Winterreise (Franz Schubert)

Page 1

W İnterreise (Vinterrayze)/Kış G ez isi Schubert onu seven, müziğine hayranlık duyan ve onu her an destekle*

Op.89

meye hazır olan dostlan arasında bile kendisini yapayalnız bir dünyaday­ ımş gibi hissettiği zor dönem ler geçirirmiş. Onun bu dünyasının kapısını açan, kişiliğinin bilinmeyen taraflannı kapalı bir dille dostlanna anlatan Uedleri olurmuş çoğu kez. W interreise dizisini de melankolik duygulann ağır bastığı, karamsar günler geçirdiği bir döneminde yazmış. Onun için sanidher şey ışıltısını kaybedip donuklaşmış, sanki ilkbahar ve yaz yerini hüzünlü sonbahara bırakmış ve sanki artık yaşam kışa doğru yol almaya haşlamış, halbuki bakıyoruz, Schubert o sıralarda henüz 30 yaşında, çok genç ama kişi karamsarlığa kapıldı mı gençlik, zindelik dinlemiyor. Müller'in dizeleri işte böyle karanlık bir dönemde Schubert'in eline geçmişti? Genç besteci yalnızlığını, ümitsizliğini, acılarını dökme fırsatı bulduğu dizeleri müziklendirme ile uğraşırken içinde bulunduğu sıkıntılı ruh hali de dostlarının gözünden kaçmamaktaydı. Bir gün dostu Spaun’un kendisine, neden bu kadar depresif ve kederli olduğu sorusuna şöyle y a ­ nıt vermişti: 'Takında duyacak ve anlayacaksınız.1* Kısa bir süre geçtikten sonra "Bugün Schober'lere gelin." dedi. "Size orada ürperti verecek llcdlerden oluşan bir dizi dinleteceğim. Hepinizin bu dizi hakkındaki fikirleri­ ni merak ediyorum. Şimdiye kadar yazdıklarım arasında beni en derinden etkileyen liedler bunlar oldu." Schubert o akşam Winterreise adını verdiği diziyi heyecanla dostlarına çalmış ve söylemişti. Dostlan ne diyeceklerini bilemiyordu, hepsi donakalmıştı, parçaların çok kasvetli, ağır, depresif bir anlatımı vardı. Schober, bir tek Lindenbaum 'dan hoşlandığını söyleyin­ ce Schubert: "Bu liedlerin hepsini diğerlerinden daha çok beğeniyorum, eminim kısa bir süre sonra siz de onlan çok beğeneceksiniz.” Schubert haklıydı, yoğun hüznü, kederi yansıtan bu liedlere kısa bir süre sonra hep­ si büyük hayranlık duymaya başlamıştı. Winterreise'y\ Sch ön e M üllerin dizisinden dört yıl sonra, 1827 yılında bestelemişti Schubert. O yıl insanüstü bir varlık, müziğin kudretli yaratı­ cısı olarak gördüğü Beethoven'in hayata veda ettiği yıldı, büyük bir hay­ ranlıkla bağlandığı bu değerli bestecinin ölümü onu yıkmıştı. Kim bilir, belki de bu ölüm ona kendi hayatının sonunu işaret eden bir olay gibi de gelmiş olabilirdi. Haksız da değildi, genç besteci diziyi bitirdikten bir yıl sonra, 31 yaşında yaşam a veda etmişti. Besteci özellikle duygusal yalnızlığını, çaresizliğini ve ölüm korkuları­ nı ifade edebilmek için kendine çok yakın bulduğu ve daha evvel Schöne

Müllerin dizisini m üziklendirdiği VVilhelm Müller'in dizelerini yeğlemişti.


24 Madden oluşan dişinin yansı 1827’nin Şubat ayında oluşmuş, diğer yana aynı yılın Ekim'inde bitmiş, yayınlanması da bestecinin ölümündan sonra Md bölüm halinde, birkaç ay arayla iki dönemde olmuştu. Ka­ yıtlar* göm Sdtubert şiirleri, ilk olarak Leİpzig'de basılan bir antolojide o ku m u ş bunları besteledikten sonra Müller'in Gedichte aus den hlnttr-

kMMMtt Poptenm elncs celsenden Waldhornisten/Bir Gezgin Komocuntm Btnküğt Yankından Alınmış Şiirler kitabında şiirlerin tümünü bulmuştu, Şiirler !826'da Ölen besteci Cari Maria von VVeber'e ithaf edilmişti. Schu* bert dişinin birinci bölümünü Elnsamkeltla bitirmiş, ikinci bölüme Dit ta r la başlayıp Leiermann^a son vermişti. Karanlık, sonsuz bir elem ve öhim duygusu ile dolu olan Winterreise dizisinin bu ilk oniki liedi sevgflTı nin yanından ayrılışı, diğerleri ise yeniden yeşeren ümitleri, yaşanan acıyı ve Tanrıya utanan yolu dile getiriyor. Yirmidört liedden oluşan bu dizi kinde işlenen "karşılıksız aşk" teması Schubert'in eşsiz müziği ile bütün­ leşip (ek bir yapıl nHeTîğflcazânmış, bu nedenle de diğer diziler arasında ösel bir y*n haketm iştir. Şarkıları "sevgili" kimliğiyle ozan söyler. Sevgilisi başka birisini yeğle­ miştir, o da sevgilisinin evini ve yaşadığı şehri geceyansı terkedip gider, Ümitsizdir, hiçbir hedefi yoktur; nehri izleyerek zor yollar kateder, soğuk­ la karanlıkla boğuşur, duygularıyla başbaşa kalır. Bazılarına göre dizinin politik bir yönü vardır, dönemin prensi tarafından zor durumda bırakılan anavatanı, onun için duyulan sevgiyi, özgürlük özlemini, liberalizmi biraz öne çıkarma eğilimi veya kızın zengin birini tercih etmesinin burjuvaziyi vurgulaması gibi. Sanınm sözcükleri cımbızla çekip bu tür tezleri oluş­ turma çabası politik bir amaç arama dürtüsünden kaynaklanıyor, bence Romantik Dönem'in büyük bestecisi Schubert bu dizide harikulade müzi­ ğiyle İnsani anlan dile getirmiş, müzik tarihinde yer alan diziler arasında­ ki en muanam Üed dizisini yaratmıştır. I Tümünü söylemek bir saatten fazla tutan bu diziyi günümüze dek hem erkek sesler (bas, bariton, tenor) hem de kadın sesler (alto, mezzo, sop­ rano) yorumlamışlardır. Dizinin orkestrasyonu yapılmış, gitar için ayn a vida için düzenlenmiştir. Kimbilir üzerinde daha ne çalışmalar yapılmak»

tadırve yapılacaktır? (Ö N M i hadbrt vokal «pıü » pek sor defti, ama yorum açısından bayağı zor. Arka arkaya e k i namı MttUnam oturmamış bir sesi zorlayacağı, figürlü melodilerin esnek, kıvrak mp o o n ı »ı n fcnp v h (kirkit* alınmalı. eserin ruhunu layüayia ortaya çıkararak yor— kmmShür İ l Oram d» «Aylar)


Wtnterreise dizisinin birinci liedi değiştirilerek bestelenmiş kıta far* •unda, (AMA") hüzünlü bir veda şarkısıdır. Ozan şarkıyı âşık gezgine söyjetteAşık, bir yabana olarak geldiği yerde sıcak bir yuva, kendisini seven Ur genç kız bulmuştur. Ama sevdiği artık bir başkasına ilgi göstermekte uya görünüşe göre kendisinden ayrılması istenmektedir, o da geldiği gibi, yani bir yabana olarak buraları terketmek zorunda olduğunun farkında* dır. gece, ay ışığında, herkes uyurken yola koyulur, eşlikteki onaltılık nota tarta oluşturulan motif bize onun yürüyüşünü betimler. Âşık, sevgilisinin kapısına da "iyi geceler" yazmayı unutmayacaktır, nasıl ki onu yaşadığı «rece hiç unutmayacaksa... Acı bir ironi vardır burada. Altı ölçü piyano girişten sonra kadere boyun eğiş, feragat ve elem dolu liedin her kıtası dinleyeni hüzün dolu bir dünyaya doğru çeker. Op09 N a l Gute N a ch t (Gute Naht)/tyi G eceler

'Fremd bin ich eingezogen"

1. Biryabancı olarak geldim ve yin e bir yabancı olarak gidiyorum. Mayıs ayı çiçek demetleriyle ne hoş geçti. Genç kız aşktan soz ediyordu, anne ise erklikten - şimdi ise dünya karanlık, y o l da karla kaplanmış. I Yolculuklarımın zamanını belirleyemem, kendi yolumu kendim bulmalı­ yımbu karanlıkta. Ayın gölgesi bana eşlik ediyor ve ben beyaz örtünün üze­ rinde (kann üzerinde) hayvanların ayak izlerini arıyorum. 1 Dahafazla buralarda kalmama ne gerek var, en sonunda beni kovsunlar m?Bırak azgın köpekler havlasın efendilerinin evi önünde; aşk gezmeyi se­ ter, Tann onu öyle yaratmış, birinden öbürüne, aşk gezmeyi sever, birinden öbürüne, tatlı sevgili, iyi geceler! i Seni (sevdiği kızı) rüya görürken rahatsız etmek istemem, dinlenmene yankolur, ayak sesimi duymamalısın - kapılan yavaşça kapamalı! önünden ge­ çerken kapına ‘iyigeceler' diyeyazanm , böylece seni düşündüğümü anlarsın. * * *

Dizinin ikinci liedi oldukça hızlı bir tempoda. Piyano eşliğin girişin­ de rüzgârın sert esişini iki el bir oktav arayla aynı melodiyi çalarak verir, as de aynı melodiyi kullanarak başlar, patlayan fırtına gibi o da içinde duygusal patlamalar yaşamaktadır. Anlamalıydım diye yakınır, pişmanlık, d&e. acı hepsi birbirine karışmıştır. Sert rüzgârın etkisi gibidir İçindeki afeti de ama fazla gürültü çıkarmaz, sessiz ve derinden örneği, sinsice em. Sonunda ozan haykırır; "lVas fragen sie nach meinem Schm erzen? Ihr tmdıst eine reiche Braut/Acımı ne sorarsınız? Kızınız zengin bir gelin oldu


ya." Piyano eşlik sert esintiyi canlandırmaya devam eder, parça bir oktav aralıklı nota üzerinde akorsuz biterken evden kaçan ozan uzaklaşmaya devam eder. Op.89 No.2 Dte VVetterfahne (Di Vetterfağne)/ R ü z g â r G ü lü / F ın ld a k "Der Wind spielt mit der Wetterfahne" 1. Rüzgâr güzel sevgilimin evinin tepesindeki, rüzgâr g ülü ile oynuyor. 0 andaki hezeyanım içinde fırıldak zavallı kaçağın (kendinden üçüncü şahıs olarak söz ediyor) arkasından ıslık çalıp onunla alay ediyor sandım. 2 .0 (kendisi^ zamanında anlamalıydı eve takılm ış olan levhadan, o zaman o evde sadık bir kadın aramayı hiç düşünmezdi. (0 zam an da ıslıklanacak durumlara düşmezdi.) 3. Rüzgâr içerde kalplerle oynuyor, aynı dam daki g ib i (dam da rüzgâr gülüy­ le oynadığı gibi), ama öyle gürültülü değil. Niye bana acım ı soruyorsunuz? (Bundan size ne ki7) Sizin kızınız zengin bir gelin artık. (Ben kızınızdan ayrıldım, onu çok seviyordum, şimdi acılat içindeyim , kızınız ise evlenip zengin bir hayata kavuştu, şimdilik muradınıza erdiniz am a onu benim kadar sevecek birini buldu mu acaba?) Rüzgâr içerde kalplerle oynuyor, aynı damdaki gibi, ama öyle gürültülü değil. * * *

Dizinin üçüncü liedinde âşık yollara düşmüş, her adım da sevgilisin­ den uzaklaşmaktadır. Bu ne büyük bir acıdır onun için. Gözlerinden akan yaşlar buz gibi soğuk havanın etkisiyle donmaktadır. A m a gözyaşlarını akıtan acının ve özlemin yuvalandığı yüreği ateş içindedir, tüm buzlanma­ yı çözmek istercesine. Buzların çözülmesi, sevgiliyle aradaki soğukluğu giderme arzusunu, kışı bitirip aşk duygularının canlandığı baharı, aynı zamanda kendi duygularının da baharını getirm e arzusunu simgelemek­ tedir. Ama arzuların her zaman gerçekleşmediğini biliyoruz. Bu nedenle öfke içinde yüreğine haykırır âşık; "...als vvolltet ih r zerschm elzen desganzen Winters Eis.../...Sanki kışın tüm buzunu eritm ek/çözm ek istiyorsunuz...” Eşlik donmuş gözyaşlarının dökülüşünü betim lerken aradaki içli melodi acıklı durumu yansıtır.

No.3 Gefrome Trânen (Gefrome T re e n m j/ D o n m u ş G ö zy a şla rı m Gefrome Tropfen fa İlen”

O p .8 9

1. Buz tutmuş damlalar yanaklarımdan aşağı dökülüyor: Ağladığımı farketmedim mi acaba?


2. Eygözyaşları, benim gözyaşlarını, o kadar z a y ıf mısınız, soğuk sabah şeb­ nemleri gibi donacak kadar? 3, Amayüreğimdeki kaynaktan ateş g ib i yan arak çıkıyorsunuz, sanki bütün kışın buzunu eritip y o k etm ek istiyorsunuz!

Dördüncü liedde altı ölçü, sekizlik üçlülerle hızlı ilerleyen bir piyano girişi var. Daha girişte çaresizlik içinde sürdürülen çabalar dile gelmeye başlıyor. Âşık gezginin sevgiliyle birlikte gezip tozduğu topraklar karlar altındadır, sevgiliden hiç bir iz kalmamıştır. M üzik değişir, biraz yumuşar, gezgin nerede bir yeşillik bulabilirim sorusuna kendi sertçe yanıt verir, her şey solmuş, bitmiştir, doğada yaşam sona ermiştir, kendi yaşamı gibi. Buralardan uzaklara gitm eden bir anı alm ak ister, bu anı içindeki acı ola­ caktır, onu sevgiliyle bir arada tutan bir tek acısı kalmıştır, acıların sus­ ması bu birlikteliğin yo k olm ası dem ektir ki bu onu çok korkutmaktadır. Sevgilinin resmini ise kalbine göm m üştür, o donmuş kalbi erimeye, çö­ zülmeye başlarsa resim de eriyip gidecektir. Eşlik çaresizlik duygularını betimleyerek bitirir liedi. O zanın "...mit m einen heissen Tranen.../...sıcak gözyaşlarımla..." ve "...je das H erz.../kalbim ..." sözlerine isyanını vurgula­ mak amacıyla tiz nota yazm ış Schubert, bu lied dizideki en tiz tonların kullanıldığı üç liedden birin cisi oluyor. Op.89 No.4 E r sta rru n g (Erştarrung)/Donm a/Buzlanm a uIch such im Schnee vergebens" 1. Karda onun ayak izlerini boşuna arıyorum , sevgilim kolumda, yem yeşil yollarda dolaşırken bıraktığı... (ayak izlerini). 2. Yeri öpmek istiyorum , buzu ve karı sıca k gözyaşlarım la delip toprağı g ö ­ rünceye kadar. 3. Nerede bir çiçek bulabilirim , nerede bir y e ş il çim bulabilirim ? Çiçekler ölmüş, çimenler solgun duruyor. 4. Buradan alabileceğim hiç b ir anı y o k m u? İçim deki acılar susarsa sonra bana kızdan kim sö z edecek? 5. Kalbim donmuş sanki, içinde kızın görüntüsü buz g ib i bakıyor; kalbim eriyip çözülecek olursa onun görün tüsü de akıp g ider!


(ftgtfitft btftod Kedinde Aşık ozan yoluna devam ederken geçmiş gfr Mİ günlerin anılarını barındıran kent kapısı önündeki ıhlamur ağnam anlamıayı başlar Giriş müziği, duygularıyla boğuşan ozanın yürüyüşünü u n M n r , sekizinci Ölçüde ozan çok duygulu» hüzün yüklü bir metakyit öyküsüne başlar Ihlamur ağan iyi günde» kötü günde onun dostu olmuş* tur; Şimdi artık gitmek zorundadır» ıhlamur ağacı ozanın sonsuza gittiğini hissetmiş gibi dallarım oynatıp hışımlar çıkararak onu yanına çağırır» hu* tut vermek için. Sesin partisi buraya kadar çok yum uşak ve hüzünlü ba­ la* * Bu bir ölüm çağrısı da olabilir» bir evvelki dizide dere değirmencinin dostuydu w değirmenci onun yatağında yaşamına son vermişti. Ihlamur 4 | k i da belki böyle bir sonu işaret etmektedir.? - Ama genç ozanın acıtından kaçmaya hiç niyeti yoktur onunla beslenmektedir sanki, ıhlamur ağarının yardımını kabul etmez, ağacın çekiciliğine karşı koyar, müziğin betimlediği sert rüzgâr gibi o da sert davranır, ses yükselir ve kesin bir llade alır Ozan geriye bakmaz, geçip gider Oralardan uzaklaşmıştır ama kulağında hâlâ fısıltılar duymaktadır: mD u fa n d e s t R u h e dort/O rad a huzu­ rum/ bulabilirdin!" Ağacın, "Ölüm her yerde, dolayısıyla huzuru bulmak için uzaklara gitmeye gerek yok” dediğini anlamıştır ozan. 0p.f9 Ra S Oer Undenbaum (Der Undmbaum)/Ihlam ur A ğaa %m Brunnen yor dem Töre " 1 Kapının önündeki çeşmenin yanında bir ıhlamur ağacı vardır; onun göl­ gesinde ne tadı rüyalar gördüm. 2 Gövdesine tatlı sözler kazıdım, neşeliyken veya dertliyken, hep bir şey beni om çekerdi I Rugan de önünden geçmem gerekiyordu gecenin geç saadetinde, işte o karanlıkta bile gözlerimi kapadım. 4 Ağacın dallan hışırdadı, sanki bana şöyle sesleniyordu: "Gel, bana gel dostum, burada huzurunu bulursun." 1 Soğuk rüzgâr tam yüzüme çarpıyordu, şapkam başımdan uçtu, ama ben gen dönmedim. & fimdi saatlerdir oralardan uzaktayım ve hışırdanmalan hâlâ duyuyo­ rum: "Orada huzurunu bulabilirdin!"

Gezgin, doğa ile haşhaşadır, karda kışta yollara düşmüş sıcak gözyaşları dökmektedir. Birkaç damla kann üzerine düşer, eriyen kara kanşır. Onlar âfşğm göıyaşlandır, ilkbaharda karlar eriyecek» o akan gözyaşları da en-


jkq lorta birlikte

bir yol bulup akacak, dostu dereye ulaşacaktır Den ola jale be bellidir, sevgilinin evi önünden geçecektir. Eriyen kar götysşUnnı ökrsedere ile birlikte tüm şehrin s o k a k ların d a dolaşabilecektir. Bu arada çok dikkatli olmalıdır, zira yol üzerinde gözyaşlarının parladığını hisset* İlanda, hemen orasının uğruna acı çekilen sevgilinin evinin bulunduğu ftr okluğunu anlamalıdır. O noktada âşık ozanın arzusu gerçekleşecek, sevgilisiyle hayalî bir ilişki kurmuş olacaktır. Ucd. yavaş tempoda ve kıta formunda, yine harikulade melodisi ile fettanlarını kabullenip içine gömmüş âşık kalbi çok güzel anlatıyor

0pJ9 No.6 W asserflut (Wass(a)ırfluğt)/Seyelan/Suytın Akışı ’Manche Trân aus meinen Augen " t M erim den birkaç damla ya ş karın üzerine damladı. Soğuk kar parçala • npâdetli acıyı susamışcasına emdi.

I (imler yeşereceği zaman ılık bir rüzgâr eser, o zaman buz parçalanır, pmuşacık kar erimeye başlar.

I Ey kar, sen benim özlemimi biliyorsun, söyle yolun nereye? Yalnızca be m gözyaşları mı izle, dere sana yakında kollarını açtığında... i Onunla şehri dolaşır, neşe dolu caddelere girer çıkanın; gözyaşlarımın Meşinifarkettiğin zaman, anla ki sevgilimin evi oradadır.

Dizinin yedinci liedindeki konu nehir; her zaman delice akan nehir artık sessizleşmiştir. Üzerini buz kaplamış, hareketsiz durmaktadır. Aşık, bozun yüzeyine sevgilisinin adını, ilk tanıştıkları ve sonra da ondan ayrıl* âğı günü kazır. Buz kesmiş nehir, âşık gezginin kalbinin bir yansımasıdır sanki, üzeri buz gibidir ama o yüzeyin altında o da mutlaka kabarıp fokur * damaktadır, tıpkı gezginin kalbi gibi.

önce kıta ve devamında geliştirilmiş beste formu uygulanan lled yavaş tempoda ve piano sesle söyleniyor, Schubert staccato eşlik yazıp *çok a/ «de* diye not ettiği bölümlerde âşığın kimseye duyurmadan dereyle sır* m paylaşmasını istemiş. Son dizeler de hafif sesle başlıyor, üçüncü yine*

inişinde “Ob’s wohl auch so reissend schwillt?/0 da delicesine fokurdayıp kymyor mu?" biraz daha güçlü, piyano eşliğin baştaki onaltılıkları burada fluSdlik olmuş, nehirdeki ve simgesel olarak yürekteki duygusal kabar* malan veriyor. Sonunda iniş ve hafifleme var, yine girişte olduğu gibi, lied maoto vuruşlar ve bütünleyici bir a korla sona eriyor.


O jp J f M * 7 Amfdem f k a m (Aufdeym F1usse)/Nehtrde D er du m tutu# rvuschtcst" 1 Neşeyle pnldayarak akan sen, ışıltılı, azgın nehir, ne kadar da sessizle? Mıi «wiı tçin tehm da vermiyorsun. 2 Sert, donmuş bir yüzeyle kaplamışsın üzerini, soğuk ve hareketsiz, kumlana ürerine uzanmışsın. J Donmuş yüzeyine sivri bir taşla sevdiğimin adını kazıdım, saati ve günü­ nü de akladım. 4 İlk »ekimimizin gününü, ayrıldığım günü... Adının ve sayıların etrafında ktnk bir halka sanlı duruyor. S. f y kalbım, bu derede artık kendi resmini görebiliyor musun? Donukyüze­ yinin altında o da delicesine kabanyor mu?

Dilinin sekizinci licdinde gezgin olabildiğince çabuk şehirden uzak­ laşmak istemektedir. Yürüyüşünü piyano eşlik şekillendirir, şehir gözden kayboluncaya kadar ne olursa olsun soluksuz bir ilerlem edir bu. Birinci kıtada gezginin konuşması genelde onaltılık değerlerledir, kendini kay­ betmiş bir halde kaçışını anlatır. Gidişinde zorluklar yaşarken şehre ilk •«Miti günü düşünür. Ton değişir, sevdiği kızı anarken ozanın duygulan yumuşar, tatlı bir heyecanla sevgilinin gözlerinden söz eder: "...und ach, rweı Mâdchenaugen glühten!/...ve ah, bir çift genç kız gözü alev alev ya­ nıyordu!" Uedde geçmişte yaşananlar dile geldikçe aradaki kontrastı ton değişmeleriyle sunuyor besteci. Op.89 No. 8 RückbUck (Rük-blik)/Geriye Bakış m Es brennt mir unter beiden Sohlen" 1. Tbbanlanm yanıyor, buz ve kar üzerinde yürüyor olsam da. Artık tekrar

nefes almak istemiyorum, kuleler gözden kayboluncaya dek. 2. Her taşa çarptım, şehirden işte böyle aceleyle fırladım ; kargalar kartopu ve dolu taneleri atıyordu şapkama her evin damından. 1 Beni ne kadar farklı karşılamıştın sen, ikiyü zlü dönek şehir! Parlayan pencerelerinde tarla kuşlan ve bülbüller birbirleriyle yanşarak şarkı söy­ lüyordu. 4. Ihlamur ağaçlan çiçekler açıyor, berrak sular şırıl şırıl akıyor ve ah, bir Çift genç kız gözü alev alev yanıyordu! İşte o zaman sana olan oldu, arka-


{ O gün aklıma geldiğinde, tekrar geriye bakmak isterim, tekrar sarsılıp anılmak ve kızın evi önünde sessizce durmak isterim, sessizce... (tekrar)

Dizinin dokuzuncu parçasının başında "yavaş" notu var. Ses dört ölçü piyano eşlikten sonra başlıyor. Eşliğin kararsız giden ritminde yanıltın ışık şekilleniyor. Âşık yola devam etmektedir. Karanlıkta gözüne çarpan bir ışık onu yanıltır, onun hayatında da yanılmalar olmuştur, sevinçler ve demler de bu ışık gibi yaşamdaki ışıkların oyunu değil midir? O alışıktır buna, öyle veya böyle, her akarsu nasıl mutlaka bir denize kavuşacaksa her acı da toprakta kendine bir çukur bulacaktır, ölüm gerçekleşince acı­ lar sona erecek, belki ondan sonra ruh huzura kavuşacaktır. Op.89 No.9 îrrlicht (Ir-lihtJ/Yanılttcı Işık *İn die tiefsten Felsengründe" 1. Kayaların en dibinde bir ışık oyunu çekti beni kendine. Nasıl bir çıkış bu­ lacağımsorusu aklımı pek fazla kurcalamıyor. 2. Yanılıp kaybolmaya alışkınım, zaten her yol hedefe gider. Sevinçlerimiz, aalanmız, hepsi yanıltıcı ışığın bir oyunu! 3. Dağdaki nehrin kurumuş yatağından yavaşça kendimi kıvrıla kıvrıla aşa­ ğıya koyuverdim, her akıntı denize, her acı da kendi mezarına ulaşacaktır. * * *

Dizinin onuncu liedinde âşık gezgin, onu mutsuz eden yerlerden uzak­ laşmak amacıyla yollara düşüp arkasına bakmadan ilerlemiş ama artık yorulmuştur. Bir kömürcünün kulübesinde onu misafir etmişler, dinlen­ mesi için bir köşede yatm asına izin vermişlerdir. Herkes uyur, her yer ses­ sizdir, işte o zaman içini kemiren acıyı daha çok hissedecektir sevgilisini terketmek zorunda kalan âşık. O acılar içinde uykuya dalar. Op.89 No.10 Rast (Rast)/Dinlenm e/M ola ■Nun merk ich erst, wie müd ich bin." I Ancak şimdi farkediyorum ne kadar yorgun olduğumu, şu anda, dinlen­ mekiçin uzandığımda... Yolculuk beni bu çorak yollarda zinde tuttu. Ayaklarım dinlenmek istemedi, durmak için hava çok soğuktu; sırtım yükü hissetmiyordu, fırtına beni uçurarak ilerlememe yardım ediyordu. I Birkömürcünün daracık evinde kafamı sokacak bir yer buldum; ama be-


derıim hiç dinlenemiyor. Yaralarım öyle acıyor ki! Sen de, kalbim, kavgada ve fırtınada yırtıcı ve gözüpek olan, ancak şimdi bu sessizlikte içindeki kurdu hissediyorsun... Harekete geçip seni ateş gibi daladığını! (soktuğunu, ısırdığını.)

Dizinin onbirinci parçası kömürcünün kulübesinde kendisine sunulan köşede yorgunluktan uykuya dalan âşık gezginin rüya görmesini anlatır. 6/8'lik lied önce hareketli güzel bir melodiyle başlar, dört ölçü sonra aynı mutlu ifadeyle gezgin şarkısına girer. Kuş cıvıltılarının kulakları doldur­ duğu, her yönü çiçeklerle kaplı bir vadidedir. Birden horozların ötüşüyle uyanır, burada tempo da hızlanmış, müzik sertleşmiştir, her yer karanlık ve soğuktur, kargaların bağırtıları duyulmaktadır dışardan. Daha sonra tempo yavaşlar, müzik yumuşar. Kış günü rüyasında çiçekler gören bir zavallıdır gezgin, ona mutlaka herkes gülecektir. Derken yine uyur, yine rüyasında aşkı, güzel sevgiliyi mutluluğu görmektedir. Ama bu güzel rüya yine horozlann ötmesiyle sona erecek, zavallı âşık gerçek dünyasına dön­ mek zorunda kalacaktır. Gözlerini kapar, burası da temponun yavaşlayıp müziğin yumuşadığı son bölümdür. Gezginin kalbi çarpar, ümit eder, pen­ ceredeki yapraklar belki bir gün yeşerecektir, am a ne zaman? Belki o za­ man sevgiliyi kollarına alma şansını yakalayabilecektir. Gezgin yüreğinde baharların açmasını ümit etmektedir. Schubert, liedi iki bölümde ve her bölümü de üçe bölerek bestelemiş. Rüya bölümüne çok tatlı 6/8'lik zarif hareketli ve baharı duyumsatan bir melodi yazmış, horozların öttüğü bölüm âşığın suratına tokat çarpar gibi hızlı ve sert, çiçekler görüp ümitle sevgiliyi andığı bölüm yavaş ve daha yumuşak. Op.89 N o .l l Frühlingstraum (Früğlings-traum)/ İlk b a h a r R üyası le h trâumte von bunten Blumen" 1. Rengârenk çiçekleri görüyordum rüyamda, m ayıs ayında açmış gibi rengârenk;yemyeşil çayırları görüyordum ve neşeli kuşların ötüşlerini. 2. Tam horozlar öterken gözlerim açılıverdi. Soğuk ve karanlıktı, damlar­ dan kargaların çığlıkları geliyordu. 3. Ama şu penceredekiyaprakları çizen kim di? Siz gülüyorsunuz kışın orta­ sında çiçekler gören hayalpereste, değil m i? 4. Aşk için aşkın rüyasını görüyordum, güzel bir kızın, kalplerin, öpüşlerin, sonsuz hazzın ve mutluluğun rüyasını... 212


5. Horozlar öterken kalbim uyanıverdi; şimdi burada yapayalnız oturuyor verüyamı düşünüyorum. 6. Gözlerimi tekrar kapadım ama kalbim hâlâ ateşli çarpıyor. Ne zaman yeşereceksiniz penceredeki yapraklar? Ben sevgiliyi ne zaman kollarıma alabileceğim?

Dizinin onikinci liedi gezginin yalnızlığını dile getirir. Lied yavaş tem­ poda, eşlikte sağ ve sol ellerin sırayla değişerek müziği tınlatıp yalnızlığı vurguladığı sakin bir ruh haliyle başlar, ilerleyen müzikal yükseliş ve güç­ lenme son dizelerde doruk noktasına ulaşır, "yalnız ve zavallıyım" diyen gezgin hayatındaki fırtınayı düşünerek "...warich so elend nicht/...bu kadar zavallı değildim| diye şikâyet etmektedir. Acının ağırlığı altında patlayan buhaykırıştan sonra müzik hafifler ve sessizliğe gömülür. Op.89 No.12 Einsamkeit (Aynzaamkayt)/Yalnızhk "Wie eine trübe Wolke" 1. Kara bir bulutun açık havada ilerlemesi gibi, çam ağaçlarının tepesinde hafifbir rüzgâr eserse, 2.0zamanyolumu o yöne çeviririm, gevşek adımlarla, aydınlık, neşeli yaşa­ mıniçinden geçerim, yapayalnız ve selamsız. 3. Ah, hava ne kadar sakin! Ah,yeryüzü ne kadar aydınlık! Fırtınalar koptu­ ğuzaman bile ben bu kadar zavallı değildim, (tekrar)

Onüçüncü lied eşlikte posta arabasının atının nal seslerini canlandıra­ rak başlar. Postacının uyandırdığı heyecanla kalbine neler olduğunu so­ ran âşık ikinci kez daha çekingen sorar aynı soruyu. Yanıt bellidir, sevgili­ nin yaşadığı şehirden gelen postada ona mektup yoktur. Liedin neşeli bir havası olmasına karşın içinde yine de gezginin aşk hayatında erişemediği mutluluğa olan özlemi saklıdır. Kalbin dile geldiği bölümde vokal, dizinin üçliedinde yer alan tiz notaya ulaşıyor. Op.89 No.13 Die P o st (Di Post)/Posta A ra b ası "Mon derStrasse her ein Posthorn klingt" 1. Caddeden postacının borusu duyuluyor. Ne oldu da birden yerinden oy­ nadı bu kalbim? 213


2. Posta senin için mektup getirmez. Neden böyle yerin den çıkacakmış gibi tuhaf bir şekilde zorlanıyorsun kalbim? 3. Tamam, evet, posta şehirden geliyor, orada benim çok tatlı bir sevgilim var kalbimi 4. Şöyle bir o tarafa bakmak ve de sorm ak ister m isin, orada her şey nasıl diye ey kalbim? * * *

Dizinin on dördüncü liedinde başına kırağı düşen gezgin kendini yaş­ lanmış gibi görür. Dizelerin duygu yüklü bir m elodisi vardır, ses ve eşlik sanki paylaşır bu melodiyi. Yaşlandığını düşünen âşık siyah saçlannın aslında değişmediğini görünce müthiş bir üm itsizliğe düşer. Ne yazık ki aşkı ona tüm yaşamını doldurabilecek büyük d uygular yaşatm ış ama yine de saçları beyazlanmamıştır. Halbuki acı çekenin saçları ağarırmış der­ ler. Gezginin çektiği aşk acısına dayanmak, acı dolu günleri yaşamak çok zordur, yürümek zorunda olduğu bu yaşam yolu ise onu korkutmaktadır. uWie weit noch bis zur Bahre!/Ölüme daha ne k adar zam an var!" bunu eş­ lik de aynı melodiyi birlikte tınlatarak ona katılır. Sonuç bilinemez, bu za­ mana kalmıştır. O p.8 9 No. 14 Der greise K o p f (Dergrayze Kopf)/Ağaran S a ç la r ”Der R eifhat einen weissen Schein." 1. Kırağı saçlarıma beyaz bir görüntü verdi; ben de yaşlandığım a inandım ve çok sevindim. 2. Ama kısa bir sürede beyazlık y o k oldu, şim d i y in e siyah saçlıyım, artık gençliğimden ürküyorum - ne kadar zam an v a r şu ölüm e! 3. Akşam kızıllığından sabahın ilk ışıklarına kadar g eçen sürede bazılarının saçları bembeyaz olur. Kim inanır ki buna? B enim kiler hiç böyle olmadı bü­ tün bu yolculuk boyunca! * * *

Romantizmde ölümü, teselli ve huzura kavu şm a olarak kabul eden

bir anlayış var. Romantik Dönem liedleri bu an layışı, duyumsayışı gayet net hissettiriyor. İşte onbeşinci liedde dizelerle ve m üzikle ölümün res­

mi çizilmiş gibi. Piyano eşlikte, onaltılık ü çlem elerin canlandırdığı kanat vuruşlarıyla karga gezgini izliyor, başının ü zerin de daireler çiziyor. Karga burada hem dost hem de ölümü sim geleyen b ir gö rü n tü olarak karşımı214


za çıkıyor. Gezgin yorgundur, kargaya yolunun artık fazla sürmeyeceğini, yakında sona varacağını söyler ve bu nedenle vefa göstermesini, mezara kadar onu terketmemesini ister. Bütün parça piano sesle legato söylenir, dolu dolu bir forte tonla tınlatılan "...zum Grabe/mezara... " ozanın ölüm özleminin haykırışıdır sanki. Op.89 No.15. Die Krahe (Di Kreeğe)/Karga "Eine Krahe war mit mir." 1. Şehirden ayrılırken bir karga benimle birlikte geldi, bu güne dek hep ba­ şımın üzerinde uçtu. 2. Karga, tuhafyaratık, beni bırakmayacak mısın? Belki de beni av olarak görüpcanımı almayı mı düşünüyorsun (sonum yakın diye mi)? 3. Tamam, bu iş böyle yolculuk bastonuyla zaten pek uzun sürmeyecek. Kar­ ga, hiç olmazsa en sonunda mezara kadar sadakat göreyim senden!

Onaltıncı lied sonbaharda düşen yapraklarla zihinsel bir oyun sunuyor. Gezginin ümidini bağladığı yaprak rüzgârın etkisiyle yere düşünce o da yere düşer ve ağlar, son ümidi de onu yarı yolda bırakmıştır. Diğer liedlere nazaran bu lied çok m elodik sayılmaz. Müzik rüzgârla gelişigüzel savrulan yapraklar gibi karışık bir hat çizer. İkinci bölümde düşen yaprağı ve sonra daozanı eşliğin partisini peşlere indirerek anlatmış besteci. Op.89No.16 Letzte H offhung (Letste Hofhung)/Son Ümit “tiie und da İst an den Baumen" 1. Orada ve burada ağaçlarda tek tük renkli yapraklar görülür, ben de ağaç­ ların önünde çoğu kez düşüncelere dalıp kalırım. 2. Yaprağın birine bakarım, ümidimi ona bağlarım; rüzgâr o yaprakla oy­ nadığı zaman ise öyle bir titrerim ki... 3. Ah,yaprakyere düşünce ümidim de onunla birlikte düşer; ben de birlikte yere düşerim ve ümidimin mezarı başında ağlarım.

Onyedinci liedde gezgin, bir köye varmıştır. Köpekler havlamakta, in­ sanlar yataklarında güzel rüyalar görmektedir. Onların henüz ümitleri vardır ama gezginin ne üm idi ne de hayali kalmıştır, o tüm bu yaşayan insanlar arasında yapayalnız, elem içindedir. Piyano eşlik, köyü ve köpek 215


havlamalarını betimlerken altıncı ölçüde gezgin, köyü ve insanları an­ latmaya başlar, melodisi düz akan bir çizgi çizer, bu arada yer yer geniş atlamalar yapar, sanki arzusu acı gerçekleri kendi yüzü n e tokat gibi çarp­ maktır.

Op.89 No.l 7 İm Dorfe (im Dorfe)/Köyde pEs bellen die Hunde" 1. Köpekler havlıyor, zincirleri şakırdıyor; insanlaryataklarında uyuyor, sa­ hip olamadıklarını rüyalarında görüyor, iyi veya kötü, kendilerini ferahla­ tacak şeyleryapıyor; 2. Ama ertesi sabah her şey yok oluveriyor. Şimdiye dek herkes kendi payına düşenin keyfine vardı ve geriye ne kaldıysa tekrar bulmayı ümit ediyoryas­ tıklarının üzerinde, (uykuya dalıp yine rüya görm eye başlayınca) 3. Siz durmadan havlayın bekçi köpekleri, uyku saatinde bana rahat huzur vermeyin! Artık tüm rüyalarım sona erdi - uykucuların arasında ne işim var ki? (Rüyada bile güzellikleri, m utlulukları görem iyorum , öyleyse artık ka­ derin çizdiği yola devam etmeliyim.)

Onsekizinci liedde soğuk kış sabahındaki fırtın alı hava gezginin kendi yaşamındaki fırtınayı andırıyor, onun da kalbi so ğu k ve fırtınalı. Tempo için "oldukça hızlı ve güçlü" notu var, piyano eşlik böyle başlıyor, üçün­ cü ölçüsünde gezginin partisi de fırtına gibi giriyor, piyano ile sesin aynı melodiyi birlikte taşıdığını duyuyoruz. Bu, an latım ı daha etkili kılan bir sunuş. Bu parça bu dizinin en kısa liedi. Sabah fırtın ası liedde gezginin ruhundaki karm aşa ve çözüm süzlüğün yan sım ası olm uş.

Op.89 No.18 D er stürm ische M orgen (Derştürmişe Morgm)/Fırtınalı Sabah "Wie hat der Sturm zerrissen " 1. Fırtına göğün kurşunî giysisini nasıl da yırttı! Bulutlar parça parça ora­ dan oraya yorgun bir uğraş içinde koşuşturuyor. 2. Ve aralarından kızıl alevler geçiyor; ben buna derim ki işte tam benim ruhuma göre bir sabah! 3. Kalbim gökte kendi hayalinin şekillendiğini görüyor - bu kıştan başka bir şey değil, kış, soğuk ve acımasız!


Ondokuzuncu liedde yanıltan ışığın dansı canlanıyor. Bir el, piyanoda devamlı yanan ışığı verirken öbür el de gerçek dışı, kandırıcı yönünü res­ mediyor. Neşeli bir melodi havasında ortaya çıkan ışığın görüntüsü belki degezgini bedbaht yaşamından uzaklaştırma amacını taşıyor! Op.89No.19 Tauschung (Toyşung)/Yamlsama/Hayal "Ein Licht tanztifi^undlichf> Gözlerimin önünde bir ışık neşeyle dansediyor, onun her hareketini izliyo­ rum; onu zevkle izliyorum, gezgini kandırdığını görüyorum. Ah, kim benim kadarzavallıysa o renkli kandırmacalara seve seve kendini kaptırır, buzun, gecenin ve dehşetin arkasında ona aydınlık sıcak bir ev ve içinde tatlı bir sevgili vadeder o kandırmacalar - benim kazancım yalnızca hayaldir.

20. parçayı kıta formunda bestelemiş Schubert. Giriş müziği durmak­ sızınilerleyen gezgin ozanın yürüyüşünü vererek başlıyor. Gezgin yol gös­ teren tabelaları izlemiyor, herkesin gittiği yolları değil, gizli olanları bulu­ yor, huzursuzca gidiyor ve huzur arıyor. En son tabelanın gösterdiği yola girmek zorunda kalıyor, am a orası hiç kimsenin geri dönmediği bir yol, gezgin ölüme doğru ilerlediğinin bilincindedir, zaten ölüm de onun için­ detaşıdığı bir özlem değil midir? Orta hızdaki tempo ve tekrarlar ölümü, modülasyonlar ise gezginin gideceği yön konusunda çok net olmadığını, ancakson işaret direğinin gösterdiği yolun sonunda onu ölümün bekledi­ ğini anlatmaktadır. Op.89No.20 Der W egw eiser (Der Vegvayzer)/Yol İşaret Levhası "Wasvermeid ich denn die Wege" l Yollardan niye kaçınıyorum ki, diğer yolcuların gittiği yollardan? Niye kendime karla kaplanmış kayalar arasında gizli geçitler arıyorum? 2. Kötü bir şey yapm adım , insanlardan utanacak bir şey... Ne aptalca bir istekbu, beni ıssızlığa sürüklüyor? 3. Yolgösteren levhalar yollarda bulunur, kentin yönünü gösterir, ama ben durmadan huzursuzca yo l alıyorum ve huzur arıyorum. 4. Bir işaret levhası görüyorum , gözlerimin önünde sabit duruyor; gitmem gereken biryol var, kim senin geri dönmediği bir yol...


Gezgin yirmibirinci liedde bir mezar avlusuna gelir. Ne yazık ki her yer doludur. Gezginin çilesi bitmemiştir, önünde zorlu bir yol daha vardır, ya­ şayacak ve görecektir. Liedin temposu çok yavaş ilerler, müzik mezarlık atmosferine saygılı, cenaze marşı gibi akarken gezginin bedensel ve ruh­ sal yorgunluğunu da dile getirir.

Op.89 No.21 Das Wirtshaus (Das Virtshaus)/Han "Aufeinen Totenacker hat mich mein Weg gebracht" 1. Yolum beni bir mezarlığa getirdi, buraya girip gecelemeliyim diye düşün­ düm. Sizler, yeşil cenaze çelenkleri, işaret olabilirsiniz, yorgun gezginleri serin hana davet eden. 2. Pekiyi bu handa bütün odalar dolu mudur? Çökmeye bile gücüm yok, ölümcülyaralanmışım. 4. Kalpsiz hancı, beni geri mi çeviriyorsun? Öyleyse şim di artık devam, sade­ ce devam, benim vefalı bastonum! ***

Yirmiikinci liedin hızlıca akan güçlü bir temposu var. Giriş müziğin­ de fırtına tüm şiddetiyle sürüyor. Gezginin içindeki firtma da kudurmuş durumda ama o bununla savaş halinde, sanki acısını bastırıp yaşamdan zevk almak zorunda olduğunu anlatmaya çalışıyor, yüce gücün yeryüzün­ de varolup olmaması, insanlara yardımcı olup olmaması önemli değil, önemli olan kişinin kendi içindeki güç! Liedde gezgin bu gücü kazanmış görünüyor veya acısını maskelemek için güçlü görünmeyi yeğliyor. Kader­ le yapılan çekişmeyi vurgulayan müziğin yapısı oldukça sert, ses ve eşlik birbirini destekleyerek, aynı havada ilerliyor.

Op.89 No.22 Mut (MuğtJ/Cesaret “Fliegt der Schnee mir ins Gesicht" 1. Kar yüzüme çarptıkça başımı sallayıp onları yere silkeliyorum. Yüreğim göğsümde dile geldikçe yüksek sesle ve keyifle şarkı söylüyorum. 2. Dinlemiyorum yüreğimin bana söylediklerini, kulaklarım yok; hissetmi­ yorum dile getirdiği o şikâyetleri, şikâyet ahmaklara hastır. 3. Dünyada neşeyle ilerlemeli, rüzgâra ve fırtınaya karşı! Yeryüzünde tann hiç varolmasa da bizler bizzat tanrıyız! , ***

218


23. liedde üç güneşten söz ediyor gezgin, bunlardan ikisi sevgilinin göz­ leri, onlar artık kendisinin değil, o gözlerin başka birine mutluluk saçıyor olması tabii acı verici. Bu güneşleri aşk ve umut diye de tanımlayabiliriz, zaten aşkı ve ümidi yaratan sevgilinin ışıltılı gözleri değil midir? Gezgin bu ikisini kaybetmiş, kendi yaşamını simgeleyen üçüncüyü de istemiyor, içi o kadar karanlık ki üçüncü güneşin saçtığı aydınlığın hiç bir yararı ol­ mayacak. En iyisi acıların var olamayacağı bir yer bulmak, acısını hafifletemeyen son güneşin de, yani kendi yaşamının da var olmadığı, sonsuz karanlıkta bir yer! Üç güneşe 3/4'lük ölçüde lied yazmış Schubert, eşlikte pes tonlar kullanmış, gezginin partisinde ise dar ses aralıkları ağırlıkta. Ritmin tekdüzeliği ümitsizlik içindeki gezginin çaresizliğini vurguluyor ve ona yaşamın renklerinden uzak karanlık bir dünyaya giden yolu gösteri­ yor. Hüzün dolu bir lied. Op.89 No.23 Die Nebensonnen (Di N eyb ın -zon m n )/H ayalî Güneşler "DreiSonnen sah ich am Himmet stehn." 1. Gökyüzünde üç güneş gördüm, uzun bir süre gözümü ayırmadan onlara baktım; onlar da kıpırdamadan öylece orada duruyorlardı, sanki benden aynlmak istemiyorlardı. 2. Ah, sizler benim güneşlerim değilsiniz! Siz başka yüzlere bakışlarınızı çevirin! Evet yakın zamana kadar benim de üç güneşim vardı; en iyi ikisi batüjM 3. Üçüncü de arkalarından gitse artık! Karanlıkta daha iyi olacağım.

Son liedde gezgin laternacıyı bulur, kimse laternasını dinlememekte, onapara da vermemektedir. Gezgin yine de durmadan laternasını çalan ga­ ripihtiyardan çok etkilenmiştir, "Seninle geleyim mi?" diye sorar, liedlerine laternası ile eşlik etmesini ister, belki acılarını paylaşan, en azından acıları­ nı dile getirirken ona eşlik eden birinin yanında bulunması bir çeşit teselli olabilecektir veya belki de gezgin bu ortada kalmış, bir ayağı çukurda garip ihtiyarı kendi çaresiz durumuyla özdeşleştirmiştir. Uzun yolculuk, gezgini ruhsal açıdan geliştirmiş, o umutsuzluğunun bir çaresi olmadığını öğren­ miştir, kaderini bir başka garibanla birleştirmekle ne kaybı ne de kazancı olacaktır, yalnızca ümitsizlik, çaresizlik ve garibanlığm kendine has bir şey olmadığını izliyor olmak belki ona iyi gelecektir. Gezginin müzik partisi, soru sorduğu son cümledeki duygulu yükseliş hariç hep piano sesle söyle219


nir. Minör tonda bestelenen liedin m üziğinde etkileyici bir tekdüzelik var­ dır. Duygular, güzellikler anlamını yitirmiş, sanki donuklaşmış, o tekdüze melodide kalıplaşmıştır. Lied gezginin sorusuna net bir yanıt vermez, yalnız laternanın melodisi duyulur. Kimbilir, belki de yaşam için bir ümit vardır. Acaba var mıdır? Bu sorunun yanıtı dizide netleşm ez, havada kalır.

Op.89 No.24DerL eierm an n (Der Layerm anj/Latem acı "Drüben hinterm Dorfe steh t ein Leierm ann 1.Şurada köyün arkasında b ir latern acı durur, u yuşm uş parmaklarıyla çe­ virmeye çalışır (laternasını). 2. Yalın ayak buzun üzerinde sağa sola sa lla n ır; am a önündeki küçük tabak hep boş kalır. 3. Kimse onu dinlem ek istem ez, kim se ona bakm az; köpekler hep hırlaryaşlı \ adamın etrafında. 4. Lâkin o her şeyi bırakır oluruna, hep çe v irir la tern a sın ı, hiç durmaz o laterna. 5. Garip ihtiyar, ben de seninle gid eyim m i? L atern an ı benim şarkılarım için de çevirir m isin?


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.