TARGET

Page 1

Sayı 04 - Ekim 2019

TEKNOLOJİ FESTİVALİNE BÜYÜK İLGİ

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN

84’E ULAŞAN TEKNOLOJI GELIŞTIRME BÖLGELERI, BILIM VE TEKNOLOJI EKOSISTEMIMIZIN TEMEL TAŞLARIDIR.



BAŞYAZI DEĞERLI TARGET OKUYUCULARI; ncelikle Eylül ayında yapılan yönetim kurulu toplantımızdan bu yana Teknopark İstanbul Yönetim Kurulu Başkanlığı görevini Sayın Prof. Dr. Metin Yerebakan’ın yürüttüğünü belirtmek isteriz. Sayın Metin Yerebakan; savunma, uzay, havacılık, malzeme ve sağlık bilimleri gibi odak teknoloji alanlarındaki derin bilgi birikimi, öncü ve idealist kişiliği ile teknoparkımıza büyük katkılar sağlayacaktır. Kurumsal gelişim hedeflerimize ulaşma noktasında güzel sonuçlar getireceğine inandığım bu dönemde Yönetim Kurulu Başkanımıza ve üyelerimize başarılar diliyorum.

Ö

Yılın son çeyreğine girdiğimiz bu dönemde, Target dergimizin dördüncü sayısında sizlerle buluşmanın heyecanını yaşıyoruz.

TEKNOPARK İSTANBUL GENEL MÜDÜRÜ

BILAL TOPÇU

Teknopark İstanbul’u ülkemizin ve Avrupa’nın en önemli Ar-Ge ve inovasyon merkezlerinden birine dönüştürme vizyonumuz doğrultusunda, üçüncü etap binalarımızın temelini Ağustos ayında atarak inşaata başladık. 113 bin metrekare inşaat alanına sahip olacak üçüncü etap binalarımız; temeli atılan A Blok Kuluçka Merkezi ve Ar-Ge ofislerinden oluşacak. 10 bin metrekarelik alanı ile dünyanın en büyük ve nitelikli kuluçka merkezlerinden biri olacak yapıda; GMP temiz odalar, prototip atölyesi ve siber güvenlik laboratuvarı da yer alacak. Şu ana kadar kuluçka merkezimizdeki girişimcilerimiz önemli başarılara imza attı. Daha fazla girişimciye imkân verip daha fazla başarı hikâyesi yazarak, girişimcilik ve ticarileştirmede Türkiye’de öncü teknopark olmak istiyoruz. Teknofest teknoloji festivaline yazılımı, kuluçka mezunu firmamız tarafından geliştirilen Nuri Demirağ’ın Nu.D.36 uçağı simülasyonu ile katıldık. Sanal gerçeklik deneyimi oluşturarak, binlerce ziyaretçimize İstanbul semalarında bu uçağı kullanma fırsatı sunduk. Binlerce genç kardeşimizin hayatlarına küçük de olsa dokunmuş olduk. Nuri Demirağ’ın torunlarının da bu deneyime katılarak, dedelerinin uçağını VR teknolojisi ile kullanmalarına şahitlik ettik ve bundan büyük mutluluk duyduk.

Daha fazla girişimciye imkân verip daha fazla başarı hikâyesi yazarak, girişimcilik ve ticarileştirmede Türkiye’de öncü teknopark olmak istiyoruz.

Teknofest fuar alanında bu yıl dördüncüsü düzenlenen ISIF’19 Uluslararası Buluş Fuarı’nda Teknoloji Transfer Ofisi’miz büyük başarı elde etti. Girişimcilerimiz bir onur, iki altın, yedi gümüş madalya kazanırken, Grand Prix büyük ödülünü kazanan Teknoloji Transfer Ofisi’miz göğsümüzü kabarttı. Yine geçtiğimiz dönemde teknoparkımızı ziyaret eden Özbekistan heyetiyle iş birliği ve iyi niyet anlaşması imzaladık. 2017 yılında İstanbul’da ev sahipliğini yaptığımız, bu yıl da Eylül ayında Fransa’nın Nantes şehrinde gerçekleştirilen 36’ıncı Dünya Bilim Parkları ve İnovasyon Merkezleri Zirvesi (IASP)’ne katılım sağladık. Bu katılımla firmalarımızın geliştirdiği milli teknolojileri uluslararası bir platformda anlatma imkânı bulduk. Hem ulusal hem de uluslararası arenada tüm gücümüz ve enerjimizle Teknopark İstanbul’u hak ettiği küresel bir inovasyon merkezine dönüştürme hedefimiz için çalışıyoruz. Gelecek sayılarımızda da güzel haberler vermek dileğiyle, saygılarımızla,


06 16 22 26 30 34 38

TEKNOPARK'TAN

HABERLER

KAPAK KONUSU

TEKNOFEST, 1,75 MİLYON ZİYARETÇİ İLE DÜNYA REKORU KIRDI DEPARTMAN

"ULUSLARARASI DÜZEYDE EMSAL GÖSTERİLECEK BİR MERKEZ HEDEFLİYORUZ" TARİHTEN AMBARGOLAR SAVUNMA SANAYISINDE MILLILEŞMEYI ARTIRIYOR İŞTE KADIN

"TÜRKIYE, 2023’TE HEDEFLERINE ULAŞACAK" GÜNDEM 11. KALKINMA PLANI’NDA SAVUNMA SANAYİSİNE BÜYÜK ROL DÜŞÜYOR MİLLİ TEKNOLOJİLER

FOKUS’TAN YERLI EL TIPI HEDEF İŞARETLEYICILERI

40 42 50 56 58

RÖPORTAJ

"HEDEFIMIZ DÜNYA ILE YARIŞMAK" TREND

TÜRKİYE, İHA’DA OYUNA GÜÇLÜ GİRİYOR İYİ FİKİR

ARABALARI KARTUŞLA, GEMILERI RÜZGARLA GÖTÜRECEK PROJELER HAZIR ÇEVRECİ TEKNOLOJİLER

"HEDEFİMİZ ORTA VADEDE İTHALATI AZALTMAK" GELECEĞİN TEKNOLOJİLER

OTONOM SISTEMLER YAPAY ZEKA ILE BOYUT ATLADI


TEKNOPARK İSTANBUL A.Ş. ADINA İMTIYAZ SAHIBI Bilal TOPÇU YAYIN KURULU Cem DURAN, Özgür ÖZÇELİK, Yunus ERDAL, Ahmet Burak AKŞİT İLETIŞIM SANAYI MAH. TEKNOPARK BULVARI NO:1/9A 34906 PENDIK/İSTANBUL, TÜRKİYE +90 216 999 70 00 www.teknoparkistanbul.com.tr info@teknoparkistanbul.com.tr

YAYINA HAZIRLIK GENEL YAYIN YÖNETMENI Selda YEŞİLTAŞ SORUMLU YAZI İŞLERİ MÜDÜRÜ Murat ERDOĞAN GÖRSEL YÖNETMEN Ercan YAVUZ

TURKCELL DERGILIKTE'yiz

EDITÖRLER Ebru PAKSOY Peri ERBUL MUHABİR Gizem İRİS FOTOĞRAF EDİTÖRÜ Fatih YALÇIN REKLAM VE KURUMSAL SATIŞ Suat YEŞİLTAŞ İLETIŞIM RUMELI CADDESI RUMELI PASAJI YUNUS APT. NO: 45 KAT: 3 NIŞANTAŞI - ŞIŞLI / İSTANBUL +90 212 236 00 50 www.viyamedya.com, viya@viyamedya.com /viyamedya BASKI Özgün Ofset


T E K N O PA R K ' TA N

TEKNOPARK İSTANBUL TEKNOFEST’E ÇIKARMA YAPTI Teknopark İstanbul, milli teknoloji festivali Teknofest’te yüksek teknolojiye sahip ürünleriyle büyük ilgi gördü. Festivale, Türkiye’nin ilk tasarım ve üretim uçaklarından Nuri Demirağ’ın eğitim uçağı Nu. D-36’nın simülasyonu damga vurdu.

ürk savunma sanayisinin inovasyon merkezi Teknopark İstanbul, 17-22 Eylül’de Atatürk Havalimanı’nda gerçekleştirilen milli teknoloji festivali Teknofest’te dikkat çekici bir organizasyona imza attı. Festivale, Türkiye’nin ilk tasarım ve üretim uçaklarından Nuri Demirağ’ın eğitim uçağı Nu. D-36’nın simülasyonuyla katılan Teknopark Istanbul, ziyaretçilere eşsiz bir sanal gerçeklik-VR deneyimi yaşattı.

T

FISUN DEMIRAĞ, MESUDE DEMIRAĞ ESKİ İSTANBUL ÜSTÜNDE UÇTULAR Öğrenciler başta olmak üzere katılımcılara keyifli anlar yaşatan sanal gerçeklik-VR deneyimi, Teknopark İstanbul Kuluçka Merkezi mezunlarından Orka şirketi tarafından hazırlandı. İstanbul'un gerçek yükseklik haritasının kullanıldığı simülasyona Nuri Demirağ'ın fabrikasının planları alınarak modellendi. Nu. D-36 adlı uçak, elde bulunan kaynaklardaki resim ve planlardan modellenip gerçek motor gücü ve uçuş bilgileri eklenerek olabildiğince gerçekçi hale getirildi. İlgili fiziksel mekanın özellikleri, 1930'larda bulunduğu bölgeye yerleştirildi. Bu sayede katılımcılar 1930'ların İstanbul'u üzerinde uçma fırsatı yakaladı.

6

Nuri Demirağ’ın torunu Prof. Dr. Banu Onaral da VR-sanal gerçeklik gözlüğü ile dedesinin eğitim uçağını tecrübe etti.


Teknopark İstanbul Genel Müdürü Bilal Topçu, “Türk savunma sanayisine büyük önem veriyoruz. Bu bağlamda hem sanayi için alt sistemler geliştiren şirketlerimizin hem de yüksek teknolojiye sahip patentli ürünlerimizin bu festivalde yer alması bizim için gurur verici” dedi. NURI DEMIRAĞ'IN TORUNLARI DA VR DENEYIMINE KATILDI Festival boyunca Teknopark İstanbul standında iki binden fazla kişi VR deneyimi yaşadı. Sanal gerçeklik teknolojisi ile 1930’ların İstanbul’unda uçuş deneyimine katılanlar arasında, Nuri Demirağ’ın torunları Biyomedikal Mühendisliği ve Sağlık Bilimleri Fakültesi H. H. Sun Kürsü Profesörü Prof. Dr. Banu Onaral, Fisun Demirağ, Bilge Kum, Mesude Demirağ ve Nuri Demirağ da vardı. PROF. BANU ONARAL GENÇLERLE BİR ARAYA GELDİ Teknopark İstanbul standı festivalin en çok ilgi gören standları arasında yer aldı. Prof. Banu Onaral, Teknopark İstanbul standında gençlerle bir araya gelerek yaşanan coşkuya ortak oldu. “BURADA OLMAKTAN ÇOK MUTLUYUZ” Konuya ilişkin görüşlerini paylaşan Teknopark İstanbul Genel Müdürü Bilal Topçu, Teknofest İstanbul'un, Türkiye'nin aydınlık geleceğine hizmet eden en önemli etkinliklerden biri olduğunu söyledi. Bilal Topçu, Türkiye’nin ayakları yere basmayan teknoloji festivalinde harika bir uçuş etkinliğini hayata geçirmekten ve milli teknoloji hamlesi kapsamında çok önemli gördükleri bu festivalde yer almaktan mutluluk duyduklarını belirtti. FESTİVALE SAVUNMA ŞİRKETLERİ DE KATILDI Teknofest’te büyük bir stantla konumlanan Teknopark İstanbul, Kuluçka Merkezi Cube Incubation’da faaliyet gösteren 10 şirketin de festivale katılımını sağladı. Teknoloji Transfer

Ofisi tarafından Teknofest festival alanında 4’üncü İstanbul Uluslararası Buluş Fuarı ISIF'19 gerçekleştirildi. Teknoloji Transfer Ofisi’nin bu fuara, ev sahipliği yaptığı firmaların 10 patenti ile katılım sağlaması dikkatleri üzerine çekti. Teknopark İstanbul Genel Müdürü Bilal Topçu, Teknopark İstanbul bileşenlerinden Kuluçka Merkezi ve TTO etkinliklerinin de oldukça önemli olduğunu dile getirdi. Bilal Topçu, “Türk savunma sanayisine büyük önem veriyoruz. Bu bağlamda hem sanayi için alt sistemler geliştiren şirketlerimizin hem de yüksek teknolojiye sahip patentli ürünlerimizin bu festivalde yer alması bizim için gurur verici” dedi. Topçu sözlerine şöyle devam etti: "Bu festivali Milli Teknoloji Hamlesi çerçevesinde çok önemli buluyoruz. Ayrıca savunma sanayimizin inovasyon merkezi olarak burada yer almaktan gurur duyuyoruz. Türkiye'de hayata geçirilen yüksek teknoloji geliştirmelerinin yurt dışına ihracı da giderek artıyor. Teknopark İstanbul olarak büyük bir bölümü savunma sanayi teknolojisi olmak üzere 2018 yılında 24 milyon doları aşkın ihracat gerçekleştirdik. Bu rakamın önümüzdeki yıllarda

katlanarak artacağını ve ülke ekonomimize büyük katma değer sağlayacağını düşünüyoruz. Teknopark’ımızda bulunan tüm şirketlerimizle ülkemizin Milli Teknoloji Hamlesi'ne katkı sunmaya devam edeceğiz."

7


T E K N O PA R K ' TA N

AVRUPA'NIN ZIRVESI ELBRUS'TA TEKNOPARK BAYRAĞI DALGALANDI Teknopark İstanbul çalışanı Burak Saral, Avrupa’nın en yüksek noktası Elbrus Dağı zirvesine ulaşmayı başardı. 5 bin 642 metre yüksekliğindeki Elbrus Dağı’na ekibiyle birlikte ulaşmayı başaran Saral, “Hayalim; Cumhuriyetimizin 100’üncü yılı olan 2023’te, 8 bin 848 metre yüksekliği ile dünyanın zirvesi olan Everest’te bayrağımızı dalgalandırmak” dedi. Kartal Dağcılık ve Doğa Sporları Kulübü Başkan Yardımcısı olan Burak Saral, ekibiyle birlikte yedi kıtanın en yüksek yedi zirvesini kapsayan Seven Summits (Yedi Zirveler) projesini gerçekleştirmek için yola çıktı. 1000’de 5 ölüm tehlikesi olan Elbrus Dağı zirvesine, kendisi ve ekibini sağ salim ulaştırıp geri dönmesini sağladı. Evli ve bir çocuk babası başarılı dağcı, yaklaşık 10 yıldır kış dağcılığı branşında profesyonel faaliyetlere liderlik yapıyor.

ÖZBEKISTAN HEYETINDEN TEKNOPARK ZIYARETI

8

PERSONELİMİZİ DESTEKLİYORUZ Spora ve sporcuya destek veren bir kuruluş olduklarını belirten Teknopark İstanbul Genel Müdürü Bilal Topçu, Burak Saral’ın başarısı hakkında “Değerli mesai arkadaşımız Burak Saral ile beş yıldır birlikte çalışıyoruz. Başaracağına inancımız tamdı” dedi. Topçu ayrıca “Teknopark İstanbul kampusunda tüm çalışanların spor yapabilmesi için bisiklet yolları ve koşu/yürüyüş parkurları bulunuyor. Personelimizin kendini geliştirebilmesi için havuz, tenis kortları, fitness salonu, basketbol sahaları ve daha birçok branşı barındıran spor kompleksini bu yıl başında faaliyete geçirdik. Çalışanlar her zaman sosyalleşme, spor yapabilme ve öğrenebilme imkanına sahip” dedi.

Özbekistan İnovatif Gelişim Bakan Yardımcısı Oybek Norinboyev ve beraberindeki heyet, Teknopark İstanbul'u ziyaret etti. Özbekistan heyeti ve Teknopark İstanbul yönetimi arasında bir görüşme gerçekleştirildi. Görüşmede, Özbekistan'da ortak bir teknopark kurulmasını da kapsayan bir iş birliği ve iyi niyet anlaşması imzalandı. Heyet, görüşmenin ardından Fikir Küpü Kuluçka Merkezi’ni ziyaret ederek girişimcilerin projeleriyle yakından ilgilendi.


TEKNOPARK İSTANBUL’DA 3'ÜNCÜ ETAP BİNALARIN TEMELİ ATILDI Daha çok şirkete destek vermek ve Türkiye’nin milli teknoloji hamlesine katkı sunmak üzere büyümeye devam eden Teknopark İstanbul’un 3'üncü etap binalarının temeli atıldı. 28 bin 566 metrekarelik büyük bir arazi üzerine konumlanan projenin inşaat alanı 113 bin metrekare kapalı alandan oluşuyor. Teknopark İstanbul’da bu yapıların da tamamlanmasının ardından yaklaşık 9 bin kişilik bir istihdam hedefleniyor. 90 milyon dolarlık teknoloji ihracatına imza atılan Teknopark İstanbul; İstanbul ve çevresindeki üniversitelerin araştırma kabiliyetlerini, nitelikli işgücünü ve bölge sanayisinin tecrübesini özellikle savunma sanayine entegre ediyor.

Türk savunma sektörünün inovasyon merkezi Teknopark İstanbul’da 3. Etap binalarının temeli atıldı. Teknopark İstanbul’da bu yapıların da tamamlanmasının ardından yaklaşık 9.000 kişilik bir istihdam hedefleniyor.

Teknopark İstanbul Genel Müdürü Bilal Topçu başta olmak üzere Teknopark İstanbul’un Bilim Teknoloji ve Danışma Kurulu üyeleri ve teknopark çalışanlarının katılımıyla düzenlenen törenle binaların temeli atıldı. 2019 yılının sonunda betonarme imalatlarının, 2020 yılı sonunda ise tüm inşaat faaliyetlerinin tamamlanması planlanıyor. Törende konuşan Teknopark İstanbul Genel Müdürü Bilal Topçu, Teknopark İstanbul’un Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın “Türkiye’nin yüz akı” dediği bir proje olduğunu vurgulayarak şunları söyledi: “Teknoparkımızda yüksek teknoloji geliştirmeleri hayata geçiriliyor. Altay Tankı, Anka İHA, Atak Helikopteri ve özellikle denizcilik sektöründe Milgem Korvet, LHD Amfibi Hücum Gemisi gibi savunma sanayisinin önde gelen Ar-Ge

projeleriyle ülkemizin milli teknoloji hamlesine katkı sunmaktan gurur duyuyoruz. Yine gururla söylemek isterim ki burada özellikle savunma sanayi alanında geliştirilen projeler dünyaya ihraç ediliyor.”

Umuyoruz ki Türkiye’nin en iyi Kuluçka Merkezi’ni Teknopark İstanbul’da hayata geçiririz. Arkadaşlarımız bunun için emek gösteriyorlar. Bu yatırımın hem teknoparkımız hem de ülkemiz için hayırlı olmasını diliyorum.”

TEKNOPARK İSTANBUL 2019’DA DA BÜYÜMEYE DEVAM ETTI "2019 yılı ekonomik olarak zor bir yıl olmasına rağmen daha fazla şirketi teknoparkımıza katarak hızlı büyümemizi sürdürdük. 110 bin metrekarelik, üçüncü etap inşaatlarımızın yaklaşık 32 bin metrekarelik A bloğunun (bunun 10 bin metrekarelik alanını da kuluçka merkezi olarak planladık) temelini attık. Bu projede emeği geçen tüm teknik ekibe teşekkür ediyorum. Biz o kadar hız kesmeden devam ediyoruz ki sağ olsun burada bizimle çalışan şirketler de bu hızı bizimle paylaşıyor. Binaları tam anlamıyla dört dörtlük bir hizmet verecek şekilde planlıyoruz.

BINALAR ÇEVRE DOSTU VE ENERJI TASARRUFLU Teknopark İstanbul’da 3. Etap kapsamındaki binalar LEED Gold sertifikasına uygun olarak inşa ediliyor. Bu sertifikaya uygun olarak çevre dostu ve enerji tasarrufu sağlayacak şekilde tasarlanan 3. Etap yapı bloklarının her biri enerji üretimi, atık suların tekrar kullanımı ve yağmur sularının geri kazanımı hususlarında kendi kendine yetecek şekilde tasarlanıyor. Yeni yapıların kullanım döneminde “Model Tabanlı Tesis İşletme” yapılması hedefleniyor.

9


T E K N O PA R K ' TA N

TTO GIRIŞIMCILERINİN PATENTLERİ, ISIF 2019’DA ÖDÜLLERI TOPLADI ISIF’19 fuarına katılan Teknopark İstanbul TTO girişimcilerine ait 10 patentin tamamı madalya ile ödüllendirildi. Ar-Ge ve inovasyon faaliyetlerinin ulusal ve uluslararası katılımcılarla buluşturulması ve üretilen teknik bilginin ticarileştirilerek toplumun yararına sunulması amacıyla hayata geçirilen İstanbul Uluslararası Buluş Fuarı ’nın (ISIF)dördüncüsü, 17-22 Eylül tarihleri arasında Teknofest Fuar alanında gerçekleştirildi. İlk senesinde 23 ülkeden 324, ikinci senesinde 29 ülkeden 367, üçüncü senesinde ise 22 ülkeden 384 yenilikçi teknolojiye ev sahipliği yapan ISIF, bu yıl da 20’yi aşkın ülkeden yüzlerce yeni teknolojiye ev sahipliği yaptı. ISIF’in bu yılki ödül törenine katılan Teknopark İstanbul TTO girişimcilerine ait 10 patentin tamamı madalya ile ödüllendirildi. Yedi gümüş, iki altın, bir onur madalyası ve son olarak en büyük ödül IFIA Grand Prix kupasını TTO ekibi kazandı. Gümüş madalyalarını, Elaa Teknoloji, Tunc Lacin Mamtaş, Muhammet Talha Büyükkaşlar Modüler Makina, Mansuri Çaynak Satek Arge, Şenel Canik Mobiki, Yunus Bal Stratejik Yenilikçi Girişimler, Prof. Levent Erkan ve Tarik Ozkul (iki patent) kazandı. Altın Madalya kazanan girişimciler ise Cidea firmasından Ali Çakıcı ve Asartechirmamızdan Burkay Alan oldu. Ayrıca TTO girişimcisi Doç. Dr. Özlem Akalın da IFIA Grand Prix onur ödülünü kazandı.

FİRMALARIN BİLİNİRLİĞİNİ ARTIRIYOR İçeriğindeki B2B görüşmeler, çalıştaylar ve paneller ile ekosistemin güçlü bir destekleyicisi olan ISIF, düzenlediği ödül töreniyle de firmaların yetkinliğinin dünya çapında bilinirliğe katkı sağlıyor. Hedef kitlesini uluslararası ve ulusal; bireysel buluşçular, Ar-Ge merkezleri, üretici ve ticari firmalar, sanayiciler, girişimciler, özel araştırmacılar, danışmanlar, patent ofisleri, özel veya

devlet destekli araştırma enstitüleri, bilim parkları, teknoloji geliştirme bölgeleri, teknoloji transfer ofisleri, üniversiteler, laboratuvarlar, fikri ve sınai mülkiyet hakları ile ilgili kurum ve kuruluşlar, melek yatırımcılar, risk sermayesi grupları, inovasyon teşvikçileri, patent vekilleri, buluş dernekleri, ilgili kamu kurumları ve sivil toplum kuruluşları oluşturuyor.

TEKNOPARK İSTANBUL, ARJANTIN’DE ÜST DÜZEY GÖRÜŞMELER YAPTI Teknopark İstanbul Yönetimi, Teknopark İstanbul’un savunma sanayisi ve ileri teknolojide sahip olduğu potansiyelinin anlatılmasına yönelik ziyaretlere yurt içi ve yurt dışında devam ediyor. Yönetimin bir diğer hedefi ise, uluslararası iş birliklerini artırmak. Bu bağlamda 8-11

10

Eylül 2019 tarihleri arasında Arjantin’in Cordoba eyaletini ziyaret eden Teknopark İstanbul Yönetim Kurulu Danışmanı Dr. Ata Şenlikci; Arjantin Devlet Bakanı, Uluslararası İlişkiler ve Yatırım Bakanı'nın yanı sıra Tarım ve Hayvancılık Bakanı ile bir araya gelerek ikili görüşmelerde bulundu.


TEKNOPARK İSTANBUL, YENI IŞ BIRLIKLERI IÇIN IASP DÜNYA TEKNOPARKLAR ZIRVESI’NDEYDI Teknopark İstanbul, 24 -27 Eylül tarihleri arasında, Fransa’nın Nantes şehrinde gerçekleştirilen, 36'ncı Dünya Bilim Parkları ve İnovasyon Merkezleri Zirvesi (IASP)’ne üst düzey yöneticileri ile katılım sağladı. Teknopark İstanbul, kongreye Yönetim Kurulu Üyesi Dr. Ata Şenlikçi, Genel Müdür Bilal Topçu ve Genel Müdür Yardımcısı Cem Duran katıldı. Bu yıl düzenlenen IASP 36'ncı Dünya Teknoparklar Zirvesi’nin teması “4’üncü Endüstri Devrimi: Başarılı Bir Geçiş İçin Kilit Güçlendiriciler Olarak İnovasyon ve Bilim Parkları” oldu. IASP’ye tüm dünyada faaliyet gösteren teknoparkların büyük bir kısmı katıldı. Teknoloji geliştirme bölgelerinin kalkınması, istihdam alanlarının artması ve özel sektörün Ar- Ge yatırımlarına öncelik vermesi noktasında neler yapılabileceği ele alındı. Genel Müdürü Bilal Topçu, zirve ile ilgili yaptığı değerlendirmede, “Teknopark İstanbul olarak artırmayı hedeflediğimiz uluslararası ilişkilerin kurulması noktasında zirve bizim için oldukça verimli geçti. Zirve süresince milli teknolojilerimizi dünyaya tanıtma ve ortaklık ilişkisi kurma noktasında önemli görüşmeler yaptık" dedi.

SSTEK, TEKNOPARK İSTANBUL FIRMALARINI BILGILENDIRDI Savunma Sanayii Başkanlığı iştiraki olan ve SSB tarafından belirlenen alanlarda savunma sanayisi firmalarına çeşitli seviyelerde destek sağlayan SSTEK Savunma Sanayileri Teknolojileri, Teknopark İstanbul firmalarına yönelik bir bilgilendirme toplantısı gerçekleştirdi. Teknopark firmalarının büyük ilgi gösterdiği toplantıda SSTEK Genel Müdürü Mustafa Gürsoy, bir sunum gerçekleştirerek, SSTEK olarak firmalara verilen destekleri anlattı. Bilgilendirme programının ardından Teknopark firmaları, SSTEK Genel Müdürü ve uzmanları arasında ikili görüşmeler gerçekleştirildi.

11


T E K N O PA R K ' TA N

CUBE INCUBATION GIRIŞIMCISİ SMA YAZILIM 500 BIN TL YATIRIM ALDI Teknopark İstanbul’un kuluçka merkezi Fikir Küpü bünyesinde yer alan girişimlerden SMA Yazılım Teknolojileri A.Ş., finans sektörüne yönelik geliştirdiği proje ile Alpha Danışmanlık’tan yatırım almayı başardı. KOBİ ve kurumsal şirketlere finansal ürünler sunmak üzere yola çıkan SMA Yazılım Teknolojileri A.Ş., kısa sürede önemli bir başarıya imza attı. 2018'in Ağustos ayında Teknopark İstanbul‘da Alper Uncuoğlu tarafından kurulan SMA Yazılım’ın ilk ürünü Finmaks, Alpha Danışmanlık'tan 5 milyon TL değerleme ile şirket hisselerinin yüzde 10'u karşılığında 500 bin TL yatırım aldı. Alpha Danışmanlık, ağırlıklı olarak enerji ve çeşitli yazılım yatırımları yapıyor.

Geliştirilen ilk ürün olan Finmaks ile ilgili bilgi veren Alper Uncuoğlu, ürün hakkında şunları söyledi: “Finmaks, bankaların açık bankacılık servis ve apilerinden faydalanarak müşterilerin tüm bankalarındaki vadeli/vadesiz hesap, kredi bakiye ve hareketlerini anlık olarak bir araya getirebiliyor. Bu bilgileri kullanarak müşterilerin finansal süreçlerini ve muhasebelerini

otomatize etmelerini sağlıyor. Ayrıca yapay zeka özelliği sayesinde finansal öngörülerini geliştirmelerine yardımcı oluyor.” SMA Yazılım kurucusu Alper Uncuoğlu, aldıkları bu yatırımı, uygulamayı geliştirmek ve teknolojilerini mümkün olan maksimum sayıda işletmeye ulaştırmak için kullanacaklarını açıkladı.

BÖLGEDEKI OKULLARA DONANIM DESTEĞI DEVAM EDIYOR Teknopark İstanbul, kurumsal sosyal sorumluluk anlayışı çerçevesinde bölgesinde yer alan eğitim kuruluşlarına teknolojik altyapı desteklerini sürdürüyor. Bu kapsamda Pendik Türk Telekom Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi’ne bilgisayar desteğinde bulunuldu. 12 Eylül 2019 tarihinde lise müdürü Ömer Faruk Genç ve Bilişim Teknolojileri öğretmenlerine üç dizüstü ve yedi masaüstü (biri master bilgisayar) olmak üzere toplam 10 adet bilgisayar ünitesi ve diğer donanımların teslimi gerçekleştirildi. Teknopark İstanbul, envanter desteklerinin yanı sıra gerçekleştirdiği Tekno Tur ve Tekno Staj programlarıyla da eğitime tam destek vermeye devam ediyor. Lise ve üniversite öğrencilerinin kariyer planlamalarına yardımcı olmak ve STEM (Bilim, Teknoloji, Matematik, Mühendislik) eğitimini teşvik etmek amacıyla düzenlenen; bedelsiz yerleşke gezi programı Tekno Tur kapsamında her yıl 40’tan fazla okuldan binden fazla öğrenci Teknopark İstanbul yerleşkesini ziyaret etme şansı yakalıyor. Öğrenciler, Teknopark firmaları ve Kuluçka Merkezi'nde yer alan girişimcilerle bir araya gelerek kariyer tavsiyeleri alıyor.

12


TEKNOPARK İSTANBUL’UN YENİ YÖNETİM KURULU BAŞKANI PROF. DR. METİN YEREBAKAN OLDU Güçlü yönetim, güçlü teknopark hedefiyle değişimini sürdüren Teknopark İstanbul’un yeni Yönetim Kurulu Başkanı Prof. Dr. Metin Yerebakan oldu. Eylül ayında Teknopark İstanbul’un Yönetim Kurulu Başkanlığı’nda görev değişimi oldu. Başbakanlık, Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı ve Savunma Sanayii Başkanlığı’na danışmanlık, DHM, Roketsan ve EURASIASAT Yönetim Kurulu üyelikleri yapan Prof. Dr. Metin Yerebakan, Teknopark İstanbul’un yeni Yönetim Kurulu Başkanı oldu. 1973 yılında İTÜ’den malzeme mühendisi olarak mezun olan Yerebakan, Devlet Planlama Teşkilatı’nda proje değerlendirme uzman yardımcısı olarak iş dünyasına giriş yaptı. DPT’den sonra Ege Üniversitesi Makine Mühendisliği bölümüne asistan olarak geçen Yerebakan, 9 Eylül Üniversitesi’nin kuruluşunda görev aldı ve burada doktorasını tamamladıktan sonra ABD, Massachusetts Institute of Technology’ye gitti. Prof. Dr. Yerebakan Türkiye’ye döndükten sonra Türkiye Vagon

Sanayii Genel Müdürlüğü yapmış demiryolu araçları tasarım ve modernizasyon projelerini gerçekleştirdi. Türkiye’nin özgün dizel elektrik trenini (Raybus) tasarladı. Prof. Dr. Metin Yerebakan kariyerine Rektör vekilliği, dekan vekilliği, bölüm başkanlıklarıyla devam ettikten sonra 1999 yılında emekli oldu. Emekli olduktan sonra kendi adı ile bir test ve belgelendirme şirketi kuran Prof. Dr. Yerebakan, 2012 yılına kadar bu alanda sanayicilere hizmet sundu ve 2012’de şirketini Hollandalı bir kuruluşa (KIWA) devrederek yeniden akademik hayata dönüş yaptı. Hâlen Yalova Üniversitesi öğretim üyesi olarak faaliyetlerini sürdüren Prof. Dr. Yerebakan, Türkiye Cumhuriyeti’nin yetiştirdiği idari, endüstriyel, akademik ve girişimcilik becerileriyle donanmış en başarılı bürokratlarından biri olarak kabul ediliyor.

OTOMOTIV TEKNOLOJISININ GELECEĞI FEV TÜRKİYE KONFERANSI'NDA Teknopark İstanbul firmalarından FEV Türkiye’nin düzenleyeceği; araç, motor ve güç aktarma organları endüstrisindeki öncü firmaları buluşturan FEV Day of Future Mobility Solutions Turkey 2019” uluslararası konferansı 24 Ekim’de, Crowne Plaza Asia Hotel, İstanbul’da gerçekleşecek. Bu yıl yedincisi düzenlenecek ve en son teknolojik gelişmelerin ele alınacağı konferansta, BMC, Ford Otosan, Tümosan gibi otomotiv sektörünün önde gelen firmalarının üst düzey

yöneticileri de birer konuşma yapacak. Hibrit ve elektrikli araçlar, akıllı araç ve mobilite teknolojileri, dizel motorlar, egzoz emisyon sistemleri, ve araç geliştirme konuları üzerine sunuşların yapılacağı etkinlik yeni nesil, elektrikli, birbiri ile haberleşebilen araçların gelişimi hakkında görüşlerin paylaşılacağı panel ile sonlanacak. Katılımın ücretsiz olduğu konferansa, www.fev.com/turkey.html adresindeki başvuru formu doldurularak kayıt yaptırılabilir.

13


T E K N O PA R K ' TA N

TÜRK SAVUNMA SANAYİSİ LONDRA’DA BULUŞTU

Türkiye’nin en büyük sanayi kümelenmesi SAHA İstanbul, aralarında ASELSAN, HAVELSAN, ROKETSAN gibi Türkiye’nin dev savunma sanayisi firmalarının yer aldığı 21 üyesiyle birlikte DSEI 2019, Uluslararası Savunma ve Güvenlik Ekipmanları Fuarı’na katıldı. Londra’da düzenlenen fuarda, Savunma Sanayii Başkanlığı ile birlikte Türkiye’den 47 firma yer aldı.

İki yılda bir gerçekleştirilen DSEI (Defence and Security Equipment International / Uluslararası Savunma ve Güvenlik Ekipmanları) Fuarı, kapılarını bir kez daha tüm dünyaya açtı. 10-13 Eylül 2019 tarihleri arasında İngiltere’deki ExCeL London Fuar Merkezi’nde düzenlenen fuarda, 21’i SAHA İstanbul üyesi olan 47 katılımcı yer aldı. Türkiye’nin en büyük, Avrupa Havacılık ve Uzay Kümeleri Birliği’ne üye ikinci büyük sanayi kümelenmesi SAHA İstanbul, DSEI 2019’da Türk savunma sanayinin potansiyelini ve gücünü uluslararası etkin bir platformda profesyonellere anlattı. Fuar sırasında Türk savunma sanayisi firmaları tarafından üretilen zıhlı araç platformları, insanlı-insansız çeşitli kara ve hava araçları, deniz sistemleri, silah sistemleri, elektronik sistemler, mühimmatlar, simülatörler, askeri tekstil ürünleri, lojistik destek ürünleri tanıtılarak sunumlar yapıldı.

Fuara katılan SAHA İstanbul Genel Sekreteri İlhami Keleş, “SAHA İstanbul olarak bu yıl yurt dışı tanıtım çalışmalarına ağırlık verdik. DSEI 2019 da katılmayı planladığımız etkin platformlardan biriydi. İngiltere, dünyada savunma sanayi ihracatçı ülkeleri arasında ilk sıralarda yer alıyor. 21 üyemizle birlikte DSEI 2019’a katıldık. Katılımcılar arasında Türkiye’nin gururu üyelerimiz ASELSAN, HAVELSAN, ROKETSAN gibi büyük firmaların yanı sıra savunma, havacılık ve güvenlik konusunda çeşitli alanlarda üretim yapan üyelerimiz de yer aldı. Hep birlikte Türk Savunma Sanayii'ni temsil ettik” dedi. DSEI 2019’a Türkiye’den; Savunma Sanayii Başkanlığı (SSB), SAHA İstanbul, Savunma ve Havacılık Sanayi İhracatçıları Birliği (SSI) ve TÜBİTAK Bilgem’in yanı sıra Artron, ASELSAN, Aselsan Sivas, Asfat, Ata Silah San. A.Ş., Ayesaş, Desan Shipyard, Femsan Electric Motors, FNSS, Garanti Giyim, Ges Engineering, Gökser, HAVELSAN, Kolt, Menatek, Makina ve Kimya Endüstrisi Kurumu (MKEK), MSI, Norm Technologies, Nurol Makina, Nurol Teknoloji, Ortem, Otokar, Oztek, Papilon, Profen, Repkon, ROKETSAN, Samsun Yurt Savunma, STM, Stoeger Silah Sanayi, Suprobox, TAIS Shipyards, Tekcan(Aksa Run Flat), Timsan, TISAŞ Trabzon Silah Sanayi A.Ş., Transvaro, TTAF Defence, Turac, Turmaks, Vestel Savunma, Volt Defence, Yakupoglu ve Zed firmaları katıldı.

TÜRK VE İNGİLİZ SAVUNMA ŞİRKETLERİ GÜÇLERİNİ BİRLEŞTİRDİ SAHA İstanbul üyesi Anova, UNIDEF Birleşik Savunma Sanayi ve AEI Systems; top sistemlerinin alt sistemlerinin tasarlanması, geliştirilmesi ve üretilmesi için güçlerini birleştirdi. Anova Yönetim Kurulu Üyesi Dursun Öner, UNIDEF Yönetim Kurulu Üyesi Cem Kurter ve AEI Systems Genel Müdürü Simon Angel, DSEI 2019 Uluslararası Savunma ve Güvenlik Ekipmanları

14

Fuarı'nda bir araya geldi. Görüşmede AEI'nin üretmekte ve geliştirmekte olduğu tüm top sistemlerinin alt sistemlerinin tasarlanması, geliştirilmesi ve üretilmesi konusunda iş birliği anlaşmasına imza atıldı. SAHA İstanbul standında gerçekleştirilen imza törenine, Cumhurbaşkanlığı Savunma Sanayii Başkanı İsmail Demir de katıldı. Üç büyük şirket, bir süredir 30x113

milimetre top sistemine özel esnek mermi yolu üretimi için iş birliği yapıyordu. Anova, dünyada en çok kullanılan kalibreler için esnek mermi yolu tedarikçisi konumunda bulunuyor. UNIDEF, silah sistemleri entegrasyonu alanında çalışıyor. İngiliz menşeli AEI Systems ise hava, kara ve deniz silahlarının tasarımı, geliştirilmesi, üretilmesi ve tedarikine yönelik faaliyet yürütüyor.


SAHA İSTANBUL, HİZMET AĞINI GENİŞLETİYOR SAHA İstanbul, başarıyla hayata geçirdiği kamu-üniversite-sanayi ekosistemi ile savunma, havacılık ve uzay sanayisi alanlarında Türkiye’nin milli teknoloji hamlesine ve teknolojik dönüşümüne destek veriyor. 404 üyesi ile Türkiye’nin en büyük sanayi kümelenmesi olan SAHA İstanbul; ihracatın yanı sıra yüksek katma değerli üretim yapan üreticiler yaratmak ve ekosisteme dahil etmek için çalışıyor. Kuruluşundan itibaren üyeleriyle birlikte Türkiye ekonomisine katkı sağlayan, gururlandıran pek çok başarı hikayesine imza atan SAHA İstanbul, network ağını hem Türkiye’de hem de yurt dışında genişletiyor. Savunma ve havacılık endüstrinin uluslararası önemli oyuncularıyla çeşitli platformlarda bir araya gelen SAHA İstanbul, Ankara’da hizmete açtığı üçüncü irtibat ofisiyle Anadolu’ya da yakınlaştı. SAHA İSTANBUL, ANKARA’DA Türkiye’nin en büyük sanayi kümelenmesi SAHA İstanbul, üçüncü irtibat ofisini savunma sanayinin kalbi Ankara’da hizmete açtı. İstanbul’u merkeze alarak Kuzey Marmara hattında yer alan sanayici, tersane, üniversite ve teknoparkların oluşturduğu potansiyelin savunma, havacılık ve uzay sanayisinde değerlendirilmesi amacıyla kurulan SAHA İstanbul, üçüncü irtibat ofisini Ankara’da açtı. SAHA İstanbul’un Teknopark İstanbul’daki merkez ofisinin yanı sıra YTÜ İkitelli Teknopark ve Hadımköy DESB’de irtibat ofisleri bulunuyor. 2015 yılında faaliyetlerine başlayan ve bugün 21 ilde toplam 404 üyesiyle Türkiye’nin en büyük sanayi kümelenmesi olan SAHA İstanbul’un Anadolu’ya yakınlaşmasını sağlayacak üçünçü irtibat ofisinin açılışı, yoğun bir katılımla Teknopark Ankara’da gerçekleştirildi. Açılışta, SAHA İstanbul Yönetim Kurulu Başkanı Haluk Bayraktar, Sanayi ve Teknoloji Bakan Yardımcıları Hasan Büyükdede, Savunma Bakan Yardımcısı Muhsin Dere, SSB Bakan Yardımcısı Faruk Yiğit, İVEDİK OSB Başkanı Hasan Gültekin, ASO Başkanı Nurettin Özdemir ve Savunma

Türkiye’nin en büyük, Avrupa Kümeler Birliği’nin en büyük 2’inci kümelenmesi SAHA İstanbul, hem Türkiye’de hem de yurtdışında hizmet ağını genişletiyor. Ankara’da 3’üncü irtibat ofisini açan SAHA İstanbul, yurtdışında önemli başarılara imza atıyor.

Havacılık Sanayi İhracatçıları Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Latif Aral Aliş konuşma yaptı. BIR EKSIKLIĞI TAMAMLAMIŞ OLDUK Açılışta konuşma yapan SAHA İstanbul Yönetim Kurulu Başkanı Haluk Bayraktar, kurulduğu 2015 yılından beri çok hızlı bir ivme ile büyümeye devam eden SAHA İstanbul’un bugün 404 üyesi ile Türkiye’nin en büyük kümelenmesi olduğunu ifade etti.

Haluk Bayraktar, “Amacımız, 2000’li yıllarda SSB bünyesinde başlayan milli teknoloji hamlesini desteklemek ve özel sektörün dinamizmini, savunma sanayisi ile buluşturmak. İstanbul merkezli kurulmuş olsak da 21 ilden üyelerimiz var. Savunma sanayisinin kalbi Ankara’da olmasak olmazdı. Bugün bu irtibat ofisini açarak eksikliği tamamlamış olduk” dedi. Son dönemde Türkiye’nin çevresindeki ülkelerde yaşanan sıcak gelişmelere dikkat çeken Haluk Bayraktar, sözlerine şöyle devam etti: “Çok dinamik bir ülkede yaşıyoruz. İhtiyaçlar çok hızlı değişiyor. Bunlara çok hızlı cevap vermek zorundayız. Ülke olarak bir projeyi alıp yıllarca sonucunu beklemek gibi bir lüksümüz yok. Çok hızlı bir şekilde çözüm geliştirmek zorundayız. Savunma sanayi bu alanda Türkiye’de öncü modeli oluşturuyor. Savunmada millilik kriteri, yerlilik olmazsa olmaz bir durum. Bu durumun diğer sektörlere de örnek olduğuna ve uygulandığına son zamanlarda şahitlik etmekteyiz”. 1974 Kıbrıs Barış Harekatı sırasında Türkiye’ye ambargo uygulanması sonucu ihtiyaçların karşılaması için devlet eliyle vakıf şirketlerinin kurulduğunu ifade eden Bayraktar sözlerini şöyle tamamladı: “Bugün TUSAŞ varsa ‘Kendi uçağını kendin yap’ kampanyası ile ortaya çıktı; milli telsizlerimizi üreten Aselsan varsa o dönemdeki ihtiyaçları yerli kaynaklarla üretmek üzere kuruldu. Devletimizin o günlerde yaşadığı sorunlara ürettiği çözümlerle bugünlere geldik. SAHA İstanbul da bugün hali hazırda yaşanan sorunlara, parasını verip alamadığımız uçaklara bir cevaptır. Artık devlet eliyle değil; devletin desteğiyle, özel sektörle, girişimci ekosistemiyle, üniversite sanayi iş birliğiyle, maliyet etkin bir biçimde savunma sanayi başkanlığının da katkılarıyla bu ekosistemi hayata geçirmemiz gerek. Bizim bu yaptıklarımızı milli teknoloji hamlesi olarak da adlandırabiliriz. Milli teknoloji hamlesi, bilimin ve teknolojinin dünyada belli eller altında toplanmasına bir itirazdır. Bu aslında kendi dinamiklerimizle, kendi insan kaynağımızla, kendi sermayemizle kendimize özgü geliştirdiğimiz bir çözümdür.”

15


K A PA K KO N U S U

1,75 MİLYON ZİYARETÇİ İLE DÜNYA REKORU KIRDI stanbul Havacılık, Uzay ve Teknoloji Festivali Teknofest; geçtiğimiz yılın ardından bu yıl, kapsam alanını genişleterek, 17-22 Eylül'de ikinci kez yapıldı. Türkiye Teknoloji Takımı Vakfı (T3 Vakfı) ile Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı öncülüğünde, ülkenin önemli kurum ve firmalarının destekleriyle düzenlenen festival, İstanbul Atatürk Havalimanı’nda gerçekleştirildi. Açılışı; Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Barank ile Teknofest Yönetim Kurulu Başkanı Selçuk Bayraktar yaptı.

İ

16

Türkiye'nin en büyük teknoloji etkinliği Teknofest, 1 milyon 750 bin ziyaretçi ile dünyanın en büyük havacılık festivali oldu. Altı gün süren festival, ilk günden itibaren 7’den 70’e ziyaretçi akınına uğradı. Katılanlar bir yandan Türkiye'nin teknolojide geldiği noktayı inceleme fırsatı bulurken; diğer yandan gösteri uçuşları, konser, atölyeler ve yarışmalarla coşkuyu zirvede yaşadı. Festival, 1 milyon 750 bin ziyaretçiyle "dünyanın en büyük havacılık festivali" haline geldi. Festivale; Solo Türk, Türk Yıldızları, Hürkuş, Türk Hava Kuvvetleri paraşüt atlayışı, Atak

helikopteri, TEİ İHA ve Rus yangın söndürme uçağı Be-200 ES ile Red Bull gösteri uçuşları renk kattı. Teknofest kapsamında yabancı ve yerli girişimcilerin buluştuğu "Take Off Uluslararası Girişim Zirvesi" ile "Yurt Dışındaki Türk Bilim İnsanları Kurultayı" da düzenlendi. Dünyanın en yetenekli drone pilotlarını ağırlayan festival, ayrıca 37 ülkeden 64 pilotun yarıştığı World Drone Cup'a da ev sahipliği yaptı.


GÖSTERILER NEFES KESTI Festivale nefes kesen gösteri uçuşları da damgasını vurdu. Altı gün boyunca devam eden etkinlikte, her gün, Solo Türk'ün başlattığı gösteri uçuşları ilklere sahne oldu. Ziyaretçiler Rusya'nın ünlü gösteri uçakları Russian Knights Aerobatic Team, Rus SU35 savaş uçağı ve MC-21 yolcu uçağının gösteri uçuşlarını da izledi. Festivalde geçen yıldan farklı olarak özellikle kamu ve özel kuruluşların hava araçlarının yanı sıra; kara ve deniz araçları, ziyaretçilerin incelemesine imkan verildi. Afet koordinasyon araçları, lastik tekerlekli zırhlı araçlar, çeşitli deniz araçları ve tanklar en çok dikkat çekenler oldu. Katılımcılar, alanda Türk Hava Kuvvetleri’nin A400 M uçağı, C160 askeri nakil uçağı, Türk Kara Kuvvetleri’nin CH-47 ve sikorsky helikopterleriyle F4 2020 savaş uçağı, KT1 ve T38 eğitim uçaklarının yanı sıra Sahil Güvenlik CN-235 MSA uçağı ile jandarma ve polis helikopterlerini de yakından inceleme imkanı buldu. Festivale katılanlar ayrıca serbest uçuş ve simülasyon deneyimlerini de yaşadı.

REKOR KATILIM SAĞLANDI

Teknofest’e katılmak isteyen binlerce kişi, ilk günden itibaren giriş bankoları önünde uzun kuyruklar oluşturdu. Altı gün süren festivale 1 milyon 750 bin kişi katıldı. Bu kapsamda Teknofest, 2009'da İngiltere'de düzenlenen ve 1 milyon 344 bin ziyaretçiyi ağırlayan Bournemouth Airshow'u bile geride bırakarak zirveye yerleşti.

Bu simülasyon deneyimlerden biri de Teknopark İstanbul standında yaşandı. Festivale, Türkiye’nin ilk tasarım ve üretim uçaklarından, Nuri Demirağ’ın eğitim uçağı Nu. D-36’nınsimülasyonuyla katılan Teknopark Istanbul, ziyaretçilere eşsiz bir sanal gerçeklik-VR deneyimi yaşattı. ÖDÜLLER 3 MILYONU AŞTI Dünyanın en büyük teknoloji festivali Teknofest kapsamında 38 farklı kategoride 19 yarışma düzenlendi. Dereceye girenlerin ödüllendirildiği yarışmalarda 3 milyon liradan fazla ödül verildi. 21 Eylül Cumartesi günkü törene Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan katıldı ve kazananlara ödüllerini verdi. Festivalde, araştırma proje yarışmalarında Gazi, Hacettepe, Amasya, Fırat, Celal Bayar, Eskişehir Teknik, İstanbul Bilgi ve Selçuk üniversitelerinin projeleri birinci olurken;

40 farklı ülkeden gelen 64 sporcunun katıldığı Dünya Drone Kupası'nda da dereceye girenlere ödülleri verildi. HEM EĞITTI HEM EĞLENDIRDI Çocuk, genç ya da yaşlı demeden her yaştan ziyaretçi, eğitici ve öğretici atölye çalışmalarına katıldı. Bu yılki festivalde Türkiye Teknoloji Takımı Vakfı standında Uzay Taşları, Robotumu Kodluyorum, Roketimi Tasarlıyorum, Eğlenceli Robotik, Nanoteknoloji, Enerji Teknolojileri, Elektronik Programlama, Robotik Kodlama, Mobil Uygulama ve Programlama ile Havacılık ve Uzay atölyeleri büyük ilgi gördü. Altı metreye kadar yükselip serbest uçuş deneyimi yaşatan Dikey Rüzgar Tüneli, Türk Hava Kurumu Paraşüt Platformu, Gökbilim Planetaryumu ve Bilim Seferberliği Planetaryumu da Teknofest boyunca büyük ilgi gördü.

Altı gün boyunca devam eden etkinlikte, her gün Solo Türk'ün başlattığı gösteri uçuşları ilklere sahne oldu.

SAYISIZ ETKINLIK YAPILDI

Festival, ziyaretçi sayısının yanı sıra etkinlik çeşitliliğiyle de ön plana çıktı. Diğer uluslararası festivaller, belli alanlarda ve sınırlı bir konseptte gerçekleştirilirken; Teknofest İstanbul, havacılık ve teknoloji alanında farklı alanlarda çok sayıda etkinliğe ev sahipliği yaptı. Etkinlikler için bu yıl toplam 410 bin metrekare alan kullanıldı. Festivalde havacılık şovları, workshoplar, konserler ve onlarca yarışma düzenlendi. Her çeşit simülasyona ev sahipliği yapan festivalde katılımcılar; helikopter pilotu, pilot ya da keskin nişancı olma fırsatı buldu. Festival kapsamında düzenlenen gösteri, aktivite ve seminerlerin yanı sıra Uluslararası Girişim Fuarı’nı ziyaret de ücretsiz olarak gerçekleşti. Askeri ve sivil katılımcı firmaların stantları, son güne kadar birçok etkinliğe ev sahipliği yaptı. Festival kapsamında gerçekleştirilen 44 kategorideki 19 teknoloji yarışmasına, 17 bin 373 takım, 50 bin yarışmacı katıldı ve 10 bin yarışmacı finalde boy gösterdi. Yarışmalara 122 ülke ve 81 ilden katılım sağlandı. Bunlardan biri Dünya Drone Kupası oldu. 38 ülkeden 64 profesyonel drone yarışçısı yarışmaya katıldı.

17


K A PA K KO N U S U

GÖRÜCÜYE ÇIKTILAR Sergilenen araçlar içerisinde Milli Muharip Uçağı, Bayraktar Akıncı Taarruzi İnsansız Hava Aracı, milli uçan araba Cezeri, mayına karşı korunaklı araç Kirpi, bomba imha robotları Ertuğrul ve Kaplan, çok motorlu insansız hava aracı Serçe, Altay tankı, özel operasyon aracı, su altı arama kurtarma timi aracı, taktik tekerlekli araç ve yerli tasarım sürücüsüz elektrikli araç da yer aldı. Festivalde Bayraktar Akıncı Taarruzi İnsansız Hava Aracı (TİHA), Cezeri Uçan Araba ve BMC Tulga'nın da bulunduğu birçok yerli hava ve kara aracı ilk kez sergilendi. Microsoft, Google ve Samsung gibi teknoloji devleri de etkinlikleriyle festivalde yer aldı. Türkiye’nin en büyük insansız hava aracı olan Akıncı ile savaş uçaklarının yükünün azaltılması ve terör ile mücadelede etkin bir rol oynaması bekleniyor. Akıncı’nın 40 metre kanat açıklığı bulunuyor. 1350 kilogram mühimmat ve elektnonik harp sistemleri taşıma kapasitesine sahip. Teknofest’te en çok dikkat çeken bir diğer araç ise beşinci nesil savaş uçağı Milli Muharip Uçak oldu. İlk milli muharip savaş uçağı, ASELSAN ve ROKETSAN’ın mühimmatlarıyla donatıldı. Baykar tarafından üretilen ve Türkiye’nin ilk yerli ve milli uçan aracı Cezeri de festivalin en çok dikkat çekenleri arasında yer aldı. Cezeri, Türk mühendisleri tarafından drone mantığıyla

18

tasarlandı. Bir kişi taşıyan aracın içinde bir ekran ve bir joystick bulunuyor. Cezeri'nin Proje Yöneticisi Ozan Yağcı, şu anda Cezeri'nin tek kişilik taşıma yapabildiğini, ilerleyen versiyonlarında iki veya daha fazla kişi için taşıma yapabileceğini belirtti. Yağcı, "İleriki zamanlarda bu prototipi tamamen şehir içi taşımacılıkta kullanılacak bir araç haline getirmeyi hedefliyoruz" dedi. Gelecek dönemde Cezeri'nin hem kargo hem de kentsel hava taşımacılığına yön vereceği ifade edildi. 38 FARKLI HAVA ARACI SERGILENDI Sergi alanında Türkiye'nin milli ve yerli imkanlarla ürettiği hava ve kara araçlarının yanı sıra yurt dışından gelen uçaklar da yer aldı. İlk yerli ve milli helikopter Atak ve eğitim uçağı Hürjet ile 38 farklı hava aracı festival alanında sergilendi. Kara araçları bölümünde ise

yolcularını mayın, balistik ve el yapımı patlayıcılara karşı koruyan BMC Amazon UKS-Otonom, Altay tankı, kirpi ambulans dahil dokuz araç yer aldı. HAVADAN HAVAYA ILK TÜRK FÜZESI Türkiye’nin ilk hava-hava füzesi Göktuğ, festivalde Hürjet’in altına monte edilmiş şekilde sergilendi. Tübitak Sage Müdürü Gürcan Okumuş, “2021 itibarıyla seçilecek uygun bir kurum tarafından seri üretimine başlanabilecek. Seri üretime geçtiğinde Hürjet’te, Akıncı’da, Milli Muharip uçağımızda kullanılabilecek bir füzemiz olacak” diye konuştu. Teknofest sergi alanında, Türkiye'nin milli ve yerli imkanlarla ürettiği hava ve kara araçlarının yanı sıra yurt dışından gelen uçaklar da katılımcılar tarafından ziyaret edildi. Rusların MC-21 tipi yolcu uçağı uluslararası ilk uçuşunu yaparak Teknofest’e geldi.


RAKAMLARLA TEKNOFEST

1,75 MiLYON Teknofest ziyaretçi sayısı

3 MiLYON TL Dereceye girenlere verilen toplam ödül tutarı

50 BiN

Festivale katılan yarışmacı sayısı

FESTİVALE

19 17.373 50.000

teknoloji yarışması takım yarışmacı katıldı.

YARIŞMALARA

122 18

ülke

ilden katılımcı sağlandı.

YARIŞMALARA

38 64

ülkeden profesyonel drone yarışçısı yarışmaya katıldı.

19


K A PA K KO N U S U

TEKNOFEST’TE ÖNE ÇIKAN YERLİ TEKNOLOJİLER Teknofest'te savunma ve havacılık şirketlerinin geliştirdiği teknolojiler kadar genç girişimci ve öğrencilerin ürettikleri projeler de büyük ilgi gördü. Öğrencilerin geliştirdiği elektrikli otonom araçlar dikkat çekiciydi.

ELEKTRIK ENERJİSİ İLE ÇALIŞAN GEN TM-480 Yazılımı ve motoru dahil tüm sistemleri yerli imkanlarla üretilen, sadece prototip için kullanılan bataryası yurt dışından temin edilen yerli ve milli araç Gen TM-480, Teknofest'te görücüye çıktı. Saatte 180 kilometre hıza ulaşabilen, tam dolu şarj ile 400 kilometre yol alan, karbonfiber gövdeli Gen TM-480; kablosuz bağlantı sistemleri, park freni, hız sabitleyicisi ve dokunmatik

20

sistemler gibi özelliklere de sahip. Gen Otomobil Ar-Ge Direktörü Nail Güzel, yerli imkanlarla geliştirilen otomobilin yüzde 100 elektrik enerjisi ile çalıştığını söyledi. Gen Otomobil olarak 2014 yılından beri çalışmalarını elektrikli araçlar üzerinde yürüttüklerini ve Gen TM-480’in İkitelli Organize Sanayi Bölgesi’nde bir yılda üretildiğini söyleyen Güzel, projeye yaklaşık 7 milyon dolar para harcandığını ve seri üretime dair çalışmaların devam ettiğini belirtti.

HİDROİST’TEN HİDROJEN ENERJİLİ ARAÇ Festivalde ilgi gören araçlardan biri de İstanbul Üniversitesi öğrencilerinin oluşturduğu “Hidroist” takımının geliştirdiği hidrojen enerjili araç projesiydi. Elektrik Elektronik Mühendisliği birinci sınıf öğrencisi Samet Özçadıroğlu, elektrikli bir araç yaptıklarını ama elektriği bataryadan değil hidrojenden elde ederek kullandıklarını ve geleceği hidrojende gördüklerini söyledi. Elektriği üretmenin hidrojeni üretmekten çok daha zor olduğunun altını çizen Özçadıroğlu, projelerini beş kişi kapasiteli, tamamen yerli ve milli bir araç yapmayı hedeflediklerini söyledi. İTÜ RACİNG’TEN FORMULA STUDENT ARABASI 2007 yılında İstanbul Teknik Üniversitesi öğrencileri tarafından kurulan "İTÜ Racing", Formula Student yarışlarına hazırlanan bir öğrenci kulübüdür. Klübün, uluslararası çapta düzenlenen ve dünyanın en önemli öğrenci yarışmalarından biri olan Formula Student yarışları için geliştirdiği sistem, Teknofest'te yerini aldı. Beelectric Driveless aracı, Türkiye’nin ilk ve tek elektrikliotonom Formula SAE aracı olarak tanıtıldı. Makine Mühendisliği 4. sınıf öğrencisi Ünsal Uslu, hem performanslı yarış arabaları yapmak hem de dünyada otonom teknolojilerini geliştirmek ve Türkiye'yi bu alanda temsil etmeyi amaçladıklarını belirtti.


CUMHURBAŞKANI ERDOĞAN: 84’E ULAŞAN TEKNOLOJI GELIŞTIRME BÖLGELERI, BILIM VE TEKNOLOJI EKOSISTEMIMIZIN TEMEL TAŞLARIDIR

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Teknofest’i beşinci gününde ailesiyle ziyaret etti. Erdoğan'a bazı bakanlar da eşlik etti. Erdoğan, yaptığı konuşmada, “Teknofest, bu yıl rekor kırdı. İnşallah çok kısa sürede bu etkinliğin ülkemizin en önemli markalarından biri haline geleceğine inanıyorum. Bu organizasyonun gerçekleşmesi için büyük özveriyle çalışan Sanayi ve Teknoloji Bakanlığımız ile Türkiye Teknoloji Takımı Vakfını bitmek bilmeyen enerjilerinden dolayı şahsım, milletim adına yürekten kutluyorum” dedi. Erdoğan ayrıca, “Dünyanın en iyi üniversitelerinde, araştırma merkezlerinde

ve üst düzey şirketlerinde çalışan Türk ve yabancı akademisyenler bize başvurdu. 'Çalışmalarımızı Türkiye'de sürdürmek, Türkiye'de katma değer oluşturmak istiyoruz' dediler. Lider Araştırmacılar Programı ile ülkemize gelen üst düzey araştırmacılar bu denli zengin bir araştırma ortamında bilimsel çalışma yapacaklar ve inşallah gençlerimize örnek olacaklardır. Bu programdan 98'i Türk, 29'u yabancı

ALTAY, ANADOLU VE ATAK’TA VR DENEYIMI BÜYÜK ILGI GÖRDÜ

Gençlerin savunma sanayiine ilgisini artırmak için çeşitli proje ve organizasyonlara her zaman destek olan Cumhurbaşkanlığı Savunma Sanayii Başkanlığı, da Teknofest’te önemli etkinliklere imza attı. SSB standında gerçekleştirilen Sanal Gerçeklik Etkinliği ile gençler, Altay Tankı, TCG Anadolu Gemisi ve Atak helikopterlerinin içindeymiş gibi deneyim yaşadılar. SSB’nin MÖ. 3'üncü yüzyıldan bugüne kadarki süreçte Türk savunma sanayisinin gelişimini anlatan zaman çizelgesi de ziyaretçiler tarafından büyük ilgi gördü. SSB tarafından düzenlenen SSB 2019 ROBOİK “İnsansız ve Otonom Kara Araçları” Yarışmasının ödül töreni de Teknofest kapsamında gerçekleştirildi. SSB Başkanı Prof. Dr. İsmail Demir, Teknofest ile ilgili yaptığı değerlendirmede “Festivalin bu yıl uluslararası ayağının daha fazla arttığını gördük. Gelecek dönemde sadece yabancı şirketlerin değil yurt dışındaki gençlerin de katılım sağladığı dünyada kendi çapında bir numara olan bir etkinlik haline geleceğine inanıyorum. Burada oluşturulacak sinerji de bize aydınlık mesajlar verecek” dedi.

olmak üzere 127 üst düzey araştırmacı faydalanarak, kritik araştırma geliştirme projelerinde önemli roller üstleneceklerdir. Yoğun ilgiyle karşılaştığımız Uluslararası Lider Araştırmacılar Programına önümüzdeki dönemde de devam edeceğimizin müjdesini paylaşmak istiyorum. Buna benzer bir programı yurt içinde çalışan araştırmacılarımız için de geliştireceğiz" şeklinde konuştu.

BAKAN VARANK: "HAYAL ETMEKTEN VAZGEÇMEYIN"

Açılışta Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank da konuşma yaptı. Bakan Varank, “Fikir üretin ve en önemlisi icat çıkarın. Hayal etmekten ve o hayallerin peşine düşmekten asla vazgeçmeyin. Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı olarak her adımınızda sizlerle birlikteyiz, sizlerle yol yürümek için varız” dedi. Türkiye’nin, milli teknoloji hamlesiyle yeni bir döneme girdiğini belirten Varank, bu hamlenin 82 milyon tarafından sahiplenilmesini istediklerini söyledi.

21


D E PA R T M A N

KULUÇKA MERKEZI YÖNETICISI GÜROL ÜZENÇ

“ULUSLARARASI DÜZEYDE EMSAL GÖSTERİLECEK BİR KULUÇKA MERKEZİ HEDEFLİYORUZ”

leri teknoloji ve Ar-Ge anlamında Türkiye’nin en nitelikli girişimcileri ve projelerine ev sahipliği yapan Teknopark İstanbul’un Kuluçka Merkezi Cube Incubation, sınırları aşmak için çalışmalarını hızlandırdı. “Küreselleşen dünyada startupların ve kuluçka merkezlerinin yerel düşünme lüksü yoktur” diyen Gürol Üzenç, dünyadaki yatırımcıların ilgilisini çekecek nitelikli ve derin teknoloji üreten girişim topluluğuna sahip olduklarının altını çiziyor. Dokuz ay içinde 400’den fazla girişimci firma görüşmesi organize ederek, 50’den fazla başarı hikayesi çıkarttıklarını söyleyen Kuluçka Merkezi Yöneticisi Gürol Üzenç ile yeni başarı hikayelerinin yazılabilmesi için izleyecekleri yol haritasını konuştuk.

İ

Teknopark İstanbul Kuluçka Merkezi yani yeni markasıyla Cube Incubation, bir süredir atılım içinde. Bu atılımın hedefinde ne var? Kendimize koyduğumuz en üst hedef, uluslararası bir merkez haline gelmek. Son dönemdeki atılımın vizyonunda bu hedef var. 2014 yılı Nisan ayından beri faaliyet gösteriyoruz ve bugüne kadar 300’den fazla girişim grubuna hizmet verdik. Şu anda da halihazırda kapasitemizin en üst noktasındayız ve 90’ı aşkın girişim grubunu bünyemizde barındırıyoruz. Hem bünyemizdeki girişimcilerimizden hem de dışarıdaki girişimcilerden gelen geri dönüşler, Türkiye’deki en iyi kuluçka merkezlerinden biri olduğumuzu

22

Uluslararası büyük yatırımcıların radarına aldığı bir kuluçka merkezi olma hedefiyle kendine yeni bir yol haritası çizen Teknopark İstanbul Kuluçka Merkezi Cube Incubation’ın en büyük gücü, sahip olduğu girişim topluluğu. Derin teknoloji alanında proje yürüten 90 girişim grubuna ev sahipliği yapan Kuluçka Merkezi, birkaç yıl içinde hizmet vereceği girişimci sayısını aynı anda 300’e çıkarmayı planlıyor.


doğruluyor. Bir startupın yerel düşünme lüksü olmadığı gibi kuluçka merkezleri ve teknoparkların da yoktur. Bu felsefeyle hedefimiz, uluslararası düzeyde bir değere ulaşmak ki bu anlamda önemli adımlar atmaya başladık. Bu adımlardan biraz bahsedebilir misiniz? Atılan adımlardan ilki Cube Incubation’ın girişimcilik ve teknoloji ekosisteminde hak ettiği unvana ve bilinirliğe ulaşmasına yönelik. Bizim girişimcilerimiz, yaş ortalaması yüksek (35 yaş civarında), derin teknoloji üreten ve oldukça nitelikli projelere sahip ve hepsi sektör tecrübelidir. Bu potansiyele rağmen girişimcilik ekosistemi, Kuluçka Merkezimizi yakın zamana kadar çok iyi tanımıyordu. Yaklaşık bir yıldır girişimcilik ekosisteminde sahip olmamız gereken üne ve markaya kavuşmak için yoğun çalışmalar yürüttük. Bu kapsamda Türkiye’deki neredeyse bütün girişimcilik ekosistemini buraya çekmiş bulunuyoruz. Artık çok sayıda yatırım grubu, bütün paydaşlar ve kurumsal firmalar bizi tanır hale geldi. Bu ilginin daha da artacağına inanıyorum. “Derin Teknolojili Girişimciler için Kuluçka Merkezi” mottusuyla yola koyuluyoruz. Kuluçka ve dahilinde gelecek programlarımızla girişimcilik camiasında ekol haline gelebilmek için gerekli adımları planlıyoruz. Yani buraya gelen girişimlerle, dışarıda faaliyetlerini devam ettirenler arasında çok büyük farklar yaratacak destek mekanizmalarını hayata geçirmeyi ümit ediyoruz. Girişimcileri ve projeleri doğru metodolojilerle ölçüp; onlar özelinde mentör, eğitim planı belirleme; hedefleri ölçülebilir olarak takip etme ve nihayetinde bu projeleri uluslararası pazar ve yatırımcılarla bir araya getirecek süreçler üzerine çalışmalar yürütüyoruz. Bu kapsamda ulusal ve uluslararası anlamında teşvik mekanizmalarına başvuru süreçlerimiz devam ediyor. Girişimciler için atılan adım da, girişimcileri yatırımcılar ile buluşturmanız diyebilir miyiz? Bu adımlardan sadece biri. Girişimcileri, girişim yolculuğu boyunca başarıya ulaştırabileceğiniz pek çok etmen var. Onlara müşteri veya yatırımcı bulabilirsiniz, teknik iyileştirme yapabilirsiniz, eğitim

DESTEK MEKANIZMALARI VAR, ÖZEL FINANSMAN EKSIK

Devletimizin, 11. Kalkınma Planı ve Teknoloji Odaklı Sanayi Hamlesi ve öncesinde açtığı çağrılar ile destek alanındaki eksikliği tespit ettiği ve çözmeye yönelik adımlar attığını söyleyebiliriz. TÜBİTAK gibi aslında destek mekanizmalarımız var ama noksan olan yatırım kısmı, o konuda biraz eksik kalıyoruz. Bizim girişimcilerimizin özel finansmana ulaşım noktasında sıkıntıları var. Ülke içerisinde belli bir zorluğumuz var ama bu zorluk mekanizmaların hızlanması ve çarkın dönmesiyle birlikte biraz daha kapanacak gibi. Girişimcilerimizin biraz daha global olarak bu işleri araştırması ve kovalaması gerekiyor.

"Bir start-up'ın yerel düşünme lüksü olmadığı gibi kuluçka merkezleri ve teknoparkların da yoktur. Bu felsefeyle hedefimiz, uluslararası düzeyde bir değere ulaşmak ki, bu anlamda önemli adımlar atmaya başladık."

GÜROL ÜZENÇ KULUÇKA MERKEZI YÖNETICISI

23


D E PA R T M A N

verebilirsiniz, mentorlük yapabilirsiniz. Dünyada uygulanan ve başarı sağlanan en iyi uygulamaları, ülke şartları dahilinde nasıl kullanabiliriz diye araştırıyoruz. Sonrasında küçük bir doğrulama ile hayata geçiriyoruz. Bu uygulanan yöntemlerden hangilerinin bize uygun olduğu ve girişimcilerimizin neye ihtiyacı olduğu yönünde çalışmalar yapıyoruz. İlk etapta eğitim noksanlığı olduğunu gördük ve bu noksanlık üzerine çalışmalarımızı yoğunlaştırdık. Şirket yönetimi, hukuksal ve finansal süreçler, markalaşma ve pazarlama süreçleri gibi ticari eğitimler ve seminerler düzenliyoruz. Her kabul ettiğimiz girişim grubunu üç günlük bir kampa alıyoruz ve onlara gelişim serüveni boyunca lazım olabilecek eğitimleri, ücretsiz bir şekilde sunuyoruz. Eğitimenlerimizin tamamı sektör profesyonellerinden oluşuyor. Önemli kurumlarda görev yapan ve alanında başarılı eğitmen kadromuz var. Bununla birlikte her hafta ticari yönümüzü güçlendirecek ve ufuk açacak konuşmacıları Kuluçka Merkezimizde ağırlıyoruz ve girişimcilerimizle bir araya getiriyoruz. Girişimcilerimizin networking eksikliğini kapatmaya yönelik olarak da büyük grupların üst düzey yöneticilerini Kuluçka Merkezimizde ağırlıyoruz. Bunu da girişimcilerimizle bir arada olma, onların projelerine yorum getirme beklentisiyle inşa ediyoruz ve bu

"Eğitimlerimizin tamamı sektör profesyonellerinden oluşuyor. Önemli kurumlarda görev yapan ve alanında başarılı, derleme bir eğitmen kadromuz var. Bununla birlikte her hafta burada bizim ticari yönümüzü güçlendirecek ve ufuk açacak konuşmacıları Kuluçka Merkezimizde ağırlıyoruz." 24

"Derin Teknolojili Girişimciler için Kuluçka Merkezi mottusuyla yola koyuluyoruz. Kuluçka ve dahilinde gelecek programlarımızla girişimcilik camiasında ekol haline gelebilmek için gerekli adımları planlıyoruz. Yani buraya gelen girişimlerle, dışarıda faaliyetlerini devam ettirenler arasında çok büyük farklar yaratacak destek mekanizmalarını hayata geçirmeyi ümit ediyoruz." durum zaman zaman ortak proje yapma, girişimcilerimizin onlara proje satması gibi süreçlere evrilebiliyor. Son dokuz ayda 60’tan fazla büyük, global ve kurumsal firmanın üst düzey yöneticilerini burada ağırladık. THY, Turkcell, Yıldız Holding, Pegasus, Vodafone, Albaraka Türk, İş Bankası, Sabancı ve Koç Holding iştirakleri gibi aklınıza gelebilecek bütün devleri ağırladık. Girişimcilerin bir diğer problemi yatırımcılara ulaşmamak. Biz bu 10 aylık süreçte 30’dan fazla yatırım gurubunu yatırımcılarıyla burada ağırladık. 200’den fazla yatırımcı, girişimci görüşmesini de birebir organize ettik. Görüştürdüğümüz girişimcilerimize zorunlu olarak yatırım sunumu hazırlama eğitimleri verdiğimiz için dünya standartlarında yatırım sunumları yapmalarını sağladık.

300

Kuluçka Merkezi’nin beş yılda ev sahipliği yaptığı girişimci sayısı

90

Kuluçka Merkezi’nde bulunan girişim grubu sayısı

Tüm bu çalışmaların, somut sonuçları çıkmaya başladı mı? 10 ayda 400’den fazla B2B görüşme organize ettik ve 50’den fazla başarı hikayesi çıkarttık. Büyük firma gruplarıyla ortak TÜBİTAK başvurusu yapanlar, onların müşterisi olanlar, ortak proje yapanlar ki, az önce belirttiğim Türkiye’nin devlerinden bahsediyoruz. Örneğin üç girişimcimiz, burada ağırladığımız Türkiye’nin en büyük bankalarından birine sadece iki hafta içerisinde fiyat teklifi geçti ve muhtemelen projelerden biri de kabul görecek. Temmuz ayında bir girişimimiz 5 milyon değerlemeyle yatırım aldı. Diğer dört girişimimizden de yatırım haberi bekliyoruz. Umarım yakın zamanda oldukça sansasyon yaratacak rakamlarla yatırım miktarları açıklayabileceğiz. Yurt dışından beklediğimiz bir yatırım var. Yurt içinden de yüksek meblağda bir yatırım bekliyoruz. Teknopark İstanbul’a çok sayıda firmanın girmek için yeni ofislerin yapılmasını beklediğini biliyoruz. Kuluçka Merkezi için de aynı şeyi söylemek mümkün mü? Girişimcilerin ilgisi nasıl? Ayda ortalama 40 başvuru alıyoruz. Başvuru nitelikleri genel olarak üst düzeyde. Gerçekten herhangi bir teknoparka ya da Kuluçka Merkezlerine gitseler yüzde 80’inin kabul olabileceği düzeyde. Biz de başvuru kabul edilme oranı yüzde 10, yüzde 15’lerde. Çünkü teknoparklar içerisinde en tematik teknoparklardan biri biziz. En fazla ve en katma değerli Ar-Ge çalışmalarının yapıldığı teknoparklardan da biriyiz. Kuluçka Merkezimizi de aynı sektörlerde,


ÖMER İKİZ

Cube Incubation'in tanınırlığını arttırmak üzere dijital medyada atılım yapmaya başlıyoruz. Bununla birlikte web sitemizi yeniliyoruz. İletişime, tokalaşmaya, selamlaşmaya inanarak insanlarla aramıza duvar örmemek için pek çok faaliyet yürütüyoruz. Girişimcimizi de tüm konularda yalnız bırakmamaya özen gösteriyoruz.

aynı dikeyde ve aynı üstün teknolojili projelere ev sahipliği yapan halde tutmaya çalışıyoruz. Bu yüzden de çok seçiciyiz. Şu an 90 girişim grubuna ev sahipliği yapıyoruz. Teknopark içinde 70’e yakın bizden mezun olan girişim grubumuz mevcut. Bunun içerisinde milyonluk ihracat rakamlarına ulaşan girişim gruplarından tutun 25 kişilik takımlara sahip olan mezun firmalarımız var. Bu başarı hikayelerini artırmak için Kuluçka Merkezi’nde daha fazla girişimciye şans vermek mümkün değil mi? Türkiye’nin derin teknoloji üreten girişimlerine karşı bizim sorumluluğumuz var. Bu sorumlulukla geçtiğimiz ay temelini attığımız Türkiye’nin fiziksel olarak sahip olabileceği en büyük Kuluçka Merkezini iki yıl içinde açmış olacağız. 90 olan girişimci sayımızı iki yıl içerisinde 300’e çıkarmayı hedefliyoruz. 300’den fazla start-up’ın yer alacağı sadece Türkiye için değil dünyada da sayılı merkezlerden biri haline geleceğiz.

DİLARA KARASU

RIDVAN AĞAÇ

Konforlu çalışma ortamı sunduğumuz fiziksel alanlarımız ile birlikte girişimcilerimiz için network imkanlarını arttırmak adına sosyal etkinlikler ve görüşmeler düzenliyoruz. Ortak proje kültürünü yaymaya çalışıyor ve yatırımcılarla girişimcilerimiz arasında sağlam bir köprü olmayı amaçlıyoruz.

Girişimcilerimizin hizmetine açmayı planladığımız 400 metrekarelik alana kurulu Prototip Atölyemiz ile girişimci gruplarımıza tasarım, mekanik üretim ve elektrik/elektronik alanlarında rahatlıkla çalışabileceği çalışma ortamı oluşturuyoruz. Bu sayede üretim maliyetlerini oldukça düşürme imkânı sunuyoruz.

Yeni binamıza geçerken kapsamları da genişletiyoruz. Yeni koyduğumuz bir sürü süreçten bahsettik. Öte yandan fiziksel olarak iyileştirmelerimiz devam ediyor. Yine Türkiye’de bir ilk olan Kuluçka Merkezi'nin sunduğu hizmetlerden biri olan Islak Kuru Laboratuvarımız var, biyomedikal, biyomühendislik, kimya, biyoloji alanında çalışan girişimcilerimiz bu Islak Kuru Laboratuvar'dan ücretsiz olarak yararlanabiliyor. Bu durum girişimcinin tek başına kendi sermayesiyle elde edebileceği çok zor imkanlardan biri. Diğer yandan girişimcilerimizin yüzde 60’ı bir şekilde donanım üretiyordu ve bizim prototip atölyesine ihtiyacımız vardı. İki ay içerisinde yaklaşık 400 metrekarelik bir prototip atölyesi açacağız ve bu anlamda tek çatı altında prototip üretmeye yönelik en geniş makine parkurlarından birine sahip olacağız. İçerisinde elektronik ve mekanik prototip üretiminde gereken ne varsa büyük oranda olacak. Yaklaşık 4 milyon TL’lik bir yatırımla bu alanı hizmete açacağız. Yine Türkiye’nin

neredeyse hiçbir Kuluçka Merkezi'nde olmayan İstanbul Sağlık Endüstrisi Kümelenmesi (İSEK) kapsamında dört adet Temiz Odamız bulunmakta. Bu odaların ikisini girişim gruplarımız, ikisini teknopark firmalarımız kullanıyor. Teknopark İstanbul’a baktığımızda savunma ve havacılık sanayi ağırlıklı bir teknopark. Aynı şey, Kuluçka Merkezi girişimleri için de geçerli mi? Türkiye’deki teknopark ekosistemine genel olarak baktığımızda, yazılım firmalarının yüzde 60’lık paya sahip olduğunu görüyoruz. Teknopark İstanbul’da ve kuluçka merkezimizde bu oran yüzde 30 civarındadır ve yapay zeka, otomasyon, optimizasyon, makine öğrenmesi gibi endüstriye, savunmaya ya da siber güvenliğe dokunan yazılımlara ev sahipliği yapıyoruz. Öte yandan girişimcilerimizin yüzde 20’ye yakını savunma sanayisine hizmet veriyor. Yüzde 10-15 dolayında ileri elektronik geliştirenler var ve yüzde 20-25 bandında medikal sektöründe hizmet gösteren firmalarımız mevcut.

25


TA R İ H T E N

AMBARGOLAR SAVUNMA SANAYISINDE MILLILEŞMEYI ARTIRIYOR

Kıbrıs Barış Harekâtı sonrası Amerikan Kongresi’nin Türkiye'ye uyguladığı silah ambargosu, Marshall yardımlarıyla sekteye uğrayan savunma sanayisindeki millileşme ruhunu yeniden canlandırdı. Türk savunma sanayisinde millileşmeye öncülük eden ve dünyanın en prestijli savunma sanayi listesi ‘Defense News Top 100’de yer alan ASELSAN, HAVELSAN ve TUSAŞ’ın temelleri de o dönemde atıldı. Rusya’dan alınan S-400’ler sonrası Türkiye’ye ambargo yaptırımı ve proje ortağı olmasına rağmen F-35’lerin teslimatından kaçınılması ise İngiltere’nin Osmanlı için inşa ettiği fakat teslim etmediği gemileri hatırlattı. 26

avunma sanayisinde atılan her adım, ABD ve Avrupa ülkeleri başta olmak üzere dünya ülkeleri tarafından yakın takibe alınır. Türkiye, son yıllarda hayata geçirdiği projelerle bu anlamda dikkat çekiyor. Türkiye’yi dünya savunma sanayisinin ana gündemine oturtan konu ise Rusya’ya sipariş verilen S-400 hava savunma sistemleri oldu. S-400’lerin teslim edilmesiyle Türkiye’nin F-35 Projesi’nden çıkarılması başta olmak üzere ekonomik yaptırımlar konuşulmaya başlandı. Bu durum, Savunma Sanayii Başkanlığı’nın millileşme stratejini bir kez daha haklı çıkardı. Bir asırdır belirli dönemlerde dolaylı ve direkt ambargolara maruz kalan Türkiye için yakın tarihinde önemli kazanımlar söz konusu.

S


Yıl 1911, Osmanlı İmparatorluğu, İngiltere’ye iki zırhlı gemi siparişi verir, gemilerin parasının büyük bölümü de halkın bağışladığı altınlar ile ödenir. “Sultan Osman” ve “Reşadiye” isimleri verilen gemilerin teslim günü geldiğinde İngiltere hükümeti, çeşitli bahaneler öne sürerek gemileri vermekten vazgeçer. Birinci Dünya Savaşı öncesi İngiltere hükümetinin gasp olarak nitelendirilecek bu davranışı, Türkiye Cumhuriyeti’nin “millileşme” zorunluluğuna büyük örnek teşkil eder. Bu nedenle savunma sanayisinin geliştirilmesi ve desteklenmesi önceliğe alınır. Mustafa Kemal Atatürk’ün savunma endüstrisinin öneminden bahsettiği İzmir İktisat Kongresi’nde Kırıkkale’de hafif silah ve mühimmat fabrikası kurulmasına ilişkin bir karar alınır ve sonraki yıllarda savunma sanayi başta olmak üzere devletin teşviki ile farklı endüstri dallarında fabrikalar kurulmaya başlanır. 1924’te hafif silah ve top tamir atölyelerinin yanı sıra marangozhaneler ve fişek fabrikaları, 1925’te Gölcük Tersanesi, 1926’da Eskişehir Hava Tamirhanesi ve Kayseri Uçak Fabrikası, 1927’de Kırıkkale Mühimmat Fabrikası ilk

BIR ASIRDIR AYNI SENARYO...

1911 1975 2019

Osmanlı İmparatorluğu, İngiltere’ye iki zırhlı gemi siparişi verir. Gemilerin parasının büyük bölümü halkın bağışladığı altınlar ile ödenir fakat İngiltere gemileri teslim etmez.

Kıbrıs Barış Harekâtı nedeniyle Türkiye'ye ambargo uygulayan ABD, yaklaşık 185 milyon dolar olan ve bedelinin büyük bir kısmı ödenmiş silahları vermez.

Türkiye proje ortağı olduğu F-35 Projesi’nden çıkarılmakla tehdit edilirken, teslim alması gereken uçakların teslimi geciktiriliyor.

kurulan fabrikalar olur. 1926’da kurulan Kayseri Uçak Fabrikası ve 1936 yılında kurulan Nuri Demirağ Uçak Fabrikası ise genç Cumhuriyet’in vizyonunu gösteren önemli birer örnektir. Alman firması Junkers ortaklığı ile kurulan Tayyare ve Motor Türk A.Ş. (TAMTAŞ); aradan geçen 13 yıl içinde

15’i Alman Junkers A-20, 15’i ABD Hawk muharebe uçağı ve 15’i de Alman irtibat uçağı olmak üzere toplamda 112 adet uçak üretme kapasitesine ulaştı. Fakat Almanlarla yaşanan “lisans çatışması” nedeniyle fabrika kapatıldı. TAMTAŞ’ın, faaliyette olduğu süre zarfında 200 civarında uçak üretildiği belirtiliyor.

27


TA R İ H T E N

UÇAK FABRIKASININ KAPATILMASI GIZEMINI KORUYOR

TAMTAŞ’ın boşluğunu Nuri Demirağ tarafından kurulan uçak fabrikası kapattı. Alman lisansıyla 24 adet NUD-36 eğitim uçağı ve altı yolcu kapasiteli NUD-38 yolcu uçağı üretildi. Uçak ve planörlerin tasarımlarını Türkiye'nin ilk uçak mühendislerinden Selahattin Reşit Alan çizdi. Reşit Alan, pilotluğunu yaptığı bir test sürüşünde uçağın hendeğe düşmesi sonucu hayatını kaybetti. Bu nedenle uçak fabrikasının almış olduğu

Alman lisansıyla 24 adet NUD-36 eğitim uçağı ve altı yolcu kapasiteli NUD-38 yolcu uçağı üretildi. Uçak ve planörlerin tasarımlarını Türkiye'nin ilk uçak mühendislerinden Selahattin Reşit Alan çizdi. 28

siparişler iptal edildi. Bir kanun çıkarılarak, uçakların yurt dışına satılması yasaklandı ve adeta fabrikanın kapatılmasına zemin hazırlandı. Yerli uçak fabrikasının kapatılması ile ilgili çeşitli iddialar olsa da kapatılma nedeni hâlâ gizemini koruyor.

KIBRIS BARIŞ HAREKATI ILE GELEN AMBARGO

Türkiye’nin direkt olarak ambargoya maruz kaldığı bariz örneklerden biri de ABD'nin 1974 Kıbrıs Barış Harekatı’ndan

SULZER MOTOR FIRSATI DEĞERLENDIRILEMEDI

Haliç tersanelerinde gemi inşa eden Türkiye, motor üretimi için de 80’li yıllarda Sulzer ile bir anlaşma yapmıştı. Türkiye’de inşa edilecek gemilere takılacak motorların bazı parçaları Türkiye’de üretilmeye başlanmıştı. Üretimde tecrübe kazanılmasıyla Pendik Tersanesi içinde motor fabrikası kurularak, motor üretilmeye başlanmıştı. Gemi motorlarında yerlilik oranı yüzde 40’a kadar çıkmıştı. Pendik Tersanesi’nin 1999 yılında Deniz Kuvvetleri’ne devredilmesine kadar 99 dizel motor üretildi. Deniz Kuvvetleri, fabrikayı tamir atölyesine dönüştürdüğü için motor üretimi durduruldu. Türkiye’nin şu sıralar yerli motor üretim çalışmaları Eskişehir’de kurulu Tülomsaş fabrikalarında devam etse de, Sulzer fabrikasının kapatılmasıyla motor imalatında kazanılan bilgi kaybedilmiş oldu. Çünkü fabrikanın son yıllarda ürettiği motorlarda yerlilik oranının yüzde 60’a ulaştığı belirtiliyor.


sonra Türkiye’ye askeri malzeme ve teçhizat satışını yasaklaması ile yaşandı. 5 Şubat 1975 yılında başlayan ve üç yıl süren silah ambargosu kapsamında, NATO çerçevesi içinde gösterilen bütün askeri malzemeye ambargo konuldu. Türkiye'nin yaklaşık 185 milyon dolarlık ve bedelinin büyük bir kısmı ödenmiş silah siparişleri de bu ambargonun kapsamına alındı. Türk Silahlı Kuvvetleri’nin Hava Kuvvetleri'ne ait uçaklar ile Deniz Kuvvetleri'ne bağlı muhrip ve denizaltıların yedek parça sıkıntısı nedeniyle faaliyetleri kesintiye uğradı. Almanya ve İngiltere de ABD’nin yaptırım ambargo kararı doğrultusunda Türkiye’ye yardımı kesti. Parası ödenen Fantom uçakları Türkiye’ye teslim edilmedi. Bakım için ABD’ye gönderilen C-130 uçakları iade edilmedi ve Türkiye, bu uçakların hangarda bulunduğu her gün için para ödemek zorunda kaldı.

ASELSAN’IN DOĞUŞU...

ABD’nin silah ambargosu, Türkiye’nin yerli savunma sanayisine olan ihtiyacını

bir kez daha ortaya çıkardı. Uygulanan silah ambargosunun olumsuz etkileri giderilmeye ve savunma sanayisinin gelişmesine yönelik bazı girişimler başlatıldı. Türk Silahlı Kuvvetleri Güçlendirme Vakfı ile bu vakıf bünyesinde bulunan ASELSAN, TUSAŞ, HAVELSAN ve ROKETSAN gibi milli savunma sanayi firmalarının kuruluşu, bu dönemde alınan kararlar ve elde edilen tecrübeler sonucunda gerçekleşti. 1975 yılında sadece Türk Silahlı Kuvvetleri’nin haberleşme cihaz ihtiyaçlarının karşılanması amacıyla kurulan ASELSAN bugün, dünyanın en prestijli savunma sanayi listesi olarak kabul edilen ‘Defense News Top 100’de, 52'nci sırada yer alıyor. 2018 yılında 1,8 milyar dolarlık ciroya ulaşan ASELSAN, TSK’nın ihtiyaç duyduğu birçok teknolojiyi milli imkanlarla üretiyor. 80’li yılların başında kurulan TUSAŞ (TAİ) da bugün Defense News Top 100’de yer alırken, HAVELSAN ise Güney Kore'den Umman'a, Kazakistan'dan Pakistan'a kadar 12 ülkede ürün ve çözümleri kullanılan teknoloji şirketi haline geldi.

1975 yılında sadece Türk Silahlı Kuvvetleri’nin haberleşme cihazı ihtiyaçlarının karşılanması amacıyla kurulan ASELSAN bugün, dünyanın en prestijli savunma sanayi listesi olarak kabul edilen ‘Defense News Top 100’de, 52'nci sırada yer alıyor.

29


İŞTE KADIN

“TÜRKIYE, 2023’TE HEDEFLERINE ULAŞACAK” Savunma sanayi ve Ar-Ge çalışmaları son yıllarda dünya gündeminden düşmüyor. Savunma Sanayi Başkanlığı Ar-Ge ve Teknoloji Yönetimi Daire Başkanı Şaduman Aziz, “2023’te kendi teknolojisini üreten, rekabet gücüyle, ihracat potansiyeliyle hedeflerine ulaşmış bir Türkiye göreceğiz” diyor. aduman Aziz, 2000 yılından bu yana Savunma Sanayi Başkanlığı’nda görev yapıyor. Bugüne kadar önemli projelerde yer alan Aziz, “Yurt dışı bağımlılığı olmadan üretilen, katma değeri yüksek, ileri teknoloji ürünler, ülkemizi küresel pazarda daha güçlü kılacak. Hatta artan verimliliği ile yabancı sermayenin de ülkeye girişi hızlanacak” diyor. Ar-Ge harcamalarının gayrisafi yurt içi hasılaya oranlarını değerlendiren Aziz, “Dünyada gelişmiş statüdeki ülkelerin yüzde 3 ile yüzde 5 arasında değişen hedefleri olduğunu görüyoruz. Türkiye’nin 2023 Ar-Ge yoğunluk hedefi, yüzde 3 olarak belirlenmiş durumda. Bu oldukça önemli bir hedef” diyor. Savunma Sanayii Başkanlığı Ar-Ge ve Teknoloji Yönetimi Daire Başkanı Şaduman Aziz; savunma sanayisi alanında Türkiye ve dünyadaki gelişmeleri değerlendirdi.

Ş

ODTÜ Havacılık ve Uzay Mühendisliği mezunusunuz ve aynı bölümde doktora derecesine sahipsiniz. Hayalleriniz ve şu anki kariyeriniz arasında farklılıklar var mı? Bilim ve teknoloji, öğrenciliğimden beri hayatımın bir parçası oldu. Daire Başkanlığımızın görevi; bir yandan uçak, gemi, helikopter gibi savunma sistem ve platformlarımızın ihtiyaç duyduğu teknolojileri geliştirmeye çalışmak, bir yandan da bizi gelecekte lider konuma getirecek

30

yeni teknolojileri ülkemize kazandırmak. Mesleki kariyerim itibariyle, ülkemizin teknolojik hedeflerine önemli katkılar sağlaması beklenen, çok daha büyük hedeflerin, hayallerin bir parçasıyım artık. Bu yüzden şu anda hayallerimden ve hedeflerimden uzak bir yerde değilim. Hayaller ve hedefler insan hayatında hep var olmalı. Mühendis olmayı başardım ancak hayallerim bitti diyemem.

2000 yılından bu yana Savunma Sanayi Başkanlığı’nda önemli projelerde yer aldınız. Bu projelerden biraz bahseder misiniz? Göreve başladıktan sonra Hava Araçları Daire Başkanlığı bünyesinde yürütülen JSF, A400M, Hürkuş, KT1-T eğitim uçağı gibi çeşitli uçak projelerinde ve AB412 helikopter projesinde Teknik Müdür olarak görev yaptım. 2011 yılından

ŞADUMAN AZIZ SAVUNMA SANAYIİ BAŞKANLIĞI AR-GE VE TEKNOLOJI YÖNETIMI DAIRE BAŞKANI

“Dünyanın ilk 10 ekonomisi içinde yer alan bir Türkiye için Ar-Ge ve inovasyon çalışmalarımıza hız kesmeden devam ediyoruz.”


itibaren Helikopter Daire Başkanlığı Geliştirme Projeleri Grubu'nda yürütülen Özgün Helikopter Programı, Genel Maksat Helikopter Projesi, Jandarma Helikopter Modernizasyonu Projesi, Özel Kuvvetler Komutanlığı S-70 Helikopteri Modernizasyonu (YARASA) Projesi, Özel Kuvvetler Komutanlığı Analog S-70 Helikopteri Modernizasyonu, SGK Helikopter Tedariki (MARTI) Projesi, Mi-17 Depo Seviyesi Bakım Projesi ve EGM Helikopter Tedariki projelerinde Grup Müdürü olarak görevliydim. 2016 yılından bu yana ise Ar-Ge ve Teknoloji Yönetimi Daire Başkanı olarak görev yapıyorum. Daire Başkanlığımızda ileri malzemeler, algılayıcılar, bilgi teknolojileri, tahrip ve KBRN alanlarında 72 Ar-Ge projesi yürütülüyor. Sizi en çok heyecanlandıran proje hangisi oldu? Benim için “en çok” tanımlamasına uyan bir proje yok aslında. Çünkü biri, ilk

görev aldığınız proje olmasından dolayı; diğeri en zorlu, uzun ve belki mücadeleli süreçlerden geçirdiği için gönlünüzde farklı yerlere sahip olabiliyor. O nedenle direkt olarak bir proje ismi veremiyorum. Peki en son görev aldığınız proje hakkında ne düşünüyorsunuz? Ar-Ge Daire Başkanlığı bünyesinde yeni

"Göreve başladıktan sonra Hava Araçları Daire Başkanlığı bünyesinde yürütülen JSF, A400M, Hürkuş, KT1-T Eğitim Uçağı gibi çeşitli uçak projelerinde ve AB412 helikopter projesinde Teknik Müdür olarak görev yaptım."

başlayan her Ar-Ge projesinde ayrı bir heyecan duyduğumu özellikle belirtmek isterim. Çünkü “Ar-Ge”, alan itibariyle çok dinamik olmak zorunda olduğunuz süreçlere sahip. Ar-Ge projeleri ilk kez yapılacak işler olması itibariyle içinde riskler barındıran, dolayısıyla heyecanı çok olan projeler. Savunma alanında Türkiye’yi yurt dışı bağımlılığından kurtaracak ve savunma sistemlerimizi milli ve yerli olarak geliştirmemizi sağlayacak ürünlerimizin en temel teknolojileri bu Ar-Ge çalışmalarının sonucunda kazanacağız. Bu bakımdan yeni başlayan veya başarıyla tamamlanan her bir Ar-Ge projesi beni çok heyecanlandırıyor. Savunma sanayii son yıllarda kamuoyunda sıkça gündeme geliyor. Bu gündemin oluşmasında Ar-Ge çalışmalarının önemli rol oynadığını düşünüyoruz. Siz ne dersiniz? Son yıllarda savunma sanayisinin gündemde olmasının sebebi; ülkelerin savunma ve güvenlik çalışmalarının yoğun bir şekilde teknoloji içermesi. Teknoloji de dünyada her an gelişen bir unsur ve bu sayede büyük bir rekabet yaşanıyor. Bu yarışın en etkili ve fark yaratacak unsuru ise savunma alanındaki Ar-Ge ve inovasyon çalışmaları. Bu nedenle teknoloji odaklı Ar-Ge, Ür-Ge, bilimsel yaratıcılık (inovasyon) stratejilerinin belirlenmesi ve teknoloji projelerinin yönetilmesi konusu Başkanlığımız için stratejik öneme sahip. Ar-Ge ve Teknoloji Yönetimi Dairesi olarak nasıl bir görev tanımınız var? Hangi alanlarda faaliyetleriniz bulunuyor? Tüm kara, hava, deniz platformlarımızda veya sistemlerimizde Ar-Ge projeleri planlıyor, başlatıyor ve yürütüyoruz. Amacımız; yurt dışı bağımlılık, hükümet tehditleri gibi nedenlerle ihtiyaç duyulan teknolojileri kazanmak. Diğer taraftan; geleceğin askeri ortamında ihtiyaç duyulacak, değişen ve çeşitlenen ihtiyaçlarla uyumlu teknoloji konseptlerinin geliştirilmesi için çalışıyoruz. İnovasyon odaklı Ar-Ge p rojeleri ile silahlı kuvvetlerimizin yeni harekât tarzlarına katkı sağlamayı amaçlıyoruz.

31


İŞTE KADIN

Ar-Ge projeleri nasıl yürütülüyor? Kullanıcı makamlardan gelen yetenek ihtiyaçları ve geleceğe dönük teknoloji ihtiyaçları değerlendiriliyor. Çalıştay, panel ve toplantılar vasıtasıyla Savunma Sanayii Bakanlığı tarafından kamu, sanayi, araştırma kuruluşları ve üniversitelerle koordineli olarak hazırlanıyorlar. Sürekli güncel tutulan Ar-Ge Teknoloji Yol Haritası kapsamında yürütülüyorlar. Bu metodolojiyle, Ar-Ge’den sanayileşme ve ihracata kadar tüm aşamalar sistem bütünlüğü içinde ele alınıyor. Ar-Ge projeleri; kullanıcı makam, akademisyen, sanayici dahil tüm paydaşların yer aldığı bir istişare ortamı ile sürdürülüyor. Yol haritası nasıl belirleniyor? Her yıl belirli alanlarda; kamu, sanayi, araştırma kuruluşları ve üniversite temsilcilerinin yer aldığı geniş katılımlı teknoloji panelleri düzenliyoruz. Bu panellerde konunun daha alt detayda çalışılması gerektiğine karar verilmesi halinde “odak teknoloji ağları” (OTAĞ)

"Amacımız; yurt dışı bağımlılık, hükümet tehditleri gibi nedenlerle ihtiyaç duyulan teknolojileri kazanmak. Diğer taraftan; geleceğin askeri ortamında ihtiyaç duyulacak, değişen ve çeşitlenen ihtiyaçlarla uyumlu teknoloji konseptlerinin geliştirilmesi için çalışıyoruz."

YÜZDE 3

Türkiye’nin 2023 Ar-Ge yoğunluk hedefi

gerçekleştiriyoruz. Bunlar katılımı daha belirli sayıda tuttuğumuz çalıştay ve toplantılar oluyor. Teknoloji yol haritamızı çıkan sonuç raporları ile her yıl güncelliyoruz. Türkiye’deki ve dünyadaki Ar-Ge yoğunluğunu nasıl değerlendiriyorsunuz? Kalkınma Planı’nda orta ve yüksek teknoloji üretimine, Ar-Ge’ye yönelik hedefler var... Ar-Ge harcamalarının gayrisafi yurt içi hasılaya oranlarına bakıldığında; dünyada gelişmiş statüdeki ülkelerin yüzde 3 ile yüzde 5 arasında değişen hedefleri olduğunu görüyoruz. Türkiye’nin ise 2023 Ar-Ge yoğunluk hedefi, yüzde 3 olarak belirlenmiş durumda. Bu oldukça önemli bir hedef. Bu hedefe ulaşmak için yapılan çalışmalarda Savunma Sanayii

32


Bakanlığı’nın (SSB) Ar-Ge çalışmalarının rolü oldukça büyük. Savunma sanayisindeki mevcut gelişmeleri ve çalışmaları değerlendirdiğinizde, 2023’te nasıl bir fotoğraf görmeyi bekliyorsunuz? Söz konusu hedefe ulaşılmasında tüm paydaşların etkin bir koordinasyon ve iş birliği içinde çalışıyor olması gerekiyor. Nitelikli insan kaynağını da kazanmış olmamız şart. Bu konuda gerekli faaliyetler ve tedbirler, SSB tarafından stratejik planda belirlenmiş durumda. Başkanlığımız bu plan dahilinde oldukça yoğun bir gündemle çalışıyor. Geleceğin muharebe ortamına hazır, uluslararası rekabet gücü en yüksek seviyelere ulaşmış, yurt dışı talep gören özgün ürünleriyle faaliyet gösteriyor. Dünyanın ilk 10 ekonomisi içinde yer alan bir Türkiye için Ar-Ge ve inovasyon çalışmalarına hız kesmeden devam ediyoruz. Ben, bir konuda en iyisi için çok çalışan, emek veren herkesin o çalışmanın sonucunu alacağına inanırım. Bu nedenle bizzat içinde bulunduğum ve bir kısmına da yakından şahit olduğum tüm bu yoğun

“ÇOK IYI BIR MÜHENDIS OLMAYI ISTEDIM”

İlkokuldan itibaren hedefim, mühendis olmaktı. Bilim konusunda meraklı ve çalışkan bir öğrenciydim. İlerleyen zamanlarda, özellikle lise dönemlerimde, mühendis olma hedefimin yanına “çok iyi bir mühendis olmayı” ve “en iyi üniversiteyi kazanmayı” da ekledim. ODTÜ bu nedenle ilk tercihim oldu. ODTÜ’de iyi bir mühendislik istiyordum. Havacılık ve Uzay Mühendisliği de tercihlerim arasındaydı. Bugün kendimi daha iyi değerlendirebiliyorum ve “İyi ki bu bölümden mezunum” diyorum. Çünkü bölümümü çok severek okudum. Dört yıllık lisans programından sonra kopamayıp, yüksek lisans ve doktora derecemi de bu alanda tamamladım. Şu anda havacılık ve uzay konularının çok yakından ilgili olduğu Savunma Sanayii Başkanlığı’nda Ar-Ge ve Teknoloji Yönetimi Daire Başkanı olarak görev yapıyorum.

“Gelecekte robotik harici iskeletler, akıllı tekstiller, ilaçlar ve kesintisiz insan-makine ara yüzleri gibi yapay araçlarla bireysel insani yetenekler güçlenecek.” çalışmalar sonucunda kendi teknolojisini üreten, rekabet gücüyle, ihracat potansiyeliyle hedeflerine ulaşmış bir Türkiye’yi ilerleyen zamanlarda ve 2023’te hep birlikte göreceğiz. Teknopark İstanbul’un Bilim Kurulu Üyesi olarak da görev yapıyorsunuz. Teknopark İstanbul ve teknoparkların ekosisteme katkıları hakkında ne düşünüyorsunuz? Üniversite-sanayi iş birliği; teknolojik yetkinliğimizin gelişmesinde önemli ve vazgeçilmez bir gereklilik. Teknoparklar ise bu işbirliğini sağlayacak mekanizmalardan biri. Yurt dışına bağımlılık konusu; teknoparkların bilimsel faaliyetleri teşvik etmesi, teknolojik işbirlikleri sağlaması ve ileri teknoloji yatırımlarını yönlendirmesiyle gündemden düşecek. Yurt dışı bağımlılığı olmadan üretilen, katma değeri yüksek, ileri teknoloji ürünler, ülkemizi küresel pazarda daha güçlü kılacak. Hatta artan verimliliği ile yabancı sermayenin de ülkeye girişi hızlanacak. Bu açıdan teknoparklar; araştırma uygulamalarının ticarileşmesi, var olan akademik bilgi birikiminin sanayiye aktarılmasında sağladığı altyapı ve projeye dayalı çalışma kültürü ile üniversite–sanayi ilişkilerinden beklenen faydanın sağlanmasında temel rol oynuyor. Teknoparkların; bilimsel çalışmaların

sanayileşmesi ve ekonomik değere çevrilmesinde ekosisteme büyük katkı sağlayacağını düşünüyorum. Savunma sanayisinin geleceğini nasıl değerlendiriyorsunuz? Bizi nasıl bir gelecek bekliyor? Teknoloji hızla ilerlemeye devam ederken, savaş ortamında da önemli değişikliklerin meydana gelmesi kaçınılmaz olacak. Gelecekteki savunma sistemleri kurgulanırken iki konunun önemli rol oynayacağını düşünüyorum. Bunlardan birincisi; “konvansiyonel harbe” göre önemi giderek artan “terörizmle mücadele” ve “meskûn mahal muharebeleri”. İkincisi ise yapay zeka, robotik sistemler, otonomi gibi alanlardaki teknolojik gelişmelerin etkisiyle geleceğin muharebe sahasında insan varlığının giderek azalması ve makinaların varlığının artması. Teknolojik eğilimler açısından robotik harici iskeletler, akıllı tekstiller, ilaçlar ve kesintisiz insan-makine ara yüzleri gibi yapay araçlar ile bireysel insani yetenekler güçlenecek; robotlar ve diğer otonom araçlar arasında koordinasyon yapabilme kabiliyeti önem kazanacak; sürü robotların etkileşimi ve birlikte kullanımı üzerine yapılan araştırmalar artarak devam edecek; robotlar daha yetenekli hale geldikçe, askeri operasyonların hemen hemen her alanından insan varlığı azalmaya başlayacak.

33


GÜNDEM

11'INCI KALKINMA PLANI’NDA SAVUNMA SANAYİSİNE BÜYÜK ROL DÜŞÜYOR 34


11'inci Kalkınma Planı çerçevesinde, Savunma Sanayii Başkanlığı’nın gelecek dört yılı kapsayan kalkınma planında, kritik teknolojilerde yüzde 100 milli savunma sanayisi oluşturulmasının yanı sıra ihracatın beş kat artırılması var. 019-2023 yıllarını kapsayan 11'inci Kalkınma Planı, Temmuz ayında TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu'nda kabul edildi. Sanayileşme ve yüksek teknoloji hedeflerinin dikkat çektiği 11'inci Kalkınma Planı’nda, önceliğe alınan altı sektör başta olmak üzere, üretimde ‘millileşme’ stratejisine vurgu yapıldı. Aynı dönem için hedeflerini açıklayan Savunma Sanayii Başkanlığı da 2023 yılına kadar savunma sanayi ihracatını beş kat artırmayı ve TSK’nın ihtiyaç duyduğu araçları yerli imkanlarla üretmeyi kendine hedef koydu. Savunma sanayisinde kazanılan know how ise sanayiye aktarılacak.

2

İHRACAT 4 YILDA 5 KAT ARTACAK

2019-2023 yıllarını kapsayan 11'inci Kalkınma Planı, TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu'nda kabul edilerek yürürlüğe girdi. Plan doğrultusunda, imalat sanayisinde belirlenen öncelikli sektörler başta olmak üzere yerli üretimin artırılması ve sanayileşmenin hızlandırılması öngörülüyor. Kimya,

ilaç ve tıbbi cihaz, otomotiv, makine ve elektrikli teçhizat, elektronik ve raylı sistem araçları öncelikli sektörler olarak belirlendi. Öncelikli sektörlere ilaveten tarım, turizm ve savunma sanayi de kalkınma planında öncelikli gelişme alanları olarak belirlendi. Savunma Sanayii Başkanlığı (SSB) 11'inci Kalkınma Planı 2019-2023 Savunma Sanayii Hedefleri başlıklı bir infografik yayınlayarak, savunma ve havacılıkta son yıllarda yaşanan atılımın ve milli kalkınmanın devam edeceğini gösterdi. SSB’nin yayımladığı grafikte savunma sanayisinin cirosu ve ihracat hedefi en çok dikkat çeken bölümler oldu. 2018 yılında 6,7 milyar dolar olan savunma sanayi cirosunun 2023 yılında 26,9 milyar dolar; 2 milyar dolar olan ihracat gelirinin ise beş kat artarak 10,2 milyar dolar olarak belirlendiği açıklandı. 2018’de 44 bin 700 kişiyi istihdam eden savunma ve havacılık sanayisinin 2023 istihdam hedefinin 79 bin 300 olacağı belirtildi. TSK’nın ihtiyaç duyduğu savunma sanayisi araçlarında yerlilik oranı artmaya devam ediyor. SSB’nin yayınladığı grafikte, 2018’de savunma ve havacılıktaki yerlilik oranının yüzde 65 olduğu belirtilerek, 2023 yerlilik hedefinin yüzde 75 olduğu vurgulandı.

SAVUNMA SANAYİ 2023 HEDEFLERİ Savunma ve Havacılık Sanayii Cirosu (Milyar Dolar) Savunma ve Havacılık Sanayii İhracatı (Milyar Dolar) Savunma ve Havacılık Sanayii İstihdamı (Bin Kişi) Savunma Sanayii Yerlilik Oranı (%)

2018 6,7 2,0 44,7 65

2023 26,9 10,2 79,3 75

ORTA VE YÜKSEK TEKNOLOJIYE AĞIRLIK VERILECEK

Teknolojik ürünlerin önceliğe alındığı 11'inci Kalkınma Planı’nda; orta-yüksek teknolojili sanayilerin imalat sanayi ihracatındaki payının yüzde 36.4’ten 44.2’ye, yüksek teknolojili sanayilerin imalat sanayi ihracatındaki payının ise yüzde 3.2’den yüzde 5.8’e çıkarılması hedefleniyor. Bu çerçevede 2023’te Ar-Ge harcamalarının milli gelire oranı yüzde 0.96’dan yüzde 1.8’e çıkarılacak. Bu harcamalar içinde özel sektör payı da yüzde 56.9’dan yüzde 67’ye yükseltilecek. KOBİ’lerin Ar-Ge harcamalarındaki payı da yüzde 19,6’dan yüzde 25’e çıkarılacak.

35


GÜNDEM

11'inci Kalkınma Planı’nda Savunma Sanayisinde Yer Alan Politika ve Tedbirler Savunma ve havacılık sanayisinde atılacak kalkınma adımları 17 maddede toplandı.

11'inci Kalkınma Planı’na göre 153 bin olan tam zamanlı Ar-Ge personel sayısının 2023’te 300 bine çıkarılması planlanıyor.

Savunma elektroniğinde elde edilen kabiliyetlerin sivil alana transferi ve bu alanda ticarileşmeye yönelik destek ve teşvikler sağlanacak.

Milli teknolojiler ve yerli imkânlarla savunma sanayisinde dışa bağımlılığı asgari seviyeye indirecek projeler hayata geçirilecek.

Yerlileştirme yol haritası belirlenerek uygulanacak ve savunma sanayi yerlilik oranı artırılacak.

Vizyoner Genç Projesi kapsamında gençlere staj, iş imkânları, teknoloji yarışmaları gibi sektörel bilgiler sunulacak.

Savunma sanayisine yönelik kritik teknolojilerde yüzde 100 milli savunma sanayi oluşturulması için ileri teknolojiler eksenli proje ve yatırımlar gerçekleştirilecek.

Savunma sanayisinde nitelikli insan gücü ihtiyacını karşılamak amacıyla eğitim altyapısı güçlendirilecek ve KOBİ’ler başta olmak üzere sektör firmalarına destek sağlanacak.

36

Sektördeki tüm paydaşlar arasındaki iş birliği, koordinasyon ve paylaşımı güçlendirmek üzere her yıl çeşitli etkinlikler (Savunma Sanayii Şurası ve ortak akıl çalıştaylarının yanı sıra bölgesel sanayi, teknopark, kümelenme ve OSB buluşmaları) düzenlenecek.

Milli teknolojiler ve yerli imkânlarla, ürünlerin teknik özelliklerinin giderek geliştirildiği ileri versiyonları oluşturulacak. Farklı harekât ihtiyaçlarına ve görev alanlarına hitap edebilecek ürün ailesine sahip olma yaklaşımı benimsenecek. Plan döneminde Altay tankı, yerli hava savunma sistemleri ve deniz platformları envantere kazandırılacak. Envanterdeki İnsansız Hava Aracı (İHA) sayısı artırılacak, İHA motoru prototipinin ve kara araç motorunun teslimi yapılacak.

Savunma sanayisinin ilişkili olduğu alanlara yönelik mesleki ve teknik okulların ihtiyaç analizleri yapılarak, standardize edilecek ve ihtiyaç duyulan illerde bu okullardan açılacak.

Savunma sanayisi teknolojilerinde dönüşümün yönetilmesi sağlanacak. Teknolojik olarak birbirini besleyebilecek sektörlerde çoklu kullanım yaygınlaştırılacak. Milli teknoloji hamlesine hız kazandırılacak.

Sektör ihracatının artırılması amacıyla ülke ve proje bazlı ihracat stratejileri belirlenecek.

Savunma sanayi ürünleri geliştirilirken sistem, alt sistem ve bileşen seviyesinde dışa bağımlılık azami ölçüde azaltılacak.

Savunma sanayisi ekosistemini güçlendirmek ve sürdürülebilirliği sağlamak üzere; nitelikli insan gücü ihtiyacını karşılamak amacıyla eğitim altyapısı güçlendirilecek. Başta KOBİ’ler olmak üzere sektör firmalarına destek sağlanacak, ihracatı ve ekosistemdeki iş birliğini artırmaya yönelik tedbirler alınacak.

Savunma sanayisine yönelik, kritik teknolojilerde yüzde 100 milli savunma sanayisi oluşturma ve geleceğin harp konseptini şekillendirme vizyonları doğrultusunda, temel ve ileri teknoloji eksenli proje ve yatırımlar gerçekleştirilip desteklenecek.

Savunma sanayisinin mevcut kabiliyetlerini tüm ülkeyi kapsayacak şekilde belirlemek üzere, endüstriyel yetkinlik veri altyapısı geliştirilerek yetenek envanteri oluşturulacak.

Teknolojiye olan ilgi ve yatkınlığı artırmak için Savunma Sanayi Akademisi aracılığıyla eğitim verilecek.

Savunma sanayisi sektöründe faaliyet gösteren KOBİ’ler dâhil tüm firmalara, Savunma Sanayii Yatırım ve Geliştirme Faaliyetlerini Destekleme Programı kapsamında finansal destek sağlanacak.

Endüstriyel Yetkinlik Değerlendirme ve Destekleme Programı (EYDEP) ile firmalara eğitim, danışmanlık ve rehberlik destekleri odaklı mali yardım sağlanacak.

Sektörler arası çoklu kullanım olanakları analiz edilerek, bunların somut projelere dönüştürülmesine yönelik model geliştirilecek.



MİLLİ TEKNOLOJİLER

FOKUS’TAN YERLI EL TIPI HEDEF İŞARETLEYICILERI Az sayıda üreticinin gerçekleştirdiği lazer teknolojisini odağına alan Fokus; tamamen yerli ve milli olarak geliştirdiği lazer teknolojisini, güdümlü mühimmata rehberlik eden yüksek kaliteli Lazer Hedef İşaretleyiciler yapmak için kullanıyor.

38

eknopark İstanbul firmalarından biri olan ve savunma sanayisine yönelik geliştirdiği çok özel teknolojiyle dikkat çeken Fokus’un kurucusu Tunç Nahi, savunma sanayisini, katma değerli yani teknolojik ürün üreterek döviz kazandıran önemli bir sektör olarak görüyor. Savunma sanayisinin Ar-Ge’ye muhtaç bir sektör olduğuna vurgu yapan Tunç Nahi, her bir Ar-Ge projesinin savunma sanayisini geliştireceğine ve savunma sanayisinin de diğer sektörleri geliştireceğine inandığı için tamamen bu alana yöneldiklerini belirtiyor. 2003 yılında mühendislik üzerine kurulan ve ana merkezi Tuzla’da bulunan Fokus, Teknopark İstanbul’da da önemli Ar-Ge çalışmaları gerçekleştiriyor. Tunç Nahi, askeri elektro optik Ar-Ge ve

T

lazer işaretleme çalışmalarının bazılarını Teknopark Ar-Ge Merkezleri'nde yaptıklarını söylüyor. “GELIŞTIRDIĞIMIZ MODÜLER LAZER TEKNOLOJISI, SAĞLIKTA DA KULLANILIYOR” Savunma sanayisinde millilik oranının yüksek olmasının ülkenin bağımsızlığına


Fokus, Lazer Hedef İşaretleyicileri ve ürün satışı dışında, dünyanın birçok ülkesine mühendislik ve know how transferi de gerçekleştiriyor.

temel oluşturacak stratejik unsurların başında geldiğini belirten Tunç Nahi, dünya konjektöründeki çalkalanmaların müttefik ülkeler arasında dahi oluşan çıkar çatışmalarının ambargoya dönmesine neden olduğunu söylüyor. Bu durumda ilk etkilenenlerin kritik teknolojili ürünler olduğunu ekleyen Nahi, bir ülkenin ancak savunma sanayisinin gücü ölçüsünde bağımsız olabileceğini savunuyor. "Sektörde tamamen yerli ve milli olarak geliştirdiğimiz lazer teknolojisini, güdümlü mühimmata rehberlik eden yüksek kaliteli Lazer Hedef İşaretleyiciler yapmak için kullanıyoruz" diyor. Tunç Nahi, geliştirdikleri ürünle ilgili şu bilgileri paylaşıyor: “Harekatlarda hedefe hassas olarak yönlendirilmiş güdümlü mühimmat kullanılması karşı tarafa verilecek zahiatı maksimumda tutup, sivil kayıpların engellenmesi açısından zaruri olmuştur. Günümüzde yaygın olarak kullanılan güdümlü mühimmatların büyük bir bölümü lazer güdümlü olup, gerek roket gerekse bombanın vuracağı hedefin bir Lazer Hedef İşaretleycisi tarafından noktalanması gerekiyor. Firmamızca geliştirilmiş olan modüler lazer teknolojisi, değişik uygulamalara olanak vermektedir. Bu da her türlü platform ve ara yüze uyum sağlamamızı ve ürünlerimizi sürekli geliştirip, çeşitlendirmemizi, sağlık,

endüstri gibi farklı sektörlere de çözüm üretebilmemizi sağlıyor. Biz de ihtiyaç doğrultusunda yeni ürünler geliştiriyoruz. Ürünlerimizde yabancı bir lisans ve kontrole tabi malzeme kullanmadığımız için ITAR gibi kısıtlamalara tabi değiliz. Bu da yurt dışına satışımız ile ilgili avantaj sağlıyor.” TSK’NIN IHTIYACI IÇIN ÜRETTI En yeni ürünlerinin tarihçesine de değinen Nahi şöyle devam ediyor: “İstanbul Teknopark Ar-Ge Merkezimizin kurulmasını takiben firmamıza SSB Başkanı Sayın İsmail Demir öncülüğünde yapılan geniş katılımlı bir ziyarette, lazerleri ne kadar küçültebileceğimize örnek olarak 2015 yılında tamamlayıp

ABD’ye ihraç ettiğimiz lazer sistemimizi gösterdik. Bunun üzerine özel kuvvet askerlerimizin ellerine sığabilecek kadar küçültülmüş, sahada kullanılacak bir lazer işaretleyicisine ihtiyaç olduğu vurgulandı. Biz de yakın mesafeden işaretleme yapacak, kompakt, el tipi işaretleyici geliştirmek üzere çalışmalara başladık. Konsept Prototipimiz, IDEF 2019’da ülkemizin savunma sanayisinin en büyük yıldızlarından biri olan ROKETSAN’ın yeni geliştirdiği ile beraber ROKETSAN standında sergilendi ve büyük ilgi gördü. Birbirini tamamlayan iki milli projenin yan yana sergilenmesi bizim için çok gurur vericiydi.”

TUNÇ NAHI FOKUS KURUCUSU

39


R Ö P O R TA J

“HEDEFIMIZ DÜNYA ILE YARIŞMAK” Delta V, Türkiye ve dünyada uzay alanında ilkleri gerçekleştimeye devam ediyor. Delta V Uzay Teknolojileri A.Ş. Yönetim Kurulu Üyesi Dr. Arif Karabeyoğlu, “Dünyanın ilk sıvı oksijenli ve parafin yakıtlı hibrit roket sistemini uçurduk. Rakiplerimize göre teknolojik olarak oldukça iyi durumdayız” diyor.

elta V Uzay Teknolojileri A.Ş., uzay teknolojileri alanında yaptığı Ar-Ge çalışmalarını gizlilikle sürdürüyor. Bugüne kadar yaptıkları çalışmalar hakkında kamuoyunu özellikle bilgilendirmediklerini belirten Yönetim Kurulu Üyesi Dr. Arif Karabeyoğlu, “Türkiye’de birçok ilki gerçekleştirdik. Dünyada ise ilk sıvı oksijenli ve parafin yakıtlı hibrit roket sistemini uçurduk. Faaliyetlerine yeni başlamış bir firma olarak önceliğimiz; Ar-Ge çalışmalarımız ve projelerimizin başarıyla yürütülmesi oldu” diyor. Karabeyoğlu, şu anda Hibrit Uzay Roket Motoru Geliştirme (HURM) Projesi’ni başarıyla sürdürdüklerini sözlerine ekliyor. Delta V Uzay Teknolojileri A.Ş. Yönetim Kurulu Üyesi Dr. Arif Karabeyoğlu, sürdürülen Ar-Ge çalışmalarını ve Türkiye’nin uzay alanında attığı adımları dergimiz Target için değerlendirdi.

D

DR. ARIF KARABEYOĞLU DELTA V UZAY TEKNOLOJILERI A.Ş. YÖNETIM KURULU ÜYESI

40

Delta V, hangi misyonla kuruldu? Misyonumuz; uzaya erişim, uzay operasyonlarının sağlanabilmesi için gerekli itki ve güç teknolojilerinin geliştirilmesi ve bunların sistem ve platformlara uygulanması. Elde edeceğimiz teknoloji ve sistemler sayesinde dünyayla rekabet edebilecek fırlatma sistemleri, kademe itici ve uzayda çalışabilecek motorlar geliştirilip bunları ürüne dönüştürmeyi hedefliyoruz. Neden bugüne kadar kamuoyunda yer almadınız? Şimdilik tamamen Ar-Ge odaklı çalışan ve faaliyetlerine çok yeni başlamış bir firmayız. Bu nedenle önceliğimiz, Ar-Ge çalışmalarımız ve projelerimizin başarıyla yürütülmesi oldu. Belirli bir noktaya ulaşmadan, firmamız ile ilgili kamuoyuna bilgi paylaşımında bulunmayı tercih etmedik. Delta V olarak şu ana kadar hangi alanlarda çalışma yaptınız? Türkiye’nin birçok ilkini gerçekleştirdik. İlk kompozit gövdeli hibrit roket motorunu ürettik, en büyük sıvı oksijen beslemeli roket motor tesisini kurduk, en büyük sıvı oksitleyici ile çalışan roket motorunu ateşledik ve ilk sıvı oksijenli roket motor testini gerçekleştirdik. Dahası dünyanın ilk sıvı oksijenli ve parafin yakıtlı hibrit roket sistemini uçurduk. Şu anda da T.C. Cumhurbaşkanlığı Savunma Sanayii Başkanlığı tarafından desteklenen Hibrit Uzay Roket Motoru Geliştirme (HURM) Projesi’ni yürütüyoruz. HURM Projesi şu anda hangi aşamada? HURM, beş aşamadan oluşan bir proje. Şu ana kadar üç aşamasını başarılı bir şekilde ve zamanında bitirdik. Dördüncü aşama çalışmaları sözleşme takvimine uygun olarak devam ediyor. Gittikçe büyüyen itki seviyesindeki motorlarla testlerimizi sürekli gerçekleştiriyoruz. Ayrıca uçuş testlerimizi de sürdürüyoruz. Kasım ayında uzaya erişim kabiliyeti olan büyük motorlarla statik ateşleme test faaliyetlerimiz başlayacak.


Geliştirdiğiniz teknoloji, bugün hangi ülkelerde kullanılıyor? Amerika, Almanya, Norveç ve Tayvan menşeli şirketler, operasyonel hibrit roket sistemleri üzerinde yaptıkları çalışmalarla biliniyor. Bunun dışında Kanada, Polonya, İtalya, Japonya, Brezilya ve Avustralya gibi birçok ülke de hibrit roketler üzerinde Ar-Ge çalışmalarını sürdürüyor. Delta V, dünyadaki rakiplerine göre teknolojik olarak oldukça iyi durumda.

“Tecrübelerimiz, genç mühendislerimizin oldukça yetenekli ve azimli olduğunu gösteriyor. Türkiye’nin önemli uzay projelerinde kritik rolleri başarıyla üstlenebileceklerine inanıyoruz.”

Fırlatma sistemlerinin geliştirilmesinde hangi aşamadasınız? Test etmeyi sürdürdüğümüz yörünge altı çalışan sonda roketleri, yörüngeye fırlatma yapacak sistemlerin geliştirilmesi sürecinde kullanılan önemli bir basamak. Yörünge fırlatma sistemlerinde kullanılabilecek milli ve yerli motor teknolojisi geliştirme çalışmalarını başarıyla sürdürüyoruz. Geçen yıl kurulan Türkiye Uzay Ajansı (TUA) ile Türkiye’nin geldiği noktayı nasıl buluyorsunuz? TUA’nın temel hedefinin “Milli uzay programını hazırlamak ve bu kapsamda projelerin hayata geçirilmesini sağlamak" olarak özetlenebileceğini düşünüyorum. Bu ajansın kurulup faaliyete geçmiş olması, Türkiye’nin uzay alanındaki etkinliğinin artırılması açısından çok önemli bir hamle. Dünyadaki gelişmeler doğrultusunda, önümüzdeki yıllarda uzay alanında yapılacak projeler, hem ticari hem de stratejik olarak büyük önem taşıyor. Türkiye’nin bu kritik alanda önemli bir açılım yapmış olması oldukça sevindirici.

TUA ile görüşme imkanınız oldu mu? Evet. TUA Başkanı Serdar Hüseyin Yıldırım, yakın bir tarihte Delta V’ye bir ziyaret gerçekleştirdi. Bu ziyarette kendisine fabrika ve test alanında yaptığımız çalışma ve kabiliyetlerimizden bahsettik. Bu arada TUA’nın, özgür bir uzay programı yürütebilmek için gerekli olan, sürdürülebilir ve maliyet etkin bir uzaya erişim kabiliyetinin kazanılması konusuna önem vereceğini düşünüyoruz. Bu, bizim de en önemli misyonlarımızdan biri. Türkiye’de uzay teknolojileri alanında çalışan uzman ve mühendis yetkinliğini nasıl değerlendiriyorsunuz? Direkt olarak uzay alanında çalışan teknik personel sayısı ne yazık ki oldukça sınırlı. Ancak bu sayı uzay alanındaki proje hacminin büyümesi ile tabii ki artacaktır. Şu ana kadar olan tecrübelerimiz, genç mühendislerimizin oldukça yetenekli ve azimli olduklarını gösteriyor. Tecrübe kazandıklarında, Türkiye’nin önemli uzay projelerinde kritik rolleri başarıyla üstlenebileceklerine inanıyoruz. Sizce uzay bilimi alanında okullarda verilen eğitim yeterli mi? Üniversitelerimizde uzay bilimi ve teknolojileri, havacılık ve uzay mühendisliği,

uzay ve uçak mühendisliği, havacılık elektroniği gibi uzay alanında tercih edilebilecek birçok bölüm var. Uzay teknolojileri alanı dendiğinde uzay bilimi kadar; malzeme (metalürji), makine, kimya, fizik uzmanlığı da önemli. Dahası, başarılı üniversiteler olduğu kadar, öğrencilik döneminde yapılan stajlar da oldukça önemli. Bu alanda çalışmak isteyen kişiler, yüksek lisans ve doktora programları ile uzmanlıklarını artırabilir. Delta V olarak, Ar-Ge temelli çalışan bir şirket olduğumuz için, alınan teorik eğitimlerin ışığında yaptığımız uygulamalar ve geliştirdiğimiz sistemlerle uzman kadro yetiştirme konusunda kendimizi başarılı buluyoruz. Son olarak, Teknopark İstanbul ve Kuluçka Merkezi’nde uzay teknolojileri alanında çalışma yürüten girişimci ve firmalar var mı? Evet, sayıları çok olmasa da Teknopark İstanbul ve Kuluçka Merkezi’nde uzay alanında çalışan şirketler bulunuyor. Bunun yanında, direkt olarak bu alanda faaliyet göstermeseler de uzay sektörüne katkı sağlayabilecek Teknopark İstanbul bazlı teknoloji şirketlerinin sayısı da oldukça fazla. Bu, bizim gibi şirketler için önemli bir artı. Bu şirketlerin sayılarının yakın gelecekte önemli ölçüde artması şaşırtıcı olmayacaktır.

41


TREND

KÜRESEL İHA PAZAR HACMİ ÜÇ KAT ARTACAK

TÜRKİYE, İHA’DA OYUNA GÜÇLÜ GİRİYOR İnsansız hava sistemleri teknolojisi, dinamik bir pazar olarak öne çıkıyor. İHA’lar başta olmak üzere, insansız hava sistemlerinin tedariki için devletlerin, gelecek 10 yılda 80 milyar doların üstünde para harcayacağı tahmin ediliyor. SİHA geliştirme ve üretim kabiliyetine sahip altı ülke içerisinde bulunan Türkiye de geliştirdiği milli İHA ve SİHA’lar ile küresel rekabete hazırlanıyor.

rone teknolojisinin son 10 yıldaki gelişimi ve kullanım alanları; İnsansız Hava Araçları (İHA)’nın, gelecek 10 yılda dünya havacılık endüstrisinin en dinamik alanı olacağına işaret ediyor. Terminolojide drone olarak yer bulan İHA'ları ticari ve askeri olarak ikiye ayırmak mümkün. Yapılan araştırmalar her iki pazarın da oldukça dinamik olduğunu gösteriyor. Son yıllarda savunma sanayisinde önemli

D

42

projelere imza atan Türkiye, askeri amaçlı milli İHA’lar ile 25 milyar doları aşması beklenen küresel pazarda yeni oyuncu olarak öne çıkıyor. Birçok sektörün gündeminde olan insansız, otonom sistemler, son 10 yılda ciddi bir dönüşüm yaşadı. Süreklilik arz eden, zorlu ve tehlikeli görevler için insansız sistemler önceliğe alındı. Drone teknolojisi, dünya genelinde tarımdan savunma sanayisine kadar kendine çok geniş bir yelpazede görev alanı buldu. İnsansız hava aracı kavramı, düşük radar izine sahip türbin motorlu platformlardan, havadan hafif hava araçlarına kadar pek

çok sistemi içine alıyor. Bu özelliği, küresel havacılık sanayisinde büyük bir pazarı beraberinde getiriyor. Küresel drone pazarının geçtiğimiz yıl 4,9 milyar dolarlık değere ulaştığı belirtiliyor. Gelecek 10 yılda ise küresel drone pazarının Çinli üreticilerin daha çok pazara girmesiyle üçe katlanarak, 14,3 milyar dolara ulaşacağı öngörülüyor. İHA da dahil edildiğinde pazar daha büyük hale geliyor. Pazarın bugünkü büyüklüğü ile gelecek 10 yıla dair öngörülen ekonomik veriler farklılık gösterse de ortak görüş, pazarın katlanarak büyüyeceği yönünde.


İHA’LARIN EN ÇOK ROL ALDIĞI GÖREVLER l Gerçek zamanlı istihbarat

l Kritik hedeflerin imhası

l Elektronik destek

l Düşman hava savunma

l Hava taarruzlarının desteklenmesi l Hasar tespit

10 YILDA 90 MILYAR DOLARLIK PAZAR OLUŞACAK

Teal Group'un 2018/2019 tarihli pazar araştırması; 2018'de 4,9 milyar dolar olan İHA üretim hacminin, 2028'de 10,7 milyar dolara yükseleceğine vurgu yapıyor. Toplam pazar büyüklüğünün ise 10 yılda 90,1 milyar dolar olacağı tahmin ediliyor. Askeri İHA araştırma harcamalarına, 10 yılda 34 milyar dolar daha eklenmesi öngörülüyor. Teal, gelecek 10 yılda ülkelerin savunma amaçlı insansız hava sistemleri harcamalarının yüzde 36 artacağını öngörüyor. Dünyadaki askeri birimlerin 2018 ile 2027 yılları arasında insansız hava sistemleri amaçlı Ar-Ge, test ve değerlendirme için 28,1 milyar dolar, sistemlerin tedariki için ise 83,7 milyar dolar harcayacağı belirtiliyor. Global Market Insights tarafından yayınlanan yeni bir araştırma raporu da küresel İHA pazarının 2024 yılına kadar 13 milyar doların üzerine çıkacağına vurgu yapıyor.

l Özel operasyonların

desteklenmesi l İnsani yardım l Balistik füzelerin tespiti

l İletişim röle

sistemlerinin bastırılması l Düşman hava savunma sistemlerinin imhası l Arama - kurtarma l Yakın hava desteği

43


TREND

Tahmini yıllık tüketim değeri

Türkiye, bugün itibariyle SİHA geliştirme ve üretim kabiliyetine sahip altı ülke içerisinde bulunuyor. Envanterine 100 civarında milli İHA ve SİHA girmiş durumda.

24 21 18 15 12 9 6 3 0

2017 Askeri

2018

2019 Sivil

2020

2021

Ticari

DEVLETLER DRONE YATIRIMINI ÖNCELIĞE ALDI

Askeri operasyonlarda tercih edilmesi nedeniyle savunma sanayilerinin drone teknolojisine yönelik artırdığı yatırımlar, askeri amaçlı drone pazarında büyümeyi beraberinde getiriyor. ABD federal hükümeti, 2017 bütçe teklifinde drone alımı için yaklaşık 4,5 milyar dolar tahsis ettiğini açıklamıştı. Hindistan hükümeti, General Atomics ile deniz güvenliğine yönelik toplam değeri 2 milyar dolar olan 22 drone üretimi için iş birliğine gitti. G. Kore hükümeti de gelecek beş yıl içinde drone teknolojisi ve imalatı için sektöre 1 milyar doların üstünde yatırım yapacağını açıkladı. Asya-Pasifik askeri drone pazarının 2018 ile 2024 yılları arasında yüzde 17 büyümesi bekleniyor. Pazarın büyümesi, Hindistan ve Çin de dahil olmak üzere gelişmekte olan ekonomilerden drone'lara artan talebe bağlanıyor. Çin, hükümetin drone alımı için yaptığı yatırımları artırması nedeniyle AsyaPasifik pazarında yüzde 50'den fazla paya sahip. Çin Hükümeti, ABD’den yapılan ithalatı azaltmak için yerli drone üretimine odaklanıyor. Örneğin, Temmuz 2017’de Çin, ABD MQ-9 Reaper’e kıyasla yarı yarıya mal olacak CH5 Rainbow’un üretimine başladı. Amerika Birleşik Devletleri, önümüzdeki on yılda İHA teknolojisi için harcanan sınıflandırma dışı araştırma ve geliştirme (Ar-Ge) harcamalarının yüzde 57'sini ve alımların yaklaşık yüzde 32'sini gerçekleştirecek.

44

2022

2023

2024

2025

2026

Tüketici

SINIR GÜVENLIĞI İHA’LARA EMANET EDILIYOR

Küresel askeri drone pazarı, farklı ürün portföylerine ve niş ürünler, çözümler ve hizmetler sunan yeni başlangıçlara sahip olan büyük pazar oyuncularının varlığı ile karakterizedir. İHA teknolojisindeki gelişmeler askeri drone pazarının daha da büyümesini sağlayacak. Yapay zeka ve gelişmiş makine

HIDROJEN YAKIT İHA’YI DAHA SESSIZ YAPACAK

Dünya genelinde ulaşımda kullanılmaya başlanan hidrojen yakıt pilinin farklı ulaşım araçlarında kullanımı yaygınlaştı. Almanya'da hidrojen treni, Norveç'te hidrojen gemisi, İngiltere'de hidrojen uçağı örnekleri bulunuyor. Hidrojenli yakıt pilinin kullanılması karbon ayak izini azaltıyor. Hidrojen yakıt pillerinin havacılık ve savunma endüstrisinde yardımcı güç olarak kullanımı da önem kazandı. İHA'ların daha verimli, daha sessiz ve hafif hale getirilmesi için hidrojen yakıt hücrelerinin kullanımına yönelik çalışmalar devam ediyor. Hidrojen yakıt piliyle İHA'lar daha fazla süre havada kalarak, kullanım alanına göre daha etkin olacak. İHA güç kaynakları, hidrojen yakıt piliyle daha hafif ve portatif hale gelebilecek.

öğrenmesi algoritmalarının İHA’lara entegrasyonu, trafik izleme, gözetim ve casus uygulamalarına olan taleplerini artırıyor. Örneğin, ABD Gümrük ve Sınır Koruması, Meksika-Amerikan sınırını İHA’lara emanet etmiş. İç Güvenlik Bakanlığı ve Federal Soruşturma Bürosu (FBI) da drone'ları, kolluk kuvvetler ve koruma amaçlı kullanıyor. Devletleri endişelendiren konu ise, drone'ların terör örgütleri ve uyuşturucu kaçakçıları tarafından da yaygın şekilde kullanılmaya başlanması. Bu nedenle ülkeler arasında drone ticareti ve kullanımlarına yönelik katı kurallar ve güvenliğe yönelik düzenlemelerin askeri drone pazarının büyümesini engellediği vurgulanıyor. Geçmiş yıllarda Türkiye, ABD’den İHA satın almak istemesine rağmen çeşitli nedenlerden dolayı satış gerçekleştirilmemişti. Bugün küresel askeri İHA pazarına ABD ve İsrail merkezli şirketler hakim durumda. 2014 yılı verilerine göre; küçük gözetim İHA sistemi ve drone miktarına göre, İsrail piyasada İHA'nın yüzde 60,7'sini ihraç ederken, ABD yüzde 23,9'unu ihraç etti. İHA'nın en büyük ithalatçıları İngiltere (yüzde 33,9) ve Hindistan (yüzde 13,2). İnovasyon liderleri arasında, gelişmiş drone analitiği, istihbarat çözümleri ve stratejik ittifaklar geliştirmek için teknolojik rekabet yaşanıyor.

DÜNYANIN EN BÜYÜK 10 İHA ÜRETICISI

Airbus, Ball Corporation, Boeing, Space Exploration Technologies, Thales Group, China Aerospace Science And Technology, Lockheed Martin, Mitsubishi Electric, Orbital ATK, Planet Labs.


TÜRKIYE MILLI İHA VE SİHA’LAR ILE OYUNA GIRIYOR Yaşanan rekabette Türkiye de yerini almaya hazırlanıyor. Türkiye, İnsansız Hava Araçları (İHA) teknolojisine sahip olmak için ABD’den pek çok kez Repaer ve Predator tipi İHA’ların tedariki için girişimlerde bulundu fakat bir türlü satın almayı başaramadı. Savunma Sanayi Başkanlığı, İHA’ları yerli imkanlarla yapmak için çalışma başlattı ve Baykar’a önemli bir rol verdi. İnsansız hava aracı alanındaki çalışmalarına mini İHA seviyesinden başlayan Baykar Makina, 2000’li yılların başlarında, Türk Silahlı Kuvvetleri’ne Malazgirt Döner Kanatlı İHA ve Bayraktar Mini İHA sistemlerini sağladı. Bayraktar Taktik İHA ise Kara Kuvvetleri Komutanlığı’nın Taktik İHA ihtiyacının karşılanması için iki sistemin tedarikini amaçlayan bir proje kapsamında geliştirildi ve Kasım 2014’te teslimatlarına başlandı. Ardından gövdesinde ve kanatlarında güçlendirme yapılarak silahlandırılan Bayraktar TB2’nin harp başlıklı MAM-L atış görüntüleri, 2016 yılında ilk defa kamuoyuyla paylaşıldı. Halihazırda Türkiye’nin en büyük üç İHA üreticisinden biri olan Baykar Makina, Bayraktar’ın ardından, Akıncı adındaki daha büyük boyutlu bir İHA için de geliştirme çalışmalarına başladı. 2017’de tasarımına başlanan Akıncı İHA’nın, yakın zamanda ilk uçuş denemesi yapılacak ve aşamalı olarak faydalı yükler ile silah sistemlerinin entegrasyonu gerçekleştirilecek. Baykar Makina ayrıca Akıncı’da kullanılacak aviyonikler ve yer sistemlerini kendi bünyesinde geliştirmeyi hedefliyor.

TUSAŞ SÜPERSONIK İHA PROJESINE BAŞLADI

Türkiye’nin en büyük İHA üreticilerinden biri olan TUSAŞ’ın ilk İHA’sı olan Anka, geliştirilerek daha teknolojik hale getiriliyor. TUSAŞ’ın ilk İHA’sı ANKA’nın kanatları büyütülüp, faydalı yük taşıma kapasitesi 250 kg’dan 350’ye çıkarılıyor. İDEF’19’da tanıtılan çift motorlu Anka-2 İHA’ların ise teslimatlarına yıl sonunda başlanacak. Anka-2’nin PD170 milli ve yerli motorla şu an test uçuşları gerçekleştiriliyor. Orta irtifada 750

25 Türkiye'de

BIN

DRONE VAR

Türkiye’de ticari amaçlı kullanılan drone pazarının büyüklüğü 2018 yılında 30 milyon dolara çıkarken kayıtlı drone sayısı 25 bine ulaştı. Hem hobi hem de ticari amaçlı kullanılan drone’larda en çok ilgi görenleri İnsanız Hava Araçları (İHA) kategorisine de giren 500 gram-4 kilogram arası ağırlığa sahip cihazlar oluşturuyor.

UAV Production Value 2017-2026 by UAV Category Milyar Dolar

%34 UCAV $27,2 %9 TUAVs, $7,4 %28 MALE, $22,2

%19 HALE, $15,6

kilogram faydalı yükle ve uydu kontrollü olarak görev yapacak. TUSAŞ ayrıca, süpersonik insansız hava aracı yapacağını açıkladı. Projenin geçtiğimiz Nisan ayında başladığı ve 16 ayda bitecek şekilde programlandığı belirtildi. Yeni süpersonik İHA, hava savunma sistemlerinin testi ve geliştirilmesinde kullanılacak. Ayrıca Milli Muharip Uçak için de görev yapacak. MMU’nun yanında kol uçuşu yapıp, ortak operasyon icra edebilecek. MMU’daki pilot etrafında bulunan bu İHA’ları da yönetebilecek. Ses duvarını aşan hızı ise 1,4 mach (1600 km) olacak. TUSAŞ’ın geliştirdiği süpersonik İHA (hedef uçak) rakip savunma sistemlerine kendisini farklı bir uçak olarak tanıtma yeteneğine sahip olacak. Böylece muharebe esnasında rakip savunma sistemlerini aldatmak, karıştırmak, erken uyandırıp yanlış atış yapmalarına neden olarak füzelerini tüketmek için de kullanılacak. TUSAŞ’ın en yeni ürünü süpersonik İHA’nın ağırlığı 100 kilogramın altında olacak. Ancak rakip radarlarda görünümü ve tanımı büyük uçak gibi olacak şekilde sistemler içerecek.

STM’DEN IKI YENI İHA

%4 %5 %1 Mini UAVs, $3,0 Naval UAVs, $4,3 STUAVs, $3,0

Standardized Cost Rangers by UAV Type Bin Dolar

Mini-UAV Small Tactical UAV Tactical UAV Naval UTUAV MALE UAV HALE UAV UCAV

$ 50.000 - 65.000 $ 3000.000 - 500.000 $ 1.500.000 - 4.000.000 $ 8.000.000 - 15.000.000 $ 9.000.000 - 20.000.000 $ 75.000.000 - 115.000.000 $ 20.000.000 - 150.000.000

Geliştirdiği kritik teknolojiler ile savunma sanayisinde öncü bir görev üstlenen STM de İDEF’19’da tanıttığı yeni İHA’lar ile drone pazarına güçlü bir giriş yapacağını gösterdi. STM, sabit kanatlı ilk milli kamikaze ALPAGU, döner kanatlı kamikaze KARGU ve keşif-gözetleme görevleri için üretilen TOGAN otonom drone sistemlerini tanıttı. STM, yapay zekâ destekli sürü teknolojilerini, geliştirdiği platformlara uygulama konusundaki çalışmalarına da hız verdi. KARGU’dan sonra TOGAN ve ALPAGU’nun da yakın gelecekte güvenlik güçlerinin envanterine girmesi bekleniyor.

45


LENS

TÜRKİYE'NİN İLK ELEKTRİKLİ ZIRHLI ARACI; AKREP II Türkiye’nin askeri tip elektrikli, hibrit ve otonom araçlar konusunda ilk adımlarında biri olmaya aday Akrep II, Otokar tarafından İDEF’19 fuarında tanıtıldı. 250 kilometre menzile sahip araç, üç saatte şarj edilebiliyor. Akrep II’nin dizel versiyonu 2020 yılında tanıtılacak.

MÜRETTEBAT 3 KIŞI (SÜRÜCÜ, KOMUTAN, NIŞANCI) MENZIL 250 KM TAHRIK ELEKTRIK TAHRIK ŞARJ SÜRESI 3 SAAT SILAH SISTEMI 90 MM’LIK ÇAPA KADAR HER TÜRLÜ SILAH SISTEMI 46


AKREP II

TÜRKIYE’NIN ILK ELEKTRIKLI ZIRHLI ARACI OLAN AKREP II TAKTIK TEKERLEKLI ZIRHLI ARAÇ (TTZA), TÜRK SAVUNMA SANAYIININ KARA PLATFORMU ÜRETICILERINDEN OTOKAR TARAFINDAN GELIŞTIRILDI. GELENEKSEL ZIRHLI ARAÇLARA KIYASLA ÇEVIKLIK, DÜŞÜK SILUET DOLAYISIYLA DÜŞÜK TERMAL IZ, YÜKSEK HIZ VE DÜŞÜK SES AVANTAJLARINA SAHIP. ELEKTRIK TAHRIK SISTEMI SAYESINDE FOSIL YAKITLI ARAÇLARA GÖRE ÇOK DAHA DÜŞÜK AĞIRLIĞA SAHIP. AKREP II’NIN BALISTIK KORUMA DÜZEYI, COBRA-II ILE BENZER ÖZELLIKLERE SAHIP.

Araç, bataryalar tam dolu iken 250 km yol gidebiliyor ve aracın bataryaları üç saat içerisinde şarj edilebiliyor. 15 ila 20 dakikalık şarj sayesinde aracın bataryaları yüzde 20 doluluk seviyesine gelebiliyor.

90MM’LIK ÇAPA SAHIP TOP SISTEMI ILE DONATILAN AKREP II, ÖN VE ARKA TARAFTA OLMAK ÜZERE TOPLAMDA ALTI ADET BATARYAYA SAHIP. 47


LENS

HÜRJET HAVALANMAYI BEKLİYOR ROLLER

Jet Tekamül Eğitimi l Harbe Hazırlığa Geçiş Eğitimi l Hafif Taarruz (Yakın Hava Desteği) l Eğitimlerde “Red Aircraft” Görevi l Hava Devriyesi (Silahlı ve Silahsız) l Akrobatik Gösteri Uçağı l

UÇAĞIN TEKNIK ÖZELLIKLERI Uzunluk: 13 m Kanat Açıklığı: 9.8 m Dikey Kuyruk Yüksekliği: 4.2 m Kanat Alanı: 24 m² İtiş Gücü: 19.200 lbf

48

Türkiye'nin ilk süpersonik ‘’Jet Eğitim ve Hafif Taarruz Uçağı’’ Hürjet, ön tasarım ve gözden geçirme aşamasını başarıyla tamamladı. 2020’de tasarımının tamamlanması hedeflenen Hürjet'in, 2021'de prototipinin hangardan çıkarılması ve 2022 yazında ilk uçuşa hazır hale getirilmesi hedefleniyor. Hürjet, hizmet süresi 20 yılı aşan Jet eğitim uçaklarının yerini alacak.


HÜRJET PERFORMANS ÖZELLIKLERI

Servis Tavanı: 13.716 m Tırmanış: 35.000 fpm Menzil: 2.592 km Maksimum Yük: 2.721 kg Maksimum Hız: 1.4 Mach Maksimum İrtifa: 45.000 ft G-Limiti: +8g/ -3g Silahlar: HGK-82, KGK, Teber LGK, L-Umtas, Minyatür bomba, Gökdoğan ve Bozdoğan (ilk milli hava füzeleri), AIM-9X Podlar: 20 mm Pod

DIĞER ÖZELLIKLER

l Baş üstü (Head-Up) Göstergesi HUD l Kaska Monteli Göstergesi

l Tam Otarite Dijital Kontrollü Uçuş Sistemi l Gelişmiş İnsan Makine Ara yüzü

(F-35 ve MMU için Asgari Alışma Zamanı) l Intra & Inter Veri Linki l Gece Görüş Uyumlu l Havada Yakıt İkmali l Zarf Koruma l Gömülü Taktik Eğitim ve Canlı Sanal Yapıcı Eğitim Sistemleri l Otonom Operasyonlar için Apu

49


İYİ FİKİR

ARABALARI KARTUŞLA, GEMILERI RÜZGARLA GÖTÜRECEK PROJELER YATIRIMCI BEKLIYOR Çoğu yenilenebilir enerjiyle ilgili olmak üzere 50’nin üstünde patente sahip olan Stratejik Yenilikçi Girişimler’in Kurucusu Prof. Dr. Tarık Özkul, bir aracı 500 kilometre götürecek kartuş projesi geliştirdiklerini ve patent aldıklarını ifade ediyor.

PROF. DR. TARIK ÖZKUL STRATEJIK YENILIKÇI GIRIŞIMLER KURUCUSU

50


odüler ve Ölçeklenebilir Rüzgâr Türbini, Rüzgâr Destekli Bina İklimlendirme, Denizcilik için Yeşil Enerji, Çölden Güneş Enerjisi ve Avrupa için Yüksek Enlem Güneş Kolektörü... Bunlar, Prof. Dr. Tarık Özkul’un sahip olduğu 50’den fazla patentten sadece birkaçı. Tüm patentlerin ve projelerin ortak özelliği; çevre ve insan sağlığını önceliğe alması. “Aldığım tüm patenleri ve yaptığım projeleri insanlığın faydasına açmak istiyorum” diyen Stratejik Yenilikçi Girişimler’in kurucusu Prof. Dr. Tarık Özkul’un bir diğer hedefi ise toplumda özgüveni artırarak inovasyonu tetiklemek. Teknopark İstanbul’un Kuluçka Merkezi’nin girişimcilerinden Prof. Dr. Tarık Özkul, Stratejik Yenilikçi Girişimler’i ‘hayırlı şirket’ temeli üzerine inşa etmiş. Prof. Dr. Özkul, uzun yıllardır üzerinde çalışarak geliştirdiği ve aldığı patentleri hayata geçirmek için Kuluçka Merkezi’nde çalışmalarını yürütüyor. Aynı zamanda patent tabanlı eğitim sistemiyle de gençlerde özgüveni artırarak, ülkede inavosyonu tetiklemek istiyor. “Toplumda inovasyonu tetiklemenin yolu, toplumsal olarak özgüven hissini artırmak diye düşünüyorum. Çünkü özgüven hissini artırdığınız zaman insanlar buluş yapabiliyor” diyor Prof. Dr. Özkul, bunun örneğini Dubai’deki Sharjah Üniversitesi’nde yaptığı bir deneyle gösteriyor: “American University of Sharjah, Birleşik Arap Emirlikleri’nin en pahalı özel üniversitesiydi. İran, Hindistan ve Pakistan’ın zenginlerinin çocukları bu okulda okuyordu. Hiçbir gayesi olmayan sadece üniversite diploması olsun diye gelen çocuklardı. Böyle bir ortamda bu çocuklara patenti öğreterek, inovasyonu yükseltme umuduyla bir deneme yaptım. Dönem sonunda öğrencilere patent dersini nasıl bulduklarıyla ilgili bir anket yaptık. Çok beğendiklerini, inovasyonlarını tetiklediklerini söylediler. Benim yaptığım aslında öğrencilere kendine güven hissini vermekti, nitekim başarılı olduk.”

M

Stratejik Yenilikçi Girişimler şirketini kuran Özkul, 2010 yılında başvurduğu Metal Yorgunluğu Ölçen Sensör patentinin, IoT Patent denilen (Internet of Things) ilk Nesnelerin İnterneti patenti olduğunu belirtiyor. “HEDEFIMIZ BIR START-UP OLMAK”

Sürekli olarak çalışan, araştıran, üreten ve proje geliştiren biri olarak, insanın bu çalışmaları yaparken ciddi anlamda mali bir desteğe ihtiyacı olduğunu söyleyen Prof. Dr. Tarık Özkul, bu konuda Kuluçka Merkezi’nin sağladığı desteğin altını çiziyor. Özkul “Proje geliştirme aşamasında büyük desteklere ihtiyacımız oluyor. Bu öğrenciler için nispeten kolay bir şey ama bizim gibi aile geçindiren bireyler için çok zor. Şimdi yavaş yavaş benim gibi üniversite öğretim üyelerinin de Kuluçka Merkezi’ne girmeye başladıklarını görüyorum. Çünkü bu alanda en büyük ve önemli şeylerden biri maddi destektir. Bu konuda Kuluçka Merkezi tarafından bize sağlanan destek çok kıymetli.”

“KULUÇKA MERKEZI ILE TÜRKIYE’DEKI EĞITIM SISTEMINI TANIMA FIRSATI BULDUM” Prof. Dr. Tarık Özkul, firmasını 2012 yılında kurmuş; 2018 yılından beri de Kuluçka Merkezi’nde projelerini geliştiriyor. Kuluçka Merkezi'ne daha öncesinde TÜBİTAK’tan aldıkları ve geliştirdikleri tıbbi bir proje olan “1511” projesi ile girmiş. Tarık Özkul, Kuluçka Merkezi’nin kendisine çok büyük faydalar sağladığını özellikle belirtiyor ve ekliyor: “Etrafımda bir sürü genç delikanlı var. Üniversiteyi yeni bitirmiş, yüksek lisansın ve doktorasını yapan bir dolu genç arkadaş var. İşte bu durum burada büyük bir sinerji oluşturuyor. Yani her konuda uzman olan birileri var. Siz gerektiği zaman onlara ulaşabiliyor ve beraber çalışabiliyorsunuz. Dolayısıyla ben burada Türk gençliğinin eğitim sistemini tanıma fırsatı buldum.”

51


İYİ FİKİR

“İlk nesnelerin interneti patentini alan biz olduk” Ülkesi için ne yapabilirim düşüncesiyle Türkiye’ye dönen ve 2012 yılında Stratejik Yenilikçi Girişimler şirketini kuran Özkul, son derece değerli projeler geliştirerek 50’den fazla patent aldı. 2010 yılında başvurduğu Metal Yorgunluğu Ölçen Sensör patentinin, IoT Patent denilen (Internet of Things) ilk Nesnelerin İnterneti patenti olduğunu söyleyen Özkul, “Bunun gibi başka projeler de var. Birçok tıbbi buluşa imza attık. Bu patentlerin birçoğu da yenilebilir enerji ile ilgili. Rüzgar Destekli Bina İklimlendirme, Denizcilik için Yeşil Enerji, Çölden Güneş Enerjisi ve Avrupa için Yüksek Enlem Güneş Kolektörü patentlerden bazıları. Bu patentleri ülkemdeki inovasyonu tetiklemek için yani bir amaca yönelik aldım." Özkul, "Patent olarak satarsanız çok fazla bir değeri yok fakat patenti bir ürüne çevirip satarsanız değeri bin misline çıkıyor” yorumunu yapıyor. Gemiler İçin Yeşil Enerji Projesi'ne Singapur talip 2018 yılında patentleri hayata geçirme

52

Stratejik Yenilikçi Girişimler, Hello Tomorrow Global Challenge 2018’de dünyanın en etkili teknolojilerini üreten 500 firma arasına seçilerek finale kalmıştı.

MISYONUNUZ HAYIRLI BIR ŞIRKET OLMAK, NEDEN?

Hayırlı bir şirketten kastım şu. Dünyada hala enerji savaşları devam ediyor. Elimizde rüzgar enerjisi ve güneş enerjisi var ve bunlar çok iddialı enerji türleri. Siz bu enerjileri geliştirdiğiniz zaman petrolün önemini doğal olarak azaltacaksınız. Özellikle de yaşanan iklim değişikliğiyle birlikte yenilebilir enerji önemi oldukça artmış durumda. Ben, yaptığım çevreci ve sürdürülebilir projeleri insanlığın faydasına açmak istiyorum. Herkese faydası olsun istiyorum.


amacıyla Kuluçka Merkezi’ne girdiklerini ve bir start-up olarak patentlerine yatırım çekmek istediklerini ifade eden Prof. Dr. Özkul, duygularını şöyle dile getiriyor: “Patentlerimizi, Türkiye’deki firmalarla birlikte hayata geçirmek istiyoruz. Bunlar öyle büyük projeler ki yaptığınız zaman hem istihdam yaratacaksınız hem de dünya için üreteceksiniz. Dünyanın süper gücü haline gelebilecek imkana sahibiz. Bunu gerçekten inanarak söylüyorum. Bizim sadece vizyon konusunda sıkıntımız var. Bunu yurt dışı ve yurt içinde görüştüğümüz yatırımcıların bakışlarında görebiliyoruz. Çin’in ulusal laboratuvarı, Çölden Güneş Enerjisi projemizde bizimle çalışmak istedi. Çünkü onların da kumu taşa çeviren bir teknolojisi varmış. Bu patentle oldukça ilgilendiler fakat proje hayata geçmedi. Mesela şu an gemilerde yenilebilir enerji için bir projemiz var. Projeye Singapur’dan bir firma talip oldu; ortak girmek istiyorlar. Bu projeyi Türkiye’de hayata geçirmek istediğimiz için henüz kararsızım. Saha İstanbul’dan çok ümitliyim çünkü projelerle çok ilgileniyorlar.” “Hidrojeni depolayacak kartuş geliştirdik” Dünyada enerji alanında yaşanan en büyük sorunun enerjiyi depolamak olduğunu söyleyen Prof. Dr. Özkul, bu konuda en kıymetli malzeme olan bor rezervinin yüzde 73’ünün Türkiye’de bulunduğunu belirtiyor. 2000’li yıllarda dünyada hidrojen ekonomisine geçmek için yapılan çalışmaları anlatan Özkul, şöyle devam ediyor: “Bu konuda çok çaba sarf ettiler fakat iflas ettiler. Çünkü hidrojen, yeryüzündeki yakıtlar arasında enerji yoğunluğu en fazla olandır; bu da enerjiyi depolama anlamında büyük bir sorun yaratıyor. İşte bu depolama alanında devreye bor giriyor. Çünkü bor, enerji depolamak gibi bir özelliğe sahip. 18 kilo bor, beş litre hidrojeni depolayabiliyor. Bor madenine sıcak suyu verdiğiniz zaman anında hidrojene dönüşüyor. Siz sıcak su verdikçe bu işlem devam ediyor, bir müddet sonunda enerji bitiyor ve siz boşalan kartuşu tekrar şarj edebiliyorsunuz. Tekrar şarj ettiğiniz o kartuş yine hidrojen taşır

hale gelebiliyor. Şarj etmek için de yüksek ısı yani 1200 derecelik bir güneş enerjisi gerekiyor. Bu kadar yüksek ısıya çıkabilen tek güneş kolektörü de benim tasarımımdır. Başka hiçbir proje bu kadar sıcaklığa çıkamıyor. Şimdi şöyle bir yere geliyoruz; ben 18 kilo ağırlığında içerisinde bor olan bir kartuş

yapıyorum, arabaya benzin yerine kartuşu takıyorum ve bu kartuş arabamı 500 kilometre götürebiliyor. Kartuş bittiği zaman benzinciden yeni kartuş alıyorum ya da dolduruyorum. İşte hidrojen ekonomisini böyle bir kartuş teknolojisine getirebilirseniz, yepyeni bir boyut kazanır.”

Prof. Dr. Tarık Özkul, bor ile hidrojen yakıtının depolandığı 18 kilogramlık bir kartuşla, bir aracın 500 kilometre gitmesini sağlayacak projeye patent aldıklarını söylüyor.

PROF. DR. TARIK ÖZKUL’UN ÖNE ÇIKAN PATENTLERI METAL YORGUNLUĞU İZLEME SENSÖRÜ Yeni icat edilen sensör madeni para büyüklüğünde olup, taşıyıcı elemanın üzerine pul gibi yapıştırılarak malzemenin kalan ömrünü takip etmektedir. Sensör malzemenin kalan ömrünü ölçer ve elektronik olarak belirlenmiş kilometrelerde kalan ömrü bildirir. RFID ve tüm IoT haberleşme teknolojileri ile uyumlu olan sensör, eski yapıların kalan ömrünü yapay zeka ve sensör yardımı ile takip edebilmektedir. YENİ NESİL KULAK-BURUN-BOĞAZ TEŞHİS CİHAZI Tıp uzmanı ekibimiz tarafından yapılan tıbbi keşif, bilinmeyen kökenli KBB sorunlarının teşhisinde eksik halkayı göstermiştir. Bu keşfe dayanan yeni icat edilmiş teşhis cihazı, 20 dakikalık invazif olmayan bir oturumda problemlerin kaynağını tespit edebilmektedir. Cihazın etkinliği klinik bir çalışma ile kanıtlanmıştır. GÖZLEM UYDUSU BULUT SENSÖRÜ İklim değişikliğiyle, dünya üzerindeki bulut örtüsü daha da belirginleşerek sorunu daha da kötüleştirdi. Uydudaki küçük bulut sensörü, uydunun sona ermesinden üç saniye önce bulut örtüsünü hedef üzerinde analiz eder ve özerk bir şekilde hedef alandan kaçınıp kaçınmayacağını önerir. MODÜLER VE ÖLÇEKLENEBİLİR RÜZGAR TÜRBİNİ Yeni katlanabilir ve katmanlı rüzgâr türbini tasarımı bilinen en verimli türbinlerden olup, modüler, istiflenebilir ve hepsi normal TIR kasasına sığacak büyüklükte standart bileşenlerden oluşur. Çok etkili fırtına koruma özelliği, türbin profilini yapısal dayanım gereksinimlerini azaltan basit bir "direk" e indirger. Bu özellikler maliyeti düşürür ve rüzgâr türbinlerini kullanmayı daha pratik hale getirir.

53


MERCEK

TÜRK SAVUNMA SANAYİ ŞİRKETLERİ İLK 100’DE YÜKSELİŞİNİ SÜRDÜRÜYOR Türk savunma sanayi şirketleri, dünyanın en prestijli savunma sanayi listesi olarak kabul edilen ‘Defense News Top 100’de üst sıralara doğru yükselişini sürdürüyor. Bir önceki yıl listede yer alan ASELSAN, STM, ROKETSAN ve TUSAŞ’ın ardından BMC de listeye girmeyi başaran Türk şirketi oldu. ışa açılarak üretimi ve satışlarını artıran Türk savunma sanayi şirketlerinin performansı, 'Defense News Top 100' listesindeki sıralamaları değiştirmeye devam ediyor. Dünyanın en prestijli savunma sanayi listesi olarak kabul edilen ‘Defense News Top 100’de yer alan Türk şirketleri, üst sıralara tırmanışını sürdürürken listeye yeni savunma sanayi şirketleri girmeye devam ediyor. Bir önceki yıl STM’nin girdiği ‘Defense News Top 100’ listesine bu yıl da BMC giriş yaptı. Bir önceki yılın savunma satışları baz alınarak yayımlanan ve dünyanın en prestijli savunma sanayisi listesi olarak kabul edilen ‘Defense News Top 100’ listesinde yer alan Türk şirketi sayısı beşe yükseldi.

D

ASELSAN’IN BAKİYE SİPARİŞ TUTARI 10,2 MİLYAR DOLAR 'Defense News Top 100' listesinde geçen yıl 55’inci sırada yer alan ASELSAN, bu yıl 52’nci sıraya yükseldi. ASELSAN, 2017’de 1 milyar 424 milyon dolar olan cirosunu, geçen yıl yüzde 26 artırarak 1 milyar 792 milyon dolara çıkarmıştı. Şirketin yılın ilk yarısına dair açıkladığı veriler, gelecek yıllarda listedeki yükselişine devam edeceğini gösteriyor.

54


Şirketten yapılan açıklamada ASELSAN’ın bakiye sipariş tutarı 10,2 milyar doları aşarak tarihi zirve seviyesine ulaştığı vurgulandı. 2018 yılını 9,1 milyar dolar bakiye siparişle kapatan ASELSAN, 2019 yılının ilk altı aylık döneminde yaptığı teslimatların yanı sıra 1,8 milyar dolar tutarında yeni sözleşme imzaladı. Bu sözleşmeler arasında 841 milyon Euro tutarlı Altay Milli Tank Seri Üretim Projesi, 241 milyon ABD Doları tutarlı Pakistan Atak Helikopteri Projesi ve 113 milyon dolar tutarlı Modüler Geçici Üs Bölgesi Projesi gibi büyük projeler öne çıkıyor. Son olarak Gambiya’ya gerçekleştirilen ihracat ile ASELSAN’ın ihracat yaptığı ülke sayısı da 64’e yükseldi. ASELSAN, 2019 yılını TL bazında yüzde 40-50 oranında büyüme ile kapatmayı hedefliyor. TUSAŞ 10 yılda ilk 15’i hedefliyor Milli Muharip Uçak ve GÖKBEY gibi milli hava araçlarıyla son dönemde en çok gündemde olan savunma sanayi şirketlerinden Türk Havacılık Uzay Sanayi (TUSAŞ/TAİ), her geçen yıl yeni milli projelerle gündemde kalmaya devam ediyor. Geliştirdiği milli hava ve uzay araçlarının yanında Boeing, Airbus, Lockheed Martin, Northrop Grumman, Bombardier ve Leonardo gibi lider uçak sanayi firmaları için üretimler yapan TUSAŞ, 2011 yılında listeye ilk kez 83’üncü sıradan giriş yapmıştı. 2017 yılı listesinde 64’üncü sırada yer alan şirket, beş basamak gerileyerek 69’uncu sırada yer buldu. 2018 yılında toplam 1,7 milyar dolar ciroya ulaşan şirketin, savunma sanayi geliri 1,05 milyar dolar olarak açıklandı. Şirketin 2019 yılı için öngördüğü toplam ciro ise 2,6 milyar dolar. TUSAŞ Genel Müdürü Kotil, yaptığı bir açıklamada “Dünyanın en büyük 100 savunma şirketi arasında 10 yılda inşallah 15'inci sıraya çıkacağız” diyerek şirketin hedeflerini paylaşmıştı. STM’nin 2023 hedefi ilk 50 2017 listesinden ilk 100’e ilk kez giriş yapan STM Savunma Teknolojileri Mühendislik ve Ticaret A.Ş. hızlı

yükselişini geçen yıl da sürdürdü. 2018 yılında cirosunu yüzde 53 artışla 564 milyon dolara çıkartan STM, 97’inci sıradan girdiği listede 85’inciliğe çıktı. Listede yüzde 53’lük bir büyümeyle 12 basamak birden yükselen STM’nin 2023 yılında Defense Top 100’de ilk 50’ye girme hedefi bulunuyor.

490

MILYAR DOLAR

Defense Top 100’deki şirketlerin toplam savunma cirosu

4,5

MILYAR DOLAR

Defense TOP 100’de yer alan beş Türk şirketin toplam savunma cirosu

Listede yer alan Türk savunma sanayi şirketlerinin kısa vadede Defense Top 100’de ilk 50’ye girme hedefleri bulunuyor. BMC listeye hızlı girdi Amerikan dergisinin yayımlamış olduğu ilk listede ismini göremeyen BMC’nin yaptığı itiraz haklı bulundu ve liste güncellenerek yeniden yayımlandı. Güncellenen listeye BMC, 85’inci sıradan giriş yaparak STM ile aynı sırayı paylaştı. Böylelikle BMC, Türkiye’den zırhlı kara araçları üreticisi olarak listeye giren tek firma oldu. Kirpi ve Vuran gibi zırhlı araçlarıyla dikkat çeken BMC’nin keşifgözetleme sistemleri de bulunuyor. Firma 2018’de savunma sanayisine yönelik gelirlerini yüzde 86 artırarak 554 milyon dolara ulaşmayı başarmıştı.

ROKETSAN yedi sıra yükseldi Denizlerin altından uzaya kadar, roket ve füze sistemlerinde teknoloji üreten Roketsan ise yeni listede 89’uncu oldu. Cirosunu yüzde 39 artırarak 522 milyon dolara çeken ROKETSAN, bu başarıyla listedeki yerini yedi sıra yükseltti. ROKETSAN’ın son dönemde dikkat çeken ürünleri arasında Bora, TRG-300 Kaplan, TRG-122 füzeleri, Mini Akıllı Mühimmat

MAM-C, lazer güdümlü füze Cirit ve tanksavar füzeleri bulunuyor. Şu ana kadar 15 ülkeye ihracat yapan Roketsan, geliştirdiği yeni teknolojiler ve yeni pazarlarla ihracatın payını yüzde 30’a çıkarmayı hedefliyor. Çinli şirketler de yükselişini sürdürüyor Defense News Top 100’ün zirvesini ABD’li şirketler paylaştı. Savunma sanayisinde dünyanın en büyük şirketi bir önceki yılda olduğu gibi Lockheed Martin oldu. Lockheed Martin, 50 milyar 536 milyon dolar ciroyla ilk sırayı alırken, ikinci sırada 34 milyar 50 milyon dolarla Boeing, üçüncü sırada 25 milyar 300 milyon dolar ciroyla Northrop Grumman ve 25 milyar 163 milyon dolarla Raytheon Company yer aldı. Çinli şirket 5'inci sıradan listeye girdi Defense News Top 100’ün 2018 yılı listesinde dikkat çeken kısım ise çoğunluğu Çinli olmak üzere 18 yeni şirketin girmesi oldu. Çin firmalarının da veri göndermeye başlamasıyla listede daha önce yer almayan çok sayıda Çinli şirketin üst sıralarda yer alması dikkat çekti. Çin’in Aviation Industry Corporation of China şirketi, 24 milyar 902 milyon dolarla listeye 5’inci sıradan güçlü bir giriş yaptı. Listenin 5 ve 22’inci sıraları arasında bu yıl sekiz Çinli şirket yer aldı.

55


ÇEVRECI TEKNOLOJILER

EUTO ENERGY GENEL MÜDÜRÜ ALİ KARADEMİR

HEDEFİMİZ ORTA VADEDE İTHALATI AZALTMAK

eknopark İstanbul Kuluçka Merkezi’ne akıllı şebekeleri geliştiren bir projeyle üç yıl önce giriş yapan ve projesini geliştirerek ürüne dönüştüren Ali Karademir, Euto Energy adıyla birkaç yıldır Teknopark İstanbul firması olarak faaliyetlerini sürdürüyor. Milli bir projeyle pazara oldukça iddialı giren Euto Energy’nin en büyük dezavantajı ise pazarı çok güçlü uluslararası şirketlerin kontrol ediyor olması. Euto Energy kurucusu Ali Karademir, “Bu zorluğu, pilot uygulamalarla, demolarla ya da sahada varlığı olan uygulayıcı firmalar üzerinden pazara giriş yaparak aşmaya çalışıyoruz” diyor. Yaklaşık üç yıl önce akıllı şebekelerdeki protokoller için bir geliştirme platformu yaptıklarını ve bu proje ile Teknopark İstanbul Kuluçka Merkezi’ne girdiklerini söyleyen Ali Karademir, aradan geçen süre zarfında projeyi ürüne dönüştürerek ve bir Alman firmayla stratejik iş birliği yaparak yurt dışında önemli çalışmalara imza attı. EUTO Energy adıyla şirketleşerek Teknopark İstanbul’da kendi ofislerine taşındıklarını söyleyen Ali Karademir, çok niş alanda Türkiye’de emsali olmayan ve neredeyse hepsi ithal edilen bir cihaz ürettiklerini şu sözlerle anlatıyor: “Enerji otomasyonu alanında çalışıyoruz, akıllı şebekeler alanında yazılım donanımlar geliştiriyoruz. Altı kişiden oluşan bir ekibimiz var. Bir yandan kendi ürünlerimizi geliştirirken bir yandan da başka firmaların ürünlerini geliştirmede onlara ya destek oluyoruz ya da tam ürün tasarımı projeleri yapıyoruz. Biz, orta yüksek gerilim sahalarını hedefleyerek bu ürünü geliştirdik. Oradaki enerjinin yönetimi, otomasyonu

T

56

Akıllı şebekelere yönelik geliştirdiği platformla Kuluçka Merkezi’ne giren ve kısa sürede ürünü ticarileştirerek ihraç etmeyi başaran Euto Energy’nin kurucusu Ali Karademir, küresel oyuncuların olduğu iç pazarda büyüyerek ithalata bağımlılığı azaltmayı hedeflediklerini söylüyor. En büyük avantajları ise yerli ürünün ithal muadillerine yüzde 80 maliyet avantajı sunması.

ALI KARADEMIR EUTO ENERGY KURUCUSU


CIHAZIN TASARIM VE YAZILIMI YERLI IMKANLARLA GELIŞTIRILDI Ürettikleri cihazın milli bir teknoloji olduğunu söyleyen Karademir, “Cihazların yüzde 100 tasarımını biz yapıyoruz ve yazılımı bize ait. Türkiye’de zaten üretimi olmayan elektronik komponentler ve elektronik kartları yurt dışından temin ediyoruz. Değer bazında baktığımızda yüzde 80’i milli imkanlarla sağlanıyor, yüzde 20’lik bir oranı da ithal parçalardan oluşuyor” diyor. İlk cihazlarını Güney Amerika’daki alanlarında kullanılmak üzere Güney Amerikalı bir firmaya sattıklarını

anlamında ürün geliştiren Türkiye’de nadir firmayız. Çok spesifik bir alanda çalıştığımız için de aslında hem Türkiye’de hem de yurt dışında yaptığımız çalışmalarda karşılık bulabiliyoruz. Böyle bir avantajımız var. Bugün Türkiye’de kullanılan cihazların neredeyse hepsi ithal edilmiştir. Bu seviyede bunu yerli olarak Türkiye’de geliştiren tek firmayız diyebilirim.” Milli ürün yüzde 80 maliyet avantajı sunuyor Türkiye’de uluslararası firmaların, özellikle orta ve küçük ölçekteki firmalara sunduğu maliyetle, onların ihtiyaçları arasında bir orantısızlık söz konusu. Dolayısıyla bu elektrik otomasyonu ve elektrik enerji

söyleyen Karademir, Hindistan’daki bir firmayla da görüşme halinde olduklarını belirterek pazar ile ilgili şu bilgileri paylaşıyor: “Türki Cumhuriyetler, Afrika ve Orta Doğu pazarları rekabete daha açık. Amerika ve Avrupa’daki oyuncular köklü geçmişe sahip kuvvetli firmalar olduğu için oraya daha farklı kanallardan girmeyi deniyoruz. Önceliğimiz Türkiye pazarı çünkü Türkiye’de uluslararası büyük oyuncuların domino ettiği ve ithalata bağımlı bir pazar söz konusu."

üretim sistemleri, efektif bir şekilde uygulanmıyor ya da düzgün uygulanamıyor. Biz daha modüler ve düşük maliyetli bir çözüm ortaya çıkardığımız için o alanı pazar hedefi olarak belirledik. Dolayısıyla sahaya ilk giriş stratejimizin daha çok orta ve küçük ölçekli organize sanayi bölgeleri ve elektrik dağıtım şirketlerinin uygulamaları üzerinden olmasını planlıyoruz ve buradan daha büyük ölçekli şirketlere doğru ilerlemeyi düşünüyoruz. Ali Karademir, ürettikleri milli cihazın, şu an kullanılan ithal cihazlardan daha gelişmiş bir modül olduğunu ve muadillerine göre yüzde 80’e yakın maliyet avantajı sunduğunun altını çiziyor. Üç yılda seri üretim aşamasına geldi Şu an ürünün tasarım ve geliştirme alanından çıkıp, satış alanına geçme arifesinde olduklarını söyleyen Karademir, süreçle ilgili şu bilgileri veriyor: “Zor bir sürece girdiğimizin farkındayız. Çünkü sektör devlerinin domino ettiği, bu kadar özel bir alanda ufak bir firma olarak varlığımızı kanıtlama ve bir şekilde bu pazarın içerisine dahil olmaya çalışıyoruz. İlk etapta uzunca bir süre sadece yurt dışında çalıştık. Bütün kazancımız yurt dışından oldu. Hatta o dönem şirket ölçeğine göre Teknopark İstanbul içerisinde yüksek ihracat yaptığımızla ilgili olarak yönetimden de geri dönüşler almıştık. Son birkaç yıldır Türkiye’de de bazı büyük çapta işlere giriştik. Kendi ürünlerimizi de hem Türkiye’de hem dünyada aynı anda

satmaya çalışıyoruz. Türkiye’de sektördeki diğer üretici firmalarla ortak çalışmalar yapıyoruz. Biz onların sistemlerine katkıda bulunurken aynı zamanda daha bütüncül bir sistemi de beraber kurabilecek bir kurguyu oluşturuyoruz. Böylece Avrupa ve Amerika menşeli sektörün devleriyle daha iyi bir rekabet ortamı oluşabiliyor.”

Euto markasıyla akıllı şebekelere yönelik üretilen ve pazara sunulan cihazlar, şu an kullanılan ithal cihazlara göre yüzde 80’e yakın maliyet avantajı sunuyor. Orta vade hedefimiz, ithalatı düşürmek Türkiye’de başı çeken büyük firmalar aracılığıyla bir şekilde sahaya giriş yapmak için görüşmeler yaptıklarını söyleyen Karademir, “Bizim yapmak istediğimiz; yabancı firmaların ürünü olsa bile, bizim katkı sağladığımız kısımları da mevcut sisteme entegre ederek bütüncül çözümler sunabilmek” diyor ve ekliyor: “Türkiye’de hem kendimiz hem de ortaklarımız aracılığıyla bir şekilde mevcut algıyı kırıp, ithalat oranını düşürmeyi hedefliyoruz. Önceliğimiz, kendi ürünlerimizi satarak ve sahada uygulayarak büyümek. Orta vadedeki hedefimiz; kendi ürünleriyle var olmuş, hem Türkiye’deki ithalat oranını kırmış hem de iyi bir ihracat oranına erişmiş bir firma olmak.”

57


GELECEĞİN TEKNOLOJİLERİ

OTONOM SİSTEMLER

YAPAY ZEKA İLE BOYUT ATLADI

58


Sürücüsüz araçlar ve operatörsüz makineleri ifade eden otonom sistemlerin öncülüğünü otomotiv sektörü yapmış olsa da son yıllarda en hızlı gelişim insansız hava araçlarında yaşanıyor. Kaptansız kargo gemileri ise 2020’de seferlerine başlayacak gibi görünüyor. Otonom teknolojisi, yapay zeka, otonom kontrol sistemleri, ileri bilgi-işlem, büyük veri ve öğrenen makineler, makine-makine etkileşimi ve iş birliğine doğru gidiyor.

tonom teknoloji dendiğinde, ilk akla sürücüsüz araçlar geliyor olsa da otonom, en küçük fabrikalardan füze ve uzay araçlarına kadar geniş bir yelpazeyi kapsıyor. Yapay zeka teknolojisinin gelişmesiyle birlikte otonom sistemler, son yıllarda savunma ve havacılık sanayisinde de oldukça fazla kullanım alanı bulmaya başladı. Analistlerin öngörülerine göre, otonom ve insansız sistemler, gelecek 10-15 yıl içerisinde en hızlı gelişme sağlayacak teknoloji alanlarından biri olacak. Sürücüsüz yani insansız işlem yapabilen teknolojiyi ifade eden otonom, birçok sektörde dönüşümü beraberinde getirdi. Üretim verimliliği açısından çok önemli bir yere sahip olan otonom teknolojisi, sürekli güncellendiği ve daha iyisini sunduğu için devamlı takip edilmesi gereken bir sistem olarak öne çıkıyor. Otomobiller, robotlar, uçaklar, gemiler gibi birçok alanda sürücüsüz yani insansız işlem yapılabilir hale geldi. Son yıllarda üretim sanayisi başta olmak üzere her sektörün gündeminde olan Endüstri 4.0’ın temelinde yatan teknolojinin de otonom ve yapay zeka olduğu belirtiliyor. İmalat sanayisinde otonom denildiği zaman ilk akla fabrikalar içerisindeki birbirleriyle iletişim kuran robotik cihazlar gelir. Hızlı ve yüksek, en doğru anlık karar analizleri sayesinde insan hatalarını ortadan kaldıran farklı özelliklere sahip bu robotlar, günümüzde artık oldukça yaygın şekilde kullanılmaya başlandı. Endüstri 4.0’ın gelişimiyle otonom robotlar arasındaki etkileşim de artıyor. Gelişimini sürdüren otonom robotlar, yakın zamanda herhangi bir insan kaynaklı komut almadan, kendi analiz ve öngörüleri kapsamında gözlem yaparak tüm işlemleri sorunsuz yerine getirebilecek. Yapay zeka ile doğru orantılı bir şekilde gelişecek olan bu teknoloji sayesinde; kendiliğinden öğrenen ve direkt iletişim kuran otonom robotlar ortaya çıkacak.

O

59


GELECEĞİN TEKNOLOJİLERİ

KAPTANSIZ GEMILER! Otonom teknolojisi, son beş yıldır denizcilik sektörünün gündemini oldukça meşgul ediyor. Rolls Royce’un personelsiz gemi projesini açıklamasının ardından Japon denizcilik şirketi Nippon Yusen de benzer proje için çalışmaya başladığını açıklamıştı. Her iki projenin de 2020’de deneme seyirlerine başlaması beklenirken; Japonya, hem otonom gemi hem de regülasyonlar açısından 2025 yılı için önemli hedefler belirledi. Uluslararası Denizcilik Örgütü (IMO) de insansız gemi teknolojisini oldukça yakından takip ediyor. Gelecek yıl, Norveç ve G. Kore’de kaptan ve personeli olmayan gemilerin çalıştığını görebiliriz. Türkiye’de ise OBBS Yazılım, PiriBot projesiyle milli bir otonom deniz aracı üzerinde çalışıyor. (Şirketin bu konudaki çalışmaları, dergimizin 66'ncı sayfasında oldukça geniş yer bulmuş.)

İHA’ların üretim maliyeti, insanlı araçlara göre yüzde 25-40, işletme maliyeti ise yaklaşık yüzde 80 daha düşük. Bu da bazı operasyonlar için insansız sistemleri seçmede avantaj sağlıyor.

60

OTONOMDA ÖNCÜLÜĞÜ OTOMOTIV YAPTI 1930’lu yıllarda otomotiv sektöründe geliştirilen teknoloji ve denemeler, bugünkü otonom sistemlerinin temelini oluşturuyor. Otonom araçlar, içerisinde bulundurdukları otomatik kontrol sistemleri sayesinde sürücüye ihtiyaç duymadan, yolu, trafik akışını ve çevresini algılayarak seyir halinde gidebilen otomobillerdir. Sürücüsüz (otonom) otomobillerin yakın gelecekte eşi benzeri görülmemiş bir ekonomik, sosyal ve çevresel bir değişime de yol açacakları düşünülüyor. Sürücüsüz araç teknoloji endüstrisi şu an için yılda ortalama yüzde 16 büyüyor. Yapılan araştırmalar, sürücüsüz araç teknoloji endüstrisinin 2025 yılında 900 milyar sterlinlik bir pazar değerine ulaşabileceğini gösteriyor. Otonom araçlarda ilk akla gelen firma Tesla olsa da Silikon Vadisi'ndeki BMW, Toyota, General Motors gibi diğer şirketlerin kurduğu üreticiler de bu alanda iddialı gelişmelere imza atıyor. Bunun yanında ağır vasıta üreticileri de nakliye sektörünü dönüşüme uğratacak otonom TIR ve kamyonlarının tanıtımını yapmaya başladı. Bazı ülkelerde trafiğe çıkmaya başlayan araçlarla yakın zamanda trafik ışıklarında karşılaşmak mümkün olacak gibi görünüyor.

SAVUNMA SANAYISI DE OTONOM SISTEMLERI ÖNCELIĞE ALDI Otonom teknolojisi gelişimini en hızlı havacılık sektöründe gösteriyor. Google, güneş enerjili uçağıyla, interneti tüm dünyaya yaymayı hedefliyor. Otonom uçan taksi projesi üzerinde çalışan Airbus’ın Zephyr S aracı, güneş


enerjisiyle 26 gün boyunca kesintisiz uçarak bir önceki versiyonu olan Zephyr modelinin 14 günlük uçuşunu geçti. UBER ise insansız uçan taksilerin, 2020’de hazır olacağı ve 2023’te belirlenen kentlerde uçmaya başlayacağını açıkladı. Pilotsuz uçaklarla seyahat etmeye biraz daha vakit var gibi görünse de İnsanız Hava Araçları (İHA) yapay zeka ile birlikte oldukça hızlı bir gelişim gösteriyor. Dünyanın en güçlü ülkeleri kadar en küçük ülkelerin savunma sanayileri de, otonom sistemlerini önceliğine aldı. İHA ve silahlı İHA’lar, son yıllarda Ar-Ge yatırımlarının artırıldığı bir alan oldu. Yapay zekanın gelişimiyle, İHA’ların makine öğrenimi ve komutsuz hareket kabiliyeti de artıyor. Diğer yandan yapay zekanın kullanım alanları geliştikçe, çeşitli tartışmalar da beraberinde geliyor. Kimi uzmanlara göre; yapay zeka henüz emekleme aşamasında fakat kısa sürede gelişerek insanoğlunu kontrol edecek tehdit haline gelebilir. Amazon, Microsoft ve Intel'in de aralarında bulunduğu dev teknoloji şirketlerin, yapay zeka sistemli ve otonom olarak hedefe saldırı düzenleyen katil robotlar üzerine çalıştığı iddia edildi. Bu iddia henüz ispatlanmış olmasa da ABD ordusu, küçük insansız hava araçlarının yaratabileceği tehditle baş edebilmeye yönelik Ar-Ge çalışmalarını hızlandırdı. OTONOM SISTEMLER, SSB’NIN DE ÖNCELIĞINDE Savunma Sanayii Başkanlığı (SSB) da otonom sistemlerin artan önemini fark ederek, son birkaç yıldır milli sistemlerin gelişimini destekliyor. SSB Başkanı Prof. Dr. İsmail Demir, konuyla ilgili bir panelde yaptığı konuşmada, insanlığı bekleyen en önemli ve çalışma hayatı açısından en etkili konu olan otonom teknolojilerin hızla yayılması ve dijital çağda bunların birbirleriyle etkileşimi olacağının altını çizmişti. Savunma Sanayii Başkanlığı bundan hareketle, Türkiye’nin askeri ve sivil teknolojilerle gelişmesine katkı sağlamak hedefiyle 2017 yılından itibaren robotik yarışmalar düzenlemeye başladı. ROBOİK çatısı altında 2018 yılı içerisinde gerçekleştirilen İnsansız/Otonom Deniz Sistemleri Endüstriyel Tasarım Yarışması’na da ilgi oldukça yüksek olmuştu.

SÜRÜ DRONE’LAR (SWARM)

Swarm teknolojisi bir futbol takımına benzetilebilir. Amaç; gol yemeden, rakip kaleye gol atmak. Her bir oyuncu yönlendirmeye ihtiyaç duymadan hareket edebilir ve bunu yaparken diğer oyuncularla koordineli çalışır.

Prof. Dr. İsmail Demir SSB Başkanı

STM’nin ThinkTech biriminin hazırladığı Sürü İHA sistemlerine yönelik yayımladığı rapor; swarm teknolojisini en ince detayına kadar anlatıyor. Swarm olarak adlandırılan Sürü İHA’lar, belirli bir işi veya görevi gerçekleştirmek üzere iş birliği yapan çok sayıda İHA’dan oluşuyor. İHA’lar kısıtlı bir kapsama alanında tek bir merkezden, baz istasyonu olmaksızın doğrudan haberleşebiliyorlar. Birden fazla sayıda hava aracından oluşan sürü, belirli bir düzen içinde uçarak pek çok askeri ve sivil görevi yerine getirebiliyor. Sürü teknolojisinin en önemli özelliği “kendi-kendine organizasyon” davranışına dayanıyor. Drone sürüleri ileride istihbarat toplamak, düşman iletişim sistemlerini karıştırmak ve engellemek, geniş çaplı bir uçuş iletişim ağı oluşturmak, büyük bir uçak gibi hareket ederek düşman radarlarını aldatmak gibi amaçlarla kullanılabilecek. Rapor; otonom teknolojisinin yapay zeka, otonom kontrol sistemleri, ileri bilgi işlem, büyük veri, öğrenen makineler, akıllı grafik görselleştirme araçları, meta materyaller, minyatürleştirme gibi alanların, muazzam bir insanmakine iş birliği dönemine doğru gittiğine vurgu yapıyor. Geliştirdiği kritik teknolojiler ile savunma sanayisinde öncü bir görev üstlenen STM, otonom sistemler alanında önemli yatırımlara imza atıyor. STM, Türkiye’de bir ilk olan kamikaze drone sistemlerine yeni ve gelişmiş özellikler ilave ederken, bu sistemleri, yine kendilerinin geliştirmiş olduğu keşifgözetleme maksatlı otonom drone sistemleriyle koordineli kullanmak üzere çalışmalarını yoğun şekilde sürdürüyor. STM ayrıca yapay zeka destekli sürü teknolojilerini, geliştirdiği platformlara uygulama konusundaki çalışmalarına da hız vermiş durumda.

61


YA K I N P L A N

"MACERAMIZIN HENÜZ BAŞLARINDAYIZ" yılda 100’ün üstünde tekne üreten ve kısa sürede dokuz farklı ülkenin bahriyesinde ve sahil güvenlik kuvvetlerine imza atan Ares Tersanesi, dünyanın en iyi karakol botu üreticisi olmasının yanında Türkiye’nin de en büyük askeri gemi ihracatçısı unvanını aldı. Ares Tersanesi Yönetim Kurulu Başkanı Kerim Kalafatoğlu, Avrupa’ya ihracat hedefine ulaşmanın da eşiğinde olduklarının altını çiziyor. Büyük başarının mimarlarından Kerim Kalafatoğlu ile, 13 yılda yakalanan başarının sırrını ve gelecek dönemde izleyecekleri rotayı konuştuk. Kalafatoğlu, “Önümüzdeki yıllarda, Türkiye’nin ilk üç gemi ihracatçısından biri ve sektörün lokomotifi bir firma olarak yolumuza devam etmeyi amaçlıyoruz” diyor.

13

700 metrelik bir yer kiralayarak üretime başlayan ARES’in 13 yıl sonra geldiği konumun fotoğrafını çekmenizi istesek nasıl bir şirket görürüz? Gurur ve mutluluk verici bir hikaye elbette. Ve henüz başlarındayız maceramızın. 13'üncü yılın sonunda çekilen bu fotoğraf oldukça zengin içerikli olurdu. 13 yılda başarıyla inşa ve teslim edilmiş 100’ün üzerinde tekne, Türkiye’nin En Hızlı Büyüyen 1'inci Firması ve Dünyanın En İyi Karakol Botu Üreticisi ödülleri, Türkiye’nin En Büyük Askeri Gemi İhracatçısı unvanı, inşa ettiğimiz botlar için layık görülen Dünyanın En İyi Karakol Botu ve Açık Deniz Karakol Gemisi ödülleri… Tüm bunları yüzde 100 yerli sermaye ile Antalya’da gerçekleştirdik.

62

Son yıllarda dünyaya ihraç ettiği askeri botlarla savunma sanayisinin en dikkat çeken firmalarından biri olmayı başaran Ares Tersanesi’nin Yönetim Kurulu Başkanı Kerim Kalafatoğlu, “Önümüzdeki yıllarda, Türkiye’nin ilk üç gemi ihracatçısından biri olmak ve Türkiye’nin 2023 ihracat hedeflerine yıllık 150-200 milyon dolar civarında katkı sağlamak istiyoruz” diyor.

KERİM KALAFATOĞLU ARES TERSANESİ YÖNETİM KURULU BAŞKANI


ARES’i farklı kılan bir özelliği, kendini ilk olarak yurt dışında kanıtlamış olması. Kendi savunma sanayimize ürün yerleştirmek bile oldukça zorken, örnek bir referans ve büyük sermayeler olmadan bunu nasıl başardınız? Kesinlikle, belirttiğiniz gibi ARES Tersanesi, yurt dışında başarılar elde ettikten sonra yüzünü Türkiye’ye dönen tek tersanedir. Kendini yurt dışında ispatlayıp ülkeye döviz getirdikten sonra kazandığı tecrübeleri milli projelere aktarmak isteyen bir şirketiz. Bunu başarmamızda en büyük faktörler; bilgi ve tecrübesiyle güçlü, kendinden emin ve samimi iş geliştirme personelimiz ve her kullanıcı için yılmadan, yeni baştan ürettiğimiz orijinal tasarım çözümleri olarak özetleyebilirim. Tabiri caizse raftan hazır ürün satmaya zorlamayız. Bu yaklaşımla müşteri öncelikle ona yardımcı olmaya çalıştığımızı anlar. O andan itibaren finansal açıdan da rekabetçiyseniz başarılı olmamanız için çok az neden var. Kısacası tüm bu ihracat projelerini büyük finansal sermayeler olmadan başardığımız doğrudur. Zira bizim en büyük sermayemiz sadece mühendislikte değil; bu alanda da insan gücümüz, personelimiz. Bugüne kadar kaç tekne ürettiniz? Hangi ülkelerin deniz kuvvetlerinde ARES imzası var? Sipariş defteriniz önümüzdeki dönem için nasıl bir iş hacmi oluşturuyor? Bugüne kadar 100’ün üzerinde tekne ürettik. Bunların yüzde 40’ı ARES’in ilk kurulduğu yıllarda seriler halinde ihraç ettiği motor yatlardan oluşuyor. Yüzde 60’lık çoğunluk dilimi ise askeri, yarı askeri ve ticari gemilerden oluşuyor. Bugüne kadar ürettiğimiz askeri gemilerle dokuz farklı ülkenin bahriyesinde ve sahil güvenlik kuvvetlerinde imzamız var. Ticari gemilerimizle birlikte bu ülke sayısı 11’dir. Önümüzdeki dönemde de projeleri yürürlükte olan Katar ve Umman’ın dışında Afrika, Güney Amerika, Uzak Doğu, Avrupa ve Orta Doğu’da görüşmeleri devam etmekte olan projelerimiz var. Bununla birlikte Avrupa’ya ihracat elbette ki en büyük hedeflerimizden biri ve bunu başarmanın eşiğindeyiz diyebilirim. Bu noktada Avrupa menşeli proje paydaşlarımızın katkı ve destekleri yadsınamaz. Amerika kıtasında ise Güney Amerika’daki birkaç ülkede iş geliştirme girişimlerimiz mevcut. Kısa sürede sonuç alıp karşılıklı ziyaret ve görüşmelere başlayacağımızı umuyorum.

İNSANSIZ DENIZ ARACINDA ÜRETIM AŞAMASINA GELINDI

Askeri hücumbot teknolojisindeki değişime değinen Kerim Kalafatoğlu, ülkelerin kullanım profilleri, tehdit öncelikleri ve ekonomik dalgalanmalar doğrultusunda, yüksek vuruş gücü, yüksek süratli ancak ebat olarak nispeten daha küçük ve giderek daha az personelle komuta edilebilen platformlara doğru yöneldiğini belirtiyor. Kalafatoğlu sözlerine şöyle devam ediyor: “Bu konuda son birkaç yıldır yaptığımız know-how transferi, tasarım ve altyapı/ üretim yatırımları sonucunda bu yeni konseptin dünyada öncülerinden olduğumuzu ifade edebilirim. Halihazırda 25 ila 40 metre arasında boya sahip ve yalnızca dört personelle idare edilebilen, ömür devri maliyeti düşük, muharip gücü yüksek, taarruz ve savunma amaçlı, güdümlü mermi imkan ve kabiliyetleri ile donatılmış hücumbotlar dizayn ve inşa edebilen bir tersaneyiz. Tersanemizin ürün geliştirme stratejisi kuruluşumuzun ilk gününden bu yana katma değer üzerine oluşturulmuştur. Ar-Ge'ye verdiğimiz önem ve ayırdığımız zaman göz ardı edilemez seviyededir. Bugün yaptığımız altyapı yatırımları ile kompozitte dünyanın en gelişmiş noktasındayız. Aynı gelişimi çelik ve alüminyum tekne üretiminde de göstermek için yatırımlarımız neticelenmek üzere. Üretim hatalarının minimize edilmesi için robotik kaynak teknolojisi ile blok inşa uygulamalarına başlıyoruz. Bununla birlikte ürün geliştirme anlamında uzun süredir uğraş verdiğimiz insansız deniz aracı tasarımında da üretim aşamasına geldik. Üretim için start verdiğimiz andan sonraki birkaç ay içerisinde keşif/gözetleme ve hatta vuruş kabiliyetli ilk insansız deniz aracımızı suya indirebileceğiz.

"2020 için öngörümüz; 17 ile 35 metre aralığında sekiz teknenin inşa ve teslimatını gerçekleştirmek yönünde."

63


YA K I N P L A N

Ürettiğiniz teknelerde yerlilik oranı şu an hangi seviyede? İhracat dışında birçok ekipmanın yerli imkanlarla üretimi konusunda öncülük yapıyorsunuz diyebilir miyiz? Botlarımızda yerlilik oranımız ortalama yüzde 60 seviyesinde. Biz burada pek çok şeyi kendimiz üretiyoruz. Örneğin; tüm mobilyalarımızı -döşeme, kaplama ve yataklar da dahil- serbest bölgede konuşlu kendi mobilya fabrikamızda üretiyoruz. Teknelerin bağlama babaları dahi kendi üretimimiz. Diğer taraftan dışarıdan satın almamız gereken birçok alt bileşende de artık yerli ürünleri standardımız haline getirdik. Birçok tedarikçiye de standardımızı öğrettik. Örneğin, Türkiye’de askeri gemilere yönelik iklimlendirme sistemleri pazarı, son döneme kadar ithal ürünlerle doluydu. Biz ise yıllardır yüzde 100 yerli ürün kullanıyoruz. İzmir Klima Sanayi (İKS) adlı bir firmadan alıyoruz. Bence Avrupa’nın en iyi klimasını yapıyorlar. Son dönemde teslim ettiğimiz gemilerde bu ürünleri kullandık. Çapalarımız bile artık Türk Malı’dır. Silah sistemlerimizde ise ASELSAN ürünlerini her zaman öncelikli değerlendiriyoruz. ARES’i uluslararası ihalelerde farklı kılan sadece fiyatı değil sanırım. Sizi rakiplerinizden ayıran özellikleriniz neler? ARES, sektöründe nasıl fark yarattı? Yüzen platformlar canlı birer varlık gibidir. Yaşarlar, talepkardırlar, ilgi ve bakım isterler. Bir yaşam döngüleri vardır. Dolayısıyla bir geminin ilk tedarik maliyeti aslında öncelik sıralamasında asla en üstte değildir. Her ne kadar fiyatlamada rekabetçi olsak da bunu ucuz olarak nitelendiremeyiz.

64

100+

Ares’in 13 yılda inşa ettiği tekne ve gemi sayısı

%60

Ares’in inşa ettiği teknelerde yerlilik oranı

11 ÜLKE

Ares’in inşa ettiği tekne ve gemileri kullanan ülke sayısı

150-200

MILYON DOLAR

Ares’in 2023 ihracat hedefi

Zira müşteriye özel çözümlerimiz sadece dizayn/ inşa safhalarıyla ve satışla sınırlı değil. Bir tersane olarak gemi üretimi yapmamızın yanı sıra, diğer tersanelerden farklı olarak tam yetkili ve sertifikalı bir Entegre Lojistik Destek departmanına sahibiz. ARES olarak bu anlamda gemi inşa sektörüne yeni bir bakış açısı kattığımıza inanıyorum. Sadece en özgün tasarımlarla gemi üretmekle kalmıyoruz; kullanıcıya bir vizyon da çiziyoruz. Kullanıcının istediği özelliklerde ürettiğimiz geminin, kullanıcının istediği şartları sağlayacak şekilde minimum maliyetle idame edilmesi için gerekli tüm planları, henüz dizayn ve inşa aşamalarındayken hazırlıyoruz. Bakım sözleşmesi yaptığımız kullanıcılarımızın malzeme tedariklerini bile biz yapıyoruz. Türkiye’deki tersaneler arasında bu alanda tüm istekleri karşılayan tek ELD departmanının ARES bünyesinde olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim. ARES demek problemsiz ve sıkıntısız bir gemi yaşam döngüsü demektir. Bugün ARES, ürettiği gemilere 20 yıl gövde garantisi verebilecek dünya üzerinde belki de tek üreticidir. Dolayısıyla hangi bölgede, ne tip bot üretip teslim ettiğimizin çok büyük bir önemi yok bizim için. Her türlü coğrafyada ve şartta lojistik destek sağlamaya hazır vaziyette ürün teslimatı yapıyoruz. Ares 85 Hercules’in inşaatları ne durumda? Umman’a teslimatlar ne zaman başlıyor? Türkiye’den Umman’a, Cumhuriyet tarihimizin ilk askeri gemi ihracat projesi olan ARES 85 HERCULES Süratli Devriye Botları Projesi'nde teslimata başlamaya hazırlanıyoruz. İlk botumuzu 11 Eylül'de denize indirdik ve kalite kontrol faaliyetleri ile


deneme seyirlerine başladık. Ekim ayında Ummanlı yetkililere teslimi yapılacak ilk botun ardından kalan 13 botun teslimi yaklaşık üç yıl sürecek. İnşa ettiğimiz bu botlar için yedi yıl gövde garantisi veriyoruz. Bunun yanında 200 Umman Sahil Güvenlik Komutanlığı personeline yaklaşık 300 gün sürecek bir program dahilinde operatör ve bakım/ onarım eğitimi sağlayacağız. Böylece TürkiyeUmman arasında kurulan iş birliğinin daha da güçlendirilmesini hedefleniyoruz. Bir yılda 11 tekne inşa edip teslim etmek gibi bir rekorunuz var. Bu rekoru geçebildiniz mi? 2020 için öngörünüz nedir? ARES Tersanesi, kazandığının çoğunu, yeni tesislere, yeni yatırımlara ve yeni alt yapılara dönüştüren bir firma. Bu sayede, üç ya da dört farklı tekne inşaatına, aynı anda devam edebildiğimiz gibi bu süreçleri, birbirinden etkilenmeyecek şekilde yönetiyoruz. Belirttiğiniz gibi, bir yılda 11 tekne teslim etmeyi başarmış bir tersaneyiz. Bunların çoğu da yaklaşık 35 ve 48 metre boyunda tekneler. Dolayısıyla burada büyüklükten kastımız, sadece fiziksel büyüklüğün ötesinde; üretimde kullandığımız teknolojilerimiz, kalitemiz, üretim hızımız ve paralel üretim kabiliyetimiz. 2020 için mevcut planlamalarımız doğrultusunda öngörümüz, 17 ile 35 metre aralığında sekiz teknenin inşa ve teslimatını gerçekleştirmek yönünde. ARES, oldukça dinamik bir yapıya sahip. Ürettikçe büyüyen, büyüdükçe üreten bir tersane. Gelecek dönemde ARES’in adını hangi yatırımlar ve önemli projelerde göreceğiz? Devam etmekte olan en önemli yatırımımız, Ekonomi Bakanlığı'ndan satın alarak tesislerimize katmakta olduğumuz Antalya

"Dışarıdan satın almamız gereken birçok alt bileşende de artık yerli ürünleri standardımız haline getirdik."

Serbest Bölgesi'ndeki dördüncü gemi inşa tesisimiz. Bu binada, alüminyum ve çeliğe hayat vereceğiz. Robotik tezgahlarla, kesme, işleme ve blok üretimi yapacağız. Bu binada 90 metreye kadar korvetler, açık deniz karakol gemileri ve hücumbotlar inşa edebileceğiz. Üretim hızımız da oldukça artacak. Umarım çok yakın zamanda, bu tesisi destekleyecek yeni teknelerimizi de pazara sunacağız. Bu yeni tekneler konusunda da yine stratejik ortaklarımız Thyssenkrupp Marine Systems, BMT ve Rolls Royce ile çalışıyoruz. Ayrıca son teknoloji ekipmanlarla donatılmış yeni mobilya fabrikamızı da hizmete açtık. Bu vesileyle hem kapasitemizi artırdık hem de yat mobilyaları gibi farklı tarzda mobilyalar üretebiliyoruz. Tüm bunların sonucunda 2019 yılı başında 26 bin metrekare olan tesis büyüklüğümüz, 40 bin metrekareye ulaştı. Biliyorsunuz kompozit, alüminyum

ve çelikten inşa edilen gemiler, tamamen iklim kontrollü alanlarda yapılmak durumunda. Bu da kapalı inşa alanı demek. Hâlihazırda binalarımızda, içerisinde gemi inşaatı yaptığımız, birbirinden bağımsız dört ayrı çadırımız var. Bu çadırlarda, aynı anda, farklı iklim koşulları altında, farklı tekneler inşa edebiliyoruz. Dünyada eşi olmayan bu çadırlar, tamamen bizim tasarımımız ve bizim eserimiz. ARES Tersanesi’nin sınırları belli. Fiziksel büyümemiz nihai halini aldıktan sonra mevcut yatırımımızdan azami verimi almak için optimizasyona ve teknolojiye odaklanacağız. Önümüzdeki yıllarda, Türkiye’nin ilk üç gemi ihracatçısından biri ve sektörün lokomotifi olan bir firma olarak yolumuza devam etmeyi amaçlıyoruz. Türkiye’nin 2023 ihracat hedeflerine de yıllık 150-200 milyon dolar civarında katkı sağlamak istiyoruz.

65


SSB HABERLER

MİLLİ SAVUNMA ÜNİVERSİTESİ MEZUNİYET TÖRENİ YAPILDI Milli Savunma Üniversitesi Müşterek Harp Enstitüsü ile Harp Enstitüleri Komuta ve Kurmay Eğitimi Mezuniyet ve Sancak Devir Teslim Töreni, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın da katılımıyla 31 Ağustos tarihinde İstanbul’da gerçekleşti.

66

illi Savunma Üniversitesi’ne bağlı Kara, Hava ve Deniz Harp okullarından mezun olan teğmenlerin diplomalarını aldığı tören; Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, TBMM Başkanı Mustafa Şentop ve Millî Savunma Bakanı Hulusi Akar’ın katılımlarıyla gerçekleşti. Cumhurbaşkanı Erdoğan, mezun olan 224 subay ve 101 misafir subayı tebrik ederek, dönem birincilerine diplomalarını takdim etti. Törende, Türkiye’de son yıllarda başarılı bir grafik çizen savunma sanayisi hakkında konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “17 yıl önce savunma sanayisinde ülkemizin dışa bağımlılık oranı yüzde 80 düzeyindeydi.

M

Yani, ihtiyacımız olan savunma sanayi ürünlerinin sadece yüzde 20’sini kendimiz üretebiliyorduk. Biz, gerçekten çok büyük engellerle, zorluklarla, sabotajlarla mücadele ederek, savunma sanayisinde yerlilik oranını yüzde 70’lere çıkardık” diyerek savunma sanayi alanındaki başarıya dikkat çekti.


ORMAN YANGINI MİLLİ HELİKOPTER İLE SÖNECEK Son yıllarda artan orman yangınlarıyla mücadele etmek için yerli ve milli helikopterlerin devreye gireceği yeni bir dönem başlıyor. Orman Genel Müdürlüğü, 2021 yılı itibariyle Yerli Kara Şahin olarak bilinen “Sikorsky T70” ve yine aynı yıl seri üretime geçmesi planlanan yerli ve milli üretim Gökbey helikopterini orman yangınlarını söndürmek için kullanacak. Kuvvet komutanlıklarının kargo, arama kurtarma, kıyı güvenliği

ve hava ambulansı gibi alanlarda kullandığı “Sikorsky T70”’in, en az 3,5 ton yük taşıyabilmesi, gece uçuşu yapabilmesi ve azami üç saat havada kalabilecek özellikte olması bekleniyor. Sadece bu yıl çıkan orman yangıları için yurt dışından toplamda 104 milyon liraya 34 helikopter kiralandı. Yerli üretim helikopterlerin kullanıma başlanmasıyla Türkiye’nin orman yangını sorununda dışa bağlılığı ortadan kalkacak.

ROBOİK “İNSANSIZ VE OTONOM KARA ARAÇLARI YARIŞMASI” FİNALİ SSB’DE YAPILDI Günümüz savunma sanayisinde giderek önemini artıran insansız ve otonom sistemler alanında yeni adımlar atıldı. ROBOİK “İnsansız ve Otonom Kara Araçları” yarışmasının finali Cumhurbaşkanlığı Savunma Sanayii Başkanlığı’nda yapıldı.

Cumhurbaşkanlığı Savunma Sanayii Başkanlığı tarafından düzenlenen “ROBOİK” çatısı altındaki yarışmalardan “İnsansız ve Otonom Kara Araçları Geliştirme Yarışması” 27-28 Ağustos 2019 tarihlerinde Ankara’da yapıldı. Öğrenci ve Bağımsız Katılımcılar kategorisinde 78, Küçük Ölçekli İşletmeler kategorisinde sekiz başvuru yapıldı. Katılımcılar tarafından sunulan projeler Savunma Sanayii Başkanlığı, akademisyenler ve savunma sektörü çalışanlarından oluşan 20 kişilik jüri heyeti tarafından değerlendirildi. Değerlendirme sonucu; 14 farklı üniversiteden 20 öğrenci takımı ve dokuz bağımsız katılımcı ile Küçük Ölçekli İşletmeler kategorisinde beş takım finale kalarak yarışmaya katılmaya hak kazandı. Yarışma ile ilgili önemli bir detay da yarışmaya katılan öğrenci ve bağımsız katılımcılardan oluşan takımlara algoritmalarını gerçekleştirecekleri platform desteği ve küçük ölçekli işletmelere maddi destek sağlanması oldu. Bu sayede katılımcıların algoritmalara

odaklanarak, yerli ve milli yazılımların geliştirilmesi hedeflendi. Toplam 34 katılımcının üç farklı kategoride projelerini sunduğu yarışmanın ödül töreni 17-22 Eylül tarihlerinde İstanbul’da düzenlenen Teknofest’te gerçekleştirildi.

67


SSB HABERLER

YERLİ DRONE SONGAR’A BOMBA ATAR TAKVİYESİ Gökyüzünün yeni avcısı olarak tanımlanan, Türkiye’nin ilk milli silahlı drone sistemi Songar’a otomatik makineli tüfekten sonra bomba atar da entegre edildi. ASİSGUARD, vurucu mikro drone Salgur ve silahlı drone sistemi Songar’ı, ilk kez 30 Nisan- 3 Mayıs tarihleri arasında gerçekleşen 14'üncü Uluslararası Savunma Sanayii Fuarı’nda (IDEF’19) sergiledi. Bugüne kadar otomatik makineli tüfekle performansı test edilen Songar, gelen talepler üzerine ilk defa 40 milimetre otomatik bomba atarla atış gerçekleştirdi. Songar, yeni silahıyla da belirlenen hedefleri etkili şekilde vurdu. Tekli veya çoklu drone sistemiyle eş zamanlı görev yapabilen Songar, hedef bölge tespiti, tehdidin etkisiz hale getirilmesi, operasyon sonrasında hasar tespiti ve gerçek zamanlı görüntü aktarımı yapabilme gibi özelliklere sahip. Stabilizasyon sistemi için ulusal ve uluslararası patent başvurularının

yapıldığı Songar Silahlı Drone Sistemi, 10 kilometre yarıçaplı bir menzil içinde görev yapabildiği gibi 200 adet 5,56 kalibre 45 milimetre NATO sınıfı mermi taşıyabiliyor.

51'İNCİ ATAK TESLİM EDİLDİ

68

Yakın zamanda TSK envanterine girecek olan, Türkiye’nin ilk milli silahlı drone sistemi Songar için sipariş süreci başladı.

Savunma Sanayii Başkanı İsmail Demir, T129 Atak helikopterinin 51'incisinin Kara Kuvvetleri Komutanlığı’na teslim edildiğini, sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımla duyurdu. İsmail Demir, “Yurt içinde ve yurt dışında gerçekleştirilen operasyonlarda güvenlik güçlerimize yakın hava desteği veren T129 Atak helikopterimizin 51'incisi Kara Kuvvetleri Komutanlığı’na teslim ettik” dedi. Sözlerine “T129 motorunu yerlileştirmek için gece gündüz demeden çalışıyoruz” diyerek devam eden Demir, yerli motorun yakın bir zamanda yapılabileceğine dair sinyallerini verdi.


DOKUZUNCU “UÇAN KALE” TESLİM EDİLDİ

Cumhurbaşkanlığı Savunma Sanayii Başkanlığı tarafından yürütülen A400M Projesi kapsamında üretilen uçaklardan dokuzuncusu Türkiye‘ye teslim edildi. Türk Silahlı Kuvvetleri’nin taktik ve ulaştırma kabiliyetlerini artıran A400M Projesi kapsamında dokuzuncu uçağın test ve kabul faaliyetleri, üretiminin gerçekleştiği İspanya’nın Sevilla kentinde tamamlandı. Airbus’ın tesislerinde üretimi yapılan dokuzuncu uçak, şu ana kadar teslim edilen en üst konfigürasyona sahip olmasının yanında Hava Kuvvetleri’ne ve ülkenin savunmasına önemli katkılar sağlayacak. Teslim haberini Cumhurbaşkanlığı Savunma Sanayii Başkanı Prof. Dr. İsmail Demir’in verdiği

uçağın Türk pilotlar tarafından Türkiye’ye getirilerek, Kayseri 12'nci Hava Ulaştırma Üs Komutanlığı’na konuşlandırılması bekleniyor. İlk uçağını 2013 yılında alan Türkiye, A400M Projesi’nde Almanya, Belçika, Fransa, İngiltere ve İspanya ile altı katılımcı ülkeden biri. Türkiye’nin 10'uncu uçak teslimatını 2022’nin başında tamamlaması planlanıyor. Türkiye, A400M uçaklarını kullanan diğer ülkelerle karşılaştırıldığında, sahip olduğu uçaklarla harbe hazırlık oranı açısından en yüksek değere sahip ülke konumunda gösteriliyor. A400M uçağının

ön orta gövde, arka gövde üst bölümü, paraşütçü kapıları, acil çıkış kapısı, arka üst kaçış kapağı ve kuyruk konisi gibi ana yapısal komponentlerin yanı sıra en önemli uçuş kontrol yüzeylerinden olan kanatçık (alieron) ve sürat frenlerinin (spoiler) tasarım ve üretimi Türk Havacılık ve Uzay Sanayii A.Ş. (TUSAŞ) mühendis ve teknisyenleri tarafından gerçekleştiriliyor. Proje kapsamında uçakların son konfigürasyonlarına ulaşmasını sağlayacak Retrofit faaliyetleri 2020 yılı itibariyle Kayseri 2'nci Hava Bakım Fabrika Müdürlüğü’nde gerçekleştirilecek.

TSK’NIN VURAN ZIRHLI ARAÇ SAYISI 90’A ULAŞTI Zırhlı araçların en yenisi güvenlik güçlerinin envanterine girdi. BMC tarafından üretilen Vuran 4x4 ile TSK’daki zırhlı araç sayısı artarak 90’a ulaştı. Cumhurbaşkanlığı Savunma Sanayii Başkanlığı’nın yürüttüğü Taktik Tekerlekli Zırhlı Araçlar (TTZA) Projesi ile güvenlik güçlerine yeni zırhlı kara araçları temin ediliyor. Zırhlı araçların en yenisi geçtiğimiz Temmuz ayında güvenlik güçlerinin envanterine girdi. BMC tarafından üretilen Vuran 4x4 ile TSK’daki zırhlı araç sayısı 90’a ulaştı. Vuran taktik tekerlekli zırhlı aracı, terörle mücadele ve hudut görevleri kapsamında, hassas nokta veya devriye, konvoy koruması, bölge, nokta ve yol keşfi, fiziki sınır emniyetinin sağlanması gibi görevleri yerine getirebiliyor. Dokuz personel taşıyabilen Vuran, saatte 110 kilometre hıza ulaşabilen bir araç. Güçlü motor ve aktarma organları bulunan Vuran, muharebe yüklü ağırlıkta yüksek hızda hareket edebiliyor. Araçlar, uzaktan komutalı silah sistemi, merkezi lastik şişirme sistemi, patlak giderme, yangın söndürme ve iklimlendirme donanımına sahip.

69


B T M - I TO H A B E R L E R

JAPON VE TAYVANLILAR DA TESKOOP’A GELİYOR Cumhurbaşkanlığı kararı ile Özel Endüstri Bölgesi ilan edilen ve 650 milyon TL’lik yatırım yapılan Teskoop’ta altyapının yüzde 98’i tamamlandı. Açılışı yapılan ilk tesislerde üretime geçildi. ürkiye’ye nitelikli yatırımlar kazandırmak amacıyla 9 Mayıs'ta alınan Cumhurbaşkanlığı kararı ile Özel Endüstri Bölgesi seçilen alanlardan güzel haberler gelmeye başladı. Özelikle İstanbul’daki iki Özel Endüstri Bölgesi’nden en büyüğü ve yaklaşık 2,5 milyon metrekare alana kurulan Teskoop Özel Endüstri Bölgesi’ndeki iki tesis, 14 Haziran itibariyle üretime geçti. Üretime geçen ilk tesislerde tekstil makineleri ile Mercedes ve BMW’ye yedek parça üretilmeye başlandı. Ayrıca bölgedeki 20 tesis kurulum, 30 tesis ise proje aşamasına geldi. Proje tamamlandığında 30 bin yeni istihdam hedefleniyor. Yerli üretimle cari açığın kapanmasına yılda 700 milyon dolarlık bir katkının öngörüldüğü projenin Özel Endüstri

T

70

Bölgesi’ndeki yatırımcılara sağladığı vergi avantajı da var. Özel Endüstri Bölgesi’ndeki bu yatırımcılara emlak vergisi muafiyeti ile imar ruhsatı ve her türlü harç istisnası sunulacak. Japon ve Tayvanlı yatırımcıların da bölgede

yerlerini almaya başlamasıyla ilgili olarak Teskoop Özel Endüstri Bölgesi Yönetim Kurulu Başkanı ve İTO Meclis Üyesi Sait Kılıç, Sekiso, Sumitomo, Toyota, Honda ve Sango gibi görüşmelerin sürdüğünü kaydetti.


İLK YAPAY ZEKA MÜHENDİSLERİ TOBB ETÜ’DE YETİŞECEK 2019-2020 eğitim öğretim yılında açılan TOBB ETÜ Mühendislik Fakültesi Yapay Zeka Mühendisliği bölümü, Türkiye’nin ilk lisans programı olarak nitelikli beyinleri dünya çapında yapay zeka eğitimi almaya çağırıyor. Üniversite, ilk yılında tam burslu 10 öğrenci kabul edecek. Ayrıca TOBB ETÜ, Türkiye’deki üniversiteler içerisinde ‘ortak eğitim sistemi’ ve ‘bir yılda üç dönem eğitim’ niteliklerine sahip tek üniversite. TOBB ETÜ uluslararası alanda önemli başarılara da imza

Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) Eğitim ve Teknoloji Üniversitesi (ETÜ), Türkiye’nin ilk yapay zeka mühendislerini yetiştirecek. atıyor. Dünyanın en saygın yükseköğretim derecelendirme kuruluşlarından biri olan Times Higher Education’ın (THE), 2018 Genç Üniversiteler Sıralaması kapsamında açıkladığı 2000’den sonra dünyada kurulan

en iyi üniversitelerin bulunduğu ‘Milenyum Üniversiteler Sıralaması’nda TOBB ETÜ 32'nci sırada yer alarak büyük bir başarı elde etti ve bu sıralamaya giren ilk ve tek üniversite oldu.

BEŞ TÜRK GİRİŞİMİ SİLİKON VADİSİ’NDE Bilgiyi Ticarileştirme Merkezi’nin yürüttüğü WinGlobal: Küresel Doğan Start-up’lar projesi Türkiye’nin ilk Unicorn’unu çıkarma çalışmaları devam ediyor. İstanbul Ticaret Odası’nın (İTO) girişimciliği teşvik için kurduğu Bilgiyi Ticarileştirme Merkezi (BTM) tarafından yürütülen WinGlobal: Küresel Doğan start-up’lar projesinin ilk etabı tamamlandı. 16 hafta boyunca yoğun bir eğitimden geçirilen girişimler BTM’nin Fulya’daki yeni merkezinde düzenlenen WinGlobal Sahne etkinliğinde yatırımcı karşısına çıktı. Etkinliğe İTO’dan yoğun bir katılım oldu. İstanbul’un global ölçüdeki rekabet ve bölgesel çekim gücünü artıracak bu projede 20 girişimden başarılı olan sekizi WinGlobal Sahne etkinliğinde yatırımcı karşısına çıktı. Etkinlikte sahne alan

girişimlerden başarılı olan beş tanesi ise ABD’deki Silikon Vadisi’ne gidecek. ABD’ye gitmeye hak kazanan girişimler arasında Brandface, Robust Dye, Flightmax, Contaxer ve Pın bulunuyor.Bu girişimler, İstanbul Kalkınma Ajansı’nın desteğiyle Eylül ayında Silikon Vadisi’ni gezecek. İTO Başkanı Şekib Avdagiç, etkinlikte yaptığı konuşmada “Bilgiyi Ticarileştirme Merkezi’miz, WinGlobal Projesi ile global hedeflerine ve uluslararası projelerine bir yenisini eklemiştir. Projemiz, global start-up’ların Türkiye’den çıkmasına destek olma hedefine bizi bir adım daha yaklaştırmıştır” dedi. Ayrıca bilginin

ticarileşmesini çok önemsediğini ve bunu faaliyetlerinin odak noktasına yerleştirdiklerini sözlerine ekleyen Şekib Avdagiç, bu projenin yanı sıra BTM’nin yeni yerinin sağladığı imkan ve sinerji ile “BTM 1000” projesinin de start aldığını belirtti. WinGlobal’i İstanbul ekonomisinin global ölçekteki rekabet ve bölgesel gücünü artıracak bir proje olarak planladıklarını söyleyen Şekib Avdagiç, 1000 start-up’ın ticarileşmesi sürecinin başladığını, bu projeyle start-up’lara daha fazla yatırım yapılmasını teşvik edip, Türkiye’den çıkacak ilk Unicorn’ların adresi olmayı hedeflediklerini söyledi.

71


İNFOGRAFİK

TÜRKIYE START-UP EKOSISTEMI HIZLI BÜYÜYOR T.C. Cumhurbaşkanlığı Yatırım Ofisi ve Startups.Watch tarafından hazırlanan “Türk Start-up Ekosisteminin Durumu-2019” raporu, Türkiye’de son sekiz yılda start-up ekosisteminde hızlı bir büyüme olduğunu gösteriyor. 11'inci Kalkınma Planı’nda açıklanan Teknoloji odaklı büyüme hedefleri de girişimci ekosisteminin gelecek dört yılda da büyümeye devam edeceğini gösteriyor. ürk Start-up Ekosisteminin Durumu-2019 Raporu’nda, Türkiye’deki teknoparklar, teknoloji transfer ofisleri ve kuluçka merkezlerinin artış hızına ve büyüyen inovasyon ekosistemine vurgu yapılıyor. Trendyol, Yemek Sepeti, Gitti Gidiyor ve Markafoni gibi girişimlerin şirket satışları, 100 milyon doların üstünde yatırım alan start-up'ların başarısı, Türkiye inovasyon ekosisteminde özgüveni de beraberinde getirdi. Türk Start-up Ekosisteminin Durumu-2019 raporunda; Türkiye’de bilişim sektörü ve e-ticaret alanında yaşanan gelişmelere vurgu yapılarak bilişim sektörünün büyüklüğünün son dört yılda iki kat arttığı, yıllık ortalama yüzde 17 büyüdüğü ve 2018’de toplam pazar büyüklüğünün 131.7 milyar liraya ulaştığı vurgulanıyor. Bilgi teknolojileri sektörünün ise aynı dönemde iki kat büyüyerek 2018’de 44.7

T

72

milyar liraya ulaştığına dikkat çekiliyor. Raporda, e-ticaret pazarının da hızlı bir büyüme gösterdiği belirtilirken sektörün, 2018’de bir önceki yıla göre yüzde 42 büyüyerek, 59.9 milyar liraya ulaştığı vurgulandı. TÜRKIYE’DEKI EKOSISTEM, AB ORTALAMASININ ÜSTÜNDE BÜYÜYOR 2018 Avrupa İnovasyon Skor Tablosu’na göre Türk inovasyon ekosistemi orta seviyede olmasına rağmen Avrupa Birliği ortalamasının oldukça üzerinde bir performans gösteriyor. 2010-2018 yılları arasındaki performansının, AB ortalamasının yüzde 15,1 üzerinde gerçekleştiği belirtiliyor. Türkiye’de her yıl yaklaşık 550 start-up'ın kurulduğu belirtilen raporda, Türk start-up'ların, 2010-2018 yılları arasında, melek yatırımcılar ve girişim sermayesi yatırım fonlarından 488 milyon dolar destek almayı başardığının altı çizildi. Raporda şu bilgilere yer verildi: “Girişim sermayesi yatırım fonları, lisanslı melek


yatırımcılar ve melek yatırım ağları, 2018 yılında toplam 58,7 milyon dolar yatırım yaptı. Türk girişim sermayesi yatırım fonları ise 2018’de 39,2 milyon dolar yatırım yaparken, 2019’a hızlı bir girişle ilk çeyrekte 34,4 milyon dolar yatırım gerçekleştirdi. TEKNOPARK ŞIRKETLERINİN CIROSU BÜYÜYOR Türk Start-up Ekosisteminin Durumu-2019 raporunda, Türkiye’de 2001 yılında başlayan teknopark kurulumunun devam ettiği ve 2018 yılı sonunda ülke genelindeki teknopark sayısının 81’e ulaştığı belirtildi. Rapora göre, 81 teknoparkta 5 bin 334 start-up bulunuyor ve toplam çalışan sayısı 51 bin 574 civarında. Teknoparklardaki şirketlerin toplam cirosu, 2018 yılında yüzde 23,1 artarak 16 milyar liraya ulaştı. Toplam ihracat miktarı ise bir önceki yıla göre yüzde 31 artarak 3,8 milyar Türk Lirası oldu. Raporda, son beş yılda TÜBİTAK ve Bölgesel Kalkınma Ajansları tarafından sağlanan teşvik ve hibeler sayesinde Teknoloji Transfer Ofisi sayısının da 2018’de 80’i aştığı belirtildi. MELEK YATIRIMCI SAYISI ÜÇ KAT ARTTI Türkiye’de inovasyon ve start-up ekosisteminin hızlı büyümesinin arkasındaki nedenin Hazine Bakanlığı, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı, TÜBİTAK ve KOSGEB’in yanı sıra Bölgesel Kalkınma Ajansları’nın vermiş olduğu destekler ve hibeler olduğu gösterildi. Şirketler tarafından oluşturulan girişim sermayesi yatırım fonları ve melek yatırımcıların sayısındaki artış da yine start-up ekosisteminin gelişimine önemli katkı sağladı. 2010 yılında şirketler tarafından

2018 Avrupa İnovasyon Skor Tablosu’na göre Türk inovasyon ekosistemi, AB ortalamasının oldukça üzerinde bir performans gösteriyor. 2010-2018 yılları arasındaki performans, AB ortalamasının yüzde 15,1 üzerinde gerçekleşti. oluşturulan girişim sermaye yatırım fonu sayısı sadece iki iken, 2018 yılında bu sayı 25’e ulaştı. Hazine ve Maliye Bakanlığı’ndan lisans almış melek yatırımcı sayısı 2013 yılında 155 iken, 2018 yılında 471’e ulaştı. Aynı dönemde lisanslı melek yatırım ağı da 2'den 15’e çıktı. Bu artışın en büyük nedeni lisanslı melek yatırımcılara yüzde 75 vergi avantajı sağlanması olarak kabul ediliyor. START-UP HIZLANDIRICI PROGRAM SAYISI DA ARTIYOR Raporda dikkat çeken bir önemli nokta

da KOSGEB programları ve İTO Bilgiyi Ticarileştirme Merkezi gibi girişimci hızlandırma programlarının sayısındaki artış. 2010 yılından önce altı aktif start-up hızlandırıcı programının olduğu, 2018’in sonunda bu sayının 47’ye ulaştığı belirtildi. Kuluçka merkezleri gibi ortak çalışma alanlarının da start-up ekosistemin oluşmasında büyük rol oynadığı vurgulandı. 2010 yılında yalnızca bir adet ortak çalışma alanı varken, 2018 yılında sayı 41’e ulaştı. Bu ortak çalışma alanlarında 5 binden fazla start-up ve serbest çalışan bulunuyor.

Rapora göre Türkiye'de her yıl yaklaşık 550 start-up kuruluyor. Türk start-up'lar, 2010-2018 yılları arasında melek yatırımcı ve girişim sermayesi yatırım fonlarından 488 milyon dolar destek almış. 73


TÜRKİYE

START-UP KÜNYESİ

Türkiye’nin start-up ekosistemi hızlı bir şekilde büyümesini sürdürüyor. Her yıl yaklaşık 550 start-up kuruluyor. Türkiye’de kurulan start-up'ların 2018 yılında ulaştığı şirket satış geliri 1,1 milyar doları aştı. 100 milyon doların üstünde yatırım alan start-up sayısı artmaya devam ediyor. Bu start-up'lar arasında Teknopark İstanbul Kuluçka Merkezi’nde bulunan yatırımcılar da bulunuyor.

Türkiye’de her yıl yaklaşık

550

start-up kuruluyor.

1,12

MILYAR DOLAR

2018 yılında start-up'lar ulaştığı şirket satış geliri

488

MİLYON DOLAR

Yerli start-up'ların sekiz yılda melek yatırımcı ve yatırım fonlarından aldığı destek miktarı

Türkiye’de lisanslı melek yatırımcılara

%75

vergi avantajı sağlanıyor.

471

2018 yılı itibariyle Hazine ve Maliye Bakanlığı’ndan lisans almış melek yatırımcı sayısı

47

Start-up hızlandırıcı merkez sayısı


TEKNOPARKLAR 81

2018 sonu itibariyle Türkiye’de bulunan Teknopark sayısı

5.334

Teknoparklarda bulunan start-up sayısı

51.574

Teknoparkların sağladığı istihdam

16 MILYAR TL

Teknoparklardaki şirketlerin 2018 yılı toplam cirosu

2018 yılında, üç Türk start-up'ının her biri 250 milyon dolardan fazla bir fiyata satın alındı. Yılın ilk çeyreğinde iki Türk start-up'ının da her birinin 100 milyon dolardan fazla bir fiyata satın alınması, Türkiye’deki start-up ekosisteminin bu yıl da büyüyeceğini gösteriyor.

%31

İhracat artış oranı

+80

Toplam Teknoloji Transfer Ofisi sayısı

41

Toplam kuluçka merkezi sayısı

5000+

Kuluçka merkezlerinde bulunan girişimci ve Ar-Ge mühendisi sayısı

%23,1 Ciro artış oranı

3,8 MILYAR TL

Teknoparklardaki şirketlerin 2018 yılı toplam ihracatı

Dünya sosyal medya kullanım sıralamasında Facebook kullanımında 9’uncu, Instagram’da 6’ıncı, Twitter kullanımında 7’inci ve YouTube kullanımında 10’uncu olan Türkiye, start- up'lar için büyüyen ve çekici bir pazar olarak öne çıkıyor.

Kaynak: Türk Startup Ekosisteminin Durumu-2019


TEŞVİKLER

SAYP İLE ÜNİVERSİTE-SANAYİ BİLGİ TRANSFERİ SİSTEMATİK HALE GELDİ SSB öncülüğünde 2011 yılında hayata geçirilen Savunma Sanayii için Araştırmacı Yetiştirme Programı (SAYP) kapsamında, şu ana kadar sanayiye 50’ye yakın araştırma görevlisi kazandırılırken, üniversite-sanayi arasındaki bilgi transferi de sistematik hale getirildi.

76

avunma Sanayii Başkanlığı’nın, sektördeki nitelikli insan gücünü artırmak için yürüttüğü bir Savunma Sanayii için Araştırmacı Yetiştirme Programı (SAYP) çerçevesinde 31 üniversite ve 35 savunma sanayi firması SAYP kapsamına dâhil edildi. Savunma sanayi şirketleri ile üniversiteler arasındaki bilgi transferini daha sistematik hale getiren SAYP ile sektöre yeni uzmanlar katılıyor. Savunma Sanayii Başkanlığı ile Atılım Üniversitesi, ASELSAN, FNSS, ROKETSAN, TAI, TEI ve MKEK arasında 2011 yılında bir protokol ile başlayan Savunma Sanayii için Araştırmacı Yetiştirme Programı (SAYP), aradan geçen yedi yıl içinde programa dahil edilen yeni üniversite ve kurumlarla etkinliğini artırdı. 2018 yılı itibariyle, 31 üniversite ve 35 savunma sanayi firması SAYP kapsamına dâhil edildi. SAYP, savunma sanayi sektörünün öncelikleri doğrultusunda ve SSB’nin de yönlendirmesiyle, savunma sanayi şirketleri ile üniversiteler arasındaki bilgi transferinin daha sistematik hale getirilmesi amacıyla hayata geçirildi. Üniversitelerde yapılan lisansüstü tezlerin, şirketlerin Ar-Ge ihtiyaçlarına yönelik

S

olacak şekilde yapılandırılması ve savunma sanayi sektörünün öncelikli alanlarına yönlendirilmesi bir diğer amaç olarak belirlendi. Program kapsamında lisansüstü eğitim alacak olan öğrencilerin, savunma sanayi şirketleri tarafından sağlanan olanaklarla, savunma alanında nitelikli Ar-Ge elemanı olarak yetiştirilmesi sağlanıyor. ARAŞTIRMACILAR HEM ÜNIVERSITE HEM DE SANAYIDE GÖREV ALIYOR SAYP kapsamında lisansüstü eğitim alan öğrenciler, iş birliği yapılan savunma sanayi kuruluşları tarafından istihdam ediliyor. Araştırmacılar, protokollerle belirlenen alanlarda ve koşullarda ilgili sanayi kuruluşunda görev yaparken, üniversitelerde eğitimlerini sürdürüyorlar. Araştırmacılar, vaktinin bir bölümünü eğitim aldıkları üniversitede, diğer bölümünü ise ilgili sanayi kuruluşunda geçiriyorlar. Araştırmacıların lisansüstü tez konuları, üniversite öğretim üyeleri ve ilgili sanayi kuruluşlarının yetkilileri tarafından ortaklaşa belirlenerek yönetiliyor. Üniversite ile sanayi kuruluşu arasında imzalanan protokol ile, eğitim, öğretim ve araştırmaya yönelik iş birliklerini geliştirme dışında, belirlenen konularda ortak araştırma ve geliştirme projeleri başlatma, ortak konferans, seminer, sempozyum, çalıştay, panel gibi bilimsel aktiviteler de organize ediliyor.


35

Programa katılan savunma sanayi firma sayısı

31

Programa dahil olan üniversite sayısı

BILGI GÜNCELLENECEK SSB’DEN BILGI BEKLENIYOR

Savunma Sanayi Başkanlığı’ndan yapılan açıklamada, bugüne kadar yapılan iş birlikleri ve protokoller çerçevesinde programa 120’nin üstünde araştırmacı kabul edildi. 200’e yakın tez hazırlandı. ArGe projesi geliştirildi. Savunma sanayisine şu ana kadar 34 araştırmacı kazandırıldı. Bu araştırma görevlileri, çeşitli sanayi kuruluşlarında istihdam edilerek, görev yapmaya başladı. Gelecek dönemde programa yeni kurumlar dahil edilerek, sanayiye daha fazla araştırmacı kazandırılması planlanıyor.

77


FUARLAR

MMG 4'ÜNCÜ AR-GE & İNOVASYON ZIRVESI MMG 4'üncü Ar-Ge & İnovasyon Zirvesi ve Sergisi 23-24 Ekim 2019 tarihlerinde İstanbul Lütfi Kırdar Kongre Merkezi’nde gerçekleştirilecek. Türkiye’nin yerli yeniliğini temsil eden MMG 4'üncü Ar-Ge & İnovasyon Zirvesi’nin açılışını geçen yıl olduğu gibi bu yıl da Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmez tarafından yapılması planlanıyor. Bu yıl zirvede, THY Yönetim Kurulu Başkanı İlker Aycı tarafından "Küresel marka nasıl olunur?"un hikayesi anlatılacak ve ülkemizden, küresel markaların çıkması için nelerin yapılması gerektiği irdelenecek. Zirvede konuşulacak konulardan biri de yurt dışından daha fazla finansman ve melek yatırımcı gelmesi için yapılması gerekenler olacak.

Zirvede ayrıca, "Bir şehrin ürettiği mal ve hizmetin katma değeri nasıl artırılır?", "Şehirdeki konvansiyonel sektörler sanayi 4.0’ın ihtiyaçlarına cevap verecek şekilde

yaratıcı sektörlere nasıl dönüştürülür?" ve "Akademisyenlerimiz nasıl teknolojik girişimci yapılabilir?" gibi sorulara da cevap aranacak.

MÜSİAD VIZYONER’19 ZIRVESI Müstakil Sanayici ve İşadamları Derneği (MÜSİAD) tarafından bu yıl üçüncüsü düzenlenecek Vizyoner Zirvesi 27 Kasım’da gerçekleştirilecek. Müstakil Sanayici ve İşadamları Derneği (MÜSİAD) tarafından iki yılda bir düzenlenen Vizyoner Zirvesi, “dijital gelecek” temasıyla uzman, akademisyen ve iş insanlarının katılımlarıyla gerçekleştirilecek. 27 Kasım'da Haliç Kongre Merkezi’nde düzenlenecek olan zirvede, Cumhurbaşkanlığı Dijital Dönüşüm Ofisi Başkanı Ali Taha Koç ve Cumhurbaşkanlığı Yatırım Ofisi Başkanı Arda Ermut’un konuşmacı olarak katılacağı zirveye Ali Rıza Babaoğlan,

Tanus Yeğen, Ömer Wilson, Mehmet Öğütçü ve Martin Ciupa panelist olarak yer alacak. Zirvenin bu yılki teması ise “Dijital Gelecek” olacak. Ticaretin Dijital Ekosistemi panelinde; Yeni Ticaret Modelleri, Sağlık ve Eğitimde Gelecek, İçerik ve Medyada Dijitalleşme, İletişimde Gelecek gibi konular işlenecek. Küresel Pazarda Milli Sanayi ve Üretim panelinde ise Sanayide Robotlaşma, Sanayi 4.0, Yapay Zeka, Otonom Araçlar

ve Yerli Otomobil konuları işlenecek. Milli Teknoloji Hamlesi ve Dijital Türkiye oturumunda ise Savunma Sanayi ve Gelecek, Siber Güvenlik, Dijital Devlet ve Büyük Veri ele alınacak konular arasında yer alıyor.

GELECEK FUARLAR BIDEC

Bahrain-28-30 Ekim

DUBAI AIRSHOW

EXPODEFENSA

UAE-17-21 Kasım Kolombiya 2-4 Aralık

DEFENCE & SECURITY Tayland 18-21 Kasım

78

GDA 2019

Kuveyt 10-12 Aralık




Teknopark İstanbul'un Ücretsiz Yayınıdır

Sayı 04 - Ekim 2019


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.