SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK VE EŞİTLİK: HERKES İÇİN DAHA İYİ BİR GELECEK* *Shahid Najam, BM Türkiye Mukim Koordinatörü ve UNDP Türkiye Mukim Temsilcisi 2011 İnsani Gelişme Raporu, son on yıllara bakıldığında insani gelişme alanında son derece önemli bir ilerleme olduğunu gösteriyor. Ancak elde edilen bütün başarılara rağmen, asrın ortalarına kadar iklim değişikliğini yavaşlatmak, çevre konusunda meydana gelebilecek hasarı engellemek ve milletler arasındaki eşitsizlikleri azaltmak için cesur adımlar atılmazsa, dünyanın en yoksul ülkelerinde insani gelişme sekteye uğrayacak, kötüye gidecek ya da tersine dönecektir. İnsani Gelişme Raporu (İGR), sürdürülebilir ve eşitlikçi ilerlemenin karşısındaki engeller göz önünde bulundurularak hazırlanmıştır. Rapor, çevrenin bozulmasından kaynaklanan olumsuzlukların, özellikle dezavantajlı konumda bulunan insanların maruz kaldığı eşitsizlikleri artırdığını ve insani gelişme konusunda karşılaşılan eşitsizliklerin çevreyi olumsuz yönde etkilediğini ortak bir bakış açısıyla yansıtmaktadır. Rapor aynı zamanda, çevrenin bozulmasına yol açan faktörlerin insani gelişmeyi aile düzeyinde de pek çok yönden olumsuz olarak etkilediğini vurgulamaktadır. Bu nedenle bizler, sürdürülebilir ve eşitlikçi ilerlemeyi teşvik etmenin yöntemlerine dikkat çekmekteyiz. Sürdürülebilirlik konusuyla ilgilenmekteyiz çünkü gelecek nesiller de bugünün insanlarıyla en azından aynı olanaklardan yararlanmalılar. Kavram ve gelişimi İnsani Gelişme Raporu‟nun fikir babaları, önde gelen diğer fikir sahipleriyle birlikte çalışarak raporu geliştiren Pakistanlı Mahbub ül Hak ile yakın arkadaşı, aynı zamanda çalışma arkadaşı olan Hintli Amartya Sen‟dir. Yarattıkları kavram, yalnızca 20 yılı aşkın süredir İnsani Gelişme Raporları‟nın hazırlanmasında rehberlik etmekle kalmamış, aynı zamanda 600‟den fazla Ulusal İnsani Gelişme Raporu ile UNDP‟nin bölgesel ofisleri tarafından desteklenen pek çok bölgesel raporun da hazırlanmasına öncülük etmiştir. Sözü edilen bu ulusal raporların tamamı, hangi ülkenin raporuysa araştırması o ülkede yapılmış, yazılmış ve basılmıştır ve bu ülkelerin arasında Türkiye de vardır.1 1990 yılında yayımlanan ilk rapor “İnsanlar, bir ulusun gerçek zenginliğidir” ibaresiyle başlamaktadır. Burada, 18. yüzyıl İskoç düşünürü Adam Smith‟in “Ulusların Zenginliği” (The Wealth of Nations) kitabına açıkça gönderme yapılmaktadır. Bu cümle ile başlayan raporlar dizisi, insani gelişme konusundaki düşüncelere yeni bir yaklaşım sunmak için etkin bir rol oynamaya başlamıştır. Rapor, insani gelişmeyi „insanların seçeneklerini artıran‟ bir süreç olarak tanımlamıştır. Sağlıklı olmak, eğitimli olmak ve iyi bir yaşam kalitesine sahip olmak gibi özgürlüklere vurguda bulunmuştur. İlk raporda insani gelişme tanımına şu cümleyle devam edilmektedir: “Ek seçenekler, insan hakları ve Adam Smith‟in „toplum içine çıkmaktan utanç duymadan insanların arasına karışma kabiliyeti‟ olarak tanımladığı, öz saygıyla desteklenmiş siyasi özgürlükleri içermektedir.” 20 yıl sonra, rapor, kavramı edinilmiş bilgi ve tecrübenin verdiği avantajla yeniden incelenmiş ve insani gelişmenin ne kadar önemli olduğu sonucuna bir kez daha varılmıştır. 1
Türkiye‟de şu ana kadar yayımlanan tüm Ulusal İnsani Gelişme Raporları için bkz. bit.ly/insanigelisme
1
2010 İnsani Gelişme Raporu (İGR), insani gelişme kavramını şöyle tanımlamaktadır: “İnsani gelişme, uzun, sağlıklı ve yaratıcı bir yaşam sürme, onlar için değeri olan diğer hedeflerde de ileriye gitme ve ortak bir gezegende gelişmeyi eşitlikçi ve sürdürülebilir bir zemine oturtmak için etkin biçimde çaba gösterme gibi özgürlüklerin genişletilmesidir. İnsanlar, insani gelişmenin bireyler ve gruplar hâlinde hem hak sahipleri, hem de uygulayıcılarıdır.” Bu teyit, insani gelişmenin özünün, yani sürdürülebilirlik, eşitlik ve güçlendirme konularının ve kavramın doğasında var olan esnekliğin altını çizmektedir. 2011 yılında ise tanım şu şekilde yapılmıştır: “Sürdürülebilir insani gelişme, günümüz insanının temel özgürlüklerini artırmak, ama bunu gelecek nesillerin özgürlüklerinden ciddi ödünler vermeden gerçekleştirebilmektir.”
2011 İnsani Gelişme Endeksi (İGE) 2011 İnsani Gelişme İndeksi, Norveç en üstte ve Kongo Demokratik Cumhuriyeti en altta olmak suretiyle 187 kayıtlı ülkeyi ve bölgeyi kapsamaktadır. Norveç, Avustralya ve Hollanda 2011 İnsani Gelişme Endeksi‟nde (İGE) başı çekmektedir. Kongo Demokratik Cumhuriyeti, Nijer ve Burundi ise İnsani Gelişme Raporu‟nun sağlık, eğitim ve gelir alanlarındaki yıllık ulusal başarı sıralamalarında en altta kalmaktadır. 2
Amerika Birleşik Devletleri, Yeni Zelanda, Kanada, İrlanda, Lihtenştayn, Almanya ve İsveç de 2011 İGE‟de başı çeken 10 ülke arasında yer almaktadır. İnsani Gelişme Endeksi Nasıl Hesaplanır? İnsani Gelişme Endeksi, sağlık, eğitim ve gelir olmak üzere üç boyutlu ilerlemelerin birleşik ölçümüdür. Son raporda yazarlar, eğitim ve gelir alanlarındaki ilerlemeyi hesaplamak için kullanılan göstergeleri değiştirmişlerdir, bu da bileşimde bir değişim anlamına gelmektedir. Bilgi boyutundan bakıldığında, ortalama eğitim süresi (okullaşma endeksi) okuryazarlığın yerini almaktadır ve brüt okullaşma da beklenen eğitim süresi olarak değiştirilmiştir. Beklenen eğitim süresi, şu anki okullaşma oranları ele alındığında, bir çocuğun eğitim alması beklenen yıl sayısıdır. Beklenen eğitim süresi, eğitim boyutunun yıl bakımından yeniden çerçevelendirilmesi anlamına gelirken, ortalama eğitim süresi, ülkelerde sıkça hesaplanmakta ve ülkeden ülkeye gözlenen değişiklikleri gözler önüne sermektedir. Yazarlar, aynı zamanda kişinin sağlıklı bir yaşam sürebilmesine yönelik alternatif ölçüm birimlerini incelemişler, fakat doğumda yaşam beklentisi yerine daha uygun ve daha iyi bir ölçüm bulamamışlardır. Yaşam standardını ölçmek için, Kişi Başına Düşen Gayri Safi Milli Gelir (GSMG), Kişi Başına Düşen Gayri Safi Yurt İç Hâsıla‟nın (GSYİH) yerini almıştır2. İGR ekibi aynı zamanda bu üç boyutu nasıl birleştirebileceklerini de göz önünde bulundurmuşlardır. Bir dizi rakamın tipik değerini ölçen geometrik bir yönteme geçilmesi, esas değişikliği teşkil etmektedir. Dolayısıyla, 2010‟dan sonraki İGE‟lerde üç boyutlu endeksler geometrik düzende uygulanmaktadır.
BOYUTLA R
Uzun ve sağlıklı yaşam
Bilgi birikimi
İyi bir yaşam standardı
GÖSTERG ELER
Doğumda yaşam beklentisi
Ortalama eğitim süresi / Beklenen eğitim süresi
Kişi başı GSMG
Yaşam beklentisi endeksi
Eğitim endeksi
GSMG endeksi
BOYUT ENDEKSİ
2
(AGP ABD$)
Matematiksel hesaplama yöntemi hakkında daha fazla detaya, raporun aslının da bulunduğu hdr.undp.org internet sitesinden ulaşılabilir.
3
İnsani Gelişme Endeksi (İGE)
Diğer endeksler Eşitsizliğe Uyarlanmış İnsani Gelişme Endeksi (EUİGE), insanlar arasında hiçbir eşitsizlik olmaması durumundaki İGE‟dir. İnsani gelişmenin gerçek düzeyini temsil etmektedir. Yeni Toplumsal Cinsiyet Eşitsizliği Endeksi (TCEE), kadınların üç ayrı boyuttaki dezavantajlarını yansıtmaktadır. Bunlar; üreme sağlığı, güçlendirme ve ekonomik faaliyettir. Çok Boyutlu Yoksulluk Endeksi (ÇBYE) ise eğitim, sağlık ve yaşam standartlarındaki ciddi boyuttaki pek çok eksikliği, yani yoksunluğu tanımlamaktadır. Yaşamlarını yoksulluk sınırının üstünde süren bireyler dahi eğitim, sağlık ve diğer yaşam koşulları açısından yoksunluklardan muzdariplerdir. Neden Eşitlik ve Sürdürülebilirlik? 2011‟in sonlarında yayımladığımız son insani gelişme raporu, en dezavantajlı konumda bulunan insanların çevresel bozulmanın en ağır etkilerine maruz kaldığı anlayışından yola çıkarak, çevresel sürdürülebilirlik ve eşitlik arasında bir kesişim noktası oluşturmaktadır. Rapor, şu temel sorulara yönelmektedir: Eşitlikçi ve çevreye zarar vermeyecek bir insani gelişmeyi nasıl sağlayabiliriz? Dünya çapında yoksul insanların gelişme beklentilerini nasıl karşılayabiliriz? Hem eşitliği hem de sürdürülebilirliği ilerletecek politikaları nasıl geliştirebiliriz? İnsani gelişmede en üst düzeyde bir ilerleme kaydetmeyi, sürdürülebilirlik ya da eşitlik arasında bir seçim yapmak yerine, ancak ikisini bir araya getirerek başarabiliriz. Amacımız, sürdürülebilirliği hem günümüz insanları hem de sonraki nesiller için bir sosyal adalet meselesi olarak sürdürmektir. Çevre ve İklim Değişikliği Küresel hava sıcaklıkları, 20. yüzyılın başına oranla ortalama olarak 0.75 santigrat derece artmıştır. Hava sıcaklıklarındaki en büyük artışların bir kısmı gelişmekte olan ülkelerin zaten sıcak olan bölgelerinde meydana gelmiştir. Fosil yakıt kullanma, ağaçları kesme gibi karbondioksit salımını artıracak insan faaliyetleri bu konuda önemli bir rol oynamaktadır. Ortalama deniz seviyesi, 1870 yılından bu yana 20 santimetre artmış ve artış oranı hızlanmıştır. Doğu Asya ve Pasifik‟tekiler gibi, gelişmekte olan, dış etmenlere özellikle açık küçük ada devletleri için, bunun son derece yıkıcı etkileri vardır. 4
Kuraklıklar, fırtınalar ve seller gibi doğal felaketlerin meydana gelme olasılığı giderek yükselmektedir. Ortalama rakamlar son 25 yılda iki katına çıkmıştır ve bunun en büyük etkisi İGE‟si düşük ve orta ülkelerde görülmektedir. Orman tabakasının yok olması insanların geçimini ve biyolojik çeşitliliği tehdit etmektedir. Ayrıca İGE‟si düşük olan ülkeler en büyük zararı yaşamaktadır. Bu rakam, 1990 yılından bu yana ortalama yüzde 11 olmuştur. Uzun yıllardan beri, özellikle milyonlarca insanın geçimlerini sağlayabilmek için doğrudan ihtiyaç duyduğu doğal kaynaklar başta olmak üzere çevresel eğilimler, birkaç alanda bozulma göstermiştir:
İGE‟si düşük olan ülkeler biyolojik çeşitlilik açısından en büyük zarara uğramaktadır.
İGE‟si düşük olan ülkeler bu kötü gidişata en az katkıda bulunmakla beraber, olumsuz etkilere en fazla maruz kalanlardır. Gıda fiyatlarındaki yüzde 30 ila 50‟lik artıştan en fazla etkilenmekte olan ve 1.3 milyarı yoksul olan bu insanların 350 milyonu geçimini ormanlardan sağlamaktadır, 45 milyonu da balıkçılıkla geçinmektedir.
Çevre: İnsani Gelişmede Senaryolar ve Etkileri Bu rapordaki göstergeler, İGE‟nin 2050 yılında bugün olduğundan yüzde 19 daha yüksek olacağına işaret etmektedir. Gelişmekte olan ülkeler, Safra Altı Afrika için yüzde 44, Güney Asya için yüzde 36 olmakla birlikte ortalama yüzde 24 oranında bir artışla, en yüksek İGE artış düzeyine sahip olacaktır. Ancak küresel ısınmanın tarım, temiz su, besin güvenliği ve kirlilik üzerindeki etkileri gibi çevresel sorunlar giderilmediği sürece küresel İGE‟nin yüzde 8 oranında düşmesi beklenmektedir. Bu düşüş, Güney Asya ve Sahra Altı Afrika için yüzde 12 oranında olacaktır. Geniş çapta ormansızlaşma ve arazi kaybını içeren daha olumsuz bir “çevre felaketi” senaryosu durumunda, küresel İGE değeri, projeksiyonların yüzde 15 altında olacaktır. Bu durum gelişmekte olan ülkelerde büyük etki gösterecek, Sahra Altı Afrika‟da kayıp yüzde 24, Güney Asya‟da ise yüzde 22 düzeyinde olacaktır. Bu senaryolar, 2050 yılına kadar mevcut eğilimlerin durdurulmaması ya da tersine döndürülmemesi durumunda torunlarımızın yaşayacağı kayıpların ve risklerin ölçüsünü göstermektedir. Yoksulluk ve Eşitsizlik: İGE’nin İlerlemesindeki Etkileri En yoksun durumda olanlar, çevrede daha geniş çapta bir bozulmaya; açık ve kapalı ortamlarda hava kirliliği, su kirliliği ve sağlık şartlarının yetersizliğine karşı daha hassastırlar. Çok Boyutlu Yoksulluk Endeksi (ÇBYE), sağlık, eğitim ve yaşam standartları ölçütüdür; bir bakıma yoksulluğa odaklanan bir mikroskop gibidir. Çevresel yoksunluklar, modern pişirme yakıtına, temiz suya ve temel sağlık hizmetlerine erişimin olmaması anlamına gelmektedir. Eşitsizliğe Uyarlanmış İGE eğilimlerine bakıldığında, insani gelişmede eşitsizliğe bağlı olarak yüzde 23 oranında brüt, küresel düşüşle karşı karşıyayız. 5
Geçim Kaynakları: Geçimini ve gelirini ormanlardan karşılayan 350 milyon kişi için ciddi riskler vardır.
Geçimini balıkçılıktan sağlayan ve 6 milyonu kadın olan 45 milyon kişi için de benzer bir durum söz konusudur.
Gittikçe kötüleşen gelir eşitsizliği, sağlık ve eğitim eşitsizliğinin giderilmesinde sağlanacak gelişmelere sekte vurmaktadır. Kapalı ortamlardaki hava kirliliği İGE‟si düşük ülkelerde 11 kat daha fazla insanın ölümüne neden olmaktadır ve her yıl, 5 yaşın altındaki 3 milyon çocuk çevre kirliliğine bağlı nedenlerden hayatını kaybetmektedir. Ülke çapında ortalama gelir eşitsizliği rakamları 1990-2005 yılları arasında yaklaşık yüzde 20 oranında artmıştır. Bizler, Toplumsal Cinsiyet Eşitsizliği Endeksi‟ni (TCEE) kullanarak yüksek seviyelerdeki gelir eşitsizliğinin düşük seviyelerdeki sürdürülebilirlikle yakından alakalı olduğu sonucuna ulaşmaktayız. Örneğin sadece aile planlamasındaki ihtiyaçları karşılamak 2050 yılına gelindiğinde karbon salımını bugün olduğundan yüzde 17 oranında aşağı çekebilir. Temel hizmetlerdeki eksiklikler: Dünya çapında her beş kişiden birinin (1.5 milyar insan) elektriğe erişimi yoktur. 2.6 milyar insanın temel sağlık hizmetlerine erişimi yoktur ve bu durum sağlığı, üretkenliği ve insanlık onurunu derinden etkilemektedir. Mevcut eğilimlerin olduğu gibi devam etmesi durumunda, 2030 yılına gelindiğinde bugünkünden çok daha fazla insanın modern enerjiye erişimi olmayacaktır. Sağlık ve eğitim alanındaki eşitsizlikler artmakta, gelir eşitsizliği kötüye gitmektedir. Türkiye’de İnsani Gelişme Şimdi 2011 İnsani Gelişme Raporu‟nun çeşitli endekslerine ve Türkiye‟nin bu endekslerdeki yerine bir göz atalım. Türkiye‟nin 2011‟deki İGE değeri 0.699‟dur. Bu değerle Türkiye yüksek insani gelişme grubunda 187 ülke ve bölge arasında 92. sırada yer almaktadır. Türkiye, 2010‟daki İGE sıralamasında ise 169 ülke arasında 83. sıradadır. Ancak, daha önce yayımlanan raporlardaki değerleri ve sıralamaları birbiriyle karşılaştırmak yanıltıcı olabilmektedir; çünkü temel alınan veri ve yöntemler gibi, İGE‟ye dâhil edilen ülkelerin sayısında da değişiklikler olmuştur. 1980 ve 2011 arasında Türkiye‟nin İGE değeri toplam yüzde 51‟lik bir artışla veya yaklaşık yüzde 1.3‟lük bir yıllık ortalama artışla 0.463‟ten 0.699‟a yükselmiştir. Gerçek İGE değerleri ile karşılaştırıldığında Türkiye‟nin 2010‟dan 2011‟e üç basamak yükseldiği görülmektedir. 6
Mali krizden nispeten az etkilenen Türkiye‟nin Gayri Safi Milli Gelir‟i (GSMG) ve doğumda yaşam beklentisinin 72.2 yıldan 74 yıla çıkması, Türkiye‟nin İnsani Gelişme Endeksi‟ndeki gerçek değerinde gözlenen bu gelişmede önemli rol oynamıştır. 1980’den Bu Yana Türkiye’nin İnsani Gelişimi Aşağıdaki tablo, tutarlı zaman dizisi verilerine, yeni bileşen göstergelerine ve yeni metodolojiye göre Türkiye‟nin İGE eğilimlerini göstermektedir. Burada Türkiye‟nin her bir İGE göstergesinde kaydettiği ilerleme yer almaktadır. Buna göre, 1980 ve 2011 arasında, Türkiye‟de doğumda yaşam beklentisi 17.4, ortalama eğitim süresi 3.6 ve beklenen eğitim süresi 4.9 yıl artmıştır. 1980 ve 2011 arasında, Türkiye‟deki kişi başı GSMG değeri yaklaşık yüzde 119 artmıştır.
Kişi başı GSMG
Doğumda yaşam beklentisi
Beklenen eğitim süresi
Ortalama eğitim süresi
1980
56.5
7.0
2.9
5,595
0.463
1985
60.1
7.8
4.0
6,332
0.518
1990
63.1
8.4
4.5
7,683
0.558
1995
66.1
9.2
4.8
8,210
0.588
2000
69.5
10.3
5.5
9,260
0.634
2005
72.1
11.2
6.1
10,840
0.671
2010
73.7
11.8
6.5
11,841
0.696
İGE değeri
(2005 AGP ABD$)
Türkiye’nin İnsani Gelişmesinin Karşılaştırılması Türkiye‟nin 0.699‟luk 2011 İGE değeri, yüksek insani gelişme grubundaki ülkelerin 0.741‟lik ortalamasının ve Avrupa ve BDT ülkelerinin 0.751‟lik ortalamasının altında kalmaktadır. Yunanistan, Romanya ve Bulgaristan‟ın İGE sıralamaları ise sırasıyla 29, 50 ve 55‟tir. Türkiye‟nin 2011 İGE değeri 0.699 olmasına rağmen, bu değer eşitsizliğe uyarlandığında 0.542‟ye gerileyerek, boyut endekslerinin dağılımdaki eşitsizlik sebebiyle yüzde 22.5‟lik bir kayba uğramaktadır. Bulgaristan, Yunanistan ve Romanya‟nın değerleri eşitsizliğe uyarlandığında ise sırasıyla yüzde 11.4, yüzde 12.2 ve yüzde 12.6‟lık bir düşüş gözlemlenmektedir. 7
Yüksek İGE ülkelerinin eşitsizlikten uğradığı ortalama kayıp yüzde 20.5 iken Avrupa ve Orta Asya‟da bu kayıp yüzde 12.7 düzeyindedir.
Doğumda yaşam beklentisi
Beklenen eğitim süresi
Ortalama eğitim süresi
Kişi başı GSMG
İGE değeri
İGE sırası
Türkiye
0.699
92
74.0
11.8
6.5
12,246
Yunanistan
0.861
29
79.9
16.5
10.1
23,747
Romanya
0.781
50
74.0
14.9
10.4
11,046
Bulgaristan
0.771
55
73.4
13.7
10.6
11,412
Avrupa ve Orta Asya
0.751
—
71.3
13.4
9.7
12,004
Yüksek İGE
0.741
—
73.1
13.6
8.5
11,579
(AGP ABD$)
Toplumsal Cinsiyet Eşitsizliği Endeksi’nde (TCEE) Türkiye Türkiye 0.443‟lük TCEE değeriyle 2011 endeksinde 146 ülke arasında 77. Sırada yer almaktadır. Türkiye‟de, son seçimlerden önce, meclisteki sandalyelerin yüzde 9.1‟i kadın milletvekillerine aitti ve erkeklerin yüzde 46.7‟sine karşılık yetişkin kadınların yüzde 27.1‟i orta veya yüksek öğretim düzeyinde eğitime sahipti. Türkiye‟de 12 Haziran 2011‟de yapılan seçimlerin ardından, 550 sandalyelik mecliste kadın milletvekili sayısı 50‟den 78‟e yükselmiştir. Bu da oransal olarak yüzde 9.1‟den yüzde 14.2‟ye bir artışı işaret etmektedir. Ancak, daha önce de belirtildiği gibi, İGE‟deki endekslerin çoğu 2010 verilerini kullanmıştır. Bu nedenle kadın milletvekillerinin sayısındaki artışın, Türkiye‟nin TCEE‟deki sıralamasını yükseltmesi gelecek yıllarda beklenebilir. Türkiye‟de kadınların işgücü piyasasına katılımı yüzde 24 iken erkekler için bu oran yüzde 69.6‟dır. Endekste Türkiye 77. sırada iken Yunanistan, Bulgaristan ve Romanya sırasıyla 24., 40. ve 55. sırada yer almaktadır. Türkiye‟de her 100,000 doğumda 23 kadın hamilelik temelli sebeplerden dolayı hayatını kaybetmektedir. Ergen doğurganlık oranı ise her 1,000 canlı doğum için 39.2‟dir.
8
TCE E değer i
TCE E sırası
Anne ölüm oranı
Ergen doğurganlı k oranı
Mecliste kadınlara ait sandalye (%)
En az orta öğretimden mezun nüfus (%)
İş gücüne katılım oranı (%)
Kadın
Erkek
Kadın
Erkek
Türkiye
0.443
77
23
39.2
9.1
27.1
46.7
24.0
69.6
Yunanistan
0.162
24
2
11.6
17.3
64.4
72.0
42.9
65.0
Bulgaristan
0.245
40
13
42.8
20.8
69.1
70.6
48.2
61.2
Romanya
0.333
55
27
32.0
9.8
83.8
90.5
45.4
60.0
Avrupa ve Orta Asya
0.311
—
29
28.0
13.4
78.0
83.3
49.7
67.8
0.409
—
51
51.6
13.5
61.0
64.6
47.8
75.0
Yüksek İGE
Çok Boyutlu Yoksulluk Endeksi’nde (ÇBYE) Türkiye Türkiye nüfusunun yüzde 6.6‟sı çeşitli yoksunluklarla karşı karşıyayken, bu rakama ek yüzde 7.3‟lük bir kesim de çeşitli yoksunluklara karşı hassas konumdadır3. Çok boyutlu yoksulluk durumu içinde insanların karşı karşıya olduğu yoksunluğun ortalama yüzdesiyle ifade edilen yoksunluk derecesi (yoğunluğu) Türkiye‟de yüzde 42‟dir. Nüfusun, çok boyutlu yoksulluk içinde olan kesimini belirten ÇBYE, yoksunluğun yoğunluğuna göre uyarlandığında 0.028‟dir. Sırbistan ve Azerbaycan‟ın ÇBYE‟leri ise sırasıyla 0.003 ve 0.021‟dir. Gelir yoksulluğu mevcut durumu kısmen ortaya koymaktadır. Türkiye‟de çok boyutlu yoksulluk çeken kişi sayısı, gelir yoksulluğu çekenlerin yüzde 3.9 puan üzerindedir. Bu, gelir yoksulluğu sınırının üzerinde yaşayan bireylerin de eğitimde, sağlıkta ve diğer yaşam koşullarında yoksunluklarla karşı karşıya kalabileceği anlamına gelmektedir. Endeks, aynı zamanda, Türkiye‟de aşırı yoksulluk içinde yaşayanların (yoksunluk puanı yüzde 50 ya da üzerinde olanlar) ve yoksulluğa karşı hassas konumda bulunanların (yoksunluk puanı yüzde 20 ile 30 arasında olanlar) da yüzdesini göstermektedir. 2050 Yılında Dünya Nüfusu Dünyada her gün ortalama 200,000 bebek dünyaya gelmektedir. Şu an dünya nüfusu neredeyse 7 milyardır. Nüfustaki değişiklikler, elbette doğal kaynaklara yönelik sonuçlar da
3
Türkiye‟nin ÇBYE tahminleriyle ilgili herkese açık olan en güncel anket verilerinin 2003 yılına dayandığını lütfen dikkate alınız.
9
doğurmaktadır. Ayrıca 2050 yılında dünya nüfusunun toplam 9 milyar olması beklenmektedir. Taşıma kapasitesi, çevrenin (yani tüm gezegenin) süresiz olarak barındırabileceği nüfus miktarıdır. İngiltere ve ABD‟nin yüksek tüketim oranlarına bakıldığında, gezegenimiz bu iki ülkedeki tüketim düzeyinde, Hindistan ve Ruanda‟da yaşayan insanların tüketim oranlarına kıyasla, çok daha az insanı barındırabilmektedir. Her insan ortalama bir Hintli kadar tüketirse, gezegenimiz, toplam 15 milyar insanı barındırabilir. Bu rakam, her ülkenin tüketimi Ruanda‟nın tüketim düzeyinde olursa 18 milyar, ABD düzeyinde olursa 1.5 milyardır. Paradigma Kayması: Yeni Bir Model Yukarıda sıraladığımız güçlüklerle yüzleşmek için, çevresel sürdürülebilirlikle eşitliği birleştiren ve insani gelişmeyi teşvik eden çözümler gerekmektedir. Bizler, sürdürülebilir üretim ve tüketim modelleri doğuracak ve çevre koruma hususlarını günlük ekonomik kararlara dâhil edecek politikaların savunuculuğunu yapmaktayız. Temiz ve güvenli çevre bir imtiyaz değil, haktır. Çevresel tehlikelere karşı en hassas konumda olanlar, yönetişim ve politika geliştirme süreçlerine dâhil edilerek daha kapsayıcı bir katılım sağlanmalıdır. Yoksulların kalkınma hedeflerine, çevreye zarar verilmeden ulaşılmalıdır. Gelecek vaat eden kazan-kazan modeli politika örnekleri ulusal düzeyde mevcuttur.4 Güçlüklerin boyutu geniş çaplı eş zamanlı yatırım ve yenilik gerektirmektedir. Ancak, özellikle yoksul ülkeler için, yeterli fon mevcut değildir. Bunun yanı sıra, mali tablo iç açıcı görünmemektedir. Son küresel mali krizle birlikte birçok hükümetin bütçesi baskı altındadır. Uzun vadeli yapısal sorunlara bakıldığında, iklim değişikliğinin yoksul ülkelerin kalkınmada yaşadıkları güçlükleri daha da yoğunlaştırdığı görülmektedir. Ülke içi taahhütler önemli olmakla birlikte, gereken yatırımların boyutu, büyük ek özel yatırımları çekmek için daha çok uluslararası fona ve kamu fonlarına ihtiyaç olduğunu gösteriyor. Gelişmekte olan ülkelerin üstleneceği daha sağlam taahhütlerin ve ortaya koyacağı somut eylemlerin yanı sıra yenilikçi finansman kaynakları da hayati önem taşımaktadır. Bütün bunlar daha eşitlikçi ve güçlendirici şekillerde yapılabilir ve yapılmalıdır.
Örneğin: Mikro-hidro güç ve ülke çapında küçük şebekeler, Brezilya, Çin ve Hindistan‟da her gün artan bir yenilenebilir enerji kaynağı teşkil etmektedir. Hindistan‟ın Himaçhal Pradeş eyaletinde uygulanan Toplum Önderliğinde Tam Çevre Sağlığı hareketiyle 3 milyondan fazla insanın tuvalete erişimi sağlanmıştır. 4
10
Makro Kayma: Yenilikler ve Yatırımlar Kalkınma finansmanı, sürdürülebilir kalkınmaya eşitlikçi geçişi iki şekilde kısıtlamaktadır: İlk olarak, bu finansman küresel gerekliliklerin çok altında kalmaktadır. İkinci olarak da, ülkelerin ve sektörlerin erişimi birbirine eşit değildir. Bundan yola çıkarak aşağıdaki önerileri sunuyoruz:
Yeni finansman kaynakları, parasal işlem vergisi:
Günümüzde yabancı paralarla işlem yapma altyapısı daha düzenli, merkezileşmiş ve standartlarla daha fazla belirlenmiş durumdadır. Dolayısıyla, vergi uygulamasının fizibilitesi altı çizilmesi gereken bir konudur: Yüzde 0.005 parasal işlem vergisi ek 40 milyar dolar; uluslararası parasal işlemlerde yüzde 0.05 oranında bir vergi 600-700 milyar dolar; IMF‟nin Özel Çekme Hakları 75 milyar dolar getirecektir. Bu tasarı, aralarında Çin, Fransa, Almanya, Japonya ve İngiltere‟nin de bulunduğu 63 ülkeyle birlikte Kalkınma için Yenilikçi Finansman Liderler Grubu da dâhil olmak üzere önemli destek görmektedir. Ayrıca, Birleşmiş Milletler İklim Değişikliğinin Finansmanı Yüksek Danışma Grubu da yakın dönemde bu vergiden elde edilen gelirlerin yüzde 25-50 oranında gelişmekte olan ülkelerdeki iklim değişikliğine uyum ve risklerin ortadan kaldırılması çalışmalarına aktarılmasını önermiştir. Uzun vadeli, etkin sonuçların yanı sıra yerel halk ve ortaklara hesap verebilirliğin sağlanması için aşağıdaki araçlara gereksinim vardır:
Özel kaynakları hızlandırmakta devletin rolü; yoksul ülkelerde yeni ve temiz teknolojilerin kullanılması için sermaye yatırımının hızlandırılması
Düşük kapasiteli ülkelerin iklim finansmanına erişiminin sağlanması için “iklim yatırımı” vasıtaları
Ulusal ve uluslararası kamu/özel kaynakları ile hibe ve kredilerin birlikte işletilmesine yardımcı olmak amacıyla ulusal iklim fonları
Notlar
2011 İnsani Gelişme Raporu‟nu, İGR internet sitesinden ücretsiz indirebilirsiniz: hdr.undp.org
Rapora, Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı Türkiye Temsilciliği‟nin internet sitesinden her zaman erişebilirsiniz: undp.org.tr
11