Jack London _ Deniz Kurdu JACK LONDON (D. 12 Ocak 1876, San Francisco-Ö. 22 Kasım 1916, Glen Ellen, California, ABD). İşi dolayısıyla sürekli gezen bir astrologun oğluydu. Annesinin ve London soyadını aldığı üvey babasının yanında yetişti. On dört yaşında yoksulluktan kurtulma ve serüvenlere atılma umuduyla okulunu bıraktı. Tayfa olarak çalıştığı bir gemiyle Japonya'ya gitti. Yük trenleriyle ve 1893'teki iktisadi kriz sonrasında yürüyüşe geçen işsizler ordusuna katılarak ABD'yi dolaştı. 1894'te militan bir sosyalist oldu. Beyaz ırkın üstünlüğünü savunan görüşle sosyalizmi kendine özgü bir tarzda kaynaştırdı. California Üniver-sitesi'ne girdikten bir yıl sonra okulu bırakarak Klondike bölgesinde altın arayanlara katıldı. Ertesi yıl yoksul ve işsiz olarak geri döndü. Şansını yazarlıkta denemeye karar verdi. Otobiyografik romanı olan Martin Eden'da (1909; Martin Eden) anlattığı gibi yazar olabilmek için büyük bir enerjiyle çalıştı. İlk kitabı The Son of the Wolf (1900; Kurt Kanı) geniş bir okur kitlesine ulaştı. London üretken bir yazardı. Bir tekneyle Güney Pasifik'e açıldıktan sonra, orada yaşadıklarını The Cruise of the Snarfc'ta (1911; Snark'm Seferi) anlattı. Çevreye uyumu ve vahşi doğanın çekiciliğini anlattığı Alaska öykülerini içeren Cali of the Wild (1903; Vahşetin Çağrısı), White Fang (1906; Beyaz Diş) ve Burning Daylight (1910; Yanan Güm-şığı), iki otobiyografik romanı: The Road (1907; Yol) -5ve John Barleycorn (1913; Bir Alkoliğin Anılarının yanı sıra The Sea Wol/la (1904; Deniz Kurdu) gelecekle ilgili ürpertici fantezisi Iron Heel (1907; Demir Ökçe) çoktan ona özgü 'klasikler' arasına girmiştir. London'm Türkçe'de yayımlanan eserleri: İnci Peşinde (1937), Güneş Çocuğu (1938, 1979), Yaşama Hırsı (1953, 1974), Ateş Yakmak (1953, 1988), ŞaJakKızı (1974, 1984), ActKuuuet (1975), Cart Yoldaşı (1975, 1990), Açlar Ordusu (1976), Ay Vadisi (1977, 1986), Cinayet Şirketi (1979, 1985), Demiryolu Serserileri (1984), Alaska Kid (1986). -6ONSOZ 12 Ocak 1876'da John Griffıth Chaney adıyla San Francisco'da William Henry Chaney adlı bir astrologun ve piyano öğretmeni ve spritualist Flora Wellmann'ın oğlu olarak dünyaya gelen John Chaney, annesinin daha sonra Amerikan iç savaşı gazilerinden John London ile evlenmesi üzerine London soyadını aldı. Daha çocukken kitaplara saran Jack London, bir fabrikada günde 16 saatten fazla çalışmak mecburiyetinde kalmıştı. Hayatı bir anda saçma sapan bulan genç, siyahi mürebbiyesi Jenny Prentiss'den aldığı borç parayla "Razzle Dazzle" adlı bir tekne alıp istiridye avcılığına çıktı. Çok geçmeden "Frisco Kid" olarak tanınan genç, Oakland Körfe-zi'nin ünlü istiridye çıkartıcılarından biri olarak tanınmaya başladı. Bir yıl sonra hedef değiştirip balıkçılığa yöneldi. Bu başlangıç çıkışlarını sıkıcı bulan delikanlı, gelişmesinin önünü açmak için "Sophie Sutherland" adlı gemide tayfa olarak fok avcılarının arasına katıldı. Bundan da kısa sürede bıkan London, ailesinin yanma dönüp bir jüt fabrikasında eskisinden çok daha zor koşullar altında çalışmaya başladı. Akşamları kalan boş zamanlarında okumaya, kendini geliştirmeye uğraşıyordu; ama elbette yoğun çalışmadan bitkin düştüğü için çok zor oluyordu bu. 1890'larda, sonradan "Demiryolu SerserilerTnde ironik bir anlatımla sunacağı serserilik, avarelik dönemine adım attı. Yol onu bu kez -7hapishaneye kadar sürükleyecek, orada ilk sosyalist düşüncelerle buluşmasına imkân tanıyacaktı. San Francisco'ya bir kez daha dönen London, annesini dul kalmış bulunca, ailenin bakımını üstlenmek zorunda kaldı. Bir yandan bir çamaşırhanede çalışırken bir yandan da Berkeley Üniversitesi'nde öğrenip yapmayı hedefliyor; böylece kendine sağlam bir gelecek kurma umudunu diri tutuyordu. Aynı dönemde, ödünç aldığı bir daktiloda, ilk öykülerini yazmayı- da ihmal etmedi. Bu öykülerinin tekini olsun satamadığını biliyoruz. Alaska'da altın bulunduğunu duyunca üvey kız kardeşinin kocasıyla birlikte Alaska'nın yolunu tuttu Jack London. Elbette altm filan bulamadı; aslında doğru dürüst altın aradığı da söylenemezdi. Uzun, bitmek bilmeyen kuzey kışı gecelerinde kürk ve altın avcılarının öykülerini dinlemeyi altın aramaya tercih ediyor, bu anlatılanları sosyalist dünya görüşü ile ilintile-meye çalışıyordu. Bu