Cumhuriyet dergi

Page 1


Okul Müdürümüz’den


Editör’den


Bir Bilim Adamı

Küçük Başlayın Büyük Düşünün Steve JOBS

Apple bilgisayarı elleriyle yapacaktı.

Her fırsatta “Kalbinizi ve içgüdülerinizi dinleyin. Her gününüzü son gününüzmüş gibi yaşayın.” diyen Jobs hayatını hayallerini kovalamakla geçmiş. İyi ki de öyle yapmış… Steven Paul Jobs 24 Şubat 1955’te San Francisco’da doğdu. O dönemde üniversite öğrencisi olan biyolojik ebeveynleri Joanne Schieble ve Suriye asıllı Abdulfattah ‘John’ Jandali, evli olmadıkları gerekçesiyle bebeklerini evlatlık vermek zorunda kaldılar. Birkaç ay sonra evlenen çiftin bir de kızları oldu. International Business Times’ın haberine göre bundan birkaç ay önce medyaya oğluyla tanışmak istediğini söyleyen Jandali, “Parasının peşinde olduğumu düşünmesini istemediğim için gururum izin vermedi Steve’i aramama, bunu onun yapması gerekiyordu. Benim param var ama oğlum yok. Bu beni üzüyor.” diye açıklama yaptı ama Jobs’dan karşılık görmedi. Fakat, Steve’in biyolojik kızkardeşi Mona Simpson ile çok iyi bir ilişkisi vardı. İstenmeyen bebeği evlat edinen ve ona Steve adını veren Paul ve Clara Jobs, San Francisco yakınlarındaki Santa Clara’da yaşayan işçi sınıfından bir çiftti. Mountain View’da yaşadıkları evde yıllar sonra Steve Jobs ilk

1 9 7 2 ’ d e Po r t l a n d , O r e g o n’ d a k i R e e d Üniversitesi’ne giren Jobs, akademik hayatın disiplinine uyum sağlayamadığı için birinci dönemin sonunda okulu bıraktı. Video oyunları yapan Atari isimli şirkette teknisyen olarak çalışmaya başlayan Steve, aynı dönemde Homebrew Computer Club (Ev yapımı Bilgisayar Kulübü) ile tanıştı. O dönemde Hewlett-Packard’da hesap makineleri üzerinde çalışan Steve Wozniak ile beraber düzenli olarak katıldıkları bu toplantılardan birinde devrim niteliğindeki keşiflerini ilk defa paylaştılar. Wozniak’ın Steve Jobs’un ailesinin garajında yarattığı anakart, bilgisayar klavyesinde basılan harfin monitörde belirmesini sağlıyordu. Bu bir ilkti! 1 Nisan 1976’da Apple kuruldu. O sırada aralarında olan üçüncü kurucu ortak Ron Wayne, iki haftadan kısa bir süre sonra ayrıldı. Wozniak’ın yarattığı Apple I, o yaz 666.66 dolardan satışa sunuldu. Jobs’un görevi ise üretim için kaynak yaratmak ve ürünün pazarlamasını yürütmekti. İlk devre kartlarının parasını ödeyebilmek için Jobs Volkswagen minibüsünü 250 dolara, Wozniak ise HewlettPackard hesap makinesini 500 dolara sattı. Özellikle mühendisler ve meraklıları hedefleyen bu modeli kullanabilmek için klavyeyi ve monitörü kullanıcının bağlaması gerekiyordu.


Bir Bilim Adamı Apple 1977’de kurucuları ve risk sermayedarları tarafından şirketleştirildi. Renkli grafikler oluşturabilen dünyanın ilk kullanıcı dostu kişisel bilgisayarı olan Apple II piyasaya sürüldü. Bu ürün, küçük bir gruba değil, kitle piyasaya hitap ediyordu. Şirketin gelirleri 1 milyon dolara ulaştı. Büyük oranda Wozniak’ın eseri olan bu model çeşitli iyileştirmeler ile 1993 yılına kadar üretildi. Aşağıdaki fotoğrafta genç Steve Jobs’u Kaliforniya’da Apple II’yi tanıtırken görüyoruz. Şirket hızla büyürken, Jobs’un kişisel hayatı da hareketliydi. 23 yaşındayken kız arkadaşı Chrisann Brennan’dan Lisa adında bir kızı oldu. Dava açarak kısırlığı nedeniyle Lisa’nın babası olamayacağını iddia ettiği dedikodular arasında olsa da, Jobs kızını kabul etti ama Brennan ile evlenmedi. 1991 yılında kendisinden dokuz yaş küçük olan Laurene Powell ile hayatını birleştiren Jobs’un Reed (1991), Erin (1995) ve Eve (1998) adında üç çocuğu daha oldu. 1980 yılında Apple, topladığı 110 milyon dolar ile o güne kadarki en yüksek halka arzlardan birini gerçekleştirdi ve 1982 yılında şirketin geliri 1 milyar dolara kadar yükseldi. 1983 yılında Pepsi’nin pazarlama gurusu John Sculley, Apple’ın CEO’su olarak atandı. Aynı yıl piyasaya sürülen Lisa modeli çok yenilikçi olmasına rağmen maliyetli olduğu için iki sene içinde geri çekildi. Bir yıl sonra, ilk grafik k u l l a n ı c ı a r a y ü z ü v e “ b ü y ü k d ü ş ü n” yaklaşımıyla Macintosh lanse edildi. Ridley Scott’un yönettiği “1984” isimli efsanevi reklam filmi 900,000 dolar gibi o dönemde duyulmamış bir meblağ karşılığında o seneki “Super Bowl”da (ABD amerikan futbolu liginin final maçı, devre arasında reklam vermek hala çok pahalı ve prestijlidir) yayınlandı. Dünyayı değiştirenler ancak bunu yapabileceklerini düşünecek kadar çılgın olan i n s a n l a r d ı r. ” G e l e c e ğ i n i z e b a k a r a k , hayatınızdaki noktaları birleştiremezsiniz. O

noktaları ancak, geçmiştekilere bakarak birleştirebilirsiniz. Bu yüzden gelecekte bu noktaların, bir şekilde birleştiğine inanın. Çünkü bir şeylere inanmanız gerekiyor. Kadere, hayata, karma öğretime, neye olursa olsun, bir şeye kesinlikle inanmalısınız. Bu bakış açısı beni asla yarı yolda bırakmadı. Hayatımdaki tüm farklılıklar, bu inançlarım sayesinde gerçekleşti Apple’dan kovulmak başıma gelen en iyi şeylerden biriydi. Başarılı olma baskısıyla yeniden acemi olmanın hafifliği yer değiştirdi. Kovulmak hayatımın en yaratıcı periyotlarından birine girmemi sağladı. 17 yaşındayken şuna benzer bir şey okuduğumu hatırlıyorum: ”Her günü son gününüzmüş gibi yaşarsanız, birgün mutlaka haklı çıkarsınız”. Bu söz beni çok etkiledi ve geçen 33 yıl boyunca her sabah aynaya bakıp kendime şu soruyu sordum: ”Eğer bugün hayatımın son günü olsaydı, bugün yapacağım şeyi yapmak ister miydim?”

Steve JOBS Apple Kurucusu


Bir Film

Moana Antik Polenezya'da yaşayan bir kabilenin şefinin cesur kızıdır. Güçlü ve korkusuz Moana doğanın içinde büyümüştür ve neşeli bir kızdır. Ancak yarı tanrı Maui tarafından yapılan korkunç bir lanet onun adasına dek ulaşır. Maui tanrıça Te Whiti'nin kalbini çalarak onu kızdırmıştır ve şimdi balıkçılar balık tutamaz olmuş, ekinler yetişmeden solar olmuştur. Ancak Moana bu duruma boyun eğmemeye kararlıdır. Güney Pasifik'ten yola çıkan genç kızın amacı laneti sonlandırmak için yarı tanrıyı bulmak ve ona çaldığı şeyi iade ettirmektir... Daha önce Prenses ve Kurbağa, Define Gezegeni ve Herkül filmlerini birlikte yöneten Disney'in gedikli isimleri John Husker ve Ron Clements, bu defa izleyiciyi şiirsel bir yolculuğa çıkarıyor.


Bir Kitap Şermin Çarkacı /TAZE KİTAP O, tuz ruhu isteyen müşteriye yemek tuzu gönderip “ruhu arkadan gelecek” diyen bir girişimci… O, fakir müşterilere bedava ürünler satıp ücreti zenginlerin hesabına yazan bir kahraman… O, bakkaldaki içecekleri birbirine karıştırıp daha güzelini bulmak ve müşterilerine sunmak için uğraşan bir sivri zeka… O, Afrikalı çocuklara yardım göndermek için arkadaşlarının ellerinden kandil yiyeceklerini toplayan bir yardımsever… O, attığı her adım olay olan, aşırı eğlenceli, cin fikirli, fena halde yenilikçi bir bakkal çırağı… Ticaret hayatında tam gaz koştu ama her seferinde yetişkinlerin dünyasına tosladı. Yetişkinler yüzünden başına gelmeyen kalmadı… Ve tüm deneyimleriyle, senin için harika bir rehber hazırladı. Çocukların Yetişkinlerle İletişimde Dikkat Etmesi Gereken Hassas Konular, bu kitapta. Tam on madde. Oku ve dikkat et… Sana bir sır vereyim: Yetişkinler... Her yerdeler… Şermin Çarkacı’nın kendi hatıralarından ilhamla kaleme aldığı Dedemin Bakkalı, büyüklere çocukların gözünden kendilerini görme imkânı verirken; küçüklere ticaretin, yenilikçi düşünmenin, büyüklerin dünyasının ve insan ilişkilerine dair inceliklerin ipuçlarını veriyor. Epey güldürüyor, biraz hüzünlendiriyor, uzun uzun düşündürüyor.


Bir Meslek

Farklı lezzetlerdeki sulara çocukluğundan beri ilgi duyan 28 yaşındaki Alican Akdemir'in işi 'su tadımcılığı'. Almanya'da eğitim gördü ve sertifika aldı. Türkiye'nin farklı sularını tadıp coğrafi bölgelere ayırdı, şimdi bu suların hangi tür yemekle ya da çay, kahve gibi içeceklerde kullanılacağını belirliyor. Alican Akdemir 2,5 yıldır yoğunlaştığı yiyecek içecek uyumu üzerine etkinlikler düzenlerken 2014'te Almanya'nın Münih kentindeki Doemens Academy'de su tadımı üzerine eğitim verildiğini öğrenince hemen başvurmuş ve kursu başarıyla bitirip su tadımcısı sertifikası almaya hak kazanmış.Suyu lezzetine ve mineral yapısına göre seçip ayırabiliyor Türkiye'nin farklı sularını tadıp coğrafi bölgelere ayırdıktan sonra bu suların hangi tür yemekte ya da çay, kahve gibi içeceklerde kullanılacağına ilişkin bir katalog oluşturmaya başladı. A k d e m i r : Av r u p a ' d a M i c h e l i n y ı l d ı z l ı restoranların su tadımcısı çalıştırdığını, farklı su seçenekleri sunulduğunu ve bunun müşterinin yediğinden-içtiğinden maksimum tadı alabilmesi için yapıldığını söylüyor.Kendisinin belirttiğine göre, Türkiye'de su tadımı işi henüz bilinmiyor. Peki neden? Akdemir, iyi suyun özelliklerinden bahsederek

TDS denilen, içinde toplam çözülmüş katı miktarının yüksek olduğu ve doğal mineralli suların daha kaliteli olduğunu söylüyor. Suları tatlı, ekşi, tuzlu, acı dereceleriyle belirleyip farklı yemeklerle eşleştirebildiğini ifade eden Alican Akdemir, şöyle diyor: 'Yemeğin türü ile doğru su, lezzeti doğrudan etkiler’ "Suyun şişelenmesi, hangi ısıda, hangi bardakta sunulacağı da suyun kalitesi açısından önemli. Şefle birlikte yemekleri tadıp yanında servis edilmesi gereken uygun suyu saptıyorum. Yemeğin türü ile de doğru su, lezzeti doğrudan etkiler. Su tadımlarından önce ağır yemek yemem. Daha çok farklı tatlarda su içeceğimden nötr suları tercih ederim. Zaten farklı suları içerken de nötr bir su ile damağımı temizleyerek diğer suya geçiyorum.” ‘Türkiye'de su çeşitliliği istenilen zenginlikte değil' Türkiye'de lojistik maliyetleri düşünen su firmalarının daha çok, büyük şehirlere yakın yerlerdeki kaynakları kullandığını dile getiren Akdemir, "Bu yüzden su çeşitliği istenilen zenginlikte değil. Amerika'da 50, Almanya'da ise 500 farklı çeşidi bulunurken, Türkiye'de şişelenmiş doğal mineralli su sayısı maalesef 10'u geçmiyor" şeklinde konuşuyor. Alican Akdemir suyun detoks özelliğine de değiniyor, 'su içsem yarıyor' diyor ve şöyle devam ediyor:


Bir Meslek "Zengin mineralli sular besleyicidir, o yüzden perhiz yapanlar düşük mineralli ya da nötr su tüketilmeli. Ayrıca pratik olarak kemikler için kalsiyumu yüksek, kalp ve sinir sistemi için magnezyumu yüksek sular, bebekler için çok düşük mineralli sular, hafif yemeklerin yanında a z g a z l ı y a d a g a z s ı z s u l a r, h a z m ı kolaylaştırmak için yüksek sülfatlı ya da sodyum bikarbonatlı sular, çok susayınca gazlı ya da orta dereceli sular, güzellik için slikon değeri yüksek sular, su detoksu için de TDS oranı düşük mineralli sular kullanılmalı."

İlginç bilgiler


İlginç Bilgiler Geçtiğimiz günlerde K uyu adlı köpeğin kurtarılma çalışmaları sırasında gerek öğrencilerin ürettiği robot kol olsun, gerekse de yetkililerin kullandığı kurtarma aracı olsun, bilim yine yüzlerimizi güldürmeyi başardı. Biz de olaya dünya genelinde bakalım dedik ve son zamanlarda gerçekleşen birbirinden güzel gelişmeleri derledik. 1. Pandalar artık "nesli tükenmekte olan hayvan" statüsünde değil. Dünya Doğayı Koruma Vakfı tarafından yapılan açıklamada, 50 yılı aşkın süredir nesillerini sürdürmek için adeta seferberlik ilan edilen ve dünya çapında ikonik bir hayvana dönüşen pandaların neslinin "yok olmakta" statüsünden geriye çekildiği duyuruldu. Tehlike hala yüzde yüz geçmiş değil, ama çok iyi bir yolda ilerlediğimiz kesin. 2. Adından sıkça bahsettiren "Okyanus Te m i z l e m e Pr o j e s i " , 2 0 1 7 ' d e n i t i b a r e n okyanustaki plastik atıkların %40'ını temizleme hedefi güdüyor. Pasifik Okyanusu'na kurulacak dev bir atık temizleme duvarı ile okyanusları atıklardan kurtarma amacıyla yola çıkan ve 2 milyon dolar yatırım alan "Okyanus Temizleme Projesi" yolculuğuna başlıyor. Önümüzdeki 10 yıl içerisinde tüm okyanuslardaki atıkların neredeyse yarısını temizlemeye çalışacak proje, böylelikle okyanus ekosistemlerinin varlığını da garanti altına almayı hedefliyor. 3. Çin önemli bir açıklama yaparak ülke genelinde fildişi ticaretini yasaklama hazırlığında olduğunu duyurdu. Fillerin neslini bir hayli tehlike altına sokan ve her yıl pek çok filin sırf dişleri için acımasızca öldürülmesine neden olan fildişi ticaretinin en çok yapıldığı ülkelerden olan Çin'de hükümet, bu ticareti yasaklamayı planladığını açıkladı. 4. Ice Bucket Challenge sonunda amacına ulaştı,

ALS hastalığıyla ilgili olan bir gen bulundu! Bilindiği üzere kas fonksiyonlarını yerine getiren motor nöronların yavaşça öldüğü nörolojik bir bozukluk olan ALS hastalığına sahip kişiler, zamanla hareket yeteneğini kaybediyor. Bu kampanya kapsamında toplanan bağışlarla gerçekleştirilen Project MinE çerçevesinde 11 ülkeden 80’in üzerinde araştırmacı, ALS hastalığına sahip 15 binin üzerinde hastayı inceledi ve bu araştırmalarda Ice Bucket Challenge'tan elde edilen gelirin 100 milyar dolar kadar bir kısmı kullanıldı. Sonunda da hastalığa neden olan bir gen keşfedildi ve araştırma amacına şimdilik ulaştı. 5. Deniz ineği türü, "yok olmakta olan hayvan" statüsünden kurtuldu! Son dönemler yalnız pandalar için değil, deniz inekleri için de bir hayli sevindirici oldu. Bu şirin deniz hayvanlarının türü de tehlikeli seviyeden bir miktar uzaklaştı. 6. Çin hükümeti, ülke çapında yeni kömür madenlerinin açılmasını yasakladı. Bunun dışında da 2020 başında ülkenin enerjisinin %15'inin yenilenebilir enerji kaynaklarıyla sağlanacağını duyurdu. Bu iki durum, dünyanın en kalabalık ülkesinin hava kirliliğini ve küresel ısınmayı önlemek amacıyla hareket etmesi açısından bir hayli önemli. 7. Juno 716 milyon km yol alarak Jüpiter yörüngesinde veriler toplamaya başladı. Güneş sistemimizin en büyük gezegeni olan Jüpiter'i incelemek amacıyla 2011'de yola çıkan Juno adlı uzay aracı sonunda hedefine ulaştı ve gezegenden veriler toplamayı başardı. Juno'nun topladığı veriler 2018 yılında analiz edilmeye başlayacak. Bu veriler hem Jüpiter hakkındaki bilgilerimizi artıracak, hem de genel olarak güneş sistemimizin nasıl oluştuğu hakkında detaylı bilgiler sunacak.


İlginç Bilgiler 8. Kanada, Büyük Ayı Yağmur Ormanları'nın yüzde 85'lik bir bölümünü yok olmaktan kurtardı.

14. Kaplanların sayısı son 100 yılda ilk defa artış gösterdi.

Yıllardır süren çalışmalar sonucunda dünyanın en büyük ılıman yağmur ormanlarından olan bu orman, yok olma tehlikesinden uzaklaştırıldı.

Nesilleri tükenme tehlikesi altında olan canlılardan bir diğeri olan bu muhteşem hayvanlar için yapılan çalışmalar meyvelerini vermeye başlıyor.

9. Kapsamlı aşı çalışmaları sonrasında kızamık hastalığı tüm Amerika kıtasından silindi.

15. Hindistan'da 24 saat içinde tam 50 milyon ağaç dikildi.

Dünya çapında kızamığı tarihe karıştırmak için planlanan aşı çalışmaları ilk sonuçlarını Amerika kıtasında verdi ve kıtanın tamamında kızamık hastalığı ortadan kaldırıldı.

800 binden fazla gönüllünün katılımıyla tüm ülke çapında gerçekleşen etkinlikte, inanılması zor bir sayıya ulaşılarak tam 50 milyon tane ağaç dikildi.

10. Malawi, ülkedeki HIV virüsüne sahip çocuk oranının %67 düştüğünü duyurdu.

Özetle, son aylar bilim ve insanlık açısından birbirinden güzel gelişmelerle dolu. Umuyoruz ki bilim sayesinde daha bilinçli bir hale gelip, daha güzel bir dünyada yaşamaya başlayacağız.

Bilindiği üzere HIV, bağışıklık sistemine zarar vererek vücudun direncini yerle bir eden, AIDS'e neden olan bir virüs. 11. 20 farklı ülkenin kapsamlı çalışmalarıyla dünya genelinde 40 adet korumalı deniz parkı açıldı. Katılanlar arasında İngiltere, ABD, Yeni Zelanda gibi ülkelerin bulunduğu bu kapsamlı çalışma neticesinde, denizdeki bitki ve hayvan yaşamının sürdürülebilmesi konusunda çok önemli adımlar atılmış oldu.

Yeryüzündeki arı kolonilerinin %50 azaldığını biliyor muydun?

12. Ebola hastalığının aşısı üretildi. Hastalığa karşı %100 oranında kor uma sağlayan aşı, Kanadalı bilim insanları tarafından üretildi. 13. Dünya çapında açlık oranı, son 25 yılın en düşük seviyesine indirildi. Açlık sorununu bitirmek için yıllardır canla başla yapılan çalışmalar, sonunda yavaş yavaş da olsa sonuçlarını vermeye başlıyor gibi görünüyor.

Dünyamız her geçen gün daha da betonlaşıyor ve doğal denge hızla bozuluyor. Yapılan son araştırmalar, dünyadaki arı kolonilerinin %50 azaldığını ortaya koyuyor. Dünyaca ünlü bilim insanı Albert Eisnstein (Albert Aynştayn), “Arı olmazsa, tozlanmaz olmaz, bitki olmaz, hayvan olmaz, sonunda da insan olmaz” diyor. Bilim insanları eğer arılar olmazsa insanların yalnızca 4 yıl ömrünün kalacağını belirtiyor.


İlginç Bilgiler

TÜM ÇOCUKLARIMIZA İLHAM OLMASI Bence medyada bilimdeki başarılı kadınlarla ilgili olumlu haberlere yer vermeli, okullarda DİLEĞİYLE… bilim kadınları hakkında dersler verilmeli" dedi. BM Genel Kurulu 22 Aralık 2015'te kabul ettiği kararla 11 Şubat'ı "Uluslararası Bilim BM Genel Kurulu'nda yaptığı konuşmada Kadınları ve Kızları Günü" olarak kabul etmişti. mülteci kadınlar ve kızlar konusuna da değinen , BM Genel Kurulunda "Toplumsal Cinsiyet, Talya Özdemir, "Bu fırsatla, mülteci kadınlar ve Bilim ve Sürdürülebilir Kalkınma: Medyanın kızlar sorunundan da söz etmek istiyorum. Onların arasında, bilimde artık kariyer sahibi Etkisi" konulu bir toplantı gerçekleştirildi. olmayan bilim kadınları var. Herkesi onları Türkiye'den gelen katılımcılar arasında 10 a n ı m s a m a y a v e o n l a r a y a r d ı m e t m e y e yaşındaki Türk kızı Talya Özdemir de yer aldı. çağırıyorum" diye konuştu. "Ülkem Türkiye ile gurur duyuyorum” Gelecekte bilim insanı olmak istediğini dile getiren Özdemir, "Kadınların ve kızların daha Özdemir konuşmasına, "Kadınların, doktor, mühendis veya bilimin diğer alanlarında çok bilimin içinde olması gerektiğini anlattım. kalkınmaya katkısının yüksek olduğu ülkem Daha fazla kadının bilim insanı olması, daha çok Türkiye ile gurur duyuyorum." diyerek başladı hakları olması ve ayrım yapılmaması gerektiğini Yaptığı araştırmalarda, neredeyse kimsenin anlattım. Çünkü bence kadınlara ve erkeklere bilimsel çalışmalara, barışa, bilimsel ve eşit haklar verilmiyor" dedi. teknolojik icatlara ve gelişime ilişkin katkıları olan bilim insanı kadınların adlarını bilmediğini Talya Özdemir, "Ülkemi Birleşmiş Milletler gördüğünü dile getiren Özdemir, "Yalnızca Marie Genel Kurul'unda temsil ettiğim için çok Curie'den bahsediyorlar. Bilimde rol modeli mutluyum. Özellikle bir kız çocuğu olarak kendi görmedikleri takdirde kızlar bilimi bir kariyer ülkemi ve kendi ülkemdeki kız çocuklarını temsil etmek gurur verici" diye konuştu. olarak nasıl seçecek?


Eski Türklerde Çocuk Oyunları Oyunlar zeka, beden ve kültür gelişimine etkili toplayarak kazanılan bir oyundur. Bugün beş taş olup mücadele ve kendine yeterlilik duygularını veya dokuztaş denilen oyuna benzerdir. Bugün Saka yani Yakut Türklerinin çocukları da verirdi. bizim beş taş dediğimiz oyunu ve topaç dediğimiz oyunları oynamaktadır. KARAGUNI : Yani saklambaçtır. Saklambaç oyunu gizlenme, pusuya yatma, avını bekleme, sessizlik, düşmanı aldatma ve sabırlı olmayı ÇELİK-ÇOMAK : Biri uzun diğeri kısa iki sopa öğreten bir oyundur. Bu oyun bugünde ile oynanan oyundur. oynanmaktadır. Bu durum kültür devamını AŞUK : Bugün aşık dediğimiz bir oyunda vardı. göstermektedir. Bu aşık, bir kemiktir. Bugünkü çocukların MÜNÜZ (boynuz): denilen bir oyunda misketlerle oynadığı gibi bir oyundur. Bu kemiğin oynanırdı. Bu oyun şu şekilde oynanırdı. 4 yüzeyi vardır. Bu aşık denilen kemiğin düz Çocuklar su kenarında toplanırlar. Bu göllerin yüzü, sırt yüzü, çukur ve anaç denilen yüzeyleri kenarında bulunan kumların üzerine otururlar. vardır. Anaç denilen kısım avuç içini dolduran Bacaklarının arasına kum doldururlar. Bu bir yüzeydir. Bu oyunda önemli olan bu aşık kumlara elleriyle vurular. Bu çocuklardan birisi kemiğinin düz yüzünün yere gelmesidir. Buna ebe olur. bu ebe başında boynuz olan tam yerine oturdu manasında Cuk oturdu hayvanların isimlerini sayar. Ebenin söylediği denirdi. her hayvan isminden sonra çocuklar tempolu bir şekilde tekrar ederler. Fakat ebe birdenbire YALNGU (SALINCAK): Çocukların çok boynuzsuz bir hayvan adı söyleyince bazıları sevdiği bir oyunda salıncakta sallanmak idi. şaşırıp ebenin söylediğini tekrar ederler ki bu salıncaklarda sadece çocuklar değil baharlarda durumda ceza alırlardı. Orda bulunan çocuklar bayramlarda nevr uzlarda genç kızlarda ceza olarak bunları suya atarlardı. Bu oyunla sallanırdı. çocukların dikkatli ve dayanıklı olmaları CEVİZ : Divanda ceviz oyunundan iki yerden gerekirdi. bahsetmesine rağmen nasıl oynandığı hakkında KUZURCUK; Bu oyun kız çocukları, insan bilgi verilmemiştir. Bu oyunda;Atıç : Çocukların suretinde oyuncaklar yaparak oynamaları ceviz oynadığı çukur.Eteçlik : Ceviz oynamak şeklindedir. bu oyun günümüzde de devam için çukur açılmış yer. etmektedir. bu durum Türk oyunlarının çok eskilere gittiklerini göstermektedir. Aile bağlarını güçlendiren bir oyundur. TEPÜK; Bir nevi futbol oyunu idi. Kaşgarlı Mahmut bu oyunu eserinde şu şekilde açıklar: Bir yuvarlak cismin etrafına hayvan kılı, keçe ya da bez şeyler sarılmak suretiyle bir büyükçe cisim yani top elde ediliyor. Çocuklar bu cismi tepikleyerek oynuyorlardı. Bedensel gelişim ve mücadele azmini güçlendiren bir oyundu. KÖÇÜRME; Yere çizilmiş bir takım çizgiler üzerine dizilen taşları göçürme ve yer kapma dolayısıyla öbür tarafın taşlarını bir bir

Köçürme Oyunu


Yöresel Çocuk Oyunları Televizyon icat edilmeden önce insanlar, en azından Yararlı insanlar bu oyunlarla eğlenirdi. Teknoloji, yaşam ve çalışma koşullarını olduğu kadar çocukların oyun şekillerini de değiştirdi. Eskiden sokaklarda koşup zıplayan çocukların yerine artık evlerinde saatlerce bilgisayar başında ya da ellerinde tabletlerle oturup beden gücü harcamadan oyun oynayan çocuklar görüyoruz. Eğitimciler sürekli, eskiden sokakta oynanan ve artık ‘geleneksel’ olarak tanımlanan oyunların, çocukların eğitimi ve kişiliği üzerindeki olumlu etkilerini anlatıyor. Aileler de çocuklarının sokakta oynayabileceği oyunları araştırıyor. Çoğu unutuldu, ya da unutulmaya yüz tuttu. Belki birileri bu oyunları hala oynuyordur? Ya da oynamayı istiyordur? Hatırlamak ve hatırlatmak için aldık aşağıda, bildiğimiz kadarıyla anlattık.

görür. Bilyenin dağından solundan uzanan sopa ise dümen niyetine kullanılır. Diğer bir sopaya ise kalan 2 bilye takılır. Bunlar arka teker vazifesi görürler.Bu iki sopa diğer kullanılmayan 2 sopa ile birleştirilir ve tahtalar son kullanılan sopaların üzerine oturmaya uygun şekilde çiviyle tutturulur. Böylece 3 tekerlekli bir oyuncak ortaya çıkardı.

UÇURTMA: Uçurtma yapmak ve uçurmak da eskiden çokça oynanan bir oyundu. Daha çok ilk bahar ve sonbaharda (rüzgarlı olması nedeniyle) oynanırdı. Uçurtmalar şimdiki gibi renkli şekilli değildi. Naylon poşetlerden, tütün naylonlarından elle yapılır ve genellikle 6’gen olurdu. Bu uçurtmalar daha çok harman yerlerinde uçurulurdu. Uçurtmanın düzgün uçması ve yükseğe çıkması itibar kaynağı idi. Rüzgar yetersiz gelince koşturarak uçurmak bir başka çözümdü. KİBRİT KABI: Eskiden çocuklar kibrit kutularının resimli yüzleri yırtılarak kartlar oluşturulur ve oyunlar oynarlardı. Bu kartlarla 2 tür oyun oynanmakta idi. Birincisi 2 kişi ile oynanır ve kartlar karıştırılıp sırayla basılırdı. (bir çeşit pişti gibi ama vale yok.) Aynı resimli kart rastlarsa yerdeki kartları alırdı. İkinci oyun ise bir duvardan 70-80 cm yükseklikten kartlar duvara yaslayarak tutulur ve el çekilir, kart yere düşerdi. Diğer oyuncu ise aynı atış noktasından kendi kartını bırakırdı. Bırakılan kart diğer kartlardan birinin üzerinde kalırsa, yerdeki tüm kartlar o kartı atan oyuncunun olurdu. BİLYELİ ARABA: Bir dönem çok meşhur olan bir oyuncaktı. Tabii ki marketten yada oyuncakçıdan alınmaz, mühendislik kabiliyeti olanlar kendileri yaparlardı. Bu arabalarla yarışlar yapılırdı. Yapılışı: 4 sopa, oturmaya yetecek kadar tahta, 3 bilye (rulman) (2’si aynı büyüklükte biri diğerlerinden farklı olabilir, büyük olması tercih sebebidir) ile bunları birbirine tutturacak kadar çivi bu oyuncak yapımı için yeterli idi. Bu 4 sopanın birisine büyük bilye takılır ve sopanın ortasına kadar bilye indirilir. Ama bu sopa bilyeye biraz zor geçmeli ki çabuk çıkmasın. Bu ön teker vazifesi


Yöresel Çocuk Oyunları

KEMİK: Özellikle mehtaplı gecelerde oynanan bu oyunda çocuklar iki gruba bölünürler. Gruplardan birisi diyelim ki “A” grubu, diğeri “B” grubu adını alır. Bir merkez belirlenir ve bir taş dikilir. Küçük beyaz bir kemik bulunur. Oyunculardan bir grup bu kemiği bir yere atar, ay ışığında her iki grup da bu kemiği aramaya koyulur. Kemiği önce bulan gruptan örneğin A grubu bulduysa, “A grubu B’ye bindiii” diye bağırır. A grubuna dahil olanlar, B grubundan kimi yakalarlarsa sırtına binerek kendilerini merkezdeki taşa kadar taşıtırlar. Yakalanmadan merkeze kadar koşanlar ise rakiplerini taşımaktan kurtulurlar. Oyun böylece sürüp gider. YÜZÜK: Kış geceleri kadınlı erkekli erişkin grupları tarafından oynanan bir oyundur. Oyuna katılanlar iki gruba ayrılırlar, her gruptan bir kişi seçilir. Yazı tura atarak oyuna kimin başlayacağı belirlenir. Düz bir zeminde 10-12 parça çorap veya mendil serilir. Bunların birisinin altına gruptan 1 oyuncu tarafından yüzük saklanır. Diğer tarafın oyuncularından birisinden yüzüğün hangi parçanın (çorap veya mendil) altında olduğunu bilmesi istenir. Bulamazsa sıra aynı gruptan bir sonraki oyuncuya geçer. Yüzük bulunduğunda kaç parça örtü varsa o grubun hesabına o kadar puan yazılır. İlk açan kişi yüzüğü bulursa 20 puan alır. Önceden belirlenen 200-300 gibi bir puana ilk erişen grup oyunu kazanır. Kaybeden ekip diğer ekibe ziyafet vermek ya da başka bir isteklerini yerine getirmek durumundadır. ÇELİK ÇOMAK: 75-80cm uzunluğunda bir

sopa [çomak) ve 20-25cm uzunluğunda küçük bir sopa (Çelik) ile oynanır. Küçük sopa yerde açılan küçük bir çukura dengeli bir biçimde konur. Çomakla altından karşıdaki kişiye olanca hızıyla atılır. Karşıdaki kişi çeliği yakalarsa atan kişi değişir. Yakalayamazsa çeliği yerden alır kazılan çukura doğru eliyle atar, ebe ise çeliği çukura yanaştırmamak için elindeki çomakla vurmaya çalışır. Attığı çelik çukura ne kadar uzakta olduğu çomakla ölçülür, bu mesafe bir çomak boyu ise ebe sayı alır, değilse ebe yer değişir. Bu sayıları neticesinde kararlaştırılan ceza verilir. GÖMME ÇELİK:Beş altı çocuk tarafından dışarıda yumuşak toprak zeminde oynanan bir oyundur. Her bir çocuk oyun alanında kendine bir köşe belirler. Tüm çocukların ellerinde birer sopa bulunur. Ayrıca tek bir küçük sopa da (çelik) vardır. Bir çocuk başka bir çocuğa çeliği atar, o da elindeki sopayla çeliği çeler. Çeliği atan çocuk çeliği almak için koşarken diğer çocuklar onun köşesine çukur kazıp sopalarını dikmeye çalışırlar. Çeliği kapan çocuk da arkadaşlarının boş köşelerine çeliği bırakmaya çalışır. Herkes hem sopasını dikip hem de kendi köşesini korumaya çalışırken sopasını dikemeyen ya da köşesine çelik bırakılan çocuk bir sonraki oyunda çeliği atacaktır. Oyun sonunda belirlenen derinliğe ulaşan çukura (örneğin 30-40 cm), o köşeyi korumakla görevli oyuncu indirilir. Çukurun kenarında biriken topraklar içinde oyuncu olduğu halde doldurulur ve sıkıştırılır. Oyuncu burada tek başına bırakılır ve ona oradan çıkması için kimse yardımcı olmaz.


Yöresel Çocuk Oyunları UZUN EŞŞEK:(Bu oyunu büyüklerde oynayabilir) 4 ve daha fazla insanla oynanır.Ebeler 90 derece eğilip birbirine kenetlenir.En baştaki oyuncu, ayakta ve bir ağaca yada duvara yaslanmış dur umdadır.Diğerleri karşıdan koşarak diğerlerinin sırtına binerler.Ve mani okuyarak 1 den 5 e kadar bir rakam tutarlar.Diğerleri rakamı bilirse yer değiştirilir. KAZIK:Ağaçtan yapılmış kazıklar çamur ve çukur bir bölgeye saplanarak oynanır.Çamura saplanmış kazığı hem çamura saplayıp, hem deviren kazığı kazanı.Diğer oyuncu başka bir kazıkla oyuna devam eder.

yerdeki taşları anlaşmalarına göre ( iki ya da üç ) hamlede eliyle kurduğu köprünün altından geçirir. Hepsini geçirdiğinde oyunu kazanır. Bunları yaparken havaya fırlattığı taşı düşürürse, ya da yerdeki taşları alırken diğerlerine temas ederse oyun sırası diğer oyuncuya geçer. DOKUZ KİREMİT: Farklı büyüklükte dokuz taş (kayrak taşı) üst üste konulur. İki grupla oynanır. Bir grup taşları bekler, diğer grup elemanları sıra ile bezden sarılarak yapılmış yumruk büyüklüğünde bir topu atarak taşları devir meye çalışır. Yığından taş yıkmayı başardıkları zaman kaçarlar. Bekçi olan grubun elemanları topu aralarında birbirlerine atarak kaçanları vurmaya çalışırlar. Vurulan oyundan çıkar. Kaçan gr up elemanlarının hepsi vurulmadan taşları tekrar yığmayı başarırlarsa çul yapmış sayılırlar ve oyun yeniden başlar

ÇEMBER YARIŞI: Uzun ve kalın bir telin ucu halka şekline kıvırıp bir çemberin dışına geçirilir. Uzun telin diğer ucunu tutarak ayakta yürürüz. Yürüyünce çemberde önümüzde istediğimiz yönde yuvarlanır. Yuvarlanan ŞAKA (MİSKET-BİLYE): Küçük cam topları ile çemberle en çok yol alan kazanır. çok çeşitli oyunları vardır. Bunların en bilineni BİRDİR BİR: Oyuncular belli aralıklarla HAMPA, VARGEL’dir. Hepsinde amaç karşı eğilirler. Bir kişi baştan başlayarak herkesin oyuncunun misketini almaktır. üstünden atlamaya çalışır. Bu sırada atladığı kişi devrilmeden durabildiyse sıra ondadır ve atlamaya başlar. Atlayarak sona kadar giden kişi çömelir ve atlamadan başa döndüklerinde o takım kazanmış olur. Eğer, ilk baştaki atlayamazsa atlayana kadar devam eder. BEŞTAŞ: İki kişiyle oynanır. Oyunun malzemesi 5 adet misket büyüklüğünde yuvarlak taştır. Oyuna başlayan oyuncu beş taşı iki avucunun içine alıp salladıktan sonra yere bırakır. İçlerinden bir tanesini eline aldıktan sonra havaya fırlatır, aynı anda yerdeki taşları birini yerden avuçla alır ve aynı eliyle yukarıya fırlattığı taşı tutar. Önce tüm taşları birer birer; ikinci turda ikişer ikişer; daha sonra üçünü bir, diğerini tek olarak alır. Sonunda da yerdeki dört taşın hepsini bir defa da alır. Sonra bir elinin baş ve orta parmaklarını yere koyarak bir köprü yapar, diğer eliyle taşları yere fırlatır. İçlerinden birini eline alır ve onu yine havaya atarken


Yöresel Çocuk Oyunları DÖNME DOLAP: Ortaya kalın ve yerden yüksekliği 1 metre olacak şekilde bir kazık çakılır, bunun üzerine de 3-4 metre uzunluğunda ve ortası yere çakılan kazığın ütüne girecek şekilde bir oyulmuş bir başka ağaç konurdu. Bir çeşit tahterevalliye benzeyen bu oyuncağın farkı 360 derece sağa sola dönebilmesi idi. Uzun ağaç parçasının uçlarına oyuncular asılarak bir birlerini yerden kaldırarak eğlenirlerdi. TİSKELEMBİÇ (FİSKELEMECE): Bir kişi ebe olup elleri ile gözlerini ve yüzünü kapatır, diğer oyuncu ise parmakları ile ebenin yüzüne kapalı eline sert bir şekilde fiske vurur, sonrasında hızlı bir şekilde her iki ekinin aynı parmağını havaya kaldırır. (Örneğin Yüzük parmaklarını) Ebe ise fiskeyi yedikten sonra vuran oyuncunun hangi parmaklarını kaldıracağın tahmin ederek iki elinin aynı parmaklarını kaldırır. Bilirse fiske atma sırası ona geçer. Bilemezse bilinceye kadar fiske yer. YUMRUK YUMRUK ÜSTÜNDE: 3-4 kişi ve güvenilir bir hakem yardımıyla oynanır. Bir oyuncu ebe olur ve yüzükoyun (yüzü yere bakacak şekilde) cenin vaziyetinde yatar. Diğer oyuncular ellerini yumruk yaparak ebenin sırtı üstünde üst üste koyarlar. Ebe en üstte kimin yumruğu olduğunu bilmeye çalışır. Bilirse bilinen kişi ebe olur. Bilemezse diğer oyuncular arı gibi vızlayarak, ebeyi gıdıklarlar. Hakemin onayı ile yeterli cezayı alan ebe yeniden tahminde bulunur.


KISA ÖYKÜ ÖNCE KENDİ ÇİZGİNİ UZAT Öğretmen sınıftaki zeki fakat kıskanç öğrenciye: – “Niçin arkadaşlarını çekemiyor, onların yaptıklarını bozup kavga ediyorsun?” diye sordu. Öğrenci, bir süre düşündükten sonra, – “Çünkü onların beni geçmelerini istemiyorum” dedi. “En iyi ben olmalıyım. ” Öğretmen, masasından kalktı, eline bir parça tebeşir aldı ve yere 15 cm. uzunluğunda bir çizgi çekti, kıskanç öğrenciye bakarak, – “Bu çizgiyi nasıl kısaltırsın?” dedi. Öğrenci bir süre bu çizgiyi inceleyip içinde çizgiyi birçok parçaya bölmek de olan birkaç yanıt verdi. Öğretmen, yanıtları kabul etmedi ve yere ilkinden daha uzun bir çizgi çekti. – “Şimdi birinci çizgi nasıl görünüyor?” diye sordu. Öğrenci utana sıkıla, – “Daha kısa” diyerek başını öne eğdi. Öğretmen bu yanıt üzerine öğrencisine unutmaması gereken şu öğüdünü verdi: – Bilgini ve yeteneklerini artırarak kendi çizgini uzatman, rakibinin çizgisini bölmeye çalışmandan daha iyidir SAĞIR KURBAĞA Kurbağalar bir gün yarışma düzenlemiş. Hedef; çok yüksek bir kulenin tepesine çıkmakmış. Bir sürü kurbağa da arkadaşlarını seyretmek için toplanmış ve yarış başlamış. Gerçekte seyirciler arasında hiç biri yarışmacıların kulenin tepesine çıkabileceğine inanmıyormuş. Sadece şu sesler duyulabiliyormuş: ‘'Zavallılar! hiç bir zaman başaramayacaklar!'’ Yarışmaya başlayan kurbağalar kulenin tepesine ulaşamayınca teker teker yarışı bırakmaya başlamışlar. İçlerinden sadece bir tanesi inatla ve yılmadan kuleye tırmanmaya çalışıyormuş. Seyirciler bağırmaya devam ediyorlarmış: ‘'Zavallılar! hiç bir zaman başaramayacaklar!'’ Sonunda bir tanesi hariç, hepsinin ümitleri kırılmış ve bırakmışlar. Ama kalan son kurbağa büyük bir gayret ile mücadele ederek kulenin tepesine çıkmayı başarmış. Diğerleri hayret içerisinde bu işi nasıl başardığını öğrenmek istemişler. Bir kurbağa ona yaklaşmış ve sormuş; ''Bu işi nasıl başardın?'' diye. O anda farkına varmışlar ki; Kuleye çıkan kurbağa sağırmış! Siz de, hayallerinizi gerçekleştiremeyeceğinizi söyleyen söz ve kişilere karşı hep sağır kalın. Olumsuz düşünen insanları duymayın!…


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.