Çin ve “YENİ TOPRAK” Ülker Nur Onur (ulkernuronur@gmail.com)
Tarihi uzun yıllar öncesine dayanmakla birlikte Türkiye gündemindeki yeri henüz yeni olan bir mevzu var ki o da Uygur-Sincan Özerk bölgesinde yaşayan Türk halkı ile Çin Hükümeti arasında vuku bulan gerilimli hadiselerdir. Elbette tarihi yeni olmayan bu olaylar ülkemiz medyasınca zaman zaman dillendirilmiştir, ancak bu ülke gündemine oturacak düzeyde olmamıştır. Mart 2014 tarihli 39 kişinin ölümüne yol açan malum olayla ve ardından gelen idam cezalarıyla birlikte bu mesele konuşulur hale gelmiştir. Bunun sebebini bu hadiselerin artık görmezden gelinemeyecek boyutlara erişmesi olarak tanımlamak fikrimce yeterli olmadığı gibi belki yanlış dahi olacaktır. Zira ulusal medyamızca yansıtılan olayların bir kısmının tarihinin zannettiğimiz kadar yeni olmadığını ilerleyen zaman içerisinde kimi vesilelerle görmüş bulunmaktayız. Hatta bu bölgeye yönelik baskının geçmişe nazaran azaldığını söylemek dahi mümkündür. Gelgelelim bunca zamandır dikkatimizi bu denli cezbetmeyen hadiselerin neden ve nasıl görünür hale geldiğini açıklığa kavuşturmak bu yazının sınırları itibariyle mümkün olmadığı gibi sağlıklı bir okuma yapabilmek için iç ve dış politikayı gelişen ve değişen süreçte takibe devam zaruri görünmektedir. Yine aynı sebepten yazımızda Türkiye’nin Sincan- Uygur özerk bölgesindeki olaylara yaklaşımından ziyade Çin’in bu bölge ilgili politikalarını bilhassa bu politikalarının yakın tarihteki yansımalarına değineceğiz. Takdir edersiniz ki Türk milletinin ve Çinli halkın derin geçmişi dolayısıyla da sorunları da tarihidir. Buna karşın geçen yüzyıllara rağmen değişmeyen ve tarihi emel niteliğinde bir Çin politikasından bahsetmek mümkündür. Bu tarihsel emel ise sorunun temel sebebini ortaya koymaktadır. Tarihsel süreç içinde “yüksek benlik”e sahip iki taraf karşımızda durmaktadır: bir tarafta bağımsızlığa ve özgürlüğe düşkünlüğü inkâr edilemez bir millet, diğer tarafta azınlıkları kendi kültürel etki alanı bakımından engel kabul etmiş ve merkeziyetçi anlayışıyla kendini tanıtmış bir Çin Devleti vardır ve bu devletin isteği çok açıktır: kültürel ve ekonomik hâkimiyet alanını genişletmek. Üstelik Çin, egemenlik kurmak istediği bu alanla ilgili tarihsel bir aidiyet iddiası taşırken, mücadele ettiği insanların bu iddiada Çin’den geri kalır bir yanı yoktur. Esasında aynı bölgeyi gösteren iki ifadenin olması bu durumu net bir şekilde ortaya koymaktadır. Evet, Sincan-Uygur özerk bölgesi mi yoksa Doğu Türkistan mı? İşte kıyameti koparan soru bundan başka bir şey değildir. Bölge neden önemli? Biraz da “bahsini ettiğimiz bölgenin önemi yalnızca tarihsel aidiyetle mi ilgili, ya da Çin’in ekonomik çıkarları adına bölgeyi değerli kılan özellikler neler” sorularına cevap arayalım. Ekonomik olarak tarihi
İpek Yolu’nun bu bölgeden geçmesi, Çin petrolünün beşte ikisinin bu bölgede üretilmesi, bölgede zengin altın ve bakır yataklar olmasının yanında büyük miktarda yün üretiminin de gerçekleştirilmesi bölgeyi stratejik olarak önemli bir yer hale getirmektedir. 1 Bunun yanında bu bölgenin petrol ve doğal gaz anlamında da kayda değer bir potansiyelinin olması mücadeleyi ciddileştirmektedir. Gel gelelim yakın dönemde sürecin nasıl işlediğine. Evvelinde Uygur Türkleri, 1933 ve 1944 yıllarında iki kez bağımsızlıklarını ilan etmiştir. Ancak tahmin etmesi güç değildir ki Uygur Türklerinin elde ettiği bu başarı yalnızca Çin’i değil İngiltere ve Rusya gibi başka birtakım güçlerinde tepkilerine yol açmıştır, çünkü bu bağımsızlık hareketinin diğer ezilmiş milletlere örnek teşkil edip cesaret vermesi kaçınılmazdır. Hal böyle olunca, bir de buna Türklerin kendi içindeki bölünmüşlükleri eklenince, bağımsızlık hareketinin devrilmesinde gecikilmemiş, nihayetinde 1946 yılında Doğu Türkistan Çin’in özerk bir bölgesi haline gelmiştir. Bu aşamadan sonra Çin’in inişli çıkışlı Doğu Türkistan politikalarını açık bir şekilde ortaya koymak açısından Nur Shahadah Jamil’in dönemsel sınıflandırması üzerinden gideceğiz ve tarihsel süreci 1. 1949-1976, 2. 1977-1990, 3. 1991-2000 ve 4. 2001-2009 yılları arası olmak üzere dört dönemde inceleyeceğiz. 1.
1949-1976 arası dönem
1949 yılında Çin Hlak Cumhuriyeti’nin (ÇHC) kurulmasıyla Orta Asya’da etnik bağı olan Sincan’a karşı Çin, ayrılıkçı eğilimleri azaltmak, toprak bütünlüğünü güçlendirmek ve Çin’e entegre etmek için erken dönemde hoşgörülü bir politika izlemiştir,2 ancak bu hoşgörü dönemi uzun sürmemiş ve göstermelik olarak kalmıştır. İcraatların temelinde Türklerin kültürel asimilasyonu amacını taşımaktadır. Bu döneme şekil verenler ise daha ziyade Büyük İleri Atılım (1958-1962) ve Kültür Devrimi (19661976)dir, ancak bu iki devrimin etkisinde yahut bunlara paralel fikirlerde bazı başka icraatlar da mevcuttur. Mesela Çin, İslam Derneği adı altında bölgedeki dini faaliyetler gözetim altına alınmak istenmiştir ve bölgedeki ekonomik hâkimiyeti güçlendirmek için ise Sincan Üretim ve İnşaat Topluluğu kurulmuştur. Tüm bunların yanından en çok dikkat çekeni ise bölgenin etnik yapısını değiştirmek adına bölgeye Hanlıların göçü sağlanmıştır. Sincan Üretim ve İnşaat Topluluğu’nun kurulmasıyla bölgeye Han nüfusun göçü arasında da sıkı bir ilişki söz konusudur, zira nüfus, topluluğun kurulmasıyla sağlanan ekonomik istihdam sebebiyle göç etmiştir ve yine ne ilginçtir ki “Sincan bölgesi” adıyla kurulmasına rağmen topluluk çalışanları Uygur Türklerinden ziyade göçü sağlanan Hanlılar olmuştur. Sonuç olarak 1953’te 300 bin olan Hanlı sayısı 1990’da 6 milyona çıkarılarak3 bölgedeki Türkler azınlık konumuna düşürülmüştür. Hedef ise gayet açıktır: bölgedeki Türk kültürünü Han kültürü içinde eritmek. 2.
1977-1990 arası dönem
Bu dönemi genel olarak Uygur Türkleri açısından rahatlama dönemi olarak değerlendirebilinir. Mao’nun ölümünün ardından Deng Xaonping’in iktidara gelişi, önceki yıllara oranla nispeten daha hoşgörülü yaklaşımlara sahne olmuştur. 1976’da başlayan ve 1980’li yıllar boyunca devam eden reform döneminde (gaige kaifang) ise azınlık dillerinin kullanımı ve dini özgürlükler açısından resmi düzeyde bir yumuşamaya gidilse de bu olumlu gidişat 1989 Tiananmen olayları ertesinde tekrar tersine dönmüştür.4 Tiananmen olayı ile birlikte 1990 yılında gerçekleşen Baren Baskını, Uygur Türklerinin yeniden bağımsızlık talebinde bulunacakları korkusunu doğurmuş ve bu algı Uygur Türkleri için yeniden, belki eskisinden de zor günleri beraberinde getirmiştir. 3.
1991-2000 arası dönem
1990 yılında Sovyetlerin çöküşü, Orta Asya’da yeni Müslüman Türk Devletlerinin ortaya çıkışı ve bölgesel İslami uyanış Çin’i tedirgin etmiş, 1996 yılında Ş.İ.Ö kurulmasıyla üye devletleri Uygurlara karşı nötralize etmiştir. 1999’da başlatılan “go west” politikasıyla birçok Hanlı bölgeye göç ederken bölgenin gelişerek istikrarlı bir hale gelmesi için muazzam sübvansiyonlar verilerek orta sınıf bir tüccar gurubu oluşturulmaya çalışılmıştır. 5 4.
2001-2009 arası dönem
11 Eylül saldırıları, bu tarz olayları kendi sistemlerine bağlamak isteyen ülkeler için fırsat olmuş, Pekin de bundan faydalanarak Doğu Türkistan İslami Hareketini El Kaide ve Taliban bağlantılı olduğu gerekçesiyle ABD’ye sunmuştur. Çin ayrıca, Sincan’daki “sözde” Uygur teröristlerine karşı Orta Asya devletlerinden de destek istemiş ve Çin’le ortak ekonomik çıkarlara sahip devletler istenen desteği sağlamıştır. 11 Eylül sonrasında Çin, Ramazan ayında Sincan’daki camileri kapatmış, din adamlarını gözlem altında tutmuş, Uygurlar üzerinde kontrolünü daha da artırmıştır. Çin’in Sincan üzerindeki baskıyı artırmasında uluslararası terör olaylarının yanında Orta Asya’daki siyasi değişimlerin de etkisi vardır. Bu sebeple Çin, 2005 yılında Kırgızistan’daki Lale Devrimi’nden Uygurların da etkileneceğinden büyük endişe duymuştur.6 Yaşanan olaylarda Çin’in insanlık dışı uygulamalarının ardı arkası kesilmemiştir ve kesileceği de hala beklenememektedir. İşin ilginç yanı ise son yıllardaki baskılarına sebep olarak Uygur Türklerinin nefsi müdafaa niteliğindeki tepkilerini gösteriliyor. Bu yönde açıklamalar yaparken ise devlet olarak yıllardan beri Türklere uyguladıkları baskıyı, yaptıkları hak ihlallerini, etnik saldırıları, düşünce, yaşama ve inanç özgürlüğüne vurulan darbeleri göz ardı ediyorlar ve canlarından bezmiş bu halkın hak arayışlarını topyekûn terörizm olarak ifade etmekten çekinmiyorlar. Tüm bunların yanında olayları yerinde gidip müşahede edemememiz Çin’in terörizm iddiaları hakkında kesin bir yargıda bulunmamızı engelliyor, zira Çin Komünist Partisi'ne bağlı Global Times Gazetesi, olayların ardında Doğu Türkistan İslami Hareketi'nin (ETİM) olduğunu iddia etmektedir. 7 Tüm İslam coğrafyasında olduğu gibi Doğu Türkistan’da da İslamiyet ve Türkler adına hareket ettiği
imajını çizen ancak söylemlerinin aksine hareket eden grupların olması şaşırtıcı değildir ve mümkündür de. Bizim tepkimiz daha ziyade etnik kökenin haksız politikaları meşrulaştırmasınadır, Doğru Türkistan’ın ekonomik olarak kalkınmasını sağlayacak atılımlar yaparken meydana gelecek faydalardan Uygur Türklerinin bilinçli olarak mahrum bırakılmasınadır, devlet dairelerinde azınlıklara uygulanan psikolojik baskılaradır. Tepkimiz türlü bahanelerle ibadet özgürlüğünün engellenmesine 8, bilim insanlarının düşünce özgürlüğünün kısıtlanmasına ve düşüncelerinden ötürü müebbet hapis cezasına çarptırılmasınadır. Anadolu Ajansı’nın haberine göre9 Uygur Türkü akademisyen İlham Tohti, Sincan’ın Çin’den ayrılması yönünde makaleler yazdığı ve bu doğrultuda söylemlerde bulunduğu gerekçesiyle “bölücülükle” suçlanmış ve müebbet hapis cezasına çarptırılmıştır. Görüyoruz ki Çin’in zulmü yalnızca bedenlere değil, fikirlere de yöneliktir. Sonuç olarak tüm bunlar gösteriyor ki, kimi örgütleri ya da gurupları göstererek yürüttüğü insanlık dışı faaliyetler Çin’in çaldığı minareye kılıf olmaktan ve yanlışları, haksızlıkları, zulmü örtmekten çok uzak kalmaktadır.
Bölge Haritası Referanslar Dağcı K., Keskin M., 2013, Barış Araştırmaları ve Çözümleri Dergisi, “Çin’in Doğu Türkistan Politikası ve Azınlık Hakları”, Cilt 1 No 2, s. 14 2. a.g.e, s. 15 3. Jamıl, Nur Shahadah; (2011), “Chına’s Xinjıang Polıcy: An Analysıs Based On The Theory Of Relatıve Deprıvatıon”, s. 148, http://journalarticle.ukm.my/2378/1/Nur_Shahadah_Jamil_38_ %281%29_2011.pdf, (Erişim Tarihi: 03.11.2104) 4. Demirtepe M. Turgut, Analist, “Çin’in Yumuşak Karnı Doğu Türkistan Sorunu”, s. 36 5. Dağcı K., Keskin M., a.g.e, s. 16 6. gös. yer 7. “Çin'den Türkiye'ye "Sincan" suçlaması”, (2013), http://www.cnnturk.com/2013/dunya/07/02/cinden.turkiyeye.sincan.suclamasi/713826.0/index.html, (Erişim Tarihi: 03.11.2014 ) 8. Kaymaz Sadi, 2014, “Çin’de Uygurlara oruç resmen yasak”, http://www.hurriyet.com.tr/dunya/26727130.asp, (Erişim Tarihi:02.11.2014) 9. Anadolu Ajansı, "İlham Tohti'ye "bölücülükten" ömür boyu hapis", (23 Eylül 2014), http://www.aa.com.tr/tr/dunya/393516--tohtiye-quot-boluculukten-quot-omur-boyu-hapis-cezasi, (Erişim Tarihi:02.11.2014) 1.
Görseller 1.
http://galeri7.uludagsozluk.com/261/do%C4%9Fu-t%C3%BCrkistan-da-%C3%A7in-zulm %C3%BC_475031.jpg
2.
video/
B繹lge Haritas覺, http://dogu-turkistan.net/2011.10.14/medeniyetin-besigi-dogu-turkistan-belgesel-