kaya 124
Çince 42 Çingiz 58 Çinin Ş imal Kom şuları 89 Çintemani 24, 163 Çoban Baba'n ın Taş Ekme ği 122, 169
Delik (1i) Ta ş 80, 98, 99, 100, 102, 103, 105, 120, 124, 129, 132, 138, 155, 167, 168, 171, 182. Deliktaş 'tan Geçip Muratları na Ermek Için Ş işmanlam ıyorlar 132
Çoban Dede (Sert) 103
Delphi 15
Çoban Dede ve Kayalar 122
Demirköy (Tekirda ğ) 156
Çocuk do ğurmak 34
Demon 13
Çocuk do ğurtan ta şlar 172
Deniz Kızları (Siren) 82
Çocuk Kayas ı 113, 168
Dere veya Irma ğa Taş Atma 173
Çolpan 122
Dereköy 139
Çorum 107, 116, 117
les Derniers Rois de Thule Plon. 23
Çorum'da Ramazan ve Bayram irdetleri 117n
Deşt-i Kıpçak 90
Çorumlu Ömer 117
Deubner , Ludwig 16n, 17
Çömçe Gelin 102n, 124
der Deutsche Volksaberglaube der Gegenwart
Çöreği Büyük Tekkesi 97
192n
Çubuk 102
Deutsch-Südwest Afrika
Çuringa (Çurunga) 20, 22 164
Devlerin ta ş veya kaya haline gelmesi 16
Çuval : Suka 46n
20n
Devlet-i Aliye-i Osmaniye 78 Devrani Baba Türbesi Önündeki Ta ş 98 Devrekiini 135
Dabaz Tekkesi (Sivas) 154 Dağ 11, 22, 23, 25, 29, 35, 36, 37, 39, 40, 60, 65, 77, 83, 124, 127, 133, 141 Da ğ keçisi 72 Dağboylu , Mehmet Turhan 93n, 96n, 129n
Dervişler 146n Dış Tekke (Karaman) 138 Dikili 12 Dikili Taş 30, 84, 86, 172, 178, 182, Dikilita ş Mahallesi (Sivas) 154
Dalat, Ziya 188n Dalboy, M. Zeki 137 Daleth 83
Dilek 2, 19, 34, 54, 79, 85, 105, 113, 115, 118, 120, 130, 131, 141. 154
Dalman , G. 29n
Dilek Kuyusu 169
Damlalı Taş 102, 103 Damonologie 8n
Dil ve Tarih - Coğrafya Fakültesi Dergisi
Danimarka 2 Danyel 28 Darülfünun Edebiyatı Fakültesi Mecmuas ı 42n, 45n. 48n, 49n, 50n, 53n Darülfünun .11‘ihiyat Fakültesi Mecmuas ı 102 Darülhadis Baba 119
260
Dilek Taşı 79, 141, 154, 167 6n, 10n, 26n, 90n, 161n, 178n Din Fenomenolojisi 2, 4, 6, 27, 55, 173, 175 176, 178 Dinler Tarihi 2, 3, 4, 5, 6, 16, 27, 32, 35n, 45, 55, 90, 111, 173, 175, 176 Dinler Tarihi Ders Notları 8n, 85n
Dinler Tarihine Giriş 8n, 22n, 27n
Dursunbey Kasabası na ait Birkaç Not 105
Din Psikolojisi 111
Durta şı 112, 168
Din Sosyolojisi 188n
Du- şi-a : Zümrüt 9
Din ve il detler 189n
Dut ağacı 68
Direk ta ş 7, 14, 27, 77, 131, 171
Duvara taş yapıştırma 123, 137, 169
Diri Taş 32, 165, 186
Düldül 76, 103
Diş 123, 192n Dişi kurt 45
Dünyanın Merkezi 29, 165 Dünyanın yaratılışı 34
Diş Taşları 164, 171
Düzova 21
Divanü Lugat'it-Türk 41, 42, 49, 50n, 53n,
Düz Taş 99, 100
64n, 69n Divre ği 97, 156 Diyanet İşleri Reisli ği 195
Ebedtlik 179
Diyarbakır 97, 117, 166
Ebe Kaya 114
Diyorit ta şı 9, 10
Eberhard W. 89
Djadoiger 42
Ebubekr Razi Muhammed b. Zekeriyya 59
Dodu 150
Ebu Dulef Mis'ar b. Mühelhel 48, 55
Do ğan 178
Ebu'l- Abbas 68
Doğu Anadolu'da Karakoyunlu Kümbetleri
Ebul Abbas b. Muhammet b. İ sa el-Merve-
96n Doğu Anadolu Mezarl ıklarındaki Koç ve Koyun Heykelleri 95n, 176n Do ğubeyaz ıt 99 Do ğu illeri ve Varto Tarihi 151 Do ğumla ilgili Taşlar 160 Do ğumu Kolaylaştırıcı Taş 100 Dokuz 39, 173 Dokuz ay on gün 39 Dokuz O ğuzlar 35, 36, 37, 39, 48 Dol: Tabla 87 Dolmen 86, 87 Dolu taşı 64
zi, 47, 48 Ebul Abbas İ sa b. Muhammet el- Mervezi 60 Ebul bereket 66 Ebul Reyhan 49, 50, 59, 65, 66 Ebul-Reyhan' ın Bir Kitab ı 49, 64, 147n Ebül - Berekat Nisâburi 53, 59 Ebül-Fevzi Han 78 Ecdat Perestlik 84 Edirne 96n, 118, 120 Edirne Mezarları 96n Edremit 37n, 38n, 82, 106, 107, 109, 110n Edremit 109n , 110
Domuz 64, 67
Edremit Coğrafyasından Yapraklar 110n
Dönen taş ve dilek 118
Edsman, C. M. 188n
Dönen ye şil mermer 114
Edwards. I. E. S. 85n
Döner Kümbet 96
Efes 194
Döner ta şlar 120
Efostos Mabedi 82
Dört 173
Efsâneler, Ye şim Efsanesi 44n, 68n
Dörtbin 173
Ehram 84, 85, 86
Dörtyol 128
die Eingeborenen Amerika 23n
Drevnetürkiye İzvayaniya Tuvi 92n Dua Taşı 105
Ejderha 178 Elazığ 120
Dubban ta şı 9
Elat 31
Dunne, Pierre 181 n
Eleezire Gazileri 147
Duran Taş 112
Eleşkirt 51
Durdağı 107
Eliade, Miracae 3n, 16n, 27n, 31rı, 86n, 177,
Durga 24 Dursunbey 105, 106n
183n Elmalı ilçesi 103
261
Elmas Hamm 136, 137
Eski Dünya 70
Elohim 30, 165
Eski Eserler Ansiklopedisi 43, 68
Elohim evi 27, 30, 165
Eskimolar 23
El sürmek 29, 148, 173
Eskişehir 71n, 98n, 122
El sürülen ta ş 148
Eski Türklerde Din 40n, 42, 43n, 44, 47, 48n,
Elteriş Kağan 88, 91 Emrem Sultan 100, 103 Emrullah 163n
Encyclopaedia Britannica 3n, 70n, 71n, 182n an Encyclopedia of Religion 3n, 182n En Eski Türk Savlar ı 3n Engisak taşı 9
Epope ve Hurılfe Motiflerinin Tarih Bak ım ı ndan Önemi 4n Erciş 96n, Erensoy , M. Nuri 148 Erentuğ , Nermin 102n Er Gökçe Destanı 69 Erkek tenasül uzvu halinde ta ş sütun 182
59, 62
Eski Türklerde Dini-Sihri Bir A snane "Yat" veya Ya ğmur Taşı 42, 44, 45n, 48n, 49n, 50n, 53n, 62
Eski Türklerde Kartal Arman 96n Eski Türklerde Ya ğmur ve Kar Ya ğdirma .:İdeti 55n, 189n Eski Türk Yaz ıtları 88 Eski Türk Yaz ıdan Tercümesi Zeyli 88 Esrarengiz ta ş 22
Estarit Afrika 23n Eteği Kirlenen K ızları Mahkil ın Eden K ıztaş t 81n
Erkek üretim organı (Phallos) 15
Etiler 10, lln
Er Kosay 69
Eti Tanrı Tasvirleri ile Tanrı Adlar ı lln
Ermenek 138
Etno ğrafya 54, 83
Ermenek ve Mut ./ İbideleri ve Kitdbeleri ile Karaman Tarihi 138
Etnoloji 179 Etrüsk 85
Ermeni 73 Erolit 107
Even - Azer 28, 165 Even - Şitiya 29 165
Ersandık Efsanesi 104
Evliya Taşı 100
Erscheinungs und Ideen (welt) der Religion
Ewe'ler 21
17n, 19n, 30
Erscheinungsformen und Wesen der Religion
Eyice , Semavl 95, 176 Eyüp (semti) 131
3n, 11n, 27n, 28n, 30n, 33n, 86n, 174
Eyüp Sultan Camii 131
n, 187n
Ezharü'l-Efictir 59
Erten, Azize 130n
-F-
Erzincan 120 Erzurum 97, 121, 152, 166 Erzurum A ıntlaroıda Eski Altay Türk Sa-
Fal 2, 8, 18, 24, 47, 102, 113, 129, 146, 164, 179n 188, 190, 191, 195
natının Izleri 97n
Fal Hastalığı 179
Erzurum'da Tıpkı Taşı 121n Erzurum Folklöründe Gelenekler 121n
Fallik Mezartaşı 15n Fallüs (kültü) 14, 17, 24, 25, 26, 27n
Eski Kılca Kışla (Sivas) 156
Fallüs ta şları 26, 83, 163, 164, 165
Etnolojik Köy Ara ştırmaları : Ankara'da Beydili A şireti 140n
Fal Taşı 102, 129, 163, 167
Erzurum Tarihi, A-Iıideleri ve Kitiibeleri İle 97n
Farisi, 63
Esed Burcu 57
Fatiha (sûresi) 141, 154, 174, 191
Esin, Emel, 78
Fatih Sultan Mehmed 109
Esi taşı : diyorit ta şı 9
Felek, Burhan 3n, (4)
Eski Ahit 26, 27n, 30, 31, 32
der Felsen in Jerusalem 29n
Eski Devlet Ça ğı 84
Fenerli Dede 103
262
Farsça 42, 43, 68
Fenike 6, 10, 11, 26
Gazi Antep 113, 123, 124, 125, 141, 166
Ferm V, 3n, 182n
Gazi Antep'te Aleviler ve Muhtelif
Fetischismus 183n
İnanmalar
141n.
Fetiş 11, 12, 17, 21, 22, 23, 25, 26, 28, 164 191
Gazi Antep'te Halk İnanmaları 123n, 125n
Gazi Baba 125, 169
Fetişizm 7
Gazi E ğitim Enstitüsü ilin
Fevaid al-Kiber 42, 52
Gazi Molla Hoca 75
Fındık a ğacı 37, 39
Gebze 137
Fındıko ğlu, Ziyaeddin Fahri 125, 191 Fırat, M. Şerif 151n
Gedikkaya 127
Fırtına Tanrı m 10, 11 Fıstık şeklinde ta ş 40 Filistiler 28
die Gegenwartige Lage des Mana-Forschung die Geist der Altgrieechischen Religion
15n
Geldern, von Heine 86n Gelin dağı 117
Filistin 12, 26
Gelin - damat ta şı 132, 169
Findeisen H, 177
Gelin-Damat Taşı , Yurdumuzun Efsaneleri
Finler 18,19,164
132n
Firavn 85, 86
Gelin Kaya(s ı) 93, 127, 128, 138, 166, 169, 174
Firdevsi 44 Fisandon yolu (Karaman) 138
Gelinkayaları 139, 160 Gelin kız 93, 115, 166
Fisher, H. 70n
das Gelübde im Türkischen Volksglauben
Fitte 2
99n
Gemlik 114
Florenz, K. 25n Folklor 3, 5, 54, 83, 93, 114, 121n, 125n, 130, 131n, 134 n, 140n, 148n, 150n, 158n, 179, 191n, 192n, Folklor Postası 125n, 19111
Fransa 2, 86, 87, 180, 192n Fransız 181n, 193n Fransızca 42, 43, 86 Fransız Sosyoloji Okuluna Göre Mant ığı n Menşei Problemi 193n
Gem-Stones 70n George, Sir James 185n Gerdizi 56 die Germanen 17n
Germen 17 Gerze 153 Geschichte der Grichischen Religion 14n Geschichte Israels 29n
Geyik 177, 178 Geyik ciğeri 72
Franz von Asisi 32 Frazer 26, 55, 185n, 192n Frig'ler 1, 11, 16, 163
Gi-nu-gal: Par ıldayan 9 Giresun 127, 128, 166 Giresun, Turistik Şehir "Yeş il" 128n
Frigya 82, 107
Gir - za - gal: Büyük di şli bıçak 9 -GGabriel, A. 96n, 97n Galebe ta şı 64 Galitekin 35, 38, 39 Ganesa 24 Gani Baba 125, 169
Glasenapp, Helmuth von. 1ln, 31n Gnostik Sistemler 33 Goetze, Albrecht lln Goldammer, K. 183n the Golden Bough, A Study in Comparative Religion 185n
Gani Baba'nın Taş Kabartmalar ı 125
der Goldene Zweig 185n
Garbi Asya ve Anadolu Akvam- ı Kadimesinin
Goldziher (Ignace) 3n
Din Tarihi 7n
Gonda , Jan 24n
Gargar Tepesi 108
Gotama Budda 182
Gavr 84
Goz 50
Gazi 105
Göç Destanı 39, 39
263
Göç! Göç! Göç! 36, 38 40 Göğe ibadet 7 Gök akik 28
Hacatlar Ta şı 79, 167 Hacatlar Tepesi 79
Gökalp , Ziya 35, 36, 37, 40n, 42, 43n, 44, 47, Hacer-i Berf ü Baran 53 48n, 59, 60, 61, 62 Hacer-i Esad 1, 167 Gök bora 78 Hacer-i Esved 1, 3, 5, 8, 11, 12, 140, 148, 166, Gökçen, İbrahim 79n, 149n 172 Gökçesu 113
Hacer-i İ smail 1, 167
Gök - Medrese 96
Hacer-i Muallak(a) 1, 3, 5, 167, 172, 173
Göksaray 78
Hacer-i Mütekellim 1, 167
Gök Tanrı 76, 77
Hacer-i Mütteka. 1, 167
Göktaş (1) 7, 12, 16, 77, 78, 99, 167
Hacer-i Semavi 7, 107
Göktürk(ler) 45, 46, 47, 88, 91, 92, 176
Hacer-i Şerif 72
Gök'ün Kap ısı 27, 108, 165
Hacer'ül-Matar 42, 44, 48, 63
Gök yakut 28
Hacı 107, 109
Gök zümrüt 28
Hacı Baba 131
die Götterwelt 25n
Hacıbekta ş (Nevşehir) 140, 145, 147, 170
Göze iyi gelen, kayadan akan su 97
Hacıbekta ş Ilçesinin Turistik Önemi 147
Göztaşı 124, 171
Hacıbekta ş'la ilgili ta şlar 141
Graç, A. D. 91, 92, 175n
Hacıbekta ş Taşı 141, 147
Grek(ler) 13, 14, 15, 92, 165, 175
Hacıbektaş Türbesi 141
Grenard 42, 61
Hacı Bekta ş]. Veli 141, 142, 143, 144, 145, 147
der Grosse Brockhaus 3n, 14n, 182n Grönbech, Wilhelm 17n
Hacı Murad-ı Veli Türbesi 116
Gröyland 23
Hacı Veli 104
Gruna 64
Hadis 172, 190
Gul taşı 8
Haekel 18511
Guz 45, 76
Hafız Ebra 50, 51
Guz - balık 36
Hafız Yede
Güdük Minare (Sivas) 154 Gülensoy, Tuncer 159n, 174n Gülşehri 96n Günaltay , Ş e ınseddin 88 Gündüz (dergi) 49n Güneş 7, 9, 11, 12, 60, 86n Güne ş tanrı sı 9, 86n.
Hacı Ömer Ağa 140
58
Hafik 156 Hafta (dergi) 130n
Hakan 46, 76 Hakasiya 91 Hakikatın ağzı : ka-gi-na 9 Hakikat ta şı 9 Hakimler Kitab ı 28 Hala Hatun Türbesi 78, 167
Güney Eflatun Cem 2n
Halep 142
Günü Da ğı 124
Halikarnas Bal ıkçısı (Cevat Ş akir) 12n, 82n
Gürbulak 99
83n
Güre (Uşak)) 159
Halilürrahman (Ma ğara - Urfa) 153
Gürz 9
Halk Bilgisi Haberleri (dergi) 2n, 3n, 73n, 97n,
Gürün 156
98n, 100 ıı, 105n, 113n, 114n, 116n, 117n,
Güral , Ender 183n
123n, 124n, 125n, 127n, 128n, 129n,
Güterbock H. G. 10, 11
130n, 135n, 137n, 138n, 141n, 146n,
Güvercin 176 Güzellik: yefet 46
264
148n, 152n, 153n, 159n Halk Inanmalan III Balıkesir de 105n
Halk incınmaları I Çerke ş 'te 116n Halveti 112
Hazar 45, 46, 47
Ham 46n, 52
Hazine Kütüphanesi , Topkap ı Sarayı Müzesi
Hamilton , Edith 15 n
53
Hamit Zübeyr Ko şay'ın Gezi Yaz ısı 96n Hammer 63, 64n
Hazreti Alinin yasland ığı iddia edilen kaya
Hayvan kanı dökmek 66
Hamurkaya 143 Hanazir 57
Heiler , Friedrich 3n, 11n, 27n, 28n, 30n, 31n,
Handwörterbuch des Deutschen Aberglaubens B. VIII 3n, 17, 18n, 33n, 180, 192n Hapuriyatas Fuları 11
32, 33, 85n, 86n, 87 n, 174n, 187n Hellen - Lâtin Eski Çağ Bilgisi 14n el-Hemedani, Ahmed. b. Muhammed 47, 60
Harami Köyü 103
Henry, Viktor 192n
Harezm 56, 57, 73
Hense, Leonard 1411
Harezmiler 63
Hermae 14
Harezm Ş ah 54, 58, 63 Harlem 181n Harlem, New - York'ta Bir Volkan Harput (Yukar ı) 120
136 Hazreti İbrahim'in be şiği (Urfa) 159
Ilerme 13, 14, 15 181n
Harran 94, 95, 107 Harruvata 11 Harsalassa 11 Hartman, R. 29n Harva , Uno 55n Harvard- Cornell Üniversitesi 12
Hermen 15 Hermentaşı 13 Hermes 13, 15 Hermes Psychagogue 14n Heykel 11, 15, 28, 29, 78, 81, 82, 84, 88, 90, 91, 92, 93, 94, 95, 96n, 98, 115, 126, 148, 166, 175, 176, 177, 178 Heskiel 28n
Hayranl, Seyyid Mahmud 143
Hıdır Baba 118, 119, 120
Hasan b. Mahmud Bayati 52n
Hıdrellez. 79, 115, 120
Hasan b. Mahmud el-Kazvini 63
Hıdırhk Dede 105, 106
Hasandede 140
Hıdırlık Mevkii 105
Hasankale 122
Hıdırlık Semti (Çorum) 116
Hasan Paşa 96n
Hıdırlık Tâbiyesi (Edirne) 118
Hasan Pa şa Türbesi 96n
Hıristiyan(lık) 5, 6, 13, 16, 19, 28, 29, 31, 32, 75, 79, 87, 104, 128, 165, 166, 173
Hasina 20, 183 Hasluck, F. W. 13
181, 186, 188n , 190, 194
Haşhaş fideleri 175
Hıtay 44
Hata 67
Hıyarta şı 144
Hatay 57, 128
Hızır 112, 146, 152, 153, 168, 170
Haten 64
Hızır Direk (Ta ş sütun) 153, 154, 171
Hatice (Memure) 124 Hatun Da ğı 39
Hicaz 123 Hikmet, Mimar 94, 144, 145
Havadis (gazete) 83n
Hiltbrunner, Otto, 15n
el-Havassü'l-Kebir Kitab el-Bahs 50, 66, 67 Havuza koyma 148
Hindistan Tezatlar Ülkesi 180
Hayat 7
Hinduizm 23, 181, 194
Hayat (dergi) 132n
Hint 23, 163, 180, 182, 187
Hayat Türkiye Ansiklopedisi 149n Haydar Çavu ş 104
Hint Hukuk Fakülteleri 180
Haylazlar kayas ı 133
Histoire des Tursc d'Asie Centrale 96n
Hayvan, bitki, cans ız varlıklar manas ı 184
Hitit 6, 10, 11, 122, 125, 126, 139, 160
Hindistan 24, 180, 182, 192n,
Hir: uzun 86, 87
265
Hititoloji 10
Isparta'da Halk Hekimliği 129n
Hoço 39
Issık (göl) 45, 51
Hoffmann-Krayer, von Eduard 18n , 192n
I şıklar semti (Bursa) 113
Homeoptik Maji 185
Ivaz Baba 102
Horan 101 Horasan 46, 48, 58, 60, 68, 74, 135 Hornuski , Mosey 73
Ibadet ta şları 26, 165
Horoz, 119, 131, 144, 145
İ bn Fadlan 90n
Horoz kursa ğından çıkan ta ş 131, 169
İ bn Zekerriya el-Râzi Muhammed 65
Hostia Mucizesi 194
İbn'ül - Fakıh 45, 48, 49
Hozat 94, 95
İbrahim (Hz.)1, 46, 167, 172
Hudavend Hâtuıt Türbesi ve Hayat ı 97n
İbrahim Ağa 154
Hudut Ta şı 15n, 87
İbrahimo ğullan 46
Hulâlu: sarf akik 9
İbrahim Tennurt Türbesi 136
Hulin Da ğı 39
İ branice 27n, 46n,
Hunlar 46, 76
İbraniler 107
Hurafeler ve Menşeleri 75n, 76n, 188n, 191n
İ çasya 177
Hurri 10, 11
İçkin
Hurrice 10
İçmeler ( İ zmir ) 133, 134
Hurşit Sait 123n, 125
Ida Dağı 82 , 107, 110
Huten 60, 61
İ de 41
İmmanent 184
Huvaşı Taşı 11, 163
İhlâs sûresi 119, 141, 174, 191
Hüdavent Hatun 94, 96
İ kinci Cihan Sava şı 139
Hünkâr (Hac ı Bekta ş -ı Veli) 142, 143
İ ki taş aras ından geçme 98, 128, 168
Hünnerkopf, R. 18n, 180n
İkon 194
Hürrem Pa ş a 96n
İkonoloji 85
Hürrem Paşa Türbesi 96n Hürriyet (gazete) 23n, 129n, 132n, 180n,
Ilâhi Kudret 14
181n
Iliihiyat Fakültesi Dergisi 93n, 99n, 196n ilâhlar ta şı 86
Hüseyin Kâzım Kadri 3n, 41n Hüseyin Ş ah 65n, 66 Hüyük 7 Hyancnth 45
İlkel Efsaneler 22n İlkel Topluluklarda Uğur Getiren Şeyler 21n İlk Türkler 26n, 44n İmam Gazali 123
-I-
İmam Rıza 74
Iğdır 94, 177
İmamzade 74 İmmana ta şı
Ilıcasuba şı (Uşak) 159
İ mmanent: içkin 184
die Inder 23n
İ mranlı (Sivas) 156
Indrabhuti 23
Investigation and Studies in Jade 70n. Irak 72 Irmak : öküz 60
9
Inan, Abdülkadir 4, 43, 44n, 45, 52, 54, 68, 69, 70, 74, 75, 76, 77n, 89n, 90, 91, 92n 124, 141, 175n, 188n, 190
Irmak caddesi (Samsun) 151
İnan, Müşfika 159n
Irmaklara, çaylara ta ş atmak 160, 170
İnanmalar: Istanbul'da Halk Inanmaları 131n İnanmalar: Yozgat'ta Gelinkayalar Efsanesi
Islanda 70 Isparta 129
Isparta 'da doğum ve çocukla ili şkili Cidetler ve inanmalar 129n
266
160n İnce Minareli Medrese 94 Incil 31, 33, 186
İncirli Dede 137
İ stanbul Rum Patrikhanesi 146n
İngiltere 2, 180, 181 İnsani döndüren ta ş 119 İnsan kan ı dökmek 66
İstanbul Tılsımlan 81n İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Dergisi 43n, 52n İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyat ı Dergisi 89n, 174n, 188n
Insanların taşlaşması 33, 165, 166, 174
İptidailerde Ölü Gömme ile Ilgili Baz ı Pratikler ve İzahlan 97n
Istanbul Üniversitesi Kütüphanesi 50
Iran 35, 36, 39, 45, 46, 57, 65, 99, 176 İrtiş 55
Istiklöl Sava şı 116
İrvasa 129
İ sviçre 2
İ sa (Hz.) 12, 32, 33, 75, 87, 165 İ skandinavya 180
iş aret ta şları : at ta şı 144
Iskenderun 128
İ vriz Kabartmas ı 139
İskit(ler) 92
İş aya 32
isliihiye 125
İşbu K ıssa Kazak' ın Ahvallerin Beyan Eder
İ slâm, 1, 5, 34, 40, 44, 45, 48, 49, 52, 55, 71 72, 83, 90n, 101, 104, 128, 146, 150, 161, 172, 173, 174, 175, 176, 188 ıı, 189, 190, 191
İslâm Ansiklopedisi 145n Islöın D ışındaki Dinler 8n, 14n, 21n, 22n, 24n, 33n
İ stokholın Konferanslar ı 4411 İş (dergi) 140n
75n İtalya 17, 186 İ talyanca 86n Iz 75, 76, 103, 107, 112, 113, 136, 143, 148, 156, 164, 166, 167, 182, İ zak 46n. Izi: Sahip 75, 188, 189, 190 İzmir 82, 107, 108, 132, 133
islâmiyet 3, 34, 55, 75, 174n, 188, 189, 190
İ zvor 80
islâmiyette K ırk Adedi Hakk ında 174n islâmiyetten Önce Türk Kültürü Tarihi 91n İslâmlarda Taşla İlgili Gelenekler ve inançlar
Jade 70n, 71n
166n, 170
Jadeite 44, 70
İslâm Medeniyetinde Puta Tapma Devrinden
Jade taşı 24, 42. 49, 70n, 71n, 164
Artakalan ve Kal ınt ı Halinde Ya şayagelen İtikatlar (Cin-İyi Saatte Olsunlar) 189n İslâm Türklerde Samanlık Kal ıntıları 188n
Jahve 32
islövlar 18, 19, 164 İ smail b. Ahmed 48, 68
Japonca 70
İ smail b. Nösır 56, 62 İ sm-i A'zam 47, 50, 62
Japonya'da Sosyal Hayat. Beş Y ılda Ellidört Ülke 180n
İ spanya 92 İ sraibliler) 26, 27, 28, 29, 30, 165 İ stanbul 2n, 50, 52, 53, 81, 96n, 127, 129, 130, 146
Istanbul'da Doğ um ve Çocukla Ili şkili detler ve İnanmalar 130n Istanbul'da Halk İnanmaları 131n Istanbul'da Kullanılan Baz ı Halk Ilaçları 130n İstanbul Falcılar Cenneti Oldu 129n İstanbul Folklorü 130n Istanbul Masalları (Sabır taşı) 2n Istanbul Meşahirine Ait Mezar Kitabeleri 96n
Jakup 27 Japon 25, 164
Japonya 164, 179, 180, 193
Jaspe 43
Jens , Hermann 14n Jensen, Ad. E. 21n Jeremias , Friedrich 8n, 26n
Jerusalem 29n, 96n
Jerusalem 29n Jesus Gestalt und Geschichte 33n Jimmu-Gaku-Gasshi 25n Journal of Anthropological Society of Tokyo 25n Jules Cesar 87 Jupiter Lapis 16, 164
267
Karakedi 180 Karakoyunlu 94, 176
Kabala 181
Kara-koyun köyü 177
Kâbe 12, 172
Karakurum 39
Kâbil 147
Karalar köyü 135
Kabir 84
Kabir und Nanak 24n Kadı Burhaneddin İlkokulu (Sivas) 154 Kadı Burhaneddin Türbesi 154
Karaman 138
Karaman Tarihi, Abideleri ve Kitâbeleri İle 138n
Kadı Burhan Sokağı (Sivas) 154
Karamustafa 114
Kadın, Fal ve Batıl itikad 179n
Karâni Türbesi 114
Kadir Gecesi 117
Karapürçek köyü 117
Kad ta ş 108
Karasinan köyü 79
Kafkasya 176, 178
Karata ş 1, 11, 12, 16, 119, 123, 128, 140, 163,
Kafl ı , Kadircan 195 Ka-gi-na: hakikat ın ağzı 9 Ka-gi natil-la: Canl ı hakikat ta şı 9 Kâhinlik 32, 41
Karatepeli 102 n, 152 Karga 181
Kohle, P. 24n
Karluk(lar) 47, 48, 65, 66
Kahveci da ğı 146 Kalecik köyü 97
Karmatlılar 140 Karnak 86
Kalender Türbesi 102 Kaliforniya 70, 181 Kalsiyum 70
Karneol 8 Kars 177 Karşi 51
Kalkerli ta şlar 8
Kartaca 12
Kam 43, 45, 62
Kartal 71, 176, 177, 178
Kamış 57, 58
Kartal Çinli 110
Kamhk 41
Kamüs'ul-A'lâm
170, 171, 187 Karatay, Sadrettin 24n
148n
Kangal 156 Kantaşı yüzüğü ve burun kanamas ı 124, 171 Kapı taşları 26, 165
Kartal Gölü 152 Kartaltepe 110 Karsant ı buca ğı 152 Kar ta şı 64 Karya 12
Kara büyü 187
Kastamonu 134, 135
Karaca Ahmet 148
Kastamonu'da Halk inanmalart 135 Kastamonu'da Yağmur Duası, Türk Halk Bilgisine Cevaplar I34n
Karaca Ahmet'ler Hakk ında incelemeler, Düş ünceler 148n Karaca Ahmet Mezarl ığı, Sanat Bak ım ından Mezarlar ve ... 93n Karacahisar (Bozk ır Ilçesi) 139 Karadeniz 81, 82
Kaş , 42, 43, 59, 60, 64 Kaş arru taşları 8 Kaşgarlı Mahmut 37n, 41, 42, 43, 49, 50, 56, 59, 62, 67, 69
Karahan , Abdülkadir 174n
Kaş öküz 64n Katar hastal ığı 74
Karahanlılar 47
Katolik 31, 190
Kara Höyük 144
Katran da ğları 82
Karahöyük (dergi) 147n
Kavaklar 81, 82
Karaisalı Ilçesi 152
Kaya 1, 3, 5, 13, 16, 17, 22, 23, 25, 28, 31,
Karahan 37
Karaka ş 60, 64, 71
32, 33, 34, 35, 36, 37, 38, 39, 61, 75,
Karaka ş öküz 60, 64n
77, 78, 80, 81, 82, 83, 85, 93, 97, 102,
268
103, 104, 108, 113, 114, 115, 122, 123 124, 132, 133, 135, 136, 138, 139, 142 .
K ırgızca - Rusca Sözlük 69n
143, 144, 147, 152, 156, 160, 164, 165, 166, 167, 168, 170, 171, 177, 178, 183, 184, 185, 186, 187, 188, 189, 192n
Kırıkkale 140
Kırgız - Kazaklar 69 Kırım 78 Kırk 120, 159, 173, 174
Kayadan deve çıkışı 167
Kırkbir 173
Kaya içinde kırk gün inziva 147
Kırkbudak Hacıbektaş incelemelerine Giri ş
Kayalara çıkan nal izleri 156
144n
Kaya mezar 85
Kırk Taş 159
Kayanın konuşması ln, 167 Kayayı Şerif 102
Kırk Yâsin 120
Kayın ağacı 37, 39, 76
Kırmızı akik : Samtu 9, 28
Kırkbir 173
Kayseri 96, 135
Kırmızı taş 9, 24, 124, 163
Kayseri 96, 135
Kırşehir 43, 94, 95, 96n, 140, 144, 146, 176
Kayserikap ı Mahallesi (Sivas) 154
K ırşehir 141 Kırşehir'de H. 709 (M. 1310) Tarihli Tasvirli Bir Türk Mezar ta şı - Anadolu'da Tasvirli Türk Mezar Ta şları Hakk ında Bir Araştırma 95n, 176n K ırşehir'de Yerlere Atfedilen İnanışlar: A şık Paşa Türbesi 140n K ırşehir Tarih ve Coğrafya Lugati 43n
Kazaklar 69, 75 Kazancı Dede 150 Kazda ğ 82, 107, 108, 109, 110, 125, 168, Kazvini 67, 73, 74 el-Kazvini, Hasan b. Mahmud 63 Kefrem 85 Kelüm-ı Kadim 77
Keleti Szemle 129n Kelime-i Ş ehadet 174, 191
die Kelten 19n Keltler, 18, 19, 87, 163 Kemal Emmi 112, 113
Kemal Ümmü Hakk ında 113n Keops 85 Kerâmete araç olan ta şlar 178, 171 Kerhelâ 74, 160 Kerbera topra ğı 160 Kergek 89 Kerkes ta şı 72 Keskin 140 Keskin , Atiye 123n Keşrik 120 Keşi 78
Kırzıo ğlu, Fahrettin 52n Kı smet Da ğı 83 Kısmet Kayas ı 133 Kısmet Ta şı 83, 168 Kısmet Tepesi 83 Kızılbaşlar 141 Kızılca Halvet 143 Kızılderililer 20, 21, 22, 2311, 164 Kızıl Kaya 143 Kızıl yakut 28 Kız Kaya(s ı) Ersandık Efsanesi 104, 168, 169 Kızlar Kayas ı 139 Kızlasov, L. R. 91 Kıztaşı 81 Kibele 11, 12, 13, 16, 133, 163 Kilis 126 Kiliseyi kaya üzerine kurmak 186
Khagan 46
Kimek 55
Khart 42
Kinkurerem 12
Kıbrıs 12, 13, 78, 79, 165, 186
Kireçli ta şlar 8, 129
Kılıç Dede Mahallesi (Samsun) 151
Kirfel, W. 24n
Kımuklar 75
Kitab- ı Mukaddes 27, 28, 32. 165. 186
Kınal , Füruzan 10n
Kitab'ül Bahs 50, 64, 65, 66 Kitabu'l-Havass 59, 65, 67 Kitaplar (A. D. Graç'ın Tuva'da Eski Türk Heykelleri) 175n
Kıpçak 44, 90 Kıral kızı 166 Kırgız ( lar) 39, 69, 70, 74, 88
269
Kitaylar 73
Köroğlu 120, 122, 166
Kiü-bieen 39
Köroğlu'nun Kır Atımn izleri 120, 165
Kiyeliyen 35, 38
Köro ğlu'nun Yala ğı 122
Kleinasien. Bak: Kulturgeschichte des Alten
Kösemihal, Nurettin Ş azi 184 n, 188n Kö şetaşı 13, 26, 32, 33, 165
Orients lln Kleines Lexikon der Antike
14n
Knaurs lexikon der ;igyptischen Kultur
8n
84n, 85n, 86n
Kö şker Baba'nın ta şı 150, 170 Köşker Baba Tepesi 150 Kö şker Köyü 150 Krallar Kitab ı 28
Kocaeli 137 Koca Katran Da ğları 82
Pauly Wissowa 29n
Koç 95n, 176, 177, 178
Krom: Yuvarlak 87
Koçak (Yi ğit) 177
Kromlek 86, 87, 177, 178
Koho 23
Kubbetü's-Sahra 29
Kolombiya Üniversitesi 181
Kudüs 1, 5, 29, 78, 165
Komlanço 37
Kudüs Rum Patrikhanesi 146n
Konpendium der Palristinischen Altertums-
Kuen Lun 71
kunde
27n
Kulakkaya 128
Kongo 23, 165 Kongo'da Bir Türk K ız ı 23n Konmv, Sten
23n, 24n
Kontajiyöz Magi 185 Konuşan taş 1, 167 Konya 7n, 94, 95, 96n, 97, 137, 138, 139, 166, 175, 176 Konya (dergi)
Kug - son gün 88 Kulfah Oymağı 151 Kult und Priestertum 20 n Kulturgeschichte des Alten Orients. Kleinasien lln Kultur der Urzeit 163n
Kulur Te ğin 40 Kumahmeto ğlu, Naci 140n
711
Konya A-detleri 137 Konya'da Kullan ıan Halk İlâçlart 138 Konya'da Tarihi Mezar Taşları 96n
Kumarbi 10 Kumarbi Efsanesi 10 Kumarbi Efsanesi 6n, 10n
Kumlançu 39
Konyalı , İ brahim Hakk ı 81n, 97n, 138n Konya Taş ve Ahş ap Eserler Müzesi 95, 97
Kum, Naci 125n, 148
Konya ve Civar ında Halk İnanmaları 137
Kun 47
Koyun, 95n, 176, 178
Kuntarra evi 10
Kum tepeli mezar 85
Kora 89
Kunter, Halim Bâki 144
Korintos 31
Kur'an-t Kerim 1, 117, 134, 150, 158, 172, 190
Korintoslulara Birinci Mektup 31
Kur'an-t Hakim ve Medi-L Kerim
Korkmazo ğlu, Nusret 106n
Kur'an-t Kerim ve Türkçe Anlam ı 101n
Korku Taşı 124, 171
(Kurat) Akdes Nimet 51n
Ko ş ay, Hâmit Zübeyr 95n, 96n, 176, 177, 178
Kurba ğa 180
Kotwicz, Wladylaw 89n
Kurban 7, 17, 20. 23, 28, 32, 42, 75, 76, 77,
Kozan 152n
84, 86n, 90, 119, 125, 130, 158, 163, 165,
Kozanl ı Cin Yusufo ğlu 152n
177, 182, 188
Kozmopolit 36
Kurban kanı 42, 52, 101
Kökten , K ılıç 178
Kurban ta şı 163
Köpek ya ğı 180
Kurban Tepesi (Tokat) 158
Köprüköy 122
Kııreyş 12
Köprülü, Fuat 36, 42, 44, 45, 48, 49, 50, 53n 54, 62, 63, 64n, 73, 113, 114n, 145n
Kurgan 84
270
Kurt 69, 71, 178
101n
Kurtba ş Ağa Ş ahbender 178
Leek, Sybil 181
Kurtbo ğan 105
Lehçe-i Osmani 42, 53n
Kurtşeyh
135n
Lehmann, Alfred 21n, 183n, 188n, 192n
Kurt ş eyh Mahallesi (Devrekâni) 135
Lehmann, Edvard 14, 17n, 19n, 20n, 30, 183
Kut Da ğı 38
Lehmann, E R 183n, 184, 185
Kutlu (Kutluca) 122
Lehrbuch der Religions Geschichte
Kutlu Da ğ 35, 39, 40, 141
3n, 13n,
14n, 16n, 17n, 18n, 19n, 20n, 23n, 25n,
Kutlu ğ Han 47
26n 30n, 31n
Kutlukaya (Sivas) 156
Lehrbuch 4, 21n
Kutlu Kaya 3, 5, 34, 36, 38, 108, 167, 188 Kutlu taşlar 3 Kutsal fuhu ş 7
Lek: Ta ş 87 Lenk Timur Tekkesi (Tokat) 157 Lenkeran 74
Kutsal Kaya 29, 33, 165, 186
Levililer 30
Kutsal Kitaplar 194
Levy-Brühl, (Lucien) 187, 193n
Kutsalla ş an ta ş anıtlar 26, 165
Lexikon der Agyptischen Kultur 8n, 84n, 85n,
Kutsal Ta ş (lar) 1, 5, 8, 14, 16, 27, 28, 30, 31,
86n
72, 74, 107, 108, 109, 163, 165, 168, 186
Lidya 12 Ligeti, L. 24n
Kutsal Toprak 160
Likya 12
Kut Taş 108, 145
Linga 24
Kuvle deliği 136, 137, 171
Lingam Ta şı ibâdeti 182
Kuzucu köyü 128
Litholatrie 7
Küçük Asya 11, 16
Lithos: Ta ş
Küçük Çaml ıca 131 Küçük Mitologya Sözlü ğ ü 15n
Litvanya 19, 164
Küçük Mitoloji: Yunan Roma
Lobaba 123 17n
Kül Tegin 89, 90n
Lo ğtaşı 144 Lo ğusa Hatun 131
Kül-Tegin An ıtında 1958 de Yap ılan Arkeoloji Araştırmalarının Sonuçları
90n
Londra 181 Lowie, Robert E. 187 Löhr , Hans 192n
Kültür Değ işmeleri 187n Künbet 84
el-Lugatü'n-Nevaiyye
Kybele 11, 12, 133 ve 13, 16, 163
Lumur, Jsl. 90n
Kylene 15
Lüle taşı 71n
42
-LLaban 27, 28, 165
Macarca 96n
Lüdvert ta şı : Za-gin-na 9 Lâdik 151
Madagaskar 20
Lake Baykal 71
La Magie dans l'Inde Antique 192n
Lâmaizm 194
Magische Steine 3n
Landsberger, B. 26n
Magnezyum 70
Machtvorstellung und Magie
20n
Lao-tsu 25
Mahmud Harzem şah Sultan 63
Larnaka 78
Mahmud Hayrani, Seyyid 143
Lâtinler 107
Mahmud Kâşgari 42, 59, 60
"Lâ yünezzilil gayre man hadi mekânetü
Mahmud b. Mansur 63 (Mehmed, b. Mansur
ve yen şiru rahmetiM ve Hüve'l-VeliyyülHamid" 150
64n) Mahmud oğlu Hasan Bayatl ı 52
271
Mahruşa ta şı 9
Megalith (ler) 86, 89
Maia 15
die Megalithen Südostasienes und ihre Beden-
Makam-ı İbrahim 1, 167
tung für die Klarung der Megalithenfrage
Makedonya 79, 167
in Europa - und Polynesien 86n
Makedonya Yürük Folklorü, Ondokuzuncu As ırda
79n
Megas: Büyük Mehmet Bey 96n 96n
Malatya 147
Mehmet Bey Türbesi
Malaveie, Jean 23
Mehmet IV 53
Malaya 20, 183
Mehmet, Fatih Sultan 109
Malazgirt 94, 98
Mehmet Harizmi Sultan (Alâeddin) 56, 57, 58
Malenezca 183
Mehmet Muhtar 123
Malenezya 20, 164, 183, 184
Mehmet b. Zekeriyya el-Râzi 67
Malta 12
Mehpare Sultan 109n, 111
Man 31
Meinhof, Carl 23n
Mana 20, 21, 22, 25, 85, 179, 181, 183, 184 Mana 183n
Mekke 1, 5, 12, 129, 140
le Mana 184n
the Melanesians 20
Mana Atna 184
Meleklere, cinlere, tanr ılara atfedilen mana 184
Mana, der Bergriff des "ausserordentlich Wirkungsvollen" bei Südseevölkern
183n
Mana, Eine Bergriff Geschichtliche Untersuchung auf Ethnologischer Grundlage 183n
Mana Tangata 184 Manikeizm 33n Manisa 82, 148, 149 149n
Manisa'da Deri Sanatları Tarihi Üzerinde Bir Araştırma, XVI ve X "II. Yüzy ı l Vesikalarına Göre
149n
Manitu 183
Menderes 115 Menderes Çay ında Ya ğmur Duas ı 113 Mensching, Gustav 3n, 311). Mente şe° ğulları 96n Mente şeogullan Devrine ait Baz ı Kabir Taşları
96n Meraktaşı 133 Meram Ba ğları (Konya) 139 Mercime ğin ta ş oluşu 143, 144 Mercurius 15 Meriç, Rıfkı Melül 94, 175
Maraş 125
Merkez Efendi 129, 130
Mardin 149
Merkez Efendi Türbesi
Marul Çayı (Tokat) 158 Mas d'Azil 2 Maskotçuluk 191 Mastaba 84, 85
130n
Merkür 87 Mermer, 8, 31, 77, 114, 127, 138, 159, 164, 168 Mersin 150, 151
Mastaba 84n
Mater Duem Magna 12 Materyalist 191 Matta 33 Maveraünnehir 48, 56, 58
Mersin'in Tepe Köyünde Dodu,
Yağmur
Duaları 150n
el-Mervezt, Ebu'l-Abbas İ bni Muhammed İbni İ sa 48 el-Mervezi, Ebu'l- Abbas Isa b. Muhammed
Mayada ğ 79 Maynage şer, S. D. 77 Medizin, Aberglaube und Geschlechtsleben der
272
Men: Taş 86, 87
Merenhout, J. A. 22
Mansuri 53
Türkei
Me'mun 48
Menhir 86, 87, 177, 178
Manas Destan ı 69
Manisa
Meksika 70
192n
60 Meryem (Hz.) 87, 194 Meryem Ana Yortusu 13, 165, 186
Merzigon 103, 104
Milletleraras ı Dinler Tarihi Kongresi 45
Mescid 29 Mesih 31, 32, 165
Milletler Ruhiyat ı Esasları- Iptidai InsanInsanlığın Psikolojik Bir Tekâmül Tarihinin Anahatları 188n
Me şhed 48, 49
Milli Kütüphane 53
Meteor 12, 27n
Mirhond 52
Mezamir 28, 32
Mirmiroo ğlu 146 n
Mezar 84
Misk kokulu ırmak 52
Mezara ta ş bırakmak 102, 168
Mişigan Üniversitesi 111n
Mezar - megalitleri 89
Mişna 29
Mezaros 129n
Mitologya 15n
Mezarta şı 15n, 26, 27n, 78, 84, 88, 89, 91, 93,
Mitoloji 14, 15, 16, 148, 178, 179
Mescidü'l-Aksa 78
94, 95, 96, 97, 99, 165, 175, 176, 177
Mitspa 28
178, 179
Mitton, David Gordon 12-13
Mezar Ta şları 94n
Mo ğolca 42, 44
Mezbah 28, 165
Mo ğolistan 73n, 91
Mezmur 32, 33
Moğolistandaki Türkçe Kitabeler 73n
Mezardan ta ş alma 168
Mo ğollar 44, 51n
Meryem Ana Yortusu 13, 165, 186
Molla Gazi 75
Merzifon 103, 104
Molla Mehmet 123
Mescid 29
les Monuments Tures d'Anatolie 96n , 97n
Mescidü'l-Aksa 78
Moran, Adli 21n, 22n
Mesih 31, 32, 165
Morenz, Siegfried 7n. 85n
Meşhed 48, 49
Mor yakut 28
Meteor 12, 27n
Moscati, Sabatino 163n
Mezamir 28, 32
Mozole 84
Mezar 84
Mü'cem'ül-Büldan
Mezara ta ş bırakmak 102, 168
Mucur 140, 144
Mezar-megalitleri 89
Mudanya 114
Mezaros 129n
Mudurnu 113
Mezarta şı 15n, 26, 27n, 78, 84. 88, 89, 92,
Muğla 150
47, 60
93, 94, 95, 96, 97, 99, 165, 175, 176
Muhammed (Hz.) 12, 78, 159, 168, 172
177, 178, 179
Muhammed b. Zekerriyya, Ebu Bekr Râzî
Mezar Ta şları 94n
59 , 65
Mezbah 28, 165
Muhiddin b. Arabi 50
Mezmur 32, 33
Muhtar Baba 145
Mezardan ta ş alma 168
Mukaddes kâhinlik 32
Mezopotamya 8, 10, 92
Mukaddes kaya 29
Mıknatıs taşı 8
Mukaddes Taş 107, 108
Mısır 6, 7, 57, 58, 66, 84, 85, 86, 163
Mukdesi 62
Mısır Tarihi 84n
Mum 77, 79, 100, 119, 130, 131, 136, 181, 194,
Midilli 109
195
Mihenk taşı 9
Murat Pa şa 96 n
Mikerinus 85
Murat Paşa Kız ı Türbesi 96n
Milletlerarası Birinci Türk Sanatları Kongresi, Ankara 1959, Kongreye Sunulan Tebliğler 93n, 95n, 176n
Murat Ta şı 106, 172 Musa (Hz.) 26, 30, 31, 146, 165, 180 Musanın Altıncı ve Yedinci Kitapları 180
273
Musa Kâzım 97, 98, 128
Negelein, Julius 192n
Musavver Türkistan Tarih ve Seyahatnamesi
Nephrite 70 Nephrit und Jadeit 70n
77n Musevı (lik) 5, 6, 25, 29, 30, 32, 33, 120, 173,
Nesevi, Şihabüddin Ahmet 51
181 Muska 8, 26, 50, 92, 153, 163, 164, 173, 175, 179, 182, 189
Neue Forschungen zum Mana Begriff 183n Neue Petraforschungen 29n Neval, Ali Şir 42
Mustafa Es-Safi 53 Musul
Nesep tayini 34
Nevruz 79
52, 72
Muş 150
Nevşehir 113, 140, 146, 166
Mut 138n
New - York 181
Mut Âbideleri Bak: Abideleri ve Kiteibeleri ile
Newyork'ta Bir Volkan: Harlem 181 n
Karaman Tarihi, Ermenek ve... 138n
die Nichtchrististlichen Religionen lln
Mübarek, Galip 96n
Niğde 94, 96
Mübarek taşlar 117 Mücmel'ut - Tavarih va'l-K ısas 45, 50, 62 Mühlmann, W. E. 19n
Niksar 158 Nilson , Martin 13, 14n Ninurta 9
Mühr-i Süleymani 94
Niobe 82, 148, 149
Müslümanlar 13, 29 Myth, Mensch und Umwelt Mythologisches Lexikon
die Nichiren-shu 25n
21n
I4n
Mythus 21n
Nişaburi, Ebül Bereldit 53, 59 Niyaz Taşı 132, 169 Niyet 24, 115, 118, 132 Niyet ta şları 99, 154, 168
Mytuslar 21
Nizip, 113, 126, 127 Noah 46n
Nakşıbendi Tekkesi (Sivas) 155 Nallıhan 100, 103 Narlıdere 107, 108 Nasır (Sivas) 156 Nâsır b. Yakub 65 Nasirüddin Tüsi 52, 53. 59 Na taşı 9
Noth, Martin 29n Nölle, Wilfried 21, 183n, 185n, 192n, 194 N. R. 179n Nuh (Hz) 46n, 47, 50, 52, 56, 62, 71, 108 Nuh b. Esed 48 Nureddin, Sentimur o ğlu 157n Nureddin (Timurlenk'in o ğlu) 157
Naturalizm 6, 7
Nuriye Hanım 114n
Naturist 191
Nuruosmaniye Kütüphanesi 53
Naturizm 6, 141
Nusha (Muska) 9, 182
Na'u 9
-o-
Nazar Değmesi Inanc ı , Bak: Islâm Medeniyetinde Puta Tapma Devrinden Artakalan ve Kal ınt ı Halinde Ya şayagelen
Oğuz (lar) 35, 36, 37, 39, 45. 47, 48, 50, 60, 73, 75, 76, 90, 91n, 92
Nebat ta şı 8
Oğuz Destanı 46 Oğuzlar (Türkmenler) 91n Oğuzları n Hıristiyanlığı na Ait 75n
Nebi Efendi (Urfa) 159
O, (insanlar) ümitlerini kestikten sonra, ya ğ-
Itikatlar
189n
Nazarlık 185, 191, 192n
Necatigil, Behçet 15n
muru indirmekte rahmetini yaymakta
Necatigil, Behçet 15n
olandır. O, hakiki yâr, her hamde se-
Necip As ım (Yaz ıksız) 51 Nefrit ta şı 24, 44, 49, 51, 52, 70, 164
274
zâvardır ( Şfıra süresi 28) 10In Olbrich, Karl 18n, 180n
Olcaytu 130n
Öksürük ta şı 102
Omaha 22
Öküz: Irmak 70
Omphalos 15, 16n, 164
Öküz başı denilen beyaz ta ş 147, 170 Ölü kültü 85, 176, 177
On 173 Onaltı ncı ve Onyedinci Yüzy ıl Vesikaları na Göre Manisa' da Deri Sanatları Tarihi Üzerinde Bir Araşt ırma 149n
Ölüler metinleri 86n Ölüm 7, 15, 175 Ömer , Çorumlu 117
On buyruk 30, 165
Inançlar 44
Ondokuzmayıs İlkokulu (Samsun) 151
Önasya 46
Ondokuzuncu As ırda: Makedonya Yürük
Önder, Mehmet 139n, 16011
Folkloru
79n
Öner, Necati 192, 193n
Ongun 176
Öpülen Kö şker Baba'n ın taşı 150
(Ongun) Cemil Sena 137
Örnek, Sedat Veyis 156n, 159, 183n, 185n,
Ongunlar 97n
192n, 193n, 194, 195
Onikiçeşme 146
Örünk Ka ş 60
Oniki İmam (ı. mâsuın) 146, 169
Örünk Ka ş Öküz 60, 64n
Oniki Kabile 146, 165 Oniki sıpt 28
Özbekler 52 Özcan , Mustafa 109
Oniki ta ş mühür 165
Özer, Yusuf Ziya 84n
Oniki zaviye 146, 169
Özerdim, Muhaddere Nabi 25n
On Ok kabileleri 45, 47 On the Traces of Stones Worship in Japan 25n Onuncu Arsıulusal Tıp Tarihi Kongresi, Madrit Eylül 1935, 114, 153n
Özgüç, Tahsin 90n Öztelli, Cahit 158n Öztuna , T. Yılmaz 91rı
Oral, Zeki 96n, 97n Orenda 183
le Paganisme Contemporaine chez les Peuples
Orfe 82
Ceti-Latins
Orhon 73, 78, 91
19211
Orkun 36n
Palastina 29n
Orkun, Hüseyin Namık 35n, 36, 49, 89, 96n
Paleoantropoloji 1
Orta Anadolu'da Bir Dolaşma 104n, 156n,
Panteistik Realizm 25 Panteon 6
158n Orta Asya 44, 77, 78, 87, 91n, 177, 189
Papalık 194
Ortodoks 31, 190, 194
Para, 77, 149 Pardız 122
Oruç 101 Osmanische Türkische Volksglaube
129n
Parıldayan: gi-nu-gal 9
Osmanlı 53n, 149n
Paris 45, 180
Osmanlılar zamanı nda Tokat 157n
Parpısı budur 121
Osmanlı Müellifleri 53n
Parutu 9
Otto-Dora, Katharina 94n, 96n, 177
Parvati 24
Oyuk Kaya 113
Pasif büyü 185
Oyuklara konulan ta ş 126 , 169
Pasifik Adalar ı 22
Oyuk taşa kafa sokmak 137, 171 Oyulan ta ş 117
Patnos 96n
-Ö-
Pazirik 177 Peçenek(ler) 65 Pelaj 15n
0'01, Bahaeddin 91, 97n
Pessinus 12
Öksürük kayas ı 97, 171
Peterich, Eckart 14n, 16n
275
Petrusun Birinci Mektubu 32, 33
Ras Şamra'da Bulunan Çivi Yaz ısı Vesikalarını n Kültür Tarihi Bak ım ı ndan Önemi 26n
Peygamber (Hz.) 112, 151
Raşit Paş a, 65n, 66
Peygamber P ınarı 139
Raş it Paşa Tarihi 65n, 66
Phallisme 7
Ravzatü's-Safa 47, 108 Ebubekr Muhammed b. Zekeriyya 59,
Petrus 32, 33
Phallos (kültü) 13, 15 Phünomenologie der Religion 3n, 27n. 183 ıı, Phrygische Kunst
12n
Pınar 11, 76, 125, 139 Pierres Tombales Seldjukides a Effigie
65, 67 Re 86n Realenanzyklopadie der Klassischen Altertums-
au
14e Siecle a Anatolie 96n
Wissenschaft
29n
Refahiye 120
Piramid 85, 86
Refik Cemal 116 die Religionen der Erde 22n, 27n
Piramit Metin 86n
die Religionen in Geschichte und Gegenwardt
Pir-emir 113
3n, 19n, 33n, 182n, 188n, 194 die Religionen und das Heilige 3n, 16n, 27n,
Pir (Hac ı Bekta ş Veli) 144
Pir Sultan Abdal 142n
86n, 183n
Pislik 66, 68 Pilâtin dağı 12
Religionen Indiens 25n
Polinezya 20, 164, 183
die Religionen der Menschheit und Gegenwart
die Polynesischen Tabusitten 183n
11n, 32, 85n, 87n
Posener, von George Bn
Religionen, Wesen und Geschichte
Pozitif maji 185
die Religiösen Vorstellungen der Altaischen
Pölvan 7
Völker
11n, 27n
55n
Preuss, Konrad Theodor 23n
Renkli ta şlar 8
Primitive Mantality
Resimli Tarih Mecmuas ı 55n, 189n die Reste der Primitiven Religion in Altesten
187n
Priyap 15n Proben 54, 69, 75
Christentum 26, 29n, 31n
Proxene grubu 70
Resulullah 159
Psychologie der Aberglauben 186n, 190n, 192n
Reşideddin 44, 50
Purul Da ğı 122
Re ş it Rahmeti Arat Için 95n, 167n Revue de Tradition Populaire 192n
Put 54 Püt 67 Pyramiden 85n
- 4Quelques Remarques sur les Statues de Pierre dites "baba" ("femmes en pierre") 89n
- RRab 28, 30, 32, 58, 101, 165, 186
Rıza, İmam 74 Rıza Nur 35n, 36, 37, 38n, 43n, 189 Rienschneider, Margarete 139n Risale-i Ş ifaiyye fi Beyan ı Envai Ahcar 53 Robbins, Rossel Hpe. 181 Rockhill, Jaurer 90n Roma 6, 11, 12, 16, 17, 31, 84, 107, 133, 163 164, 186 Röhr, J. 183n
Radloff W. 54, 62, 69n, 73, 75, 88, 89
Röhrich, L, 3n
Ragıp Hulusi (Özden) 73n
die Römer 17n
Rahel 31
Ruben , Walter 175
Rahim Han 78
Rubruk 90
Raingexard, P. 14n
Rudenko Kultura noseleniyo Gornogo Altaya 177
Ramazan 117n
V Skifskoe Vremya
Ras Şamra 26n
Ruh 23, 31, 175, 179, 183, 186
276
Ruhani ev 32 Ruhani kaya 31, 165
Sandık şeklinde ta şlar 86, 88 Sarayköy 120
Ruhani kurban 32
Sarı akik : hulâlu 9
Ruhi Sadi 105
Sarı Çoban Dede 97
Rum 145
Sarık 27n
Rumlar 148 Rusça 51n, 69n
Sarı kaya 157 Sarı Kız 93, 98, 107, 108, 109, 110, 111, 174
Ruska 64n
Sarıkız Âyini 109
e
Ruslar 76
Sarı K ız Efsanesi
Rusya 192 n
Sarıkız Mehpare Sultan 111 -S-
109n, 111n
Sarıkız Mehpare Sultan ve Medyum Nuriye Üner 109n, 111n
Sabır ta şı 2, 83, 166
Sarılık ta şı 156
Sab ır Taşı , İstanbul Masalları 2n
Sarımsak dö ğmek 66
Sadettin Nüzhet (Ergun) 96n
Sarı ta ş 153, 171
Safa Tepesi 131
Sarı yakut 28
es-Sofi, Mustafa 53
Sart 12
Safir 28
Saruhan O ğulları 148n
Sagara ta şı 9
Saruhan Oğullarına ve Eserlerine Dair Vesika-
Sagımbay 69n Sag-kal ta şı 8 Sahip : İzi 75, 188, 189, 190 Sahre 1, 3, 5, 165, 167, 172, 173 Saint Re ınacle 192n Sait 129n Sâk! : Âmin! 76 Saka 46 Sakalar 47 Sakarya 100, 112 Sakh 46 Sakh man 31 Salagrama 24
lar 148n Sata 43, 44, 61, 69 Sataufer , Ethelbert 33n Satılmış 83, 84, 153 Satı Taşı 83, 84, 153, 168 Saul 28 Sauneron , Serge 84n, 86n Saussirite 70 Savur 149, 150n Savur'da Ya ğmur Duası . Türk Halk Bilgisi Derneği Anketine Cevaplar 150n Sarak buca ğı 112
Salih Nezihi 131
Sbornik MAE
Sallanan Ta ş Beşik 159
Schoeder, H. H. 73n
70n
Salman, Mustafa 105
Schamanen 188n
Salomon 20, 29n, 30
der Schamanismus 23
Salomon Mâbedi 30
Schimmel, Annemarie 8n, 14, 21n, 22n, 24n
Salluk (emir) 97
27n, 33n, 85n, 99n
Saluvanta 11
Shintai "Gottesleib" 25n
Sam 52
Schinz, H. 20n
Samani(ler) 56, 62, 165
Schmidt, P. W. 89n, 177
Sâmi(Kavimler) 25, 26, 27, 30, 33, 46, 186
Schoeps, Hans - Jaochim 11n. 27n, 31n
Samsun 151
Schwab 192n
Samtu : Kırmızı taş : kırmızı akik 9, 28 Samuel 28
Seba 107
Sanat Ansiklopedisi 84n, 85n, 86n, 87n Sanat Bak ım ından Mezarlar ve Mezar Taşları
Sedir 84
ve Karaca Ahmet Mezarl ığı 93n
Sebillot, Paul 192n Selâmi Baba 131 Selçuk 132
277
Selçuk(lular) 45, 90n, 96, 135, 136
Sihir taşı 164
Selçuklular Tarihi ve Türk İslâm Medeniyeti
Simplegad 82
90n
Sinarası Pınarı 11
Selenga 37, 39
Sinop 152, 153, 189
Seligmann, Edward 192n
Sinop'ta Çocuğa Olmayanların ve Ya şamıyan-
Selimiye Camii (Edirne) 118, 120 Selinos Çayı 133 Semerkand 51, 58, 77, 78, 167 Semiramis 187 Semitische Völker in Vorderasien, Vorzeichen, Beschworung
8n, 26n
ları n Ald ığı Tedbirler, Çocuk Hakk ında Muhtelif A‘cletler ve İnanmalar 153n Sinop'ta ve Çevresinde S ıhhat Hakk ında "İnanmalar
153
Sion 32 Sipahioğlu, Gökşin 23n
Seng Hoca 76
Siptu ta şı 9
Sengi büt 56
Siren'ler 82
Sengi cede 44, 48
Sist 86, 88
Sengi yede 42, 57
Sivas 94, 95, 107, 153, 155, 156, 166
Sentimur o ğlu Nureddin 157n Serdap 60
Sivas ve Çevresindö Hayat ın Çeşitli Safhalartyle
Serev 65 Serhab 57, 64, 71 Sero şevski, L. 69 (Sert) Çoban Dede 103 Serto ğlu, Mithat 81n Seyahatname 48 Seyhan 151 Seyidiköy 116 Seyid Ahmed-i Kebir ve yan ındaki ta ş 151 Seyl(in 180 Seyyid Battal Gazi'nin Hayati ve Baz ı Menktbeleri 122n Seyyid Mahmud Hayrani 143 Sezar , Jül 87 Sıkıştırılmış kutsal toprak 160
İlgili Wall İnançların Ve Büyüsel hlemlerin Etnolojik Tetkiki 156n, 183n, 192n, 193n Siverek 159 Sivrihisar 122 Sivritepe 79 Siyah amonit 24 Siyah ka ş 60 Siyah ta ş 134, 163 Siyavuşgil, (Sabri Esat) 3n (4) Siyerozevski 61 (Sero şevski 69) Sloven und Litauer 19n Smith, G. F. H. 70n Sodyum ve Aluminyum tuzu 70 Sofular Camii 104 So ğuk Çermik (Sivas) 155
Sınır ta şlar ı 14, 17, 26, 48, 87, 164, 165, 182 186
Sohbet (gazete)
109n, ilin
Solfasol Köyü 100
Sıpt 28
Soma 147
Sıra ta şlar 86, 87
Soma'da Ya ğmur Duast 148
Sırrı Numan 121
Sovyet Archeologya
Sıtma P ınarı 125
Sovyetler 191n
Sızan , Ayhan 160n
Sovyetler Ülkesinde Din Meselesi
Siamandre 192n
Sovyet Rusya 195
Sibel 12 Sibirya 71
Sö ğütler 97n Sö ğüt Ilçesi 112
Sibirya'dan 54
Söz dinleyen taşlar 187
Sihir 25, 34, 37, 40n, 41, 42, 43, 44, 48, 51,
S. S. Y. 180n
55, 62, 63, 68, 71, 73, 113, 121, 123n,
278
91n 191n
Stayble, Hans Bachtold 18n, I92n
124n, 126n, 127n, 133, 142, 164, 187,
Steine: Steinkult 182n
188, 189, 191
Steinverehrung bei den Israeliten ein Beitrag.
zur Semitischen und Allgemeinen
Reli-
giongeschichte 26n, 27n, 29n.
Stern, Bernhard 192n
Ş adânu 9
Sternberg, L. 96n, 177
Şahbender Kurtba ş Ağa 178 Ş ah Hüseyin, 65n, 66
Stiglmayr. E. 183n Stone
70n
Şahide 93
Stone Cults and Venrated Stones in the GraecoTurkish
Ş aban Şifai 52, 53, 56, 57, 58, 59, 63, 72
13n
Şahin 178 Ş ah Zende Camii 77
Studien zur Geschichte und Kultur des Nahen und Fernen Osten, in Festschrift 24n
Şair Hasan Dede Ankara Araştırmaları 140n
Şam 94
Su 46, 56, 57, 58, 59, 61, 63, 65, 66, 67, 70,
Şaman, 43, 45, 55, 62, 69, 90
71, 75, 76, 77, 97, 122, 123, 129, 139, 150,
Ş amani Akideler 55n
153, 156, 158, 160, 161, 172, 186, 187, 188,
Ş amanist 43, 75, 177 Şamanizm 43, 44n, 45n, 54, 68, 69n, 70n,
189, 194
90, 176, 188n
Suka 46n
Şamanizm'in Men şei ve
Sukh 45
İnki şafı Hakk ında
188n
Su kuşu 56, 64 Su kültü 186
Ş amanlık 23n, 141, 178, 189, 191
Sultan Baba Bayram Tekkesi (Halep) 142n
Şapolyo, Enver Behman. 140n
Sultan Da ğı (Akşehir) 138
Ş arap gü ğümleri 180 Ş ark ta şı 44
Sultantepe (Karaman) 138 Sulusaray Köyü 146
Şehadet ta şı 28 Ş ehitler ( İ zmir) 132
Sungur Tekin 40 Su Pınarı 100 Suriye 12, 14, 26
Ş ehit olan ta ş 116, 169, 187 Şehname 44
Suruva 11
Şem 46n
Stirya 24
Şemot 28
Sû taşı 8
Şemsettin Sami 148n
Süleyman (Hz.) 29, 30, 121
Ş en 28
Süleyman Ağa, Hamamcı 126
Şer, J. A. 91 Ş erefeddin Yezdi 50
Süleyman mâbedi (tap ınağı) 29, 30, 165 Süleyman ta şı 28 Sümbül Dede 157
Şedir Arif 159n Ş er'i taharetsiz kimse 66
Sümbül Efendi 130
Ş eyh Bedrettin Camii (Konya) 138
Sümer 6, 8, 10, 85, 92, 163 Sümer, Faruk 55, 56, 91n, 189
Ş eyhcan Camii 123 Ş eyh Hüseyin Köyü 153
Sümerce 9
Ş eyh Recep Tekkesi (Sivas) 155
Sümeroloji 8, 1011
Ş eytan 1, 3, 5, 133, 134, 149, 159, 167, 169,
Sün köyü 102n Siin Köyü'nün Etnolojik Tetkiki
171, 172 102
Sürçme ta şı 32
Şeytan Taşı 149, 159, 171 Şeytan ta şlamak 1, 3, 5, 133, 134, 167, 172 Şeytan Taşlama Dağı 133, 169
Sürhab 56
Şeytan Taşlama Dağı 134n
Sürülen koruyucu 13
Şeytan ta şlama yeri 134 Şıhcan Camii 123
Sünni 104
Sütun 7, 14, 15, 77, 81, 91, 98, 123, 131, 153, 154, 159, 163, 165, 168, 171, 182, 187,
Şıhcan Tekke ve Türbesi 123
192n
Şıp Dede 106
279
Şifai, Ş aban 52: 53, 56, 57, 58, 59, 63, 72
Tanyol, Cahit 190n, 191n
Ş ifaiye fi't-T ıb 52
Tanyu, Hikmet 31n, 93, 99n, 105n, 130n,
Şifah Mermer 138
140n, 192n
Şifalı taşlar 3, 163, 164, 170
Taoizm 181, 194
Şifah yuvarlak ta ş 116, 170 Şiller 160
Taoizm (Tao Te Ching)
Şiilik 107n
Taplamaelo ğlu, Mehmet 188n
Şilezya 18
Tarım, Cevat Hakk ı 96n
Şilezya 18
Tarih I 11
Şiller 77
Tarih Dünyas ı 81n
Şimşek 42, 43, 59, 68
Tarih Hazinesi
Şintoizm 25, 181, 194
Tarih-i Cihanküşa 36n, 37n
Şirdar Medresesi 77
Tarih'de Edremit Şehri 37n, 38n, 107n, 108,
Tao Te Ching
Şiva 24
24n
25n
81n
110, 146n
Şûra süresi 101n, 150n
Tarihte Kırşehri - Gülşehri ve Babailer - AhilerBekta şiler 96n
-TTaberi 1, 45
Tarihte Türkler Aras ında Ş iilik Cereyanları 107
Taberistan 66
Tarihte ve Bugün
Şamanizm 43, 44n, 45n,
54, 68, 69n, 70n, 90
Tabiata tapma 141 Tabiatçılık (Naturalizm) 6
Tas 56, 57, 58, 66
Tabiatperesti
7
Taş (Kültü) 1, 2, 3, 4, 5, 6, 7, 8, 9, 10, 11, 12
: dol 87
13, 14, 15, 16„ 17, 18, 19, 20, 21, 22,
Tabla
23, 24, 25, 26, 27, 28, 29, 30, 31, 32, 33,
Tabla ş eklindeki ta ş 86, 87 Tahtac ı(lar) 102, 107, 109, 111
34, 35, 36, 40, 41, 42, 43, 44, 45, 46, 47,
Taklit Büyüsü 185
48, 49, 50, 51, 52, 53, 54, 55, 56, 57, 58, 59, 60, 61, 62, 63, 64, 65, 66, 67, 68, 69
Talih ve Ta ş 117, 155, 163, 167 Talimi-Destani Sümer Edebiyat ın ın
Şaheser-
70, 71, 72, 73, 74, 75, 76, 77, 78, 79, 80,
lerinden Biri 10n
81, 82, 83, 84, 85, 86, 87, 88, 89, 90, 91
Talisman
92, 93, 94, 95, 96, 97, 98, 99, 100, 101,
185
Tamer, Ülkü 15n Tamgaç 57, 67 Tam-tam 22
102, 103, 104, 105, 107, 108, 109 110, 112, 113, 114, 115, 116, 117, 118, 119, 120, 121, 122, 123, 124, 125, 126,
Tanah 26, 28, 30
127, 128, 129, 130, 131, 132, 133, 134,
Tang Sülâlesi 35, 38, 45
135, 136, 137, 138, 140, 141, 142, 143,
Tangaroa
144, 145, 146, 147, 148, 149, 150, 151,
22
Tanrı 4, 6, 8, 9, 10, 11, 12, 14, 15, 16, 22, 27,
152, 153, 154, 155, 156, 157, 158, 159,
28, 29, 30, 33, 34, 35, 37, 39, 40, 43, 46,
160, 161, 162, 163, 164, 165, 166, 167,
57, 69, 71, 72, 76, 82, 83, 86n, 98, 101, 107,
168, 169, 170, 171, 172, 173, 174, 175
110, 111, 125, 126, 138, 139n, 149, 164,
176, 177, 178, 179, 180, 182, 183, 184, 185, 186, 187, 188, 189, 190, 195
165, 166, 172, 174, 184, 186 Tanrıça 37
Taş 3n
Tanrı Da ğ 39
Taş a çivi çakmak 114, 168
Tanrının tasviri olarak ta ş benzetmesi 33 Tanrılara, cinlere, meleklere atfedilen mana
Taş alıp mezara koyma 105
184
Taş alıp mezara sürtmek tutturmak 131 Taş almak, duvar dibine koymak 131
Tanrılarm büyük anas ı 12
Taş almak üzerinde ta şımak 172, 173, 187
Tansumname-i ilhani 67
Taş anıtlar 26, 165
280
Taş asmak 18, 106, 164, 168
Taşların buyru ğa uyuşu 135
Taş a okumak 171, 172
Taşların yuvarlanmas ı 54
Taşa Tapma Dini 87
Taşlaşma 35, 92, 165 , 166, 167, 174
Taş atmak 18, 125, 154, 155, 157, 160, 164,
Taşlaştırma 142, 170
170, 171, 187
Taşla tedavi 33, 165
Taşa tükürmek 151, 170
Taşla yapılan kerâmetler 3
Taşbaş Dağı 127 Taş bebek 93, 166
Taş levha 30
Taş Bebek Efsanesi
Taş olma 3, 158, 170 3n
Taş panzehiri 172
Ta ş beşik 159, 170
Taş perisi 186
Taş çevirme 98, 168
Taş putlar 30
Taş dikme 155, 165, 170
Ta ş saklamak 172, 173
Taş direk 14
Taş salmak 170, 173
Taş do ğurma 3, 166
Taş da Ali'nin izi 103
Taş duvar 31
Taştan Medet Uman Gençler 195
Taş ekmek 122, 169
Taş tanrıs ı 8
Taş feti şler 164
Taş üstüne yat ırma 150, 168, 170, 171
Taş gömme 19, 115, 161, 162, 173 Taş Hoca 176
Taş üzerine ç ıkma 168
Taşı a ğızda tutma 173 Taşı belde ta şıma 152, 170, 172
Taş üzerine yemin 151, 170
Taşı birbirine sürtmek 189
Taş ve diş 120
Taşı hamur yapma 142, 170
Taş ve fal 146
Taşı hıyar do ğrar gibi do ğramak 143 Taşı kucağına alıp taşımak 172
Taş yapıştırma 98, 99, 105, 116, 123, 131, 137,
Taşın altından geçmek 171 Taşın çevresinde yürümek 168, 172, 173 Taşın dile gelmesi 142
Taş yapma 142
Taş üzerine dua okuma 173 Taş üzerine yüzükoyun uzanmak 172
138, 140, 151, 154, 155, 157, 168, 169 Taş yığınları 13, 14, 15, 17, 33, 163, 165 Taş yuvaları 28
Taşın konuşması 1, 167, 187 Taşı öpme 173
Taş ziyaretgühlar ı 3, 172, 173
Taşı suda eriterek içmek 170, 172 Taşı yalama 173
Tavşancıl taşı 72
Taş içinde oyuk , dilek 136 Taş kabartmalar ı 125, 169
Tefeül 72
Taş kesilen adam ve Köro ğlu'nun yala ğı 122 Taş kesilen üç kız 127
Tekirda ğ 156
Taş kesilme 112, 128, 146, 170
Tekke Köyü 112
Taş kesilmiş ağaç 112
Tekkeviran 122
Taşla gelece ği ö ğrenme 168 Taşla ilgili kerâmet 103
Tekta ş 3
Taşla ilgili masallar 3
Temas büyüsü 185
Taşlanmadan Adağı Yerine Getirmeyen Bir
Temel ta şları 26, 29, 165
Yat ır Var Dursunbey'de 106n
Taşlara ibadet 7 Taşlara selâm 167 Taşlardan örnek ev yapma 120, 169 Taşları hayvan çi ğneyip parçalamas ı 54, 59 Taşları n birbirine sürtülmesi 54, 58, 66
Tavş an 178 Tedavi 17 Tekbir 174, 191 Tekke Kaya 144
Tekvin 27, 28n
Temir, Ahmet 54n Tennüri, İ brahim 136, 137 Tepe 83, 89, 97, 110, 134 Tepecik Köyü 178 Tepe Köyü (Mersin) 150 Tercüman (gazete) 123n , 195n
281
Terler direk 130, 131, 171, 187
Toroslar'da Karatepeli Bölgesi 102n, 152n
Terleyen kara ta ş sütun 123, 171
Totem 2, 20, 176, 178
Terleyen mermer 127
Totemizm 177
Terleyen sütun 131 Terleyen taş 127, 169, 187
Totenkult 86n Totentexte 86n
Terminus 15n, 17
Tökez Kayas ı 32
Tesbih 131
Transkafkasya 176
Teslim taşı 108, 125, 141, 145, 146, 169
Trilith 86, 88
Tesniye 30
Tro 21
Tevhid 172
Tufan 52
Tevrat 30, 46, 145
Tuğla 37, 39
Teye Nehri 76
Tukue'lerin Dini 89n
Tezatlar Ülkesi: Hindistan 180
Tuluy Han 44
Tezel , Naki 2n, 101
Tuna 90
Theophania, Walter F. Otto 15n
Turan, Osman 90, 91
Thomsen, R. 27n, 73
Turanl Ananeler 145
Thurnwald, Fr. 183n
Turani Kavimler 107
Tılsım 8, 26, 32, 34, 40, 43, 45, 46, 47, 49,
Turfan 38
61, 81, 93, 126, 145, 163, 165, 166, 178,
Turgay, Rifat 102n
179, 182, 185, 187, 188n, 189, 190
Turhan, Mümtaz 187
Tılsım taşı 163 Tıpkı ta şı 121, 169 Tibet 70 Tifâşi, Hakim 53, 57, 58, 59 Tih Sahrası 145 Tiksinme 125
Time (gazete) 180 Timur 24n, 51, 52, 77, 78, Timurlenk Türbesi (Tokat) 157 Timurlular 52 Tischner, Herbert 21n, 192n Toba 76 Togan , Zeki Velidi 35n, 45, 46, 47, 49, 55n, 75 Togo 22
Turistik Şehir Ye ş il Giresun 128n Tûr-u Sinâ 78 Tutu taşı 9 Tuva 91, 92n, 175n
Tuva'da Eski Türk Heykelleri 91, 92n, 175n Tuvi 92n Tuz patlatmak 129 Tümülüs 7, 84 Tünzürük Çayı 154 Türbe 84, 94, 96, 114, 134, 140 Türbeden ta ş almak sonra geri bırakmak 129, 170 Türbeler ve ta ş 140 Türbe penceresinden ta ş atmak 170 Türbeye üç ta ş atılması 169 Türk(ler) 1, 3, 5, 33, 34, 35, 36, 37, 38, 39, 40,
Tokat 94, 95, 96, 97, 157, 158, 166
41, 42, 43, 44, 45, 46, 47, 48, 49, 50, 52
Tokat Caddesi (Tokat) 156
54, 55, 56, 57, 60, 61, 62, 64, 65, 66, 67,
Tokat'la İlgili Yap ılan Yanl ışlar 157n Tokat Viltiyeti Me şhurları 157n
68, 69, 70, 71, 72, 73, 74, 75, 76, 78, 80
le Tombeaux dits "kerek sur" an Mongolie 89n
97n, 99, 104, 107, 108, 125n, 134n, 140n,
Tomsen, V. 88 Tonyukuk 73
141, 145, 151, 166, 167, 174, 175, 176,
83, 84, 87, 88, 89, 90, 91, 92, 94, 95, 96
177, 178, 188, 189, 190.
Topçam (dergi) 157n
Türk Ansiklopedisi
Topkapı Sarayı Müzesi Hazine Kütüphanesi 53
Türkçe 42, 43, 50, 51, 54, 63, 72, 73n, 77n,
Topuz 11
88
87, 101
Torba : suka 46n
Türk destanlar ı 34, 40
Toroslar 102n , 152
Türk Dini Tarihi 188
282
Türk Din Tarihi ve Sosyolojisi Etrafında Araştırmalar 125n Türk Edebiyat ı Tarihi 36n, 38, 39n Türk Efsaneleri 34
Türk Efsaneleri 35n, 36 Türk Efsanelerinde Milli Alâmetler 35n Türkel, T. 179n Türk Folklor Ara ştırmaları 41n, 79n, 102n,
Türklerde ve Mo ğollarda Defin Merasimi Meselesine Dair 89n, 90n, Türk Ltigati 3n, 41rı Türk Medeniyeti Tarihi 35n Türkmen(ler) 91n, 102n, 107, 109, 111, 126, 140n, 151, 169
131n, 134n, 140n, 148n, 150n, 158n,
Türkmen-Baraklar, Anadolu Etnoloji ve Etnografyası 140n Türk Mimarisi: Mezar Ta şları 94n
191n
Türk Oca ğı 74
Türk Halk Bilgisi Anketine Cevaplar: Ankara'da Yağmur Duası 102n Türk Halk Bilgisi Anketine Cevaplar: Kastamonu'da Yağmur Duası 134n Türk Halk Bilgisi Derne ği Anketine Cevaplar: Savur'da Yağmur Duası 150n Türk Halk Edebiyatı 83
Türkische Grabsteine mit Figurenreliefs aus Kleinasien 94n, 96n, 177n Türkische Keramik 96n Türkistan 36, 46, 49, 52, 54, 56, 59, 60, 71, 73, 74, 75, 76, 77, 78, 84, 167
Türk Sanat ı 96n Türk Tarih, Arkeologya ve Etnografya Dergisi 96n
Türk Tarihi 35, 36, 37, 38n, 43, 49n, 89n, 189n
Türk Türesi 35n Türk Yurdu (dergi)
-UUfak ta şlar 20 Uğur 137, 163, 164
Türkistan Çin'i 42
Uğurluk 185
Türkistan Seyahatnamesi 78
Uğurlu ta ş 137
Türkiyat Mecmuas ı 49n, 64n, 73n, 75n, 94n,
U ğur ta şı 163, 164
96n, 147n Türkiye 2, 4, 5, 6, 31, 72, 80, 81, 83, 96n, 99,
Ukrayna 78 Ulaş (Sivas) 156
113, 114, 141, 148, 149, 159n, 160n,
Ullânu taşı 10
161, 166, 174, 182, 1921ı , 195
Ullukummi 10
Türkiye'de Doğumla hgili adet ve İnanmalar 160n. 192n
Türkiye'de T ıbbi Folklor Üzerine Rapor. Madrit Eylül 1935 114n, 153n Türkiye'de Ya ğmur Duası 161n Türkiye'de Ya ğmur Duas ı ve Taşlar 161
Türkiye Etnografya ve Folklor Sözlü ğü Üzerine Bir Kalem Tecrübesi 83n, 84n Türkiye'nin S ıhhi ve İçtimai Coğrafyasi Urfa Vilâyeti 159n Türkiye Tarihi, Ba şlangıc ı ndan Zamanım ıza Kadar 91n Türk Kazaklar ı 75
Türk Kültürü (dergi) 92n, 175n Türklerde Resimli ve Heykelli Mezar Ta şlarıyle İlgili Gezi 96n Türklerde Sihri Ta ş Telâkkisi, 73, 100n Türklerde Üç, Yedi ve K ırk Say ıları 174n
31n, 94n, 99n, 140n,
145n, 19In
Uluborlu 129n
Uluborlu'da Yağmur Duası 129n Ulu Cami (Sivas) 153 Uluçay, M. Ça ğatay 148n Uluğ Bey 51
Uluğ Bey ve Zaman ı 51n Uluğ taş 75 Uluğtürk , Nimet 89n Uluhiyet taşı 107
Ulus 13 Umumi Türk Tarihine Giri ş 45n, 55n "Umutsuzluğa düşmelerinin ardından yağmuru indiren, rahmetini yayan O'dur. O, övülmeğe lâyık olan Dost'tur" (Süra süresi 28) 101 Ur 92 Uraz, Murat 17n Ural - Altay 44 Urartu 178
283
Urfa 159
Vangyen - tö 49
Urfa'da Ziyaret Yerleri 159n
Varo ğlu, Hamdi 23n
Urfa Vil(iyeti, Türkiye'nin S ıhhi ve Iktimai
Varto 150, 151n
Coğrafyası 159n
Varto Tarihi, Doğ u Illeri ve ... 151n
Urla 132, 133
Vayikra 30
der Ursprung der Gottesidee 89n
"Ve hiivellezi yünezzilül gayse min bâdi ma-
Ur Tegin 40 Uruttum ta şı 9
kanetu ve yenşüru rahmetehû ve hüvel veliyyül hamid" (Şûra süresi 28) 101,
Uş ak 159
150n
Uşu taşı : diyorit ta şı 9 Uygur , Ali Mazhar 126 Uygurlar 36, 39, 40, 43, 49, 61, 67 Uzak Do ğu 52
Veltlyetname-i Hac ı Bekta ş -t Veli (Hac ı Bekta ş Veli'nin Hayat ı) 142n Veliyüddin Efendi Kütüphanesi 50, 66
Uzeçi 73
Verdite 70
Uzun: hir 86, 87
1 ergleichende Religionswissenschaft (Heilige Steine und Heilige Berge) 3n
Uzun taş 86, 87 - -
Velaşgerd 51
Üç 37, 104, 115, 116, 119, 125, 135, 136, 137,
Verimlilik kuvveti 14 Verimlilik ta şları 26
138, 152, 153, 164, 168, 170, 173, 174n,
Veysel Karâni 114, 149n
192n
Vietnam 23, 165, 182, 186
Üçbin 173
Vietnam'dan Geliyorum 23n
Üç karga 37
Vişap 178
Ü çler 104 Üç taş (âdeti) 116, 164, 168
Vişnu 24 Vom Steinkult in Indien
Üç ta ş alıp saklama sonra yerine koyma 106,
Votif e şyas ı 9 Völkerdunliches Lexikon
114 Üç ta ş atmak 112, 135, 136, 152, 169,170, 171
Völkerkunde
24n 21n, 183n, 192n
21n, 192n,
Uçtaşlar 86, 88
- W-
Ülkü (dergi) 96n, 140n Ülkütaşır, M. Ş akir 3n, 83, 84, 153, 160
Wokan 183
Ümit ağacı 181
Wei Sülâlesi 45
Ümmü Harem 78
Weltgeschichte des Aberglaubens 192n
Ünal, Ferit 147
die Welt der Hethiter 139n
Üner, Nuriye 109n, 111
die Welt des Islams
Unver, Ahmet Süheyl 43, 52, 53, 57, 96, 114,
Westermarck 189, 190 das Wesen des Mana 183 ıı,
114, 152, 153
99n
Wooster , W. A. 70, 71n
Ü rgüp 146 Üstüne çıkılan ve ş ahsı döndüren ta ş 118
Wörterbuch der Religionen 3n, 11n, 16n. 86n
Üzüm salkımı 139n
Wundt, W. 188n Wuttke, Adolf 192n
-
-V-
Wüste und Gelobtes Land 29n
Vaftiz 194
- Y-
Vahap Ümmü Türbesi 103 Vaksur kalu 11
Yabgu 47, 60
Valide 6
Yada (taşı) 3, 5, 34, 41, 42, 43, 44, 45, 52, 54, 55, 56, 57, 58, 61, 62, 63, 68, 69,
Vambery, (Arminius) 64, 87 Van der Leeuw. G. 3n, 27n, 31n, 183n
284
71, 107, 109, 167
Yad boncuğu 121, 169
Yaşar (Resim ö ğretmeni) 146
Yade 43, 49, 61, 70, 71n
Yat boncu ğu 189
Yad (ta şı) 41, 43, 52, 69, 71, 167
Yatır 83, 84, 98, 103, 104, 106, 132, 185
Yafes 47, 50, 52, 56, 62, 71, 108
Yatır ta şlamak 105, 168, 187 Yat (ta şı) 3, 34, 40n, 41, 42, 43, 44, 45n, 48n,
Yafeth o ğulları 46, 47 Yağ 194
49n, 50n, 53n, 54, 55, 56, 61, 62, 63, 68,
Yağma Kabilesi 62
108, 189
Yağmur boncuğu 42, 52
Yat yahut Ya ğmur Taşı 49n
Yağmur Duaları : Mersin'in Tepe Köyünde
Yeda 42, 53n Yede (ta şı) 41, 42, 45, 46, 47, 54, 56, 57, 58
Dodu 150n Yağmur Duas ı 113, 114, 115, 125, 126, 128, 134, 135n, 148, 149, 150, 158, 161, 189 Yağmur duasında taşlar 101
Yedi 56, 58, 63, 123, 126, 150, 159, 173, 174 Yedibin Ufak ta ş 150 Yedi çeşit ta ş a saygı 126, 169
Ya ğmur duası ve Gazibaba 125
Yedigün (dergi)
Ya ğmur duas ı ve ta ş 124, 129, 134, 148, 149
Yedisu 47, 51
Yağmur ta şı 3, 5, 8, 17, 41, 43, 44, 45, 47,
179n
Yedi ta ş 159
48, 49, 50, 52, 53, 54, 55, 56, 57, 58, 62
Yefe fiyuto şel yefet 46n
63, 64, 65, 66, 67, 68, 70, 71, 73, 105, 156
Yefet 46n
167, 168
Yegar Sahaduta 28
Yağmur Taşı Hakk ı nda 43n, 52n, 53n
Ye ğin, Ş emsa 23n
Yağmur ve dua ta şı 105
Yehova 108
Yahfes 46n
Yeke - Ekpe 22
Yahudi(lik) 16, 25, 27, 29, 31, 45, 46, 74, 165,
Yel Baba 126, 169 Yemek (Kimek) 55
173, 194
Yemen 149n Yemin 16, 151, 152, 164
Yahudi taşı 74 Yakov 46n Yakup 16, 27, 29, 30, 31, 107, 165 Yakut 28
Yeni Ahit 27n, 31 Yeni Gine 187
Yakutça 44, 61 Yakutiye (dergi)
Yemin ta şı 164, 170
121n
Yakutiye Medresesi 97n Yakutlar 41, 61, 69 Yalak 122 Yalçın, M. Ali 82, 83n Yalgın, Ali Rıza 102n, 113, 114n, 123, 124, 126, 127n, 146, 151, 152 Yaltkaya, M. Şerafeddin 49, 50, 64, 65n, 67, 68n, 147
Yeni İstanbul (gazete) 142n, 179n, 180n Yeni Kaliforniya 70 Yenikapı Mevlevihanesi 130 Yeni Mecmua
40n, 62n
Yeni Muhitü'l-Maarif Yeni Sabah (gazete)
163n
2n, 3n, 99ıı, 180n
Yeni Zelanda 70 Yer 6 Yer- ana 7 Yere ibadet 7
Yalvaç, Kadriye 8n
Yere tapınma 6
Yaman, Talât Mümtaz 135 Yanarta ş 82, 83n, 167
Yer su perileri 36, 38
Yapı ta şları 169
Yeşil Cami 114
Yeruşalem 29, 165
Yardım taşı 28, 165
"Ye ş il" Giresun, Turistik Şehir 128n
Yarkent 71
Yeşil mermer 168
Yüsin süresi 120, 154, 159, 174, 191
Yeşil Türbe 114
Yastakl ı Beşik 141, 170
Yeşilyurt Köyü 103
Yasubak 45
Ye şim Efsanesi. Bak: Efsaneler 44n, 68
285
Yeşim taş (ı ) 25, 28, 35, 37, 42, 43, 44, 49, 64, 68, 70, 107, 108, 187
Yusuf Bahri Türbesi 116 Yusufo ğlu, M. 96n
Ye şim 43
Yusuf s'u'resi 54, 59
Yeşip 43, 68
Yuvarlak: krom 87
Yet Barbi 67
Yuvarlak ta ş 86, 87, 116, 117, 119, 128, 169
Yetkin , Gıyas 109, 110, 111
Yüeban 45
Yetkin, Kadri 110n
Yürük 79n
Yetmişbin ta ş 134, 135,
Yürüyen kaya 142, 143, 170
Yetmişbir bin taş 173
Yürüyen ta şlar 74, 167, 187
Yılan 58, 63, 67
Yü ta şı 36, 49
Yılancık taşı 153, 156, 171 Yılan taşı 137, 169
Yüzük ka şı 60 -Z-
Yıldırım Semti (Edirne) 118 Yıldızeli 156
Zafer (gazete) 44n, 68n
Y ıllık Ara ştırmalar Dergisi, (A. Ü. Bılhiyat F. Türk ve İsliim Sanatları Enst.) 96n
Zafer ta şları 26, 28n, 165 Za-gin-na : lâcivert ta şı 9
Yirminci As ırda Böyle Şey Olmaz 181n
Zamiran 45
Yomea 29
Zara 156
Yoyotte, Jean 86n
Zar atma 9
Yozgat 139, 160
Zebid 149n
Yozgat'ta Gelin Kayalar Efsanesi 160n
Zeitschrift der Deutschen Morgenlandischen Gesellschaft 73n
Yörükân, Yusuf Ziya 102 Yörükler 79, 167 Yu 42, 70 Yudahin, 69n Yugoslav 192n Yuğ âcleti 90 Yuhanna 31 Yuhanna'nın Vahyi 31n Yukarı Harput 120 Yukarı Tekke (Sivas) 150 Yuluğ Tekin 39, 40 Yuluntekin 35, 36, 37, 38, 39 Yunan 6, 10, 11, 13, 14, 15, 16, 17, 26, 84, 107, 122, 163, 164, 186
Zemin peresti 6 Zeus 15, 149
Zeynü'l-Ahbar 56 Zeytinyağı 12, 27, 165 Ziggurat 85 Zile 158
Zile'de Doğum ve A -detleri 158n Zincirli kaya 103 Ziyaret edilip öpülen, el sürülen ta ş 148 Ziyaretgâhlar 3, 15, 17, 30, 31, 131, 134, 140, 172 Zucker, Konrad 186n, 190, 192n
Yunanistan 13, 14, 15, 186
Zuhurat Baba 131
Yurdumuzun Efsaneleri: Gelin-Damat Ta şı 32n
Zümrüt 8, 9, 28
286
YANLIŞ DOĞRU CETVELI Aş ağıda bir kısım yanlışları düzeltir, özür dileriz. Sayfa
Satır
Yanl ış
Do ğru
18
40
Hümererkopf
Hünnerkopf
21
34
Jenden
Jensen
26
39
Bee
Beer
27
26
Leew
Leeuw
27
31
Wixbaden
Wiesbaden
29
24
Kubbedüs—Sahre
Kubbetüs—Sahra
36
37
Cihanküşa
Cihangüş a
45
19
gisas
Kısas
Merveji
Mervezi
48 48
18
Ma'mun
Mem'un
48
33
Müsear
Mis'ar
50
3
Bilgat
Bulgat
50
3
Gavas
Gavvas
50
21
Kasas
Kısas
50
31
Yizdi
YezdI
51
3
Şehabeddin
Şihabeddin
51
16
tâfan
tüfan
53
25
Nisabiri
Niş aburi
53
26
havas- ı
havass-ı
59
24
Niş abiri
59
29
Ezharül'bEfkür
Niş aburl Ezharül—Efkâr
60
7 14
Örnük
Drünk
60
Heamni
Hemedâni
61
8
Sıyerozevki
Siyerozevski
63
11
Havarzem
Harcım
61
16
Havarezmi
Harezni
61
31
ınutar
matar
67
8
Karvini
Kazvini
85
38
Pyrimiden
Pyramiden
89 89
23
Ş ahmidt
Schimidt
27
Radlaff
Radloff
89
33 35
qulques
qııelques
Lettre
Lettres
89
Inan
90
12
inan
93
34
Kogresi
Kongresi
95
26
Haran
Harran
96
32
Ercis
Erciş
98 107
26
Sırı
Sarı
33
seba
Seba
107
34
Haliloğlu
Balcıoğlu
144
27
Bektda ş
Bektaş
146
33
Kuddus
Kudüs
149
31
Zibid
Zebid
150
29
cevam
cevap
150
32
hamit
hamid
177
12
Schimied
Schmidt
183
22
Lehman
Lehmann
183
47
Wilfricd
Wilfried
183
48
Ştiglmayr
Stiglmayr
185
39
Goldhen
Golden
185
cmparive
comparative
187
38 36
Mantality
Mentality
192
21
ce-ti
çıkarılacak
192
48
Edvard
Eduard
200
4
209 213
Geory
Georg
12
Jısl.
18
sltgrifhıschen
Jsl. altgriehischen
1— (T. F. A. 1960 /VI. 1275) 190. sayfamn 36. dipnotuna eklenecek. 2— (Kur'am Hakim ve Meal-i Kerim, Hasan Basri Çantay, İstanbul 1953, C. II. Sf. 840, Şûra Stiresi 28) Bu madde 101. sayfada 54. dipnot olacak. 3— İndeks'e (Kayışlar köyü 113) eklenecek. 4— Ankara'nm ilcesi olan Kırıkkale (Sf. 140), Ankara'n ın (Sf. 103) sonunda yer alacaktır.
2
Fiyatı : 18 TL.