Üsküdar Belediyesi Çocuk Dergisi

Page 1

ŞUBAT

2009

Ü s k ü d a r B e l e d i y e s i ’ n i n Ç o c u k l a r a H e d i y e s i d i r.


11

r onbi gös-

ilm r, f bir de e s n n , ko derke Kültür u s o gi tr 1 . tiya val, ser ar’ın 1 şmışım e k r u i d Çoc i, fest , Üskü ış dola kinlikle r m ki ka l et kurslar ş e teri ışım ı z r t ka gü bakm ezini inden it çeşi ar vere k r ş r Mer e birbi de çe ime ka ceğim. Bir çire sind ceğ Hep ışım. e gide yıl ge lm n r katı hangisi rika bi a dan sem, h r yirmidokuz bili or, burnun mu akıy ı, kt çı i m n şi Ate ağrıyor? Haydi yoksa karnın mı etme, semtinde daha fazla ihmal ocağındaki bulunan 29 sağlık r doktorlardan birbirinden şeke Onların sözlerini birisine başvur. i ilaçları da düzenl dinle. Verdikleri ma! kullanmayı unut

29

dar allah Üskü ş a m e r e yüz 40.427 k bin dört k r ı K . e i’n ağlık Belediyes ek tek s t u ğ u c o i ç ’da yirmi yed . Üsküdar iş m ir ç e g dan esine kat taramasın m iş t e y resillerin u çocukla b sağlıklı n e d n e . nmuş. S i, öylesin k kıda bulu im in m isin? E dan biri m

kırkb

miyedi indörtyüzyir

40.427


subat 2009 .

Sevgili Üsküdarlı Çocuklar;

i

esi Adına Sahib

Üsküdar Belediy

IR

MEHMET ÇAK i

Yayın Yönetmen

ARZU GÜR Yayın Kurulu

Ç , HÜSNÜ SARA SELDA ÖZGEL NİLGÜN YAVUZ , A. TUBA ORAL Fotoğraflar

, İSA TERLİ

KENAN KOCA

askı

Yayın Hazırlık/B

Yarıyıl tatilinde hak ettiğiniz gibi dinlendiniz ve eğlendiniz. Ayrıca anne ve babalarınızın sözlerini dinleyip, dengeli bir yarıyıl tatil programı hazırlayıp ona da uydunuz. Gezmeye, eğlenmeye vakit ayırdığınız gibi, derslerle ilgili eksiklerinizi gidermeye de zaman ayırdınız. Artık bu eğitim ve öğretim döneminde yeni bilgiler öğrenmeye yeni beceriler kazanmaya hazırsınız. Çabanız, gayretiniz hiç azalmasın; başarılarınız her daim artsın. Bizler Üsküdar Belediyesi olarak sizlere daha iyi bir Üsküdar ve daha iyi bir ülke emanet etmek için çabalıyoruz. Siz sevgili çocukların ihtiyaç duyduğu parklar, oyun ve eğlence yerleri, ders çalışmak ve okumak için Bilgi Evleri ve benzeri pek çok hizmeti Üsküdar Belediye Başkanı olarak, geleceğimizin büyükleri siz değerli çocuklarımıza sunmak benim için en büyük mutluluk kaynağı oldu. Diliyoruz ki, çocuk yüzlerinden yansıyan ışıklar sönmesin. Ülkemizde, komşularımızda ve tüm dünyada sonsuza dek barışın hüküm sürmesi için, tüm dünyada çocukların okulsuz, evsiz, aç ve hasta olmaması için daha çok çalışalım. Sevgili çocuklar,

Editör

SEVDE SEVAN

USAK

Grafik Tasarım

- SEMA TÜRK

HİLAL ŞİMŞEK a

Grafik Uygulam

SEMA TÜRK

r Beledihakları Üsküda Bu yayının tüm en veya sm kı insiz olarak ye’sine aittir. İz . a edilemez tamamen kopy uskudar.bel.tr @ uskudarcocuk el.tr www.uskudar.b

Geleceğimizi aydınlatacak olan sizlersiniz. Önemli olduğunuzu ve bugünlerin ne kadar kıymetli olduğunu düşünerek, sahip olduğunuz zamanı en güzel şekilde değerlendirmelisiniz. Sizlerden çok şeyler bekliyoruz. Sizleri sevgiyle kucaklıyoruz.

Mehmet ÇAKIR

Belediye Başkanı


4

K a r Gelince... Çocuklar için yağar kar. 6 ÜSKÜDAR’DA Hayata

8

Engel Yok

Çocuğun Bulunduğu Yerde Kov

Olmaz

24 Sözcük Avcısı : Yüzünü Gören CENNETLİK 26 Esrarengiz Dedektiflik Dosyaları No: 4 - ZAVALLI KUS . 30

Countries USA, India, Spain, Russia, France, Egypt, Italy, Australia 34 Ah Bana

Üsküdar’da Bir Eğlence Medet Aman!

38 Kuş Bakışı Üsküdar PANİ

44

Hadi

ile NANİ Beylerbeyi’nde

Bul Bakalım:

?

Yarıyıl tatilinin ardından tekrar başladınız okulunuza. On beş gün boyunca dinlendiğinizi, eğlendiğinizi, arkadaşlarınız ve ailenizle birlikte daha uzun zaman geçirdiğinizi umuyorum. Kitap okumaya da vakit ayıranlarınız olmuştur mutlaka. Güzel bir tatilden sonra ders çalışmak için gerekli enerjiyi toparladığınıza inanarak, hepinize başarılı bir dönem diliyoruz. İkinci dönemin şu ilk günlerinde yeni, güzel başlangıçlar adına da dergimizin bu sayısını size heyecanla sunuyoruz… Bu sayıda Melek Çe ablanızın kar yazısıyla başlıyor dergi. Kar ile ilgili her şeyi okurum diyenler için, bir de kar testimiz var. Selcen ablanız çok zor sorular soruyor size… Hilal ablanızın bir atkıyı nasıl kullandığını görünce şaşıracaksınız. Resim yapmak böyle bir şey işte! Pani ile Nani dur durak bilmiyorlar. Bakın bakalım, bu kez Üsküdar’ın neresindeler? Okullarınız tatil olsa da, Üç Çizgi Bir Hikâye’de tatil yok. Ortalık karıştı yine… Tan ve Gölge’nin artık bir ofisi var. Ama ofiste ilk gün, pek hoş şeylerle karşılaşmadılar. Yasemin ablanızın anlattığı oyun için, bolca nefese ihtiyacınız olacak. Oyunu denemeyi unutmayın. Ve kirpiler, oklu olsalar da tatlı hayvanlar. Onları daha yakından tanıyacaksınız bu ay. Kondu hanım, Üsküdar Belediyesi etkinliklerine kondu ve orada gördüklerini, günlüğüne yazdı. O yazıyı da bizimle paylaştı bu sayıda. Karagöz ve Hacivat, Üsküdar Belediyesi’nin kendilerini için düzenlediği şenlikteydiler. Hissettiklerini bize anlattılar. Okuyun bakalım, neler hissetmişler… Bu kez öyküleriniz biraz daha kısa olduğu için, ikisine yer veriyoruz dergimizde. Yine 6 arkadaşınız Uğurböceği Yayınları’ndan bir kutu kitap kazandılar. Yarışma ile ilgili olarak bir sürpriz bekliyor sizi bu sayımızda. Bu kez Üsküdar Belediyesi Bilgi Evi Yarışması’nda ressam arkadaşlarınız yarışıyor. Güzel hikâyeler okuduk ve yayınladık. Sırada sizden gelecek güzel resimler var. Derginin arka kapağını dikkatle okumayı unutmayın! Yazar ve ressam ağabeyleriniz ve ablalarınız yine heyecanla yazdılar ve çizdiler bu sayıda, inanıyorum ki siz de dergiye bakarken ve onu okurken heyecanlanacaksınız…


subat 2009 .

...

Çok Kahkaha Duyuyorum,

Kar Yağdığı Zaman,

resimleyen: hilal ş. karadoğan melek çe yazan: melek

Beyaz Bir Harf Biliyorum; Gökyüzünden iniyor ve bin bir kelime olup beyaza bürüyor yeryüzünü. Bembeyaz bir çiçek oluyor yeryüzü o zaman, nazlı mı nazlı… Beyaz bir tavşanın kuyruğu oluyor, haylaz mı haylaz… Beyaz bir güvercin oluyor, her an uçup gidecek gibi ürkek… Ha bir de içi içine sığmayan bir neşe uyanıyor içimizde kar yağınca. Çoook eski bir arkadaşımız bizi ziyarete gelmiş gibi seviniyoruz. Çünkü yumuşacık harfleriyle, kocaman bir sevinç yazıyor kar yeryüzüne. Ne yazık çabucak eriyip gidiyor!

Kibritçi kızların elleri üşüyor. Ayakkabı boyacıları ayakkabı boyamaya devam ediyor, simitçiler simit satmaya… Yoksul anneler bütün kuruşlarını sayıp “Acaba kaç gün yeter?” diye endişeli bir soru soruyorlar. Ama gizlice içten içe… Ve mini mini bebeklerini sımsıkı battaniyelere sarıp öpüveriyorlar. Sonra bir bakmışsınız ki, kar gibi aydınlık kalpleri olan insanlar, sıcacık bir iyilik taşımış o evlere. Sobalar çıtır çıtır, sofralarda kaşıklar şıkır şıkır şarkı söylemeye başlamış! Bebekler kar gibi bembeyaz gülümseyivermiş ve yeryüzü annelerin kalbi gibi ısınıvermiş…

En Çok,

Siz de duyabilirsiniz o kahkahaları. Bahçeli bir evin ya da bir okul bahçesinin önünden geçerken… Hatta kartopu olmuş bir kahkaha gelip sizi bulabilir. Buz üstünde kayan bir kahkaha da yabancımız değildir. Kardan adamlar bile neşelidir kar yağarken. Gözlüklü ve ciddi adamlar bile!

Çocuklar için yağar kar. Yeryüzünü beyaz çiçeklerle kaplamak için… Ağaçlara “Haydi uyuyun, sıcacık örtümün altında!” demek için… Sessiz çiçekler açar içimizde kar yağarken. Gecenin sessizliğinde masallar uyanır. Taa Kaf Dağından gelen şehzadeler, sultanlar, padişahlar, yaramaz peri kızları konuk olur evlerimize ve her şey masal olur…

Kar; Bir gökyüzü armağanıdır bize. Harika kristalleri vardır. Ansızın gelir ve muhakkak sürpriz bir tatil armağanı taşır çantasında. Biz de sevinçle karşılarız onu. Karlı yollarda kalan yolcular için, mini mini bebekler, endişeli anneler için, nazlı bir geline benzeyen yeryüzü için ve hepimiz için kar gibi sevinçli dilekler tutarız o gelince… İyi ki geldin deriz; ne hoş geldin, pencerelerimize, şehrimize, sevinçlerimize...

5


subat 2009 .

A D A Ü R K T S ’ A D Y Ü A A H “ ” K ENGEL YO Ü s k ü d a r B e le Gdüiyn üe” sn üi

“ D ü n ya Ö z ü rl ü le r Ç eş it li E t k in li k le rl e Ku t la d ı 6

Da ve tsiz M isa f ir Bi ldir iyo r! --- KONDU HANIM’IN GÜNLÜĞÜ’NDEN

Sevgili Günlük,

3

Aralık 2008

bir adam gördüm. Biliyorsun çok meraklı en geç arak koş an ımd yan en, ürk yür Bugün kaldırımda ikliğimle da, yine kendimi tutamadım. Bütün çev olsa ış açm r işle ü türl ma başı akım yımdır. Bu mer kü. iğini öğrenmeyi kafama koymuştum çün ett le ace en Ned . dım atla una omz adamın is ve Sanat Merkezine geldik. Ortalık serv tür Kül de niza Altu a und son un uluğ Sarsıcı bir yolc elerinin yari iniyordu ama bazı çocuklar ancak ann eler ann ve r ukla çoc n rde visle Ser . kaynıyordu dir ki kardeşim, dımıyla yürüyebiliyordu. Tahmin etmişsin oradan geçen bir kadın merakım daha da şiddetlendi. Neyse ki ğum adama. O da; bu kalabalığın nedenini sordu misafir oldu kutlamalar ola“Bugün 3 Aralık Dünya Özürlüler Günü, kafasında hiç cak” dedi. Adamla beraber içeri girdik, rak; “Üskıl olmayan ince, uzun biri bize yaklaşa tasyon küdar Belediyesi Özel Eğitim ve Rehabili yerleMerkezi’nden gelen öğrenciler ve veliler “Tamam, rine yerleştirildi” dedi. Diğer adam da Çakır, çok iyi. Bak Belediye Başkanı Mehmet , TOİlçe Milli Eğitim Müdürü Saadettin Gül geldi. GEM Koordinatörü Saadet Gülbaran’da Haydi, onları da karşıla” dedi. doOmzunda olduğum adamla birkaç odayı Başkanı laştıktan sonra salona girdik. Belediye sahneye Mehmet Çakır konuşma yapmak için

her şeyi anlamama çağırıldı. Onun şu sözleri kardeşim, ları olarak, sizler yardımcı oldu; “Engelli anne ve baba sınız, bizler büyük bir sabırla evlatlarınızın yanında Birlikte sıde bütün imkanlarımızla sizlerleyiz. Devletin kıntıları aşalım. Karşılıklı yardımlaşalım. kullanalım. imkanları var. Bunları azami ölçüde sevinçler Dertler sıkıntılar paylaştıkça azalır, sayepaylaştıkça çoğalır.” İlk defa merakım sinde bir şeyler öğrenmiştim. 15 Sonra sahneye çıkan büyüklü küçüklü ekibinin engelliden oluşan ritim grubu ve folklor z ve Hacigösterileri beni adeta büyüledi. Karagö ve palyaço vat oyununda tebessüm ederken İbiş az olur. gösterilerinde gülmekten kırıldım desem, odaya geçip Güldüm, eğlendim derken başka bir hazırladığı serfilografi kursuna devam eden engellilerin giyi izledim. bilmezsin. Tamam tamam, Sen şimdi filografinin ne olduğunu da ma filografinin aki fotoğrafçı, omzuna konduğum ada kabul, bende bilmiyordum. Allah’tan orad lerin ellerde şekillendiği bir el sanatıdır. Çivi kli ene yet n teli ve i “Çiv da; O u. sord ne olduğunu şeyler ortaya arak geçirilmesiyle, işte bu mükemmel anıl kull eri nikl tek örgü i bell , erin tell arasına ncileri yapınca l Eğitim ve Rehabilitasyon Merkezi” öğre çıkıyor, hele de “Üsküdar Belediyesi Öze da bir, ki benim gibi meraklı bir tür daha var daha da bir harika oluyor” dedi. Neyse iki şey öğrenebiliyorum. İşte kardeşim böyle bir gün geçirdim kah güldüm, kah hüzünlendim ama çok şey öğrendim. İnandığın ve kafana koyduğun zaman her şeyi gerçekleştirebilirsin. Hayata sıkı sıkı tutunduğun sürece karşına çıkan engelleri bir bir aşabilirsin. Neyse akşam akşam bu kadar hayat dersi yeter. Eğer benim gibi meraklı bir böceksen hayat gerçekten çok güzel. Yakın zamanda yeni maceralarımla buluşmak üzere. İyi geceler, tatlı rüyalar.

7


C . O C U G U- N BULUNDUGU

resimleyen: gökçe akgül yazan: selcen yüksel arvas

YERDE

KO V

OLMAZ u atasözünü ilk duyduğumuzda ataların demek istediğinin büyük kısmını anlarız. Ama kalan kısmını da anlamak için “kov” kelimesinin ne anlama geldiğini bilmek gerekir. Bunun için de bir zahmet sözlüğe bakmak lazımdır. (Hadi bugünlük ben söyleyeyim de, siz de sözlük arama derdinden kurtulun.) Kov, dedikodu demektir. Yani atalarımız “Çocuğun bulunduğu yerde dedikodu olmaz,” demiş. Bu atasözüyle atalarımız iki konuya değinmiş: 1. Çocuğun olduğu yerde dedikodu edilmez, çünkü çocuk duyduklarını olur olmaz yerlerde dile getirir. 2. Çocuğun olduğu yerde herkes çocukla

subat 2009 . meşgul olacağı için dedikoduya fırsat kalmaz. Birinci madde size Çocuktan Al Haberi sözünde okuduklarınızı hatırlattı, öyle değil mi? Harika! Bu madde üzerinde daha önce konuştuğumuza göre bugün sadece ikinci maddeyi kendi hayatımdan verdiğim bir örnekle açıklayacağım. Efendim, bundan yıllar önce bir gün sevgili kardeşlerimle evde oyun oynuyorduk. Annem de tırnaklarını kemirerek bizi izliyordu. O sırada zil çaldı. Annem kapıyı açtı. Gelen üst kattaki komşumuz Suzan teyzeydi. Suzan teyze heyecanla “Ayol, bomba gibi bir dedikodum var! Kulaklarına inanamayacaksın!” dedi. Annem de çok heyecanlandı. “Neymiş, kız? Hemen anlat, çatlarım valla,” diyerek Suzan teyzeyi içeri aldı. Suzan teyze tam dedikoduyu söyleyecekti ki ağabeyim, “Bak Suzan teyze, nasıl Tarzan oldum,” diye bağırarak perdeye asılıp kendini masadan aşağı bıraktı. Annemin “Dur, yapmaaa,” bağırışları arasında ağabeyim perdeyle birlikte yerde emekleyen kardeşimin üstüne düştü. Bu da yetmezmiş gibi korniş de tepelerine indi. Annem yere yapışan kardeşimi kucağına aldı, ağabeyime güzel bir azar çekti. Sonra da Suzan teyzeye dönüp: “Ee, kız, çatlatma adamı. Söyle neymiş dedikodu,” dedi. Suzan teyze tam lafa başlayacaktı ki bu sefer de benim aklıma babamın aldığı raketle tenis topu geldi. “Bak

Suzan teyze, babam bize ne aldı,” diyerek raketle topa vurdum. Annem, “Evin içinde tenis yok demedim miiiii” diye bağırırken top gidip tam 12’den ağabeyimin burnunu vurdu. Ağabeyimin burnu başladı kanamaya. Annem Suzan teyzenin şaşkın bakışları arasında ağabeyimin burnunun kanamasını durdurdu. Beni de güzelce azarladı. Sonra da Suzan teyzeye dönüp, “E söyle artık neymiş bomba dedikodu!” dedi. Suzan teyze dedikoduyu söylemek için bir hamle daha yaptı ki, bu sefer de bana sinirlenen ağabeyim “Ben de seni tam alnından vuracağım,” diyerek var gücüyle elindeki topu bana fırlattı. Nereye gitmesi gerektiğini anlayamayan top da vitrindeki vazoya çarptı. Dengesi bozulan vazo gümm diye Suzan teyzenin kafasına düşmesin mi? Kadın neredeyse hafızasını kaybediyordu. Annem ağabeyimi fırçaladı, Suzan teyzenin kafasına buz koydu. Sonra da “Artık söyle, neymiş o dedikodu?” dedi. Ama Suzan teyze, dedikoduyu söylemek yerine “Ay benim ocakta yemeyim vardı. Gideyim artık,” diyerek kaçarcasına evine gitti. Annem Suzan teyzenin arkasından kapıyı kapatır kapatmaz “İki çift laf ettirmediniz. Nedir benim sizden çektiğim!” diye bize bağırmaya başladı. Elbette annem atalarımızın “Çocuğun olduğu

yerde kov (dedikodu) olmaz,” atasözünü bilseydi Suzan teyzeyle dedikodu etmek için bu kadar uğraşmazdı. Hem o zaman evimiz de böyle savaş alanına dönmezdi. Şimdi atalarımızın ne demek istediğini güzelce anladınız değil mi? Aferin size. Gelecek sayıda birlikte oluncaya dek tüm dedikodulardan uzak durmaya devam edin, olur mu?

9


resimleyen: seda candemir hazırlayan: sare kuş

subat 2009 .

Kirpiler, sırtı dikenlerle kaplı küçük, memeli hayvanlardır. Tehlike hissettiklerinde, dikenli bir top haline gelip kendilerini korurlar. Yuvarlak bir burna, küçük kulaklara ve oldukça ileri fırlamış gözlere sahiptirler. Ayakları güçlüdür ve çengel tırnaklı beş parmakları vardır. Renkleri beyaz ile açık kahverengi arasında değişir. Yetişkin bir kirpinin iğnelerinin sayısı 7 bini bulabilir.

Kirpiler, zehirlere karşı son derece dayanıklı

hayvanlardır. İnsanların dayanabildiği tetanus zehri miktarının 7 bin katına dayanabilirler. Çok zehirli bazı böcekleri ve yılanları kolaylıkla avlayıp, yiyebilirler.

11

Kirpilerin boyları 13-30 cm arasında, ağırlıkları ise cinsiyetine, yaşına ve yaşadığı koşullara bağlı olarak 500-1200 g arasında değişir. Gövdelerinin üzeri, 2-2.5 cm uzunluğundaki kırçıl dikenlerle örtülüdür. Dişi kirpiler, erkeklerinden daha güçlü ve dayanıklıdırlar. Yaklaşık olarak 18 yıl yaşarlar.

Soğuk iklimlerde yaşayan kirpiler, şiddetli soğuktan korunmak için kış uykusuna, çöllerde yaşayanlar ise aşırı sıcaktan etkilenmemek için yaz uykusuna yatarlar. Nemli yerleri severler. Toprak içine açtıkları tünellerde

barınırlar. Kışlık ve yazlık yuvaları ayrıdır.

Kirpiler geceleri dışarı çıkmayı severler. Gün boyunca uyur, gece boyunca da avlanırlar. İşitme ve koku alma duyuları çok hassas olduğu için, karanlıkta yemini bulabilir, tehlikelerden kendilerini koruyabilirler. Çoğunlukla böcek, sümüklüböcek, solucan yerler. Yerleşim yerlerine yakın olanlar, süt ve kedi maması da tercih edebilirler.

Gebelik süreleri 30-39 gün sürer. Bir defada 4-5 veya daha fazla yavru doğurabilirler. Yavrular, gözleri kapalı olarak doğarlar. Dikensiz olan bu yavruların dikenleri, birkaç saat sonra deriyi delerek çıkmaya başlar. Yeni doğan sevimli ufaklıkların 14 gün sonra gözleri açılır ve 21 gün sonra dişleri çıkar. 6-7 hafta sonra sütten kesilirler. Yavrunun dikenleri anne kirpiye batmaz. 14 farklı türleri vardır. “Adi” ve “Malaya” türü, kirpi ailesinin en tanınmış üyeleridir. Bazı türler yüzebilir ve tırmanabilirler.


subat 2009 .

S

Üç

resimleyen: ayşın eroğlu yazan: bilgenur çorlu

Çizgi Bir

Hikaye

bölüm -

4

ınıflar çok garip yerlerdir. Küçük bir dünya gibidir. Ama bazen işler çetin bir hale gelir ve herkes birbirini uzaylı gibi görmeye başlar. O zaman aynı uzayın içinde farklı gezegenler gibi olur herkes birbirine karşı. İlgisiz ve soğuk. Bir kısmı birbirinin etrafında dönüyordur, uydu gibidirler ama bazısı her zaman tek başınadır. Yusuf, Emre ve Sena bu tek başına olan gezegenlerden işte. Haftalar birbirini kovalarken çocukların oyun içindeki oyunları işe yaramış ve sınıf içinde ayrılıklar, şüphelenmeler baş göstermişti. Üstelik Arif, Eyüp ve Kaan’ı; Zeynep, Emel ve Kübra izlemişti. Yani oyunlar devam ediyordu. Yalnızca Yusuf artık eskisi kadar istekli değildi bu oyunlarda. Emre inanılmaz bir keyif aldığını söylüyor; Sena, Selim’in ajanlığından memnuniyetini her fırsatta dile getiriyordu. Yusuf istemese de Arzu onu da bir şekilde bu oyunlara bulaştırıyordu. Bir gün... Adı hiç önemli değil. Ortak salondaki günden sonra en kötü ikinci gün olarak nitelendirebilecekleri bir gündü.

İlk derse daha 20 dakika vardı. Servislerin çoğu henüz gelmemişti. O berbat şeyleri ilk gören Arzu oldu. Neye, kime söyleyeceğini bilemedi. Üstelik buna karşı çizgi kurbanlarını savunması mümkün değildi. Kimse onun da çizgi grubundan olduğunu bilmiyordu. Onun arkasından okula giren ve okul

panosunun önünde Arzu’yu ilk gören de Sena olmuştu. Kimse Arzu’nun gruptan olduğunu anlamasın diye Sena diğerlerinin yanında ona sataşır, kavga çıkartıyor gibi yapardı. Bu defa da öyle oldu, ama garip olan Arzu hiç ses çıkartmadan panoya bakmaya devam ediyordu. Sena panodakileri gördüğünde ağzı açık kalmıştı. Ağlayarak tuvaletlerden birine doğru koştu. Normal şartlarda Arzu’nun da yapması gereken onun arkasından gitmekti, ama yapmadı. Yapamadı mı yoksa sadece yapmadı mı? Sena bunu bilmeyi çok isterdi. Servisler gelmeye başlamıştı. Emre, haftalardır Pınar’ın deli bakışlarını bir de serviste çekmesinden duyduğu endişeyle basamaklardan hızla atladı ve okula doğru koşar adım ilerledi. Bu olduğu sırada Yusuf kapıdan içeri girmek üzereydi ta ki Arzu karşısına çıkana dek. Arzu onu arka kapıdan girmesi için zorladığında bir şey olduğunu anlamıştı ama yine bir grup toplantısı zannedip, “Bıktım artık bu grup muhabbetinden” diye söylenmişti kendi kendine. Yine de Arzu’yu kırmak istemedi ve arka kapıya yöneldi. Selim çantasını sürükleyerek okula giriyordu. Önünde Emre durmaktaydı ve rol icabı aynı Sena’nın Arzu’ya takıldığı gibi o da ona takılmak, sataşmak durumundaydı. Ama Emre bir dolu şey söyledi, Selim’in omzuna hızla çarptı

ve binadan fırladı. Kapıda servislerden inen öğrencilerin kıyafetlerini kontrol eden Müdür Feza Bey’i bile görmezden gelerek okuldan çıktı. Müdür Feza Bey deli gibi bağırıyordu. Ne de olsa bir çocuk okuldan kaçıyordu.

Yusuf panoyu gördüğünde ikinci ders zili çalmak üzereydi. Sinirden deliye dönmüştü. Saçını başını yolması an meselesiydi. Sınıfına doğru yöneldi ve tüm sınıfın önünde bağırıp çağırdı. Hayır, böyle olmadı. Belki böyle olsaydı Yusuf içini boşaltmış ve ne hissettiğini ilk defa yüksek sesle dile getirmiş olacaktı. Yusuf panoyu gördüğünde ikinci ders zili çalmak üzereydi ve sınıfa girdiğinde oldukça sakin görünüyordu. Arzu, Yusuf’un panodaki resimleri, yazıları hiç görmemiş olmasını diliyordu. O ders Hikmet Hoca’nın dersiydi. Tahtadaki problemlere bakıyor ama Yusuf panodaki resimleri, bilgisayarda yapılmış fotoğrafları, o alaycı yazıları görüyordu. Grup neydi? Bir gruba dahil olmak ne demekti? Neden bu olaya bulaşmıştı? Müdür Feza Bey’in sorumlu olduğunu unutup bir dolu şakayla geçirmişlerdi günlerini. Sınıfı birbirine katmışlardı da ne olmuştu sanki. Nihayetinde onlar kaç kişiydi, kendileri kaç kişiydi? Nasıl bu kadar saf olabilmişlerdi? Bu guruba nereden bulaşmıştı? Emre uzun süre dolandı durdu dışarıda. Okula geldiğinde 4. ders bitiyordu. Özür dileyerek sınıfa girdi.

13


subat 2009 . Sena iki ders boyunca tuvalette kaldıktan sonra biraz kendine gelmişti. Teneffüste Arzu’yu görmezden geliyordu.

Ve birden... okulda hiç beklenmedik bir şey oldu. Yalnızca Müdür Feza Bey’in duyuruları için kullanılan mikrofon çalışmaya başladı. Önce ince bir öksürük sesi geldi. Sonra Pınar’ın sesi. Ardından koridorda deli gibi koşturan hizmetlilerin sesi. Belli ki Müdür bunu duymadan olacakları engellemeye çalışıyorlardı.

“Bu sabah saatlerinde okulumuzdaki bazı öğrenciler hakkında panoya iliştirilen yazı, fotoğraf ve karikatürleri kınıyor, arkadaşlarımın yanında olduğumu gururla belirtiyorum.” Yusuf düşüncelerinden sıyrıldı. Kendisi neden böyle cesaretli olamamıştı sanki. Nerede olduğunu bilemiyordu. Halbuki Pınar biliyordu. Hikmet Hoca’dan izin isteyerek dersten çıktı. Sınıfa girdiğinde teneffüs zili çalmıştı; defterinin arasında önceki haftalardan kalma bir not buldu.

14

“Öğle arasında... Çizgili kavşakta.” İşte yine başlıyoruz, diye düşünen Emre apar topar konferans salonuna çıkan merdivenlere doğru koştu. 5 çocuk ellerinde kendilerine ulaştırılan not kağıtlarıyla konferans salonuna girdiklerinde en önde Yusuf olduğu halde 15 kişilik bir grubun kendilerini bekliyor olduğunu gördüler. Bu bir ihanet miydi, yoksa aslına dönüş müydü? Sena kimin kime ihanet ediyor olduğunu bilemediklerini fark etti.

Herkesin yüzünde Yusuf’a olan kızgınlık ve kırgınlık okunabiliyordu. Arzu “Bu iş artık çok uzadı” dedi. “Çok uzadı.” Sena Arzu’ya hâlâ kızgındı. Neden? Kızgın olması doğal değil miydi? Zaten onlar eskiden beri ayrı grupların, ayrı sınıfların elemanları değiller miydi? Son zamanlarda değişen neydi ki birlikte olma saçmalığına kapılmışlardı? Emre karşısında duran kalabalığa bakıyordu. Bu kadar millet üzerlerine hücum etse dayaktan ağızları burunları kanayarak bu salondan çıkacaklarına emindi. Bağırsalar? Kim duyacaktı ki? Müdür Feza Bey, tüm görevlileri mikrofonu izinsiz kullanan çocuğu bulmakla görevlendirmişti. Bir an ne düşüneceğini bilemedi. Etrafa şöyle bir bakındı. Her şeyin başladığı yer burasıydı. Ve şimdi bir bitişe mi sahne olacaktı? Bu hikâyenin öyle kolay bir öykü olmadığını söylemiştim. Çizgi kurbanları için artık hiçbir şey kolaylaşmayacaktı, bunu bilmelisin.

Panodakileri merak mı ediyorsun? Aslında orada yazanları sen de biliyorsun. Senden farklı olan kişiler hakkında düşündüğün her şey orada var. Yüzyıllardan beri farklılıklar için söylenen, yazılan her şey...

subat 2009 .

ÜSKÜDAR BELEDİYESİ

BİLGİ EVLERİ’nde Me ra k lı M ar tı

“Değer Eğitimi” Faaliyetleri Uygulanıyor

Merhaba, ben Meraklı Martı. Soğuk bir Aralık günü, Kız Kulesi’nde simit yedikten sonra, spor olsun diye Üsküdar semalarında uçmaya karar verdim. Yorulunca bir evin pervazına kondum, içeriden gelen sesin sahibini merak ettim ve başladım onu seyretmeye. Size de gördüklerimi kelimesi kelimesine anlatayım. “Anne! Ben geldim” dedi, kırmızı yanaklı kız. “Çok mutlusun anlat bakayım neler oldu?” diye merakla sordu anne. Kız, heyecanla anlatmaya başladı; “Üsküdar Belediyesi Bilgi Evleri’nde değer günleri vardı ya, gönüllü olarak isimlerimizi yazdırmıştık. Ahmet, Derya, İpek ve ben aynı gruba düştük. Kasım ayı çalışkanlık ayı olarak belirlenmişti ve bugün çalışmamızı sunduk. İlk önce odayı çalışkanlığı temsil eden arı ve petek resimleriyle süsledik. Arkadaşlarımız sınıfta toplandığında, çalışkanlığın hayatımızdaki olumlu, tembelliğin ise olumsuz etkilerini anlattık. Sonra drama çalışmasında Ahmet örnek davranışları, Derya da yanlış davranışları canlandırdı. Ben de yaptığım resimleri gösterdim.

15 Hani seninle geçen gün arı filmi izlemiştik ya, en son olarak da sinema saatinde onu izledik. Şimdi asıl habere gelelim. Herkesin önünde öğretmenimiz bize bu güzel çalışmamızdan dolayı onur ödülü verdi.” Anne kızına sarılarak “Aferin çalışkan kızım benim” dedi ve onur belgesini asmak için uygun bir duvar aramaya koyuldular. O sırada bir martı olarak, o kırmızı yanaklı kızın yerinde olmayı o kadar çok istedim ki…


subat 2009 . K AR I ŞI K M E T İN L E R İ BİR H İK AY E O L U ŞT U R A C AK ŞE K İL DE SI R AL A . İÇ İN E SI R A SI Y L A YAZ. N U M AR AL AR I

seda candemir

yazan ve resimleyen:

3 Köpeğin yuvasının önüne bir kapan yerleştirmiş.

5 Kaptaki sütün hepsini afiyetle içmiş.

9

8

Yıldızlı bir yaz akşamı köpek, yuvasının önünde mışıl mışıl uyuyormuş.

Karanlıkta kapanı göremeyen kirpi, kapana ayağını sıkıştırmış. O akşamdan sonra da kendine ait olmayan hiç bir şeyi yememiş.

17

2

6

Geceleri yemek aramaya çıkan yaramaz kirpi, köpeğin sütünü, gözüne kestirmiş.

Köpeği uyandırmamak için yavaşça süt kabının yanına yaklaşmış.

1

Köpek uyanmış ve karnında bir gurultu hissedip, kabına yönelmiş. Ama o da ne, kap bomboşmuş.

Yaramaz kirpi, ertesi gece yine köpeğin sütünü içmeye gelmiş ama onu kötü bir sürpriz bekliyormuş.

7 Bunu fark eden köpeğin sahibi, sütü içen yabancının kim olduğunu öğrenmek için bir plan yapmış.

4


I L K Z A I PTAN H N EY resimleyen: begüm n. batllo yazan: yasemin altıngüneş

ağmur yağdı seller aktı. Arap kızını bilmem ama ben camdan baktım... Günlerce kesintisiz yağmur yağdı buralara. Yağmuru seyrederken ve sesini dinlerken, her yere yağmasını diledim içimden. Tabii ki yağmurda yürümeyi de çok istedim ama izin alamadım. Islanıp hasta olurmuşum. Bu arada yeni bir oyun bulma fikrimde yağmurla beslenmiş olmalı ki, yağmur damlalarını görür görmez hemen, buldum.

Bahçedeki kocaman boş saksımızın içi yağmur sularıyla doldu. Saksı adeta küçük bir deniz oldu. Evden çıkamadığım zamanlarda vakit geçirmek için yaptığım küçük kâğıt gemilerimde yanımda… Sıra benimle yarışacak genç kaptanları bulmaya geldi… Ben onları çağırırken siz de kâğıt gemilerinizi yapmaya başladınız mı? Bence acele edin sular kurumadan bu oyunu oynamak çok zevkli olacak.

KURALLAR

Kâğıt gemilerin yapıldığı kâğıtların ve bo-

yutlarının aynı olması. (Eşit şartlarda yarışmak için.)

Bir başlama ve bitiş noktasının belirlenmesi. Ellerin gemiler yüzdürülürken kullanılmaması. Evde ve çok sayıda arkadaşla oynanacaksa, her oyuncunun yüzdürme sürelerinin yazılması. Zamanın; başlama ve bitiş komutlarına uygun olarak dikkatle tutulması. Batan gemilerin oyun dışı kalması.

subat 2009 . OYUN İÇİN GEREKENLER: İçi su dolu bir kap: Bizimki gibi doğal bir su birikintisi en güzeli. Ama oyunu evde oynamak isterseniz, işinize yarayacak olan, yarısı su ile dolu bir leğen, ya da geniş bir kap. Leğen ne kadar büyük olursa oyun o kadar keyifli olacaktır. Annenizden izin ve yardım almayı sakın ihmal etmeyin.

Kâğıt Gemi: Eğer sen hâlâ kâğıt gemi yapmayı bilmiyorsan şimdi burada nasıl yapılacağını uzun uzun anlatamam. Yanında büyüklerinden kim varsa ona sor, mutlaka biliyordur. Sen de kâğıt gemi nasıl yapılırmış, öğrenmelisin. Kâğıt gemi yaparken çok keyif alacaksın. Gemiyi yapacağımız kâğıt dayanıklı bir kağıt olmalı. Çünkü ne kadar dayanıklı olursa, o kadar uzun süre batmadan su üstünde durabilir.

Zaman tutmak için saniyesi olan bir saat: Çalışıp çalışmadığını önceden kontrol et ama.

BİZ NASIL OYNADIK? Artık yağmur yağmıyordu, güneş çıkmış ve gökkuşağı bize arkadaşlık ediyordu. Biz, üç arkadaşımla birlikte su birikintisinin olduğu saksının başındaydık. Selim, Elif ve ben. Arkadaşlarım kâğıt gemilerini yapıp, yanlarında getirdiler. Bizler gemilerini kendi yapabilen kaptanlardık. Kuralları birlikte koyduk. Kimin önce başlayacağına sayışma ile karar verdik. Sayışmada önce ben çıktım. Sonra da Selim. Böylece oyuna başladık. Kâğıt gemimi, içi su almasın diye suyun üzerine yavaşça koydum. Selim “Başla” der demez belirlediğimiz başlama noktasından gemimin minik yelkenlerine rüzgâr dolması için bütün kuvvetimle üfledim. Çünkü hızlı bir şekilde sürekli üfleyerek gemimi suyun öbür ucuna kadar yüzdürmem gerekiyordu. Kâğıt gemimi üfleyerek kaç saniyede karşıya kadar yüzdürebileceğimi tespit etmek için, Elif de saate bakıyordu. Karşıya ulaşır ulaşmaz “Bitti” diye bağırdık Selimle. Elif de hemen süreyi bize söyledi. Sonra Selim yüzdürdü gemisini. Zamanı ben tuttum. “Başla” komutunu Elif verdi. Sonra Elif üfledi gemisini, hızla karşıya yüzdürdü. Bizim oyunumuzun en hızlı kâğıt gemi kaptanı Elif oldu. Biz çok eğlendik. Sizlerin de nefesine kuvvet. Biliyorsunuz oyununuzu yeniden kurup, kurallarınızı siz belirleyebilirsiniz. Siz kâğıt gemi değil, belki de başka bir şey yüzdürmek istersiniz. Mesela bir yaprak, ne dersiniz? Yağmur suları yüzünden top oynayamıyoruz diyen arkadaşların kulakları çınlasın. Dene bakalım, sen ne kadar hızlı bir kaptansın?

19


subat 2009 .

E S M K İ SİN GİRME

20

ADI: Mihriban SOYADI: Gezer YAŞ: 13 OKUL: Bağlarbaşı BİLGİ EVİ: Zeynep

İ.Ö.O SINIF: 7-B Kamil Bilgi Evi

Günler günleri, aylar ayları kovalamış ve nihayet bütün bir yıllık çalışmalarımızın karşılığını alacağımız büyük güne, yani karne gününe yalnızca bir ay kalmıştı. Bu güzel günün geleceğini düşününce çok mutlu oluyorduk. İçimizi büyük bir sevinç sarıyordu. Ama bunlar madalyonun sadece bize gülümseyen tarafıydı. Maalesef bir de acı tarafı vardı. O da tabii ki 2. dönemin son yazılılarının yaklaşıyor olmasıydı. Sınavların yaklaşması aslında hepimizi heyecanlandırıyordu. Düşündüğümüz zaman kalbimiz küt küt atıyordu. Hepimiz bu duruma razı olup kabullenmiştik. Dört kişi dışında, onlar da hiç kuşkusuz Orhan, Ahmet, Mehmet ve Burcu’ydu. Tabii ki de bunun sebebi ders çalışmayı sevmiyor olmalarıydı. Bu düşünceler ve yargılar kafamızı karıştırırken bir hafta daha geride kalmış ve sınav zamanı gelip çatmıştı. Törenden hemen sonra, öğretmenimizin gözetiminde sınıflarımıza çıktık. Öğretmenimiz sınavın 3. ders yapılacağını söyledi. Çok heyecanlanmıştık. Sınav zamanı yaklaştıkça biz heyecanlanıyorduk. Ama heyecan zamanı durdurmuyordu. En sonunda sınav geldi. Zilin çalmasıyla hepimiz yerlerine oturmuş, öğretmenin gelmesini bekliyorduk. Öğretmenimiz içeriye girdi ve bizlere sınav kağıtlarını dağıtmaya başladı. Merve, herkese başarılar diledi.

Kağıtları almıştık. Fakat çok şaşırmıştık. Çünkü yazılı kağıtlarında hiçbir şey yazmıyordu. Öğretmenimiz bizi daha fazla heyecanlandırmadan, ileride sınavlara girdiğimizde kağıt düzenini öğrenmemiz için böyle bir şey yaptığını söyledi ve bize öğretti. Sayfa düzenini öğrendikten sonra 5 soru yazdık. Sorular gerçekten zordu. Ne yapacağımızı bilmiyorduk. Öylece dona kalmıştık. Sınav sorularının 2 veya 3 tanesini yapabilmiştik. Fakat onlardan da emin değildik. Biz kağıda, kağıt ise bize bakıyordu. Biz böyle dalgın dalgın otururken birden bir sesle kendimize geldik. Öğretmenimiz herhalde 6. sınıfa güzel notlarla geçmemizi istemiş olmalıydı ki kimsenin görmemesi kaydıyla, kimsenin yapamayacağı bir şey yaptı ve birbirimizden dilediğimizce kopya çekmemize izin verdi. Ayrıca bunu bütün sınavlarda yaptı. Ve en sonunda böyle büyük maceralarla geçen günler bitti ve karne günü gelip çattı. Karne gününün gelmesi bizi heyecanlandırıyordu. Müdür herkesi arka bahçede topladı ve konuşma yaptı. Konuşması bitince hepimizi sıralar halinde sınıflara çıkarttı. Bahçede yalnızca bizim sınıf kalmıştı. Canım öğretmenimiz hepimizle teker teker fotoğraf çektirdi ve karneleri dağıttı. Hepimiz taktir almıştık. Bu nedenle çok mutluyduk. Fakat bu mutluluğumuz, öğretmenimizin Temmuz sonunda İsviçre’ye gedeceğini söylemesiyle bitmişti. Sevincimizin yerine buruk bir üzüntü kaplamıştı. Aylar geçmiş ve yaz tatili de bitmişti. Hepimiz güzelce dinlenmiş ve yeni dönem için hazırlanmıştık. Ama mutlu değildik. İçimizde büyük bir boşluk vardı. Çünkü yanımızda öğretmenimiz yoktu. Öğretmenizden bize yalnızca Mihriban’ın anı defterine yazdığı yazı kalmıştı.

, re n iban ğ r ö h i m um M leride tü lerimi v e r v a i, ,i ci li y eğ i m ı z ö ğ r e n l ek s a h i b e r l Se v g i i d ü y ü k el l i kl e k u ş m e s y g a r b i r b n E z m u imi ö eni, oku içinde r e l i c s n a b i i h a y a t ı n ı ek . t im. e n i d ş m i m ee gör aş, ç a ğ d o l a ra k ş t i r e c e ğ i n m e h a n ı ı g e r çekl ar enin m t e B unl r ğ v en ö e s k ço Seni Masa tlı Le y l a

ÜSKÜDAR BELEDİYESİ BİLGİ EVLERİ HİKAYE YARIŞMASI SONUÇLANDI! Umut Vaad Eden Yazarlarımızın

“SINIF HİKAYELERİ.” 21


K E Ç R GE

R A L T S O D

22

Okulların açılmasına sadece bir hafta kalmıştı. Market ve kırtasiyeler dolup taşıyordu. Herkes defter, kalem, silgi vs. şeyler alıyordu. Altı arkadaş Ayşegül, Aleyna, Recep, Büşra, Zeynep çok iyi arkadaştı. Her zaman olduğu gibi yine ağacın altında toplanmışlardı. İlk önce yarım saat kitap okudular sonra her zaman oynadıkları oyun “doğruluk ve cesaret” oynadılar. Ardından herkes evlerine dağıldı. Böylece sonunda bir hafta geçti ve artık okul başlamıştı. Havada ılık rüzgar, kalplerinde heyecan vardı. Önce İstiklal Marşı okundu, ardından andımız okundu ve sınıfa girdiler. Sınıfta konuştular ve birden sınıfa tatlı bir öğretmen girdi. “Günaydın çocuklar” dedi ve öğretmen ilk önce tanışma yaptı sonra tatilde nerelere gittiklerini anlatmalarını dinledi. Beş arkadaş ve diğerleri öğretmeni çok sevdiler ve akşam ağacın altında öğretmenlerinden bahsettiler. Ağızlarından hiç sevmedim lafı çıkmadı. Hepsi öğretmenini çok sevmişlerdi ve herkes yine evine dağıldı, herkes yarını sabırsızlıkla bekledi çünkü öğretmenlerini yine görecek, ders anlatımını dinleyecek, günü gelecek yazılı yapacak, kitap okuyacaktı. Ayşegül her gün günlük tutardı günlüğüne yeni bilgiler ve yeni öğretmenini yazacaktı. Ayşegül heyecanlanmıştı ve sonra uyuya kaldı. Aleyna ise hayal kurar ve mutlu olurdu. Aleyna öğretmenini asla unutmayacağını söylüyordu ve o da uyudu. Yarın

subat 2009 . olmuştu öğretmenini beklediler, öğretmen geldiğinde onlara bir şaka yapmak istedi. Öğretmen onlara bir yarışma olacağını söyledi. Yarışmacıları belirleyeceğim dedi. Öğretmenin amacı onların dostluğunu ölçmekti. Yarışma şöyleydi; 1- Üç porsiyon pasta yeme 2- Yüzme yarışı 3- Çuval yarışı Yarışmacılar: 1- Temel- Ayşe 2- Recep- Aleyna 3- Büşra- Zeynep Aleyna, Recep yemeği sevdiği için pastaları ona verdi. Hepsi birbirinden iddialıydı. Hem de dostluklarını unuttular. Bir an sanki kırk yıllık düşmana dönüştüler. Öğretmen bu duruma üzüldü ama daha yarışma bitmemişti. Pasta yeme yarışında Aleyna’lar kazanmıştı. Ayşegül’ler ve Büşra’lar çok çok sinirlenmişti. Ayşegül çok hırçın olduğu için çuval yarışması bile yapacaktı, ayakkabıların altına yağlı tel koymuştu. Zıplamaları kolay olacaktı ama birden dengeleri kayboldu ve düştüler. Şu anda birinci Aleyna’lar görünüyordu. Ayşe ve Büşra çok sinirlenmişlerdi, ne yapacaklarını bilemediler. Büşra ve Zeynep iyi yüzücülerdi bir an onlarda hile yapmayı düşündüler ama sonra dostlukları akıllarına geldi. Hepsi bir araya toplandılar ve sonra arkadaşları akıllarına geldi, öğretmenleri onları izliyordu, sonunda Aleyna Ayşegül’e, Recep Temel’e, Büşra Zeynep’e sarıldılar. Öğretmenleri de mutlu oldu, sonra yarışmadan çekildiler. Öğretmenleri altı arkadaşın yanına giderek;” Sizleri tebrik ediyorum, sizler gerçek dostsunuz bunu unutmadınız sizleri tekrar tebrik ediyorum” dedi ve yarışmayı burada bitirdiler. ADI: Aleyna SOYADI: Zorlu YAŞ: 12 OKUL: Yıldırım

Bayezit İ.Ö.O Bilgi Evi

BİLGİ EVİ: Ünalan

subat 2009 . İşte, Uğurböceği Yayınları’ndan 6 kitaplık hediye seti kazanan arkadaşlarınız.

ÜSKÜDAR BELEDİYESİ BİLGİ EVLERİ ’ n d e BİRBİRİNDEN GÜZEL SINIF ÖYKÜLERİ YARIŞTI!

MİHRİBAN GEZER

MELAHAT DURMUŞOĞLU

(Zeynep Kamil Bilgi Evi)

(Kirazlıtepe Bilgi Evi)

NİMET NUR ŞEN (Bulgurlu Bilgi Evi)

ALEYNA ZORLU (Ünalan Bilgi Evi)

SEBLA ÖZ (Bulgurlu Bilgi Evi)

FATMA AKALIN (Zeynep Kamil Bilgi Evi)

Sizlerden gelen sınıf öykülerinin içinden, hediye verilecek olanları seçerken bir hayli zorlandım bu kez. Okurken gülümsediğim öyküler de oldu, hüzünlendiklerim de… hatta “Bu yaramazlar yaptıklarını yazmışlar, galiba” dedim, bazı yazıları okurken. Dergimizin bu sayısında bu öykülerden ikisine yer vereceğiz. Biri MİHRİBAN GEZER’in, bir diğeri de ALEYNA ZORLU’nun hikâyesi. Umarız kitap kazanan arkadaşlarınız, kitaptaki sınıf öykülerini de zevkle okurlar. Sadece kitap kazanan değil, bir sınıf öyküsü yazmak için kağıt kalemi eline alan tüm arkadaşlarınızı tebrik ediyoruz. İşte tebrik ettiğimiz diğer arkadaşlarınız:

MEDİNE TOKTOY, DİCLE BELİK, NERGİS BELİK, NEŞE DÜNDAR, FURKAN BÖLE, AYŞE EDİZ, AHSEN YURDAKUL, BETÜL ARSLAN, RECEP SUAT ALBAYRAK, FATMA AY, ZEYNEP ODABAŞI, EYÜP AYDEMİR, BERNA MEYDANCI, HİLAL AKBIYIK, YAĞMUR ÜNBABA, DİLARA ALTUNDAŞ, KÜBRANUR SAĞLAM, ERTUĞRUL KESGİN, BUSE SAĞLAM, MELTEM SEYMEN, HALİL İBRAHİM BEYAZIT ve BU SAYIYA YENİ BİR ÖYKÜYLE KATILAN GEÇEN YARIŞMANIN BİRİNCİSİ SERDAR OĞUZ.

Elinizdeki derginin arka kapağına baktığınızda yeni bir sürprizle karşılaşacaksınız. Birkaç sayı boyunca yazarlar değil, ressamlar yarışacak Üsküdar Çocuk Dergisi’nde… Üsküdar Belediyesi Bilgi Evleri’ne kayıtlı geleceğin yazarları ile tanıştık, artık geleceğin ressamları ile tanışma zamanı!

23


subat 2009 .

SÖZCÜK avcısı

Benim mesleğim avcılık Ne kuş avlarım ne balık,

resimleyen: özgür erkök yazan: yasemin altıngüneş

Kelimelerdir benim avım: Say say bitmez, Avına güç yetmez, Yine de ümidim hiç tükenmez. Yazı görür okurum. Söz duyar dinlerim. Gözüm kulağımdır ağım: Yeni bir söz duyunca Dikkat kesilir, Onları dört açarım. Hemen avımı yakalarım. Kaçmasınlar diye, Yakaladıklarımı yazarım.

YÜZÜNÜ GÖREN CENNETLİK MERHABA;

Bir haftadır arkadaşlarımla görüşmüyorum. Kötü bir şaka yüzünden onların

Ben Sözcük Avcısı. Sizin için kelimeler denizinde yüzdüm, derinlere daldım ve yepyeni kelimeler avladım. İşte avladıklarım. Birisinin adı YÜZ, diğerininki SURAT. Artık öğrendiniz. Bunlar “Söylenişleri Farklı Ama Anlamları Aynı” olan “EŞ ANLAMLI KELİMELER” den.

yüzüne bakamaz oldum. Çünkü daha yeni tanıştığım arkadaşımla yaptığımız

Aşağıdaki metinde “EŞ ANLAMLI” ve de “Söylenişleri Aynı Ama Anlamları Farklı” bir çok “EŞ SESLİ KELİME” var.

kuyruğuna geldim diye düşünüp, kendimi cesaretlendirerek onlara selam ver-

Ben bu av için çok kulaç attım. Kitaplar okudum, araştırdım, karıştırdım. Kitaplar başlı başına bir okyanus. Okumak; bilmediğimiz yeni kelimeleri avlamak için insanı iyi bir yüzücü yapıyor. Sen de yan sayfada okuyacağın metinde bakalım neler avlayacaksın. Kolay gelsin...

şaka, yüz kızartacak bir şakaydı. Ben çok eğleneceğimizi düşünmüştüm ama şakadan sonra herkesin yüzünden düşen bin parçaydı. Hepsi bana çok kızdı. Haklılardı... Evet, ben arkadaşlarımın yüz karasıydım. Eğlenmek niyeti ile yaptığım şakayı elime yüzüme bulaştırmıştım. Yanlarına gitmeye hiç yüzüm yoktu, ama onları çok özlemiştim. Gidip arkadaşlarımdan özür dileyecektim. Bir haftanın özlemi ile koşarak gittim. Her zaman oynadığımız yerde oynuyorlardı. Yaklaştım sessizce. Konuşmadan durdum biraz. Yüzdüm yüzdüm dim. Yüzlerini ekşitirler diye çok korktum ama birisi hariç hepsi güler yüzle karşıladılar. Onun suratı asıktı. Selamımı aldılar ve hatamı hemen yüzüme vurmadılar. “Beni affettiniz mi?” diye soramadım ama bana bir arkadaşım güler yüzle “Nerelerdesin, yüzünü gören cennetlik” deyince affedildiğimi anladım. Hemen yüz buldum ve “Ben de oynayabilir miyim? Sizi çok özledim” dedim. İçlerinden bana en çok kızan, asık suratlı arkadaşım “Hemen yüz göz olma” dedi. “Evet, seni özledik ama yüzüne güleni dost sanıp da yaptığın kötü şakayı unutmadık.” Onlara ne kadar pişman olup, yaşananlardan ders aldığımı anlattım. Hava kararmaya yüz tutmuştu. Ertesi gün buluşup oynamak için ayrıldık. Eve geldiğimde herkes bana “Ne oldu, yüzüne kan gelmiş” dedi. Çok mutluyum, çok... Artık yüzüm gülüyor. Benim gerçek ve yüz ağartan dostlarım var. Ne olursa olsun beni yüz üstü bırakmayan dostlarım, sizi çok seviyorum, iyi ki varsınız!

25


subat 2009 . Kısa bir araştırmadan

esrarengiz dedektiflik dosyaları

sonra,

kuşun

suda

boğulduğunu anladık.

No: 4

Fırtına gece boyu dinmedi… Sabah Gölge, Apak ve ben babamın eskiden atölye olarak kullandığı –artık bize anahtarını verdiği- bodrum katına, heyecanla indik. Burası bizim ilk resmi dedektiflik ofisimiz olacaktı. Ne de olsa daha önce, üç vaka çözmüştük. Ama yeni ofisimizde ilk karşılaşacağımız manzaranın, yeni bir dosya olacağını asla tahmin edemezdik.

Bu arada pence-

rafları çekerken, ben de

re rüzgardan çar-

kurduğumuz çalışma

pıp duruyordu ve

tahtasına bir kaza

kavanozu

itiyor-

şeması çizdim.

du. Sonra… Bence

Cam açıktı, kavanoz

bundan

sonrasını

dolabın üzerinde düz

size bırakmalıyım. Yal-

bir şekilde duruyordu.

nız, bu olayı çözmem-

Kuş içine yuva yap-

de bir deneyin, bana

mıştı ama yağmurdan

çok yardımı oldu. Ben-

dolayı yuva su almaya

ce bu deneyi yapar-

başladı. Kuş, yumurta-

sanız, size de yardımcı

sını korumak için, ısrarla

olabilir.

kavanozda kaldı.

cem bilge

yazan ve resimleyen:

ZAVALLI KUS .

Nasıl mı? Gölge, fotoğ-

27 z

no ava bir k ş ü tık. önm ılaş rs d karş e te d la r ş ye parir ku da, lü b ağıt ımız ö k ığ r t e i i k v b rı ya lak cidd urta a ıs Işıkla aya yum d d r i a a O b p rd tı. de altın lmış zete a için n a k u g işti. lan noz açık girm u a r p v m v ö a ç Ca Ka rla s eşit rdı. ai ç zga ı va v ü s r n a , e ç u ve as rak ard yap mikt , ıt ğ rı, ka çala

Hemen durumu incelemeye koyulduk. Acaba, bu zavallı kuşun başına neler gelmişti?

Bir bardağa yarısından biraz fazla su doldurun. Üstüne, ağzını tam örtecek şekilde bir kağıt parçası koyun. Sonra bir elinizle bardağı, ağzından hava girmeyecek şekilde bastırın. Kağıdı bırakmadan bardağı ters çevirin, altta kalan elinizi de çekin… Ne olur ne olmaz, bu deneyi mutfak ya da banyoda deneyin. Bakarsınız, işler ters gidebilir… Deneyi yaptınız mı? O zaman artık cevabı biliyorsunuz.


K

subat 2009 .

IS.

? N I S I M R I Z A H A, 1. Bir sabah pencereden dışarı baktığında her yerin bembeyaz karlarla kaplı olduğunu gördün. Ne yaparsın?

a. Sevinçten havalara uçarım. Kapıya kadar gitmekle vakit kaybetmemek için pencereden kara

resimleyen: hilal ş. karadoğan yazan: selcen yüksel arvas

dalarım. b. Çok mutlu olurum. Hemen üstümü sıkıca giyinir, kartopu oynamaya çıkarım. c. “Eyvah! Kar yağmış, donacağız,” diye bağırarak sobaya sarılırım. d. “Hmm, galiba kar yağmış,” diyerek içeri odaya giderim.

2. Sarıp sarmalanmaktan yalnızca kırmızı burunları gözüken arkadaşların seni sokağa kartopu oynamaya çağırdı. Cevabın ne olur?

a. “Üstümü değişeyim, hemen geliyorum,” deyip hazırlanmaya başlarım. b. “Neee?! Dışarı çıkmak mı? Bu soğukta kutup ayıları bile üşütüp hasta olur. Siz aklınızı mı oynattınız?” diyerek onları da vazgeçirmeye çalışırım. c. “Off. Kartopu yerine meşin topla oynamak daha zevkli. Ama madem ısrar ediyorsunuz istediğiniz gibi olsun,” derim. d. “Savulun! Kartopunun şahı geliyor,” diye bağırarak ayakkabımı bile giymekle zaman kaybetmeden çıplak ayak sokağa fırlarım.

3. Arkadaşlarını buz tutmuş bir tepeden aşağı kendi yaptıkları kızaklarla kayarken gördün. Ne yaparsın?

a. “Durun size kafa üstünde kayma numaramı göstereyim,” diyerek tepeden aşağı kendimi bırakırım. b. “Arkadaşlar, kaymak çok güzel ama bu yaptığınız çok tehlikeli. Gelin oynayacak daha güvenli bir yer bulalım,” derim. c. “Ne yapıyorsunuz? Penguenler bile buradan kaymadan önce iki kez düşünür. Hepiniz üşütüp hasta olacaksınız,” diyerek onları uyarırım. d. Kenardan arkadaşlarımı izler, eve dönerim.

1. Soru 2. Soru 3. Soru 4. Soru 5. Soru 6. Soru

A 3 4 3 1 2 2

B 4 1 4 3 4 1

C 1 2 1 4 1 4

D 2 3 2 2 3 3

4. Arkadaşlarının bahçede kocaman bir kardan adam yaptıklarını gördün. Ne yaparsın?

a. Ayaklarımı bir leğen sıcak suya koyup, bir yandan da sıcak ıhlamur çayı içerek onları izlerim. Karın görüntüsü bile beni üşütmeye yetiyor.

b. “Size zamanında kardan adamlardan ordu kurduğumuzu anlatmış mıydım,” diyerek çocukların arasına sokulurum. c. Güzelce üstümü giyinir, dışarı çıkıp onlara katılıp katılamayacağımı sorarım. d. Biraz onlara bakar, sonra da televizyon izlerim.

5. Biri sana soğuk bir kış günü bir damdan ötekine atlarken bir kedinin havada donup kaldığını söylese tepkin ne olur?

a. “Yaa, peki kedinin o soğukta evin damında ne işi varmış,” diye sorarım. b. “Bence bu sadece gülmek için anlatılmış bir hikâye. Öyle şey olmaz,” derim. c. “Aa bilmez olur muyum o hikâyeyi? Onu duyduğumdan beri soğuk havalarda asla dışarı çıkmıyorum,” derim. d. “Vay be, donarak yere düşmek ne zevkli olmuştur. O kedinin yerinde ben olacaktım asıl,” diyerek kediyi kıskandığımı belli ederim.

6. Sence kış mevsimin en güzel özelliği ne?

a. İçinde Şubat tatilinin bulunması. b. Kış mevsiminin hiçbir güzelliğinin olduğunu düşünmüyorum. Kış denince aklıma buz gibi soğuktan ve hastalıktan başka bir şey gelmiyor.

c. Lapa lapa yağan bembeyaz karın bizim için eşsiz bir oyun kaynağı olması. d. Bazı hayvanların kış uykusuna yatması. Keşke annem izin verseydi de ben de karın altında uyuyabilseydim.

01 - 06 puan: Açıkçası kışa hiç hazır değilsin. Bu kış halin ne olacak çok merak ediyorum. Bence sen aileni ekvatora yakın bir yere taşınmaya ikna et.

07 - 12 puan: Valla, kış gelmiş, gitmiş, umurunda bile değil. Aslında birazcık ilgilensen kış aylarında çok eğlenebilirsin.

13 - 18 puan: Vay be, senin kadar kış meraklısı bir çocuk görmemiştim. Kutuplara çadır kursan dünyanın en mutlu çocuğu olursun herhalde. Ama yine de kışa hazır olduğunu söyleyemem. Bu kafayla kışa girersen, tüm mevsimi soğuk algınlığından yatakta geçirirsin, haberin olsun.

19 - 24 puan: İşte kışa hazır bir çocuk! Hem kışın ne kadar güzel bir mevsim olduğunun farkında hem de kış aylarında sağlığına çok dikkat etmesi gerektiğini biliyor. Aferin sana!

29


resimleyen: şebnem aydın hazırlayan: sare kuş

subat 2009 .

31


subat 2009 .

32

33


subat 2009 . Karagöz: Ben de fotoğraf çektirmek istiyorum. Hacivat: Hay Allah iyiliğini versin. Uslu dur da kimse bizi fark etmeden izleyelim oyunu. Bak Ünver Oral hazırlamış. Tanıdın değil mi Hayali* Ünver Oral’ı, onun Geleneksel Türk Tiyatrosuna katkıları say say bitmez. Dinliyor musun sen beni?

Hacivat: Neymiş o Karagözüm? Karagöz: Ispanaklı salıncak, pırasalı salıncak. Salıncağa gel salıncağa, aman ne güzel salıncak. Ispanaklı salıncak, pırasalı salıncak… Hacivat: Allah Allah sus diyorum sana sus.

Karagöz: Hacım müziğe bak “Biz heybelide her gece mehtaba çıkardıkkk.” Hacivat: Pataklarım şimdi seni sus duyacaklar bizi. Baksana, üstadım çocuklara da söyletiyor salon inliyor çocukların sesinden. Karagöz: Hadi biz de söyleyelim. “Başlayacak mı, başlayalım mı, Karagöz’ün evini taşlayalım mı?”

34 Hacivat: Aman Karagözüm duydun mu, bizi Üsküdar’a misafir etmişler. Adımıza Kukla Festivali düzenlemişler. Karagöz: Kurabiye festivali mi düzenlemişler? Aman Hacı Cavcav kaçırmayalım o nefis kurabiyeleri. Hacivat: Ne kurabiyesi Karagözüm kukla diyorum, kukla. Altunizade Kültür Merkezi’nde, hadi bir yol gidip gelelim. Bakalım bizim için neler yapmışlar, bizi nasıl anmışlar, nasıl anlatmışlar? Karagöz: Köftehor seni… Peki, nasıl çocuklara gözükmeden izleyebileceğiz? Hacivat: Hay Allah iyiliğini versin Karagözüm. Düşündüğün şeye bak. Orada bir de sergi olacakmış. Karagöz: Ne! Dergi mi olacakmış? Hacivat: Hay Allah’ım bana sabır ver. Ne dergisi, sergi diyorum sana. Geleneksel Türk Gölge Sanatı Ustası, Suat Veral’ın sergisi. Biz de o sergideki kuklaların içine saklanırız.

Karagöz: Hay hay, Hacı Cavcav sen öyle diyorsan… Hacivat: Geldik işte burası. Oo, baksana Karagözüm servislerden ne kadar çok çocuk iniyor. Ağabeyleri de onları karşılayıp yerlerini gösteriyor. Görüyorsun değil mi çocuklar ne kadar akıllılar? Karagöz: Kıllılar mı? Köftehor, çocuklarda kıl ne gezer. Hacivat: Pataklarım şimdi seni, kıllılar demiyorum akıllılar diyorum. Ablaları da kağıttan yapılmış kuklalarımızı dağıtıyor. Bu arada oyunun ismi de “Salıncak”mış. Karagöz: Hacı Cavcav baksana afişte “Üsküdar Belediyesi III. Karagöz ve Kukla Festivali” yazıyor. Hacivat: Evet, Karagözüm gördüm. Demek ki Üsküdarlılar bizi çok sevmiş. Tabii ki Üsküdar Belediyesi’nin kültür-sanat etkinliklerine verdiği önemi de unutmamak lazım. Şuna bak bütün öğrenciler kuklaları havaya kaldırıp fotoğraf çektiriyorlar. Aman Karagözüm sen ne yaparsın?

Hacivat: Karagözüm, Ünver Oral çocuklara ne güzel şeyler anlatıyor, öğretiyor değil mi? Hacivat’a yani bana temizlikle ilgili bilgiler söylettiriyor. Aaa bak salıncak da geldi. Oyunun adı biliyorsun. Karagöz: Ya, Hacı Cavcav salıncağın başında söylediğim sözü çok beğendim. * Eskiden Karagöz oynatan kişiye “Hayali” ismi verilirdi.

35


subat 2009 .

Gölgenin Miz a

h Ustalar ı

Üsküd ar ’d a

Hacivat: Allah’ım bana sabır ver. Karagöz: Sabun mu ver? Hacı Cavcav ne yapacaksın sabunu yahu? Hacivat: Ne sabunu, sabır diyorum sabır. Senle birlikte olduğum her dakika Allah’ımdan sabır istiyorum. Hadi bak “Karagöz ve Hacivat” yani bizim heykelimizin açılışı olacakmış. Üsküdar Belediye Başkanı Mehmet Çakır kurdeleyi kesecekmiş. Gel bakalım heykelimiz nasıl olmuş?

36 Aa bak bizim Bebe Ruhi geldi. Salıncaktan indirmeye çalışıyorlar. Ünver Oral da çocuklardan beşten geriye doğru saymalarını istedi, şimdi salon yine inleyecek.

Karagöz: Ülkemiz mi nasıl olmuş? Hacı Cavcav sen iyice yaşlandın.

Hacivat: Aman Karagözüm, çocuklardan istedi sen niye sayıyorsun?

Hacivat: Allah’ım ben bu günü bir atlatabilsem. Heykel diyorum, bak orada. Çocuklar da önünde Mehmet Çakır ile fotoğraf çektiriyorlar, birazdan servislerine binip okullarına dönerler. Hadi bizim de gitme vaktimiz geldi.

Karagöz: Ben de kendimi kaptırmışım Hacı Cavcav. Şimdi de yılan geldi. Şuna bak müzik eşliğinde oynuyor. Ohh ohh yandan, yandan.

Karagöz: Dikme vaktimiz mi geldi? Sen ne diyorsun Hacı Cavcav biz domates miyiz ki dikme vaktimiz gelsin?

Hacivat: Aman be Karagözüm sen çocuklardan betersin. Uslu uslu otur bakayım yerinde. Görüyor musun Nasrettin Hoca da geldi. Üsküdarlı çocuklarla tanışmak için uğramış.

Hacivat: Bak tutamıyorum kendimi pataklayacağım seni, gel buraya kaçma!

Karagöz: Beş, dört, üç, iki, birrrrrrr…

Karagöz: Aman Hacı Cavcav, Hoca oraya çıktıysa bizde çıkalım. Hacivat: Dur, pataklarım haa. Bozma işimizi. Baştan anlaşmıştık. Gizli gizli izleyecektik onları. Zaten oyunda bitiyor. Güllü çıktı baksana. Karagöz: Ohh, ne güzel oynuyor Güllü. Kıvır, ohh ohhh. Defi de ne güzel çalıyor.

subat 2009 .

Karagöz ve Hacivat Gölge Oyunu Karakterlerini Tanıyalım Karagöz Oyuna adı veren ana karakterdir. Eğitimsizdir ve sokak dili ile konuşur. Okumamıştır ama hazırcevaptır. Yabancı kelimeleri anlamaz görünür ve onlara ters anlamlar yükler. Yerinde duramayan meraklı bir tiptir. Bu yüzden başı sürekli belaya girer. Ama hepsinden de kurtulmayı becerir.

Hacivat

Çelebi

Bebe Ruhi

Orta oyununda genç erkeği oynayan, İstanbul ağzıyla konuşan bir tiptir. Eğlenceyi sever ve sürekli aşık olur. Güzel konuşmayı ve güzel giyinmeyi sever.

Karagöz oyununun kötü karakteridir. Çok kısa boylu ve aklı kıttır. Başkalarını, özellikle de Karagöz’ü kızdırmaktan hoşlanır. Laf taşıyarak insanların arasını bozar.

Laz Laz şivesiyle, çok hızlı konuşur. Çok acelecidir ve çabuk sinirlenir. Sustuğu zaman heykel gibi duran, konuştuğu zaman ise makine gibi konuşan, karşısındakini dinlemeyen bir tiptir.

Karagöz ile birlikte ana karakterdir. Konuşmasında Arapça ve Farsça kelimeler ve tamlamalar kullanan, her konuda bilgi sahibi biridir. Ders verir tavrı ve bilgiçliği ile öne çıkar. Karagöz ile sürekli didişir.

Tuzsuz Deli Bekir Bütün mahallenin korkulu rüyasıdır. Oyunda son anlarda çıkar. Mahallede huzuru, kaba kuvvet ile kurmaya çalışır. Ona karşı gelebilen tek kişi Karagöz’dür.

Tiryaki

Zenne

Mahallenin en yaşlısıdır. Sürekli kahvede, yarı uykulu bir şekilde oturur. Sabırsız ve sinirli bir kişiliğe sahiptir.

Orta oyununda karşımıza çıkan bütün kadın tiplerine genel olarak ‘zenne’ denir. En sık ismi geçen de Karagöz’ün karısıdır.

37


ı s ı k . a B K u s. 4 m -2 r ü l a ö B d ü k Üs

subat 2009 . Güvercin Nani, tatlı uykusundan gülümseyerek uyandı. Hemen uçup martı Pani’nin yanına gitti. Martı Pani, balık tutan bir genci merakla izliyordu.

resimleyen: hakkı özbay yazan: nefise atçakarlar

Pani, Pani! Çok ilginç bir rüya gördüm?

Yaaa… Demek beni güvercinlere başkan olarak seçmişler. Niye martılara başkan seçmemişler ki!

Öyle mi? Hadi anlatsana ne gördün? Kocaman bir saraydaydım. Kuşlar padişahı beni çağırmıştı.

Sonra bana “Bugün seni güvercinlerin beylerbeyi olarak seçtim. Bundan böyle bütün güvercinlerden sen sorumlusun” dedi.

Yaaaa! Beylerbeyi mi?

Evet. Beylerbeyi ne demek Pani?

Osmanlı İmparatorluğu’nda büyük şehirleri yönetenlere ‘beylerbeyi’ deniyordu Naniciğim.

Rüya işte! Bu arada aklıma ne geldi. Biliyor musun, bizim güzel Üsküdarımızda Beylerbeyi adında çok güzel bir semt var.

Öyleyse ne duruyoruz? Hadi gidelim. İşte geldiiiiik! Ne kadar muhteşem bir sahil değil mi?

Bence bu sahili bilmeyenler çok cahil.

Gidelim tabii. Hem orada çok güzel balıklar var. Ben de biraz balık yerim.

İki arkadaş neşe içinde Beylerbeyi’ne doğru uçtular.

39


subat 2009 . O da benim gibi Beylerbeyi’ni seviyor demek ki. Burası, havası, suyu, balıkçıları, yalılarıyla çok güzel bir yer.

Öyle deme Nani. Sen bile bugüne kadar bilmiyordun değil mi? Hadi o çocuğun yanına gidelim.

İyi o zaman, umarım herkesin yolu buraya düşer diyeyim. Çok güzel burası.

40

Pani uçup denizin üzerine oturdu. Dalgalar onu beşik gibi sallarken afiyetle balık yakalayıp yedi.

Bak şuradaki sarayı görüyor musun?

Hmmmm. Çok güzelmiş.

Görmez miyim? Koskoca Beylerbeyi Sarayı! Sen şimdi onu kimin yaptırdığını da bilirsin.

Osmanlı Padişahı Abdülaziz yaptırmış.

Hoş geldin. Sen de Beylerbeyi gibi çok güzelsin.

Var ya! Canım nasıl da balık çekiyor.

41

Nani uçup çocuğun yakınına kondu. Ona sevgi dolu gözlerle baktı. Güvercinlerin beylerbeyi Naniii! Hadi gidiyoruz, birazdan Üsküdar’d a akşam olacak…

Aaa, bu çocuk benim rüyamda beylerbeyi olduğumu nereden bildi?

Bak! Şu ileride de balık lokantaları var.

Pani bir de şu çocuğa bak! Annesi ve babasıyla kayıkta geziyor…

İKİ KUŞ, BEYLERBEYİ SEMTİNDEN ÜSKÜDAR’IN MERKEZİNE DOĞRU UÇUUP GİTTİLER.


KUMKURDU

K SIRMA

MÜZİSYEN İNE

Kristina Digman,

Resimleyen: Yazan: Asa Lind, yaş ve üzeri, İthaki Yayınları, 8 100 sayfa

iz mla birlikte den Anne ve baba ba Ba . e yaşıyorum kıyısında bir evd , ki tahmin edersiniz mın ve annemin k. cek zamanları yo benimle ilgilene p va larım var, ce Oysa benim soru İyi ki o var: Kum lanması gereken. la. a tanıştım onun kurdu. Kumsald ak ar ı bir burun ol Çukurumda canl pek değildi, tilçıktı karşıma. Kö u ama; tilki de kiye benziyord ay ışığı yiyen değildi. Güneş ve ydi işte. Ama süper akıllı bir şe k da, sorulara Kumkurdu en ço ıllı dostumdu. cevap veren ak a, canım sıkılBaşım sıkıştığınd karıştığında, dığında, kafam kızdığımda, anne ve babama p yanımda cevapları ile he nunla maolan dostum. O p boyunca ceralarım 3 kita İlk kitapta devam ediyor. olacaksınız, onunla tanışmış a alışmış ikinci kitapta on cü kitapolacaksınız, üçün gibi onsuz ta siz de benim … Bu arayapamayacaksınız ? Tabii ki da ben kim miyim Zackarina.

KESİNLİKLE BE N, CLARICE BEAN

Yazan: Lauren Child, Hayy Kitap, 9 yaş ve üzeri, 187 sayfa

Kahramanların Söylediklerini Yazan:

Sevde Sevan Usak

subat 2009 .

eği Yayınları,

iç de Pennart, Kır Ç Yazan: Geoffroy 3-6 yaş, 32 sayfa

ŞİİRLERLE OCA NASRETTİN H

Yazgan, Yazan: Bestami çe Akgül, Resimleyen: Gök ı, Erdem Yayınlar 64 sayfa i, er üz 9 yaş ve

U

KARNE OYUN

Yazan: ents, Andrew Clem ı, Günışığı Kitaplığ i, 9 yaş ve üzer 179 sayfa

KEŞFEDİN BEY

NİNİZ

Yazan: Alex Frith, Colin King, Tasarl ayan: Laura Parker, Türkiye İş Bankası Kültür Ya yınları, 7 yaş ve üzeri, 1 8 sayfa

Bana kendi aran ızda, ‘kontrol od ası’ da diyebilirsin Tüm organların ça iz. lışmasını sağlarım çünkü. Sizin başın bir şey geldiğinde ıza bilin ki, bende de bir olay gerçekle Farklı bölümlerim şir . ne olduğunu anla mak için sürekli bi birleriyle konuşu rr. Bazı bölümlerim ise dünyad a neler olup bittiğini izler. G örme, işitme, tatma, dokunma ve koklama duyuları bana el ektrik sinyali şeklinde gelir. Ard ından bunlar benim anlayabile ceğim düşüncelere dönüşür. Bu arada, ben eşsizim… Nöronla rımın bağlanış şekli, her birinizde farklı farklı. Bu bağlantılar da sizi özel kılar ve sizi siz yapar. Deponuza sürekl i yeni anılar ekle Değişik türlerde rim. olanları farklı ye rlerde tutarım. Si siz olmanız biraz zin da hatırladığınız şe ylere bağlıdır. O tabii ki benim sağl da ıklı olmama... Am an dikkat edin, eğ bozulursam cidd er i sorunlar yaşarsın ız. Siz siz olun, ba iyi bakın, beni iyi na kullanın. Bunun için neler yapmanız ge rektiğini öğrenm ek için de yukarıd a kapağını gördüğ nüz kitabı iyice ok üuyun, yeni yeni bi lgilere ulaşın. Mer etmeyin, ben heps ak ini saklarım…

a. MuhteAdım, Sırma Yonc yaşıyorum. şem bir çiftlikte ailem çok Arkadaşlarım ve üzisyen olyetenekli bir m rlar. Gerçi duğumu düşünüyo z endişelibu günlerde bira büyük bir yim. Düzenlenen için, çalabio orkestmüzik yarışması acım var. Ama hâlâ tiy ih ya ra st ke or yorum. leceğim bir pıdan geri çevrili ka r he im iğ itt G . saymışım, yok rayı bulamadım zayıfmışım, yok kı k yo , um uş m ur bunların Yok otob k şık değilmişim… yo , um uş ym lu uz ın müküçük boyn soruyorum: Bunlar ha da r Bi r? va müzikle ne ilgisi ak zorunzikle ne ilgisi var? bir şeyler yapm in iç ek lm bi la tı Nasıl Yarışmaya ka le ilgili olmalı… ik üz m en am m çözüm işe dayım. Ve bu ta ldum. Bakalım bu bu m zü çö r bi ki işe mı? Sanırım ı kazanırsam, bilin ay m rış ya er Eğ ak. yarayacak mı? i ki kitabı okuyar bi Ta ? iz in ks ce le bi yaramış. Nasıl mı iniz. , siz dinleyebilirs ur ok ri bi İsterseniz

DOKTORDA Yazan: Anne Civardi, Resimleyen: Stephen Cartwright, er Tübitak Popül , rı Bilim Kitapla yfa 3-6 yaş, 16 sa

HASTANEDE Yazan: Anne Civardi, Resimleyen: Stephen Cartwright, er Tübitak Popül , rı Bilim Kitapla yfa 3-6 yaş, 16 sa

DÂHİLERLE YARIŞALIM

Yazan: Ahmet M araşlı, Resimleyen: Murat Bingöl, Nesil Çocuk, 8 yaş ve üzeri, 142 sayf a

VINNN! Yazan: Rana Rasc hid, Çizen: Serap Deliorman, Marsık Kitap, 3-6 yaş, 24 sayfa

En büyük derdim , zamansızlık. A slında zaman ço ama o zamanı be k, nimle paylaşacak ki mse yok. Ailemde herkesin işi başın dan aşkın. Babam çok çalışıy or, oyuncak almak için çalışmak zorunda olduğunu söylüyor. Annem in hızına yetişmek mümkün değil, ay nı anda pek çok şeyi birden yapıyo İş yerinde hastal r. arı ile ilgileniyor, kardeşime bakıyo ve yemek yapıyo r r. Ablam alışver iş için koşturuyor ağabeyim de bilg , isayarın ve televi zyonun başında va kit geçiriyor. Peki , ben ne yapıyoru m dersiniz? Evet ben büyümeyi be , kliyorum. O zaman ben de hızlı olabilirim… Ama her zaman hı olmamamız gere zlı kiyormuş, bunu pe k yakında öğrendim. Yeni tanıştığ ım bir salyangoz, bazen özel olarak zaman ayırmak ge rektiğini anlattı bana. Bazı şeyler özel zaman ayırır e ve yavaş yavaş ya pa rsak o zaman tadına varabilirmişi z ancak. Aslında bunu ben de dene dim, mesela hızlı yiyince şekerin ta dı hi ç an la şılmıyor. Annem ve baba mın bazen yava şl am al ar ı gerekiyor, birlikte olmanın tadına varmak için bize zaman ayırmaları gerekiyor. Sanırım bu hızla yaşamaya devam ederlers e, nasıl büyüdüğümüzü hiç fark edemeyecekler. Neler yapabildiğ imizi hiç göremeyecekler. Am a bunu annem ve babama nasıl anla tacağımı bilemiyorum. Belki de hikâyemi okumalılar, o zaman be ni anlarlar değil mi? Umarım, buna vakit ayırırlar.

43


m ı l a Bak resimleyen: cem bilge hazırlayan: bilgenur çorlu

sayıya denk gelen harfi koya o e ed ab alf e rin ye n ını say mış. Her üAtasözlerimiz sayılara karış . Bu yüzden 2 rakamını görd rfi Ha 2. in en ab alf rfi ha B ; z. Mesela sayısını belirleyin. Sonra rak atasözlerini çözebilirsini cu un oy an nd dı Ar ın. rıl ay a Önce iki grub zanır. ğünüz yere B yazabilirsiniz. çözüp bitiren grup oyunu ka de re sü a kıs en nü zü asö at da atasözlerinizi seçin. Üç

1. G ru bu n A ta sö zl er i 1 17 4 11 14 1 * 4 11 14 16 1 29 26 15 1 17 26 22 14 * 6 8 6 4 24 12 17 17 6 23 6 9 12 3

14 26 12 15 6

Bakalım

Kim

?

Resimlerdeki

hayvanları

tanıyabilecek misin?

21 10 25 28 1 24 11 1 5

1 21 11

15 6 15 12 12 24 26 21

1 21 1 21

*

2. G ru bu n A ta sö zl er i 16 6 28 1 24 19 15 26 21 21 28 12 1 17 14 1 15 11 23 1 17 12 24 19 15 26 21 14 1 14 1 15 11 21 * 1 26 17 12 6 14 1 21 1 8 * 22 1 14 12 17 5 12 21 11 8 6 1 22 1 16 1 17 17 11 * 12 21 29 1 16 1

Daha Hızlı?

subat 2009 .

5 9 14 4 4 15 15

45


İpuçları;

UK

KL ZE

İIS

D AY

NI

3

......................... 4. Gökyüzünün yeryüzüyle birleşmiş gibi göründüğü sınıra verilen isim.

ZİNDE

......................... 5. Ok atmak için kullanılan alet. ......................... 6. Çeşitli araç ve malzeme kullanarak görüntüyü özel bir yüzey üzerinde sabitleme yöntemiyle aktarılarak çoğaltılan resim.

F RO

O

7

......................... 3. Zamanı sene, ay, hafta, gün ve saat gibi bölümlere ayıran, milli gün ve bayramları gösteren cetvellere verilen ad.

KU

F

6

U

TA Ğ

46

2

1

Babamın göz rengini, annemin saçlarını almışım. Halam gibi yuvarlak bir yüzüm var. Kaşlarım dayımın kaşlarına benziyormuş, öyle diyorlar. Bana anneannemin adını vermişler ama ikinci ismimi teyzem kendi ismine kafiyeli olarak koymuş. Babam dudaklarımın ablamınki kadar minik olduğunu söylüyor. Gözlerim abiminki gibi çekikmiş. Annemin babası gibi güleryüzlü olduğum herkesçe bilinir. Sence ben kimim? Aşağıdakilerden hangisi benim fotoğrafım bakalım bulabilecek misin?

......................... 2. Ege bölgemizde bulunan ‘efeler diyarı’ olarak tanınan ilimiz.

TİM VA K

4

......................... 7. Yer kabuğunun çukur bölümlerini kapla- yan, birbiriyle bağlantılı, tuzlu su kütlesi.

5

1

2

P er

iha

nE

4

da

Sa

lih

aE

min

e

ile

Em

5

Ad

ile

ine

Eda

.........................

47

3

Ad

2009

1. Marmara denizinden İstanbul’a girişte Üsküdar’a yakın, denizin ortasında bir kaya üzerinde inşa edilmiş tarihi kulenin adı.

Soruların cevapları yapraklara yazılmış, ama biraz dağınık duruyorlar. Harflerin yerleri karışmış. Doğru cevabı bulup altlarına yazabilir misin? Haydi, kolay gelsin.

AY Y

Aşağıda gördüğünüz benim soy ağacım. Akrabalarım orada yer alıyorlar. Onları tek tek inceleyip, ipuçlarına dikkat ederek, boş olan yere benim resmimi koymanız gerekiyor. Yan sayfadaki 6 kız çocuğundan biri benim. Bakalım beni bulabilecek misin?

Yerlerine Gitme

F

ı c a g y A o S

K a r ı s. m ı s. H a r f l e rk .I s t e r subat .

Sa

lih

aE

da

6

Ad

ile

Eda

Soy ağacını inceledin. İpuçlarına dikkat ettin. Söyle bakalım, bu 6 resimden

hangisi benim resmim?


Cevap ı r a t h Ana

subat 2009 . Sayfa 16

9

6

1. Grup Can çıkar huy çıkmaz Atı alan Üsküdar’ı geçti El elin eşeğini türkü ile arar 2. Grup: At ölür meydan kalır yiğit ölür şan kalır Ak akçe kara gün içindir Sakla samanı gelir zamanı

48

5

7

4

3

2

8

Sayfa 24 SÖZCÜK AVCISI DEYİMLER CEVAP ANAHTARI

Sayfa 26

Sayfa 44

1

Fırtınada cam açık kaldığı için, kuşun yuva yaptığı kavanozun içine su dolar. Kuş, yumurtası olduğu için kavanozdan çıkmaz. Sonunda pencere kavanoza çarpar ve düşürür. Dışarıdan gelen bir kağıt parçası devrilme sırasında kavanozun ağzını kapar. Kavanoz ters dönmüştür. Kağıt, deneyde de gördüğünüz gibi suyu kaçırmaz. Ve zavallı kuşumuz orada hapsolur, kalır.

Sayfa 32

Sayfa 45 AT - BALIK İNEK - KEDİ KÖPEK - KİRPİ - KUŞ TAVŞAN

Surat asmak: Yüzüne küskün, mutsuz bir ifade vermek, somurtmak. Yüz bulmak: Kendisine gösterilen hoşgörüden yararlanma yoluna gidip şımarmak. Yüze gülmek: 1. Sevimli, çekici görünmek. 2. Yalandan dost görünmeye çalışmak. Yüze vurmak: İşlediği bir suçu ya da kabahati birinin açıkça yüzüne söyleyip onun utanmasına yol açmak. Yüz karası: 1. Utanılacak bir durum. 2. Ailesi, çevresi için utanç verici bir iş yapmak. Yüz kızartıcı: Çok utandırıcı hareket veya durum. Yüzü gülmek: 1. Sevinci yüz hatlarında anlaşılır olmak. 2. Neşelenip sıkıntıdan kurtulmak, feraha kavuşmak. Yüzünden (suratından) düşen bin parça olmak: Sıkıntısı, öfkesi ve küskünlüğü yüz ifadesinden belli olmak. Yüzüne kan gelmek: Sağlığına kavuştuğu yüzünden belli olmak; soluk rengi geçmek. Yüzünü ağartmak: Yakın çevresinin övünç duymasına neden olacak bir iş yapmak veya başarı kazanmak. Yüzünü ekşitmek: Rahatsız olduğunu, hoşnut olmadığını, öfke duyduğunu yüz ifadesiyle belli etmek. Yüzünü gören cennetlik: Uzun bir süre ortalıkta görünmeyen kimseler için kullanılır. Yüzünü kızartmak: Birini utandırıp yüzünün kızarmasına yol açmak. Yüz üstü bırakmak: Tamamlanmamış bir durumda, yarı yolda bırakmak. Yüzüp yüzüp kuyruğuna gelmek: Uzun sürmüş bir işi bitirmek üzere olmak.

Sayfa 47 1. KIZ KULESİ 2. AYDIN 3. TAKVİM 4. UFUK 5. YAY 6. FOTOĞRAF 7. DENİZ

Sayfa 46 6 NUMARA

Ad

ile

Eda


24 KASIM ÖĞRETMENLER GÜNÜ,

ÜSKÜDAR BELEDİYESİ BİLGİ EVLERİ’NDE ÖĞRENCİ VE VELİLERİN KATILIMIYLA KUTLANDI. Bu kutlamada, Bilgi Evleri Arası Kompozisyon Yarışması’nda birinciliğe hak kazanan, Yakup Hasan KÜÇÜK’e hediyesi verildi. Ona birincilik kazandıran yazıya, biz de dergimizde yer verdik. Kendisini tebrik ediyoruz…

ERİYEN MUM GİBİ Öncelikle Atamızın bir sözüyle konuya girmek istiyorum. “Öğretmenler bir milleti kurtaran en büyük unsurlardır.” M.Kemal Atatürk Öğretmenlik mesleği mesleklerin en kutsalıdır. Özveri ister. Öğretmen karşılıksız vermeyi bilen yüce bir varlıktır. Bize düşen görev ise öğretmenlerin bu çaba ve çırpınışlarına köstek yerine, destek olmaktır. Öğretmenlerin başı olan ulu önder Atamızın da dediği gibi: “Öğretmenler, yeni nesil sizin eseriniz olacaktır.” Atamız da bu sözüyle öğretmenlere olan güvenini belirtmiştir. Bu eserin (öğretmenlerin) Atatürkçü doğrultuda yücelmesi, öğretmenlerin bizim için harcadığı kutsal çabasına bizim de gönülden katkılarımızla mümkündür. Öğretmenim, sana sevgi, sana saygı… Bizlere güven. Sen bizim dünümüz, bugünümüz ve yarınımızsın. Senin kutsal ellerin ve emeklerinle biçimlenen bizler yarının güzel Türkiye’sini mutlaka katkı sağlayıp yaratacağız: Şüphen olmasın. Biz daha küçücük, ufacıktık. Sokak aralarında koşardık. Bir sağa bir sola. Haylazlık yapar hiç yerimizde durmazdık. Tam çocukluğumuzun kızıştığı zaman, tuttu yumuşacık eli ve sıcacık kalbiyle. Götürdü karanlıktan aydınlığa, gösterdi doğru yolu, bizler ve bizler gibilere. Evet size, ikinci anamız babamız olan, tek sır kapımız ve derdimize derman olan öğretmenlerimizden bahsediyorum. Biliyorum bu satırlar, ne öğretmenlerimizin hakkını ödemeye yeter ne de emeklerinin karşılığı olur. Biz bitki sizler bahçıvan. Önce tohumumuzu atarsınız, hiç ihmal etmeden sularsınız. Güneşin ilk ışıklarını ulaştırırsınız. Bize gözünüz gibi bakıp, her türlü kötülüklerden korursunuz ve sonunda ise meyvelerimizi toplarsınız. Siz demircisiniz, biz demir. Bizi yontar ve şekillendirirsiniz. Siz mimar, biz ev. Bizim temelimizi atarsınız. Bize her gün bir şey öğretirsiniz, bir tuğla koyarsınız. Bize her sene sınıf atlattırırsınız, bir kat atarsınız. Sonunda da sıvamızı atarsınız, gerisi ise bize bağlıdır. Eğer ayakta durursak öğretmenimizin verdiği emek ve çabalar bize bir şeyler öğretmiştir. Eğer ayakta duramayıp çökersek (yıkılırsak) öğretmenin verdiği emek ve çabalar boşa gitmiş demektir. Siz doktorsunuz, biz hasta. Bizi muayene edip iyileştirirsiniz. Siz ressamsınız, bizi en güzel şekillerde çizen. Siz polissiniz, askersiniz bizi her türlü kötülükten koruyan. Kısacası bizim pusulamızsınız. Doğru yolu bulmamız için bize yön gösteren. Öğretmenimizin bize verdiği çaba ve önemi göz önünde bulundurup öğretmenimize bir 24 Kasım’ı fazla görmemeliyiz. Öğretmenlerimize sonsuz minnet ve şükürde bulunmalıyız. Öğretmen geçmişin öğreticisi, geleceğin kurucusudur. Gelecek gençlerin, gençler ise öğretmenlerin eseridir. Geleceğin güvencesi eğitime, eğitim ise öğretmene dayalıdır. Dünyanın her yanında öğretmenler, insan topluluğunun en fedakar ve en değerli varlığıdır. Yakup Hasan KÜÇÜK Kirazlı Orhan Seyfi Orhon İ.Ö.O. 8/F Kirazlıtepe Bilgi Evi


İşte yarışma koşulları: Mutlaka Üsküdar Belediyesi Bilgi Evleri’nden birine kayıtlı olmalısın. Sonra da yukarıda kapak resmini gördüğün kitabı, Bilgi Evi kütüphanesinden alıp okumalısın. Okuduğun kitapta en beğendiğin hikâyeye karar verip, onu en güzel anlatan resmi çizmelisin. Resmi bitirince, kayıtlı olduğun Bilgi Evini, adını, soyadını, yaşını, okulunu ve sınıfını yazıp, resminle birlikte Bilgi Evi’ndeki ‘Yarışma Kutusuna’ atmalısın. Bu arada elini çabuk tutmalısın. 15 Mart tarihine kadar vaktin var, unutmamalısın. Belki de senin çizdiğin resmi beğenir ve bir sonraki sayıda Üsküdar Çocuk Dergisi’nde yayınlarız. Yayınlanırsa bir kutu da kitap hediye ederiz sana. Şimdiden başla çalışmaya…


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.